28 results on '"Karagözoğlu, Berna'
Search Results
2. Ağrı Dağı ve Nuh’un Gemisi Tarih, Mitoloji ve Coğrafya
- Author
-
Belli, Vedat Evren, additional, Karataş, Yakup, additional, Aydın, Harun, additional, Göktaş, Mehmet, additional, Uçan, Eray, additional, Kurt, Burcu, additional, Öztop, Fatih, additional, Pulat, Hayrettin, additional, Atabey, Figen, additional, Aydın, Rıdvan, additional, Haliloğlu, Hasan, additional, Engin, Hatice, additional, Keleş, Mehmet, additional, Gecit, Mehmet Salih, additional, Mutlu, Sait Nafiz, additional, Kılıç, Yasin, additional, Teyfur, Mehmet, additional, Belli, Güzin Sühran, additional, Kıran, İsmail, additional, Teyfur, Emine, additional, Senchylo-Tatlılıoğlu, Nadiia, additional, Khomenko, Natalie, additional, Sönmez, Nesim, additional, Eryılmaz, Nuriye, additional, Karagözoğlu, Berna, additional, Asgerov, Reşad, additional, and Babayev, Bağır, additional
- Published
- 2024
- Full Text
- View/download PDF
3. Büyük Selçuklu Döneminin Ünlü Astronomu Ömer Hayyâm ve Astronomi Çalışmalarının Rubâilerine Yansımaları
- Author
-
Karagözoğlu, Berna, primary
- Published
- 2023
- Full Text
- View/download PDF
4. Selected Papers in the Field of History- I
- Author
-
Karagözoğlu, Berna; Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi, Bedirhan, Yaşar; Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi, Selçuk, Hava; Erciyes üniversitesi, Köse, Metin Ziya; Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi, Çakır, Gül; Dokuz Eylül Üniversitesi, Kılıç, Berces; Harran Üniversitesi, Başol, Samettin; Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi, Doğtekin, Abdullah; Manisa Celal Bayar Üniversitesi, Aydın, Nurhan; Kafkas Üniversitesi, Öztürk Derici, Kübranur; Kafkas Üniversitesi, Türkmenoğlu, Mehmet Ali; Harran Üniversitesi, Kantaş, Mehmet Ziya; Harran Üniversitesi, Oğuz, Mustafa; Erciyes Üniversitesi, Doğan, Nejla; Karabük Üniversitesi, Karaca, İbrahim; Erciyes Üniversitesi, Tansü, Yunus Emre; Gaziantep Üniversitesi, Karagözoğlu, Berna; Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi, Bedirhan, Yaşar; Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi, Selçuk, Hava; Erciyes üniversitesi, Köse, Metin Ziya; Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi, Çakır, Gül; Dokuz Eylül Üniversitesi, Kılıç, Berces; Harran Üniversitesi, Başol, Samettin; Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi, Doğtekin, Abdullah; Manisa Celal Bayar Üniversitesi, Aydın, Nurhan; Kafkas Üniversitesi, Öztürk Derici, Kübranur; Kafkas Üniversitesi, Türkmenoğlu, Mehmet Ali; Harran Üniversitesi, Kantaş, Mehmet Ziya; Harran Üniversitesi, Oğuz, Mustafa; Erciyes Üniversitesi, Doğan, Nejla; Karabük Üniversitesi, Karaca, İbrahim; Erciyes Üniversitesi, and Tansü, Yunus Emre; Gaziantep Üniversitesi
- Abstract
Zaman insanoğlu için en önemli kavramlarından biridir. E.H. Carr’ın belirttiği gibi geçmiş ile bugün arasında kesintisiz bir iletişim mevcuttur. Dolayısıyla insan ve toplumun geçmiş ve bugün arasında maddi, manevi bağı kaçınılmazdır. Geçmişin yorumu ile günün algılanması, gelecekte olabilecekler, birbiriyle örüntü halindedir. Bu açıdan her millet kendi tarihini ve tarihi çevresini tanımak zorundadır. İlk sıralar tarih öğretimi, hükümdarların kendi idolojilerini halka benimsetme vasıtası olarak, aynı zamanda hükümdar adaylarının da eğitiminde bir disiplin aracı olarak kullanıldı. Daha sonraları klasik dillerin öğretiminde tarihten yararlanıldığı görülmektedir. 16. yüzyıldan itibaren dini metinlerin, tarihsel çerçevede daha iyi kavranabilmesi için tarih çalışmalarının kullanıldığı görülmektedir. Tarih çalışmaları, Descartes ve Bacon’un bilimde metodun altını çizmeleriyle güç buldu. Vico ve Montesquieu ile başlayan ilmi ilerleme tarih felsefesi kuramcılarının çalışmalarına yansıdı ve tarih 19. yüzyıldan itibaren bilim dalları arasında yerini aldı. Türkiye’de modern tarih çalışmalarının temeli, cumhuriyetin ilanından sonra Mustafa Kemal Atatürk tarafından atıldı. Osmanlı Devleti zamanında tarih çalışmaları, ağırlıklı olarak ümmetçi tarih anlayışı doğrultusunda hazırlanmaktaydı. Tanzimat Fermanı’nın ilanıyla birlikte Osmanlı tarihi çalışmalarına, II. Meşrutiyet’in ilanından sonra ulusçu tarih çalışmalarına ağırlık verildiği görülmektedir. Dönemin şartları gereği çalışmalar yeterince bilimsel hazırlanmamıştır. Cumhuriyetin ilanıyla birlikte dil ve tarih çalışmaları ulusal hedefler doğrultusunda hazırlanmıştır. Mustafa Kemal Atatürk, Türk tarihinin dünya medeniyetine önemli katkısının ve çok eski çağları kapsayan zengin bir geçmişi olduğunun altını çizerek, Türk tarihi ile ilgili yanlış iddiaların ispatlanması açısından objektif ve bilimsel metod uygulanarak, belgelere dayalı ulusal tarih çalışmalarına ağırlık verilmesi gerektiğini her fırsatta belirtmiştir. Cumhuriyetin i
- Published
- 2023
5. Tarih Alanında Seçme Yazılar- I
- Author
-
Karagözoğlu, Berna, primary, Bedirhan, Yaşar, additional, Selçuk, Hava, additional, Köse, Metin Ziya, additional, Çakır, Gül, additional, Kılıç, Berces, additional, Başol, Samettin, additional, Doğtekin, Abdullah, additional, Aydın, Nurhan, additional, Öztürk Derici, Kübranur, additional, Türkmenoğlu, Mehmet Ali, additional, Kantaş, Mehmet Ziya, additional, Oğuz, Mustafa, additional, Doğan, Nejla, additional, and Karaca, İbrahim, additional
- Published
- 2023
- Full Text
- View/download PDF
6. Büyük Selçuklu İmparatorluğu Devrinde Sosyal Hayatın Temelleri
- Author
-
Berna Karagözoğlu and Yaşar Bedirhan
- Abstract
Her toplumun kültürel, dini, sosyal ve devlet yapısı kendi anane, gelenek ve örflerine göre şekillenmektedir. Toplumların yapılarının temelinde var olan dinamikler, bir sonraki nesle aktarılır. Zaman içinde toplum yapılarında değişiklik gözlemlense de toplumlar baskın özellikleri ile diğerlerinden ayrılmaktadır. Türk toplumu da aile yapısı, kültürel hayatı ve devlet yönetimi ile öne çıkmıştır. Tarihin her döneminde devlet sınırlarını genişleterek cihan devleti olma isteği içerisinde bulunan Türkler, feth ettikleri coğrafyalarda kendilerine has düzenlerini kurmuşlardır. Asırlardır yerli ve yabancı araştırmacılar tarafından Türk kültür, aile ve devlet yapısı üzerine çalışmalar yapılmıştır. Sözlüklere, divanlara, yazıtlara konu olan Türkler dillerinde barındırdığı söz varlıklarıyla araştırmacıları tarihin farklı dönemlerinde buluşturmuştur. Çalışmamız Büyük Selçuklu döneminde devlet, kültürel hayat ve sosyal yapıya dair sıkça kullanılan sözcüklerin analizinden oluşmaktadır.
