Search

Protected areas have become important tourism destinations in terms of nature-based tourism and recreation activities. Real-time data on the behavior and preferences of visitors are needed for the management of protected areas. Social media data provides a unique and on-site source of information about human existence and activities in nature when collecting visitor information is laborious and costly. In this study, it is aimed to determine the temporal and spatial changes of visitors to Ihlara Valley by using geotagged photographs on Flickr. Detailed analysis of visitor behavior and preferences was carried out with trend charts and density maps created from geotagged photo data. The results of the study revealed that Flickr data is a useful resource for evaluating the characteristics of protected areas, analyzing visitor behavior and preferences from a temporal-spatial point of view, and providing new opportunities for future research., Korunan alanlar doğaya dayalı turizm ve rekreasyon faaliyetleri açısından önemli turizm destinasyonları haline gelmiştir. Korunan alanların yönetimi için ziyaretçilerin davranışları ve tercihleri hakkında gerçek zamanlı verilere gereksinim duyulmaktadır. Sosyal medya verileri, ziyaretçi bilgilerini toplanmanın zahmetli ve maliyetli olduğu durumlarda doğadaki insan varlığı ve faaliyetleri hakkında benzersiz ve yerinde bilgi kaynağı sağlamaktadır. Bu çalışmada, Flickr'daki coğrafi etiketli fotoğraflar kullanılarak Ihlara Vadisi’ne gelen ziyaretçilerin zamansal ve mekânsal değişimlerinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Coğrafi etiketli fotoğraf verilerinden oluşturulan eğilim grafikleri ve yoğunluk haritaları ile ziyaretçi davranışının ve tercihlerinin ayrıntılı analizi gerçekleştirilmiştir. Çalışmanın sonuçları; Flickr verilerinin, korunan alanların özelliklerini değerlendirmek, ziyaretçi davranışı ve tercihlerini zamansal-mekânsal açıdan analiz etmek için yararlı bir kaynak olduğunu ve gelecekteki araştırmalar için yeni fırsatlar sunduğunu ortaya koymuştur.

Nowadays, the widespread use of mobile devices, social media platforms and web-based applications has enabled a new paradigm of innovation called crowdsourcing. This emerging model has become an innovative tool for collecting and sharing data across a wide range of research. Photos and videos shared publicly on social media platforms offer a time and cost effective opportunity to create three-dimensional (3D) reality-based digital models of objects. In this study, it is aimed to 3D modelling of the Trojan Horse using the Unmanned Aerial Vehicle (UAV) data obtained free of charge from the Youtube platform and the Structure From Motion (SfM) technique. The study aims to reach researchers who work in the field of 3D modelling of wooden artifacts using crowdsourced UAV data, and offers an innovative approach that can be a reference for the conservation and transfer of wooden artifacts to next generation. The results of the study showed the suitability of crowdsourced UAV data as a data source in 3D modelling of wooden artifacts. In the future, widespread use of crowdsourcing and higher resolution image quality will gain increased momentum such research and pave the way for new research., Günümüzde mobil cihazların, sosyal medya platformlarının ve web tabanlı uygulamaların yaygın kullanımı, kitle kaynak kullanımı adı verilen yeni bir inovasyon paradigmasını mümkün kılmıştır. Ortaya çıkan bu model, geniş bir araştırma yelpazesinde verilerin toplanması ve paylaşılması bakımından yenilikçi bir araç haline gelmiştir. Sosyal medya platformlarında herkese açık olarak paylaşılan fotoğraflar ve videolar, nesnelerin üç boyutlu (3B) gerçekliğe dayalı dijital modellerini oluşturmak için zaman ve maliyet açısından etkin bir fırsat sunmaktadır. Bu çalışmada, Youtube platformundan ücretsiz olarak elde edilen İnsansız Hava Aracı (İHA) verileri ve Hareket ile Nesne Oluşturma (SfM) tekniği kullanılarak Truva Atı’nın 3B modellenmesi amaçlanmıştır. Çalışma, kitle kaynaklı İHA verileri kullanılarak ahşap eserlerin 3B modellenmesi alanında çalışmalar gerçekleştiren araştırmacılara ulaşmayı hedeflemekte, ahşap eserlerin korunması ve gelecek nesillere aktarılması için referans oluşturabilecek yenilikçi bir yaklaşım sunmaktadır. Çalışmanın sonuçları, ahşap eserlerin 3B modellenmesinde kitle kaynaklı İHA verilerinin, veri kaynağı olarak uygunluğunu göstermiştir. Gelecekte, kitle kaynak kullanımının yaygınlaşması ve görüntü kalitesinin daha yüksek çözünürlüklü hale gelmesi, bu tür araştırmalara artan bir ivme kazandıracak ve yeni araştırmaların önünü açacaktır.

