Search

Amaç: Gürültülü ortamlarda çalışan fabrika işçilerinin, çalışma yaşamı kalitesi ölçeği ve WHOQOL-BREF (TR) ölçeği kullanılarak hem iş yaşamı hem de genel yaşam kalitelerini değerlendirmek ve iki ölçeğin korelasyonunu incelemek amaçlanmıştır. Çalışmamızın ikincil amacı, gürültüye bağlı işitme kaybının yaşam kalitesi üzerindeki olumsuz etkisine ve gürültüden korunma önlemlerinin gerekliliğine dikkat çekmektir.Gereç ve Yöntemler: Çalışmaya 18-45 yaşları arasında, gürültüye bağlı işitme kaybı olan (20 katılımcı) ve olmayan (20 katılımcı) 40 birey dahil edilmiştir. Katılımcıların saf ses işitme testleri yapılmıştır. Daha sonra, WHOQOL-BREF (TR) ve Çalışma Yaşam Kalitesi Ölçeği maddelerini cevaplamaları istenmiştir. Bulgular: İşitme kaybı olan ve olmayan katılımcılar arasında çalışma yılı, yaşam kalitesi ve çalışma yaşamı kalitesi skorları arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık elde edilmiştir. Genel yaşam ve çalışma yaşamı kalitesini değerlendiren ölçekler arasında orta-kuvvetli korelasyonlar gözlenmiştir. Sonuç: Mesleki gürültü işçilerde işitme kaybı için önemli bir risk faktörüdür. Gürültüye maruz kalan işçilerin yaşam kalitelerinin olumsuz etkilendiği göz önüne alındığında, gürültü maruziyetini belirlemek, gürültünün olumsuz psikolojik etkilerini değerlendirmek ve gerekirse maruziyet miktarını azaltmak gerekmektedir., Objective: It was aimed to evaluate both the quality of work-life and quality of life of factory workers working in noisy environments by using the quality of work-life scale and the WHOQOL-BREF (TR) scale and to examine the correlation of the two scales. The secondary aim of our study is to draw attention to the negative impact of noise-induced hearing loss on quality of life and the necessity of measures to protect individual workers.Material and Method: Forty participants aged between 18-45 with and without noise-induced hearing loss (20 participants) were included in the study. Pure tone audiometry tests were performed on the participants. Then, they were asked to answer the WHOQOL-BREF (TR) and Quality of Work Life Scale items.Results: A statistically significant difference was found between the years of work, quality of life, and quality of work-life scores between participants with and without hearing loss. Moderate to strong correlations were observed between the scales assessing the quality of life and work-life.Conclusion: Occupational noise is an important risk factor for hearing loss in workers. Considering that the quality of life of workers exposed to noise is adversely affected, it is necessary to determine the noise exposure, evaluate the negative psychological effects of noise and reduce exposure to noise if necessary.

