38 results on '"HAYTA, NECDET"'
Search Results
2. Ege Adaları Meselesinin Tarihçesi Hakkında 3 Şubat 1922 Tarihli Bir Rapor
- Author
-
HAYTA, NECDET
- Subjects
Tarih ,History ,Aegean Island Question,Dodecanese Island,Tripoli War,Balkan War,The London Conference of Ambassadors ,Ege Adaları Sorunu,Rodos ve 12 Ada,Trablusgarp Savaşı,Balkan Savaşı,Londra Büyükelçiler Konferansı - Abstract
In this study, a report which takes place Ottoman Archives of Prime Minister, the records of Ali Fuad Türkgeldi, is preseııted. The report is named “The history of the Islands Problem and Their Present Situation” and its date is 3 th of February in 1922. The content of this report, can be listed as an introducer then about the issue. The occupation of Dodecanese Island by Italy during the Tripoli war and Ouchy Treaty, the occupation of the other Aegean Islands by Greece during the Balkan war and the London Conference of Peace, the decisions that were taken at the conference about this issue and the endeavours of the great powers during and after the con¬ference. Otherwise, the developments of in this subject during the Sevres Treaty and the treaties about Dodecanese between Italy and Greece are explained.At the eııd of this report some attaching are made. Also, at the top of the report there is an introduction about this subject., Bu çalışmada Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Ali Fuad Türkgeldi Evrakı içerisinde yer alan “Adalar Meselesi'nin Tarihçesi ve Vaziyet-i Haziresi” isimli bir rapor ele alınmıştır. 3 Şubat 1922 tarihini taşıyan raporda Trablusgarp Savaşı sırasında Rodos ve 12 Ada'nın İtalya tarafından işgali ve Uşi Andlaşması, Balkan Savaşı sırasında diğer Ege Adalarının Yunanistan tarafından işgali ile Londra barış konferansları, Konferans sırasında ve son¬rasında Büyük Devletlerin çabaları ve konu ile ilgili kararları ele alınmıştır. Ayrıca Sevr Andlaşması sırasında bu konudaki gelişmeler ile İtalya ve Yu¬nanistan arasında Rodos ve 12 Ada konusunda yapılan anlaşmalar üzerinde durulmuştur. Sonuçta ise konu ile ilgili tesbitler yer almaktadır. Raporun önünde konu hakkında bir de giriş yeralmaktadır
- Published
- 2000
3. İkinci Dünya Savaşı Yıllarında Ege Adaları Sorunu
- Author
-
HAYTA, Necdet
- Subjects
Tarih ,History ,Ege Adaları,İkinci Dünya Savaşı,Türkiye,Ege Denizi - Abstract
Ege Adaları sorunu, 20. yüzyılın ilk çeyreğinden itibaren devletlerarası siyasî platformda sıkça gündeme gelen sorunlardan biridir. Bu yüzyılda ilk defa Nisan-Mayıs 1912'de İtalya ile Osmanlı Devleti arasındaki Trablusgarp Savaşı sırasında Rodos ve 12 Ada’nın İtalyanlar tarafından işgaliyle gündeme gelen bu problem daha sonra Balkan Savaşları sırasında Ekim-Kasım 1912’de diğer Ege Adaları'nın Yunanistan tarafından işgal edilmesi üzerine yeniden gündeme gelmiştir. Daha sonraki yıllarda bu bölgeyle ilgilenen devletler arasında da anlaşmazlık konusu olan Ege Adaları sorunu, 24 Temmuz 1923 tarihli Lozan Antlaşması ile belli bir çözüme kavuşmuştur. Bu antlaşmanın 15. maddesi Rodos ve 12 Ada ile Meis'i İtalya’ya bırakırken, 12, maddesi de Gökçeada ve Bozcaada dışında kalan Ege Adaları'nı askerden arındırılmak şartıyla Yunanistan'a bırakmaktadır.' Beriki yıllarda Meis’e tâbi adacıklar konusunda Türkiye ile İtalya arasında tekrar gündeme gelen bu sorun, 4 Ocak 1932’de Dr. Tevfik Rüştü Bey ile İtalyan elçisi Pompeo Aloisi arasında Ankara’da imzalanan anlaşmayla çözüme kavuşturuldu. Buna göre; Bodrum Körfezi'ndeki Kara Ada Türk hakimiyetinde kalıyor, Meis’e tâbi 30 adacıktan 19'u Türkiye'ye, 11’i de İtalya’ya veriliyordu.
- Published
- 1996
4. Ege adaları sorunu (1911-1923)
- Author
-
Hayta, Necdet, Turan, Şerafettin, and Diğer
- Subjects
Tarih ,History ,Aegean islands ,Turkish-Greek relations - Abstract
SUMMARY HAYTA, Necdet: `The Aegean Island Question (1911-1 923)`, Ph.D. Dissertation. (TAdvişûi?:Prof.Dr.Şerafettin TQRAN), Vl+143 p.- The dissertation has six chapters. In the first chapter, the so vereignty of Turkish and further developments on the Aegean Island have been examined. In the second chapter, the following event has been explained after Italiam'failure in Tripoli(Trablusgarp) Har, they tried to spread the war through other lands of Ottoman Empire because their aim was to make Ottoman Government leave Tripoli and Bingazi in order to reach their purpose they occupied Rhodes and Dodecanese. In the third chapter, the condition of Ottoman and Greek fleets before Balkan War has beeft studied and the occupation of Greece on the other islands has also emphasised. In the following chapter, the previous developments and the negotiations of Ottoman and Greece after London Treaty and the aiw of great powers to leave the North Aegean Islands to Greece except Imroz(Gökçeada) and Tenedos (Bozcaada) regâialiiig London Treaty have been examined. In the fifth chapter, after the great powers1 declaration, the negotiations between Greece and Ottoman Empire, and Greece and Italy have been explained and the situation about these islands in Paris Conferance and Sevres has been studied. In the last chapter the situation of the Aegean Island in Lau sanne Conferance have been emphasized. «^ TÜI^p0ft»^W KURULU; 143
- Published
- 1992
5. Tarih araştırmalarına kaynak olarak Tasvir-i Efkar gazetesi (1278/1862-1286/1869)
- Author
-
Hayta, Necdet, Turan, Şerafettin, and Diğer
- Subjects
Tarih ,History ,History research ,Tasvir-i Efkar newspaper - Abstract
ÖZET Tarih Araştırmalarına Kaynak Olarak Tasvir-i Efkâr Gazetesi (1278/1862-1286/1869) Necdet Hayta (Yüksek Lisans Tezi) İki bölümden oluşan tezimiz bir tarih tezi olarak hazırlanmıştır. Bu yüzden Tasvir-i Efkâr gazetesini gazetecilik yönünden önemi ve niteliklerinden çok, belgeler grubu olarak ele aldık. Tezimizin birinci bölümünde Tasvir-i Efkâr gazetesini ve gazetenin sahibi, aynı zamanda başyazarı Şinasi yi tanıtmaya çalıştık. Fakat çalışmamızın esasını ikinci. bölüm oluşturmaktadır. Bu bölümde, gazetenin çıkışından (28 VI 1862), bulabildiğimiz en son sayısına kadar(l XI 1869) yazılan yazı ve haberler hatta ilanlar incelenerek onun tarihi kaynak olarak nasıl kullanabileceği üzerinde durulmuştur; bu yüzden de kronolojik bir sıralama yerine konularına göre bir ayırma zorunluluğu görülmüştür. Ancak bu konular içerisin de kronolojiye uyum da göz ardı edilmemiştir. Yayınlanan yazı, haber ve ilanlar bu konulara göre sınıflandırılırken, gazetenin hangi gün, sayı ve sayfasında olduğu da gösterilmiştir. Tarihî belge niteliğini taşıyanların çoğunun metinleri olduğu gibi verilmeye çalışılmış, diğer kısımların ise ne olduğunun belirtilmesiyle yetinilmiştir. Danışman: Prof. Dr. Şerafettin Turan Yıl : 1990 Sayfa : 652 TC. Yükseköğretim kurulu Dokümantasyon 662
- Published
- 1990
6. XIX. yüzyılda Cizvit misyonerlerinin Osmanlı devleti'ndeki faaliyetleri
- Author
-
Ortaç, Tuğba, Hayta, Necdet, and Tarih Anabilim Dalı
- Subjects
Tarih ,History ,Missionary ,Jesuits - Abstract
Hristiyanlık ile özdeşleşmiş olan misyonerlik faaliyetlerine dünyanın hemen hemen her bölgesinde olduğu gibi Osmanlı Devleti'nde de rastlanmaktadır. XVI. yüzyıl gibi erken dönemlerden itibaren Osmanlı topraklarında görünen misyonerler Osmanlı Devleti'nin güçlü olduğu dönemlerde herhangi bir tehlike arz etmezken devletin zayıflamasıyla birlikte etkinliklerini arttırmıştır. Başta Katolik ve Protestan misyonerler olmak üzere farklı Hristiyan mezhep ve kuruluşlara mensup misyonerler Osmanlı Devleti'nde yoğun çalışmalarda bulunmuştur. Bu misyoner gruplarından birini de Katolik Cizvit misyonerler oluşturmaktadır. Cizvitler XVI. yüzyıldan itibaren Osmanlı coğrafyasında varlıklarını göstermiş ve Fransa tarafından desteklenmişlerdir. Bu çalışmada Cizvit misyonerlerinin İstanbul, Lübnan, Adana, Kayseri, Sivas, Tokat, Amasya ve Merzifon şehirlerindeki faaliyetleri incelenerek değerlendirilmiştir. Missionary activities identified with Christianity are encountered in the Ottoman Empire, as in almost every region of the world. Although the missionaries who were present in the Ottoman lands as early as the XVI. century did not pose any danger during the periods when the Ottoman Empire was strong, they increased their activities with the declining of the state. Missionaries belonging to different Christian sects and institutions, notably the Catholic and Protestant missionaries, worked extensively in the Ottoman Empire. One of these missionary groups was made up of Catholic Jesuit missionaries. The Jesuits showed their existence in the Ottoman geography since the XVI. century and were supported by France. In this study, the activities of Jesuit missionaries in Istanbul, Lebanon, Adana, Kayseri, Sivas, Tokat, Amasya and Merzifon cities were examined and evaluated. 172
- Published
- 2020
7. Bir siyaset adamı portresi: Refik Koraltan
- Author
-
Yildirim, Özlem, Hayta, Necdet, and Tarih Ana Bilim Dalı
- Subjects
Tarih ,History ,Politicians ,Biyografi ,Siyasal Bilimler ,Biography ,Multiparty period ,Political Science ,Multiparty transition period ,Political history ,Republic history ,Democrat Party ,Koraltan, Refik - Abstract
Refik Koraltan, Osmanlı Devleti'nin son döneminde doğmuş ve Cumhuriyet'in kuruluşundan başlayarak, 27 Mayıs 1960 Askeri Darbesine kadar aktif siyasi hayatın içinde yer almış bir devlet adamı. 1910 tarihinde İstanbul Darülfünun Hukuk Mektebinden mezun oldu. 1915 senesinde Konya Karaman Vilayet Savcılığı'na nakledildi.1916 tarihinde Pozantı Polis Müfettişliği, 1918'de Mersin Polis Müfettişliği görevlerinde vazife aldı. 29 Mayıs 1918 tarihinde Trabzon Polis Müdürü olarak görevlendirildi. Trabzon Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'nin kurulmasına katkıda bulundu. İktidarın, Hürriyet ve İtilaf Partisi'ne geçmesiyle 17 Mart 1919 tarihinde Trabzon Polis Müdürlüğü görevinden uzaklaştırıldı. İstanbul'da kısa bir müddet avukatlık yapan Refik Bey Konya'ya giderek burada Milli Mücadele'ye katıldı. Ankara da açılan TBMM'ye Konya Milletvekili olarak katıldı. İlk TMMM'ye Konya Milletvekili olarak seçilen Refik Koraltan 15 yıl süreyle Konya Milletvekili görevini devam ettirdi. TBMM'nin değişik birimlerinde görev alan Refik Bey, Cumhuriyet döneminin önemli inkılap ve kanunlarında hizmetlerde bulundu. İstiklal Mahkemesi Reisliği ve İstanbul Mahkemesi azalığı görevlerini yaptı. 1935 senesinde milletvekilliği görevinden ayrılarak idari hayata geçti. Çoruh(Artvin), Trabzon ve Bursa Valilik görevlerinde bulundu. 1935 de ayrıldığı TBMM'ye 1942 tarihinde Cumhuriyet Halk Partisi İçel Milletvekili seçilerek geri döndü. 7 Haziran 1945 tarihinde CHP içerisinde genel itibariyle liberalleşmeyi talep eden reformlar yapılmasını öngören Dörtlü Takriri veren isimler arasında yer aldı. Refik Koraltan Cumhuriyet Halk Partisi tarafından 27 Kasım 1945 tarihinde partiden çıkarıldı. 6 Ocak 1946 tarihinde Demokrat Parti'nin kurucuları arasında yer aldı. 1946 Genel Seçimlerinde Demokrat Parti İçel Milletvekili olarak seçildi. 1950 Genel Seçimlerde iktidara gelen Demokrat Parti de Refik Koraltan TBMM Başkanı vazifesini aldı. 1950-1960 yılları arasında aralıksız Meclis Başkanlığı görevini devam ettirdi. Refik Bey, hitap gücü ve geçmişten gelen tecrübe ve deneyimleriyle Demokrat Parti içerisinde aktif olarak yer aldı. 27 Mayıs Askeri Darbesi ile Türk Siyasi yaşamında ki görevi son buldu. Yassıada Mahkemeleri'nde yargılanmak üzere Yassıada'ya götürüldü. Hakkında başta Anayasa'yı İhlal Davası olmak üzere birçok dava açıldı. Davaların Anayasa'yı İhlal Davası altında toplanması üzerine hakkında idam cezası verilen 14 isim arasında yer aldı. Cezası önce müebbet hapis cezasına çevrildi. 26 Eylül 1964 tarihinde Siyasi Af Kanunu ile serbest bırakıldı. Refik Koraltan af kararının ardından bir daha siyasetle ilgilenmedi. 17 Haziran 1974 tarihinde İstanbul'da tedavi gördüğü hastanede 85 yaşında iken vefat etti. Refik Koraltan, a statesman, born in the last period of Ottoman Empire and took part at active political life beginning with the foundation of Republic until the 27 May 1960 Military Coup. He graduated from Istanbul Darülfünun Hukuk Mektebi (A School of Law) in 1910. He was appointed to Konya Karaman Province Prosecution Office in 1915. He worked as Pozantı Police Inspector in 1916 and Mersin Police Inspector in 1918. He was appointed as Trabzon Police Chief on 29 May 1918. He contributed for the foundation of Trabzon Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti (An organization to defend Turkey during The World War I). He was eased out of Trabzon Police Chief Position when Hürriyet ve İtilaf Party grabbed the power on 17 March 1919. Mr. Refik Koraltan went to Konya to take part at National Struggle after working for a short time as an advocate in Istanbul. He was appointed as Konya Deputy to The Grand National Assembly of Turkey founded in Ankara. Returning as Konya Deputy for the 1st Grand National Assembly of Turkey, Refik Koraltan acted for 15 years as Konya Deputy. Having acted several positions at Grand National Assembly of Turkey, Mr. Refik Koraltan served for important reforms and acts of Republic Period. He worked as Chief Justice of Independence Court and member of Istanbul Court. In 1935, he seceded from deputy position and started to work at administrative life. He worked as Çoruh (Artvin), Trabzon and Bursa Governor. In 1942, he was back at Grand National Assembly of Turkey, where he seceded in 1935, as Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) (Republican People's Party) İçel Deputy. He was one the people who presented `Dörtlü Takrir` (Memorandum of the Four), which suggests reforms for liberalism in general terms at CHP on 7 June 1945. Refik Koraltay was exiled from the Party by CHP on 27 November 1945. He took part at the founders of Demokrat Parti (Democrat Party) on 6 January 1946. He was elected as Democrat Party İçel Deputy at the 1946 General Elections. Refik Koraltan acted as Turkish Parliamentary Speaker after Democrat Party came to power at the 1950 General Elections. He acted at this position between 1950 and 1960 continuously. He took part actively at Democrat Party with his address power and experience. His position at Turkish Politics ended with The 27 May Military Coup. He was taken to Yassıada to be judged at Yassıada Courts. Many cases were opened against him leading with breaking the Constitution. He was one of the 14 names punished with death penalty since the cases were evaluated as breaking the Constitution. His sentence was first changed into life sentence. He was released with Political Amnesty Law on 26 September 1964. He didn't take part at politics after that. He died at the hospital where he was treated in Istanbul while he was 85 years on 17 June 1974. 469
- Published
- 2017
8. Karadağ'ın bağımsızlığını kazanması (1851-1878)
- Author
-
Urhan, Vahit Cemil, Hayta, Necdet, and Tarih Ana Bilim Dalı
- Subjects
Tarih ,Montenegro ,History ,Balkans ,Independence ,Ottoman Period - Abstract
Osmanlı Devleti, Crnojeviç Hanedanlığı'na son vererek 1479 yılında hakimiyeti altına aldığı Karadağ'da özerk bir yönetim kurdu ve ülke, 1516 yılından itibaren seçim ile göreve gelen vladika adlı Ortodoks din adamları tarafından yönetilmeye başlandı. Bu durum, 1696 yılında I. Danilo Petroviç'in vladika seçilmesine kadar devam etti. I. Danilo Petroviç, kendisinden sonra vladikalığı akrabalarına bırakarak hanedanlık kurdu ve böylece 1918 yılına kadar Karadağ'ı yönetecek olan Petroviç ailesinin iktidar dönemi başlamış oldu. Petroviç ailesine mensup vladikalar, Os-manlı Devleti'nin hakimiyetinden kurtulmak için mücadele etmeye başladılar. Bu mücadelenin en önemli aşamalarından birisi, II. Danilo'nun 21 Mart 1852'de Karadağ'daki Osmanlı hakimiyetini temsil eden vladikalık yönetimini kaldırarak prensliğini ilan etmesiydi. 19. yüzyılın ortalarından itibaren Karadağ Sorunu ile daha yakından ilgilenmeye başlayan Avrupa devletleri, Karadağ ile Osmanlı Devleti arasında yaşanan 1852-1853 Savaşı'nda ve 1862 Savaşı'nda Karadağ lehinde müdahalelerde bulundular. Avrupa devletlerinden aldığı desteğe güvenen Karadağ, 1876 ve 1877 yıllarında Osmanlı Devleti ile tekrar savaşa girdi ve 1877 yılında başlayan Osmanlı-Rus Savaşı'nı Osmanlı Devleti'nin kaybetmesi üzerine savaştan sonra imzalanan 13 Temmuz 1878 tarihli Berlin Antlaşması ile bağımsızlığına kavuştu.Anahtar Kelimeler : Karadağ, Osmanlı Devleti, Balkanlar, Vladika Ottoman State abolished Crnojeviç Dynasty and founded an autonomous regime in Montenegro which it domineered in 1479. As of 1516, Orthodox men of religion called vladika who were appointed by election, started to govern Montenegro. This situation continued until I. Danilo Petroviç was chosen as vladika in 1696. I. Danilo Petroviç left the reign to his relatives and established a dynasty thereby starting the rulership of Petroviç Family who governed Montenegro until 1918. Vladikas who were the members of Petroviç Family started struggling in order to free themselves from Ottoman rule. One of the most important stages of this struggle was that II. Danilo declared a princedom in Montenegro on 21th March 1852 after abolishing the vladika rule that represented Ottoman hegemony. As from the mid 19th century, European countries that were much more interested now with Montenegro conflict interfered in the problem in favour of Montenegro during the 1852-1853 Montenegro-Ottoman State War and the 1862 Montenegro-Ottoman State War. Confiding in the support of European countries, Montenegro went to war again with Ottoman State in the years between 1876 and 1877. In 1877 Ottoman State lost the Russian-Ottoman War starting in 1877 and Montenegro gained its independence following the Berlin Agreement which was signed on 13th July 1878.Key Words : Montenegro, Ottoman State, Balkans, Vladika 474
- Published
- 2015
9. Mütareke döneminde göç ve iskan, 1918 - 1923
- Author
-
Yildirim, Hatice, Hayta, Necdet, and Tarih Ana Bilim Dalı
- Subjects
Tarih ,History of Turkish Revolution ,History ,Refugees ,National Struggle Period ,Settlement ,Migrations ,Settlement policy ,Internal migrations ,National Struggle ,Türk İnkılap Tarihi - Abstract
