İlk sinema gösteriminin ardından yüz yılı aşkın zaman geçmesine rağmen bugün bizler `sinemada kurgu` kavramının anlamını bildiğimizi ve sinema kurgusunu tam anlamıyla kavrayabildiğimizi söyleyebiliyor muyuz?Bu sorulara verilebilecek tatmin edici bir cevap henüz bulunmamaktadır. Sinema kuramcılarının bile bu soruları tam anlamıyla cevaplayabilecekleri şüphelidir. Bu kavram o denli çok yönlü ve anlaşılmazdır ki sinemacıların dahi bu kavramı kullandıkları zaman birbirlerini anlamakta güçlük çektikleri zamanlar olur. Kendine saygı duyan her film yönetmeninin, dramaturgun ve özellikle her kurgucunun, kurgunun ne olduğunu yeterince anladıklarını söylerken sıkıntı duymamaları olanaksızdır. Bir zamanlar kurgu kavramı Rus Sineması için her şey olarak görülüyordu. Bu güne geldiğimizdeyse kurgu hiçbir şey olarak görülmektedir. Sinemada kurguya ne her şey ne de hiçbir şey olarak bakıp onu filmin oluşmasını sağlayan önemli parçalardan biri olarak değerlendirmek gerektiği görüşündeyiz. Günümüzde bazı film yapıcıları kurguyu önemsemedikleri için, sinemayı sanat haline getiren kurgunun temel amaç ve görevini, yani her sanat yapıtında bulunan temel amaç ve görevini unuttular. Bu temel amaç ve görev, filmin sadece mantıklı bir yolla kurgulanmış bir öyküyü anlatmak değil, aynı zamanda coşturucu ve uyarıcı güçte sanat ürünü ortaya çıkarmaktır. Bu bağlamda kurgu, bu görevin yerine getirilmesinde önemli bir araçtır. Günümüzde izlediğimiz çoğu filmde, coşturucu ve uyarıcı güçteki öykünün mantıklı olarak birbirini izler anlatımı şöyle dursun, yalnızca derli toplu bir anlatımdan bile bahsedemeyiz. Çalışmamızda kurgu kavramına, `sinema filminde kurgunun izleyici algısına katkısının incelenmesi` çerçevesinde bakıldı. Bunun sebebi, bir sinema filminin etkili ve doğru şekilde izleyiciye aktarılmasında en büyük role sahip olan kurgunun insan algısına göre tasarlanma gerçeğidir. Sinema yapıtı, belirli bir adrese yönlendirilmiştir. Bu adres izleyici, yani filmi algılayan bir insan varlığıdır. `Eğer sinemanın oluşumu, algılama eyleminin sürecinde ve bu sürecin sonucunda gerçekleşiyorsa, tiplemelerin doğuşuna göre algılamanın birincil, bu tiplemelerin doğuşununsa ikincil olduğu muhakkaktır.` Sinema filminin amacının, mantıklı bir yolla kurgulanmış bir öyküyü, coşkulu ve uyarıcı bir şekilde izleyiciye anlatmak olduğunu söylemiştik. Artık günümüzde sanatçıdan bundan fazlası beklenmektedir. Marx'ın dediği gibi `Sanatçılar bugüne kadar dünyayı yorumlamakla yetindiler; oysa önemli olan onu değiştirmektir.` Günümüzün sanatçısı doğayı yorumlamakla değil onu yeniden yaratmakla yükümlüdür. Sinemacı da dünyayı değiştirmek istiyorsa sinemanın kurallarını bilip ona göre hareket etmelidir. Sinema kurallarının bir bölümünü oluşturan temel kurgu prensiplerini bilmeden doğayı yeniden yaratmak mümkün değildir. Ancak onu taklit edebiliriz. Prof. Dr. Semir Aslanyürek, bu durumu şöyle açıklar: Bir çoban sezgileriyle bir müzik yapabilir. Notasız olarak kavalıyla o an için bir şeyler çalar fakat aynı şeyi ertesi gün tekrar çalamaz. İnsan her şeyi taklit edebilir onun taklit edemeyeceği tek bir şey vardır o da kendisidir. Çünkü gerçektir kendi yaptığı. Kurgunun temel prensipleri bilinmiyorsa; sinema sanatçısı, taklit etmek zorunda kalır. Sanatta her ne kadar dogmatik kurallara karşı olsak da dünyayı yeniden yaratmanın belli kuralı ve yöntemi olması lazım. Bu yöntem bilimsellikten geçer. Sanat, bilim değildir ama bilimseldir. Bilgi değeri olan her şey bilimseldir. Sinema bir dildir ve her dilin imla kuralları, fonetiği, sözdizimi, alfabesi vs. gibi yasaları vardır. Her dilde olduğu gibi sinema dilini de açık ve bilgilendirici düzyazı ya da şiirler oluşturmak için kullanabiliriz. Sinema dilinin yasalarını bilmeyen bir sinemacı eksik bir sinemacıdır. Dil bilgisi kurallarını bilmeyen ve kelime hazinesi düşük olmasına rağmen bir konu hakkında bir şeyler anlatmaya çalışan birine