Search

John Stuart Mill?in etik teorisinin faydacı bir teori olarak nitelendirilip nitelendirilemeyeceğini tartışan bu tez, üç bölümden oluşmaktadır. İlk bölümde Mill?in ahlak anlayışına temel teşkil etmesi açısından Jeremy Bentham?ın, ahlak anlayışı ele alınmakta, ikinci bölümde de Mill?in ahlak anlayışı detaylı şekilde tartışılmaktadır. Son bölümde ise bu iki düşünürün etik teorileri fayda ilkesi temelinde karşılaştırılmaktadır. 18.yy?da Bentham tarafından sistemleştirilmiş olan faydacılık, bir eylemin ahlaki olarak doğruluğuna, hem eylemi yapan hem de eyleme muhatap olanlar için ortaya çıkardığı fayda/haz oranına bakarak karar veren bir etik teoridir. Bu nedenle faydacılık en yüksek sayıda insanın en yüksek mutluluğunu amaçlayan bir etik teoridir. Faydacılık Bentham?ın Antik Yunan?dan gelen temel ilkeleri klasik İngiliz deneyciliği ve çağrışımcı psikolojiyle ele alıp yorumlamasıyla ortaya çıkmıştır. Bentham sisteminde vicdan, görev, sezgi gibi metafizik öğelere yer vermemiş, diğer etik teorilere bu noktada eleştiriler yöneltmiş, haz kavramıyla fayda kavramını eş anlamlı olarak kullanmış, hazlar arasında sadece niceliksel farklılıklar olabileceğini söylemiştir. Onun bu yaklaşımı faydacılığın muhalifleri tarafından eleştirilmesine neden olmuştur. Mill, Bentham?ın ortaya koyduğu faydacılık anlayışını teoriye gelen eleştiriler ve kendi düşünceleri ekseninde yeniden yorumlamıştır. Özellikle Bentham?ın hazların sadece niceliklerine yapmış olduğu vurguya karşı, hazların niteliksel olarak da birbirlerinden ayrılmaları gerektiği ve ahlakın hedefi olan mutluluğa ancak niteliksel olarak üstün olan hazlarla ulaşılabileceğine dair yeni bir yaklaşım geliştirmiştir. Mill?in hazların niteliğine yapmış olduğu bu vurgu iki düşünür arasındaki en temel farklılığı oluşturmuştur. Bu farklılıklardan hareket eden eleştirmenlerden bazıları Mill?in sergilediği bu yeni yaklaşımı Mill?in Benthamcı sistemden kopuşu olarak yorumlamışlar ve nihai kertede Mill?in ortaya koyduğu etik sistemin Benthamcı manada faydacı bir etik sistem olarak nitelenemeyeceğine dair eleştiriler dillendirmişlerdir. Tez Mill?in etik teorisinin, belirli noktalarda Bentham?ın etik teorisinden farklılaşsa da, nihai noktada faydacı bir etik teori olarak nitelendirilmesi gerektiğini iddia etmektedir.Anahtar Kelimeler: Jeremy Bentham, John Stuart Mill, fayda ilkesi, haz, mutluluk The thesis, discussing whether or not Mill's theory of ethics can be qualified as a utilitarian theory, consists of three chapters. The first chapter examines Bentham?s theory of ethics as a background to Mill?s theory. In the second chapter, Mill's theory of ethics is examined in details. The last chapter compares the approaches of the two aforementioned philosophers on the basis of the principle of utility.Utilitarianism, systematised by Bentham in 18th century, is a theory that an action is morally right if and only if it produces at least as much good (utility) for all people affected by them as any alternative action the person could do instead. Therefore, utilitarianism is ethics theory aiming at the greatest happiness of the greatest numbers. Utilitarianism emerged from Bentham?s reinterpretation about the basic principles coming from Ancient Greece in the light of Classical British empiricism and associative psychology. In his ethics system Bentham did not give a place metaphysical consepts like conscience, duty, intuition, etc., he used the concept of pleasure and utility as synonym and said that the only difference between pleasures was quantitative. This approach of Bentham has caused to be criticised utilitarianism by critics of utilitarianism. Mill reinterpreted Utilitrianism which was inherited from Bentham, in the context of critics of utilitarianism and his own thoughts. He developed a new approach especially against Bentham?s approach having claimed that the only difference between pleasures was quantitative, which claimed that the pleasures should have been separated from one another as qualitatively also and happiness, the aim of ethics, can be reached through qualitative pleasures. This new approach of Mill about the quality of pleasures constitutes the main difference between Mill and Bentham. Some of critics starting from this difference interpreted Mill?s new approach as disengagement from Benthamism and they have said that in the final analysis Mill?s ethics is not a utilitarian ethics in the Benthamite sense. Our thesis claims that Mill's theory of ethics should finally be qualified as a utilitarian theory, although it becomes different in a number of specific issues from Bentham's theory of ethics.Keywords: Jeremy Bentham, John Stuart Mill, the principle of utility, pleasure, happiness 83

Pancreatic dermoid cysts are a rare entity. Preoperative diagnosis is difficult. The diagnosis is generally taking intraoperative. A 20-year-old female presented with epigastric pain without nausea, vomiting, diarrhea, fever, jaundice, and weight loss of one-month duration. Ultrasonography and computed tomography showed a smooth borders, solid, hyperechoic tumor within midline abdomen, without any connection to the stomach or spleen. At surgery, the entire mass was excised off of the head and inferior part of pancreas. Histopathologic evaluation revealed the rare diagnosis of a dermoid cyst. The diagnosis is difficult preoperatively in evaluating cystic pancreatic lesions by imaging. Therefore, we want to summarize the literature on this rare entity knowledge.

Vibroelectronic Properties of Functionalized Single-Walled Carbon Nanotubes and Double-Walled Boron Nitride Nanotubes

