Search

Görme yetersizliği olan öğrenciler gören akranlarıyla aynı zihinsel yetenek yelpazesine sahiptirler. Fakat görme yetersizliği olan öğrenciler görme duyusunu yeterince kullanıp bilgiyi işleyemediği için özellikle görsel temaların baskın olduğu derslerde akademik başarısızlık yaşarlar. Görme yetersizliği olan öğrencilerin en çok zorlandığı derslerden biri fen bilimleri dersidir. Çünkü bu ders çok fazla görsel materyal içermektedir. Bu çalışmada görme yetersizliği olan öğrencilerin haptik duyularını öne çıkaran dokunsal dokümanlarla ses yalıtımı kavramını öğrenebilmeleri amaçlanmıştır. Çalışma bir devlet görme engelliler ortaokulunda uygulanmış ve hazırlanan etkinliğe görme yetersizliği olan (kör) 4 öğrenci katılmıştır. Etkinlik boyunca tüm öğrencilerin aktif katılım gösterdiği gözlenmiştir. Genel anlamda öğrenciler etkinliğin eğlenceli, öğretici ve hedeflenen kavramın öğretimine uygun olduğunu ifade etmişlerdir.

This study aims to investigate the relationships between 9th grade students’ epistemological beliefs and conceptions of learning in different science domains (physics, chemistry, biology). A total of 462 students (male=247, female=215) participated in the study. Data were collected with the help of the questionnaires that measure students’ epistemological beliefs and conceptions of learning. Pearson correlation analysis was performed to determine the relationships between students’ epistemological beliefs and conceptions of learning in different science domains. The results revealed that there were positive and moderate relationships between students’ epistemological beliefs in “justification” and “development” dimensions and their higher-level conceptions of learning. However, these beliefs were weakly correlated or not correlated to the students’ lower-level conceptions of learning. Similarly, students’ epistemological beliefs in “source” and “certainty” dimensions were weakly associated or not associated with their conceptions of learning., Bu çalışmanın amacı 9. sınıf lise öğrencilerinin epistemolojik inançları ve farklı fen disiplinlerine (fizik, kimya, biyoloji) yönelik öğrenme anlayışları arasındaki ilişikleri incelemektir. 462 (erkek=247, kız=215) öğrenci çalışmaya katılmıştır. Veriler öğrencilerin epistemolojik inançlarını ve öğrenme anlayışlarını ölçen anketler yardımı ile toplanmıştır. Öğrencilerin epistemolojik inançları ve farklı fen disiplinlerine yönelik öğrenme anlayışları arasındaki ilişkiyi ölçmek için Pearson korelasyon analizi yapılmıştır. Araştırma sonuçları öğrencilerin epistemolojik inançlarından “bilginin doğrulanması” ve “bilginin gelişmesi” ve üst-düzey öğrenme anlayışları arasında pozitif ve orta düzeyde bir ilişki olduğunu ortaya koymuştur. Ancak, bu inançlar öğrencilerin alt-düzey öğrenme anlayışları ile zayıf bir şekilde ilişki göstermişlerdir ya da ilişkisizdir. Benzer bir şekilde, öğrencilerin epistemolojik inançlarından “bilginin kaynağı” ve “bilginin kesinliği”, öğrenme anlayışları ile zayıf bir ilişki göstermiştir ya da ilişkisizdir.

