Search

The aim of this study was to investigate the extent to which science process skills are represented in the texts and activities in the 3rd, 4th, 5th, 6th, 7th, and 8th grade science textbooks according to the learning areas in the science curriculum. This study was carried out by document analysis method. Course contents and activities in science textbooks were analyzed using descriptive analysis. Results showed that total of 899 science process skills are identified in the 3rd, 4th, 5th, 6th, 7th, and 8th grade science textbooks covering total 42 units. In addition, when the averages of science process skills use in science textbooks are examined, it has been determined that the use of science process skills in 6th (%23.9) and 7th (%18.8) grade textbooks is above the average. While the use of science process skills in science textbooks increases from the 3rd grade to the 4th grade at primary education level, the similar increase is not determined in the use of science process skills in secondary education science textbooks. Moreover, it is found that science process skills are mostly focused on the 6th grade science textbook (n=215) and the least in the 3rd grade science textbook (n=112). As a result, when science textbooks are evaluated according to grade levels in terms of science process skills, it is determined that the most common science process skill identified is observing, and the least used one is the using data and modelling.

This study examines the effect of modality and redundancy in an Augmented Reality (AR) based language learning environment for teaching vocabulary in a foreign language. The study aims to determine the effectiveness of the redundancy and modality principles, examine the relationship between cognitive load, satisfaction, anxiety, willingness, and achievement, identify predictors of achievement, and understand how students perceive AR-based vocabulary learning in three different presentation modes (animation + narration + text, animation + narration, and animation + text). The study used a pre- and post-test control group quasi-experimental design, with 97 Turkish-speaking undergraduate students from the Faculty of Education at a state university participating. The study participants were divided into three groups and practiced using the same AR-based flashcards in three different modalities (animation + narration + text, animation + narration, and animation + text). After completing a short distractive task during the practice session, the participants were given an achievement test. The analysis of the data revealed that while the group that used animation + narration outscored the other two groups, the difference was only significant between the animation + text group and the animation + narration group, which supported the modality principle. However, there was no significant difference between the animation + narration + text group and the animation + narration group, which did not support the redundancy principle. The study also included qualitative data from a focus group interview to support the quantitative findings. The conclusion of the study is that the principles of CTML (Cognitive Theory of Multimedia Learning) should be reconsidered in relation to the use of AR technology in instructional settings.

Özelliklemobil veya mobil olmayan görüntüleme aygıtlarında kullanılma özelliğine sahipolan Artırılmış Gerçeklik (AG), günümüz öğrenme ortamlarına katkı sağlayacağıdüşünülen yenilikçi bir teknoloji olarak karşımıza çıkmaktadır. Eğitimde AGkullanımına yönelik yapılan çalışmaların çoğunlukla fen bilimleri alanındayoğunlaştığı görülmektedir. Bu araştırmalar, fen bilimleri alanında oldukçayoğun olan ve öğrencilerin anlamakta zorluk çektiği soyut kavramlar konusundaAG’nin etkililiğini araştırmayı hedeflemişlerdir. Bu bağlamda bu çalışma ileözellikle fizik alanında soyut ve bilişsel olarak anlaşılması zor olan‘manyetizma’ konusunun öğretiminde AG tabanlı bir uygulamanın kullanımınayönelik fen bilgisi öğretmenlerinin görüşlerine başvurmak amaçlanmıştır.Çalışmada sekiz ortaokul fen bilimleri öğretmeni ile odak grup görüşmesiyapılmıştır. Yaklaşık iki saat süren görüşme ile öğretmenlerin konu hakkındakidüşüncelerine başvurulmuş ve elde edilen cevaplar değerlendirilmiştir. Çalışmaya katılan tüm öğretmenlerin AGuygulamalarını kullanmak istedikleri ve bu tür uygulamalar ile kalıcı veanlamlı bir öğrenmesağlanabileceği sonucuna ulaşılmıştır. Öğretimde yeni bir boyut açan ve geleneksel sınıfortamlarında kullanıma uygun bu yenilikçi teknoloji ile öğrencilerinbilgiye keyif alarak daha kolay ulaşabilecekleri veböylece öğrenmeye büyük katkı sağlanabileceği düşünülmektedir.

Araştırmanın amacı, Chen ve Jang (2010) tarafındanİngilizce olarak geliştirilmiş olan bir Çevrimiçi Motivasyon Ölçeğini Türkçe’yekazandırmaktır. Türkçe’ye uyarlama aşamasında ölçeğin hem Türkçe hem deİngilizce formu, her iki dile de hakim bir gruba 15 gün ara ile iki kezuygulanmış ve orijinal formdaki alt boyutlar arasındaki korelasyonlarincelenmiştir. Bu bağlamda ölçeğin Türkçe ve İngilizce formlarından elde edilenkorelasyonları yedi alt boyut için 0.27 - 0.82 aralığında hesaplanmıştır. Ölçeğin Türkçe formu 351 öğrenciyeuygulandıktan sonra yapı geçerliğini test etmek amacıyla yapılan DoğrulayıcıFaktör Analizi bulgularına göre RMSEA değeri 0.08 olarak hesaplanırken,ki-kare/sd değeri ise 5.64 olarak hesaplanmıştır. Diğer uyum indeks değerleride 0.82 ile 0.91 aralığında elde edilmiştir. Türkçe ’ye uyarlanan ölçeğin heralt boyutu için hesaplanan iç tutarlık katsayıları ise 0.41 ile 0.84arasındadır. Elde edilen bulgulara göre Türkçe’ye uyarlanan ÇevrimiçiMotivasyon Ölçeğinin orijinal halinin, Türk kültüründe de benzerlik gösterdiğive de böyle kullanılabileceği sonucuna ulaşılmıştır