Yol yüzey bozuklukları (deformasyonlar) Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde sıkça görülen bir durumdur. Özellikle şehir içi ve şehirlerarası yollar, alt ve üst yapı tasarımındaki eksiklikler ve aşırı ağır araç yüklerinden dolayı çeşitli yol yüzey bozuklukları oluşmaktadır. Bu tür yüzey bozuklukları Türkiye'deki yüksek trafik kaza oluşumunun ana nedenlerinden birisidir. Diğer taraftan deformasyonlar, planlanan işletme takviminden önce yeniden inşaat ya da bakım gerektirmektedir. Sonuç olarakta işletme maliyetinde artışa sebep olmaktadır.Bu çalışma kapsamında, deformasyonlu yollarda araçların şeritler üzerinde yanal yöndeki konumları ve boyuna yönde içinde bulunduğu mevcut trafik akımı içerisindeki hareketi incelenmiştir. Ayrıca çalışmada yol yüzey bozukluklarının sürücülerin, şerit seçim eğilimi ve mevcut akımın hareketi üzerindeki etkisi belirlenmeye çalışılmıştır. Yol bozukluklarının olduğu kesimlerde geriye doğru şok dalgası oluşumunu belirleyebilmek amacıyla kritik hız değerinin hesaplanmasına yönelik yeni bir model önerilmiştir. Elde edilen sonuçlardan deformasyonların büyüklüğünün ve sürücü karakteristiklerinin, araçların deformasyonlu yollardaki hareketini etkileyen en önemli parametreler olduğu görülmüştür. Ayrıca yol bozukluklarının derinlik veya yüksekliğine göre deformasyonlu yolların kapasite değerlerinde dalgalanmalar olduğu ve deformasyon olan kesimlerde kapasitenin önemli miktarda azaldığı saptanmıştır. Road surface deteriorations (deformations) are commonly seen in developing countries like Turkey. Especially various road surface deformations generally occur in urban and interurban roads due to infrastructure and superstructure deficiencies and excessive heavy vehicle loads. These kinds of deformations are one of the main reasons of high traffic accident rate in Turkey. On the other hand, deformations necessitate reconstruction or maintenance before the scheduled operational plan. Consequently it may result overrun in operation cost.In this study, the lateral positions and longitudinal movements of vehicles on lanes are investigated in current traffic flow. Also deformation effects on drivers? tendencies of lane selection and on the movement of current traffic flow are tried to be determined. A new critical speed calculation method is suggested to predict backward shock waves caused by deformed road sections. According to obtained results; it is seen that the degree of deformations and driver characteristics are one of the most important parameters for the movement of vehicles. In addition, road capacity values fluctuate by these sections and noticeable decrease in capacity values that are generally assigned depend on depth and height of deformations. 146

Brushless Permanent Magnet Servomotors

21 yıl önce geçerilmiş, bir ateşli abdominal silah yaralanmasına sekonder olarak gelişen izole gastrik varis kanamalı bir vaka sunduk. İzole gastrik varisler, splenik ven obstrüksiyonu geliştirebilecek pankreatik ve peripankreatik alanlardaki çeşitli olayların bir sonucu olarak ortaya çıkabilirler. Sol yan portal hipertansiyon kanamasının tam gelişme zamanının süreci 3 ila 21 yıl sürebilir. Buna benzer hastaların klinik olaylarının gelişme zamanları açısından literatürü inceledik. Daha önceleri tedavi olarak splenektomi düşünülmekteydi. Üst gastrointestinal sistem kanaması ile acil servise başvuran bir hastada künt abdominal travma öyküsü varsa; hekim, bu kanamanın fundal bir varise bağlı olabileceğini akılda tutarak hastanın takibini daha akılcı yürütmelidir

Çanakkale İlinde iklim koşullarının uygun olduğu yıllarda karaleke hastalığı (Venturia inaequalis) epidemi yapmakta ve üreticiler hastalığa karşı yoğun fungisit uygulaması yapmaktadırlar. Bu çalışmada Çanakkale'nin dört farklı lokasyonundan elde edilen 20 V. inaequalis izolatının Siterol Biosentezi Engelleyicilerinden hexaconazole, Strobulirinlerden trifloxystrobin ve Trichloromethylthiocarboxamide'lerden captan'a karşı duyarlılıkları in vitro'da test edilmiştir. Ayrıca in vivo'da hexaconazole ve trifloxystrobin'in tek başlarına ve alternatif maddeler potasyum sorbat ve eugenol ile karışımlarının biyolojik etkinlikleri hastalığa karşı araştırılmıştır.V. inaequalis izolatları ED50 değerlerine göre captan'da 7 izolat 0,01-0,03 µg/ml, 12 izolat 0,03-0,1 µg/ml ve 1 izolat 0,1-0,3 µg/ml doz aralığında; hexaconazole'de 6 izolat 0,01-0,03 µg/ml, 13 izolat 0,03-1 µg/ml ve 1 izolat 0,1-0,3 µg/ml aralığında ve trifloxystrobin'de 12 izolat 0,01-0,03 µg/ml, 8 izolat 0,03-0,1 µg/ml yer almıştır. İzolatlar MIC değerlerine göre ise captan'da 5 izolat 0,3-1 µg/ml, 9 izolat 1-3 µg/ml, 6 izolat 3-10 µg/ml; hexaconazole'de 5 izolat 1-3 µg/ml, 15 izolat 3-10 µg/ml ve trifloxystrobin'de 8 izolat 0,3-1 µg/ml, 10 izolat 1-3 µg/ml, 2 izolat 3-10 µg/ml doz aralığında yer almıştır. In vitro çalışmaları V. inaequalis'in hexaconazole, captana ve trifloxystrobin'e karşı duyarlılıklarının azaldığını ortaya koymuştur.Hexaconazole ve trifloxystrobin ile yapılan biyolojik etkinlik denemesinde hastalık basıncının çok yüksek olması nedeniyle (kontrolde hastalık şiddeti %92.01) fungisitler beklenen performansı ortaya koyamazken, alternatif maddeler fungisitlerle karışımlarında beklenen sinerjist etkiyi gösterememişlerdir. Hexaconazole karaleke hastalığına karşı %52,1, trifloxystrobin %69,7, hexaconazole + eugenol %46,7, hexaconazole + potasyum sorbat %48,9, trifloxystrobin + potasyum sorbat %69,9 ve trifloxystrobin + eugenol %67,0 etkililik göstermiştir. Potasyum sorbat %9,6 ve eugenol %24,0 ile çok düşük etkililik ortaya koymuşlardır.Araştırma sonuçları Çanakkale Yöresi elma bahçelerinde V. inaequalis'in kullanılan fungisitlere karşı duyarlılığın giderek azaldığını, fungisit dayanıklılığının sürekli izlenerek, hastalığa karşı savaşımda yeni stratejilerin geliştirilmesi gerektiğini göstermiştir. In Çanakkale province, Apple Black Spot (Venturia inaequalis) disease causes epidemics and producers makes intense chemical control applications against the disease. In this study 20 isolates from 4 different locations of Çanakkale was tested to determine their susceptibility against hexaconazole from sterol biosynthesis inhibitors, trifloxystrobin from Strobulirins and Captan from Trichloromethylthiocarboxamides in vitro. Also biological effects of hexaconazole and trifloxystrobin alone and mixed with alternative materials potassium sorbate and eugenol was investigated in vivo.V. inaequalis isolates were tested with LD50 values as 7 isolates with 0,01-0,03 µg/ml, 12 isoltes with 0,03-0,1 µg/ml, 1 isolate with 0,1-0,3 µg/ml doses for captan, 6 isolates with 0,01-0,03 µg/ml, 13 isolates with 0,03-0,1 µg/ml and 1 isolate with 0,1-0,3 µg/ml doses for hexaconazole, 12 isolates with 0,01-0,03 µg/ml and 8 isolates with 0,03-0,1 µg/ml doses for trifloxystrobin. These isolates were tested with MIC values as 5 isolates with 0,3-1 µg/ml, 9 isolates with 1-3 µg/ml and 6 isolates with 3-10 µg/ml doses for captan, 5 isolates with 1-3 µg/ml and 15 isolates with 3-10 µg/ml doses for hexaconazole and 8 isolates with 0,3-1 µg/ml, 10 isolates with 1-3 µg/ml and 2 isolates with 3-10 µg/ml doses for trifloxystrobin. In vitro studies showed that susceptibility of V. inaequalis against hexaconazole, captan and trifloxystrobin has decreased.In the biological efficiency test with Hexaconazole and trifloxystrobin, expected performance wasn?t acquired from fungicides because of the high disease pressure (92,01% in control), also mixture of alternative materials and fungicides didn?t show the expected synergistic effect. The efficiency of the fungicides was found as 52,1% for hexaconazole, 69,7% for trifloxystrobin, 46,7% for hexaconazole+eugenol, 48,9% for hexaconazole+potassium sorbate, 69,9% for trifloxystrobin+potassium sorbate, 67,0% for trifloxystrobin+eugenol against apple black spot.Results of the research showed that susceptibility of V. inaequalis against fungicides is decreasing in Çanakkale region and new control strategies must be developed against the disease by monitoring fungicide resistance. 63

