47 results on '"Bingöl, Yılmaz"'
Search Results
2. NEW PRESIDENTIAL SYSTEM OF TÜRKİYE: A SAMPLE MODEL FOR STABLE AND EFFECTIVE GOVERNMENT?
- Author
-
Bingöl, Yılmaz, primary
- Published
- 2024
- Full Text
- View/download PDF
3. Mısır’da Demokrasiye Geçiş Sürecinin Başarısızlığı.
- Author
-
TURAN, Şuayip and BİNGÖL, Yılmaz
- Subjects
EGYPTIANS ,DEMOCRATIZATION ,FINANCIAL aid ,DEMOCRACY ,COUPS d'etat - Abstract
Copyright of Çankırı Karatekin University Journal of the Faculty of Economics & Administrative Sciences is the property of Cankiri Karatekin University, Faculty of Economics & Administrative Sciences and its content may not be copied or emailed to multiple sites or posted to a listserv without the copyright holder's express written permission. However, users may print, download, or email articles for individual use. This abstract may be abridged. No warranty is given about the accuracy of the copy. Users should refer to the original published version of the material for the full abstract. (Copyright applies to all Abstracts.)
- Published
- 2024
- Full Text
- View/download PDF
4. Political and Administrative Culture in Turkey’s AK Party, Tunisian An-Nahada, and Bangladesh Jamat-e Islam
- Author
-
Islam, Md Nazmul, primary, Bingöl, Yılmaz, additional, and Nyadera, Israel Nyaburi, additional
- Published
- 2020
- Full Text
- View/download PDF
5. Köy-Kent Ayrımında Ulusal Mekânı Sahnelemek: Devlet Tiyatrosu'nda Ulus İnşası ve Mekân.
- Author
-
AKAR, Başak and BİNGÖL, Yılmaz
- Subjects
NATION building ,POLITICAL development ,IMAGINATION (Philosophy) ,NATIONALISM ,MODERNIZATION (Social science) - Abstract
Copyright of Journal of Modern Turkish History Studies / Cumhuriyet Tarihi Araştırmaları Dergisi (CTAD) is the property of Ataturk Institute for Modern Turkish History and its content may not be copied or emailed to multiple sites or posted to a listserv without the copyright holder's express written permission. However, users may print, download, or email articles for individual use. This abstract may be abridged. No warranty is given about the accuracy of the copy. Users should refer to the original published version of the material for the full abstract. (Copyright applies to all Abstracts.)
- Published
- 2023
6. THE CONCERNING DEMOCRATIC CONSOLIDATION IN MONGOLIA
- Author
-
BATBAYAR, Uurtsaıkh and BİNGÖL, Yılmaz
- Subjects
Social ,Democracy,Democratic Transition,Governance,State-Building,Mongolia ,Sosyal - Abstract
The democratic transition in Mongolia took place in 1990 as a result of non-violence, peace, and mutual understanding in the social-political sphere. The study evaluates the democratic transition in Mongolia in terms of the relationship between strengthening democracy and consolidating state-building overviews. The paper puts forward the main argument that in the last three decades, the combination of strengthening democracy and consolidating state-building is vital based on transition practice in Mongolia. Thus, first, it is concerned with the term democracy meaning, its origin, and its theories. Second, it examines the transition and consolidation of democracy in Mongolia. Third, the paper offered a further development model for democracy and governance in Mongolia.
- Published
- 2022
7. Toward Islam Through Political Parties, Ideology, and Democracy: A Discourse Analysis on Turkey’s AK Party, Tunisian Ennahda, and Bangladesh Jamaat-e-Islami
- Author
-
Islam, Md. Nazmul, primary, Bingöl, Yılmaz, additional, Nyadera, Israel Nyaburi, additional, and Dagba, Gershon, additional
- Published
- 2021
- Full Text
- View/download PDF
8. Türkiye'de Gençlerin Siyasal Katılımı: Motivasyon Olarak Sosyal Medya
- Author
-
ÖZ DÖM, Özge, primary and BİNGÖL, Yılmaz, additional
- Published
- 2021
- Full Text
- View/download PDF
9. TÜRKİYE’DE MUHAFAZAKÂR SİYASETİN SİYASİ UZLAŞMA KÜLTÜRÜ: MİLLİ GÖRÜŞ HAREKETİ ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMA
- Author
-
TUNÇKAŞIK, Halit and BİNGÖL, Yılmaz
- Subjects
Social ,Siyasi Uzlaşma,Siyasi Kültür,Demokrasi,İslamcılık,Milli Görüş ,Sosyal - Abstract
Bu çalışmada Türkiye’de muhafazakâr siyasetin önemli bir unsuru olarak Milli Görüş Hareketi’nin, siyasi uzlaşma kültürü bağlamındaki yeri incelenmiştir. Nitel araştırma geleneği içindeki çalışma kapsamında, Milli Görüş’ün, amaçlı örnekleme yöntemiyle belirlenmiş yedi temsilcisi ile yüz yüze görüşmeler gerçekleştirilmiştir. Yarı yapılandırılmış görüşme formuna dayalı olarak elde edilen veriler betimsel analize tabi tutulmuştur. Çalışma sonucunda, Milli Görüş temsilcilerinin siyasi uzlaşma kültürünü önemli bir değer olarak benimsedikleri ancak bu kültürün Türkiye’de zayıf olduğuna dair genel bir kanaat taşıdıkları tespit edilmiştir. Milli Görüş temsilcilerine göre Türkiye’de siyasi uzlaşma kültürünün zayıf kalmasında iki temel faktör öne çıkmaktadır. Bunlardan ilki siyasi liderlerin tutumu, ikincisi ise laiklik ilkesinin devlet tarafından uygulanma şeklidir. Araştırmada, Milli Görüş Hareketi’nin, siyasi uzlaşma kültürü bakımından, Türkiye vasatının üzerinde olduğuna dair güçlü bir kanaatin var olduğu ve bu kanaatin zengin örneklerle desteklendiği gözlemlenmiştir. Bu kapsamda Milli Görüş’ün içinde yer aldığı dört koalisyon hükümetinin “uzlaşmacı karakter”in ortaya konmasında merkezi bir konum işgal ettiği anlaşılmıştır. Ayrıca Hareket’in, siyasi uzlaşmayı, pratik zorunluluktan çok “dini inancın gereği” olarak gördüğü ve bu nedenle siyasi uzlaşmaya ilkesel/ahlaki bir değer atfettiği belirlenmiştir.
- Published
- 2020
10. The role of domestic factors on the failed transition to democracy in Egypt
- Author
-
TURAN, Şuayip, primary and BİNGÖL, Yılmaz, additional
- Published
- 2020
- Full Text
- View/download PDF
11. SOSYO-EKONOMİK FAKTÖRLERİN AYAKTAN HASTA MEMNUNİYETİ ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ ÜZERİNE BİR ANALİZ
- Author
-
BİNGÖL, Yılmaz, primary
- Published
- 2020
- Full Text
- View/download PDF
12. AK PARTİ DÖNEMİ SÜNNİ VE ALEVİ ZAZALARIN SEÇMEN DAVRANIŞLARI
- Author
-
KAÇER, Murat and BİNGÖL, Yılmaz
- Subjects
Social ,Political Participation,Electoral Behavior,Alevi Zazas,Sunni Zazas,AK Party ,Siyasal Katılım,Seçmen Davranışları,Alevi Zazalar,Sünni Zazalar,Türkiye ,Sosyal - Abstract
This study aims to examine the political behavior of Zazas living in Turkeyin the frame of their sectarian differences during the AK Party era. The votingbehavior of Sunni and Alevi Zazas in general and local elections (municipalpresidency, provincial council membership, municipal council membership),referendums and presidential election results between 2002 and 2017 wereexamined during this period. Considering the purpose and scope of the work, Tunceliwas chosen as the representative of Turkey's Alevi Zazas and Bingol as Turkey'sSunni Zazas. This study is concluded as follows: In all general and localelections, Sunni Zazas voted for the AK Party; Alevi Zazas voted for theleftist parties and ethnic Kurdish parties. In the referendums, while Sunnis Zazas voted "yes" infavor of the AK Party and therefore the government; Alevi Zazas voted"no". In the presidential elections, Sunni Zazas voted for RecepTayyip Erdoğan, who is also a candidate for the AK Party and also its formerchairman, while Alevi Zazas voted for Selahattin Demirtas, the candidate of theethnic Kurdish movement, for the most part., Bu çalışma Türkiye’de yaşayan Zazaların AK Parti döneminde mezhepselfarklılıkları çerçevesinde siyasal davranışlarını incelemeyi amaçlamaktadır.Çalışmada halen devam eden AK Parti iktidarı süresince 2002 – 2017 yılları arasında yapılan genel ve yerelseçimler (belediye başkanlığı; il genel meclisi üyeliği, belediye meclisiüyeliği), referandumlar ve cumhurbaşkanlığı seçim sonuçları doğrultusunda Sünnive Alevi Zazaların seçmen davranışları incelenmiştir. Çalışmanın amacı vekapsamı düşünülerek Sünni ve Alevi Zazalarını temsilen nüfusunun çoğunluğuSünni Zazalardan oluşan Bingöl ile Alevi Zazaların nüfusun çoğunluğunuoluşturduğu Tunceli illeri seçilmiştir. Çalışmanın bulgularıdeğerlendirildiğinde; Sünni Zazalar tüm genel ve yerel seçimlerde AK Parti’ye;Alevi Zazalar ise sol partilere ve etnik Kürt partilerine oy vermiştir. ReferandumlardaSünni Zazalar AK Parti’nin ve dolayısıyla hükümetin tercihi doğrultusunda “Evet” oyu kullanırken; Alevi Zazalar “Hayır” demiştir. Cumhurbaşkanlığıseçimlerinde ise Sünni Zazalar AK Parti’nin adayı, aynı zamanda eski genelbaşkanı olan Recep Tayyip Erdoğan’ı tercih ederken, Alevi Zazalar büyükçoğunlukla etnik Kürt hareketinin adayı Selahattin Demirtaş’a oy vermişlerdir.
- Published
- 2017
13. A Comparative Analysis on the Political Preferences of Sunni and Alevi Zazas
- Author
-
BİNGÖL, Yılmaz and KAÇER, Murat
- Subjects
Political Participation,Electoral Behavior,Alevi Zazas,Sunni Zazas,TurkeyPolitical Participation,Turkey ,Siyasal Katılım,Seçmen Davranışları,Alevi Zazalar,Sünni Zazalar,Türkiye - Abstract
Bu çalışma Türkiye’de yaşayan Zazaların mezhepsel farklılıkları çerçevesinde siyasal davranışlarını incelemeyi amaçlamaktadır. Çalışmanın temel tezi Alevi-Sünni inanç farklılıklarına sahip olan Türkiye Zazalarının mezhepsel kimliklerinin siyasal davranışlarını etkilediğidir. Çalışmada 1950 – 2015 yılları arasındaki genel seçim sonuçları doğrultusunda Sünni ve Alevi Zazaların seçmen davranışları incelenmiştir. Çalışmanın amacı ve kapsamı düşünülerek Sünni ve Alevi Zazalarını temsilen nüfusunun çoğunluğu Sünni Zazalardan oluşan Bingöl ile Alevi Zazaların nüfusun çoğunluğunu oluşturduğu Tunceli illeri seçilmiştir. Bu çalışmanın sonucunda, siyasetin sağ ve sol yelpazede gerçekleştiği erken dönemde sağ partileri destekleyen Bingöllü Sünni Zazalar, Milli Görüş hareketinin ortaya çıkmasıyla birlikte siyasal tercihlerini bu hareketin temsilcisi İslamcı partilerden yana kullanmaya başladıkları görülmüştür. Geleneksel olarak sol partileri destekleyen Tuncelili Alevi Zazalar ise etnik Kürt hareketinin siyasallaşmasıyla siyasal tercihlerini sol ve etnik Kürt partileri arasında ayrıştırmışlardır. Alevilik mezhebini baskın kimlik olarak gören Zazaların sol kesimi desteklemelerine karşın, Kürt kimliğini önceleyen Zazaların etnik Kürt siyasal hareketini tercih ettikleri söylenebilir., This article aims to examine the political behaviors of Zazas of Turkey within the scope of theirsectarian differences. The basic thesis of this article is that the political behaviors of Zazas inTurkey, primarily consisting of two different sects, Alevi-Sunni, are influenced by their sectarianidentities. In this study, voter behaviors of Sunni and Alevi Zazas in the general elections (1950-2015) have been examined. Tunceli has been chosen as the representative of Alevi Zazas and Bingolas of Sunni Zazas, considering the population composition ratio. This study is concluded asfollows: Sunni Zazas, who supported the right-wing parties when politics was divided betweentwo dominant poles, the right and left, began to use their political preferences in favor of Islamistparties with the emergence of the National Outlook Movement. Alevi Zazas, who traditionallysupported the left-wing parties, have divided their political support between the leftist parties andethnic Kurdish parties after the politicization of ethnic Kurdish movement. It can be argued thatAlevi Zazas, who see the sect of Alevism as the dominant identity, have supported the left-wingparties and Alevi Zazas, who prioritize Kurdish ethnic identity, have supported the ethnic Kurdishpolitical movement.
- Published
- 2017
14. Voter Behavior of Sunni And Alevi Zazas During The Ak Party Era
- Author
-
KAÇER, Murat, primary and BİNGÖL, Yılmaz, additional
- Published
- 2018
- Full Text
- View/download PDF
15. Human Security: The 2020 Peace Agreement and the Path to Sustainable Peace in South Sudan
- Author
-
Nyadera, Israel Nyaburi and Bingol, Yilmaz
- Published
- 2022
16. TUNUS'TA ARAP BAHARI: LİBERAL DEMOKRATİK BİR GEÇİŞ
- Author
-
YÜKSEL, Başak Akar and BİNGÖL, Yılmaz
- Subjects
Arap Uyanışı,Tunus,Yasemin Devrimi,demokratik geçiş,liberal demokrasi ,Arab Uprising,Tunisia,Jasmine Revolution,democratic transition,liberal-democracy - Abstract
The Arab Uprising has risen to the academic arena recently in several aspects. What is happening in that territory calls attention to the structure of the uprising. Tunisia, the first cycle in the Arab Spring, witnesses a short but bloody transition. This transition, which is called the Jasmine Revolution, comes to an end with the surrender of power by the incumbent regime to the opposition without any compromise. These events begin with an economic reasoning but then continue with liberal-democratic demands. In this study, we will first cover Tunisia's political background in search of its democratic heritage. We will then consider such democratic institutions before and during the transitions as elections, freedom of expression, freedom of association and other issues regarding human rights. Finally we will discuss the possibility of democratic consolidation in Tunisia. Key words: Arab Uprising, Tunisia, Jasmine Revolution, democratic transition, liberal-democracy, Arap Uyanışı, son zamanlarda akademik çalışmalara pek çok açıdan konu olmaktadır. Bölgede yaşananlar dikkati, uyanışın yapısına çekmektedir. Arap Baharı'nın ilk halkasını oluşturan Tunus, kısa ancak kanlı bir geçişe sahne olmuştur. Yasemin Devrimi adı verilen bu geçiş, yerleşik iktidarın muhalefete geçişi ile sona ermiştir. Bu olaylar, ekonomik sebeplerle patlak verse de, demokrasi ve insan hakları taleplerini beraberinde getirmiştir. Bu çalışmada, öncelikle demokratik mirasın varlığına ilişkin bilgi edinmek için, Tunus'un siyasi arka planı incelenecek; ardından seçimler, ifade özgürlüğü, örgütlenme özgürlüğü ve diğer insan hakları ile ilgili demokratik kurumlar değerlendirilecektir. Son olarak, tüm gelişmelerin ardından Tunus'ta demokratik konsolidasyonun mümkün olup olmadığı tartışılacaktır. Anahtar kelimeler: Arap Uyanışı, Tunus, Yasemin Devrimi, demokratik geçiş, liberal demokrasi
- Published
- 2014
17. AK PARTİ DÖNEMİ SÜNNİ VE ALEVİ ZAZALARIN SEÇMEN DAVRANIŞLARI.
- Author
-
KAÇER, Murat and BİNGÖL, Yılmaz
- Abstract
Copyright of Journal of Social Sciences Institute / Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi is the property of Bingol University / Rectorate and its content may not be copied or emailed to multiple sites or posted to a listserv without the copyright holder's express written permission. However, users may print, download, or email articles for individual use. This abstract may be abridged. No warranty is given about the accuracy of the copy. Users should refer to the original published version of the material for the full abstract. (Copyright applies to all Abstracts.)