Endüstrinin hızlı bir şekilde büyümesi ile birlikte çevre kirliliğinin artması ve küresel ısınmanın sebep olduğu anormal iklim değişiklikleri su kaynaklarının azalmasına sebep olmuştur. Bu durum ise son 40 yıldır içme su kaynaklarının korunması ve temizlenmesine yönelik artan bilim ve araştırmalara sebep olmuştur. Bunun sonucunda su arıtılması ile ilgili biyolojik arıtma ve oksidasyon teknikleri gibi pek çok değişik teknolojiler ve araştırmalar yapılmaktadır. Bu çalışmada metilen mavisi (MB) içeren suyun renk giderimi aktif karbon kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Kayısı çekirdeğinden elde edilen aktif karbon dünyanın en yüksek yüzey alanlarından birine sahiptir. UV-Vis spektrofotometre ile yapılan analiz sonucunda yaklaşık %95 boya giderimi ilk yarım saat içerisinde gerçekleştirilmiştir. Ayrıca yaptığımız aktif karbon ve UV ışığı altında TiO2 nanoparçacıkları kullanılarak elde edilen renk giderim sonuçlarını karşılaştırdığımızda aktif karbonun çok daha iyi sonuçlar verdiği gözlemlenmiştir. Bu sonuçlar neticesinde dünya kayısı üretiminde ilk sırada olan ülkemizin, ekonomik değeri yok denecek kadar az olan kayısı çekirdek kabuğunun günümüzün en önemli problemlerinden biri olan temiz suyun eldesi konusunda büyük bir potansiyele sahip olacağı öngörülmektedir., The rapid growth of industry with increasing environmental pollution and abnormal climate changes caused by global warming leading to reduce water resources. It has encouragedstrengthening the science and research to protect and clean drinking water resources since the last 40 years. As a result, many different technologies and researches such as biologicaltreatment and oxidation techniques related to water treatment are being carried out. In this study, the color removal of water containing methylene blue (MB) by using activated carbon was performed. The activated carbon, which was obtained from the apricot kernel shell, has one of the world's highest surface areas. As a result of the analysis with UV-Vis spectrophotometer,approximately 95% dye removal was obtained within the first half hour. We have also observed that the apricot kernel activated shell gives much better results when we compare thecolor removal results obtained using TiO2 nanoparticles under UV light. It can be concluded that our country, which is the first in the world for apricot production, can supply the apricotkernel shell with a very low cost can have a great potential to treat water which is one of the most important problems of our lives.

The purpose of this study is to identify how well high school students’ conceptions of learning physics explain their approaches to learning physics, interests in physics and self-efficacy of learning physics. 307 (male=128, female=179) students in 9th and 10th grade students participated in the study. Considering the correlational research, questionnaires were administered to students while collecting the data. According to results of regression analyses, students’ conceptions of learning physics significantly explained their self-efficacy of learning physic, interests in physics, deep approaches to learning physics and surface approaches to learning physics. Students’ high-level conception of learning physics ‘understanding and seeing in a new way’ positively and significantly explained their interests in physics, high-level conceptions of learning physics ‘increase of knowledge’, ‘applying’ and ‘understanding and seeing in a new way’ positively and significantly explained their deep approaches to learning physics, and low-level conceptions of learning physics ‘memorizing’ and ‘testing’ positively and significantly explainedtheir surface approaches to learning physics. In addition, students’ lowlevel conception of learning physics ‘memorizing’ negatively and significantly explained their deep approaches to learning physics, and their high-level conception of learning physics ‘applying’ negatively and significantly explained their surface approaches to learning physics., Bu çalışmanın amacı lise öğrencilerinin fizik öğrenme anlayışlarının, fizik öğrenme yaklaşımlarını, fiziğe yönelik ilgilerini ve fizik öğrenme öz-yeterliliklerini ne derecede açıkladığını belirlemektir. Çalışmaya 9. ve 10. sınıftaki 307 (erkek=128, kız=179) öğrenci katılmıştır. Veriler toplanırken tarama araştırması düşünülerek öğrencilere anket uygulanmıştır. Regresyon analizleri sonuçlarına göre öğrencilerin fizik öğrenme anlayışları; fizik öğrenme öz-yeterliliklerini, fiziğe yönelik ilgilerini, derin fizik öğrenme yaklaşımlarını ve yüzeysel fizik öğrenme yaklaşımlarını anlamlı bir şekilde açıklamıştır. Öğrencilerin fiziğe yönelik ilgileri, üst düzey öğrenme anlayışlarından ‘anlama ve farklı bakış’; derin fizik öğrenme yaklaşımları üst düzey öğrenme anlayışları, ‘bilginin artması’, ‘uygulama’, ‘anlama ve farklı bakış’; yüzeysel fizik öğrenme yaklaşımı alt düzey öğrenme anlayışlarından ‘ezberleme’ ve ‘test çözme’ tarafından pozitif ve anlamlı bir şekilde yordanmıştır. Ayrıca öğrencilerin derin fizik öğrenme yaklaşımları, alt düzey öğrenme anlayışlarından ‘ezberleme’; yüzeysel fizik öğrenme yaklaşımları, üst düzey öğrenme anlayışlarından ‘uygulama’ tarafından negatif ve anlamlı bir şekilde yordanmıştır.