Osmanlı Devleti'nin son dönemlerinde yaşanan toprak kayıpları Balkanlar ve Kafkasya'dan içe dönük büyük kitlesel göçlerin yaşanmasına neden olmuştu. Mütareke yıllarında ise bu defa Anadolu'da işgallerin yaşanmaya başlamasıyla beraber yeni bir iç göç hareketi başlamıştır. Osmanlı Devleti ilk başta meydana gelen göçlere engel olmak istemişse de Yunan katliamları ve İtilaf Devletleri'nin sessiz kalması sonucu başarılı olamamıştır. Bu yüzden çok zor şartlar altında kalan bu göçmenlerin ihtiyaçlarını karşılamak için imkânları ölçüsünde büyük çaba harcamıştır. Bir yandan ülkenin doğusunda ve batısında iç göçler yaşanırken bir yandan da dışarıdan çeşitli milletler Osmanlı topraklarına iltica etmeye devam etmiştir. Bu karmaşanın içinde bir de İtilaf Devletleri'nin müdahaleleri sonucu Ermeni ve Rum muhacirlerin Anadolu'ya sevkleri gerçekleştirilmiştir. Ermeni ve Rumların sevk ve iskânında Osmanlı Devleti'nin ihmali olduğu iddia edilse de mevcut belgelere göre kendi topraklarında mülteci durumuna düşen Türklerin vaziyeti onlara göre daha kötü bir manzara arz etmekte idi. Daha önce Anadolu'ya sığınan muhacirlere devlet imkân dâhilinde gereken yardımı yapmıştı ancak arka arkaya yaşanan büyük savaşlar ve işgal koşulları altında bu defa yardım konusunda çok ciddi sıkıntılar yaşanmıştır. Ayrıca Anadolu toprakları işgalden kurtarılıncaya kadar sevk ve iskân konusunda da önemli bir adım atılamamıştır. Bu çalışma ile gerek arşiv malzemeleri gerekse dönemin basınından edilen bilgiler çerçevesinde mütareke yıllarında göç ve iskân konusunda yaşanan bütün bu gelişmeler ele alınmaya çalışılmıştır.Anahtar Kelimeler:Mütareke, göç, mülteci, iskân Great mass intra-regional migrations occurred from the Balkans and Caucasus due to the loss of the territories in the late period of Ottoman Empire. With the start of occupation of Anatolia during armistice, a new movement of migration started. Ottoman Empire tried to prevent this migration at first, but failed because of the Greek massacre of Turks, and Allied Powers didn't interfere. As a result, a great effort was made to meet the needs of these immigrants within the bounds of possibility. While internal immigrations continued on the eastern and western parts of the country, various nations proceeded to migrate to Ottoman territories. During this chaos, Armenian and Greek migrants were pushed to Anatolia by Allied Powers. Although it was claimed that Ottoman Empire was delinquent during transfer and settlement of Armenian and Greek population, the documents reveal that the condition of Turks, who became migrants on their own lands, was much worse. The Empire helped the migrants, who refuged to Anatolia within the bounds of possibility before. However, consecutive wars and occupation conditions resulted in problems in helping. Moreover, the government couldn't take any firm actions in transfer and settlement of migrants until occupation ended Anatolia. The present research studies the all these developments in migration and settlement during armistice, in the framework of archived documents and information obtained from the press of the period. Key Words: armistice, migration, refuge, settlement 398
- Published
- 2015
10. Romanya'nın bağımsızlığını kazanması
- Author
-
Birbudak, Togay Seçkin, Hayta, Necdet, and Tarih Ana Bilim Dalı
- Subjects
Tarih ,History ,Rebellions ,Ottoman-Russian war ,Romania ,Balkans ,Balkans wars ,Ottoman State - Abstract
Kuruluşunun ardından kısa bir süre içerisinde Balkanlarda hızla genişleyen Osmanlı Devleti, XV. yüzyıl içerisinde önce Eflak ve ardından da Boğdan'da hâkimiyet kurmuştur. Balkanların bu zengin ve geniş topraklarındaki Osmanlı hâkimiyeti Tuna Nehri'nin güneyine göre daha farklı bir şekilde tesis edilmiş; iç işlerinde bağımsız ve yerel bir voyvoda ile yönetilen Rumen beylikleri Osmanlı Devleti'ne sadık kalmak ve vergisini ödemekle yükümlü kılınmıştır. Kurulan bu düzen yaklaşık üç yüzyıl boyunca devam ettirilmiştir. Ancak XIX. yüzyılda hızla gerilemekte olan Osmanlı Devleti ile Rumen prenslikleri arasındaki bağlar giderek zayıflamış ve Rumen bağımsızlık hareketi başlamıştır. Söz konusu çalışmada ilk olarak 1853 yılına kadar olan dönemde Eflak ve Boğdan'daki tarihi gelişmeler, 1853-1856 yılları arasındaki Kırım Harbi ve sonrasındaki süreçte iki beyliğin Alexandru Ioan Cuza idaresinde birleşmesi, birleşik prensliklerde Cuza dönemi reformları ve Osmanlı Devleti ile olan ilişkiler, 1866 yılından sonra bir Alman prensi olan Carol idaresinde geçen yıllar ve nihayetinde de 1877-1878 yılları arasındaki Osmanlı-Rus Savaşı sırasında bağımsız Romanya'nın kuruluşu ele alınmaktadır. Ottoman State, which was growing rapidly in Balkans after a short time after its origination, established dominance firstly on Wallachia and then Moldavia in the XV. century. This dominance of Ottoman State on the large and rich land of Balkans was different from the south of the Danube River; Romanian principalities, being managed by a local voivode, were independent in terms of internal affairs and they were obligated to remain faithful and to pay tax to Ottoman State. This system continued approximately for 3 centuries. However, the relationship between Romanian principalities and Ottoman State, which had been in decline age, reduced and the Romanian independence movement started in XIX. century. In this research firstly, historical events in Wallachia and Moldavia until 1853; secondly, Crimean War between 1853 and 1856 and unification of the two stereotypical under the control of Alexandru Ioan Cuza after the war; thirdly, Cuza reforms in the united principalities and relationship with Ottoman State; fourthly, the period under the control of German Prince Carol after 1866; finally establishment of independent Romania during Ottoman-Russian War between 1877 and 1878 were handled. 261
- Published
- 2014
11. Islahat-ı Esasiye-i Osmaniye fırkası ve faaliyetleri (1909-1913)
- Author
-
Yörükoğlu, Zeynel, Hayta, Necdet, and Tarih Ana Bilim Dalı
- Subjects
Tarih ,History ,Union and Progress Society ,Şerif Pasha ,Islahat-ı Esasiye-i Osmaniye Party ,Political history ,Ottoman State - Abstract
18. yüzyılın sonlarına doğru dünyada güçlenmeye başlayan hürriyet, eşitlik, adalet ve insan hakları gibi fikirlerin etkisiyle gücünü kaybeden Mutlakıyet rejimleri, yerini Meşruti yönetim tarzına bırakmıştır. Meşruti sistem sayesinde yönetime katılma hakkını elde eden halk, bu hakkını siyasi partiler aracılığıyla kullanmaya başlamıştır. Osmanlı Devleti, Meşruti idare ile 1876 yılında Kanun-ı Esasi'nin yürürlüğe konmasıyla tanışmasına rağmen siyasi partilerin kurulması 1908 yılında gerçekleşmiştir. Bu siyasi partilerden en önemlisiMeşrutiyet'in ilanını sağlayan, sonrasında yapılan seçimlerde meclisteki çoğunluğu elinde bulunduran ve kendisine karşı birçok muhalif fırka kurulanİttihat ve Terakki Cemiyeti'dir. İttihat ve Terakki iktidarına karşı kurulan muhalif fırkalardan birisi de Stockholm eski Sefiri Şerif Paşa tarafından 1909 yılındaParis merkezli olarak kurulmuş olanIslahat-ı Esasiye-i Osmaniye Fırkası'dır. Yurtdışında kurulması nedeniyle seçimlere katılamamış olan ancak 1913 yılına kadar muhalif bir fırka olarak siyasi yaşamını devam ettirenFırka, İttihat ve Terakki'ye karşı muhalefetini, aynı zamanda Fırka'nın yayın organı olma özelliğini de taşıyan, Meşrutiyet Gazetesi'nde dile getirerek basın-yayın yoluyla sürdürmüştür. Ülke içindeki muhalif çevrelerle ilişkilerini güçlü tutmak isteyen Şerif Paşa, bir taraftan da yurt dışına kaçan muhaliflerin sığınağı olmuştur. Yurt içindeki muhalifleri Cemiyet-i Hafiye adlı bir örgüt ile teşkilatlandıran Şerif Paşa, İttihat ve Terakki'nin durumu fark etmesiyle deşifre olmuş, örgüt mensupları Divan-ı Harp'te yargılanarak cezalandırılmıştır. Büyük Kabine'nin kuruluşuna kadar sadece Meşrutiyet gazetesi vasıtasıyla faaliyetlerini sürdüren Şerif Paşa; İttihatçıların, Halaskaran-ı Zabitan olayı ile iktidardan uzaklaştırılması neticesinde yurda dönmüş ancak Bab-ı Ali Baskını'ndan sonra birçok muhalif gibi yurtdışına kaçmak zorunda kalmıştır. 1913 Ağustosuna kadar varlığını sürdüren Islahat-ı Esasiye-i Osmaniye Fırkası, Paris'e kaçan Hürriyet ve İtilafçılarla birleşmiştir. Daha sonra yurtdışına kaçan muhalifler, Şerif Paşa öncülüğünde Paris'te Milli Muhalefet Fırkası'nı kurmuşlarsa da herhangi bir başarı elde edememişlerdir. Bu tezde önceleri İttihat ve Terakki ile birlikte hareket eden ancak sonrasında Cemiyet'e muhalif olan Şerif Paşa ve O'nun kurduğu Islahat-ı Esasiye-i Osmaniye Fırkası'nın kuruluş amacı ve süreciyle yürütmüş olduğu faaliyetlerine değinilecektir.Anahtar Kelimeler : Şerif Paşa, Islahat-ı Esasiye-i Osmaniye Fırkası, İttihat ve Terakki, muhalefet, Rıza Nur,Cemiyet-i Hafiye, Meşrutiyet Gazetesi, In the ends of the 18th century, as absolutism regimes lost their power due to influence of ideologies such as freedom, equality, justice and human rights, they left their places to the constitutional monarchies. Communities that gained right to access to the administration through the constitutional monarchy system started to use this right by means of political parties. Although the OttomanState met with constitutional monarchy in 1876 through coming `Kanun-i Esasi` into force, foundation of political parties took place in 1908.Amongst these political parties, the most significant one that enabled declaration of constitutional monarchy, and that gained majority of the seats in the parliament, and against which there were numbers of opposition parties founded, was the party called `İttihat ve Terakki Cemiyeti`. One of opponent parties founded against the `İttihat ve Terakki` regime was Islahat-ı Esasiye-i Osmaniye Party, that was initiated in Paris in 1909 by Şerif Pasha, the former Ottoman Consulate to Stockholm. Since it was founded in abroad, the party was not able to participate in elections. However, it existed as an opposition party until 1913 especially by means of its media organ called Meşrutiyet Newspaper. Şerif Pasha was in pursuit of having strong relationships with the other opponent groups within the country, on the other hand he was harboring opponent individuals who fled overseas from Ittihat Regime. Şerif Pasha, who organized opponents within the country under the Cemiyet-i Hafiye, was deciphered upon İttihat ve Terakki's realization of the circumstance. Members of his organization were persecuted and sentenced at court martial. Şerif Pasha, who continued his activities only through the Meşrutiyet Newspaper until the foundation of the Grand Cabinet, returned to the homeland upon dismissal of the İttihatParty from the power as result of Halaskaran-ı Zabitan development. However, he fled abroad after Bab-ı Ali Raid like many other opponent peers. The Islahat-ı Esasiye-i Osmaniye Party that existed until August 1913 united with the members of the Hürriyet ve İtilaf group who took shelter in Paris. Although opponents who fled abroad established the Milli Muhalefet Party in Paris under the leadership of Şerif Pasha, they were not able to acquire any success. The present study investigates Şerif Pasha, who once participated into `Ittihat ve Terakki` movement and who later on become opponent of this party, and basic foundation purpose and process of the Islahat-ı Esasiye-i Osmaniye Party founded by Şerif Pasha and his activities in this process.Keywords :Şerif Pasha, Islahat-I Esasiye-I Osmaniye Party, İttihatveTerakki, Opposition, RızaNur, Cemiyet-I Hafiye,Meşrutiyet Newspaper, 163
- Published
- 2014
12. Tarihsel mekânın öğrencilerin tarih bilinci ile ilişkisi (Gaziantep ili örneği)
- Author
-
Yumak, Selim, Necdet Hayta, Hayta, Necdet, and Ortaöğretim Sosyal Alanlar Eğitimi Anabilim Dalı
- Subjects
Tarih ,History ,Historical place ,Bilinç,tarih bilinci,mekân,tarihsel mekân,kimlik,Gaziantep,Conscious,history conscious,region,historical region,identity ,Geography ,Eğitim ve Öğretim ,High schools students ,Coğrafya ,Urban history ,Education and Training ,Historical consciousness ,Physical space ,National identity ,Human-space relationship - Abstract
Araştırmanın amacı; Gaziantep ilinde lise onikinci sınıfta eğitim gören öğrencilerde tarihsel mekânın öğrencilerin tarih bilinci ile ilişkisinin olup olmadığını araştırmaktır. Araştırmanın evrenini; Gaziantep Valiliğince alınan izin doğrultusunda Şehitkâmil ve Şahinbey ilçelerinde bulunan resmî ve özel okulların lise onikinci sınıfta eğitim gören öğrenciler oluşturmaktadır. Basit tesadüfi örnekleme yöntemi kullanılarak seçilen okullardaki 2.060 öğrenci ise araştırmanın örneklemini oluşturmaktadır. Betimsel araştırma türü olarak hazırlanan araştırmada, anket tekniği kullanılmıştır. Araştırma beşli likert tipi ''tarih bilinci ve ilgi'' ve ''tarihsel mekâna ilgi'' ölçekleri ile kişisel bilgi anketi, kronoloji bilgisiyle görüş soruları öğrencilere yöneltilmiştir. Tarihsel mekânın öğrencilerin tarih bilinci ile ilişkisi anketinin geçerli ve güvenilir olması amacıyla uzman görüşleri alınmasını müteakip ön uygulama safhasına geçilmiştir. Bu kapsamda, ön uygulama Mart 2014'de altı lisede toplam 150 anket dağıtılarak yapılmış olup, 137 öğrencinin anketi değerlendirmeye alınmıştır. Elde edilen veriler doğrultusunda anketin yapı geçerliliğini sınamak için açımlayıcı faktör analizi yapılmıştır. 50 sorudan oluşan anketin faktör analizi sonucunda 8 soru elenmiş olup, iki ölçek ve 6 faktörden oluşan 42 soru bulunmaktadır. ''Tarih bilinci ve ilgi'' ölçeğinde tarihe, tarih eğitimine, yerel tarihe ve tarihsel mekânı korumaya yönelik tutumlar olmak üzere dört faktörden, ''tarihsel mekâna ilgi'' ölçeğinde ise tarihsel mekâna ve tarihsel mekân bilincine yönelik tutumlar olmak üzere iki faktörden oluşmaktadır. Anketin uygulanması Mayıs 2014'de Şehitkâmil ve Şahinbey ilçelerinde lise onikinci sınıfı bulunan okullardan (Ön uygulama yapılanlar hariç) basit tesadüfi örnekleme yöntemi ile seçilmiş olan 28 lisede toplam 2.060 öğrenci ile uygulama yapılmış, 1.703 öğrenciden dönüt alınmıştır. Ancak verilerin girilmesi esnasında 178 öğrenci anketinde yapılan değerlendirme kapsamında (Anketin bir kısmını doldurma, bütün soruları aynı işaretleme vb.), iptal edilmiş 1525 anket değerlendirilmeye alınmıştır. Tarihsel mekânın öğrencilerin tarih bilinci ile ilişkisi konulu araştırmadan elde edilen verilerin çözümlenmesi ve yorumlaması sonucunda öğrencilerin tarih bilincinin orta düzeyde olduğu, tarihsel mekâna ilgisinin ise yüksek düzeyde olduğu tespit edilmiştir. Öğrencinin tarih bilinci ile tarihsel mekâna ilgisi arasında bir ilişki bulunduğu, tarih bilinci ve tarihe ilgisi düşük olan öğrencinin tarihsel mekâna ilgisi düşük olduğu, tarihsel mekâna ilgisi yüksek olan öğrencinin ise tarih bilincine ve tarihe ilgisinin de yüksek olduğu gibi sonuçlara ulaşılmıştır. The aim of the research is to research whether there is a relationship between the historical region and the history conscious of the students who are attending twelfth class in Gaziantep. The universe of the research consists of the students in twelfth class of public and private schools in the Şehitkâmil and Şahinbey Districts in accordance with the approval by Gaziantep Governership. The sampling of the research is 2.060 students in the schools selected by using the simple random sampling method. Questionnaire technique was used in the research. The students were given five point likert type history conscious and interest and interest in historical region criteria and personal information questionnaire and opinion questions about chronology. The prior stage was initiated after obtaining expert point of view in order for the questionnaire about the relationship between the historical region and the history conscious of the students to be valid and reliable. In this scope, the prior application was carried out by delivering a total of 150 questionnaires to six high schools in March 2014 and 134 questionnaires from the students were taken into evaluation. In parallel with the data obtained, the exploratory factor analysis was made so as to test the structure validity of the questionnaire. As a result of the exploraty factor analysis of the questionnaire of 50 question, 8 questions were eliminated and 42 questions were present with 2 criteria and 6 factors. The criteria titled ''history conscious and interest'' is comprised of four factors such as attitudes towards history, history education, local history and protection of local historical region; the criteria titled ''interest in historical region'' consists of two factors such as attitudes towards historical region and conscious for historical region. The questionnaire was carried out in May 2014 with 2.060 students from 28 high schools which were selected from the schools where there were twelfth classes in Şehitkâmil and Şahinbey Districts (with the exception of the schools that the prior application was carried out) by using simple random sampling method and the feedbacks were received from 1.703 students. However, the questionnaires of 178 students were cancelled within the scope of the assessment made during the data entry (filling the questionnaire in part and giving the same answers to all questions, etc.) and 1525 questionnaires were evaluated. As a result of analyzing and interpreting of the data obtained from the research themed the relationship between historical region and history conscious of the students, it was determined that the history conscious of the students was at medium level and their interests in historical region were at high level. The results were obtained as follows: there is a relationship between the history conscious and interest in historical region of the students; if the history conscious and interest in history of the student is low, his/her interest in historical regionis low and if the interest in historical region of the student is high, his/her history conscious and interest are high.
