1. Music non-literate virtuosi: the 'Alaylı' metal band performer
- Author
-
Soğanci, Hale Fulya, Karadoğan, Can, and Müzik Ana Bilim Dalı
- Subjects
Heavy metal ,Populer music ,Musicians ,Müzik ,Note ,Extreme metal music ,Music - Abstract
Bu tez, Heavy Metal olarak adlandırılan popüler müzik türünü icra etmeyi tercih eden, kendi kendini yetiştirmiş müzisyenler ve kurumsal olarak eğitim almış müzisyenler diyalektiği araştırmaktadır. Uzun tartışmalardan sonra, gayrıresmi öğrenme pratikleri ile becerilerini kazanmış, çoğunlukla müzik okuryazarı olmayan müzisyenleri betimleyen `Alaylı` sıfatı, Türkçe olarak başlıkta yer bulmuştur. Bu tezin etnografik verilerinin temelini teşkil eden metal müzisyenleri ile yapılan mülakatların ışığında, çoğu `Alaylı` metal müzisyeni için kendi kendine öğrenmiş veya öz-öğreti ile beceri edinmiş denebilir. Varsayılan bakış açısı, metal müziğe ve alt kültürüne yetişkin bir gözlemci ve/ya öğrenci olarak dahil olan `Okullu` (Klasik Batı Müziği eğitimi almış) bir müzisyen ve müzikoloğa aittir. Bu sayede ve olağan çalışmalar için hayli uzun kabul edilebilecek beş yıllık bir saha çalışması sürecine de bağlı olarak, gözlemlerin hem içeriden, hem de dışarıdan konumlanır şekilde ortaya konması mümkün olmuştur.Bu çalışmanın temel amacı, alaylı müzisyenlerle çalışmanın avantaj ve dezavantajları, tatminleri ve hayal kırıklıklarını anlamak ve aktarmaktır: bunlar arasında en yaygın sorunlar, bilişsel süreç, ve okulu ve alaylı müzisyenler arasındaki algısal farklılıklar sayılabilir. Müzik endüstrisi ve profesyonellik, dikkate alınması gereken diğer bir husustur: özellikle Türkiye örneğinde. Ülkemizde, müzisyenler hatta müzik endüstrisi profesyonelleri bile müzik okuryazarlığına sahip olmaksızın, konservatuar eğitimli profesyoneller ile birlikte çalışabiliyorlar. Bu ülkemize has bir özellik değil, çünkü halen tüm dünyada Batı etkileşimli popüler müzik alanında, kendi kendini yetiştiren ve bazı durumlarda müzik okuryazarı olmayan bir müzisyenin dünya çapında tanınırlık kazanma şansı vardır. Bu bireyler çok farklı temel müziksel kavramlara sahiptirler ve çoğu zaman eğitimleri sırasında müzik olaylarını ifade etmek için kullanılan terminoloji dağarcığını özümsemiş olan okullu müzisyenlerle iletişim kurmakta zorluk çekmektedirler. Metal müzik söz konusu olduğunda, mevcut literatür ve bu çalışmanın bulguları, profesyonel müzisyenlerin çoğunluğunun tamamen kendi kendini eğitmiş ile bir dereceye kadar okul arasındaki `gri bölge` ye düştüğünü doğrulamaktadır. Görüşülen 35 profesyonel müzisyen arasında, müzik disiplininde bir lisans diploması elde etmeyi başarmış yani `Okullu` olarak anılabilecek sadece iki müzisyen vardır. Bu teze yön veren kuramsal ve yöntemsel temeller, (etno)müzikoloji, bilişsel çalışmalar, iletişim çalışmaları ve geleneksel metinsel analiz yöntemlerinin güncel, disiplinler arası bir kaynaşmasından oluşmaktadır. Olgu çalışması ve saha çalışmasına temelbilimsel bir yaklaşım getirmek için, etnografik bulgular üzerinde sosyal bilimlerin büyük çoğunluğuna uyarlanmakta olan siyasal bilim yöntemi Vaka Çalışması (Case Study)) prosedürleri kullanılıyor olsa da, bu tez hiçbir şekilde büyük ölçekli istatistiksel bir çalışma sayılmamalıdır. Proje önerisi sunulduğunda oldukça yenilikçi olan netnografi, yani sosyal medya ağları üzerinden ulaşılan bilgi kaynakları ve kişilerle yapılan saha çalışması ve pratiğe dayalı araştırma, yani bir olgunun uygulanışını bizzat yaparak öğrenme veya gözleme gibi bazı yaklaşımlar, artık sosyal bilimler yelpazesinde sıklıkla kullanılan yöntemler haline gelmiştir.