Back to Search
Start Over
Antipsikotiklerle farmakoterapide cinsel işlev bozukluklarının gen varyansı prolaktin düzeyi ve hastalıkla ilişkisi
- Publication Year :
- 2016
- Publisher :
- Tıp Fakültesi, 2016.
-
Abstract
- Şizofreni ve bipolar bozukluk toplumda %1 yaşam boyu yaygınlık oranları ile gidiş ve sonlanışı hastadan hastaya ve süreç içinde değişen önemli derecede yeti yitimine yol açan psikiyatrik bozukluklardır. Şizofreninin temel tedavi aracı olan antipsikotikler bipolar bozuklukta da yaygın olarak kullanılmaktadır. Antipsikotiklere bağlı cinsel işlev bozukluğunun ise, yaşam kalitesinin bozulması, ilaç uyumunun bozulması, tedavi terklerine neden olması ve altta yatan psikiyatrik hastalığın kötüleşmesine yol açması nedeniyle önemli sonuçları olmaktadır. Bu çalışmada tedavi dozunda antipsikotik kullanımında cinsel işlev bozukluklarının prolaktin düzeyi, hastalık ve dopamin D2 reseptörü (DRD2), endotelyal nitrik oksit sentaz (eNOS), nöronal nitrik oksit sentaz (nNOS), uridin glukronil transferaz 1A1 (UGT1A1) gen polimorfizmleri ile ilişkisinin değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Çalışmaya 18-65 yaş arası remisyon veya kısmi remisyonda olan 74 şizofreni ve 37 bipolar bozukluk hastaları dâhil edilmiştir. Cinsel işlev bozukluğuna yol açabilecek diyabetes mellitus, hipertansiyon, nörolojik ve ürolojik bozukluğu olanlar, klinik olarak mental retardasyonu olanlar, klinik değerlendirmeyi yapamayacak düzeyde aktif bulguları veya yıkımı olanlar, sigara dışında, alkol ve madde kullanım bozukluğu olanlar çalışma dışı bırakılmıştır. Tüm katılımcılar Eksen-I Bozuklukları için Yapılandırılmış Klinik Görüşme (SCID-I) ölçeği kullanılarak psikiyatrik bozukluklar için taranmıştır. Klinik değerlendirme amacıyla şizofreni hastalarında pozitif semptomları değerlendirme ölçeği (SAPS), negatif semptomları değerlendirme ölçeği (SANS), Calgary, bipolar bozukluk hastalarına Hamilton, Young Mani ve her iki grupta da klinik global değerlendirme ölçeği (CGI) ve cinsel işlev bozukluğu değerlendirme aracı olarak da ASEX kullanılmıştır. Şizofreni hastalarında cinsel işlev bozukluğu oranı %45,9, bipolar bozukluk hastalarında %59,5 şeklinde bulgulanmıştır. Cinsel işlev bozukluğu olan şizofreni ve bipolar hastalarında, cinsel işlev bozukluğu olmayan gruba göre eğitim düzeyleri anlamlı oranda düşük, sigara kullanım miktarları ve yaş ortalamaları da anlamlı oranda yüksek bulgulanmıştır. Atipik antipsikotik alan şizofreni hastalarında pozitif semptom şiddeti anlamlı oranda yüksek bulgulanmıştır. Yalnızca tipik antipsikotik veya atipik ve tipik antipsikotik beraber kullanımı olan şizofreni hastalarında ise negatif semptom şiddetinin cinsel işlev bozukluğu olan grupta daha yüksek olduğu bulgulanmıştır. Cinsel işlev bozukluğu olan ve olmayan gruplar arası ortalama prolaktin değerlerinde anlamlı fark saptanmamıştır. Kadın ve erkek şizofreni hastalarında cinsel işlev bozukluğu açısından anlamlı farklılık saptanmamakla beraber, kadın şizofreni hastalarda ortalama prolaktin değerleri erkeklere göre anlamlı oranda yüksek bulgulanmıştır. Hastaların tümü ele alındığında UGT1A1, DRD2 Ins/Del ve Taq1 polimorfizmleri ve allel frekansları açısından cinsel işlev bozukluğu olan ve olmayan gruplar arası anlamlı farklılık saptanmamıştır. eNOSG894T polimorfizmlerinde cinsel işlev bozukluğu olan ve olmayan gruplar arası anlamlı farklılık saptanmamış, ancak cinsel işlev bozukluğu olan grupta T allel frekansı anlamlı oranda yüksek bulgulanmıştır. Cinsel işlev bozukluğu olan şizofreni hastalarında eNOS786C TT polimorfizmi ve eNOS786C T allel frekans oranı anlamlı olarak yüksek saptanmıştır. Sonuç olarak sigara