4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 1007. maddesinde, tapu sicilinin hatalı tutulması durumunda, Devletin sorumluluğunun doğacağı hususu açıkça düzenlenmiştir. Devletin, tapu sicilinin tutulması açısından tek yetkili olması, tapu sicilindeki kayıtları düzgün tutmakla yükümlü olmasını ve yolsuz bir kayıt tutulduğunda, bundan dolayı ortaya çıkan zararlardan sorumlu olmasını gerektirmektedir. Tapu kayıtlarının yolsuz sayılmasının kabul edildiği durumlardan biri de, orman ve genel arazi kadastro çalışmalarının uyumlu bir şekilde tamamlanmaması neticesinde, tapu kayıtlarının orman tahdit sınırları içerisinde bırakılmasıdır. Ancak, `kamu yararı` ilkesi kapsamında tapu kayıtlarının orman tahdit sınırları içerisinde kalması sonucu yolsuz kabul edilerek kısıtlanması veya iptal edilmesi, hatalı kadastro çalışmaları ile ortaya çıkan bir durum olduğundan ve kadastro işlemleri uzun yıllar boyunca tapu sicili çerçevesinde değerlendirilmediğinden, tapu kayıtlarının orman tahdit sınırları içerisinde kalması, TMK'nun 1007. maddesinde ifade edilen tapu sicilinin hatalı tutulması kapsamında değerlendirilmemiştir. Ülkemizde, birbiriyle uyumlu olarak yürütülememiş orman ve arazi kadastro çalışmaları, birçok taşınmaz malikinin tapu kayıtlarının hükümsüz sayılmasına neden olmasına rağmen karşılığı ödenmediği gibi tazminat talepleri de mahkemelerce kabul edilmemiştir. Mülkiyet hakkı ihlal edilenlerin yaptığı başvurulara ilişkin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) vermiş olduğu ihlal kararları neticesinde, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, (T. 18.11.2009, E. 2009/4-383, K. 2009/517) 2009 tarihli kararı ile görüş değişikliğine giderek, tapu kayıtlarının orman tahdit sınırları içerisinde kalması nedeniyle ortaya çıkan mülkiyet hakkı ihlallerinde, mülkiyet hakkı sahiplerine tazminat ödenmesi gerektiğine hükmederek, üzerinde çalışılması gereken yeni bir hukuki durumun önü açılmıştır. Yukarıda belirtilen süreçten sonra, iç hukukta daha sık karşılaşılmasına rağmen, doktrin ile Yüksek yargı kararları arasında bir çok hususta farklı görüşler ortaya çıktığından, (henüz) net bir şekilde sınırları çizilememiş olan bir alan olduğunu düşündüğümden, üzerinde çalışılması gerektiğine karar verdiğim bu çalışmamı dört bölüm halinde tamamladım. İlk bölümde, mülkiyet hakkı ihlaline neden olan durumun temelindeki idari işlemler olarak Orman ve Arazi Kadastrosu; ikinci bölümde kadastrodan sonraki aşama olarak tapu sicili hususu; üçüncü bölümde devletin sorumluluğunun hukuki niteliği ve dördüncü bölümde ise devletin sorumluluğunun sonuçları, doktrin, Yargıtay, AYM ve AİHM görüşleri dikkate alınarak değerlendirilmiş ve kanaatimiz paylaşılmıştır.Anahtar Kelimeler : Orman, mülkiyet, tapu sicili, haksız fiil, Türk Medeni Kanunu, 1007, tazminat. It has been clearly arranged in article 1007 of the Turkish Civil Act number 4721 that in case of erroneous recording of the land registry, the state's responsibility would come about. The fact that the State is the sole authority to keep the land registry, it is required for the State to be obligated to keep the records in the land registry accurately and in case of an erroneous record, to be responsible for the damages that arise as a result. One of the situations where the land registry records is accepted to be erroneous is the situation where the land registry records are left within the boundaries of the forest restrictions due to the failure of forest and general land and cadaster work to be completed harmoniously. However, since the acceptance of land registry records left within the forest restriction limits, to be erroneous is due to erroneous cadaster work and since the cadaster work does not get evaluated within the framework of the land registry, the land registry records left within the forest restriction limits have not been accepted to be within the scope of the erroneous recordkeeping of the land registry expressed in article 1007 of the Turkish Civil Act (TMK). The forest and land cadaster work which has not be carried out harmoniously in our country has caused the land registry records of many owners of real properties to considered invalid, however while the corresponding equivalent has not been paid, compensation claims have not been accepted by the courts as well. As a result of breach decisions made by the European Court of Human Rights (AİHM) regarding applications made by those whose ownership rights have been breached, the Appellate Court's General Assembly have decided on a change of opinion with their (T. 18.11.2009, E. 2009/4-383, K. 2009/517) 2009 dated decision and decided for the requirement to have compensation paid to those with ownership rights in those ownership right breaches that arise due to the land registry records being left within the boundaries of the forest restriction limitations and thus a new legal situation on which work has to be done, has become possible.Following the above mentioned process, since, in my opinion, I think this is an area, boundaries of which has, yet, not set clearly, although it is more experienced in domestic law, however as many different points have come out between the doctrine and supreme court decisions, I have completed this study of mine, which I have decided upon that it needs more to be worked on, in four sections. In the first part of my study; Forest and Rural Cadastre is considered as the basic administrative process lying in the essence of the violation of the property right; in the second section the land registry issue as the process following the cadastre; in the third section the legal characteristics of the responsibility of the state and in the fourth section the results of the state's responsibility are evaluated considering the Doctrine, views of Supreme Court, Constitutional Court and European Court of Human Rights, and our comment is shared.Keywords: Forest, property, land registry, tort, Turkish Civil Code, 1007, compensation. 135