İlk bölüm, hem Alaylı hem de Okullu müzisyenler içeren bir metal müzik grubunun iletişim sorunlarını ve yaratıcı sürecini irdeleyen merkezi bir sorunun tanımlanması sonrasında, sunulan bilgi dizisine girdisi olan fikirlerin, teorilerin, algıların ve fenomenlerin tanımlanması, kişisel yansımalar ve motivasyonların ortaya konulmasından oluşmaktadır. Literatür taraması da bu kısımda yer almaktadır ve metal müzik ve alt kültürü konusunda temel kabul edilen Walser (1992) ve Weinstein (2000) gibi yayınlardan başlayarak 2010'lu yıllardaki tüm metal dünyasını konu alan akademik coşkuyu irdelemektedir. Bu girişi takiben, tezin bilgi içeriği üç ana bölüm halinde düzenlenmiştir. Bunlardan Bölüm 2 olarak adlandırılan ilki, metal müziğin küresel bir türe dönüşmesinin kısa bir tarihsel anlatımını içerir. Metal müziğin ve onun özelleşmiş alt türlerinin evrimi, örneğin Wallach, Harris ve Greene'in 2011 tarihli eseri gibi çalışmalarla halihazırda akademik olarak iyi belgelenmiş olduğundan, bu bölümün kurgusu, metal müzik paradigmasının herhangi bir parçasını derinlemesine araştırmaktansa diğer bölümler için önem teşkil eden olgular üzerine odaklanan gevşek bir ağdır. Her yerde bulunabilecek ve geçerliliği tartışmalı ansiklopedik bilgi yerine, tarihsel sürece şahit olan, yerel ve küresel metal sahnelerinin oluşmasına tanıklık eden ve fikirleri, özellikleri, kurumları ve gelişmeleri en çok etkileyen her şeyi saptayabilecek konumda kişilerle yapılan röportajları öne çıkarmayı hedefler. 2. Bölümün alt bölümleri, metal müzik ve alt kültürüne dair tanımsal konu başlıklarını ele alır. Örneğin, 2.1.5 alt bölümünde örneklendirilen ve yorumlanan metalci argosu, yalnızca bu türün dinleyicisine özgüdür. Başka bir müzik türünün meraklıları, bir icracı özellikle başarılı olduğunda övgü anlamına gelecek şekilde `mekanı yok etti/yıktı/izleyiciyi mahvetti` türü söylemlerde bulunmaz. Benzer bir şekilde, sanatçılar da sahnede dinleyiciye yönelik küfür içeren söylemler ve aşağılayıcı (beden) dili(ni) gösterilerinin bir parçası olarak kullanırlar. Takip eden iki alt bölüm, hem Türkiyede oluşan metal müzik hem de Türk yeraltı metal sahnesinin evrimi hakkında bilgi vermek adına, halihazırda yayınlanmış olan (Türkçe) materyallerle birlikte, bazı yeni saha çalışması notlarını da içermektedir. 2. Bölümde ayrıca, Türk metaline ait belli başlı bilimsel çıktıların ve akademik olmayan yayınların kısa bir incelemesi de bulunmaktadır.Yazarın uygulama yoluyla araştırma deneyimleri, yani bir metal müzik grubu kurmak ve yönetmek tecrübesinin büyük bir kısmı 3. Bölümde ayrıntılı olarak anlatılmıştır. Bu öykü, popüler müzik yapımının farklı safhalarına odaklanmakta ve 2010-2015 yılları arasında bir grup müzisyeni olarak edinilen tecrübe ve saha çalışması sırasında edinilen bilgi ve anlayışları aktarmaktadır. Nimkulrat'ın `uygulamaya dayalı araştırma ve pratiğin araştırmanın yerine geçmesi` olarak tanımladığı iki yaklaşımın birbirinin yerine kullanılabileceğini tesbit etmesine karşın, yazar pratikte yapılan araştırmanın sadece bir ürünün varlığında geçerli olduğunu vurgulayan Candy'nin tanımı doğrultusunda hareket etmektedir. Anlatının farklı aşamaları ortaya çıkarken, sürecin de en az ürün kadar önemli olduğu ortaya çıkmıştır ve bu şekilde aktarılmaktadır. Deneyimlenen bu odak kayması, Candy'nin açıklamasına da uymaktadır: başlangıçta, yazarın metal müzik grubuna yönelik faaliyetleri açıkça, `paylaşılan bir bilgi deposuna daha genel anlamda katkıda bulunmayı amaçlamaktan ziyade, bireyin belirli hedeflerine yöneliktir`(2006). Bu grup tecrübesi, metal müziğin öznel ve yerel uygulamaları konusunda edinilen bilgiye vakıf olmak, etnografik araştırma için çevre edinmek ve bu tezin pedagojik temalı 5. Bölümü için gerekli yön ve bağlantıları sağlamak için de önemlidir. Aynı sahneyi paylaşarak, onlarcasıyla saha çalışması amacı gütmeksizin ve bu sayede kimlik çekinceleri yaşamaksızın iletişmek, yazara alaylı metal