The research wasdesigned to develop a reliable and valid instrument that would serve to measureundergraduates’ attitude towards PowerPoint (PP), which is used as a teachingtool in classrooms. The data needed for reliability and validity analysis werecollected from students enrolled at a middle-sized university in thenorthwestern Turkey. To determine construct validity of the instrument,Exploratory Factor Analysis (EFA) was conducted using the data from 341students and a 26-item three-factor model was extracted. Then, the 26-itemthree-factor model obtained from the EFA was cross-validated by performing ConfirmatoryFactor Analysis (CFA) on the data from a different group of 303 students in thesame population and the results revealed acceptable model fits. Reliabilitycoefficient (Cronbach’s alpha) for the whole scale was found to be .96. Theresults indicated that the instrument was sufficiently reliable and valid tomeasure undergraduates’ attitudes towards PP, used as a teaching tool inclassrooms., Bu araştırma üniversite öğrencilerininderslerde öğretim aracı olarak kullanılan PowerPoint’e (PP) karşı tutumlarınıbelirlemeye yönelik olarak geçerli ve güvenilir bir ölçek geliştirmek için tasarlanmıştır.Ölçeğin geçerlik ve güvenirlik çalışması için gerekli olan veriler, Türkiye’ninkuzeybatısındaki orta büyüklükteki bir üniversitede öğrenim görmekte olan öğrencilerdentoplanmıştır. Ölçeğin yapı geçerliğini belirlemek için 341 öğrenciden toplananveriler kullanılarak Açımlayıcı Faktör Analizi (AFA) yapılmış ve 26 maddelik üçalt boyutlu bir yapı elde edilmiştir. Aynı evrenden 303 öğrenciden oluşanfarklı bir gruptan elde edilen veriler üzerinde Doğrulayıcı Faktör Analizi(DFA) yapılarak AFA’dan elde edilen 26 maddelik üç alt boyutlu modelin çaprazgeçerliği test edilmiştir. Sonuçlar model uyumunun kabul edilebilir olduğunugöstermiştir. Geliştirilen ölçeğin iç tutarlılık katsayısı (Cronbach’s Alpha)ölçeğin tamamı için .96 olarak belirlenmiştir. Bu sonuçlar geliştirilenölçeğin öğrencilerin öğretim aracı olarak kullanılan PP’ye karşı tutumlarınıölçmek için geçerli ve güvenilir bir ölçek olarak kullanılabileceğine işaretetmektedir.

Bu çalışmanın amacı, öğrencilerin fen bilimleri dersinde zorlandıkları konuları belirlemektir. Bu amaç için fen bilimleri dersi alan öğrencilere ve fen bilimleri öğretmenlerine araştırmacılar tarafından geliştirilen anketler uygulanmıştır. Anket iki bölümden oluşmaktadır. Öğretmenlere uygulanan anketin ilk bölümünde kişisel bilgiler ve mesleki deneyimle sorulara yer verilmiştir. İkinci bölümünde ise fen bilimleri dersi kapsamında 5. 6.ve 7. sınıf ünitelerinde yer alan ünitelerle ilgili sorular bulunmaktadır. Çalışmanın örneklemini Çanakkale il merkezinde 5 ortaokulda öğrenim görmekte olan 378 8. sınıf öğrencisi ve yine bu okullarda görev yapmakta olan 7 fen bilimleri öğretmeni oluşturmaktadır. Ayrıca anketin uygulandığı fen ve teknoloji öğretmenleri ile ünitelerde öğrencilerin neden zorluk yaşadığı ve bu zorlukların nasıl giderilmesi gerektiği konularındaki görüşleri için görüşme yapılmıştır. 7 öğretmenden uygulamalar sonucu elde edilen verilere göre zor olarak algılanan ünitelerin fizik üniteleri olduğu ve en zor algılanan ünite olarak 7.sınıf “Kuvvet ve Hareket” ünitesi olduğu belirlenmiştir. Çalışma sonunda sonuçlara dayalı önerilere yer verilmiştir.

Despite the existence of a large body of research on multimedia materials presented to students with different learning styles in online environments, few studies have investigated different educational video types and their relationship with learning styles. The purpose of this study is to examine the effects of educational videos presented in two different content stream formats (streaming and no-streaming) on academic achievement and motivations of student with visual learning styles. The current study used a pretest-posttest experimental design. 61 teacher candidates studying at Canakkale Onsekiz Mart University Faculty of School Teaching Department of Education in Turkey participated in the study. Participants with visual learning styles were determined by using Index of Learning Styles (Felder & Soloman, 1994). Streaming and nonstreaming educational videos were prepared by the lecturer of the course. The first group (n=31) studied with streaming educational videos, while on the other hand the second group (n=30) studied with non-streaming educational videos. An academic achievement test was developed to measure the participants’ performances. Also to measure the motivation was used the Turkish version (Kutu & Sözbilir, 2011) of the ARCS motivation survey developed by Keller (1987). According to the results of the research, there was no significant difference between the success of the groups studied either with streaming or non-streaming educational videos [F(1,59)= 2,1 p>.05]. This result suggests revisiting Mayer’s (2001) Segmenting Principle in terms of learning styles. Also, there was no significant difference in general motivations of both groups. However, when examined with attention-relevance dimension of motivation, the group studied with streaming videos was significantly more motivated than the non-streaming one. According to this result, it is possible to state that the stream progress of the content presented in the educational video can lead to a positive impact on visual students' attention and interests when compared to the other presentation format. Also, it can be said that the stream progress can be more suitable than other presentation format for visual students’ learning needs. The analysis of the data also revealed no significant difference in the dimension of the confidence-satisfaction of motivation. Thus, it can be said that students with visual learning styles can develop a positive expectation for both types of presentations and also both types of presentations can provide internal and external support for visual students. The results also indicated no significant differences in monitoring time and replay numbers of both types of presentations according to the t-test results. This finding shows that, any changes that may be observed in success and motivation of the visual learners are not associated with the monitoring time and replay numbers of both types of presentations, Despite the existence of a large body of research on multimedia materials presented to students with different learning styles in online environments, few studies have investigated different educational video types and their relationship with learning styles. The purpose of this study is to examine the effects of educational videos presented in two different content stream formats (streaming and no-streaming) on academic achievement and motivations of student with visual learning styles. The current study used a pretest-posttest experimental design. 61 teacher candidates studying at Canakkale Onsekiz Mart University Faculty of School Teaching Department of Education in Turkey participated in the study. Participants with visual learning styles were determined by using Index of Learning Styles (Felder & Soloman, 1994). Streaming and non-streaming educational videos were prepared by the lecturer of the course. The first group (n=31) studied with streaming educational videos, while on the other hand the second group (n=30) studied with non-streaming educational videos. An academic achievement test was developed to measure the participants’ performances. Also to measure the motivation was used the Turkish version (Kutu & Sözbilir, 2011) of the ARCS motivation survey developed by Keller (1987). According to the results of the research, there was no significant difference between the success of the groups studied either with streaming or non-streaming educational videos [F(1,59)= 2,1 p>.05]. This result suggests revisiting Mayer’s (2001) Segmenting Principle in terms of learning styles. Also, there was no significant difference in general motivations of both groups. However, when examined with attention-relevance dimension of motivation, the group studied with streaming videos was significantly more motivated than the non-streaming one. According to this result, it is possible to state that the stream progress of the content presented in the educational video can lead to a positive impact on visual students' attention and interests when compared to the other presentation format. Also, it can be said that the stream progress can be more suitable than other presentation format for visual students’ learning needs. The analysis of the data also revealed no significant difference in the dimension of the confidence-satisfaction of motivation. Thus, it can be said that students with visual learning styles can develop a positive expectation for both types of presentations and also both types of presentations can provide internal and external support for visual students. The results also indicated no significant differences in monitoring time and replay numbers of both types of presentations according to the t-test results. This finding shows that, any changes that may be observed in success and motivation of the visual learners are not associated with the monitoring time and replay numbers of both types of presentations.