- Published
- 2023
- Full Text
- View/download PDF
7. Tarih Alanında Seçme Yazılar- I
- Author
-
Berna Karagözoğlu, Yaşar Bedirhan, Hava Selçuk, Metin Ziya Köse, Gül Çakır, Berces Kılıç, Samettin Başol, Abdullah Doğtekin, Nurhan Aydın, Kübranur Öztürk Derici, Mehmet Ali Türkmenoğlu, Mehmet Ziya Kantaş, Mustafa Oğuz, Nejla Doğan, and İbrahim Karaca
- Abstract
Zaman insanoğlu için en önemli kavramlarından biridir. E.H. Carr’ın belirttiği gibi geçmiş ile bugün arasında kesintisiz bir iletişim mevcuttur. Dolayısıyla insan ve toplumun geçmiş ve bugün arasında maddi, manevi bağı kaçınılmazdır. Geçmişin yorumu ile günün algılanması, gelecekte olabilecekler, birbiriyle örüntü halindedir. Bu açıdan her millet kendi tarihini ve tarihi çevresini tanımak zorundadır. İlk sıralar tarih öğretimi, hükümdarların kendi idolojilerini halka benimsetme vasıtası olarak, aynı zamanda hükümdar adaylarının da eğitiminde bir disiplin aracı olarak kullanıldı. Daha sonraları klasik dillerin öğretiminde tarihten yararlanıldığı görülmektedir. 16. yüzyıldan itibaren dini metinlerin, tarihsel çerçevede daha iyi kavranabilmesi için tarih çalışmalarının kullanıldığı görülmektedir. Tarih çalışmaları, Descartes ve Bacon’un bilimde metodun altını çizmeleriyle güç buldu. Vico ve Montesquieu ile başlayan ilmi ilerleme tarih felsefesi kuramcılarının çalışmalarına yansıdı ve tarih 19. yüzyıldan itibaren bilim dalları arasında yerini aldı. Türkiye’de modern tarih çalışmalarının temeli, cumhuriyetin ilanından sonra Mustafa Kemal Atatürk tarafından atıldı. Osmanlı Devleti zamanında tarih çalışmaları, ağırlıklı olarak ümmetçi tarih anlayışı doğrultusunda hazırlanmaktaydı. Tanzimat Fermanı’nın ilanıyla birlikte Osmanlı tarihi çalışmalarına, II. Meşrutiyet’in ilanından sonra ulusçu tarih çalışmalarına ağırlık verildiği görülmektedir. Dönemin şartları gereği çalışmalar yeterince bilimsel hazırlanmamıştır. Cumhuriyetin ilanıyla birlikte dil ve tarih çalışmaları ulusal hedefler doğrultusunda hazırlanmıştır. Mustafa Kemal Atatürk, Türk tarihinin dünya medeniyetine önemli katkısının ve çok eski çağları kapsayan zengin bir geçmişi olduğunun altını çizerek, Türk tarihi ile ilgili yanlış iddiaların ispatlanması açısından objektif ve bilimsel metod uygulanarak, belgelere dayalı ulusal tarih çalışmalarına ağırlık verilmesi gerektiğini her fırsatta belirtmiştir. Cumhuriyetin ilk yılları inkılapların halka benimsetilmesine ağırlık verildiği için tarih çalışmalarına 1928 yılı itibariyle ağırlık verilmiştir. Türk Ocaklarının 6. Kurultayında “Türk Tarih Heyeti ” kurulmuştur. Atatürk’ün de içinde olduğu bu heyet toplamda sekiz toplantı gerçekleştirmiş, Türk Ocaklarının kapatılması üzerine Atatürk’ün yönergesiyle "Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti" kurulmuştur. 1935 yılında, Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti adını "Türk Tarih Kurumu" olarak değiştirmiştir. Bu kurum üç ayda bir "Belleten " dergisini yayınlamaktadır. 1940’lı yıllarda Batı ve Dünya tarihi çalışmalarına da yer verildiği görülmektedir. Geçmişten çıkarılan dersler, geleceğe ışık tutarak yol gösterir. Tarih ilimi toplumların kültür seviyelerini maddi manevi yükseltirken, toplumlarda manevi kültürlerine sahip çıkma sorumluluğu da oluşturur. Günümüz devletlerinde, toplumda vatandaşlık bilincini oluşturmak adına okullarda ulusal tarih derslerine yer verilmektedir. Bir milletin tarihini öğrenmesi, varlığını devam ettirmesi açısından zorunludur. Diğer taraftan farklı ulusların tarihini okuyup, bu ulusların geçmiş diplomasilerini öğrenmek, bu ulusların günümüz politikalarını daha derinsel kavrayabilmemizi sağlar. Tarih Alanında Seçme Yazılar -I- başlıklı kitabımızın yayınlanma aşamasında, bizden emek ve desteklerini esirgemeyen Sayın yazarlarımıza ve Özgür Yayınlarına teşekkürlerimi sunarım.
- Published
- 2023
- Full Text
- View/download PDF
8. CUISINE CULTURE IN BABURIAN STATE PALACE
- Author
-
KARAGÖZOĞLU, Berna, primary
- Published
- 2023
- Full Text
- View/download PDF
9. FORT WILLIAM KOLEJİ’NİN HİNDİSTAN FARSÇASININ GELİŞİMİNDEKİ ETKİSİ
- Author
-
Berna Karagözoğlu
- Subjects
General Medicine ,Fort William Koleji,Farsça,Hindistan’da Farsça - Abstract
Farsca, sadece Iran topraklarinda degil, farkli cografyalarda da asirlarca konusulan bir dildir. Gunumuzde yirmiden fazla resmi dili olan Hindistan’da Farscanin gecmisi cok eski tarihlere dayanmaktadir. Yuzyillardir Kesmir bolgesinden Dekkan platosuna kadar uzanan bolgede Farsca aktif olarak kullanilmistir. Bu sebeple Farscanin Hindistan’i kuzeyden guneye cepecevre sardigini soylemek mumkundur. I. Elizabeth’in fermani ile 1599’da Dogu Hindistan Sirketi adinda bir sirket kurulur. Bu sirket, Cihangir’in kendilerine vermis oldugu imtiyazlarla Kalkuta merkez olmak uzere Surat, Madras, Bombay gibi liman sehirlerinin yani sira diger sehirlere de hizla yayilmaya baslar. Hint topraklarinda uzun sure varliklarini koruyabilme cabasinda olan Ingilizlerin devletin ekonomisini ve siyasetini ellerinde tutabilmek icin oncelikle iletisim sorununa care bulmalari gerekirdi. Bu nedenle bolgede konusulan mahalli ve resmi dil olan Farscayi ogrenmeleri kacinilmaz olmustur. Ilk olarak “Medrese-i Sarkiyya” adinda bir merkez tesis edilir. Zaman icinde bu merkez yetersiz gelmeye baslar ve daha fazla kisiye hitap edebilmek icin yeni bir kolej tesis etme fikri olusur. Boylece Fort William Koleji 1800’de Lord Richard Wellesley tarafindan Kalkuta’da kurulur. Bugun milyonlarca el yazmasiyla Hint alt kitasi, tarihe isik tutmasi icin arastirmacilari davet etmektedir. Bizim bu calismamizda Ingilizlerin Farscayi hangi amac icin kullandiklari, Farsca ile hedeflerine ne kadar ulastiklari ve Farscanin Hindistan’daki son durumu anlatilacaktir.
