43 results on '"Yilmaz, Süreyya"'
Search Results
2. AN EXAMINATION OF COVID-19'S IMPACT ON BORSA ISTANBUL SECTOR RETURNS WITH A CASE STUDY
- Author
-
DÜZAKIN, Hatice, primary, YILMAZ, Süreyya, additional, and KONAK, Tuba, additional
- Published
- 2022
- Full Text
- View/download PDF
3. Hemodiyaliz Hastalarinda COVİD-19
- Author
-
YILMAZ, Zülfikar, primary and YILMAZ, Süreyya, additional
- Published
- 2021
- Full Text
- View/download PDF
4. Borsa İstanbul’da İşlem Gören Tekstil Firmalarının TOPSIS ve MOORA Yöntemi İle Analizi
- Author
-
KONAK, Tuba, ELBİR, Gözde, YILMAZ, Süreyya, KARATAŞ, Bedii, DURMAN, Yasin, and DÜZAKIN, Hatice
- Subjects
Social ,lcsh:Management. Industrial management ,Tekstil Sektörü,Finansal Performans,Oran Analizi,TOPSIS,MOORA ,MOORA ,lcsh:HD28-70 ,lcsh:HB71-74 ,Oran Analizi ,lcsh:Economics as a science ,Tekstil Sektörü ,Finansal Performans ,TOPSIS ,Sosyal - Abstract
Günümüz koşullarında artan rekabet ortamında işletmelerin varlıklarını sürdürebilmeleri için performans analizi büyük bir önem taşımaktadır. Araştırma, 2010-2015 döneminde hisse senetleri Borsa İstanbul (BIST)’da işlem görentekstil sektöründe faaliyette bulunan 23 şirketi ve bu şirketlere ait mali tablolardan elde edilen verileri içermektedir. Çalışmada, hisse senetleri Borsa İstanbul (BIST)’da işlem gören şirketlerin incelenen dönem itibariyle finansal performanslarının ölçümü için bu finansal oranların belirlenmesinde ulusal ve uluslar arası yapılan literatür taraması baz alınarak 10 kriter esas alınmış, TOPSIS (Technique for Order Preference by Similarity to IdealSolution) ve MOORA (The Multi-Objective Optimization by Ratio Analysis Method) çok kriterli karar verme yöntemleri kullanılmıştır. Bu yöntemleri kullanılarak firmaların finansal performans puanlarına ulaşmak ve şirketleri performanslarına göre sıralamak amaçlanmıştır. Araştırmada incelenen şirketlerin 2010-2015 dönemine ait finansal performansları analiz edilmiştir. Analiz sonucunda tekstil sektöründe faaliyette bulunan şirketlerin performans puanlarının analiz döneminde genel olarak benzerlik gösterdiği tespit edilmiştir.
- Published
- 2019
5. EVALUATION OF THE EFFECTS OF INDUSTRY 4.0 APPLICATIONS ON HUMAN RESOURCES MANAGEMENT IN HEALTHCARE INSTITUTIONS
- Author
-
ŞAHİN, Derya and YILMAZ, Süreyya
- Subjects
Endüstri 4.0,insan kaynakları yönetimi,sağlık kurumları,sağlık insangücü ,Social ,Sosyal ,Industry 4.0,human resource management,health care organizations,health human resources - Abstract
Endüstri 4.0 teknolojisinin getirdiği ve tüm yaşam alanlarını etkisi altına alan uygulamaların, sağlık sistemlerindeki insan kaynakları yönetimini nasıl etkilediği değerlendirilmektedir. Endüstri 4.0 sanayi devrimiyle gelişen teknolojik olanaklar, faydalarının yanı sıra zorlukları da beraberinde getirmektedir. Yüksek teknolojiyle donatılan sağlık kurumlarında, insan gücünde de önemli değişimler meydana gelmiştir. Teknolojinin üretime sağladığı olanaklar, üretimde insan gücüne duyulan ihtiyacın giderek azalmasına neden olmaktadır. İhtiyaç duyulan insan gücünün ise yeni teknolojilerle uyumlu olması gerekmektedir. Endüstri 4.0’ ın getirdiği teknolojik olanaklar, sağlık sistemlerinde de devrim niteliğinde yenilikleri ortaya çıkarmıştır. Yeniliklerle gelen olanaklar, insan gücüne olan ihtiyacı azalttığından, işsizlik sorununu gündeme getirmektedir. Alım gücünün zayıfladığı ortamda; seri, hızlı ve hatasız olarak sunulan hizmetlerin alıcısının kim olacağı sorunu ortaya çıkarmaktadır. Endüstri 4.0 uygulamalarının sağladığı olanaklardan optimum düzeyde faydalanabilmek amacıyla; yaşanması muhtemel sorunların ve olası çözüm seçeneklerinin, uzmanlarca multidisipliner bir yaklaşımla ulusal düzeyde belirlenerek, gerekli önlemlerin alınması sağlanmalıdır. Önlemler, uluslararası platformlarda da paylaşılarak, küresel stratejilerin oluşturulması hedeflenmelidir., It is evaluated how the applications brought by Industry 4.0 technology and affecting all living spaces affect the human resources management in health systems. The technological possibilities that have developed with the Industry 4.0 industrial revolution bring challenges as well as benefits. In health institutions equipped with high technology, important changes have also occurred in human resources. The possibilities provided by technology to production cause the need for human resources in production to gradually decrease. The human resources needed must be compatible with new technologies. The technological opportunities brought by Industry 4.0 have revealed revolutionary innovations in health systems. As the opportunities that come with innovations reduce the need for human resources, it brings up the problem of unemployment. In an environment where purchasing power is weakened; It raises the problem who will be the recipient of the services provided quickly and without error. In order to benefit from the opportunities provided by Industry 4.0 applications at the optimum level; Possible problems and possible solution options should be determined by experts at national level with a multidisciplinary approach and necessary precautions should be taken. The measures should be shared on international platforms, aiming to create global strategies.
- Published
- 2021
6. İNGİLTERE ÖZELİNDE TÜRKİYE’NİN SAĞLIK TURİZMİ FIRSATLARI
- Author
-
YILMAZ, Süreyya, SARIAYDIN, İdris, and SÖNAL, Tuğba
- Subjects
Social ,Sosyal ,Turizm,Sağlık Turizmi - Abstract
Sağlık turizmi, tedavi ve tatil amacıyla şehirlerarası ya da ülkeler arası yapılan seyahatler olarak tanımlanmaktadır. Dünyada geçtiğimiz son on yılda sağlık hizmetlerinden yararlanmak amacıyla, kendi ülkelerinden başka ülkelere giden nüfusun artması ve 2010 yılı itibarıyla aynı maksatla seyahat gerçekleştirilerek ortaya çıkan ekonominin boyutunun 60 milyar dolar olması ile, ülkeler açısından oldukça önemli bir gelir elde etme aracı haline gelmeye başlaması, sağlık turizminin cazibesini gün geçtikçe arttırmaktadır. Türkiye, yer altı ve yerüstü çeşitliliği ile dört mevsim tatil olanaklarının sunulabildiği, hem doğal güzelliklerin, hem tarihi zenginliklerin olduğu, hem de Ortadoğu ve Avrupa arasındaki konumu ile birlikte merkez bir coğrafyada bulunması, ayrıca ucuz ve kaliteli sağlık hizmet sunumu verebilmesi sebebiyle dünyadaki sağlık turizmi olanağı sağlayan önemli cazibe merkezlerinden biridir. Bu çalışmanın amacı, sağlık turizmi hakkında bilgi vererek, İngiltere özelinde Türkiye’nin sağlık turizmi fırsatlarını ortaya koymaktır.
- Published
- 2020
7. HASTANELERDE HEMŞİRELİK HİZMETLERİ YÖNETİMİ ETKİNLİĞİNİN BELİRLENMESİ
- Author
-
ÇETİNKAYA KUTUN, Feyza, YILDIRIM, Aytolan, and YILMAZ, Süreyya
- Subjects
Social ,Sağlık Kurumları,Hemşirelik Hizmetleri,Yönetim Etkinliği,Yönetimin Boyutları,Kurumsal Başarı ,Sosyal - Abstract
Bu çalışmada, hastanelerde hemşirelik hizmetleri yönetimi etkinliğini etkileyen unsurlar, yönetim fonksiyonlarının işleyişi, hemşirelik hizmetleri etkinliğinin ortaya konması amaçlanmıştır. Tanımlayıcı özellikteki çalışmanın verileri, İstanbul’da bir kamu üniversite hastanesi, bir özel ve bir eğitim araştırma hastanesinde çalışan 526 gönüllü hemşireden Kişisel Bilgi Formu ve Hemşirelik Hizmetleri Yönetimi Etkinliği Ölçeği ile toplanmıştır. Verilerin değerlendirilmesinde; sayı, yüzde, ortalama ve standart sapma, t testi, ANOVA ve Tukey HSD testleri kullanılmıştır. Araştırmaya katılan hemşirelerde ölçek alt boyut puan ortalamalarının genel yönetim politikaları=3,12±,87, amaç birliği=3,10±,76, yetki devri=3,53±,68, hiyerarşi=2,98±,82, raporlama=3,37±,93 olduğu bulundu. Ölçeğin alt boyut ortalamaları ile yapılan karşılaştırmada ise tüm değişkenlerde tüm alt boyutlarda anlamlı farklar olduğu tespit edilmiştir. Bunlar arasında çalışılan kurum ve ölçek alt boyut ortalamalarının karşılaştırılmasında, hastanelerde hemşirelik hizmetleri yönetimi etkinliği düzeyinin en yüksek Özel Hastane, daha sonra Kamu Üniversite Hastanesi ve Eğitim Araştırma Hastanesi şeklinde sıralandığı bulunmuştur. Yöneticilerin kurumlarını başarılı kılmak için, yönetim uygulamalarındaki eksikleri gidererek, hemşirelik hizmetleri yönetimi etkinliğinin artırılmasına katkıda bulunması önerilmektedir.