sanatçıları hakkında genelleştirilmiş açıklamalar yapabilmeyi bir ölçüde mümkün kılmıştır. Yazarın gözlemlerinin yanı sıra, öngörülerini temellendirmek için danıştığı birçok kaynağın da ifade ettiğine göre, popüler müzikte yaratıcılık esas olarak stüdyoda geçirilen zamanla ilişkilidir, zira popüler müzik sanatçıları nadiren kağıt kalem kullanarak müziklerini yazmaya gereksinim duyarlar. Kalıcılık ve kimlik duygusu, yalnızca bir grup kendi müziklerini bir araya getirdiğinde (bu amaçla sıkça kullanılan ortamlar ve gereçler ile ilgili bilgiyi 5.6 nolu alt bölüm içermektedir) ve onu öngörüldüğü şekilde kaydettiğinde oluşur. Dolayısıyla, stüdyo tecrübesi, birçok genç garaj safhasındaki müzik grubu için zorlu bir tecrübe haline de gelebilir. Yazarın mensubu olduğu ve yönettiği müzik grubunun özelinde, bu karşılaşılan engelleri, zorlukları, müzik endüstrisinin ve metal müzik piyasasının işleyişinin iç yüzünü deneyimlemek ve ortaya koymak, tezin geneli için büyük fayda teşkil etmiştir. Tezin 4.1.1 ve 4.1.2 numaralı bölümleri, saha çalışması bulgularının mümkün olabildiğince objektif bir şekilde, yorumlanmadan aktarılmasından oluşmaktadır. Mülakat yapılan metal sanatçılarını tanıtmak için sunulan biyografik veriler, çoğunlukla resmi web sayfalarından veya sosyal medya hesaplarından alıntılanmıştır. Bölüm 4'ün girişinde açıklandığı gibi, koşullar çoğu mülakat sırasında tamamen yapılandırılmış, başka bir deyişle önceden hazırlanmış görüşmeler yapılması için uygun olmamıştır. Anket kısmına katılım gösteren müzisyenlerin büyük bir kısmı ile yazarın metal müzik ortamı ve sosyal medya üzerinden iletişimi olduğundan, bazı görüşmeler daha samimi bir çizgide gerçekleşmiş, bazi katılımcılar ise, yalnızca Likert Skalası ya da açık uçlu mülakat sorularını kısaca yanıtlamakla yetinmişlerdir. Bu iki altbölüm için görüşülen sanatçıları için uygulanan mülakat mı anket mi seçkisi, müziği profesyonel olarak icra edip etmediklerine göre yapılmıştır. Bölüm 5, `Alaylı` metal müzisyenini literatürün, toplanmış verilerin ve gözlemlerin ışığında, akademik olarak tanımlama ve temsil etme üzerine kuruludur. Tahmin edilebileceği gibi, akademik yazımda `Okullu` müzisyenler, `Alaylı` müzisyenlerden çok daha fazla yer bulmaktadır. Türkiye'deki mevcut sistemde müzik okuryazarlığı ve bilgisi gelişmeyen metal müzisyenleri kimlik, öğrenim süreci ve algı konusunda farklılıklar göstermektedir. Bu kısındaki genellemeler, büyük ölçüde bir önceki 4. Bölümde elde edilen veri, YouTube yorumları, videolar, bloglar ve sosyal medya etkileşimi şeklindeki materyelden sağlanmıştır. Sonuçların sunulduğu Bölüm 6 ve öncesindeki 2, 3, 4 ve 5. Bölümlerde sunulan veri üzerinden kapsamlı bir karşılaştırma ve varsayımlar yapılmaktadır. Yukarıda belirtilen bölümlerde bahsedilen bazı noktalar ve çıktılar, yan yana, gelişmiş ve / veya açık uçlu ikilemler olarak sunulmakta, bulunan cevaplar tartışılmaktadır. Sosyal bilimlerin doğası ve yazarın postmodernist yaklaşımı gereği, teori seviyesine ancak göreceli olarak ulaşılsa da, yazar elde ettiği sonuçlar konusunda güven hissetmektedir. Bazı noktaların daha fazla araştırma ve irdelemeyi gerektirmesine rağmen, merkezi soruda dile getirilen `Alaylı` ve `Okullu` müzisyenlerin ne gibi sorunlar yaşadığı, bunlara ne gibi çözümler üretebildiği ya da üretemediği, grup içi dinamikler, metal müzik dünyasının gerçek bir iç resmi harmanlanarak bir araya getirilmiş ve yazar ummaktadır ki proje müzik öğrenme yelpazesinindaha az bilinir tarafına ışık tutabilmiştir. This work explores the dialectics of institutionally trained versus self taught musicians who prefer to perform the popular music genre termed (heavy) metal. After careful thought, the Turkish adjective `Alaylı`, denoting a possibly music non-literate musician