- Published
- 2016
- Full Text
- View/download PDF
10. Kutup Şahi Hanedanlığı’nın Başkenti Golkonda’da Fars Dili Ve Edebiyatı
- Author
-
KARAGÖZOĞLU, Berna
- Subjects
Golconda,Qutb Shahi Sultanate,Persian,India,Deccan ,Голконда,Кутб-Шахи,фарси,Индия ,Golkonda,Kutub Şahiler,Farsça,Hindistan,Dekken - Abstract
Sultan Quli was from a Turkmen family of Hamedanand received the title of Qutb-ul-Mulk in 1496. He was first served to the Bahmanisin the Deccan region in the south of India, became the Governor of TelanganaState and declared independence in 1512 and established the Golkonda dynasty. AfterMuhammad Quli, the region was ruled by Muhammad Qutb Shahi.Baburlu Dynasty wasruled in the northern part of India in 1526-1837, while Qutb Shahi Sultanateruled the southern regions of India in 1512-1687. Beside Hindi and other severallocal languages, Persian was also spoken in the region. The states establishedin the north India had a special interest in Persian and even accepted it astheir official language. After the dismemberment of the Bahmani Sultanate,Persian language was already widespread in the region and developed further inthe southern India during the period of Qutb Shahi.When we look at thelanguages used in India and the situation of Persian in the region in general,it is seen that the palace provided necessary support for the development ofthe Persian, especially during the periods when the Turks were in control.Throughout this period, the rulers invited Iranian poets, writers and religiousscholars and many scientists to their palaces, and as a result of their work,Persian was quickly recognized and spread throughout India.Golconda, thecapital of the Qutb Shahi Sultanate, became a cultural centre and hostedliterary events. In our study, we will examineand try to explain the works written in Persian language and use of Persianlanguage during the period of Qutb Shahi Sultanate, but at the same time, we willprovide some information about the city of Golconda, which was important for the state of Deccan.  , HamedanlıTürkmen bir aileden olan, 1496’da Kutbu’l-Mülk unvanını alan Sultan Kuli,Hindistan’ın Güneyindeki Dekken bölgesinde önce Behmenîlerin hizmetindebulunmuştur., Telangana Eyaleti Valisi olduktan sonra da 1512’de bağımsızlığınıilan ederek, Golkonda hanedanlığını kurmuştur. Bölgenin yönetimi MuhammedKuli’den sonra Muhammed Kutub Şahi ile devam etmiştir.Babürlü Hanedanlığı 1526-1837’deHindistan’ın kuzey kesiminde varlığını ortaya koyarken, Kutub Şahi Sultanlığı 1512-1687’de Hindistan’ın Güney bölgeleriniyönetmiştir. Bölgede Hintçe ve çok sayıda mahalli dilin yanı sıra Farsça dakonuşulmuştur. Kuzey Hindistan’da kurulan devletler, Farsçaya ayrı bir ilgiduymuş hatta Farsçayı resmi devlet dili olarak kabul etmişlerdir. Fars asıllıdevlet olan Behmenîlerin yıkılışıyla da Güney Hindistan, Kutub Şahilerdöneminde bölgede hali hazırda konuşulmakta olan Farsçayı öğrenerekgeliştirmişlerdir. Genel olarak Hindistan’da kullanılan dillere ve Farsçanınbölgede kullanımına bakıldığında özellikle Türklerin yönetimde olduğudönemlerde Farsçanın gelişimi için gerekli desteğin saray tarafından verildiğigörülmektedir. Süreç içerisindeyönetimler, saraylarına İran’dan şair, yazar mutasavvıf ve çok sayıda bilimadamını davet etmiş, yapılan çalışmalar neticesinde Farsça, Hindistan genelindehızla tanınıp yayılmıştır. Kutub Şahi Sultanlığının başkenti olan Golkonda isebir kültür merkezi kimliğine bürünerek edebî çalışmalara ev sahipliğiyapmıştır. Çalışmamızda Kutub Şahiler dönemindeki Fars dilinde kaleme alınmışeserlerin tanıtımı ve Farsçanın kullanımı anlatılmaya çalışılırken, Dekkeneyaleti için önem arz eden Golkonda şehri hakkında az da olsa bilgilendirmeyapılacaktır., Основатель династии Голконды Султан Кули происходил из тюркскойсемьи родом из Хамадана. В 1496 году он получил титул Кутб-уль Мульк, состоялна службе деканского государства Бахманидов на юге Индии и был правителемобласти Телангана. С объявлением независимости в 1512 году он основал собственную династию Голконда. Егопоследователем стал Мухаммед Кутб-Шахи.Вто время, как Империя Великих Моголов существовала на севере Индии только в 1526-1837 годах, Султанат Кутб-Шахи на юге страны уже вел своесуществование с 1512 до 1687 года. Наряду с хинди в регионе говорили на многочисленныхместных диалектах и персидском языке. Государства на севере Индии проявлялинемалый интерес к персидскому, принимая его за официальный государственный языкрегиона. С развалом государства Бахманидов, которое имело персидскоепроисхождение, на юге Индии со времен Кутб-Шахи стали изучать и развиватьсейчас находящийся в обороте фарси. В целом, при исследовании использованияперсидского языка в регионе и других языков Индии, выясняется, что именно приправлении тюркских династий развитие данного языка получило наибольшуюдворцовую поддержку: во дворец из Ирана приглашались поэты, мутасаввуфы имногочисленные ученные. В результате проделанных трудов фарси стал стремительнораспространяться по всей территории Индии.Столица СултанатаКутб-Шахи Голконда считалась культурным центром страны, и именно здесь былисозданы многочисленные литературные труды того времени. Наше исследование посвященопредставлению произведений, написанных на фарси во времена Кутб-Шахи, и правилам использования персидского языка, для чего даются также и краткие сведения о городе Голконда, который имелбольшое значение для области Декан.  
