Search

Objective: Peripartum cardiomyopathy (PPCM) diagnosis made by excluding identifiable causes of heart failure (HF) and occurs end of the pregnancy or during the postpartum period of five months. It presents a clinical HF spectrum with left ventricular systolic dysfunction. Background: The purpose of this study is to retrospectively evaluate the clinical characteristics, cardiac magnetic resonance (CMR) imaging features, and end-points consisting of left ventricle recovery, left ventricular assist device implantation, heart transplantation, and all-cause mortality. Method: Outpatient HF records between 2008 to 2021 were screened. Thirty-seven patients were defined as PPCM. Twenty-five patients had CMR evaluation at the time of diagnosis, and six patients were re-evaluated with CMR. Results: The mean age was 30.5±5.6 years, and the mean LVEF was 28.2±6.7%. In thirteen(35.7%) patients, LVEF recovered during the follow-up course. The median recovery time was 281(IQR [78-358]) days. LVEF on CMR was 35.3±10.5, and three patients exhibited late gadolinium enhancement(LGE) patterns. Sub-endocardial and mid-wall uptake pattern types were detected. 18(75%) patients met the Petersen left ventricle non-compaction cardiomyopathy(LVNC) criteria. Patients with NC/C ratio lower than 2.3 had lower LVEDVi and LVESVi (124.9±35.4,86.4±7.5, p=0.003;86.8±34.6,52.6±7.6, p=0.006), respectively. The median follow-up time was 2129 (IQR [911-2634]) days. The primary endpoint-free one-year survival was 88.9%(event rate 11.1%), and five-year survival was 75.7%(event rate 24.3%). Conclusion: In a retrospective cohort of PPCM patients, 35.7% of patients’ LVEF recovered, and the primary end-point of free-five-year survival was 75%. Twenty-five patients were assessed with CMR; three of four met the Petersen CMR-derived LVNC at initial evaluation.

Introduction: Renal dysfunction in heart failure (HF) patients is associated with poor outcomes. Reduced cardiac index (CI) and right atrial pressure (RAP) are postulated to be a contributor the renal dysfunction. This study aimed to investigate the relationship between the estimated glomerular filtration rate (eGFR) and the pulmonary artery catheterization (PAC) results. Patients and Method: Hospitalized advanced HF patients, between 2016-2020 PAC performed included in the study. Renal dysfunction was defined as eGFRResults: 181 patients were included in the study, and the mean left ventricular ejection fraction (LVEF) was 20.9±3.7%, the mean eGFR was 79.8±25.4 ml/min/1.73 m , and 22.7% of patients had eGFR lower than 60 ml/min/1.73 m . CI (1.85±0.72; 1.84±0.64; p=0.47, respectively) and RAP (13.1±6.6; 13.7±6.8; p=0.61,respectively) was not significantly associated with renal dysfunction in HF patients. In the multivariable model, smoking history, AF, body mass index (BMI) revealed negative relation with eGFR, continuing ACEi or ARB therapy, and pulmonary artery capacitance index(PAC-i) were positively related variables with eGFR (pConclusion: These results indicate that CI or RAP is not the primary driver for eGFR. PAC-i and continuing ACEi or ARB positively, AF, smoking history, and BMI were negatively related factors for reduced eGFR.

Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde salgın döneminde uzaktan öğretim sürecinde kararlar, öğretim üyeleri ve öğrencilerin katılımı ile kurul ve komisyonlarca alınmıştır. Alt komisyon ve kurullarda alınan kararlar, Eğitim Komisyonunda görüşülüp kabul edildikten sonra fakültenin ve üniversitenin ilgili kurullarının onayı ile yürürlüğe girmiştir. Salgının gidişatına göre eğitimle ilgili tüm değişiklikler iç paydaşlarla dinamik bir şekilde paylaşılarak yürürlüğe konmuştur. Tüm kararlar, Fakülte ve Dönem Temsilcileri, Ege Tıp Öğrenci Kurulu ile yapılan toplantılar, öğrenci ve öğretim üyelerinin geri bildirimleri doğrultusunda “öğrenen merkezli” olacak şekilde alınmış ve yürütülmüştür. Uzaktan öğretim kapsamında, öğrenme materyalleri Fakültemizin Öğrenme Kaynakları Merkezi (ÖKM) sunucusuna yüklenmiş; senkron dersler ise Üniversitemizin sağlamış olduğu çevrimiçi alt yapı ile gerçekleştirilmiştir. Eğitim programımızda yatay ve dikey entegrasyonu güçlendiren multidisipliner entegre oturum/panellerin tamamı ve bazı teorik dersler blok yürütme kurullarının organizasyonuyla senkron olarak yapılmıştır. Çevrimiçi Ölçme Değerlendirme Usul ve Esasları oluşturulmuş, sınavlar ödev şeklinde planlanarak ÖKM üzerinden uygulanmıştır. Mezuniyet sonrası uzmanlık eğitiminin sürekliliği çevrimiçi ortamda yapılan seminer, olgu tartışmaları, konseyler ve devam eden sağlık hizmeti ile sağlanmıştır. Öğretim elemanlarına yönelik sürekli mesleksel gelişim etkinlikleri çevrimiçi ortamda sürdürülmüştür. Sonuç olarak, salgın döneminde Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde “tıp eğitimi”, tüm paydaşların katılımıyla, eğitim programının kazanımları doğrultusunda, “öğrenen merkezli” ve dinamik bir çalışma süreci ile yürütülmüştür., During the epidemic period in the Ege University Faculty of Medicine, decisions were taken by the boards and commissions with the participation of faculty members and students. The decisions taken in the sub-commissions and boards, after being discussed and accepted by the Education Commission, entered into force with the approval of the relevant boards of the faculty and the university. All educational changes have been dynamically shared with internal stakeholders. All decisions were taken and carried out in a “learner-centered” manner in line with the meetings held with the Faculty and Term Representatives, Medical Student Council, and the feedback of the students and faculty members. Within the scope of distance education, learning materials were uploaded to the server of our Faculty's Learning Resources Center (OKM); Synchronous lessons were carried out with the online infrastructure provided by our university. In our education program, all of the multidisciplinary integrated sessions/panels that strengthen horizontal and vertical integration and some theoretical courses were held synchronously with the organization of the block executive committees. Online Measurement and Evaluation Procedures and Principles were established; exams were planned as homework and applied over the OKM. Continuity of postgraduate residency training was provided by online seminars, case discussions, councils, and ongoing healthcare services. Continuous professional development activities for lecturers continued online

Hypertension is an important public health problem due to its high prevalence and common complications. The aim of this study was to evaluate the quality of videos on YouTube related to reducing blood pressure and hypertension treatment. Using the six search terms "hypertension treatment", "cure hypertension", "hypertension medication", "control high blood pressure", "lower high blood pressure", and "reduce high blood pressure", a total of 360 relevant videos on YouTube were evaluated. Some parameters, i.e., the length of the video, number of days on YouTube, number of view counts, and number of likes, dislikes, and comments, were noted for all videos. The Global Quality Scale (GQS) was used to evaluate the quality of the videos. We categorized the video content as useful or misleading using the evidence-based medical literature. After exclusions, 104 videos were evaluated by two independent reviewers. Out of all the videos, 51% were useful, and 49% were misleading. Videos mentioned lifestyle changes (LCs) more (65 videos, 62.5%), and only 39.4% (41 videos) of all the videos contained information about pharmacological treatment (PT). Videos about alternative treatment (AT) had high numbers of views, and videos about PT had low numbers of views, and this difference was statistically significant. Videos that did not include PT but did include LCs and AT had more likes, similar to the number of views. YouTube, which is an important source of information, can guide individuals to in reducing high blood pressure with nonpharmacological and pharmacological methods. Uploaders; doctors (31.7%), herbalists/nutritionists (18.3%), independent users (10.6%), chiropractors (6.7%), yoga teachers (4.8%), and others (27.9%). (B) Country of origin; United States of America (58.7%), India (16.3%), Australia (5.8%), United Kingdom (3.8%), others (4.8%), and unknown (10.6%). (C) Usefulness rate by content (%). PT, pharmacological treatment; LC, lifestyle change; AT, alternative treatment.

