270 results on '"Ulusoy, Ahmet"'
Search Results
152. ÜCRETLERİN VERGİLENDİRİLMESİNİN VERGİ ADALETİ AÇISINDAN ANALİZİ
- Author
-
ULUSOY, Ahmet
- Subjects
ücretlerin vergilendirilmesi,vergi adaleti,maliye ,Social ,Sosyal - Abstract
 
- Published
- 1994
153. Türkiye'de dış borçların iktisadi büyüme ve enflasyon üzerine etkisi: Granger nedensellik testi
- Author
-
Ulusoy, Ahmet and Küçükkale, Yakup
- Subjects
Enflasyon ,Granger nedensellik testi ,İktisadi büyüme ,Türkiye'de dış borçlar - Abstract
Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde, üretimi yönlendiren faktör sermayedir. Emek faktörü ise sermayenin tamamlayıcısı niteliğindedir. Sermaye stoğuna yapılan net ilaveler (yatırımlar), çarpan mekanizması aracılığıyla gelir artışını sağlar. Gelir artışı da bir sonraki dönemde daha büyük bir tasarruf hacmine imkân sağlayacağı için, yeni yatırımlarda bulunmak kolaylaşır. Az gelişmiş ülkelerde ise sermaye, kıt faktör konumundadır. Tasarruf hacminin ve yatırım teşviklerinin yetersizliği, sermayeyi kıt faktör konumuna düşüren nedenlerin başında gelmektedir. Bu ülkelerde reel gelirin düşük düzeyde olması, düşük düzeyde tasarruf yapılmasına yol açar. Tasarrufların yetersizliği de yeni yatırımların istenilen düzeyde olmasını engeller. Eğer az gelişmiş ülkeler, arzulanan yatırım düzeyine tamamen kendi kaynaklarıyla ulaşmak isterlerse, emisyona başvurarak nominal geliri artırmak zorundadırlar. Bu uygulamanın sonucu ise şüphesiz enflasyon olacaktır. Nurkse'nin ifadesiyle bir "kısır döngü (vicious circle)" içerisinde bulunan bu ülkeler, gelirleri düşük olduğu için istenilen kalkınma hamlesini kendi öz kaynaklarıyla gerçekleştirememektedirler. Bu kısır döngüden kurtulup, kalkınma sürecinde kalkış (take ofi) aşamasına, oradan da kendi kendini finanse eden büyümeye (self sustaining growth) ulaşılabilmesi, ancak dış kaynak temini ile mümkün olabilir gözükmektedir.
- Published
- 1994
154. The use of fly ash and basaltic pumice as additives in the productionof clay fired brick in Turkey
- Author
-
Binici, Hanifi, primary, Aksogan, Orhan, additional, Temiz, Huseyin, additional, Kaplan, Hasan, additional, and Ulusoy, Ahmet, additional
- Published
- 2010
- Full Text
- View/download PDF
155. Gelişmekte olan ülkelerin dış finansman ihtiyacı, dış borçlanmaları ve dünya borç krizi
- Author
-
Ulusoy, Ahmet, Pehlivan, Osman, and İktisat Anabilim Dalı
- Subjects
International financing ,Economics ,World ,External borrowing ,Borrowing ,Ekonomi ,Financing ,Debt crisis ,Crisis ,Developing countries - Abstract
Toplumsal refahı artırmak için ekonomik kalkınmayı gerçekleştirmek zorunda olan gelişmekte olan ülkeler, kalkınmanın finansmanını karşılayacak yeterli iç kaynağa sahip değillerdir. Bu nedenle, bu ülkelerdeki sermaye açığı dış finansman kaynaklarıyla karşılanmaya çalışılır. özellikle II. Dünya Savaşından sonra yaygın kullanım alanı bulan dış borçlar, ilk yıllarda oldukça düşük faizli ve hibe şeklindeydi. 1960 'lı yıllarda borç faiz oranları nispeten yükselmiş, toplam borçlar içinde hibelerin payı azalmıştır. 1970' li yıllarda ise özel borçların toplam borçlar içindeki oranı artmış, toplam borç stoğu önemli miktarlara ulaşmıştır. 1979'daki ikinci petrol şoku ve 1981 'de banka kredilerinin kesilmesi birçok gelişmekte olan ülkeyi iflasın eşiğine getirmiştir. Gelişmekte olan ülkelerin ihraç gelirlerinin azalması, ticaret hadlerinin gelişmekte olan ülkelerin aleyhine seyretmesi, 1980 'li yılların başında yaşanan dünya ekonomik durgunluğu, gelişmekte olan ülkelerden gelişmiş ülkelere yönelen sermaye kaçışının önemli boyutlara ulaşması, faiz hadlerinin yükselmesi ve gelişmiş ülkelerin uyguladıkları korumacı politikalar sonucu 1982 yılında başta Meksika olmak üzere birçok gelişmekte olan ülke borçlarını ödeyemez hale gelmiştir. Bu f inansal bunalım literatüre Dünya Borç Krizi olarak geçmiştir.. VIIIBorç krizinden sonra IMF devreye girmiş, krizi tamamen çözmek yerine bir süre ertelemiştir. Ülkelerin tekrar borç ödeyemez hale gelmesiyle sorunu çözmek için yeni planlar yürürlüğe konmuştur. Bu planlardan en önemlileri 1985'de ileri sürülen Baker planı ve 1989'daki Brady planıdır. Her iki plan da soruna kesin bir çözüm getirememiş. Brady planıyla borç indirimi yönünde bir başarı sağlandıysa da bu yeterli düzeylerde olmamıştır. 1990'lı yıllarda gerek borç stokunda gerekse borçlarla ilgili diğer göstergelerde yeterli düzeyde bir iyileşme sağlanamamıştır. Son yıllarda, özellikle ticari banka borçlarının indirimiyle ilgili yeni teknikler geliştirilmeye çalışılmaktadır. Oysa, resmi borçların da kapsamlı bir indirime tabi tutulması ile borçları siyasi bir baskı ve gelişmekte olan ülke kaynaklarını sömürme aracı olarak görmekten vazgeçilmesi borç sorununun çözümünü daha kolay hale getirecektir. t IX The developing countries having to realise the economical development to lead to social welfare, lack sufficient domestic source för the finance of development. Thus, the capital deficit in those countries is to be met with external financial sources. Particularly, after the Second World War external debts commonly used were with quite low interest and in the form of aids. in 1960a those interest rates respectively increased and the rate of aids in total debts decreased. But in 1970s the rate of private debts in total debts went up on the öne hand; the total debts stock reached an important amount on the other hand. The second oil shock in 1979, and cancellatin of bank credits in 1981 brought the developing countries to the bring of bankruptcy. in 1982 many developing countries, especially Mexico, were hardly able to pay debt services as a result of the world economic recession in the early 1980s, the considerable amount of capital flight from developing countries to the developed countries, the increase of interest rate, the protective policy the developed countries followed, the decrease in the export incomes of developing countries, and the fact that terms of trade turned out to be against the developing countries. The financial depression is known as the 215
- Published
- 1992
156. BORÇ DEFLASYONU: TEORİNİN GELİŞİMİ VE AVRUPA'DA BORÇ DEFLASYONUNA İLİŞKİN DEĞERLENDİRMELER.
- Author
-
ULUSOY, Ahmet, KARAKURT, Birol, and ELA, Mehmet
- Abstract
Debt deflation which includes over-indebtedness and deflation vicious circle means that over-indebtedness in private sector causes asset sales, monetary contraction and deterioration in financial sector and so demand shrinking and aggravates deflation process. Debt deflation is an outcome of expansion, globalization and deregulation of financial system. As a result of increasing deregulation of financial system, increasing number of financial crises started to increase the possibility of debt deflation process. Debt deflation first theorized during the Great Depression of 1929. But it has attracted attention recently in company with the crises. And one of these crises is European Debt Crisis which contains debt deflation dynamics nowadays. The aim of this study is to evaluate the debt deflation, worries about it and its possibility in the Euro Area peripheral countries which has been getting hit by European Debt Crisis. Consequently, it can be said that in these countries there has been occurring some debt deflation dynamics but they are not strong enough. So, there isn't a clear and strong debt deflation process nowadays. But, in order to prevent debt deflation process in these countries, it is essential to ease the consolidation measures and to continue expansionary and restorative monetary policies. [ABSTRACT FROM AUTHOR]
- Published
- 2015
- Full Text
- View/download PDF
157. Gelişmete Olan Ülkelere Yönelik Sermaye Hareketleri Nedenleri Ve Etkileri
- Author
-
ULUSOY, Ahmet, primary and KARAKURT, Birol, additional
- Published
- 2004
- Full Text
- View/download PDF
158. Finansal İstikrarın Korunması ve Önemi
- Author
-
ULUSOY, Ahmet, primary and KARAKURT, Birol, additional
- Published
- 2001
- Full Text
- View/download PDF
159. Integration of 150 Gbps/fiber optical engines based on multicore fibers and 6-channel VCSELs and PDs
- Author
-
Schröder, Henning, Chen, Ray T., Karppinen, Mikko, Tanskanen, Antti, Heikkinen, Veli, Myöhänen, Petri, Salminen, Noora, Ollila, Jyrki, Tapaninen, Olli, Westbergh, Petter, Gustavsson, Johan, Larsson, Anders, Safaisini, Rashid, King, Roger, Ko, Minsu, Kissinger, Dietmar, Çağrı Ulusoy, Ahmet, Taunay, Thierry, Bansal, Lalit, Grüner-Nielsen, Lars, Kehayas, Efstratios, Edmunds, James, and Stampoulidis, Leontios
- Published
- 2016
- Full Text
- View/download PDF
160. ĐÇ BORÇLANMA VE ENFLASYON ETKĐLESĐMĐ: TÜRKĐYEÖRNEĞĐ.
- Author
-
ULUSOY, Ahmet and ERDEM, Havvanur Feyza
- Subjects
GROSS domestic product ,ECONOMIC indicators ,GROSS national product ,ECONOMIC activity - Abstract
Copyright of Journal of Management & Economics Research is the property of Journal of Management & Economics Research and its content may not be copied or emailed to multiple sites or posted to a listserv without the copyright holder's express written permission. However, users may print, download, or email articles for individual use. This abstract may be abridged. No warranty is given about the accuracy of the copy. Users should refer to the original published version of the material for the full abstract. (Copyright applies to all Abstracts.)
- Published
- 2014
- Full Text
- View/download PDF
161. Ticari Serbestleşmenin Bütçe Üzerindeki Etkileri
- Author
-
ULUSOY, Ahmet, primary
- Published
- 1997
- Full Text
- View/download PDF
162. The Effect of the External Debts on the Economic Growth and the Inflation Rate in Turkey
- Author
-
ULUSOY, Ahmet, primary and KCKKALE, Yakup, additional
- Published
- 1996
- Full Text
- View/download PDF
163. Gelişmekte Olan Ülkelerin Dış Borç Sorunları
- Author
-
ULUSOY, Ahmet, primary
- Published
- 1994
- Full Text
- View/download PDF
164. YEREL YÖNETİMLER VE MALİ ÖZERKLİK: TÜRKİYE VE OECD ÜLKELERİNİN KARŞILAŞTIRMALI ANALİZİ.
- Author
-
Ulusoy, Ahmet and Akdemir, Tekin
- Subjects
- *
LOCAL government , *POLITICAL autonomy , *INCOME , *CORPORATE profits , *DEMOCRACY , *MUNICIPAL services , *CIVIL service - Abstract
Basic of Study, The autonomy of local governments is one of the matters on which is placed great emphasis as far as the theory of local government and its practice are concerned. Today, in many developed and developing countries, a number of reforms, one of which is concerned with local government, have been made for the improvement of democracy and the provision of efficient public service. Local goverments are charged with important functions or responsibilities by the regulations related to the reforms of local governments. However, the income obtained are not proportional to the functions imposed, that is, the income is relatively lower. Hence, local governments in many countries experience an issue of financial source, resulting in a failure in carrying out their functions efficiently and effectively. Only if local governments are provided with sufficient revenue sources and financial autonomy can they carry out their functions efficiently. In this study, deals with the fiscal autonomy of local government in turkey compared to OECD countries in the light of theoretical studies. Aim of Study : The aim of the study, in the light of theorretical studies in the field of local government autonomy and generally accepted international criteria is to evaluate the fiscal autonomy of local government in Turkey and to compare the fiscal autonomy of local government in OECD countries Sources of Data: Theortical studies concerned with the fiscal autonomy of local Authorities, the principles laid down by international instiutions for the fiscal autonomy of local authorities, and the data of Government Finance Statistics issued by IMF are the data sources of the study. Main Discussion and Results :In this study, in paralel with theorotical studies and the principles internationally adopted, the fiscal autonomy of local authorities in Turkey was evaluated as compared with that of the OECD countries. The results obtained revealed that the financial autonmy of local governments is much lower than that in OECD countries and that their own revenue were insufficient and dependent on central government for revenue sources. Such are the reasons that explain why local governments suffer from the shortage of financial sources and can not carry out their functions efficiently. [ABSTRACT FROM AUTHOR]
- Published
- 2009
165. A 40 Gb/s Monolithically Integrated Linear Photonic Receiver in a 0.25~\mu m BiCMOS SiGe:C Technology.
- Author
-
Awny, Ahmed, Nagulapalli, Rajasekhar, Winzer, Georg, Kroh, Marcel, Micusik, Daniel, Lischke, Stefan, Knoll, Dieter, Fischer, Gunter, Kissinger, Dietmar, Ulusoy, Ahmet Cagri, and Zimmermann, Lars
- Abstract
This letter presents the first 40 Gb/s monolithically integrated silicon photonics linear receiver (Rx) comprising a germanium photodiode (Ge-PD) and a linear transimpedance amplifier (TIA). Measured optical-electrical (O/E) 3 dB bandwidth (BW) of the Rx is 31 GHz. At 40 Gb/s, the Rx achieves a sensitivity of -3~dBm average optical input power with BER of 2.5\times 10^-11. It operates at \lambda =1.55 ~\mum wavelength, uses 3.3 and 3.7 V power supplies, dissipates 275 mW of power, provides maximum differential output amplitude of 500 ~mVpp, and occupies an area of 3.2~mm^2. The presented receiver achieves the highest bit rate among the published work in monolithically integrated silicon photonics receivers. [ABSTRACT FROM PUBLISHER]
- Published
- 2015
- Full Text
- View/download PDF
166. Monolithic photonic BiCMOS sub-system comprising MZM and segmented driver with 13 dB ER at 28 Gb/s.
- Author
-
Petousi, Despoina, Zimmermann, Lars, Rito, Pedro, Kroh, Marcel, Knoll, Dieter, Lischke, Stefan, Mai, Christian, Lopez, Iria Garcia, Ulusoy, Ahmet Cagri, Winzer, Georg, Voigt, Karsten, and Petermann, Klaus
- Published
- 2016
167. Kamu harcamaları-iktisadi büyüme ilişkisinin Türkiye açısından incelenmesi
- Author
-
Ulusoy, Ahmet, Pehlivan, Osman, and İktisat Anabilim Dalı
- Subjects
Public expenditures ,Turkey ,Economics ,Growth ,Ekonomi ,Economic developments ,Economic growth ,Growth policies - Abstract
105
- Published
- 1989
168. SiRF 2020 [IEEE Radio & Wireless Week 2020].
- Author
-
Ulusoy, Ahmet Cagri
- Published
- 2019
- Full Text
- View/download PDF
169. DOMESTIC DEBT SUSTAINABILITY IN TURKEY AFTER 1980
- Author
-
ULUSOY, Ahmet and CURAL, Mehmet
- Subjects
Domestic Debt,Borrowing,Sustainability of Debt ,İç Borç,Borçlanma,Borçların Sürdürülebilirliği - Abstract
It is generally accepted that in the countries with high debt stocks, there is a close relationship between macro economic stability and debt dynamics; and the anticipations related to the sustainability of debt become important determinants of the economic balance. Unsustainable debt harms price stability; blocks economic development and causes difficulties in implementing long-term macroeconomic policies. Turkish economy was affected by a serious debt problem in the 1990s. In this study, sustainability of the domestic debt was analyzed by using ratios in respect to the domestic debt sustainability, Borç stoku yüksek seviyelerde olan ülkelerde, makroekonomik istikrarın borçlanma dinamikleri ile yakın ilişkide olduğu, borçların sürdürülebilirliğine ilişkin bekleyişlerin ekonomik dengeler üzerinde belirleyici hale geldiği genel kabul görmektedir. Sürdürülemez borçlanma, fiyat istikrarını bozmakta, ekonomik büyümeyi engellemekte ve uzun dönemli makroekonomik politikaların uygulanmasını zorlaştırmaktadır. Türkiye ekonomisi de 1990’lı yıllarda giderek ağırlaşan bir iç borç sorunun etkisinde kalmıştır. Bu çalışmada, borçların sürdürülebilirliğine ilişkin rasyolar kullanılarak iç borçların sürdürülebilirliği analiz edilmiştir.