- Published
- 2018
11. Женщины-Авторы в Иранской Детской и Юношеской Литературе
- Author
-
KARAGÖZOĞLU, Berna
- Subjects
İran çocuk ve gençlik edebiyatı,kadın yazarlar,İran edebiyatı,Farsça ,Social ,Iranian child and youth literature,women writers,Iranian literature,Persian ,ادبیات کودکان و نوجوانان ایران، نویسندگان زن ادبیات کودکان و نوجوانان ایران، نویسندگان زنان ایران ,иранская детская и юношеская литература,женщины-авторы,иранская литература,фарси ,Sosyal - Abstract
آثارادبي نه تنها در ایران بلکه در جهان قرنهاتوسط نویسندگان و شاعران مرد بهوجود آمده اند و صداي زنان آنچنان که باید شنيده شودنشده است. اما در سالهاياخير روز به روز ما شاهد رشد حيرت آور زنان نويسنده در ايران بوده ایم. آثار نوشتهشده توسط زنان نويسنده در ایران مورد استقبال مخاطبان قرار گرفته و با بحثهایعلمی جایگاه آنهابرجسته شده است. اکنون صدای زنان نویسنده ایرانی همانند صدای نویسندگان مرد در حالشنیده شدن است. درگسترة آثار ادبی، ادبیات کودک و نوجوانجایگاه چشمگیریدارد و در این زمینه هم زنان نویسنده با آثار زیادی که به وجود آورده اند در حالدرخشیدن هستند. اینطور کودکان نه تنها آثار مردان نویسنده را میخوانندبلکه آثار زنان نویسنده را نیز میخوانندو مثل لذتی که از داستان و قصههایمادر میبرندند،از آثاری را که با احساس زنانه به وجود آمده اند بهرهمندمیشوند. دراین مقاله کوشش بر آن شده است اسامی تعدادی از زنان نویسنده کودکان و نوجوانان راکه در مورد زندگینامهآنها اطلاعی در دست است باآثار شان معرفی کنیم. زنان نویسندة ایرانیکه تعداد آنهارو به گسترش است و در مقالة ما گنجاندهنشده است میتواندیک پژوهش جدا گانه را به خود اختصاص دهد. از این نگاه برای پژوهشگرانی که درزمینة ادبیات کودکان و نوجوانان علاقهدارند، این پژوهش می تواند به عنوان نخستین کار در کشور ما میتواندمفید واقع گردد, Напротяжении многих веков не только в иранской, но и в мировой литературе художественные произведения былиплодом трудов преимущественно мужчин.Голос же женщин-авторов не получал должного отклика. Однако, в последние годы судивлением можно наблюдать, что число иранских писательниц и поэтесснеукоснительно растет. За их творчеством с любовью следят, произведенияобсуждают на научном уровне, тем самым закрепляя за авторами определенныйлитературный статус. Отныне голос женщин-авторов в Иране слышен так жеотчетливо, как и голос мужчин.Большую часть художественныхпроизведений составляет детская и юношеская литература. В этой области такжесуществуют немало блестящих примеров женского литературного труда. Так, детиувлеченно читают не только мужчин-авторов, но и женщин, получая от этого схожеес рассказом матерей сказок и историй удовольствие. Произведения, написанные через призму женских чувств имышления, возможно, кажутся им настолько близким, как и общение с собственнойматерью. Данное исследованиепосвящено произведениям иранских женщин-авторов в области детской и юношескойлитературы, их жизни и творчеству. В нашей статье преимущество отдается наиболее известнымсвоими произведениями в Иране авторам, о которых удалось приобрести болееподробные сведения. Число таких авторов постоянно растет, что позволяет теимена, которые не были охвачены в данной работе, стать предметом исследования дальнейших статей. Следовательно, для исследователей,которые заняты детской и юношеской литературой, эта первая в нашей странестатья на данную тему может оказаться полезной., Edebîeserler sadece İran’da değil tüm dünyada da asırlardır daha çok erkek yazar veşairler tarafından üretilmiştir. Kadın yazar ve şairlerin sesi hak ettiklerişekilde duyulamamıştır. Ancak son yıllarda şaşkınlıkla görülmektedir ki İranlıkadın yazar ve şairlerin sayısı gün geçtikçe artmaktadır. Kadınların kalemealdıkları eserler, İran’da sevilerek takip edilmiş ve üzerinde ilmî tartışmalaryapılarak onların edebî statüsü belirginleşmiştir. Artık İran’da kadınyazarların sesleri de erkek yazarlar kadar duyulabilmektedir.Edebî eserlerin dağılımındaçocuk ve gençlik edebiyatı büyük çoğunluğu oluşturan gruptur. Bu alanda dakadın yazarlar ürettikleri çok sayıda eserleri ile parlamaktadırlar. Böyleceçocuklar sadece erkek yazarların değil kadın yazarların kitaplarını da tıpkıannelerinin masal ve hikâye anlatımlarından aldıkları hazla okumaktadırlar.Kadının duygu ve düşüncesi ile yoğrulmuş eserler onlara belki de öz anneleriile kurdukları iletişim kadar yakın gelebilmektedir. Çalışmamızda hakkında bilgiyeulaştığımız çocuk ve gençlik edebiyatı alanında eserler veren İranlı kadınyazarlar, onların hayatları ve eserleri tanıtılmaya çalışılmıştır. Makalemizde İran’da daha çok tanınan,eserleri ile ön plana çıkan ve hakkında detaylı bilgilere ulaşılabilen yazarlaraöncelik verilmiştir. Sayıları son zamanlarda artmış, makalemizde ismine yerverilemeyen İranlı diğer kadın yazarlar ise başka bir araştırma konusuolabilir. Bu sebeple çocuk ve gençlik edebiyatına ilgi duyan araştırmacılara,makalemizin ülkemizde bu alanda yazılmış ilk çalışma olması bakımından faydalıolacağı düşünülmektedir., Literary works mainly were produced by male writersand poets for centuries, not only in Iran but also all over the world. The voice of women writers and poets was notheard as they deserved. However, it is seen with surprise that that the numberof Iranian female writers and poets has been increasing in the recent years.The works of the women writers are well-liked and followed up in Iran andscientific debates took place about them and their literary status became moreclearer.Now, in Iran, the voices of female authors can be heard as much as malewriters.Children and youth literature constitutes the majority of literary workand female writers are shining with their numerous works in this field. Children read books not only by male authorsbut also by female authors and take pleasure of the works blended with woman'semotions and thoughts, just as they enjoy fairy tales and stories of theirmothers. In our study, we aimed to introduce Iranian womenwriters in the field of children and youth literature, provide informationabout their lives and works and make them recognized by the Turkish readers. Wehave given priority to the writers who are well-known in Iran with theiroutstanding works and who we can find detailed information. The number ofIranian female authors have recently increased and the ones whose names are notmentioned in our study may be topic of another research. We believe that ourstudy is the first study written in this field and it can be beneficial to theresearchers who are interested in child and youth literature.
- Published
- 2018
12. Hinduizm ve İslâm Tasavvufuna Yaklaşımı ile Hindistan’ın Ünlü Türk Bilgini Şehzade Dârâ Şükûh
- Author
-
KARAGÖZOĞLU, Berna
- Subjects
Dara Shukoh,Hinduism,Religions in India,India,Persian works ,Dârâ Şükûh,Hinduizm,Hindistan’da dini inançlar,Hindistan,Farsça eserler - Abstract
Baburîemperor Shah Jalal-ud-dinAkbar (1556-1605), who is known for his tolerant approach, designated Agra asthe capital city of India in the 17th century.At that time, Agra was one of India's largest cities with a populationof five hundred thousand people, where the many religious scholars andphilosophers came together and conducted research under the leadership ofAkbar. The aim of the research was toestablish conciliation between religions such as Hindu, Islam, Zoroastrianism,Christianity and Sikh in India. The Sufi movement was also a socio-religiousmovement of fourteenth to sixteenth century.The spiritual mission of mysticism is primarily to help Muslim leadersin their political dominance in India and to spread Islam. For this reason, theSufis had accompanied the Muslim conqueror in their conquest. The essence of the teachings of Sufi is the union of the human soulwith Allah with affection and loyalty. The Muslimclerics, who had works on Vedantic philosophy and Indian Buddhism, met invarious religious texts, contacted the great intelligence of India and wereable to grasp Indian religion very closely.Akbar tried to establish a newreligion what he called "Divine Religion”, by combining several religions,in order to ensure peace and prosperity in all the cities of the Indiansubcontinent during his long reign.However, Akbar’s ideas caused reactions