101 results on '"Ahlâk"'
Search Results
2. Hilmi Ziya Ülken'de Ahlâk Kavramı.
- Author
-
Gültekin, Abdurrazak
- Abstract
Copyright of Social Sciences Studies is the property of Social Sciences Studies and its content may not be copied or emailed to multiple sites or posted to a listserv without the copyright holder's express written permission. However, users may print, download, or email articles for individual use. This abstract may be abridged. No warranty is given about the accuracy of the copy. Users should refer to the original published version of the material for the full abstract. (Copyright applies to all Abstracts.)
- Published
- 2024
- Full Text
- View/download PDF
3. Morality And Metaphysics by Charles Larmore: New York, Cambridge University Press, 2021. 238 s. ISBN: 978-1108472340
- Author
-
Ramazan Bayraktar
- Subjects
philosophy ,metaphysics ,ethics ,reason ,felsefe ,metafizik ,ahlak ,akıl ,özgürlük ,Islam ,BP1-253 ,Religion (General) ,BL1-50 - Abstract
Bu çalışma, Charles Larmore'un Morality And Metaphysics eseri üzerine yazılmış bir değerlendirmedir.
- Published
- 2024
4. Teoman Duralı’nın Metafizik, Din ve Ahlak Anlayışı.
- Author
-
YILDIZ, İlhan
- Subjects
- *
METAPHYSICS , *CIVILIZATION , *ETHICS , *RELIGIONS - Abstract
In order to understand Teoman Duralı’s understanding of metaphysics, it is first necessary to grasp his understanding of philosophy and science. Duralı, in addition to examining the science of biology from a philosophical of view, introduced the concept of “philosophy-science” to the Turkish philosophical community and insisted that “philosophy and science cannot be separated from each other”. He put forward his unique way of thinking by using the concepts of philosophy and science together as “philosophy-science”. For this reason, Teoman Duralı, who thinks that philosophy cannot be without science and science cannot be without philosophy, and who is based on the idea that philosophy should be done on an accountable basis, is of the opinion that philosophy cannot be carried out independently of scientific data. Because, according to Duralı, philosophy does not deal with questions that it cannot explain. Duralı’s thoughts on the question of what philosophy-science is and what kind of changes these concepts have undergone from Aristotle to the present are extremely didactic. According to Duralı, it is the product of an effort so comprehensive that it cannot be considered one-dimensional, based on philosophy-science, logic, culture, physics and metaphysics, vitality, evolution, and morality. Duralı draws attention to the fact that the essence of philosophy and science is hidden in Aristotle’s understanding of philosophy-science. Contrary to philosophy and science, Duralı argues that metaphysics and religion can never reconcile. Since metaphysics is built with pure reason, religion has a content that cannot be proven with reason. Based on these considerations, it should not be concluded that Duralı is against religion and belief. According to Duralı, belief is a matter of feeling. In addition, it is not possible for a believer to show evidence for his belief and an unbeliever’s denial. Saying that it would be wrong to conclude that there can be no reasoning about religious belief in this respect, Duralı emphasizes that the four basic principles of the mind should be acted upon while examining religions, and tries to explain the subjects of metaphysics, religion, and morality from the past to the present through the filter of reason and logic. [ABSTRACT FROM AUTHOR]
- Published
- 2023
- Full Text
- View/download PDF
5. Ahlâkın Değişmesinin İmkânı Konusunda Celâleddin Devvânî’nin İslam Ahlâk Düşüncesine Katkısı
- Author
-
Nuriye Çakmak
- Subjects
felsefe ,ahlâk ,huy ,mizaç ,tabiî huy ,kazanılmış huy ,philosophy ,morals ,character ,temperament ,natural character ,acquired habit ,History of scholarship and learning. The humanities ,AZ20-999 ,Social sciences (General) ,H1-99 - Abstract
İslam ahlâk felsefesinde ele alınan temel problemlerden biri ahlâkın değişmesinin imkânı meselesidir. İnsanın davranışlarına yön veren doğuştan getirdiği birtakım özellikler olduğu gibi sonradan kazandığı özellikler de bulunmaktadır. Doğuştan sahip olunan özellikler genellikle “tabiat, fıtrat, yaratılış, mizaç” gibi kavramlarla ifade edilmektedir. Sonradan kazanılan özellikleri ise “kazanılmış huy” kelimesi karşılamaktadır. Huyun bu iki yönüne tesir eden çeşitli iç ve dış faktörler bulunmaktadır. Bu faktörler doğrudan veya dolaylı olarak ahlâkın değişmesine etki etmektedir. Ahlâkın değişip değişmeyeceği sorununa ilişkin çözüm, bir davranışın ahlâkî olmasında aranan özelliklerin ne olduğunu tespit etmeyi gerekli kılmaktadır. Bunun için ahlâkın temeli olan huyların mahiyetinin anlaşılması gerekmektedir. İslam düşünürleri ahlâkın değişmesinin imkânına ilişkin görüşlerini huyların tabiî ve kazanılmış olması üzerinden yaptıkları tartışmalarla ele almışlardır. Bu amaçla mizaç, huy ve ahlâkî eylem arasındaki ilişki üzerine çeşitli görüşler ileri sürülmüştür. Kurulan bu bağlantı doğrultusunda insanın ahlâkî bir eğitimi alma imkânı ve bu imkânın kaynağının ne olduğu anlaşılmaya çalışılmıştır. Makale bu bağlamda Celâleddin Devvânî’nin görüşlerinin İslam ahlâk felsefesine katkısını analitik olarak ele almayı amaçlamaktadır.
- Published
- 2023
- Full Text
- View/download PDF
6. Gazzâlî’ye Göre Bireyin Ahlâkî Yetkinlik Kazanımında Peygamberin Rolü
- Author
-
Hatice Toksöz and Ayşe Şakar
- Subjects
philosophy ,morality ,ghazali ,intellect ,nafs ,prophet. ,felsefe ,ahlak ,gazzali ,akıl ,nefs ,peygamber ,History of scholarship and learning. The humanities ,AZ20-999 ,Social sciences (General) ,H1-99 - Abstract
Bu çalışma, Gazzâlî’nin (ö. 505/1111) düşüncesinde peygamberlerin insanın ahlâkî yetkinliğini kazanmasında bir etkisinin olup olmadığını araştırmayı hedeflemektedir. Belirlenen amaç doğrultusunda çalışmada önce ahlâk, ahlâkî yetkinlik, ahlâkın kaynağı gibi İslam ahlâk düşüncesinin temel problemleri tartışılmakta, ardından insanın ahlâkî yetkinlik kazanımında peygamberin rol model olup olmadığı hem beşer olarak hem de ahlâkî açıdan incelenmektedir. Gazzâlî, ahlâka dair görüşlerini İhyâu ‘ulûmi’d-dîn ve Mizânü’l-amel gibi eserlerinde ele almıştır. Ahlâkın tanımı konusunda Fârâbî (ö.339/950), İbn Sînâ (ö. 428/1037) ve İbn Miskeveyh (ö. 421/1030) ile hemfikir olan Gazzâlî, ahlâkî erdemleri yine İslam filozoflarından iktibasla ortaya koyar. Gazzâlî, ahlâka ilişkin görüşlerinde nefs teorisi ve huyları tahlil eder. Nefsi ruh, kalp ve akıl ile birlikte aynı anlamda kullanır. O, insanı değerli ve diğer varlıklardan farklı kılan niteliğin bilgi olduğunu söyler. Düşünür, güzel ahlâkı insandan aklın ve dinin güzel ve değerli gördüğü fiillerin, kötü ahlâkı da çirkin görülen fiillerin ortaya çıkması şeklinde tasvir eder. Gazzâlî, insanın bilgi kazanmada ve güzel fiiller gerçekleştirmesinde temel amacının hem dünyada hem de ahirette hakiki mutluluğa ulaşmak olduğunu düşünmektedir. Gazzâlî’ye göre ahlâkî fiillerin iyi ya da kötü şeklinde belirlenmesinde hem aklın hem de dinin etkisi söz konusudur. Dolayısıyla Gazzâlî’nin düşüncesinde bireyin ahlâkî yetkinliğini kazanmasında peygamberler önemli bir rol modeldir.
- Published
- 2022
- Full Text
- View/download PDF
7. İslâm Düşüncesinde Ahlâk Felsefesi: Akılcılar ve Tecrübeciler
- Author
-
Zeynep Hümeyra Koç
- Subjects
felsefe ,ahlâk ,mu‘tezile ,sûfî ,akıl ,philosophy ,ethics ,mu‘tazila ,sufi ,intellect ,Islam ,BP1-253 ,Practical Theology ,BV1-5099 ,Moral theology ,BV4625-4780 - Abstract
Bu çalışma, Ahmet Mahmut Suphi’nin İslâm Düşüncesinde Ahlâk Felsefesi: Akılcılar ve Tecrübeciler isimli eserini konu edinmektedir. Eser, İslâm düşüncesi bir ahlâk felsefesine sahip midir? sorusunu temel almaktadır. Bu bağlamda, eserde, Aristocu sistemin bütün ahlâkî yönelimler için geçerli olmadığı ifade edilmektedir. Eserde, metafizik ilkeler kabul edilmeden bir ahlâk felsefesinden bahsedilemeyeceğinden hareketle; akılcılar başlığı altında Mu‘tezile’nin, tecrübeciler başlığı altında Sûfîlerin temel ilke ve teorilerinden bir ahlâk felsefesi çıkıp çıkmayacağı analiz edilmiştir. Son bölümde, İhvân-ı Sâfâ ve İbn Miskeveyh’in her iki yaklaşımı uzlaştırma temelindeki teorileri ele alınmıştır.
- Published
- 2022
8. Felsefe ve Sûfî Perspektiften Mutluluk Bilgeliği.
- Author
-
KIZILER, Hamdi and ÖKSÜZOĞLU, Şerife
- Abstract
Humanity has questioned the possibility of reaching a good life for itself since the first era. It has associated its existential purpose with this “good” and evaluated achieving good together with the goal of being happy. In all human-themed disciplines, happiness is discussed in a way that follows the pattern of action, knowledge and morality. In this context, happiness has ontologically been among the basic goals of human beings. However, this issue has not always been maintained with the same awareness and understanding. In fact, it has been observed that human beings have lost this focal point recently, especially from the modern age to this time, and it is observed that the conceptual analysis of happiness is handled on a horizontal plane and its essence meaning is narrowed. The aim of this study is to draw attention to the connection between philosophy and sufi thoughts and humanbeings, their actions and morality in the understanding of happiness, and to create a horizon on the ultimate purpose and motivation of human life by revealing interdisciplinary similarities and differences. Considering that an existential virtue such as happiness has a history and breadth as long as humanity, it has been deemed appropriate to limit the subject. For this reason, the thoughts of the philosopher Aristotle and the sufi Mavlānā, who are considered important values in terms of humanity and the history of thought, have formed the basic elements of the study. The opinions of the thinkers have been examined and evaluated by subjecting them to content analysis. [ABSTRACT FROM AUTHOR]
- Published
- 2022
- Full Text
- View/download PDF
9. İslâm Düşüncesinde Ahlâk Felsefesi: Akılcılar ve Tecrübeciler.