- Published
- 2018
- Full Text
- View/download PDF
18. The Relationships between Politics and Reliance: In the Case of Bingöl A Comparative Analysis of Turkish General Elections between 1950-2007
- Author
-
Bingöl, Yılmaz
- Subjects
Siyaset,güven,genel seçimler,Türkiye,Bingöl ili ,Politics,reliance,general elections,Turkey,Bingöl - Abstract
Siyasete ve siyasetçilere karşı duyulan güvensizlik, çağdaş demokratik rejimlerin en sık karşılaştığı sorunlardan bir tanesi olarak göze çarpmaktadır. Bu çalışma Bingöl ili örneğinde siyaset ve güven ilişkisini irdelemeyi amaçlamaktadır. Çalışmanın literatüre iki yönlü katkı sağlaması hedeflenmektedir. Birincisi, siyaset ve güven ilişkisini ölçebilecek yeni bir metodolojik çözümleme getirmek; ikincisi ise Ahmet Kabaklı’ya atfedilen “Bingöl’ün siyasetine; Elazığ’ın ibadetine güven olmaz” sözünün doğruluğunun test edilerek, Bingöl ili özelinde siyaset ve güven arasındaki ilişkinin doğasını tespit etmektir. Türkiye ile Bingöl seçmeninin uzun bir dönem boyunca ortaya koydukları oy davranışının karşılaştırılması yöntemiyle yapılan araştırmanın sonucunda, Bingöllü seçmenin 1950-2007 arasında yapılan on beş genel seçimden on dördünde tutarlı, dolayısıyla güvenilir olduğu tespit edilmiştir, The distrust toward politics and politicians seems to be one of the most important perils of contemporary democratic regimes. This study endeavors to analyze the relationship between politics and reliance in the case of Bingöl, a province in the eastern Turkey. The study aims to contribute to the literature in two ways: Firstly, it brings forward a new methodological technique measuring the relationships between politics and reliance, and secondly, it finds out the nature of the relationships between politics and reliance in the case of Bingöl by examining the accuracy of the statement as “no trust to Bingöl’s politics, Elazığ’s pray” which is said to have been quoted from Ahmet Kabaklı. As the result of the research comparing political behaviors of electorates in Turkey in general and Bingöl province, it is found out that voters in Bingöl have been consistent, and thus reliable, in the fourteen out of the fifteen general elections taken place in Turkey between 1950 and 2007.
- Published
- 2009
19. The ‘Colorful’ Revolution of Kyrgyzstan: Democratic Transition or Global Competition?
- Author
-
Bingöl, Yılmaz
- Subjects
Siyaset,demokrasi,geçiş süreci,devrim,Kırgızistan,Orta Asya ,Politics,democracy,transition,revolution,Kyrgyzstan,Central Asia - Abstract
Bu çalışma, Mart 2005’te meydana gelen Kırgızistan’ın renkli devrimini analiz etmeyi amaçlar. Kırgızistan, kendi jeo-kültürel çevresiyle karşılaştırıldığında, devrim öncesinde, bölgenin en demokratik ülkesi olmasından dolayı; bu devrimi sadece “özgürlük ve demokrasi” retoriğiyle açıklamak yetersiz olacaktır. Bu yüzden; bu çalışma, Kırgız devrimininin, bu ülkedeki demokrasi eksikliğinden ziyade, ABD ve Çin-Rusya arasındaki bölgesel rekabetle ilişkilendirilerek daha iyi anlaşılabileceğini ileri sürmektedir. Bu bağlamda, çalışma iki ana bölümden oluşmaktadır. Demokrasi kavramı üzerine kısa bir nottan sonra; birinci bölüm, genel olarak Orta Asya’nın anti-demokratik doğasını yansıtacaktır. İkinci bölümde, Avrasya jeopolitiğinde ABD ile Çin ve Rusya arasındaki rekabet ön plana çıkarılarak, ABD’nin Kırgız devriminde oynadığı rol ile ilgili kanıtlar ortaya konulacaktır. Çalışma, Kırgız devriminin bölgede bir domino etkisi doğurma ihtimallerinin değerlendirildiği bölümle sonlanacaktır, This study aims to analyze the reasons behind the recent revolution taken place in Kyrgyzstan. It argues that explaining the revolution through just the rhetoric of “democracy and freedom” needs to be reassessed, as comparing with its geo-cultural environment; Kyrgyzstan had been the most democratic of Central Asian republics. Thus, the paper argues that global competition between US and China-Russia should seriously be taken under consideration as a landmark reason behind the Kyrgyz revolution. In this regard, the paper will consist of two main parts. After an introductory remark, the first part will explore the undemocratic nature of Central Asian Turkic Republics in general. The second part will deal with the confrontational competition between US and China-Russia on the Eurasian geo-politics and provide the evidence showing Washington’s meddling in the Kyrgyz revolution. The paper will end with a concluding remark on the possibilities of domino effect of the Kyrgyz revolution in the region.
- Published
- 2007
20. Postpartum dönemdeki kadınlarda algılanan sosyal destek ve depresyon düzeyleri ile etkileyen faktörler
- Author
-
Bingöl, Yılmaz, Tel, Havva, Gaziosmanpaşa Üniversitesi, and 0-Belirlenecek
- Subjects
[Anahtar Kelime Yok] - Abstract
Bu araştırma; doğum sonu dönemde kadınlardaki algılanan sosyal destek ile postpartum depresyonu belirlemek amacıyla tanımlayıcı olarak yapıldı. Araştırmanın örneklemi, postpartum ikinci haftada olan 328 anneden oluştu. Veri toplama araçları olarak ?Bilgi Formu?, ?Çok Boyutlu Algılanan Sosyal Destek Ölçeği? ve ?‘Edinburgh Postpartum Depresyon Ölçeği? kullanıldı. Verilerin istatistiksel değerlendirilmesinde yüzdelik dağılım, Korelâsyon Analizi, Varyans Analizi, Kruskal-Wallis Varyans Analizi, Students t test, Mann Whitney U testleri kullanıldı. Çalışmada annelerin eğitimi, evlenme yaşı, gebelik tercihi, doğum sayısı, doğumdan sonra yanında kalan birisinin olması, doğum sonrası dönemde yardım ihtiyacı olması, doğum sonrası dönemde yardım ihtiyacının karşılanması durumu, eşlerin mesleği ile algılanan sosyal destek ve post partum depresyon puanları arasında istatistiksel olarak anlamlı fark olduğu (p
- Published
- 2007
21. Bölgesel mantolama ile güçlendirilmiş ağır hasarlı prefabrike kare kolonların davranışı
- Author
-
Bingöl, Yılmaz, Karadoğan, Faruk, İnşaat Mühendisliği Ana Bilim Dalı, Deprem Mühendisliği, and Earthquake Engineering
- Subjects
Deprem Mühendisliği ,Güçlendirme ,Prefaricated column ,Strengthening ,Jacketing ,Prefabrike kolon ,Mantolama ,Nonlinear dynamic analysis ,Earthquake Engineering ,Lineer olmayan dinamik hesap - Abstract
Tez (Yüksek Lisans) -- İstanbul Teknik Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2004, Thesis (M.Sc.) -- İstanbul Technical University, Institute of Science and Technology, 2004, Bu çalışma sırasında kare kesitli prefabrike kolonların olası deprem etkileri altında davranışının incelendiği deneysel çalışmalar yapılmıştır. Bu deneyler gerek hasar görmemiş numune deneylerini, gerekse bu deneyler sonucunda hasar gören numunelerin bölgesel mantolama ile güçlendirilmesi sonucu elde edilen numune deneylerini kapsamaktadır. Deneysel çalışmalara ek olarak tek serbestlik dereceli sistemler olarak kabul edilebilen prefabrike kolonların lineer ve lineer olmayan dinamik analizlerinin zaman artımı yöntemleri kullanılarak yapılması amacıyla FORTRAN programlama dili kullanılarak bir program geliştirilmiş ve bu programla yapılan hesap sonuçları karşılaştırmalarla sunulmuştur. Ayrıca bu teorik çalışmaların yanında, orijinal ve mantolanmış kolon kesitlerinin lifler bazında teorik hesaplarını yaparak, moment eğrilik eğrilerinin elde edilebileceği Xtract adlı bir bilgisayar yazılımının kullanımı ile elde edilen sonuçlarla deneysel veriler karşılaştırılmıştır., In this study, behavior of prefabricated columns with square sections subjected possible earthquake effects was studied using experimental results. These experimental studies consist of both experiments of four original columns without damage and four columns strengthened by thin reinforced concrete jackets. The results and comparisons of these experiments are also included in this thesis. Another subject in this study is linear and nonlinear dynamic analysis of single degree of freedom systems. Prefabricated columns, which can be considered as single degree of freedom systems, are analyzed for different ground motion records using a computer program developed during this study in FORTRAN programming language. In addition to these theoretical calculations, a computer software, Xtract, is used to obtain moment – curvature curves of both the original and the jacketed columns and the results obtained from this software compared with the experimental moment – curvature curves., Yüksek Lisans, M.Sc.
- Published
- 2004
22. Milliyetçiliğin Anadolucu Söylemde Yeniden Üretimi.
- Author
-
Bingöl, Yılmaz and Pakiş, Ahmet
- Abstract
Copyright of Amme Idaresi Dergisi is the property of Public Administration Institute for Turkey & the Middle East (TODAIE) and its content may not be copied or emailed to multiple sites or posted to a listserv without the copyright holder's express written permission. However, users may print, download, or email articles for individual use. This abstract may be abridged. No warranty is given about the accuracy of the copy. Users should refer to the original published version of the material for the full abstract. (Copyright applies to all Abstracts.)
- Published
- 2016
23. THE ARAB SPRING IN TUNISIA: A LIBERAL DEMOCRATIC TRANSITION?
- Author
-
YÜKSEL, Başak AKAR and BİNGÖL, Yılmaz
- Subjects
- *
DEMOCRATIZATION , *FREEDOM of association , *SOCIAL change , *HUMAN rights , *ARAB Spring Uprisings, 2010-2012 ,TUNISIAN Revolution, 2010-2011 - Abstract
The Arab Uprising has risen to the academic arena recently in several aspects. What is happening in that territory calls attention to the structure of the uprising. Tunisia, the first cycle in the Arab Spring, witnesses a short but bloody transition. This transition, which is called the Jasmine Revolution, comes to an end with the surrender of power by the incumbent regime to the opposition without any compromise. These events begin with an economic reasoning but then continue with liberal-democratic demands. In this study, we will first cover Tunisia's political background in search of its democratic heritage. We will then consider such democratic institutions before and during the transitions as elections, freedom of expression, freedom of association and other issues regarding human rights. Finally we will discuss the possibility of democratic consolidation in Tunisia. [ABSTRACT FROM AUTHOR]
- Published
- 2013
24. A Socio-Economic Survey on Gypsies in Kocaeli, Turkey.
- Author
-
BİNGÖL, Yılmaz and BÜYÜKAKIN, Tahir
- Subjects
- *
ROMANIES , *SOCIOECONOMICS , *SURVEYS , *ETHNICITY - Abstract
The Gypsies, identified as "the largest ethnic minority group in Europe," have also been known as the most discriminated and marginalized ethnic group, and faced severe difficulties in social, cultural and economic terms in Turkey. This study focuses on Gypsies living in Kocaeli, Turkey, probably the least known group in the literature. The aim of the study is to identify the situations of this disadvantageous group in Kocaeli and to develop policy recommendations regarding their problems. The study also aims to find out basic demographic, educational, social, habitual and economic situations of Gypsies, in order to explore strategies for integration to the urban life in Kocaeli. This study, which is probably the first and most comprehensive research on the specific Gypsy group living in Kocaeli, is based on empirical data collected from a survey applied to a total of 3517 Gypsies living in three districts of Kocaeli between 2 and 19 February, 2011. In this survey, it has been found out that Gypsies in Kocaeli are socio-economically living under extremely hard conditions and facing serious problems in terms of social discrimination, education, working, social security, and housing. The paper will first give basic information regarding Gypsies of Turkey in general and of Kocaeli in particular. Then, findings of the survey will be shared. The study will end with a general evaluation and policy recommendations regarding problems of Gypsies living in Kocaeli. [ABSTRACT FROM AUTHOR]