Konuşma algısı ölçümleri odyoloji test bataryasının önemli bir parçasıdır. Erken dönemde işitme kaybının araştırılması ve uygun amplifikasyon için işitsel yolun konuşma algısı açısından değerlendirilmesi önemlidir. Bebeklerde dil gelişimi seviyesi nedeniyle konuşma algılama becerilerini yetişkinlerde kullanılan konuşma test bataryası ile objektif şekilde değerlendirmek mümkün değildir. Bebeklerde konuşma algısı ölçümü için objektif sonuçlar veren test bataryası kullanılması gereklidir. Bebeklerde konuşmayı ayırt etme becerisini değerlendirmede en sık kullanılan test tekniği Visual Reinforcement Infant Speech Discrimination (VRISD) yöntemidir. Bu çalışmanın amacı, işitme cihazı kullanıcısı olan 6-18 aylık 3 bebeğin konuşmayı ayırt etme becerilerinin VRISD test yöntemi ile değerlendirilmesidir. Bu çalışmada kullanılan VRISD test protokolünde, /a/ ile /i/ ve /ba/ ile /da/ konuşma uyaranları eşleştirilerek test uyaranları oluşturulmuştur. Bu uyaran çiftleri biri hedef ses, diğeri arka plan ses olacak şekilde sıralanmış olup tekrarlı ses dizini oluşturularak hoparlör aracılığı ile 70 dB’de sunulmuştur. Görsel pekiştireç olarak ise bebeğin ilgisini çeken animasyonlu video kullanılmıştır. Bilateral işitme cihazı kullanıcısı 3 bebeğin konuşmayı ayırt etme becerileri VRISD testi ile değerlendirilmiş olup olgulara ait sonuçlar sunulmuştur. Çalışmanın sonucunda işitme cihazı kullanıcısı bebeklerin konuşmayı ayırt etme becerileri VRISD test yöntemi ile değerlendirilecektir; bu sonuçlar habilitasyon ve amplifikasyon programlamasına katkı sağlamaktadır., Speech perception measurements are an important part of the audiology test battery. It is important to investigate hearing loss in the early period and to evaluate the auditory pathway in terms of speech perception for appropriate amplification. Due to the level of language development in infants, it is not possible to objectively evaluate speech perception skills with the speech test battery used in adults. It is necessary to use a test battery that gives objective results for the measurement of speech perception in infants. Visual Reinforcement Infant Speech Discrimination (VRISD) method is the most commonly used test technique to evaluate speech discrimination skills in infants. The aim of this study is to evaluate the speech discrimination skills of 3 babies aged 6-18 months, who are hearing aid users, with the VRISD test method. In the VRISD test protocol used in this study, test stimuli were created by matching /a/ with /i/ and /ba/ with /da/ speech stimuli. These stimulus pairs are arranged as one target sound and the other background sound, and they are presented at 70 dB via loudspeaker by creating a repeating sound sequence. Animated video that attracts the attention of the baby was used as visual reinforcement. Speech discrimination skills of 3 babies with bilateral hearing aids were evaluated with the VRISD test, and the results of the cases are presented. As a result of the study, speech discrimination skills of babies with hearing aids will be evaluated with the VRISD test method. These results contribute to habilitation and amplification programming.

Bu çalışmanın amacı, IP-II iç kulak anomalisi olan ve normal kokleaya sahip koklear implant kullanıcılarının çevrelerindeki konuşma ve çevresel sesleri ayırt etme, yönlendirme ve konumlandırma dahil olmak üzere işitme becerilerinin ölçeğe dayalı bir değerlendirmesini yapmak amaçlanmıştır. Çalışmaya; yaşları 18-55 arasında değişen, IP-II iç kulak anomalisi olan 15 katılımcı ve normal kokleaya sahip olan 15 katılımcı olmak üzere toplam 30 koklear implant kullanıcısı dahil edilmiştir. Çalışmaya dahil edilen tüm katılımcılar unilateral Kİ ve bimodal kullanıcılardan oluşmuştur. Katılımcılar, Konuşma, Uzaysal ve İşitme Kalitesi Ölçeği (KUİK) kullanılarak değerlendirilmiştir. IP-II iç kulak malformasyonu olan koklear implant kullanıcısı bireyler ile normal kokleaya sahip koklear implant kullanıcısı bireyler, işitsel becerilerini bireysel olarak puanladıklarında sonuçların benzer olduğu görülmüştür. Bimodal dinleyicilerin, unilateral Kİ kullanımına göre, tüm alt alanlar ve genel KUİK skorlarının daha iyi olma eğilimi gösterdiği gözlenmiştir., The aim of this study was to perform a scale-based assessment of the hearing abilities of cochlear implant users with IP type II malformation and normal cochlea, including discrimination, orientation, and positioning of speech and environmental sounds in their environment.A total of 30 cochlear implant users, 15 participants with IP-II inner ear anomalies and 15 participants with normal cochlea, aged 18-55 years were included in this study. All participants included in the study are unilateral CI and bimodal users. Participants were assessed using the Speech, Spatial, and Hearing Qualities Scale (SSQ). When cochlear implant users with IP-II malformations and cochlear implant users with normal cochlea individually scored auditory abilities, the results were similar. It was observed that bimodal listeners tended to have all subdomains and overall SSQ scores compared to use of unilateral CI.