- Author
-
KOÇ, Zeynep Hümeyra
- Subjects
- *
ETHICS , *INTELLECT , *POSSIBILITY , *MYSTICISM - Abstract
This study is about Ahmet Mahmut Suphi's work called İslâm Düşüncesinde Ahlâk Felsefesi: Akılcılar ve Tecrübeciler. The work is based on the question: Do Islamic thought have a moral philosophy? In this context, it is stated in the work that the Aristotelian framework is not applicable for all moral orientations. Since, according to the work, that a moral philosophy cannot be addressed without metaphysical principles, it has been analysed the possibility of a moral philosophy emerging either from the basic principles and theories of the Mu‘tazila as rationalists, or of the Sufis as empiricists. In the last chapter, the theories of Ikhwan al-Safa and Ibn Miskawayh, which centres mainly on reconciling both approaches, are discussed. [ABSTRACT FROM AUTHOR]
- Published
- 2022
10. İyi’nin Kuruculuğu ile Değer’in Rehberliği Arasında Ahlak
- Author
-
Emrullah Kılıç
- Subjects
ahlak ,i̇yi ,değer ,yapısökümü ,philosophy ,ethic ,good ,value ,heidegger ,deconstruction ,felsefe ,Philosophy. Psychology. Religion - Abstract
Ahlaki hayata dair “iyi”, geleneksel dünyada kurucu ve kural koyucu akıl/irade tarafından belirlenir. Logos merkezli bu iyi, önceden belirlenen kurallar bütünü ve düzenini içerir. Söz konusu anlayış geleneksel dünyanın ve özellikle Batı varlık (mevcudiyet) metafiziği-nin bir yansıması olarak okunabilir. “Değer” olarak ifade ettiğimiz modern dönemdeki iyi ise sabit bir merkezin belirlenimleri ve onun hedeflenen amaçlarının peşinden gitmek yerine bireylere ahlaki yaşam konusunda rehberlik etmeyi amaçlar. Nitekim modern öncesi geleneksel dünyada siyasi belirlenimler içeren ahlaki sistemin, teorik üretim yo-luyla oluşup önceden belirlenen kurallar bütününü ve düzenini yansıtan iyiyi amaçladığını söyleyebiliriz. Modern dönemde teleolojik evren anlayışının da terk edilmesiyle birlikte, iyi yerini değer anlayışına bırakmıştır. Bu durum, kesin ve değişmez hakikat anlamındaki metafizik belirlenimli ahlaki iyiden koparak insani iyi olan değere geçişe zemin hazırla-mayı temsil eder. Böylelikle ahlak alanı da bizim dışımızdaki teolojik ya da metafiziksel bir ölçü ve konu olmaktan çıkıp, insanın kendi aşkınlık tecrübe ve değerlendirmelerinin belirleyici olduğu olumsallık alanına dönüşmüştür.Çalışmamızda özellikle Heidegger düşüncesinde var olan şekliyle değerler, Dasein’ın kendi dünyasında ve zamansallığında yapılan açılımının uzanımı olarak ele alınacaktır. Söz konusu anlamda değerler, ontik bir hakikat yerine, var-olmanın anlamının ne oldu-ğunu temsil eden ontolojik hakikat üzerine temellenir. Yeni durumla, anlam ve iyi “Var-lık” yerine “insanda” ve “bu-dünyada” aranır. Değerler, nesnel kategorik sorgulamalar yerine varoluşsal sorgulamalarla fonksiyonel iyi olarak belirlenir. Söz konusu belirlenimle değerler, iyinin tam bir dekonstrüksiyonu olarak da okunabilir. Nitekim Heidegger ayırt edici bir varoluş ve değer teklif eder. Varlığın kapalılığının açılmasını amaçlayan Heideg-ger’e göre hakikat bir son veya nihai bir karar değil bir aktivite ve uğraktır. İnsanın kendi değerlendirmeleri, yönelimleri ve kaygıları tarafından oluşturulan yeni hakikat ve değer ile varoluş, fenomonolojik olarak keşfedilir. Dasein’ın açılımı olarak okunabilecek bu durumla özneye, şeylerin kendilerini açığa çıkarmasını sağlamak için onlara nasıl yaklaşacağı konusunda rehberlik edilir. Heidegger yeni temellendirme ile kadim hakikat fikrini yok saymak yerine onu fenomenolojik olarak temellük eder. Böylece bireyin de-ğerleri keşfetmesi, soyut metafiziksel veya teolojik hakikatler yerine var olanlar üzerin-den Dasein’ın çağrısına yönelmesi ve ona ilgisine dönüşür.Heidegger’e göre etik önceden kurulan teorik bir özne üzerine ilave edilen bir şey değil-dir. Bu durum Dasein’ın sahih varoluşunu yansıtamaz. Çünkü ona göre kendiliğin karak-teri sürekli dayatılan, değişmeksizin var olan kendilik-nesnesi değildir. Kendilik, dayat-malardan sıyrılıp kapalılığı açmakla ve dünyayı fenomenal keşifle yeniden kurmakla gerçekleşebilir. Böylece o, yaşam karşısında yeni bir pozisyon alma ve yeni değerler üretilmesini amaçlar. Dasein’nın bir defalık varoluşunu (existenz) ve hakikatini temsil eden değer, belirli kavrayış yapısının dayattığı kurallar yerine dünyayla her günkü karşı-laşmasında şeylerin kendilerini açığa çıkarmak üzere girdiği pratik ilişkiyi esas alır. Varlı-ğın insani deneyimle açığa çıkmasını yansıtan değer, iyiden farklı olarak soyut bir insan-lık yerine somut bir ferdi esas alan ve insanı haricindeki her şeyden ayıran varoluşsal belirlenimleri içerir. Söz konusu anlamda Heidegger’de değer, var olanı “oluruna bırak-ma” olarak nitelendirilebilecek dinamik bir yaşam biçimi olarak okunabilir.Çalışmamızda Heidegger’in ahlak anlayışını -mevcudiyet metafiziği üzerine kurulu gele-neksel iyiden farklı olarak- kişiye yeni keşifler sunan ve daha çok ona rehberlik etmeyi amaçlayan değer diye niteleyerek yeni bir okumaya tabi tuttuk. Ülkemizde de iyi ve değe-ri ayıran çalışmaların yetersizliğini göz önünde bulundurduğumuzda değer meselenin ihtiyaç duyduğu olgunluğa kavuşması bakımından Heidegger üzerine yaptığımız bu çalış-manın konuya yeni bir bakış açısı getirerek katkı sağlamasını umuyoruz.
- Published
- 2021
- Full Text
- View/download PDF
11. Ahlakta Perspektif Değişimi: 18. Yüzyıl Sivil Toplum Belirlenimi
- Author
-
Emrullah Kılıç
- Subjects
felsefe ,ahlak ,sivil toplum ,sekülerleşme ,philosophy ,morality ,civil society ,secularization ,Islamic law ,KBP1-4860 ,Islam ,BP1-253 - Abstract
Ahlaki iyinin ne olduğuna ve onun nasıl bir toplumsal örgütlenme biçiminde yaşanması gerektiğine dair temellendirmeler 18. yüzyıldan itibaren dönüşüme uğramıştır. Kadim dönemde metafiziksel hakikat üzerinden önceden belirlenen tasarım ve normlarla, siyasal örgütlenme modeli ile oluşturulan ahlaki hayat, 18. yüzyıldan itibaren sivil toplum modeli ile yeniden inşa edilmiştir. Yeni durumla ahlaki iyi, öznellik ve olumsallıkla insanın ihtiyaç, talep ve yönelimleri doğrultusunda temellendirilmiştir. Kendiliğinden oluşan seküler bir düzeni karakterize edilen söz konusu yapılanma ile toplumsal hayatın belirlenimi de el değiştirmiştir.
- Published
- 2020
- Full Text
- View/download PDF
12. Francis Bacon’ın Lâik Ahlâk Anlayışı
- Author
-
Tuğba Torun
- Subjects
moral philosophy ,philosophy ,francis bacon ,ethics ,secular ,ahlâk felsefesi ,felsefe ,ahlâk ,lâik ,Islam. Bahai Faith. Theosophy, etc. ,BP1-610 - Abstract
Ahlâk, her dönemde tartışılan ve güncelliğini ve önemini yitirmeyen bir disiplindir. Bu önemiyle birlikte ahlâkın kaynağının ne olduğu sorusu da yine bir problem alanı olarak her dönemde karşımıza çıkmakta, buna dair farklı görüşler, teorilerle karşılaşılmaktadır. Ahlâki değerlerin kaynağıyla ilgili ileri sürülen farklı teorilerden birisi de lâik ahlâk anlayışıdır. Bilginin bir güç olduğu yönündeki düşüncenin benimsendiği modern dönem aynı zamanda lâik ahlâkın da öne çıktığı bir dönemdir. Buna binaen bu makalenin amacı da ahlâkın kaynağını dinden ayrı tamamen dünyevi alan içinde açıklayan, ahlâki ilke koyucu olarak da aklı kabul eden lâik ahlâk anlayışını ele almaktır. Söz konusu ahlâki düşünce, modern dönemin başlangıcına damgasını vuran, “Bilgi güçtür” sloganını açık bir biçimde dile getiren ve bu sebeple modern bilimin babası olarak kabul edilen İngiliz filozofu Francis Bacon’dan (öl. 1626) hareketle ortaya konulmaya çalışılmıştır. Filozof daha çok bilim adamı vasfı ile öne çıkmış olsa da hem The Essays hem de The Advancement of Learning isimli eserlerinde ahlâkla ilgili görüşlerine yer vermiştir. Her ne kadar ahlâkın kaynağının din olamayacağına yönelik fikirler, Bacon’dan daha önceleri de dillendirilmiş olsa bile o, İngiliz düşüncesinin temel karakteri olan emprizmi yansıtacak şekilde, klâsik felsefe anlayışının ve teleolojik evren görüşünün yıkılıp yerine doğal yasalar ve akıl merkezli bir evren açıklamasının geçtiği modern felsefe ve aydınlanma görüşünü İngiliz düşünce tarihinde ilk dillendiren kişi olarak tarihe geçmiştir. Bacon, deneye ve tecrübeye dayalı bilimsel bilginin insan için vazgeçilmez bir güç olduğunu açık ve net olarak ifade etmiş; buna bağlı olarak aklın insana ve evrene dair her şeyi açıklayabileceğini kuvvetli bir şekilde vurgulamıştır. Bu vurgu ise kaynağını dinden almayan dolayısıyla rasyonel temelli seküler bir ahlâkın ortaya çıkmasına zemin hazırlamıştır. Bununla birlikte onun lâik bir ahlâkı benimsemesinde içinde bulunduğu dönemin önemli bir etkisinin olduğu da göz ardı edilmemelidir. Söz konusu dönem, Sanayi devriminin yaşandığı ve onunla birlikte sömürge politikalarının arttığı bir zaman dilimidir. Nitekim Sanayi devriminin ve onu hazırlayan bilimsel gelişmelerin Bacon’ı nasıl kuşattığı filozofun ismiyle birlikte anılan mottosundan da anlaşılmaktadır. Bu kuşatılmışlık, bilimin bir güç olarak zihinlere yerleşmesindeki ve bilim metodunu ahlâka yansıtmasındaki öncülüğünde rahatlıkla görülebilir. Sanayi devriminin ortaya çıkardığı sosyo-kültürel şartların Bacon’ın düşünceleri üzerinde etkili olması kadar Bacon’ın “bilgi güçtür” anlayışının yarattığı psikolojik hissiyat da sömürgeci politikalarda etkili olmuştur. Sanayi devrimini hazırlayan daha sonra ise ondan beslenerek önemini ve gücünü artıran bilginin bir güç olduğuna yönelik telakki, zihinsel dönüşümü ve bilinç değişikliğini de beraberinde getirmiştir. Artık insan tabiata hâkim ve onu yönetecek güce sahip olduğuna inanıyordu. Bu inançla tabiatı kendi menfaat ve konforu için istediği gibi kullanabileceğine dair bir bilinç geliştirdi. Bu bilinç, beraberinde, ahlâki görüş ve tavırlarda da değişikliğe sebep olmuş ve ahlâklı olmanın amaç ve biçimleri farklılaşmıştır. Buna binaen bilgi sahibi olmak en önemli ahlâki düşünce ve davranış olarak ortaya çıkmış; hakikat ve anlam insanın hemen yanı başında, eliyle dokunup gözüyle gördüğü bu dünyada aranmaya başlamıştır. Bacon’la başlatılan lâik ahlâkın fikri zemini de burada oluşmuştur denilebilir. Bacon’ın dinden bağımsız olarak temellendirmeye çalıştığı lâik ahlâkın tartışmalı yönlerinin yanında şöyle bir olumlu yönünden bahsedilebilir: Günümüzde insanın yaptığı ahlâki kötülüklerin kaynağında dinin olduğu zaman zaman iddia edilmekte hatta tabii ve ahlâki kötülüklerden hareketle insanlar için kötülük isteyen bir Tanrı’nın varlığı iddiaları ileri sürülmektedir. İşte lâik ahlâk bu tür iddiaların ne kadar temelsiz olduğunu göstermek için bir çıkış yolu olabilir. Yani insan iradesinin ürünü gayr-i ahlâki tutum ve davranışların, ahlâki kötülüklerin dine yüklenmesinin ve dinin bu kötülükler sebebiyle suçlanmasının sağlam bir temelden yoksun olduğunun anlaşılmasına lâik ahlâk vesile olabilir. Ahlâk filozofu kimliği ikincil planda kalmış olmakla birlikte din dışı bir ahlâk anlayışını, lâik ahlâkı dile getiren ilk kişi olmasının kazandırdığı öneme binaen Bacon hakkında çalışma yapılmasının gerekliliği açıktır. Böyle bir gerekliliğin neticesinde varlık bulan bu makalede de Bacon’ın ahlâka dair görüşleri, daha çok ikincil kaynaklara başvurularak tasviri bir yöntemle ortaya konulmuştur.