- Published
- 2014
13. Osmanlı Devleti'nde bir idârî reform denemesi: Tuna Vilâyeti (1864-1867)
- Author
-
Acar, Kadir, Hayta, Necdet, and Tarih Ana Bilim Dalı
- Subjects
Tarih ,Administrative reform ,Kamu Yönetimi ,History ,Reform movements ,Public Administration ,Reform ,Danube province ,Ottoman State ,Ottoman management ,Bulgaria ,Management area - Abstract
19. yüzyılda eyalet idaresindeki aksaklıkları ortadan kaldırmak üzere birçok düzenleme yapılmış, fakat istenen netice elde edilememişti. 1864?de bu konuda kapsamlı bir düzenleme yapıldı. Bu maksatla Vidin, Niş ve Silistre eyaletleri birleştirilerek Tuna Vilâyeti teşkil edildi. Vilâyet usulü çerçevesinde sancak ve kazalarda da değişiklikler yapılarak sayıları azaltıldı. Bun göre, üç eyaletteki toplam sancak sayısı on bir iken yediye, kaza sayısı da altmış sekiz iken kırk beş olarak belirlendi.Vilâyet usulü Tuna?da tecrübe edildikten sonra tedricen devletin diğer eyaletlerinde de uygulamaya konuldu. Tuna Vilâyeti, ilk uygulama olması ve bundan sonra kurulan vilâyetlere örnek olması sebebiyle önem arz etmektedir. Bu çalışmada numune olarak uygulanan vilâyet usulü çerçevesinde Tuna Vilâyeti?nin idarî, mâlî ve hukukî yapısı ile nasıl bir işleyişe sahip olduğu ve ülke yönetimine nasıl bir katkı getirdiği ortaya konmaya çalışılmıştır. Many regulations were made to eliminate failures in the province (eyalet) administration in 19. century. But the desired result was not obtained. In 1864, A comprehensive regulation was made in this regard. Eyalets of Vidin, Niş ve Silistre were combined for this purpose and the Danube Province was constituted. Numbers of counties (sancak) and sub-counties (kazas) were reduced by making changes on them in framework of the new regulations.After new regulation was tried in Danube Province and then, was gradually applied in other eyalets of the empire. Danube Province is important because of the first application and for being a model to provinces were constituted after that. In this study, administrative, financial, juridical structure belong to the Danube Province and having what kind of management and its additive to country management were attemped to introduce. 317
- Published
- 2013
14. Ortaöğretim tarih dersinin öğretiminde tartışma yöntemine ilişkin öğretmenlerin görüş ve uygulamaları: Ankara ili örneği
- Author
-
Tokdemir, Muhammet Ahmet, Hayta, Necdet, Ortaöğretim Sosyal Alanlar Eğitimi Anabilim Dalı, and Necdet Hayta
- Subjects
Tarih ,History ,Teacher opinions ,Discussion ,History education ,History teaching ,Teaching ,Eğitim ve Öğretim ,Education and Training ,Ankara ,Tarih öğretimi,tartışma yöntemi,tartışma becerileri,tartışmalı konular,öğretmen görüşleri,Teaching history,discussion method,discussion skills,controversial issues,teachers opinions ,Teaching methods ,History lesson - Abstract
Bu araştırmanın temel amacı tarih öğretmenlerin ?tartışma yöntemi?nin kullanılmasına yönelik görüşlerini ve tartışma yönteminine ilişkin uygulamalarını belirlemektir. Bu temel amaç doğrultusunda tarih öğretmenlerinin tartışma yöntemi hakkındaki bilgi düzeyleri, yönteme ilişkin düşünceleri, yöntemin uygulanması sürecinde karşılaştıkları sorunlar irdelenmiştir. Araştırma, tarih öğretmenlerin tartışma yöntemi konusundakigörüşlerinin yanı sıra uygulamalarını da tespit etmeye yönelik olması, görüş ve uygulamalar arasındaki fark ya da benzerlikleri ortaya koyması bakımından özgün bir çalışmadır. Ayrıca hayatın her kademesinde öğrenme ve öğretme faaliyetlerinde en sık kullanılan iletişim biçimi olan karşılıklı konuşmaya odaklanması bakımından da önemlidir. Betimsel bir çalışma olarak yapılandırılan araştırma, nitel ve nicel veri toplama tekniklerinin kullanıldığı karma bir yönteme sahiptir. Araştırmanın temel amacı doğrultusunda belirlenen alt problemlerin incelenmesinde anket, görüşme ve gözlem veri toplama aracı olarak kullanılmıştır. Araştırmanın evrenini Ankara ili merkezinde orta öğretim kurumlarında çalışan tarih öğretmenleri, örneklemini ise ankete katılan 284, mülakata katılan 30 ve derslerinde gözlem yapılan dört tarih öğretmeni oluşturmaktadır. Araştırma kapsamında kullanılan anket formu ile tarih öğretmenlerinin tartışma yöntemine ilişkin görüş ve uygulamaları hakkında genel bir izlenim oluşturulmuştur. Yapılan görüşmeler araştırmanın amacı doğrultusunda daha ayrıntılı bilgi edinilmesine zemin hazırlamış bu görüşmelerle öğretmenlerin tartışma yöntemine ilişkin görüş ve uygulamaları ile ilgili derinlemesine bilgi edinilmiştir. Gözlem sürecinde ise tarih öğretmenlerinin derslerinde tartışma yöntemini ne kadar kullandıkları, kullanıyorlarsa hangi boyutta tartışmalar yapıldığı ve ne tür sorunlarla karşılaşıldığı tespit edilmiş; böylece teori ve pratik arasında ne gibi farklılık ya da benzerliklerin olduğu ortaya çıkarılmıştır. Araştırma kapsamında elde edilen nicel veriler SPSS paket programı ile analiz edilmiş, bulgular tablolar halinde yansıtılarak yorumlanmıştır. Nitel veriler ise içerik analizine tabi tutularak değerlendirilmiş, gerekli durumlarda doğrudan alıntılardan yararlanılmıştır.Yapılan araştırmanın sonucunda, tartışma yönteminin tarih derslerinde kullanımına ilişkin öğretmenlerin genel olarak olumlu görüşlere sahip olduğu ve yöntemin öğretmenlerce tarih derslerinde kullanıldığı belirlenmiştir. Tarih derslerinde tartışma yönteminin kullanımına ilişkin görüşler açısından cinsiyet, mesleki kıdem ve çalışılan okul türü bakımından öğretmen görüşleri arasında anlamlı farklılıklar ortaya çıkmışken tartışma yönteminin uygulanmasında sadece çalışılan okul türü bakımından anlamlı farklılıklar ortaya çıkmıştır. Ulaşılan sonuçlara göre tartışma yöntemi, tarih derslerinde daha çok ?anlatma/ezberden söyleme? ve ?amaçsız konuşmalar? boyutlarında gerçekleşmektedir. Tarih öğretmenlerinin tartışma yönteminin uygulanması bağlamında özellikle tartışma teknikleri ve tartışmanın yönetilmesi bakımından eksik oldukları sonucuna varılmıştır.Anahtar Kelimeler: Tarih öğretimi, tartışma yöntemi, tartışma becerileri, tartışmalı konular, öğretmen görüşleri. This research aims to determine teachers? views and practices on the use of discussion method in secondary history courses. For this purpose, it is tried to determine of how much knowledge of history teachers know about discussion method and what they think about on the use of discussion method in history lessons. Also it is tried to determine if history teachers use or do not use the discussion method in their classes. If they use the discussion method, how they use it, and what kind of problems they are experience. Because of the research aims to put forward the views of teachers as well as their applications and it put forward the differences? between views and practices; the work has a strong originality for educational researches. It is also important for focussing on conversation which is the most commonly used communication way in all levels of life and every stage of teaching and learning activities. The research is a descriptive study. Qualitative and quantitative data collection techniques were used for the research. Therefore the research has a mixed method. For the purpose of the questioning of the three sub-problems of the research; questionnaire, interview and observation were used as data collection tools. History teachers who are working in secondary schools in the centre of Ankara are the universe of the study. The ample of the study are 284 teachers who participated in the survey, 30 teachers who participated in interview and four teachers whose classes were observed. The questionnaire which is used in the context of the research revealed an overview of history teachers? beliefs and practices about discussion method. The interviews which are conducted in research paved the way for the acquisition of more detailed information on the purpose of the study. Depth information about history teachers? opinions as well as for the implementation of the discussion method was obtained from interviews. Differences between theory and practice have been revealed in the process of observation. So it is identified although the discussion method used or not by history teachers, what extend do discussions was made and what kinds of problems have been encountered. The quantitative data which obtained within this research were analyzed by using SPSS package program for Windows 7. The findings from quantitative data reflected as tables and interpreted. The qualitative data were analyzed descriptively or they subject to content analysis and they evaluated and interpreted by researcher. The expression enhanced by using direct quotations when it is necessary. As a result of research teachers have positive opinions about using discussion method in history lessons and they use the method in their classes. There are significant differences between gender, seniority and type of school in terms of opinions of history teachers. But there is only one significant difference in term of application of discussion method: it is type of school. There is no difference about theachers? graduated faculty in terms of opinions and applications. According the results discussion method is emerge in extend of ?recitation? and ?pointless conversations/blather? in history classes. The research has shown that history teachers have shortcomings about the application of discussion method and its techniques. They are not adequate about development and management of discussion. Key Words: Teaching history, discussion method, discussion skills, controversial issues, teachers? opinions. 263
- Published
- 2013
15. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nde sosyal devlet olgusu ve sosyal politikalar: 1923-1938
- Author
-
Belenli, Tuğba, Hayta, Necdet, and Tarih Ana Bilim Dalı
- Subjects
Tarih ,History of Turkish Revolution ,History ,Social legal state ,Social state ,Siyasal Bilimler ,Turkish Republic ,Political Science ,20. century ,Türk İnkılap Tarihi ,Social policy - Abstract
Bu tezde, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nde 1923-1938 yılları arasında sosyal devlet olgusunun nasıl algılandığı ve uygulanan sosyal politikaların çerçevesi tespit edilmeye çalışılmıştır.Tez çalışmasının birinci bölümünde, devlet ve sosyal devlet kavramlarının tanımları ile Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne kadar olan Türk Devletlerinde görülen sosyal devlet anlayışı ve uygulamalarından bahsedilmiştir. II. bölüm çiftçilere, III. bölüm işçilere ve IV. bölüm çocuklara yönelik olarak uygulanan sosyal politikaların incelendiği bölümlerdir. V. bölümde eğitim alanında, VI. bölümde sağlık alanında ve VII. bölümde demiryolu inşası alanında uygulanan sosyal politikalar incelenmiştir. Sosyal politika uygulamak için vergi toplayan ve bunu yeniden dağıtan devletin vergi toplama politikası VIII. bölümde anlatılmıştır. IX. bölüm ise; yangın, sel ve deprem gibi olağanüstü hallerde devlet tarafından takip edilen sosyal politikalara ayrılmıştır.Bu amaç ve kapsamda hazırlanan tez; Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi ve MTA Arşivinden, TBMM'deki zabıt ceridelerinden, dönemin dergi ve gazetelerinden, hükümet programlarından, dönemin yöneticilerinin söylemlerinden ve konuyla ilgili olarak yazılmış tetkik eserlerden faydalanılarak hazırlanmıştır.Bu çalışma ile varılan sonuca göre, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin bu dönemdeki sosyal politika uygulamaları tüm halka yöneliktir çünkü halkın tamamı zor durumdadır. Bir öncelikten bahsetmek gerekirse, sonuncusu Kurtuluş Savaşı olmak üzere, uzun yıllardır kesintisiz olarak devam eden savaşlardan doğan ve halkın tümünü etkileyen mağduriyetin giderilmesine önem verilmiştir denilebilir. Türkiye'de sosyal devlet kavramının, Atatürk dönemiyle başladığını söylemek her ne kadar iddialı olsa da, 1923?1938 döneminin Türkiye'de birçok alanda olduğu gibi yöneten-yönetilen ilişkilerinde ve sosyal devlet anlayışının temellerin atılmasında da bir dönüm noktası olduğu kabul edilmelidir. In this dissertation, how the social state phenomenon in the State of the Republic of Turkey between 1923 and 1938 is perceived and the framework of applied social policies is aimed to be detected.In the first chapter of the dissertation study, definitions of the state and social state concepts and social state understanding and applications in the Turkish States established until State of the Republic of Turkey is mentioned. In Chapter II social policies for farmers, in Chapter III social policies for workers and in Chapter IV social policies for children are discussed. In Chapter V social policies carried out in educational field, in Chapter VI social policies carried out in health field, in Chapter VII social policies carried out in railway construction field are studied. Tax collection policy of the state that collects taxes for applying social policy and then distributes it again is expressed in Chapter VIII. Chapter IX is allocated for social policies followed by the state during emergency situations such as fire, flood and earthquake.With this aim and within this scope the dissertation has been prepared by making use of Prime Ministry Republic Archives, MTA (Mineral Research and Exploration Institute) Archive, minute books in Grand National Assembly, government programme, journals and news papers of the period, statements of the administrators of the period and studies concerning the subject.According to the result of this study, social policy applications of the State of the Republic of Turkey are aimed at whole society as all of them were in a tight spot. If it is necessary to mention a priority, it can be said that dispelling the grievance affecting the whole society resulting from the wars continuing uninterruptedly for long years, the last of which is War of Independence, were given importance. Although it is assertive to say that the concept of social state in Turkey started with Atatürk Period, it should be accepted that the period between 1923 and 1938 is a milestone for also the ruler-ruled relations and foundation of social state understanding as in lots of fields. 464
- Published
- 2012
16. Denizli'nin sosyal ve ekonomik yapısı: Tanzimat'tan II. Meşrutiyet'e kadar
- Author
-
Karabiyik, Hümeyra, Hayta, Necdet, and Tarih Ana Bilim Dalı
- Subjects
Tarih ,Denizli ,Economic structure ,History ,Social structure ,Urban history ,Ottoman State ,19. century ,Ottoman Period - Abstract
XIX. Yüzyılda, Osmanlı Devleti pek çok sahada köklü değişimlere sahne olmaktadır. Özellikle 1839 Tanzimat Fermanı?nın ilanından sonra bu değişim daha da belirginleşmektedir. Bunların Osmanlı taşra teşkilatına yansımasını anlayabilmek, toplumun yaşam biçiminin belirlendiği kaza ve sancaklardaki sosyal ve ekonomik gelişmeleri tespit etmekle mümkündür. Bu düşünceden hareketle tezimizde Ege, İç Anadolu ve Akdeniz Bölgeleri arasında bir çeşit geçit niteliği taşıyan Denizli?nin 1839-1908 yılları arasındaki durumunu sosyal ve ekonomik açıdan tahlil ederek, Osmanlı Devleti?nin küçük bir kesitini aydınlatmak suretiyle az da olsa katkıda bulunabilmek hedeflenmiştir. Bu doğrultuda Denizli?ye ait başta nüfus ve temettuat defterleri olmak üzere Başbakanlık Osmanlı Arşivi?nden temin edilen defter ve belgelerle, Denizli şer?iyye sicilleri, devlet salnameleri ve Aydın vilâyet salnamelerinden yararlanılmıştır.Anahtar Sözcükler1. Denizli2. Osmanlı Devleti3. Sosyal ve Ekonomik Yapı4. ġehir Tarihi5. 19. yüzyıl In the 19th century there were so many radical changes inThe Ottoman Empire in many fields. Especially it became apparent after the Tanzimat Edict was announced in 1839. To be able to understand how these reverberated the provinces is highly possible by identifying the development in the provinces and sanjaks where the forms of life used to be determined. From the point view of this way of thinking in our thesis we analyzed the social and economic aspects of Denizli which was a kind of passage among Aegean Sea, Central Anatolia and Mediterrenean between the years 1839 and 1908 and it has been aimed to contribute to enlighten even a small section of the Ottoman State as far as I can do. For this purpose it has been made use of mainly population registers and temettuat notebooks concerning Denizli the notebooks and the documents obtained from Prime Ministry Ottoman Archieves, Denizli şer?iyye registers, state yearbooks and Aydın provincial authority yearbooks.Key Words1. Denizli2. Ottoman State3. Social and Economic Structure4. Urban History5. 19th Century 351
- Published
- 2012
17. Türk milliyetçiliğinin sembolik kaynakları (Yeni Osmanlıların siyasal söylemleri: 1860-1876)
- Author
-
Taştan, Yahya Kemal, Hayta, Necdet, and Tarih Ana Bilim Dalı
- Subjects
