Search

Objective: The orbit is an important cavity containing vision-related formations and important neurovascular structures, and adjacent to various regions. This study aimed to evaluation, by multidedector computed tomography (MDCT) images, the morphometry of orbit by examining its changes according to gender and body side, and developments according to age, in Turkish population. Materials and Methods: A total of 200 individuals’s (94 females,106 males;400 sides) MDCT images were evaluated. Images were examined according to the gender, body side, and the anatomical structures development. Results: The height, width and depth of the orbit were determined as 36.04±2.97 mm, 32.33±2.59 mm, 38.35±3.32 mm on the right side, 35.79±3.18 mm, 32.29±2.67 mm, 38.13±3.21 mm on the left side, respectively, in healthy subjects. The height and width of the orbit were found to be statistically significantly larger on both sides in men than in women (p˂0.05). Conclusion: Comprehensive information about the orbit and associated apertures is quite important for clinicians working in this area, damage to these structures can cause serious complications. In addition, determining the morphometry of the orbit can be used as an important parameter for determining gender, age and race in forensic medicine., Amaç: Orbita bağlantı sağladıkları boşluklar, komşu olduğu bölgeler ve içerdiği yapılar sebebiyle oldukça önemli bir bölgedir. Çalışmamızda Türk popülasyonunun orbita morfometrisini, çok kesitli bilgisayarlı tomografi (ÇKBT) görüntülerinde cinsiyete, vücut tarafına göre farklılıklarını, yaşa bağlı gelişimini değerlendirmeyi amaçladık. Gereç ve Yöntem: 94’ü erkek, 106’sı kadın olmak üzere toplam 200 bireyin (400 taraf) ÇKBT görüntüleri üzerinde ölçümler yapıldı. Görüntüler cinsiyet, vücut tarafı ve anatomik yapıların gelişimlerine göre değerlendirildi. Bulgular: Sağlıklı bireylerde orbita yüksekliği, genişliği ve derinliği sırasıyla sağ tarafta ortalama 36,04±2,97 mm, 32,33±2,59 mm, 38,35±3,32 mm iken sol tarafta 35,79±3,18 mm, 32,29±2,67 mm, 38,13±3,21 mm olarak belirlendi. Orbita’nın yüksekliği ve genişliği her iki tarafta da erkeklerde kadınlardan istatistiksel olarak anlamlı derecede büyük olduğu tespit edildi (p˂0,05). Sonuç: Orbita ve ilişkili açıklıklar hakkında kapsamlı bilgi, ilgili bölgede çalışan klinisyenler açısından oldukça önemlidir, bu yapıların zarar görmesi ciddi komplikasyonlara neden olabilir. Bununla birlikte, orbita’nın morfometrisi adli tıpta cinsiyet, yaş ve ırk tespiti için önemli bir parametre olarak kullanılabilir.