- Published
- 2012
25. ANADOLUCULUK HAREKETİ VE ÜÇ TARZ-I SİYASET.
- Author
-
BİNGÖL, Yılmaz and PAKİŞ, Ahmet
- Subjects
- *
NATIONALISM , *PANISLAMISM , *POLITICAL science literature , *IDEOLOGY , *RHETORIC , *IDENTITY (Philosophical concept) - Abstract
Although Anatolianism movement introduced a significant identity initiative, it constitutes one of the less studied topics in the political science literature. Anatolianism movement that arose as a reaction to the Ottomanism, Islamism and Turkism, which are described as "three way of politics/üç tarz-ı siyaset" by Yusuf Akçura, objects their perceptions of motherland, history and nation as well as their rhetoric and politics that fails to take Anatolia in the centre. It brings new proposals against the irredentist policies of Pan-Turkism and Pan-Islamism ideologies by bringing nativeness and localism to the forefront. It sets the main element of the identity as Anatolian geography and Anatolian motherland. Within the context of this study, the Anatolianism movement and the "Anatolian identity" that is constructed by this movement will be analyzed in comparison with the other three most widespread ideologies of the time; Ottomanism, Islamism and Turkism. For this purpose, the history, geography, motherland, nationalism and identity etc. that is used by the Anatolianist rhetoric will be discussed and a comprehensive idea of how the supporters of Anatolianism movement will place themselves against this movement, will be tried to be established. [ABSTRACT FROM AUTHOR]
- Published
- 2011
26. Conventional vs nonconventional forms of political participation: Motivations behind political participation of youth in Turkey
- Author
-
Öz Döm, Özge, Bingöl, Yılmaz, and Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Ana Bilim Dalı
- Subjects
Political participation ,Motivation ,Youth ,Siyasal Bilimler ,Political Science ,Youth branches ,Civil society ,Youngs - Abstract
Bu çalışma, Türkiye'deki gençlerin siyasi katılımlarının arkasındaki motivasyonları incelemektedir. Temel amaç, geleneksel ve geleneksel olmayan siyasi katılım biçimlerini incelemek ve analiz etmektir. Ayrıca bu iki siyasi katılım biçimini etkileyen motivasyonların benzerliklerini ve farklılıklarını genç üyeler özelinde görmek amaçlanmaktadır. Çalışmanın araştırma sorusu, `Türkiye'de siyasi parti gençlik kollarının üyeleri ve sivil toplum örgütleri üyesi olan gençlerin temel motivasyonlarının farklılıkları nelerdir?` şeklinde oluşturulmuştur. Gençlerin Türkiye'de siyasi partilere ve sivil topluma katılmaları için vatandaşlık, sosyal sermaye, kişisel çıkarlar/ilgiler, aile, sosyal medya, parti kimliği / lideri ve sosyal çevre olmak üzere yedi temel motivasyonları olduğunu ve bu iki katılım biçiminde bu motivasyonların etkisinin önemli derecede farklılaştığı öngörülmüştür. Çalışmada, bu motivasyonlara dayanarak yedi hipotez oluşturulmuş ve alan araştırması ile bu hipotezlerin geçerliliği sınanmıştır. Çalışmanın evreni, AK Parti, CHP ve GoFor'un gençlik kollarının üyeleri olarak belirlenmiştir. Örneklem ise her kuruluşun yürütme üyelerinden seçilen 10 üyeyi kapsamaktadır. İçerik taraması ve analizi MaxQDA 2018 yazılımı ile yapılmıştır. Alan araştırması sonuçlarına göre parti kimliği AK Parti'nin genç üyeleri için ana motivasyon iken, CHP ve GoFor için kişisel çıkar/ilginin ana motivasyon olduğu ortaya çıkmaktadır. Öte yandan, en az etkili motivasyonun siyasi partiler için sosyal sermaye, GoFor örneğinde ise sosyal çevre olduğu görülmektedir. This study examines the young people's motivations behind political participation in Turkey. The basic aim is to study and analyze the different forms of political participation; conventional forms and nonconventional forms of political participation, and see if there is any similarities or differences among the young members of these two modes of political participation. The research question is developed as `What are the differences of basic motivations of the young people who are the members of political parties' youth branches and members of civil society organizations in Turkey?` I assume that there are seven basic motivations for young people to participate in political parties and civil society in Turkey namely citizenship, social capital, personal interests, family, social media, party identity/leader and social environment, and their importance changes in these two cases. I stated seven hypothesis based on these motivations, and evaluate their validity with the field research. The universe of the study is set as the members of youth branches of AK Party and CHP, and GoFor. I decided my sample to cover 10 members from each organization, and these members are selected from the executive members. The content is scanned and analyzed via MaxQDA 2018 software. Based field research on motivations of youth members of political parties, and GoFor, I find that party identity is the leading motivation for the young members of AK Party, while it is the personal interest in the case of CHP, and GoFor. For political parties, social capital seems to be the least chosen motivation, while it is the social environment in the case of GoFor. 237
- Published
- 2020
27. Development of commercial diplomacy: A comparative analysis of Turkish embassy in belgrade and Serbian embassy in Ankara
- Author
-
Meljnikov, Dragana, Bingöl, Yılmaz, and Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Ana Bilim Dalı
- Subjects
International trade marks ,Turkeys ,Public diplomacy ,Siyasal Bilimler ,Political Science ,Administration science ,Serbia - Abstract
T.C. ANKARA YILDIRIM BEYAZIT ÜNİVERSİTESİ TİCARI DİPLOMASİNİN GELİŞİMİ: TÜRKİYE BELGRAD BÜYÜKELÇİLİĞİ İLE SIRBİSTAN ANKARA BÜYÜKEÇİLİĞİNİN KARŞILAŞTIRMALI ANALİZİ Dragana Meljnikov MA, Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü Danışman: Yılmaz Bingöl Temmuz, 2019, 110 sayfa ÖZET Ülkeler arasındaki uluslararası ilişkilerin ve işbirliğinin araştırması, farklı bilim dallarındaki birçok bilim adamlarının dikkatini sürekli olarak çekmektedir. Ankara'daki Sırp ve Belgrad'daki Türk, iki elçiliğin idari ve işbirliği veriminin değerlendirmesi, uygulanan ticari diplomasi alanını açıklamaya çalışmaktadır. Bu araştırma üç farklı alanı kavrar: yönetim, ticari diplomasi ve uluslararası ticaret. Tüm bu alanların Büyükelçilik çalışmaları ile yakın bağı bulunmaktadır. Sırbistan ve Türkiye'nin gelişme düzeyinde bir birine zıt olduğunu göz önünde bulundurarak bu araştırma öncelikle bu iki ülkenin elçiliklerinin çalışmaları arasında bir karşılaştırma yapıp daha sonra elçiliklerin çalışması vasıtasıyla ticari diplomasinin alanını ve gelişimini açıklamayı amaçlamaktadır. Ticari diplomasi yeni bir alan olduğundan şimdiye kadar fazla incelenmediği için bu araştırma gelecek aynı konulu araştırmalar için referans bir eser olabilir. Ticari diplomasi bir yana, ülkelerarası ticaretle ilişkin sorular, bu ticaretin hacmi ve gidişatı, ikili ilişkilerinin mevcut durumunun göstergesi olacaktır. İşbu araştırma, nitelikli yöntem olarak anket ve uzman görüşmeleri kullanılarak akademik malzemeleri inceleyerek ülkelerarası ticari ilişkilerle ilgili resmi hükümet bilgileri esas alınarak yapılmıştır. Sırbistan ile Türkiye arasındaki uluslararası ticaret dünyasındaki diplomatik misyonlar tarafından yürütülen ticari diplomasi faaliyetlerinin keşfedilmesi, bu araştırmanın amacıdır. Bu araştırmanın ulaştığı sonuçlar, çalışmasında önemli bir avantaja sahip olduğu gelişmiş bir Türkiye ile, aksine, belirgin bir başarıyla ilerlemesini iyileştirip hızlandırmaya tüm mevcut araçları kullanan Sırbistan arasında gerçek bir dengesizliğini göstermektedir. Anahtar kelimeler: Ticari Diplomasi, Elçilik, Uluslararası Ticaret, İdare, Türkiye, Sırbistan T.C. ANKARA YILDIRIM BEYAZIT UNIVERSITY DEVELOPMENT OF COMMERCIAL DIPLOMACY: A COMPARATIVE ANALYSIS OF TURKISH EMBASSY IN BELGRADE AND SERBIAN EMBASSY IN ANKARA Dragana Meljnikov MA, Department of Political Science and Public Administration Supervisor: Yılmaz Bingöl July, 2019, 110 pages ABSTRACT The study of international relations and cooperation among countries is constantly attracting the attention of various scholars across different disciplines. Evaluation of the administrative and cooperative performance of two Embassies, Serbian in Ankara and Turkish in Belgrade seek to explain the field of commercial diplomacy used in practice. This research comprehends three different areas: administration, commercial diplomacy and international trade. All areas are closely bonded through the work of the Embassies. Having in mind that Serbia and Turkey stay on opposite level of development, this research aims to give first of all a comparison between the work of the embassies of these two countries, then through that work explain the field of commercial diplomacy and its development. As the new field has not been investigated deeply until now, the research can represent also a new reference for the area. With commercial diplomacy, questions of trade between countries, its amount and development will provide a wider picture of the current progress in the bilateral relations. The research has been done by using a qualitative method with questionnaires and expert interviews and by reviewing academic materials and using official government information regarding trade relations between countries. The aim of this research is to discover activities of the commercial diplomacy that are being executed from the diplomatic missions in the world of international trade between Serbia and Turkey. Results that this research show is a genuine disbalance between the two countries, where the developed Turkey has an important advantage in the work, in contrast to Serbia that uses all available means to improve and accelerate progress, with an obvious success. Key words: Commercial Diplomacy, Embassy, International Trade, Administration, Turkey,Serbia 110
- Published
- 2019
28. The role of religious institutions in Egypt's quest for democracy: Cases of al-azhar and the Orthodox church
- Author
-
Amin, Ahmed Mohamed Amin Ahmed, Bingöl, Yılmaz, and Diğer
- Subjects
Siyasal Bilimler ,Political Science - Abstract
Mısır'da 25 Ocak 2011'de patlak veren siyasi isyanlar, Mısır siyasi arenasında farklı politik aktörlerin araştırılması ve ele alınması için yeni potansiyeller ortaya koydu. El-Ezher ve Mısır Ortodoks Kilisesi'nin yürütmekte olduğu roller, siyasi alanda dini kurumların rolünü incelemek ve bunlarla başa çıkmak için pek çok araştırmacının ve uzmanın dikkatini çekti. Ayaklanmalar sırasında, her iki dini kurum da Mübarek rejimini protestolara karşı desteklediler. En başından beri Papa Shenouda III Mübarek'e desteğini açıkladı. Aynı bağlamda El-Ezher Şeyhi Ahmet El Tayyib rejime desteğini açıkladı. El-Ezher Şeyhi Ahmet El-Tayyib protestoların kaos ve siyasi istikrarsızlığa yol açacakları için dini olarak yasaklandığını belirtti. Ayaklanmalara karşı olan bu tutumlara rağmen, her iki kurum da Mübarek'i yerinden ettikten sonra tutumlarını değiştirdi. Ancak, Müslüman Kardeşliği ve İslamcıların yükselişi, özellikle de protestoların her iki dini kurumun siyasi rolünü en aza indirgemek için çağrıda bulunduğunda her iki kurumun da panik yapmasına neden oldu. Bu çağrılar, İslam'ın secularizm ve demokrasi ile uyumsuzluğunu tekrar ön plana itti. İslam din ve siyaset olduğundan dolayı, Mısırlı İslamcıların çoğu secularizmin tamamen reddedilir olduğunu doğrulamaktadır. Hatta bazı İslamcılar, İslam'a ve Müslüman toplumlara hiçbir bağlantısı olmayan bir Batı kavramı olduğu için demokrasiyi bile reddediyorlar. İlginç bir şekilde, secularizm ve demokrasi, son birkaç yüzyılda sömürgecilikle bağlandığı için onların Batı kökenlerinden ayrı değildi. Müslüman Kardeşler ve İslamcıların demokrasi ve ilkelerine olan bağlılıklarını ifade etmelerine yönelik sürekli çabalarına rağmen, El-Ezher ve Ortodoks Kilisesi, Mübarek'in görevinden sonra demokratik prosedürlerin sonuçlarını dolaylı yoldan reddetti. Her iki kurum da eski cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'nin bir yıllık yönetimi sırasında kutuplaşmış sosyal ve politik sahnelerde askeri müdahaleyi destekledi. 30 Haziran 2013'teki darbe beyanları sırasında Şeyh El Ezher ve Papa basın toplantısına katıldı ve Mursi'yi cumhurbaşkanlığından mahrum bıraktıktan sonraki yol haritasını destekledi. Bu çalışma, dini kurumların siyasi alandaki rolünü ele almakta ve İslam, Demokrasi ve Sekülarizm arasındaki ilişkilere değinmektedir. The political uprisings which sparked in Egypt on the 25th of January 2011 introduced new potentials to study and address different political actors in the Egyptian political arena. The roles which al-Azhar and the Egyptian Orthodox Church were conducting attracted the attention of many researchers and specialists to study and tackle the role of religious institutions in the political sphere. During the uprisings, both religious institutions backed Mubarak's regime against the protests. From the very beginning, Pope Shenouda III declared his support to Mubarak. In the same context, Shaykh al-Azhar Ahmad Al-Tayyeb announced his support to the regime. He stated that protests are prohibited religiously since they will lead to chaos and political instability. In spite of these attitudes against the uprisings, both institutions altered their attitudes after Mubarak's ousting. However, the rise of the Muslim Brotherhood and Islamists panicked both institutions, especially when the protests called for minimizing the political role of both religious institutions. These calls pushed to the front again Islam's incompatibility with secularism and democracy. Most of the Egyptian Islamists affirm that secularism is completely rejected since Islam is religion and Politics. Even some Islamists reject democracy since it is a Western concept which has no clue to Islam or Muslim societies. Interestingly, secularism and democracy did not part from their Western origin since they have been tied with colonialism in the recent centuries. In spite of the continuous endeavors by the Muslim Brotherhood and Islamists to express their commitment to democracy and its principles, al-Azhar and the Orthodox Church implicitly rejected the outcomes of the democratic procedures after Mubarak's ousting. Both institutions backed the military intervention in the polarized social and political scenes during the former president Muhammad Mursi's one-year rule. During the coup declarations on 30th June 2013, Shaykh al-Azhar and the Pope attended the press conference and supported the roadmap after deposing Mursi from the presidency. This Study tackles the role of religious institutions in the political sphere and addresses the relations between Islam, Democracy, and Secularism. 198
- Published
- 2019
29. Bölgesel kalkınma politikalarının kentleşmeye etkileri: Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP) örneği
- Author
-
Adak, Muhammed, Bingöl, Yılmaz, and Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Ana Bilim Dalı
- Subjects
Kamu Yönetimi ,Development policies ,Public Administration ,Urbanization ,Regional development ,Southeastern Anatolian Project - Abstract