Research was conducted between 2005 and 2007 in Erzurum ecologic conditions. Eight lines of Oltu ecotype that were selected in the previous selection and 1 control cultivar were used in this research. Lines used in the research were compared to each other and to control variety. Green mass, dry matter yield, crude protein content and yield, plant nutritional elements, ADF and NDF rates, and seed yield traits were investigated. In Oltu ecotypes, there was no significant differences among lines and control in regards to green mass, crude protein content and yield, and Mg content, while 1 line in dry matter yield, 8 lines (all) in P content, 7 lines in K content, 1 line in Ca content and 6 lines in seed yield gave better result than control. On the other hand, ADF rates in 2 lines and NDF rates in 5 lines were lower than that of control variety. It is concluded that lines 8, 16, 17, and 19 in Oltu ecotype can be used for new variety development, in terms of hay yield and quality., Deneme 2005-2007 yıllarında Erzurum ekolojik koşullarında yürütülmüştür. Çalışmada Oltu ekotipine ait 8 hat ve bir kontrol çeşit kullanılmıştır. Bu araştırmada, daha önceki seleksiyon çalışmasında üstün oldukları belirlenen domuz ayrığının Oltu ekotipine ait 8 hat ve kontrol amacıyla 1 çeşit kullanılmıştır. Araştırmada kullanılan hatlar hem kendi aralarında hem de kontrol çeşit ile karşılaştırılmıştır. Denemede yeşil ot verimi, kuru ot verimi, ham protein oranı ve verimi, bitki besin elementleri, ADF ve NDF oranları ve tohum verimi incelenmiştir. Oltu ekotipinde yeşil ot verimi, ham protein oranı ve verimi ve Mg oranı bakımından hiçbir hat kontrol çeşide üstünlük sağlayamazken, kuru ot verimi yönünden 1 hat, P oranı bakımından 8 hat (hepsi), K oranı bakımından 7 hat, Ca oranı yönünden 1 hat ve tohum verimi bakımından 6 hat kontrol çeşide üstünlük sağlamıştır. Diğer taraftan iki hatta ADF oranı, beş hatta ise NDF oranı kontrol çeşitten daha az olmuştur. Ot verimi ve otun kalitesi dikkate alındığında Oltu ekotipine ait 8, 16, 17 ve 19 nolu hatlar yeni çeşitlerin elde edilmesinde kullanılabileceği sonucuna varılmıştır.

Son birkaç yıldır Türk Milli Eğitim Sistemi'nde çağın gereği olan ve bireylerin ihtiyaçlarına karşılık verecek şekilde düzenlemelere gidilmiştir. Bu çerçevede, öğretim programlarının çağın gereklerine uygun, bireyin ve toplumun ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde değiştirilmesi gündeme gelmiş, bunun sonucu olarak 2005?2006 yılında uygulanmak üzere ilköğretim programları değiştirilmiştir.Bu araştırmada, uygulanmaya başlanan yapılandırmacı programa ilişkin öğretmen görüşlerinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Bu genel amaç kapsamında elde edilen veriler ayrıca öğretmenlere ilişkin çeşitli değişkenler açısından da karşılaştırılmalı olarak incelenmiştir. Tarama modelinde tasarlanan bu araştırmanın verileri, ?Sosyal Yapılandırmacılık ve Aktif Öğrenme Ortamları Ölçeği? kullanılarak toplanmıştır.Araştırmanın uygulanması 2007?2008 öğretim yılı içinde gerçekleştirilmiştir. Araştırmanın evreni, İstanbul'da ilköğretim okullarında görev yapan 45.981 öğretmenden oluşmaktadır. Ölçme araçları İstanbul ilinin 12 ilçesinde bulunan 21 ilköğretim okulunda görev yapmakta olan 300 öğretmene uygulanmıştır.Araştırmada, öğretmenlerin yapılandırmacı yaklaşıma göre değiştirilen programı, uygulamaya ve programın geneline ilişkin algıları; cinsiyet, yaş, kıdem, en son mezun olunan okul, mezun olunan bölüm değişkenleri açısından ortaya konmuştur. Branşa, cinsiyete, mezun olunan öğretim programına göre algılamada belirgin bir fark olmadığı, kıdeme, yaşa ve eğitim durumuna göre ise anlamlı farklar olduğu tespit edilmiştir.Öğretmenlerin, yapılandırmacı öğrenme ortamları oluşturabilmeleri için okulda gördükleri destek türlerini belirlemek için yapılan analizler sonucunda öğretmenlerin en çok meslektaşlarından destek gördükleri saptanmıştır. Bu desteği sırasıyla rehberlik desteği, müdür desteği ve veli desteği izlemektedir. Analizler sonucunda araştırmaya katılan öğretmenlerin en az desteği müfettişlerden gördükleri belirlenmiştir.Yapılan çalışma sonuçları, programlarla ilgili daha önceden yapılmış araştırmalarla karşılaştırılmış ve tartışılmıştır.Anahtar Kelimeler: Yapılandırmacı Öğrenme Yaklaşımı, Öğrenci Merkezli Eğitim, İlköğretim Programı In the last century, it is observed that the fast moving changes of the world effect improvements and changes in social, political and economical environment. The main characteristics of this period is that the changes of the social life forced the changes in educational comprehension of today. Because the difficulties in the period of achieving information society, information based change-movements made people?s expectations to be changed by differentiation. Insufficiency of the existence traditional education approach made it obligation to make a set of essential improvements and to plan a set of transformation on the purposes of the education policy, on the content of the training program and on learning methods and techniques.The aim of this research is to find out the differentiation in the view of the teachers on the constructivist program that has been put in practice nowadays. The main purpose of this survey is to analyze the differentiation on approaches of primary school teacher?s about the curriculum that has been newly applied in used.What their perception in related with application and general line of program have been displayed by the study in views of gender, age, marital status, seniority, reaching class level, the last graduated school, and department graduated, facilities of the school worked data level concerned with new programs and in service training course. Results of the study have been compared to previous studies and discussed in interest with programs. The application of the study occurred in 2007-2008 education year. The population of the study is composed of 45981 primary education teachers who work at the schools in İstanbul. The measure tools are applied to 300 teachers who work at 21 different primary schools in 12 different county of İstanbul.In this research, the appliance and the general perceptions of teachers about the program, that has been changed according to Constructivist Approach, is displayed from the view of variables like; gender, age, priority, alma mater and graduated department.. It is determined that there is not any difference in perception according to branch, gender and curriculum but on the contrary, it is determined that there is a meaningful difference in perception according to priority, age and educational background.The analysis, that are made to show the supporting factors for teachers in developing medias for constructivist learning, determined that they are mostly supported by their professional colleagues. This ranking goes on by order of supports from counselor, preceptor and guardians head master and parents of the children of the children. According to the results of this analysis, it is determined that the teachers, who are attended to the research, get the least support from the inspectors.The results of this work have been discussed and compared with anterior works previous studies.Key Words: Constructivist Learning Approach, Student-Centered Education, Elementary Education Curriculum, 136