Objective: To examine the change in physical performance of university students before and during the Covid 19 pandemic and the differences of this change by gender and age groups. Materials and Methods: Our study was conducted as an online survey through Google documents for university students who closed down with the outbreak of the Covid-19 outbreak and isolated themselves at home. A random number of 220 volunteer students between the ages of 18 and 25 attended the Department of Physiotherapy and Rehabilitation at Health Sciences University Faculty of Health Sciences. But; 20 students with various health problems were excluded from the study. Results: It was determined that young people slept significantly more during the pandemic than before the pandemic (p = 0.05). When we look at the average daily walking times, the average daily walking time of men is significantly more than women, both before and during the pandemic (p 0.05). While there was no difference in the duration of daily mild and heavy activity between the two processes (p> 0.000), the time spent in moderate activity decreased significantly (p = 0.000). Conclusion: As the Covid 19 pandemic continues, it should be aimed to increase the decreasing physical activities as soon as possible by considering the impact on public health. For this purpose, home-based activities are the most important opportunities to keep people fit and healthy., Amaç: Üniversite öğrencilerinin Covid 19 pandemi öncesi ve sürecinde fiziksel performanslarındaki değişimini ve bu değişimin cinsiyete ve yaş gruplarına göre farklılıklarını incelemektir. Gereç ve Yöntem: Çalışmamız Covid-19 salgınının ortaya çıkmasıyla kapanan ve evde kendilerini izole eden üniversite öğrencilerine Google documents aracılığıyla online olarak anket çalışması şeklinde yapıldı. Üniversitemiz Sağlık Bilimleri Fakültesi Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Bölümü’nde öğrenim gören ve gönüllü öğrencilerden yaşları 18 ile 25 arasında değişen rastgele 220 öğrenci katıldı. Ancak; çeşitli sağlık problemleri bulunan 20 öğrenci çalışma dışında bırakıldı. Bulgular: Pandemiden öncesine göre gençlerin pandemi süresince anlamlı derecede daha fazla uyudukları belirlendi (p=0,05). Ortalama günlük yürüyüş sürelerine baktığımızda hem pandemiden önce hem de pandemi süresince erkeklerin ortalama günlük yürüyüş süresi kadınlardan anlamlı oranda daha fazladır (p0,05). İki süreç arasında günlük hafif düzeyde ve ağır düzeyde yapılan aktivite süresinde fark yokken (p>0,000), orta düzeyde aktivitede geçirilen süre anlamlı olarak azalmıştır (p=0,000). Sonuç: Covid 19 pandemisi devam ederken azalan fiziksel aktivitelerin, toplum sağlığındaki etkisini düşünerek en kısa sürede artırılması amaçlanmalıdır. Bu amaçla da ilgili süreç içerisinde ev temelli aktiviteler insanların formda ve sağlıklı kalmasını sağlamak için en önemli fırsatlardır.

Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi 2001 yılında kurulmuş, 2002-2003 eğitim öğretim yılından beri tıp eğitimi vermekte olan ve 2015 yılından itibaren de UTEAK tarafından akredite edilmiş bir tıp fakültesidir. Fakültemiz şu ana kadar 2008-2020 dönemleri arasında toplam 1128 mezun vermiştir. Öğrenci sayımız 2019-2020 eğitim döneminde 1278’dir. Dünyada zaman zaman ortaya çıkan en önemli pandemilerden biri olarak, Çin’in Wuhan kentinde 2019’da ortaya çıkıp bütün dünyaya yayılmaya başlayan COVID-19 hastalığının Dünya Sağlık Örgütü tarafından Mart 2020’de pandemi olarak ilanı ile bütün dünyada eğitim, sağlık, ekonomi ve daha pek çok alanda ciddi değişiklikler yaşanmaya başlamıştır. SARS-CoV2 virüsünün kolay ve hızlı yayılma potansiyeli ve daha ciddi tablolar oluşturuyor olmasından dolayı, başta izolasyon önlemleri olmak üzere ciddi önlemler alınmaya başlamıştır. Eğitim bu epideminin en çok etkilediği alanlardan biri olmuştur. Tıp fakülteleri de bu süreçte uzaktan eğitim programlarına geçmiştir. Fakültemizde de uygulamakta olduğumuz çekirdek eğitim müfredatı korunacak ve COVD 19 Pandemi süreci ile ilgili yeni donanımlar kazandıracak şekilde uygulanmıştır. Sürecin gerektirdiği uzaktan eğitim sistemi teorik ve pratik dersler, ölçme ve değerlendirme süreçlerini de içerecek şekilde yeniden düzenlenmiş ve eğitim tamamlanmıştır. Bu süreçte toplam 952 ders videosu sisteme yüklenmiş ve 56 sınav gerçekleştirilmiştir. TEBDAD önerileri ile ders materyalleri ek döküman ve uygulama videoları ile desteklenmiştir. Yaşadığımız bu dönem eğitimde yeni açılımlar için de yeni alanlarda vizyon geliştirmemizi sağlamıştır. Geleneksel değerleri koruyarak değişen dünya ve koşullar ile birlikte değişme ve gelişme süreci için tıp fakülteleri de yeni hedefler ve vizyonlar geliştirmelidir., Selçuk Üniversity Faculty of Medicine was founded in 2001 and it has been accredited by the National Medical Education Accreditation Council since 2015. We have 1128 graduated students between 2008-2020. We have 1278 students this education year. One of the most important pandemics during World history, COVID-19 pandemic which is recognized in Wuhan- China as first case report in 2019 and distributed to many countries and was reported as pandemic by World Health Organization (WHO) in 2020. Important changes were experienced in many areas such as education, health management, economics and in many other disciplines. Prevention strategies which include social distancing, usage of protective masks, hand washing, restrictions of travel and even lockdown were used to prevent spread of the disease. Education was the most affected area because of this situation. Medical faculties have been started to give distance education as other schools and this education method was also used in our faculty. Distance education was performed with a great effort to keep our core curriculum and to gain new knowledge and attitudes for COVID 19 pandemics. The distance education of our faculty included all theoretical and practical lectures and assessment and measuring of the levels of the students. During this period total 952 videos of lectures and 56 examinations were performed. Additional supportive materials and application videos were provided. This new period motivated us to develop new visions in new changing areas. Medical faculties have to develop new targets and visions with the changing World and conditions which protect traditional values of medical education.