Mevcut Öğrenme Nesneleri Üstveri Sistemlerinde kullanıcı profili hakkındaki bilgiler, genellikle öğrenme nesnelerinin geliştiricileri tarafından belirlenmektedir. Bu bilgiler, öğrencinin kendi bilgi seviyesine uygun nesneleri öğrenme nesnelerini bulması açısından oldukça önemlidir. Fakat aynı nesnenin nitelikleri hakkındaki görüşler, geliştirici ve kullanıcı (öğrencinin) açısından farklılıklar gösterebilir. Bu sebepten dolayı öğrenme nesnelerinin, yalnız “geliştirici tanımlı” üstveri değerleri doğrultusunda seçilmesi çoğu zaman istenen sonuçları vermeyebilir. Bu makalede öğrenme nesnelerinin seçilmesi için kullanıcı görüşlerini dikkate alan yeni üstveri tanımlayıcıları (“kullanıcının bilgi seviyesi” ve “uygunluk derecesi”) önerilmiştir. Bu tanımlayıcılarının kullanıldığı “Öğrenme Nesneleri Zeki Üstveri Sistemi”nin genel yapısı açıklanmış, aynı zamanda, geliştirici ve kullanıcının görüşleri arasındaki ilişkiyi belirleyen bir yöntem verilmiştir.

This study was conducted in Kahramanmaraş Agriculture Research Institute experimental areas between 2009 and 2010. The goals are determinationthe susceptibility of cotton varieties and variety candidates, were developed against Verticillium wilt disease by breed studies furthermore cotton varieties, were brought from abroad and registered in Turkey, against wilt disease, and determining yield and some lint quality features of varieties. It was conducted with 13 cotton varieties with randomized complete blocks design with three replicates in areas, were naturally contaminated with Verticillium wilt disease. Wilt infection counting was determined from leaves at 5-10 % and 50-60 % boll opened period of cotton varieties and accessions. Finally, it was determined from stem cuttings at after harvest, using 0-3 scale. It was determined that; cotton varieties displayed important differences in terms of features analyzed in this study. Disease counting results; the variety Teks was determined as the most tolerant and followed by GSN-12, ST-468, Ayhan-107, BA-525 respectively. The variety Çukurova-1518 placed in the most susceptible disease group and followed by DP-388, Ekşi-911, Menderes-2005 respectively. The variety Çukurova-1518 was caught wilt disease an early period and was found to be as susceptible, gave the lowest yield value. It was observed that; wilt disease particularly had an effect on yield, decreasing the fiber maturity and increasing the short fiber index, furthermore negligible level of negative correlation was observed between wilt disease and fiber length, strength, fineness.

Çalışma kapsamında, kullanıcının konutla kurulan duyusal ilişkiler, özdeşleyim ve bağlanma davranışları psiko-sosyal belirleyiciler dahilinde incelenmiştir.Giriş bölümünde sorunun belirlenmesi, çalışmanın amacı, araştırmanın alanı ve yapılan saha çalışması anlatılmaktadır.İkinci bölümde, konutun kökenleri, oluşumu ve biçimlenmesini etkileyen faktörler açıklanmaktadır. Konut ve insan ilişkileri, fenomenolojik, diyalektik ve transaksiyonel bağlamlarda incelenmiştir. Konuta bağlanma ve kendileme eylemlerine değinilmiştir.Üçüncü bölümde kullanıcının psiko-sosyal ihtiyaçları Maslow'un ihtiyaçlar hiyerarşisi kapsamında irdelenmiş, yaşamsal değerlere değinilmiştir ve mekanın algılanma süreçleri üzerinde durulmuştur.Dördüncü bölümde İstanbul, Çengelköy'de bir toplu konut alanında yapılan konutla kurulan duygusal ilişkiler, özdeşleyim ve bağlanma boyutlarına açıklık getirilmesi için yapılan araştırmaya yer verilmiştir. The subject of the study is to examine, emotional relationships established between home and user, identification and attachment to the home environment with in the frame of psycho-social determinants.At introductory part; purpose, determination, area of the study and field work to reach the values of the identification and the attachment was described.At second chapter; concepts, origins, formation and the factors effecting to the housing was explained. Relationships between, home and user was examined by phenomenological, dialectical and transactional perspective of views. Also reasons and the way of attachment and identification of home environment were expressed.At chapter three psycho-social needs of the home environment user was examined within the Maslow?s hierarchy of needs and for to understand the relations between home space and social interactions of users? life values were mentioned. To dwell on Process of perception of space perception of space was also dwelled on at third chapter.Chapter four was focused on the field study made in a mass housing area at İstanbul, Çengelköy. The aim of the study was to understand the trends of identification and attachment towards home environment. 163