benzer. Bir sinemacının fikri ve öyküsü ne kadar iyi olursa olsun sinema dilini bilmeden sinemanın olanaklarından tam olarak yararlanmak mümkün değildir. Bir öyküyü anlatmak için sinema sanatı tercih edilmişse sinema dilinin yasaları bilinmesi gerekir. Bu çalışmada, sinemada kurgu kavramını açıklığa kavuşturmak, önemini vurgulamak için, `sinema filminde kurgunun izleyici algısına katkısı` incelendi. Günümüzde söz konusu `sinema kanunları` veya `kurgu kanunları` varlık nedenlerinin; insanın görsel algılama psikofizyolojisiyle sınırlı olan kadrların birleştirilmesinin izleyici tarafından kolaylıkla algılanması koşullarını sağlama gerekliliğiyle ortaya çıktığı görüldü. İnsan algısı yüz yıllardan beri aynı prensiplerle çalışmaktadır. İnsan algısının bu değişmez özellikleri, sinema kurgusunun temellerini oluşturmuştur. Günümüzde yapılan herhangi bir filmin analizini yaptığımızda bu filmlerde kullanılan yöntemlerin büyük bir kısmının, sinemanın doğuş yıllarında bulunmuş oldukları görülür. Film yapımının tüm temel kurallarının oluşması geçerli sebeplere dayanır. Bu kurallar yüz yıllık denemelerin ve deneylerin sonucudur. Peki, bu kuralların dışına çıkılabilir mi? Tabii ki çıkılabilir. Fakat kuralları bilmeden onların dışına çıkmak ancak acemilerin işi olabilir. Kuralları bilmenin ötesinde onların neden var olduklarını da anlamamız gerekir. Ancak o zaman kuralların dışına çıkmayı güçlü bir araç haline getirebiliriz. İlkelerin bilinçli olarak dışına çıkılması aslında aynı ilkelerin farklı versiyonlarının ortaya çıkmasını sağlamaktadır. Buna birçok büyük yönetmenin filmini örnek gösterebiliriz. Kısacası `sinema kanunları` olarak adlandırılan her türlü kuralın uygulanması da, ihlali de aslında insan algısının değişmez niteliklerine dayanmaktadır.Bir sinemacının, sinemanın kurallarını bilmeden etkili ve anlaşılır bir sanat eseri ortaya çıkaramayacağı muhakkaktır. Sinema kurallarının bir bölümünü oluşturan kurgu prensiplerinin ne olduğuna, nasıl ortaya çıktığına bakmak için, kurgu prensiplerinin özünü oluşturan insanın algılama mekanizmaları incelendi. İnsan öncelikle yaşadığı doğal çevreyi sonrasında da bir sinema filmini nasıl algılar? Bu konulara kurgu özelinde değinilmeye çalışıldı. En büyük kitle iletişim aracı olarak kabul edilen sinema ve televizyonun haberleşme teorisi ile ilişkisi kurgu özelinde incelendi. Tezde `iki komşu kadrın birleştirilmesine` ilişkin temel prensiplere odaklanılmış ve kurgunun dramaturjiye ilişkin genel boyutları bu çalışmanın kısmen dışında bırakılmıştır.Metinde yer alan bilgilerin büyük bir kısmı sinema uygulamalarına yönelik bilgiler olduğu için ortaya koyulmaya çalışılan düşünceleri, görsel ve işitsel bir anlatım olanağı sunan bilimsel belgesel film ile anlatmanın uygun olacağı düşünüldü. Kurgunun temelinin, aynı zamanda başlangıç ilkelerinin kavranmasını sağlayacağı düşünülerek `Bir Sahnede Art Arda Birleştirilen Kadrların 10 Prensibi` ile ilgili, içinde mizansenlerin olduğu 10 kurgu prensibini anlatan bilimsel belgesel film hazırlandı. Bu prensipler filmleştirilirken Aleksey G. Sokolov'un yazdığı Prof. Dr. Semir Aslanyürek'in Türkçe çevirisini yaptığı `Sinema ve Televizyonda Görüntü Kurgusu` kitabı filme kılavuzluk yaptı. Kuşkusuz bu tezde ele alınan ilkeleri, alternatifi olmayan bir ölçüt olarak benimsemek sakıncalıdır. Böyle bir yaklaşım, bir anlamda yaratıcılık gücünü ortadan kaldırır. İnsan algısı ve sinema kurgusu başlı başına derin bir bilgi birikimi, özverili ve bilinçli bir çalışma gerektiriyor. Bu düşünceyle araştırma metninde, bilinen bir takım standart yaklaşımlara değinilmekle birlikte konulara belirli bir bilinçle yaklaşılmıştır. Üzerinde durduğumuz konuların her biri ayrı çalışmalar yapılabilecek kadar geniş kapsamlıdır. Bu nedenle konuların en önemli kısımlarına en kısa şekilde değinilmeye çalışılmıştır. Although over one hundred years passed after the first cinema screening, can we say