22 results on '"avrupa birliği hukuku"'
Search Results
2. Avrupa Birliği Hukuku ve Özel Sektördeki Yapay Zekâ ile İlişkili Ayrımcılığın Önlenmesi: Taslak Yapay Zekâ Tüzüğü Odağında
- Author
-
İNCE, Salih Tayfun
- Subjects
Hukuk ,Künstliche Intelligenz ,Diskriminierung ,Diskriminierung durch KI ,Recht der Europäischen Union ,Antidiskriminierungsgesetze ,Datenschutzrecht ,Vorgeschlagene Gesetz Über Künstliche Intelligenz ,Artificial Intelligence ,discrimination ,AI-related discrimination ,European Union law ,non-discrimination laws ,data protection law ,European Union Artificial Intelligence Act Proposal ,Law ,Yapay zekâ ,ayrımcılık ,yapay zekâ ile ilişkili ayrımcılık ,Avrupa Birliği hukuku ,ayrımcılık yasağı ,veri koruma hukuku ,Avrupa Birliği Yapay Zekâ Tüzüğü Taslağı - Abstract
Die Integration von KI-Systemen in Entscheidungsprozesse im Privatsektor kann das Recht auf Nichtdiskriminierung gefährden. Um diese Bedrohung zu veranschaulichen, werden in diesem Beitrag Risikofelder des Privatsektors, nämlich Beschäftigung, Bankwesen, Werbung, Preisgestaltung und Versicherungen an authentischen Beispielen KI-bezogener Diskriminierung untersucht. Anschließend wurden die aktuellen EU-Gesetze zur Nichtdiskriminierung und zum Datenschutz untersucht, und es stellte sich heraus, dass diese EU-Gesetze nicht über die erforderlichen Instrumente verfügen, um spezifischen Risiken durch KI-bezogene Diskriminierung im Privatsektor entgegenzuwirken. Daher besteht dringender Bedarf an neuen EU-Rechtsvorschriften, die mit Instrumenten ausgestattet sind, die explizit auf Diskriminierungsrisiken durch KI im Privatsektor abzielen.Das vorgeschlagene KI-Gesetz kann neue Instrumente gegen Diskriminierung durch KI im Privatsektor bereitstellen. Daher analysiert dieses Papier das vorgeschlagene KI-Gesetz im Hinblick auf seine potenziellen Auswirkungen auf die Minderung von KI-bezogenen Diskriminierungsrisiken. Aufgrund des cradle-to-grave-Ansatzes des vorgeschlagenen KI-Gesetzes müssen Anbieter und Nutzer von KI-Systemen mit hohem Risiko verschiedene spezifische Ex-ante- und Ex-post-Verpflichtungen erfüllen. Es hat sich herausgestellt, dass diese Verpflichtungen durch die Bereitstellung neuer Rechtsinstrumente zur Minderung von Diskriminierung durch KI beitragen können. Diese Instrumente reichen jedoch angesichts der KI-bedingten Diskriminierungsrisiken nicht aus. Daher wird der Schluss gezogen, dass nach wie vor der entscheidende Bedarf an spezifischen Rechtsvorschriften zur Minderung von Diskriminierungsrisiken im Zusammenhang mit KI im Privatsektor besteht., Yapay zeka sistemlerini özel sektördeki karar alma süreçlerine dahil etmek, ayrımcılık yasağının uygulanmasını tehlikeye atabilir. Bu çalışmada, mezkûr tehdidi göstermek için istihdam, bankacılık, reklamcılık, fiyatlandırma ve sigorta gibi özel sektörün bu açıdan riskli alanları, gerçek yaşamdan alınan yapay zeka ile ilişkili ayrımcılık örnekleri ile birlikte incelenmektedir. Ardından, güncel AB ayrımcılık yasağı ve veri koruma düzenlemeleri mercek altına alınmakta ve söz konusu AB düzenlemelerinin özel sektörde yapay zekâ ile ilişkili ayrımcılıktan kaynaklanan risklerle mücadele etmek için gerekli araçlara sahip olmadığı tespit edilmektedir. Bu nedenle, özel sektörde, yapay zekâ ile ilişkili ayrımcılık risklerini yok etmeyi açıkça hedefleyen yeni AB düzenlemelerine acil gereksinim olduğu anlaşılmaktadır. Yapay Zekâ Tüzüğü taslağı, özel sektörde yapay zekâ ile ilişkili ayrımcılığa karşı mücadele için yeni araçlar sağlayabilir. Bu nedenle, bu çalışma, Yapay Zekâ Tüzüğü taslağını, yapay zekâ ile ilişkili ayrımcılık risklerine potansiyel etkisi açısından incelemektedir. Yapay Zekâ Tüzüğü taslağı tarafından benimsenen beşikten mezara yaklaşımı sayesinde, yüksek riskli yapay zekâ sistemlerinin sağlayıcıları ve kullanıcılarının çeşitli öncül ve ardıl yükümlülüklere uyması gerekmektedir. Bu çalışmada, Yapay Zekâ Tüzüğü taslağı tarafından getirilen bu yükümlülüklerin, yeni yasal araçlar sağlayarak yapay zekâ ile ilişkili ayrımcılığın azaltılmasına katkıda bulunabileceği tespit edilmiştir. Ancak bu araçlar, yapay zekâ ile ilişkili ayrımcılık riskleri karşısında yeterli değildir. Bu nedenle, özel sektördeki yapay zekâ ile ilişkili ayrımcılık risklerini azaltmak için bu alana özgü hukuki düzenlemelere duyulan yaşamsal gereksinimin varlığını hâlen devam ettirdiği kanaatine varılmıştır., Integrating AI systems into decision-making processes in the private sector may place the right to non-discrimination in danger. In order to illustrate this threat, risky fields in the private sector, namely employment, banking, advertising, pricing and insurance, were investigated in this paper with authentic examples of AI-related discrimination. Then, the current EU non-discrimination laws and data protection laws were examined, and it was found out that these EU laws do not have the necessary tools to tackle specific risks arising from AI-related discrimination in the private sector. Therefore, there is an immediate need for new EU legislation equipped with tools which explicitly target AI-related discrimination risks in the private sector. The proposed AI Act may provide new tools against AI-related discrimination in the private sector. Thus, this paper analyzes the proposed AI Act in terms of its potential impacts on mitigating AI-related discrimination risks. Due to the cradle-to-grave approach adopted by the proposed AI Act, providers and users of high-risk AI systems are required to comply with various specific ex-ante and ex-post obligations. It is found out that these obligations can contribute to the mitigation of AI-related discrimination by providing new legal tools. However, these tools are not sufficient in the face of AI-related discrimination risks. Therefore, it is concluded that the crucial need for specific legislation to mitigate AI-related discrimination risks in the private sector is still present.
- Published
- 2021
3. Normlar hiyerarşisi: Türk, Alman ve İngiliz hukuk sistemlerinde kural işlemlerin ve mahkeme kararlarının hiyerarşik gücü
- Author
-
Gülgeç, Yahya Berkol, Gözler, Kemal, Uludağ Üniversitesi/Sosyal Bilimler Enstitüsü/Kamu Hukuku Anabilim Dalı/Anayasa Hukuku Bilim Dalı., and Kamu Hukuku Ana Bilim Dalı
- Subjects
Turkish Law ,Avrupa Birliği hukuku ,Relationship between international law and municipal law ,Rules ,Regulatory acts ,English Law ,Mahkeme kararları ,Hierarchy of norms ,Hukuk ,Regulatory operation ,Law system ,Normlar hiyerarşisi ,Uluslararası hukuk iç hukuk ilişkisi ,Norm ,Hans Kelsen ,Hierarchy ,Court decisions ,European Union Law ,German Law ,Law ,European Union law ,Kural işlemler - Abstract
Çalışmanın konusu Türk, Alman ve İngiliz hukukunda kural işlem niteliğindeki normların ve mahkeme kararlarının, bu sistemlerdeki hiyerarşik yerini ortaya koymaktır. Bu amaca ulaşmak için Hans Kelsen'in hukuk normlarının geçerliliğine ve normlar hiyerarşisine ilişkin teorisinden faydalanılacak ve söz konusu normların hiyerarşik konumu bu teori doğrultusunda belirlenecektir. Çalışmanın ilk bölümü teorik incelemeler için ayrılmıştır. Dolayısıyla, bu kısımda, Hans Kelsen'in hukuk normlarının geçerliliği ve normlar hiyerarşisine ilişkin teorisi tartışılacaktır. Bunun yanında, çalışmada farklı hukuk sistemleri açısından ayrıca incelememiz gerekecek olan normların beklenen hiyerarşik yerine ilişkin, her hukuk sistemi için geçerli olmasını beklediğimiz açıklamalar tekrara düşmemek amacıyla bu bölümde verilecektir. Çalışmanın ikinci bölümü, Türk hukuk sistemindeki kural işlem niteliğindeki normların ve mahkeme kararlarının hiyerarşik yerinin birinci bölüm kapsamında yürütülen tartışma uyarınca incelenmesini konu edinmektedir. Bu bölümde, Türk hukukunun hiyerarşik yapısı, inceleme konusu normların hukukî rejiminin kısaca incelenmesi ile ortaya konacaktır.Çalışmanın üçüncü bölümü Alman hukukundaki kural işlem ve mahkeme kararlarının hiyerarşik gücünün birinci bölümde benimsenen görüşler doğrultusunda belirlenmesini amaçlamaktadır. Türk hukuku dışında bir başka Kıta Avrupası hukuk sisteminin incelenmesinin, karşılaştırma açısından anlamlı sonuçlar sağlayacağı düşünülmektedir. Çalışmanın dördüncü ve son bölümü İngiliz hukukunun hiyerarşik yapısını ortaya koymayı amaçlamaktadır. İngiliz hukuku kendine has özelliklere sahiptir ve bu hukuk sistemindeki hiyerarşik ilişkilerin incelenmesi, Kelsen'in teorisi açısından zorlu bir sınav teşkil etmektedir. Amaçlanan, İngiliz hukuk literatüründe incelenmemiş olsa dahi, İngiliz hukukunda da normlar arasındaki hiyerarşik ilişkinin Türk ve Alman hukuk sistemlerinde olduğu gibi incelenebileceğini göstermektir.Anahtar Sözcükler: Kural işlemler, normlar hiyerarşisi, Hans Kelsen, Avrupa Birliği hukuku, uluslararası hukuk iç hukuk ilişkisi, mahkeme kararları Subject matter of this thesis is the determination of the hierarchical place of the regulatory norms and court decisions in Turkish, German and English legal systems. In order to achieve this purpose, Hans Kelsen's theory in relation to the validity of legal norms and hierarchy of norms will be examined and the hierarchical place of the mentioned norms will be determined in line with this theory. The first section of the thesis is reserved for theoretical inquiries. Therefore, in this section, Hans Kelsen's theory in relation to the validity of legal norms and hierarchy of norms will be discussed. Moreover, in order not to fall into repetition, explanations expected to be valid for all legal systems regarding hierarchical place of the norms to be evaluated separately for each legal system will be presented in this section. The second section of the thesis aims to investigate the hierarchical place of the regulatory acts and court decisions in Turkish legal system pursuant to the debate conducted in the first section. In this section, the hierarchical structure of the Turkish legal system will be revealed by a short examination of the legal regime of the mentioned norms. The third section of the thesis aims to determine the hierarchical power of the regulatory acts and court decisions in German law in line with the views adopted in the first section. It is expected that the examination of another legal system in civil law tradition apart from the Turkish law will provide significant results in terms of comparison. The fourth and the last section of the thesis aims to reveal the hierarchical structure of the English legal system. English law has some sui generis qualities and the examination of hierarchical relations in this legal system will prove to be a stern test for Kelsen's theory. The purpose is to demonstrate that, although it is not often the situation in English legal literature, the hierarchical relationship between the norms in English law can be examined just as in Turkish and German legal systems.Keywords: Regulatory acts, hierarchy of norms, Hans Kelsen, European Union law, relationship between international law and municipal law, court decisions 420