- Published
- 2020
- Full Text
- View/download PDF
13. İnsan Haklarının Etik İle İlişkisi.
- Author
-
ÇİFTÇİOĞLU, Ceylan and BOZKURT, Ömer
- Published
- 2021
- Full Text
- View/download PDF
14. İyi’nin Kuruculuğu ile Değer’in Rehberliği Arasında Ahlak .
- Author
-
Kılıç, Emrullah
- Abstract
Copyright of Eskiyeni is the property of Anadolu Ilahiyat Akademisi and its content may not be copied or emailed to multiple sites or posted to a listserv without the copyright holder's express written permission. However, users may print, download, or email articles for individual use. This abstract may be abridged. No warranty is given about the accuracy of the copy. Users should refer to the original published version of the material for the full abstract. (Copyright applies to all Abstracts.)
- Published
- 2021
- Full Text
- View/download PDF
15. Francis Bacon'ın Lâik Ahlâk Anlayışı.
- Author
-
Torun, Tuğba
- Subjects
RELIGIOUS ethics ,SCIENTIFIC knowledge ,MODERN philosophy ,MORAL reasoning ,BRITISH history ,THEODICY ,PROOF of God - Abstract
Copyright of Cumhuriyet Ilahiyat Dergisi / Cumhuriyet Theology Journal is the property of Cumhuriyet Universitesi, Ilahiyat Fakultesi / Cumhuriyet University, Faculty of Theology and its content may not be copied or emailed to multiple sites or posted to a listserv without the copyright holder's express written permission. However, users may print, download, or email articles for individual use. This abstract may be abridged. No warranty is given about the accuracy of the copy. Users should refer to the original published version of the material for the full abstract. (Copyright applies to all Abstracts.)
- Published
- 2020
- Full Text
- View/download PDF
16. BABANZÂDE AHMED NAİM VE "İSLÂM AHLÂKININ ESASLARI" ADLI ESERİ.
- Author
-
TURGAY, Nurettin
- Abstract
Copyright of Journal of International Social Research is the property of Journal of International Social Research and its content may not be copied or emailed to multiple sites or posted to a listserv without the copyright holder's express written permission. However, users may print, download, or email articles for individual use. This abstract may be abridged. No warranty is given about the accuracy of the copy. Users should refer to the original published version of the material for the full abstract. (Copyright applies to all Abstracts.)
- Published
- 2020
- Full Text
- View/download PDF
17. "Varlık Dağını Delmek": İbnü'l-Arabî'nin Eserleri Esâsında Varlık, Tecrübe ve Ahlâk Açısından Aşk.
- Author
-
Gemuhluoğlu, Zeynep
- Subjects
- *
ANCIENT philosophy , *ETHICS , *LOVE , *METAPHYSICS , *SOUL - Abstract
This study aims to examine the subject of love in the main books of Ibn al-Arabî with respect to existence, experience and ethics. The study also aims to point out the differences between Ibn al-Arabi and Greek and Islamic philosophical schools regarding these topics. In the introduction, the foundations of the Greek philosophy on the subject of love are explored. In the first chapter, the relationship between being and love in Ibn Arabi's main works are examined. Later on, in the second part, the relationship between Heart, Spirit, Soul (Nafs), Hawa, and Reason, and finally, in the third part, the ethical consequences of the relationship between love and experience are studied. [ABSTRACT FROM AUTHOR]
- Published
- 2020
- Full Text
- View/download PDF
18. FÂRÂBÎ İLE İHVÂN-I SAFÂ'NIN SİYASET VE TOPLUM TEORİLERİNİN BULUŞMA NOKTALARI: (Araştırma Makalesi).
- Author
-
AKŞİT, Mirpenç
- Subjects
- *
POLITICAL philosophy , *HUMAN behavior , *ISLAMIC philosophy , *PHILOSOPHERS ,ISLAMIC countries - Abstract
The 10th century of Islamic thought is considered a golden age by historians of civilisation. Philosophers of this period made enormous contributions almost in all intellectual area and famous scholars started to appear in Muslim world. Al-Fârâbî, the well-known and most important philosopher of this period, was the one who thought philosophy in general and political philosophy particularly in Muslim's intellectual atmosphere. Al-Fârâbî and his contemporary scholar Ikhwân Al-Safâ, sought for the best management style in accordance with the human nature and character and their purpose was to find the signals of bringing true happiness into human lives. By placing morality at the centre of political thoughts, they evaluated the concept of politic as an institution that constitutes society and holds them united. The article aims to analyse the mutual points between opinions of Al-Fârâbî and Ikhwân Al-Safâ on the relationship of ethic-societypolitic and attempts to reveal the comprehension and originality of this intellectual era. [ABSTRACT FROM AUTHOR]
- Published
- 2020
19. Bir Osmanlı Aydını Ahmet Mithat Efendi ve Bazı Felsefi Görüşleri.
- Author
-
ÇAYLI, Zafer
- Subjects
PHILOSOPHY of religion ,PHILOSOPHY of education ,ATHEISM ,ISLAMIC civilization ,PHILOSOPHERS - Abstract
Copyright of Çukurova Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi (CUIFD) is the property of Cukurova Universitesi Ilahiyat Fakültesi Dergisi (CUIFD) and its content may not be copied or emailed to multiple sites or posted to a listserv without the copyright holder's express written permission. However, users may print, download, or email articles for individual use. This abstract may be abridged. No warranty is given about the accuracy of the copy. Users should refer to the original published version of the material for the full abstract. (Copyright applies to all Abstracts.)
- Published
- 2019
- Full Text
- View/download PDF
20. Farabi’nin Saadet Nazariyesinin Analiz ve Eleştirisi
- Author
-
Sedat Baran and Muhsin Cevadi
- Subjects
saadet ,fazilet ,ahlak ,iman ,felsefe ,Islam ,BP1-253 ,Islamic law ,KBP1-4860 - Abstract
Farabi’nin saadet nazariyesi hakkında olan bu makalede öncelikle saadetin formsal özelikleri incelenecek ve en üstün iyiliğin saadet olduğu sonucu çıkarılacaktır. Sonraki aşamada ise saadetin asıl unsurları olan teorik, fkri, ameli ve ahlaki faziletler ele alınıp incelenecektir.Yazar, bu makalesinde Farabi’nin saadet nazariyesinin çok kapsamlı nazariyelerden biri olduğu, bu yüzden de bu nazariyenin salt akılcı bir nazariye olarak tefsir edilmesinin doğru olmadığı sonucunu çıkarıp, ayrıca bu nazariyenin bazı problemlerine de değinecektir.
- Published
- 2016
21. Modern Batı Felsefesinde Hayvanın Ahlaki ve Hukuki Statüsü: Descartes versus Bentham
- Author
-
MERKİT, Nuriye
- Subjects
Philosophy ,Felsefe ,Descartes ,Bentham ,insan ,hayvan ,ahlak ,hukuk - Abstract
Bu makalede modern Batı felsefesinde hayvanın ahlaki ve hukuki statüsü Descartes ve Bentham’ın felsefesi üzerinden karşılaştırmalı olarak ele alınmıştır. 17. yüzyılda Descartes’ın hayvan sorununa dair ileri sürdüğü ‘ruhsuz makine’ iddiası hayvanın ahlaki ve hukuki konumunu tartışmalı bir zemine yerleştirmiş ve insan-merkezci anlayışı pekiştirmiştir. İnsan-merkezci anlayış bütün hakları akıl sahibi insana vermekte, akıldan ve ruhtan yoksun olarak kabul ettiği hayvanlar alemine neredeyse hiçbir hak tanımamaktadır. Her ne kadar Descartes veya onun gibi insan-merkezci yaklaşımı benimseyen birçok filozof hiçbir zaman hayvanlara işkenceyi ya da kötü muameleyi doğrudan savunmamış olsa da modern Batı felsefesinde bu yaklaşım hayvanların ahlaki statüleri ve değerleri olmadığı yönünde bir anlayışla sonuçlanmıştır. 19. yüzyılda Bentham’ın hayvanların ‘acıyı duyumsayan varlıklar’ olduğunu ileri sürmesi ve eşit gözetilme ilkesini savunması onların akıl sahibi veya ruhu ölümsüz olan, dolayısıyla da bazı hakları bulunan kişiler olmamalarının kendilerinden daha yüksek türlere yani insanlara hizmet etmek amacıyla var oldukları anlamına gelmediğini göstermek için atılan ilk adım olmuştur. Ancak Bentham’ın felsefesinde eşit gözetilme ilkesi hayvanlara ‘mal ve eşya’ statüsünden başka bir statü tanımamakta, yalnızca onların gereksiz yere acı çekmemelerini sağlamayı hedeflemektedir. Bentham’ın hayvanların ‘ruhsuz makineler’ değil, ‘duyumsar varlıklar’ olduğunu gündeme getirmesi hayvan refahına yönelik olumlu bir gelişmedir, ancak ‘duyarlı olma’ özelliği her hayvanda aynı derecede bulunmamaktadır. Bu nedenle bu yaklaşım tüm hayvanları kapsamamakta ve insanlarla bazı ortak özellikleri olan veya görece insanlara daha çok benzeyen hayvanları diğerlerinden daha değerli kabul etmektedir. Bu bakımdan hayvanın ahlaki ve hukuki statüsü problemine dair Bentham’ın yaklaşımı insanı mihenk taşı olarak kabul eden insan-merkezci yaklaşımdan radikal bir ayrılışı temsil etmemektedir.
- Published
- 2022
- Full Text
- View/download PDF
22. FARABİ VE PLATON FELSEFESİNDE MUTLULUK
- Author
-
KANAT, Masume
- Subjects
Philosophy ,Felsefe ,Farabi ,Platon ,Mutluluk ,Erdem ,İyi ,Ahlak - Abstract
Mutluluk, insan için hayatının her alanında ulaşmak istediği en büyük hedef olarak görülmüştür. Birçok düşünür, mutluluğu, insanın var olduğu andan itibaren aradığı ve bulmak için araçlar edindiği bir unsur olarak değerlendirmiştir. Mutluluk arayışı beraberinde iyi ve kötü olanı ayırt etme olanağı sağlamıştır. Ahlak felsefesinde iyi, eylem olarak ortaya çıktığında erdem olarak tanımlanmış ve erdemler mutluluğun kaynağını oluşturmuştur. Bu açıdan erdem ve mutluluk, toplumların düzenine de yön veren iki unsur olarak tanımlanmıştır. Erdemler yalnızca iyi olan ile değil aynı zamanda bilgi ile de mutluluğa kaynaklık etmiştir. Erdem ve mutluluk ilişkisi bilgi temelli bir yaklaşım meydana getirmiştir. Farabi, temelde erdem ve bilgiyi mutluluğun en yetkin aracı olarak değerlendirerek, ahlak ve siyaset felsefesine dair sistemini bu iki araç üzerinden şekillendirmiştir. Platon ise mutluluğu, idealar kuramına bağlı olarak yüksek iyiye ulaşmak ve ona dair bilgi elde etmekle mümkün görülmüştür. Biz makalede, İslam filozofu Farabi ve Yunan filozof Platon’un mutluluk anlayışlarını aktarmaya çalışacağız.