Bu tez çalışması, çoğunlukla ekonomik kalkınmaya odaklanan ve iyi tasarlanmamış ve uygulanmamış bölgesel kalkınma politikaları her ne kadar belli düzeyde kalkınmayı sağlasa da, çarpık kentleşme, düzensiz göç hareketleri, konut sorunları, bazı dezavantajlı toplumsal kesimlerin dışlanması, beşeri sermayenin yetersiz gelişimi gibi sosyal ve fiziksel açıdan sorunlara yol açtığını öne sürmektedir. Aynı zamanda bu çalışma, özellikle uygulanan bölgesel kalkınma politikalarının bölgelerarası gelişmişlik farklılıklarının giderilmesindeki rolünü incelemek ve GAP kapsamında bölge illerinde ortaya çıkan sonuçların kentleşmeye etkilerini ortaya koymak üzere hazırlanmıştır. This thesis argues that poorly-designed and implemented regional development policies which focuses mainly economic development produce negative social and physical issues such as urban sprawl, uncontrolled migration, unhealty housing and exclusion of some special groups and inadequate development of human capital by clustering public resources in some cities though they achieve certain level of development. Regional Development approach, one of the main elements of the development of the countries, has been effectively used in many countries. This study aims to analyze the role of regional development policies in eliminating development gaps among regions within the Southeastern Anatolian Projects (GAP) framework, showing the effects of results to urbanization thay have emerged in cities in the region. 197
- Published
- 2018
30. Nijerya'da terörizm (Boko Haram terör örgütü)
- Author
-
Bozkurt, Büşra, Bingöl, Yılmaz, and Uluslararası İlişkiler Ana Bilim Dalı
- Subjects
Kamu Yönetimi ,Selefiye ,Siyasal Bilimler ,Public Administration ,Political Science ,International Relations ,Uluslararası İlişkiler ,Boko Haram ,Nigerya ,Terrorism ,Wahabiism ,Terror organizations ,Terror - Abstract
Günümüzde Nijerya, bulunduğu bölgedeki diğer devletlere nazaran refah seviyesi, askeri yapısı ve ekonomik durumu açısından daha iyi bir konumdadır. Afrika'nın en kalabalık nüfusuna sahip olan ülke aynı zamanda dünyanın yedinci sırasında bulunmaktadır. Etkin olan iç karışıklıklarla mücadele eden Nijerya, 2001 yılından itibaren Boko Haram Terör Örgütü'nün eylemlerine maruz kalmaktadır. Nijer, Çad ve Kamerun; Boko Haram terörist aktivitelerinden etkilenen ülkeler listesine eklenebilir. Çalışmanın birinci bölümünde terörizm, Selefilik ve Vahhabilik teorisi; ikinci bölümünde Boko Haram Terör Örgütü'nün yapısı; üçüncü bölümünde Nijerya'nın genel özellikleri ve örgütün Nijerya'da yaptığı eylemler; dördüncü bölümünde örgütün diğer ülkelerde yaptığı eylemler anlatılmaktadır. Bu çalışmada; gazeteler, internet kaynakları, makaleler ve tezlerden yararlanılmıştır. Today, Nigeria is a state with better prosperity, military structure and economic status than other states in its region. Nigeria, the most populated African state, is the seventh most populous country in the world as well. Struggling with effective internal conflicts, Nigeria has also been experiencing the acts of terrorist organization Boko Haram since 2001. Niger, Chad and Cameroon can be added to the list of countries affected by Boko Haram terrorists activities. In the first part of study, theory of terorism and theory of salafism and wahhabism; in the second part, the structure of Boko Haram terrorist organization; in the third part, the general characteristics of Nigeria and actions conducted by terrorist organization in Nigeria; in the fourth actions conducted by terrorist organization Boko Haram in other countries have been explained. Newspapers, internet resources, articles and theses have been used in this study. 95
- Published
- 2018
31. The challenges of good governance in Somali
- Author
-
Abdi Hared, Abdifatah, Bingöl, Yılmaz, and Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Ana Bilim Dalı
- Subjects
Good governance ,Kamu Yönetimi ,Governance ,Siyasal Bilimler ,Public Administration ,Public institutions ,Political Science ,Public administration ,Somalia - Abstract
İyi yönetişim fikri, devletlerin, bölgesel ve uluslararası örgütlerin sürdürülebilir kalkınmayı ölçme amacıyla kullandıkları için giderek daha da önemli hale gelmektedir. Dolayısıyla, iyi yönetişim, tüm vatandaşların ülke kaynaklarından eşit olarak yararlanabileceği ve özellikle kadın, çocuk ve azınlık toplulukları olmak üzere insan haklarının tam olarak korunabileceği bir ortam yaratmak açısından önemlidir. Bu araştırma, iyi yönetişimin şeffaflık, hesap verebilirlik, eşitlik ve adalet, etkinlik ve verimlilik, katılımcılık ve hukukun üstünlüğü gibi genel ilkelerini vurgulayarak, Somali'deki iyi yönetişim zorluklarını ele almaktadır. İyi yönetişimin zorluklarını değerlendirmek için, hem nicel hem de nitel veri yöntemi kullanılmıştır. Veriler, hem birincil hem de ikincil kaynaklardan toplanmış ve Sosyal Bilimler İstatistik Paketi (SPSS) yazılımı kullanılarak analiz edilmiştir. Çalışma aynı zamanda Somali' de iyi yönetişim uygulamalarının ileri seviyelere taşınabilmesi adına politika önerileri de getirmektedir.Somali, uzun yıllar öncesinden günümüze kadar iyi yönetişim uygulamalarında çok gerilerde kalmıştır. Kamu kurumları, iyi yönetişime etkili politikalar üretme cesaretinden yoksundu. Bunun bir sonucu olarak, Somali'deki yönetişim, cılız uygulamalar, yetersiz politikalar, zayıf kurumsal performans, bağımsız bir yargı sisteminin olmayışı, tüm kamuda yolsuzluk, halkın politika geliştirme ve karar alma sürecine katılımının eksikliği gibi unsurlarla açıklanabilir. Bu çalışmadan elde edilen bulgular Somali'de iyi yönetişim uygulamalarının eksikliğine katkıda bulunan çeşitli zorlukların olduğunu ortaya koymuştur. Bunlar arasında kabile üstünlüğü, yolsuzluk, sınırlı demokratik kültür, yeterli ve uygun yasaların eksikliği, siyasi zorluklar ve barışa yönelik tehditler sayılabilir. Araştırmacı kabile üstünlüğü konusunu iyi yönetişimin önündeki en zorlayıcı faktör olarak görmektedir çünkü Somali devletinin 1960 yılında kuruluşundan bu yana kabile kimliği siyasi gücün temelini teşkil etmiş ve halk iradesi ise sürekli göz ardı edilmiştir. Çalışma, Somali' de iyi yönetişimin 1991 yılından bu yana çok nadir hayat bulduğunu ortaya koymaktadır. Çalışma sonuçları, anayasal düzenin olmayışı, hukukun üstünlüğünün izine bile rastlanılmaması, federal hükümet ve federal üye devletler arası yetki paylaşımının eksikliği, insan haklarının geri plana atılması, rüşvet ve güçlü kurumların yokluğu gibi diğer sorunların yanında yazarın iyi yönetişimin Somali' de hiç söz konusu olmadığı yönündeki araştırma soru ve hipotezini kanıtlamaktadır.Anahtar Sözcükler: Somali, Yönetişim, İyi Yönetişim, Şeffaflık, Hukukun Üstünlüğü. The idea of good governance is of increasing importance as it is used by the states, regional and international organizations to measure sustainable development. Thus, good governance is important for creating an environment where all citizens can equally be benefited from the countries resources and providing full protection of human rights especially women, children, and minority communities. This research examines the challenges of good governance in Somalia by emphasizing common principles of good governance such as transparency, accountability, equity and equality, effectiveness and efficiency, participation and the rule of law. To assess the challenges of good governance, both quantitative and qualitative data were used. The data was collected from both primary and secondary sources and analyzed using Statistical Package for Social Science (SPSS) software. The study also recommended policy suggestion so that to promote good governance applications in Somalia.Somalia, for many years to date, has been the worst in performing good governance practices. The public institutions have been lacking the courage to produce effective policies to good governance. As a result of this, governance in Somalia is characterized by poor performance, inadequate policies, poor institutional performance, lack of an independent judiciary system, corruption in all government spheres, lack of participation of the people in policy development and decision-making process.ixThe findings of this study revealed that there are several challenges contributed to the lack of good governance applications in Somalia. These include clan supremacy, corruption, limited democratic culture, lack of adequate and appropriate laws, political challenges, and threats to peace. The researcher considers clan supremacy the most challenging factor to good governance because, since the formation of the Somalia state in 1960, the clan identity has been the basis of political power; and the will of the society has not been given attention. The study found that good governance in Somalia is rare in practice since 1991. The results of the study prove the author's research questions and the hypothesis that good governance has not been practiced in Somalia, among other things like. lack of constitutionalism, lack of rule of law, and the absence of law enforcement agencies, lack of separation of power between the federal government and the federal member states, poor human rights, corruption, and lack of strong institutions.Keywords: Somalia, Governance, Good Governance, Transparency, Rule of Law. 136
- Published
- 2018
32. The state theatre in Turkish nation building: A content analysis on Turkish playscripts
- Author
-
Akar, Başak, Bingöl, Yılmaz, and Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Ana Bilim Dalı
- Subjects
Political identity ,Siyasal Bilimler ,Political Science ,Turkish nationalism ,Self-identity ,Scenario ,Sahne ve Görüntü Sanatları ,Sociology ,Identity construction ,Social construction ,National identity ,Theatre ,State theatres ,Sosyoloji ,Content analysis ,Performing and Visual Arts - Abstract
Kimlik inşa süreci kültürel mirası, tarihi ve ulus devletin vizyonunun yeniden inşası anlamına gelir. I. Dünya Savaşı'nın ardından, genç Türkiye Cumhuriyeti elitlerin önderliğinde bu bağlamda bir kültürel dönüşüm başlatmıştır. Bu dönüşüm `Batılılaşma` ve ulus inşasını içerir. Türkiye'deki Devlet Tiyatrosu bu amaçları karşılamak amacıyla tek parti döneminin kapandığı demokrasiye geçiş sürecinde kurulmuş bir kurumdur. Bu sebeple, ulus kimlik inşa sürecinin vizyonundaki değişimi ve Batılılaşma algısını Devlet Tiyatrosu repertuvarından izlemek mümkündür. Kurum, II. Dünya Savaşı'ndan sonra kurulmuş ve Batı blokuna yaklaşma konusunda bir vitrin görevi üstlenmiştir. Bu çalışma, kuruluşundan (1949) Türkiye Cumhuriyeti tarihindeki ilk darbeye kadar (1960) Devlet Tiyatrosu repertuarını ele kapsamaktadır. Araştırma, söylem analizi ile desteklenmekte, kelime temelli bir içerik analizinden ziyade anlam odaklı bir bakış açısıyla 1950li yıllarda ulus kimlik inşası incelenmektedir. Bu çalışmada, 1950li yılların demokratikleşme sürecine olan katkısı bağlamında tek boyutlu bir kimlik inşa süreci yerine çok boyutlu ve çeşitlilik içeren çoğul projelerin varlığı üzerinde durulmaktadır. Çalışma, bu önermeyi destekleyecek bulgulara ulaşmış, 1950li yıllarda Türkiye Cumhuriyeti'nin kimlik inşa sürecinin çeşitlilik kazanarak devam ettiğini ortaya koymuştur. Keywords: State Theater, playscripts, identity building, nation state, nationalism Identity building is a project to rebuild the cultural heritage, history and the vision of the nation states. After the First World War, young Turkey starts a cultural change after the pioneering of the elites. This change has a vision of `Westernization` and nation building. The State Theater of Turkey is an institution for meeting these purposes founded during the period of transition to democracy; repealing one-party government which is not a sudden process. Therefore, it is possible to see the vision of nation building and the eagerness of Westernization in the repertory of the State Theater still. Yet the institution is used as a nation's showcase during the convergence to the West block after the Second World War. In this study, I cover the repertory of the State Theater from the foundation of the institution (1949) until the first military intervention (1960). I support the research by using discourse analysis at first section to analyze the context referring identity; referring the meaning rather than words. This study finds out that as expected the nation building process in Turkish Republic continues in the 1950s with a variety, rather than havin one-dimensional indoctrination of certain national identity. 329
- Published
- 2017
33. AK Parti teşkilatlarının demokratik değerlere bakışı üzerine karşılaştırmalı bir analiz: Milli görüşten muhafazakâr demokrasiye
- Author
-
Nebati, Nureddin, Şengül, Ramazan, Bingöl, Yılmaz, and Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Anabilim Dalı
- Subjects
Democratic values ,Siyasal Bilimler ,Political Science ,Political parties ,Adalet ve Kalkınma Party ,Democracy ,Conservatism ,National idea - Abstract
Milli Görüş hareketinin içinden çıkan AK Parti'nin varlık koşullarını yaratan zemini ve partinin bu gelenekten farklılaşan ve benzer kalan kimi yönlerini analiz etmek, onu belirleyen kavramlar dünyası, politik atmosfer ve tarih üzerine derinlikli bir çalışmayı gerekli kılmaktadır. AK Parti'nin sahiplendiği ve yeniden ürettiği `muhafazakar demokrat` siyaset, bu kimliği oluşturan bileşen ve kavramlardan bir çeşit uyum ve harmoni yaratma ihtiyacına denk düşmektedir. Dolayısıyla `muhafazakar demokrat` siyasi çizgiyi belirleyen kavramların analiz edilmesi çalışmamızın başlangıç noktasını oluşturmaktadır. Demokrasi kavramının tarihsellik içindeki gelişimi, kapsamının genişlemesi ve bu kavramın dinle kurduğu ontolojik karşıtlığın çözülerek, otantik varoluş ve aidiyetlere yaşam alanı tanıyan bir yapıya evrilmesi ve bu dönüşümü yaratan koşullar irdelenmiştir. İslam'ın özsel olarak demokrasi ile kurduğu ilişki, bu ilişkinin boyutları ve kavrama yaptığı katkı değerlendirilmiştir. Yenilikçi kanadın Milli Görüş'ten kopması ve AK Parti'nin kurulması ile sonuçlanan dönüşüm süreci; hareketin tarihi, içinden çıktığı gelenek ve bu geleneğin dayandığı kod ve semboller, modernlikle kurduğu ilişki analiz edilmeden tahlil edilemez. Bu bağlamda İslamcı bir hareket olan Milli Görüş'ün kendinden önceki İslamcılarla benzeşen ve farklılaşan yönleri, Milli Görüş'ün merkez ile kurduğu ilişki, bu ilişkinin hareketi dönüşüme zorlayan yönleri analiz edilmiştir. Milli Görüşçü partiler olan Milli Nizam, Milli Selamet, Refah ve Fazilet partilerinin siyasi çizgileri ve geçirdikleri dönüşüm değerlendirilmiştir. AK Parti'nin Milli Görüş geleneğinden ne ölçüde farklılaştığı ya da benzeştiği analiz edilmeye çalışılmıştır. Araştırmanın amacı AK Parti Teşkilatları demokratik değerlere nasıl baktığını ortaya koymaktır. AK Parti'nin kurulması ile sonuçlanan Milli Görüş içindeki değişim süreci teşkilat üyelerinin değer algıları üzerinden analiz edilmiştir. Bir kıyas ilişkisi kurulabilmesi için kontrol grubu olarak Milli Görüş Hareketi'nin son durağı olan Saadet Partisi teşkilat üyeleri seçilmiştir. Anahtar Kelimeler: Milli Görüş, Muhafazakar Demokrasi, AK Parti, İslamcılık, değer algısı SUMMARYAnalysing the transformation and the unique stance of AK Party requires an elaborated study on its founding conceptual sphere, the political climate, and history. AK Party's reproduced `conservative democratic` politics corresponds to the need to create a sort of harmony between the constitutive elements and concepts of this identity. The first part of this study, therefore, analyses the essential concepts of `conservative democratic` synthesis. It examines both the historical development and extension of the concept of democracy, and its restructuring which, as a result of the end of its ontological conflict with religion, has enabled authentic life styles and rapport to live together, as well as the conditions of this transformation. This study also assesses the essential relationship between Islam and democracy, its dimensions, and Islamic contribution to the concept of democracy. It's almost impossible to understand the transformation of AK Party, without analysing its history, the tradition, with its basic codes and symbols, from which the party emerged, and its relationship with modernity. In this context, the differences and similarities between the Islamic movement of Milli Görüş and previous movements, its relationship with the center, and the aspects of this relationship which have imposed a transformation on the movement have been analysed. There is also a discussion about the political parties in the line of Milli Görüş, namely Milli Nizam, Milli Selamet, Refah, and Fazilet, and their political stance and transformation, as well as about AK Party's unique political structure, which differs from the tradition of Milli Görüş.The main concern of study is to reveal AK Party organisations' viewpoint on democratic values. The transformation of AK Party has been analysed according to the party members' value judgements. In order to provide a comparison, the members of Saadet Party, the ultimate political party of Milli Görüş, are chosen as a control group.Keywords: National Vision, Conservative Democracy, AK Party, Islamism, Value, Judgement 330