of many Islamic scholars such asImam Rabbani, as well as Shah Jahan and Shah Aurangzeb. However, Dara Shukoh(1615-1659), the son of Shah Jahan, embraced Akbar’s ideas about the religionand science and tried to keep his values alive, despite the reaction of hisfather. As you cansee, India was ruled by tolerant Muslim rulers such as Akbar, Jahangir and DaraShukoh, who regard all religions equal, as well as Sunni rulers with radicalideas such as Aurangzeb (Alamgir) or Shah Jahan during its long history. Theworks of Dara Shukoh were classified in two parts. The first part was collected under theheading of Saints and Mystics, while the second part was presented under theheading of Hinduism and Translations from Sanskrit Language. Safinat ul-Aulya. Sakinatu’l-Aulia Risale-iHaqnûma, Tariqatu’l-Haqiqat, Hasanatu’l-Arifîn, İksir-i A’zam (Divan-ı DaraShukoh) He translated original Sanskrit works into Persian, such as Majmau’l-Bahreynve Muqalame-i Baba Lal and Dara Shukoh Yoga Vasista, Sirr-i Akbar (Upanishadlar),Bhagwat Gita.In our study, the personality of the Turkish scholarDara Shukoh, his works and his approachto sufism will be examined. , 17. Yüzyılda hoşgörülü yaklaşımı ile tanınan Babürlü padişahCelaleddin Ekber (1556-1605), Agra’yı başkentyapmıştır. O dönemde beş yüz bin nüfuslu Hindistan’ın en büyük şehirlerindenbirisi olan Agra’da ulema, din bilgini ve filozoflar, Ekber’inönderliğinde bir araya toplanarak araştırmalar yapmışlardır. Bu araştırmalarneticesinde Hindistan’da var olan Hindu, İslâm, Zerdüşt, Hıristiyanlık ve Sikhgibi dinler arasında uzlaşma noktası bulmaya çalışılmıştır. Sufi hareketi ise ondördüncü ile on altıncı yüzyılın sosyo-din hareketidir. Tasavvufun manevîmisyonu, öncelikle Hindistan'da, Müslüman yöneticilere politik hakimiyetlerindeyardımcı olmak ve İslam'ın yayılmasını sağlamaktır. Bu sebeple mutasavvıflar Müslümanlara fetihleri sırasında eşlik etmişlerdir. Mutasavvıflarınöğretilerinin özü sevgiyle ve bağlılıkla insan ruhunun Allah ile birleşmesidir. Vedantik felsefe ve Hint Budizmi üzerine yoğunçalışmalara sahip olan Müslüman din adamları, çeşitli dini metinde buluşmuş,Hindistan'ın büyük bilgeleri ile temas kurmuş ve Hint dinini çok yakından idrakedebilmişlerdir.Ekber, uzun saltanatı boyunca Hint alt kıtasının tüm şehirlerindebarış ve refahı sağlayabilmek için dinlerin bileşiminden “İlahi Din” adı ileadlandırdığı yeni bir dinî ortaya çıkarmaya çalışmıştır. Ekber’in ortayakoyduğu bu çalışma İmam Rabbani gibi pek çok İslâm bilgininin tepkisine yolaçtığı gibi padişahlardan Şah Cihan ve Evrengzibde Ekber’in bu fikrine karşı çıkmıştır. AncakŞah Cihan’ın oğlu Dârâ Şükûh (1615-1659) Ekber’in din ve ilim konusundakidüşüncelerini benimsemiş, padişah Ekber’den devraldığı bu mirası babasınıntepkisine rağmen yaşatmaya çalışmıştır.Görüldüğü gibi Hindistan, tüm dinleri eşit gören Ekber, Cihangir,Dârâ Şükûh gibi hoşgörülü Müslüman yöneticileri tarafından idare edildiği gibiuzun soluklu bu yönetim sürecinde Evrengzib (Âlemgir) ya da Şah Cihan gibiradikal düşünceye sahip, Sünni yöneticiler tarafından da yönetilmiştir.Dârâ Şükûh’un çalışmaları iki kısımda sınıflandırılmıştır. Birincikısım Azizler ve Mistisizmkonulu çalışmalar başlığında toplanırken ikinci kısım ise Hinduizm ve Sanskritçeden Çevirilerbaşlığında toplanmıştır. Azizler ve Mistisizm ile ilgili çalışmalarını Sefînetü’l–Evliyâ, Sekînetü’l-Evliyâ,Risâle-i Haknûma, Tarikâtü’l-Hakikât, Hasanatü’l-Ârifîn, İksir-i Â’zam (Divan-ıDârâ Şükûh) isimli kitaplarla ele almış, Hinduizmedair görüşlerini Mecmau’l-Bahreyn ve Mukâleme-i Baba Lâlve Dârâ Şükûh isimlikitaplarında toplamış, Yoga Vasista,Sırr-ı Ekber (Upanişadlar), Bhagwat Gita gibi aslı Sanskritçe olan eserleriise Farsçaya çevirmiştir.Çalışmamızda Türk bilgin Dârâ Şükûh’un şahsiyeti, ismi zikredilen eserlerive tasavvufa olan bakış açısıanlatılacaktır.
- Published
- 2017
13. Persıan Studıes at Baburıan Palace
- Author
-
KARAGÖZOĞLU, Berna
- Subjects
Babürlüler Dönemi’nde Fars Dili,Ekber Şah,Cihangir Şah,Şah Cihan,Evrengzib Şah ,Social ,Persian Language in Baburian Period,Akbar Shah,Jahangir Shah,Shah Jahan,Aurangzeb Shah ,Sosyal - Abstract
Türklerin Hindistan’dakivarlıkları ile Hindistan hem Fars hem de Türk kültürünü daha yakından tanımafırsatı yakalamıştır. Gelenek ve göreneklerine bağlı olmaları ile bilinenTürkler, özellikle dil konusunda bu bölgede tam bir bağlılık gösterememiştir.Zira, Hindistan’da eserler Türkçe yerine Farsça yazılmış ve Fars kültürünehizmet edilmiştir. Böylece Farsça, Türklerin fetihleri ile Pakistan, Hindistanve civar bölgelere yayılmış, bu toprakların bilinen kültür mirasının dili olmuştur. Türklerin yönetiminde iken bölge, eğitim vekültürel bakımdan daha çok gelişmiş, edebî ve mimari yönüyle zenginleşmiştir.Özellikle Ekber Şah döneminde edebiyat ve eğitim alanlarında yapılan çalışmalartakdire şayandır. Bu dönemde Farsça, popülaritesini arttırmış her kesimdenbirey tarafından tercih edilmiştir. Hatta mutasavvıfların İslâm’ı yaymak için Kur’anayetlerini Farsça yazdıkları şiirlerinin arasında işledikleri görülmektedir. Edebiyatın birçok türünde yapılançalışmalar neticesinde, Farsça bölgede öylesine kabul görmüştür ki Ekber Şahdöneminde devletin resmi dili, eğitim kurumlarının da eğitim dili olmuştur. Hinttopraklarının asırlarca kullandığı Farsça İngilizlerin işgali ile yerini İngilizceyebırakmıştır. Günümüzde ise sadece üniversitelerde okutulmakta ve ağırlıklıolarak Farsçaya gönül vermiş Müslümanlar tarafından kullanılmaktadır. Çalışmamız esnasında Türklertarafından uzunca süre yönetilen alt kıtada eğer Farsça yerine Türkçecanlandırılmış olsa idi nasıl bir kültür mirası bugün bizi karşılardı?Anadilimizle yazılan Babürlülere dair kendi tarihimizde acaba karanlık noktalarkalır mıydı? gibi sorular aklımıza gelmektedir. Çalışmamızda Ekber Şah,Cihangir, Şah Cihan ve Evrengzib Şah’ın Farsçaya olan yaklaşımı, bakış açısı vesanatsal faaliyetlere verdikleri destekler ele alınmış olup, dönemin önemlieserleri hakkında bilgiler verilmiştir., Turks; presence in India give them anopportunity to get to know both the Persian and Turkish cultures more closely.The Turks are known for their commitment to their traditions and customs butthey have not shown it fully in this region, especially in relation tolanguage. Because,the works were written in Persian instead of Turkish andserved to the Persian culture in India. Thus,Persian spread to Pakistan, Indiaand the surrounding regions after the Turks’ conquests of the region and becamethe language of the known cultural heritage of these lands. The region were developed well in educationaland cultural areas under the rules of the Turks, and specially got richer inliterature and architecture. Particularly, the works carried out in the fieldof literature and education during the period of Shah Akbar deserve admiration.In this period, the popularity of the Persian was increased and preferred bypeople from all strata. In fact, it was seen that Sufi Muslims were weavingverses from the Quran into their Persian poems in order to spread Islam. As a result of the work carried out in manytypes of literature, the Persian is widely accepted that became the officiallanguage of the state during the period of Akbar Shah and become the languageof education in the institutions. However, after the English occupation, thePersian, which were used in the Indian lands for centuries, left its place toEnglish. Today, it is only taught in universities and it is mainly used byMuslims who have devoted themselves to Persian. During the course of our study, the questionssuch as ‘if the Turkish was used instead of Persian at the subcontinent underthe rule of Turks, what kind of cultural heritage would arise?’ and ‘if wewould still have dark areas about our own history of Turkish-Mongol Empire inIndia’ came to our minds. In our study, Shah Akbar, Jahangir, Shah Jahan andAurangzeb’s approach to Persian and their perspective and support for artisticactivities were examined and information were presented about the importantmasterpieces of this period.