- Published
- 2019
8. TÜRKİYE’DEKİ SAĞLIK TURİZMİ ÇEŞİTLİLİĞİNİ ARTIRMAK İÇİN YENİ BİR MODEL ÖNERİSİ: SAĞLIKLI YAŞAM KAMPÜSÜ (SAYKA)
- Author
-
TOPSÖĞÜT, Mehmed Burhan, SUR, Haydar, and YILMAZ, Süreyya
- Subjects
Sağlık Turizmi,Bütüncül Yaklaşım ,Social ,Sosyal - Abstract
Yapılan bu çalışma, Dünya’da giderek artan pazar hacmi ile sağlık turizmi alanında Türkiye’nin pazardaki durumunu incelemek ve pazar payını artırabilmek amacıyla sektördeki paydaşlarının yararlanabileceği öneriler geliştirmek amacıyla hazırlanmıştır. Dünyada ve Türkiye’de son yıllarda sağlığın bölünemez olduğu daha da anlaşılmıştır. Sağlığa karşı yaklaşımın bütüncül olması sağlık turizminde de geçerliliğini devam ettirecektir. Sağlık turizminde bütüncül yaklaşımda ise tamamlayıcı tıp uygulamalarının önemi artacaktır. Hem sağlıklı hem de iyi bir görünüme sahip olmak giderek daha önemli hale geldi. Çünkü insanlar ya da “tıbbi tüketiciler” artık “harika görünmek” istedikleri için sağlık turizmindeki arza karşılık vermeye devam edecekler. Bu durum da insanları, daha kolay seyahat edebildiği global dünyada birer potansiyel “sağlık mültecisi” yapıyor.Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) sağlığı, “kişinin fiziksel, ruhsal ve sosyal yönden tam bir iyilik hali içinde hissetmesi” olarak tanımlamaktadır. Dünya Sağlık Örgütü Avrupa Konseyi’nde “Herkes İçin Sağlık” kavramı öne çıkartılmıştır. Bu kavram içeriğinde hayata sağlık katmak, hayata yıllar katmak, yıllara hayat katmak ve sağlıkla hakkaniyet en temel kavramları oluşturmuştur. Bu doğrultuda oluşturulacak sağlık turizminde çeşitliliği artıracak yeni bir model önerisi “Sağlıklı Yaşam Kampüsü (SAYKA)” nde, “Sağlıklı Yaşamı Koruma ve Destekleme Programları” adı altında kanıta dayalı medikal uygulamalarla beraber integratif Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp (GETAT) uygulama yöntemlerinin kullanılacağı konaklamalı fizik tedavi ve rehabilitasyon merkezlerinde programlar oluşturulacaktır. Bilinen tıbbi uygulamalarla birlikte kullanılan tamamlayıcı yöntemler, modern sağlık hizmetlerinin ikamesi olarak kullanılmak yerine hasta ve hasta yakınlarına destek olma amacı taşımaktadır. Programların genel amacı bireylere sağlıklı yaşam biçimi alışkanlıkları kazandırılarak yaşam kalitesinin arttırılmasıdır.Sonuç olarak, sağlık sektörü ile geleneksel turizmin kapsadığı diğer alanların birlikte hareket etmesi ile ülkemizin sağlık turizmi sektöründe rekabet gücünün artırılması sağlanacaktır.
- Published
- 2019
9. SAĞLIK TURİSTLERİNİN HASTANE TERCİH KRİTERLERİ YÖNETİCİ GÖRÜŞLERİ
- Author
-
AKSOY, Canan and YILMAZ, Süreyya
- Subjects
Health Policy and Services ,sağlık turizmi,sağlık,turizm,hastane yönetimi,sağlık yönetimi,tercih kriterleri,kalite,sağlık turisti ,Sağlık Politikaları ve Hizmetleri - Abstract
Sağlıkturizmi, sağlık hizmetlerini, rehabilitasyon hizmetlerini ve kişilerinkendilerini iyi ve sağlıklı hissetmesini sağlayan hizmetlerin giderekartmasıyla birlikte ülkemizin potansiyeli dikkate alındığında önemli fırsatlarsunmakta ve pazar ekonomisinin dikkatini çekmektedir. Giderek büyüyen pazariçerisinde ülkelerin yüksek paya sahip olabilmesi için rekabet unusurlarına ekolarak sağlık turistlerinin tercihleri de oldukça önemlidir. Bu çalışmadasağlık turistlerinin hastane tercihlerinde öne çıkanlar, yönetici görüşleri ileharmanlanarak sağlık turizmi hizmet sunucularına katkı sağlamasıhedeflenmektedir. Rekabet dünyasında üst sıralarda yer almak için ülkelerinhasta memnuniyetlerini ve tercih kriterlerini dikkate alarak gereklidüzenlemeleri yapmalarının yararlı olacağı düşünülmektedir. Sağlık turizmininmevsimsellik özelliğinin olmayışı, kalite ve fiyat odaklı olması, hastalarınhastaneleri hiç görmeden seçmesi nedeniyle hasta tercih kriterlerini bilmekfaydalı olacaktır.
- Published
- 2019
10. İSTİHDAM POLİTİKALARINDA EHLİYET ve LİYAKAT UNSURLARININ KAPSAM DERLEMESİ
- Author
-
ÖZÇELİK, Ercan and YILMAZ, Süreyya
- Subjects
Social ,Sosyal ,İstihdam,İşgücü,İnsan Kaynakları,Beceri,İstihdam Kararı,İşe Alma,Nitelikler - Abstract
İnsan kaynaklarının işeyerleştirme kısmı olarak tanımlanabilecek istihdam politikaları içinde ehliyetve liyakat kavramlarına sıkça vurgu yapılmaktadır. Ehliyet ve liyakatkavramlarının kapsam genişliği ve derinliği ise belirgin şekildeayrıştırılmadığından kavramsal geçişler, eksik veya hatalı anlam yüklemeleri deyapılabilmektedir. Bu derleme makalesinde ehliyet ve liyakat kavramlarınınkendi alt bileşenlerinin tespiti ve sınıflanabilir farklılıklarının ortayakonulması hedeflenmiştir. Ehliyet ve liyakat unsurları, kamu veya özel sektörayrımı yapılmaksızın istihdam süreçlerinin tamamında göz önüne alınması gerekendeğişkenlerdir. Bu ifadelerin kapsam ve derinlikleri doğru anlaşıldığındavazgeçilebilir veya eksikliğine tolerans gösterilebilir personel nitelikleridaha iyi anlaşılacaktır. Mutlaka istenen niteliklerinde altı daha net çizilmişolacaktır.