In this study, the mistakes that pre-service primary school teachers make while solving the questions about the addition and subtraction of the vectors in two dimensions were identified. In addition, the methods that the pre-service teachers used while solving these questions were elicited. 120 pre-service primary school teachers participated in this study. Of these 43 were males and 77 were females. Considering the survey research, the data was collected in this study. The achievement test that was prepared by the researcher to measure the pre-service teachers’knowledge about the addition and subtraction of the vectors in two dimensions was distributed. In this test, four questions were asked to the pre-service teachers and the mistakes that they made in the addition and subtraction of the vectors in two dimensions were elicited based on their answers to these questions. The mistakes that the pre-service teachers made were as follows; finding the resultant vector but not calculating its magnitude, finding the coordinates of the resultant vector but not drawing it, multiplying the vector with scalar wrong, not carrying the vector to another area with same magnitude and direction, and determining the components of the vector wrong., Bu çalışmada sınıf öğretmeni adaylarının iki boyutta vektörlerde toplama ve çıkarma sorularını çözerken yapmış oldukları hatalar tespit edilmiştir. Ayrıca öğretmen adaylarının bu sorularıçözerken kullanmış oldukları yöntemlerde belirlenmiştir. Çalışmaya 120 sınıf öğretmeni adayı katılmıştır. Bunlardan 43’ü erkek 77’si kızdır. Bu çalışmada tarama araştırması düşünülerek verilertoplanmıştır. Katılımcılara araştırmacı tarafından geliştirilen öğretmen adaylarının iki boyutta vektörlerde toplama ve çıkarma konusundaki bilgilerini ölçen bir başarı testi dağıtılmıştır. Bu testte öğretmen adaylarına 4 soru sorulmuştur ve bu soruların cevaplarına göre öğretmen adaylarının iki boyutta vektörlerde toplama ve çıkarma sorularını çözerken yapmış oldukları hatalar belirlenmiştir. Öğretmen adaylarının çoğunlukla yapmış oldukları hatalar; bileşke vektörün bulunup büyüklüğünün hesaplanmaması, bileşke vektörün koordinatlarının bulunup kendisinin çizilmemesi, vektörün bir skalerle yanlış çarpılması, vektörün başka bir yere aynı büyüklükte ya da yönde taşınmaması ve vektörün dik bileşenlerinin yanlış belirlenmesidir.