today that we know the meaning of the concept of `editing in cinema` and fully comprehend the cinema editing?There are no satisfactory answers to these questions yet. It is contestable that even cinema editors can briefly answer these questions. This concept is so multifaceted and incomprehensible that even film makers have a hard time understanding each other, when one uses this concept. It is impossible for any film director, dramaturgist and particularly any editor not to feel uncomfortable while they say they sufficiently understand what editing is. Once it was thought that the editing concept was everything to the Russian cinema. Today, editing is seen as nothing. We believe that editing in cinema must be considered neither as everything nor as nothing, but as one of the significant elements that create the film. Because some film makers do not pay importance to editing today, the basic purpose and function of editing that makes cinema an art, which is the basic purpose and function in any work of art, was forgotten. This basic purpose and function not only is telling a story that is edited in a reasonable way, but also is creating an enthusing and stimulating work of art. In this context, editing is an important tool in fulfilling this function. In most of the films that we see today, we cannot even mention an ordered narration, let aside consecutive narration of a story with enthusing and stimulating power. In our study, the concept of editing was considered within the framework of `analysis of the contribution of editing to the audience's perception in motion picture. The reason is the fact that editing that plays the biggest part in communicating a motion picture to the audience effectively and accurately is designed according to the human perception. Work of cinema was referred to a certain address. This address is the presence of the audience that is a person perceiving the movie. `If formation cinema realizes in the process of the act of perceiving and at the end of that process, it is for sure that perception is primary according to the birth of types and the birth of these types is secondary.` We have said that the purpose of motion picture is to explain in an enthusing and stimulating way to the audience a story edited in a logical way. Now more than that is expected from the artist. As Marx said, `The artists have only interpreted the world, in various ways. The point, however, is to change it.` Today's artist is obliged to recreate the world, rather than interpreting it. If the film maker wants to change the world, he/she must know the rules of cinema and act accordingly. It is not possible to recreate the nature, without knowing the basic principles of editing that constitute a part of the rules of the cinema. We can only imitate it. Prof. Dr. Semir Aslanyürek explains it as follows: A music can be made with the intuition of a shepherd. He plays something by ear with his flute, but cannot play the same on the next day. Human can imitate everything, and there is only one thing that he cannot imitate. Because what he does is real. If the basic principles of editing is not known, cinema artist has to imitate. Although we are against dogmatic rules, there must be a certain rule and method of recreating the world. This method is through being scientific. Art is not science, but scientific. Everything that has an information value is scientific. Cinema is a language and it has its own rules as any language has its own orthographic rules, phonetics, syntax, alphabet, etc. Like in any language, we can use the language of cinema to create clear and informative prose or poems. A film maker who does not know the laws of the language of cinema is an imperfect film maker. He/she looks like someone who does not know the grammar rules and tries to explain something, despite his/her poor vocabulary. No matter how good an