Bu tez çalışmasında, uzaktan algılamada kullanılan çeşitli değişim analiz metotları (görüntü farkı alma, parlaklık-yeşillik-nemlilik dönüşümü, değişim vektör analizi ve temel bileşenler analizi) araştırılmış ve bu metotlar 1987, 2000, 2001 ve 2007 Landsat TM/ETM uydu görüntüleri kullanılarak Gelibolu Tarihi Milli Park'ı alanına karşılaştırmalı olarak uygulanmıştır. Çalışma alanında en çok değişim gösteren bölgenin, 1986 yılında büyük bir orman yangınına maruz kalan ?Havuzlar Bölgesi? olduğu tespit edilmiştir. Kullanılan değişim analiz metotlarının karşılaştırılması amacıyla yapılan doğruluk analizleri sonucunda en yüksek oranda doğruluk veren metodun, `değişim vektör analizi' ve `parlaklık-yeşillik-nemlilik dönüşümünün' birlikte kullanıldığı metot olduğu görülmüştür.Havuzlar Bölgesi'nde gözlenen değişimler, 1982- 2007 yılları arasındaki 25 yıllık dönem boyunca, değişim vektörü analizi ile parlaklık-yeşillik-nemlilik dönüşüm metotları kullanılarak araştırılmış, bu sırada, bir orman yangınının ve ağaçlandırma çabalarının takibi gerçekleştirilmiştir. Aynı analizler, orman yangınları ile ilgisiz olarak, büyük olasılıkla tarım arazisi açma girişimleri nedeniyle orman arazisinde ortaya çıkan biyokütle kayıplarının da izlerini vermiştir.Analizler sırasında, orman yangını alanı ile ağaçlandırma hazırlığı yapılan alanların birbirine karıştığı ve kullanılan yöntemlerle birbirinden ayırt edilemediği gözlenmiştir. Bu sorunun çözümü için de, ?Normalize Edilmiş Sürülmüş-Alan İndisi? yoluyla bir çözüm getirilmiştir ve orman yangınları ile en çok karışan bir sınıfın ayırt edilmesi sağlanmıştır.Anahtar sözcükler : Uzaktan Algılama, Zamansal Değişim Analizi, Görüntü Farkı Alma Metodu, Değişim Vektörü Analizi, Beklenti Eniyileme Algoritması, Parlaklık-Yeşillik-Nemlilik Dönüşümü, Temel Bileşenler Analizi, Sürülmüş-Alan İndisi In this work different change analysis methods like Image Differencing, Change Vector Analysis, Tasseled Cap, and Principal Component Analysis were investigated and applied to Gallipoli Peninsula National Historical Park (GHP) area by using 1987, 2000 and 2007 Landsat (TM/ETM) satellite images. It was found that GHP was the main region that changed most and it was due to a forest fire in 1986. We applied the Change Vector Analysis and Tasseled Cap Transformations in order to determine level of the changes in the amount of vegetation cover in the forest-fire area.We studied the changes in Havuzlar region due to the forest fire and follow up reforestation efforts by various image analysis methods for an interval of 25 years between 1982 and 2007. We have also found signatures for biomass losses unrelated to forest fires, most probably being due to forest cleaning for agricultural purposes.At one stage of analyses, it was quite difficult to distinguish between a forest fires area and a reforestation area, in order to differentiate these two classes, it was found that ?Normalize Difference Tillage Index? was successful in this respect.Keywords: Remote Sensing, Change Analysis, Image Differencing, Change Vector Analysis, Expectation Maximization Algorithm, Tasseled Cap Transformation, Principal Component Analysis, Normalize Difference Tillage Index 116

Bu çalışma, buğday sonrası ikinci ürün olarak ekilen bazı pamuk çeşitlerinin, farklı ekim sıklığındaki verim, verim unsurları ve lif teknolojik özelliklerini belirlemek amacıyla, 2006 yılında Kahramanmaraş koşullarında yürütülmüştür. Çalışmada 11 pamuk çeşidi (Albania 6172, Aktaş?3, Beli İzvor-432, Azerbaycan-3038, Delta Opal, ST-468, DP-388, DP-5111, Golden West, ST-453 ve Maraş-92) ve iki farklı ekim sıklığı (normal veya geleneksel sıra = 70x20 cm; dar sıra = 35x20 cm) kullanılmıştır. Bölünmüş parseller deneme desenine göre 3 tekrarlamalı olarak kurulan çalışmada, ekim sıklıkları ana parsellere, çeşitler ise alt parsellere yerleştirilmiştir.Çalışmada, çiçeklenme gün sayısı, koza açma gün sayısı, ilk el kütlü oranı, bitki boyu, odun dalı sayısı, meyve dalı sayısı, bitkide koza sayısı, koza kütlü ağırlığı, kozada mot sayısı, çırçır randımanı, 100 tohum ağırlığı, bitkide açmamış koza sayısı ve kütlü pamuk verimi ile bazı lif teknolojik özellikler incelenmiştir.Çalışma sonucunda çeşitler arasında koza kütlü ağırlığı, lif uzunluğu ve inceliği dışında incelenen diğer özellikler yönünden önemli farklılıkların olduğu; ilk çiçek açma gün sayısı, bitkide koza sayısı, koza kütlü ağırlığı, çırçır randımanı, lif uzunluğu, lif inceliği, lif üniformitesi ve kısa lif oranının dar sıra ekim yönteminden (35x20 cm) etkilenmediği, en yüksek kütlü pamuk veriminin Aktaş?3 çeşidinde (218 kg/da) dar sıra ekiminden alındığı belirlenmiştir.Anahtar Kelimeler: Pamuk, Ekim sıklığı, Çeşit, Verim, İkinci ürün This study was conducted to determine yield, yield components and fiber technological properties of some cotton varieties sown after wheat production with different row distances at Kahramanmaras conditions in 2006. Eleven cotton varieties (Albania 6172, Aktaş-3, Beli İzvor-432, Azerbaycan-3038, Delta Opal, ST-468, DP-388, DP-5111, Golden West, ST-453 and Maraş-92) and two different (normal or conventional row distance = 70x20 cm, narrow row = 35x20 cm) were used. The experiment was designed as a split-plot with three replication in which sowing densities were the main plots and cotton cultivars were sub plots. In the study first flower and first boll opening interval, first harvest ratio, plant height, number of sympodial branches, number of matured and un matured bolls per plant, seed cotton weight per boll, number of motes per boll, ginning turnout, 100 seed weight, seed cotton yield, fiber length, fiber fineness, fiber strength, fiber uniformity and short fiber ratio were investigated.There were significant differences among the cultivars with regard to seed cotton weight per boll, fiber length and fineness. The effects of narrow row sowing (35x20cm) on first flower opening, number of matured bolls per plant, seed cotton weight per boll, ginning turnout, fiber length, micronaire, uniformity and short fiber ratio were not significant. The Aktaş-3 cotton variety gave the highest seed cotton yield (218 kg/da) in narrow row sowing.Key Words: Cotton, Plant density, Cultivar, Yield, Second crop 50