- Published
- 2015
4. Avrupa Birliği ve Türkiye'nin AB bütünleşmesindeki yeri
- Author
-
Azak, Özlem, Öztürk Akkartal, Hanife, Özel Hukuk Ana Bilim Dalı, and Öztürk, Hanife
- Subjects
Legal aspects ,Hukuka uygunluk ,Turkey ,Compliance with laws ,International Relations ,Uluslararası İlişkiler ,Integration ,Ankara Agreement ,Judical structure ,Hukuki yapı ,Türkiye ,Hukuk ,Ankara Anlaşması ,Bütünleşme ,European Union ,European Union Law ,Avrupa Birliği ,Avrupa Birliği Hukuku ,Hukuksal esaslar ,Law - Abstract
Tez 2 bölümden olusmakla birlikte 1. kisimda Avrupa Birliginin tarihsel olusmu, hukuksal yapisi ve isleyisi (organlari) incelenmistir. 2. kisimda Türkiyenin Avrupa Birligi ile olan iliskisi konu edilerek, bu iliskinin hangi tarihte ve nasil basladigindan günümüze kadar olan gelismeleri hem sosyal faktörler acisindan hemde hukusal ayrintilar incelenerek deginilmistir. Ikinci kisimda özellikle Türkiye AB iliskisinin temeli olan Ankara Antlasmasina ve bu antlasmaya dayanan Ortaklik Konseyinin bazi kararlarina yer verilmistir. The master's thesis consists of two parts. The first part deals with the emergence of the EU , its legal structure and how it works (EU institutions). In Part 2 it comes to Turkey and its position within the European Union and specifically the relationship between Turkey and the EU which is based on the Ankara agreement. In addition, the increasing economical social and cultural difficulties regarding a possible membership of Turkey and some decisions of the Association Council are discussed. 91
- Published
- 2015
5. Hakim durumun fahiş fiyat yoluyla kötüye kullanılması
- Author
-
Turgut, Reyyan, Aslan, İsmail Yılmaz, Yıldırım, Ahmet Cemil, Turgut, Reyyan, and Uluslararası Ticaret Hukuku Ana Bilim Dalı
- Subjects
Turkish Law ,Amerika Birleşik Devletleri ,İllicit Price ,Dominand Position ,Abuse ,Fahiş Fiyat ,Hakim Durum ,Hukuk ,Kötüye Kullanma ,United States Of America ,European Union Law ,Avrupa Birliği Hukuku ,Law ,Türk Hukuku - Abstract
YÖK Tez No: 391139 Yüksek Lisans Tez konusu olan Hakim Durumun Fahiş Fiyat Yoluyla Kötüye Kullanılması büyük ölçüde Türk Rekabet Kurulu kararları çerçevesinde incelenmiştir. Konuya ışık tutmakta yardımcı olduğu ölçüde ABD ve AB uygulamalarına da yer verilmiştir. İncelemelerimizde genel olarak Hakim Durum ve Kötüye Kullanma konularına yer verilmemiş, özel olarak fahiş fiyat konusunun gerektirdiği ölçüde değinmekle yetinilmiştir. Böylece tezin sınırları, tez konusu ile sınırlı tutulmaya çalışılmıştır. Bu çerçevede fahiş fiyat incelemelerinin rekabet hukuku kapsamında soruşturulmasının hem ABD hem AB hem de Türk Hukuku'nda istisnai bir durum olduğu tespit edilmiştir. Rekabet Otoriteleri fahiş fiyata özellikle fiili veya yasal tekel, ya da doğal tekel hallerinde müdahale etmektedirler. Rekabet Otoriteleri fahişliğin tespitinin çok zor olduğunu kabul etmekle beraber EDT (ekonomik değer testi) denilen bir test ile sonuca ulaşmaya çalışmaktadırlar. EDT, iki aşamalı bir test olarak karşımıza çıkmaktadır. Birinci aşamada maliyetler ile fiyat karşılaştırılarak arada makul sayılamayacak bir fark olup olmadığını tespit etmektedirler. Ancak neyin makul olduğunu tespit etmekteki zorluklar daha fazla incelemeyi zorunlu kılmaktadır. EDT' nin ikinci aşamasında ise teşebbüsün fiyatları rakiplerle mukayese edilmektedir. Ancak teşebbüsün tekel durumunda olduğu düşünülecek olursa ilgili pazarda mukayese edebilecek bir rakip bulmak çoğu zaman mümkün olmamaktadır. Bu durumda ise ekonomik ve hukuki çevresi birbiri ile benzer olan pazarlar araştırılmakta ve bu pazarlardaki benzer teşebbüslerle soruşturma konusu teşebbüs karşılaştırılmaktadır. Ancak hemen fark edileceği gibi ekonomik ve hukuki bakımdan birbirine benzeyen pazarlar bulmakta da ciddi sıkıntılar yaşanmakta, bu nedenle fahiş fiyatlar nedeniyle kötüye kullanma kararları çok zor verilebilmektedir. Rekabet Otoriteleri bu incelemeleri yaparken fahişlik tespit etseler bile bunun arızi bir durum olup olmadığını, teşebbüsün sistematik politikasının olup olmadığını da tespit etmek için fahiş fiyat uygulanan sürelerin ne kadar sürdüğünü araştırmaktadırlar. Çok kısa süreli yüksek fiyatlar kötüye kullanma olarak kabul edilmemektedir. İncelediğimiz kararlardan çıkan diğer bir sonuç ilgili piyasanın regüle bir piyasa olup olmamasıdır. Genellikle fiyatları regüle eden bir düzenleyici kurum varsa Rekabet Otoriteleri konunun çözümüne müdahil olmaktan kaçınmakta, çözümü sektörel düzenleyici kuruma bırakmaktadırlar. Yukarıda özetlediğimiz hususlar tüm ABD, AB ve Türk kararlarında aşağı yukarı aynı olmakla birlikte buna istisna teşkil eden tek bir karar bulunmaktadır. O da ceza ile sonuçlanan son Tüpraş kararıdır. Konuya müdahil olan bir düzenleyici kurul (EPDK) olmasına karşın Rekabet Kurulu %14-15 gibi bir yüksek fiyatın kriz döneminde 2,5 ay gibi kısa bir süre ile uygulanmasını kötüye kullanma saymıştır. The subject of the thesis; "Misuse of Dominant Position by Illicit Price" has, to a large scale, been studied within the frame of decisions of the Turkish Competition Authority. The US and EU enforcements have also been taken into account to an extent of the insight they have provided for the subject. The issues of Dominant Position and Misuse have not been the general point of emphasis within the scope of our studies, but rather, specifically, the reference towards the topic of illicit price has been contented with. Thus, the boundaries of the thesis have been aimed to be limited with the subject of the thesis. Within this framework, the inquiry of illicit price studies within the scope of the competition law has been ascertained to be an exceptional case within the USA, EU and Turkish Law. The Competition Authorities interfere with the illicit price, particularly in de facto or de jure monopoly or natural monopoly cases. The Competition Authorities, in addition to acknowledging the severe difficulty in identifying illicitness, are endeavouring to reach a conclusion via a test called EVT (economic value test). The EVT stands as a two-stage test. In the first stage, whether an unreasonable difference exists is determined through the comparison of costs and price. However, the difficulties in determining what is corresponded with reasonable requires further investigation. In the second stage of EVT, on the other hand, the prices of the enterprise is compared with its competitors. However, if the enterprise is to be considered to be in a state of monopoly, more often than not, finding a competitor for comparison within the related market is impossible. In such case, markets with similarities in terms of economic and legal environment are surveyed and the similar enterprises within the abovementioned markets and the enterprise subject to investigation are compared. However, as it can instantaneously be recognised, significant difficulties are experienced in finding similar markets, therefore the rendering of decisions on misuse on the basis of illicit prices is quite a challenge. Despite the cases, where the Competition Authorities detect illicitness within the process of these investigations, said authorities also investigate the duration of the illicit price imposed period to determine whether this is an incidental case or whether it is a systematic policy of the enterprise. Very short-termed high prices are not considered as misuse. Another result obtained from the decisions analysed is whether the related market is a regulated market. In general, in case of existence of a regulatory body, which regulates the prices, the Competition Authorities abstain from interfering with the settlement of the matter, handing over the settlement of the issue to the sectoral regulatory body. Notwithstanding the more or less similarity of the above summarised matters in all of the decisions of USA, EU and Turkey, there exists a single decision, which constitutes an exception. This is the latest Tüpraş decision, which was concluded with a penalty. Despite the involvement of a regulatory body (EMRA) to the issue, the Competition Authority has regarded the implementation of a high price of 14-15% during the crisis period for a short period of time, comprised of only 2.5 months.