Tarih ,Nationalism ,History ,Identity construction ,Turkish identity ,Turkish nationalism ,Young Ottomans ,Political discussion ,Ottoman State ,National identity ,Ponottoman ,Symbols - Abstract
Milliyetçilik, 18. yüzyılın sonlarında Batı Avrupa'da ortaya çıkan ve 19. yüzyılda dünyanın muhtelif yerlerinde etkilerini gösteren bir akımdır. Bu akımdan en fazla etkilenen siyasî oluşumların başında çok-uluslu imparatorluklar gelmektedir. 19. yüzyıl'da Osmanlı Devleti, etnik temelli milliyetçilik hareketleri karşısında mevzilenme ihtiyacı duymuş; Osmanlılık kimliği altında bütün etnik ve dinsel toplulukları birleştirmeyi amaçlamıştır. Merkeziyetçi siyaset, yenilikler, halka tesis ettiği modern biçimde ilişki, ulus devlet sürecinde önemli bir rol oynamıştır. Ancak dinsel farklılığı aşan kimlik tasarımı Müslüman unsurları rahatsız etmiş ve muhalef güçlerin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Yeni Osmanlılar, bürokrasinin mutlak egemenliğine karşı çıkmış; halk egemenliği, meşveret, meclis, kuvvetler ayrılığı gibi ilkelerle politik kültürün şekillenmesinde önemli rol oynamışlardır. Modernleşme ile birlikte gelişen kimlik tasarımında siyasî, edebî ve kültürel rolleriyle geleneksel sembolleri yeniden yorumlamışlar ve yeni semboller icat ederek kimlikleşmeye katkıda bulunmuşlardır. Bunun yanında diğer islâm ülkeleri ile gelişen ilişkiler ve göçler de bu kimlik tasarımında etkili olmuştur. Türk milliyetçiliğinin doğuşunu öncüleyen bütün bu gelişmelerin modern Türk kimliğinin belirleyicisi olmuştur. Nationalism emerged in the Western Europe at the end of the 18th century, and found its reflections in other places during the next era. Among others, multi-ethnical empires were to be the most influenced polities by this currency. The Ottoman Empire needed to fortify itself in the 19th century against ethnically based nationalist movements, and strived to gather all ethnic and religious groups under the identity 'Ottoman'. Centralist policies, reformations and the newly established patters of modern relationships with the people, on the other hand, played an eminent role in the way toward the nation-state. But the Muslim elements were troubled by the identity conceptions going behind the religious differences, and this caused emergence of opposite fractions. The Young Ottomans rejected absolute hegemony of bureaucracy, and contributed to the shaping of political culture with some principles like people's rule, consultancy, assembly and separation of powers. They reinterpretted traditional symbols with their political, literary and cultural roles in the identity design developing together with the modernisation, and contributed to the making of identity by indroducing new symbols. Besides, developing relations with other Islamic countries and the ongoing migrations were also influent in the identity design. These developments predating emergence of Turkish nationalism were the determining factors of the modern Turkish identity. 823
- Published
- 2010
18. Lise tarih öğretmenlerinin kullandıkları öğretim yaklaşımlarının öğrencilerin öğrenme stilleri açısından değerlendirilmesi
- Author
-
Demir Ölçer, Seyhan, Hayta, Necdet, Ekici, Gülay, and Ortaöğretim Sosyal Alanlar Öğretmenliği Anabilim Dalı
- Subjects
History ,Learning styles ,Secondary education schools ,History teaching ,Eğitim ve Öğretim ,Education and Training ,Teachers ,Branch teachers ,Teaching methods ,History lesson ,High schools students ,High schools teachers - Abstract
Bu araştırmanın temel amacı, lise tarih öğretmenlerinin kullandıkları öğretimyaklaşımlarını öğrencilerin öğrenme stilleri açısından değerlendirmektir. Buaraştırmanın evrenini Ankara ili sınırları içerisindeki lise öğrencileri oluşturmuştur.Araştırmanın örneklemini Ankara'nın farklı ilçelerindeki 6 lisede öğrenim gören 660öğrenci oluşturmuştur. Örneklem grubundaki öğrencilerin % 29,5'inin SincanLisesi'nde, % 18,3'ünün Eryaman Lisesi'nde, % 17,9'unun Cumhuriyet Lisesi'nde, %13,5'inin Abidinpaşa Lisesi'nde, % 10,9'unun Ufukarslan Lisesi'nde, % 9,8'inin iseMamak Lisesi'nde öğrenim görmektedir. Veri toplama aracı üç bölümden oluşmaktadır.Birinci bölümde; öğrencilerin demografik özelliklerine belirlemeye yönelik sorular yeralmaktadır. Bu bölümde öğrencilerin cinsiyeti, öğrenim gördükleri okul, bölüm, sınıf,genel akademik başarı durumu, ailenin gelir düzeyi, okulun bulunduğu sosyoekonomikçevre, anne ve babalarının eğitim düzeylerini belirlemeye yönelik sorular yer almıştır.Veri toplama aracının ikinci bölümünde Kolb'un öğrenme stilleri envanterinde yer alanyerleştiren öğrenme stili, değiştiren öğrenme stili, özümseyen öğrenme stili ve ayrıştıranöğrenme stiline sahip öğrencilerin lise tarih öğretmenlerinin kullandıkları öğretimyaklaşımlarına yönelik görüşlerini belirlemeye yönelik dört boyut yer almaktadır. Herboyutun altında 14 madde yer almıştır. 4'lü likert tipi bir ölçeğin kullanıldığı bubölümde her maddeye verilecek cevap kodları 1,00 ile 4,00 arasında değişmektedir.Veri toplama aracının üçüncü bölümünde ise; Kolb Öğrenme Stilleri Envanteri yeralmaktadır. Envanter, bireylerden kendi öğrenme stillerini en iyi tanımlayan dörtöğrenme biçimini sıralamalarını isteyen dörder seçenekli 12 maddeden oluşmaktadır.Her bir seçenek 4 öğrenme biçimini temsil etmektedir.Cevaplayanların her bir seçeneğe verdiği puanlar sonucu 12 ile 48 arasında birpuan elde edilir. Daha sonraki adım birleştirilmiş puanların elde edilmesidir. Butoplamlardan elde edilen puanlar da ?36 ile +36 arasında değişir. Birleştirilmişpuanların elde edilmesiyle iki puanın kesiştiği nokta bireye en uygun olan öğrenmestilini vermektedir. Bu envanterden elde edilen veriler ışığında örneklem grubundaki660 öğrencinin öğrenme stili belirlenmeye çalışılmıştır.Kolb'un öğrenme stilleri envanterine göre yerleştiren, değiştiren, özümseyen veayrıştıran öğrenme stiline sahip öğrencilerin tarih derslerinde öğretmenlerininkullandıkları öğretim yöntemlerine yönelik görüşlerine yönelik betimsel istatistiktabloları oluşturulmuş, farklı öğrenme stillerine sahip öğrencilerin ifadeleri arasındakifarklılıkları belirlemek amacıyla t testi ve tek yönlü varyans analizi (ANOVA)uygulanmıştır.Araştırma bulgularına dayalı olarak; öğrencilerin en fazla yerleştiren öğrenmestilini kullandıkları tespit edilmiştir. Yerleştiren öğrenme stiline sahip öğrencilere göreTarih öğretmenleri ise en fazla soru cevap öğretim yaklaşımı kullanmaktadırlar.Değiştiren öğrenme stiline sahip öğrencilere göre Tarih öğretmenleri ise en fazla Beyinfırtınası yapma öğretim yaklaşımını kullanmaktadırlar. Özümseyen öğrenme stilinesahip öğrencilere göre Tarih öğretmenleri ise en fazla konuyla ilgili bilgi haritalarıçıkartma öğretim yaklaşımını kullanmaktadırlar. Ayrıştıran öğrenme stiline sahipöğrencilere göre Tarih öğretmenleri ise en fazla ev ödevleri yaptırma, İyi rehberlikverilen geziler düzenleme ve konuyla ilgili hikâyeler yazdırma öğretim yaklaşımlarınıen fazla kullanmayı tercih ettikleri öğrenci görüşleri sonucunda tespit edilmiştir. The main purpose of this study, high school history teachers in the teachingapproaches they use in terms of students' learning styles to evaluate. The universe ofthis research within the borders of the province of Ankara has created the high schoolstudents. Different districts of Ankara sample of the research study in which 660 highschool students in 6th form. %29.5 of students in the sample group in the Sincan HighSchool,% 18.3 'reputation Eryaman High School,% 17.9' s Cumhuriyet High School, %13.5 'inin Abidinpaşa High School, %10, 9's Ufukarslan High School, 9.8% in the studyof high school is seen that the Mamak. Data collection tool consists of three parts. In thefirst section students' demographic characteristics are included for determining thequestions. In this section, students 'gender, education study their school, department,class, overall academic achievement status, family income level, where socio-economicenvironment of the school, parents' education levels, for determining the questions wereincluded. Data collection tool in the second part of Kolb's learning styles inventorylocated in places of learning styles, changing learning style, learning to assimilate thestyle and parse the learning styles of students with high school history teachers teachingapproaches they use for their views for determining the four dimensions are. At thebottom of every size 14 articles were included. Using a scale `likert? type 4 in thissection will be given to each item response codes vary between 1.00 and 4.00. In thethird section of the data collection tool; Kolb Learning Styles Inventory is located.Inventory, individual learning styles of their own learning styles best describes the fourwho want to sort the material consists of 12 four-choice. Each option represents the 4learning styles Answer each option grant to those points that result to obtain a scorebetween 12 and 48. The next step is to obtain a more combined point.These total scores obtained from the changes between -36 to +36. Combinedscores obtained by the intersection of two points individual learning style is mostappropriate. This inventory in the light of the data obtained from the sample group of660 students was trying to determine learning style.Kolb's learning styles inventory, according to the placing, altering, absorb andparse the learning styles with students in history lessons teachers are using teachingmethods for their opinions for the descriptive statistical tables were created, differentlearning styles of students with statements of the differences between to determinewhether the t test and one-way analysis of variance ( ANOVA) was applied.Research findings based on students' learning style they use most places havebeen identified. According to students with learning styles that put the History teachersuse teaching approaches that most questions are answered. Student learning styles havechanged according to the History teachers? use the teaching approaches are morebrainstorming to do. According to students who have learning styles assimilate Historyteachers the most relevant information to the teaching approaches used Decal maps are.Parsing the students with learning styles according to the History teachers up to dohomework, trips given good guidance and regulations related stories in the printinstructional approaches most prefer to use their students as a result of comments wereidentified. 193
- Published
- 2010
19. Sırbistan'ın bağımsızlığını kazanması (1830-1878)
- Author
-
Özkan, Ayşe, Hayta, Necdet, and Tarih Ana Bilim Dalı
- Subjects
Tarih ,History ,Rebellions ,Struggle for independence ,Ottoman State ,Turkish-Serbian relations ,Independence ,Serbia ,Ottoman Period ,Serbians - Abstract
Balkan Yarımadası'nın ortasında yer alan Sırbistan'a ilk yerleşenler İlliryalı ve Trakyalı çoban kavimlerdi. Bölge Roma, Got, Hun, Avar, Bulgar ve Bizans egemenliğine girmiş ve VII.yüzyılda Sırplar bu topraklara yerleşmişlerdir. XII.yüzyılda Bizans hakimiyetinden kurtulan Sırplar, bağımsız bir devlet kurmuşlardır.1459'da Osmanlı Devleti'nin Sırp Despotluğu'na son vermesiyle Osmanlı hakimiyetine giren Sırbistan, 1804 Sırp İsyanı ile Osmanlı Devleti'ne baş kaldırmıştır. 1830'da Osmanlı Devleti'ne bağlı muhtar bir knezlik olan Sırbistan'da 1878'deki bağımsızlığa kadar Miloş Obrenoviç, Mihail Obrenoviç, Aleksandr Karacorceviç ve Milan Obrenoviç başknezlik yapmışlardır.Politikacı kimliğiyle ön plana çıkan Miloş Obrenoviç döneminde Sırp Knezliği'nin sınırları genişletilmiştir. Aleksandr Karacorceviç döneminde Sırbistan, 1856 Paris Antlaşması ile Avrupa devletlerinin korumasına girmiştir. Mihail Obrenoviç döneminde Osmanlı Devleti, Sırbistan'dan 1862'de kısmen, 1867'de tamamen çekilmiştir. Milan Obrenoviç döneminde ise Sırbistan, Osmanlı Devleti'ne savaş açmış ve yenilmiştir. Daha sonra ise 1877-1878 Osmanlı- Rus Savaşı'nda Rusya tarafında yer alarak yine Osmanlı Devleti'ne savaş açmıştır.1877-1878 Osmanlı- Rus Savaşı sonucunda imzalanan Berlin Antlaşması ile muhtariyetinden beri Osmanlı Devleti ile bağlarını tamamen koparmak ve bağımsız olmak için çabalayan Sırbistan, amacına ulaşmıştır. 13 Temmuz 1878 tarihli Berlin Antlaşması ile Sırbistan bağımsız olmuştur. Those first to settle in Serbia located in the Middle of Balkan Peninsula were Illyrian and Thracian herdsmen. The region became the dominion of Rome, Goths, Huns, Avar, Bulgarians, and Byzantines and Serbs settled in these lands in the VIIth century. The Serbs who escaped the domination of the Byzantines in XIIth century established an independent state.Serbia becoming to be dominated by the Ottomans as the Ottomans brought an end to the Serbian Despotism in 1459, revolted against the Ottoman State with the Serbian Insurrection of 1830. In Serbia which was an autonomous princedom under the Ottoman State in 1830, Milos Obrenovich, Mihail Obrenovich, Alexander Karacorcevich and Milan Obrenovich acted respectively as prince until the independency achieved in 1878.During the period of Milos Obrenovich who was famous with his identity as politician, the borders of the Serbian princedom were enlarged. During the period of Alexander Karacorcevich, Serbia came to be protected by the European States with the Paris Treaty of 1856. During the period of Mihail Obrenovich, the Ottoman State withdrew from Serbia partially in 1862 and fully in 1867. During the period of Milan Obrenovich, Serbia declared war on the Ottoman State and it was defeated. In the later years, during the Ottoman-Russian War of 1877-1878, it declared war on the Ottoman State once again by standing on the side of Russia.Serbia, which had been endeavoring to fully break its ties with the Ottoman State and become independent since its autonomy, achieved its goal with the Treaty of Berlin signed as a result of Ottoman-Russian War of 1877-1878. Serbia became independent with the Treaty of Berlin dated 13 July 1878. 398
- Published
- 2009
20. Balkan Savaşları'nda Edirne
- Author
-
Birbudak, Togay Seçkin, Hayta, Necdet, and Tarih Ana Bilim Dalı
- Subjects
Tarih ,History ,Balkans wars ,Ottoman State - Abstract
Balkan Savaşları Osmanlı Devleti'nin yıkılış sürecini hızlandıran üç büyük savaştan ikincisidir. Trablusgarp Savaşı'nın hemen ardından patlak veren bu savaş neticesinde Osmanlı Devleti, Doğu Trakya dışındaki bütün Avrupa topraklarını kaybetmiştir.Bulgaristan, Yunanistan, Sırbistan ve Karadağ ile yapılan bu savaşlarda Osmanlı ordusu çok kısa bir süre içerisinde bütün cephelerde mağlup olmuştur. Balkan Savaşları esnasında kuşatma altında bulunan Edirne, İşkodra ve Yanya kentleri büyük bir kahramanlık örneği göstermiş ve düşman ordularına karşı her türlü imkânsızlığa rağmen uzun süre direnebilmiştir.Mehmed Şükrü Paşa komutasında bulunan Edirne, Balkan Savaşı'nın çıkışı ile beraber Bulgar ve Sırp askerlerinin kuşatması altında kalmıştır. Yapılan bütün saldırılara karşı kendisini müdafaa etmesini bilen bu kent, mütareke döneminin de en önemli aktörlerinden biri olmuştur.155 gün boyunca direnen Edirne şehri bütün savunma imkânlarının sona ermesinin ardından 26 Mart 1913 tarihinde teslim olmak zorunda kalmıştır. Bulgar işgali altına giren kentin esareti çok uzun sürmemiş, II. Balkan Savaşı'nın çıkışının ardından Osmanlı ordusunun gerçekleştirdiği ileri harekât neticesinde 23 Temmuz 1913 günü yeniden Türk idaresi altına alınmıştır. Balkan Wars is the second of the three big wars that quickened the collapse process of the Ottoman State. The Ottoman State lost all of his European land except East Trace with this war which broke up just after the Trablusgarp (Libia) War.The Ottoman army lost in all of the fronts in a short time in the wars done with Bulgaria, Greece, Serbia and Montenegro. Under siege during the Balkan wars, the cities of Edirne Işkodra and Yanya showed a great of heroism and although the impossibilities withstanded for a long period.Edirne, under the command of Mehmet Şüktü Pasha was under the siege of Bulgarian and Serbian army just after the Balkan Wars broke out. This city which knows how to defend itself against all the assaults has become one of the important actors in the truce period.Resisting for 155 days the city of Edirne had to surrender in May 26 1913 after all of the defence possibilities had gone out. The captivity of the city under the occupation of the Bulgarians didn?t last long, it came back to the control of Turks in July 23 1913 with the forward operation done by the Ottoman army after the II. Balkan War broke out. 218
- Published
- 2008
21. 19.yüzyılılın son çeyreği ve 20.yüzyılın ilk çeyreğinde Acaralar
- Author
-
Koç, Sezgin Özgür, Hayta, Necdet, and Tarih Ana Bilim Dalı
- Subjects
Tarih ,History - Abstract