- Published
- 2014
34. İl mülki sınırında büyükşehir yönetim modelinin işlevselliğinin analizi: Kocaeli Büyükşehir Belediyesi örneği
- Author
-
Yazici, Ersin, Bingöl, Yılmaz, Şengül, Ramazan, Koç, Oktay, and Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Anabilim Dalı
- Subjects
Kamu Yönetimi ,Public Administration ,Local administrations ,Metropolitan municipality ,Management models ,Municipalities ,Modernization - Abstract
Küresel bir köy haline gelen dünyada yönetim paradigmaları giderek değişmekte ve yönetenler yeni yönetim modellerinin oluşturulması gerçeği ile karşı karşıya kalmaktadır. Siyaset mekanizması da bu kaçınılmaz değişim süreçlerine ayak uydurmakta ve bu kapsamda yeni yönetim modelleri ortaya konulmaktadır. İl sınırında büyükşehir belediyesi uygulaması da, bu yeni yönetim modellerinden birisidir. Yerel yönetimlerde reform anlamına gelen bu yeni model Türkiye'de iki büyükşehir belediyesinde uygulanmakta olup, 2014 mahalli idareler seçiminden sonra bütün büyükşehirlerde bu modellemeye gidilmiştir.Türkiye'de yerel yönetim sisteminin oluşmasında geleneksel ve kültürel kodların etkisi tarihsel bir gerçeklik olarak karşımızda durmaktadır. Mevcut yerel yönetim kültürüne Selçukluların veya Osmanlıların yaptığı katkı yadsınamayacak düzeydedir. Fakat merkezileşme eğilimlerinin de bu `katkı`nın içinde değerlendirilmesi gerekmektedir. Bir başka gerçek ise genelde modernleşme ve özelde Batı'nın Türk kamu yönetimine yaptığı etkidir. Bu etki birkaç asırdır devam etmekte ve ileride de devam edeceği izlenimi vermektedir. Zira orijinal bir örnek ortaya koyamayan sistemin, taklit etmesi kaçınılmazdır.İl sınırında büyükşehir belediyesi modeli, bazı tartışmaları beraberinde getirse de, yerel yönetim sistemimiz açısından başarılı bir model olmuştur. Bu başarısı neticesinde yaygınlaşacak olan modelde, yerel yönetim kültürüne uygun bir yapı geliştirilmiştir. Şeffaf, hesap verebilir, demokratik, etkin ve verimli bir yerel yönetim mekanizması ortaya koyan bu model, Türkiye'nin son yıllarına benzer şekilde başarılı bir grafik çizmektedir ve diğer uygulamaların da başarısı halinde, ihraç edilebilecek bir model olacağı izlenimi vermektedir. Bu yeni yerel yönetim modelinin altyapı ve üstyapı yatırımlarından ekonomik tasarrufa, personel rejiminden kaynakların adil kullanılmasına, koordinasyon eksikliklerinin çözülmesinden ileri teknolojinin daha verimli kullanılmasına, bütüncül bir bakış geliştirilmesinden daha büyük ölçekli projelerin hayata geçirilmesine kadar birçok alanda olumlu çıktılar ortaya koyduğu izlenmiştir.Anahtar Kelimeler: İl Sınırında Büyükşehir Belediyesi Modeli, Kocaeli Büyükşehir Belediyesi, Yerel Yönetim Sistemleri, Modernleşme, Şehir, Belediye. The paradigms of administration are changing in our world turned into a globalized village and administrators face the reality of creating new administration models. The political mechanism accommodates itself to inevitable changing process and new administration models are put forth within this concept. The implementation of Metropolitan Municipality in city boundary is one of these new administration models. This new model regarded as a reform in local government is implemented by two metropolitan municipalities in Turkey and all the metropolitan municipalities put this model into practice after the 2014 local government election.The influence of traditional and cultural heritages is an historical fact in formation of local government system in Turkey. The contribution of Seljuks and Ottomans to the existing local government should be substantially taken into consideration. However, centralization trends are to be evaluated within this `contribution`. Another fact is that modernization in general and the West specifically have affected Turkish public administration. This effect has been an ongoing process and it is also thought to last in future. The system which cannot introduce an original model can do nothing but imitate. The model of Metropolitan Municipality in city boundary has succeeded with regards to our local government system; it has brought along some arguments, though. Becoming widespread as a result of this success, the model developed a structure-convenient for local government culture. The model that suggests transparent, accountable, democratic, effective and productive mechanism of local administration achieves success in parallel with Turkey's last years. The one can be assumed that this model will be exported if other implementations also succeed. It has been analyzed that this new local government model has accomplished lots of tasks from infra structure and super structure investments to economical saving, staff regime to fair usage of resources, solving coordination problems to efficient usage of advanced technology, developing a comprehensive approach to putting into practice bigger projects.Keywords: The Model of Metropolitan Municipality in City Boundary, Kocaeli Metropolitan Municipality, Local Government System, Modernization, City, Municipality. 165
- Published
- 2014
35. Kimlik ve siyaset bağlamında Anadoluculuk hareketi
- Author
-
Pakiş, Ahmet, Bingöl, Yılmaz, and Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Anabilim Dalı
- Subjects
Nationalism ,Turanism ,Anatolian ,Siyasal Bilimler ,Social movements ,Identity ,Political Science ,Politics ,Turkism ,Ideology - Abstract
Bir aydın hareketi olarak gündeme gelen Anadoluculuk hareketi önemli bir kimlik açılımı başlatmış olmasına karşın, Türk siyasi düşünce tarihi literatüründe çok az incelenen başlıklardan birini oluşturmaktadır. Bu çalışmada, II. Meşrutiyetin üç yaygın ideolojisini oluşturan Osmanlıcılık, İslamcılık, Türkçülük-Turancılık düşüncelerine karşı eleştirel bir tutum sergileyen Anadoluculuk hareketi ve bu hareketin kurguladığı Anadoluluk kimliğinin temel bileşenleri ortaya konulacaktır. Bu amaçla, Anadolucu düşüncenin 1920lerin başından 1950lerin sonuna kadar geçirdiği süreç tarihsel bir perspektifle ele alınarak, Anadoluculuk hareketinin temel söylem ve görüşleri, eleştirel ve karşılaştırmalı bir analize tabi tutulacaktır. Anadolulu kimliğinin kurgulanışında kullanılan enstrümanların açığa çıkartılması amacıyla ortak tarih mitosu, milliyetçilik, kimlik, coğrafya, vatan, köycülük gibi tartışma konuları sorunsallaştırılarak genelde milliyetçi projelerin özelde Anadoluculuk hareketinin milli bir kimlik ve milli bir vatan kurma süreçlerinde ne tür alternatifleri tartıştıkları, hangi özlemleri dile getirdikleri dönemin siyasal, toplumsal, ekonomik ve kültürel gelişmeleriyle bağlantılı olarak ortaya konmaya çalışılacaktır. Çalışmanın bir başka amacı da Anadoluculuk hareketinin gündeme getirdiği eleştirel fikirlerin devrin diğer yaygın siyasal ideolojilerine Osmanlıcılık, İslamcılık, Türkçülük-Turancılık? karşı bakış açısının tespit edilmesi ve bu akımların Anadoluculuk hareketinin söylemlerine karşı ne tür tepkilerde bulunduklarının belirlenmesi olacaktır. Çalışma, Anadoluculuk hareketinin tam olarak sınırları belirlenmiş bir ideolojik çerçevesinin bulunmadığını, kendi tezlerini ortaya koyarken sert bir dille eleştirdiği Osmanlıcılık, İslamcılık ve Türkçülük-Turancılık ideolojilerinin dayanaklarını kullanma yoluna gittiğini ve dolayısıyla Anadoluculuk hareketinin bu üç ideolojiden bağımsız olarak değerlendirilemeyeceğini ileri sürecektir. Anatolianism movement is one of the less studied topics in the literature, even though it initiated a significant identity debate in the history of the Turkish political thought. This study aims to explore the basic premises of Anatolianism movement in contrast with three popular ideologies of the Second Constitutional Era during the last stage of the Ottoman Empire, namely the Ottomanism, Islamism, and Turkism-Turanism. The study also aims to discuss main constituents of the ?Anatolian identity formulated by the Anatolianism movement. Applying critical, historical and comparative methods, this dissertation analyzes the discourse of, and different perspectives within, the Anatolianism movement from the early 1920s to the late 1950s. Such motives used in the formation of ?Anatolian? identity as the myth of common history, nationalism, identity, geography, homeland, peasantry will be brought forward to understand the aspirations and alternatives proposed by the Anatolianism movement as part of a national identity formation process. The analysis will take the political, social, economic and cultural dynamics of different periods into consideration in order to grip the interaction between ideas and realities. The study will also put forward the critique raised by the Anatolianism movement against Ottomanism, Islamism and Turkism-Turanism in order to comprehend its interaction with these movements. In this regard, this study argues that the Anatolianism movement lacks a clearly defined ideological framework of its own, and that it, albeit critical of, indeed relies on the basic premises of Ottomanism, Islamism and Turkism-Turanism, and thus an analysis on Anatolianism movement cannot be made without taking into consideration the premises of these three ideologies. 330
- Published
- 2013
36. Çokkültürlü yurttaşlık bağlamında Türkiye'de mikro dinsel cemaatlerin kimlik problemi
- Author
-
Minarli, Mustafa Ali, Bingöl, Yılmaz, and Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Anabilim Dalı
- Subjects
Religious identity ,Religious groups ,Siyasal Bilimler ,Identity ,Political Science ,Religious conducts ,Religion-state relationship ,Communities ,Identity problem ,Religious-politics relations ,Multiculturalism - Abstract
Bu çalışma Türkiye'deki mikro dinsel cemaatlerin, çokkültürlü yurttaşlık bağlamında, karşılaştığı kimlik problemlerini inceleme amacıyla hazırlanmıştır. Araştırma ?mikro dinsel kimlikler ülke üzerinde baskın bulunan kimlik kodlaması karşısında hangi sorunlarla karşılaşmaktadır?? problemine dayanmaktadır. Bu bağlamda, Aleviler, Museviler, Gregoryen Ermeniler, Ortodoks Rumlar ve İslami tarikatların mensupları çalışmanın ilgi alanını oluşturmaktadır. Araştırmanın yöntemi ise pozitivist metodoloji doğrultusunda mikro dinsel kimlik temsilcileriyle yapılan görüşmeler paralelinde elde edilen gözlemlere dayanmaktadır.Çalışmaya kültür ve kimlik konularının betimlenmesiyle başlanmış, ardından araştırmanın kavramsal altyapısını oluşturan çokkültürlü yurttaşlık olgusu üzerinde durulmuştur. Çokkültürlü yurttaşlığın, liberal demokratik ülkelerdeki örneklerinin ele alınarak incelenmesinden sonra Türkiye'deki mikro dinsel formların günümüzde karşılaştığı kimlik problemleri tarihsel bir perspektifle ele alınmıştır. Bu bağlamda, Türkiye'de modernleşme ve uluslaşma süreçleriyle birlikte meydana gelen kimliksel dönüşümden de bahsedilmiş, laiklik ilkesinin resmi yorumlanışı ortaya konmaya çalışılmıştır.Çalışmada mikro dinsel kimliklerin içerisinde bulunulan sosyo-politik ortam paralelinde karşılaştığı zorluklar ve bu zorluklar karşısında vermiş olduğu tepkiler incelenmeye çalışılmıştır. Son olarak, araştırmada, yapılan çalışmanın genel özelliklerinin ve elde edilen bulguların tespitine yer verilmiştir. The aim of this theases is a research on the identity problems of micro religious group members in Turkey in the context of micro religious communities. The research is based on the question of what the problems of micro religious group members in the face of dominant identity codes are? In this regard, the study focusses on the identity issue of Alevis, Jews, Gregorian Armenians, Greek Orthodox and classical İslamic communities. The research methods of the thesis are essentially interviews with the representatives of these religious communities and observations, both of which belong to the field of positivist methodology.This thesis starts by describing culture and identity issues and afterwards emphasizes on the phenomenon of multicultural citizenship, which constitutes this thesis? conceptional substructure. After analysing multicultural citizenship examples in liberal democratic countries, current identity problems of micro religious forms(?) in Turkey will be considered from a historical perspective. Concordantly, this thesis refers to the transformation of identities after Turkey`s process of modernization and nationalisation trying to interpret the principle of secularism and its interpretation by the state.In this research, the problems of micro religious identities in Turkey?s social - political environment and their reactions towards these difficulties are examined. Finally, the general characteristics and purpose of this research will be clarified. 160
- Published
- 2012
37. Türk siyasal hayatında yeniden Milli Mücadele hareketi
- Author
-
Demir, Eyüp Ensar, Bingöl, Yılmaz, and Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Anabilim Dalı
- Subjects
Nationalism ,Religion ,Political life ,Siyasal Bilimler ,Social movements ,Political Science ,Politics ,National Struggle Movement Again ,National Struggle ,Ideology ,Nation - Abstract
