Ruhsal hastalıkların geçmişi insanlık tarihi kadar eskidir. Tarihsel süreç içinde değişen toplumsal, kültürel pek çok faktörden etkilenen ruhsal bozukluklar, kavramsal olarak sürekli yeniden yapılandırılarak tanımları ve sınıflandırmaları değişikliğe uğramıştır. Kökleri insanlık tarihi kadar eski bir geçmişe uzanan obsesif kompulsif bozuklukların (OKB) modern kavramlarına evrilmesi 19. yüzyılda gerçekleşmiştir. OKB’nin ruhsal kökeni hakkındaki ilk bilimsel görüşler S. Freud’a aittir. Freud, OKB’deki ruhsal nedenlerin diğer ruhsal bozukluklardan farklı olduğunu gözlemleyerek obsesyonu, ayrı ve özgün bir bozukluk olarak incelemiştir. Zamanla OKB’nin oldukça yaygın bir rahatsızlık olduğu anlaşılmıştır. Amerikan Psikiyatri Birliği (APA) yayımladığı Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve İstatiksel El Kitabı’nın son sürümü (DSM5)’de OKB’yi anksiyete bozuklukları kategorisi içinden çıkartarak bağımsız bir başlık altında tasnif etmiştir. OKB, takıntılı fikir ve düşünce gibi zihinsel eylemler (obsesyon) ve/veya yineleyici ve zorlantılı davranışlardan (kompulsiyon) meydana gelen ruhsal bir bozukluktur. Hasta çoğu kez bu türlü düşünce ve davranışlarının mantıksız ve saçma olduğunun bilincindedir. Bu nedenle inançlarına, görüşlerine, ahlaki değerlerine ve mantığına ters bulduğu obsesif düşünceleri zihinden uzaklaştırılmaya çalışır. Fakat o çabaladıkça obsesif düşünceler daha da çoğalır, sıklaşır ve kişide büyük bir bunaltı meydana getirir. Hasta hissettiği bunaltıyı hafifletmek veya ondan tamamen kurtulmak için bu kez kompulsiyonlara başvurur. Kompulsiyonları tekrar ettikçe de bunaltısı artar ve kısır bir döngü içine girer. Bireyin yaşam kalitesini ciddi şekilde düşüren OKB’nin pek çok semptom alt grubu bulunmaktadır. Bunlardan birisi ve hatta en bunaltıcı olanı dini obsesyonlardır. Psikoloji literatüründe din ve OKB arasında uzun zamandır bir ilişki olduğu düşünülmüş ve bu ilişkiyi açıklığa kavuşturmayı amaçlayan bazı dikkat çekici çalışmalar yapılmıştır. Bireyin ruhsal sağlık bütünlüğünün korunmasında dinin vazgeçilmez bir unsur olduğunu gösteren pek çok araştırma bulgusu bulunmakla birlikte bazı dini anlayış biçimleri ve dini deneyimler sonucu edinilen kimi tecrübeler OKB ile ilgili kaygıları etkileyebilmektedir. Dindarlığın bu aşaması, OKB’nin bazı alt semptom gruplarıyla yakından ilişkilidir. Psikanaliz yönteminin kurucusu Freud ve takipçilerinin açıklamaları, OKB’nin anlaşılmasına büyük katkı sağlamıştır. Ancak psikanalitik yöntemin kuramsal açıdan dine karşı indirgemeci bir yaklaşım sergilemesi nedeniyle kişinin dine olan bağlılığının daha başlangıçta bir patoloji ya da en azından önemli bir içgörü engeli olarak değerlendirilmesi söz konusudur. Günümüzde bilişsel davranışçı psikoterapiler, OKB üzerinde en etkili psikolojik tedavi yöntemi olarak kabul edilir fakat onların da dini OKB’lerin tedavisinde başarı oranları düşüktür. Dini OKB kaygıları, genellikle somut tekrarlanabilir durumlar yerine manevi konuları içerdiğinden davranışçı yöntemlerin dini OKB tedavisinde uygulanması oldukça zor olabilir. Dolayısıyla geleneksel psikoterapi yaklaşımları, açıkça dine karşı olmasalar bile genellikle dini boyutu ihmal ettiklerinden dini obsesyonları bulunan bireylerin hayatlarındaki ıztırabı dindirmede yetersiz kalmaktadırlar. Ruhsal tedavilerin seküler