Acaristan (1875-1925) adlı çalışmamız Gürcistan'a bağlı Acara ÖzerkCumhuriyeti'nin yerli halkını oluşturan Acaralıların tarihleri, Bizans, İslamDevleti(Emeviler), İran, Moğol ve Büyük Selçuklu Devleti dönemlerini kap-samaktadır.Osmanlı Devleti Acaristan'ı fethedince bölge Anadolu topraklarıyla bir-leşmiştir. Bu durum 1877-1878 yılında tarihimizde 93 Harbi olarak ifadeedilen Osmanlı-Rus Savaşına kadar sürmüştür. 93 Harbini Osmanlı kay-bedince Berlin Antlaşmasıyla Ruslar Acaristan'ı işgal etmişlerdir. Ruslar böl-genin demografik yapısını değiştirerek yerli halkı zorunlu göçe tabi tut-muşlardır. Bu durum I. Dünya Savaşı'ndan sonra Rusya'nın yaptığı Brest-Litovsk Antlaşmasına kadar sürmüştür. Brest-Litovsk'tan sonra Osmanlı böl-geyi tekrar topraklarına katmasına rağmen 30 Ekim 1918 Mondros Antlaş-masıyla bölgeyi İngilizlere bırakarak çekilmiştir.Osmanlıdan sonra bölgeyi İngiliz ve Gürcüler sırasıyla işgal ettiler.TBMM'nin kurulmasıyla Misak-ı Milli sınırlarındaki topraklar düşmandantemizlenmiştir. Fakat Acara, Misak-ı Milli'de yer almasına rağmen Türkiye to-prakları dışında kalmıştır. Bu çalışmada, bölgeden ilişkisini kesmeyenTürkiye'nin gayreti ile İslam dini ve Türk kültürünün korunması için uluslara-rası hukukta (Moskova ve Kars Anlaşmalarında) ve Gürcistan hukukunda si-yasi özerklik hakkının tanınması, bu hakkı ortaya çıkaran olaylar, sözü geçenhakkın uygulanması sonucu ortaya çıkan Acara Özerk Cumhuriyeti ile ilgilikonular incelenmektedir. Bu çalışmada, Acaralılar'a Moskova ve KarsAnlaşmalarıyla tanınan dini ve kültürel hakların 1938 ve 1978 tarihli AcaraÖzerk Cumhuriyeti'nin Anayasalarında yer almasına rağmen, bu hakkınSovyetler Birliği döneminde ihlali, 1991 yılından sonra ise, bu hakların garantialtına alınması ile ilgili konulara da yer verilmiştir. This study with the name of Adzharistan (1875 - 1925) involves the his-tory of Adzharians , the native residents of Adzharistan Autonomous Repub-lic in Georgia, the terms of Byzantine, Islamic State, Iran, Mongolia and Sel-juks.This region was united with the Anatolian district after the Ottomanconquer. This condition has lasted until the War of Ottoman-Russian (theWar of 93). Adzharistan was engaged by the Russians as a result of that Ot-tomans has lost the aforementioned war and the prosecuting treaty, theTreaty of Berlin. Russians has forced native residents to migrate permanentlyfor changing the demographic structure of the region. This mandatory migra-tion policy has remained until the Treaty of Brest-Litovsk signed by the Rus-sians in the First World War. Although the Ottomans have gained the regionby the aforementioned treaty, they have withdrawed from the area laying thegroundwork for the British occupation.This area was engaged by the Brits and Georgians respectively. Ene-mies were driven from the territory in the boundaries of Misak-ı Milli as a re-sult of establishment of TBMM. Although Adzharistan was the territory in theboundaries of Misak-ı Milli, it has remained outside of the territory of Turkey.Grant of political self-administration right in the international law and Geor-gian law for the preservation of Islam religion and Turkish culture with thehelp of Turkey?s efforts, the events exposing this right and related topicsaroused as a result of appliance of the aforementioned right were investi-gated thoroughly in this study. That the cultural and religious rights of Adz-harians was violated in the term of Soviet Union although these rightsgranted by the treaties of Moscow and Kars were included in the constitu-tional laws of Adzharistan Autonomous Republic in 1938 and 1978 and thatthe aforementioned rights were guaranteed after the year of 1991 were in-cluded in this study. 120
- Published
- 2007
22. Lise - 1 tarih dersinde uygulanan farklı öğrenme stratejilerinin öğrencilerin başarılarına ve öğrenilenlerin kalıcılığına etkisi
- Author
-
Bozkurt, Necati, Hayta, Necdet, and Diğer
- Subjects
Tarih ,History ,Eğitim ve Öğretim ,Education and Training - Abstract
Bu arastırmanın amacı farklı ögrenme stratejilerinin lise I. sınıf tarih ögrencilerininakademik basarısı ve ögrenilenlerin kalıcılıgı üzerine etkisini arastırmaktır. Arastırmada üççesit strateji uygulanmıstır: anlamlandırma, örgütleme ve tekrar stratejisi. Bu arastırma 2002-2003 yılları arasında Kırsehir ilinde gerçeklestirilmistir. Toplam 92 ögrenci bu arastırmayakatılmıstır. Verilerin toplanması ve analizinde deneysel arastırma yöntemi kullanılmıstır.Akademik basarı, cinsiyet ve derse devam degiskenleri göz önünde bulundurularak üç sınıfseçilerek, bunlar rast gele üç gruba ayrılmıstır. Sınıflardan ikisi deney grubu (grup A ve B),biri de kontrol grubu (grup C) olarak belirlenmistir. Grup A'da bulunan ögrencileranlamlandırma stratejisini, grup B'de bulunan ögrenciler örgütleme stratejisini ve grup C'debulunan ögrenciler geleneksel tekrar ögrenme stratejisini kullanmıslardır. Her üç grup da 6haftalık (12 saatlik) bir tarih dersi almıslardır. Derste Türk Dünyası-II (13.-19. yüzyıl) ünitesiislenmistir. Dersin öncesi ve sonrasında, ögrencilerin akademik basarısını ölçen bir ön ve sontest uygulanmıstır. Test soruları iki düzeyden olusmustur: bilgi ve kavrama düzeyi.Ögrencilere ayrıca kalıcılık testi de uygulanmıstır. Verilerin analizinde varyans analiz teknigi(ANOVA) kullanılmıs ve üç grubun basarı ortalamaları karsılastırılmıstır. Sonuçlarda anlamlıfarklılıklar bulundugu için daha ileri bir istatistiksel analiz teknigi olan Tukey kullanılmıstır.Arastırma sonuçları göstermistir ki (1) anlamlandırma ögrenme stratejisi kullanan ögrencilerbilgi düzeyindeki soruları çözmede, diger iki gruptaki ögrencilerden daha basarılı olmuslardır,(2) anlamlandırma ögrenme stratejisi kullanan ögrenciler kavrama düzeyindeki sorularıçözmede, diger iki gruptaki ögrencilerden daha basarılı olmuslardır. Ayrıca örgütlemestratejisi kullanan ögrenciler bu tür sorularda tekrar stratejisi kullanan ögrencilere göre dahabasarılı olmuslardır, (3) basarı testindeki tüm sorular göz önünde bulunduruldugunda,anlamlandırma ögrenme stratejisi kullanan ögrenciler diger iki gruptaki ögrencilerden dahabasarılı olmuslardır. Ancak grup B ve C karsılastırıldıgında anlamlı bir farklılıkbulunmamıstır, (4) kalıcılık test sonuçları incelendiginde, anlamlandırma ögrenme stratejisikullanan ögrenciler diger iki gruptaki ögrencilerden daha basarılı olmuslardır. Ayrıcaörgütleme stratejisi kullanan ögrenciler, tekrar stratejisi kullanan ögrencilere göre dahabasarılı olmuslardır. The objective of this study was to investigate the effects of learning strategies onfreshman high school students? academic achievement and retention of their learning. Thelearning strategies were of three types: elaboration, organization, and repetition. The studywas conducted in Kırsehir in the academic year of 2002-2003. A total of 92 studentsparticipated in the study. Experimental research design was utilized in gathering andanalyzing the data. Three similar classes were selected based on students? academicachievement, gender, and school attendance. The classes were randomly assigned to threegroups. Two classes were the experimental groups (group A and B), and one class became thecontrol group (group C). The students in group A used elaborative strategy; the students ingroup B used organizing strategy; and the control group C used traditional repetitive learningstrategy. All three groups took an 6-week (12 hours) history course. The course was aboutTurk?s World-II (13th-19th centuries). A pre- and post-test on academic achievement wereadministered to the students before and after the course. The test questions were of two levels:knowledge and comprehension. In addition, students took another test on retention of theirlearning. In analyzing data, Analysis of Variance (ANOVA) was utilized in order to comparethe mean scores of three groups. Because the results of the analysis indicated that the meanscores were significantly different from each other, a more advanced statistical analysistechnique, Tukey was also used. The results indicated that (1) the students using elaborativelearning strategy displayed better academic performance in solving questions at knowledgelevel than the students using either organization or repetition learning strategy, (2) thestudents using elaborative learning strategy displayed better academic performance in solvingquestions at comprehension level than the other groups of students. In addition, students usingorganization strategy demonstrated better performance than the students using repetitionlearning strategy, (3) regarding academic achievement at knowledge and comprehension levelquestions, the students using elaboration learning strategy displayed better achievement thanother groups. However, there was no significant difference between group B and C, (4)concerning the retention of learning, the students using elaboration learning strategy displayedthe best performance. In addition, the students using organization learning strategy alsodemonstrated better performance than those using repetition learning strategy. 217
- Published
- 2007
23. Maarif salnamelerine göre İstanbul'da eğitim-öğretim (1898-1903)
- Author
-
Ünal, Filiz, Hayta, Necdet, and Tarih Ana Bilim Dalı
- Subjects
Tarih ,History ,Eğitim ve Öğretim ,Education and Training - Abstract
Yükselme Döneminde kendisini her sahada Batıdan üstün görenOsmanlı Devleti, Lale Devri'nden itibaren bu inancını kaybetmeye başlamışve Batıyı model olarak izlemiştir. Başlangıçta bu durumu Batının askeriüstünlüğü olarak değerlendiren devlet adamlarımız, II. Mahmud ve Tanzimatdevirlerinden itibaren her sahada Avrupa kurumlarını örnek almışlardır. Artıkokullaşma konusunda da batı kurumları hızlı bir şekilde iktibas edilmeyebaşlamıştır. Özellikle Tanzimat devlet adamları, yeni mekteplerin açılmasınaönem verdikleri gibi maarif teşkilatının da Avrupai tarzda örgütlenmesinisağlamışlardır. Yapılan çalışmalarla ilk ve ortaöğretim daha programlı birşekle konulmuştur. Osmanlı son dönem eğitimine yön veren 1869 Maârif-iUmûmiye Nizâmnâmesi ile eğitim teşkilatımız radikal bir değişikliğeuğramıştır.Tanzimat döneminin ardından başlayan I. Meşrutiyet döneminde deeğitim sahasındaki modernleşmeye ve yeni eğitim kurumlarının açılmasınadevam edilmiş ve Osmanlı eğitim kademeleri eksiksiz bir şekle konulmuştur.20. yüzyıl başlarına gelindiğinde okullaşma hareketi, hızını sürekli artırarakdevam etmiş ve günümüze kadar ulaşan birçok eğitim kurumunun oluşmasınısağlamıştır.1903 yılına gelindiğinde İstanbul'da askerû eğitimde Harbiye, Tıbbiye,Mühendishâne ve Bahriye Mektebi, yüksek öğretimde Dârülfünûn, MülkiyeMektebi, Mülkû Tıbbiye, Hukuk Mektebi, Dârülmuallimûn ve Dârülmuallimât;orta öğretimde Sultânû, İdâdûler ve Rüşdiyeler, ilköğretimde ise ibtidâilerdevletin temel eğitim kurumları olarak varlığını sürdürmeye devam etmiştir.Başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere İstanbul'daki bumekteplerde yetişen birçok devlet adamı, asker, bürokrat ve aydın geleceğinTürkiye'sine yön vermişlerdir.Anahtar Kelimeler: Osmanlı İmparatorluğu, İstanbul, Salnâme,Eğitim-Öğretim. Ottoman Empire, which considered herself superior in all fields during therising era, started losing this belief from the Lale Era and followed the West. Ourstatesmen, who had initially assessed this situation as the military supremacy ofthe West, took European institutions as examples in all fields from Mahmut theSecond and Tanzimat. Then the Western Institutions have been started to beimitated in the subject of schools. Particularly Tanzimat statesmen, besidespaying attention to the foundation of new schools, organized the Ministry ofEducation in a European fashion. Primary and secondary educations have beenrendered scheduled by the works. Our education organization underwent aradical change with the National Education Regulations of 1869 that steered theOttoman education in the final stage.During the first Meşrutiyet (Constitutional) Era, which started right afterthe Tanzimat, modernization in education and foundation of new educationinstitutions were lasted and Ottoman education steps were turned into accurate.At the beginning of the 20th Century, the enrolment movement continuedincreasingly and provided the foundation of many extant education institutions.At the year of 1903, War Academy, Medicine School, EngineeringCollege and Naval School in military education; Darulfunun (University), Schoolfor Civil Servants, Civil Medicine School, Law School, Teacher Training College,Women Teachers? College in high education; Sultani, Secondary schools andhigh schools in secondary education; and primary schools (ibtidailer) continuedto exist as the main education institutions of the state.First and foremost Mustafa Kemal Ataturk and many statesmen, officers,bureaucrats and intellectuals, who were raised in those schools in Istanbul,shaped the future of Turkey.Key Words: Ottoman Empire, Istanbul, year books, education-instruction. 103
- Published
- 2007
24. Sultan Abdülaziz devri Osmanlı Kara ordusu (1861-1876)
- Author
-
Ünal, Uğur, Hayta, Necdet, and Yakınçağ Tarihi Ana Bilim Dalı
- Subjects
Tarih ,History - Abstract
Tarihte kurulmuş olan tüm Türk devletleri gibi Osmanlı da, askerû yapı vegücünü koruyarak sürekli güçlendirmeye çalışmıştır. Özellikle XVIII. yüzyılsonlarından Sultan Abdülaziz (1861-1876) dönemine kadar Osmanlı Devleti'ninkara kuvvetleri teşkilatı, hızlı bir değişim ve gelişim sürecine girmiştir. Bu süreçteYeniçerilik sisteminin kaldırılması ile daha modern ve millû bir ordunun teşekkülügayretleri başlamıştır.Sultan Abdülaziz, Osmanlı kara kuvvetlerinin millûleştirilmesi, sayısal artışıve askerû sanayiin modernizasyonu konusunda daha önceki ıslahatları dikkatealarak geleceğe yönelik önemli adımlar atmıştır. 21 Haziran 1869 nizamnâmesiile Osmanlı kara kuvvetleri; Nizâmiye, Redif ve Müstahfız olmak üzere üç kısmaayrılmış ve daha önce 12 sene olan askerû mükellefiyetlik süresi 20'yeçıkartılarak asker sayısı artırılmak istenmiştir.Mart 1870'ten itibaren yürürlüğe giren 77 maddelik yeni kur'akanunnâmesi ile de, askerliğe alınma şart ve kuralları yeniden belirlenmiştir:Buna göre, bütün Müslüman ahâlû şahsen askerlik hizmeti ile mükellef tutulmuş,Osmanlı kara kuvvetleri 6 orduya ayrılmıştır. Sultan Abdülaziz devri sonlarınagelindiğinde kara kuvvetleri neferlerinin adedi 600.000'e ulaşmıştır.Sultan Abdülaziz devrinde askerû teknolojinin yakalanması konusundadevletin takip ettiği politikanın istenilen seviyede gerçekleştiği söylenebilir. ZiraAbdülaziz, tüm ekonomik sıkıntılara rağmen kişi ve şirketlere borçlanma ile yeniaskerû teçhûzâtların Avrupa ülkelerinden satın alınmasına, bazılarının Osmanlıfabrikalarında üretilmesine, hammaddelerin işlenmesine ve askerler içindemiryolları yapımına önem vermiştir.Osmanlı Devleti'nde askerliğin tüm vatandaşların mükellef tutulduğu biryapıya kavuşmasında, askerû kurum ve eğitim merkezlerinin güçlendirilmesinde,Osmanlı kara ordusu sayısının artırılması ve modernizasyonunda, dış sorunlarındaha az yaşandığı Sultan Abdülaziz devrinde önemli adımlar atılmıştır. The Ottomans, like all the Turkish states in history, tried to maintain andstrengthen its military structure and power. The Ottoman Land ForcesOrganization was transformed into the change and development processesrapidly after the end of the 18th century to the period of Sultan Abdulaziz (1861-1876). In this process, the effort was began to establish more modernized andnational army by abolishing the Janissary Army.The Sultan Abdulaziz took an outstanding step in the nationalisation ofThe Ottoman Land Forces, in its numerical increase, and also in themodernisation of military industry by taking into account the preceding reforms.The Ottoman Land Forces were separated into three parts, namely Nizamiye(Regular Army), Redif (Reserve) and Müstahfız (Reservist) by the Regulation ofthe 21 June 1869.It was intended to increase the number of soldiers by extending the periodof the obligation of military service from 12 years to 20 years. The principles ofenlisting in the army were determined again by putting the Regulation of NewMilitary Conscription with 77 articles into force as from March 1870.According to the Regulation of 1870, all muslim citizens were obliged to dothe military service and the Ottoman Land Forces were separated into 6 armies.The number of the Ottoman Land Forces at the end of the peirod of SultanAbdulaziz reached the number of 600.000 soldiers.It can be said that the policy followed by the Ottoman state in order totransfer the western military technology was achieved at a desirable level.In spite of the Ottoman financial straits, the Sultan Abdulaziz gave greatimportance to exportation of military equipments from the European countriesthrough getting into dept to persons or to companies, to the production of someequipment in the Ottoman factories, to mining the raw materials and to build therailroads for military service.During the period of Sultan Abdulaziz, in which there emerged a fewforeign policy issues, the outstanding steps were for some matters such as theobligation of military service for all the Ottoman citizens, the strengthning ofmilitary institution and the military educational system, the increase in thenumbers of the Ottoman Land Forces and its modernization. 333