AYDIN, METIN/0000-0003-3767-946X; Canamares, Maria Vega/0000-0001-8900-3125 WOS: 000272521700014 The normal Raman and surface-enhanced Raman scattering (SERS) spectra of flavanthrone and indanthrone were obtained at several excitation wavelengths. The spectral assignments were aided by density functional calculations. Since both molecules have very high symmetry (C-2h) including a center of inversion, we expect that the modes of u symmetry will be forbidden in the normal Raman spectrum. However, proximity to the surface causes special SERS enhancement of several of the b(u) modes, along with somewhat weaker enhancement of the a(u) and b(g) modes. Copyright (C) 2009 John Wiley & Sons, Ltd. National Institute of Justice [2006-DN-BX-K034]; City University Collaborative Incentive program [80209]; National Science Foundation under Cooperative AgreementNational Science Foundation (NSF) [RII-9353488, CHE-0091362, CHE-0345987, ECS0217646]; City University of New York PSC-BHE Faculty Research Award Program.; National Science FoundationNational Science Foundation (NSF) [IMR 0526926]; National Natural Science Foundation of ChinaNational Natural Science Foundation of China [NSFC 20773045, 20627002]; Programme of Introducing Talent of Discipline to Universities [B06009] We are indebted to the National Institute of Justice (Department of Justice Award #2006-DN-BX-K034) and the City University Collaborative Incentive program (#80209). This work was further supported by the National Science Foundation under Cooperative Agreement No. RII-9353488, grant No. CHE-0091362, CHE-0345987 and grant number ECS0217646 and by the City University of New York PSC-BHE Faculty Research Award Program. We are also indebted to the National Science Foundation Grant # IMR 0526926, which supplied the Bruker Senterra/Ramanscope combined Dispersive Raman/FT Raman spectrometer. This work is also supported by the National Natural Science Foundation of China (NSFC 20773045 and 20627002) and the Programme of Introducing Talent of Discipline to Universities ('111' Project, B06009).

Bu çalışma atık mantar kompostunun şeker pancarı yetiştiriciliğinde kullanımının verim, kalite ve bazı toprak özellikleri üzerine etkilerini araştırmak amacı ile yürütülmüştür. Araştırmada kullanılan atık mantar kompostu, bölgede kültür mantarı üreticilerinin aynı yıl üretimde kullandıkları mantar kompostu atıklarıdır. Üretim sonunda atık hale gelen mantar kompostu, taze atık olarak, kış dönemi süresince doğal yıkanmaya maruz bırakılmak ve Elektriki Kondüktivite (EC) değeri 4 mmhos/cm değerine ininceye kadar yıkanmak sureti ile üç farklı şekilde ve dört farklı dozda (0-2.400-4.800-7.200 kg/da) uygulanmıştır. Kullanılan şeker pancarı tohumu Achat çeşidi teknik monogerm pancar tohumudur. Deneme tarla şartlarında Tesadüf Parselleri Faktöriyel Deneme Desenine göre üç tekerrürlü olarak kurulmuş ve 2007?2008 yıllarında iki yıl üst üste tekrarlanmıştır. Atık mantar kompostunun toprağa ilavesinin bazı toprak özellikleri üzerinde istatistiki açıdan önemli etkileri tespit edilmiştir. Toprağın EC, organik madde, CaCO3, P2O5, K2O, Ca, Mg, Fe, Zn ve Na değerlerinde önemli artışlar belirlenmiştir. Artışlar hem uygulamalar arasında hem de dozlar arasında farklılıklar göstermiştir. Doğal atık mantar kompostunun 7200 kg/da dozunun en fazla artışı sağladığı belirlenmiştir. Yapılan çalışma sonucunda, şeker pancarı yetiştiriciliğinde atık mantar kompostu kullanımının kök verimi değerleri üzerine etkileri dikkate değer bulunmuştur. Uygulama metodu farklılıkları sonuçlara belirgin bir şekilde yansımıştır. Yine uygulama dozları arasında farklılıklar da önemlidir. İki yıllık hasat verilerinin ortalamaları dikkate alındığında; en yüksek verim değeri, 8677.75 kg/da ile doğal atık mantar kompostu uygulamasının 7.200 kg/da dozunda gözlenmiştir. Yine aynı uygulamanın 4.800 kg/da dozunda da yüksek verim 7757.00 kg/da elde edilmiştir. Kış döneminden bekletilen atık mantar kompostunun 7.200 kg/da uygulamasında ise 7643.50 kg/da verim elde edilmiştir. Yıkanmış atık mantar kompostunun 7.200 kg/da uygulamasında elde edilen verim değeri ise 7250.63 kg/da olarak bulunmuştur. Kontrol parsellerinden elde edilen verim değeri ise ortalama 5109.75kg/da olarak belirlenmiştir. Hasat sonrası şeker pancarı yumru örneklerinde yapılan analizler sonucunda yumruda zararlı azot birikiminin uygulama şekilleri ve dozlar arasında istatistiki farklılıklar gösterdiği bulunmuştur. Zararlı azot birikimi, doğal atık mantar kompostu ve bekletilmiş atık mantar kompostu uygulamalarında, yıkanmış atık mantar kompostu uygulamasından daha yüksek bulunmuştur. Gelişme dönemi ortasında alınan bitki örneklerinin NO3-N, P2O5, K2O, Ca, Mg, Fe, Zn ve Mn içerikleri uygulama metotları ve dozlar dikkate alındığında önemli farklılıklar göstermişlerdir, doğal atık mantar kompostunun uygulamalarından elde edilen değerler diğer uygulamalar ve kontrol parsellerinden istatistiki olarak önemli derecede yüksek bulunmuştur. Uygulama dozları dikkate alındığında ise 7200 kg/da dozu diğer dozlardan ve kontrol parsellerinden önemli derecede yüksek bulunmuştur., This project was conducted to determine the effects of spent mushroom compost on some soil properties and yield and quality of sugar beet. Spent mushroom compost used in this research are waste the mushroom producer near to the research field in the same year of the experiment. Mushroom compost that changed into spent in the end of production, as natural spent, exposed to natural leaching and value of electric conductive (EC) up to down value of 4 mmhos/inc is applied three different way and four different doses (0-2.400-4.800-7.200 kg/da) to soil . Kind of Achat technical mono germ sugar beet seed was used. The field experiment was designed in a Randomized Block, Factorial Experiment with three replications in the year of 2007 and 2008. Effects of adding spent mushroom compost, especially, the application of spent mushroom compost was found to be effective on some chemical features of the soil as statistically. Increases in EC, organic matter content, CaCO3, P2O5, K2O, Ca, Mg, Fe and Zn contents of the soil were determined to be important. These increases were demonstrated between both the treatments and the doses. The dose of 7200 kg/da of fresh mushroom compost was demonstrated more effective than the other forms of application types and doses. The results obtained showed that biological yield was increased significantly by usage of spent mushroom compost in growing sugar beet. Differences among the compost treatments are very obvious. There was an important differences among the doses according to the data obtained in 2 years. The highest value of yield was not obtained by processing of spent mushroom compost, but it is observed that applying fresh compost 7200 kg/da produced 8677.75 kg/da sugar beet. With the application of 4.800 kg/da fresh compost produced 7757.00 kg/da sugar beet. With the compost leached in winter term, 7200 kg/da of spent mushroom compost yielded 7643.50 kg/da sugar beet. Sugar beet yield with 4.800 kg/da of spent mushroom compost was 7250.63 kg/da. On the other hand, control plot yielded an average 5109.75 kg/da sugar beet. Sugar beet samples were analyzed for harmful nitrogen content in sugar beet. There was a difference among compost treatment types and application doses. The differences were significant statistically. Fresh compost was observed to be more effective than leached ones. In the middle of growing term, when it is observed that NO3-N, P2O5, K2O, Ca, Mg, Fe, Zn and Mn concept of leaf sample, applying method and doses, it is determined important differences. Unprocessed spent mushroom compost had a higher effect than the other types of compost and control plots. 7200 kg/da fresh compost was found to be effective than the other type compost and control plots.