Tek partili dönemin uygulamaları, parti ve devlet bütünleşmesi ile birlikte düşünüldüğünde dönemin otoriter bir hal almasını beraberinde getirmiş ve ülkede geçmişten keskin bir kopuşu içeren faaliyetlerin olduğu bir süreç ön plana çıkmıştır. Bu sürecin devamında ise çok partili hayata geçişi içeren bir dizi uygulamalar siyasi arenada yer bulmuştur. Soğuk Savaş dönemiyle birlikte yüzünü Batı'ya dönen Türkiye, demokratik olarak nitelendirilebilecek çok sayıda uygulamayı hayata geçirmiştir. Nihayetinde bütün bu uygulamalarla birlikte aşağıdan yukarıya doğru siyasal güçler, o zamana dek görülmeyen ölçüde gelişmeye başlamıştır. Yeniden Milli Mücadele Hareketi de, tek parti döneminin jakoben bir anlayışla toplumu dizayn etmesine sivil bir tepki olarak bu süreç içerisinde kendisine yer bulmuştur.Ne var ki, Yeniden Milli Mücadele Hareketi kuruluş dönemindeki `İslam temelli' felsefesi ile paradoks oluşturacak bir şekilde, giderek müesses nizama eklemlenmiştir. 1971 Muhtırası'ndan sonra Hareket kuruluş amaçlarından sapmış ve devletin milli güvenlik konseptinin önemli bir parçası haline gelerek yoğun anti-komünizm propagandası yapan bir teşkilat haline gelmiştir. Bu dönemde tabandan gelen uyarı ve önermelerin dikkate alınmaması Hareket'in kısa sürede dağılmasına ve 1980 darbesi sonrası dönemde güçlü bir şekilde partileşememesine neden olmuştur.Erken cumhuriyet dönemi modernleşmesinde devlet Müslüman temel kimliğinin yerine modern ulusçuluğu geçirmek istemiş, bu kapsamda kültürel muhafazakarlığı dışlamıştır. Çok partili hayata geçilirken kültürel muhafazakar elitlerin ve `Sünni' halkın ise dindarlık ile milliyetçiliği uzlaştırma yolunda olduğu ortaya çıkmıştır. Soğuk Savaş'ın etkileri de bu çevrelere ideolojik meşruiyet sağlamıştır. Bu ortamda doğan YMMH, radikal sol siyasetin yükselişine reaktif bir hareket olarak gelişmiş görünmekte ve bununla birlikte devlet içinden de manipüle edildiği izlenimi vermektedir.Anahtar Kelimeler : Toplumsal Hareket, Yeniden Milli Mücadele Hareketi, ideoloji, millet-milliyetçilik, din. The policies of the single-party era, together with incorporation of the Party and the State in Turkey, pawed way to an authoritarian rule and a set of activities causing a sharp disengagement with the past. This period was followed by some important political applications including transition to a multi-party system in the late 1940s. Turning its face to the West, Turkey actualized many democratic implementations during the Cold War era. As a result of all these applications, numerous political movements from the bottom appeared in the political arena of the Republic. Among these civil movements was Yeniden Milli Mücadele Hareketi (National Struggle Movement Again), which developed as a reaction to the authoritarian rule endeavoring to design the society in a Jacobean manner.Although Yeniden Milli Mücadele Hareketi had been a pro-Islamic reactive movement in its foundation, it would paradoxically be in line with the establishment in the latter era. After the Military Memorandum in 1971, the Movement diverged from its founding premises, and became a part of the establishment?s national security concept and its? anti-communist propaganda. Ignoring warnings and suggestions of its? followers, the Movement lost public support soon and was unable to turn into a resilient political party after the Coup d?état in 1980.During the modernization process of the early Republican era, the state endeavored to establish a modern nation state instead of a basic Islamic identity, and thus excluded cultural conservatism. It also revealed that the cultural conservative elites and `Sunni? community were on the road of blending Islam with Turkism. The Cold War rationales provide these groups with ideological legitimacy. It may be concluded that Yeniden Milli Mücadele Hareketi developed as a reactive movement against growing of the radical left in Turkey and that it was manipulated by the state.Keywords: Social movement, National Struggle Movement Again, ideology, nation-nationalism, religion. 148
- Published
- 2011
38. Tanzimat Dönemi'nde çeviri: Siyasal ve kültürel bir bakış
- Author
-
Taşkiran, Ceyda, Bingöl, Yılmaz, and Siyaset ve Sosyal Bilimler Anabilim Dalı
- Subjects
Translation ,Translation and Interpretation ,Siyasal Bilimler ,Political Science ,Westernization ,Mütercim-Tercümanlık ,Ideology ,Tanzimat Period - Abstract
Çeviribilim alanındaki gelişmeler neticesinde bugün yaygınlık kazanan betimleyici çeviri araştırmaları kapsamında çevirilerde kullanılan doğruluk ya da yanlışlık değerlendirmesi bir ölçüt olmaktan çıkmış ve çeviri ürünler toplumsal ideoloji ve kimlik, dinsel inançlar ve etnik kökenler, siyasi tercihler ve kültürel normlar gibi farklı olgular ile ilişkili kültürel birer ürün olarak incelenmeye başlamıştır. Bu çalışmada Tanzimat döneminde yapılan çeviriler Osmanlı modernleşme süreci kapsamında incelenmiş ve çeviri hareketleri Batılılaşma süreci içerisinde siyasi ve kültürel değişimler bağlamında değerlendirilmeye çalışılmıştır.Osmanlı Devleti'nde on dokuzuncu yüzyılda ağırlık kazanan Batılılaşarak modernleşme çabaları devlet kurumlarından toplumsal sistemlere doğru yayılmaya başlamış ve Osmanlı aydınlarınca kültürel zeminde edebi bir hareket içerisinde topluma benimsetilmeye çalışılmıştır. Osmanlı aydınlarının bu edebi hareket içerisinde başvurduğu kanallardan biri de çeviri faaliyeti olmuştur.Bu dönemde Osmanlı aydınlarınca gazeteler aracılığıyla yürütülen çeviri etkinliği neticesinde Osmanlı toplumuna tanıtılan roman, tiyatro gibi yeni edebi türlerle birlikte yeni kavram ve değerler de mevcut kültüre nüfuz etmeye başlamıştır. Osmanlı toplumuna kazandırılmaya çalışılan pozitivist düşünce ve Batı kültür ve fikir hayatına ait değerler çeviri eserlerle halka ulaştırılmıştır.Batı'ya dönük bir toplum yaratma sürecinde devlet ve aydınlarca yürütülen çeviri faaliyetinde göze çarpan en belirgin özellik söz konusu güç sahiplerinin politik ve kültürel tercihlerinin eser seçimine yansımasıdır. Devlet tarafından kurulan çeviri kurumlarının modern bir devlet yaratmak amacıyla özellikle Batılı eserlerin tercüme edilmesi için kuruldukları çok açık bir şekilde belirtilmiş ve aynı zamanda ortak bir Osmanlı kimliği yaratma çabalarına paralel olarak Osmanlı tarihi ve dilinin geliştirilmesine yönelik telif ve tercüme politikaları yürütülmüştür.Bireysel olarak yürütülen çeviri faaliyetlerinde ise kişilerin politik görüşleri çeviri eser tercihlerini etkilemiştir. Batı normlarına eşdeğer ancak aynı zamanda kendi kültürel değerlerinin de korunduğu bir kültür yaratmak isteyen Osmanlı aydını çevirisi yapılacak eserlerde kendi kültürlerinin kabul edemeyecekleri bir takım bölümleri çıkararak, değiştirerek ya da çeviride bazı eklemeler yaparak çevirileri hedef kültüre benimsetmeye çalışmışlardır.Özellikle Batılı eserler arasından yapılan seçimler doğrultusunda düşünülecek olduğunda bu dönemde yürütülen çeviri faaliyetlerinin bir kültür planlaması kapsamında yürütüldüğünü söylemek mümkündür. Zira Batılı değerler ile yoğrulmuş pozitivist düşünce yapısının yerleştirilmeye çalışıldığı bu kültür algısal bir değişim sürecinin sonucudur. Bu süreçte oluşturulmaya çalışılan düşünsel alt yapı yüksek oranda çeviri ile Batı'nın ithal edilmesi neticesinde gerçekleşmiştir. Thanks to descriptive translation studies gained popularity as a result of the recent developments in translation studies, translation products are now examined as cultural products appeared under different socio-cultural and political facts such as social ideology and identity, religious beliefs and ethnic origins, political preferences and cultural norms. Based on this cultural turn in translation studies this study focuses on the translations made during the Tanzimat refom era within the context of political and cultural changes experienced on the path to Westernization with a view shedding light on Ottoman modernization process.Prevailed in the nineteenth century, the Empire?s modernization efforts through Westernization began to spread towards social systems firstly envisaged for government agencies. Ottoman intellectuals tried to have these efforts adopted by Ottoman society on a cultural base with a literary movement whose one of the channels that these intellectuals resort was translation.Positivist thought and intellectual life of Western culture as well as new western concepts and values began to penetrate into the existing culture through with new literary genres such as theatre and novel introduced as a result of translation activity carried out in the newspapers by Ottoman intellectuals.The most prominent feature of the translation activities carried out by the state and the intellectuals during the process of creating a society oriented to West is that the political and cultural views of these patrons affected their selecting the texts to be translated. Besides having a compilation and translation policy so as to develop Ottoman history and language for a common Ottoman identity, it was also clearly stated that the translation agencies established by the government were founded to translate especially Western works in order to create a modern state.On the other hand, political and cultural views of the intellectuals were decisive on the selection of the texts to be translated. With an aspire to create a culture equivalent to Western norms as well as preserving the existing values, Ottoman intellectuals made some additions, abstractions or adaptations in their translations in order to have them accepted by the target culture.Regarding the choices out of the works belonging to Western culture, it can be said that translations made during the reform era were part of a culture planning as that culture which positivist thinking remolded with Western values was tried to be embedded was the result of a perceptual change. The intellectual infrastructure tried to be created during this process was substantially achieved by importing the West through translation. 141
- Published
- 2010
39. Sanayi çağından bilgi çağına sosyal hareketler
- Author
-
Tanriver, Nihal, Bingöl, Yılmaz, and Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Anabilim Dalı
- Subjects
Information age ,Siyasal Bilimler ,Sociology ,Information society ,Social movements ,Political Science ,Industry ,Industrialization ,Sosyoloji ,Democracy - Abstract
Bu çalışmanın temel konusu sosyal hareketler ve demokrasi ilişkisidir. Çalışma, toplum yapısındaki değişimlerin sosyal hareketler üzerindeki etkisini incelemektedir. Toplumsal yapı değişikliğinin ekonomik, siyasi, sosyal ve kültürel faktörlerine değinilecektir. Sosyal hareketlerin demokratikleşme ile çift yönlü bir ilişkisi olduğu, toplumsal yapıdaki değişim örnekleriyle açıklanacaktır. Kuramsal ve kavramsal çerçevede; sosyal hareketlerin modern ve post modern toplumlarda ?aktör, eylem repertuarı, nerede, nasıl ve ne zaman? meydana geldiği karşılaştırmalı olarak incelenecektir. Sosyal hareketler ve demokratikleşeme arasında çift yönlü ilişki kurularak, sivil toplum alanını yerelden ulus ötesine nasıl genişlediği inelenecektir. Bu açıdan 18. yüzyıl geleneksel toplumundan başlayarak bilgi toplumuna kadar örnekler verilecektir. Bilgi toplumunda ise teknolojik gelişmeyle internetin sosyal hareketler üzerine etkisi ve değişen toplum yapısının bireye siyasi nitelikten başka yurttaşlıklara sahip olduğunun gösterilmesi amaçlanmaktadır. Bu çerçevede teknolojik gelişim geleneksel toplumu sanayi devriminin itici gücüyle başlayan bir sürece sokmuştur. Sanayileşmekte olan ve sanayileşmiş toplumlar, en son olarak da enformasyon devrimiyle bilgi toplumları görülmüştür. Üretim biçimleri değişerek ücret farklılaşmasıyla sınıf yapısını; halkın yönetimden talepleriyle yönetim biçimleri, devlet-toplum-birey ilişkileri ile taleplerin ifade şeklilleri değişmiştir. Sosyal hareketler saydığımız unsurların tamamıyla etkileşim halinde, devletin karşısında bağımsız bir alan olan sivil toplumla devlet arasında iletişimi sağlayan, demokrasi ile aynı kaynaktan çıkan iki kardeş gibidir. The theme of this master thesis is relationship between social movements and democracy. This thesis is prepared to examine changes in community structure and its affections on the social movements. Thesis will be discussed about the structure of community factors which are economic, politic, social and cultural. In this study, the statement is given that there is a two way connection between social movements and democratization and the statement will support with examples. Social movements in the modern and post-modern societies will be studied comparatively. The actor and the action repertoire of social movements will be study on the theoretical and conceptual framework. In addition, the study will be examined ?how, when and where the social movements happened?. The correlation between social movements and democratization will be connected with area of civil society. However, it will show us how civil society expands its event area from local to international. Thesis is aimed to show us the information society effects social movements with technological developments. Changing society structure adds differences to citizen identity which is different from its political characteristic. Traditional society has been placed in a process by technological improvement which is based on impulsion of the industrial revolution. After that society, in industrializing - industrialized - information societies have been shown. Variation of production style causes to wage differentials and class stratification. So, demands and the way of them of citizens have been changed. Moreover, it is an instrument to provide connection between civil society and government. So, social movements and democracy are brothers because of birthing the same sources. 126
- Published
- 2010
40. Filistinli kimliği: İsrail'deki Arap azınlıkta ve Filistinli mültecilerde kimlik olgusu
- Author
-
Kaya, Yusuf Ziya, Bingöl, Yılmaz, and Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Anabilim Dalı
- Subjects
Nationalism ,Palestinian refugees ,Refugees ,Siyasal Bilimler ,Public Administration ,Political Science ,Arabs ,Palestine problem ,Kamu Yönetimi ,Sociology ,Identity ,Israel ,Sosyoloji ,Minorities - Abstract
Bu çalışma, Filistin toprakları üzerinde İsrail devletinin kurulmasının ardından Filistinlilerin, İsrail'de vatandaşlar ve Arap ülkelerinde mülteciler olarak oluşturdukları Filistinli kimliğini konu alır.Çalışmanın temel tezi, İsrail'deki Arapların ve Filistinli mültecilerin kimlik tanımlarının iki dönemde birbirinden farklı olmasıdır: 1948 ? 1967 arası ve 1967'den sonra. 1948 ? 1967 arasında Filistinli mülteciler ve İsrail'deki Filistinliler Arap milliyetçiliği ve Arap birliği fikirlerini savunuyorlardı. Altı Gün Savaşının ardından Arap ülkeleri ve Filistinliler için Arap milliyetçiliği ve Arap birliği fikri önemini kaybetti ve Filistinlileşme süreci başladı.İsrail'deki Arapların kimlik sorunu, devletin ilkçi ve etnik milliyetçi karakterinden kaynaklanmaktadır. İsrail'in tüm sembolleri, politikaları ve uygulamaları Yahudiliği temel alır. Bu nedenle teoride Yahudilerle eşit olan İsrail'deki Araplar ayrımcılığa maruz kalmaktadırlar. Bu durum ise İsrail'deki Arapların kimlik tanımlarını etkilemektedir.Filistinli mülteciler 1967 yılına kadar, işgal edilmiş topraklarının Arap ülkeleri tarafından kurtarılacağına inanıyor ve bu yüzden Arap Birliği fikrini destekliyorlardı. Ancak 1967'den sonra, işgal edilmiş topraklarının Arap ülkeleri tarafından değil, Filistinliler tarafından kurtarılabileceğini farkettiler. Bu nedenle bir Filistinli kimliği inşa etmeye başladılar. This study is about the Palestinian identity which constituted by Palestinians as citizens in Israel and refugees in Arab countries after establishing Israel in Palestine.The main thesis of this study is both the Arabs in Israel and the Palestinian refugees had different identity descriptions in two periods: between 1948 and 1967 and after 1967. The Arabs in Israel and the Palestinian refugees supported Arab nationalism and Pan-Arabic idea between 1948 and 1967. After the Six Days War, Arab nationalism and Pan-Arabic union idea deemphasized for the Arabs and the Palestinians and the Palestinization process started.The identity problem of the Arabs in Israel is based on the primordialist and ethnic nationalist character of Israel. All symbols, policies and practices of Israel originate from Judaism. Thus, the Arabs in Israel who enjoy equal right with the Jewish citizens in theory are subject of discrimination and this circumstance affects their identity description.The Palestinian refugees in the other Arab countries have believed that their occupied territory will be recaptured by the Arab countries. For this reason, they supported pan-Arabic idea until 1967. After 1967, they recognized that their occupied territory could recaptured by Palestinians, not the Arab countries. Therefore, they have begun to construct the Palestinian identity. 102