Rus biçimciliği; bir eserin edebîliğini, eserden hareket ederek kendine özgü kavramlarla ortaya koymaya çalışan nesnel bir eleştiri yöntemidir. Bu eleştiri yöntemine göre edebîlik; şiir ve şiire yakın türlerde “alışılmışın kırılması”, roman ve romana yakın türlerde ise “süje”nin kurgulanışı ile sağlanır. Alışılmışın kırılması; bir metinde, günlük dilde kanıksanan yapılardan farklı dilsel formların oluşturulmasıdır. Süje ise olay ve durumların gerçekte olması beklenenden farklı şekilde organize edilmesidir. Alışılmış bir yapı okur tarafından otomatik bir şekilde algılanır, bu yüzden de yapı fark edilmez hâle gelir ve beklenen edebî etki ortaya çıkmaz. Otomatik algılamanın zararlı etkisi ancak bu olumsuz durumun ortadan kaldırılmasıyla yani alışılmış yapının farklılaştırılmasıyla aşılabilir. Temel olarak bu iki düzenleme, metnin otomatik algılanmasının önüne geçip onu algılanır hâle getirir ve edebîliği sağlar. Haldun TANER, Türk hikâyeciliğinin öncü ve önemli bir yazarıdır. Modern hikâye tekniklerini ustaca kullanan yazar, edebîliği eserlerinde etkili ve özgün şekilde yaratmıştır. Kahramanının bir köpek olduğu “Sancho’nun Sabah Yürüyüşü”, yazarın edebîliği sağlamada dikkat çekici ve özgün kullanımlar sergilediği bir hikâyesidir. Bu çalışmanın amacı, “Sancho’nun Sabah Yürüyüşü”nün Rus biçimciliği açısından eleştirisidir. Hikâyede, edebîliğin nasıl oluşturulduğu alışılmışın kırılması ve süje kavramlarından hareketle örnekler üzerinden ortaya konmaya çalışılmıştır. Hikâyedeki yapı, bu kavramlar açısından incelenmiş ve edebîliğin nasıl yaratıldığı metinden hareketle aydınlatılmak istenmiştir. Eleştirinin sonunda ise hikâyenin edebî boyutu ile ilgili Rus biçimciliği açısından bir sonuca ulaşılması hedeflenmiştir.

Introduction Osimertinib is an approved therapy for patients with a Thr790met (T790M) mutation diagnosed with non-small cell lung cancer (NSCLC) that progresses during epidermal growth factor receptor-tyrosine kinase inhibitor (EGFR-TKI) therapy. However, in 7–13% of patients, drug-related side effects lead to discontinuation of osimertinib treatment. In such cases, osimertinib desensitization is a treatment option that can be considered. Case report A 59-year-old female patient, who was followed up with the diagnosis of stage 4 NSCLC, was consulted to the allergy clinic because of urticaria. The patient developed urticaria plaques 20 h after the third dose of osimertinib tablet. Management & outcome With the diagnosis of osimertinib-induced urticaria, desensitization was planned for the patient. Treatment was started with a dose of 0.1 mg/day osimertinib. The procedure was completed in approximately 50 days, and a dose of 80 mg/day was reached with antihistamine suppression. Discussion Here, a successful osimertinib desensitization in a patient with a history of osimertinib-related type 1 allergic reaction is reported. Osimertinib desensitization is a treatment option that should be considered in cases where treatment has to be ceased due to drug-related side effects.

Background/aim: Our aim is to determine the caregiver burden of chronic obstructive lung disease (COPD) patient's caregivers, and to determine whether there is a workday loss. Materials and methods: 252 COPD patients and their caregivers were included. Disease information of the patients were recorded and a questionnaire was applied. Socio-demographic characteristics of the caregivers were recorded and a questionnaire consisting of 24 questions including COPD disease, treatment and loss of working days, and the Zarit Scale were used. Results: 128(50.8%) of the patients according to GOLD were group-D, 97(38.5%) of the patient's relatives were working, 62(24.7%) were not able to go to work for 1-14 days, and 125(57.1%) spent outside the home from 1-14 nights, because those accompanied to patients. In univariate analysis were detected modified medical research council (mMRC) (p < 0.001), CAT (p < 0.001), the number of comorbidities of patients (p = 0.027), forced expiratory volume in 1 FEV1cc (p = 0.009), FEV1% (p < 0.001), the presence of long term oxygen therapy (LTOT), and the number of comorbidities of the patient's relatives (p = 0.06) increased the care load. In multiple linear regression analysis, age (p = 0.03), COPD assessment test (CAT) score (p = 0.001), FEV1% (

Purpose This study was performed to assess symptom variability and its impact on morning activities in stable patients with severe COPD in the Middle East and Africa (MEA) countries. Patients and methods Non-interventional, cross-sectional study (NCT03425760) in patients with severe COPD (GOLD 2015, C, or D categories). Symptom variability was assessed directly by interviewing the patient and using the Global Chest Symptoms Questionnaire (GCSQ). The impact on morning activities was assessed using the Capacity of Daily Living during the Morning (CDLM) and the Morning Activities and Symptoms Questionnaire (MASQ). Results A total of 3253 patients (mean±SD age: 64.1±9.5 years, 90.3% males) were enrolled. Overall, 81.6% and 83.4% of patients reported weekly and daily symptom variability, respectively. The number of exacerbations in the previous year, smoking cessation, and COPD GOLD D were the most consistent factors associated with symptom variability. The GCSQ score was significantly higher (p