170. Kamu Borç Yönetiminin Maliye ve Para Politikası ile Uyum Sorunu: Türkiye Pratiği
- Author
-
ULUSOY, Ahmet and KARA, Dilek
- Subjects
Borrowing,Public Debt Management,Fiscal Policy,Monetary Policy,Compliance Between Politics ,Borçlanma,Borç Stoku,Kamu Borç Yönetimi,Maliye Politikası,Para Politikası,Politikalar Arası Uyum - Abstract
1929 Büyük Buhranına ilaç niteliğinde değerlendirilen Keynesyen politikalar, kriz döneminde başarılı sonuçlar vermesine karşın, kriz sonrası izlenen savurgan politikalar neticesinde bütçe açıklarına ve dolayısıyla artan kamu borç stokuna sebep olmuştur. Maliye politikasının artan borç stokunun ekonomi üzerindeki etkilerini yönetmede yetersiz kalması, önceleri maliye politikasının bir aracı olarak görülen Kamu Borç Yönetiminin, ayrı-bağımsız bir politika olarak devreye girmesini kaçınılmaz kılmıştır. Günümüzde kamu borcunun sürdürülebilirliği ve etkin bir kamu borç yönetimi politikası ile ekonomik istikrar arasında önemli bir ilişki olduğu kabul edilmektedir. Bu sebeple kamu borç yönetiminin bağımsız bir politika olarak kabul edilmesi ve makroekonomik çerçeve içerisinde para ve maliye politikaları ile uyumunun sağlanması büyük önem arz etmektedir. Bu çalışmasında kamu borç yönetimi, kamu borç yönetiminin para ve maliye politikaları ile uyumu, bu uyumun önemi ve Türkiye'deki gelişmeler incelenmiştir. Bu bağlamda kamu borç yönetimi, kamu borç yönetiminin para ve maliye politikaları ile karşılıklı ilişkileri, kamu borç yönetimi politikasının makroekonomik politikalarla uyumunun sağlanması sırasında karşılaşılan sorunlar ve bu sorunların etkileri ele alınmıştır., The Keynesian policies, which were evaluated as medicines for the Great Depression of 1929, caused successful outcomes in the crisis period but resulted in budget deficits as a result of the extravagant policies followed by the crisis and thus the increased public debt stock. The inadequacy of fiscal policy to manage the effects of increasing debt stock on the economy has inevitably led to the Public Debt Administration, which was regarded as a means of fiscal policy, to take over as a separate, independent policy. It is accepted today that there is an important relationship between the sustainability of the public debtor and an effective public debt management policy and economic stability. For this reason, it is of great importance that public debt management is accepted as an independent policy and that it is compatible with monetary and fiscal policies within the macroeconomic framework. In this study, public debt management, compliance with the monetary and fiscal policies of public debt management, the importance of this harmonization and the developments in Turkey have been examined. In this context, public debt management, the interrelation of public debt management with monetary and fiscal policies, the problems encountered in ensuring compliance of public debt management policy with macroeconomic policies and the effects of these problems are discussed.
171. The Impact of Education Expenditure on Income Distribution: The Function of Higher Education to Reduce Income Inequality in Turkey
- Author
-
ULUSOY, Ahmet, KARAKURT, Birol, and AKBULUT, Eyüp
- Subjects
Gelir Dağılımı,Gini Katsayısı,Eğitim Harcamaları,Türkiye ,Distribution of Income,GINI,Education Expenditures,Turkey - Abstract
In this study, the impact of education expenditures to bring the income inequality which is one of the main problems of the whole world to a more equitable way has been analyzed. Turkey is considered as a model country in this study. Accordingly, the higher education level is, the more obtained income is and the individuals or households who take part in poor community can rise up a higher bracket in direct proportion to education level. In empirical analysis during this study, it has been explored that the costs carried out in higher education has a destructive effect on income distribution. The main reason of this result is that the segment benefited from higher education institutions is in the high-income category who can allocate more budget to these institutions., Bu çalışmada tüm dünyanın temel sorunlarından biri olan gelir eşitsizliğinin daha adil bir duruma getirilmesinde eğitim harcamalarının etkisi incelenmektedir. Çalışmada örnek ülke olarak Türkiye ele alınmıştır. Buna göre, eğitim durumu arttıkça elde edilen gelirin arttığı ve yoksul kesimde yer alan bireylerin ya da hane halkının eğitim seviyesi ile doğru orantılı olarak bir üst gelir dilimine çıkılabileceği savunulmaktadır. Yapılan ampirik analizde yükseköğretime yapılan harcamaların gelir dağılımını bozucu etkisi olduğu bulunmuştur. Bunun başlıca nedeni olarak yükseköğretim kurumlarından faydalanan kesimin eğitime daha fazla bütçe ayırabilen yüksek gelirli kesimin olmasından kaynaklandığı düşünülmektedir.
172. YEREL YÖNETİMLER VE MALİ ÖZERKLİK: TÜRKİYE VE OECD ÜLKELERİNİN KARŞILAŞTIRMALI ANALİZİ
- Author
-
ULUSOY, Ahmet and AKDEMİR, Tekin
- Subjects
Autonomy,Fiscal Autonomy,Local Taxation,Local Government,Intergovernmental Fiscal Relations ,Özerklik,Mali Özerklik,Yerel Vergileme,Yerel Yönetimler,darelerarası Mali İlişkiler - Abstract
Araştırmanın Temelleri: Yerel yönetimlerin özerkliği, mahalli idareler teorisi ve uygulaması alanında üzerinde önemle durulan konulardan biridir. Bugün gelişmiş ve gelişmekte olan birçok ülkede kamu hizmeti sunumunda etkinliğin sağlanması ve demokrasinin geliştirilmesinin hedef alındığı reformlar yapılmaktadır. Bu reformların önemli bir ayağını da yerel yönetimler reformu oluşturmaktadır. Yerel yönetimler reformuna yönelik düzenlemelerde bu birimlere önemli görevler verilmekte, ancak, görevlerle orantılı gelirler sağlanamamaktadır. Bu durum pek çok ülkede yerel yönetimlerin kaynak sıkıntısı çekmelerine ve kendilerinden beklenen fonksiyonları etkin ve etkili bir şekilde icra edememelerine yol açmaktadır. Oysa yerel yönetimlerden beklenen fonksiyonların gerçekleşmesi bu birimlere yeterli gelir kaynaklarının sağlanması ve mali özerkliklerinin sağlanması ile mümkün olacaktır. Bu çalışmada Türkiye’de yerel yönetimlerin mali özerklikleri teorik çalışmalar ve OECD ülkeleri ile karşılaştırmalı olarak ele alınmıştır. Araştırmanın Amacı: Bu çalışmanın amacı, yerel yönetimler özerkliği alanında yazılan teorik çalışmalar ve mali özerklik ile ilgili genel kabul gören uluslar arası ölçütler ışığında Türkiye’de yerel yönetimlerin mali özerkliklerini değerlendirmek ve OECD ülkelerindeki yerel yönetimlerin mali özerkliğiyle karşılaştırmaktır. Veri Kaynakları: Çalışmanın veri kaynaklarını, yerel yönetimlerin mali özerkliklerini konu alan teorik çalışmalar, AB, OECD ve Dünya Kent Birlikleri Federasyonu ile Uluslararası Yerel Yönetimler Birliği’nin yerel yönetimlerin mali özerkliği ile ilgili ortaya koyduğu kıstaslar ve IMF’nin yayımlamış olduğu Government Finance Statistics verileri oluşturmuştur. Ana Tartışma ve Sonuçlar: Çalışmada Türkiye’de yerel yönetimlerin mali özerkliği teorik çalışmalar ve Uluslar arası alanda geçerliliği genel kabul gören kıstaslar ışığında OECD ülkeleriyle karşılaştırmalı olarak değerlendirilmiştir. Çalışmada temel olarak Türkiye’de yerel yönetimlerin mali özerkliğinin OECD ülkelerinden oldukça düşük olduğu, öz gelirlerinin yetersiz ve gelir kaynakları açısından merkezi idareye bağımlı olduğu sonucuna varılmıştır. Bu durum Türkiye’de yerel yönetimlerin kaynak sıkıntısı içinde olmaları ve görevlerini etkin bir şekilde yerine getirememelerinin de kısmen açıklar niteliktedir, Basic of Study, The autonomy of local governments is one of the matters on which is placed great emphasis as far as the theory of local government and its practice are concerned. Today, in many developed and developing countries, a number of reforms, one of which is concerned with local government, have been made for the improvement of democracy and the provision of efficient public service. Local goverments are charged with important functions or responsibilities by the regulations related to the reforms of local governments. However, the income obtained are not proportional to the functions imposed, that is, the income is relatively lower. Hence, local governments in many countries experience an issue of financial source, resulting in a failure in carrying out their functions efficiently and effectively. Only if local governments are provided with sufficient revenue sources and financial autonomy can they carry out their functions efficiently. In this study, deals with the fiscal autonomy of local government in turkey compared to OECD countries in the light of theoretical studies. Aim of Study : The aim of the study, in the light of theorretical studies in the field of local government autonomy and generally accepted international criteria is to evaluate the fiscal autonomy of local government in Turkey and to compare the fiscal autonomy of local government in OECD countries Sources of Data: Theortical studies concerned with the fiscal autonomy of localAuthorities, the principles laid down by international instiutions for the fiscal autonomy of local authorities, and the data of Government Finance Statistics issued by IMF are the data sources of the study. Main Discussion and Results :In this study, in paralel with theorotical studies and the principles internationally adopted, the fiscal autonomy of local authorities in Turkey was evaluated as compared with that of the OECD countries. The results obtained revealed that the financial autonmy of local governments is much lower than that in OECD countries and that their own revenue were insufficient and dependent on central government for revenue sources. Such are the reasons that explain why local governments suffer from the shortage of financial sources and can not carry out their functions efficiently.
173. Türkiye’de Gıda Ürünleri Fiyatlarının Enflasyon Üzerindeki Etkisi
- Author
-
ULUSOY, Ahmet and ŞAHİNGÖZ, Burak
- Subjects
Gıda Fiyatları,Enflasyon,ARDL Sınır Testi,Toda-Yamamoto Nedensellik Testi ,Food Price,Inflation,ARDL Bound Test,Toda-Yamamoto Causality Test - Abstract
Dünyada yaşanan durgunluğa rağmen Türkiye’de enflasyonun çift haneli rakamlarda seyretmesi enflasyonu öncelikli sorun haline getirmiştir. Bu noktada enflasyonu ortaya çıkaran ekonomik faktörlerin belirlenmesi önem arz etmektedir. Ülkemizde son yıllarda gıda fiyatlarının enflasyon düzeyinden daha hızlı artması enflasyonun temel belirleyeni olarak söz konusu fiyatları öne çıkarmıştır. Nitekim gıda ürünlerinin enflasyon hesaplamalarındaki payı yüzde 23,29 dur. Bu gelişmeler esas alınarak gıda ürünleri fiyat artışlarının tüketici fiyat endeksi üzerindeki etkisi analiz edilmeye çalışılmıştır. 2006:8-2018:01 aylık verilerinin ele alındığı çalışmada, gıda ürünleri fiyatlarının enflasyon üzerindeki uzun dönemli etkisi ARDL Sınır testi ve kısa dönemli etkisi Toda-Yamamoto nedensellik testi ile analiz edilmiştir. Bulgulara göre seriler uzun dönemde eşbütünleşik olmakla birlikte kısa dönemde gıda ürünleri fiyat artışları enflasyonu artırmaktadır., Despite the stagnation in the World, remaining of inflation in double digit in Turkey has become a priority issue. At this point, it has importance to determine the economic factors that cause inflation. In recent years, increasing of food prices in our country faster than inflation level has highlighted these prices as the main determinant of inflation. Indeed, the share of food products in inflation calculations is 23.29 percent. Based on these developments, the effects of price increases in food products on consumer price index have been tried to analyse. In this study, based on 2006:8-2018:12 monthly data, the long-term effect of prices of food products was analysed with ARDL Bound test, and the short-term effect was analysed with TodaYamamoto causality test. According to our findings, the series are cointegrated in the long-term, but in the short term the price increases in food products increase the inflation
174. Vollintegrierter 240 GHz Sender und Empfänger für Kommunikation mit hoher Datenrate
- Author
-
Eissa, Mohamed Hussein, Kissinger, Dietmar, Technische Universität Berlin, Ulusoy, Ahmet Cagri, and Negra, Renato
- Subjects
Direktempfang-Transceiver ,Frequenzinterleaving ,Frequenzmultipliziererkette ,carrier generation ,frequency interleaving ,direct conversion transceivers ,Breitband-Kommunikation ,THz communication ,frequency multiplier chain ,THz Kommunikation ,Hardware_INTEGRATEDCIRCUITS ,ddc:000 ,000 Informatik, Wissen, Systeme ,broadband communication - Abstract
The need for higher data rate wireless communication is increasing rapidly for different kind of applications. Hence the utilization of the wide and unallocated band above 200 GHz opens a lot of opportunities to serve these applications. This work presents the design, implementation and demonstration of fully integrated transmitter and receiver circuits for wireless communication at 240 GHz carrier frequency. A frequency multiplier-by-8 chain is presented, capable of delivering up to 0 dBm across a bandwidth of 40 GHz. In order to further utilize the multiplier chain as a high power signal source, a four-way zero-degree power amplifier is implemented delivering a record saturated output power of +13.5 dBm across a 3-dB bandwidth of 55 GHz. Direct conversion coherent transmitter and receiver chips are designed and integrated with on-chip antennas. A wideband receiver with DC offsetcancellation loop is designed achieving a 3-dB bandwidth of 55 GHz. A wideband transmitter is also presented with a 3-dB bandwidth of 35 GHz. Consequently, a wireless demonstration experiment is conducted that shows a wireless data transmission of 25 Gb/s with a BPSK modulation scheme. Toward an application oriented implementation for mobile communication, an analog frequency-interleaving transmitter and receiver circuits are designed to aggregate three independent IQ baseband channels with individual bandwidth of 2.5 GHz. The full system is then demonstrated through a back-to-back and wireless communication experiments for the frequency-interleaving circuits together with the front-ends for the first time at 240 GHz., Der Bedarf verschiedenster Anwendungen mit immer höheren Datenraten steigt rapide an. Freie verfügbare Frequenzen mit hoher Bandbreite sind bei über 200 GHz vorhanden und bieten viele Möglichkeiten, um diesen Bedarf zu decken. Diese Arbeit beinhaltet das Design, die Implementierung und die Demonstration von integrierten Schaltungen für drahtlose Sender und Empfänger mit einer Trägerfrequenz von 240GHz. Es wird ein Frequenz-Verachtfacher bestehend aus einer Kette von Frequenzmultiplizierern vorgestellt, der eine Ausgangsleistung bis zu 0 dBm über eine Bandbreite von 40 GHz liefern kann. Um die Kette aus Frequenzmultiplizierern auch als Hochleistungsquelle zu verwenden, wurde ein Vierwege-Null-Grad-Leistungsverstärker implementiert, der mit einer Ausgangsleistung von +13.5 dBm in Sättigung einen Rekordwert liefert. Direktmischempfängern und sendern mit integrierten Antennen werden vorgestellt. Es wurde ein Breitbandempfänger mit einer Regelschleife zum Entfernen des DC-Anteils und einer 3-dB Bandbreite von 55 GHz entworfen sowie ein Breitbandsender mit einer 3-dB Bandbreite von 35 GHz. Darauf folgend wurde ein Experiment zur Funkübertragung durchgeführt, dass eine Übertragung mit 25Gb/s unter Verwendung von BPSK Modulation zeigt. Mit Hinblick auf eine Implementierung im Mobilfunk wurden ein Sender und Empfänger für analoges Frequenz-Interleaving entwickelt, die drei unabhängige IQ-Basisband-Kanäle verwenden, die eine Bandbreite von je 2.5 GHz aufweisen. Das vollständige System aus Frequenz-Interleaving-Schaltkreisen und den 240 GHz Front-Ends wurde durch ein Back-to-Back-Experiment sowie eine Funkübertragung verifiziert.