- Published
- 2010
41. 1980 sonrası değişen Türk milliyetçiliği
- Author
-
Balkaya, Fatih, Bingöl, Yılmaz, and Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Anabilim Dalı
- Subjects
Nationalism ,Siyasal Bilimler ,Political Science ,Turkish nationalism ,Ethnic nationalism ,Milliyetçi Hareket Party ,After 1980 ,Ethnic groups ,Nation ,Sociology ,Nationalist discources ,Ethnic structure ,National identity ,Sosyoloji - Abstract
Türkiye'de milliyetçilik düşüncesinin kökenleri II. Meşrutiyet dönemine dek götürülebilir. Kültür temelli bir anlayışla ortaya çıkan Türkçülük; Osmanlıcılık ve İslamcılık akımları ile birlikte dağılan bir imparatorluğu kurtarma hedefine odaklanmıştır. Bu hedefe yönelik çeşitli oluşumlar halinde örgütlenen Türkçülük hareketi, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşu ile birlikte yeni kurulan devletin resmi ideolojisi haline gelmiştir.Resmi milliyetçiliğin yanında ona eleştirel bir yaklaşım geliştiren milliyetçilik akımları da ortaya çıkmıştır. Biyolojik milliyetçilik, Anadolucu milliyetçilik, Türk- İslam sentezi anlayışı, liberal- muhafazakar milliyetçilik gibi akımlar milliyetçilik alanında fikirsel çoğulculuğu da beraberinde getirmişlerdir.1980'lerden sonra gelişen iç ve dış koşullardan Türk milliyetçiliği de etkilenmiş ve kendisini yeniden tanımlama gereğini hissetmiştir. 1980'lere dek kendisini etno-kültürel bir temelde tanımlayan Türk milliyetçiliği, 1980 sonrasında civic- territoryal bir niteliğe bürünmüştür. Taha Akyol ve Mümtaz'er Türköne'nin fikirleri bu bağlamda, civic (sivil)- territoryal milliyetçiliği vurgulamaları bakımından oldukça önemlidir. The origins of nationalism in Turkey can be traced back until the Constitutional Period II. Turkism emerging on the base of an approach of cultural mean, focused on the target of saving a crumbling empire with the trends in Ottomanism and İslamism. For the direction of this target, Turkist movement organising with the help of various formations, has become to the official opinion of the new state with building of Republic of Turkey.Beside the official nationalism, nationalist movements which developed a critical approach for it has emerged. Like trends of biological nationalism, Anatolian nationalism, synthesis of Turk and Islamic movements, liberal- conservative nationalist movements, brought the plurality of ideas in the area of Turkish nationalism.Also Turkish nationalism has been effected by the internal and external developments after the 1980?s. Turkish nationalism which described itself on the etno-cultural base until the 1980?s, wrapped to the quality of civic-territorial mean. Ideas of Taha Akyol and Mumtaz?er Turkone in this regard is very important because of their emphasies of civic- territorial nationalism. 113
- Published
- 2009
42. Medya ve demokrasi ilişkisi: Medyanın demokratik rolünü yeniden düşünmek
- Author
-
Yakişir, Yeşim, Bingöl, Yılmaz, and Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Anabilim Dalı
- Subjects
Kamu Yönetimi ,Media ,Siyasal Bilimler ,Public Administration ,Political Science ,Manipulation ,Propaganda ,Democracy ,Public opinion ,Public opinion forming - Abstract
Medya, demokrasi teorisinin işlevsellik kazanmasında önemli demokratik roller atfedilen bir kurum olmakla birlikte; günümüz hakim medya yapısında medyanın demokratik rollerinden uzaklaştığı anlaşılmaktadır. Bu bağlamda çalışmamızda, medya-demokrasi ilişkisi bağıntısında medyanın demokratik rollerinin ele alınması ve medyanın demokratik rollerinden sapmasına neden olan olguların incelenmesi amaçlanmaktadır. Çalışmamızda, demokrasinin dördüncü kuvveti olarak adlandırılan ve demokratik sistemin işleyişinin garantörü olarak anlamlandırılan medyanın, hangi oluşumlar sonucunda demokrasinin işlerliğini tehdit eden bir unsur haline geldiği konuları incelenmektedir. Çalışmamızın temeli medyanın şu diyalektiği üzerinden şekillenmiştir:1. Toplumu bilgilendirme işlevi, tartışma platformu olma özelliği ile kamuoyunun oluşumunda üstlendiği görev sonucunda demokrasinin temel dayanak noktası olan siyasal katılımın sağlanmasına hizmet eden ve toplum adına iktidarı denetleyen demokrasilerin dördüncü kuvveti ?medya?.2. Manipülasyon aracı olarak kullanımı sonucunda yanıltılmış, yönlendirilmiş, pasifize edilmiş bir kamuoyu oluşumunda rol alarak demokrasi simülasyonunun yaratılmasına hizmet eden ?medya?.Bu karşıtlık medyanın aynı anda; hem demokratik sistemlerin en önemli garantörü olduğunu, hem de -enformasyonun çarpıtıldığı ve kamuoyunun güdümlendiği bir platform haline dönüşmesiyle- gerçek bir demokrasi yerine demokrasi sanrısının kurgulayıcısı olarak demokratik sisteme bir tehdit oluşturduğunu vurgulamaktadır. Bu doğrultuda çalışmamızda, bu diyalektik esas alınarak, bu diyalektiği yaratan nedenler ve sonuçlar üzerine saptamalar yapılarak, demokratik işleyişin sağlanmasında medyaya kuramsal düzeyde biçilen rollerin, pratikle örtüşmemesinin nedenleri teşhis edilmektedir. The media is a constitution which is attributed huge democratic roles to make the functional democratic theory. However, it is well known that the media moved away from its democratic roles in today's media disposition. In this context, the aims of this study are to examine the media?s democratic roles in the cohesion of the relation between the media and the democracy, and to analyze the facts which are the reason of the declension of the media?s democratic roles. In this study, we analyze how the media, which is thought of as a forth power of democracy and is attributed a meaning as the guarantor of the democratic system, became in fact a threat to democracy as well. The study is structured around the following dialectical nature of the media:1. The media, as a basic anchor point of the democracy, because of its public opinion molding mission with its informing and discussing platform function, works with the aim for providing political participation of the people and controls the government on the behalf of people, as the forth power of democracy.2. The media, which works to create a democracy simulation, because of its role on molding public opinion which is cheated, canalized and passivated in consequence of using it as a manipulation instrument.This contrast emphasize that the media is the most important guarantor of the democratic systems and ?because of its transformation to a platform which distorts informations and manipulates public opinion- it threats to the democratic system as a builder of democracy hallucination instead of a real democracy, at the same time. In this direction, we base on this dialectic, make some determinations about the reasons which create this dialectic and the results. We also diagnose the reasons of the lack of the match up between the roles which are given to the media to provide the democratic treatment in theory and practice. 119
- Published
- 2009
43. Merkez çevreyi yeniden düşünmek: 1923-1980
- Author
-
Çolak, Mustafa, Bingöl, Yılmaz, and Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Anabilim Dalı
- Subjects
Central power ,Kamu Yönetimi ,Turkish political history ,Siyasal Bilimler ,Public Administration ,Political Science ,Politics ,Political change ,Political process ,Modernization - Abstract
Merkez çevre ikiliği Türk siyasetini açıklamak için kullanılan yaklaşımlardan birisidir. İlk kez Edward Shils tarafından ileri sürülen bu yaklaşım Şerif Mardin tarafından Osmanlı-Türk toplumsal ve siyasal hayatına uyarlanmıştır.İmparatorluktan Cumhuriyete geçiş ve ardından erken cumhuriyet dönemi merkez çevre ikiliğinin hâkim olduğu bir dönem olmuştur. Özellikle tek parti iktidarı boyunca merkeze hükmeden asker-sivil bürokratik yapı çevresel unsurlara merkezin kapılarını kapamıştır. Çok partili siyasal hayata geçiş merkezin kapılarını çevreye açmış ve merkez çevre bağlamında önemli bir kırılma gerçekleşmiştir. 27 Mayıs darbesi çevrenin aleyhinde merkezi yeniden tanzim etmiştir.1960'tan itibaren ortaya çıkan sosyo-ekonomik ve siyasal gelişmeler merkez çevre ikiliğini geri plana atmıştır. Göç ve şehirleşmeye bağlı olarak geleneksel yapı çözülmeye başlamış ve çözülen değerler yerini ideolojik tercihlere bırakmaya başlamıştır. Bu ortamda sağ-sol ideolojiler yükselmiş, çevrenin temsilcisi sağ siyaset geleneği kendi içinde bölünmeye uğramış ve merkezin siyasal örgütü CHP yeni bir ideolojik yapılanmayla kitlelere açılmıştır. Sonuçta 1980'lere gelindiğinde somut bir merkez ve çevre ayrımından bahsetmek imkânsız hale gelmiştir. Duality of center-periphery is one of the approaches used to explain the Turkish policy. This approach, which was first proposed by Edward Shils, has been adapted to Ottoman-Turkish social and political life by Şerif Mardin.The period of transition from imperial heritage to republican system and then early republican period was a time when duality of centre periphery was dominant. Especially during the single-party government the military-civil bureaucratic structure dominating the centre, closed the central doors to peripheral elements. Transition to multi-party political system opened the central doors to the periphery, and an important refraction came out in terms of center-periphery. The 27th May Coup D?état re-arranged the center against the periphery.Socio-economic and political developments which have come out since 1960, put the duality of center-periphery background. As a result of migration and urbanization, traditional structure began to dissolve and the dissolved values were replaced by ideological choices. Under these circumstances rightist-leftish ideologies increased, and rightist political tradition representing the periphery has came apart. CHP, the political organization of the center, opened itself to the masses with a new ideological orientation. Consequently, it is now almost impossible to mention a concrete distinction between the center and periphery. 137
- Published
- 2009
44. Etnik/teritoryal ulusçuluk bağlamında Türkiye'de ulusal kimliğin inşa süreci
- Author
-
Yalçin, Dilek, Bingöl, Yılmaz, and Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Anabilim Dalı
- Subjects
Siyasal Bilimler ,Political Science - Abstract
Bu çalışmanın temel konusu Türk ulusal kimliğinin bileşenlerini tespitetmektir. Çalışmada ulusal kimliğin unsurları 1923 Cumhuriyetin ilanıyla başlayandönemden ele alınarak 1938'e kadar olan süreçle sınırlandırılmıştır. Bu süreç içindeulusal kimlik, hukuki-siyasi ve uygulamada gerçekleşen iki boyutuyla ortayakonulmuştur. Ayrıntıda ulusal kimliğin bileşenleri etnik/sivil bağlamındaaraştırılmıştır. Türk ulusçuluğunun vatandaşlığa bağlı ulusçuluk anlayışı ile organikulusçuluk anlayışı arasındaki konumu araştırılmıştır. Bu açıdan konuya ilişkin genelbir bilgi vermek amacıyla önce ulus, ulusçuluk, etnisite kavramlarına ilişkin olarakliteratürdeki hakim görüşler ortaya konulmuş, daha sonra ilkçi ve modernist araçsalcıulusçuluk tipolojilerine yer verilmiştir.Türk ulusçuluğunun etnik/sivil konumu ortaya konmaya çalışılırkenCumhuriyetin ilanından sonra ulusal kimliğin anayasada nasıl tanımlandığı vedönemim devlet seçkinlerinin beyanları ortaya konulmuştur. Daha sonra erkenCumhuriyet dönemimdeki uygulamaların Türk ulusçuluğunun hukuki-siyasiboyutunu yansıtıp yansıtmadığını ortaya koymak amacıyla Türk Tarih Tezi, Türk DilTeorisi, İskân kanunu, siyasi seçkinlerin ulusal karakteri kavrayışları ve diğer birçokreform ve kurumlar ile isyanlar süreci ele alınmıştır. Sonuçta erken cumhuriyetdöneminde sosyal-siyasi alanda gerçekleştirilen reformlar ve isyanlar sürecindehükümetin aldığı tavırlar, anayasada tanımlandığı şekliyle vatandaşlığa dayalı birulusçuluk anlayışından kaymaların olduğunu bize göstermektedir. Bu kayış kısmen1925 yılından başlamak üzere ağırlıklı olarak 1930'lu yıllarda kendini gösterir.Cumhuriyet döneminin isyanlar süreci, hükümetlerin isyanlara yönelik aldığı tavırlarTürk ulusçuluğunun etnik öğelerin eklenmesine neden olmuştur.Sonuçta Türk ulusçuluğunun anayasada tanımladığı şekliyle vatandaşlığadayalı bir ulus anlayışına yakın dururken uygulamada gerçekleşen boyutuyla,organik bir ulusçuluğa da yakın durmaktadır. Konjonktüre bağlı olarak Türkulusçuluğu etnik ve sivil ulusçuluklar arasında gidip gelen bir değişim göstermiştir. Main topic of this study is to determine the components of Turkish nationalidentity. In the study, the components of the national identity have been restrictedfrom the period beginning from the announcement of the Republic in 1923 to 1938.Within this process, the national identity has been manifested with its twodimensions: judicial-political and realized in practice. In detail, the components ofthe national identitiy have been investigated in the context of ethnic/civic. Theposition of Turkish nationalism between the understanding of the nationalism thatTurkish nationalism depends on citizenship and the understanding of ethnicnationalism has been investigated. With the aim of giving general information fromthis point or view, first of all prevailing views in literature related to the concepts ofnation, nationalism, and ethnicity have been explained, and then primordialist,modernist and instrumentalist nationalism typologies have been explained.While trying to manifest ethnic/civic position of Turkish nationalism, afterthe announcement or the Republic how the national identity was defined in theconstitution and statements of state elites of that tşme have been manifested. Then,with the aim of manifesting whether the practices in the early period of the Republicreflects judicial-political dimensions of the Turkish nationalism it has been dealt withthe issued of Turkish History Thesis, Turkish Language Theory, Settlement Law,comprehension of nationala character of political elites, and many other reforms andinstitutions, and processes of revolts.As the result, the reforms realized in social-political area in he early period ofthe Republic and the manners government adopted in the process of revolts indicateus that there are deviations from the understanding of the bationalism as described inthe constitution, which depends on citizenship. This deviation starts partly from theyear 1925, and makes its presence felt in the years of 1930. The process of revolts ofthe Republican period and the manner that the governments adopted against therevolts have caused the addition of ethnic components to the Turkish nationalism.Consequently, while the Turkish nationalism as described in the constitutionstands near to a nation understanding depending on citizenship, it also resembles anorganic nationalism with its dimension in practice. Turkish nationalism as linkedwith the conjuncture shows a change going and coming back between ethnic andcivic nationalism. 136