- Published
- 2022
- Full Text
- View/download PDF
23. Bireysel ve Toplumsal Ahlak Anlayışı (Platon ve Farabi Karşılaştırılması)
- Author
-
KIZILKURT, Ahmet
- Subjects
Philosophy ,Felsefe ,Ahlak ,Platon ,Farabî ,Toplum ,Morality ,Plato ,Society - Abstract
The roles of Plato and Farabi, the most important philosophers of ancient Greek and Turkish Islamic philosophies, are very impor-tant in the expression of the concept of morality and moral un-derstanding. Both philosophers based the concept of morality on good, virtue and happiness. Plato, while describing virtue, states that the soul of the individual consists of three parts. He con-nects virtue to knowledge in his Amplitude Dialogues. Af-terwards, he reconsidered virtue and came to the conclusion that the boundaries between them should be determined. While doing this, he argued that virtue has something to do with reason and knowledge. He stated that only in this way happiness can be achieved. The most important issue in Fârâbî's moral philosophy is happiness. He built his moral philosophy on happiness. Ac-cording to Fârâbî, happiness is the good that a person wishes only for himself, not for obtaining different things. Because man does not have anything greater than happiness that he can achi-eve. Farabi argues that the ultimate goal of people's behavior and efforts is happiness., Ahlak kavramının ve ahlak anlayışının anlatımında antik Yunan ve Türk İslam felsefelerinin en önemli filozofları olan Platon ve Farabi’nin rolleri oldukça önemlidir. Her iki filozof ahlak kavra-mını iyi, erdem ve mutluluk üzerine temellendirmişlerdir. Platon, erdemi tanımlarken bireyin ruhunun üç parçadan oluştuğunu ifade eder. Kendisinin Gençlik Diyalogları’nda erdemi bilgiye bağlamaktadır. Daha sonra ise erdemi yeniden gözden geçirerek aralarındaki sınırların belirlenmesi kanaatine varmıştır. Bunu yaparken erdemin akıl ve bilgi ile ilgisinin olduğunu savunmuş-tur. Ancak bu şekilde mutluluğa ulaşılabileceğini ifade etmiştir. Fârâbî’nin ahlak felsefesinde en çok önem verdiği konu mutlu-luktur. Kendisi ahlak felsefesini mutluluk üzerine kurmuştur. Fârâbî’ye göre mutluluk, insanın farklı şeyler elde etmesi için de-ğil yalnızca kendisi için istemiş olduğu iyiliktir. Çünkü insan, mutluluktan öte ulaşabileceği daha büyük bir şeye sahip değildir. Fârâbî, insanların davranış ve çabalarının en son amacının mut-luluk olduğunu savunmaktadır.
- Published
- 2022
24. Stoa Felsefesinde Ahlaki Bir Model Olarak Doğa
- Author
-
TÜZEN, M. Ahmet
- Subjects
Philosophy ,Felsefe ,Stoacılık ,Doğa ,Fizik ,Ahlak ,Erdem ,Stoicism ,Nature ,Physics ,Moral ,Virtue - Abstract
Bir ahlak felsefesi olmasının yanı sıra kozmosun yapısını inceleyen fiziğe, insanların bu yapı içinde nasıl hareket edeceğini gösteren ahlaka ve fizik ile ahlakı koruduğu için mantığa ayrı bir önem veren Stoacılık, doğaya uygun yaşamı insanın amacı olarak kabul eden bir düşüncedir. Determinist, fizikalist ve teleolojik bir karaktere sahip olan Stoa felsefesinde doğa araştırmasının ana hedefi, salt doğal nedenleri yani olayların ilk nedenlerini öğretirken insana ahlaki yaşama yönelik dersler çıkarmasını sağlamaktır. İnsana özgü akıl, doğaya özgü akla dayandığı için doğa araştırmasında esas olan, insana doğanın aklını tanıtırken kendi aklını keşfetmesini sağlamaktır. Bu anlamda doğa araştırması, filozofların doğaya ilişkin söylemlerine ve yapıtlarına işaret etmesi bakımından felsefi eğitimin başlangıç evresinin bir parçasıdır. Fizikle elde edilen bilginin pratiğe yansıması ise insandaki ahlaki dönüşüme katkı sağlar. Bu çalışmada Stoacıların fizik öğretilerinden hareketle ahlaki yaşamı nasıl temellendirdikleri değerlendirilecektir. Bu bağlamda doğada ve insan yaşamında hâkim olan kozmik veya tanrısal düzenin anlaşılmasının doğaya uyumlu yaşam için bir zorunluluk olduğu görüşleri üzerinde durulacaktır., In addition to being a moral philosophy, Stoicism, which gives a special importance to physics that examines the structure of the cosmos, to morality that shows how people will act within this structure, and to logic, because it protects physics and morality, is a thought that accepts life in accordance with nature as the purpose of man. In Stoa philosophy, which has a deterministic, physicalist, and teleological character, the major goal of nature research is to enable people to learn about moral life while teaching only natural causes, that is, the first causes of events. Since the human-specific mind is based on the nature-specific mind, what is essential in nature research is to enable the human to discover his/her own mind while introducing the mind of nature. In this sense, nature research is part of the initial phase of philosophical education in terms of addressing the discourses and works of philosophers about nature. The reflection of the knowledge gained through physics into practice contributes to the moral transformation in people. In this study, how the Stoics ground the moral life based on physics teachings will be evaluated. In this context, it will be emphasized that understanding the cosmic or divine order that prevails in nature and human life is a necessity for life in harmony with nature.
- Published
- 2022
- Full Text
- View/download PDF
25. İslam Ahlâk Düşüncesinin Ge-lişiminde Filozofların Katkısı
- Author
-
Murat Demirkol
- Subjects
felsefe ,ahlâk ,nefs ,huy ,erdem ,philosophy ,ethics ,nafs ,self ,habit ,virtue ,Philosophy. Psychology. Religion - Abstract
Gerçekte birtakım farklılıklarla birlikte insanlığın ortak değeri ve fiilî bir gerçeklik olan ahlâk, ilmî bir disiplin olma hüviyetine filozofların çalışmalarıyla kavuşmuştur. Filozoflar ahlâkı pratik felsefenin en önemli dalı olarak ele almışlar ve onu geliştirdikleri nefis teorisinden hareketle felsefî bir disiplin halinde ortaya koymuşlardır. İnsanlar arası ilişkilerde vazgeçilmez bir temel işlevi gören ahlâk, nefsin güçleri, huy, erdem, erdemsizlik, yetkinlik, iyilik ve mutluluk kavramları ekseninde felsefî bir temel üzerine oturtulmuş; birey, aile ve şehir halkı şeklinde genişleyen halkalarda nasıl tezahür edeceği dakik bir anlatımla açıklığa kavuşturulmuştur. Bu makalede özellikle Müslüman filozofların ahlâk felsefesinin gelişimindeki katkıları önce sürece bağlı olarak, ardından kavram ve konuları açısından ele alınacaktır.
- Published
- 2014
26. SPINOZA’NIN GEOMETRİK YÖNTEMİNİN DESCARTES’IN MATHESIS UNIVERSALIS PROJESİ VE YÖNTEM ANLAYIŞI BAĞLAMINDA İNCELENMESİ
- Author
-
AYDIN ÇAĞLIYAN, Ebru
- Subjects
Ethics ,Philosophy ,Felsefe ,History and Philosophy of Science ,Spinoza ,Descartes ,geometrik yöntem ,mathesis universalis ,Ethica ,ahlak ,Etik ,Bilim Felsefesi ve Tarihi ,geometrical method ,moral - Abstract
In this study, my aim is to investigate the effect of Descartes' understanding of science and method on Spinoza's geometrical method. Descartes wanted to establish a universal science (mathesis universalis) based on arithmetic and geometry. His ideas about this universal science also shaped his understanding of method. Descartes' idea of mathesis universalis and his understanding of method were also directly effective in shaping Spinoza's understanding of geometrical method. Since I wanted to show how Spinoza's geometrical method was shaped in my work, I examined Descartes' mathesis universalis project and his understanding of method in the First Part. In this context, I discussed his ideas about geometric order. In the Second Part, in order to show the origins of Spinoza's understanding of geometrical method, I discussed Spinoza's works from Tractatus de Intellectus Emendatione, which was influenced by Descartes, to the Ethics in terms of geometrical method. My study aims to show that Spinoza's geometrical method did not emerge suddenly and developed through many stages up to the Ethics, his geometrical method was shaped in time., Bu çalışmada amacım Spinoza’nın geometrik yönteminin Descartes’a dayanan kökenlerini göstermeye çalışmaktır. Descartes aritmetik ve geometriye dayanan evrensel bir bilim (mathesis universalis) kurmak istemiştir. Onun bu konudaki fikirleri kendi yöntem anlayışında da belirleyicidir. Descartes’ın mathesis universalis düşüncesi ve yöntem anlayışı Spinoza’nın geometrik yöntem anlayışının şekillenmesinde doğrudan etkili olmuştur. Çalışmamda Spinoza’nın geometrik yönteminin nasıl şekillendiğini göstermek için Birinci Kısımda Descartes’ın mathesis universalis projesini ve yöntem anlayışını inceledim. Bu bağlamda onun geometrik düzen hakkındaki fikirlerini ele aldım. İkinci kısımda ise Spinoza’nın geometrik yöntem anlayışının nasıl doğduğunu göstermek amacıyla, hala Descartes’ın yöntem konusundaki etkilerinin görüldüğü Aklın Islahı Üzerine Bir İnceleme başlıklı çalışmasından Ethica’ya kadar olan eserlerini araştırmam bağlamında geometrik yöntemin uygulanması bakımından inceledim. Spinoza’nın geometrik yönteminin geçtiği aşamalar onun geometrik yönteminin zaman içinde nasıl gelişip değiştiğini göstermektedir. Spinoza geometrik yöntemle yazma konusunda Descartes’tan ileri gitmiş, her konuda geometrik yöntemin kullanılabileceğini söylemiştir.
- Published
- 2022
27. Looking to Nietzsche's Word 'God is Dead' from Back Window: A Quest for a Loving God
- Author
-
TÜRKAN, Mehmet
- Subjects
Philosophy ,Felsefe ,Tanrı ,sevgi ,ateizm ,ahlak ,nihilizm ,God ,love ,atheism ,morality ,nihilism - Abstract
Öz (tr)Nietzsche düşünce tarihinin en ünlü sözlerinden biri olan "Tanrı öldü" sözünü ilkin Şen Bilim'de kullanır ve daha sonra ifadeyi yoğun bir biçimde Böyle Buyurdu Zerdüşt adlı eserinde insanlığın içine düştüğü ahlaki ve kültürel durumu kodlamak için bir metafor olarak kullanır. "Tanrı öldü" sözü insanın içine düştüğü dekadans ahlakın nedeni ve aynı zamanda sonucu olan nihilizmin son merhalesini kodlayan bir metafordur. Metafordur, zira bir filozofun ateizmi benimsemek için Nietzsche'nin yaptığı gibi, Hristiyan teolojisinin bu kadar ayrıntılı bir tartışmasına ihtiyacı yoktur. Nietzsche'nin "Tanrı öldü" sözünün nispeten doğru bir yorumuna ulaşmak için onun yazım sanatına nasıl başvurduğuna dair bir ufkun okumaya eşlik etmesi gerekir. Lakin Nietzsche metinleri mecazlardan yalıtılmış, yalın, analitik bir dil olmanın ötesinde, yoğun bir metaforik ifadeler barındıran ve yer yer şiirimsi özellikler kazanan bir dille yazılmıştır. Öte yandan düşüncelerini tamamlanmış bir resim olarak da sunmaz, aksine metinlere parçalar halinde dağılmış ve tamamlanması gereken bir puzzle gibi sunar. Nietzsche'nin bu ifade tarzı iç/düşünce dünyasındaki kaotik kaynamanın bir dışa vurumu olarak da ele alınabilir. Bu anlamda filozofun eserleri, okuyucuya geniş bir yorum alanı açarak okuyucuyu adeta içine çeker. Nietzsche'yi günümüzde bu kadar yoğun ilgiye mazhar kılan şey yıkıcı düşünceleri olduğu kadar okuyucuya geniş yorum alanı açan bu ifade tarzıdır. Makalede bu varsayım doğrultusunda, Nietzsche'nin "Tanrı öldü" sözünün doğrudan anlamının ötesine işaret eden bir metafor olduğu ileri sürülecek ve ölen Tanrı'nın esasen Yahudi/Hristiyan, Pavlus'un ve rahiplerin hınç ve intikam Tanrısı olduğu düşüncesine bir temel aranacaktır. Bu minvalde Nietzsche'nin katolik bir ateist olmadığı, ateizmi bir maske olarak kullandığı vurgulanacak ve Nietzsche metinlerinde bu maskenin düştüğü anların izi sürülecektir., Öz (en)"God is dead," one of the most famous sayings in the history of thought, was first uttered by Nietzsche in his work 'The Gay Science.' Later, Nietzsche elaborated on the saying, which he used as a metaphor to encode the moral and cultural situation that humanity fell into, in his work 'Thus Spoke Zarathustra.' The saying "God is dead" is a metaphor that encodes the final stage of nihilism, which is both the cause and the result of the decadence morality that man has fallen into. It is indeed a metaphor, for a philosopher does not need such a detailed discussion of Christian theology, as Nietzsche has undertaken, merely to adopt atheism. In order to reach a relatively accurate interpretation of Nietzsche's word "God is dead,"a horizon regarding how the philosopher resorts to the art of literature must accompany our reading. Nietzsche has written his texts using a language that is full of metaphorical expressions, which sometimes gains poetical characteristics. Namely, his language goes beyond an analytical one isolated from metaphors. On the other hand, he does not present his thoughts as a complete picture. Instead, he presents them like a puzzle whose pieces are scattered across various texts and need to be put together. This writing style of Nietzsche can also be considered an expression of the chaotic boiling of his inner world. In this sense, the works of the philosopher open up a wide field of interpretation for the reader, almost immersing the reader in themselves. The reason why Nietzsche draws such a deep interest today is not only his destructive thoughts but also this style, which opens up a wide field of interpretation for the reader. In line with this assumption, the article will suggest that Nietzsche's word "God is dead" is a metaphor that goes beyond its literal meaning.Moreover, it will look for a basis for the idea that the God that has died is fundamentally Paul's and priests' Judeo/Christian God of ressentiment and revenge. In this context, the article will highlight that Nietzsche is not a Catholic atheist and that he merely uses atheism as a mask. In addition, it will trace the moments when this mask falls off in Nietzsche's texts.