Renewed primary and elementary schools science curriculum has been implemented in Turkey for three years. In this curriculum students are required to learn school science subjects by various inquiry-based learning activities or experiments. However, whether pre-service elementary science teachers (PSTs) are completely ready to implement this curriculum by considering some levels of inquiry is still not known. This study aims to explore PSTs’ difficulties in performing guided inquiry-based physic experiments and their perceptions about physics laboratory. A total of 80 PSTs participated in the study and they performed guided inquiry-based electricity experiments. Data were collected through an open-ended questionnaire, the interview and field note. Qualitative content analysis was performed to analyze the data obtained. The results of this study showed that some PSTs faced difficulty in performing the experiments due to their teacher-centered previous learning experiences, insufficient content knowledge about physics, insufficient inquiry skills, poor adaptation to inquiry activities and low-level collaboration. In addition, the majority of PSTs perceived physics laboratory as a place where the physics knowledge was confirmed. As a conclusion, this study showed that most PSTs had some difficulties in performing the guided inquiry-based electricity experiments. How researchers and instructors can decrease the number of the difficulties that PSTs face in the inquiry activities or experiments by taking some precautions is also discussed in this study., Yenilenen İlköğretim Kurumları Fen Bilimleri Dersi Öğretim Programı üç yıldır Türkiye’de uygulanmaktadır. Bu programda öğrencilerin feni çeşitli sorgulayıcı öğrenme etkinlikleri ya da deneyleri ile öğrenmeleri istenmektedir. Fakat fen bilimleri dersi öğretmen adaylarının, bu öğretim programını sorgulayıcı öğrenmenin bazı düzeylerini düşünerek uygulamaya tam olarak hazır olup olmadıkları bilinmemektedir. Bu çalışmanın amacı fen bilimleri dersi öğretmen adaylarının elektrik konusuna yönelik rehberli-araştırma sorgulama deneylerini yaparken karşılaşmış oldukları zorlukları ve fizik laboratuvarı hakkındaki algılarını tespit etmektir. Çalışmaya 80 fen bilimleri dersi öğretmen adayı katılmıştır ve elektrik konusuna yönelik rehberli-araştırma sorgulama deneylerini yapmışlardır. Açık uçlu anket, mülakat ve gözlem bu çalışmada kullanılan veri toplama araçlarıdır. Elde edilen verileri analiz etmek için nitel içerik analizi uygulanmıştır. Bu çalışmanın sonuçlarına göre bazı öğretmen adayları deneyleri yaparken geçmiş öğretmen merkezli öğrenme deneyimlerinden, yetersiz fizik alan bilgilerinden, yetersiz sorgulama becerilerinden, problemlerinden ve düşük seviyedeki işbirliklerinden dolayı sıkıntılar yaşamışlardır. Ayrıca öğretmen adaylarının çoğu fizik laboratuvarını bilginin onaylandığı bir yer olarak düşünmüşlerdir. Sonuçta bu çalışma çoğu fen bilimleri dersi öğretmen adayının elektrik konusuna yönelik rehberli-araştırma sorgulama deneylerinde zorlandığını göstermiştir. Bu çalışmada araştırmacıların ve öğretmenlerin, öğretmen adaylarının rehberli-araştırma sorgulama deneylerinde karşılaştıkları zorlukların sayısını bazı önlemler alarak nasıl azaltabileceği de tartışılmıştır

In this study, whether the 9th grade high school students’ conceptions of learning physics differ according to their gender, socio-economic status and physics achievement were investigated. 564(male = 292, female = 272) students participated in the study. Data were collected through survey method and the questionnaire that measures the students’ conceptions of learning physics anddemographic information was distributed. The AMOS 20 and SPPS 21 were utilized in data analyses. Confirmatory factor analysis by the AMOS 20, and Mann-Whitney U and Kruskal-Wallis tests by the SPSS 21 were performed. Based on the results obtained from Mann-Whitney U it was found that there was a significant difference between males’ and females’ conceptions of learning physics. According to the results of Kruskal-Wallis test, it was also observed that there was a significant difference in students’ conceptions of learning physics with respect to their socioeconomic status and physics achievement., Bu çalışmada 9. sınıf lise öğrencilerinin fizik öğrenme anlayışlarında cinsiyet, sosyo-ekonomik durum ve fizik başarılarına göre bir fark olup olmadığı araştırılmıştır. Çalışmaya 564 (erkek = 292, kız = 272) öğrenci katılmıştır. Veriler tarama yöntemi ile toplanmış olup öğrencilere fizik öğrenme anlayışlarını ve demografik bilgilerini ölçen bir anket dağıtılmıştır. Anket verilerinin analizinde AMOS 20 ve SPSS 21 programları kullanmıştır. AMOS 20 programı ile doğrulayıcı faktör analizi ve SPSS 21 programı ile Mann-Whitney U ve Kruskal-Wallis testleri uygulanmıştır. MannWhitney U testi sonuçlarına göre kız ve erkek öğrencilerin fizik öğrenme anlayışları arasında anlamlı bir fark bulunmuştur. Ayrıca Kruskal-Wallis testi sonuçlarına göre öğrencilerin fizik öğrenme anlayışlarında sosyo-ekonomik durum ve fizik başarılarına göre anlamlı bir fark gözlemlenmiştir.