oz Bu çalışmada, evrenin ilk çağlarında meydana gelen nükleosentez işlemleri sırasında ortaya çıktığına inanılan kozmik nötrinolar ile dolu homojen fakat anizotrop bir evreni tanımlayan Bianchi Tipi III uzay-zamanı için Einstein alan denklemlerine çözümler aranmaktadır. Uzay-zamanın geometrisinin kaynağı olarak ele alınan kozmik nötrinoların kozmik fon ışınım anizotropisine etkileri yanında karanlık madde problemi de araştırılmaktadır. Ayrıca, çözümlerin asimptotik davranışları incelenerek elde edilen modellerin fiziksel ve geometrik özellikleri tartışılacaktır. Anahtar Kelimeler : Kozmik Nötrinolar, Einstein Alan Denklemleri, Bianchi Tipi Modeller, Kozmik Mi krodalga Fon Anizotropisi. ABSTRACT In this work, it will be investigated some solutions to Einstein's field equations for the Bianchi type III space-time representing a homogeneous but anisotropic universe filled with cosmic neutrinos, belived that it appears during nucleosynthesis occured in the very early area of the universe. In additon to the effect of cosmic neutrinos deal with as source of geometry of space-time to anisotropy of cosmic background radiation, dark matter problem is also study. Furthermore, physical and geometrical properties of models which is obtained by means of investigation of asymptotical behaviour of solution will be discussed. Key Words : Cosmic Neutrinos, Einstein's Field Equations, Bianchi Type Models, Cosmic Microwave Background Anisotropy. II 34

150

Son yıllarda yüksek dayanımlı betonun gelişimi ve uygulama alanları oldukça artmıştır. Beton teknolojisi öylesine ilerlemiştir ki; 100-120 MPa mukavemete ulaşılabilinmektedir. Bu tip betonun kullanımının artmasıyla, yüksek dayanımlı betonun fiziksel ve mekaniksel özelliklerinin tam olarak anlaşılması giderek önem kazanmaktadır. Numune şekil ve boyutunun yüksek dayanımlı betonun basınç dayanımına olan etkisi konusu yeni bir çalışma alanıdır. Numune şekil ve boyut etkisi çoğu çalışmalarda normal dayanıma sahip beton için yapılmıştır. Bundan dolayı literatürde bu yeni konu hakkında çok az bilgi bulunmaktadır. Bu deneysel çalışmada, numune şekil ve boyutunun yüksek dayanımlı betonun basınç dayanımına olan etkisi incelenmiştir. Basınç dayanım değerleri; 40, 60 ve 70 MPa. olmak üzere üç değişik mukavemet düzeyi için yapılmıştır.300'den fazla numuneden alınan basınç dayanım sonuçlan; küçük boyut ve küçük boy/çap oranına sahip numunelerin basınç dayanımında daha iyi performans gösterdiklerini açığa çıkarmıştır. Tezin birinci bölümü çalışmanın amaç ve kapsamını içermektedir. Yüksek dayanımlı beton hakkında önceden yapılan araştırmalar ikinci bölümde yer almıştır. Numune şekil ve boyutunun betonun basınç dayanımına olan etkisi hakkında daha önce yapılan çalışmalar üçüncü bölümde verilmiştir. Dördüncü bölüm bu çakışmanın deneysel programı ile ilgilidir. Deney sonuçlan ve bunların tartışması beşinci bölümde sunulmuştur. Son olarak altıncı bölümde varılan sonuçlar özetlenmiştir. Anahtar Kelimeler : Yüksek Dayanımlı Beton, Basınç Dayanımı, Boyut Etkisi, Şekil Etkisi, h/d oranı. Bilim Dalı Sayısal Kodu : 624.03.01 . In recent years the development and application of high-strength concrete has greatly increased. Concrete technology has developed in a such way that new concrete strengths more than 100-120 MPa. can be reached. As the use of such concrete increases, it becomes increasingly important to understand fully the basic physical and mechanical properties of high-strength concrete. Specimen size and shape effect on compressive strength of high-strength concrete is a very new study subject. Most research of the specimen size and shape effects were carried out for normal strength concrete. For that reason, the published literature contains little information on this new subject. In this experimental study, specimen size and shape effet on compressive strength of high-strength concrete were investigated. Compressive strength tests were carried on three different strength level that are 40, 60 and 70 MPa.The results of compressive strength tests covering more than 300 specimens revealed that specimens having smaller sizes and smaller height-diameter ratios showed better performance in compressive strength. The first chapter of this text includes the object and scope of the study. General background on high-strength concrete is discussed in chapter 2. The background together with a rewiev of research on the effects of specimen size and shape on compressive strength of high-strength concrete is given in the third chapter. The fourth chapter is about experimental program of the study. Results and discussions are given in chapter 5. Finally, conclusions drawn are summarized in sixth chapter. Keywords : High-Strength Concrete, Compressive Strength, Size Effect, Shape Effect, h/d Ratio. Science Code: 624.03.01 IV 89