- Published
- 2017
14. پژوهشگرانِ مِعروفِ نِسخِ خِطی فِارسی دِر هِندِ
- Author
-
KARAGÖZOĞLU, Berna
- Subjects
Linguistics ,Farsça el yazmaları,Hindistan ve İran ,Dil Bilim - Abstract
Doğunun iki kadîm ve meşhur ülkelerinden olan İran ve Hindistan asırlardan beri birbiriyle her daim irtibatta kalmıştır. Hiçbir ülke halkının kesinti olmaksızın bu kadar uzun süre arkadaşlık bağlarının devam ettiği görülmemiştir. İslâmdan sonra bu iki ülkenin ilişkileri en üst seviyelere ulaşmış ve zaman içinde daha da güçlenmiştir. Hatta İran halkının İslâm dinini bu geniş alanlara götürdüğü ve İslâmın yayıl-masında büyük katkıları olduğu da söylenebilir. Bu sebeple günümüz Hindistanının İslâm dinine bakıldığında, İran’ın etkisi ve rengi her ayrıntıda gözlemlenmektedir ki bunlardan biri de İslâm devletleri yöne-timi boyunca alt kıtada yazılmış olan Farsça el yazmalarıdır. Bu dö-nemde devletin resmi ve ilim dili Farsçadır. Müslüman âlimlerin yoğun çalışmaları ile ortaya çıkan ve günümüze ulaşan Farsça el yazmaları, araştırmacılar ve Fars dili ve edebiyatı alanına ilgi duyanlar için ilginç bir konudur.
- Published
- 2017
15. The Place of Sanskrit in Ekber Shah Era and Translations From Sanscrit to Persian
- Author
-
KARAGÖZOĞLU, Berna
- Subjects
Persian,India,Sanskrit,Akbar Shah ,Farsça,Hindistan,Sanskritçe,Ekber Şah ,Literature ,Edebiyat - Abstract
Öz: Ekber Şah döneminde ayrı bir öneme sahip olan Fars dili ve edebiyatı Ekber Şah’ın da kişisel ilgisi ve desteği ile canlanmış ve gelişmiştir. Bu dönemde Farsça Hindistan’da en şaşaalı ve verimli zamanını yaşamıştır. Ekber Şah her ne kadar kendisi okuma yazma bilmese de bilimin her alanına özellikle de edebiyata ayrı bir ilgi duymuştur. Hindistan’ın ilmî serveti olarak kabul edilen bu eserlerin unutulup yok olmaması ve bu servetin gelecek nesillere aktarılması onun en büyük arzusu olmuştur. Çalışmamızın konusunu teşkil eden eserlerin Sanskritçeden Farsçaya çevrilmesi de bu açıdan önem arz etmektedir. Hatta bu tercümelerin yapılması için Ekber, Daru’t-Tercüme adı altında bir binanın tesisini emretmiş ve önemli bilim adamlarını orada toplayarak bu çevrilerin yapılmasını istemiştir. Yapılan bu çalışmalarla Ekber Şah, Sanskritçe ve Farsçanın dışında, Hintçe ve yerel dillerin de öğretilmesine, konuşulmasınave çevirilerinin yapılmasına imkan tanımıştır. Ancak Sankritçeden Farsçaya yapılan tercüme eserlerin sayısı diğer dillerden yapılan tercüme eserlere göre daha fazladır. Çalışmamızın giriş kısmında Ekber Şah dönemi Farsçasının genel durumuna değinildikten sonra bu dönemde yapılan tercüme eserler hakkında bilgiler verilmiştir. Amacımız Hint coğrafyası ve dünya edebiyatı açısından önemi bulunan bu eserlerin ülkemiz araştırmacıları tarafından da çalışılmasına zemin hazırlamaktır., ThePersian language and literature which have a different feature in Ekber Shahera became more important and developed with the personal interest of EkberShah. In this period, the Persian was so splendent and productive. AlthoughEkber Shah doesn’t know to read and write, he was interested in literaturespecifically besides every field of science. He had the greatest desire not to allowthe Works which are accepted as the scienctific wealth of India to be forgottenand to transfer this wealth to the next generations. Therefore, in this respectit is important to translate these Works which constitute the topic of ourresearch from Sanskrit to Persian. Even he ordered to have a building erectednamed Darul Translation and gather the importat scientists there and especiallyhave these translations made. Ekber Shah enabled Indian and local languages tobe taught and spoken and translated besides Sanskrit and Persian. But thenumber of translated works from Sanskrit to Persian are more than the works fromother languages. In the introduction of our research the general state of EkberShah era Persian has been mentioned, then infromation has been given about the translatedworks in this period. Our purpose in this research is to allow these worksconsidered important in terms of India region and world literaturem to beexamined by our country’s researchers.
- Published
- 2017
16. GAZNELİLER DÖNEMİ HİNDİSTANI’NIN İLK FARS ŞAİRLERİ: EBU’L FEREC RUNÎ MESU’D SÂD-İ SALMÂN
- Author
-
Karagözoğlu, Berna, primary
- Published
- 2018
- Full Text
- View/download PDF
17. Safevî Dönemi’nde İran’dan Hindistan’a Göçler (1555-1666)
- Author
-
Karagözoğlu, Berna
- Subjects
India,Iran,Persian literature,Poet ,Hindistan,Safevi Dönemi,Fars Edebiyatı,Şair - Abstract
A new era was began in India’s history and culturewith the advent of Islamic religion in subcontinent. The magnificentrichness of Persian poetry and philosophy has greatly contributed to the spreadof Islam and the birth of Sufism. The Persian language was the official language of the India when it is under the dominance of Mongol Turks until it wasseized the British. Persian language existed for hundreds of years in theIndian geography and given many words to the native languages, such as Marathi,Gujarati, Sindhi, Punjabi, Bengali, Urdu and Hindi.The subject of Persianliterature in India is a comprehensiveissue that can be discussed widely. India’s cultural world shone with itsliterary activities during the medieval times. The majority of the writtenPersian works consist of religious subjects, comments or the expressionsof the Sufis.The emerge of the Mongol Turks in India has given anotheracceleration to Persian literature. Most of the administrators have contributedto Persian poetry or proses in Delhi and in other political centres, eitherindividually or as the protectors of the language. The rulers’ keen interest inPersian Language caused important Iranian poets to be invited to Indian palacesand therefore the immigration from Iran to India was also increased. However,the support provided for literary activities should not be considered as theonly reason for the immigration from Iran to India. The political conflicts andpressures in beliefs have also caused immigration.The main subject of our studyis consistof the literary activities and the masterpieces emerged during the period ofEkber Shah, Jahangir and Shah Jihan and the poets who migrated from Iran to India and their works. However, we will also give some attention to theimmigration of the politicians fromIran and their position in India.Our aim is to reveal theactivities of Persian or Turkish originated Iranians in the Indian subcontinentand bring light to their contributions to the literature and politics. We alsopurpose to emphasis shortly, the importance of medieval India for Turkishhistory and show that the presence of interwoven cultures of Persian, Indianand Turkish communities in India provides adequate ground and resources forresearch in cultural, political, religious and sociological fields and manymore areas., İslam dininin Hindistan’agelişiyle Hint tarihi ve kültüründe yeni bir dönem başlamıştır. Fars şiirininve felsefesinin muazzam zenginliği İslam’ın yayılmasına ve tasavvufun doğmasınabüyük ölçüde katkı sağlamıştır. Farsça, Hint alt kıtasında İngilizlerhâkimiyeti ele geçirene değin Moğol Türklerinin yönetimi altında devletin resmidili olarak konuşulup yazılmıştır. Yüzlerce yıl Hint coğrafyasında varlığınıkoruyan bu dil, Hindistan’ın yerel dillerinden olan Marathi, Gujarati, Sindhi,Pencabî, Bengalî, Urduca ve Hintçeye de çok sayıda kelimevermiştir.Hindistan’da Fars edebiyatı konusu ise üzerinde çokça tartışmanınyapılabileceği kapsamlı bir konudur. Hindistan’ın orta çağı kültürel anlamdaedebi etkinlikleriyle dikkat çekmektedir. Yazılan Farsça eserlerin çoğunluğudin içerikli konulardan ve daha çok yorumlardan, sufîlerin konuşmaları veyasöylemlerinden oluşmuştur. Moğol Türklerinin Hindistan’da ortaya çıkışı Farsedebiyatına ayrı bir ivme kazandırmıştır. Yöneticilerin çoğu hem Delhi'de hemde diğer siyasi merkezlerde bireysel olarak veya dilin birer himâyecileriolarak Farsçayı şiir ya da nesirleri geliştirmişlerdir. Hükümdarların Farsçayaduydukları ilgi ile de İran’ın önemli şairleri saraya davet edilmiş, böyleceİran’dan Hindistan’a göçler artmıştır. Hindistan’a İran’dan göçlere sebepolarak sadece edebi faaliyetlere sağlanan ortamlar ya da edebiyatçıların desteklenmesidüşünülmemelidir. Göçlere siyasi çekişmeler ve inançlardaki baskılar da sebepolmuştur. Ekber Şah, Cihangir ve Şah Cihan döneminde yapılan edebi çalışmalarbu dönemde öne çıkan eserler, İran’dan Hindistan’a göç eden şairler ve onlarınçalışmaları makalemizin asıl konusunu teşkil etmektedir. Ayrıca siyasilerinİran’dan göçleri ve onların Hint siyasetinde edindikleri konumlarına da kısaca değinilecektir. Amacımız Fars ya da Türk kökenli İranlılarınHint alt kıtasındaki etkinliklerini, edebiyata ve siyasete olan katkılarınıortaya koymak ve Orta çağ Hindistan’ı konusunun Türk tarihi açısından önemini,iç içe geçmiş Fars, Hint ve Türk toplumlarının Hint coğrafyasındakivarlıklarının kültürel, siyasi, dini ve sosyolojik alanlarda olduğu gibi dahapek çok alanda yapılacak araştırmalar için uygun zemin ve yeterli kaynaklarasahip olduğunu vurgulamaktır.