In this study, the physics subjects that student teachers liked or disliked and the reasons of why they liked or disliked these subjects were determined. A total of 322 student teachers from different departments participated in the study. As a main data collection tool, an open-ended questionnaire was delivered to the student teachers. Then interviews were conducted with some student teachers to confirm the results obtained from an open-ended questionnaire. The results revealed that student teachers who liked the physics subjects indicated the subjects such as ‘vectors’, ‘torque’ and ‘optics I’ more. On the other hand, student teachers who disliked the physics subjects indicated the subjects such as ‘projectile motion’, and ‘magnetism II’ more. It was found that some of the reasons of why student teachers liked or disliked the physics subjects were closely related to their successfulness in solving some physics problems about the physics subjects, their past learning experiences, and difficulty level of some physics subjects., Bu çalışmada öğretmen adaylarının sevdiği ya da sevmediği fizik konuları ve onların bu konuları neden sevip ya da sevmediğinin sebepleri belirlenmiştir. Çalışmaya farklı bölümlerden toplamda 322 öğretmen adayı katılmıştır. Veriler kesitsel tarama araştırması ile toplanmıştır. Ana veri toplama aracı olarak açık uçlu anket öğretmen adaylarına dağıtılmıştır. Sonrasında açık uçlu anketten elde edilen verilerin doğrulanması amacı ile bazı öğretmen adayları ile mülakatlar yapılmıştır. Elde edilen sonuçlar fizik konularını seven öğretmen adaylarının ‘vektörler’, ‘moment’ ve ‘optik I’ gibi konuları daha çok belirttiklerini göstermiştir. Diğer taraftan fizik konularını sevmeyen öğretmen adayları ‘atışlar’ ve ‘manyetizma II’ gibi konuları daha fazla belirtmişlerdir. Öğretmen adaylarının fizik konularını neden sevip ya da sevmediğinin bazı sebepleri, onların fizik konuları hakkındaki problemleri çözerken ki başarıları, onların geçmiş öğrenme deneyimleri ve bazı fizik konuların zorluk seviyesi ile yakından ilişkili olduğu bulunmuştur

Bu çalışmanın amacı, dört fizik öğretmenin Ortaöğretim Fizik Dersi Öğretim Programına ilişkin inançlarını ve bu inançların sınıf içi uygulamalara ne derecede yansıdığını araştırmaktı. Veriler; mülakatlar, sınıf gözlemleri ve açık uçlu anket ile toplanmıştır.Öğretmenlerin mülakat sorularına vermiş oldukları cevaplar, fiziği Ortaöğretim Fizik Dersi Öğretim Programına göre öğretmenin; öğrencilerin becerilerini kullanmalarına, fizik derslerine ilgili olmalarına, fiziği günlük yaşamla ilişkilendirmelerine ve kalıcı bilgiye sahip olmalarına yardımcı olduğuna inandıklarını göstermiştir. Ayrıca, öğretmenler günlük yaşantıdan örnekler vererek ve tartışma ortamı oluşturarak fiziği Ortaöğretim Fizik Dersi Öğretim Programına göre öğretebileceklerine inanmaktadırlar. Sınıf gözlemlerinden elde edilen veriler, öğretmenlerin Ortaöğretim Fizik Dersi Öğretim Programına göre fizik dersini nasıl öğretecekleri hakkındaki inançlarının öğretimlerine yansıdığını göstermiştir.Öğretmenlerin açık uçlu ankete vermiş olduğu cevaplar, öğretmenlerin beceri kazanımlarının büyük bir kısmının öğrenciler tarafından kazanılması gerektiğine inandıklarını göstermiştir. Ancak öğretmenler öğrencilerin problem çözme ile bilişim ve iletişim becerilerinin çoğunu kazanamayacaklarını düşünmektedirler. Sınıf gözlemlerinden elde edilen veriler, öğretmenlerin öğrencilere bu becerileri kazandırmak için sınıf ortamında nadiren çaba harcadıklarını ya da hiç çaba harcamadıklarını göstermiştir.Mülakatlar ve açık uçlu anketten toplanan veriler, bazı unsurların Orta Öğretim Fizik Dersi Programına göre fizik öğretmeyi etkilediğini göstermiştir. Örneğin, öğretmenler öğrencilerin fizik derslerine olan ilgisinin ve öğretmenlerin günlük yaşantıdan bol örnek verilebilmesinin, Orta Öğretim Fizik Dersi Programına göre fizik öğretmeyi kolaylaştırdığına inanmaktadırlar. Ancak, öğretmenler üniversite sınavının, laboratuvar ortamı ve ders saati yetersizliğinin, öğrencilerin düşük ekonomik durumlarının ve bilişim ve iletişim teknolojilerinin eksikliğinin, Orta Öğretim Fizik Dersi Programına göre fizik öğretmeyi olumsuz yönde etkilediğine inanmaktadırlar. The purpose of this study was to investigate four in-service physics teachers? beliefs related to Turkish High School Physics Curriculum (THSPC) and to what extent these beliefs are reflected in their instructional practices. Data were collected through interviews, classroom observations and an open-ended questionnaire.Teachers? responses to interview questions showed that they believed that teaching physics according to the THSPC helped students use their skills, become interested in physics lessons, relate physics to their daily life and have a permanent knowledge. Besides, teachers believe that they can teach physics according to the THSPC generally by giving examples from daily life and creating a discussion environment. The data obtained from classroom observations showed that the beliefs of teachers about how to teach physics according to the THSPC were reflected in their instructional practices.Teachers? responses to open-ended questionnaire showed that teachers believed the necessity of attainment of majority of the skill objectives in the THSPC by students. However, they do not consider that students can attain many of the problem solving and information and communication skills. The data obtained from classroom observations showed that they seldom attempted to help students attain them or they never attempted.The data gathered from interviews and an open questionnaire showed that there were some factors that influence teachers? instructional practices according to the THSPC. For example, they believe that students? interest in physics lessons and teacher?s opportunity to give more examples about daily life made their teaching physics according to the THSPC easy. However, they believe that university entrance exam, inadequacy of laboratory environment and lesson hours, students? low economic status and lack of information and communication technologies affected their teaching physics according to the THSPC negatively. 238