In this research, softwood top cuttings were taken from one of mahaleb (Prunus mahaleb L.) type grown in Konya Alaeddin Keykubat campus in early June. The softwood cuttings of the mahaleb’s were rooted in pumice medium (0.0-5.0 mm) under misting system after treating with 0 (control), 500, 1500, 2500 ppm and 3500 ppm Indole-3-Butyric Acid (IBA) under 2 different humidity of 85-90 % and 95-100 %. In the research, all the cuttings getting alive and rooted high ratio. The highest ratio of cutting callus formation was found control group (% 41.50) in % 95-100 humidity level. The highest rooting was found from control, 2500 ppm and 3500 ppm hormone doses to be 100 % in 95-100 % relative humudity. The highest rooting area lenght was found 3500 ppm hormone dose (4.196 cm) in 95-100 % relative humidity. In point of root number, the highest number was found from 3500 ppm hormone level application (27.667 number/cutting) in % 95-100 humidity level. The longest root was found from control group (5.958 cm) in 95-100 % humidity level, the shortest one was found from 2500 ppm IBA dose (0.323 cm) in 95-100 % humidity level. The highest root branching was found 3500 ppm hormone dose (2.958 number/cutting) in 95-100 % humidity level. 95-100 % humidity level was found better than 85-95 % humidity level for rooting of mahaleb softwood cutting., Bu çalışmada, Konya İli Alaaddin Keykubat kampus alanında yetişen bir mahlep (Prunus mahaleb L.) tipinden erken Haziran (3 Haziran) tarihinde, yıllık sürgünlerinden alınarak hazırlanan yeşil uç çelikleri, “Sisleme Sisteminde” % 85-90 ve % 95-100 hava nispi nem ortamı, Indol-3-Butirik Asit’in (IBA) uygulanan 5 farklı konsantrasyonu (0, 500, 1500, 2500 ppm ve 3500 ppm) ve perlit (0.0-5.0 mm) köklendirme ortamında köklendirmeye tabi tutulmuştur. Araştırmada, dikilen mahlep çeliklerinin tümünün canlı kaldığı ve yüksek oranda köklendiği belirlenmiştir. Çeliklerde kalluslanma en yüksek, % 95-100 nem seviyesindeki kontrol grubundan (% 41.50) elde edilmiştir. Köklenme oranı % 95-100 nem seviyesinde, 2500 ppm ve 3500 ppm doz uygulamalarından (% 100) elde edilmiştir. Çeliklerde köklenme yüzey uzunluğu, en fazla % 95-100 nem seviyesinde 3500 ppm doz uygulamasında (4.196 cm) belirlenmiştir. Kök sayısı bakımından, en yüksek değer % 95-100 nem seviyesindeki 3500 ppm doz uygulamasından (27.667 adet/çelik) elde edilmiştir. En uzun kök yine % 95-100 nem seviyesinde, 3500 ppm doz uygulamasından (5.958 cm), en kısa kök ise % 95-100 nem seviyesinde, 2500 ppm doz uygulamasından (0.204 cm) elde edilmiştir. Çeliklerde kök dallanması, yine en yüksek % 85-90 nem seviyesinde 3500 ppm doz uygulamasında (2.958 adet/çelik) belirlenmiştir. Mahlep yeşil çelik köklendirmesinde % 95-100 nem seviyesi, % 85-90 nem seviyesine göre daha yüksek değerler göstermiştir.