- Published
- 2020
175. TEKSTİL FABRİKASİ ATIK KÜLÜ VE BAZALTİK POMZA KATKILI TUĞLALARIN MÜHENDİSLİK ÖZELLİKLERİ.
- Author
-
BİNİCİ, Hanifi, TEMİZ, Hüseyin, AKSOĞAN, Orhan, and ULUSOY, Ahmet
- Subjects
- *
BRICKS , *TEXTILE waste , *PUMICE , *BASALT - Abstract
Main objective of this study is to use side product of waste ash of textile factory, which also causes environmental pollution, in the production of high strength clay bricks. Beside waste ash, basaltic pumice, which includes high amount of silica and are readily available in our country, used as an additive material in the production of high-strength clay bricks. Turkey has very rich basaltic pumice reserve in various regions and most of them have not been used efficiently. One of the reasons of this is that domestic consumption areas of the basaltic pumice and the amount of usage in these areas have been very low. With this study, consumption of the basaltic pumice in Turkey will be increased by its use in the production of construction materials. So, waste ash and basaltic pumice will have economical value due to their use in construction materials. Basaltic pumice and clay are also readily available in the same region. Chemical and mechanical characteristics of the obtained materials were determined, Clay bricks with/without waste ash and basaltic pumice were produced. Moreover, behavior of clay bricks in different environments were also determined experimentally. Each sample was fired at 700, 900 and 1050°C for 8 h. The bulk density, harmful magnesia and lime, shrinkage, water absorption, compressive and flexural strength, ultrasonic sound velocity and Scanning Electron Microscopy tests were carried out. The test results were compared with the standard values and they were found to be satisfactory. Finally, it was concluded that both waste ash and basaltic pumice were suitable additions and could be used efficiently in fired brick production at 900°C. [ABSTRACT FROM AUTHOR]
- Published
- 2009
176. Eine hocheffiziente 40-Gbit/s-Modulatortreiberschaltung für die siliziumphotonische optische Kommunikation
- Author
-
Fatemi, Adel, Gerfers, Friedel, Technische Universität Berlin, Ulusoy, Ahmet Cagri, and Killat, Dirk
- Subjects
ddc:000 - Abstract
In recent years, optical communication links using pluggable optical transceivers have become widespread in data centers, offering high communication bandwidth and low power consumption. Traditionally, hybrid photonics transceivers have been mostly based on the assembly of III-V photonic devices with silicon or other types of electrical drivers. The I/O pins and miniaturization required by long-term intra-chip communication are the major challenges to developing more efficient interconnection systems. Recently, monolithic electronic-Photonic Integrated Circuit (ePIC) technologies harness the integration of optoelectronic sub-systems, enabling a full integration of the optics module into the silicon substrate, giving rise to Silicon Photonics. This represents a breakthrough, improving the cost and compactness of optical transceivers. Currently, silicon photonics modulators are built on silicon on isolator substrates, which are compatible only with CMOS technologies. Baud rates beyond 50 GBaud in combination with high-order PAM modulation schemes are required for future 400 Gbps optical transceivers. This demands state-of-the-art improvements in the field of high-speed electrical and optical devices. As a result of these requirements, a unique technology has been recently reported that employs a single substrate with local photonic SOI areas (reserved for photonic devices) and adjacent bulk-silicon areas (reserved for BiCMOS devices and high-speed electrical drivers). In this thesis, multiple aspects of silicon photonics optical modulators are presented. Extensive knowledge regarding the electrical behavior of a depletion-type ring modulator is the most important requirement in designing high-speed driver ICs. Different high-frequency design techniques are presented. Cascode circuit as the base of the driver IC output stage is studied in detail. Traditionally, cascode structure has been employed to increase the output voltage swing. The main focus of the present thesis is to investigate a bandwidth optimization method by reducing the effective input capacitance of the driver IC output stage through device size reduction.Finally, a compact, inductor-less and highly efficient 40 Gbps driver IC using 130 nm SiGe BiCMOS technology. Explanations are provided for how the bipolar transistors must be sized to achieve their maximum speed while minimizing parasitic capacitances, the bandwidth limiting factor. Accurate modeling and design implementation have resulted in a full agreement between simulation and measurement results. Measurement results show an output voltage swing of 1 Vppd at 40 Gbps while driving 100 ohm differential load; (expecting 2 Vppd while driving an integrated ring resonator). The driver IC shows a differential gain of 16 dB and a -3 dB bandwidth of 33 GHz. This driver IC represents the fastest ring modulator driver demonstrating leading power efficiency of only 2:25 pJ=(bit / Vppd) compared to the latest state-of-the-art modulator driver operating above 25 Gbps. In den letzten Jahren sind optische Kommunikationsverbindungen mit steckbaren optischen Transceivern in Rechenzentren weit verbreitet. Traditionell basierten hybride Photonik-Transceiver zu meist auf einer Baugruppe aus photonischen Geräten des Typs III-V mit Silikon- oder anderen Arten von elektrischen Treibern. Die größten Herausforderungen bei der Entwickelung von effizienteren Verbindungssystemen sind die I/O-Pins und die Miniaturisierung, die für eine dauerhafte Intra-Chip-Kommunikation erforderlich sind. In jüngster Zeit nutzen monolithische EPIC-Technologien (Elektronic-Photonic Integrated Circuits; elektronisch-photonische integrierte Schaltungen) die Integration von optoelektronischen Subsystemen, die eine vollständige Integration des Optik Moduls in das Siliziumsubstrat ermöglicht, was zum Aufschwung der Silizium-Photonik beitrug. Dies stellt einen wichtigen Durchbruch dar, der sich positiv auf die Kosten und auf die Kompaktheit der optischen Transceiver auswirkt. Derzeit werden Silizium-Photonik-Modulatoren mit Silizium auf einer Isolierträgerschicht hergestellt, die nur mit CMOS-Technologien kompatibel sind. Für künftige optische Sende-Empfangsgeräte des Typs 400 Gbps benötigt man Baud-Raten jenseits von 50 Giga-Baud in Verbindung mit hochwertigen PAM-Modulationsverfahren. Dies verlangt nach aktuellsten Neuerungen auf dem Gebiet elektrischer und optischer Hochleistungsgeräte. Aufgrund solcher Anforderungen erschienen kürzlich Berichte über den Einsatz von Einzelsubstraten mit lokalen photonischen SOI-Gebieten (speziell für photonische Geräte) und angrenzende Gebiete mit solidem Silikon (speziell für BiCMOS-Geräte und elektrische Hochgeschwindigkeits-Treiber). In dieser Arbeit werden vielfältige Aspekte von optischen Silizium-Photonik-Modulatoren vorgestellt. Die wichtigste Voraussetzung, um High-Speed-Treiber-ICs zu konstruieren, sind umfangreiche Kenntnisse über das elektrische Verhalten eines Ringmodulators vom Verarmungs-Typ. Hierfür werden unterschiedliche Hochfrequenz-Designtechniken vorgestellt. Im Detail wurde die Kaskodenschaltung als Basis für Treiber-IC-Ausgangsstufen analysiert. Traditionell wurde die Kaskodenstruktur verwendet, um die Ausgangsspannungsschwingung zu erhöhen. Das Hauptaugenmerk der vorliegenden Arbeit liegt auf der Untersuchung einer Bandbreitenoptimierungsmethode durch Reduzierung des effektiven Inputs Kapazität der Treiber-IC-Ausgangsstufe durch Reduzierung der Vorrichtungs größe. Als Letztes wird ein kompakter, loser und hocheffizienter 40-Gbps-Treiberschaltkreis in 130-nm- SiGe-BiCMOS-Technologie präsentiert, wie die bipolaren Transistoren bemessen sein müssen, um ihre maximale Geschwindigkeit zu erreichen und gleichzeitig die parasitären Kapazitäten zu minimieren, die zur Begrenzung der Bandbreite beitragen. Die präzise Modellierung und Design-Implementierung führten zu einer völligen Übereinstimmung zwischen Simulation und Messergebnissen. Die Messergebnisse zeigen einen Ausgangsspannungshub von 1 Vppd bei 40 Gbps bei einer Differenzlast von 100 ohm (wobei 2 Vppd erwartet werden, wenn ein integrierter Ringresonator benutzt wird). Der Treiber-Schaltkreis zeigt eine Differenzverstärkung von 16 dB und eine Bandbreite von -3 dB bei 33 GHz. Dieser Treiber-IC stellt den schnellsten Ringmodulatortreiber mit der besten Energieeffizienz von nur 2,25 pJ/(Bit x Vppd) dar, verglichen mit Modulatortreibern nach aktuellem Stand der Technik, die mit über 25 Gbps arbeiten.
- Published
- 2019
177. SiGe BiCMOS integrierte Schaltkreise für optische Kommunikationssender
- Author
-
Vieira Rito, Pedro Filipe, Kissinger, Dietmar, Technische Universität Berlin, Ulusoy, Ahmet Cagri, and Gerfers, Friedel
- Subjects
ddc:621 - Abstract
Telecommunications play a crucial role in our daily lives, not only because of their significance in allowing interaction between all of us, but also due to the forthcoming expansion of connection and exchange of data between machines, the so-called Internet of Things (IoT), which will result in a massive network of thousands of millions of devices around the world. Such growth of the internet calls for simultaneous development of the underlying network, as it needs to support faster speeds in current devices. Consequently, metro areas tend to experience much of this throughput concentration, demanding electro-optical transceivers with types of modulation featuring higher spectral efficiency. This thesis focuses on the development of new designs to improve the performance of electro-optical transmitters by making use of advanced manufacturing processes in SiGe BiCMOS technology. In the first part, the capability of a silicon photonics platform for the implementation of driver and Mach-Zehnder modulator (MZM) is investigated. With the aim to implement a high-speed solution using this platform, a segmented topology is used for the investigation. With this scheme the driving voltage can be effectively applied along the whole modulator length and velocity matching between optical and electrical waves can be achieved, overcoming the bandwidth impairments. With the implemented module, transmission over 60 km of fiber at up to 112 Gb/s data rate is demonstrated. In the second part of the thesis, stand-alone MZM driver implementations are presented which serve to explore different techniques in the electrical design of this integrated circuit (IC). First, the design of a 40-Gb/s driver compatible with a modulator with a custom impedance of 25 Ω is presented, which investigates a topology to overcome the additional power dissipation due to the lower load impedance. Secondly, a low-power solution driver implemented in a complementary BiCMOS technology is demonstrated, achieving 28 Gb/s and an efficiency of 6.4%, the highest in the literature. Finally, the implementation of a 100-Gb/s driver is investigated which includes a 2-bit RF digital-to-analog converter (DAC), eliminating the need for external DAC and therefore reducing power dissipation and footprint. The last part of the thesis deals with solutions targeting data rates higher than 100 Gb/s. A high-speed driver using a distributed amplifier topology in a differential manner is presented, achieving a record bandwidth of 90 GHz. Test equipment must also be able to cope with the increasing data rates in optical transmissions; in this context a pseudo-random bit sequence (PRBS) generator to ease measurements of the electro-optical devices is also designed, with eye-diagram measurements showing a PRBS7 of 115 Gb/s and demonstrating a state-of-the-art figure-of-merit (FoM) value of 0.87 pJ/b. Telekommunikation spielt in unserem alltäglichen Leben eine sehr wichtige Rolle und dies nicht nur wegen der Interaktion, sondern auch durch die rasante Entwicklung der Inter-Maschinen Kommunikation - dem so genannten Internet der Dinge (IdD). Diese immer schnellere Daten Kommunikation zwischen den Geräten erfordert auch einen Ausbau der Netzinfrastruktur. Deshalb gibt es den Trend zu komplexeren Modulationsformaten die eine höhere spektrale Effizienz besitzen was eine schnellere Datenübertragung ermöglicht. Der Fokus dieser Arbeit liegt an der Entwicklung von neuen Schaltungstopologien um die Effizienz von elektro-optischen Transmitter zu erhöhen. Dies wird mit Hilfe von fortgeschrittene Silizium-Germanium BiCMOS Technologie ermöglicht. Der erste Teil dieser Arbeit beschreibt die Möglichkeiten sowie die Eigenschaften der Silizium-Photonik Plattform für die Integration des Treibers und Mach-Zehnder Modulators (MZM). Diese Plattform ermöglicht die Entwicklung eines voll-integriert elektro-optischen Transmitter basierend auf segmentierter Topologie. Diese segmentierte Topologie ermöglicht eine sehr effektive Verteilung der Treiberspannung über die gesamte Länge des Modulators. Durch die Anpassung der Geschwindigkeit von optischen und elektrischen Signalwellen wurde die Limitierung der Bandbreite kompensiert. Mit diesem Ansatz wurde die Datenübertragung über 60 km Glasfaser bei 112 Gb/s Datenrate demonstriert. In zweiten Teil der Arbeit lag der Fokus auf verschiedenen MZM Treiber Varianten, die unterschiedliche Schaltungstechniken für die integrierten Schaltungen (IC) untersuchten. Als erstes wurde eine 25 O Impedanz 40 Gb/s MZM Treiber Topologie präsentiert, welches die zusätzliche Verlustleistung des 25 O MZM kompensierte. Als zweites wurde ein Treiber Design in einer komplementären BiCMOS Technologie implementiert, mit der eine Datenrate von 28 Gb/s dabei wurde eine Effizienz von 6.4% erreicht. Dies ist der beste Wert, der zu der Zeit publizierten wurde. Zum Schluss wurde eine Implementierung von einer 100 Gb/s MZM Treiber Variante, mit einem 2-bit RF Digital-Analog (DA) Wandler gezeigt, durch die kein externer DA Wandler mehr benötigt wurde und dadurch konnte auch eine niedrigere Gesamtverlustleistung ermöglicht werden. Der letzte Teil meiner Arbeit beschäftigt sich, mit Lösungen die Datenraten über 100 Gb/s ermöglichen. Dabei wurden unterschiedliche Treiber Varianten analysiert, die mit verteilten Verstärkern eine Bandbreite von mehr als 90GHz erreichten. Um die unterschiedlichen Varianten des elektro-optischen Module leichter im Labor zu charakterisieren. Wurde das Design eines Pseudo-Random Bit Sequenz (PRBS) Generators präsentiert. Diese PRBS Generator Implementierung unterstützt ein PRBS7 Format und eine Datenrate von 115Gb/s. Dabei konnte ein Bewertungsfaktor (Figure-of-Merit) von 0.87pJ/b erreicht werden – was dem neuesten Stand der Technik entspricht.