In this study, high school students’ knowledge about physicists and how they learn the knowledge were investigated. The sample of this study included 11th N=262 and 12th N=66 grade students. Of these 180 were males and 148 were females. The data were collected with survey method by using an open-ended questionnaire. The physicists that students consider themselves as having most knowledge were Albert Einstein, Isaac Newton and Galileo Galilei, respectively. In contrast, the physicists that students consider themselves as having least knowledge were Richard Feynman, Marconi and Erwin Schrödinger. Over half of the students indicated that they did not have knowledge about Robert Hooke, Stephen Hawking, Marie Curie, Alessandro Volta, Werner Heisenberg, James Clerk Maxwell and James Chadwick. Finally, it was found that students learned the most of the knowledge about physicists from their courses and books, Bu çalışmada lise öğrencilerinin ünlü fizik bilim insanları hakkındaki bilgileri ve bu bilgileri nasıl öğrendikleri araştırılmıştır. Çalışmanın örneklemini 11. sınıf N=262 ve 12. sınıf N=66 öğrenciler oluşturmaktadır. Bu öğrencilerden 180’i erkek ve 148’i kızdır. Veriler tarama araştırması yöntemi ile açık uçlu bir anket kullanılarak toplanmıştır. Öğrencilerin en fazla bilgi sahibi olduğunu düşündükleri fizik bilim insanları sırası ile Albert Einstein, Isaac Newton ve Galileo Galilei olmuştur. Aksine, öğrencilerin en az bilgi sahibi olduğunu düşündükleri bilim insanları ise Richard Feynman, Marconi ve Erwin Schrödinger’dir. Öğrencilerin yarıdan fazlası ise Robert Hooke, Stephen Hawking, Marie Curie, Alessandro Volta, Werner Heisenberg, James Clerk Maxwell ve James Chadwick hakkında bilgi sahibi olmadıklarını belirtmişlerdir. Son olarak öğrencilerin fizik bilim insanları hakkındaki bilgilerinin çoğunu derslerden ve kitaplardan öğrendikleri bulunmuştur.

This study explores finding the areas of polygons with a smartphone light sensor. A square and an irregular pentagon were chosen as our polygons. During the activity, the LED light was placed at the vertices of our polygons, and the illuminance values of this LED light were detected by the smartphone light sensor. The smartphone was placed on a rotating time-lapse device, and this device was placed at the intersection point of the line segments in the polygons. These line segments were also connected to the vertices of these polygons; therefore, the square was composed of four triangles and the pentagon of five triangles. While the rotating time-lapse device was rotating around itself, it captured the maximum illuminance values of the LED light. Using these maximum illuminance values, we calculated the lengths of the line segments. In addition, we knew the period of the rotating time-lapse device and the duration elapsed between two consecutive maximum illuminance values. Thus, we could calculate the angle between two consecutive line segments. With these values, we could also calculate the areas of the triangles in the polygons. Then, the areas of these triangles were summed to obtain the areas of the square and pentagon.