- Published
- 2015
6. Apprehension and detention on remand in the light of case-law of European Court of Human Rights
- Author
-
Çitçi, Tuğçe, Zafer, Hamide, Hukuk Anabilim Dalı Kamu Hukuku Bilim Dalı, and Hukuk Anabilim Dalı
- Subjects
Hukuk ,Protection measures ,Person freedom ,European Court Human Rights ,Capture ,İnsan Hakları ,Avrupa Birliği ,Avrupa Birliği Hukuku ,Law ,Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ,Detention ,European Convontion on Human Rights - Abstract
ÖZET“Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Kararları Işığında Yakalama ve Gözaltına Alma” konulu çalışmamızda yakalama ve gözaltına almayı Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 2., 3., 5. ve 6. maddeleriyle birlikte incelemiş bulunmaktayız. Yakalama, hakim kararıyla veya hakim kararı olmaksızın kişinin özgürlüğünün kısıtlanmasıdır. Gözaltı ise, soruşturma yönünden zorunlu olması ve kişinin bir suçu işlediğini düşündürebilecek emarelerin varlığı halinde Cumhuriyet savcısının kararıyla kişinin nezarethane adı verilen yere konmasına denir. Kişi özgürlüğünü sınırlayan bu koruma tedbirleri, doğurduğu sonuçlar nedeniyle ağır ve insan hakları açısından önemli tedbirlerdir.Çalışmamızda yakalanan ve gözaltına alınanın hakları birbirinden ayrılmıştır. 1412 Sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nda yakalama ve gözaltı birlikte kabul edilmişti. Ancak 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nda gözaltı artık yakalamadan bağımsız bir koruma tedbiri haline gelmiştir. Yani 1412 sayılı Kanun’dan farklı olarak yakalanan aynı zamanda gözaltına alınmış değildir. Bu nedenle yakalanan ile gözaltına alınanın hakları aynı değildir.Yakalama ve gözaltına alma, hem adli hem idari amaçlı yapılabilir. Çalışmamızın temelini adli amaçlı yakalama ve gözaltına alma oluşturmaktadır. Ancak çalışmamızda idari amaçlı yakalama ve muhafaza altına almanın hangi durumlarda sözkonusu olabileceğine ve bunların adli amaçlı yakalama ve gözaltına alma ile arasındaki farklara değinmekte yarar gördük. Adli amaçlı yakalama, kişinin işlemiş olduğu suç dolayısıyla özgürlüğünün kısıtlanması iken, önleme amaçlı yakalamada ise kişinin işlemiş olduğu bir suç yoktur. Ancak adli amaçlı yakalamada kişinin sahip olduğu hakların tümüne idari amaçlı yakalamaya maruz kalan kimse de sahiptir. Haklar açısından bir farklılık yoktur. ABSTRACTIn our study on “Apprehension and Detention on Remand in The Light of Case-Law of European Court of Human Rights”, we have studied capture and detention based on the 2nd,3rd, 5th. and 6th clauses of European Human Rights Contract. Caption is restriction of the liberty of the person with or without decision of judge. Custody is keeping a person in a place, called detention room, with decision of public prosecuter, if the the signs regarding a person’s guilt exists. These protection measures restricting the liberty of a person, are back breaking and important measures because of their consequences and in the aspect of human rights. In this study, the rights of a person captured and the one that of taken into custody were separated from each other. In Criminal Procedure Act No. 1412, the caption and custody had been adopted together. However, with the Criminal Procedure Act No. 5271, detention became a measure of protection independent from caption from now on. In other words, unlike the law No. 1412, captured person is not the one taken into custody at the same time. Therefore, rights of captured person and the one taken into custody aren’t the same. Caption and taking into custody can be done due to both judicial and administrative reasons. Our study is based on caption and taking into custody due to judicial reasons. However, in this work, we felt that it is beneficial to touch to in what circumstances administrative oriented caption and protection are possible and to the differences between these and judicial oriented caption and taking into custody. Judicial oriented caption is restriction of a person freedom due to committing a crime, while in preventive oriented caption person does not have a crime committed. On the other hand, all rights owned by a person subjected to the judicial oriented caption, is also owned by a person subjected to administrative oriented capture. In terms of rights they aren’t any differences whatsoever.
- Published
- 2011
7. The concept of single-member company in EU Law and its reflections in Turkish Law
- Author
-
Çelebi, Beril, Özel, Sibel, Avrupa Birliği Hukuku Ana Bilim Dalı, and Avrupa Birliği Hukuku Anabilim Dalı
- Subjects
Türkiye ,Hukuk ,Turkish Law ,Turkey ,European Union ,European Union Law ,Avrupa Birliği Hukuku ,Company law ,Single member company ,Şirketler Hukuku ,Law - Abstract
Avrupa Birliği Hukuku'nda Tek Kişilik Şirket Kavramı ve Bu Kavramın Türk Hukuku'ndaki Yansımaları? adlı bu çalışmada, yirmi birinci yüzyıl küresel dünyasının ekonomik bir gerçeği olan, tek kişilik şirket kavramının tarihsel temelleri ve bu şirket tipinin çeşitli yargı çevrelerince kabul görme gereksinimi incelenmektedir. Çalışma, tek ortaklı şirket kavramını, Avrupa Birliği sınırları içinde serbest dolaşımın sağlanması ve Avrupa Birliği üyesi devletler ile diğer devletlerdeki şirketlerin uluslararası rekabeti bağlamında, önemli bir araç olarak görmektedir.Bu çalışmadaki tartışma noktalarının birer parçası olarak, Avrupa Birliği'nin İşleyişine İlişkin Antlaşma'nın 49 ve 54. maddeleri arasında düzenlenen, şirketlerin sınır ötesi yerleşimini kolaylaştıran Avrupa Birliği müktesebatı ve Avrupa Birliği Adalet Divanı içtihatları, Avrupa Birliği'nde şirketler hukukunun uyumlaştırılmasının temel unsurlarındandır. Özellikle, Avrupa Birliği şirketler hukuku alanındaki direktiflerin amacı; yüksek seviyede uyumlaştırmayı sağlamak ve yerleşim serbestisini koruma altına almaktır. Bu bakımdan, Tek Kişilik Sınırlı Sorumlu Ortaklıklara İlişkin Avrupa Konseyi On İkinci Yönergesi'nin üye devletlerin yerel hukuklarında uygulanma metodları bu çalışmada araştırılan esaslı unsurlardandır.Bu çalışmanın temel amacı On ikinci Yönerge hükümlerinin, yüksek seviyede uyumlaştırma amacını gerçekleştirmeye yetip yetmediğini belirlemek, öte yandan, Avrupa Birliği Hukuku boyutundaki bu düzenlemelerin, Avrupa Birliği üyeliğine aday bir ülke olarak, Türkiye'deki uygulamalara doğru yansıyıp yansımadığını ortaya koymaktır. Bu bağlamda tartışma, tek kişilik şirket kavramının Türk şirketler hukuku teorisi ile bağdaşıp bağdaşmadığı ve gelişen ticari yaşamın ihtiyaçlarına cevap verip vermediği noktasında oluşacaktır. This study with the title of ?The Concept of Single-Member Company in EU Law and Its Reflections in Turkish Law? explores the historical background of single-member company concept and the need for recognition of such company form in various jurisdictions; since, single-member company is an economic reality of the globalized world of the twenty first century. This study approaches the single-member company concept as an important instrument for the realization of full freedom of establishment and for the competition between companies in EU Member States and companies in other states.The EU legislation and jurisprudence of the ECJ are among the main elements of harmonization, which facilitate the cross-border establishment of companies under Arts 49 to 54 TFEU. In particular, the methods of implementation of the `Twelfth Council Directive on single-member private limited liability companies? is one of the core elements which are investigated in this study; since, the purpose of such directives is to achieve a high level of harmonization and guarantee the freedom of establishment.The ultimate aim of this study is to determine whether the provisions of the Twelfth Directive are adequate to achieve a high level of harmonization and, further, to set forth whether these implications in the EU law dimension have proper reflections to the applications in Turkey, as an EU candidate country. In that case, the debate is whether regulating the single-member company form is consistent with the Turkish company law theory and whether it responds the needs of the developing commercial life. 192
- Published
- 2011
8. The right to trial within a reasonable time by an independent and impartial tribunal in the light of the European Court of Human Rights Judgments and Turkish Law
- Author
-
Bakırcı, Recep, İnceoğlu, Sibel, Avrupa Birliği Hukuku Ana Bilim Dalı, and Avrupa Birliği Hukuku Anabilim Dalı
- Subjects
Hukuk ,Turkish Law ,Law courts ,European Court ,Objectivity ,Human rights ,Right of fair ,İnsan Hakları ,Independence ,Avrupa Birliği Hukuku ,Law ,Human Rights Court ,Reasonable time - Abstract
CONTENTSPage CONTENTSİABBREVIATIONSİVPREFACEVİINTRODUCTION12. INDEPENDENT TRIBUNAL42.1. Concept42.2. Short History of Judge Independence122.2.1. In the International Law122.2.2. In the Turkish Law132.3. The Concept of Tribunal142.3.1. ECtHR Praxis142.3.2. In the Turkish Law192.4. Extent of Independence202.4.1. Independence from Legislative212.4.2. Independence from Executive222.4.3. Independence from Jurisdiction242.4.4. Independence from Media and Public Opinion262.5. Criteria and Guarantees of Independence272.5.1. Appointment Methods of Judges292.5.1.1. Election of Judges by People312.5.1.2. Appointment of Judges by the Executive322.5.1.3. Election of Judges by Other Judges342.5.1.4. Appointment of Judges by an Independent Board352.5.2. Term of Office and Dismissal of Judges382.5.2.1. Approach by ECtHR382.5.2.2. In the Turkish Law402.5.3. Qualification of Judges432.5.3.1. Approach by ECtHR432.5.3.2. In the Turkish Law462.5.4. Guarantees Against to External Interventions and not to Receive Orders472.5.4.1. Approach by ECtHR472.5.4.2. In the Turkish Law522.5.4.2.1. Promotion552.5.5. Other Guarantees582.5.5.1. Financial Guarantees592.5.5.2. Geographical Guarantee592.5.5.3. Professional Guarantee612.5.6. Appearance of the Tribunal622.5.6.1. Approach by the ECtHR622.5.6.2. In the Turkish Law732.5.6.3. HSYK (HCJP: High Commission of Judges and Prosecutors) and Judicial Independence743. IMPARTIAL TRIBUNAL813.1. Overview813.1.1. Subjective Impartiality853.1.2. Objective Impartiality863.1.2.1. Approach by ECtHR863.1.2.2. The Criteria Adopted by ECtHR to Assure Objective Impartiality of Judiciary933.1.2.2.1. Judge’s Duties that Show Variety933.1.2.2.2. Professional Tribunals1003.1.2.2.3. Various Duties of Courts1013.1.2.2.4. Judges’ Being Connected with the Case (with its parts)1023.1.2.2.5. Presence of a Regulation on Impartiality in Domestic Law1063.1.2.2.6. Judgment by Default and Re-trial for the Judgments which Overruled by Court of Appeal1073.1.2.3. Regulation Relating to Impartiality of Judges in Turkish Law1093.1.2.4. The Possibilities to Remove Infringement1203.1.2.4.1. Waiver1203.1.2.4.2. . Review of a Judgment by a Fully Authorized Superior Court1234. THE RIGHT TO TRIAL WITHIN A REASONABLE TIME1274.1. Concept1274.1.1. Criminal Cases1304.1.2. Civil Cases1314.1.3. Administrative Cases1314.2. The Status of Victim1364.3. Assessment of the Reasonable Time1384.3.1. The Term to be Taken into Consideration1384.4. The Criteria for Assessment of the Reasonable Time1484.4.1. Character of Case’s Subject1494.4.1.1. Complexity of Case1504.4.1.2. Importance of Case’s Subject for the Applicant1554.4.2. Applicant’s Conduct1564.4.3. National Authorities’ Conduct1634.5. The Right to Trial within A Reasonable Time in Turkish Law1715. GENERAL ASSESSMENT AND CONCLUSION1766. BIBLIOGRAPHY1797. RELATED JUDGMENT LIST OF THE ECTHR184