Amaç: Gürültülü ortamlar, tıpkı yetişkinler gibi çocukların da günlük yaşamının bir parçasıdır. İşitme kaybı olan ve işitme cihazı takan çocuklar, normal işiten yaşıtlarına göre gürültünün olumsuz etkilerine daha hassastır. Bu çalışmanın amacı işitme cihazı kullanan çocukların gürültüde konuşmayı anlama performanslarının değerlendirilmesi ve normal işiten yaşıtlarıyla karşılaştırılmasıdır.Gereç ve Yöntemler: Çalışmaya 6-12 yaşları arasında, bilateral ortadan ileri dereceye kadar simetrik sensörinöral işitme kaybı olan ve bilateral kulak arkası işitme cihazı kullanan 5 çocuk dahil edilmiştir. Türkçe HINT-C’nin 4 farklı koşulu uygulanmış ve her koşul için bir konuşmayı anlama eşiği (KAE) belirlenmiştir.Bulgular: İşitme cihazı kullanan çocukların, yaşlarından bağımsız olarak normal işiten yaşıtlarıyla eşit performansa ulaşabilmek için ihtiyaç duydukları SGO, tüm test koşulları için daha yüksek bulunmuştur. Genel olarak normal işiten çocuklarda da görüldüğü gibi işitme kayıplı çocukların ortalama Gön skoru, ortalama Gsağ ve Gsol skorlarından daha yüksek elde edilmiştir. Sonuç: Bu araştırmanın sonuçları bilateral simetrik ortadan ileri dereceye kadar işitme kaybı olan çocukların normal işiten yaşıtlarına kıyasla, sınıf ortamına benzer ortamlarda daha kötü konuşmayı anlama skorları elde ettiklerini ortaya koymuştur. Sonuçlarımız, uygun rehabilitasyon ve takipler için yol gösterici olmuştur., Objective: Noisy environments are a part of the daily life of children, just like adults. Children with hearing loss who wear hearing aids are more susceptible to the negative effects of noise than their normal-hearing peers. This study aims to evaluate the speech recognition in noise performance of hearing aid users and compare them with their normal-hearing peers.Material and Method: Five children aged 6-12 years with bilateral moderate to severe symmetrical sensorineural hearing loss and using bilateral behind-the-ear hearing aids were included in the study. 4 different conditions of the Turkish HINT-C were applied, and a speech recognition threshold (SRT) is determined for each condition.Results: Regardless of their age, the SRT needed by children with hearing aids to achieve equal performance with their normal-hearing peers was found to be higher for all test conditions. As seen in children with normal hearing in general, the mean noise front score of the children with hearing loss was higher than the mean noise right and noise left scores.Conclusion: The results of this study revealed that children with bilaterally symmetrical moderate to severe hearing loss achieved poor speech recognition scores in environments similar to the classroom environment, compared to their normal-hearing peers. Our results guided appropriate rehabilitation and follow-up.

