Search

Amaç: Mikrovaskülopati, Koronavirüs hastalığı-2019 (COVID-19) hastalığı komplikasyonlarında rol alan mekanizmalardan biridir. Tırnak dibi kapilleroskopisi (TDK) mikrovasküleriteyi değerlendirmede kullanılan non-invaziv bir yöntemdir. COVID-19 hastalarında endotel disfonksiyonu ve mikrovaskülopatinin saptanmasında yol gösterici olabilir. Gereç ve Yöntem: Şiddetli akut solunum yolu sendromu-CoV-2 testi pozitif çıkmış 54 hastaya TDK yapıldı ve hastalar kapiller yoğunluk, mimari ve morfoloji açısından değerlendirildi. Anormal ve normal kapilleroskopi bulguları olan hastalar COVID-19 klinik semptomları açısından karşılaştırıldı. Bulgular: Çalışmaya alınan hastaların %72’si erkek, yaş ortalaması ise 35,6±11,6 idi. Toplamda 22 hastada (%41) anormal kapilleroskopik değişikliklerden en az 1 tanesi vardı. Kapilleroskopik yaygın anormallikler ise sırasıyla, perikapiller ödem (%43), genişlemiş ve dilate kapil (%24), tortiyozite kapiller (%22) oldu. Hastaların %17’sinde hiperenflamatuvar yanıt görüldü ve 1 hastada yoğun bakım ihtiyacı oldu. Anormal kapilleroskopik değişliği olan hastalarda hiperenflamatuvar yanıt, antisitokin kullanımı ve tromboz sıklığı artmıştı. Sonuç: COVID-19 hastalarında anormal kapilleroskopik bulgular sıklıkla gözlenmiştir. Anormal kapilleroskopik bulguları olan hastalarda hiperenflamatuvar yanıt ve antisitokin ilaç kullanımı sıklığının artması hiperenflamasyon ile mikrovaskülopati arasında bir ilişki olabileceğini düşündürmektedir. TDK’nın, COVID-19 hastalığı klinik tutulumları ile ilişkisini değerlendirmek için daha fazla çalışmaya ihtiyaç vardır.

Orta nokta, yamuk ve Simpson kuralı gibi bazı özel yöntemlerin tahmini hata sınırını hesaplamada ve özellikle nümerik analizde olmak üzere matematikte eşitsizliklerin çok geniş bir uygulama alanı vardır. Bu yüzdendir ki eşitsizlikler, matematikçilerin yıllar boyunca ilgisini çeken ve geliştirmek için oldukça zaman ve efor harcadıkları bir konudur.Tezimizde, yaygın kullanım alanı olan Ostrowski tipi eşitsizlikler üzerine önce B.G. Pachpatte'nin çalışmasını ve daha sonra A. Tuna ile I.B. Yaşar'ın ve son olarak C. Dinu'nun çalışmalarını ele aldık ([1], [2] ve [3] numaralı kaynaklara bakınız).Öncelikle konunun daha iyi anlaşılması için birinci bölümde zaman skalası ile ilgili temel bilgiler ve ilgili uygulamalar yer aldı. İkinci bölümde Ostrowski tipi eşitsizlikleri reel sayılarda inceledik ve bazı örnekler verdik. Zaman skalasında Ostrowski tipi eşitsizlikleri üçüncü bölümde ele aldık. Son bölümde ise yine zaman skalasında diamond-α ağırlıklı Ostrowski tipi eşitsizliklere yer vererek eşitsizliğin genel halini elde etmiş olduk. Inequalities in mathematics have a wide range of application in calculating the estimated error limit of some specific methods, such as the midpoint, the trapezoid, and the Simpson rules, and in particularly in numerical analysis. That is why inequalities are a matter of time and effort that mathematicians have spent years developing and developing.In our thesis, we discussed the work of B.G. Pachpatte on Ostrowski type inequalities, which are widely used, and then the works of A. Tuna with I.B. Yaşar and at last C. Dinu (see [1], [2] and [3].)Firstly, in the first chapter, basic information about the time scale and related applications were taken for a better understanding of the subject. In the second chapter, we examined Ostrowski type inequalities in real numbers and gave some examples. We discussed Ostrowski type inequalities on the time scale in the third chapter. In the last chapter, we have obtained the general form of inequality by including the diamond-α weighted Ostrowski type inequalities on the time scale. 63