Gerçekleştirilen çalışma ile programlama öğretiminde proje tabanlı öğrenme yaklaşımının öğrencilerin başarılarını, bilişsel yüklerini ve davranışlarını nasıl etkilediğini ortaya koymak amaçlanmıştır. Araştırmada deneme modellerinden biri olan ön test son test eşitlenmemiş kontrol gruplu yarı deneysel model kullanılmıştır. Araştırmanın katılımcılarını Çanakkale-Ezine Yahya Çavuş Ortaokulu'nda Bilişim Teknolojileri ve Yazılım dersini alan altıncı sınıf öğrencileri oluşturmaktadır (N=55). Araştırmada veri toplama aracı olarak başarı testi, bilişsel yük ölçeği ve davranış yönetim aracı olan ClassDojo kullanılmıştır. Konular deney grubunda proje tabanlı öğretim yöntemiyle öğrenciler merkezde ve öğretmen rehber olacak şekilde işlenirken, kontrol grubunda ise geleneksel öğretim yöntemiyle öğretmen merkezli olarak işlenmiştir. Deneysel işlem altı hafta boyunca devam etmiştir. Grupların başarıları arasındaki fark Karışık Ölçümler İçin İki Faktörlü ANOVA ile belirlenmiştir. Her ders sonunda gruplara bilişsel yük ölçeği uygulanmış ve elde edilen veriler Cramer V Katsayısı kullanılarak analiz edilmiştir. Ayrıca deneysel işlem süresince her iki grupta yer alan öğrencilerin davranışsal gelişimleri ClassDojo kullanılarak kayıt altına alınmıştır. Çalışma süresince öğrenciler sınıfta göstermiş oldukları davranışlara göre pozitif ve negatif puanlar almışlar ve olumlu davranış yüzdelerine göre iki yüzde arasındaki farkın manidarlığı test edilmiştir. Araştırma sonucunda programlamayı proje tabanlı öğretim yöntemi ile öğrenen öğrencilerin akademik başarıları ve sınıf içi davranış puanlarının geleneksel yöntemle öğrenenlere göre anlamlı derecede farklılaştığı tespit edilmiştir. Ayrıca programlama öğretiminde kullanılan proje tabanlı öğrenme yönteminin öğrencilerin bilişsel yükleri üzerinde anlamlı bir fark yaratmadığı sonucuna ulaşılmıştır.Anahtar Kelimeler: Programlama, programlama öğretimi, proje tabanlı öğrenme, davranış yönetimi, ClassDojo. The aim of this study was to reveal how Project-based learning approach affected students' achievement, cognitive load and behaviours in the teaching of programming. In the study, pre-test and post-test quasi-experimental model with an unequalled control group, which is one of the experimental models, was used. The participants of the study consisted of the sixth-grade students who took the courses of Information Technologies and Software at Ezine Yahya Çavuş Secondary School in Çanakkale Province (N = 55). In the study, achievement test, cognitive load scale and behaviour management tool ClassDojo were used as data the collection tools. In the experimental group, the course subjects were covered with the project-based teaching method keeping the students in the centre, and the teacher were assigned with a guiding role, whereas, in the control group, the subjects were taught with the traditional teaching method in which the teacher was in the centre of teaching.The experimental treatment continued for six weeks. The difference between the achievements of both groups was determined with the Two-Factor ANOVA for Mixed Measurements. Cognitive load scale was administered to both groups at the end of each lesson hour in the treatment period, and the obtained data were analysed using the Cramer V Coefficient. In addition, the behavioural development of the students in both groups was recorded using ClassDojo during the experimental treatment. During the study, the students received positive and negative scores according to the behaviours they exhibited in the classroom and the significance of the difference between the two percentages was tested according to the positive behaviour percentages. As a result of the study, it was found out that the academic achievement and classroom behaviour scores of the students who were taught programming with the use of project-based teaching method differed significantly from that of the learners taught with the traditional method. In addition, it was found out that the Project-based learning method used in the teaching of programming did not make any significant difference in the cognitive loads of the students.Keywords: Programming, teaching of programming, project-based learning, behaviour management, ClassDojo. 146