- Published
- 2019
11. Effects of Organisation Culture on Organisational Cynism: Comparing The Public and Private Hospitals
- Author
-
GÜLEÇ, Esendal, CANKUL, İbrahim Halil, and YILMAZ, Süreyya
- Subjects
Örgüt Kültürü,Örgütsel Sinizm,Sağlık Hizmetleri ,Organisation Culture,Organisational Cynism,Healt Service ,Social Sciences, Interdisciplinary ,Sosyal Bilimler, Disiplinler Arası - Abstract
Sağlık sektörü insan hayatına yönelik hizmetlerin, tüm koşullarda kesintisiz olarak sunulduğu bir sektördür. İş dünyasında çalışanların performans, aidiyet, iş doyumu gibi bireysel verimlerine doğrudan etki eden faktörler arasında örgüt kültürü kavramının önemi büyüktür. Unvanı her ne olursa olsun bu sektörde çalışanlar; insan hayatı ile doğrudan ilişkili olumsuz faktörlerin incelendiği ve sürekli iyileştirme çabalarının gösterildiği yoğun iş yüküne sahiptir. Sağlık sektöründe örgüt kültürünün sinizme etkisinin belirlenmesi ve belirlenen bu etkilerin kamu hastaneleri ile özel hastaneler arasında kıyaslanmasına yönelik gerçekleştirilen bu çalışma iki bölümden oluşmaktadır. İlk bölümde örgüt kültürü kavramı ve örgüt kültürünün çeşitli değişkenlerle ilişkisi, örgütsel sinizm kavramı ve sinizmin boyutları açıklanmıştır. Çalışmanın ikinci bölümünde ise literatürden elde edilen, çalışmanın amacına uygun anketler yoluyla Kamu ve Özel Hastane çalışanlarından veri toplanmıştır. Elde edilen veriler IBM SPSS 22.0 programı ile analiz edilerek ve konu ile ilgili geliştirilen hipotezler test edilmiştir. Çalışmanın sonucunda örgüt kültürü ve örgütsel sinizm arasında anlamlı ve negatif yönde bir ilişki bulunduğu tespit edilmiştir. Kamu hastanelerinde yaşanan örgütsel sinizm algısı ile özel hastanelerde yaşanan örgütsel sinizm algısı karşılaştırıldığında, iki grup arasında fark olduğu fakat bunun anlamlı bir farklılık olmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Kamu ya da özel sektör olması fark etmez örgüt üyelerinde amaç birlikteliğinin sağlanması ve sinizm türünde tutum ve davranışların önüne geçilebilmesi için örgüt yöneticisi; güçlü bir örgüt kültürü oluşturmalıdır., The health sector is a sector in which services for human life are offered continuously under all conditions. The concept of organizational culture is of great importance among the factors that directly affect the individual productivity of employees in the business world such as performance, belonging and job satisfaction. Regardless of their title, those working in this sector; It has an intensive workload in which the negative factors directly related to human life are examined and continuous improvement efforts are shown. This study, which is conducted in order to determine the cynicism effect of organizational culture in health sector and to compare these effects between public hospitals and private hospitals, consists of two parts. In the first part, the concept of organizational culture and the relation of organizational culture with various variables, the concept of organizational cynicism and the dimensions of cynicism are explained. In the second part of the study, data from Public and Private Hospital employees were collected from the literature by means of appropriate surveys. The data obtained were analyzed by IBM SPSS 22.0 program and the hypotheses developed were tested. As a result of the study, it was found that there was a significant and negative relationship between organizational culture and organizational cynicism. When the perception of organizational cynicism in public hospitals and the perception of organizational cynicism in private hospitals are compared, it is concluded that there is a difference between the two groups but this is not a significant difference. Whether the public or private sector, the organization manager to ensure the unity of purpose in the members of the organization and to prevent the attitudes and behaviors such as cynicism; establish a strong organizational culture.
- Published
- 2019
12. İSTİHDAM POLİTİKALARINDA EHLİYET ve LİYAKAT UNSURLARININ KAPSAM DERLEMESİ Ercan ÖZÇELİK * COMPETENCE AND MERIT COMPONENTS IN EMPLOYMENT POLICIES SCOPE REVIEW
- Author
-
Yilmaz, Süreyya and Özçelik, Ercan
- Published
- 2019
- Full Text
- View/download PDF
13. The Knowledge Levels of Medical Faculty Students About Tuberculosis Disease
- Author
-
DEMİR, Melike, ASLAN, Emel, TAYLAN, Mahsuk, YILMAZ, Süreyya, ERTEN BUCAKTEPE, Pakize Gamze, AYDENİZ, Nurefşan, SİZER, Esra Nur, and IŞIK, Mehmet Recep
- Subjects
knowledge ,lcsh:R5-920 ,tuberculosis ,Öğrenci,tüberküloz,bilgi,tıp fakültesi ,education ,lcsh:R ,lcsh:Medicine ,Students ,lcsh:Medicine (General) ,Students,tuberculosis,knowledge,medicalfaculty - Abstract
Amaç: Tıp Fakültesi öğrencilerine tüberkülozla ilgili verilen eğitimin sonuçlarının değerlendirilmesi ve bahsi geçen eğitimi alan öğrenciler ile henüz eğitim görmemiş alt dönemlerdeki öğrencilerin hastalıkla ilgili algı ve bilgi düzeylerinin karşılaştırılması amaçlandı. Yöntemler: Öğrencilerin tüberküloz tanısı ve tedavisiyle ilgili bilgilerini değerlendirmek için hazırlanan anket yüz yüze görüşerek dolduruldu. Demografik özellikleri kaydedildi. Tüberkülozla ilgili eğitim almamış olan ilk iki yıl öğrencileri ile eğitimlerini tamamlamış olan beşinci yıl öğrencilerinin bulguları karşılaştırıldı. Bulgular: Çalışmaya katılan 293 öğrencinin yaş ortalamaları 21,1±1,9 yıl bulundu. Öğrencilerin 192 (%65,5)’si erkek, 101 (%34,5)’i kız idi. Katılımcıların 152 (%51,9)’si tüberküloz hastalığıyla ilgi eğitim almayan ilk iki yıl öğrencisi, 141 (%48,1)’i ise eğitimleri tamamlamış beşinci sınıf öğrencisiydi. Beşinci sınıf öğrencileri alt sınıf öğrencilerine göre hastalığın nasıl bulaştığı (%84 ve %42,8, p, Objective: To evaluate the consequences of education of medical faculty students regarding tuberculosis and to compare the attitudes and knowledge of student subgroups who completed education regarding tuberculosis and the ones who did not. Methods: A questionnaire prepared to assess the knowledge of students about the diagnosis and treatment of tuberculosis was administered by a face-to-face interview method. The demographic features of students were recorded. The answers of students who attend fifth class and completed education on tuberculosis and the ones attending first two classes and did not learn anything about tuberculosis were compared. Results: Mean age of 293 students included in study was 21.1±1.9 years. One hundred and ninety two (65.5%) of them were male and 101 (34.5%) were female. One hundred and fifty two (51.9%) of the participants were attending pre-education classes, while 141 (48.1%) were attending post-education class. When compared to the students attending first two classes, the students attending fifth class had significantly more information about the route of transmission (84% vs. 42.8%, p
- Published
- 2016
14. Türkiye de 1980 Sonrası Sağlık Politikaları ve Sağlığın Finansmanı
- Author
-
YILMAZ, Süreyya, primary and AKMAN, Merve, additional
- Published
- 2019
- Full Text
- View/download PDF
15. Sağlık Hizmeti Veren Örgütlerde Sinizm
- Author
-
Bulut, Arzu, primary, YILMAZ, Süreyya, additional, and ŞENGÜL, Halil, additional
- Published
- 2019
- Full Text
- View/download PDF
16. ÖRGÜTSEL ÇATIŞMA YÖNETİMİ VE STRATEJİLERİ
- Author
-
YILMAZ, Süreyya, primary
- Published
- 2019
- Full Text
- View/download PDF
17. DÖNÜŞÜMCÜ LİDERLİK VE ÖRGÜTSEL SESSİZLİK ARASINDAKİ İLİŞKİ
- Author
-
YILMAZ, Süreyya, primary
- Published
- 2019
- Full Text
- View/download PDF
18. HASTANELERDE TEDARİK ZİNCİRİ YÖNETİMİ VE TÜKETİM TAHMİNİ
- Author
-
YILMAZ, Süreyya, primary
- Published
- 2019
- Full Text
- View/download PDF
19. Sermaye Yapısının Belirleyicileri: Borsa İstanbul’da Faaliyet Gösteren Kimya Sektörü İşletmeleri Üzerine Bir Uygulama
- Author
-
YILMAZ, Süreyya and GEREKLİOĞLU DÜZAKIN, Hatice
- Subjects
Social ,Sosyal ,Sermaye yapısı,dengeleme teorisi,finansman teorisi,kimya sektörü - Abstract
Bu çalışmada, BİST’te hisse senedi işlem gören kimya sektöründe faliyette bulunan işletmelerin sermaye yapısıkararlarını etkileyen faktörlerin belirlenmesi amaçlanmıştır. Çalışma 2008-2016 yıllarını kapsamakta olup, budöneme ait yıl sonu finansal tablolarından derlenen finansal oranlar kullanılmaktadır. Çalışmada üç farklı modelpanel veri analizi le sınanmıştır. Oluşturulan modellerdeki bağımlı ve bağımsız değişkenler ise; finansal kaldıraçoranları, büyüklük, borç dışı vergi kalkanı, karlılık ve likidite oranıdır. Analiz sonucunda toplam borçlar/ toplamvarlıklar oranıyla hesaplanan kaldıraç oranı ile likidite oranı arasında pozitif ilişki tespit edilmiş, diğer tümdeğişkenler arasında ise negatif ilişkiye rastlanılmıştır. Bu sonuçlar göstermektedir ki; kimya sektöründe hemdengeleme hem de finansman hiyerarşisi teorisinin geçerli olduğunu göstermektedir.