- Published
- 2007
45. Küresel ve bölgesel aktörlerin Rusya'nın Orta Asya politikasına etkileri (1990-2005)
- Author
-
Yazici, Bahaddin, Bingöl, Yılmaz, and Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Anabilim Dalı
- Subjects
International Relations ,Uluslararası İlişkiler - Abstract
T.CKOCAELİ ÜNİVERSİTESİSOSYAL BİLİMLER ENSTÜTÜSÜKÜRESEL VE BÖLGESEL AKTÖRLERİNRUSYA'NIN ORTA ASYA POLİTİKASINA ETKİLERİ(1990-2005)ÖZETÇarlık Rusya'sının üç asra yakın saldırıları sonucu 19. yüzyıl sonundatamamıyla Rus istilasına uğrayan Orta Asya bölgesi, 1991 yılında Sovyetler Birliği'nindağılmasıyla yeniden bağımsızlığına kavuştu. Bağımsızlıktan sonra bölgede yaşananbelirsizlik başta ABD olmak üzere Rusya, Çin, Hindistan, AB, Türkiye, İran, İsrail gibiülkelerin politik ve ticari manevralarıyla şekillenmektedir. Her ne kadar 1990 sonrasıyaşanan bu yarışa Rusya Yeltsin sonrası Putin'in Cumhurbaşkanlığı ile birlikteağırlığını koymuş olsa da, bölge üzerinde yaşanan bu rekabette Putin'in Rusya'sıdiğer aktörlere göre daha şanslı görülmektedir.1991 yılından itibaren bağımsız birer devlet olarak uluslararası sisteme dâhilolan Orta Asya Cumhuriyetleri (Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Türkmenistan,Tacikistan), Rusya Federasyonuna olan bağımlılıklarından sıyrılma çabalarınısürdürmekle birlikte; Rusya, tarihi, coğrafi, jeopolitik, ekonomik, stratejik, jeokültürelve askeri açılardan bölge üzerinde etkisini sürdürmektedir.Bu çalışmada, Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra Rusya Federasyonu'nun OrtaAsya Türki Cumhuriyetlerine ve Tacikistan'a yönelik dış politikası incelenecek olupçalışma, 1991 sonrası bölgeye yönelik Rusya dış politikasının ekonomik, etnik, siyasive askeri açılardan ortaya çıkarılmasına yöneliktir.Bu bağlamda tezin birinci bölümü Rusya Federasyonu'nun 1991 sonrası OrtaAsya bölgesine yönelik dış siyaset evrelerini kapsamaktadır. İkinci bölümde,Rusya'nın Orta Asya politikasını etkilemekte olan faktörler üzerinde durulmakta olup,bu doğrultuda ekonomik, askeri, etnik, güvenlik sorunu başlıkları altında bölgeyeyönelik Rus siyasetini etkileyen dinamikler üzerinde durulacaktır. Çalışmanın üçüncübölümünde bölgeye birinci dereceden siyasi etkide bulunan küresel ve bölgeselgüçler/ülkeler ele alınıp, bu ülkelerin Orta Asya'ya yönelik 1990-2005 tarihleri arasıRus dış politikasına olan etkileri konu edilecektir. Son bölümde, çalışmanın bulgularıgenel hatlarıyla özetlenecektir.Tezi Hazırlayan: Bahaddin YAZICITez Danışmanı: Doç. Dr. Yılmaz BİNGÖLTez Kabul Tarih ve No:Jüri Üyeleri: Doç. Dr. Emre BAĞCE - Doç. Dr. Yılmaz BİNGÖL -Doç. Dr. Yücel DEMİRER T.CKOCAELİ ÜNİVERSİTESİSOSYAL BİLİMLER ENSTÜTÜSÜIMPACTS OF GLOBAL AND REGIONAL PLAYERSON RUSSIAN CENTRAL ASIA POLITICS(1990-2005)ABSTRACTFollowing the onslaughts that lasted almost three centuries, Central Asia wasoccupied wholly by Russian Empire at the end of nineteenth century. The CentralAsian Republics regained their independences ofter collapse of USSR in 1991. Theuncertainty that experienced in the region after the independence has been formingby the political and commercial maneuvers of the countries such as USA, Russia,China, India, EU, Turkey and Iran. Although the Russian shade has been striking inthis race with the presidency election of Putin after Yeltsin the Russia of Putin standsmore chances than other actors.Although the Cenral Asian countries (Kazakhistan, Kyrgyzstan, Uzbekistan,Tadzhikistan, Turkmenistan) that have been placed in international system asindependent states since 1991 are struggling for freeing from dependency onRussian Federation, the latter?s influence has been prevailing over the region interms of historical, geographical, geopolitical, strategical, geocultural and militaryaspects.In this study after collapsing USSR the foreign policy of Russian Federationtowards Central Asia was surveyed with the aim of clarify the Russian foreign policyin respect with the region in terms of economical, ethnic, political and militaryaspects.The first section of the study is on the stages of Russian foreign policyregarding Central Asian Turkic Republics after 1991. In the second section thefactors that have influence the policies of Russia towards Central Asia were studied.In this direction the dynamics that effect Russian politics were also studied under thetitles of economy, military, ethnicity and security. The third section of the study theglobal forces/countries which have influence directly on the region together with theeffect of these countries towards Russian foreign policies were studied. The lastsection will summarize the most important findings of this study.Tezi Hazırlayan: Bahaddin YAZICITez Danışmanı: Doç. Dr. Yılmaz BİNGÖLTez Kabul Tarih ve No:Jüri Üyeleri: Doç. Dr. Emre BAĞCE - Doç. Dr. Yılmaz BİNGÖL -Doç. Dr. Yücel DEMİRER 109
- Published
- 2006
46. Demokratlıktan muhafazakar demokratlığa: Demokrat Parti ile Adalet Kalkınma Partisi'nin karşılaştırmalı bir analizi
- Author
-
Akgün, Şener, Bingöl, Yılmaz, and Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Anabilim Dalı
- Subjects
Kamu Yönetimi ,Public Administration - Abstract
Osmanlı Devleti'nin son dönemlerinde başlayan farklı ideolojiler arasındaki çatışma ve mücadele, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasının ardından laik- Kemalistlerle muhafazakarlar arsında yaşanır. Batılı bir toplum meydana getirmeyi hedefleyen Kemalist devrim toplumsal bir tepki ile karşılaşır. 14 Mayıs 1950 seçimlerinde Kemalist devrime ve ekonomik sıkıntılara bir tepki olarak Demokrat Parti %53 oy ile tek basma iktidara taşınır. Yaklaşık yaran yüzyıl sonra, 3 Kasım 2002 tarihinde yapılan seçimlerde Adalet ve Kalkınma Partisi de benzer sebeplerle iktidar olur. Hem DP hem de Ak Parti döneminde çevrede bulunanlar muhafazakarlardır. DP'yi muhafazakar demokrasinin yükselişinde önemli kılan, onun tek parti döneminin ardından muhafazakarların palazlanmasını sağlayan ortamı oluşturmasıdır. Muhafazakarların son partisi olan Ak Parti de kuruluşunda tam bir muhafazakar ve çevre partisidir. Kurucuları ve kadrolarının önemli bir kısmı muhafazakar yönü ile ünlü Milli Görüş hareketi içinden gelir. DP ve AKP'nin politikaları çok benzerdir. Türkiye'nin devletçi politikalardan ve otoriter yönetim anlayışından sıyrılarak liberal ve demokratik bir yapıya kavuşturulma süreci DP ile başlar Ak Parti ile devam eder. Türkiye'nin ekonomik ve siyasal alanda dünya ile entegrasyonu DP döneminde başlar. Batı eksenli dış politika çizgisi Ak Parti döneminde devam ettirilir. Sol ve diğer sağ partilerin ekonomik ve ideolojik nedenlerle halk desteğini kaybetmeleri muhafazakar partileri iktidara taşır. Ayrıca muhafazakarların yerel yönetimlerde ve merkezi iktidarda görev alarak kendilerini tanıtmaları kamu üzerinde etkili olur. Tek parti döneminde baskı altında tutulan muhafazakarların palazlanması DP iktidarı ile başlar ve Ak Parti döneminde zirveye ulaşır. DP'nin başlatmış olduğu demokratikleşme, liberalleşme süreci Ak Parti döneminde hedefine daha çok yaklaşır. Bu süreç, muhafazakar demokrasinin ve Türkiye'nin gelişiminin resmidir. The fights and the struggles among different ideologies during the last stages of Ottoman State have continued after the establishment of Turkish Republic between secular-Kemalists and conservatives. The Kemalist revulation aiming to bring forth a westerner society has faced serious social reactions. In May 14th 1950 elections, Democratic Party won elections with 53% of the toll. This victory has been regarded as a reaction toward Kemalist revulation economic difficulties. About halfa century later, Justice and Development Party (JDP) won the elections of November 3rd, 2002, with similar reasons. In both DP and JDP eras, those who have been regarded as periphery were conservatives. The thing that makes DP important in the development of conservative democracy was its creation of athmosphere in which conservatives have flourished after the single-party era. The last party of conservatives, JDP, is truly conservative and a periphery party as well. An important part of the executive members and the staffs of JDP came from the Milli Görüş in famous with its conservative ideas. The politics of DP and JDP are very much similar. The transition process of Turkish Republic from state-centered and authoritarian to liberal and democratic politic began with DP and continues with JDP. Turkey's economic and political integration with the world started in DP era. This integration process and traditional West-centered foreign policy lines have been maintained by JDP. The fact that the losing public support of leftists and other rightist parties due to economic and ideological reasons, carries conservatives parties to the power. Moreover, conservatives well-advertisement of their personalities and their backgrounds as mayors of local governments has also been affective in public consciencess. The flourishing of conservatives who had been under strict control of the single-party era started with the DP and gets its peak with the JDP. The democratization, and liberalization process of European integration which had been started by DP, come closer to their aims during the JDP era. This process also draws the picture of the development of conservative democracy and of Turkey. 139
- Published
- 2005
47. Kimlik siyaseti ve Türkiye: Aleviler üzerine ampirik bir analiz
- Author
-
Pakiş, Ahmet, Bingöl, Yılmaz, and Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Anabilim Dalı
- Subjects
Kamu Yönetimi ,Public Administration - Abstract
Bu çalışmanın temel konusu kimlik ve siyaset ilişkisidir. Söz konusu çalışmada kimlikten kasıt etnik ve/veya dini/mezhebi kimliktir. Din ya da mezhep olarak Alevilik inancı, etnik olarak ise Türk, Kürt ve Arap grupları kastedilmektedir. Bir başka ifadeyle Türk Alevileri, Kürt Alevileri ve Arap Alevilerinin siyasal tercihlerinde hangi kimliklerinin daha baskın olduğunun ortaya konması amaçlanmaktadır. Kuramsal ve kavramsal çerçevenin yanısıra bir alan araştırmasını da kapsayan bu çalışmanın örneklem grubunu, Alevi Türk, Alevi Kürt ve Alevi Araplar oluşturmaktadır. Temel varsayım etnik ve dini kimliğin seçmen davranışlarını önemli ölçüde etkilediğidir. Çalışmanın bir amacı da kimlik sorunsalı üzerine şimdiye kadar ortaya konan kuramsal yaklaşımlardan hangisinin veya hangilerinin daha makul analizler yaptığını test etmektir. Bu açıdan alan araştırmasına dahil edilen etnik grupların kendilerini neden bu kimlikle (etnik açıdan) ifade ettiklerinin cevabı bulunmaya çalışılarak elde edilen bulguların literatürde ön plana çıkan; ilkçi, modernist araçsalcı, etno sembolcü, vd. milliyetçilik kuramlarından hangisine daha yakın olduğunun ortaya konması amaçlanmıştır. Bu çerçevede 119 Alevi Türk, 120 Alevi Kürt ve 104 Alevi Arap olmak üzere toplam 343 kişiye 15 soruluk alan araştırması uygulandı. Kişilerin kendilerini neden belirtikleri etnik kökene ait hissettikleri sorusuna büyük oranda `Atalarımdan dolayı` yanıtı verilirken (%53.9) katılımcıların hangi kimliklerini daha merkeze koyduklarını anlamak için yöneltilen `Hangi kimliğinize öncelik veririsiniz` sorusuna birinci sırada %49.9'luk bir oranda ulusal/üst kimlik, yani Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı, cevabı verdikleri tespit edildi. 2002 Genel Seçimlerinde Alevi Türk (%66.4) ve Alevi Arap (55.8) katılımcıların birinci sırada CHP'yi; Alevi Kürt (%48.3) katılımcıların ise DEHAP'ı en fazla tercih ettikleri tespit edildi. Bu veriler ışığında kimlik ve siyasal tercih arasında anlamlı bir ilişkinin olduğu ortaya konarak, katılımcıların etnik kökenlerinin kaynağıyla ilgiliVI büyük bir oranda ilkçi teoriyi doğrular nitelikte yanıtlar verdiği gözlemlendi. Her üç grupta da etnik bilincin ön plana çıktığının görülmesine karşın katılımcıların kimlik tercihinde ulusal/üst kimliğin birinci sırada yer almış olması, etnik kimlik ve inanç kimliği bilincinin önemli oranlarda olmasının ulusal kimlikle tanımlanmayı olumsuz yönde etkilemediğini göstermiştir. Bu, aslında insanların kendilerini bulundukları ortama bağlı olarak birden çok kimlikle ifade edebileceklerini savunan enstrümentalistlerin (araçsalcıların) tezleriyle de örtüşmektedir. The main aim of this study is to find the relationship between identity and politics. By `Identity` is meant the religious or ethnic one. In this study; what is meant by faith or denomination is the Alevi belief and by ethnic is meant the Turkish, Kurdish and Arabian groups. In other words, it is aimed to put forth the dominant identities in the political choices of Turkish-Alevi, Kurdish- Alevi and Arabian-Alevi for consideration. In this study, which includes the theoretical and conceptual framework as well as field research, the sample group is formed by Alevi-Turks, Alevi-Kurds and Alevi-Arabs. The basic hypothesis is that the ethnic and religious identities affect the political behaviours of the voters deeply. This study pays special attention to the determination of the ethnic identity. In this regard, it attempts to find out not only the reasons why the ethnic groups participated in the field research express themselves with respective identities (ethnic) but also to determine degree of closeness between the findings of this research and suggestions that primordial, modernist, instrumental and ethno-symbolist approaches have been offered. In this regard, 15 research-question has been carried out on 119 Alevi- Turks, 120 Alevi-Kurds and 104 Alevi-Arabs (totally 343 people). To the question why they feel themselves in those ethnic groups, most of them how choosen the answer of `Because of my ancestors` (53.9%). To the question testing the priority of their identities, that is, `On which identity do you give of much importance ?`, 49.9% at the subject/participants have given the answer of national identity, that is, the citizenship of the Republic of Turkey. In the national election of 2002, while the Alevi-Turkish (66.4%) and Alevi-Arabian (55.8%) voters preferred the Republican People's Party (CHP) in the first place, Alevi-Kurdish voters (48.3 %) preferred the Pro-Kurdish Democratic People's Party (DEHAP).Moreover, it was observed that the participants have given answers verifying to the great degree the primordial approach. Despite the fact that all these three groups seem to have ethnic consciousness and to give special consideration to their ethnic and religious identities, they do not overestimate their national identity. In other words, they do identify themselves with Turkish national identity based on Turkish citizenship as well. This indeed, supports instrumentalists' argument that individuals may identify themselves with multiple identities depending on the situation they are in. 161
- Published
- 2005
Catalog
Discovery Service for Jio Institute Digital Library
For full access to our library's resources, please sign in.