Objective: This study aimed to examine children's reading skills using cochlear implants according to the age of cochlear implantation and compare them with children with normal hearing. Materials and Methods: A total of 30 children with cochlear implants before and after the age of 4 and 42 normal hearing children were included in the study. The children in our study were selected from amongst 3rd, 4th, and 5th-grade primary school students. "Informal Reading Inventory" was applied in order to evaluate children's reading comprehension skills. Results: When compared to the children who underwent implantation before the age of four, children who were implanted after the age of four revealed higher scores in characters, main events and details. For this reason, the children who underwent implantation before the age of four, had beter results in reading comprehension skills. Also, cochlear implant groups compared with the control group, cochlear implant group had incompetent results, but the children who underwent implantation before the age of four had more similar performances to the control group. Conclusion: These results are thought to contribute to the importance of cochlear implant applications in the critical language development period and include studies that will improve their reading skills in children's education with cochlear implants., Amaç: Bu araştırmada, koklear implant kullanan çocukların, okuduklarını anlatma becerileri koklear implant olma yaşına göre incelenerek, normal işiten çocuklarla karşılaştırılması amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Araştırmaya 4 yaş öncesinde ve 4 yaş sonrasında koklear implant olan toplam 30 koklear implantlı çocuk ve 42 normal işiten çocuk dahil edilmiştir. Çalışmamızdaki çocuklar ilköğretim 3., 4. ve 5. sınıf öğrencileri arasından seçilmiştir. Çocukların okuduklarını anlatma becerilerini değerlendirmek amacıyla, “Formel Olmayan Okuma Envanteri” uygulanmıştır. Bulgular: Yapılan karşılaştırmada, 4 yaş öncesi koklear implant olan çocukların, 4 yaş sonrasında koklear implant olan çocuklara göre okuma metnindeki karakterler, ana olaylar ve detaylar bölümünden daha yüksek puan aldıkları ve bu sebeple okuduklarını anlama becerilerinde daha başarılı oldukları bulunmuştur. Ayrıca, koklear implantlı grubun okuduklarını anlatma becerilerinin, kontrol grubuna göre daha yetersiz, ancak 4 yaş öncesinde koklear implant olan grubun kontrol grubuna yakın düzeyde olduğu saptanmıştır. Sonuç: Bu sonuçların, kritik dil gelişim döneminde koklear implant uygulamalarının önemine ve koklear implantlı çocukların eğitimlerinde okuduklarını anlatma becerilerini geliştirecek çalışmalara yer verilmesine katkı sağlayacağı düşünülmüştür.

AmaçCOVID-19 pandemisi nedeniyle klinik stajlarda alternatif yöntemlere ihtiyaç duyulmuştur. Bu çalışmada, yaz stajında sanal odyometre programını kullanmış olan Hacettepe Üniversitesi Odyoloji Bölümü öğrencilerinin sanal staj hakkındaki görüşlerinin araştırılması amaçlanmıştır.Gereç ve YöntemlerÇalışmaya Hacettepe Üniversitesinde Odyoloji lisans eğitimi alan 54 öğrenci katılmıştır (ortalama=23±5yaş). Verilere sanal staj uygulamasının özyeterlilik, bilgi ve beceri kazanımları üzerindeki etkilerine yönelik görüşlerin değerlendirildiği bir soru formu aracılığıyla ulaşılmıştır.BulgularKaygı duymalarına rağmen (%61.1), öğrencilerin sanal odyometre ile bilgi ve becerilerini geliştirdiği (%72.2), çalışma kalitesini arttırdığı (%59.3) ve uygulamaları bağımsız bir şekilde gerçekleştirebildikleri (%68.5) bulunmuştur. Öğrencilerin çoğunluğu programın hasta ile iletişim kurma becerileri üzerinde olumlu katkısı olmadığını belirtmiştir (%79.6). Ancak, öğrencilerin sanal odyometreyi kendilerinden emin şekilde kullanabildikleri (%63); hava (%94.4) ve kemik yolu (%90.7) işitme eşiklerini belirleyebildikleri gözlenmiştir.SonuçHasta ile etkileşim açısından yetersiz bulunsa da, öğrenci görüşleri alternatif bir yöntem olarak sanal staj uygulamasının klinik becerileri pekiştirmeyi destekleyebileceğine işaret etmektedir.