Bu araştırmanın amacı, farklı öğreme stillerini tercih eden öğrencilerin algoritma öğretimi için geliştirilen bir Sanal Gerçeklik uygulamasına (ASGU) yönelik görüşlerini incelemektir. Araştırmada Nitel araştırma desenlerinden biri olan durum çalışması kullanılmıştır. Araştırmanın katılımcılarını, 2017-2018 öğretim yılında Şehit Cemal Demir Anadolu İmam Hatip Lisesi'nin ortaokul kademesinde okuyan altıncı sınıf öğrencileri oluşturmaktadır. Araştırmaya 44 öğrenci katılmıştır. Bu öğrencilerin öğrenme stillerini belirlemek amacı ile Kolb Öğrenme Stilleri Envanteri kullanılmıştır. Katılımcıların ASGU'ya yönelik görüşleri, araştırmacı tarafından geliştirilen yarı yapılandırılmış bir görüşme formu yardımıyla alınmıştır.Yapılan tematik analiz sonucunda `gerçekçi yaşantı`, `kalıcı öğrenme`, `eğlenceli öğrenme`, `sanal ortamın etkileri` ve `kolay öğrenme` temalarına ulaşılmıştır. Öğrenciler en çok ASGU'nun gerçeğe yakın bir deneyim sunması üzerine görüş bildirmilerdir. Görüşler arasında ikinci sırada ASGU'nun eğlenceli öğrenme deneyimi sunması gelirken, bunu kalıcı öğrenme ve kolay öğrenme takip etmiştir. ASGU'nun öğrenmeyi kolaylaştırdığına, eğlenceli ve gerçeğe yakın öğrenme sunduğuna yönelik olumlu görüş bildirenler arasında, yerleştiren öğrenme stili sayıca fazlaydı. ASGU'nun gerçeğe yakın deneyim sunduğu ve algoritma öğrenmeyi kolaylaştırdığını belirten öğrencilerin de yine çoğunlukla yerleştiren stile sahip oldukları görülmüştür. Öğrencilerin büyük çoğunluğu ASGU'nun kalıcı öğrenme ve somutlaştırmaya yardımcı olduğuna yönelik görüş bildirmiştir. ASGU kullanırken sağlık sorunu yaşayanlar da yine en çok yerleştiren öğrenme stiline sahip öğrencilerdi. ASGU'da kullanışlılık sorunlarını en çok değiştiren stildeki öğrenciler yaşamıştır. Yerleştiren öğrenme stiline sahip öğrenciler ise bu konuda herhangi bir problem yaşamamışlardır. ASGU'nun tasarımı ile ilgili hem olumlu hem de olumsuz görüş bildirenler arasında yine yerleştiren öğrenme stiline sahip olan öğrenciler vardı. Yerleştiren ve değiştiren öğrenme stillerine sahip olan iki öğrenci ASGU'nun dikkat dağıtıcı olduğunu belirtmişlerdir. The aim of this study is to examine the opinions of students who prefer different learning styles on a Virtual Reality application (AVRA) developed for teaching algorithms. In the study, `case study`, which is one of the qualitative research designs, was used. The participants of the study are the sixth grade students studying at the middle school level of Şehit Cemal Demir Anadolu İmam Hatip High School during the 2017-2018 school year. 44 students participated in the study. Kolb Learning Styles Inventory was used to determine the learning styles of these students. The participants' views on AVRA were obtained by a semi-structured interview form developed by the researcher.As a result of the thematic analysis, `realistic experience`, `permanent learning`, `fun learning`, `virtual environment effects` and `easy learning` themes have been reached. Students mostly commented on the fact that AVRA offers a lifelike experience. In the second place among the opinions, AVRA has provided a fun learning experience, followed by permanent learning and easy learning. Among those who reported that AVRA facilitated learning, provided fun and true learning, the number of students who preferred accommodation learning style was higher than those who preferred other learning styles. It was observed that the students, who stated that AVRA offers a realistic experience and facilitates the learning of algorithm, also have mostly accommodation learning style. The majority of the students stated that AVRA is helping to achieve permanent learning and concretization. Those who had health problems while usingAVRA were also the students with the most accommodation learning style. Students with diverging learning style experienced the most usability problems in AVRA.Students with accommodating learning styles did not experience any problems about this issue. Among those who reported both positive and negative opinions about the design of the AVRA, there were also students with accommodator learning style. Two students with the Accommodator and diverging learning styles stated that AVRA was distracting 124

Bu çalışma ile, programlama öğretiminde Artırılmış Gerçeklik (AG) teknolojisi ile hazırlanmış animasyon tabanlı çalışılmış örnekler (AGAÇÖ) kullanımının geleneksel kağıt tabanlı çalışılmış örnekler (GÇÖ) kullanımına göre akademik başarı, motivasyon ve tutuma olan etkisi araştırılmıştır. Araştırma, yarı deneme modellerinden `Eşitlenmemiş Kontrol Gruplu Model` ile desenlenmiştir. Araştırma için gerekli ölçmeler, gruplara deney öncesi ve deney sonrası yapılmıştır. Araştırmanın katılımcılarını 2015-2016 ve 2016-2017 eğitim öğretim yıllarında Çanakkale Merkez Mehmet Akif Ersoy Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi'nin Bilişim Teknolojileri alanında okuyan ve `Programlama Temelleri` dersini alan ikinci sınıf öğrencileri (N=94) oluşturmaktadır. Araştırmada hem nicel hem de nitel veriler toplanmıştır. Nitel veriler ile nicel verilerden elde edilen bulguların desteklenmesi amaçlanmıştır. Nicel veri toplama araçlarından birisi araştırmacı tarafından geliştirilen bir başarı testidir. Başarı testi, katılımcılara ön-test ve son-test olarak uygulanmıştır. Öğrencilerin motivasyonları Kutu ve Sözbilir (2011) tarafından geliştirilen `Öğretim Materyalleri Motivasyon Anketi` yardımıyla, AG kullanımına yönelik tutumları ise Küçük, Yılmaz, Baydaş ve Göktaş (2014) tarafından geliştirilen `AG Tutum Ölçeği` yardımıyla ölçülmüştür. Nitel veriler ise araştırmacı tarafından geliştirilen bir görüşme formu yardımıyla toplanmıştır.Araştırma sonuçlarına göre, AGAÇÖ ile öğrenen öğrencilerin GÇÖ ile öğrenenlere göre hem akademik başarılarında hem de motivasyon düzeylerinde önemli bir artış olduğu görülmüştür. AGAÇÖ kullanarak öğrenen öğrencilerin son-test başarı puanları ile tutum düzeyleri arasında ise yüksek düzeyde bir ilişki olduğu tespit edilmiştir. Bunlara ek olarak, AGAÇÖ kullanımına yönelik elde edilen nitel bulguların öğrencilerin akademik başarı ve motivasyon düzeylerine ilişkin bulguları destekler nitelikte olduğu görülmüştür. This study examines the effect of using animation based worked examples (ARAWE) that are prepared via Augmented Reality (AR) technology instead of using traditional paper based worked examples (CWE) on the academic success, motivation and attitude during programming education. The research was designed through `Nonequivalent Control Group Model`, which is one of the quasi-experimental models. Measurements required for the research were carried out before and after the experiment. Participants consisted of second year students (N=94) who study in the Department of Information Technologies at Çanakkale Mehmet Akif Ersoy Vocational and Technical Anatolian High School and take the course of `Basics of Programming` during the academic years of 2015-2016 and 2016-2017. Both quantitative and qualitative data were collected during the research. Qualitative data were gathered in order to support the quantitative findings. One of the quantitative data collection tools was an achievement test developed by the researcher. The achievement test was applied to the participants as pre-test and final test. Motivation of the students was measured by means of the `Teaching Materials Motivation Survey` developed by Kutu and Sözbilir (2011), and their attitude towards using AR was measured by means of `AR Attitude Scale` developed by Küçük, Yılmaz, Baydaş and Göktaş (2014). On the other hand, qualitative data was collected by means of an interview form developed by the researcher. According to the results, both academic achievement and motivation level of the students studying via ARAWE had a significant increase compared to those studying via CWE. It was identified that there is a high level of correlation between final test scores and attitude levels of the students studying via ARAWE. In addition, it was observed that qualitative findings obtained for use of ARAWE complement the findings with regard to the academic success and motivation levels of the students. 97