Os trigonum ilk kez 1804 yılında Rosenmuller tarafından tanımlanmıştır. Os trigonum talus’un posterolateral tarafında yer alan aksesuar bir kemiktir. Genellikle 8-13 yaşlarında talus’un yanında ayrı bir ossifikasyon merkezi olarak gelişim gösterir ve 12 ay içinde kaynaşması beklenir. Kaynaşma gerçekleşmez ise ayrı bir kemik olarak gelişir ve os trigonum adını alır. Os trigonum ayağın aşırı plantar fleksiyonu sonucu talus ve calcaneus arasında sıkışarak ayak arka kısmında ağrıya neden olur ve böylece asemptomatik olan durumun semptom göstermesine os trigonum sendromu denilmektedir. Hastanemizin acil travma birimine futbol oynarken ayak bileğinde burkulma sonucu sağ ayağında ağrı ve şişlik şikayeti ile başvuran 15 yaşında erkek hastada Direkt Grafi (DG) ve Manyetik Rezonans Görüntüleme (MRG) yöntemleri yardımı ile os trigonum tespit edilmiştir.

Aim: Levels of the anatomical structures found in thorax and their relationships are particularly important in terms of surgical procedures. These levels are indicated with reference to the ribs and most are based on cadaver studies. The vertebral level of many structures is not specified. In this study, it was aimed to determine the level changes of some structures in the thorax according to age and gender by referring to the vertebrae. Methods: Multidetector computed tomography images of the thorax region in the PACS archives of Selcuk University Medical Faculty Hospital were used in the study. Images of 700 people, who did not undergo thoracic surgery, were studied in different age groups. The anatomical structures were evaluated with reference to the vertebrae on these images, and the findings were compared according to age groups and genders.Results: Some of the levels of the investigations were different from the information in the classical books. It was seen that the entrance level of the aorta from the diaphragm was at Th10 level, the entrance level of superior vena cava to the right atrium was Th7 in the 0-9-year age group, Th6 level in the other age groups, and exit level of the pulmonary trunk from the right ventricle and the apex of the heart were Th7 and Th10, respectively. Conclusion: Most of our current knowledge is based on cadaver studies rather than living human beings and the intercostal spaces are referenced in defining the levels of structures in the thorax. Age and gender distinctions have not been made in cases where most of the structures are not specified. Vertebral reference is important in terms of comparing superficial and deep structures. As the thoracic surgeon is needed in every age group, it is important that surgeons know these differences, Amaç: Torakstaki anatomik yapıların düzeyleri ve aralarındaki ilişki cerrahi işlemler açısından çok önemlidir. Bu seviyeler genel olarak kaburgalar referans alınarak belirtilir ve çoğu kadavra çalışmalarına dayanır. Birçok yapının vertebral seviyesi belirtilmemiştir. Bu çalışmada torakstaki bazı yapıların yaş ve cinsiyete göre düzey değişiklikleri, vertebralar referans alınarak belirlenmek amaçlanmıştır.Yöntemler: Çalışmada Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Pacs arşivindeki toraks bölgesi Çok Dedektörlü Bilgisayarlı Tomografi görüntüleri kullanıldı. Göğüs cerrahisi geçirmemiş farklı yaş gruplarında 700 kişinin görüntüleri incelendi. Bu görüntülerdeki anatomik yapılar omurlara göre değerlendirildi ve bulgular yaş gruplarına ve cinsiyetlere göre karşılaştırıldı.Bulgular: Araştırmada tespit edilen bazı düzeyleri klasik kitaplardaki bilgilerden farklıydı. Aortun diyaframdan geçişi T10, vena cava süperior’un sağ atriyuma girişi 0-9 yaş grubunda T7, diğer yaş gruplarında T6, turuncus pulmonalis’in sağ ventrikül’den çıkışı T7 ve apeks kordis’in T10 seviyesinde olduğu görüldü.Sonuç: Mevcut bilgimizin çoğu canlı insanlardan ziyade yapılan kadavra çalışmalarına dayanmaktadır ve genellikle interkostal aralıklar referans alınarak yapıların seviyeleri belirtilmiştir. Yapılan çalışmaların çoğunda yaş ve cinsiyet ayrımı yapılmamıştır. Vertebraların referans alınması yüzeysel ve derin yapıların karşılaştırılması açısından önemlidir. Göğüs cerrahisinde yaş grupları arasındaki seviye farklılıklarının bilinmesi cerrahlar için son derece önemlidir.