- Published
- 2022
28. AHLAKİ RÖLATİVİZM ELEŞTİRİSİ.
- Author
-
YILDIZ, Ahmet
- Abstract
Ethical relativizm is an aproach which deny objectivitiy and universality of moral truths and rules and which argues for their relativity to individuals or societies. This approach is maintained by many peoples and seen obviously true by them. The most common two arguments provided to support ethical relativizm are the argument from individual or cultural disagreements on ethical issues and argument from the opinion that relativizm supports tolerance. In this work we tried to argue for that ethical relativizm is not justified by showing that these arguments which are presented to support relativizm aren't sound or cogent and by pointing the other problems that ethical relativizm will confront. Ethical relativizm, as a theory about sources of moral principles and truths, imply that the sources of these principles and truths are person or society/culture. So ethical relativizm argues that these principles and truths don't have objective and universal validity, they have only a validity relative to a person or society. In this case there are two basic kinds of relativizm, as subjective relativizm and cultural relativizm. One of the most famous arguments in favor of this approach is argument from disagreements between people's and society's moral codes and practices. The other famous argument is argument reasoning from the view that ethical relativizm will make better results in terms of tolerance. There are different versions of first argument. When this argument is presented as an argument reasoning from the presence of different moral beliefs and practises between persons or societies to the conlusion that morality is relative directly, it is obvious that this argument is not sound. Because it is obvious that the presence of different beliefs on a subject doesn't prove by itself that there isn't any objective truth on this subject. Moreover, it can be said that this argument is exaggerating the diffirences between people's and society's moral beliefs and practices, thus it missed the fact that people and societies are in fact agreeing on many moral beliefs and practises. The other version of this argument is reasoning from the view that the best explanation of the presence of these moral differences is provided by ethical relativizm. It can be said that this version of the first argument is not cogent. Because the presence of these different moral beliefs and practices can be explained on an objective ethical theory. In addition, for evaluating a moral theory's success, it is more reasonable to investigate a theory's capability of explaining many of moral facts, not its capability of explaning only one fact. In this regard it can be said that ethical relativizm can't explain many moral facts whose being is intuitively clear and that ethical relativizm is not succesful. Another argument offered in favor of ethical relativizm is reasoning from the view that ethical relativizm makes better results in terms of tolerance to different moral beliefs and practices; that objective approaches will make bad results in terms of tolerance. However, ethical relativizm doesn't guarantee the tolerance and it can not reasonably argued that an objective moral approach will necessarily or more probably lead to intolerance. Because a relativist might try to insist his beliefs on others for different reasons and an objectivist might take tolerance as an universal virtue and so might be tolerant to different moral beliefs and practices of others. In addition to unsoundness or uncogentness of the arguments provided in favor of ethical relativizm, there are other problems this approach might face. For example: ethical relativizm would assume the infallibility of person or society which it sees as source of moral principles, so would accept everything approved by this person or society as morally acceptable. This means that person or societies are uncritizable. But it is obvius that this idea is not reasonable. Moreover, for ethical relativizm, ethical truth will be relative to time as well as to person and society. So the same thing will have different moral values with the change in the attitudes of people or society, without any change in its inherent factual characteristics. But it is not reasonable that the same thing would be morally right some time ago and became morally wrong after some time according to attitudes of person or society without any factual changes. In addition, ethical relativizm can not sufficiently explain normativity of moral beliefs and codes, in other words it can not explain their capability of giving good, morally justifying reasons for actions. Because any action which is done only because of arbitrary acceptance or approvement will not be justified. If it is argued that this acceptance or approvement is not arbitrary but there are morally justifying reasons behind them, then it would be accepted that there are moral truths independent from acceptance or aprovement of person or society. But this acceptance would not be coherent with ethical relativizm. [ABSTRACT FROM AUTHOR]
- Published
- 2018
- Full Text
- View/download PDF
29. The Dark Knight Filmindeki Joker Karakterinin Nietzsche’nin Üstinsanı Olarak İncelenmesi
- Author
-
Çağan Bir
- Subjects
güç i̇stenci ,lcsh:Philosophy (General) ,nihilizm ,Sanat ,lcsh:Motion pictures ,General Medicine ,Philosophy ,Felsefe ,ahlak ,üstinsan ,lcsh:PN1993-1999 ,lcsh:B1-5802 ,Üstinsan,Ahlak,Joker,Güç İstenci,Nihilizm ,joker ,Art - Abstract
Çalışmada, The Dark Knight (Kara Şövalye, Christopher Nolan, 2008) filmindeki Joker karakteri ve Nietzsche’nin üstinsan anlayışının benzerliği gösterilecektir. Bu bağlamda Nietzsche’nin felsefesinin temelleri ve Joker’in eylemleri/düşünceleri arasındaki doğrudan paralellikler ortaya konacaktır. Nietzsche’ye göre toplum öncesi efendilerin en büyük özelliği mesafe pathosudur ve diğer insanları araç olarak görmeleridir. Joker için diğer insanlar tamamen araçtır. Nietzsche’ye göre hakikat yoktur, insanlar ahlaki değerlerin gerçek olduğuna inanabilmek için hakikatler uydururlar. Yaşam güç istencidir. Değer sistemlerinin temelinde anlamsızlıktan, acıdan kaçma isteği, bir avuntu arayışı vardır. Ancak hepsi yaşamı değersizleştirir ve nihilizmin taşlarını döşerler. Joker’in bütün çabası insanlara bu anlamsızlığı göstermektir. O yüzden sürekli “neden bu kadar ciddisin?” diye sorar. Ahlakın altında insanların güç istençleri yatar. Kendilerini kandırırlar. Joker insanlara bu ikiyüzlülüklerini göstermeye çalışmaktadır. Nietzsche için adalet; eşitlik değil, güçlü ve güçsüzün ortaya çıkmasıdır. Kaos bunu sağlayan şeydir. Joker de kaosu adil olarak görmektedir. Joker hem yıkıcıdır hem de değerleri yeniden değerlendirmektedir. Joker varolan toplumsal değerleri önemsememekte, acıdan kaçmamakta ve sürekli tehlikeye atılmaktadır. Acıdan kaçmaması, yaşamı bir bütün olarak olumlaması (Dionysoscu Evet) bir üstinsan tavrıdır. Joker geçmişini herkese farklı anlatır çünkü Nietzsche’ye göre üstinsan belleğinin ağırlığından kurtulmuştur. Bengi dönüş öğretisine göre herhangi bir anın oluşması için sonsuzluk gerekmiştir. Tek bir anı olumlamak oluşu bütünüyle olumlamak demektir. Oluş olumlandığında ise insan; zihnini geçmişte bırakan hınç, vicdan azabı, pişmanlık gibi onu edilgin ve tepkisel kılan bütün duygulardan kurtulacaktır. Çileci idealin temsilcisi düşmanı Batman’i öldürmek istememesinin sebebi de bengi dönüş gereği rakibinin aslında hep geri gelmesidir. Batman sürünün değerlerinin koruyucusu çobandır.
- Published
- 2020
30. Ahlaki Bilinç Oluşturma Açısından Teolojik Önermeler
- Author
-
Rabiye Çetin
- Subjects
Morality ,Religion ,Philosophy ,Theological Propositions ,Metaphysical.Propositions ,Ahlak ,Din ,Felsefe ,Teolojik Önerme ,Metafiziksel Önerme ,Philosophy. Psychology. Religion ,Moral theology ,BV4625-4780 - Abstract
İnsanın ve insan davranışlannın olduğu her yerde ve durumda ahlak zorunlu olarak vardır. Ahlak ve ahlaki eylemin neliği felsefe ve dinin ortak konusunu oluşturur. Felsefe ve din, ahlak konusunda insana uyması ve kaçınması gereken ahlaki değerler sunan bu iki alandır. Bu alanlar arasındaki temel fark, sunduldan ahlaki değerler bakımından değil, söz konusu değerleri elde etme yöntemlerinden kaynaklanır. Felsefi düşüncede ahiakın kaynağı akıl, sezgi, duyu, haz, korku gibi terimler iken, din ile temellendirilen ahlak teorilerinde temel hareket noktası Tann'nın varlığı ve O'nun gönderdiği mesajdır. Özellikle ilahi dinlerin merkezinde insanın ahlaki olarak eğitilmesi bulunmaktadır. Her iki alan da insanda davranış değişikliği gerçekleştirmeyi hedeflediği için değer yüklü ifadeler kullanır. Bu ifadeler önerme şeklinde sunulmaktadır. Felsefe, ahlaka ilişkin metafiziksel öneoneler koyarken din, teolojik önermelerle insanda ahlaki bilinç oluşturmaya çalışmaktadır. Bu çalışmada ahlaka ilişkin teolojik önermeler, bu önermelerin işlevi ve metafiziksel önermelerde~ farkı ele alınacaktır
- Published
- 2015
31. Farabi'nin Saadet Nazariyesinin Analiz ve Eleştirisi.
- Author
-
CEVADİ, Muhsin and BARAN, Sedat
- Abstract
Farabi'nin saadet nazariyesi hakkında olan bu makalede öncelikle saadetin formsal özelikleri incelenecek ve en üstün iyiliğin saadet olduğu sonucu çıkarılacaktır. Sonraki aşamada ise saadetin asıl unsurları olan teorik, fikri, ameli ve ahlaki faziletler ele alınıp incelenecektir. Yazar, bu makalesinde Farabi'nin saadet nazariyesinin çok kapsamlı nazariyelerden biri olduğu, bu yüzden de bu nazariyenin salt akılcı bir nazariye olarak tefsir edilmesinin doğru olmadığı sonucunu çıkarıp, ayrıca bu nazariyenin bazı problemlerine de değinecektir. [ABSTRACT FROM AUTHOR]
- Published
- 2016
32. Ş. TEOMAN DURALI DÜŞÜNCESİNDE METAFİZİKTEN MAKİNAYA BATI MEDENİYETİ.
- Author
-
DAĞ, Ahmet
- Abstract
Copyright of Felsefe ve Sosyal Bilimler Dergisi (FLSF) is the property of Felsefe ve Sosyal Bilimler Dergisi (FLSF) and its content may not be copied or emailed to multiple sites or posted to a listserv without the copyright holder's express written permission. However, users may print, download, or email articles for individual use. This abstract may be abridged. No warranty is given about the accuracy of the copy. Users should refer to the original published version of the material for the full abstract. (Copyright applies to all Abstracts.)
- Published
- 2016
33. EBU BEKİR RAZİ VE ÜÇ TEMEL ERDEM-DEĞER EĞİTİMİ AÇISINDAN BİR OKUMA.
- Author
-
AKYOL, AYGÜN
- Abstract
Values education is very important element in every society. Relationship of person, family and society are shaped here. Communication within the family has become a more important issue today. In our time is changing the traditional social structure and values. We should be careful about the protection of moral values, threfore strengthen the philosophical and theoretical readings. Should be prepared for new situations and renew ourselves. According to Islamic Philosophers man's happiness depends on the harmony of soul and body. For this reason be considered as a whole, consisting of the human spirit and body. Islamic Philosopher, Ebu Bekir erı-Rhazi, explains that how to be achieved this moral attitude in his studies. Philosopher was recommended to us about attitudes within the family and in society. Also Ebu Bekir er-Rhazi touched upon the issues to be considered in raising their children. Philosopher's opinion shows that importance of the family in our tradition. [ABSTRACT FROM AUTHOR]
- Published
- 2015
34. ŞAHSİYET VE AHLÂK FELSEFESİ.