- Published
- 2017
20. THE DETERMINANTS OF THE LEVEL OF FINANCIAL LITERACY IN TURKEY.
- Author
-
DÜZAKIN, HATICE and YILMAZ, SÜREYYA
- Subjects
FINANCIAL literacy ,LOGISTIC regression analysis ,LITERACY ,GENDER ,MARITAL status ,ECONOMIC indicators - Abstract
The main objective of this study was to explain individuals’ financial literacy levels through socioeconomic and demographic variables. A random sample of 1000 participants was recruited from Turkey. As an indicator of the financial literacy level, a measure with three constructs was adopted: financial attitude, financial behaviour and financial knowledge. Logit model was estimated from these explanatory variables: gender, age, marital status, number of family members, education, income, number of persons with income, household income and working conditions. In the logit model results, the effect of gender, age and education was statistically significant and positive. The results emphasized that there is a relationship between financial literacy level and gender, age and education. Additionally, the results of this study indicated that the level of financial literacy is 52.9% in Turkey. [ABSTRACT FROM AUTHOR]
- Published
- 2021
- Full Text
- View/download PDF
21. The protective effects of paricalcitol on renal ischemia reperfusion induced lung injury
- Author
-
Yilmaz, Süreyya, primary, Yilmaz, Zülfükar, additional, Kadiroğlu, Ali Kemal, additional, Bahadır, Veysi, additional, Kaplan, İbrahim, additional, Ketani, Aydin, additional, Yilmaz, Engin Deniz, additional, Yilmaz, Kamil, additional, and Yilmaz, Mehmet Emin, additional
- Published
- 2018
- Full Text
- View/download PDF
22. The results of OSAS patients in our clinic
- Author
-
Yilmaz, Süreyya, primary, Selimoglu Sen, Haidce, additional, Taylan, Mahsuk, additional, Demir, Melike, additional, and Kirbas, Gokhan, additional
- Published
- 2018
- Full Text
- View/download PDF
23. The role of inflammatory biomarkers in obstructive sleep apnea syndrome
- Author
-
Yilmaz, Süreyya, primary, Selimoglu Sen, Hadice, additional, Taylan, Mahsuk, additional, Demir, Melike, additional, Topcu, Fusun, additional, Senyigit, Abdurrahman, additional, and Kirbas, Gokhan, additional
- Published
- 2018
- Full Text
- View/download PDF
24. Bronchial atresia in an adult misdiagnosed as pulmonary mass
- Author
-
DEMİR, Melike, primary, TAYLAN, Mahşuk, additional, YILMAZ, Süreyya, additional, DURSUN, Elif, additional, SEZGİ, Cengizhan, additional, and IŞIK, Recep, additional
- Published
- 2017
- Full Text
- View/download PDF
25. Türkiye'de döviz kuru politikalarının olası etkileri
- Author
-
Yilmaz, Süreyya, Tekgül, Yelda, and İktisat Anabilim Dalı
- Subjects
Foreign exchange ,Economics ,Exchange rate policies ,Autoregressive Distributed Lag Bounds Test ,Exchange rate ,Real exchange rates ,Ekonomi ,External deficit - Abstract
Son otuz yılda sermaye hareketlerindeki serbestleşme ile birlikte, sabit döviz kurunun terk edilmesi, bilgi teknolojilerinde yaşanan devrim ve işlem hacminin çok büyük oranlarda genişlemesi finansal gelişmeyi arttırarak, ülkelerin uluslararası piyasalardan borçlanabilmesini kolaylaştırmış ve böylece cari açık veren ülke sayısı artarak, cari açıklar kronik hale gelmiştir. İktisadi kararların ve beklentilerin oluşumunda belirleyici bir role sahip olan ve ülkelerin ekonomik krizler karşısında kırılganlığını arttıran cari açık, ülke ekonomileri için oldukça önemli bir konuma getirmekle birlikte, cari açığın en fazla dış ticaret açıklarından beslendiği görülmektedir.Türkiye'nin dış ticaret hacmi son yıllarda önemli gelişmeler kaydetmekle birlikte ticaret açığına da önemli artışlar yaşanmakta ve bu durumda cari açık da hızla artmaktadır. Ülkenin ticaret hacmindeki hızlı artış, dış ticaretin döviz kurlarından etkilenip etkilenmediği sorusunu da gündeme getirmektedir. Bu nedenle, çalışmanın amacı; 1980 sonrası Türkiye ekonomisi için cari işlemler açığının en önemli nedenlerinden biri olan dış ticaret dengesi ile döviz kuru politikarı arasındaki ilişkinin zaman serisi yöntemi kullanılarak tespiti ve varsa bu ilişkinin yönünün ortaya konmasıdır. Bu nedenle 1995 -2015 yılları arası dış ticaret açığı, reel döviz kuru, Türkiye'nin ve OECD ülkelerin yurt içi gayri safi hasılası değişkenlerine ait çeyrek dönemli veriler ile zaman serisi yöntemlerinden yararlanılmış ve uzun dönemli ilişkinin varlığı ARDL yaklaşımı ile analiz edilmiştir. Elde edilen analiz sonuçları göstermektedir ki; dış ticaret dengesi ile reel döviz kuru, Türkiye ve OECD ülkelerin GSYİH arasında uzun dönemli bir ilişki söz konusu olmakla birlikte, reel döviz kurunun katsayı istatistiksel olarak anlamsız bulunmuştur. Türkiye'nin ve OECD ülkelerin GSYİH kaysayıları ise, istatistiksel olarak anlamlı ve iktisadi olarak ilişkinin yönü anlamlı bulunmuştur. Sonuçlardan Türkiye'de yaşanan uzun devalüasyon dönemlerine karşın, dış ticaret açığının artma eğilimi gösterdiği ve döviz kuru politikasının olumlu bir dış ticaret dengesi kuramadığı söylenebilir. Dış ticaret hacimlerinin döviz kurlarındaki değişimlere cevap veremediği de görülmektedir. Türkiye'nin ithalatındaki hızlı artış iç piyasadaki talebin yüksek seyretmesi ile ilişkili olmasına karşın, ihracattaki artış dış pazar sayısındaki artış ve bu pazarlardaki ekonomik büyümelerle ilişkilendirilebilir. With the liberalization of capital movement of last thirty years, the abandonment of fixed exchange rates, the revolution of information technology and expansion of process in large proportions have provide very quick development in financial market. The effect of higher financial development became the reason of borrowing from international economical market easier than before, and caused transformations of current account cycle. It also led to increase of countries that have current account deficit in their budget. At the end, the current account deficit stayed permanently for economy. With the increasing of account deficit in countries' debt became the reason of the most important indicator of macroeconomic performance for them. Thus, having a decisive role in financial market decisions, the expectation for economic market, and the higher fragility of countries for economic crisis made the current account deficit extremely important for their economy. The purpose of this study is to determine the relationship between the policy of exchange rate and the trade balance of countries. These two factors are the major causes of the current account deficit for Turkish economic depressions after 1980s. It also helps us, if there is, for the prove the direction of the relationship. For this reason, used the methods of time series and found data about the foreign trade deficit of Turkey that is between 1995 – 2015. Moreover, provide some more information those are about real exchange rates of Turkey, beside Gross Domestic Product variables of Turkish economy and OECD in quarterly periods. The presence of long run relationship was analyzed by ARDL approach. The result of this analyzed shows that there is a long-term relationship between the real exchange rate and the trade balance in terms of Gross Domestic Product for Turkey and OECD. It also give us the idea that the real exchange rate coefficients are statistically insignificant. However, the Gross Domestic Product coefficients of Turkey and OECD are statistically significant and they are economically meaningful in term of the relationship among them. 110
- Published
- 2016
26. Ortaöğretim öğrencilerinin dindarlık düzeyi ile problemli internet kullanımı arasındaki ilişkinin incelenmesi
- Author
-
Yilmaz, Süreyya, Kaplan, Hasan, and Felsefe ve Din Bilimleri Ana Bilim Dalı
- Subjects
Religion ,Internet ,Din ,Eğitim ve Öğretim ,Internet use ,Religiousness ,Education and Training ,High schools students ,Problem behavior - Abstract