ÖZETGiriş ve Amaç: Ağrı günümüzde beşinci yaşam bulgusu olarak kabul edilen, hemşirelik bakımında öncelikle ele alınıp giderilmesi gereken ve tüm hastalıklarda görülebilen önemli bir sağlık sorunudur. Hemşireler, ağrı yönetiminde anahtar bir role sahiptir ve ameliyat sonrası etkili bir ağrı yönetimi sağlamak için doğru ve kapsamlı bir değerlendirme yapmalıdırlar. Bu çalışmada postoperatif ağrı değerlendirmesi, etkili postoperatif ağrı yönetiminde hemşirelerin önemini, post op ağrı yönetiminin hangi faktörlerden etkilendiği ve hemşirelik bakımında eksik kalan uygulamaları belirlemek amaçlanmıştır.Gereç ve Yöntem: Araştırmanın örneklemini İstanbul'da özel bir vakıf üniversite hastanesi organ nakli ve karma cerrahi servisinde nakil ameliyatları haricinde 01/09/2016-01/01/2017 tarihleri arasında ameliyat geçiren 100 hasta oluşturmuştur. Verilerin toplanmasında, araştırmacı tarafından hazırlanan hastalara yönelik veri toplama formu, hemşirelerin ağrı yönetimine ilişkin veri formu ve ağrı davranışı gözlem formu ile sayısal ağrı skalası kullanılmıştır. Veriler; SPSS 20.0 programında, tanımlayıcı istatistiksel analizler (sayı, yüzde, ortalama, standart sapma, minimum-maksimum değer), Pearson Korelasyon Analizi, Kruskal Wallis Varyans Analizi ve Mann-Whitney U testi kullanılarak, %95'lik güven aralığında ve p0.05). %51 of the patients have at least one non-pharmacological application in post operative period. %93 of the patients have no information about pain in pre operative time. The patient who take opoid analgesic and have urological operation have the highest pain score before analgesic treatment. The mean of pain score of the intramuscular drug-treated subjects was higher than that of intravenous. 96% of a hundred people assesedpain score at an hour time. The pain behaviours are groans and grimace in women, tightening eyes in men. The common pain behaviour is pain notification all types of surgery. Conclusion and Recommendations: It is recommended that this study be useful in studying a larger and evenly distributed sample, that studies on pain behaviors in surgical services are needed and that a comprehensive and standardized training program for the evaluation and management of pain is recommended to nurses.Keywords: post operative pain, surgical pain, pain assesment, pain manangement, nursery 101

Bu araştırma 1996-2004 yılları arasında Türkiye’deki 109 yetiştirme yurdunda yaşayan çocukların yetiştirme yurduna birincil geliş nedenlerinin belirlenmesi amacıyla yapılmıştır. Yetiştirme yurduna geliş nedenlerine baktığımız zaman; anne-baba boşanması (n4540; %17.1), ebeveynin terki (n2216; %8.3), ebeveynin ölümü (n12353; %46.6), ekonomik yetersizlik (n3716; %14), enseste maruz kalma (n174; %0.66), cinsel istismar (n309; %1.16), fiziksel ve duygusal istismar (n938; %3.55), zorla evlendirilmek (n36; %0.13), diğer nedenlerden (ebeveynin biri ya da her ikisinin özürlü olması, cezaevinde olmaları, deprem gibi doğal afetler, töre vs...) (n2209; %8.33) olmak üzere toplam 26491 çocuk olduğu görülmektedir. Boşanma, terk edilme, ekonomik yetersizlik, ebeveyn ölümü nedeniyle yetiştirme yurduna gelen erkek çocukların sayısı, kız çocukların sayısından fazladır. Fiziksel, cinsel, duygusal istismar, ensest, zorla evlendirme nedeniyle yetiştirme yurduna gelen kız çocuklarının sayısı, erkek çocukların sayısında fazladır. Yıllara göre bakıldığında, her geçen yıl yetiştirme yurduna gelen çocuk sayısında artış görülmektedir., This research is conducted to determine the primary reasons why children, who lived in 109 youth homes operating in Turkey, registered to these homes during the period 1996-2004. When these reasons are of concern, they can be listed out as follows: parents’ divorce (n4540; %17.1), parents’ abandonment (n2216; %8.3), parents’ death (n12353; %46.6), economical insufficiency (n3716; %14), incest cases (n174; %0.66), sexual abuse (n309; %1.16), physical and emotional abuse (n938; %3.55), as well as forcing them into marriage (n36; %0.13), and other factors such as either one or two disabled parents, imprisonment of parents, natural disasters, custom, etc. (n2209; %8.33). Gender differences are also considered when children’s coming reasons are evaluated.