Bu çalışmada, iki farklı yapıda hazırlanmış çoklu ortam öğrenme materyallerinin (Geleneksel Eğitim Videoları ve Hiper Sunular) farklı öğrenme stillerine sahip öğretmen adaylarının akademik başarıları ve motivasyonlarına etkileri araştırılmıştır. Eşitlenmemiş öntest-sontest kontrol gruplu yarı deneysel bir desen kullanılan araştırmanın katılımcılarını, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi'nde Okul Öncesi ve Sınıf Öğretmenliği programlarında kayıtlı olan ve Bilgisayar II dersini alan 233 öğretmen adayı oluşturmaktadır. Görsel, algısal ve aktif öğrenme stillerinin ağırlıklı olmasından ve diğer öğrenme stillerinin örneklem büyüklüğünün az olmasından dolayı 43 öğretmen adayı analizlere dâhil edilmemiştir. Çalışma görsel, algısal ve aktif öğrenme stilini tercih eden 190 öğretmen adayı ile yürütülmüştür. Katılımcıların öğrenme stilleri Felder-Soloman Öğrenme Stilleri İndeksi kullanılarak belirlenmiştir. Katılımcıların başarıları çalışmada geliştirilen akademik başarı testi ile ölçülmüştür. Motivasyonları ise ARCS motivasyon anketi kullanılarak ölçülmüştür. Analizler sonucunda, Geleneksel Eğitim Videolarını kullanan görsel, algısal ve aktif öğrenme stiline sahip katılımcıların akademik başarıları, motivasyonları, materyalleri tekrar etme miktarları ve bu materyalleri izleme süreleri arasında anlamlı bir farklılık bulunamazken, Hiper Sunuları kullananların akademik başarılarında ise görsel öğrenme stiline sahip katılımcılar lehine anlamlı farklılıklar tespit edilmiştir. Bunun yanı sıra, Hiper Sunuları kullanan görsel, algısal ve aktif öğrenme stiline sahip katılımcıların motivasyonlarının Dikkat-Uygunluk boyutlarına ilişkin motivasyon puanları arasında görseller lehine anlamlı bir fark bulunurken, bu materyalleri tekrar etme miktarları ve izleme sürelerindeki farklılık da görsel ve algısal öğrenme stiline sahip katılımcılar lehine anlamlı bulunmuştur. Geleneksel Eğitim Videoları ve Hiper Sunular ile öğrenen görsel öğrenme stiline sahip katılımcıların akademik başarıları arasında ise Hiper Sunular lehine anlamlı bir farklılık tespit edilmiştir. Buna ek olarak bu iki materyali kullanan algısal öğrenme stiline sahip katılımcıların motivasyonlarının Dikkat-Uygunluk boyutlarına ilişkin puanları arasında da Hiper Sunular lehine anlamlı bir farklılık tespit edilmiştir.Çalışmanın sonuçları doğrultusunda farklı öğrenme stiline sahip katılımcılar için ele alınan iki materyalden hangisinin daha uygun olduğuna dair önerilerde bulunulmuştur. Ayrıca çevrimiçi içerik geliştiricilere farklı öğrenme stilleri bağlamında seçecekleri yazılımların uygunluğu konusunda bazı ipuçları sağlanmıştır. Çalışmanın amaçları doğrultusunda, bulguları tartışılamayan diğer öğrenme stillerine yönelik yapılacak araştırmalara ihtiyaç duyulduğu da söylenebilir. This study aims at examining the impact of different learning styles in regard to multimedia learning materials in two different structures (Traditional Educational Videos and Hyper Presentations) on the academic achievement and motivation of preservice teacher. A total of 223 preservice teachers who are registered in the program of Pre-School and Elementary Teacher Education and attend in the course of Computer II in Çanakkale Onsekiz Mart University participated in the study in a pretest - posttest experimental design. Among these, 43 prospective teachers were excluded from the sample of the study since visual, perceptual and active learning styles were predominant in the study and the sample size of the other learning styles was small. For that reason, the study was carried out by the participants of 190 prospective teachers with visual, perceptual and active learning styles. The learning styles of the participants were determined by means of Felder Soloman's Index of Learning Styles. An academic achievement test to measure the success of the participants was developed by the researcher. For the motivation, the study also utilized the ARCS motivation survey. As a result of the analysis, whereas there was not a significant difference between the academic achievement, motivation, amount of time for reviewing and watching Traditional Training Videos spent by the participants with visual, perceptual and active learning styles, a significant difference was observed between the academic achievement of the participants who utilized Hyper Presentations in favour of those with visual learning styles. Furthermore, there was a significant difference between the scores of the participants with visual, perceptual and active learning styles, who utilized Hyper Presentations, in the dimension of Attention-Relevancein favour of those with visual learning styles while the differences between the amount of time for reviewing and watching these materials were in favour of those with visual and perceptual learning styles.There was a significant difference between the academic achievement of the participants with visual learning styles as Traditional Training Videos and Hyper Presentations in favour of Hyper Presentations. Moreover, there was a significant difference between the scores of the motivation of the participants with perceptual learning styles, who utilized these two materials, in the dimensions of Attention- Relevance in favour of Hyper Presentations.In accordance with the findings above, the study provided several suggestions on which of the relevant two materials would be more appropriate for the participants with different learning styles. Furthermore, the study also provided certain tips for online content developers in regard to the eligibility of the software that they would choose to utilize in the context of different learning styles. In line with the purposes of the study, it can be concluded that further studies may be required in order to examine the learning styles with the findings which are not discussed in this study. 125