Bu çalışmada, Türkiye için temel bileşen analizi yöntemi aracılığıyla,üç ana finansal piyasadan ve Belirsizlik Anketi’nden belirsizliği temsil edenbir dizi değişken kullanılarak bir belirsizlik ölçütü oluşturulmuştur.Ardından, bu ölçütü kullanılarak, belirsizlik şoklarının Türkiye ekonomisiüzerindeki etkilerini tahmin etmek için bir vektör otoregresyon modelikurulmuştur. Sonuçlar, belirsizlik şoklarının sanayi üretimdeki düşüş, tüketicigüveninde bozulma ve işsizlik, enflasyon ve kredi faiz oranlarındaki artış ileilişkili olduğuna dair kanıtlar sunmaktadır. Belirsizlik şoklarının etkileri,ekonomik aktivitede düşüşe enflasyonda ise yükselişe neden olan arz şoklarınabenzer görünmektedir., In this paper, an uncertainty measure for Turkey is developed throughprincipal component analysis based on a number of uncertainty proxies fromthree main financial markets and the Expectations Survey. Then, using thismeasure, a vector autoregression model is constructed to estimate the effectsof uncertainty shocks on the Turkish economy. The results present evidence thatuncertainty shocks are associated with a fall in industrial production,worsening consumer confidence, and rises in unemployment, inflation and creditinterest rates. Uncertainty shocks seem similar to supply shocks, which causeeconomic activity to fall and inflation to rise.

Bu çalışmada, yükselen piyasa ve gelişmekte olan ekonomilerde finansal sektör gelişimi, ticari açıklık ve ekonomik büyüme arasındaki nedensellik ilişkisi incelenmiştir. Abrigo ve Love (2015)’in Panel Vektör Otoregresif yaklaşımı 86 ülkeden oluşan bir örnekleme, 1998-2016 dönemi için uygulanmıştır. Çalışmaya dahil edilen ülkeler gelir seviyelerine göre düşük ve alt-orta gelir ile üst-orta ve yüksek gelirli olmak üzere iki gruba ayrılmıştır. Böylelikle gelir seviyesindeki farklılaşmanın değişkenler arasındaki nedensellik ilişkilerini nasıl etkilediği araştırılmıştır. Çalışmanın ampirik bulguları, düşük ve alt-orta gelir ülke grubunda ekonomik büyümeden ticari açıklığa ve ticari açıklıktan finansal sektör gelişimine doğru nedensellik ilişkileri olduğunu göstermektedir. Ayrıca, düşük ve alt-orta gelir ülke grubu için finansal sektör gelişimi ekonomik büyümenin önemli bir belirleyicisi olarak bulunmuştur. Sonuçlar, üst-orta ve yüksek ülke grubu için de ekonomik büyümeden ticari açıklığa ve ticari açıklıktan finansal sektör gelişimine doğru Granger-nedensellik ilişkisinin olduğuna dair kanıt sunmaktadır

Amaç – Bu çalışmanın amacı Borsa İstanbul’da likidite düzeyi ile getiri oynaklığı arasındaki ilişkinin varlığı ve yönünün farklı likidite ölçütleri kullanılarak Ocak 2008 - Ağustos 2019 dönemi için ampirik olarak analiz edilmesidir. Yöntem – Likidite düzeyi ile getiri oynaklığı arasındaki ilişki VAR modeli kullanılarak Granger (1969) nedensellik testi ve genelleştirilmiş etki tepki analizleri ile incelenmiştir. Bu kapsamda likiditeyi temsil etmek üzere en yüksek-en düşük farkı, Amihud likidite yetersizliği ve oynaklık hacim oranı olmak üzere üç farklı likidite ölçütü hesaplanmıştır. Getiri oynaklığı ise GARCH (1,1) modeliyle tahmin edilmiştir. Bulgular – Bulgular, Borsa İstanbul için tüm likidite ölçütleri ile getiri oynaklığı arasında çift yönlü Granger nedensellik ilişkisi ortaya koymaktadır. Etki tepki analizleri ise likidite düzeyindeki bir şokun getiri oynaklığını hızla artırdığını ve söz konusu artışın etkisinin uzun sürdüğünü göstermektedir. Diğer taraftan, bulgular getiri oynaklığında meydana gelen bir şokun likidite düzeyini aşağı çektiğini, ancak söz konusu tepkinin getiri oynaklığının likidite şokuna verdiğine kıyasla daha az olduğunu ileri sürmektedir. Tartışma – Çalışma, firmaların ve politika yapıcıların likiditeyi artırmaya yönelik önlemler almasını desteklemektedir. Bu bağlamda, gelecekteki çalışmalarda likiditenin belirleyicilerine odaklanmak yararlı olacaktır.