Mikro-elektro-mekanik sistem (MEMS) ivmeölçer tabanlı eğim ölçer, lineer ivmeyi, titreşimi ve oryantasyon açılarını ölçmek için oldukça gelişmiş ve yaygın kullanım alanına sahip bir teknolojidir. MEMS tabanlı eğimölçerler; dijital özellikleri, küçük boyutları, düşük ağırlıkları, uygun maliyetleri, yüksek doğrulukları ve düşük güç tüketimleri ile Endüstri 4.0'ın vazgeçilmez bir bileşeni haline gelmiştir. Bu çalışmada, fizik tedavi ve rehabilitasyon alanında kullanılmak üzere geliştirilen MEMS teknolojisine dayalı ivmeölçerli bir eğimölçerin kalibrasyonunun yapılması, kalibrasyon işlemi sonrası önerilen tekniğin uygulanabilirliğini ve performansını değerlendirmek için doğrulama deneylerinin yapılması amaçlanmıştır. Bu amaçla ivmelerden hesaplanan açısal değerler, jeodezik ölçmelerden elde edilen referans değerlerle karşılaştırılmıştır. Kalibrasyon için eğriye uydurma (curve fitting) yöntemi kullanılmıştır. Kalibrasyon sonucunda gerçek açıyla ölçülen açı arasındaki en küçük fark 0.012o , en yüksek fark ise 0.356o bulunmuştur. Eğim ölçerin ölçüm hatasını değerlendirmek için Karesel Ortalama Hata (KOH) istatistiki ölçüsü dikkate alınarak doğruluk analizi yapılmış ve KOH 0.163o olarak bulunmuştur. Sonuçlar, eğimölçerin yüksek hassasiyette ve uygulanabilir olduğunu göstermektedir. Çalışma MEMS tabanlı eğim ölçerlerin kalibrasyonu ve doğrulama deneyleri üzerine çalışan araştırmacılara ulaşmayı hedeflemekte, sağlık hizmetlerinin önemli bir unsuru olan tıbbi cihazların temininde dışa bağımlılığın azaltılması, yerli ve milli üretimin desteklenmesi açısından referans oluşturabilecek bir yaklaşım sunmaktadır. Çalışmada açıklanan yaklaşım, fizik tedavi ve teşhis işlemlerinin yanı sıra pratik mühendislikte yüksek doğruluk elde etmek için çok çeşitli alanlarda kullanılabilir.