- Published
- 2010
9. Avrupa Rekabet Hukukunda teknoloji transferi anlaşmaları
- Author
-
Yengin, Halisan, Alışkan, Murat, Avrupa Birliği Hukuku Anabilim Dalı, and Avrupa Birliği Hukuku Ana Bilim Dalı
- Subjects
Competition ,International Relations ,Uluslararası İlişkiler ,Hukuk ,Teknoloji Transferi ,Licence agreements ,Tüzükler ,Transfer agreement ,Competence Law ,European Union Law ,European Union ,Avrupa Birliği ,Agreements ,Avrupa Birliği Hukuku ,Law ,Technology transfer - Abstract
Avrupa Topluluk Antlaşması'nın gerek 101(1). gerekse 102. maddesi (eski 81(1). ve 82. maddeleri) rekabeti kısıtlayabilecek eylemlerin neler olabileceğini örnek olarak saymaktadır. Antlaşma'nın 102. maddesini 101. maddesinden ayıran en önemli fark, kötüye kullanma eylemlerinin sadece hakim durumdaki bir teşebbüs tarafından gerçekleştirilmesidir. Antlaşma'nın 101. maddesi ise amacı veya etkisi itibariyle rekabeti kısıtlayan teşebbüsler arası anlaşmaları yasaklamakta olup, anlaşma rekabeti etkilese dahi maddenin 3. fıkrası uyarınca 101. madde yasaklamasından muafiyet süresince kurtulabilecektir. Antlaşma'nın 101(3). maddesi doğrultusunda çıkarılacak olan blok muafiyet tüzükleri yoluyla anlaşmalar blok olarak 101. madde yasaklamasından muaf kılınabilecekleri gibi, 101(3) maddesi doğrultusunda da anlaşmaların bireysel inceleme ve muafiyet sonucunda 101. madde yasağından kurtulmaları mümkündür. Bu çerçevede teknoloji transferi anlaşmalarına uygulanmak üzere Teknoloji Transferi Tüzük'ü ve Teknoloji Transferi Kılavuzu yayınlamıştır. Ayrıca 101. maddenin ne şekilde uygulanacağını göstermek amacıyla 2005 yılında bir Kılavuz yayınlanmış ve hangi anlaşmaların hangi şartlar altında 101(1). madde bağlamında rekabeti kısıtlayacağı ve hangi şartlarla 101(3) muafiyet kriterlerine uygun olabileceği ayrıntılı bir şekilde kaleme alınmıştır. Teknoloji transferi anlaşmasının anılan Tüzük kapsamında olmaması durumunda ilgili anlaşmanın 101(3) kriterleri çerçevesinde değerlendirilmesi gerekmektedir. Anılan Kılavuzlar uyarınca anlaşmanın rekabete aykırılığının tespitinde ekonomik yaklaşım ilkesi benimsenmiş olup, getirilen yeni kriterler Antlaşma'nın 102. maddesi uyarınca hakim durumun tespiti esnasında kullanılan kriterlerle örtüşmektedir. Her iki madde de aslında aynı amacı farklı metodolojiler uygulayarak korumakta olduğundan, biz bu tezde, 101. madde uygulamasından muaf olan bir teknoloji transferi anlaşmasının 102. madde yasaklamasına neden maruz kalmaması gerektiğini tespit etmeye çalışırken, aynı zamanda teknoloji transferi anlaşmaları ile ilgili olarak Avrupa Birliği ve Türkiye'deki gelişmeler üzerine ayrıntılı bir çalışmayı okuyuculara sunmayı hedefledik. Both Article 101(1) and 102 of the EC Treaty have illustrated conducts which may be anticompetitive. One of the most important differences of Article 102 from Article 101 is that abusive conducts may be eventuated solely by undertakings having dominant position. Agreements between undertakings having as their object or effect the prevention of competition are prohibited; however they may escape from that prohibition during the exemption period if they fulfill criteria under Article 101(3). Agreements may be exempted from prohibition in Article 101 either by way of block exemption or by way of individual exemption through individual assessment of agreements. In that regard, Technology Transfer Regulation and Technology Transfer Guidelines have been launched. Furthermore, Guidelines have been published in 2005 to show the application of Article 101 and envisages which agreements under which conditions may be assumed to be anticompetitive under Article 101(1) and under which conditions may be assumed to be fulfilled criteria under Article 101(3). In accordance with the said Guidelines, economic based approach has been adopted and the new criteria launched thereby overlap to that of the criteria followed for the determination of dominant position. Since both of the Articles protect the same aim via different methodology, while we have presented reasons to disregard the application of Article 102 in case technology transfer agreements are exempted under Article 101, we also aim to present to readers a detailed study with respect to technology transfer agreements within the framework of developments in the European Union and Turkey. 280
- Published
- 2010
10. Avrupa Birliği'nde temel hak ve hürriyetlerin korunması Ve AİHS'nin Avrupa Birliği Hukukundaki yeri
- Author
-
Demir, Timur, Bilir, Faruk, Kamu Hukuku Anabilim Dalı, and Enstitüler, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kamu Hukuku Ana Bilim Dalı
- Subjects
Freedom ,International Relations ,Uluslararası İlişkiler ,Temel özgürlükler ,Fundamental freedoms ,Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ,Hukuk ,İnsan hakları ,Temel haklar ,Fundamental variables ,Fundamental rights ,Özgürlük ,Human rights ,European Union ,European Union Law ,Avrupa Birliği ,Avrupa Birliği Hukuku ,Law ,European Convontion on Human Rights - Abstract
Avrupa Birliği'nin kuruluş amacı esas itibariyle, ekonomik bütünleşmenin temin edilmesi olmasına karşın, zamanla Avrupa Topluluğu hukukunda temel hak ve hürriyetlerin korunması konusu önem kazanmaya başlamıştır. Avrupa Birliği'ne üye olan devletlerin bazı egemenlik yetkilerini, Avrupa Birliği kurumlarına devretmeleri, Avrupa Birliği kurumlarının üye devletlerden aldığı bu yetkilerin alanlarını zamanla genişletmeleri, özellikle Avrupa Topluluğu Adalet Divanı kararları ile bu gelişmelerin pekiştirilmesi konuları, beraberinde Avrupa Birliği kurumlarına karşı Avrupa Birliği vatandaşlarının temel hak ve özgürlüklerinin korunmasını gündeme getirmiştir. Özellikle, Avrupa Birliği'nin kurulduğu ilk yıllarda, Avrupa Topluluğu Adalet Divanı'nın bu konuda çekimser kalmasına, hatta Avrupa Birliği'nin bu konuda herhangi bir yetkisinin bulunmadığını ifade etmesine karşın, sonraki kararlarında Avrupa Topluluğu Adalet Divanı bu fikrini değiştirerek, temel hakların korunması konusunun hukukun genel ilkeleri arasında bulunduğunu vurgulamıştır. Bununla birlikte, temel hakların Avrupa Topluluğu hukukunda bizzat Avrupa Birliği kurumlarınca korunmasının, temel hakların uluslararası korunmasına ilişkin çok önemli bir gelişme olmasına rağmen, bu gelişme bazı sorunları da beraberinde getirmiştir. Örneğin, temel hakların korunması konusu ile ilgili olarak, Avrupa bölgesinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ile Avrupa Topluluğu Adalet Divanı'nın karar vermeleri, yetki sorununu beraberinde getirmiştir. Buna göre, her iki hukuk sistemine bağlı olan ve her iki hukuk sisteminin yargı kararlarını uygulamakla yükümlü bulunan üye devletler aynı konuda olmasına rağmen, farklı sonuçları bulunan kararlarla karşı karşıya kalmışlardır. Bu sıkıntıların sona erdirilmesi için Avrupa Birliği'nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine taraf olması, Avrupa Topluluğu hukukunda temel hakların korunmasına ilişkin bir liste hazırlanması gibi farklı öneriler gündeme getirilse bile, bu konudaki sorunlar hâla tam olarak çözüme kavuşturulmuş değildir., Although the European Union was established primarily for the economic union, protection of fundamental rights and freedoms has started to gain importance in time in the European Union law. Transferring some rights of sovereignty of the European Union?s member states to the institutions of the European Unions, the institutions? extension of these authorities in time, especially reinforcement of these developments by the decisions of the Court of Justice of the European Communities has brought together the matter of protection of the fundamental rights and freedoms of the citizens of the European Union. Particularly, even though the Court of Justice of the European Communities abstained in the first years of the establishment of the European Union, and stated that the European Union had no authority in this matter, it changed the opinion in its subsequent decisions and declared that the protection of fundamental rights is among the general principles of law. However, even if the protection of fundamental rights in European Union Law by European institutions is a very important development in terms of international protection of fundamental rights, this development has brought with itself some problems. For example, that the Court of Justice of the European Communities and European Court of Human Rights have decisions concerning the protection of fundamental rights has brought with itself the problem of authority. Consequently, the member states, which are related to both systems of law and liable to execute the decisions of both systems, have faced decisions in the same subject matter but with different consequences. These problems has yet to be solved in spite of the fact that there been different proposals such as the European Union?s being a party to the European Convention on Human Rights and make a list about the protection of fundamental rights in the European Union Law.