Bu araştırma, ortaöğretim öğrencilerinin dindarlık düzeyi ile problemli internet kullanımı arasındaki ilişkinin incelenmesi amacıyla yapılmıştır. Araştırmada ilişkisel tarama modeli kullanılmıştır. Çalışmanın örneklemi, 2015–2016 eğitim öğretim yılında İstanbul ili Beykoz ilçesinde bulunan ortaöğretim okullarında okuyan öğrencilerdir. Bu evren içinden basit tesadüfi örneklem yoluyla belirlenen üç farklı okul türünde, dört eğitim programında (Anadolu Lisesi, muhasebe ve finansman, mobilya dekorasyon ve imam hatip programları) ortalama 100 ve toplamda 400 öğrenci örneklemimizi oluşturmaktadır.Araştırmada veri toplamak amacıyla `Kişisel Bilgi Formu` ile `Motivasyonel Dindarlık Ölçeği (MMRI) ve `Problemli İnternet Kullanım Ölçeği-Ergen` kullanılmıştır. Elde edilen veriler bilgisayarda `SPSS for Windows ver: 20.0` programında çözümlenmiştir. Araştırmada; öğrencilerin dindarlık algısının yüksek düzeyde olduğu, problemli internet kullanım oranın ise düşük olduğu tespit edilmiştir. Dindarlık ile problemli internet kullanımı arasındaki ilişkinin negatif yönde anlamlı olduğu, dindarlık düzeyi arttıkça, problemli internet kullanımının azaldığı sonucuna ulaşılmıştır. Anahtar Kelimeler: Dindarlık, Motivasyonel Dindarlık, Problemli İnternet Kullanımı. The purpose of the present study is to investigate the relationship between the level of religiosity and level of problematic internet usage among secondary school students. Relational screening model is used in the search. The plot of the study is among the students at the secondary schools in Beykoz in Istanbul in the academic year of 2015–2016. Our sampling consists of 100 students on the average and 400 in total from four curriculums (Anatolian High School, accounting and finance, furniture and decoration, Islamic School (İmam-Hatip) in three different types of school determined using simple random sampling.`Personal Information Form` `Motivational Religiosity Scale (MMRI)`, and `Problematic Internet Usage Scale-Adolescent` are used in the study for data collection. The collected data are analyzed using `SPSS for Windows version: 20.0` software. Study result indicates that students have high level of religiosity, low level of problematic internet usage. The relationship between religiosity and problematic internet usage is negatively significant, that is problematic internet usage decreases as religiosity increases.Keywords: Religiosity, Motivational Religiosity, Problematic Internet Usage 160
- Published
- 2016
27. DİYARBAKIR YÖRESİNDE ALLERJİK SOLUNUM YOLU ŞİKAYETLERİYLE BAŞVURAN HASTALARDA UYGULANAN DERİ PRİCK TESTİ SONUÇLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ
- Author
-
DEMİR, Melike, KAYA, Halide, ŞEN, Hadice Selimoğlu, TAYLAN, Mahsuk, YILMAZ, Süreyya, DALLI, Ayşe, YILMAZ, Beyhan, and ABAKAY, Özlem
- Subjects
otorhinolaryngologic diseases ,Skin prick test,allergic asthma,allergic rhinitis ,Deri prick testi,allerjik astım,allerjik rinit - Abstract
Amaç: Atopik hastalıklarda deri prick testi (DPT), allerjenlerin saptanmasında oldukça hızlı, kolay ve ucuz bir yöntem olarak kullanılmaktadır. Bu çalışmada DPT ile tespit edilen allerjenler ile total serum IgE (T.IgE) düzeyleri arasındaki ilişkinin değerlendirilmesi ve bölgemizdeki allerjenlerin sıklığının incelenmesi planlandı. Gereç ve Yöntem: Ocak 2009 ile Aralık 2013 arasında Dicle Üniversitesi Göğüs Hastalıkları Polikliniği'ne allerjik astım ve/veya rinit tanısı ile başvurup DPT yapılan 1791 hastanın klinik özellikleri, deri prick testi sonuçları ve T.IgE düzeyleri geriye dönük olarak değerlendirildi. Bulgular: Çalışmaya dahil edilen 1791 hastanın 1077'si (%60.1) kadın, 714'ü (%39.9) erkekti. Bu hastalardan 722'ünde (%40.3) en az bir ya da daha fazla allerjene karşı pozitif yanıt saptandı. Erkeklerde (% 44.5) allerji testi pozitifliği kadınlara (%37.5) kıyasla daha yüksekti (p=0,002). DPT'nde en sık saptanan allerjenler sırasıyla çayır polenleri (%70.3), buğday poleni (%46.5) ve ağaç polenleri (%46.1) idi. Kadınlarda erkeklere göre kedi ve köpek epiteline duyarlılık daha fazla idi (p=0.023, p=0.036). Total serum IgE seviyesi yüksek olan hastalarda DPT pozitifliği, T.IgE seviyesi normal olanlardan istatistiksel olarak anlamlı derecede daha fazlaydı (p < 0.001). Tartışma: Diyarbakır ilinde çayır ve buğday polenlerinin en sık karşılaşılan allerjenler olduğu saptandı., Introduction: Skin-prick test (SPT) is used as a quite fast, easy and cheap method in detecting allergens for atopic diseases. In this study, it was planned to evaluate the relationship between allergens determined by the SPT and total serum IgE (T.IgE) levels and to examine the frequency of allergens in our region. Material and Methods: One thousand seven hundred and ninety one patient with allergic asthma and/or rhinits applied Dicle University Medical Faculty Department of Chest Diseases policlinic between January 2009 and December 2013 who had been made SPT were evaluated retrospectively in terms of the clinical features,the result of skin prick test and the level of T.IgE. Results: One thousand seven hundred and seventy seven (%60.1) of 1791 patients who were included study were female and 714 (39.9%) of them were male. At least one or more positive response to the allergen was established in 722 (40.3%) of these patients. The positivity of allergy test was higher than in the men (44.5%) compared with women (37.5%) (p = 0.002). The most frequent allergens determined in SPT respectively were grass pollens, (70.3%), wheat pollens (46.5%) and tree pollens (46.1%). Women were more sensitive than men to the cat and dog epithelium (p = 0.023, p = 0.036) The positivity of SPT in patients with high levels of total serum IgE was seen statistically significantly more frequent than patients with normal levels of total serum IgE (p
- Published
- 2015
28. Primary Antiphospholipid Syndrome Associated with Pneumonia: A Case Report of a 16-Year-Old Male Patient
- Author
-
Yilmaz, Süreyya, Topcu, Fusun, Selimoglu Sen, Hadice, Yildirim, Yasar, Yilmaz, Zülfükar, Kara, Ali Veysel, and Akgul Ozmen, Cihan
- Subjects
Article Subject - Abstract
Antiphospholipid syndrome (APS) is an autoimmune disease characterised by arterial and/or venous thrombosis and/or recurrent pregnancy loss in the presence of antiphospholipid (APL) antibodies. It is evaluated as APS when it develops associated with other systemic autoimmune diseases or primary APS if there is no concomitant disorder. In this study, we present a case of a 16-year-old male patient with primary APS. The patient was admitted with presumptive diagnosis of pneumonia, but multiple pulmonary thromboembolism (PTE) was observed on computerized tomography (CT) pulmonary angiography. APL antibodies positivity and thrombocytopenia developed in our patient. The patient was evaluated as primary APS since another etiology that could explain PTE was not found. Primary APS is a rare disease in children along with adolescents, compared with APS associated with other systemic autoimmune diseases. We present here a young male patient with primary APS and PTE to contribute to the literature. The patient initially had pneumonia but later developed PTE and thrombocytopenia.
- Published
- 2015
- Full Text
- View/download PDF
29. TÜRKİYE'DE DÖVİZ KURU POLİTİKALARININ OLASI ETKİLERİ.
- Author
-
YILMAZ, Süreyya and BUGAY TEKGÜL, Yelda
- Subjects
FOREIGN exchange rates ,INTERNATIONAL trade ,BALANCE of trade ,GROSS domestic product ,TRADE shows - Abstract
Copyright of Journal of the Cukurova University Institute of Social Sciences is the property of Cukurova University Institute of Social Sciences and its content may not be copied or emailed to multiple sites or posted to a listserv without the copyright holder's express written permission. However, users may print, download, or email articles for individual use. This abstract may be abridged. No warranty is given about the accuracy of the copy. Users should refer to the original published version of the material for the full abstract. (Copyright applies to all Abstracts.)