Background/aim: Morphological differences that can lead the trigeminal nerve to neurovascular conflict and a new solitary pontine lesion are associated with the pathogenesis of trigeminal neuralgia (TN). In this case-control study, we aimed to contribute to the current discussions about the pathogenesis of TN by investigating the anatomical structures that may have an effect on the morphometric parameters of the trigeminal nerve. Materials and methods: This study included 25 patients with TN followed up for pain in the Department of Algology, Faculty of Medicine, and 25 age- and gender-matched controls. We performed morphometric measurements including the length and volume of the trigeminal nerve, cerebellopontine cistern, pons, and posterior fossa in the MRIs of these individuals. Comparative analyses were performed for the mean of the affected and unaffected sides of the TN patients and the right, left, and both sides of the control group. Results: In patients with TN, on the affected side, length and volume of the trigeminal nerve and cerebellopontine cistern volume were found smaller than controls (p < 0.05). Pons volume was higher in patients with TN compared to controls (p < 0.05). The length of the affected nerve was significantly related to prepontine cistern length and cerebellopontine cistern volume (p < 0.05). Conclusion: The cerebellopontine cistern volume has a significant impact on the morphometric characteristics of the trigeminal nerve. Especially, whether the increase in the volume of pons causes a decrease in the volume of cerebellopontine cistern should be clarified with further research.