- Published
- 2006
25. Siyasi açıdan I. ve II. Hasan Saka hükümetleri (1947-1949)
- Author
-
Tuna, Sevil, Hayta, Necdet, and Tarih Ana Bilim Dalı
- Subjects
Tarih ,History - Abstract
II. Dünya Savaşından sonra dünyaya hakim olan buhranlı yapıTürkiye'de Batı yanlısı siyaset izlemeyi zorunlu kılmıştır. Hasan SakaHükümetleri II. Dünya Savaş'ından sonra dünyaya hakim olan buhranlıyapıda demokratik hayata geçişin hassas bir dönemini oluşturmuştur.1947 Eylül'ünde iş başına gelen I. Hasan Saka Hükümeti bir yandankendisinden önceki Recep Peker Hükümeti döneminde alınan 7 Eylülkararları ile ilgili mali ve iktisadi tedbirlerin yeni şartlara göre ayarlanmasıyla,bir yandan partiler arası siyasi gerginliğin yarattığı gergin havanınyumuşatılmasına çalışılmıştır. Hasan Saka Hükümetleri dönemindedemokrasi alanında önemli gelişmeler gerçekleşmiş bu dönem bir nevi çokpartili hayatın provası olmuştur.Ancak Saka Hükümetleri ekonomideki kötü gidişatın durdurulmasısebebi ile zor günler geçirmiş, muhalefetin sert tepkisi karşısında kendisinisavunamamıştır. Bununla beraber parti içi muhalefetinde hedef tahtası halinegelmiş ve istifa etmek zorunda kalmıştır. The crisis after the World War II forced Turkey to keep goodrelationship with Western countries. Hasan Saka Terms had crucial effects inTurkey?s democratical progression during this world crisis.In September 1947 his cabinet commenced and tried not only to adoptthe September 7 Economical and Administrative Precautions, taken by theformer government, to the new situation but also to calm down the tensionbetween the political parties.During Saka Terms there had been very important democraticalimprovements and this term is considered as a rehearsal for the move to theMulti-Party Politics period.However, the Saka Cabinet were severely criticized for failing ineconomics by the opposing political parties and by their own party membersand they had to resign. 244
- Published
- 2006
26. 1256 ve 1260 tarihli temettuat defterlerine göre Çay merkez kazasının sosyal ve iktisadi yapısı
- Author
-
Soylu, Ayşegül, Hayta, Necdet, and Tarih Ana Bilim Dalı
- Subjects
Tarih ,History - Abstract
107 ÖZET Tanzimat döneminde adil vergi toplanılması amacıyla oluşturulan temet- tuat defterlerinden yararlanılarak Hüdavendigâr Eyaleti Karahisar-i Sahip Sancağı Çay kazasının sosyal ekonomik yapısı hakkında önemli bilgiler elde edilmektedir. 1256 ve 1260 tarihli temettuat defterlerine göre bu dönemde Çay merkez' de Cedit,Aşağı,Aktaş adlarında mahalleler mevcuttur. 1256 ve 1260 tarihli temettuat defterlerinde benzer isimlere.sülâle veya aile isimlerine, unvan ve lakaplara rastlanmıştı r.Kaza'daki meslekleri emek isteyen meslekler, tarımsal meslekler.esnaf ve zanaatkarlıkla ilgili meslekler.ticari meslekler.dini meslek- ler.eğitim öğretimle ilgili meslekler.diğer meslekler, işsiz ve mesleği belli olma yanlar şeklinde gruplandırmak mümkündür. Tarım ve hayvancılık kaza halkının geçim kaynağını oluşturmaktadır.Buğday,arpa,burçak,afyon, haşhaş yetiştirilen tarım ürünleri arasında yer alır. Bahçe ile çayırlık alanlardan elde edilen hasılatta tarım içinde önemli bir payı oluşturmaktadır. 1256 tarihli temettuat defterinde 20927 dönüm, 1260 tarihli temettuat defterlerinde toplam 13208,5 dönüm araziye rastlanmıştır.Her iki tarihli defterlere göre en çok araziye sahip olan mahalle ise Aktaş mahallesiyken,.en fazla tarım ürünleri hasılatına (358263 kuruş) yine Aktaş mahallesi sahiptir. 192879 kuruşla Cedit mahallesinin tarım hasılatı en azdır. Büyükbaş.yük ve binek,küçükbaş,arıcılık,gibi hayvancılık kolları ilçede yapılmakta olup.en fazla hayvan hasılatına sahip olan mahalle Aktaş, en az hayvan hasılatı ise Cedit mahallesindedir. Defterlere göre sayı bakımından küçükbaş hayvanlar.hasılatı ve kıymeti bakımından büyükbaş hayvanlar ilk sırada yer almaktadır. İncelediğimiz defterlerden gelirlerde toplam kıymet 2204256 kuruş olup, toplam hasılat 1387494 kuruştur.Her iki tarihli defterlerde de toplam gelir kıy-108 meti ve hasılatı bakımından Aktaş mahallesi ilk sırada yer almaktadır.Halktan toplanan 164339 kuruş vergi içinde öşr,adet-i ağnem.asiyab vergileri vardır. Vergiler içinde en çok vergiyi %42 ile Aktaş mahallesi ödeyip, %34'le Aşağı mahalle ikinci, %24'le Cedit mahallesi üçüncü sırada yer almaktadır. Vergiler içinde ise en büyük payı ise vergi-i mahsusa oluşturmaktadır. Merkez kazada yapılan tarım ve hayvancılık faaliyetleri ekonominin temelini oluşturmaktadır.Bunlardan başka çeşitli mülk.meslek.meslek dışı faaliyetler, başkalarıyla ortaklaşa yapılan işler halkın geçim kaynakları arasında yer almaktadır. 109 SUMMARY It could be possible to acquire important information about the social and economic structure of Çay town which is a sanjak of Karahisar-ı Sahip in Hii- davendigâr Province by using `temettuat register` that were prepared in order to collect taxes fairly during the time of Tanzimat. In respect of the temettuat registers of 1256 and 1260, at that time there were districts named Cedit, Aşağı and Aktaş in Çay town center. In these registers, same names, same dynasty and family names, also same appelations and nicknames are encountered. The profission groups can be classified as agricultural professions, wrokmanship professions, commercial professions, manpower professions, religious professions, educational professions, unemployments, unspecified and other professions. Agriculture and cattle-dealing were the main means of living for town people. The agricultural products were wheat, barley, tare, opium and poppy. The produce from garden and meadowland constituted important portion of produce. The temettuat register of 1256 total 20927 dönüm (area of forty) and the temettuat register of 1260 total 13208,5 dönüm (area of forty) field were determined. According to the both registers, the biggest field was belong to Aktaş district. Aktaş district had also the highest produce of agriculture as 358263 kurush. The lowest produce of agriculture was belong to Cedit district as 192879 kurush. Cattle-dealing branches like cattle (cows, oxen etc.), sheep and goats, pack and riding animal were dealed with in the town. Aktaş had the highest produce of cattle-dealing, whilist Cedit had the lowest. According to the temettuat registers, with regard to their number sheep and goats were prior to cattle, but with regard to their produce and value catlle were becoming first in order.110 In the examined registers, total amount of income was 2204256 kurush and total produce was 1387494 kurush. In both of the registers Aktaş district was becoming first in the ranking of total amount and produce. Total taxes which were like öşr, adet-i ağnem, asiyab were 164339 kurush. The ranking of tax payment was as follows; Aktaş district as 42%, Aşağı district 34% and Cedit as 24%. Vergi-i mahsusa was composed the biggest portion of the taxes. The agricultural and cattle-dealing activities constitued the basic of economy in the town center. Besides, different type of landed property, professions and activities that apart from professions can be taken into account as means of living. ? 120
- Published
- 2005
27. Temettuât defterlerine göre Osmancık kazasının sosyal ve iktisadi yapısı
- Author
-
Karabiyik, Hümeyra, Hayta, Necdet, and Yakınçağ Tarihi Ana Bilim Dalı
- Subjects
Tarih ,History - Abstract
Bu çalışma XIX. yüzyıl ortalarında Osmancık Kazası'nın iktisadi ve sosyal yapısını ortaya koymak amacıyla yapılmıştır. Çalışmanın ana kaynağını 1260-1261 / 1844-1845 tarihli Temettuât Defterleri oluşturmaktadır. Çalışma giriş, üç bölüm ve sonuçtan meydana gelmektedir. Giriş bölümünde, Osmancık Kazası'nın coğrafi yapısı, ve antik çağlardan başlayarak kısaca tarihi anlatılmıştır. Ayrıca tez çalışmamıza esas teşkil eden Temettuât Defterlerinin önemine ve içeriğine ilişkin bilgiler de bu bölümde verilmiştir. Birinci bölümde, Temettuât Defterlerine göre Osmancık'ın sosyal yapısı ele alınmıştır. Bu bölümde kazaya ait mahalle ve köy adları ile sayıları ve bu mahalle ve köylerin nüfusu değişik dönem ve kaynaklara göre karşılaştırmalı olarak verilmiştir. Bunun yanında hane reislerinin sahip oldukları isim, aile ismi, unvan ve lakaplar ile meslekler tespit edilerek meslek gruplarının mahalle ve köylere göre dağılımı ortaya konulmuştur. İkinci bölümde, Osmancık Kazası'nın iktisadi yapısı üzerinde durularak hâne reislerinin gelir kaynakları, haneler arası, mahalle ve köyler arası gelir dağılımı incelenmiştir. Yine bu bölümde hâne reislerinden çeşitli adlarla alınan vergiler hakkında bilgi verilerek bu vergilerin mahalle ve köyler arası dağılımı belirtilmiştir. Üçüncü bölümde, Osmancık'taki tarım ve hayvancılık faaliyetleri üzerinde durularak, tarımı yapılan toprağın miktarı, kullanım şekli, toprağın haneler arası, mahalle ve köyler arası dağılımı ile kazada yetiştirilen tarım ürünleri ve bu ürünlerin miktarı hakkında bilgi verilmiştir. Sonuç bölümünde, çalışmanın genel bir değerlendirmesi yapılmıştır. Ekler kısmında ise Osmancık Kazası'na ait resim ve harita ile Osmancık Temettuât Defterlerinden örnekler verilmiştir.Ayrıca bu çalışmada ortaya konulan bütün veriler tablolar halinde gösterilerek daha iyi anlaşılması sağlanmıştır. This research was done in order to bring out the economical and social aspects of the town-Osmancik in the mid 19th century. The main source of the study has been constitued by Temettuat Notebooks dated 1260-1261 and 1844-1845. The study has these parts, introductory, following three sections and conclusion. In the introductory part I have tried to tell the geographical characteristics and a short story of the town Osmancık starting from the ancient times briefly. In addition, information that constituted a base related to the importance and content of the Temettuat Notebooks have also been given in this part. In the first part, the social structure of the town, Osmancık, is represented as clearly as possible. Here, the names of the districts and the villages and their total numbers and also the populations of these districts and villages are explained according to the sources comparatively. Besides this, the names, surnames, titles and nicknames with their occupations of the heads of the families have been pointed out. Then the occupational divisions of the people with the distributions according to the divisions and the villages have also been explained briefly. In the second part, the economical structure of the town, Osmancık is brought out and the income sources, distributional revenues of the people in the different locations are expressed carefully. In the third part, by concentrating on the agriculture and the stock - breeding affairs in Osmancık, the amount of arable land, sorts of the usages of the land, distributions of the land among the districts and the villages, agricultural products grown in the town and the quantities of the products are explained. In the conclusion part, there is a general evaluation of the search.In the appendix parts, some pictures, maps, examplary pages from the Temettuât Notebooks concerning Osmancık can be found. In addition to the explanations above, all the data, which has been represented in this study, is shown as tableaus to make it be understood better. 112
- Published
- 2005
28. Osmanlı Devleti-Dağıstan ilişkileri (1830-1864)
- Author
-
Ceyhan, Şamil, Hayta, Necdet, and Tarih Ana Bilim Dalı
- Subjects
Tarih ,History ,Caucasus ,Turkish-Dagestan relations ,İmam Şamil ,International Relations ,Uluslararası İlişkiler ,Dagestan ,Ottoman State ,International relations ,Caucasus policy - Abstract
106 ÖZET 1774 Küçük Kaynarca Antlaşmasından sonra, Rus tehlikesine karşı Osmanlı Devleti, Kafkasya'yı tampon bir bölge olarak düşünmüş ve buraya yoğunlaşmıştır. Burada yaşayan halkın Müslüman olmasına ve kendine tâbi olmasına çalışmıştır. Ferah Ali Paşa Kafkasya'ya gönderilince burada dağınık vaziyette yaşayan kabileleri Osmanlı Devleti'ne bağlamayı başarmış ve büyük oranda İslamiyet'e girmesini sağlamıştır. Ferah Ali Paşa'nın buradaki Osmanlı hakimiyetini güçlendirme çalışması, ondan sonraki Osmanlı paşalarında o kadar gayretli olmamıştır. Rusya'nın kabileleri yanına almaya çalışması Osmanlı Devleti'nin işini iyice güçleştiriyordu. Xl.yuzyilda Müslüman olan Dağıstan halkı, Ferhat Paşa'nın burasını Osmanlı Devleti'ne bağlamasından sonra yeterli organizasyon yapılmadığı için kendi halinde bulunuyordu. Etnik olarak dağınık olan ve bağımlı yaşamaya fıtratları pek müsait olmayan Kafkas halkları, Osmanlı Devleti'ne karşı kendilerini tam anlamıyla bağımlı hissetmiyorlardı. Rusya'nın Kafkasya'da ilerlemesi, Dağıstan'da isyan hareketleri ile karşılanmıştır. İmam Mansur ile başlayan mücadele bir müddet başarılı olsa bile, etkin Rus kuvvetleri karşısında tutunamamıştır. Bu dönemde Osmanlı Devleti İmam Mansur'a temkinli yaklaşmış, ama 1789-1791 Osmanlı-Rus Savaşı'nda ondan yaralanmak istemişse de bu mümkün olmamıştır. 1830'lu yıllara gelindiğinde Osmanlı Devleti kendi iç sorunları ile uğraşırken Dağıstan'da imamlığa seçilen Şamil, mücadelesini daha sistemli ve organize olarak yürütmüştür. Etrafındaki kabileleri kendisine bağlamış ve Osmanlı Devleti'nden yardım talebinde bulunmuştur. Osmanlı Devleti içeride yapmak istediği reform ve yenilik hareketleri sebebiyle barış ortamına ihtiyaç duyuyordu. Bu taleple İstanbul'a gelen elçileri makul şekilde karşılayıp mücadelelerine devam etmelerini teşvik ederek geri yolluyordu.107 1850'li yıllara gelindiğinde Rusya, Osmanlı Devleti'ne kutsal yerler meselesinden dolayı baskı kurdu, istediği talepleri yerine getirilmesi için Prens Mençikofu İstanbul'a göndermiştir. Mençikof ukala bir üslupla Osmanlı Devlet adamlarını tehdit etmiştir. Taleplerinin yerine getirilmesini yoksa savaşın yakın olduğunu söyledi. İngiltere ve Fransa'dan destek alan Osmanlı Devleti Rusya'ya savaş ilan etti. İşte bu ortamda İmam Şamil ile diyaloga geçen Osmanlı Devleti ona Ruslarla mücadele etmesini, kuzeydoğu cephesinde Osmanlı askerine yardım etmesini istedi. Daha sonra da İmam Şamil'e `Dağıstan Serdâr-ı Ekremi` ve vezirlik rütbesini verdi. İmam Şamil kuzeydoğu cephesinde kendisinden beklenilenleri yerine getirmiş; ancak asker sayısının azlığı sebebiyle Ruslara karşı tutunamamıştır. Osmanlı askerinin gelmesini beklemiştir. Bunun 8 ay sürmesi İmam Şamil'i zor durumda bırakmış, geri çekilmek zorunda kalmıştır. Burada bir haberleşme sıkıntısı söz konusudur. Ama müttefik devletlere bağımlı hareket eden Osmanlı Devleti, bu askerî birliği bilerek geciktirmiş olması da söz konusudur. Çünkü Fransız ve İngiliz askerlerine lojistik destek sağlamayı kabul eden Osmanlı Devleti bu hususta müttefiklere göre hareket etmiştir. Ancak Fransa İmparatoru, Kafkasya harekâtının olmasını arzu etmiş, silah teminini sağlamış ancak silahların dağıtımı gelişi güzel yapıldığı için istenilen sonuca ulaşılamamıştır. Müttefik devletler Sivastopol ve Kırım'ın ele geçirilmesi ile Rusya'nın pes edeceğini planlıyorlar, bu yüzden tüm gayretlerini bu noktaya yoğunlaştırıyorlardı. Oysa İmam Şamil kuzeydoğudan yapılacak bir harekâtın, Rusları kıskaç içine alacağını düşünüyordu. Bu düşüncesini Osmanlı Devleti'ne iletmiştir. Lakin bu plan gerçekleşmemiştir. Savaş sonrası yapılan Paris Barış Konferansı'nda Kafkasya meselesi pek gündeme gelmemiştir. Osmanlı Devleti Kafkasya meselesinin gündeme gelmesinde pek istekli görülmemiştir. Bu meselede etkin bir rol oynamamıştır108 Rusya Kırım Savaşı'ndaki tüm kuvvetlerini Kafkasya'ya kaydırarak artık bağımsızlık isyanlarını bastırmak istiyordu. Bu amaçla İmam Şamil ilk hedefti. Vedeno Kalesi'nde son müdafaasını yapan Şamil neticede teslim olmuştur. Daha sonra Ruslar naip Muhammet Emin üzerine hücum ederek ona silah bıraktırdı. Rusya Kafkas halklarına ya iskana razı olmalarını yada ülkelerini terk etmelerini istedi. Bu karar üzerine bir kısım kabileler Osmanlı Devleti'ne göç ederken bir kısmı da mücadeleye devam kararı aldı. Rusların, iskan.veya göç teklifini kabul etmeyen küçük kabileler savaşa karar verdiler. Ruslar, 1864 yılında Kbaada yaylasından bu kabileleri yenilgiye uğratarak tüm Kafkasya'ya hakim olmuşlardır. 109 ABSTRACT In this study, the relations between the Ottoman Empire and the people battling for independence in Dağıstan will be discussed The study includes the period from1830 to 1860. In other words, the relations between the Ottoman Empire and Imam Şamil, struggling in Dağıstan, will be explained. The desire of the Ottoman Empire.trying to protect itself against Russia, to help a handful of people in Dağıstan will be presented throughout the study. Particularly, how the people in Dağıstan required help from the Ottoman Empire will be handled, and thus, the envoys and the letters sent for this will be discussed. Moreover, how the presence of the Ottoman Empire in Caucasia prevented the people to take a step for independence will be studied. In the meantime, why the Ottoman Empire couldn't take the advantage of the Crimea War will be dwelled on.Actually, the Ottoman Empire had the advantage of blocking Russia, spreading out against itself.That is, in the Crimea War, the Ottoman Empire could have collaborated with the people in Dağıstan.The capture of the Northeast front and the squeeze of Russia in Sivastapol, its unique support, could have been easier.Hence, the independence struggle of all people in Caucasia could have possible.However, in this study, why it was impossible and why the allied powers and the Ottoman Empire couldn't adequately benefit from the factor of Imam Şamil and how this situation prolonged the war will be explained. The preparations of Russia, after the war, to capture Caucasia and to make Imam Şamil ineffective will be discussed. Consequently, I mam Şamil.the last hope for independence in Caucasia, and his relations with the Ottoman Empire will be elicited in a different viwpoint throughout the study. 115