- Published
- 2010
11. Avrupa Birliği'nin kurumsal yönetime yaklaşımı ve en son gelişmeler
- Author
-
Soyhan, Merve, Yörüng, Murat Tahsin, Avrupa Birliği Hukuku Anabilim Dalı, and Avrupa Birliği Hukuku Ana Bilim Dalı
- Subjects
Hukuk ,Corporate governance ,European Union ,Avrupa Birliği ,Avrupa Birliği Hukuku ,Law - Abstract
Bu çalışmada son yıllarda tüm dünyada ve Türkiye'de önem verilen bir konu olan şirketlerin kurumsal yönetimine ilişkin kurumsal yönetim ilkeleri ve uygulamaları hakkında Avrupa Birliği'nin yaklaşımı anlatılmaktadır. Kurumsal yönetim hukuku önceleri şirketler hukukunun bir parçası olarak düzenlenirken 2000'li yılların başından itibaren ayrı bir başlık altında düzenlenmektedir. Çalışma içerisinde öncelikle kurumsal yönetim hakkında genel bir tanımlama verilerek, kurumsal yönetim hukukunun sınırları çizilmeye çalışılmış ve konunun yapısı ve uygulama alanından kısaca bahsedilmiştir. Devamında Avrupa Birliği'nin ?uygula, uygulamıyorsan açıkla? prensibinin zorunlu, diğer düzenlemelerin tavsiye niteliğinde olarak oluşturduğu acquis communautaire kurumsal yönetim hukukuna ilişkin genel düzenlemeleri ve bir AB üyesi ülke olarak Birleşik Krallık'ın yasal zemini özetlenmiştir. Daha sonra bir AB adayı olarak Türkiye'nin hukuki düzenlemeleri anlatılmıştır. Çalışmada her üç disiplinin de genel prensipleri ve temel hukuki alt yapısı anlatıldıktan sonra spesifik olarak kurumsal yönetim prensiplerinden iki ana prensip; Yöneticilerinin ücreti ve kurumsal yatırımcıların şirketlerin kurumsal yönetimindeki yeri hakkında Avrupa Birliği'ndeki yasal düzenlemeler ve bu düzenlemelerin karşılanabilmesi için yapılması gerekenler ve karşılaştırmalı olarak İngiltere ve Türkiye'de ki söz konusu iki prensibe ilişkin hukuki düzenlemeler ve şirketlerin uygulamaları hakkında bilgi verilmiştir. In this dissertation, the European Union approach to the corporate governance principles and corporate governance applications of the companies is tried to be explained which is highly notable issue worldwide and in Turkey. Previously corporate governance law was regulated under companies? law but since the beginning of the 2000s the issue is considered as a separate part other than companies? law. In this research a general definition for the corporate governance is given and by this means the frame of the issue is tried to be drawn and the nature and scope of the issue is briefly mentioned. Continuously acquis communautaire of the European Union regarding corporate governance principles which the ?comply or explain? principle is obligatory and the other legal arrangements are advisory is explained and the United Kingdom?s legal base, as an EU member, and the legal framework of the Turkey, as a European Union candidate, is given. After explanation of the corporate governance principles and legal base of the three disciplines generally, specifically two principles among corporate governance principles, remuneration of the directors and institutional investors in the European Union has been explained. Furthermore comparatively legal base of the UK and Turkey regarding so-called two principles and information relate to applications of the companies? in both countries is given. 89
- Published
- 2010
12. Türkiye ve Avrupa Birliği'nde yabancıların taşınmaz mülkiyeti edinmesi
- Author
-
Balkan, Ali Harun, Özel, Sibel, Avrupa Birliği Hukuku Anabilim Dalı, and Avrupa Birliği Hukuku Ana Bilim Dalı
- Subjects
Real estates ,Public Administration ,Forigners Law ,International Relations ,Uluslararası İlişkiler ,Court of Justice ,Property ,Hukuk ,Türkiye ,Kamu Yönetimi ,Property right ,Foreigners ,European Union Law ,Avrupa Birliği ,European Single Market ,Avrupa Birliği Hukuku ,Law - Abstract
ÖZETYabancıların taşınmaz edinmesine ilişkin mevzuat genellikle farklı öncelikler ve farklı hukuk sistemlerinin bakış açılarından bir çok sınırlama içerir. Özellikle AB hukukunun bu konudaki dava hukuku oldukça ilginç kararlar içerir.Bu tezde AB üyesi devleti vatandaşlarının diğer AB üyesi ülkelerde mal edinmeleri konusunda Avrupa Adalet mahkemesi kararları incelenecektir. Cevap aranılan soru, AB entegresyon sürecinde, sınırlamaların sınırı nerede olacaktır sorusudur. Bu sorunun cevabı, birliğe üye olan ülkelerin üye olma süreci, derogasyonları ve Avrupa Adalet Dİvanı kararları ışığı altında aranacaktır. Yine bu tezde mevcut haliyle Türk mevzuatında yabancıların gayrimenkul edinmesi ile hükümler de değerlendirilecektir.Son olarak, Adalet divanı kararları da dikkate alınarak, bir system önerisi oluşturulacaktır. Bu öneri spekülasyonun, optimal olmayan kullanımın ve arazilerin parçalanmasının engellenmesi üzerine kurgulanacaktır.ABSTRACTThe legislations on acquisition of immovable properties by foreigners consist many limitations based on different priorities and approaches of the law systems. Especially, EJC’s case law consists many interesting judgments.In these thesis, we will examine acquisition of immovable properties by citizens of member states under the light of case-law of European Court of Justice. We will try to answer the question of the limit of limitations. Such an answer will be sought to found under the process of negotiations, derogations and case law. In addition to that, Turkish current legislation will be examined regarding to the immovable properties by foreigners will be taken in the consideration.Eventually, a system proposal will be developed under the light of the case law of European Court of Justice. This proposal will be established on prevention of speculation, non-use and under-use and fragmentation of land.
- Published
- 2010
13. Avrupa Birliği Hukukunda çalışan kadınların analık hakları ve Türkiye'deki yasal düzenlemeler ve uygulamalar ile karşılaştırması
- Author
-
Tezcan Açikgöz, Rana, Özdemir, M Erdem, Avrupa Birliği Hukuku Anabilim Dalı, Özdemir, M. Erdem, and Avrupa Birliği Hukuku Ana Bilim Dalı
- Subjects
Turkish Law ,Working women ,Social rights ,Motherhood ,Kadın, Çalışma Hayatında ,Women rights ,Legal regulations ,Hukuk ,Türkiye ,European Union Law ,European Union ,Çalışan Kadınlar ,Avrupa Birliği Hukuku ,Law ,Workers - Abstract
Sanayi Devrimi ile birlikte kadınların çalışma hayatına aktif katılımı sağlanmıştır. Bu katılım beraberinde çalışan kadınların ve erkeklerin haklarının, görevlerinin belirlenmesi gereğini ortaya çıkarmıştır. Zira kadın, çalışma hayatına başlamış olmakla birlikte aile ve çocuk ile ilgili yükümlülüklerinde her hangi bir değişiklik olmamış ve hatta işiyle ilgili ağır görevler üstlenmek zorunda kalmıştır. Biyolojik özellikleri göz ardı edilen kadınlar ağır iş koşullarında ve adil olmayan şartlarda çalışmak zorunda bırakılmıştır.Zamanla farkındalığı artan kadınlar taleplerini dile getirmeye ve uluslararası örgütlere seslerini duyurmaya başlamışlardır. İş yaşamındaki koşulların düzeltilmesi amacıyla başlatılan çalışmalara rağmen, hızla ilerleme gösterse de kadınların biyolojik özellikleri nedeniyle dışlanmaları, işlerine son verilmeleri, hamilelik ve / veya ailevi sorumluluklar nedeniyle istihdam alanlarının kısıtlanması, hamilelik halinde sağlık koşullarına uygun olmayan şartlarda çalışmak zorunda bırakılmaları gibi uygulamaların ortadan kaldırılması mümkün olmamıştır.Avrupa Topluluğu, yaşanan süreçte uluslararası örgütlerinin yaptığı çalışmalara kayıtsız kalmayarak ve gerekli yasal düzenlemeleri hazırlamış ve Üye Devletler nezdinde de yapılmasını sağlamıştır. İlk başlarda ekonomik kalkınmanın sağlanması amacıyla bir araya gelen Toplulukta sosyal politika ve bununla beraber çalışan kadının analık haklarının korunması ayrı bir politika olarak yürütülmüştür. Avrupa Birliği Hukuku, çalışan kadınların analık haklarının korunması ile ilgili olarak gerekli yasal mevzuatı hazırlamış ve uygulanmasını da sağlamak için yasal denetim mekanizmalarını kurmuştur. Türk Hukuku, bu anlamada Avrupa Birliği Hukuku ile büyük ölçüde örtüşmektedir. Ülkemizde, AB Uyum çalışmaları kapsamında İş Hukuku ve Sosyal Güvenlik Hukuku ile ilgili çalışmalar devam etmekte olup, mevzuatın AB mevzuatı ile uyumlaştırılmsı süreci titizlikle takip edilmekte ve gelişmelerin İş Hukuku'na yansıtılması sağlanmaktadır. Sağlanan haklar bakımından uyumun var olduğu söylenebilir. Active participation of women in labor life has been ensured along with the Industrial revolution. This participation has brought about the requirement of identifying the rights and duties of working women and men. Although women have begun labor life, there has been no change in their responsibilities concerning family and children and even have become obliged to assume heavy duties in connection with their jobs. Women whose biological characteristics have been disregarded were urged to work under heavy work conditions and unfair circumstances. Women whose awareness has raised over time begun to express their demands and communicate their voices to international organizations. Despite the studies initiated with the aim of ameliorof improving the conditions in labor life; it has not been possible to eliminate such implementations as excludingg women because of their biological characteristics, dismissal from their jobs, restricting their employment areas due to pregnancy and/or family responsibilities, urging them to work under unhealthy circumstances during pregnancy, though having shown rapid improvement.The European Community, in this process prepared the necessary legal arrangements, and ensured that they are performed by the Member Statesl. In the Community that was assembled initially to ensure the economical development, the social policy and along with this, protection of maternity rights of working women have been conducted as a separate policy.The European Union Law has prepared the necessary legal legislation for protection of maternity rights of working women and established the legal audit mechanisms to ensure their implementation. Turkish Law largely matches up with the European Union Law in this respect. In our country, the studies associated with the Labor Law and Social Security Law within the scope of EU Adaptation studies are delicately followed up and it is ensured that the developments are reflected to the Labor Law .Therefore harmonization exists in respect to the rights provided. 149
- Published
- 2010
14. The use of alternative dispute resolution to settle insurance disputes in the European Union and Turkey
- Author
-
Burç, Ece, Omağ, Merih Kemal, Avrupa Birliği Hukuku Ana Bilim Dalı, and Avrupa Birliği Hukuku Anabilim Dalı
- Subjects
Turkey ,Insurance sector ,Sigortacılık ,Türkiye ,Hukuk ,Insurance ,Insurance law ,Incompatibility ,European Union ,Avrupa Birliği ,Alternate dispute ,Avrupa Birliği Hukuku ,Law ,Insurance demand - Abstract