OBJECTIVE: The internal auditory canal (IAC) also known as internal acoustic meatus is a bone channel that connects the internal ear to the posterior cranial fossa. The mean length is approximately 1 cm. The edge of the IAC is called internal acoustic pore (IAP), and the edge of this aperture is blunt and rounded. Important formations such as facial nerve, vestibulocochlear nerve, labyrinth artery and labyrinth vein pass through the IAC. In addition, on the precise determination of the morphometry in surgical interventions on the temporal lobe, MAI is vital. Therefore, in this study, it was aimed to determine the morphometry and volume of MAI.MATERIAL AND METHODS: The study was carried out on the CT images of 210 individuals randomly from the normal population between the ages of 10-90. Morphometric measurements of IAC (lateral angle (LA), canal length, anteroposterior (AP), diameter of IAP, distance from IAP to vestibular aqueduct (VA)) were performed. In addition, the shape and volume of IAC was determined in this study. Cases were divided into 7 different subgroups, 10-14, 15-20, 21-30, 31-40, 41-50, 51-60 and 61 years old, depending on their age.RESULTS: In this study, CT images of 210 patients were analyzed. The mean length of the MAI was 9.5±1.6mm, the AP diameter was 6.3±1.5mm, the distance from the entrance part to the VA was 15.1±6.64mm, the volume was 290±120mm3, and the LA was 50±14º.CONCLUSIONS: When the outcome data were compared by gender, it was found statistically significant that the right AP diameter was higher in men, the length of the right MAI and both sides LA were higher in women. In addition, when the volumes of MAI were compared by age groups, it was determined that the 10-14 age group was smaller than the other age groups., AMAÇ: İç kulak yolu olarak da bilinen meatus acusticus internus (MAI), iç kulağı fossa cranii posterior’a bağlayan bir kemik kanaldır. Ortalama uzunluğu yaklaşık 1 cm'dir. MAI'nin kenarına porus acusticus internus (PAI) denir ve bu açıklığın kenarı künt ve yuvarlaktır. Nervus (n) facialis, n. vestibulocohlearis, arteria ve vena labirinti gibi önemli oluşumlar MAI’nin içinden geçer. Ayrıca MAI, temporal lob üzerindeki cerrahi müdahalelerde morfometrinin doğru belirlenmesinde hayati önem taşımaktadır. Bu nedenle bu çalışmada MAI'nin morfometrisinin ve hacminin belirlenmesi amaçlanmıştır.GEREÇ VE YÖNTEM: Çalışma, 10-90 yaş arası normal popülasyondan rastgele 210 kişinin BT görüntüleri üzerinde gerçekleştirildi. MAI'nin morfometrik ölçümleri (lateral açı (LA), anteroposterior (AP) kanal uzunluğu, PAI çapı, PAI'den aquaductus vestibularis’e kadar olan mesafe (AV)) yapıldı. Ayrıca bu çalışmada MAI'nin şekli ve hacmi belirlendi. Olgular yaşlarına göre 10-14, 15-20, 21-30, 31-40, 41-50, 51-60 ve 61 yaş olmak üzere 7 farklı alt gruba ayrıldı.BULGULAR: Bu çalışmada 210 hastanın BT görüntüleri analiz edildi. MAI'nin ortalama uzunluğu 9.5±1.6 mm, AP çapı 6.3±1.5 mm, giriş kısmından AV'ye olan mesafe 15.1±6.64mm, volüm 290±120 mm3 ve LA 50±14º idi.SONUÇ: Sonuç verileri cinsiyete göre karşılaştırıldığında, erkeklerde sağ AP çapının, kadınlarda sağ MAI uzunluğunun ve her iki taraf LA'nın daha yüksek olduğu istatistiksel olarak anlamlı bulundu. Ayrıca MAI hacimleri yaş gruplarına göre karşılaştırıldığında 10-14 yaş grubunun diğer yaş gruplarına göre daha küçük olduğu belirlendi.

Truncus coeliacus ve a. mesenterica superior, gastrointestinal sistemin önemli bir bölümünü besleyen iki damardır. Bu iki damarın ortak bir kök ile aorta abdominalis’ten ayrılması nadir görülen ve oldukça önemli bir varyasyondur. 63 yaşındaki erkek hastanın 256 kesitli multidedektör bilgisayarlı tomografi anjiografi görüntüleri incelendi. Yapılan değerlendirmede truncus coeliacus ve a. mesenterica superior’un ortak bir kök halinde 1. lumbal vertebra’nın alt hizasında aorta abdominalis’in ön yüzünden ayrıldıkları tespit edildi. Bunun yanı sıra; a. gastrica sinistra’nın a. hepatica propria’dan orijin aldığı gözlendi. Truncus coeliacus’un varyasyonları karaciğer nakilleri, safra kesesi ve gastrik bölge cerrahisinin yanı sıra girişimsel radyolojik prosüdürlerde de oldukça önemlidir., The coeliac trunk and superior mesenteric artery. are two vessels that supply a significant portion of the gastrointestinal tract. The separation of these two vessels from the abdominal aorta with a common stem is a rare and quite significant variation. 256 multidetector computed tomography angiography images of a 63 years old male patient were examined. In the evaluation, the coeliac trunk and superior mesenteric artery were separated from the anterior face of the abdominal aorta at the lower level of the first lumbal vertebra as a common trunk. In addition, it was observed that the left gastric artery originated from the hepatic artery proper. Variations of the coeliac trunk are highly important in liver transplants, gallbladder and gastric region surgery, as well as interventional radiological processes.