- Author
-
KALA, MUHAMMET ENES
- Abstract
It can be considered that person's becoming personality means that s/he has both internal and external coherence and integrity. It may also be said that this pursuit can be understood by values such as true, good and beautiful. Personality refers that the values, which person takes them in the central, spreads out and embodies. It may be defended that the way of being properly discovered and built of values should be thought together with intrinsic and transcendental factors. Finally, in the paper, it shall be tried to justify that person's becoming personality refers to sincere living for investigation of integrity, harmony and reconciliation of body and spirit, individual and community, internal factor and transcendental factor. [ABSTRACT FROM AUTHOR]
- Published
- 2015
35. GAZÂLÎ'NİN İLMÎ MİRASI ÜZERİNE DÜŞÜNCELER.
- Author
-
KOCA, ÖZGÜR
- Abstract
Copyright of Conservative Thought / Muhafazakar Düşünce is the property of Muhafazakar Dusunce Dergisi and its content may not be copied or emailed to multiple sites or posted to a listserv without the copyright holder's express written permission. However, users may print, download, or email articles for individual use. This abstract may be abridged. No warranty is given about the accuracy of the copy. Users should refer to the original published version of the material for the full abstract. (Copyright applies to all Abstracts.)
- Published
- 2015
36. Schopenhauer’da Ahlak ve Özgürlük İlişkisi
- Author
-
M. Ahmet Tüzen and Tüzen, M. Ahmet
- Subjects
Freedom ,Will ,Schopenhauer,Morality,Freedom,Will,Being ,Schopenhauer ,[No Keywords] ,Being ,Varlık ,Schopenhauer,Ahlak,Özgürlük,İsteme,Varlık ,Morality ,Philosophy ,Felsefe ,Ahlak ,İsteme ,Özgürlük - Abstract
Varlığın özünün isteme olduğunu düşünen Schopenhauer, ahlak ve özgürlüğü, insan ve varlık arasında bağlantı kurarak ele alır. Bu bağlamda sonsuz çeşitlilikte kendini dışa vuran, başı-sonu olmayan, evrensel ve bilinçsiz bir güç olan isteme, deneyim dünyasında hiyerarşik bir ontolojiyi ortaya çıkarır. İçinde yaşanılan bu dünya, istemenin tasarımının asgari ifadesinden, istemenin tasarımının en etkili ifadesi olan insana kadar uzanan bir bütünü ifade eder. Bu bütün içerisinde formlar aynı kalırken onları örneklendiren bireyler sürekli ölüp gider; bu nedenle deneyim dünyası acı ve yıkımla karakterize olur. Varlığı bu şekilde çatışma ve savaş içerisinde değerlendiren Schopenhauer’a göre bütün olumsuzlukların kaynağında isteme bulunur. İstemenin tatmin edilemeyen amaçsız yönelim ve çabası bütün bir hayatın kendisinde olduğu gibi insan yaşamında da acıya sebep olur. Schopenhauer’ın ahlak ve özgürlük kavrayışı bu pesimist yaklaşımından çıkar. Bu çalışmada, istemenin ontolojik analizinden hareketle Schopenhauer’ın ahlak ve özgürlüğü nasıl temellendirdiği değerlendirilecektir. Aynı zamanda bu temellendirmenin analizi, ahlak ve özgürlük arasında kurulan bağlantıyı açığa çıkarmayı hedeflemektedir., Thinking that the essence of being is the will, Schopenhauer deals with morality and freedom by establishing a connection between human and being. In this context, the will, which expresses itself in an infinite variety of ways, has no beginning and end, and has a universal and unconscious character, reveals a hierarchical ontology in the world of experience. This world we live in represents a whole that extends from the minimum expression of the design of the will to the human being, which is the most effective expression of the design of the will. While the forms remain the same in this whole, the individuals who exemplify them die constantly; hence the world of experience is characterized by pain and destruction. According to Schopenhauer, who evaluates being in conflict and war in this way, the will is the source of all negativities. The unsatisfied aimless orientation and effort of the will causes suffering in human life as well as in the whole life itself. Schopenhauer's conception of morality and freedom derives from this pessimistic approach. In this study, starting from the ontological analysis of the will, how Schopenhauer grounds morality and freedom is evaluated. At the same time, the analysis of this grounding aims to reveal the connection established between morality and freedom.
- Published
- 2021
37. Perspective change in morality: The determination of civil society in 18 th centruy
- Author
-
Kılıç, Emrullah
- Subjects
Philosophy ,Felsefe ,Ahlak ,Sekülerleşme ,Sivil toplum ,Secularization ,Morality ,Civil society - Abstract
Ahlaki iyinin ne olduğuna ve onun nasıl bir toplumsal örgütlenme biçiminde yaşanması gerektiğine dair temellendirmeler 18. yüzyıldan itibaren dönüşüme uğramıştır. Kadim dönemde metafiziksel hakikat üzerinden önceden belirlenen tasarım ve normlarla, siyasal örgütlenme modeli ile oluşturulan ahlaki hayat, 18. yüzyıldan itibaren sivil toplum modeli ile yeniden inşa edilmiştir. Yeni durumla ahlaki iyi, öznellik ve olumsallıkla insanın ihtiyaç, talep ve yönelimleri doğrultusunda temellendirilmiştir. Kendiliğinden oluşan seküler bir düzeni karakterize edilen söz konusu yapılanma ile toplumsal hayatın belirlenimi de el değiştirmiştir. The justifications on what ethical good is and what kind of social organization should be experienced in ethical good have been transformed since the 18th century. The ethical life, which was created with the political organization model with predetermined designs and norms based on metaphysical truth in the ancient period, has been reconstructed with the model of civil society since the 18th century. With the new situation, the ethical good is based on subjectivity and contingency in line with human needs, demands, and orientations. The determination of social life has also changed hands with this str
- Published
- 2020
38. AHLAK FELSEFESİ EKSENİNDE GÜNAH KAVRAMI.
- Author
-
OCAK, Hasan
- Abstract
Copyright of Mutefekkir, Faculty of Islamic Sciences is the property of Aksaray University, Faculty of Islamic Sciences and its content may not be copied or emailed to multiple sites or posted to a listserv without the copyright holder's express written permission. However, users may print, download, or email articles for individual use. This abstract may be abridged. No warranty is given about the accuracy of the copy. Users should refer to the original published version of the material for the full abstract. (Copyright applies to all Abstracts.)
- Published
- 2014
- Full Text
- View/download PDF
39. Epistemolojik Bağlamda Felsefe-Din İlişkisinin Rasyonalitesi ve Felsefî Temelleri.
- Author
-
DEDEOĞLU, Münir
- Abstract
In history of philosophy, there are several explanations of emergence of religion as a social phenomenon. It is the case that there are those who connect religion to society, whereas there are those who connect religion to God who is absolute and trancendantal being. Philosophy is a form of intellectual activity which is similar to humanitarian initiatives such as science and art. There is a difficulty in the absence of a credible definition of philosophy. However, it is the conclusion which provides a continuation with a dynamic and developing duration. Philosophical thinking began on man's true nature, its meaning and the origin and structure of the universe. When people start thinking about it, necessarily, they would have to also obtain information on religion. In these answers, you can find religious belief and mythology of the society to which they belong. From this point of view, all these problems are originally the problems of the field of philosophy. However, when we think about in this issue of philosophy, we must not forget that we also attempt to criticize the basic issues of religion. [ABSTRACT FROM AUTHOR]
- Published
- 2014
- Full Text
- View/download PDF
40. The From Freedom of Will to Freedom of Action: Freedom According to Kant
- Author
-
Elif Çetinkıran Balcı
- Subjects
eylem ,saf akıl ,practical reason ,Etik ,özgürlük ,Hukuk ,Felsefe ,will ,Social ,ahlak ,yasa ,AZ20-999 ,law ,Sosyal ,H1-99 ,kant ,pratik akıl ,Kant,pure reason,practical reason,freedom,moral,law,will,action ,Kant,saf akıl,pratik akıl,özgürlük,ahlak,yasa,isteme,eylem ,moral ,Social sciences (General) ,pure reason ,isteme ,freedom ,action ,History of scholarship and learning. The humanities ,Geriatrics and Gerontology - Abstract
Özgürlük kavramı, Kant’ın pratik felsefesine damga vurmuş önemli bir kavramdır. Özgürlük kavramınabüyük önem veren Kant, bir toplumunilerlemesinin o toplumdaki özgürlüğün ne ölçüde yayılıp geliştiğine bağlı olduğunubelirterek özgürlüğü insan türününve tarihinin başat idesi olarakbelirlemiştir. Kant gerek etik gerekse politik görüşlerinde, özgürlüğü kendisine ölçü olarak alarak görüşlerini bu kavram çerçevesinde geliştirmiştir. Kant ahlak metafiziğini etik ve hukuk olarak ikiye ayırırkenhem etik hem de hukuk alanındaözgürlüğü temele yerleştirmiştir. Kant’ın felsefesinde özgürlük kavramı, onun ahlak felsefesinden hukuk ve politik felsefesine doğru bir gelişim göstermiştir. Özgürlüğü ahlaksal bağlamda isteme ile ilgisinde, hukuksalalanda ise eylemlerimizle ilgisinde ele Kant, özgürlüğünher iki alanda da nasıl gerçekleştiğini aydınlatmaya çalışmıştır. Ahlakalanında özgürlüğü içsel anlamda elealan Kant, ahlaki özgürlük görüşünüahlak yasası bağlamındaele alıp temellendirmiştir. Ahlak yasası dışarıdanbir zor ve dayatmaolmaksızın kişininkendi aklının koyduğu bir yasadır vekişinin istemelerini bu yasayagöre belirlemesi kişininiçsel özgürlüğünü oluşturmaktadır. Hukuk alanına gelindiğinde ise özgürlük içsel alanla ilgili olmayıp kişinin başkalarını etkileyen davranışlarıyla, yani kişinineylemlerinin dışsal ve hukuksal boyutuyla ilgilidir ve hukuksalalan her zaman bir dışsal zorlamayıda beraberinde getirir.İçsel özgürlük dışsal hiçbir zorlamayıbarındırmazken, dışsal özgürlükise belli bir düzeyde zorlamayadayanmak zorundadır. Bu çalışmada, Kant’ın bahsettiğibu iki tür özgürlükgörüşünün neliğinive bunların birbiriyle ilgisini ortayakoymak amaçlanmaktadır., The concept of freedom is an important concept imprinted on Kant's practical philosophy. Kant, a philosopher who is passionate about freedom, stipulated freedom as the dominant idea of human species and history, stating that the progress of a society depends on the extent to which freedom in that society has spread and developed. Kant improved his views on this concept by taking freedom as a measure for both his ethical and political views. Kant has placed freedom on the basis of the fields of both ethics and law while classifying the metaphysics of ethics as ethics and law. The concept of freedom in Kant's philosophy has made progress from his moral philosophy towards legal and political philosophy. Kant tried to elucidate how freedom occurs in both ethics and legal fields by considering freedom in relation to the will in the ethical concept and to our actions in the legal field. Kant, who considers freedom in the field of ethics in an internal sense, has devised and based his view of ethical freedom in the context of moral law. Moral law is a law without any exterior force and compulsion, which is made by the individual’s own mind, and the individual determining his/her wishes according to this law creates the individual’s inner freedom. When it comes to the field of law, freedom is not related to the inner self, but to the behaviour that affects others, that is to say, the external and legal dimension of the actions of the person, and the legal field always comes with an external force. External freedom has to rely on a certain level of coercion, while inner freedom does not have any external constraints. This study, aims at revealing the clarity of Kant’s two types of views of freedom and their relation to each other.
- Published
- 2018
- Full Text
- View/download PDF
41. İSLAM AHLAK FELSEFESİNDE DEĞERLER EĞİTİMİ.
- Author
-
AKYOL, Aygün
- Subjects
FAMILY research ,FAMILY communication ,SOCIAL structure ,MORAL attitudes ,MUSLIM philosophers ,MIND & body - Abstract
Copyright of Conservative Thought / Muhafazakar Düşünce is the property of Muhafazakar Dusunce Dergisi and its content may not be copied or emailed to multiple sites or posted to a listserv without the copyright holder's express written permission. However, users may print, download, or email articles for individual use. This abstract may be abridged. No warranty is given about the accuracy of the copy. Users should refer to the original published version of the material for the full abstract. (Copyright applies to all Abstracts.)