ÖZETUyuşmazlıkların çözümü için mahkemede dava açmak dışındaki usullere alternatif uyuşmazlık çözümü (ADR) adı verilmektedir. Mahkeme çözümü uzun, karmaşık ve pahalı iken, ADR yöntemleri hızlı, basit ve ekonomik olarak değerlendirilmektedir.Günümüzde, dünyadaki örnekler incelendiğinde, tüketici uyuşmazlıklarının mahkeme dışı yöntemlerle hızlı ve ucuz şekilde çözümüne yönelik ilginin arttığı görülmektedir. Bu çerçevede, sigortacılar ile sigortalılar arasında doğan uyuşmazlıkların çözümü için alternatif yöntem ve sistemlere duyulan ihtiyaç da artmaktadır. ADR mekanizmalarının önümüzdeki dönemde giderek artan bir önem kazanacağı beklenmektedir. Gerçekten de, Avrupa Birliği ADR kullanımının geliştirilmesi ile açıkça ilgilenmektedir. Türk yasa koyucu da 5684 sayılı Sigortacılık Kanununun hazırlık çalışmaları sırasında ADR’ye yönelik bu eğilimi dikkate almış ve Türk sigorta sektörüne tahkim düzenini getirmiştir.Bu çalışma, sigorta uyuşmazlıklarında Avrupa ve Türk ADR uygulamalarının araştırılması amacıyla yapılmıştır. İlk bölümde, alternatif uyuşmazlık çözümü kavramı, terminolojisine ilişkin tanımlar, yararları ve değişik türleri genel olarak tanıtılmıştır. İkinci bölümde, ADR’nin Avrupa Birliği’ndeki gelişimi izlenmiş ve üye ülkeler tarafından sigorta uyuşmazlıklarının çözümünde kullanılan farklı ADR mekanizmaları incelenmiştir. Son olarak, üçüncü bölümde, Türk sigorta hukukundaki mahkeme dışı uyuşmazlık çözüm mekanizmaları gözden geçirilmiştir. 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu ile getirilen tahkim usulü, örgütlenme esasları ve hukuki prosedürleri önemlerinden dolayı detaylı olarak incelenmiştir. Bugün, bir sigorta meselesi ile ilgili olarak ihtilafa düşen taraflara, ihtiyari tahkim, tüketici sorunları hakem heyetleri ve sigorta tahkimi ADR imkanları sunulmaktadır. 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu, gelişmiş ülkelerde giderek yaygınlaşan modern bir sistemi düzenlemiş olmakla övgüye layık olduğunu göstermiştir. Ama yine de, ADR ancak sigortalıların bu uygulamaların tarafsızlığına güvenmeleri durumunda Türk sigorta sektöründe tamamen kabul görebilecektir. ABSTRACTProcedures for settling disputes by means other than litigation are called alternative dispute resolution (ADR). ADR methods are considered quick, simple and economical, whereas the litigation settlement is lengthy, complex and expensive. At present, when examples in the world are examined, it is seen that the interest in the settlement of consumer disputes by out-of-court methods in a quick and economical manner is growing. Within this framework, also the need for alternative methods and systems to settle disputes arising between the insurers and the insured parties is increasing. It is expected that ADR mechanisms will assume a growing importance in the forthcoming period. Indeed, the European Union is clearly interested in developing the use of ADR. Also the Turkish legislator took this tendency towards ADR mechanisms into consideration when it was preparing the Insurance Law No. 5684 and introduced an arbitration scheme to the Turkish insurance sector. This study has been conducted for the purpose of investigating European and Turkish ADR practices in insurance disputes. In the first chapter, the consept of alternative dispute resolution, the definitions of its terminology, its advantages and its various types have generally been introduced. In the second chapter, the evolution of ADR in the European Union has been traced and the different ADR mechanisms used for the resolution of insurance disputes by Member States have been examined. Finally, in the third chapter, the out-of-court dispute resolution mechanisms in the Turkish insurance law have been reviewed. The arbitration procedure introduced by the Insurance Law No. 5684, its organizational principles and legal procedures have been examined in detail because of their importance.Today, the parties who are in dispute over an insurance matter are offered the ADR opportunities of voluntary arbitration, arbitration committees for consumer problems and insurance arbitration. The Insurance Law No. 5684 has proved praiseworthy because it has regulated a modern system which becomes increasingly widespread in developed countries. However, ADR can only be fully accepted in the Turkish insurance sector, if the insured parties trust the impartiality of these practices.
- Published
- 2010
15. Avrupa Adalet Divanı kararları ışığı altında Avrupa Birliği hukuk düzeninin anayasallaşması
- Author
-
Gümüşlü, Gülce, Sak, Yıldıray, Avrupa Birliği Hukuku Anabilim Dalı, and Avrupa Birliği Hukuku Ana Bilim Dalı
- Subjects
Hukuk ,Constitution ,International Relations ,Uluslararası İlişkiler ,Court of Justice ,European Union Law ,Avrupa Birliği Hukuku ,Law ,Law order - Abstract
ÖZETAvrupa Birliği hukuku düzeni kavramı, genel anlamındaki devlet kavramından ve uluslararası kurum anlayışından farklılık göstermektedir. Avrupa Birliği, kuruluş andlaşmalarıyla ve Avrupa Birliği Adalet Divanı kararlarıyla uluslararası alana yeni bir anlayış getirmektedir. Avrupa Birliği’nin ulus üstü ve üstün olma karakteri, Üye Devlet hukuk düzenlerinde Avrupa Birliği kurumlarının tasarruflarının doğrudan uygulanması ile münhasır yetki ve yetkinin en uygun seviyede kullanımı (subsidiarity) ilkeleri, Avrupa Birliği’nin anayasal hukuk düzenini göstermektedir. Avrupa Birliği hukuk düzeni, uluslararası kurumların hukuk düzenlerinden farklı olarak, sadece Üye Devletler için değil bireylerine de haklar yaratıp sorumluluklar yüklemektedir. Adalet Divanı, AB hukuk düzeninin, Üye Devletler hukuk düzenlerinden üstün olduğunu kararlarıyla dile getirmiş ve yerleşik içtihadı ile bu ilkeyi topluluk hukukunun temel ilkeleri arasına almıştır. Böylece Divan, gerek Üye Devletlerin ve gerekse AB kurumlarının AB hukuk düzenine aykırı işlem ve eylemleri üzerinde yargı denetimini yaparak gerekli yaptırımları uygulamaktadır.Üye Devletlerin ulusal egemenliğine ters düşen bu durum, Üye Devletlerin üst mahkemeleri önünde birçok defa tartışılmıştır. Her ne kadar Adalet Divanı bu konuda son sözü söylese de ulusal hukuk, Birlik hukuk hükümlerine aykırı olduğu durumlarda hangi hukuk düzeninin uygulanacağı konusunda Divan kararları ile Üye Devletlerin üst mahkemelerinin verdiği kararlar arasında çelişki olduğu gözlenmektedir. Tezimde, Adalet Divanı kararları ışığı altında AB hukuk düzeninin anayasallaşması ve Üye Devletlerin anayasallaşma sürecine reaksiyonları üzerine detaylı analiz yapmaya çalıştım. ABSTRACTEuropean Union law order departs from both the understanding of general meaning of a state and the meaning of international organization. The European Union brought a new concept to the international order through its sui generis character. This has realized by the founding treaties and decisions of the European Court of Justice. Supranational character of the EU, supremacy and direct effect on the one hand, the principle of exclusive competence and subsidiarity on the other give the EU nature of constitutional order. European Union law order creates rights and impose obligation not just only to its Member States and also to individuals differently from an international organization’s law order. The ECJ created the supremacy of EU law over Member States’ laws. The EU law order has its judicial mechanism to impose sanctions on all Member States and the EU’s institutions.This circumstance conflicting to the national sovereignty of Member States has been disputed before constitutional courts of Member States. It has been observed that there existed a confliction between the ECJ’s decisions and decisions of the constitutional courts of Member States on the issue of which laws should be implemented in the event of a contrary between the Union law provisions and national law provisions. In this thesis, I try to make a detail analysis on the constitutionalization of the EU legal order in the light of the European Court of Justice’s case law and on the reactions of Member States composing of the EU to the process of this constitutionalization.
- Published
- 2009
16. AB ve Türk Rekabet Hukukunda profesyonel spor ve Rekabet Hukuku
- Author
-
Mutlu, Uğur, Sak, Yıldıray, Avrupa Birliği Hukuku Anabilim Dalı, and Avrupa Birliği Hukuku Ana Bilim Dalı
- Subjects
Hukuk ,Turkish Law ,Sports Law ,Professionalism ,Competence Law ,European Union Law ,Avrupa Birliği Hukuku ,Law ,Sports ,Spor Hukuku - Abstract
ÖZETAvrupa Birliği ve Türkiye ölçeğinde spor ve buna bağlı aktivitelerin gelişerek ticarileşmesi neticesinde konunun hukuki boyutları tartışılmaya başlanmıştır. Özellikle Avrupa Birliğinde Walrave kararı ile başlayan süreçte sporun Topluluk Hukuku içerisindeki yeri araştırılmıştır. Başta Konsey ve Komisyon olmak üzere Avrupa Birliği Kurumları konunun sosyal ve ekonomik boyutlarının olduğu düşüncesi ile birçok karar almış ve raporlar hazırlamışlardır. Mevcut durum itibariyle Lizbon Antlaşması çerçevesinde spor konusuna özel bir madde ayrılarak topluluk hukukunun bütünleyici bir parçası haline getirme çabaları bulunmaktadır. Konunun Türkiye boyutu incelendiğinde ise gelişimin hızı aynı olamamakla birlikte bir takım konuların inceleme alanı bulduğu ve özellikle rekabet hukuku konusunda kısıtlı bir alan içerisinde hukuki tartışmaların süregeldiği anlaşılmıştır. Ne var ki, sporun Türk hukuk düzeni içerisindeki yeri gerektiği kadar incelenmemiştir. Türkiye başta Devlet Yardımları konusu olmak üzere birçok konuda üzerine düşen yükümlükleri yerine getirmemiştir ve bu konunun sporda rekabetin etkilenmesi bakımından ciddi sonuçlara ulaşmakta olduğu görülmektedir. ABSTRACTFollowing the development and commodification of sports and related activities legal debates have arisen with the framework of EU and Turkey. Especially in EU, many of the issues have been discussed during the process which was initiated by the Walrave judgment. Considering both the social and ecomomic aspects of the issue, European institutions namely the Council and the Commission have adopted resolutions and prepared reports in this respect. Current status quo envisages attempts on the adoption of a specific sport article within the Reform Treaty which makes it a complimentary part of Community law. As far as the Turkish dimesion of the issue is concerned, it has been observed that although the development in Turkey was not as swift as EU, certain issues were taken into consideration. Within a limited scope, certain issues were discussed especially in terms of competition law. However, it can be stated that they are ineduqate. It has been observed especially in the context of State aids that Turkey did not fulfill its obligations as expected and this has serious consequences in affecting competition in sports.