Performans yönetimi, özel sektör kaynaklı bir yönetim anlayışı olmakla birlikte son dönemlerde kamu örgütlerinde de kullanılmaya başlanmıştır. Kamu performans yönetimi geleneksel bürokratik yönetim yaklaşımlarının yetersizliğinin anlaşılması üzerine ortaya çıkmış bir yönetim anlayışıdır.1980 sonrası hız kazanan reform çalışmaları, yönetimde verimliliği, etkililiği ve tutumluluğu sağlamaya yönelik arayışlara yönelmiştir. Yine bu dönemde vatandaşın pasif kimliğinden sıyrılarak, ödediği verginin hesabını soran aktif bir kimlik kazanması sonucunda da, yönetimde şeffaflık ve hesap verebilirliğin gerçekleştirilmesi kaçınılmaz olmuştur. Tüm bu arayışlara cevap verebilecek kapsamlı bir yönetim anlayışı olarak ?kamu performans yönetimi? ortaya çıkmıştır.Son yıllarda kamu örgütlerinde artan oranda uygulanmaya başlanan kamu performans yönetimi, Türk Polis Teşkilatı'nın da ilgi alanına girmiştir. Polisliğin bir kuvvet olmaktan çıkarak bir hizmet olmasına doğru bir değişimin gerçekleştirilmesinin temel amaç haline geldiği Türk Polis Teşkilatı, diğer modern ve post-modern yönetim yaklaşımları gibi kamu performans yönetimi anlayışını da uygulama çabası içerisindedir.Çalışma üç bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde kamu performans yönetiminin tarihsel gelişim süreci ele alınmış ve genel olarak performans yönetiminin tanımlanması yapılmıştır. İkinci bölümde ise kamu performans yönetim süreci ele alınmıştır. Üçüncü ve son bölüm ise kamu performans yönetiminin Türk Polis Teşkilatı'nda uygulanabilirliği polis merkezleri özelinde ele alınarak incelenmiştir.Anahtar Kelimeler: Performans Yönetimi, Polis Teşkilatı, Polis Merkezi As a private sector-based management perception, perfermance management is commenced to be used in public organizations recently with a growing attention. Performance management in public sectors is derived from the fact that management understanding in bureacracy is insufficient in dealing with issues related to management of public concerns.Reform movements after 1980?s headed towards efforts intended for providing efficiency, effectiveness and economy in management. In those years, it became indispensable to accomplish trasnsparency and accountability in management when citizens have a more active role, investigating the taxes paid. As a consequence appeared performance management in public sectors, which can meet all needs as a comprehensive understanding of management.In recent times, Turkish Police Organization became more interested in performance management along with that it began to be used more in other public organizations. Turkish Police Organization, aiming to perform the policing as a public service rather than `just using force?, is involved in a period of practicing performance management in public sectors like other modern and post-modern management perceptions.This study is consist of three parts. Firstly, historical evolution of performance management in public sectors has been analyzed and performance management as a term has been defined in general. In the second part, the process of public management is examined. Last but not least, the feasiblity of performance management in Turkish Police Organization in particular is assessed through police headquarters.Key Words: Performance Management, Police Organization, Police Headquarters 151

İki kutuplu dünya düşüncesinin sona ermesi ile birlikte dünya ekonomikmerkezi üç gruba ayrılmış olup, bunlar Kuzey Amerika, Avrupa ve Pasifik havzasıdır.Bu bölgelerdeki rekabetin temel esasları; düşük maliyet, ileri teknoloji ve diğerpazarlara ulaşmaktır. Soğuk savaş döneminin ideolojik temelli tehdit unsurlarına ekolarak günümüzde din, etniklik, terör, uyuşturucu kaçakçılığı, mülteci akımı,XX.yüzyıldaki iki büyük savaşın nedenlerine ek olarak XXI.yüzyılda su kaynakları veetnik çatışmalar kaos nedenleri olacaktır.Gelişmelerin bu şekilde devam etmesi neticesinde; küresel ekonomikgelişmelerin ulus-devlet yapısında ortaya çıkardığı tahribatla birlikte, küreselleşmeninzengin-yoksul arasındaki uçurumu her geçen yıl biraz daha arttıracağı; gelecek onyıllarda ise terör faaliyetlerinin yoksul kitlelerden zengin devletlere doğru artarakdevam edeceği öngörülmektedir. Küresel ekonominin daha refah ve huzurlu bir toplumoluşturma amacının ise ancak dünyadaki gelir paylaşımının daha adil olarak yapılmasıile mümkün olabileceği değerlendirilmektedir. Bunun gerçekleşmemesi durumundaartacak terör trendleri ile birlikte dünya arenası önümüzdeki 25-30 yıl içinde büyükkaoslara gebedir. With the ending of bipolar word thought, economic center of the word hadseperated into three groups : North America, Europe and Pacific Basin. Main principalsof the competiton on those areas are low cost, high technology and reaching othermarkets. In addition to ideologic based threat elements of the cold war period,nowadays religion, ethnics, terror, drug smuggling, refugee flow and in addition toreasons of two big world war on XX. Century, water supplies and etnical disagreementswill be the cause of caos.By the result of these circumstances; its estimated that the gap of globalismbetween rich and pauper will incrase day by day and terror activites will incrase fromrich countries to poor ones at next ten years as a result of the damage on nation-statestructure which was triggered by the global economic circumstances. Plus, it is assumedthat the goal for creating a more weal and peaceful society of the global economy willbe achieved only if the income distrubition will be done in justice. In case of failure ofachieving that goal, world arena will be imragnate for big caoses at next 25-30 yearsbecause of the increasing terror trends. 106

EXPERIMENTAL EVALUATION OF PHOTOVOLTAIC SYSTEM'SPOWER CHARACTERISTICSMetin AYDINSUMMARYIn the first phase of this experimental research, an experimental set-up alongwith a data acquisition system was designed to determine PV panels' performances underreal atmospheric conditions. The electrical connections and arrangement of three devices,computer, multimeters and adjustable resistance aparat, were priorly met. The ergonomicalPV racks with two-axis tracking and one-axis tracking systems were then construted inMachinery Factory of Harran University. These racks provide slope-adjustmens for PVpanels respectively with 5 and 3 degree intervals.Second, the theoreticals models for characterization of PV panels werereviewed and an appropriate model for PV panel under investigation was selected.The theoretical characterization of the panel was made by writing our own codes inFortran and C++ programming languages.In the next step of the thesis, optimal electrical load to produce maximum PVpower was experimentally determined for a single panel. The monthly performancesof the panel by using optimal electrical load were measured during a year underSanliurfa meteorological conditions. Besides, the influence of panel slope on poweroutput was determined by using two panels: one of which had optimal monthly slopeangle, the other had constant yearly slope angle. Finally, the optimal electrical loadswere determined for multiple panels having different electrical configurations. Theconfigurations investigated were 2s*2p (2 series + 2 parallels), 1s*4p, and 4s*1p. FOTOVOLTAİK SİSTEM GÜÇ KARAKTERİSTİKLERİNİNDENEYSEL YÖNTEMLE BELİRLENMESİMetin AYDINÖZETBu deneysel tez çalışmasının ilk aşamasında fotovoltaik panellerin doğalatmosfer şartlarındaki performansının tespitine olanak sağlayan bilgisayar desteklibir ölçüm ve kayıt sistemi kurulmuştur. Güneşi 2 eksende (yatay-düşey) takip eden 2adet ve tek eksende (düşey) takip eden basit ve ekonomik sistem sehpaları HarranÜniversitesi Makine Fabrikası?nda üretilmiştir. Bu sehpalar farklı eğim açılarındaölçüm yapılmasına olanak sağlamakta ve 3-5?er derece aralıklarla eğimiayarlanabilmektedir.İkinci olarak ölçümlerde kullanılan fotovoltaik panellerin teorik modellemesiiçin literatürdeki matematiksel modeller incelenmiş ve panel katalog verilerininmodelleme için yeterli olduğu bir matematiksel model seçilmiştir. Bu matematikselmodelleme için Fortran ve C++ programlama dillerinde algoritmalar oluşturularakpanel karakterizasyonu gerçekleştirilmiştir.Çalışmanın bir diğer aşamasında tek bir PV panelin maksimum gücüüretebileceği optimum yük değeri deneysel olarak tespit edilmiştir. Tek panel içintespit edilen bu optimum yük değeri kullanılarak, Şanlıurfa ili meteorolojikşartlarında PV panellerin performansı yılın tüm ayları için ölçülmüştür. Ayrıca, birisioptimum aylık eğim açısında, diğeri ise yıllık sabit eğim açısında yerleştirilen 2 adetPV panel kullanılarak, eğim açısının sistem güç çıktısı üzerindeki etkileriaraştırılmıştır. Bir sonraki aşamada sistemde mevcut bulunan toplam 4 adet PVpanelin birbirine farklı kombinasyonlarda bağlandığı panel konfigürasyonları içinoptimal yük direncinin tespit edilmesi sağlanmıştır. Araştırılan panelkonfigürasyonları 2s*2p (2 seri + 2 paralel), (1s*4p) ve (4s*1p) olmuştur.Elde edilen sonuçlar, fotovoltaik sistemler üzerinde gerçek atmosferikkoşullarda elde edilen güç değerlerinin, teorik beklentilerden farklı olduğunugöstermektedir. Deneysel olarak elde edilen sistem güç çıktısı üzerinde; elektrikselyük değeri, eğim açısı ve elektriksel bağlantı konfigürasyonu gibi parametrelerinetkisinin oldukça önemli olduğu gözlemlenmiştir. 74