- Published
- 2004
29. Cezayir'de Fransız işgali 1830-1871
- Author
-
Karakaçan, Tuncay, Hayta, Necdet, and Tarih Ana Bilim Dalı
- Subjects
Tarih ,History ,Rebellions ,Algeria ,Resistance ,French distraction ,Ottoman State ,France - Abstract
ÖZET Tezimiz; Fransız-Cezayir ilişkilerinin Fransız işgaline kadar gelişimi ile ıslamakta. Cezayir'in bu dönemdeki idarecisi Dayı Hüseyin Fransa'dan ülkesinin acaklarını isteyecekti. Fransa ise bu isteği bir şekilde Cezayir'i işgal etmek için bir ıhane haline getirip Cezayir'i önce ablukaya alacak (1827), üç yıl sonra da Dayı iseyin'in kuvvetleriyle yaptığı çarpışmalar sonucu 1830'da işgal edecektir. Osmanlı ivleti ise bu oldu bitti karşısında fazla ses çıkarmayacaktır. Fransız işgaline karşı jlomatik bir süreç başlatan Osmanlı devleti elçileri vasıtasıyla Cezayir'i geri amaya çalışacak ancak bu girişimlerinden herhangi bir sonuç alamayacaktır. Öte yandan Cezayir'de Fransızlara karşı iki yönlü bir direniş hareketi lişecektir. Bu direnişin bir yönü Constantine şehrinde Osmanlı devleti adına rütülecek, direnişin liderliğini Konstantinli Hacı Ahmet Bey yapacaktır. Diğer aftan ise Cezayir halkı adına Hacı Abdulkadir Fransızlar ile mücadele edecektir ıdulkadir bir süre Cezayir'de bir devlet teşkilatı kuracak ancak bu teşkilat fazla uzun ıürlü olmayacaktır. Hacı Ahmet Bey ise dışarıdan yardım alamadığı için 1837 ında mücadeleyi kaybederek dağlara çekilecektir. Bu tarihten sonra bir daha Jlanamazken Abdulkadir'i de bezer bir sonuç bekleyecektir. Kendisi, bundan sonra analar için bir isyanın öncüsü kabul edilip model olacaktır. Halkı Fransa'ya karşı ıcadelede İslam'ı kullanarak motive etmiştir. Daha sonra, Abdulkadir'in hareketi iar etkili ve önemli olmasa da Fransızlarla mücadele eden başka isyanlar da mıştır: Bu Maza, Bu Ziyan, Lala Fatma, Şerif Bubagla gibi. 1871 Cezayir direnişinde bir dönemin kapandığı yıldır Almanya'nın Fransa'yı ımesiyle Cezayirliler tarihte Kabiliye ayaklanması olarak anılan büyük isyanı jlattılar. Bunun sonunda elde edilen yenilgi özgürlük umutlarının uzun süre yok tasına neden olmuştur. Çalışmamızın son kısmı Fransızların Cezayir'deki bazı uygulamalarına yer mektedir. Bunlar eğitim, adalet sistemine getirilen yenilikler ile asimilasyon itikaları, Fransızların Cezayir'e göçleri ve Fransız göçmenleri Cezayir köylerinin raklarını edinme politikalarıdır. ABSTRACT The first chapter of the thesis gives details of the development of relationships between France and Algeria till France's take over of Algeria. Dayi Hüseyin, the governor of Algeria at that time, asked France for the credits to be paid. France uses this as an excuse to take over Algeria in some way and blokcaded Algeria in 1827. At the end of 3years of fight with Dayi Huseyin's forces, Algeria was taken over by force. Ottoman Government doest not react against this. It started on a diplomatic process against French occupation and tried to get Algeria back by means of its ambassadors but these efforts did not result in a desired solution. At this stime, Algeria housed a two-way rebellation against France. One branch is governed from Constantine in the name of Ottoman Government. The leader of the rebellation was haci Ahmad Bey from Constantine. The other branch is lead by Haci Abdulkadir by the name of Algerians, aiming to struglle with French crops. Abdulkadir succeded to establish a govenmental organization for some time but it was not a long-lived one. On the other hand, haci Ahmad Bey withdrew to mountains in 1837, failing because of no outside support. He could not re-organize again. Abdulkadir had the same fate with Ahmad Bey. But he became a model for further rebels as the pioneer of the rebellation. He succeded to motivate the public to fight agaisnt France by using Islam as a tool. Altiough not as important and influential as Abdulkadir's, there were other rebels figthing with French namely Bu Moza, Bu Ziyan, Lala Fatma, Serif Bubayla. 1$ŞJ is the year in which an era was ended in the history os Algerian resistance. After the defeat of France by Germany, Algerians started a big rebellation named as Kabiliye Resistance in the history of Algeria. The defeat at the end caused peoples' abandon of freedom hopes for a long time. 171
- Published
- 2004
30. 1088 numaralı Bolu Şer'iyye Sicili ( H. 1320-1323 / M. 1902-1905 )
- Author
-
Özdere, Vildan, Hayta, Necdet, and Yakınçağ Tarihi Ana Bilim Dalı
- Subjects
Tarih ,Economic structure ,History ,20. century ,Socio-cultural structure ,Ottoman State ,Administrative structure ,Bolu ,Ottoman Period ,Court registers - Abstract
368
- Published
- 2004
31. H.1320-1326, m.1902-1908 tarihli 280 numarali kayseri şer'iyye sicili -transkripsiyon ve değerlendirme
- Author
-
Özdere, Mehmet Oğuz, Hayta, Necdet, and Yakınçağ Tarihi Ana Bilim Dalı
- Subjects
Tarih ,Economic structure ,History ,20. century ,Socio-cultural structure ,Kayseri ,Ottoman State ,Administrative structure ,Ottoman Period ,Court registers - Abstract
152
- Published
- 2004
32. Salnamelere göre XlX. yüzyılın son çeyreğinde Edirne vilayeti
- Author
-
Halicioğlu, Neslihan, Hayta, Necdet, and Diğer
- Subjects
Tarih ,Edirne ,History ,Yearbooks ,19. century - Abstract
151 ÖZET Bu araştırmada 1883 ve 1900 yıllan arasında Edirne Vilayeti'nîn idari, askeri, ekonomik ve sosyal yapısı incelenmiştir. Ayrıca nüfus ve eğitim yapısı hakkında da bilgiler yer almaktadır. Anadolu'daki en eski yerleşim alanlarından biri olan şehrin önemi büyük ölçüde içinde bulunduğu coğrafi konumdan kaynaklanmaktadır. Bu nedenle her devirde göçlere ve istilalara sahne olmuştur. 1361 'de Osmanlı topraklarına katılan Edime daha sonra başkent olması ile de uzun yıllar önemini muhafaza etmiştir. Edirne'nin fethi Balkanlar ve Avrupa tarihi için bir dönüm noktası olduğu gibi İstanbul'un fethinide kolaylaştırmıştır. Edirne 15. Yüzyıldan itibaren büyük bir gelişme göstermiş 17. Yüzydda ise en geniş sınırlarına ulaşmıştır. 18. Yüzyılda meydana gelen iki büyük afet şehirde büyük hasara yol açmış, 19. Yüzyılın başlarında ise IH. Selim'in ıslahatlarına karşı bazı ayaklanmalar görülsede şehri bu yüzyılda en fazla zarara uğratan olay 19. Yüzyılın ikinci yarısında meydana gelen ikinci Rus istilası olmuştur. 19. yüzyılın son çeyreğinde, Osmanlı Devleti'nin önde gelen vilayetlerinden biri olan Edirne'nin idari yapışım incelediğimizde ülkenin içinde bulunduğu idari durum hakkında da bilgi sahibi olmaktayız. Aynı dönem içerisinde yer alan vilayet salnamelerinin diğer bölümlerini incelediğimizde ise şehrin nüfusu, eğitim durumu, sosyal ve ekonomik yapısı ile bunların yıllar arsındaki farklılıklarıda ortaya çıkmaktadır. Şehrin nüfusu işgaller sonucunda azalma göstersede yeniden toparlanabilmiştir. Eğitim alanında yapılan yeniliklerin en önemlileri ise birçok dalda açılan okullardır. Değişik kültürlere sahip olan insanların birlikte yaşaması sonucu toplumsal hayatta renkli günlere sahne olan Edirne'de en önemli geçim kaynağını ise taran oluşturmaktadır. Ticari hayatta ise el sanatları önemli bir yere sahiptir. Edirne 19. Yüzyılda Osmanlı Devleti'nin de içinde bulunduğu zor şartların yanısıra yaşadığı olaylarla sonucu kötü günler geçirsede yeniden toparlanmış ve Osmanlı Devleti'nin önemli şehirlerinden biri olmaya devam etmiştir. Günümüzde de bir sınır kenti olarak aynı önemi muhafaza etmektedir. 152 ABSTRACT Edirne city's administration, military, economic and social structure was examined between 1883 and 1900 years at the research. There are also informations about population and education structure at the research. Edime's importance which is the one of oldest residential district in Anatolia depends on geographical position of the city. Therefore, It has migrations and invasions everyperiod. Edirne was joined to Ottoman in 1361. And then, It was capital city of the Ottoman and protected the situation. Edirne's conquest was very important for Balkans and Europe and Istanbul's conquest was made easily with Edirne's conquest. Edirne had a big develop after 15th century. Edirne reached largest borders at 17th century. Two big calamities which 18* century happened damaged to Edirne much. The first quarter of 19th century, Edirne had some rebels against HI. Selim's reforms. Russian invasian which happened 19* century's second half gave the most damage to Edirne. When we examined Edirne which important province of the Ottoman state in last quarter of 19th century. We will have information about administration structure of the Ottoman. When we examined other parts of the city yearbooks at the same period, We see population, education situation, social and economic structure of the city and difference of the years. Even the city's population becomes less because of occupation, It reconstructs itself. One of the most important reforms about education was opened schools in many branches. The most important occupation was agriculture in Edirne. The hand arts had importance place in trade life. Although Edirne has difficult conditions in 19th century, It was reconstructed and Edirne had become important city of Ottoman State. Now, Edirne which border city is keeping same importance. 152
- Published
- 2003
33. The Annexation of Austria-Hungaria by Bosnia-Herzegovina (October 5, 1908)
- Author
-
Özkan, Ayşe, Hayta, Necdet, and Diğer
- Subjects
Tarih ,History ,Annexation ,Bosnia-Herzegovina ,Austria-Hungary - Abstract
136 ÖZET Bosna-Hersek, Adriyadik Denizi'ne bakan, Orta Avrupa'nın geçiş bölgesinde bir alan olup, tarihte burada kurulan küçük dağ devletleriyle tanınmıştır. Buraya ilk yerleşenlerin Hint-Avrupa menşeli İlliryalılar olduğu kabul edilmektedir. Bölge daha sonra Roma, Avar, Sloven egemenliğine de girmiştir. 1386'da ise bölgeye ilk Osmanlı akınları başlamış ve 14631e de Bosna- Hersek, Fatih Sultan Mehmet tarafından fethedilmiştir. XVI. yy'da Bosna-Hersek hızlı bir kalkınma dönemine girmişse de XVII. yy'da bozulan mali durum, idari yapıdaki zaaf Bosna'yı da etkilemiş ve ufak çapta ayaklanmalar çıkmıştır. 1875 Hersek İsyan ı'yla ise, sorun uluslararası arenaya taşınıp, büyük güçlerin de müdahalesi ve 1878 Berlin Antlaşması ile Bosna-Hersek Avusturya- Macaristan İmparatorluğu'nun himayesine verilmiştir. 1879'da imzalanan mukavelenameyle ise Osmanlı Devleti, belirsiz bir süre Avusturya-Macaristan egemenliğini kabul etmiştir. Temmuz 1908'de Osmanlı Devleti'nde II. Meşrutiyet ilan edilince, bunun Bosna-Hersek'e etkilerinden korkan Avusturya-Macaristan ilhak için uygun zaman kollamaya başlamış ve 5 Ekim 1908'de de Bosna-Hersek'i ilhak ettiğini duyurmuştur. Osmanlı Devleti, buna itiraz etse de 26 Şubat 1909'da İstanbul'da imzalanan protokolle Bosna-Hersek'i n Avusturya-Macaristan'a katılmasını tanımak zorunda kalmıştır. **SS`«* BOl 137 ABSTRACT Bosnia-Herzigova is located at the transition region of the Central Europe facing the Adriatic Sea and this area is identified with the small mountain states established at this location. The persons who established the first settlement at this region is assumed to be lllirians from the origin of India-Europe. This region has also entered the dominance of Romans, Avars and Slovenians. In the year 1386, the first Ottoman raids to the region has started and in 1463, the Bosnia-Herzigova was conqured by the Sultan Mehmet, the Conquerer. In XVI. Century, although Bosnia-Herzigova entered to a period of rapid improvement, as the financial state get wosened in XVII. Century, the administrative weaknesses affected the Region and small riots have encountered. With he 1875 Herzigova Riot has carried the problems into the international arena and by the intervention of the dominant states, Bosnia-Herzigova was given under the protection of Austria-Hungary Empire in 1878 with the Berlin Treaty. With the agreement signed in 1879, Ottoman State has accepted the Austria-Hunrary Empire dominance foran indefinite period. As the Ottoman Government announced the II. Constitutional Monarchy in July 1908, Austria-Hungary Empire feared that this announcement could effect the condition of Bosnia-Herzigova and started to observed the opportunities to annex the region and as a result, Autria-Hungary Empire announced that their empire has annexed Bosnia-Herzigova. Although the Ottoman Goverment objected this situation, with the protocol signed in Istanbul at 26 February 1909, Ottoman Empired aere obliged to define the joining of Bosnia-Herzigova to Austria-Hungary Empire. 135
- Published
- 2002
34. Osmanlı Ahrar Fırkası
- Author
-
Kaluç, Şenol, Hayta, Necdet, and Diğer
- Subjects
Tarih ,History ,Liberals Party ,Rebellion of 31 st March ,Ottoman Period - Abstract
ÖZET İkinci Meşrutiyet' in ilanı ile birlikte Osmanlı siyasal yaşamında yeni bir dönem başlar. Artık siyasal yaşamda demokratik bir açılım meydana gelmiş ve siyasi partiler açıkça ve yasal olarak ortaya çıkma fırsatı bulmuştur. İşte bu ortam içerisinde Osmanlı Devletinde liberal bir söylem geliştiren ilk siyasi partisi olan `Osmanlı Ahrar Fırkası` kurulur. Tezimizin ana konusu bu firkanın kısa siyasal yaşamının incelenmesidir. Bu Fırka, Prens Sabahattin'in daha önce Avrupa'da geliştirdiği ve `Teşebbüs- i Şahsi ve Ademi Merkeziyet` Cemiyeti tarafından savunulan fikirleri kullandı. Siyasal alanda İttihat ve Terakki Cemiyeti' nin en büyük ve en önemli rakibi oldu. Savunduğu şahsi teşebbüs ve adem-i merkeziyetçi anlayışı ile İTC'nin büyük tepkisini çekti. Adem-i merkeziyetçi tavrı rakipleri tarafından bölücülük olarak algılandı. 1908 seçimlerine giren parti, seçimlerde büyük bir başarısızlığa uğradı. Sadece Ankara'dan bir mebus çıkarabildi. Fakat Osmanlı Mebusan Meclisi açıldıktan sonra İttihat ve Terakki Cemiyeti' nin politikalarından memnun olmayan müslüm ve gayrı-müslüm mebuslardan oluşan kalabalık bir grup oluşturdular. İTC karşıtlığı etrafında toplanan bu kalabalık, kendisinden beklenildiği kadar atak ve etkili bir siyaset takip edemedi. Kısa bir süre sonra patlak verecek olan 31 Mart ayaklanması Osmanlı Ahrar Fırkasının sonunu getirdi. Fırka' nın herhangi bir ilişkisi tespit edilemese de ortaya çıkan buhran sonucu Fırka dağılarak tarih sayfalarındaki yerini almıştır..Osmanlı Ahrar Fırka'sınm, Türk siyasal yaşamındaki önemi bugüne kadar uzanan siyasal bir çizginin ilk temsilcisi olmasındadır. Bu siyasal çizgi Osmanlı Ahrar Fırkas'mdan sonra Hürriyet ve İtilaf Fırkası, Büyük Millet Meclisinde ikinci grup, Cumhuriyet döneminde Terakki Perver Cumhuriyet Fırkası, Serbest Fırka; daha sonra Demokrat Parti ve Adalet Partisi tarafından temsil edilmiştir. ABSTRACT The declaration of the Second Constitutional Monarchy launches a new period in the Ottoman Empire. There has been a democratic challenge to the political life and the political parties have been given the right to emerge freely and legally. In such a climate, Osmanlı Ahrar Fırkası (Ottoman Liberals' Party) had been established as the very first political party who sounded as liberal. The main issue of this thesis is to analyze the short political life of this party. Ottoman Liberals Party, made use of the ideas which Prince Sabahaddin developed in Europe and which had been defended by the Teşebbüs-i Şahsî ve Ademi Merkeziyet Cemiyeti (Association for Private Enterprise and Decentralization). It used to be the major and the most important rival of the İttihat ve Terakki Cemiyeti (İTC, Union and Progress Association) in the political arena. The Party received enormous reaction of İTC with regard to its arguments on private enterprise and decentralization. The rivals interpreted its defense of decentralization as separatism. The Ottoman Liberals' Party experienced a big failure in the 1908 elections. Just one person stood as a member of the parliament to represent the Party. Following the opening of the Ottoman Parliament, the Party succeeded to gather a huge group of muslim and non-muslim members of the parliament who were not satisfied with the policies of the ÎTC. However, this group could not perform influential and courageous politics as expected. The Rebellion on the 31st of March, which appeared after a short while, had brought about the closure of the Party. Even though no relation of the Party with the event had been proved, right after the crisis the Ottoman Liberals' Party had collapsed and buried in the Turkish history.The importance of the Ottoman Liberals' Party in Turkish political history is that it had initiated a political `tradition`' as its very first representative. After them, this political line has been followed and represented by Hürriyet ve İtilaf Fırkası (Freedom and Consensus Party), then by the Second Group in the Grand National Assembly, then Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası (Progressive Republican Party), Serbest Cumhuriyet Fırkası (Free Republican Party), later on by Demokrat Parti (Democratic Party) and Adalet Partisi (Justice Party) in the republican period. *S25u*^ 165