- Published
- 2009
17. Air carrier liability in International Law, in European Law and in Turkish Law
- Author
-
Güneş, Kader, Sözer, Nuri Bülent, Avrupa Birliği Hukuku Ana Bilim Dalı, Sözer, Bülent, and Avrupa Birliği Hukuku Anabilim Dalı
- Subjects
Türkiye ,Hukuk ,Avrupa birliği Hukuku ,Avrupa Birliği ,Hava Taşımacılığı ,Law - Abstract
`Havayolu ile Taşıyanın Uluslarası Hukukta, Avrupa Hukukunda, ve Türk Hukukunda Sorumluluğu' başlığı altındaki bu tezi yazmaktaki amacım havayolu ile taşıyanın sorumluluğunu Uluslarası hukuk, Türk hukuku ve Avrupa Birliği hukuku açısından karşılaştırmalı olarak incelemektir.Yedi bölümde ele alınan bu tez, hava taşımacılığı geniş bir çalışma alanını kapsadığından, esas olarak havayolu ile yük taşıyanının sorumluluğunu incelemektedir. Bu nedenle çalışmanın amacı öncelikle 1929 Varşova Konvansiyonu ile düzenlenen uluslararası havayolu ile yük taşımacılığıdır. Çalışmanın birinci bölümünde uluslararası sivil havacılıkta havayolu ile taşıyanın sorumluluğunun gelişimini, La Haye 1955 Protokolünden başlayarak 1999 Montreal Konvansiyonuna kadar olan Varşova Konvansiyonun tarihi gelişimini temel kaynaklarını, yapılan değişikleri incelenmektedir. Ayrıca bu bölümde Intercarrier Agreements (Taşıyanlar arası anlaşmalar) ve Avrupa Birliği tüzükleri incelenmektedir. İkinci bölümde Türk Sivil Havacılık Kanunu ele alınmaktadır. Üçüncü bölümde, havayolu ile yük taşıma sözleşmesi ve hava yük senedi incelenmaktedir. Dördüncü bölümde, taşıyanın borçları ve hakları ele alınmaktadır. Beşinci bölümde, taşıtanın hak ve borçları ele alınmaktadır. Altıncı bölümde, gönderilenin hak ve borçları ele alınmaktadır. Yedinci ve son bölümde, taşıyanın sorumluluğu, sorumluluk halleri ve şartları, sorumluluğun sınırlandırılması, sınırsız sorumluluk ve sorumluluk davası incelenmektedir. With this research under the title ?Air Carrier Liability in International Law, European Law and in Turkish Law? my purpose is to analyze liability of the carrier by air by comparing and contrasting the International and Turkish law and the European Union Legislation.The thesis, which is organized in seven parts, examines mainly the liability of the air cargo carrier, since the air transport covers a large concept of study. Therefore, the object of this study is the uniform law governing international carriage by air during international transportation of cargo which is primarily regulated by the Warsaw Convention, 1929. The first part of the thesis looks the evolution of the concept of air carrier liability in international law of civil aviation, the history of the Warsaw Convention including basic sources and subsequent amendments to the Warsaw Convention beginning from the Hague Protocol 1955 to the Montreal Convention 1999. It is also dealing with the Intercarrier Agreements and European Regulations. The second part deals with Turkish Civil Aviation Act. The third part deals with the contract for the carriage of cargo by air, and the air waybill. The fourth part deals with the rights and obligations of the carrier. The fifth part deals with rights and obligations of the consignor. The sixth part deals with the rights and obligations of the consignee. The seventh and last part deals with the liability of the carrier, liability grounds and conditions, principles of limitation of liability, unlimited liability and liability suit. 211
- Published
- 2008
18. Uluslararası ticari tahkim, usul meseleleri, özerklik prensibi
- Author
-
Erkaya, Gözde, Özel, Sibel, Avrupa Birliği Hukuku Anabilim Dalı, and Avrupa Birliği Hukuku Ana Bilim Dalı
- Subjects
Hukuk ,Özerklik Prensibi ,Avrupa Birliği ,Avrupa Birliği Hukuku ,Law - Abstract
86
- Published
- 2007
19. Tıbbi ilaç ürünlerinde veri münhasiriyeti
- Author
-
Demirbaş, Ali, Akıncı, Ateş, Avrupa Birliği Hukuku Anabilim Dalı, and Avrupa Birliği Hukuku Ana Bilim Dalı
- Subjects
İlaç Sanayii ,Hukuk ,Avrupa Birliği Hukuku ,Law - Abstract
ÖNSÖZİlaç ürünlerindeki veri munhasiriyeti (tekeli), ilaç ürünlerine ilişkin patent, patentlerde süre uzatımı ve pazarda başkaca tekel hakkı tanıyan inhisari nitelikteki koruma tipleri arasında önemli bir yer tutmaktadır.Veri munhasiriyetini, ilaçlara ruhsat ve pazar izni alınması amacıyla mahalli otoriterelere ilk defa verilen ve laboratuar araştırmaları ile insanlar ve hayvanlar üzerinde yapılan test sonuçlarını içeren gizli bilgilerin aynı ilaca ilişkin olarak sonraki başvuru sahipleri tarafından ve mahalli otorite tarafından belli bir süre zarfında sonraki ruhsat ve pazar izni başvurularında kullanılamaması ve o gizli bilgilere referans yapılamaması olarak ifade etmek mümkündür. Bu nedenledir ki, veri münhasiriyeti diğer koruma biçimlerinden olan pazar tekellerinden farklılık arz etmektedir. Zira Avrupa Birliği uygulamasında olduğu gibi veri koruması sona erdikten sonra da pazar koruması devam edebilmektedir. AB’de veri koruması 8 yıl iken Pazar koruması normalde 10 yıldır. Bu demektir ki, sekiz yılın sonunda ikinci başvuru sahibi ilk başvuru sahibinin test ve laboratuar verilerini başvurusunda kullanabilecek ancak 2 yıl daha geçtikten sonra pazara çıkabilecektir. Yine veri koruması patent korumasından da farklılık arz etmektedir.Çalışmanın ilk bölümünde, ilk önce ilaç ürünlerine ilişkin tekeller sonra da veri munhasiriyeti üzerinde genel olarak durulurken, ikinci bölümde veri münhasiriyeti uluslararası düzeyde, Avrupa Birliği, ABD ve Türkiye ölçeğinde daha detaylı bir şekilde ele alınmaktadır. ABSTRACTData exclusivity in pharmaceuticals is one of the best protection systems among other type of regulatory drug product exclusivities such as patent protection, patent term extension and some other type of marketing exclusivities.Data exclusivity provides the right holder protection on his undisclosed information, in particular the results of tests in humans and animals and clinical trials which are given to the national authorities in order to obtain marketing approval for the drug product for which the application is made. In this regard data exclusivity means that, the second applicant can not use or rely on that data during the exclusive time period in order to obtain marketing approval for the same drug product which was already granted marketing approval first time. Like the second applicant, national regulatory authorities also can not rely on that data in order to grant marketing approval to the second applicant for the same drug product during that exclusive time period. By this reason data exclusivity differs from other type of drug product marketing exclusivities since marketing exclusivity in pharmaceutical drug products may last after data exclusivity time period expires like in the EU system. In the EU normally, while there is 8 year data exclusivity, marketing exclusivity is 10 year. Also data exclusivity differs from patent protection.In part one; firstly the focus is on the regulatory drug product exclusivities and then data exclusivity generally. In part two; data exclusivity is analyzed extensively in international law, in the EU law, in the U.S. law and lastly in Turkish law.