- Published
- 2019
30. Obstrüktif uyku apne sendromlu hastalarda uyku parametreleri ile oksidatif stres arasındaki ilişki
- Author
-
ABAKAY, Özlem, ŞEN, Hadice Selimoğlu, YÜKSEL, Hatice, YILMAZ, Süreyya, PALANCİ, Yılmaz, TANRIKULU, Abdullah Çetin, ABAKAY, Abdurrahman, Dicle Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Dahili Tıp Bilimleri Bölümü, Göğüs Hastalıkları Ana Bilim Dalı, Abakay, Özlem, Şen, Hadice Selimoğlu, Yüksel, Hatice, Palancı, Yılmaz, Yılmaz, Süreyya, Tanrıkulu, Abdullah Çetin, and Abakay, Abdurrahman
- Subjects
Obstrüktif Uyku Apne Sendromu,oksidatif stres,TAS,TOS ,Obstrüktif uyku apne sendromu ,Obstructive sleep apnea syndrome ,Oksidatif stres ,Oxidative stress ,TAS ,Obstructive Sleep Apnea Syndrome,oxidative stress,TAS,TOS ,TOS ,respiratory tract diseases - Abstract
Objective: Oxidative stress is characterized byan imbalance between production and destruction of reactive oxygen species. In our study, we aimed to determine the relationship between the oxidant-antioxidant balance in patients with showing some biochemical factors reflecting the severity of the disease and sleep parameters in patients with Obstructive Sleep Apnea Syndrome (OSAS). Methods: 93 patients were included to the study at the sleep centre, Department of Chest Diseases, Dicle University Hospital. All patients were subjected to all night polysomnography. Serum TOS and TAS levels were measured. Results: The mean age of patients was 47.4±7.2 years. There was not significant between patient and control groups in terms of age, gender, body mass index and frequency of symptoms (p> 0.05).The mean apnea-hypopnea index (AHI) was 25.1units/hour. We found these parameters significant compared with the control group; apnea-hypopnea index, arousal index, oxygen desaturation index, serum total oxidant and serum total antioxidant level (p, Amaç: Oksidatif stress reaktif oksijen türevlerinin üretimi ve yıkılması arasındaki dengesizlik ile karakterizedir. Çalışmamızda Obstrüktif uyku apne sendromu (OUAS) hastalarında oksidan –antioksidan dengeyi gösteren bazı biyokimyasal faktörlerle hastalığın şiddetini yansıtan uyku parametreleri arasındaki ilişkiyi belirlemeyi amaçladık. Yöntemler: Çalışmaya Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Uyku merkezinde Polisomnografi kaydı yapılan toplam 93 hasta alındı. Her olgu tüm gece polisomnografi işlemine tabi tutuldu. Serum total oksidan seviyesi (TOS) ve total antioksidan seviyesi (TAS) düzeyleri ölçüldü. Bulgular: Hastaların yaş ortalaması 47,4 ± 7,2 yıldı. Hasta ve kontrol grupları arasında yaş, cins, vücut kitle indeksi ve semptom sıklığı açısından anlamlı fark saptanmadı (p>0,05).Hastaların apne hipopne indeksi (AHİ) ortalaması 25,1 adet/saat idi. Hasta grubunda kontrol grubuna göre anlamlı olarak farklı bulunan parametreler; apne–hipopne indeksi, arrousal indeksi, oksijen desatürasyon indeksi, serum TOS ve serum TAS idi (p
- Published
- 2014
31. Diagnosis and Treatment of Massive Pulmonary Thromboembolism in a Patient with Metastatic Colon Adenocarcinoma
- Author
-
YILMAZ, Süreyya, YILDIRIM, Yaşar, YILMAZ, Zülfükar, AYDIN, Emre, AKDOĞAN, Recai, ÇİL, Barış, KADİROĞLU, Ali Kemal, TOPÇU, Füsun, and YILMAZ, M. Emin
- Subjects
Colonic Neoplasms,Pneumonia,Pulmonary Embolism,Thrombolytic Therapy ,respiratory system ,respiratory tract diseases - Abstract
Aim: Massive pulmonary thromboembolism (PTE) is one of the cause of unexpected deaths in hospitalized patients. Our aim is to present diagnosis and treatment of massive pulmonary thromboembolism in a patient with pneumonia and cancer. Case: A 52 years old male with a metastatic colon adenocarcinoma, admitted to the emergency department with shortness of breath, one month after the right hemicolectomy and chemotherapy. The physical examination of the patient: general condition was bad and he had tachypnea, tachycardia, and rals in the left lung bases and leukocyte: 21.000 K/ml, CRP: 28mg/dl, Ph:7.46, PaO2:56.6, PaCO2:23.2, SO2:%82, HCO3:19.8. Tachypnea, tachycardia, hypoxia, hypocapnia, and respiratory alkalosis was observed, PTE was considered and diagnosed by CT pulmonary angiography. 50 mg Alteplase was applied to the patient. After administration of alteplase, general condition was improved (pH:7.37, PaO2:85.1, PaCO2: 38.9,SO2:98.5%, HCO3:20.3). Conclusion:Pneumonia, may mask the diagnosis of PTE and should be considered in patients with dyspnea, hypocapnia, hypoxia, and hypotension
- Published
- 2013
32. Serum Apelin 13 Levels in Patients With Pulmonary Embolism
- Author
-
Selimoglu Şen, Hadice, primary, Kaplan, Ibrahim, additional, Abakay, Özlem, additional, Sezgi, Cengizhan, additional, Yilmaz, Süreyya, additional, Taylan, Mahsuk, additional, Abakay, Abdurrahman, additional, and Tanrikulu, Abdullah Çetin, additional
- Published
- 2016
- Full Text
- View/download PDF
33. Duygusal yetenek ile temel yetenekler arasınddaki ilişkiler ve işletme performansına etkileri
- Author
-
Yilmaz, Süreyya, Keskin, Halit, and İşletme Yönetimi Ana Bilim Dalı
- Subjects
Emotional capability ,Emotional intelligence ,İşletme ,Performance ,Company performance ,Firm performance ,Ability ,Business Administration - Abstract
İşletme yönetiminin ve stratejinin öncelikli ilgilendiği konu, değer yaratmak ve bunu sürdürmektir. Değer yaratma süreci müşteriye değer sunmakla başlar. Nadir ve değerli kaynaklara sahip olmak ise değer yaratmanın temelini oluşturur. Örgütsel yetenek kavramı, işletme performansının işletmenin sahip olduğu nadir, değerli, taklit edilemez ve yeri doldurulamaz kaynaklarıyla açıklanabileceğini öne süren Kaynak Temelli Görüş'e (RBV) dayanmaktadır. Kaynaklar demetinin ve tamamlayıcı örgütsel bileşenlerin kombinasyonu örgütsel yetenekleri oluşturabilir. Rekabette eşsiz olan bu yeteneklerden bazıları örgütsel yetkinlikleri ortaya çıkartır. Örgütsel yetkinliklerden biri de, örgütsel yetenek ve duygusal zekâ kavramlarına dayanan duygusal yetenektir.Bu çalışmada, duygusal yetenek ile temel yetenekler arasındaki ilişkiler ve işletme performansına etkileri araştırılmıştır. Türkiye'in çeşitli bölgelerinden 211 işletmenin 307 yöneticisinden elde edilen veriler, öncelikle faktör ve güvenilirlik analizlerine tabi tutulmuşlardır. Hipotezleri test etmek üzere yapılan regresyon analizleri sonucunda ise, duygusal yeteneğin işletme performansını ve temel yetenekleri olumlu yönde etkilediği, ayrıca temel yeteneklerden teknoloji, pazarlama ve yönetim yeteneklerinin de işletme performansını olumlu yönde etkiledikleri bulgularına ulaşılmıştır. Son olarak, yöneticilere ve araştırmacılara yönelik önerilerde bulunulmaktadır. The main goal of business management and strategy is to create and maintain value. Value creation begins by providing value to customers. Possessing valuable and rare resources provides the basis for value creation. The theory of organizational capabilities is an extension of resource-based view (RBV), which argues that the performance of firms is explaned by the rare, valuable, inimitable and non-substitutable resources that the firms own. The combination of a set of resources and complementary organizational components can form organizational capabilities. Some capabilities are relatively unique in competition and form competencies of a company. One of the firm competencies is the emotional capability based on the theories of organizational capability and emotional intelligence.In this study, the interrelations among the emotional and core capabilities, and their impact on firm performance have been researched. Research data collected from 307 managers of 211 firms from different regions of Turkey have first been subjected to factor and reliability analyses. Regression analyses have been used to test the hypotheses and the results show that emotional capability has positive effect on firm performance and on organizational core capabilities, on the other hand, marketing, technological and management capabilities have also positive effect on firm performance. Finally, managerial and research implications have been provided. 168
- Published
- 2012
34. PET/BT’de pozitif tutulum saptanan eozinofilik granüloma olgusu
- Author
-
DEMİR, Melike, primary, METEROĞLU, Fatih, additional, KAYA, Halide, additional, TAYLAN, Mahşuk, additional, YENİBERTİZ, Derya, additional, YILMAZ, Süreyya, additional, and ŞENYİĞİT, Abdurrahman, additional
- Published
- 2015
- Full Text
- View/download PDF