Amaç: Çalışmanın amacı koronavirüs hastalığı 2019 (COVID-19) pandemisinin odyolojik hizmet veren servislere etkilerinin araştırılmasıdır.Yöntem: Türkiye genelinde odyoloji alanında çalışan 177 sağlık profesyoneline (87 odyolog, 66 odyometrist, 19 uzman odyolog, 5 doktor odyolog) Google Forms aracılığıyla soru formu uygulanmıştır. Soru formu; katılımcı hakkında genel bilgiler, COVID-19’a bağlı olarak değişen koşullar ve iş performansı, COVID-19 salgınına karşı koruyucu önlemler ve tele-odyoloji alt başlıklarından oluşmaktadır.Bulgular: COVID-19’la beraber odyoloji servislerinde hizmet edilen hasta sayısında anlamlı azalma olduğu bulunmuştur (p=0.000). Verilen hizmetler sırasında katılımcıların %42,3'ü siperlik kullandığını, %60,4'ü eldiven kullandığını, %94,9'u ellerini düzenli dezenfekte ettiğini belirtmiştir. Gerekli alt yapıların sağlanması ve diğer kısıtlılıkların giderilmesi halinde hastalara çevrimiçi hizmet vermeyi düşünen katılımcıların oranı %57,8 olarak tespit edilmiştir.Sonuç: COVID-19’a bağlı olarak odyoloji hizmetlerinin dikkate değer derecede etkilendiği gözlenmiştir. Sosyal mesafe ve maske kullanımıyla ortaya çıkan hasta ve klinisyen arasındaki iletişim sorunları dikkati çekmiştir. COVID-19 pandemisinin de etkisiyle tele-odyoloji giderek yaygınlaşan ve önem kazanan bir alan olarak öne çıkmaktadır.

Amaç: Çocuklarda işitme kaybının görülme sıklığı diğer çocukluk çağı bozukluklarına kıyasla nispeten daha yüksektir. Ülkemizde çocukların konuşma uyaranlarını fark etme, ayırt etme, tanıma, anlama becerilerini değerlendirmeye yönelik rutinde uygulanan test bataryası bulunmamaktadır. Bu çalışmanın amacı işitme cihazı kullanıcısı çocukların fonem ayırt etme becerilerini değerlendirmektir. Gereç ve Yöntemler: Çalışmaya 3-10 yaş aralığındaki bilateral orta ve orta-ileri derecede işitme kaybına sahip olup bilateral kulak arkası işitme cihazı kullanıcısı çocuklar dahil edilmiştir. Uyaran olarak A§E® fonem ayırt etme testinde yer alan 7 fonem çifti kullanılmış ve serbest alanda 70 dB HL’de sunulmuştur. Bu çiftler /u/-/a/, /u/-/i/, /i/-/a/, /m/-/z/, /s/-/ʃ/, /z/-/s/, /v/-/z/ fonemleridir.Bulgular: Bilateral işitme cihazı kullanıcısı 6 çocuğun fonem ayırt etme becerileri değerlendirilmiş olup olgulara ait sonuçlar sunulmuştur.Sonuç: Çocuklarda işitme kayıpları göz önünde bulundurulduğunda; işitme kayıplı çocukların işitme ve konuşma gelişimlerini desteklemek, rehabilitasyon ve amplifikasyon programlamasına katkıda bulunmak için konuşma algısını değerlendiren test bataryalarını kullanmak önem arz etmektedir.

Kemikçik zincirde görülen konjenital anomalilere bağlı iletim tipi işitme kaybı referans merkezlerde bile nadiren görülen olgulardandır. Bu nedenle literatürde nadiren tartışılmıştır (Sennaroğlu et al., 2014; Thomeer, Kunst, Verbist, Cremers, & Neurotology, 2012). Kulakta görülen konjenital anomaliler majör ve minör olmak üzere iki gruba ayrılmıştır (de Alarcon, Jahrsdoerfer, Kesser, & neurotology, 2008). Majör konjenital orta kulak anomalileri orta kulak, dış kulak yolu ve/veya kulak kepçesinin etkilendiği durumları belirtir ve insidansının 1:10000 olduğu tahmin edilmektedir (Teunissen, 1992). Minör konjenital orta kulak anomalilerinde ise kulak kepçesi, dış kulak yolu ve kulak zarı sağlam olmasına rağmen orta kulak yapılarının gelişimi bozulmuştur (de Alarcon et al., 2008; Teunissen, 1992). Minör konjenital orta kulak anomalilerinin insidansı ve prevalansı ile ilgili güvenilir bir veri bulunmamaktadır (Teunissen, 1992). Konjenital oval pencere atrezisi, konjenital stapez fiksasyonu, kısa malleus gibi patolojiler minör konjenital orta kulak anomalisi sınıfında değerlendirilmektedir. Bu malformasyonlar genellikle otoskopik muayene sırasında net olarak tespit