- Published
- 2013
42. DİNLERDEKİ KOZMOGONİK ve ESKATOLOJİK ANLATILAR BAĞLAMINDA AHLAKI ANLAMLANDIRMAK.
- Author
-
ADIBELLİ, Ramazan
- Subjects
- *
ESCHATOLOGY , *CREATION , *COSMOGONY , *ETHICS research , *POSITIVISM - Abstract
This study deals with the story of the fall of morality which in today's modern world having broken with its roots has become arbitrary and devoid of absolute value and has in many ways lost its sense. Secular moral understanding has emerged in parallel with the transformation in the western world of homo religiosus into profan man. Naturally this understanding reflects of the transformation of profan man and his state of mind. The purpose of this study is to evaluate from the perspective of Religious Science the concept of morality by explaining its existential value in relation to the cosmogonical and eschatological myths. Cosmogonical and eschatological narratives make human existence meaningful by make sense to the basic questions of knowing why man exists and why he is mortal. It appears that the moral concepts of the religious systems that offer a holistic view concerning both the creation i.e. cosmology and eschatology i.e. the mode of post mortem existence has an intrinsic unity. [ABSTRACT FROM AUTHOR]
- Published
- 2011
43. BİR AHLAK FELSEFESİ PROBLEMİ OLARAK ERDEM KAVRAMıNA YÜKLENEN ANLAMıN İLKÇAğ'DAN ORTAÇAğ'A EVRİMİ.
- Author
-
OCAK, Hasan
- Subjects
ETHICS ,PHILOSOPHY ,VIRTUE ,PHILOSOPHERS ,RELIGION & ethics ,REASON ,RELIGION - Abstract
Copyright of Felsefe ve Sosyal Bilimler Dergisi (FLSF) is the property of Felsefe ve Sosyal Bilimler Dergisi (FLSF) and its content may not be copied or emailed to multiple sites or posted to a listserv without the copyright holder's express written permission. However, users may print, download, or email articles for individual use. This abstract may be abridged. No warranty is given about the accuracy of the copy. Users should refer to the original published version of the material for the full abstract. (Copyright applies to all Abstracts.)
- Published
- 2011
44. AHLÂKİ NORMLARIN ONTOLOJİK KAYNAĞI ve EPİSTEMOLOJİK DEĞERİ BAĞLAMINDA DİN/TANRI-AHLÂK İLİŞKİSİ.
- Author
-
Akdemir, Ferhat
- Published
- 2009
45. The effects of politicaland social structure of al-Ghazâli’s period on his intellectual development
- Author
-
Yılmaz, Muhammet Fatih and Ağırman, Ferhat
- Subjects
Logic ,Kalam ,Eş’arî ,Ghazâli ,Kelam ,Ashari ,Morality ,Tasavvuf ,Seljuks ,Abbasid ,Philosophy ,Abbâsî ,Felsefe ,Sufism ,Selçuklu ,Ahlak ,Mantık ,Gazâlî - Abstract
Gazâlî İslam Düşünce Tarihinde gerek kendisinin gerekse içinde yaşamış olduğu toplumun krizlerine çözüm arayan, bunu da geliştirmiş olduğu düşünsel metotlar ve sofistik mülahazalar ile ister fiilî ister yazılı olarak sunan, zamansal ve mekânsal tüm kısıtları kendi ekseninde aşmış bir fenomendir. O, ihtiyaçları karşılayabilmek ve çözüme ulaşabilmek için tüm bilgi birikimiyle bilimsel disiplinler arası bir mevzide konuşlanmış, sahadaki tüm müktesebâta entelektüel bir meydan okuma gerçekleştirmiştir. Temsil ve mücadelesinde Eş’arî kelâmını, mantık felsefesini ve tasavvuf ahlâkını birer araç olarak, ustalıkla kullanır. Hepsinin temeline ise aklı -ortak bir zemin olarak- inşâ etmek ister. Bu çalışmada çağının ve coğrafyasının en mühim siyasal ve sosyal misyonunu üstlenmiş olan Gazâlî’nin fikrî terakkîsinin ve medeniyet tahayyülünün oluşumu ve gelişimi incelenmektedir. Bunu gerçekleştirirken de Abbâsî Hilâfeti ve Büyük Selçuklu Sultanlığı’nın hem sosyo-politik hem de siyasal sistemine dair karakter ve kimlik tespitine yönelim tercih edilmiştir. Bu amaçla kişiye, dönemine ve temas ettiği meselelere dair eserler kaynak alınmış, Gazâlî’nin bizzat te’lif ettikleri ise öncelenmiştir. Netice itibariyle Gazâlî düşüncesinin her şart ve ortamda bekâ-ı devlet ülküsü doğrultusunda şekillenen bir devlet aklı olarak tekâmül ettiği sonucuna varılmaktadır. Yine bu çalışma vasıtası ile halen geçerliliğini koruyan problemlere dair Gazâlî döneminde yaşanan tartışmalardan elde edilen tecrübî bilgilerin günümüz dünyasına olası yapıcı ve somut etkilerinin okuyucu tarafından gözlemlenebilmesi de ayrıyeten hedeflenmiş bulunmaktadır. In the History of Islamic Thought, Ghazâli is a pioneer seeking solutions for the crises of his own or the ones of the society he lived in, presenting these solutions verbally or in written via intellectual methods and sophisticated remarks he developed. He has gone beyond all the time and location limitations on his own axis. Deployed in an interdisciplinary position with his fund of knowledge to meet the needs and reach the solution, he intellectually challenged all the body of knowledge in the field. He uses the kalams (islamic theology) of Ashari, the philosophy of logic and the morality of sufism expertly as tools in his representation and struggle. What he wants is to build mind as a foundation under all of these as a common ground. In this study, the formation and development of intellectual progress and apprehension of civilization of Ghazâli’s who undertook the most important political and social mission of his time and location were analyzed. Rather than the preferred tendency in this study is towards character and identity determination regarding the socio-political and political system of Abbasid Caliphate and Great Seljuk Empire. For this purpose, works related to the person, his era and the issues he mentioned were used as reference. The works Ghazâli’s compiled were prioritized. Consequently, it can be concluded that Ghazâli’s thinking evolved as reason of state shaped in accordance with continuity of the state under all circumstances and in all settings. It is also among the aims of this study to make the reader observe the constructive and concrete effects of the experiential knowledge obtained from the discussions made during the period of Ghazâli in the problems that continue to exist from past to today.
- Published
- 2020
46. Felsefe, din ve ahlak ilişkisinin erdem kavramı çerçevesinde analizi
- Author
-
Bayraktaroğlu, Hilal, Özcan, Zeki, Bursa Uludağ Üniversitesi/Sosyal Bilimler Enstitüsü/Felsefe ve Din Bilimleri Anabilim Dalı/Din Felsefesi Bilim Dalı., and Felsefe ve Din Bilimleri Anabilim Dalı
- Subjects
Religion ,Ethics ,Philosophy ,Felsefe ,Din ,Ahlak ,Erdem ,Mutluluk ,Happines ,Virtue ,Reason ,Morality ,Akıl - Abstract
Din ve ahlak ilişkisi geçmişten günümüze, daimî olarak tartışılan ve farklı farklı görüşler ortaya konulan bir konudur. Bu sebepledir ki sözünü ettiğimiz geniş kapsamlı konuyu erdem kavramı çerçevesine alarak inceledik. Zira erdem kav-ramı ahlâkî sistemlerde bazen araç bazen amaç olarak belirlenen önemli bir kavram olarak görülmüştür. Çalışmamızı erdem kavramı çerçevesine alarak şunu amaçladık: Din ahlak ilişkisinde ahlakın kaynağı akıl yani felsefî düşünce olduğunda nasıl bir ahlaki sistem ortaya çıkar ve ahlak din ile ilişkilendirildiğinde nasıl bir ahlakî sistem ortaya çıkar. Tarih boyunca oluşturulan erdem anlayışları üzerinden ahlakî sistem incelemesi yaptık. Birinci bölümde felsefî düşünce temelli ahlak sistemi oluşturan Sokrates, Platon, Aristoteles ve MacIntyre'ın erdem anlayışlarını açıkladık. İkinci bölümde din ahlak ilişkisine dair oluşturulan düşünceleri sıraladık ve Farabî, Gazali ve Thomas Aquinas'ın din ile ilişkilendirilmiş erdem anlayışlarını ortaya koyduk. Sonuç bölümünde ise din ile ilişkilendirilmiş ve ilişkilendirilmemiş ahlâkî sistemlerin değerlendirmesine yer verdik. From past to present, the relationship between religion and ethics have been discussed permanently, and below this topic there have been revealed many opinions. This is why we examined far-reaching topic as we mentioned by taking into the frame of the virtue notion. Yet, the virtue notion seems important notion as either means or purpose in moral systems. By taking this work into the frame of the virtue notion, we aimed at: when the source of ethics becomes reason, in other words philosophical thought, in the relationship between religion and ethics, what sort of moral system shows up, and what sort of moral system shows up when ethics associates to religion. We made an moral system examination over understandings of virtue which have been formed throughout history. In the first chapter, we explained understanding of virtue of Socrates, Plato, Aristotle and MacIntyre whom formed the philosophical thought-based moral system. In the second chapter, we outlined the ideas of religious-moral relations and revealed the understanding of virtue of Farabî, Gazali and Thomas Aquinas associated with religion. In the conclusion part, we have included the evaluation of the related and unrelated moral systems associated with religion. 80
- Published
- 2019
47. İslam felsefesinde ahlak ve siyaset tasavvuru -Maverdi merkezli bir inceleme
- Author
-
Usta, Halim, Akyol, Aygün, and Felsefe ve Din Bilimleri Ana Bilim Dalı
- Subjects
Siyaset ,Din ,Politics ,Islamic Philosophy ,Mâverdî ,Morality ,Maverdi ,Islam ,İslam Felsefesi ,Religion ,Philosophy ,Islamic philosophy ,Felsefe ,Ahlâk - Abstract
On birinci asırda yaşamış olan İslam fakihi ve yaşamış olduğu dönemin etkili bir siyasi karakteri olan Ebü'l-Hasan Ali b. Muhammed b. Habîb el-Basrî el-Mâverdî (M.974, H.364)'nin, ahlâk ve siyaset görüşleri aynı zamanda siyaset-ahlâk ilişkileri nasıl olması gerektiği konusundaki düşünceleri incelemeye değer bir şahsiyettir. Mâverdî, Tefsirci, Edebiyatçı, Siyasetçi, Hukukçu bir âlimdir. Şafi âlimi olarak bilinen İmam Mâverdî yaşamış olduğu asırda fikir üreterek ortaya koyduğu görüşlerle döneminde oluşmuş olan problemlere çözüm aramaya çalışmıştır. Fikirlerini beyan ederken genellikle dört mezhebin fıkhî görüşlerini tarafsız olarak vermiş olan Mâverdî tartışma bulunan ihtilaflı konularda Şafi Mezhebinin görüşlerini kabul etmiştir. Fikir ve düşüncelerini yaşamış olduğu dönemde tam olarak hayata geçirebilmiş olmasa da Mâverdî daha sonraki dönemlerde din-siyaset ahlâk-siyaset ilişkileri açısından çokça incelenmiş ve ortaya çıkmış olan siyasi düşünce tarihinde kendisine önemli bir yer bularak ışık tutmayı başarmıştır. Mâverdî günümüzde siyasi ahlâki ve siyasi görüşleriyle yaşamayı başaran bir İslam fakihi, İslam siyaset düşüncesinin yazılı olarak ilk temellerini atan ve İslam siyaset düşüncesini ortaya koyan ilim adamıdır. Biz de bu çalışmamızda İslâm siyasî düşünce tarihi içindeki devrinin önemli şahsiyeti olan ve ortaya koyduğu görüşlerle Selçukluların yönetim düşüncesine etki eden, dönemin sosyal, kültürel ve siyasal birikimlerini yansıtan Mâverdî'nin ahlâk ve siyaset anlayışını ele almaktayız. Mâverdî'nin siyaset anlayışını büyük ölçüde yansıtan "Ahkâmü's- Sultaniyye" ahlâki görüşlerini yansıtan "Edebü'd-Dünya ve'd-Din" eserlerini merkez alarak ulaşabildiğimiz tüm eserlerini incelemeye çalıştık. Bu incelemeyi yaparken de müellifin devletin