The slope difference between the two surfaces is a physical magnitude that needs to be measured in areas such as physical therapy diagnoses, construction, machinery, geology, geophysics, sports sciences, orthopedics. One of the devices used to measure the inclination difference is the wireless inclinometer. The wireless inclinometer allows you to find the slope of a surface relative to the ground. Inclinometers are widely used as a biomedical device, especially in the field of physical therapy. The wireless inclinometer devices used in this area are imported products and their prices are very high compared to their costs. In this study, an electronic device prototype was produced that can wirelessly measure the inclination difference of an object according to its gravity reference, show the measurement on the screen as an angle value, and record it. To verify the data obtained through the device, the calibration of the inclinometer is carried out with the inclinometer device with an accuracy of 0.001 degrees used in the Geomatics Engineering. In this study; by making measurements on the designed wooden human model, the measurements found by the image processing method were compared with the measurements of the wireless inclinometer device. The smallest angle difference between the angle measured by the device and the angle measured by the image processing method was found to be 0.013 degrees. In this study, it is aimed to develop a cost-effective domestic design and production device with superior features of the designed inclinometers., İki yüzey arasındaki eğim farkı, fizik tedavi tanılarında, inşaat, makine, jeoloji, jeofizik, spor bilimleri, ortopedi gibi alanlarda ölçmeye ihtiyaç duyulan fiziksel bir büyüklüktür. Eğim farkını ölçmede kullanılan cihazlardan birisi ikili dijital eğim ölçerdir. İkili dijital eğim ölçer, iki yüzeyin yere göre yaptığı açılar arasındaki farkı tek seferde bulmayı sağlamaktadır. Eğim ölçer cihazları biyomedikal bir cihaz olarak özellikle fizik tedavi alanında yaygın kullanılmaktadır. Bu alanda kullanılan kablosuz eğim ölçer cihazları ithal ürünler olup fiyatlarının maliyetlerine oranla çok yüksek olduğu görülmektedir. Bu çalışmada, bir nesnenin yer çekimi referansına göre eğim farkını kablosuz olarak ölçen, ölçümü açı değeri olarak ekranda gösteren, kaydedebilen bir elektronik cihaz prototipi üretilmiştir. Cihaz üzerinden elde edilen verileri doğrulamak için eğim ölçer cihazının kalibrasyonu, harita mühendisliğinde kullanılan 0.001 derece hassasiyete sahip eğim ölçer cihaz ile yapılmıştır. Bu çalışma içerisinde; tasarlanan ahşap insan modeli üzerinde ölçümler yapılarak, kablosuz eğim ölçer cihaz ölçümleri ile görüntü işleme yöntemiyle bulunan ölçümler kıyaslanmıştır. Cihazın ölçtüğü açı ve görüntü işleme yöntemiyle ölçülen açı arasındaki en küçük açı farkı 0.013 derece bulunmuştur. Bu çalışmada, tasarlanan eğim ölçer cihazı daha üstün özelliklerde uygun maliyetli yerli tasarım ve üretim cihaz geliştirilmesi amaçlanmıştır.

Yakın geçmişin ve günümüzün en popüler tartışmalarının başında hiç kuşku yok ki insan hakları gelmektedir. İnsan hakları, bu dünyayı daha iyi bir yer haline getirmek ve her bir bireyin (milliyetine bakılmaksızın) onurunun uluslararası bağlamda güvence altına alındığı bir dünya yaratma amacı üzerine kurulu bir idealdir. Peki böyle bir dünya mümkün müdür? Eğer mümkün değilse, bunun sebebini insan haklarının gerçek dışı ya da ütopik olmasında mı aramalıyız, yoksa insanların kendisinde mi aramalıyız? Başka bir ifadeyle belirtecek olursak, dünyadaki herkesi kapsayacak evrensel insan haklarından söz etmek mümkün müdür? Hannah Arendt’e göre böyle bir dünya düzeni mümkün değildir. Bunun sebebi ise Arendt’e göre, insan hakları bildirisinin tamamıyla soyut bir insanı ele almış olmasıdır. Çünkü ona göre, siyasi bir oluşumdan bağımsız, sadece insan olmaktan kaynaklı bir insan hakkı (doğal hak) mevcut değildir. Bu bağlamda bu yazının ana amacı, Arendt’in insan hakları konusundaki bu genel görüşlerini eleştirel bir gözle ele almaktır. Sonrasında ise Arendt’in bu eleştirilerinden yola çıkarak evrensel insan haklarının mümkün olup olmayacağı tartışılacaktır.