ÖZET Günümüzde enerji fiyatları yüksek ve mevcut enerji kaynakları sınırlı olduğundan enerjinin geri kazanımı büyük önem kazanmıştır. Enerjinin geri kazanımı ile ilgili uygulamalardan biriside Absorbsiyonlu Isı Yükselticileridir. Bu sistemlerle 70- 80°C de atık ısı enerjisinden istifade ederek 150°C ye kadar proses buharı elde edilebilmektedir. Bunu mevcut herhangi bir ısı değiştiricisiyle gerçekleştirmek mümkün değildir. Bu çalışmada tek ve çift kademeli absorbsiyonlu ısı yükselticileri tamtılmış ve LiBr-Su akışkan çiftiyle çalışan tek ve çift kademeli absorbsiyonlu ısı yükseltici sistemleri simüle edilmiştir. Yapılan bilgisayar programı ile parametrelerin değişimi incelenmiş ve değişimler şekiller üzerinde gösterilmiştir. Anahtar Kelimeler : Absorbsiyonlu Isı Yükselticileri, LiBr-Su, Simülasyon, Absorbsiyon, Tek ve çift kademeli SINGLE AND TWO STAGE ABSORPTION HEAT TRANSFORMERS ABSTRACT Nowadays due to fact that higher energy price and avaliable energy source are limited, energy conservation is an important concept. One of the applications off energy conservation is absorption heat transformers. It is possible to increase the temperature up to 150°C using waste heat energy 70 - 80°C. This can't be realised by an avaliable heat exchanger. In this study single and two stage absorption heat transformers are introduced and single and two stage absorbtion heat transformers system, using lithium bromide solution, is simulated. Variations of parameters are investiged with the computer program and the resulting variations are shown in figures. Keywords : Absorption heat transformer, LiBr - H2O, Simulation, Absorption, Single and two stage 160

ÖZET ŞEKER PANCARI ÜRETİMİNDE NİTRAT YIKANMASININ NLEAP BİLGİSAYAR PROGRAMI İL BELİRLENMESİ Metin AYDIN Gaziosmanpaşa Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Toprak Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi 2001, 42 Sayfa Danışman : Yrd. Doç. Dr. Sabit ERŞAHİN Jüri : Prof. Dr. Alper DURAK Jüri : Doç. Dr. Güngör YILMAZ Jüri : Yrd. Doç. Dr. Sabit ERŞAHİN Sulanan şartlarda şeker pancarı {Beta vulgaris saccharifera ) üretiminde kullanılan azotlu gübrelerin önemli bir kısmı yıkanarak yöre halkı için son derece önemli olan yeraltı suyunu kirletmektedir. İleride çıkabilecek diğer kirlenmelerin önüne geçilebilmesi için kök bölgesinin altına hareket eden gübre azotu miktarım çabuk ve- doğru tahmin eden yöntemlere ihtiyaç vardır. Bu araştırma, sulama şartlarında 18 adet 3x4.5 m2 parsellerde (toplam 252 m2) 0,8.9,15.5,22.1,31.0 and 44.5 kg N/da azotlu gübre uygulamalarında nitrat yıkanma parametrelerinin bilgisayar modeli NLEAP (Nitrate Leaching and Economic Analysis Package) kullanılarak tahmin edilmesi amacı ile yürütülmüştür. Sonuçlar, kontrol hariç bütün gübre uygulamaları altında önemli miktarlarda nitratın yıkanarak yeraltı suyunun kirlenmesi için oldukça yüksek bir risk oluşturduğunu göstermiştir. Araştırma şartlarında nitrat yıkanmasını azaltmak için kısıtlı su uygulaması yanında azotlu gübrelerin bölünerek verilmesi, derin köklü ve T (transprasyon) etkinliği yüksek, ancak ekonomik değeri şeker pancarından daha az olmayan bitkilerin rotasyona sokulması ve toprakta hareket kabiliyeti daha düşük azotlu gübre formlarının kullanılması önerilmiştir. Anahtar Kelimeler: Nitrat Yıkanması, NLEAP, Şeker Pancarı, Yeraltı Suyu Kirlenmesi. Bilgisayarlı Modelleme n ABSTRACT ASSESMENT OF NITRATE LEACHING IN SUGARBEET PRODUCTION USING COMPUTER MODEL NLEAP Metin AYDIN Gaziosmanpaşa University Graduate School of Natural and Applied Sciece Departman of Soil Science Masters Thesis 2001, 42 Pages Supervisor : Asst. Prof. Dr. Sabit ERŞAHİN Jury : Prof. Dr. Alper DURAK Jury : AssocProf. Dr. Güngör YILMAZ Jury : Asst. Prof. Dr. Sabit ERŞAHİN Considerable amounts of nitrogen fertilizers used in the sugarbeet (Beta vulgaris sacchrifera) production under irrigated conditions leach and contaminate below groundwater which is vital for local people. To decrease further contamination, rapid and meticulous methods are needed to estimate the amounts of fertilizers moving beyond the root zone. This research was conducted to estimate nitrate leaching parameters with computer model NLEAP (Nitrate Leaching and Economic Analysis Package) in sugarbeet production under 0,8.9,15.5,22.1,31.0 and 44.5 kg N/da nitrogen fertilizer applications on 18 3x4.5 m2 parcels (total 252 m2) under irrigated conditions. Considerable amounts of N fertilizers were accumulated and leached in soils under all fertilizer applications, posing a high risk to contaminate below aquifer. To decrease N fertilizer losses from the root zone, performing limited irrigation along with splitting fertilizer applications; growing deeper rooted crops with high T (transpiration) efficiency and with economic values not lower than sugarbeet; and using relatively immobile N fertilizer forms were suggested. Key Words: Nitrate Leacging, NLEAP, Sugarbeet, Graundwater Pollution, Computer Modelling 44