35. LATE-BREAKING ABSTRACT: The effect of volume overload on pulmonary hypertension in hemodialysis patients
- Author
-
Yilmaz, Süreyya, primary, Yildirim, Yasar, additional, Taylan, Mahsuk, additional, Demir, Melike, additional, Yilmaz, Zülfükar, additional, Kara, Aliveysel, additional, Aydin, Fatma, additional, Selimoglu Sen, Hadice, additional, Karabulut, Aziz, additional, and Topcu, Fusun, additional
- Published
- 2015
- Full Text
- View/download PDF
36. Evaluation of Anthropometric and Metabolic Parameters in Obstructive Sleep Apnea
- Author
-
Yildirim, Yaşar, primary, Yilmaz, Süreyya, additional, Güven, Mehmet, additional, Kılınç, Faruk, additional, Kara, Ali Veysel, additional, Yilmaz, Zülfükar, additional, Kırbaş, Gökhan, additional, Tuzcu, Alpaslan Kemal, additional, and Yılmaz Aydın, Fatma, additional
- Published
- 2015
- Full Text
- View/download PDF
37. Pulmoner emboli tanısında D-dimer, fibrinojen ve D-dimer/fibrinojen oranının yeri
- Author
-
Yilmaz, Süreyya, Topçu, Füsun, and Göğüs Hastalıkları ve Tüberküloz Anabilim Dalı
- Subjects
Diagnosis-differential ,Göğüs Hastalıkları ,D-dimer ,Pulmonary embolism ,Embolism ,Diagnosis ,Venous thrombosis ,Chest Diseases ,Fibrinogen - Abstract
Giriş: DVT ve PE aynı hastalığın devamı olarak düşünülebilir, sıklıkla her iki durum ortaklaşa venöz tromboembolizm (VTE) olarak adlandırılır. PE mortalite ve morbiditesi yüksek, tekrarlayabilen, bazen tanısı güç olan ve önlenebilir bir hastalıktır (2). VTE için hızlı invaziv olmayan tanı metodu arayışları devam etmektedir.Amaç: Çalışmamızın amacı PE şüpheli hastalarda hızlı, noninvaziv, ucuz ve kolay elde edilebilir laboratuvar tetkikleri olan d-dimer, fibrinojen düzeyi ve D/F oranının tanıya katkısı, kullanılabilirliğinin araştırılması ve D/F oranının PE `de yalnız d-dimer ölçümünden daha tanısal olabileceğini değerlendirmektir.Materyal ve Metod: Bu çalışmada Ocak 2007-Ekim 2009 arasında Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Acil servisine veya göğüs hastalıkları polikliniğine ayaktan başvuran veya çeşitli kliniklerde yatan pulmoner emboli şüphesi olan 118 hastayı değerlendirdik. Vakaların 48'i (% 40,7) erkek, 70'i (% 59,3) kadın ve ortalama yaş 49.77 ± 19.46 (15-86) yıl idi. PE tanısı CTPA ile koyuldu. Hastalar Tinaquant ve HemosIL test gibi iki çeşit kantitatif turbidimetrik D-dimer ölçüm yöntemi ile değerlendirildi. Hastaların hepsinde d-dimer düzeyi normal seviyenin üzerindeydi. Wells (Canadian) pulmoner tromboemboli klinik tahmin skorlaması ile klinik olasılık hesaplandı. İstatistiksel analizler SPSS 16.0 PC programında yapıldı. Cut-off değerlerinin belirlenmesinde Receiver Operating Characteristic curve (ROC curve) analizinden yararlanıldı.Bulgular: Kliniklerde yatan hastaların çoğunluğu dahili servislerde yatmaktaydı. PE (+) hastalar en sık göğüs hastalıkları servisinde, PE(-) hastalar ise en sık genel cerrahi servisinde yatmakta idi. PE (+) olan hasta grubunda PE (-) olan hasta grubuna göre, göğüs ağrısı (p=0,008), çarpıntı (p=0,029), bacak semptomları (p=0,003) olan hasta sayısı ve yüzdesi istatistiksel olarak anlamlı derecede yüksek bulundu. Her iki d-dimer ölçüm yöntemine göre PE(+)'lerde, PE(-)'lere göre d-dimer ve D/F oranının medyan değerleri istatistiksel olarak anlamlı derecede yüksek bulundu ( p832 ng/ml, ? 335 mg/dl, >2,25) göre d-dimer ve D/F oranının sensitivite, spesifisite, NPD ve PPD değerleri fibrinojene göre daha yüksek saptandı. D/F oranı, d-dimer ile karşılaştırıldığında sensitivite ve NPD'si daha yüksek, spesifisite ve PPD'si eşit olarak saptandı. Tinaquant yöntemi ile d-dimer, fibrinojen ve D/F oranının cut-off değerlerine (>1270 ng/ml, ? 352 mg/dl, >4,74) göre d-dimer ve D/F oranının spesifisite ve PPD değerleri fibrinojene göre daha yüksek bulundu. D/F oran, d- dimer ile karşılaştırıldığında sensitivitesi daha düşük, spesifisite, PPD ve NPD'si daha yüksek bulundu. Her iki ölçüm yöntemine göre PE(-) hastalarda D/F oranı (%95,1), d-dimer (%92,7) ile karşılaştırıldığında yüzdelik olarak cut-off değerlerini daha fazla aştığı tespit edildi. Zayıf olasılık ile kombine edildiğinde ise d-dimer+zayıf olasılığı olan hastaların yüzdeliği (%56,1), D/F+zayıf olasılığı olan hastaların yüzdeliğinden (%58,5) daha düşük tespit edildi.Sonuç: Bu çalışmaya göre pulmoner emboli şüphesi olan hastalara yaklaşımda D/F oranın d-dimere göre daha değerli olduğu ve PE(+) hastalarda PE(-) hastalara göre fibrinojen düzeyi anlamlı olarak düşük seyrettiği tespit edildi. Introduction: Deep vein thrombosis and pulmonary embolism can be considered as continuation of the same disease and often both of the diseases are called as venous thromboembolism. Pulmonary embolism is a preventable disease that is sometime difficult to diagnosed, can be recurrent and has a high morbidity and mortality. The researches of noninvasive and fast diagnostic methods were ongoing for venous thromboembolism.Aim: The aim of our study is the contribution of d-dimer, fibrinogen levels and D/F ratio which are noninvasive, fast, cheap and easy obtainable laboratory tests to diagnosis, to investigate their availability in patients with suspected pulmonary embolism and to evaluate the D/F ratio which may be more diagnostic than only measurement of d-dimer in pulmonary embolism.Materials and methods: In this study, between January 2007 - October 2009 who were admitted to the emergency department of Dicle University Medical Faculty or chest diseases outpatient clinic or hospitalized in various clinics with suspicion of pulmonary embolism totally 118 patients were evaluated. The 48 cases (40.7%) were men and 70 (59.3%) were females and the average age was 49.77 +19.46 (15-86) years. Diagnosis of PE was made by CTPA. The patients were evaluated by two types of turbidimetric D-dimer measurement methods such as Tinaquant and HemosIL quantitative tests. The levels of d-dimer were over the normal level in all patients. Clinical probability of pulmonary thromboembolism were calculated by Wells (canadian) clinical probability scores.Results:Most of the patients were hospitalized in internal medicine. Most of PE (+) patients were in clinic of Chest Disease, PE (-) ones were in General Surgery. The numbers and percentage of patients with chest pain (p=0,008), tachycardia (p=0,029), leg symptoms (p=0,003) were significantly higher in ones with PE than without PE. D-dimer and D/F ratio were statistically significantly higher in PE (+) group than PE (-) with both of measurement methods (p832 ng/ml, ? 335 md/dl, and > 2,25 respectively), sensitivity and specifity of d-dimer, and D/F ratio, values of negative predictive value (NPV) and positive predictive value (PPV) were higher than fibrinogen. When D/F ratio was compared with d-dimer sensitivity and NPV were higher, and specifity and PPV were found equal. With Tinaquant method, according to cut-of values of d-dimer, fibrinogen, and D/F ratio (>1270 ng/ml, ? 352 md/dl, and > 4,74 respectively),specifity and PPV values of d-dimer, and D/F ratio were higher in comparing with fibrinogen. When D/F ration is compared with d-dimer, sensitivity is lower, specifity, PPV, and NPV are found higher. In PE (-) patients, according to both of measurement methods, D/F ratio (95,1%) is higher than d-dimer in percentage. When it is combined with poor probability it is found that percentage of patients with poor probabilty + d-dimer (56,1%) is lower than those with D/F + poor probability (58,5 %).Conclusion: According to this study approach to the patients with suspected from pulmonary embolism, D / F ratio is valuable than the d-dimer, and fibrinogen level is significantly lower in patients with PE (+)than patients with PE (-). 90
- Published
- 2010
38. Factors Associated With Mortality Among Tuberculosis Patients in Southeast Turkey
- Author
-
Yilmaz, Süreyya, primary, Taylan, Mahsuk, additional, Selimoglu Sen, Hadice, additional, Abakay, Özlem, additional, Yilmaz, Zülfükar, additional, Carkanat, Ali ihsan, additional, Demir, Melike, additional, and Topcu, Fusun, additional
- Published
- 2014
- Full Text
- View/download PDF
39. A Single Imaging Modality in the Diagnosis, Severity, and Prognosis of Pulmonary Embolism
- Author
-
Selimoglu Sen, Hadice, primary, Abakay, Özlem, additional, Cetincakmak, Mehmet Güli, additional, Sezgi, Cengizhan, additional, Yilmaz, Süreyya, additional, Demir, Melike, additional, Taylan, Mahsuk, additional, and Gümüs, Hatice, additional