Today, the latest technological developments in the field of hardware, software, production and presentation of 3D digital models provide various opportunities to ensure people's access to cultural heritage. Photogrammetry, 3D digital modeling, 3D printing, augmented reality and web-based presentation technologies provide significant advantages in terms of improving user interaction in relation to cultural assets. In this study, based on photogrammetric model, 3D printing, augmented reality and web-based visualization of cultural heritage in the context of an innovative approach for applications and workflow by improving user-centric virtual, immersive and interactive experience that is intended to maintain. The results of the study have shown that the synergy of 3D printing, augmented reality and web-based visualization provides a great opportunity for interactive experience and detailed exploration of cultural heritage. The study makes valuable contributions to human-innovative technology interaction for the protection of cultural heritage, its transfer to future generations and its virtual accessibility., Günümüzde donanım, yazılım, 3B dijital model üretimi ve sunumu alanındaki son teknolojik gelişmeler, insanların kültürel mirasa erişimini sağlamak için çeşitli fırsatlar sunmaktadır. Fotogrametri, 3B dijital modelleme, 3B baskı, artırılmış gerçeklik ve web tabanlı sunum teknolojileri, kültür varlıkları ile ilgili olarak kullanıcı etkileşimini geliştirme bakımından önemli avantajlar sağlamaktadır. Bu çalışmada, fotogrametrik modellere dayalı 3B baskı, artırılmış gerçeklik ve web tabanlı görselleştirme uygulamaları için yenilikçi bir yaklaşım ve iş akışı geliştirerek kültürel miras bağlamında kullanıcı merkezli sanal, sürükleyici ve etkileşimli bir deneyim yaşatılması amaçlanmıştır. Çalışmanın sonuçları, 3B baskı, artırılmış gerçeklik ve web tabanlı görselleştirme sinerjisinin kültürel mirasın etkileşimli olarak deneyimlenmesi ve ayrıntılı keşfi açısından büyük bir imkân sağladığını göstermiştir. Çalışma kültürel mirasın korunması, gelecek nesillere aktarılması ve sanal erişilebilirliği için insan-yenilikçi teknoloji etkileşimine değerli katkılar sunmaktadır.

Doğal ve kültürel mirasın yaşayan temsilcileri olan anıt ağaçların tespiti, tescili, korunması, gerçekliğe dayalı dijital belgelenmesi ve sürdürülebilir bir anlayışla gelecek nesillere aktarılması önem arz etmektedir. Anıt ağaçların gerçekliğe dayalı dokümantasyonunda fotogrametri tekniği güvenilir ve doğru bir yaklaşım sunmaktadır. Bu çalışmada, anıt ağaçların korunması ve görselleştirilmesi için etkili ve düşük maliyetli bir araç olarak fotogrametri tekniğine dayalı gerçekçi ve yüksek doğrulukta üç boyutlu (3B) modelinin oluşturulması amaçlanmıştır. İş akışı Kütahya ili, Domaniç ilçesi, Domur Köyü’nde yer alan Mızık Çamı Tabiat Anıtına uygulanmıştır. Çalışmanın sonuçları, anıt ağaçların 3B dijital dokümantasyonu ve analizi çalışmalarında fotogrametri tekniğinin doğruluk, hız, maliyet, verimlilik ve ürün çeşitliliği açısından büyük avantajlar sağladığını göstermiştir. Çalışmada açıklanan yaklaşım kültürel miras eserlerini daha erişilebilir ve kapsayıcı hale getirmek için yeni fırsatlar sunmaktadır., It is important to identify, register, protect monumental trees that are living representatives of natural and cultural heritage, to transfer them to next generation with a digital documentation based on reality and a sustainable understanding. The photogrammetry technique offers a reliable and accurate approach to the reality-based documentation of monumental trees. In this study, it is aimed to create a realistic and highly accurate three-dimensional (3D) model based on photogrammetry technique as an effective and low-cost tool for the preservation and visualization of monumental trees. The workflow was applied to the Mızık Pine Natural Monument located in Domur Village, Domaniç district, Kütahya province. The results of the study showed that the photogrammetry technique provides great advantages in terms of accuracy, speed, cost, efficiency and product diversity in 3D digital documentation and analysis of monumental trees. The approach described in the study provides new opportunities to make works of cultural heritage more accessible and inclusive.