kullanım miktarı, ileri yaş, düşük eğitim düzeyleri, pozitif ve negatif semptom şiddetleri, antipsikotik ve antidepresan beraber kullanımı, eNOS786C TT polimorfizmine veya eNOS786C T alleline sahip olmak, daha fazla cinsel işlev bozukluğuna yol açıyor olabilir. Schizophrenia and bipolar disorders are psychiatric disorders in which lifetime prevelance rates are 1%. Clinical course and outcomes of them differentiate between patients and may cause significant disability. Antipsychotics, the basic treatment agent for schizophrenia, is widely used for bipolar disorder. The sexual dysfunction due to antipsychotic drugs have important outcomes that can lead to impaired quality of life, distruption of drug compliance, worsening of psychiatric disorders, and drop out. We aimed to investigate the association of sexual dysfunction in patients whose receiving antipsychotics with prolactin levels and clinical features of schizophrenia and bipolar disorders and genetic variances (genetic polymorphisms in the D2 dopamine receptor (DRD2), endothelial nitric oxide synthase (eNOS), neuronal nitric oxide synthase (nNOS) uridine glucronyl transferases (UGT)1A1). 111 outpatients were enrolled in this study who are with remission or partial remission, diagnosed with schizophrenia and bipolar disorder according to the criteria of the DSM IV-TR. Patients were 18 to 65 years of age, had received at least 6 months of treatment with an antipsychotics. Exclusion criteria are diabetes mellitus, hypertension, mental retardation, neurological and urological diseases, substance abuse and alcoholics except smoking, mental retardation, inability to give informed consent or answer questions. While SAPS, SANS, Calgary administred to patinets who are schizophrenia, Hamilton, Young Mani admiministred to bipolar patients, and CGI, ASEX administered to all of two patient groups. As a result, the prevelance of sexual dysfunction is %45,9 in patients with schizophrenia, and %59,5 in with bipolar disorder. There were no significant differences between male and female sexual dysfunction prevelance in schizophrenia and bipolar patients. In SD group, education levels were lower, ages and amount of smoking were higher than Non-SD group in overall patients. In the group of patients who were receiving atypical antipsychotics, severity of positive symptoms was significantly higher in SD group than Non-SD group. On the other hand the group of patients who were receiving typical or concomitant typical and atypical antipsychotics, severity of negative symptoms were significantly higher in SD group than Non-SD group. In concomitant use of antipsychotics and antidepressant the prevelance of SD was higher in schizophrenia than single use antipyschotics. When we compare the SD group with the Non-SD group, there was no significant difference in their average prolactine levels. Prolactin levels were higher in female schizophrenia patients than in male but not for SD. The frequences DRD2 Ins/Del, Taq1A polimorpisms and alleles were similar between SD and Non-SD group in overall patients. For schizophrenia patients the frequency rate of eNOS786C TT polymorhysm and eNOS786C T allele were higher in SD group than Non-SD group. As a result of this study, amount of smoking, age, lower education levels, severity of positive and negative symptoms, concomitant use of antipsychotics and antidepressants, having eNOS786C TT polymorhysms and T alle and eNOSG894T T allele may lead to higher SD when receiving antipsychotics. 123
Details
- Language :
- Turkish
- Database :
- OpenAIRE
- Accession number :
- edsair.od.....10208..ff415fc61b007f977d203ca2f481f42f