edilememektedir (de Alarcon et al., 2008). Yeni doğan işitme taraması ve/veya okul çağı işitme taramaları sırasında fark edilmektedir. Konjenital oval pencere atrezisi görülen hastalarda genellikle unilateral ya da bilateral progresyon göstermeyen mikst tip işitme kaybı görülmektedir (Sennaroğlu et al., 2014). Minör konjenital orta kulak anomalilerinde işitmenin düzenlenmesi için cerrahi müdahale ön plana çıkmaktadır. Ancak, konjenital oval pencere atrezisi diğer minör konjenital orta kulak anomalilerine göre daha karmaşıktır ve cerrahi müdahalede başarının düşük olduğu belirtilmiştir (de Alarcon et al., 2008; Zeifer, Sabini, & Sonne, 2000). Cerrahinin potansiyel riskleri fasiyal sinirin pozisyonu ve kemik kalınlığı göz önünde bulundurularak belirlenmektedir (Thomeer et al., 2012).

Amaç: Bu çalışmanın amacı bireylerin işitme sağlığını koruma, gürültüye bağlı işitme kaybını önleme, işitme kaybı tanı ve tedavisi konusundaki farkındalıklarını ve bilgilerini belirlemektir. Yöntem: Bu çalışmada, 3 Mart İşitme Farkındalığı Günü kapsamında düzenlenen işitme taraması etkinliğine katılmayı kabul eden gönüllülere işitme sistemi ve işitme kaybı hakkındaki bilgilerinin gözden geçirilmesine yönelik anket uygulanmıştır. Anket dört temel alandan oluşmaktadır: (1) bebeklerde işitme kaybı, (2) kulak temizliği ve tedavisi, (3) fiziksel etkenler ve (4) tanıda gecikme. Seçkisiz olarak çalışmaya katılan bireylerden elde edilen bilgiler tanımlayıcı istatistik ile değerlendirilmiştir.Bulgular: Çalışmada 162 katılımcının (86 erkek, 76 kadın) anket sonuçları değerlendirilmiştir. Anketin tüm maddeleri incelendiğinde katılımcıların sıklıkla işitme kaybı ve işitme sağlığı ile ilgili bilgileri doğru cevapladığı belirlenmiştir. Tanıda gecikme alanında özellikle ‘çok ileri derecede işitme kaybının çözümü yoktur’ sorusuna doğru cevaplama oranının düşük olduğu görülmektedir. Cinsiyetler açısından korelasyon incelendiğinde, 2. ve 7. maddelerde pozitif yönlü orta derece bir ilişki gözlenmiştir (sırasıyla r2 = 0,18, p < 0,05; r7 = 0,29, p

Amaç: Bu çalışmanın amacı, koklear implant uygulanan geriatrik bireylerde koklear implant programlama parametrelerini değerlendirmek, genç yetişkin koklear implant kullanıcıları ile karşılaştırmaktır. Gereç ve Yöntem: Çalışmaya, çalışma grubu ve kontrol grubu olmak üzere toplam 36 birey dâhil edilmiştir. Çalışma grubunu koklear implant cerrahisi geçiren 17 geriatrik birey (3K, 14E); kontrol grubunu ise koklear implant kullanıcısı 19 birey (11K, 9E) oluşturmaktadır. Tüm bireylerin programlama parametrelerinde eşik seviyesi (threshold level; T-seviyesi), en rahat duyma seviyesi (comfortable level; C/M-seviyesi), C/M ve T-seviyeleri arasındaki elektriksel dinamik aralık, uyaranın durasyonu/genişliği, uyaran hızı ve impedans değerleri değerlendirilmiştir. Değerlendirmeler Cochlear™ firmasına ait Custom Sound 5.2 yazılımı; Med-El firmasına ait olan Maestro 8.0 yazılımı üzerinden retrospektif olarak kaydedilmiştir. Bulgular: Yapılan istatistiksel analizler sonucunda; çalışma ve kontrol grupları arasında uyaran hızı değerlerinde ve uyaran genişliği / durasyon değerlerinde fark anlamlı bulunmamıştır (p>.05). Kontrol ve çalışma grupları arasında, apikal, orta ve bazal elektrotlarda impedans değerlerinde, T ve C/M-seviyelerinde ve elektriksel dinamik aralık değerlerinde, anlamlı fark bulunmamıştır (p>.05). Sonuç: Geriatrik bireyler ile genç yetişkinlerin programlama parametrelerinin benzer olduğu görülmüştür. Koklear implant kullanıcılarında yaşın elektrot impedans değerleri ve programlama parametreleri üzerinde etkisinin olmadığı sonucuna varılmıştır. Bulgular gelecekteki çalışmalarda daha geniş vaka gruplarında karşılaştırılmaların yapılmasının planlanmasını düşündürmektedir.