Bu çalışmada, EDTA? in Pb, Cd ve Co alınabilirliliği üzerine etkisi ve kanolanın Pb, Cd, Co ile kirlenmiş topraklardaki fitoremediasyon yeteneği araştırılmıştır Deneme kontrollü şartlarda tam şansa bağlı deneme desenine göre; 3 ?elat dozu (0, 5, 10 mmol kg-1) ve 3tekerrür olarak 27 saksıda yürütülmüştür. Her saksıya 100 mg kg-1Pb, Cd ve Co ağır metalleri uygulanmıştır. Saksılar 1 ay süreyle inkübasyona bırakılmıştır. Tohumların ekiminden 30 gün sonra EDTA 3 doz (0, 5, 10 mm kg-1) olarak saksılara uygulanmı?tır.75 günlük büyüme periyodunun sonunda bitkiler hasat edilerek kök ve gövde aksamında kimyasal analizler yapılmıştır. Deneme sonunda, toprağa uygulanan EDTA (0, 5 10 mmol kg-1) dozları kanola bitkisinin Pb, Cd, Co içeriklerni kontrole göre 5 ve 10 mmolkg-1dozları için sırasıyla, kök aksamı için % 34,59- % 60,03; % 119,38- % 235,82; % 34,47- % 64,80 gövde aksamı için % 80,12- % 136,33; % 77,28- % 264,88; % 40,81 -% 99,79 oranlarında artırmıştır.Anahtar kelimeler: Toprak, fitoremediasyon, ağır metal, EDTA, Brassica napus In this study, the phytoremediation of Pb, Cd and Co polluted soils and effect of EDTA on Pb, Cd and Co accumulation in canola was investigated. The experiment was made under controlled conditions. 3 EDTA doses (0, 5, 10 mmolkg-1) were used as plant materials and application doses.100 mg kg -1Pb, Cd, Co were applied to the each pots. Pots was incubated 30 days for absorbing heavy metals in soil. Doses of EDTA (0, 5, 10 mmol kg-1)were applied to the pots after 30 days seed planting in order to facilitate the plants taking heavy metal from applications. The plants were harvested after 75 days planting and chemical analysis was made on the plant samples. Results show that, treatments with EDTA doses were increased Pb, Cd, and Co uptake by canola, compared with the unamended control, for 5 and 10 mmolkg-1 EDTA doses % 34,59- % 60,03; % 119,38- % 235,82; % 34,47- % 64,80 for root and % 80,12- % 136,33; % 77,28- % 264,88; % 40,81 -% 99,79 for shoot, respectively.Key words: Soil, phytoremediation, heavy metal, EDTA, Brassica napus. 75

Ön çapraz bağ cerrahisi sonrası profesyonel sporcular ile sedanter bireylerin erken rehabilitasyon dönem bulgularını karşılaştırmak amacıyla 15 profesyonel sporcu, 15 sedanter hasta çalışmaya dahil edildi. Her iki gruba da altı hafta boyunca haftada beş kez (30 seans) aynı ve hızlandırılmış rehabilitasyon programı uygulandı. Hastalar ağrı (Visual Analog Skala) eklem hareket açıklığı ( gonyometrik ölçüm), kas gücü (manuel kas testi), fonksiyonel durum (Lysholm skoru), psikolojik seviye (Beck depresyon ölçeği) ve yaşam kalitesi (SF-36) yönünden ikinci ve rehabilitasyon sonrası sekizinci haftada değerlendirildi. Çalışmanın veri analizinde SPSS 15,0 istatistik programı kullanıldı. Grupların başlangıç değerleri ``Independent Samples t-test'', tedavi öncesi ve sonrası sonuçları ``Paired Samples t- test'', parametrelerde meydana gelen farklar da ``Mann-Whitney U'' testi ile karşılaştırıldı. Çalışmada tedavi öncesi profesyonel sporcuların sedanter bireylere kıyasla ağrı seviyelerinin düşük; kas gücü, eklem hareket açıklığı, Lysholm skorlarının daha yüksek olduğu bulundu (p