- Published
- 2017
18. ROMEN DİLİNDE KULLANILAN FARSÇA KELİMELER
- Author
-
KARAGÖZOĞLU, BERNA
- Subjects
Romanian,Persian,common words,Indo- European languages,Aryan langugaes ,Romence,Farsça,ortak kelimeler,Hint- Avrupa dilleri,Arî dilleri - Abstract
Dil yaşamakta olan bir kavramdır. Dilin yaşanırlığını kanıtlayan şey kullanılıyor olması ve gerek gramerde gerekse kelimede az çok değişime uğramasıdır. Dil bazen doğduğu coğrafyadan çıkıp sınırlarını uzak diyarlara taşır, bazen de sadece belirli bir alana hitap eder. Ticaret ve savaş; dili farklı coğrafyalara taşıyan iki önemli unsurdur. Elbette farklı nedenlerle de dil mekân değiştirmektedir. Ancak gördüğümüz kadarıyla savaş sonucu kazanılan topraklardaki hâkimiyet halkların kaynaşmasına, dillerin hızla karışmasına vesile olmaktadır. Türklerin Ortadoğu ve Balkanlardaki hâkimiyeti ile Türk kültürü ve dili, o toprakların kültürü ve dili ile karışmıştır. Yapılan araştırmalarda İslam kültürüyle son şeklini almış Farsça ve Türkçeye ait pek çok kelimenin Balkan dillerine yerleştiği görülmüştür. Türk asıllı edip ve mutasavvıfların eserlerinde olduğu gibi Romen dilinde de birçok Farsça kelimeye rastlamak mümkündür. Bilindiği üzere Farsça ve Romence; Hint Avrupa dil grubundandır. Romence bu grubun Avrupa kolundayken Farsça Asya kolunda yer almaktadır. Farsça ve Romencenin bu etkileşimi, aynı dil ailesi grubunda yer almalarının bir sonucu gibi düşünülebilir. Ancak Farsça kelimelerin daha çok Türkler aracılığıyla Romenceye katıldığı da bilinmektedir. Hint-Avrupalılar kimi zaman İndogermenler, kimi zaman IndoEuropeanlar olarak isimlendirilmektedirler. Amacımız bu çalışmada bir Hint Avrupa dil grubunun Avrupa kolundan olan Romence ile yine aynı dil ailesinin Asya kolunda olan Farsça arasındaki dilsel etkileşimin varlığını ortaya koymak ve Romenceye Farsça kelimelerin girmesine aracılık etmiş Türk dilinin Balkanlardaki geçmişine göz atmaktır, Language is a living concept. What proves that language is living is that the language is used and it has been transformed both grammatically and vocabulary. Language sometimes carries its boundaries out of the geography it is born to further countries, and sometimes it addresses to a certain area. Trade and war; are two important factors carrying the language to different geographies. Of course for different reasons language changes location too. But as far as we see, the ruling in the land gained as a result of war allows the people to interact with each other, the languages to get mixed. With the rule of the Turks in Middle East and Balkans, Turkish culture and language have become mixed with the culture and the language of those lands. In the researches made, it has been seen that many words from Persian and Turkish which have taken their last forms with the Islam culture have been integrated into Balkan languages. As in the products of Turkish origin scholars and Sufis, it is possible to come across with many Persian languages in the Romanian language. As known Persian and Romanian; are in the group of Indo European language. Romanian language is in the European sub-group of this group and Persian is in the Asian sub-group. This interaction of Persian and Romanian can be considered as a result of being in the group of the same linguistic family. But it is also known that the Persian words are added into the language of Romanian through Turks mostly. Indo Europeans are named sometimes as Indogermans and sometimes Indo-Europeans. Our purpose in this study is to reveal the existence of linguistic interaction between Romanian which is from the European branch of the Indo European linguistic group and Persian which is Asian subgroup of the same linguistic family and to review the past of the Turkish language in Balkans which has enabled Persian words to enter into the Romanian language
- Published
- 2016
19. FORT WILLIAM KOLEJİ’NİN HİNDİSTAN FARSÇASININ GELİŞİMİNDEKİ ETKİSİ
- Author
-
KARAGÖZOĞLU, Berna, primary
- Published
- 2016
- Full Text
- View/download PDF
20. 'Ekber'in Veziri Birbal'in Öğretici Hikayeleri / Tutorial Stories of Akbar's Vizier (Birbal)
- Author
-
Karagözoğlu, Berna
- Subjects
Fars Dili ve Edebiyatı, Hint Dili ve Edebiyatı ,Ekber-Birbal, Ekber, Hint hikayeleri, Akbar- Birbal, Akbar, İndian tales ,Akbar - Birbal, Ekber – Birbâl, Indian tales - Abstract
Tutorial Stories of Akbar’s Vizier (Birbal) Child literature is a tool to fill the spirit of nationality and the awareness of the history and culture in its young citizen in whom hand the country would be managed and this process starts from curb in the family by the veteran parents and grand parents. The stories of “Akbar and Birbâl” which is the most famous throughout India and very loving to children contains amusing incidents and talks which occurred between the Turkish rooted Indian emperor Akbar and his minister and close friend Birbâl. These tories have become the part of the Indian talks and proverbs. The aim of this work is to get become aware of the importance of the worldwide anecdotes of Akbar and Birbâl and to get information about the education system of India., ÖZET Çocuk edebiyatı milliyet ruhunu ve ülkesini yönetecek genç vatandaşlarına tarihi ve kültürel farkındalığı kazandıran bir araçtır. Eğitim süreci ailedeki ebeveynlerin denetiminde başlar ve devam eder. Tüm Hindistan'da tanınan ve çocuklar tarafından sevilen Ekber Birbal hikayeleri Türk kökenli imparator ve onun veziri ve aynı zamanda yakın arkadaşı olan Birbal arasında geçen eğlenceli olayları ve diyalogları içermektedir. Bu hikayelerdeki diyaloglar Hintlilerin günlük konuşmasının bir parçası olmuş ve atasözlerine dönüşmüştür.Bu çalışmanın amacı dünya çapında tanınan Ekber Birbal anektodlarının önemli olduğuna dikkat çekmek ve Hindistan eğitim sistemindeki yeri hakkında bilgilendirmektir. ABSTRACT Child literature is a tool to fill the spirit of nationality and the awareness of the history and culture in its young citizen in whom hand the country would be managed and this process starts from curb in the family by the veteran parents and grand parents. The stories of “Akbar and Birbal” which is the most famous throughout India and very loving to children contains amusing incidents and talks which occurred between the Turkish rooted Indian emperor Akbar and his minister and close friend Birbal. These tories have become the part of the Indian talks and proverbs. The aim of this work is to get become aware of the importance of the worldwide anecdotes of Akbar and Birbal and to get information about the education system of India.