idea and story a film maker has, it is impossible for him/her to make use of the facilities of the cinema without knowing its language. If the art of cinema is chosen to tell a story, laws of the cinema language have to be known. In this study, `the contribution of editing to the audience's perception in motion picture` was analyzed in order to clarify the concept of editing in cinema and to highlight its importance. Today concerned `rules of cinema` or `laws of editing` were seen to occur due to the requirement of providing the conditions of the audience's easily perceiving the combination of frames that are limited to the person's psychophysiology of visual perception. Human perception has been functioning with the same principles for centuries. These unchanging properties of human perception have laid the foundations of movie editing. When we analyze any film that is made today, it is seen that most of the methods used in these movies were discovered in the early years of cinema. Formation of all basic rules of film making is based on valid reasons. These rules are the result of centuries of old trials and experiments. So is it possible to go beyond these rules? Of course, it is. However, it can only be the amateurs who go beyond the rules without even knowing them. Beyond knowing the rules, we need to understand why they exist. However, we can make going beyond the rules a powerful tool. Going beyond the rules consciously was in fact allowing emergence of different version of the same principles. Movies of several great directors can be shown as examples of this. In short, application and violation of any kind of rule that is called `rules of cinema` are based on unchanging qualities of human perception.It is for sure that a film maker cannot create an effective and understandable art of work without knowing the rules of cinema. In order to consider what the principles of editing that constitute a part of the cinema rules and how they emerged, human's perception mechanisms that constitute the essence of editing principles were examined. How does a person understand the natural environment he/she lives in and a motion picture? These issues were tried to be addressed in editing. Relationship of cinema and television that are accepted as the most important media with communications theory was analyzed in editing. In the thesis, basic principles of `combining two frames` were focused on and the general dimensions of editing with respect to dramaturgy were partially excluded from this study.Because a significant part of the information within the text is regarding cinema applications, it was thought that the thought tried to be suggested, through scientific documentary movie that offers the facility of visual and auditory narration. Considering that the foundation of editing will also allow comprehending the starting principles at the same time, a scientific documentary movie telling 10 principles of editing containing mise en scenes, in relation with `10 Principles of Frames Combined Consecutively in a Scene. While making a film out of these principles, the book titled `Image Editing in Cinema and Television` written by Aleksey G. Sokolov and translated into Turkish by Prof. Semir Aslanyürek guided the movie. For sure, it is problematic to adopt the principles addressed in this thesis, as a criterion without an alternative. Such an approach removes the power of creation in a sense. Human perception and cinema editing require deep knowledge and self-sacrificing and conscious study. With this thought, although some well-known standard approaches were addressed in the research text, issues were approached with a certain consciousness. Each of the issues we address have a wide scope that allows making several studies. Therefore, the most important parts of the issues were tried to be addressed in the shortest way possible. 119