Bu araştırma, yaratıcı yazma tekniklerinin Đngilizce yazma becerisini geliştirmeye etkisini belirmek için yapılmıştır. Araştırmanın çalışma grubu şu şekildedir: Araştırmanın deney grubunu 2010- 2011 öğretim yılı bahar döneminde Zonguldak ili Kozlu Anadolu Lisesi 11. Đngilizce bölümü sınıfı öğrencileri ve kontrol grubunu ise genel başarı düzeyleri ve sosyoekonomik durumları bakımından deney grubu ile denkliği sağlanmış olan yine Zonguldak ili içerisindeki Erdemir Anadolu Lisesi 11.Đngilizce bölümü öğrencileri oluşturmaktadır. Araştırmada ön test son test kontrol gruplu deneysel desen kullanılmıştır. Denel süreç öncesinde her iki gruba da Đngilizce yazma becerilerine ilişkin başarı puanlarını belirlemek amacıyla üç farklı yazma çalışmasından oluşan ön test uygulanmıştır. Bu üç yazma çalışması yaratıcı yazma derecelendirme ölçeğine göre üç ayrı alan uzmanı tarafından değerlendirilmiş ve elde edilen puanlar ön test puanı olarak alınmıştır. Denel süreç boyunca deney grubu öğrencilerine haftada toplam 4 saat olmak üzere toplam 5 hafta boyunca yaratıcı yazma etkinlikleri uygulanmıştır. Bu çalışmalarda, araştırmacı tarafından geliştirilen yaratıcı yazma etkinlikleri kullanılmıştır. Araştırmada deney grubuna ayrıca, denel süreç öncesinde ve sonrasında, Đngilizce yazma ilgisi ve farkındalığı anketi uygulanmıştır. Araştırma verileri Yaratıcı Yazma Derecelendirme Ölçeği (YYDÖ) ve Đngilizce Yazma Đlgisi ve Farkındalığı Anketi ( ĐYĐFA) kullanılarak elde edilmiştir. Araştırmada, verileri çözümlemek için SPSS 16.0 for Windows paket programı kullanılmıştır. Verilerin çözümlenmesi sırasında, grupların kendi içlerindeki ön test son test karşılaştırmalarında “Wilcoxon Đlişkili Đki Örneklem Testi”, gruplar arasındaki ortalama puanların anlamlılığının tespit edilmesinde ise “Mann Whitney U Testi” kullanılmıştır. Deney grubuna uygulanan ankete göre uygulama öncesi ve sonrası düşüncelerinin ne eğilimde olduğunu tespit etmek için yüzde ve frekansları bulunmuştur. Araştırmada toplanan verilerin istatistiksel çözümlenmesi sonucunda elde edilen bulgular doğrultusunda aşağıdaki sonuçlara ulaşılmıştır: 1. Yapılan analizlere göre kontrol ve deney grubu öğrencilerinin son test puanları arasında deney grubu lehine istatistiksel olarak anlamlı bir fark söz konusudur. 2. Deney grubunda bulunan öğrencilerin yazdıkları metinlerde fikirlerin orijinalliği, düşüncelerin akıcılığı, düşüncelerin esnekliği, kelime seçimi, cümle yapısı, organizasyon, yazı tarzı, dilbilgisi özellikleriyle kontrol grubunda bulunan öğrencilerin yazdıkları metinlerde yine aynı özelliklerden aldıkları son test puanları arasında deney grubu lehine anlamlı bir farklılık görülmüştür. 3. Kontrol grubu öğrencilerinin ön test yazma metinlerinde kullandıkları kelime ortalamaları (123) ile son test yazma metinlerinde kullandıkları kelime ortalamaları (125) karşılaştırıldığında önemli bir artış görülmezken deney grubu öğrencilerinin ön test yazma metinlerinde kullandıkları kelime ortalamaları (120 ) ile son test yazma metinlerinde kullandıkları kelime ortalamaları (190) karşılaştırıldığında önemli bir artış görülmüştür. 4. Deney grubu öğrencilerinin denel süreç öncesindeki Đngilizce yazma ilgisi ve farkındalığı anketinden elde edilen yüzde ve frekans oranları ile yine deney grubu öğrencilerinin denel süreç sonrasındaki Đngilizce yazma ilgisi ve farkındalığı anketinden elde edilen yüzde ve frekans oranları karşılaştırıldığında anketin tüm maddelerine verilen cevaplarda olumlu yönde bir değişme görülmüştür. This study has been done to find out the effect of the creative writing techniques to writing skills in english. The study group of the research