varlık gayesi, etkin bir yönetimin nasıl olacağı, devlet başkanında bulunması gereken temel özelliklerin neler olduğu, ahlâkın amacı, ahlâk hakkındaki düşünceleri, ahlâki görüşlerini inceleyerek ahlâk ve siyaset hakkındaki görüşleri açıklanmıştır. Ebu’l-Hasan Ali b. Muhammed b. Habib el-Basri el-Mâverdî (M.974, H.364), a master of fiqh in Islam and an influential political character of his age, lived in the 11th century and not only his ideas on morality and politics but also on how the relationship between politics and morality should be are worth being analysed. Mâverdî is a scholiast, a man of letters, of politics and of law. Imam Al-Ghazzali, known as a Shafi’i scholar, tried to find solutions for the problems arising in his age by producing new ideas. While stating his own ideas, Mâverdî generally explained the fiqh-related views of the four schools of jurisprudence objectively and he accepted the views Shafi’i on conflictual subjects. Mâverdî, despite not being able to put his ideas and thoughts into practice while still alive, has been greatly analysed in later eras in respect of the relation between religion and politics and morality and politics, securing a significant position in the history of political ideology and shedding light to it. Today, Mâverdî is still alive thanks to his political and moral ideas and he is a master of fiqh, he is the one who laid the foundations of Islamic political idea in written form and who put forward the Islamic political ideology. This study focuses on the sense of morality and politics of Mâverdî, who is an important character of his age with regard to the history of Islamic political ideology, who influenced the sense of rule of the Seljukians with his ideas and who reflects the social, cultural and political accumulation of his age. Focusing mainly on “Ahkamü-s- Sultaniyye,” which considerably shows the political sense of Mâverdî, and “Edebü’d-Dünya,” which reflects his views on morality, we tried to analyse all works of Mâverdî. While doing this, Mâverdî’s views on morality and politics has been explained in the light of his ideas on the aim of existence of the state, what an effective government is like, what basic characteristics the head of the state must have, the purpose of morality, his ideas on morality and his moral views. İÇİNDEKİLER Sayfa ÖZET -- i ABSTRACT -- ii İÇİNDEKİLER -- iii KISALTMALAR -- v ÖN SÖZ -- vi GİRİŞ -- 1 BİRİNCİ BÖLÜM: MÂVERDÎ, HAYATI VE ESERLERİ 1.1. MÂVERDÎ: HAYATI -- 10 1.2. MÂVERDÎ’NİN YAŞADIĞI DÖNEM -- 12 1.3. MÂVERDÎ’NİN İLMİ KİŞİLİĞİ -- 14 1.4. MÂVERDÎ’NİN ESERLERİ -- 15 İKİNCİ BÖLÜM: İSLAM AHLAK FELSEFESİ VE İSLAM SİYASET FELSEFESİ 2.1. İSLAM AHLÂK FELSEFESİNİN TEMEL KAVRAMLARI -- 23 2.1.1. İyi-Kötü -- 27 2.1.2. Özgürlük -- 28 2.1.3. Sorumluluk -- 29 2.1.4. Erdem -- 29 2.1.5. Vicdan -- 31 2.1.6. Mutluluk -- 31 2.1.7. Ahlâk Yasası ve Ahlâki Karar -- 32 2.2. İSLAM SİYASET FELSEFESİNİN TEMEL KAVRAMLARI -- 33 2.2.1. Birey -- 34 2.2.2. Toplum -- 35 2.2.3. Devlet -- 36 2.2.4 Halife (Yönetici) -- 40 iv .3. İSLAM FELSEFESİNDE AHLÂK VE SİYASET -- 41 2.3.1. Farabi de Ahlâk ve Siyaset -- 42 2.3.2. İbn Rüşd’de Ahlâk ve Siyaset -- 51 2.3.3. İbn Haldun’da Ahlâk ve Siyaset -- 54 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: MÂVERDÎ’DE AHLÂK VE SİYASET TASAVVURU 3.1. MÂVERDÎ’DE AHLÂK TASAVVURU -- 59 3.1.1. Ahlâk Gelişimine Etki Eden Unsurlar -- 60 3.1.2. Din ve İlim -- 65 3.1.3. Edep ve Hayâ -- 68 3.1.4. Akıl ve Heva -- 72 3.2. MÂVERDÎ’DE SİYASET TASAVVURU -- 77 3.2.1. Devlet -- 77 3.2.2. Devletin Temel Görevleri -- 80 3.2.3. Devlette Yönetici ve İdari Kadro -- 83 SONUÇ -- 97 KAYNAKÇA -- 101
- Published
- 2019
48. Taşköprîzâde'nin Ahlâk-ı Adudiyye şerhinde aile ve devlet ahlakı
- Author
-
Yılmaz, Yasemin, Uysal, Enver, Felsefe ve Din Bilimleri Anabilim Dalı, and Bursa Uludağ Üniversitesi/Sosyal Bilimler Enstitüsü/Felsefe ve Din Bilimleri Anabilim Dalı/İslam Felsefesi Bilim Dalı.
- Subjects
Adududdin el-Îcî ,Philosophy ,Tadbîr al-manzil ,Felsefe ,Ahlak ,Adûd al-Dîn el-Îjî ,Tadbîr al-mudun ,Tebiru’l-Müdün ,Tashkoprîzâde Ahmad Efendî ,Taşköprîzâde Ahmed Efendi ,Morality ,Tedbiru’l-Menzil - Abstract
Taşköprülüzâde Ahmed Efendi, 16. yüzyılda yaşamış, ilmiye sınıfına mensup bir aileden gelmiş, bilimler tarihi ve biyografi alanlarında yazdığı eserleriyle meşhur olmuş, ahlaka dair de eserleri olan bir Osmanlı âlimidir. Onun en önemli özelliği eserlerinde teori ile pratiği bütünleme çabasıdır. Ahlâk-ı Adudiyye Şerhi, Taşköprülüzâde'nin ahlaka dair görüşlerini kapsamlı şekilde sunduğu bir eseridir. Şerh ettiği eserin yazarı 14. yüzyılda yaşamış, kelamcı ve Şâfiî fakihi olarak tanınan Adudüddîn el-Îcî'dir.Çalışmanın amacı Ahlâk-ı Adudiyye Şerhi'nin aile ve devlet ahlakı bölümlerini incelemek, Taşköprülüzâde'nin fert, aile ve siyaset ahlakı alanlarındaki görüşlerini tespit etmeye çalışmaktır. Birinci bölümde Taşköprülüzâde'nin hayatı, eserleri, ahlaka dair görüşlerini inceledik. İkinci bölümde ev yönetimi ilmini ve evi oluşturan unsurları, bu unsurlar arasındaki ilişkileri Taşköprülüzâde'nin diğer eserleri ve bu alanda yazılmış başka bazı metinlere de başvurarak değerlendirmeye çalıştık. Üçüncü bölümde, Taşköprülüzâde'nin devlet ahlakına dair düşüncelerini, devleti oluşturan unsurları, bu unsurların birbiriyle ilişkilerini ve genel anlamda insan ilişkilerini değerlendirdik.Çalışmamızda temel kaynağımız Taşköprülüzâde'nin Ahlâk-ı Adudiyye Şerhi oldu. Zaman zaman onun yararlandığı kaynaklara da atıf yaptık. Ahlâk-ı Adudiyye'nin 16. yüzyıl Osmanlı toplumunda tanınıp yaygınlaşmasında ve İslam Ahlak düşüncesine dair çalışmalar zincirinde Taşköprülüzâde'nin önemli bir halkayı oluşturduğunu tespit ettik. Tashkoprîzâde Ahmad Efendî is an Ottoman scholar who lived in the 16th century and was born to a family of the ilmiyya class. He became famous for his works in the fields of history of science and biography and he also has works about morality. His most important feature is his attempt to integrate theory and practice in his works. Akhlâq-ı Adûdiyya Sharhi is a work of Tashkoprîzâde which presents comprehensively view of morality. The author of the work he annotated is Adûd al-Dîn al-Îjî, who lived in the 14th century and is known as the theologian and Shafi'î scholar. The aim of the study is to examine the family and state ethics sections of Akhlâq-ı Adûdiyya Şerhi and to determine the views of Tashkoprîzâde in the fields of individual, family and political ethics. In the first part, we examined Tashkoprîzâde life, works and views on morality. In the second part, we tried to evaluate the science of home management and the elements that make up the house, the relations between these elements by referring to other works of Tashkoprîzâde and some other texts written in this field. In the third chapter, we evaluated Tashkoprîzâde's thoughts on state morality, the elements that make up the state, their relations with each other and human relations in general. The main source of our study was the Akhlâq-i Adûdiyya Sharhi of Tashkoprîzâde . From time to time, we also cited the sources that he used. We have determined that Tashkoprîzâde constitutes a prominent ring in the chain of studies on the ethics of Islam and the popularization of Morality in the 16th century's Ottoman society. 112
- Published
- 2019
49. Allah'sız ahlak mümkün mü?: Çağdaş bir ahlak argümanı savunusu
- Author
-
Doko, Enis and Doko, Enis
- Subjects
Felsefe ,Ahlak ,Ahlak Argümanı ,Allah - Abstract
Tanrı’nın varlığı ile ilgili argümanlar, din felsefesinin en temel tartışma konularıdır*. Tanrı’nın varlığı lehinde geliştirilen argümanlar geleneksel olarak dört grupta toplanır:evrenin varlığı ya da başlangıcına odaklanan kozmolojik argümanlar, Tanrı kavramı üstüne soyut düşünmeye dayanan ontolojik argümanlar, evrenin ya da canlıların tasarımıya da onlardaki düzen örgülerine odaklanan teleolojik argümanlar ve değerlerin varlığı ya da algısına dayanan aksiyolojik** argümanlar. Aksiyolojik argümanlarla, estetik veya ahlaktan hareketle Tanrı’nın var olduğu gösterilmeye çalışılır. Dolayısıyla iki farklı türünden söz etmek mümkündür, estetik ve ahlak argümanları. Felsefe tarihinin çok uzun bir döneminde bu argümanlar içinde en az dikkat çekeni aksiyolojik argüman olmuştur. Argümanın tarihi Thomas Aquinas’a kadar götürülür. Birinci basım
- Published
- 2019
50. Civil disobedience
- Author
-
Tokgöz, Veysel, Karagöz Yeke, Yıldız, Felsefe Anabilim Dalı, Yeke, Yıldız Karagöz, and Sosyal Bilimler Enstitüsü
- Subjects
Philosophy ,Felsefe ,İtaatsizlik ,Meşruiyet ,Ahlak ,İtaat ,Sivil itaatsizlik ,Şiddetsizlik - Abstract
Tez “sivil itaatsizlik” teriminin kavramsal analizi ile ilgili yapılan bir çalışmayı içermektedir. Bu amaçla kavramın tanımlanması ve anlaşılmasında önem arz eden itaat kavramı, itaatsizlik kavramı; kavramın dar, geniş ve baskın tanımı, kavramın temel unsurları, kavramın meşruiyetinin temelleri, sivil kavramının tarihsel gelişimi ve kavramın anlamsal gelişimine, pratik ve teoride, katkısı bulunan düşünürler ele alınmıştır. Demokratik kültüre uygun özel bir siyasi mücadele biçimi olması ve gerçekleşme koşullarını sadece demokratik anayasal rejimlerde, anayasanın meşruluğunu benimsemiş yurttaşların olduğu ortamda bulan bir eylem tarzıdır. Taşıdığı temel unsur ve özelliklerden dolayı eylemin gerçekleşme koşulları ve taşıdığı amaç bakımından isyan, terör ve devrimci eylem tarzlarından tamamen faklı bir özellik taşıyan bir eylemdir. Ayrıca ahlaki meşruluğunu evrensel adalet ilkelerinden alan ve şiddetsiz bir direniş biçimi olarak bilinen bir siyasi terimdir., The thesis includes a study on the conceptual analysis of the term “civil disobedience”. For this purpose, the concept of obedience which is important in defining and understanding the concept, the concept of disobedience; the narrow, broad and dominant definition of the concept, the basic elements of the concept, the foundations of the legitimacy of the concept, the historical development of the concept of civil and the semantic development of the concept, thinkers who have contributed to the practice and theory. It is a special form of political struggle appropriate to the democratic culture and a mode of action that finds the conditions of realization only in democratic constitutional regimes, in the context of citizens who have adopted the legitimacy of the constitution. Rebellion is an action that is completely different from terrorism and revolutionary modes of action in terms of the realization conditions and purpose of the action due to its basic elements and characteristics. It is also a political term that takes its moral legitimacy from the principles of universal justice and is known as a form of nonviolent resistance.
- Published
- 2019
Catalog
Discovery Service for Jio Institute Digital Library
For full access to our library's resources, please sign in.