- Published
- 2012
21. HİNDİSTAN TÜRK MOĞOL İMPARATORLUĞU DÖNEMİNDE FARSÇA TARİH YAZICILIĞI
- Author
-
KARAGÖZOĞLU, Berna, primary
- Published
- 2016
- Full Text
- View/download PDF
22. ASLI FARSÇA OLAN KİTAPLARIN TÜRK EĞİTİM TARİHİNDEKİ YERİ VE ÖNEMİ
- Author
-
KARAGÖZOĞLU, Berna, primary
- Published
- 2016
- Full Text
- View/download PDF
23. HİNDİSTAN TÜRK MOĞOL İMPARATORLUĞU DÖNEMİNDE FARSÇA TARİH YAZICILIĞI
- Author
-
Berna Karagözoğlu
- Published
- 2016
- Full Text
- View/download PDF
24. ASLI FARSÇA OLAN KİTAPLARIN TÜRK EĞİTİM TARİHİNDEKİ YERİ VE ÖNEMİ
- Author
-
Berna Karagözoğlu
- Published
- 2016
- Full Text
- View/download PDF
25. Naval Kishore Basininin Farsça'ya Olan Hizmet ve Katkıları
- Author
-
KARAGÖZOĞLU, Berna, primary
- Published
- 2015
- Full Text
- View/download PDF
26. EKBER ŞAH DÖNEMİNDE SANSKRİTÇENİN YERİ VE SANSKRİTÇEDEN FARSÇAYA ÇEVİRİLER.
- Author
-
KARAGÖZOĞLU, Berna
- Abstract
The Persian language and literature which have a different feature in Ekber Shah era became more important and developed with the personal interest of Ekber Shah. In this period, the Persian was so splendent and productive. Although Ekber Shah doesn't know to read and write, he was interested in literature specifically besides every field of science. He had the greatest desire not to allow the Works which are accepted as the scienctific wealth of India to be forgotten and to transfer this wealth to the next generations. Therefore, in this respect it is important to translate these Works which constitute the topic of our research from Sanskrit to Persian. Even he ordered to have a building erected named Darul Translation and gather the importat scientists there and especially have these translations made. Ekber Shah enabled Indian and local languages to be taught and spoken and translated besides Sanskrit and Persian. But the number of translated works from Sanskrit to Persian are more than the works from other languages. In the introduction of our research the general state of Ekber Shah era Persian has been mentioned, then infromation has been given about the translated works in this period. Our purpose in this research is to allow these works considered important in terms of India region and world literaturem to be examined by our country's researchers. [ABSTRACT FROM AUTHOR]
- Published
- 2017
27. Padişah Babanın Şair Kızı Zebunnisa.
- Author
-
Karagözoğlu, Berna
- Subjects
- *
LITERARY criticism , *POETRY (Literary form) , *ANCIENT poetry , *PERSIAN literature ,MONGOL Empire, 1206-1368 - Abstract
In the period of Great Indo-Turkish Empire when the art, literature reached the summit, Arabic was used as base to understand Islam religion, Quran and learn it thoroughly and the Persian language was taught to develop the literary features of the individuals. In this period of India, all the Sultans conceding to the throne enjoyed writing poetry, made the authors and poets officers with salaries by employing them in their palaces. While Persian was the official written language of the managers in the management of India sub-continent for nearly 8 centuries, it encouraged the people to do activities in the artistic field. Ghazals, eulogies, quatrains are tadhkira and other branches of the literary arts with the aesthetics and magic of Persian were loved and were uttered with the belief of pantheism regardless of prosody and rhyme sometimes with open expression and sometimes with closed expression of emotions with the themes of Sufism, morals and love theme. The main theme of our research paper consists of poet daughter of Sultan Aurangzeb, her life, her approach to literary works and dewan consisting of the poetry she wrote with secret. In this work, there will be reflections poetry of different religions and beliefs which are marked in the period. [ABSTRACT FROM AUTHOR]
- Published
- 2016
28. Zeb-un-Nissa: Poet Daughter of Sultan Father
- Author
-
KARAGÖZOĞLU, Berna
- Subjects
Mongol period,Persian,poetry,Zeb-un-Nissa,Aurangzeb ,Moğol dönemi,Farsça,şiir,Zebunnisa,Evrengzib - Abstract
In the period of Great Indo-Turkish Empire when the art, literature reached the summit, Arabic was used as base to understand Islam religion, Quran and learn it thoroughly and the Persian language was taught to develop the literary features of the individuals. In this period of India, all the Sultans conceding to the throne enjoyed writing poetry, made the authors and poets officers with salaries by employing them in their palaces. While Persian was the official written language of the managers in the management of India sub-continent for nearly 8 centuries, it encouraged the people to do activities in the artistic field. Ghazals, eulogies, quatrains are tadhkira and other branches of the literary arts with the aesthetics and magic of Persian were loved and were uttered with the belief of pantheism regardless of prosody and rhyme sometimes with open expression and sometimes with closed expression of emotions with the themes of Sufism, morals and love theme. The main theme of our research paper consists of poet daughter of Sultan Aurangzeb, her life, her approach to literary works and dewan consisting of the poetry she wrote with secret. In this work, there will be reflections poetry of different religions and beliefs which are marked in the period., Sanatın, edebiyatın zirveye ulaştığı Büyük Hint-Türk İmparatorluğu döneminde İslâm dinini, Kur’an-ı Kerim’i anlamak ve derinlemesine öğrenmek için eğitimde Arapça esas alınmış, bireylerin edebî yönlerini geliştirmek için de Farsça öğretilmiştir. Hindistan’ın bu uzun döneminde tahta geçen padişahların hemen hepsi şiir yazmaktan zevk almış, yazar ve şairi saraylarında istihdam ederek maaşlı memur konumuna getirmiştir. Farsça aynı zaman yaklaşık sekiz yüz yıl Hindistan alt kıtası yönetimindeki idarecilerin resmi yazışma dili olurken, halkın her kesiminden insanını da sanatsal alanda faaliyet yapmaya yöneltmiştir. Gazeller, kasideler, rubailer ve edebî sanatın diğer dalları Farsçanın estetiği ve büyüsüne kapılarak gönüllere taht kurmuş; tasavvûf, ahlâk ve aşk konuları hayâl ve duyguların bazen açık bazen kapalı beyanıyla arûz ve kafiyeye dikkat edilmeksizin vahdet-i vücûd inancı da eklenerek dile gelmiştir. Çalışmamızın asıl konusunu padişah Evrengzib’in şair kızı Zeb-un-Nisa, onun hayatı, edebî çalışmalara olan yaklaşımı ve “Mahfî” mahlası ile yazdığı şiirlerinden oluşan divanı teşkil etmektedir. Bu çalışma ile döneme damgasını vurmuş farklı din ve inançlara dair düşüncelerin şiire yansımaları ele alınacaktır.
Catalog
Discovery Service for Jio Institute Digital Library
For full access to our library's resources, please sign in.