Bu araştırmanın amacı astronomi konusunda kullanılan argümantasyon tabanlı bilim öğrenme yaklaşımının 7. sınıf öğrencilerinin fen öğrenme anlayışlarına, fen öğrenme yaklaşımlarına ve argümantasyon seviyelerine etkisini araştırmaktır. Araştırmanın örneklemini 20 öğrenci oluşturmaktadır. Araştırmada nicel ve nitel araştırma yöntemleri kullanılmıştır. Veriler toplanırken anketlerden, etkinlik kağıtlarından, video kayıtlarından ve ses kayıtlarından yararlanılmıştır. Araştırma sonucunda öğrencilerin fen öğrenme anlayışlarından "ezberleme", "test çözme" ve "anlama ve farklı bakış" alt boyutlarında ön test ile son test puanları arasında anlamlı bir fark bulunmuştur. Öğrencilerin yüzeysel fen öğrenme yaklaşımlarında da ön test ve son test puanları arasında anlamlı bir fark tespit edilmiştir. Öğrencilerin etkinlik kağıtlarına verdikleri cevaplara göre öğrencilerin haftalar ilerledikçe daha iyi iddialar geliştirdikleri, iddialarını farklı kanıtlar ile destekleyebildikleri ve arkadaşlarının iddialarını çürütmede daha başarılı oldukları tespit edilmiştir. Ayrıca uygulama boyunca öğrencilerin argümantasyon seviyelerinin arttığı tespit edilmiştir., The aim of this study is to investigate the effect of argumentation-based learning approach in teaching of astronomy subjects on seventh grade students' conceptions of learning science, approaches to learning science and argumentation levels. The sample is consisting of 20 students. Quantitative and aualitative research methods were used in the study. Questionnaires, activity sheets, video-recordings and audio-recordings were used to collect the data. According to the results, there are significant differences between students' pre-test and post-test scores in the dimensions of conceptions of learning science that are "memorizing", "testing" and "understanding and seeing in a new way". Students' pre and post-test scores on their surface approaches to learning science also significantly differ from each other. According to results obtained from students' activity sheets, students made more effective claims, support these claims with different evidences and be more successful in refuting their peers' claims as the week progresses. In addition, it was found that student' argumentation levels increased throughout the intervention.

Background: There are some theoretical evidences that explain the relationships between core beliefs (i.e., epistemological beliefs) and peripheral beliefs (self-efficacy in learning) in the literature. The close relationships of such type of beliefs with attitudes are also discussed by some researchers. Constructing a model that investigates these relationships by considering theoretical and empirical evidences can empower researchers to discuss these relationships more comprehensively. Purpose: The purpose of this study is to explore the relationships among Turkish high school students' scientific epistemological beliefs, self-efficacy in learning physics and their attitudes toward physics. Sample: A total of 632 high school students participated in this study; however, 269 female and 229 male (a total of 498) high school students' data were used. Design and methods: Three distinct instruments that measure scientific epistemological beliefs, self-efficacy in learning physics and attitudes toward physics were combined into a unique questionnaire form and it was distributed to high school students. To explore the relationships among these variables, structural equation modeling was used. Results: The results showed that scientific epistemological belief dimensions uncovered by the nature of knowing (source and justification) significantly and positively related to both self-efficacy in learning physics and attitudes toward other important physics dimensions. Additionally, self-efficacy in learning physics significantly and positively predicted attitudes toward multiple physics dimensions (importance, comprehension and requirement). However, epistemological belief dimensions related to the nature of knowledge (certainty and development) did not have significant impact on self-efficacy in learning physics or attitudes toward physics. Conclusions: This study concludes that there are positive and significant relationships among Turkish high school students' scientific epistemological beliefs, self-efficacy in learning physics and their attitudes toward physics., Agri Ibrahim Cecen University, Turkey [EF.12.004], The funding of this study was supported by Agri Ibrahim Cecen University, Turkey, under grant contract number [EF.12.004].