- Published
- 2019
178. High-performance transceiver front-ends in SiGe technologies for 400Gb/s optical links
- Author
-
García López, Iria, Kissinger, Dietmar, Technische Universität Berlin, Ulusoy, Ahmet Cagri, and Gerfers, Friedel
- Subjects
analog circuits ,optische Glasfaserkommunikation ,driver ,Treiber ,Sender ,receiver ,optical communications ,transmitter ,Empfänger ,Transimpedanzverstärker ,ddc:621 ,transimpedance amplifier ,621 Angewandte Physik ,analoge Schaltungen - Abstract
Die optische Glasfaserkommunikation ist ein wichtiger Bestandteil in der heutigen industriellen Entwicklung und des wirtschaftlichen Fortschrittes in unserer modernen Gesellschaft geworden. Um die Anforderungen des zunehmenden Datenverkehrs zu erfüllen, die für Anwendungen wie das Internet der Dinge (IoT) und Cloud-Computing benötigt werden, müssen die Bandbreite, die Leistungsaufnahme und die Baugröße solcher Systeme weiter skaliert werden. Für die nächste 400 Gb/s Generation und nachfolgende optische 1 Tb/s Transponder sind elektronische Frontends als Schnittstelle zu den optischen Übertragungselementen ein untrennbarer Bestandteil, der die Gesamtsystemleistung entscheidend beeinflusst. Die vorliegende Arbeit untersucht neuartige Schaltungskonzepte und Methoden mit dem Ziel der Verbesserung verschiedener Leistungsparameter wie Datenrate, Energieverbrauch und Eigenrauschen von elektronischen Breitbandschaltungen in optischen Transceivern. Als Ergebnis präsentiert diese Arbeit mehrere integrierte Schaltungen in verschiedenen Knoten einer modernen SiGe:C BiCMOS Technologie die den Stand der Technik signifikant verbessern. Auf der Senderseite (Transmitter, Tx) wird der traditionelle, aber leistungshungrige, Ansatz zur Erzeugung höherwertiger Modulationsformate mit Hilfe von linearen Treibern in Kombination mit einem externen Digital-zu-Analog-Umsetzer (DAC) aufgegriffen und durch die Einführung eines energieeffizienten Tx-Moduls mit integrierter 4-b DAC-Funktionalität deutlich verbessert. Dabei werden zwei Integrationskonzepte untersucht: Ein hybrides Konzept, in dem ein I/Q InP Mach-Zehnder-Modulator (MZM) zusammen mit einem SiGe BiCMOS Treiber integriert wird, welches eine 256-Quadratur-Amplituden-Modulation (QAM) mit einer Symbolrate von bis zu 32 GBd ermöglicht, die in einem Rekord-Energieverbrauch-pro-Bit von lediglich 6.4 pJ/bit resultiert, und ein monolithisch integrierter elektronisch-photonischer Transmitter, der für den Betrieb einer 4-Level Pulse-Amplituden-Modulation (PAM-4) bis 37 GBd geeignet ist, der bisher höchsten Symbolrate unter Verwendung von Silizium-Photonik-Modulatoren. Die Hybridlösung findet dabei Anwendung bei den klassischen Telekommunikationsreichweiten, während der monolithisch integrierte Tx eine kostengünstige Lösung für Applikationen mit kurzer Reichweite wie Datenzentren bietet. Erfolgreiche elektro-optische (E/O) Messungen wurden für beide Prototypen durchgeführt. Auf der Empfängerseite (Receiver, Rx) liegt der Schwerpunkt der Arbeit auf der Untersuchung besonders rauscharmer linearer Transimpedanzverstärker (TIA) mit einer hohen Bandbreite. Dabei wird eine rauscharme Designmethodik vorgestellt und darauf basierend TIA-Implementierungen mit weniger als 10 pA/√Hz mittlerer eingangsbezogener Rauschleistungsdichte bei einer Datenrate von 100 Gb/s aufgezeigt. Mittels der vorgeschlagenen Vorgehensweise werden darüber hinaus innovative Rx-Konzepte für energieeffiziente Module präsentiert: Ein Benchmark-TIA, der eine Bandbreite von 60 GHz mit weniger als 5.5 pA/√Hz Rauschleistungsdichte erreicht, und eine spezifische Lösung für ein PAM-4 Rx-Frontend mit einem integrierten Flash-Analog-Digital-Umsetzer (ADC), der PAM-4 Signale mit einer Datenrate von bis 100 Gb/s demodulieren kann. Zuletzt wird erstmals ein TIA in einer Folded-Kaskode-Architektur unter Zuhilfenahme von bipolaren pnp-Transistoren vorgestellt, um die Vorteile einer komplementären Technologie in energieeffizienten Hochgeschwindigkeits-Empfänger-Frontends zu demonstrieren., Optical fiber communication has become the key enabler of today's industrial development, economic progress and modern society. In order to support the increasing data traffic demands required for applications such as the Internet of Things (IoT) and Cloud Computing, the bandwidth, power consumption and space density of current systems all need to scale further. For the next generation 400 Gb/s and soon also 1 Tb/s optical transponders, the electronic front-ends that are directly interfacing the photonic devices, are an integral part and strongly influence the overall system performance. This thesis investigates circuit-level methods for enhancing different performance metrics such as high data rate, low power consumption and low noise in various broadband circuits for optical transceivers. Several contributions to the state-of-the-art in such integrated circuits (ICs) are proposed and implemented in different nodes of a modern SiGe:C BiCMOS technology platform. On the transmitter (Tx) side, the traditional but power-hungry approach used for generating high-order modulation formats based on linear driver amplifiers together with an external digital-to-analog converter (DAC) is revisited. Here, the implementation of energy-efficient Tx modules featuring integrated 4-b DAC functionality is presented. Two integration concepts are explored: a hybrid one, which incorportates a I/Q InP Mach-Zehnder Modulator (MZM) together with a SiGe BiCMOS driver demonstrating up to 32 GBd 256-quadrature-amplitude-modulation (QAM) signal modulation with record low energy-per-bit of 6.4 pJ/bit and a monolithically integrated photonics Tx capable of up to 37 GBd pulse-amplitude-modulation (PAM)-4 operation, which is the highest among silicon-photonics (SiPh) modulators. The hybrid solution targets telecom reach, while the monolithically integrated Tx provides a low-cost solution for short range applications. E/O measurement results are available for both prototypes. On the receiver (Rx) side, the focus lies on the development of low noise, high-bandwidth linear transimpedance amplifiers (TIAs). A low noise design methodology is described, and TIA implementations featuring less than 10 pA/√Hz averaged input referred current noise density while operating at 100 Gb/s data rate are demonstrated. Based on the proposed design methodology, supplementary advanced Rx concepts towards power-efficient modules are presented: a benchmarking TIA which achieves 60 GHz bandwidth with
- Published
- 2019
- Full Text
- View/download PDF
179. Yerel vergi sistemlerinin karşılaştırmalı analizi: Türkiye'deki belediyelerin finansmanı açısından bir model önerisi
- Author
-
Tekdere, Mustafa, Ulusoy, Ahmet, Maliye Anabilim Dalı, and EBYÜ, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi
- Subjects
Maliye ,Vergi ,Local administrations ,Turkish tax system ,Taxes ,Financing ,Öz Gelir ,Finance ,Tax system ,Municipalities - Abstract
Devletler ulusal sınırları içerisinde yaşayan toplulukların ortak nitelikteki ihtiyaçlarını karşılayan, menfaatlerini gözeten, koruyan ve temsil eden örgütlerdir. Ancak bütün toplumlarda devletin yanı sıra ulusal sınırlar içerisinde yaşayan topluluğu oluşturan köy ve kent gibi diğer birçok yerleşim birimi mevcuttur. Bu yerleşim birimlerinin kendi sınırları içinde geçerli olan birtakım genel ve ortak ihtiyaçları bulunmaktadır. Teorik açıdan bu ihtiyaçlar merkezi idare tarafından da karşılanabilir olmasına rağmen tarihsel, ekonomik, sosyal ve siyasi gelişim sürecinde bu ihtiyaçları karşılama görevi yerel yönetimlere tevdi edilmiştir (Nadaroğlu, 2001: 15). Bu bakış açısının rasyonalitesi ilgili birimlerin kendi bölgelerini ilgilendiren hizmetleri daha etkin ve verimli şekilde gerçekleştireceği ön kabulüne dayanmaktadır. Bu kabul elbette yerel yönetimlerin oluşturulmasındaki geçerli tek neden değildir. Yerel yönetimlerin oluşturulmasındaki temel çıkış noktası, merkezi yönetiminin eksikliklerini giderme ve meydana getirdiği olumsuzlukları elimine etme güdüsünden kaynaklanmaktadır. Buradan hareketle karşımıza siyasi, idari, ekonomik ve tarihsel-geleneksel birçok neden çıkmaktadır., Yerel yönetimler kaynakların daha etkin ve verimli kullanımı yoluyla ekonomik büyüme ve kalkınma üzerinde, katılımcılık konusunda sağladığı avantajlarla demokrasi, hesap verebilirlik, mali disiplin ve mali sorumluluk üzerinde oluşacak pozitif birtakım gelişmelerin odak noktası konumuna gelmiş bulunmaktadır. Söz konusu faktörlerle birlikte refah devleti anlayışının gelişmesi, nüfus artışı, kentleşme süreci ve 1980 sonrası süreçte yaygınlaşan yerelleşme, yerinden yönetim, yönetişim ve hizmette yerellik (subsidiarity) olguları, yerel yönetimleri kamusal hizmet arzı sürecinde ön plana çıkarmıştır. Ayrıca ilgili süreçte yerel yönetimler ile merkezi yönetimler arasında gittikçe artan bir sorumluluk paylaşımı yaşanmış, nitelik ve nicelik bakımından yerel yönetimlerin üzerindeki kamusal hizmet yükü artış göstermiştir. Artan hizmet yükü sonucu yerel birimlerin harcama düzeyleri de yükselmiştir. Fakat görev tahsisi konusundaki müspet gelişmeler öz gelir tahsisi konusunda yaşanmamış ve genellikle yerel yönetimlerin gelirleri, görev ve sorumluluklarına kıyasla yetersiz kalmıştır. Gelir-gider dengesizliği vergiler ile vergi dışı öz gelir kaynakları yerine, merkezi yönetim tarafından yapılan transferler vasıtasıyla giderilmeye çalışılmıştır. Transferlerin yetersiz kaldığı durumlarda ise genellikle borçlanma yoluyla harcamaların finanse edilmesi seçeneği kullanılmıştır. Çağdaş yerel yönetim anlayışı gereği yerel yönetim harcamaları öz gelirlerle ve özellikle öz gelirler içerisinde yer alan vergilerle finanse edilmelidir. Çünkü vergiler öz gelirler içerisindeki en düzenli, sağlıklı, sürdürülebilir ve istikrarlı finansman araçları olarak kabul edilmektedir. Söz konusu nedenlerle mali özerkliği ve yerelleşmeyi ilke edinen reformlar yapılarak, vergiler ve diğer öz gelirler devamlı olarak artırılmaya çalışılmaktadır. Türkiye’de nüfus potansiyeli, gelir ve harcama düzeyi nedeniyle en önemli yerel yönetim birimi belediyelerdir. Ancak belediyelerin üstlendikleri görev ve sorumluluklar kapsamında yaptıkları harcamalar ile öz gelirleri ve özellikle vergi gelirleri arasında önemli bir tutarsızlık bulunmaktadır. İlgili tutarsızlık belediyeleri genel bütçe vergi gelirleri tahsilatından aktarılan paylara aşırı bağımlı hale getirmektedir. Ayrıca vergilendirme yetkisine sahip olmayan, yeni gelir kaynakları oluşturamayan ve mevcut kaynakları etkin kullanamayan Türk belediyeleri, etkin ve verimli hizmet birimleri çizgisinden uzaklaşmakta ve mali özerklik sonucu elde edilebilecek olası faydalardan mahrum kalmaktadır. Anlatılanlar kapsamında belediyelerin söz konusu sorunlarının çözülmesi ve içerisine düştüğü mali tutarsızlıktan kurtulması amacıyla, uzun yıllardır üye olunmaya çalışılan Avrupa Birliği’nin örneklem olarak incelenmesine karar verilmiştir. İnceleme sonucunda ilgili ülkelerde yerel düzeyde uygulanan farklı vergi türleri ve vergileme sistemleri ele alınarak, Türkiye’deki belediyelerin gelir sorununu çözme yolunda vergi gelirlerini artırma odaklı alternatif çözüm önerileri sunulmaya çalışılmıştır. Nihai amaç, Türkiye’deki belediyeleri görevleriyle orantılı gelir kaynaklarına sahip kılma sürecinde, öz gelirler içerisindeki vergi gelirlerinin artışını esas alan yapısal bir dönüşüm sağlamaktır.
- Published
- 2018
180. Türkiye'de kamu finansmanında İslami finans alternatifi: Sukuk
- Author
-
Ela, Mehmet, Ulusoy, Ahmet, and Maliye Anabilim Dalı
- Subjects
Maliye ,Sukuk ,Financing ,Public finance ,Islamic finance techniques ,Finance - Abstract
İslami finans piyasası son yıllarda önemli bir gelişim hızı göstermiştir. İslami finansın bu gelişim hızını yakalamasında son dönemlerin ilgi çeken enstrümanı olan sukukun payı oldukça fazladır. Nitekim sukuk, 2001 yılından itibaren tüm dünyada önemli bir atılım göstermiştir. Öyle ki sukuk 2014 yılında 120 milyar doları aşan ihraç tutarlarına ulaşmıştır.Sukukun son yıllarda hızla büyümesinin ardında hiç şüphesiz devlet sukuklarının payı oldukça fazladır. Nitekim, özellikle 2009 yılının ardından sukuk piyasasına devlet sukukları hakim olmaya başlamıştır. Global olarak artan devlet sukuku ihraçlarına paralel olarak Türkiye, devlet sukuku ihracına 2012 yılında başlamış ve 2016 yılında yaklaşık 9 milyar dolarlık sukuk ihracı ile dünya piyasasında öne çıkmıştır. Devlet sukukları, kamu borç yönetimi açısından devletlere birçok avantajlar sağlamaktadır. Ancak devlet sukuklarının kamu borç yönetiminde kullanılabilmesi için daha düşük maliyetli olması gerekmektedir. Sukuk ihraç maliyetlerinde ve getirilerinde yaşanacak bir azalma ise ancak sukuk problemlerinin çözümü ile gerçekleşebilecektir.Vatikan'ın İslami finansa kulak verin çağrısından ve Birleşik Krallık'ın sukuk merkezi olmak için çabasından esinlenerek Türkiye'de devlet sukukunun alternatif bir fon olarak sağlayacağı faydalara ve Türkiye'nin bu yönde ele alabileceği önlemlere değinen bu çalışmanın amacı Türkiye'ye devlet sukukunun alternatif bir fon kaynağı olarak sağlayacağı avantajlar ve Türkiye'nin atması gereken adımları incelemektir. The Islamic finance market has shown a significant pace of development in recent years. The contribution of sukuk, which is an interesting instrument of recent periods, in catching the pace of development of Islamic finance, is quite high. As a matter of fact, sukuk has made an important breakthrough all over the world since 2001. So much so that in 2014, sukuk reached issuance amounts exceeding 120 billion dollars.There is no doubt that the underlying cause of this rapid sukuk growth is sovereign sukuk issuances. İndeed, sovereign sukuks dominated sukuk market especially after 2009. In parallel with the increase in the sovereign sukuk issuances, Turkey started sukuk issuances in 2012 and issued sovereign sukuk amounted 9 billion dollar in 2016. Sovereign sukuks provide many advantages to the governments in terms of public debt management. However, sovereign sukuks need to be low-cost to be used in public debt management. A reduction in the sukuk yields and issuance costs can only be achieved by solving the sukuk problems.The purpose of this research, which is inspired by the call of Vatican to pay attention to Islamic finance and effort of United Kingdom to be a sukuk center, is examining advantages of sukuk as an alternative fund source and the steps must be taken by Turkey. 231
- Published
- 2018
181. Kamu borç yönetimin para ve maliye politikaları ile koordinasyonu: Türkiye örneği
- Author
-
Kara, Dilek, Ulusoy, Ahmet, and Maliye Anabilim Dalı
- Subjects
Maliye ,Turkish economy ,Economics ,Fiscal policies ,Debt management ,Monetary policies ,Management ,İşletme ,Coordination ,Public debts ,External debt management ,Ekonomi ,Finance ,Business Administration - Abstract
1929 Büyük Buhranı ile uygulanmaya başlayan Keynesyen politikalar, kriz döneminde başarılı sonuçlar vermesine karşın, kriz sonrası izlenen savurgan politikalar neticesinde bütçe açıklarına ve dolayısıyla kamu borç stoku artışına sebep olmuştur. Maliye politikasının artan borç stokunun ekonomi üzerindeki etkilerini yönetmede yetersiz kalması, önceleri maliye politikasının bir aracı olarak görülen kamu borç yönetiminin, bağımsız bir politika olarak yürütülmesi yönünde görüş ayrılıklarına sebep olmuştur. Günümüzde kamu borcunun sürdürülebilirliği ve etkin bir kamu borç yönetimi politikası ile ekonomik istikrar arasında önemli bir ilişki olduğu kabul edilmektedir. Bu sebeple kamu borç yönetiminin bağımsız bir politika olarak kabul edilmesi ve makroekonomik çerçeve içerisinde para ve maliye politikaları ile uyumunun sağlanması büyük önem arz etmektedir.Bu çalışma bağımsız bir politika olarak görülen kamu borç yönetiminin para ve maliye politikası ile koordinasyonu üzerine yapılan çalışmaların azlığını dikkate alarak kamu borç yönetiminin para ve maliye politikası ile koordinasyonunu, Türkiye'de bu doğrultuda yapılan çalışmaları ve bu çalışmaların olumlu ve olumsuz yönlerini analiz etmeyi amaçlamıştır. Bu doğrultuda kamu borç yönetimi, kamu borç yönetiminin para ve maliye politikaları ile koordinasyonu, bu koordinasyonun önemi, koordinasyon eksikliğinden kaynaklanan sorunlar ve Türkiye'de politikalar arası koordinasyon sağlanması için doğrudan ya da dolaylı şekilde yapılan düzenlemeler ve gelişmeler incelenmiştir.Anahtar Kelimeler: Kamu Borç Yönetimi, Maliye Politikası, Para Politikası,Politikalar Arası Koordinasyon. Keynesian policies, implementing with the Great Depression of 1929, caused successful outcomes in the crisis period, but by the post-crisis resulted in extravagant policies followed increase in budget deficits and hence public debt stock. The fiscal policy, because of the increased debt stock of the economy is inadequate to manage economic influences, has led to disagreements that public debt management, which was previously seen as an instrument of fiscal policy should be carried out as an independent policy. It is assumed that there is an important relationship between public debt sustainability and effective debt management policy with economic stability. For this reason, acceptance that public debt management policies is a independent policy, coordination with the other economic policies and setting the macroeconomic framework are crucial.The aim of this study is to ensure coordination with the monetary and fiscal policy of public debt management, which is seen as a independent policy, and to analyze the positive and negative aspects of the regulations made for coordination with the monetary and fiscal policy of public debt management in Turkey. In this direction, public debt management, coordination of public debt management with monetary and fiscal policy, the importance of this coordination, the problems arising from lack of coordination and the coordination between policies in Turkey have been examined.Keywords: Public Debt Management, Fiscal Policy, Monetary Policy,Coordination Between Policies 94