is like that: The experiment group of the study is comprised of Zonguldak Kozlu Anatolian High School 11. grades language class students in spring term of 2010-2011 teaching year and the control group of the study is comprised of the students in Zonguldak Erdemir Anatolian High School 11. grades language class who have no significant difference with the experiment group in terms of their general success and socioeconomic situations. In the research, controlled pre test post test experimental design has been used. Before the practice period, pre-test comprising of three different writing tasks has been applied to the both of the groups to find out the success points associated with the writing skills in English. These three writing tasks have been assessed according to the creative writing grading scale and the points that have been gotten have been taken as pre-test points. During the practice period, creative writing lessons have been applied to the experiment group during 5 weeks , 4 hours in a week in total. In these studies, creative wrting activities have been used which have been developed by the researcher. In the research , Writing Interest and Awareness Questionnaire has also been applied to the experiment group before and after the practice period. Research data have been gathered by means of Creative Writing Grading Scale and Writing Interest and Awareness Questionnaire. In the research, SPSS 16. Windows programme has been used to analyze the data. During the analyze of the data, Wilcoxon test has been used in comparisions of the groups in themselves and Mann Whitney U Test has been used to find out how significant the average points are between the groups. To find out the tendency of opinions, percentages, frequencies have been used.The following results have been reached according to the findings gathered as a result of the statistical analysis of data gathered in research: 1. In the analysis that have been carried out, there is a significant difference statistically between the post test mean of the experiment group and control group in favour of the experiment group. 2. A significant difference has been found out in terms of the orjinality of ideas, fluency of the ideas, flexibility of the ideas, choice of the words, structure of the sentence, organization, style of writing, grammar between the post tests of the experiment group and control group in favour of the experiment group. 3. When the average of the vocabulary the control group has written in the pre-test (123) and the average of the vocabulary they have written in the post-test (125) were compared, it has been found that there has been no meaningful change but when the average of the vocabulary the experiment group has written in the pre-test(120) and the average of the vocabulary they have written in the post-test(190) were compared, it has been found that there has been a significant difference. 4. When the percentage and frequency of the Writing Interest and Awareness Questionnaire carried out to experiment group before the practice period and the percentage and frequency of the Writing Interest and Awareness Questionnaire carried out to experiment group after the practice period weren compared, a positive change has been observed in all of the items. Key Words: English writing skills, creative writing techniques, vocabulary knowledge, writing interest, awareness.