who has acquired his/her skills through informal learning practices, is retained. Most `Alaylı` musicians are autodidact/self-taught, considering the majority of metal musicians whose accounts form the basis of the ethnographic data of this study. The default viewpoint is of an `Okullu` (schooled: classically trained) musician, who is accultured in metal music and subculture as an adult latecomer, thus observing from both an emic and an etic perspective. The main purpose of this work is to understand the advantages and disadvantages, satisfactions and frustrations of working with alaylı musicians: most common problems, cognitive process and cerebral differences between the schooled and the autodidact. Music industry and professionalism is an aspect to consider: especially in the case of Turkey. In our country, let alone performers, even music industry professionals might turn out to be music illiterate, yet they seem to be able to coexist and function with conservatory-trained professionals. This is not a novel feature, since, in domain of Western influenced popular music, the self-taught musician, sometimes even music-illiterate, still has a chance to gain global recognition. These individuals have very different concepts of musical fundamentals and are often experiencing difficulty to communicate with schooled musicians who have assimilated the vocabulary to express musical phenomena during their training. In the case of metal music, the existing literature and the findings of this study confirm that the majority of the professional practitioners fall into the `gray zone` between totally self-taught and somewhat schooled, but there are only two musicians among the 35 professional metal musician interviewees of this study, who has managed to obtain their degree in music, thus assignable to the `Okullu` camp.The study commences with defining the central question involving the communication procedures and the creative process of a metal band consisting of Alaylı and Okullu musicians works together, proceeding into a definitions of ideas, theories, perpectives and phenomena, as well as personal reflections and motivations that go into the array of information that is presented. The next chapter is an extensive review of metal as a popular music genre and an account of metal music and subculture in Turkey, in order to paint the canvas to act as the background of the self-ethnographic Chapter 3, providing the acculturation process of the author and a closer look into the learning and performing practices of `Alaylı` musicians. Chapter 4 is presenting interviews and an analysis of this material using ethnographic procedures, framing more philosophical questions such as the necessity of traditional musical training in music production. The next chapter focuses on relevant issues such as identity, pedagogy and nomenclature regarding metal music and musicians in Turkey. Comparisons, conclusions and suggestions for further research round up the work, followed by appendices to further explore some topical aspects and bibliography. The theoretical and methodological basis applied to the corpus of data stems from a fusion of the recent, interdisciplinary approaches to (ethno)musicology, cognitive studies, communication studies and the traditional textual analysis methods. To give an empirical twist to case study and fieldwork, some textual analysis procedures are employed in order to draw conclusions from the ethnographic data, but this is by no means a large-n, statistical study. Some approaches such as netnography and practice-led research, which were novel when the proposal of this project was presented, are now well-used methods across the spectrum of social sciences. 288
- Published
- 2020