Özet:Sitomegalovirüs (CMV) konjenitalviral enfeksiyonların önemli bir nedenidir. Konjenital CMV enfeksiyonlu olguların %90’ı asemptomatik iken %10’u semptomatiktir. Asemptomatik olgularda görülen en yaygın semptom sensorinöral işitme kaybıdır. Konjenital asemptomatik CMV infeksiyonunda antiviral tedavi rutin olarak önerilmemekte, ancak olguların işitme kaybı gelişimi açısından dikkatli takibi gerekmektedir. Olgumuzda olduğu gibi konjenital CMV enfeksiyonlu yenidoğanlar işitme kaybı açısından araştırılmalı, antiviral tedavi için değerlendirilmeli ve ek engel açısından dikkatli takip edilip rehabilitasyon açısından değerlendirilmelidir.Bu olgu çalışmasının amacı CMV enfeksiyonu tanılanmış ve odyolojik takipleri yapılan bir olgunun sonuçlarını ve takip sürecini raporlamaktır.Abstract :Cytomegalovirus (CMV) is a common cause of congenitalviral infections. While 90% of the infants with congenital CMV are asymptomatic, remaining 10% infants of are symptomatic. The most important symptom is sensorineural hearing loss in asymptomatic congenital CMV. Anti-viral agents are not routin elyrecommended. However, the patients should be followed upwith brainstem auditory evoked response concerning the risk of hearing loss.Newborns with congenital CMV infection should be investigated for hearing loss, be evaluated for antiviral treatment, and carefully monitored for addition alhangdicapan devaluated for rehabilitation.The aim of the present study is to report the results and follow-upperiodin a child diagnosed with CMV enfection.

Amaç: Bu çalışma, işitme kaybı farkındalığının artması ve işitme taramalarının yaygınlaşması amacıyla yürütülmekte olan proje kapsamında; taranan bireylerdeki işitme kaybı oranının belirlenmesi ve tarama sonuçlarını derlemeyi hedeflemektedir. Gereç ve Yöntem: Bu çalışma kapsamında 2015-2019 tarihleri arasında her yıl 3 Mart Dünya Kulak ve İşitme Farkındalığı Günü’nde, Ankara’da belirlenen noktalarda düzenlenmiş işitme tarama etkinliğine katılan 18 yaş üstü 9334 bireyin bulguları retrospektif olarak incelenmiştir. İşitme Taraması, Self Servis İşitme Testi isimli işitme tarama aleti kullanılarak, önce sağ kulağa sonra sol kulağa hava yolunda sırasıyla; 250 Hz, 500 Hz, 1000 Hz, 2000 Hz, 4000 Hz, 6000 Hz, 8000 Hz’de saf ses kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Test sonucu değerlendirilirken, 500 Hz, 1000 Hz, 2000 Hz ve 4000 Hz hava yolu saf ses işitme eşikleri ortalaması; 15 dB’den yüksek elde edilen bireyler tarama testinden kaldı, 15 dB ve daha düşük elde edilen bireyler tarama testinden geçti olarak kabul edilmiştir. Test sonucu ve bireylerin demografik bilgileri kayıt altına alınmıştır. Bulgular: Toplam 9334 katılımcıdan 5112’si (%55) kadın, 4222’si (%45) erkek olarak belirlenmiş olup her iki cinsiyetin çalışmaya katılımı açısından fark elde edilememiştir (p> 0.05) Cinsiyet bazında taramadan kalma oranı incelendiğinde; kadınların %26’sı, erkeklerin ise %30’u taramadan kalmıştır. Kalma oranı açısından cinsiyetler arasında fark elde edilememiştir (p>0.05). Yaş grupları bazında kalma oranı incelendiğinde farklı sonuçlar bulunmuştur. 