Tez (doktora) -- Ondokuz Mayıs Üniversitesi, 2010 Libra Kayıt No: 76905 özet

Bu çalışmanın amacı anadili Türkçe ve Amerikan İngilizcesi olan tez öğrencilerinin Yüksek Lisans ve Doktora tezlerinin teşekkür kısımlarında kullandıkları dili karşılaştırmalı olarak incelemektir. Çalışma içerisinde tez yazarlarının İngilizce olarak yazdıkları tez teşekkür kısımlarının edimbilimsel ve söylembilimsel stratejileri üzerinde yoğunlaşılacak ve metnin nasıl organize edildiği ve metinde hangi teşekkür etme stratejilerinin kullanıldığı tartışılacaktır. Ayrıca yazarların belirli kişilere (örn. tez danışmanları, arkadaşları) teşekkür ederken seçtikleri teşekkür etme biçimleri de incelenecektir. Bu çalışmanın araştırma sorularını cevaplamak için YÖK'e ait Ulusal Tez Merkezi, ProQuest tez veri tabanı gibi veri kaynaklarından 144 yüksek lisans ve doktora tezi seçilmiştir (72 anadili Türkçe, 72 anadili Amerikan İngilizcesi). Tezin amacı yabancı dil eğitimi, edimbilim ve söylembilim alanlarına katkıda bulunmaktır. The aim of this thesis is to compare and contrast the ways in which native speakers of Turkish (NST) and native speakers of American English (NSAE) write the acknowledgment sections of their MA and PhD dissertations. The analysis in the study focuses on the pragmatic and discourse strategies used by the authors in the texts written in English. First, the study uncovers the organization of the dissertation acknowledgments and the thanking strategies employed in the acknowledgment sections written in English by native speakers of Turkish and American English in their MA and PhD dissertations. Then, the authors? choices of expressions of gratitude for specific addressees (e.g., supervisors vs. friends) are discussed. Data examined in the study comprise 144 dissertations written by 72 NST and 72 NSAE and are collected from sources such as the National Theses Centre of The Council of Higher Education of Turkey, ProQuest dissertation services. The thesis aims to contribute to the areas of foreign language education, pragmatics and cross-cultural communication. 134

Bu in vitro çalışmada kuvars fiber ile güçlendirilmiş post ile beş farklı kompozit kor materyali kullanılarak hazırlanan post-kor restorasyonlarında, çift akslı çiğneme simülatörü ile termomekanik yaşlandırma işleminin ardından diş ve kor materyali arasındaki mikrosızıntıya ve dişlerin kırılma dayanımına etkisinin incelenmesi amaçlanmıştır.Çalışmada 150 adet tek kanallı, periodontal veya ortodontik nedenlerle çekilmiş küçük azı dişleri kullanıldı. Dişlerin kronları mine-sement sınırının 2 mm koronalinden ayırıldıktan sonra kanal tedavileri yapıldı ve örnekler bir hafta süre distile su içerisinde bekletildi. Bir hafta sonra post yuvaları kullanılan kuvars fiber posta ait driller ile 10 mm derinliğinde ve 1.5 mm kalınlığında olacak şekilde hazırlandı. Postlar self adeziv rezin simanla simante edildikten sonra örnekler rastlantısal olarak 30'ar dişten oluşan 5 deney grubuna ayrıldı. Her bir gruba farklı kor materyali (Ti-Core, Silorane, CeramX, Quixfill, Light-Core) 4 mm yüksekliğinde olacak şekilde üretici firma önerileri doğrultusunda uygulandı ve her bir grup üç alt gruba ayrıldı. Bu alt gruplardan kontrol grubuna herhangi bir işlem uygulanmazken, deney gruplarına 250.000 ve 1.200.000 devir termomekanik yaşlandırma işlemi uygulandı. Termomekanik yaşlandırma işleminin ardından bütün örnekler mikrosızıntı deneyi için talyum-201 klorid solüsyonunda 24 saat bekletildi. Ardından mikrosızıntı değerleri gama kamera kullanılarak tespit edildi. Daha sonra örneklere kırılma dayanımlarının test edilmesi için baskı testi uygulandı. Elde edilen veriler Kruskal-Wallis Varyans analizi ve Mann-Whitney U testi kullanılarak istatiksel olarak değerlendirildi (?=0.05).