41 7.ÖZET Serebral infarktlı genç ve yaşlı 75 hastada (39 erkek, 36 kadın) serum estradiol (E2), tiroksin (T4), kortizol, testosteron, progesteron, follikül stimulan hormon (FSH), luteinizan hormon (LH) sonuçlarını 58 benzer kontrollerle karşılaştırdık. Erkek hastaların yaş ortalaması 59.7 yıl idi. Bunların 30'u 50 yaş üstünde (yaş ortalaması: 64.5 yıl), 9'u 50 yaş altında (yaş ortalaması: 43.67 yıl) idi. 36 kadın hastanın yaş ortalaması 52.1 yıl idi. Bunlardan 28'i menapozda (yaş ortalaması: 66.6) ve 8'i reproduktif (yaş ortalaması: 37.7) dönemde idi. Aşağıda izlenen istatistiksel sonuçlar elde edildi; Tüm erkek hastalarda: Serum E2 düzeyi (55.01 ±4.87 pg/ml, p 0.05, sırasıyla) farksız idi. Tüm kadın hastalarda: Serum E2 düzeyi (73.2 ± 14.3 pg/ml, 1.772 ± 0.849 pg/ml), serum progesteron düzeyi (2.729 ± 0.891 ng/ml, 1.824 ± 0.746 ng/ml) reproduktif ve menapozlu hastaların her ikisinde de, kontrollerden (73.4 ± 12.3 pg/ml, 1.591 ± 0.779 pg/ml; 3.233±0.743 ng/ml, 1.755 ± 0.58 ng/ml; p>0.05, sırasıyla) farksız idi. Serum testosteron (0.325 ± 0.065 ng/ml), serum FSH (9.05 ± 4.35 mIU/ml) ve serum LH (10.36 ± 4.54 mIU/ml) düzeyleri reproduktif hastalarda, kontrollerden (0.298 ± 0.075 ng/ml, 8.95 ± 3. 50 mIU/ml, 10.59 ± 3.02 mIU/ml; p>0.05, sırasıyla) farksız idi. Serum testosteron (0.172 ± 0.046 ng/ml), serum FSH (36.07 ± 4.98 mIU/ml) ve serum LH (24.92 ± 4.43 mIU/ml) düzeyleri menopozlu hastalarda, kontrollerden (0.280 ± 0.045 ng/ml, 53.1 ± 15.0 mIU/ml, 47,3 ± 17.6 mIU/ml; p0.05) farksız idi. Serum kortizol düzeyi menapozlu (30.28 ± 6.07 ng/dl) ve reproduktif (29.90 ± 5.79 ng/dl) hastaların her ikisinde de, kontrollerden (8.71 ± 3.31 jıg/dl, 12.64 ± 5.15 (ig/dl; p 0.05, respectively). In all female patients: Serum E2 level (73.2 ± 14.3 pg/ml, 1.772 ± 0.849 pg/ml) as well as serum progesterone level (2.729 ± 0.891 ng/ml, 1.824 ± 0.746 ng/ml) was both similar in both reproductive and menopausal patients to controls (73.4 ± 12.3 pg/ml, 1.591 ± 0.779 pg/ml; 3.233±0.743 ng/ml, 1.755 ± 0.58 ng/ml; p>0.05, respectively). Serum testosterone level (0.325 ± 0.065 ng/ml), serum FSH level (9.05 ± 4.35 mlU/ml), as well as serum LH level (10.36 ± 4.54 mlU/ml) was similar in reproductive patients to controls (0.298 ± 0.075 ng/ml, 8.95 ± 3. 50 mill/ml, 10.59 ± 3.02 mlU/ml; p>0.05, respectively). Serum testosterone level (0.172 ± 0.046 ng/ml), serum FSH level (36.07 ± 4.98 mlU/ml), as well as serum LH level (24.92 ± 4.43 mlU/ml) was lower in menopausal patients than to controls (0.280 ± 0.045 ng/ml, 53.1 ± 15.0 mlU/ml, 47,3 ± 17.6 mlU/ml; p0.05). Serum Cortisol level was higher in both menopausal (30.28 ± 6.07 ji.g/dl) and reproductive (29.90 ± 5.79 jig/dl) patients than controls (8.71 ± 3.31 ng/dl, 12.64 ±5.15 ng/dl; p

III ABSTRACT Masters Thesis Crystal and Moleculer Structure of N,N' -bis-disalyciliden-1,2 diaminobenzene Metin AYDIN Ankara University Graduate School of Natural and Applied Sciences Supervisor:Assoc.Prof.Dr. Çelik Tarımcı 1993, Page:107 Jury : Prof. Dr. Hüseyin SOYLU Prof. Dr. Yalçın ELERMAN Assoc.Prof.Dr. Çelik TARIMCI In the present study the crystal structure of N,N'-Bis-disalyclydene-l,2 diaminobenzene, C20H1QN2O2, has been investigated. The crystal is in the mon- oclinic system with a = 5.976, b = 16.588, c = 16.359,/? = 91.43°, space group F2i/c, /{M0Ka) = 0.7107Â, R = 0.0846, wR = 0.0349 for 1016 unique reflec tion Coordinates of the crystal atoms were found by using direct method. Ob tained atomic coordinates and thermal vibration tensors were refined by means of least-squares technique. The atomic coordinates, bond distances, bond angles and atomic planes which are formed by these atoms were also compared with other related works. Moleculer orbital calculation of the compouned has done by means of using Extended Hückel Theory. In this investigation, we have examined elec tronic populations among atoms which are bonded each other and net electron density on each atom. KEYWORDS :Salyciliden, diaminobenzen, Extended Hückel Calcu lationII ANAHTAR KELİMELER : Salyciliden, diaminobenzen, Genişletilmiş Hückel Hesaplaması III ABSTRACT Masters Thesis Crystal and Moleculer Structure of N,N' -bis-disalyciliden-1,2 diaminobenzene Metin AYDIN Ankara University Graduate School of Natural and Applied Sciences Supervisor:Assoc.Prof.Dr. Çelik Tarımcı 1993, Page:107 Jury : Prof. Dr. Hüseyin SOYLU Prof. Dr. Yalçın ELERMAN Assoc.Prof.Dr. Çelik TARIMCI In the present study the crystal structure of N,N'-Bis-disalyclydene-l,2 diaminobenzene, C20H1QN2O2, has been investigated. The crystal is in the mon- oclinic system with a = 5.976, b = 16.588, c = 16.359,/? = 91.43°, space group F2i/c, /{M0Ka) = 0.7107Â, R = 0.0846, wR = 0.0349 for 1016 unique reflec tion Coordinates of the crystal atoms were found by using direct method. Ob tained atomic coordinates and thermal vibration tensors were refined by means of least-squares technique. The atomic coordinates, bond distances, bond angles and atomic planes which are formed by these atoms were also compared with other related works. Moleculer orbital calculation of the compouned has done by means of using Extended Hückel Theory. In this investigation, we have examined elec tronic populations among atoms which are bonded each other and net electron density on each atom. KEYWORDS :Salyciliden, diaminobenzen, Extended Hückel Calcu lation 107