Conservation, sustainability of cultural heritage, and transferring it to next generation and digital documentation of damaged cultural assets have become one of the priority issues of national and international societies. In recent years, developments in 3D modeling, augmented reality (AR) and web Technologies have made significant contributions to the digital preservation, visualization and access of cultural heritage. In the study, it is aimed to create a virtual, interactive and sustainable experience for Akdamar Church. For this purpose, an approach has been developed for mobile AR and web-based presentation applications based on 3D digital models. The results of the study showed that 3D modeling, AR and web-based visualization technologies make significant contributions to the digital access and therefore sustainability of cultural heritage. In addition, 3D digital visualization technologies have been observed to offer more opportunities to create enjoyable, fun and enriched tourism experiences in cultural heritage environments., Kültürel mirasın korunması, yaşatılması, gelecek nesillere aktarılması ve hasar görmüş kültür varlıklarının dijital olarak belgelenmesi ulusal ve uluslararası toplumların öncelikli konularından biri haline gelmiştir. Son yıllarda 3 boyutlu (3B) modelleme, artırılmış gerçeklik (AG) ve web teknolojilerindeki gelişmeler kültürel mirasın dijital olarak korunmasına, görselleştirilmesine ve erişimine önemli katkılar sunmaktadır. Çalışmada Akdamar Kilisesi için sanal, etkileşimli ve sürdürülebilir bir deneyim oluşturulması amaçlanmıştır. Bu amaçla 3B dijital modellere dayalı mobil AG ve web tabanlı sunum uygulamaları için bir yaklaşım geliştirilmiştir. Çalışmanın sonuçları, 3B modelleme, AG ve web tabanlı görselleştirme teknolojilerinin kültürel mirasın dijital erişimine ve dolayısıyla sürdürebilirliğine önemli katkılar sağladığını göstermiştir. Ayrıca 3B dijital görselleştirme teknolojilerinin kültürel miras ortamlarında keyifli, eğlenceli ve zenginleştirilmiş turizm deneyimleri oluşturmak için daha çok fırsat sunduğu görülmüştür.

Today, national parks have become popular tourism destinations for nature-based tourism and recreation activities, with the increasing use of visitors. Real-time data on the behavior and preferences of visitors are needed for nature-based tourism research and the management of national parks. Obtaining visitor data through surveys are very expensive and time consuming. In this context, geotagged social media data can be a potential data source for collecting visitor data and gaining strong insights into visitor patterns in protected areas. In this study, the potential for the use of geotagged photographs has been investigated in order to analyze temporal and spatial behavior patterns of visitors to Beydağları Coastal National Park. The results of the study revealed that Flickr data provides a useful resource for evaluating the characteristics of national parks, analyzing their temporal and spatial aspects, and offers new opportunities for future research., Günümüzde milli parklar, ziyaretçi kullanımının artmasıyla birlikte doğa temelli turizm ve rekreasyon faaliyetleri açısından popüler turizm destinasyonları haline gelmiştir. Doğa temelli turizm araştırmaları ve milli parkların yönetimi için ziyaretçilerin davranışları ve tercihleri hakkında gerçek zamanlı verilere ihtiyaç duyulmaktadır. Ziyaretçi verilerini anketler yoluyla elde etmek çok pahalı ve zaman alıcıdır. Bu bağlamda coğrafi etiketli sosyal medya verileri ziyaretçi verilerini toplamak, korunan alanlardaki ziyaret modellerine ilişkin güçlü içgörüler elde etmek için potansiyel bir veri kaynağı olabilir. Bu çalışmada, Beydağları Sahil Milli Parkı’na gelen ziyaretçilerin zamansal ve mekânsal davranış modellerini analiz etmek amacıyla coğrafi etiketli fotoğrafların kullanım potansiyeli araştırılmıştır. Çalışmanın sonuçları, Flickr verilerinin milli parkların özelliklerini değerlendirmek, zamansal ve mekânsal yönlerini analiz etmek için yararlı bir kaynak oluşturduğunu ve gelecekteki araştırmalar için yeni fırsatlar sunduğunu ortaya koymuştur.

Bu çalışma, zihin felsefesinde ‘‘Qualia problemi’’ olarak adlandırılan sorunu Frank Jackson’ın bilgi argümanına odaklanarak tartışmayı amaçlamaktadır. Bu bağlamda, bilgi argümanının bilincin fizikalist açıklamalarına karşı ciddi bir tehdit oluşturmadığı tezi çalışmanın nihai hedefidir. Bu tezi savunurken, Daniel Dennett’in ‘‘RoboMary Neyi Biliyor’’ adlı çalışması, ve karşıt görüş olarak ise Torin Alter’ın ‘‘Deneyimsiz Fenomenal Bilgi’’ adlı çalışması referans alınacaktır. Daha sonra, her bir görüş tek tek ele alınacak ve eleştirel bir değerlendirmeye sunulacaktır. Alter, makalesinde Dennett’in yanı sıra Pete Mandik’in konuyla ilgili argümanına da atıfta bulunsa da, bu çalışma Dennett’in argümanıyla sınırlı kalacaktır. Sonuç olarak, bilgi argümanının bizi fizikalizmin yanlış olduğu sonucuna götürmeye yetmediği savunulacaktır., This paper intends to research the problem of Qualia in the philosophy of mind by focusing on Frank Jackson’s knowledge argument. In this context, we will try to show why the knowledge argument is not a sound argument against physicalist accounts of consciousness. To support our thesis, we will examine Daniel Dennett’s paper ‘‘What RoboMary Knows’’; and as an opponent view, we will discuss Torin Alter’s paper ‘‘Phenomenal Knowledge Without Experience’’. Then, each arguments will be taken separately and we will address them step by step. Although Alter mentions Pete Mandik’s argument along with Dennett’s argument in his paper, we will restrict ourself with only Dennett’s RoboMary argument and Alter’s counter-arguments to this. In conclusion, we will defend the argument that the knowledge argument is not cogent and it is also not sufficient to claim that physicalism is false.