- Published
- 2007
20. Şirket birleşme ve devralmalarının Türk ve Avrupa Birliği hukuku açısından karşılaştırılmalı olarak incelenmesi
- Author
-
Peker, Hayriye Elçin, Özel, Sibel, Avrupa Birliği Hukuku Anabilim Dalı, and Diğer
- Subjects
Hukuk ,Şirketlerin Birleşme ve Bütünleşmeleri ,Rekabet ,Avrupa Birliği Hukuku ,Şirketler ,Law - Abstract
Bu tezi yazmaktaki amacım, ticareti hayatın vazgeçilmez unsurları olan sirketleringünümüz küresel ekonomisinde acımasız rekabet ortamında ayakta kalmalarını saglayanyöntemlerden biri olan Sirket Birlesmeleri ve Edinimlerini Türk ve Avrupa Birligi Hukukuaçısından karsılastırmalı olarak incelemek ve 08.10.2004 tarihinde yürürlüge giren 2157Sayılı 08.10.2001 tarihli Avrupa Birligi Konseyi Tüzügü ile kabul edilen Avrupa Sirketi(Societas Europea)'nın farklı Üye Devletlerde yerlesik sirketlerin birlesme ve edinimlerineetkisinin olup olmayacagını incelemektir.Avrupa Birligi'nde birlesme ve devralmaların kontrolü 20 Ocak 2004 tarihli 139/2004sayılı Konsey Tüzügü ile gerçeklestirilmektedir. Rekabet Politikası'nın yasal dayanaklarıiçinde bulunan Komisyon kararları, belirlenen rekabet kurallarından muaf tutulacakanlasmaları belirlemektedir. Komisyon duyuruları ise, rekabet alanındaki gelismelerkonusunda bilgi vermeyi amaçlamaktadır. Ortak Rekabet Politikası'nın gelisiminde çokönemli bir rol üstlenen Adalet Divanı'nın ve ilk Derece Mahkemesi'nin kararları da yasalçerçeveyi belirleyen en önemli kaynaklar arasındadır. Sirketlerin birlesme ve devralmalaryoluyla bir araya gelmeleri, piyasalarda olumlu etkiler yaratabilmektedir. Örnegin, arastırmave gelistirme ya da maliyeti düsüren yeniden yapılanma girisimleri gibi olumlu sonuçlarortaya çıkabilmektedir. Sirketlerin de egilimi, rekabet gücünü korumak amacıyla, birlesmekyönündedir. Ancak, rekabete aykırı, hakim durum yaratmaya ya da varolan hakim durumugüçlendirmeye yönelik birlesmeler de söz konusu olabilmektedir. Avrupa TopluluklarınıKuran Anlasma'da, bu konuya iliskin herhangi bir hüküm bulunmamasına ragmen birlesmeve devralmaların denetimi, AB Ortak Rekabet Politikası'nın çok önemli bir bölümünüolusturmaktadır. Birlesme Tüzügü'ne göre bütün birlesme ve devralmalar degil, ancak?sonucunda, iç Pazar veya onun önemli bir bölümünde etkili rekabetin önemli ölçüdeengellendigi bir durum yaratan veya güçlendiren, Topluluk boyutuna sahip bir yogunlasmanıniç Pazar'la bagdasmaz ilan edilmesi? gerekmektedir.Avrupa Birligi, Topluluk boyutu olan birlesmeler ile ilgili ön inceleme sistemiolusturmustur. Ulusal boyuttaki birlesmeler için ise üye devletlerde ön incelemeyapılmaktadır.Avrupa Birligi Sirketler hukuku alanındaki yeni gelismeler ısıgında, uzun çabalardansonra, Avrupa Birligi Konsey'i Avrupa Sirketi'nin faaliyete geçmesi için 08.10.2001 tarihliKonsey Tüzügü'nü Kabul etmistir.Sirket birlesme ve devralmaları ve Avrupa Sirketi konusundaki Avrupa Birligi veTürkiye hukuki düzenlemelerini karsılastırmak amacıyla öncelikle Avrupa Birligi ve TürkRekabet Hukuku çerçevesinde Sirket Birlesmeleri ve Edinimlerini inceledikten sonra AvrupaSirketi kurulusuna iliskin hukuki belgeleri inceledim. Daha sonra gerek rekabet hukukukapsamında sirket birlesme ve edinimlerinin sirketlere saglayacagı hukuki avantajlar ileAvrupa Sirketi'nin getirecegi yenilikleri karsılastırarak sirketlere yeni bir hukuki perspektifsaglamaya çalıstım. With this research under the title ?The Comparative Analysis of European Union andTurkish legislation in the Aspect of Mergers & Acquisitions? my purpose is to analyzecompany mergers and acquisitions, which is one of the methods that secures the companiesthat are the inevitable elements of commercial life survive in the pitiless competitionatmosphere of the global economy in our day, by comparing and contrasting the Turkish andthe European Union Legislation, and to analyze whether European Company Statute (SocietasEuropaea ? SE) which was passed by the European Union Council Regulation No:2157 of08.10.2001 will affect the mergers and acquisitions of companies which are settled indifferent Member States.In EU the control of mergers and acquisitions are realized through Council RegulationNo 139/2004 of 20 January 2004 on the Control of Concentrations between Undertakings (theEC Merger Regulation). The Commission decisions which are one of the legal basis ofcompetition policy of EU determine the agreements which are exempted from competitionrules. And the Commission Notices are aimed to give information on the improvementsregarding competition policy. And also the decisions of European Court of Justice and Courtof First Instance are the sources that set up the legal frame for common competition policy.The merger and acquisitions of the companies may create positive effects on competition inthe markets such as upgroving of research and development, or restructuring attempts thatreduce the costs. Also the companies? tendency is to merge in order to protect their power tocompete. However, there are mergers that are against the competition which aim to abuse thedominant position or to strengthen the existing dominant position in the market. Althoughthere is no provision regarding this issue in Treaty on the Establishment of EuropeanCommunities, the control of the mergers and acquisitions is the significant part of EuropeanCommon Competition Policy. Regarding the ECMR not all of the mergers and acquisitionsbut ?A concentration which would significantly impede effective competition, in the commonmarket or in a substantial part of it, in particular as a result of the creation or strengthening ofa dominant position, shall be declared incompatible with the common market?.EU has adopted an advance canvass system for the mergers that has communitydimension. For the mergers which have national dimension the member states are authorizedfor advance canvass system.In the light of new developments in EU regarding the private company law, after longefforts, the European Union Council has adopted European Union Council Regulation No:2157 of 08.10.2001 about the functioning of a new company form named European CompanyStatute (Societas Europaea).In order to compare the legislation systems in EU and Turkey regarding the mergersand acquisitions and the European Company Statute, in this research, first I analyzedcompany mergers and acquisitions in the extent of the European Union and TurkishCompetition Laws, and after that I analyzed the legal documents on the establishment ofSocietas Europaea. And then, I compared and contrasted the legal advantages of companyMergers and Acquisitions for companies in the extent of competition law, with the noveltiesthat SE will bring, and in this respect I tried to provide a new legal perspective for companies 101
- Published
- 2007
21. Legal and political dimensions of the european neighbourhood policy: The case of post-Soviet countries
- Author
-
Aliyev, Çingiz, Karayiğit, Mustafa Tayyar, Avrupa Birliği Hukuku Ana Bilim Dalı, and Avrupa Birliği Hukuku Anabilim Dalı
- Subjects
Hukuk ,Siyasal Bilimler ,Dış ilşkiler ,Political Science ,International Relations ,Uluslararası İlişkiler ,Avrupa Birliği ,Avrupa Birliği Hukuku ,Law - Abstract
Mart 2003 tarihi ile baslayan Avrupa Komsuluk Politikası, günümüz Avrupa Birligi Dısliskilerinin öncelikli konusu haline gelmistir. Bu inceleme, bu konuyu hukuki ve siyasiaçıdan analiz etmeyi ve bu baglamda post-Sovyet ülkelerini mercek altına almayıamaçlamaktadır. Söz konusu Politikanın gelisimi genel olarak, olusumu, gerekçeleri,amacı, ilkeleri ve araçları gibi hususlar açısından incelendikten sonra, incelememizPolitikanın hukuki gelisimi üzerinde duracaktır. Avrupa Komsuluk Politikasının,kapsamlı bir sütunlar arası bir politika olması, AB'yi olusturan üç sütundan da ilgilihususları birlestirerek tek ve tutarlı bir çerçeve içinde birlestirmesi ve bütünüyleherhangi bir Anlasma hükmüne dayanmaması oldukça tartısılmıstır.ncelememizde görülecegi üzere, Avrupa Komsuluk Politikasının jeopolitik sonuçlarınıaçısından ise, gerek AB gerekse komsuları, çizilen bu çerçeve içinde kendi çıkarlarınıgözetecek biçimde bir isbirligine yönelmislerdir. AB'nin post-Sovyet bölgesindekisorun çözücülük görevi açısından ise, AB'nin bu sürecin tam anlamıyla bir parçasıolmak konusundaki isteksizligine dikkat çekilmektedir. ncelememize göre, Politikanınen temel eksigi ise, genisleme sürecinin aynen yapılandırılmıs olmasına ragmen,komsular açısından katılım perspektifinin bariz eksik olmasıdır . Launched in March 2003, the European Neighbourhood Policy today is a priority of theexternal relations of the European Union. This dissertation aims to analyse the legal andpolitical dimensions of this policy and focuses on the post-Soviet states. After providinga general background of the policy, i.e. its genesis, rationale, objectives, principles andinstruments, the dissertation examines its legal background. It is argued that theEuropean Neighbourhood Policy, as a comprehensive cross-pillar policy, integratesrelated components from all three pillars of the European Union?s structure under thesingle and coherent framework and is not based as a whole on any specific provision ofthe Treaties.Investigating geopolitical implications of the European Neighbourhood Policy, thedissertation provides that both the European Union and its neighbours have their owninterests in pursuing cooperation through this framework. Concerning the role of theEuropean Union in resolution of conflicts in the post-Soviet area it is pointed out thatthe European Union is not so willing to deeply intervene into this process. The maindeficiency of the policy, according to the dissertation, is that obviously lackingaccession perspective for the neighbours, it was nevertheless modelled on theenlargement process. 119
- Published
- 2007
22. Humanitarian intervention in international law: European Conflicts
- Author
-
Batır, Kerem, Civelek, Jale, Avrupa Birliği Hukuku Ana Bilim Dalı, and Avrupa Birliği Hukuku Anabilim Dalı
- Subjects
Hukuk ,International Relations ,Uluslararası İlişkiler ,Avrupa Birliği Hukuku ,Law - Abstract
Bugünün Uluslararası Hukuku, özellikle de kuvvet kullanımına ilişkin hükümleri, BirleşmişMilletler Şartının hükümleri üzerinde kurulmuştur. Birleşmiş Milletler Şartı II. Dünya savaşısonrasında, savaş karşıtı düşüncelerin etkisi altında kabul edilmiştir. Barışı korumak için Şartkuvvet kullanımına ilişkin çok katı kurallar içermektedir. Bu kurallar jus cogens olarak kabuledilmekte ve bu kurallarla çelişen anlaşmalar geçersiz olmaktadır. Şartı hazırlayanlar kuvvetkullanımı konusunda sadece iki istisnaya müsaade etmişlerdi. İnsani Müdahale 1945öncesinde de mevcut olmasına rağmen Şartta bu doktrinle ilgili herhangi bir kuralbulunmamaktadır.Bugün anladığımız manasıyla İnsani Müdahalenin ilk örnekleri soğuk savaş dönemindeortaya çıkmıştır. Ülkeler komşularına müdahalede bulunmakta ve bu müdahalelerini meşrumüdafaa haklarına dayandığını ileri sürmektedirler. Soğuk savaş sonrası dönem bu doktriniçin çok yararlı olmuştur. Somali Güvenlik Konseyinin insani kriz için kuvvet kullanımınayetki verdiği ilk olaydır. Bazı durumlarda ülkelerin tek başlarına yaptıkları müdahalelerGüvenlik Konseyi tarafından, çatışmaların sona ermesinden sonra meşru kılındığı da budönemde görülmüştür.Kosova olayının doktrinin hukukiliğinin değerlendirilmesinde önemli bir rol oynadığı açıktır.Uluslar arası Hukukun mevcut yazılı kaynaklarına göre gerçekleştirilen müdahale hukukaaykırıdır ancak insani müdahalenin uluslar arası teamülün bir parçası haline geldiğini iddiaeden görüş lehine tartışmalara katkı sağlamıştır. The international law today, the use of force in particular, is established on the provisions ofthe United Nations Charter. The Charter was adopted afterwards of the World War II and inthe auspices of anti-war thoughts. In order to secure peace the Charter includes strict rules onthe law of the use of force. These provisions are considered as jus cogens and any existingtreaty, which is in conflict with that norm, becomes void. The drafters of the Charter allowedonly two exceptional clauses. Although Humanitarian Intervention existed prior to 1945, theCharter does not contain any provision relating to this doctrine.The first examples of Humanitarian Intervention as is understood today were taken place inthe cold war era. The countries were intervening to their neighbours and they argued the rightof self-defence. The post cold war era was fruitful for the doctrine. Somalia was the firstexample for authorizing use of force in humanitarian crisis. In such cases the unilateralinterventions were legitimised by the Security Council by a resolution after the cessation ofthe hostilities.Kosovo case played an important role in assessing the legitimacy of the doctrine; theintervention to Kosovo is illegal in terms of existing textual international law but itcontributes to the arguments in favour of the humanitarian intervention as a customaryinternational rule. 279
- Published
- 2004
Catalog
Discovery Service for Jio Institute Digital Library
For full access to our library's resources, please sign in.