Russian formalism is an objective method of criticism that tries toreveal the literariness of a work with its own unique concepts based onthe work. According to this criticism method, literature is provided by theconstruction of “defamiliarization” in poetry and genres close to poetry,and “syuzhet” in genres close to novels and novels. Defamiliarization is thecreation of linguistic forms in a text that are different from the structuresthat are taken for granted in daily language. Syuzhet is the term connotingthat events and situations are organized differently from what is actuallyexpected to happen. A familiar structure is automatically perceived bythe reader, as a result of which the structure becomes invisible and theexpected literary effect does not occur. This harmful effect of automaticdetection can only be overcome by differentiation of the usual structure.These two techniques prevent the automatic perception of the text, makeit perceptible and provide the literarily.Haldun Taner is a pioneer and important writer of Turkish narrative.The author, who skillfully uses modern story techniques, has created theliterary style in his works in an effective and original way. “Sancho’sMorning Walk”, in which the protagonist is a dog, is a story in which theauthor exhibits remarkable and original uses in providing literature.The aim of this study is to criticize “Sancho’s Morning Walk” in termsof Russian formalism. It has been tried to reveal how the literature iscreated in the story, based on the defamiliarization and syuzhet techniques.In the story, how syuzhet was formed and how the defamiliarizationprinciple was applied are tried to be revealed through examples. Thestructure in the story has been examined in terms of these concepts and ithas been tried to explain how the literature was created. It has been triedto reach a conclusion in terms of Russian formalism regarding the literarydimension of the story., Rus biçimciliği; bir eserin edebîliğini, eserden hareket ederek kendine özgü kavramlarla ortaya koymaya çalışan nesnel bir eleştiri yöntemidir. Bu eleştiri yöntemine göre edebîlik; şiir ve şiire yakın türlerde“alışılmışın kırılması”, roman ve romana yakın türlerde ise “süje”ninkurgulanışı ile sağlanır. Alışılmışın kırılması; bir metinde, günlük dildekanıksanan yapılardan farklı dilsel formların oluşturulmasıdır. Süje iseolay ve durumların gerçekte olması beklenenden farklı şekilde organizeedilmesidir. Alışılmış bir yapı okur tarafından otomatik bir şekilde algılanır, bu yüzden de yapı fark edilmez hâle gelir ve beklenen edebî etkiortaya çıkmaz. Otomatik algılamanın zararlı etkisi ancak bu olumsuz durumun ortadan kaldırılmasıyla yani alışılmış yapının farklılaştırılmasıylaaşılabilir. Temel olarak bu iki düzenleme, metnin otomatik algılanmasınınönüne geçip onu algılanır hâle getirir ve edebîliği sağlar.Haldun TANER, Türk hikâyeciliğinin öncü ve önemli bir yazarıdır.Modern hikâye tekniklerini ustaca kullanan yazar, edebîliği eserlerindeetkili ve özgün şekilde yaratmıştır. Kahramanının bir köpek olduğu “Sancho’nun Sabah Yürüyüşü”, yazarın edebîliği sağlamada dikkat çekici veözgün kullanımlar sergilediği bir hikâyesidir.Bu çalışmanın amacı, “Sancho’nun Sabah Yürüyüşü”nün Rus biçimciliği açısından eleştirisidir. Hikâyede, edebîliğin nasıl oluşturulduğu alışılmışın kırılması ve süje kavramlarından hareketle örnekler üzerinden ortaya konmaya çalışılmıştır. Hikâyedeki yapı, bu kavramlar açısındanincelenmiş ve edebîliğin nasıl yaratıldığı metinden hareketle aydınlatılmak istenmiştir. Eleştirinin sonunda ise hikâyenin edebî boyutu ile ilgiliRus biçimciliği açısından bir sonuca ulaşılması hedeflenmiştir.

Chronic obstructive pulmonary disease (COPD) is an important public health problem that manifests with exacerbations and causes serious mortality and morbidity in both developed and developing countries. COPD exacerbations usually present to emergency departments, where these patients are diagnosed and treated. Therefore, the Emergency Medicine Association of Turkey and the Turkish Thoracic Society jointly wanted to implement a guideline that evaluates the management of COPD exacerbations according to the current literature and provides evidence-based recommendations. In the management of COPD exacerbations, we aim to support the decision-making process of clinicians dealing with these patients in the emergency setting.