Çalışmanın sonucunda farklı kompozit kor materyallerinin ve termomekanik yaşlandırma işleminin mikrosızıntı ve kırılma dayanımı üzerinde etkili olduğu tespit edildi. Mikrosızıntı açısından değerlendirildiğinde en düşük mikrosızıntı değeri Silorane kompozit rezin ile, en yüksek mikrosızıntı değerleri CeramX kompozit rezin ile elde edildi. En yüksek kırılma dayanımı değerleri Silorane kompozit rezin ile elde edildi. Termomekanik yaşlandırma uygulanan gruplar arasında fark bulunmadı. The purpose of this in vitro study is to evaluate the effect of 5 different composite resin core materials on the coronal microleakage and fracture strength of the quartz fiber posts and teeth after thermomechanical aging by using dual axis chewing simulator.150 premolar teeth which, had one root canal and extracted for periodontal or orthodontic reasons was used in this study. After the crowns were removed at the 2 mm coronally from cemento-enamel junction, root canal treatments were made. Then specimens were immersed in distilled water for 1 week. After 1 week, posts spaces were prepared to a depth of 10 mm and to a width of 1.5 mm with special preparation drills supplied with quartz fiber post system. All posts were cemented with self adhesive resin luting agent then the roots were divided randomly into 5 groups of 30 teeth each. Five different composite core build up materials (Ticore, Silorane, Ceramx, Quixfill, Lightcore) were constructed in height of 4 mm by following manufacturer?s instructions. Then all groups were divided into 3 subgroups. While control groups had no thermomechanical aging treatment, experimental groups were subjected to 250.000 and 1.200.000 cycle thermomechanical aging tests. After that all specimens were immersed in the radiotracer solution (thalium-201 chloride) for 24 hours. Subsequently microleakage values were measured by using gamma camera technique. Then comprehension test was conducted to analyze fracture strength of the same speciemens. The data were analyzed with Kruskal-Wallis Variance and Mann-Whitney U tests (?=0.05).The result of this study indicated that, different composites have shown different microleakage values and fracture strength. In terms of microleakage of the groups; the lowest microleakage values were obtained by Silorane groups, the highest microleakage were obtained by CeramX groups. In terms of fracture strength of groups; the highest fracture strengths were obtained by Silorane groups. Statistically significant difference were not found between experimental groups. 154

11 ÖZET Karakaş Ö., Sıçanlarda inflamasyon ve mekanik hiperaljezi modellerinde lornoksikam ve ketaminin etkileri. Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Anesteziyoloji ve Reanimasyon AD, Uzmanlık Tezi, Ankara, 2005. Lornoksikam, piroksikam ve meloksikama göre daha belirgin bir antihiperaljezik etki göstermektedir. İnflamasyon ve hiperaljezi deneysel modellerinde lornoksikam ve ketaminin sıçanlarda arka ayak ağrı eşiği üzerindeki etkilerini ve antiinflamatuar özelliklerini değerlendirmeye çalıştık. Plasebo kontrollü, çift kör ve randomize olarak yapılan bu çalışmada 122 adet erkek Wistar albino sıçan kullanıldı. Aynı hacimde 1.3 mg/kg_1 lornoksikam, 10 mg/kg_1 ketamin, lornoksikam çözücüsü (mannitol, tromethamol, disodyum-edetat içeren çözelti) ve şalin, intraperitoneal (i.p) olarak verildi. Çalışmanın inflamasyon ve hiperaljezi basamakları 6 farklı grupla yapıldı. Bu gruplar Lornoksikam (L), Ketamin (K), Ketamin ve Lornoksikam (K+L), Çözücü (Ç), Şalin (S) ve Çözücü ve Şalin (Ç+S) olarak belirlendi. İnflamasyon ve hiperaljezi basamakları için sırasıyla; arka ayağa carragenan enjeksiyonundan 15 dakika önce ve kuyruğun distal kısmına formalin enjeksiyonundan 30 dakika önce tüm ilaçlar tek tek i.p olarak verildi. Carragenana bağlı ayak ödemi, carragenamn intraplantar olarak verilmesinden 3 saat sonra pletismometre yardımı ile ölçülerek değerlendirildi. Formalin enjeksiyonundan 30, 60, 90, 120 dakika sonra sıçarım sol ayağım çekmesi için geçen süre plantar test aparatı (Ugo-Basile analgesymeter) kullanılarak ölçüldü. Ödem değerleri Grup L (7,75±3,23) ve Grup K+L (7,29±3,57)'de, Grup Ç (17,90±4,79), S (17,96±5,73), Ç+S (14,08±7,79) (p