Tanzimat, Türk edebiyatında bir değişim ve dönüşümün yaşandığı dönüm noktalarından biridir. Bu değişimin öncülerinden olan Namık Kemal, arayışlar döneminin baş aktörlerindendir. “Vatan Şairi” olarak tanınan Namık Kemal, yazdığı divan şiirleri ile de döneminde adından söz ettiren etkin bir şairdir. Şiire nazirelerle başlayıp şairliğini nazirelere dayandırarak sürdürür ve ilkinden sonuncusuna kadar nazireciliği hiç terk etmez. Encümen-i Şuara topluluğunda yer alan şair gerek divan şairlerinin gerek encümen şairlerinin gerekse dönemin diğer şairlerinin şiirlerine nazireler yazar. Namık Kemal nazirelerinde kuru bir taklitten çok şairliğini güçlendiren ve geliştiren bir yol izler. Birçok araştırmacı onun divan şiirleri üzerinde durmaz. Ancak taklit ya da başarısızlıkla nitelendirilen bu şiirler, onun “vatan şairi” olmasında önemli bir rol üstlenir. Nazire yazdığı şairlerde yenilik, farklılık ve söyleyiş ustalığı özelliklerini gözeten Namık Kemal, arayışlar dönemi olarak isimlendirilen dönemin örnek şairlerinden biri olmayı başarır. Bu çalışmada Namık Kemal divan şairi olarak ele alınarak fikrî alt yapısının ve şairliğinin gelişmesinde kendisine kaynak teşkil eden unsurlar üzerinde durulacaktır. Öncelikle encümen şairleri arasındaki yeri ortaya konularak nazire yazdığı tüm şiirler tek tek ele alınacaktır. Nazire yazılan şiir ile Namık Kemal’in şiiri karşılaştırılacak, klasik nazire anlayışından farkı ve yenilikler açıklanmaya çalışılacaktır. Bu karşılaştırmanın divan şiirinin geldiği noktayı ve değişimin nasıl gerçekleştiğini göstermesi bakımından dönemin aydınlatılmasına ve daha iyi anlaşılmasına katkı sunacağı kanaatindeyiz., Tanzimat Reform Era is among the milestones of changes and conversion. Namık Kemal who is one of the pioneers of this conversion era, is one of the leading models of this period of pursuits. Namık Kemal, known as the “Vatan Şairi”, is an influential poet who made a name for himself with his divan poems he wrote. He starts writing the poem through nazires, bases his poetry upon these nazires and also, he does never abandon the nazire writing. As a part of Encümen-i Şuara committee, Namık Kemal has written nazires for the poems of not only Ottoman poets and committee poets but also other poets of the period. In his nazires, Namık Kemal resorts to a method that develops his poesy, rather than apery. Many of the researchers do not dwell upon his Ottoman poetry. However, these poems that are described as apery and failure play an important role in him being a leader in national poetry. Namık Kemal, whose nazires have the features of novelty, dissimilarity and success in ways of expression, has been successful in becoming one of the prominent poets of the period called the period of pursuits. In the present study, Namık Kemal will be investigated with his Ottoman poetry and the sources that improves his literal background will be examined. First of all, the poems for which he has written the nazires will be analyzed by focusing on the place where he has been among the committee poets. Other poems and Namık Kemal’s poems will be compared in terms of the nazire writing, what is different in his nazires from usual ones and the changes will be explained. This comparison is expected to shed light on the future research with respect to the current situation of Ottoman poetry and the changes that has happened to those poems.