- Published
- 2014
- Full Text
- View/download PDF
40. PET/CT positive in a case with eosinophilic granuloma.
- Author
-
DEMİR, Melike, METEROĞLU, Fatih, KAYA, Halide, TAYLAN, Mahşuk, YENİBERTİZ, Derya, YILMAZ, Süreyya, and ŞENYİĞİT, Abdurrahman
- Published
- 2015
- Full Text
- View/download PDF
41. Diş teknisyeni pnömokonyozu kalsifiye plevral plak olusturabilir mi? (Bir olgu necleniyle).
- Author
-
Senygt, Abdurrahman, Yilmaz, Süreyya, Yilmaz, Zülfükar, Kirbas, Gökhan, and Senygt, Abdulhalim
- Subjects
- *
DUST diseases , *DENTAL technicians , *LUNG diseases , *CALCIFICATION , *CALCIUM in the body , *PLEURAL effusions , *PLEURA diseases , *PLASTIC surgery , *DENTAL auxiliary personnel , *DENTAL technology - Abstract
The articles about various pneumoconiosis in dental technicians who work in inconvenient conditions have been increasing in recent years. Exposure to dust and fume that occur during the dental procedure may play role in pneumoconiosis of dental technicians. A 53 years old male patient conveyed that he has worked in dental prosthesis procedures for 22 years (1968-1990).Environmental asbestosis was not established in the history of the case but there were calcified pleural plaques in the chest x-ray graphy.There were appearance of calcific asbest plaques in many section of thorax CT. A case of pneumoconiosis in dental technician who work in unadequate preventive conditions was reported in this paper. Probably ,exposure to the asbest fibers that occurs during the procedure of dental prosthesis were the main reason for developing calcific pleural lesions. [ABSTRACT FROM AUTHOR]
- Published
- 2009
42. DETERMINING OF THE PREVALENCE OF NOSOCOMIAL INFECTIONS AND CAUSATIVE GRAM NEGATIVE BACILLI IN THE INTENSIVE CARE UNIT
- Author
-
YILDIRIM, Yaşar, YILMAZ, Zülfükar, AYDIN, Emre, AYDIN, Fatma Yılmaz, BARUTCU, Sezgin, KARA, Ali Veysel, KADİROĞLU, Ali Kemal, YILMAZ, Mehmet Emin, and YILMAZ, Süreyya
- Subjects
intensive care unit,nosocomial infections,gram negative bacilli ,Yoğun Bakım Ünitesi,Nozokomiyal - Abstract
Purpose: Nosocomial infections develop after 48-72 hours of hospitalization. Gram negativebacilli are generally the causative agent. 25% of all nosocomial infections develop in theintensive care units. Therefore, patients in the intensive care units are at high risk. This studyaimed to determine the prevalence of nosocomial infections and causative gram negative bacilliin the Intensive Care Unit (ICU).Materials and Methods: 269 patients who were hospitalized in internal medicine intensivecare unit (IMICU) of Dicle University Faculty of Medicine between june 2010- December 2010were included in this study. Culture samples were taken from all of the patients who developsfever ( ≥38.5 C) after the hospitalization to the IMICU. Culture of blood, urine, sputum, centralvenous catheters, open wounds and deep tracheal aspirate were taken. Source and the prevalenceof infection and distribution of the isolated causative pathogens were determined in the patientswith gram negative bacilli reproduction.Results: 158 of the patients were male ( 58.7%) and 111 of the patients were female ( 41.3%).The mean ages of men and female were 58.81±16.91 and 56.44±19.16 years, respectively (p=0.286). culture samples were taken from blood (16%), urine ( 8.6%), central venous cathetertips ( 6.3%), deep tracheal aspirates (10%), sputum (2.2%) and wound stabs (2.2%). Nosocomialinfections were detected in 109 patients ( 40.5%). Pneumonia, urinary tract infections andgastrointestinal system infections were the most frequent infections respectively.Microorganisms were isolated from one sample in 97 patients, while 12 patients had more thanfocus. The most commonly isolated organisms were E.Coli (13.8%) and PseudomonasAeruginosa (7.4%), followed by Acinetobacter Baumannii (6.3%) and StenotrophomonasMaltophilia (3.3%). Conclusion: Nosocomial infections in intensive care units have proved to be a serious problem.Surveillance studies should be performed for the isolated causative pathogens and measuresshould be taken to prevent the development of the ICU infections, Amaç: Nozokomial enfeksiyonlar hastaneye yatıştan 48-72 saat sonra gelişir. Etken geneldegram negative basillerdir. Tüm nozokomial enfeksiyonların %25’i yoğun bakım ünitelerindegelişir. Bu nedenle yoğun bakım ünitesindeki hastalar yüksek risklidir. Bu çalışmada amacımızYoğun Bakım Ünitesinde nozokomiyal enfeksiyon prevalansını ve etken gram negatif basilleribelirlemektir. Materyal ve metod: Çalışmaya Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Dahiliye Yoğun BakımÜnitemizde(GDYBÜ) 2010 yılı Haziran – Aralık ayları arasında yatan 269 hasta dahil edildi.GDYBÜ’ne yattıktan sonra ateş(≥38.5°C) gelişen tüm hastalardan kültür için örnekler alındı.Kültür için kan, idrar, balgam, santral venöz kateter ucu, açık yara ve derin trakeal aspirattanörnekler alındı. Alınan örneklerde gram negatif basil üreyen hastalarda enfeksiyon kaynağı,prevalansı ve izole edilen ajan-patojenlerin dağılımı belirlendi. Bulgular: Hastaların 158’i erkek (%58.7) ve 111’i kadın (%41.3) idi. Erkeklerin yaş ortalaması58,81±16,91, kadınların yaş ortalaması 56,44±19,16 yıl (p: 0,286) idi. Kültür için alınanörneklerin %16’sını kan, %8,6’sını idrar, %6,3’ünü santral venöz kateter ucu, %10’nu derintrakeal aspirat, %2,2’sini balgam ve %2,2’sini yara sürüntüsü oluşturdu.109(%40.5) hastadanozokomiyal enfeksiyon tespit edildi. İlk üç sırada pnömoni, üriner system enfeksiyonu vegastrointestinal yol enfeksiyonu olduğu saptandı. Hastaların 97’sinde bir örnektenmikroorganizma izole edilirken, 12 hastada birden çok odakta gram negatif basil izole edildi.En sık izole edilen mikroorganizmalar % 13,8 E.Coli ve % 7,4Psödomonas Aeruginosanın olduğu, bunları % 6,3 ileAcinetobacter Baumanii ve % 3,3 ile Stenotrophomonasmaltophilia’nın izlediği görüldü. Sonuç: Genel Dahiliye Yoğun Bakım Ünitesinde nozokomialenfeksiyonun ciddi bir sorun olduğu görüldü. Enfeksiyon etkeniolarak izole edilen ajan patojenlere yönelik sürveyans çalışmalarıyapılmalı ve yoğun bakım enfeksiyonu gelişimini önleyecektedbirler alınmalıdır
43. A single imaging modality in the diagnosis, severity, and prognosis of pulmonary embolism.
- Author
-
Sen HS, Abakay Ö, Cetincakmak MG, Sezgi C, Yilmaz S, Demir M, Taylan M, and Gümüs H
- Subjects
- Aged, Angiography, Female, Heart Ventricles diagnostic imaging, Humans, Intensive Care Units, Kaplan-Meier Estimate, Male, Middle Aged, Pulmonary Artery diagnostic imaging, Pulmonary Embolism diagnosis, Pulmonary Embolism diagnostic imaging, Tomography, X-Ray Computed, Heart Ventricles physiopathology, Prognosis, Pulmonary Artery physiopathology, Pulmonary Embolism physiopathology
- Abstract
Introduction: This study aimed to investigate the currency of computerized tomography pulmonary angiography-based parameters as pulmonary artery obstruction index (PAOI), as well as right ventricular diameters for pulmonary embolism (PE) risk evaluation and prediction of mortality and intensive care unit (ICU) requirement., Materials and Methods: The study retrospectively enrolled 203 patients hospitalized with acute PE. PAOI was calculated according to Qanadli score., Results: Forty-three patients (23.9%) were hospitalized in the ICU. Nineteen patients (10.6%) died during the 30-day follow-up period. The optimal cutoff value of PAOI for PE 30th day mortality and ICU requirement were found as 36.5% in ROC curve analysis. The pulmonary artery systolic pressure had a significant positive correlation with right/left ventricular diameter ratio (r = 0.531, P < 0.001), PAOI (r = 0.296, P < 0.001), and pulmonary artery diameter (r = 0.659, P < 0.001). The patients with PAOI values higher than 36.5% have a 5.7-times increased risk of death., Conclusion: PAOI is a fast and promising parameter for risk assessment in patients with acute PE. With greater education of clinicians in this radiological scoring, a rapid assessment for diagnosis, clinical risk evaluation, and prognosis may be possible in emergency services without the need for echocardiography.
- Published
- 2014
- Full Text
- View/download PDF
Catalog
Discovery Service for Jio Institute Digital Library
For full access to our library's resources, please sign in.