- Published
- 2002
35. III. Selim Dönemi ıslahat çabaları: Nizam-ı Cedid
- Author
-
Ünal, Uğur, Hayta, Necdet, and Diğer
- Subjects
Tarih ,History ,Reform movements ,Nizam-ı Djediol ,Selim III ,Ottoman State ,Military reforms - Abstract
III. Selim tahta çıktıktan sonra (1789-1807) Osmanlı Devleti'nin içinde bulunduğu durumu iyi görmeyerek, her alanda bir dizi ıslahata girişmiştir. Bu ıslahatlara `Nizâm-ı Cedid` denilmiştir. Bu dönemde özellikle askeri ıslahatlara ağırlık verilmiş olup, geleneksel Yeniçeri Ocağı yanında Nizâm-ı Cedîd birliği teşekkül edilmiştir. Yeni askeri birliklerin ihtiyaçlarını gidermek ve yapılacak reformları finanse etmek üzere irâdi Cedîd adında bir de hazine kurulmuştur. Anadolu ve Rumeli'de kurulan birçok kışlada yetişen Nizâm-ı Cedîd askerlerinin sayısı 1807'ye kadar devamlı artış göstermiştir. Nizâm-ı Cedîd'in subay ihtiyacını karşılamak amacıyla Mühendishâne-i Berrî-i Hümâyûn adıyla bir okul kurulmuştur. Ayrıca geleneksel Osmanlı ocakları olan Humbaracı, Lağımcı ve Topçu Ocakları için yeni kanunlar çıkarılmış, başta Fransa olmak üzere, yabancı ülkelerden getirilen uzmanlar aracılığı ile ocakların ıslahı sağlanmıştır. Osmanlı Bahriyesi'nde de ilk önemli yenilikler III. Selim döneminde gerçekleşmiş olup, birçok yeni gemi inşa edilmiştir. III. Selim zamanında askeri yeniliklerin dışında diğer alanlarda da bazı yenilikler göze çarpar. Avrupa başkentlerinde ilk daimi elçiliklerin açılması, ülkenin idari taksimatının yapılması, Meşveret Meclisleri'nin yoğun bir biçimde toplanması, ticari ve sosyal hayatın düzenlenmesi için yeni kanunların konulması bunlar arasında sayılabilir. Yapılan yeniliklere ve Nizâm-ı Cedid askerlerine karşı zamanla yeniçeriler tepkilerini açığa vurmuş, bu tepkilere bazı devlet adamları ve ayanlar da destek vermiştir. 1807 Kabakçı Mustafa İsyanı ile Nizâm-ı Cedid kaldırıldığı gibi III. Selim de kısa bir süre sonra öldürülmüştür. önceki yenilik hareketlerine göre daha bilinçli, planlı ve programlı olan Nizâm-ı Cedîd yenilikleri kendinden sonraki yenilik ve yenilikçilere büyük ölçüde etki etmiştir. Bu yüzden Osmanlı Tarihi'nde üzerinde durulması gereken bir dönemdir. After his throne in 1789, Selim III attempted to make the reforms in all fields, because he had a bad opinion of the condition in which the Ottoman Empire was. These reforms are called as `Nizam-i Cedid`. In this period, the greatest importance was given to the military reforms and besides the Corps of Janissaries, the units of `Nizam-i Cedid` (the New Order) were established. The new treasury, namely `lrad-i Cedid' was also organised to meet the needs of these new military units and to finance the reforms that would be made. The number of Nizam-i Cedid soldiers who were trained in the various barracks, constructed in Anatolia and Rumelia was permanently increasing until 1807. The Military School, called as Mühendishane-i Berri-i Hümayun, was opened to meet the needs of officers of Nizam-i Cedid. However, the new laws for the traditional Ottoman Corps, such as Corps of Bombardier, that of Sappers, Artillery Corps were put into force. By transferring the foreign specialists, from abroad especially France, the reforms of Corps were realised. The first outstanding innovations in the Ottoman Navy and the construction of certain new war ships were accomplished at the period of Selim III. In the time of Selim III, besides military reforms, certain reforms in the other fields call attention. These were the first establishments of permanent ambassadorships in the capital cities of Europe, the new administrative divisions of Ottoman territories, the meeting of Ottoman Assembly, putting the new laws in order to reorganise the commercial and social life. In the course of time, the Janissaries began to react against the new innovations and the soldiers of Nizam-i Cedid. Some Statesmen andNotables gave also their support to this reaction. By the Revolt of Kabakçı Mustafa in 1 807, the Corps of Nizam-i Cedid were abolished and the after a short time, the Sultan Selim III was killed. Compared to the previous reform movements, the reforms of Nizam-i Cedid were made consciously, planned systematically and also these reforms have got great effect upon the later reforms and reformers on a large scale so that this period in the History of Ottoman Empire should be dwelled on. 171
- Published
- 2001
36. Tanzimat'tan II. Meşrutiyet'e Demirci kazası (idari, sosyal ve ekonomik açıdan)
- Author
-
Gökmen, Ertan, Hayta, Necdet, and Diğer
- Subjects
Tarih ,Economic structure ,History ,Social structure ,Ottoman State ,Administrative structure ,Ottoman Period ,19. century ,Court registers ,Aydın-Saruhan-Demirci - Abstract
ÖZET Bu çalışmada, Aydın Vilâyetinin Saruhan sancağına bağlı Demirci kazasının Tanzimat'tan II. Meşrutiyete kadarki idarî, sosyal ve ekonomik durumu incelenmiştir. Çalışmada, 1844-1845 yıllarında yazılan temettuat defterleri, XIX. yüzyılın ikinci yarısına ait Demirci şer'iyye sicilleri, 1878 yılından 1908 yılına kadar yayınlanan 26 farklı yıla ait Aydın vilâyeti salnameleri, Başbakanlık Osmanlı Arşivi'nden elde edilen belgeler ve Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi'nden temin edilen vakıf ve vakfiyeler kullanılmıştır. Çalışma, giriş ve dört bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde kazanın idarî taksimatı, resmî görevlileri, mahalleleri ve köyleri, ikinci bölümde nüfusu, dinî ve sosyal yapıları ile sosyal yaşantısı, üçüncü bölümde ziraati, hayvancılığı ve ticarî durumu ve dördüncü bölümde de adlî ve askerî durumu hakkında bilgi verilmiştir. Osmanlı Devleti'nin Tanzimat'tan sonra idarî, malî,, askerî ve adlî alanlarda yaptığı yeniliklerin etkileri kazada da görülmüştür. Bu. etkiler arasında kaza idare meclisinin, belediye teşkilatının, nizamiye mahkemelerinin, posta ve telgraf müdürlüğünün, iptidâiye ve rüştiyelerin kurulması zikredilebilir. XIX. yüzyılın ikinci yarısında kaza müdürleri ve kaymakamlar tarafından idare edilen Demirci'de. 15 mahallede 1453 hane vardı. Ayrıca kazaya üç nahiye ile 127 köy bağlı idi. Kazada tarımsal faaliyet olarak bağcılık, hububat ekimi ve XIX. yüzyılın son çeyreğine kadar da kökboya ziraati yapılıyordu. Kazada değişik iş kollarında çalışan esnaflar içinde dericilerle dericiliğe dayalı sektörlerde çalışan esnaflar sayı olarak fazla idi. Halıcılık da kazanın iktisadî hayatında belli bir öneme sahipti. Halı dokunmasına 1880 yılında başlanmış ve bu konuda kısa zamanda olumlu gelişmeler sağlanmıştı. Kazada dinî ve sosyal yapı olarak camiler, mescidler, medreseler zaviyeler, hamamlar, Mevlevilere, Kâdirîlere, Rufâilere ve Nakşibendilere ait tekkeler ile Rumlara ait bir kilise vardı. Çalışmada ayrıca kazadaki aile yapısı ve kullanım eşyaları ile meydana gelen sosyal olaylarla ilgili şer'iyye sicillerine dayalı olarak bilgiler verilmiştir. Ill SUMMARY In this study, the administrative, social and economical situation of Demirci administrative district in Saruhan, Aydın has been viewed. In the study, the register books (temettuat) written in 1845, Court Registers belonging to the XlXth century's second half, Aydın city yearbooks belonging to 26 different years which were published from 1878 to 1908, documents from Ottoman Archieves and foundations and trust deeds from Foundation Administration have been used. The study constitutes introduction and four chapters. In the first chapter the information about the administrative parts of Demirci, official districts and villages, in the second chapter about population, religion and social constructions and social life of it, in the third chapter the position of agriculture, commercial and fourth chapter about legal and military situation has been given. The effects of modernization in administrative, financial, military and legal branches that Ottoman Empire did after Tanzimat was seen in Demirci. Among these effects are the foundation of administrative assembly, town council, nizamiye courts, General Post Office, iptidaiye and rüştiye can be mentioned. In the second half of the XlXth century in Demirci directed by Chief Magistrate and Managers, there were 1453 houses in 15 wards. In addition, three townships and 127 villages are part of Demirci. As an agriculture work, vineculture, corn harvest and the agriculture of rubiaceae till the last quarter of the XlXth century were done. In Demirci, among the tradesman who worked in different branches the ones who worked with leather were much more than the others. Carpet weaving took an important part in financial life of it. Carpet weaving had begun in 1880 and important archivments had been taken. As the religious and social constitutions there were mosques, small mosques (mescid), baths, convent of dervishes belonging to Whirling Dervish, Kadiris, Rufai, Nakşibendi and church belonging to Greeks. In the study there is information about the.family structure, household goods and social events based on Court Register. 380
- Published
- 2000
37. Rum isyanı ve Yunanistan devletinin kuruluşu (1821-1830)
- Author
-
Yoğurtçuoğlu, Arzu, Hayta, Necdet, and Tarih Ana Bilim Dalı
- Subjects
Tarih ,History ,Rebellions ,Greece ,Modern Times ,Etniki Eterya Society ,Ottoman State ,Rums - Abstract
232 ÖZET 1821 Rum İsyanı, iç ve dış etkenlerle ortaya çıkan, Osmanlı Devletini maddi ve manevi alanda olumsuz yönde etkileyen bir olaydır. Osmanlı yönetiminin bozulması, rüşvetin artması, vergilerin ağırlığı ve uzun süren savaşların yarattığı olumsuz etkiler Rum İsyanının çıkışında önemli rol oynamıştır. Bunların yarn sıra, Rum ticaret burjuvazisinin gittikçe zenginleşmesi ve buna paralel olarak kültürel gelişme, 1789 Fransız İhtilalînîn getirdiği fikirlerin Rumlar arasında yayılması, Etniki Eterya Cemiyetinin faaliyetleri ve 1804 yılında çıkan Sırp İsyanı da bu isyanın çıkışına ortam hazırlamıştır. İsyan her ne kadar Eflak ve Boğdan'da başlamışsa da asıl Mora yarımadasında başarıya ulaşmış, ayaklanma bütün Akdeniz adalarına yayılmış ve Anadolu'nun Batı kıyılarına da sıçramıştır. Osmanlı Devleti, bu dönemde isyanı birden bire bastırıp etkisiz hale getirecek güçte değildi. Tepedelenli Ali Paşa'nın İsyanı ve Halet Efendinin uzun süre olayın gerçek yüzünü gizlemeyi başarması da isyanın genişlemesini kolaylaştırmıştır. İsyan Osmanlı Devletinde Müslümanlar ve Gayrimüslimler arasındaki ilişkileri bozmuş, Sultan II. Mahmut'un bütün Rum reayanın toptan katledilmesi buyruğu güçlükle geri alınabilmiştir. İsyanda rolü olan Patrik ve bazı ruhbanların idamı gerginliği artırmış, İstanbul, İzmir ve bazı şehirlerde protesto olayları yaşanmıştır. Osmanlı Devleti isyanı yalnız başına başaramayacağını anlayınca Mısır Valisi Mehmet Ali Paşadan yardım istemiş ve Mısır kuvvetlerinin233 gayretleri ile isyan bastırılmıştır. Ancak Osmanlı Devletinin rahat bir nefes almasına fırsat kalmadan, bu kez Avrupa Devletleri isyana müdahalede bulunarak Babıâli'yi arka arkaya gönderdikleri ültimatomlarla baskı altına almışlardır. Osmanlı Devletinin bu ültimatomları kabul etmemesi Osmanlı-Rus ilişkilerini kopma noktasına getirmiş ve 1828-1829 Osmanlı-Rus Harbinin çıkmasına neden olmuştur. Ruslarla giriştiği bu savaştan yenilgi ile çıkan Osmanlı Devleti, bu savaşın sonunda imzaladığı Edime Antlaşması ile hem büyük bir maddi yükün altına girmiş, hem de tebaası olan bir halkın bağımsızlığını tanıyarak Yunanistan Devletinin kuruluşunu kabul etmek zorunda kalmıştır. 234 SUMMARY The revolt of the Turkish citizens of Greeks in 1821 which had arisen due to internal and outer effects is an incident that had affected the Ottoman Empire negatively in material and morally. Disorganization of the administration in the Ottoman Empire, increase in bribery, burden of the taxes and the negative effects created by the long lasting wars have played a significant role in the beginning of the revolt of the Turkish citizens of Greeks. Besides, ever richening of the trade bourgeoisie of the Turkish citizens of Greeks, an in parallel to this, cultural development, the ideas brought forward by the 1789 French Revolution finding support amongst the Turkish citizens of Greeks, activities of Etniki Eterya Society and the Serbian Rebellion in 1804 have also prepared a medium for this revolt to begin. Have Although the revolt begun in Walechia and Moldovia, it has really gained succes in the Mora peninsula and by spreading to the whole of the Mediterranean islands, has leaped to the western parts of Anatolia. The Ottoman Empire in this period did not have the power to suppres this revolt. The rebellion of Tepedelenli Ali Pasha and Halet Efendi's success in covering for a long time the real reason of the revolt have also made the revolt expand easily. The revolt has degraded the relations between the Muslims and non -Muslims, and it has been difficult to persuade Sultan II. Mahmut to cancel his order for the235 slaughter of the non-Muslim subjects of the Ottoman Empire. The execution of the patriarch and some monks that have played a role in the revolt have increased the tension and have given rise to protest incidents in İstanbul, İzmir and some other citiec. When the Ottoman Empire have understood that it would not be able to suppres the revolt by itself, it has called for the help of Mehmet Ali Pasha, the Governor of Egypt, and the revolt has been suppressed with the effors of the Egypt forces. However, without giving a break, this time the European countries, by interfering to the revolt and sending ultimatums one after another, acceptance of these ultimatums by the Ottoman Empire has brought the Ottoman Russian relations to a breaking point and has given rise to the 1828-1829 Ottoman-Russian war. The Ottoman Empire being defeated in this war and losing many in material and morally, by signing the Edime Treaty at the end of war, has both undertaken a great deal of material burden and forced to accept the soverignty of a nation which were once its citisens. 244
- Published
- 1999
38. Gülhane Askeri Tıp Akademisi'nin kuruluşu ve gelişimi
- Author
-
Kurt, Hürriyet, Hayta, Necdet, Yakınçağ Tarihi Ana Bilim Dalı, and NEVŞEHİR HACI BEKTAŞ VELİ ÜNİVERSİTESİ/ÜRGÜP SEBAHAT VE EROL TOKSÖZ TURİZM MESLEK YÜKSEKOKULU
- Subjects
Tarih ,History ,History of medicine ,GATA ,Gülhane seririyatı ,Gülhane Askeri Tıp Akademisi ,Gülhane Military Medical Academy ,Education-medical ,Askeri tıbbiye mektebi - Abstract
II. Abdulhamid Döneminde Gülhane Askeri Tıp Akademisi'nin hangi şartlarda ne tür bir ortamda niçin kurulduğunu anlatan çalışmamızda Alman Hekim Dr. Rieder'in çalışmaları sonucu GATA'nın bir seririyat hastanesi olarak kuruluşu, bölümleri Alman Doktor ve hemşireler önderliğinde burada uygulamalı olarak verilen hekimlik, hastabakıcılık eğitimleri ve hasta tedavileri incelenmiştir.
- Published
- 1997
Catalog
Discovery Service for Jio Institute Digital Library
For full access to our library's resources, please sign in.