- Published
- 2017
182. Yenilenebilir enerji kaynakları açısından vergisel teşvikler: Türkiye değerlendirmesi
- Author
-
Bayraktar Daştan, Ceyda, Ulusoy, Ahmet, and Maliye Anabilim Dalı
- Subjects
Maliye ,Renewable energy ,Energy resources ,Energy ,İşletme ,Tax incentives ,Incentives ,Renewable energy resources ,Finance ,Business Administration - Abstract
Geleneksel fosil enerji kaynaklarına yönelik yakın bir gelecekte tükenme öngörüsü ve sözkonusu enerji kaynaklarının çevresel olumsuz etkileri, ülkelerin yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmelerini beraberinde getirmiştir. Bu yöneliş, yenilenebilir enerji kaynaklarının daha temiz, doğal ve süreklilik arz etmesi yanında ekonomik büyüme ve gelişme için potansiyel bir araç olarak ortaya çıkması ile de ilgilidir. Gelecek nesiller için yaşanabilecek bir dünyanın bırakılması ve ilaveten ihtiyaç duyacakları enerji kaynaklarının şimdiden sağlanabilmesi kapsamında yenilenebilir enerji bir alternatif olmaktan çok bir zorunluluk halini almaktadır. Sözkonusu zorunluluk, artan enerji talebinin karşılanabilmesi, enerjide dışa bağımlılığın azaltılması ve çevre dostu üretime geçiş açısından Türkiye için de geçerlidir. Türkiye'nin yenilenebilir enerji kaynakları potansiyelinin gerekli düzenlemelerle harekete geçirilmesi ve bu doğrultuda politikalar oluşturularak yatırımların bir an evvel hayata geçirilmesi gerek ekonomik, gerekse sosyal, siyasal, çevresel ve diğer faktörler açısından önemli katkılar meydana getirecektir. Bu kapsamda vergisel teşvikler ve diğer mali araçlara dayalı destekler önemli rol oynamaktadır. Yukarıdaki esaslarla ele alınan bu tez çalışmasının amacı, yenilenebilir enerji kaynakları vergisel teşviklerinin Türkiye açısından değerlendirilmesidir. Sözkonusu amaçla çalışma üç bölümde ele alınmıştır. Birinci bölümde, yenilenebilir enerji ve vergisel teşviklerle ilgili genel açıklamalar yapılmış, ikinci bölümde, dünyada yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelik teşvik türleri ve mali destek araçları seçilmiş ülkeler olan Almanya, ABD, Çin, Japonya, İngiltere, Hindistan, Norveç ve AB (genel) örnekleri eşliğinde çalışılmıştır. Üçüncü bölümde ise Türkiye'de yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelik vergisel teşviklerin değerlendirilmesi ekonomik, sosyal, çevresel ve Türkiye'nin 2023 hedefleri ışığında ele alınmıştır. Sonuç ve öneriler kısmında genel bir değerlendirme eşliğinde konuyla ilgili öneriler yapılarak çalışma tamamlanmıştır. Anahtar Kelimeler: Yenilenebilir Enerji Kaynakları, Vergi Teşvikleri ve Türkiye In the near future for the traditional fossil energy sources, the depletion prediction and the environmental adverse effects of such energy sources have brought the countries to trend to renewable energy sources. This trend is also related to the emergence of renewable energy sources as a cleaner, natural and sustainable source as potential for growth and development. Renewable energy has become a necessity as an alternative to the release of a world that can live for future generations, and in addition to the need for additional energy resources that they will need. This requirement is valid in Turkey in terms of meeting the rising energy demand, reducing energy dependency and environmentally friendly production. Turkey's renewable energy resources will be actively mobilized with the necessary regulations and policies will be created in this direction and investments will soon be vital and will make important contributions in terms of economic, social, political, environmental and other factors. In this context, support based on tax incentives and other financial instruments play an important role.Dealt with the above principles, the aim of this study, is to evaluate the tax incentives of renewable energy sources in terms of Turkey. For this purpose, the study has been dealt with in three chapters. In the first part, general explanations about renewable energy and tax incentives has been made. In the second part, incentive types and financial support instruments for renewable energy resources has been studied in the world with selected countries such as Germany, USA, China, Japan, UK, India, Norway and EU. In the third chapter, the evaluation of tax incentives for renewable energy sources in Turkey is discussed in the light of economic, social, environmental and Turkey's 2023 targets. The study was completed with the conclusion and suggestions part.Keywords: Renewable Energy Sources, Tax Incentives and Turkey 171
- Published
- 2017
183. Mali disiplini sağlamada faiz dışı denge ve ekonomik etkileri: Türkiye örneği
- Author
-
Şahingöz, Burak, Ulusoy, Ahmet, and Maliye Anabilim Dalı
- Subjects
Maliye ,Causality test ,Financial dicipline ,Economic effect ,Unemployment ,Primary balance ,Inflation ,Finance - Abstract
1980'li yıllarda ülkelerin mali dengelerinde meydana gelen olumsuz gelişmelerin şiddetlenmesiyle birlikte mali disiplini sağlama çabaları önemli bir ekonomik hedef haline gelmiştir. Mali disiplinin sağlanmasında ise faiz dışı denge verilecek bir fazla ya da bir iyileşme önemli bir maliye politikası aracı olarak kullanılmıştır. Nitekim Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu ilişkili oldukları ülkelere 1990'lı yıllardan sonra mali dengelerde olumlu gelişme kaydetmek için faiz dışı fazla verme önerilerinde bulunmuşlardır. Türkiye'de de uygulanan bu politikaların sadece mali dengelerde değil makroekonomik göstergelerde de önemli etkilere neden olduğu düşünülmektedir.Bu çalışmada mali disiplini sağlamada kullanılan faiz dışı denge politikalarının makroekonomik değişkenler üzerindeki etkisini analiz etmek ve ayrıca günümüzde önemli bir araç haline gelen faiz dışı dengenin kavramsal ve teorik çerçevesine katkıda bulunmak amaçlanmıştır. 1980-2015 dönemi yıllık verileri kullanılarak faiz dışı denge ile ekonomik büyüme, işsizlik ve enflasyon arasındaki ilişki analiz edilmiştir. Değişkenler üzerindeki uzun dönem ilişkiyi analiz etmek için ARDL sınır testi yaklaşımı kullanılmıştır. Elde edilen sonuçlara göre uzun dönemde faiz dışı dengenin ekonomik büyüme ve enflasyona etkisi bulunamamış, fakat faiz dışı dengede meydana gelen fazlanın işsizliğin artmasında etkili olduğu analiz edilmiştir. Nedensellik ilişkisini analiz etmek için yapılan Toda-Yamamoto testinde ise, faiz dışı dengeden enflasyona ve işsizliğe tek yönlü nedensellik ilişkisi olduğu tespit edilirken ekonomik büyüme ile arasında herhangi bir nedensellik ilişkisi bulunamamıştır.Anahtar Kelimeler: Mali Disiplin, Faiz Dışı Denge, Ekonomik Büyüme, İşsizlik, Enflasyon Following the escalation of adverse events, which occurred in the fiscal balances of countries in the 1980s, the efforts to ensure a fiscal discipline have become an important economic target. Primary balance has been used as an important policy tool in ensuring fiscal discipline. Indeed, after the 1990s, the World Bank and International Monetary Fund give an advice to countries, which are assosiated with them to make a positive development on the fiscal balance. These policies implemented in Turkey have not only impacted on fiscal balances indicators but also on macroeconomic indicators.In this study, it is aimed to analyse the effects of primary balance that used in ensuring a fiscal discipline on macroeconomic variables. Moreover, it is intended to countribute to the conceptual and theoretical framework of primary balance. The relationship between primary balance and economic growth, unemployment and inflation are analysed by using annual data fort he 1980-2015 period. The ARDL bounds testing approach is used to analyse the long-term relationship among variables. According to the analysis, it is found that in the long term there is no effect of primary balance on economic growth and inflation. However, the surplus of primary balance have an impact on increaing unemployment. The results of Toda-Yamamoto Casulity Test indicate that there are unidirectional casuality from primary balance to inflation and unemployment. Nevertheless, no casuality relationship can be found between primary balance and economic growth.Key Words: Fiscal Discipline, Primary Balance, Economic Growth, Unemployment, Inflation 128
- Published
- 2016
184. Tükiye'de menkul sermaye iratlarının vergilendirilmesi ve bazı OECD ülkeleri ile karşılaştırılması
- Author
-
Baykan, Oğuz Gökhan, Ulusoy, Ahmet, and Maliye Anabilim Dalı
- Subjects
Maliye ,Taxation ,Securities ,Taxes ,OECD countries ,Finance - Abstract
Bu çalışmada menkul kıymetlerin tarihi, tanımı, çeşitleri ve ekonomi açısından önemi belirtilmiş olup, Türkiye ve seçilmiş bazı OECD ülkelerinde menkul sermaye iratları üzerinde uygulanmakta olan vergi rejimleri incelenmiştir. Konu ile ilgili olarak sermaye piyasası mevzuatı, vergi mevzuatı, tebliğler temel kaynakları oluşturmuştur. Aynı zamanda yayınlanmış süreli yayınlar ve kitaplar ile uluslar arası yayınlardan da yararlanılmıştır. Globalleşen dünyada sermayenin mobilitesinin artması sonucu, sermayenin yatırım kararını belirleyen en önemli faktörlerden biri vergi rejimleridir. Bu bağlamda OECD örnekleri göz önüne alınarak vergi mevzuatlarının anlaşılır, kısa olması ve vergi oranlarının yatırım kararlarına etki etmeyecek seviyede tutulması gerekliliği ortaya konulmuştur. Aynı zamanda Türkiye'de uygulanan menkul kıymet iratları üzerindeki vergi anlayışına ilişkin önerilerde bulunulmuştur. This paper starts with defining securities in their entirety and explaining their place in the economic system within a historical context. It later expands on the different taxation systems implemented on security gains by selected OECD countries including Turkey. These different taxation systems are focused on due to the increasing role they assume in relation to the capital movements, especially as the world economies integrate more and more firmly. Based on those evaluations it is concluded that; as countries establish their taxation systems they should try to clarify and simplify their taxation legislation and try to minimize the tax rates as much as possible in order to attract capital into their economies. Furthermore, some suggestions are made on the taxation of security gains in Turkey. The research is mainly based on the capital market legislation, taxation legislation and notifications. Moreover, books and published scholarly articles of different country origins are referred to. 126
- Published
- 2016
185. Eğitim ve sağlık harcamalarının gelir dağılımı üzerine etkisi
- Author
-
Akbulut, Eyüp, Ulusoy, Ahmet, and Maliye Anabilim Dalı
- Subjects
Maliye ,Turkish economy ,Education expenditures ,Health expenditures ,Income distribution ,Human capital ,Indexes of Theil and Gini 2 ,OECD countries ,Income distribution policies ,Finance ,Education - Abstract
Bu çalışmada tüm dünyanın temel sorunlarından biri olan gelir eşitsizliğinin daha adil bir duruma getirilmesinde eğitim ve sağlık harcamalarının etkisi incelenmektedir. Çalışmada örnek ülke olarak Türkiye ele alınmıştır. Buna göre, eğitim durumu arttıkça elde edilen gelirin arttığı ve yoksul kesimde yer alan bireylerin ya da hanehalkının eğitim seviyesi ile doğru orantılı olarak bir üst gelir dilimine çıkılabileceği savunulmaktadır. Yapılan ampirik analizde yükseköğretime yapılan harcamaların gelir dağılımını bozucu etkisi olduğu bulunmuştur. Bunun başlıca nedeni olarak yükseköğretim kurumlarından faydalanan kesimin eğitime daha fazla bütçe ayırabilen yüksek gelirli kesimin olmasından kaynaklandığı düşünülmektedir. Bunun yanında kamu tarafından sağlanan sağlık hizmetleri neticesinde yoksul kesimin sağlıkla ilgili yaptığı cepten harcamalarının azaldığı grafiksel olarak gösterilmektedir. Cepten yapılan sağlık harcamalarındaki azalış sonucu hanehalkının refah düzeyinin artabileceği belirtilmektedir. Ampirik analiz sonucunda kamu tarafından yapılan sağlık harcamalarının gelir dağılımı eşitsizliğini azaltıcı etkisi bulunmuştur. Çalışmada ayrıca Türkiye ile OECD ülkeleri Gini katsayısı, eğitim ve sağlık harcamaları açısından karşılaştırılmıştır.Anahtar Kelimeler: Gelir Dağılımı, Gini Katsayısı, BeĢeri Sermaye Harcamaları In this study, the impact of education and health costs to bring the income inequality which is one of the main problems of the whole world to a more equitable way has been analyzed. Turkey is considered as a model country in this study. Accordingly, the higher education level is, the more obtained income is and the individuals or households who take part in poor community can rise up a higher bracket in direct proportion to education level. In empirical analysis during this study, it has been explored that the costs carried out in higher education has a destructive effect on income distribution. The main reason of this result is that the segment benefited from higher education institutions is in the high-income category who can allocate more budget to these institutions. Besides, in this study, out-of pocket costs about health which have been done by poor community as a result of medical services have been submitted graphically. It has been indicated that wealth level of households can increase as a result of decreasing the out-of pocket costs in health sector. In consequence of empirical analysis, it has been found that health costs which have been made by public have a reducing effect on income inequality. Furthermore, GINI coefficient of Turkey and OECD (Organisation for Economic Co-operation and Development) countries have been compared in terms of education and health costs.Key words: Distribution of Income, GINI, Human Capital Expenditures 116
- Published
- 2015
186. Özelleştirme ve ÇAYKUR
- Author
-
Yilmaz, Hikmet, Ulusoy, Ahmet, and Maliye Anabilim Dalı
- Subjects
Maliye ,İşletme ,ÇAYKUR ,Privatization ,Finance ,Business Administration - Abstract
Neo-Klasik iktisat görüşünün kabul gördüğü 1970'li yılların sonuna doğru devletin ekonomideki rolünü azaltmak amacıyla özelleştirme politikalarına başvurulmaya başlanmıştır. İngiltere'den başlayan bu akım daha sonra Avrupa, Amerika ve gelişmekte olan ülkelere hızla yayılmıştır.24 Ocak 1980 tarihinde alınan liberal kararlar sonucu Türkiye'de de özelleştirme uygulamalarına başlanmıştır. Ancak 2003 yılına gelinceye dek ciddi anlamda bir özelleştirme yapılamadığı göz önüne çıkmaktadır. 2003 yılında ivme kazanan özelleştirme programları, buna paralel olarak özelleştirme gelirlerinde de önemli ölçüde artış sağlamıştır.Bu çalışmanın son bölümünde çay sektöründe iktisadi devlet teşekkülü olarak faaliyetlerini sürdüren Çaykur'un özelleştirilmesi meselesi tartışılmış ve olası bir özelleştirilme durumunda ortaya çıkabilecek sonuçlardan ve özelleştirmede kullanılabilecek yöntemlerden bahsedilmiştir.Sonuç olarak Çaykur'un lider firma durumunda bulunduğu çay sektöründe tam bir özelleştirme politikası uygulanması durumunda sektörde tam rekabetçi bir yapı olmadığından sosyal kayıplar oluşacağı, sektörde düzenleyici ve denetleyici bir kuruma ihtiyaç olduğu ve özelleştirilmesi durumunda kullanılabilecek en etkili yöntemin kamu – özel sektör ortaklığı modeli olacağı verilerine ulaşılmıştır.Anahtar Kelimeler: Özelleştirme, Çaykur, Kamu – Özel Sektör Ortaklığı. The acceptance of neo-classical economics views the privatization policy to reduce the role of the state in the economy towards the end of the 1970s began to be applied. Starting later this current England Europe, spread rapidly to the United States and developing countries.On January 24, 1980 received a liberal decisions have been started as a result of privatization practices in Turkey. However, until the 2003 it stands out when it comes to considering a privatization can not be done seriously. In 2003, accelerated privatization program have led to a significant increase in privatization revenues in parallel.In this study, the last part of the privatization of state-owned Çaykur tea industry continues its activities as entities discussed the issue and has discussed the possible methods that can be used in the event of a privatization and results of privatization that may arise.As a result Çaykur leading company in case found that the tea industry in case of full implementation of the privatization policy that sector have a fully competitive structure of social losses will occur in the sector regulatory and supervisory as an institution needs and the most effective method of government that can be used in case of privatization - private partnership model would give It was reached.Keywords: Privatization, Caykur, Public - Private Partnership. 105