18-30 yaş arası katılımcıların %12’si, 30-60 yaş arası katılımcıların %21’i, 60 yaş üstü katılımcıların ise %56’sı taramadan kalmıştır. 60 yaş üstü katılımcıların kalma oranı diğer gruplardan daha yüksek elde edilmiştir (p, Objective: This study is carried out by Hacettepe University Department of Audiology to increase awareness of hearing loss and to increase hearing screening. This study aims to determine the rate of hearing loss in individuals who are screened and to appropriate and rapid intervention strategies for individuals with hearing loss. Material and Methods: Within the scope of this study, the findings of 9334 individuals over the age of 18 who participated in the hearing screening activity organized at the determined points in Ankara on March 3, World Ear and Hearing Awareness Day between 2015-2019, were analyzed retrospectively. Hearing Screening, Self-Service Hearing Test, using the hearing scan tool, first right ear, then left ear respectively; 250 Hz, 500 Hz, 1000 Hz, 2000 Hz, 4000 Hz, 6000 Hz, 8000 Hz was performed using pure sound. The test result and demographic information of the individuals were recorded.Results: Of the 9334 individuals who participated in the study, 5112 (55%) were female and 4222 (45%) were male. There was no difference in terms of participation of both genders (p> 0.05). Considering all the years, 28% of the participants failed the screening. When the examined total failure rate of screening based on gender; 26% of women and 30% of men failed the screening. There was no difference between the genders in terms of failure rate (p> 0.05). When the rate of failure on the basis of age groups was examined, different results were found. 12% of the participants between the ages of 18-30, 21% of the participants between the ages of 30-60, and 56% of the participants above the age of 60 failed from screening. The failure rate of participants over 60 years of age was higher than the other groups (p

Amaç: Hacettepe Üniversitesi Odyoloji Bölümüne konuşma bozukluğu şikâyeti ile başvuran hastaların işitme kaybının insidansının belirlenmesi ve ortaya çıkan işitme kaybının tipi ve derecesinin araştırılması amaçlanmıştır.Gereç ve Yöntem: Çalışmaya 01 Haziran 2017-01 Kasım 2018 tarihleri arasında Hacettepe Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Odyoloji Bölümüne başvuran yaklaşık 1600 çocuktan odyolojik değerlendirme sonuçlarına veri tabanından ulaşılan 436 çocuk içerisinden konuşma bozukluğu şikâyeti ile başvuran 105 çocuk dahil edilmiştir. Konuşma bozukluğu şikayetiyle başvuran 105 çocuktan 33’ü kız, 72’si erkektir. Erkeklerden 1’i, kızlardan ise 2’si davranışsal değerlendirmeye koopere olamadığı için veri tabanından alınan analizlere dahil edilmemiştir. Değerlendirmeler saf ses odyometri, timpanometri, akustik refleks ve otoakustik emisyon test bataryaları ile yapılmıştır.Bulgular: Sonuçları değerlendirilen 102 çocuktan 7 tanesinde (5 kız; 2 erkek) işitme kaybı tespit edilmiştir. Sonuç: 102 çocuktan 7 tanesinde işitme kaybı tespit edilmiştir. Konuşma bozukluğunda işitme kaybının önemli bir etken olduğu düşünülmektedir.