Objectives: The sternum is located in the middle of the anterior wall of the thoracic cage. It consists of three parts; manubrium, body (corpus) and xiphoid process. Since it is an easy bone to scan, it can be used for age and sex determination in forensic medicine. The aim of the study was to investigate the characteristics of the sternum according to age and gender. Methods: This study was performed retrospectively on 700 CT images. 3D volume rendering images of sternum were created from the axial CT images at a 1 mm slice thickness. Results: There were significant differences in sternum measurements according to age and sex. The xiphoid process was identified under three different types. Ossification between the manubrium and sternum body showed significant differences according to age and sex. Conclusion: Data collected from a single bone is important for age and sex prediction especially in forensic medicine. These data taken from a large series may also contribute to evaluation of variations in sternal morphology.

Dear Editor, We would like to thank Dr. Vatansever[1] for his interest in our paper and for spending time to express his contributions. His valuable comments provided us significant insight regarding the content and the analysis of our study. We would like to kindly provide further details regarding the newly observed shapes of triticeal cartilages taking the calcification pattern into account.

Amaç: Nerium oleander, her mevsimde yeşil kalan bir çalı türüdür. Halk arasında antidiabetik, antilipidemik ve geniş spektrumlu bir ilaç olarak kullanılır. Bu çalışmada Nerium oleander sıvı distilatının kültür ortamında gelişen rat embriyolarına etkilerinin araştırılması planlandı. Gereç ve yöntem: 9,5 günlük rat embriyoları, değişik konsantrasyonlarda (0.2 - 8 mg/ml) Nerium oleander ilave edilen rat serumunda 48 saat kültüre edildi. Her bir konsantrasyon için en az 10 embriyo kullanıldı. İlacın sıvı distilatı hidrodistilasyon metodu ile elde edildi. Nerium oleander'in toplam morfolojik skor, yolk sak çapı, tepe-kıç mesafesi ve somit sayısı gibi embriyonik gelişimsel parametreler üzerine doz bağımlı etkileri morfolojik metod ile karşılaştırıldı. Embriyolar malformasyonlar bakımından da değerlendirildi. İlacın genotoksisitesi DNA fragmentasyon metodu ile değerlendirildi. Bulgular: Değişik konsantrasyonlardaki Nerium oleander ilavesi ile kültüre edilen embriyolar kontrol grubu ile karşılaştırıldığında ilacın herhangi bir büyüme geriliği ya da malformasyona sebep olmadığı gözlendi. Sonuç: Bu sonuçlar Nerium oleander'in gebelikte, gelişen embriyo üzerine negatif etkisi olmadığını göstermiştir. Ancak bu veriler ileri in vivo deneyler ve hücre hattı çalışmaları ile desteklenmelidir., Objectives: Nerium oleander, an evergreen shrub, is used in folklore medicine as an antidiabetic and antilipidemic and exhibits a wide spectrum of bioactivities. This study was planned to investigate the effects of Nerium osleander lyophilised distillate on developing rat embryos in culture. Materials and methods: Postimplantation rat embryos of day 9.5 were cultured for 48 h in whole rat serum with the addition of various concentrations of Nerium oleander distillate (0.2- 8 mg/ml). At least 10 embryos were used for each con- centration. Aqueous distillate of Nerium oleander was obtained by hydrodistillation method. Dose-dependent effects of Nerium ole- ander on embryonic developmental parameters such as total morphological score, yolk sac diameter, crown-rump length and somite number were compared using morphological method. Embryos were also evaluated for the presence of any malformations. Results: Compared with the controls, the addition of different concentrations of Nerium oleander did not cause any growth retardation and/ or malformations. Conclusions: These results indicate that the use of Nerium oleander in pregnancy may not affect the developing embryos negatively. However, these findings should be supported by further in vivo experiments as well as cell-line studies.