- Published
- 2015
187. Yenilikçilik: Taksonomi bazlı bir analiz ve veri zarflama analizi
- Author
-
Sevinç, Mete, Ulusoy, Ahmet Gündüz, and Endüstri Mühendisliği Anabilim Dalı
- Subjects
T055.4-60.8 Industrial engineering. Management engineering ,Endüstri ve Endüstri Mühendisliği ,Industrial and Industrial Engineering - Abstract
Bu bildiride daha önce gerçekleştirilmiş olan bir saha çalışmasından elde edilen veriler kullanılarak imalat firmaları düzeyinde yenilikçilik yetenekleri ile yeniliği belirleyen faktörler arasındaki ilişkiyi modellemek ve analiz etmektir. Daha önce gerçekleştirilmiş olan saha çalışmasında Kuzey Marmara aksı olarak nitelendirdiğimiz ve İstanbul, Kocaeli, Kırklareli, Sakarya ve Tekirdağ'ı içeren bölgede 184 imalat firmasının verileri toplanmıştır. Bu veriler kullanılarak yapılan analizler sonucunda yeniliği belirleyen faktörler belirlenmiştir. Daha önceki bu çalışmaların devamı olarak gerçekleştirdiğimiz bu araştırmada firmaların yenilikçilik yetenekleri açısından kümelenmesi yapılmış ve firmalar 4 ana grupta kümelendirilmiştir. Yenilikçilik yeteneklerinin bileşenleri olarak adımsal ürün yeniliği, radikal ürün yeniliği, süreç yeniliği, pazarlama yeniliği, örgütsel yenilik alınmıştır. Elde edilen firma kümeleri; Lider Yenilikçiler, Takipçiler, Buluşçular, Artçılar olarak nitelendirilmişlerdir. Bu şekilde, örneklemdeki firmalar için yenilikçilik yeteneğinden hareketle bir taksonomi elde edilmiştir. Lider Yenilikçiler yenilikçilik bileşenlerinin tümünde diğerlerinden üstündür. Takipçiler, radikal ürün yeniliği dışında Buluşçular ve Artçılardan daha iyi durumdadır. Buluşçular radikal ürün yeniliğinde Takipçilerden üstün olmakla birlikte diğer yenilikçilik bileşenlerinde sadece Artçılara üstün gelmektedir. Artçılar ise yenilikçilik bileşenlerinin tümünde diğerlerininardından gelmektedir. Bu kümeler kendi aralarında entelektüel sermaye, örgüt kültürü, yeniliğin önündeki engeller, firma dışındaki yeniliklerin izlenmesi ve işbirlikleri bazında değerlendirilmiştir. Firma kümeleri arasındayeniliği belirleyen faktörlerin alt bileşenleri çerçevesinde olası farklılaşmalar ANOVA ve Kruskal Wallis uygulanarak ortaya koyulmaktadır. Analiz sonuçları veri zarflama analizi ile de incelenmiştir ve görselleştirme teknikleri kullanılarak sunulmaktadır. Innovation is an important competitiveness determinant and is studied extensively byboth the academicians and the practitioners particularly in the last decades. Dichotomous(e.g., High vs. Low) research is widely available in innovation literature in terms of analyzingthe innovative capabilities and the defined determinants of innovativeness. Our approach inthis thesis extends the literature by providing a conceptual taxonomy for the capabilities anddeterminants of innovativeness. The results demonstrate that the investigation on differencesamong groupings of firms yields statistical significance and actionable insights.The main objective of this study is to model and analyse the innovative capabilitiesand determinants of innovativeness for a firm through conducting statistical analysis andimplementing information visualization on a dataset comprising the results of an innovationsurvey of 184 Turkish manufacturing companies. Innovative capabilities of firms are amongthe leading factors defining their competitiveness, thus it is of extreme importance to defineand analyze these skills and conclude with insights related to the enterprise and the industry.For this purpose, clustering analysis, statistical testing and Data Envelopment Analysis areperformed and the resulting visualizations are provided. Four clusters are formed as a result ofthe cluster analysis, and these are labeled as the Leading innovators, Followers, Inventors andLaggers respectively. These clusters are statistically investigated under the components ofintellectual capital, organizational structure, organizational culture, barriers to innovation,monitoring and collaborations. DEA analysis provide benchmarking results throughefficiency scores. The end results obtained from the analyses are commented upon. 137
- Published
- 2014
188. Çok amaçlı kaynak kısıtlı çoklu proje çizelgelemede genetik algoritmanın kullanımı
- Author
-
Küçüksayacıgil, Fikri, Ulusoy, Ahmet Gündüz, and Endüstri Mühendisliği Anabilim Dalı
- Subjects
T055.4-60.8 Industrial engineering. Management engineering ,Endüstri ve Endüstri Mühendisliği ,Industrial and Industrial Engineering - Abstract
Kaynak kısıtlı proje çizelgeleme problemi, araştırmacılar tarafından, yenilenebilir ve yenilenemez kaynaklar da göz önüne alınarak çokca çalışılmıştır. Çözüm yöntemleri olarak, birçok kesin ve bulgusal yöntem önerilmiştir. İlgili problemin teknik yazında, çok modlu kaynak kısıtlı proje çizelgeleme problemi, çok amaçlı kaynak kısıtlı projeçizelgeleme problem ve kaynak kısıtlı çoklu proje çizelgeleme problem gibi uzantıları çalışılmıştır. Bu çalışmada, çok amaçlı kaynak kısıtlı çoklu proje çizelgeleme problem üzerinde durulmuştur. Çözüm yöntemi olarak, teknik yazinda Bastırılmamış Sınıflandırmalı Genetik Algoritma II (NSGA-II) olarak bilinen algoritma tercih edilmiştir. Çeşitli çaprazlama yöntemleri ve ebeveyn seçim yöntemleri kullanılarak, genetik algoritma parametrelerinin hassas ayarları ayrıntılı bir şekilde yapılmıştır. Bu deneyde, teknik yazinda Yanıt Yüzeyi Yöntemi olarak bilinen istatistiksel bir yaklaşım kullanılmıştır. Çözüm kalitesini geliştirmek için, geriye-ileriye (forward-backward) yöntemi hem işlem sonrası aşamada, hem de algoritma devam ederken yeni nüfus üretilmesinde kullanılmıştır. Ek olarak, çeşitli ıraksama yöntemleri önerilmiştir ve bunlardan entropi temelli olanı ayrıntılı bir şekilde calışılmıştır. Algoritmanin performansı ve çözüm süreleri kaydedilmiştir. Bu çalışmada ayrıca, yeni bir çoklu proje sınama dataları üretme yöntemi önerilmiş, sınama dataları üretilmiş ve bunlar ile algoritmanin performansı sınanmıştır. Sonuçlar, geriye-ileriye yönteminin çözüm kalitesini artırmada etkili olduğunu göstermiştir. Resource Constrained Project Scheduling Problem (RCPSP) has been studied extensively by researchers by considering limited renewable and non-renewable resources. Several exact and heuristic methods have been proposed. Some important extensions of RCPSP such as multi-mode RCPSP, multi-objective RCPSP and multi-project RCPSP have also been focused. In this study, we consider multi-project and multi-objective resource constrained project scheduling problem. As a solution method, non-dominated sorting genetic algorithm is adopted. By experimenting with different crossover and parent selection mechanisms, a detailed fine-tuning process is conducted, in which response surface optimization method is employed. In order to improve the solution quality, backward-forward pass procedure is proposed as both post-processing as well as for new population generation. Additionally, different divergence applications are proposed and one of them, which is based on entropy measure is studied in depth. The performance of the algorithm and CPU times are reported. In addition, a new method for generating multi-project test instances is proposed and the performance of the algorithm is evaluated through test instances generated through this method of data generation. The results show that backward-forward pass procedure is successful to improve the solution quality. 169
- Published
- 2014
189. Türkiye'de kamu harcamaları enflasyon ilişkisinin analizi (1990-2012)
- Author
-
Yiğit, Necdet, Ulusoy, Ahmet, and Maliye Anabilim Dalı
- Subjects
Maliye ,Turkish economy ,Public expenditures ,Economics ,Time series analysis ,Ekonomi ,Inflation ,Finance - Abstract
Toplumda, bir arada yaşama arzusunda olan insanların birtakım ihtiyaçları ortaya çıkmış ve zamanla toplumun gelişmesi bu ihtiyaçları önemli boyutlara ulaştırmıştır. İhtiyaçların yerine getirilebilmesi açısından gerekli mal ve hizmetlerin sağlanması da önemli miktarda harcama yapılmasını zorunlu hale getirmiştir. Bu ihtiyaç doğrultusunda devletin yapmış olduğu harcamalar da zaman içinde artmıştır. Artan kamu harcamaları, yeteri kadar kamu geliriyle karşılanamadığında ise bütçe açıkları ve borç stoku artmakta ve faiz oranları üzerinde yukarı yönlü bir baskı oluşturmaktadır. Artan faiz oranları ise hem üretim maliyetlerini olumsuz yönde etkilemekte, hem de maliyet enflasyonuna yol açabilmektedir.Bu çalışmanın amacı, Türkiye ekonomisindeki kamu harcamaları ile enflasyon arasındaki ilişkinin analiz edilmesidir. Söz konusu ilişkinin belirlenmesinde 1990-2012 dönemine ait yıllık veriler, zaman serisi analizi yöntemine tabi tutulmuştur. Çalışmanın orijinalliği; kamu harcamaları ile enflasyon arasındaki güncel verilerin kullanılmasıdır. Çalışmada kullanılan modellerde; tek değişkenli ve çok değişkenli zaman serisi analizleri kullanılmıştır. Tek değişkenli analizlerde; toplam kamu harcamaları ve transfer harcamaları enflasyon oranı üzerinde pozitif yönlü ve istatistiksel olarak anlamlı bir sonuç vermiştir. Çok değişkenli analizde ise; cari, yatırım ve transfer harcamaları değişkenleri enflasyon oranı üzerinde pozitif yönlü ve istatistiksel olarak anlamlı bir sonuca ulaşılmıştır. Anahtar Kelimeler: Kamu Harcamaları, Enflasyon, Zaman Serisi Analizi. In society, as a consequence of humans? will to live together, a number of needs emerged and the development of the society has enhanced these needs to a great extent. Answering these needs by supplying goods and services resulted in a great amount of unavoidable expenditure. Thus, in parallel to the needs, the state expenditure has increased over time. Increasing expenditure, when cannot be financed with enough state income, increases budget deficit and debt stock, and adds pressure for higher interest rates. Following, increasing interest rates negatively affect production costs and may cause cost-push inflation.The aim of this study is to analyse the relationship between state expenditure and inflation. In determining this relationship the annual data of the years 1990-2012 is subjected to time series analysis. The study differentiates from other literature in terms of its current. It uses current data set between 1990-2012. This thesis includes two different model; univariate regresion analysis and multivariate regression analysis. Consequently, the empirical results in univariate regression analysis indicate inflation rates are positively and significantly correlated with total state expenditure and state transfer expenditures in Turkey. The empirical results in multivariate regression analysis indicate inflation rates are positively and significantly correlated with recurring and transfer expenditures in Turkey. However, they are positively and insignificantly correlated with investment expenditures.Key Words: Public Expenditures, Inflation, Time Series Analysis. 137
- Published
- 2013
190. Türkiye'deki e-belediye uygulamalarının etkileri: Trabzon örneği
- Author
-
Çobanoğullari, Gökhan, Ulusoy, Ahmet, and Maliye Anabilim Dalı
- Subjects
Maliye ,Technology utilization ,Kamu Yönetimi ,Electronic municipality ,Public Administration ,Electronic government ,Local administrations ,Internet use ,Trabzon ,Information technology ,Finance ,Municipalities ,Municipal services - Abstract
Bu çalışmanın amacı Türkiye?deki ve Dünya?daki e-belediye uygulamaları üzerinden e-belediye algısını ortaya koymak ve Trabzon belediyesi örneğinde vatandaşların e-belediye?den algıladıkları ve bekledikleri hizmet kalite boyutunu ortaya çıkarmaktır. Ayrıca halkın yönetim süreçlerine daha geniş katılımını sağlamak için bilgi ve iletişim teknolojilerinden ne ölçüde faydalandığını yani e-belediyecilik hizmetlerini ne ölçüde kullandığını ortaya koymaktadır.Birinci bölümde ilk olarak, e-devlet kavramının gelişim süreci ve karşılaşılan sorunlar anlatılmıştır. Daha sonra ise e-devlet kavramının yerel boyutu olan e-belediye kavramının nasıl ortaya çıktığı, özellikleri ve faydalarından bahsedilmiştir.İkinci bölümde ise, e-belediye kavramının yasal çerçevesi ele alınmıştır. Daha sonrasında Türkiye?deki ve Dünya?daki e-belediye uygulamaları incelenmiş ve e-devlet ve e-belediye uygulamalarının etkinlik göstergeleri ortaya konulmuştur. Üçüncü bölümde ise, Trabzon belediyesinin e-belediye uygulamaları incelenmiş ve bunun sonucunda Trabzon belediyesinin tam olarak e-dönüşüm sürecini tamamlamadığı bulgusuna ulaşılmıştır. Daha sonrasında yapılan anket sonucunda elde edilen verilere göre Trabzon Belediyesinin e-belediye uygulamalarından yaklaşık % 10? luk bir kesimin faydalandığı ortaya çıkmıştır. Ayrıca faydalanmayan vatandaşların ise % 67?sinin e-belediye uygulamalarından haberdar olmadığı görülmüştür. E-belediye uygulamalarından faydalanan kişilerin ise cinsiyet, yaş, öğrenim durumu, gelir, meslek ve internet kullanım sıklıkları ile algılanan hizmet değerleri arasındaki farkın istatistiksel olarak anlamlı olmadığı ortaya çıkmıştır. Fakat alt ölçeklerde yaş, gelir ve internet kullanım sıklıklarında algılanan hizmet değerleri arasındaki farkın istatistiksel olarak anlamlı olduğu ortaya çıkmıştır.Anahtar Kelimeler: E-Belediye, E-Devlet, Yerel Yönetimler, Dünyada ve Türkiye?de E-Belediye Uygulamaları, Bilgi ve İletişim Teknolojisi The aim of this research is that put forward the application over e-municipality perception in Turkey and in the World and reveal citizen?s perception from municipality in Trabzon sample and waiting the extent of service quality. Besides it proves to ensure application wider than management process of public what extent to information and communication technology take advantage in other words what extent to using e-municipality servicesIn the first section firstly, the process of e-municipality concept progress and encountered issues are explained. Later the local extent of e-municipality concept that is to say how to appear e-municipality notion and its feature and advantage are mentioned.In the second section, the e-municipality of legal frame is handled. Later the application of e-municipality analyzed in Turkey and in the world and e-state and e-municipality applications efficiency indicator are revealed.In the third section, the applications of e-municipality are examined in Trabzon Municipality consequently Trabzon Municipality has reached to not complete evidence precisely e-transformation. According to datas, as a result of surveyed e-municipality application shows approximately 10 percent of advantage. Moreover, 67 percent citizens are seen to be unaware of e-municipality application. Utilizing citizens from e-municipality application has come up absurdly gender, revenue, education level and the frequency of net, the difference between perceived service values as statistical. However subscale, age, revenue and the frequency of net usage the diffrence between perceived service values has come up as statisticial. Key Words: E-Municipality, E-Goverment, Local Goverment, E-Municipality Applications InThe World andTurkey, Information and Communication Technology 161
- Published
- 2013
191. A three-phase approach for robust project scheduling: An application for R&D project scheduling
- Author
-
Çapa, Canan, Ulusoy, Ahmet Gündüz, and Endüstri Mühendisliği Anabilim Dalı
- Subjects
Endüstri ve Endüstri Mühendisliği ,Industrial and Industrial Engineering - Abstract
Projelerin yürütülmesi süresince, özellikle çoklu proje ortamında, proje planlarının ve bütçelerinin sapmasına, dolayısı ile de teslim tarihlerinin gecikmesine, kaynakların boş beklemesine, iç envanterin ve sistem oynaklığının artmasına sebep olan beklenmeyen durumlarla karşılaşılır. Bu tezde, Türkiye'de lider bir ev eşyası şirketinin Ar-Ge Merkezi'ndeki rastsal ve dinamik proje çizelgeleme ortamı kaynak kısıtlı çoklu proje çizelgeleme problemi olarak ele alınmış ve Ar-Ge projelerinin çizelgelenmesi için veri madenciliği ile proje çizelgeleme tekniklerini harmanlayan üç-aşamalı bir yaklaşım önerilmiştir. Proje aktiviteleri bölünebilir olup birbirleri arasında genel öncelik ilişkileri vardır. Birinci aşamada, projelerin kaynak kullanımlarındaki sapmalara göre sınıflandırılması ve aktivitelerin kaynak kullanım sapmalarının tahmini için modeller geliştirilmiştir. İkinci aşamada, iki-amaçlı genetik algoritma kullanan iki adet proje çizelgeleme yaklaşımı önerilmiştir. Önerilen iki-amaçlı genetik algoritmanın amaçları; genel proje tamamlanma süresini minimize etmek ve aktivitelerin olası gerçekleşme durumlarında başlangıç zamanlarından sapmalarının toplamını minimize etmektir. İkinci aşama birinci aşamanın çıktısını kullanarak baskın alternatif çözümler türetmektedir. Reaktif aşama olarak adlandırılan üçüncü aşama ise, proje planlarını etkileyen beklenmeyen bir durum olduğunda, proje ana çizelgelerini revize eder ve proje yöneticilerinin `eğer-ise analizleri` yapmalarına olanak sağlayarak gerçekleşebilecek riskler karşısında daha iyi önlem planları hazırlamalarına olanak sağlar. During project execution, especially in a multi-project environment unforeseen events arise that disrupt the project process resulting in deviations of project plans and budgets due to missed due dates and deadlines, resource idleness, higher work-in-process inventory and increased system nervousness. In this thesis, we consider the preemptive resource constrained multi-project scheduling problem with generalized precedence relations in a stochastic and dynamic environment and develop a three-phase model incorporating data mining and project scheduling techniques to schedule the R&D projects of a leading home appliances company in Turkey. In Phase I, models classifying the projects with respect to their resource usage deviation levels and an activity deviation assignment procedure are developed using data mining techniques. Phase II, proactive project scheduling phase, proposes two scheduling approaches using a bi-objective genetic algorithm (GA). The objectives of the bi-objective GA are the minimization of the overall completion time of projects and the minimization of the total sum of absolute deviations for starting times for possible realizations leading to solution robust baseline schedules. Phase II uses the output of the first phase to generate a set of non-dominated solutions. Phase III, called the reactive phase, revises the baseline schedule when a disruptive event occurs and enables the project managers to make ?what-if analysis? and thus to generate a set of contingency plans for better preparation. 224
- Published
- 2013
192. Türkiye'deki belediyelerin mali özerklik açısından incelenmesi
- Author
-
Tekelioğlu, Sinem, Ulusoy, Ahmet, and Maliye Anabilim Dalı
- Subjects
Fiscal autonomy ,Economics ,Local administrations ,Ekonomi ,Municipalities - Abstract
mali özerkliğe ilişkin kuramsal ve uygulamalı literatürü göz önüne alarak Türkiye'deki belediyelerin mali özerklik derecesini belirlemeyi ve değerlendirmeyi amaçlamaktadır. Mali özerkliğin ölçümüne ilişkin olarak önerilen bir dizi ölçütten yararlanılarak Türkiye'deki belediyelerin sahip olduğu mali özerklik derecesinin OECD ülkelerindekilere kıyasla oldukça düşük olduğu tespit edilmiştir. Buna karşın, mali özerkliğe ilişkin kamu maliyesi literatürü ise, mali özerkliğin gerekliliği yönünde oldukça güçlü kanıtlar sunmaktadır. Bu nedenle, Türkiye'deki belediyelerin mali özerklik derecesinin yükseltilmesini amaçlayan bazı önlemler alınması gerektiği sonucuna ulaşılmıştır. Çalışmada önerilen temel politika önlemlerinden bazıları; Şu şekilde özetlenebilir: i) Türkiye'de belediyelerin sahip olması gereken optimal mali özerklik derecesini Türkiye'nin sahip olduğu özel şartları da göz önüne alarak belirleme görevini üstlenecek nitelikli bir tartışma platformu oluşturulmalıdır. ii) Anayasanın belediyelerin mali özerkliğine engel olan maddeleri yumuşatılmalı veya tamamen kaldırılmalıdır. iii) Merkezi idare ile belediyeler arasındaki vergi paylaşım anlaşması gözden geçirilmelidir. iv) Karşı karşıya kaldıkları görev-gelir dengesizliğine son vermek maksadıyla belediyelere ilave mali kaynak yaratma imkânı verilmelidir. Son olarak; yukarıda önerilen düzenlemelerin, belediyelerin kurumsallaşmasını teşvik edecek ve teknik yeterliliklerini artıracak kapsamlı bir yerel yönetim reformu içerisinde ele alınmasının daha uygun olacağının da belirtilmesi gerekmektedir. Anahtar sözcükler: yerel özerklik; mali özerklik; yerel yönetimler. This thesis aims to determine and reveal the degree of fiscal autonomy of municipalities on Turkey by considering theoretical and empirical literature related to fiscal autonomy. By utilizing several criterions suggested to measure fiscal autonomy, it was determined that the degree of fiscal autonomy of Turkish municipalities is highly lower than those of OECD-member countries. In contrast, the literature on public finance presents strong arguments implying necessity of fiscal autonomy. Therefore, it was concluded that some measures should be taken to rise the degree of fiscal autonomy of Turkish municipalities. Some of political measures advised in the thesis can be summarized as follows: i) A qualified discussion platform to undertake the task of determining the optimal degree of fiscal autonomy that Turkish municipalities have to hold by considering the special conditions of Turkey should be constructed. ii) The constitution articles hindering fiscal autonomy of Turkish municipalities should be softened or abolished completely. iii) The tax sharing arrangement between government and municipalities should be revised. iv) Municipalities should be given a possibility to create additional financial sources to put an end to duty-income imbalance that Turkish municipalities face to. Finally, it should be stated that arrangements suggested above are handled in a detailed local administrative reform to encourage institutionalization of municipalities and to increase their technical competences would be more appropriate. Key words: local autonomy; fiscal autonomy; local administrations. 86
- Published
- 2010
193. Dış borçlanma ve finansal kriz ilişkisi bağlamında Türkiye'deki krizlerin analizi (1994-2001)
- Author
-
Dibo, Mete, Ulusoy, Ahmet, and Maliye Anabilim Dalı
- Subjects
Crisis theory ,Foreign indebtment ,Economics ,Financial crisis ,Economical crisis February 2001 ,Ekonomi ,Economical crisis 1994 ,Crisis - Abstract
1980' den sonra dışa açılma ve liberalleşme politikalarına ağırlık veren Arjantin,Brezilya ve Türkiye' nin de içinde bulunduğu birçok ülke 1980' lerde ve özellikle 1990' lı yıllarda finansal krizlerle karşılaşmış ve bu krizlerin sebeplerine ilişkin olarak farklı çalışmalar yapılmıştır. Bu çalışmada da finansal krizlerin önemli bir sebebi olan dış borçlanmanın ve çeşitli dış borçluluk göstergelerinin finansal krizle olan ilişkisinin bazı ülke ve Türkiye örnekleriyle incelenmesi amaçlanmaktadır.Bu amaç doğrultusunda çalışmada kriz yaşayan ülkelerin dış borçla olan ilişkisi kırılganlık göstergeleriyle rakamsal olarak ele alınmıştır. Türkiye' de yaşanan 1994 ve 2001 krizlerinin dış borçla olan ilişkisini ortaya koymak amacıyla değişkenler ile kriz arasındaki nedenselliğin açıklanması için Granger nedensellik testi uygulanmıştır. Bu testin sonuçlarına göre Dış Borç Stoku/GSYH, Dış Borç Stoku/İhracat ve MB Rezervleri/DışBorç Stoku göstergelerinin 1994 ve 2001 krizlerinin nedeni olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Ayrıca Türkiye' de dış borç stoku-finansal kriz ilişkisinin analizi için logit regresyon modeli kullanılmış ve sonuçta Dış Borç Stoku/GSYH değişkeninin 1994 ve 2001 krizlerini açıkladığı sonucuna ulaşılmıştır. Argentina, Brazil and many countries also included Turkey, focusing on opening and liberalization policies after 1980, experienced financial crisis in the 1980 's, and especially in the 1990s, and in relation to the causes of this crisis, the different studies have been made. In this study, a significant cause of the financial crisis, foreign borrowing and the financial crisis with a variety of indicators of foreign borrowing of the country examples are intended to be reviewed.To achieve these objectives, in this study, the relationship with external dept of the countries that are in crisis has been taken with the indicators of fragility. In order to indicate, the relationship with the external dept of the crisis in Turkey in 1994 and 2001, the Granger causality test has been applied to reveal the relationship between variables with the crisis of causality. According to the results of this test, the indicators of External Debt Stock/GDP, Foreign Debt Stock/Exports and CB Reserves/External debt stock to be the cause of the crisis in 1994 and 2001 has been concluded. In addition, the logit regression model has been used for the analysis of the relationship between Turkey's external debt stock and of the financial crisis, and as a result of this, we say that the crisis in 1994 and 2001 to be the cause of theExternal Debt Stock and GDP variables. 138
- Published
- 2009
194. Bölgesel dengesizliklerin giderilmesinde vergi teşviklerinin rolü ve Türkiye örneği
- Author
-
Kadioğlu, Erim, Ulusoy, Ahmet, and Maliye Anabilim Dalı
- Subjects
Economics ,Ekonomi - Abstract
Bölgesel dengesizlik kısaca, bir ülkenin bölgeleri arasındaki sosyal ve ekonomik fırsatesitsizligidir. Bölgelerin kendilerine özel tarihsel, kültürel, sosyal, ekonomik ve cografiözellikleri, farklı seviyede gelismelerine neden olmaktadır. Bazı bölgelerin daha çokbazılarının ise daha az gelismesi, bölgeler arası dengesizlikleri ortaya çıkarmaktadır.Bölgelerarası gelismislik farkları beraberinde göç, suç, kaynakların verimsiz kullanılmasıve altyapı yetersizligi gibi bir dizi sorun getirmektedir.Bölgesel dengesizliklerin ortaya çıkardıgı sorunlar çözüm çabalarını gündemegetirmistir. Sosyal ve ekonomik kıstaslara göre bölgelerin özelliklerine uygun bir kalkınmastratejisi olusturmayı amaçlayan bölge planları, az gelismis bölgelerin ulasım, haberlesme,egitim ve saglık gibi eksiklerini gidererek rekabet gücü kazanması için sunulan kamuyatırımları ve az gelismis bölgelerde yatırım yapmanın cazibesini artırmaya dönük tesviktedbirleri en yaygın kullanılan politika araçlarıdır.Tesvik, belirli ekonomik faaliyetlerin digerlerine nazaran daha fazla ve hızlıgelismesini saglamak amacıyla kamu tarafından çesitli yöntemlerle verilen maddi ve/veyagayri maddi destek, yardım ve özendirmelerdir. Vergi tesvikleri ise, belirli proje vesektörlerdeki yatırımları cazip kılmak amacıyla mütesebbislerin üzerindeki vergi yükünüazaltan her türlü tesvik seklinde ifade edilen ve bölgesel dengesizlikleri gidermeye yönelikçabalarda yaygın olarak kullanılan bir araçtır. Vergi tesvikleri, yatırımın maliyetini(istihdam, makine ve teçhizat ve teknoloji) ve finansman ihtiyacını azaltıp, karlılıgınıartırarak yatırım yapmayı cazip hale getirmektedir. Bu nedenle vergi tesvikleri az gelismisbölgelerde ekonomik faaliyetleri canlandırmak amacıyla kullanılmaktadır. Ancak,uygulamalı çalısmalar ve ülke deneyimleri bölgesel dengesizliklerin giderilmesinde vergitesviklerinin etkisinin önemsiz oldugunu ortaya koymaktadır. Benzer sonuçlar Türkiyeiçinde geçerlidir. Regional inequality, shortly, is social and economics opportunity disparities betweenregions in a country. Regions have historical, cultural, social, economic and geographicalproperties causing regional development in different levels. Developing some regions thanothers, have accrued regional disparities. Inter-regional differences in terms ofdevelopment have brought a dozen problems such as migration, crime, lack of productivityof sources used and insufficient of infrastructure.Problems that were accruing of regional inequality had come up solution efforts.Region planning aiming to form a development strategy appropriate feature of regionsaccording to social and economic yardstick, public investments such as transportation,communication, education and health, submitted for attain competitive strength at lessdevelopedregions and incentives submitted for increase appeal of realize of an investmentat less-developed regions is a widespread regional development instruments.Incentive, submitted by public with the aim of developing specific economic activitymore and fast than others, is various tangible and/or intangible support, help andencouragements. Tax incentive however, is all sort of incentives decreasing tax burden onentrepreneur purpose of appeal to make an investment in specific project and sectors andhave used widespread for decreasing regional inequality. Tax incentives decreases cost ofinvestment and funding need, and increase profitability. So, tax incentives have used forbring to life economic activities in less-developed regions. But, empirical studies andcountry experiences show that impact of tax incentives submitted for obviate regionalinequalities is insignificant. Similar result valid for Turkey. 244
- Published
- 2007
195. Sermaye kaçışının yaşanmasında vergi politikasının belirleyici rolü: Türkiye örneği
- Author
-
Karakurt, Birol, Ulusoy, Ahmet, and İktisat Anabilim Dalı
- Subjects
Economics ,Ekonomi - Abstract
Sermaye kaçısı, uzun bir tarihi olan ve birçok ülkede ekonomik ve politik krizlere eslik eden birfenomendir. Literatürde, sermaye kaçısı üzerinde uzlasılmıs bir tanımı olmadıgı gibi dogası geregiölçülmesi de problemlidir. Tanımlanmasından ölçülmesine kadar bir dizi probleme isaret edensermaye kaçısının bir çok nedeni olmasına ragmen, temelde yükselen ekonomik ve politikbelirsizliklere cevap olarak nitelendirilir. Ülke vergi tabanlarında asınmaya sebebiyet verensermaye kaçısı, potansiyel büyümenin sınırlanması anlamındadır. Bu yüzden, öncelikle sermayekaçısını engellemenin etkin kurumlar ve politika unsurlarına sahip basarılı bir ekonomiye baglıoldugu açıktır.Ekonomik ve politik istikrarın oldugu ülkelere önemli miktarda sermaye girisi gerçeklesirken,istikrarsızlıkların oldugu ülkelerden ise sermaye çıkısları yasanmaktadır. Bu baglamda, 1997yılında Asya ülkelerinin yasadıgı kriz sermaye hareketlerinin özellikle de sermaye kaçısının, nederece yıkıcı olabilecegini görmek açısından önemlidir. Bu durum, Türkiye'nin yasadıgı krizlerinaçıklanmasında sermaye kaçıslarının rolünün arastırılmasına neden olmustur. Türkiyeekonomisinin dününe iliskin bir perspektif sermaye kaçısının arkasındaki politika setini anlamayaimkan verebilir. Diger ülke örneklerinde oldugu gibi, Türkiye'de de zayıf kamu mali sistemininekonomideki kırlganlıkları artırdıgı, potansiyel sermaye kaçısları için tesvik edici nitelikte olduguifade edilebilir. Bu baglamda, zayıf kamu mali sistemi bütçe açıkları ve yüksek dıs borç aracılıgıylavergi artısı beklentisine, dolayısıyla sermaye kaçısına neden olur.Çalısmanın amacı, Türkiye de vergilemeye iliskin islemlerin sermaye kaçısını açıklama gücünütahmin etmektir. Bu amaçla birinci olarak, Türkiye için Dünya bankası yöntemine göre sermayekaçısı hesaplanmıstır. Ikinci olarak, çalısmanın hipotezine uygun olarak vergi ve vergi artısıbeklentisinin sermaye kaçısını açıklayıp açıklamadıgı en küçük kareler ve stepwise yöntemine göretahmin edilmistir. Türkiye örneginde özellikle, yüksek dıs borç artısının yükselttigi vergi artısıbeklentisinin sermaye kaçısını açıklamada önemli bir belirleyen oldugu tespit edilmistir. Vergietkisini yansıtan marjinal gelir ve kurumlar vergisi oranındaki artıs ise stepwise yöntemine göresermaye kaçısının açıklayanları olarak ortaya çıkmıstır. Capital flight is a phenomenon that has a long history, and has accompanied the economic andpolitical crises in various countries. Besides the fact that, in the literatüre there is no consensus overthe defination of capital flight it is difficult to measure it because of its nature. Although, there havebeen a lot of reasons of capital flight that signals several problems from its defination tomeasurement accelerating it can be defined as a respond to the domestic economic and politicaluncertainties. Capital flight causes the reduction on national tax base as a result, it restrictspotantial growth. Thus, the primary condition for preventing capital flight is clearly a thrivingeconomy with effective institutions and sound policy fundamentals.While capital inflows in significant amount to the countries economic and political stabilityrealize, it is observed that capital outflows from the countries which have unstable conditions havebeen experienced. In this regard, Asian crisis in 1997 constitutes an important experience to seehow it would be destructive of capital movements, especially capital flight. This case has caused tothe investigation of the role of capital flight in the Turkish crises. A perspective about Turkey?shesternal economic profile can lead to understand polictical system on the the back side of capitalflight. As in the other countries? cases, the weak public financial structure of Turkey raises theeconomic fragility and promote the potantial capital flight. In this context, weak public financialstructure causes to expectations of tax rises, which leads to capital flight, via budget defifits andhigh foreign debt.The aim of the study, is to estimate the effects of taxation on the capital flight in Turkey. In thisrespect, firstly capital flight is measured by World Bank method. Secondly, whether if theexpectation of tax and tax raise would explain the capital flight in accordance with study?shypothesis is tested by the least square and stepwise method. Especially in Turkish case, theexpectation of tax raise which the high foreign debt accelerating is observed as a fundementalfactor to explain the capital flight. Increase in marginal income and corporate tax rates whichreflect the tax effects have comen up as the explanations of capital flight in stepwise method. 254
- Published
- 2006
196. E-devlet'te kamu hizmetlerinin sunumunda etkinlik
- Author
-
Aylikci, Murat, Ulusoy, Ahmet, and Maliye Anabilim Dalı
- Subjects
Kamu Yönetimi ,Communication technology ,Public Administration ,Information society ,Electronic government ,Public services ,E-Turkey ,Efficiency ,Electronics ,Service providence - Abstract
Son yıllarda bilgi ve iletişim teknolojilerinde meydana gelen baş döndürücü gelişmeler ve küreselleşme toplumsal bir dönüşüme yol açarak bilgi toplumu olarak adlandırılan bir toplumun ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bu dönüşüm sonucunda da devlet kurum ve kuruluşlarının etkinleştirilmesi, devlet ile vatandaş arasındaki bilgi akışının genişletilmesi, demokrasinin geliştirilmesi ve devletin şeffaflaştırılması gibi amaçlarla kamu hİ2metlerinin elektronik olarak sunum fikri ortaya çıkmıştır. özellikle bilgi ve iletişim teknolojilerinde ileri, milli geliri ve eğitim seviyesi yüksek olan Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere, Kanada, Singapur gibi ülkelerin kamu hizmetlerinin elektronik sunumundan sağladıkları faydalar göz önüne alındığında elektronik devletin önemi daha iyi anlaşılmaktadır. Bu gelişmelerden hareketle çalışma bilgi toplumu, elektronik devletin yapısal çerçevesi, çeşitli ülke uygulamaları, Türkiye'deki elektronik devlet uygulamaları ve ulusal bir model önerisi çerçevesinde ele alınmaktadır In recent years, the giddy development of knowledge and communication technology and globalization lead to a social transformation and because of this event, a society which named knowledge society occured. As a result of this transformation, the aims that activation of government association and foundation, enlargement of knowledge flowing between government and citizen, improvement of democracy and becoming transparency of government, bring out the ideas of presenting public sevices with electronics way. At a glanre of USA (United State of America), England, Canada and Singapore, which came forward on knowledge and communication technology and education level, these countries had benefits from presenting public services with electronics way. In this respect, electronic government's importance is well understood. In the study, knowledge society, structural frame of electronics government, various countries applications, electronics government application in Turkey and national model action are taken up. 99
- Published
- 2004
197. Türkiye'de iç borçların sürdürebilirliği
- Author
-
Cural, Mehmet, Ulusoy, Ahmet, and Maliye Anabilim Dalı
- Subjects
Maliye ,Finance - Abstract
Devlet borçlan, günümüzde birçok ülkede büyük miktarlara ulaşarak kamu maliyesi ve genel ekonomi için çok önemli bir sorun haline gelmiştir. Özellikle borcun miktarında meydana gelen olumsuz gelişmeler borçlanma sorununu daha önemli ve karmaşık hale getirmiştir. Bu sorunun aşılamadığı ülkelerde ise borçların sürdürülemezliği konusu tartışılmaya başlanmıştır. Bu çalışmanın amacı gelişmekte olan ülkelerde ve Türkiye'de iç borç stokunun sürdürülebilirliği ile ilgili teorik bazda bilgi verilmesi ve Türkiye'de iç borçların sürdürülebilirliğinin literatürde kabul gören temel göstergeler ışığında incelenmesidir. Bu çerçevede, oransal analiz yöntemi kullanılarak iç borçların sürdürülebilirliği incelenmiştir. Çalışmanın sonuçlarına göre, gelişmekte olan ülkelerin büyük çoğunluğunun borç/GSMH oranım sabitleyecek kadar faiz dışı fazla veremediği görülmektedir. Yani, gelişmekte olan ülkelerde borçların sürdürülebilirliği sorun olmaya devam etmektedir. Türkiye'de ise iç borçların sürdürülebilirliği 1990'lı yılların ortalarından itibaren bozulmaya başlamış, 1996, 2001 ve 2002 yıllarında sürdürülemez düzeylere ulaşmıştır. 2003 yılından itibaren iç borçlar sürdürülebilir seviyelere çekilmiş olmakla birlikte borç dinamikleri, henüz arzu edilen düzeye ulaşmamıştır. îç borçlanmayla ilgili geçmiş veriler ele alınarak geleceğe yönelik olarak yapılan trend tahmin yöntemi sonuçlarına göre de, beklenmeyen gelişmeler olmadığında, 2004 ve 2005 yıllarında iç borçların sürdürülebilir olacağı öngörülmüştür. Today, in many countries public debt has been reached to great levelso that it becomes a crucial problem for public finance and general economy. Especially due to negative developments regarding the level of debt, problem more complicated and important. The countries where debt problem can not be overcomed the problem of unsustainability of debt has been emerged. The main goals of this study are providing theoretical information about the sustainability of domestic debt for developing countries and Turkey, and investigating the sustainability of debt for Turkey with the guidance of the basic indicators existing in literature. In this point of view ratio analysis method has been used in order to investigate sustainability of domestic debt. According to the results of the study, many of the developing countries can not provide primary surpluses to fix the ratio of debt/GNP. In other words, for the developing countries the sustainability of debt is continuing to be a problem. In Turkey sustainability of domestic debt from the mid 1990's has been detoriated. For the years 1996, 2001 and 2002 domestic debt has reached unsustainable level. Since 2003, domestic debt has been reduced to a sustainable level however, debt dynamics can not reached to desired level. According to the results of trend estimation method performing for future prediction by using past data related with domestic debt, it has been found out that unless unexpected events occur, for the year 2004 and 2005 the domestic debt will be sustainable. 135
- Published
- 2004
198. Türkiye'de kamu mali yönetiminde reform gereği ve alternatif bir yapılanma önerisi
- Author
-
Saygin, Yasemin, Ulusoy, Ahmet, and Maliye Anabilim Dalı
- Subjects
Restructuring ,Public revenues ,Financial dicipline ,Public expenditures ,Economics ,Budget ,Ekonomi ,Public finance ,Financial management - Abstract
ÖZET Kamu kesiminin belli bir mali yıl içerisindeki gelirlerinin o yıl içindeki giderlerini karşılayamaması sonucunda bütçe açığı ortaya çıkar. Bu durum arzu edilmeyen bir durumdur. Fakat gerek gelişmiş ülkeler gerekse gelişmekte olan ülkeler, özellikle savaş ve benzeri olağanüstü durumlarda kaçınılmaz olan bütçe açıklarıyla sık sık karşı karşıya kalabilmektedirler. Kamu açıklarının esas olarak yatırım harcamalarından daha çok, büyük bölümü üretken olmayan kamunun tüketim harcamalarından kaynaklanmaktadır. Kamu tüketim harcamalarında meydana gelen şok artışlar geçici olmamakta, kalıcı bir özellik göstermektedir. Ülkemizde de 1987 sonrası dönemde kamu harcamalarının ekonomideki diğer makro büyüklükler üzerindeki bozucu etkisinin arttığı görülmektedir. 1987-1995 döneminde kamu harcamalarının GSYİH'ya oranında meydana gelen artışlar gayri safi ulusal tasarrufları azaltıcı etkide bulunmuştur. Kamu maliyesinin içinde bulunduğu nokta, kamu harcama ve gelirleri ile kamu borçlanma gereğinin finansmanı konusunda köklü bir yeniden yapılanma- reform programının uygulamaya konulmasının kaçmılmaz olduğunu göstermektedir. Bu çalışmada kamu reformu harcamalarındaki yeni yaklaşım ve gelişmeler incelenmiş, ülkemizdeki bütçeleme sisteminin sorunları irdelenerek bu alanda ülkemizin ihtiyacım karşılayabilecek yenilikçi önlemleri içeren bir model önerisi sunulmuştur. Çalışmanın birinci bölümünde kamu mali sisteminde bir reform düşülmesinin nedenlerine değinilmiş, bu alanda esas alınan kriterler belirtilmiştir. İkinci bölümde kamu harcamaları reformu alanında dünya örneklerine yer verilmiştir. Üçüncü bölümde, ülkemizde kamu harcamalarının 1923 yılından beri gösterdiği seyir izlenmiş ve kamu harcamalarındaki artışın ne gibi sorunlara yol açtığı incelenmiştir. Dördüncü bölümde ülkemizdeki mevcut bütçeleme sistemi, sorunları ve kamu harcama reformu alanındaki gelişmeler incelenmiştir. Çalışmanın son bölümünde ise kamu harcamaları alanında daha etkin bir yönetime geçmek ve sorunsuz bir kamu mali sistemi için çözüm önerileri sunulmuştur. vm SUMMARY Budget deficit is what happens when a govermenfs public expences exceeds it's tax revenves in a particular fiscal year. This is an un favourable situtians. But both developed and developing countries, budget deficit, which can be unavoidable in time of war and same other emergency situations, may offen suffer from this problem. Just due to economic fluctuations. Budget deficit derive from unproductive public consumptions rather than public investments. Sudden increases in public expences are not temporary but very often permanent. In Turkey, it can be seen that the destroying efects of public expences an other macro- sizes have increased since 1987. This increase in public expenses between 1987 and 1995, when compared to Gross National Incame has had a decreasing effect an national savings. The situation in which our public finance is now makes it necessary to implement a radical reform program in the fields of public expenses, public depts and public revenues. In the research, a new understanding of public expenses and the improvements in this field are stutied, the budgeting problems are surveyed and a model budgeting including some reformist precautions is proposed. In the first time, the reasons for the necessity of a reform package are given, and the essential criteria in this field are listed. în the second part, some examples of reform movements in public expences from different countries are presented. In the third part, the route the public expenses in our country have had since 1923 are followed and some probable problems caused by public expenses are discussed. In the fourth part, the existing budgeting system in our county, ite problems and improvements in reform activities in public expenses are stutied. In the last part, some proposals for solution are made to have a more efficient management of public expenses and to have a public finance system without any problems. DC 158
- Published
- 2002
199. Türkiye'de bankacılık sektörünün yapısı krizler ve yeniden yapılandırılması
- Author
-
Yildirim, Aygül, Ulusoy, Ahmet, and İktisat Anabilim Dalı
- Subjects
Restructuring ,Banks ,Turkish banking sector ,Financial crisis ,Structural analysis ,Crafts ,Banking sector ,El Sanatları ,Crisis - Abstract
DC 02.Özet Globalleşme sürecinin bir parçası olan ve son yüzyılda dünya ekonomisinde yaşanan en önemli gelişmelerden biri, finansın uluslararasılaşmasıdır. Finansın uluslararasılaşması sonucunda, uluslararası sermaye hareketlerine getirilen kısıtlamalar kaldırılmıştır. Bununla birlikte, teknolojide yaşanan gelişmelerde eklenince mali piyasalar, dünyanın dört bu yanından katılımcıların yer aldığı tek bir pazar haline dönüşmüştür. Büyüyen pazar payı ile rekabet artmış, sermaye maliyetleri düşmüş, ürün çeşitliliği yaratılmış, kaynak dağılımı rasyonelleşmiş ve daha kaliteli hizmet için çabalar ön plana çıkmıştır. Finansın uluslararası hale gelmesi yönünde, yalnız gelişmiş ülkelerde değil gelişmekte olan ülkelerde de çok önemli adımlar atılmıştır. Ancak aynı gelişme mali piyasaların entegrasyonunda sağlanamamıştır. Gelişmiş ülkelerin sermaye hareketlerindeki trendi yakalamak isteyen bazı gelişmekte olan ülkeler, ekonomideki zaaflarını iyi analiz edemediklerinden zaman zaman krizlere maruz kalmışlarda`. Özellikle, mali sistem içinde önemli bir yere sahip olan bankacılık sektöründe yaşanan krizler, ülke ekonomisini daha büyük darboğazlara sürüklediği, yaşanan krizlerde açıkça görülmektedir. Bu gelişmelere bakarak Türk ekonomisinde gerekli görülen altyapı düzenlemelerinin zamanında yapılmaması ve siyasal istikrarın sağlanamaması, ekonomiyi düze çıkarmayacağı ortadadır. Gerçekleştirilemeyecek programların ileri sürülmesi, hiçbir ülkede sonuç getirmediği gibi, ülkemizde de getirmemektedir. Kriz belirtileri ortaya çıktığında, karar mekanizmaları, mali yapımıza uygun tedbirleri etkin ve çabuk uygulamaya koymaları ve siyasal baskılardan arındırılmış olmaları gerekmektedir. Özellikle bankacılık sektöründen kaynaklanan veya bankacılık sektörüne yüklenen krizlerden, en az kayıpla, en kısa sürede nasıl çıkılabilir. Konu bu çerçevede ele alınmıştır. 03. Summary Internationalisation of finance is one of the most essential developments experienced in the world economy in recent century as a part of globalisation process. Following internationalisation of the finance, the restrictions on the international capital movements have been terminated. On the other hand, when the developments seen in the technology are added to the fact of internationalisation of the finance, financial markets have been converted into one single market into whichparticipants from all countriesof the world have participated. Upon growth of market portion, thecompetition has increased, capital costs have decreased,product diversity has been created, source distribution has been rationalised and efforts for higher quality services have been endeavoured. Considerably essential steps have been taken towardsinternationalisation of the finance not only in developed countries but also in developing countries. However, the same development has not been attained in integration of financial markets. Since some developing countries aiming to catch up with trend in the capital movements of developed countries could not well analysed their weaknesses in the economy, they have undergone crisis from time to time. Particularly, the crisis experienced in banking sector which has an essential role in financial system has led the country economy to worse and bigger bottle necks, which is clearly indicated by the crisis experienced. Considering those developments, it is quite clear that economy cannot be recovered in case it is failed to do the infrastructure arrangeihentsrequired to be established in Turkish economy, and to provide political stability. Suggesting unrealisable programs has not given any results in any countries, and neither has it ir Turkey. When the indications of crisis occur, the decision-making mechanisms should put into effect the measurements conforming to our financial structure effectively and quickly and should have been free of any political oppression. Particularly, the essential point is how to get rid of crisis arising from or referred to the banking sector. The subject will be covered under this frame. 160
- Published
- 2002
200. Belediye hizmetlerini özelleştirme uygulamalarının hizmet etkinliği açısından değerlendirilmesi
- Author
-
Vural, Tarik, Ulusoy, Ahmet, and Maliye Anabilim Dalı
- Subjects
Public services ,Economics ,Local administrations ,Efficiency ,Ekonomi ,Privatization ,Municipalities - Abstract
02. Özet 1970'li yılların sonuna doğru batılı ülkelerde özellikle de ABD ve İngiltere'de özelleştirme hükümet programlarında ve politikalarında önemli bir yer tutmaya başlamıştır. Özelleştirme uygulamaları ilk olarak gelişmiş ülkelerde görülmesine karşın ilerleyen zamanda gelişmekte olan ülkeler arasında da kabul yayılmıştır. Diğer yandan son yıllarda özelleştirme yerel yönetimler açısından da yerel kamusal hizmetlerin sunumunda önemli bir metod olmaya başlamıştır. Hızlı kentleşme ve mali baskılar yerel yönetimlerde özelleştirmenin önemli nedenleridir. Ülkemizde de yerel yönetimler çeşitli sıkıntılar içindedir (Örneğin mali). Yerel yönetimlerimiz örneğin belediyeler hizmet sunumunda da çeşitli sıkıntılarla karşılaşmaktadırlar. Belediyeler gerekli ekipman eksikliği yanında yanında mali olarak da yeterli kaynaklara sahip değillerdir. Bu nedenlerden dolayı belediyeler özelleştirme gibi daha esnek olan metodları uygulamak zorundadırlar. Birçok hizmet özel sektör eliyle sunulabilir. Örneğin çöp toplama, itfaiye, ulaşım, posta hizmetleri, eğitim, sağlık gibi. Yerel hizmetlerin özelleştirilmesinde kullanılabilecek pek çok metod vardır. Örneğin ihale, imtiyaz, kupon, gönüllülük, kendi kendine hizmet gibi. İhale bunlar arasında en yaygın olarak kullanılandır. Bu metodda yerel yönetimler hizmet sunumunu bir sözleşme ile özel yüklenicilere devretmektedirler. Yerel hizmetlerin ihale edilmesi 1990'lı yıllarda hızlanmıştır. Yerel hizmetlere ilişkin sorumluluk ilgili yöneticilerde kaldığı sürece yerel hizmetlerin özel sektör eli ile sunumu kamusal faydaların artmasına engel teşkil etmeyecektir. VIII TX.YDBSIM&Rfi'ttAKMJ`^ 03. Summary Towards the end of 1970s the issue of privatization has begun to occupy an important place in the government programs and their implementations in the western countries, especially in the United States and United Kingdom. Privatization which initially was advocated and realized in developed countries, has become widespread in developing countries afterwards. On the other hand privatization has become an important method to produce local public sevices for the local government recent years. Rapid urbanization and fiscal pressure are important reason for local government privatization. In Turkey local government is in trouble such as financial. Our local government such as municipalities also have problems in produce local services. They don't have efficient financial resources, modern technical equipments. For this reason the municipalities have to apply more rational and flexible methods like privatization. Many services are also provided by private firms. Such as: solid-waste collection, fire protection, transportation, postal service, healt care, education etc. There are many methods in the privatizing local services. Such as: contracting out, franchising, vouchers, market, voluntary service, self service, etc. Contracting out is by far the most common privatization method. In this method government contracts all or a part of a public service delivery to private firms. Contracting out by local services has apparently accelerated in the 1990s. Provision of the local services by private sector would not give rise to an important problem in view of the public benefit as long as the responsibility of the service remains with the municipality administration. IX 135
- Published
- 2002
Catalog
Discovery Service for Jio Institute Digital Library
For full access to our library's resources, please sign in.