yaklaşımlarla sınırlı tutulmasından doğan boşluk nedeniyle dindar hastalar, dini duyguları istismar eden kişilerin illegal uygulamalarının tehdidiyle karşı karşıyadırlar. Klinik anlamda dini obsesyonlar daha kaygı verici ve bunaltıcıdır. Dolayısıyla tedavileri de diğerlerinkinden daha zordur. OKB’nin tedavisinde farklı bilim disiplinlerin bir arada kullanıldığı, dini inanç ve değerler etrafında esneyebilecek, seçmeci yaklaşımlar daha etkili tedavi modelleri ortaya çıkartabilir. Böylece dini OKB’nin tedavisindeki başarı oranı tıp, psikoloji ve ilahiyat disiplinlerinin uygun işbirliği sayesinde üst düzeylere taşınabilir. İlahiyat disiplinleri açısından bu işbirliğini destekleyebilecek zengin bir dini kültürel miras bulunmaktadır. Bir örnek olarak Ebû Zeyd elBelhî (322/934), Mesalihu’l-Ebdan ve’l-Enfüs adlı eserinde, Freud’dan yaklaşık on asır önce, nevrozlar ve psikozlar arasında muhtemelen ilk defa açık bir ayrım yapmış ve nevrotik bozuklukları sınıflandırmıştır. Ayrıca eserinde, bu bozuklukların her birinin tedavisi için rasyonel ve manevi bilişsel terapilerin nasıl kullanılacağını ayrıntılı bir şekilde göstermiştir. Bu çalışmada dini obsesyonlara hem psikolojik bir rahatsızlık hem de teolojik bir problem olarak bütüncül bir yöntemle yaklaşılmasının önemi vurgulanmaktadır. Bu nedenle dini OKB’nin tedavisinde psikiyatrik ve psikolojik yaklaşımların manevi danışmanlık ve rehberlikle işbirliği önerilmektedir. Dindar bir kişide görülen belirtilerin dini yaşantıya ait normal, tabii dini düşünce ve davranışlar mı yoksa dini kılıfa bürünmüş anormal görünümler mi olduğunun ayrıştırılmasındaki güçlük disiplinler arası bu işbirliğini zorunlu kılmaktadır., The history of mental illnesses is as old as human history. Mental disorders are affected by changing social and cultural factors during the historical process, and have been conceptually restructured and their definitions and classifications have been changed. The evolution of obssessive-compulsive disorders with roots as old as human history into modern concepts took place in the 19th century. The first scientific views on the spiritual origin of OCD belong to S. Freud. Freud observed that mental causes in OCD are different from other mental disorders, and he examined obsession as a separate and specific disorder. Over time, it has been understood that OCD is a very common disorder. The American Psychiatric Association (APA) has classified OCD under an independent title in the latest version of the Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders (DSM-5) by removing it from the category of anxiety disorders. OCD is a mental disorder caused by mental actions such as obsessive thoughts (obsessions) and / or repetitive and compulsive behaviors (compulsion). The patient is often aware that such thoughts and behaviors are irrational and absurd. For this reason, he tries to get away obsessive thoughts that he finds contrary to his beliefs, opinions, moral values and logic from his mind. However, as he tries, obsessive thoughts become more and more frequent and create a great anxiety in the person. This time, the patient resorts to compulsions to alleviate the anxiety he feels or to get rid of it completely. As his compulsions repeat, his anxiety increases and he goes into a vicious circle. There are many symptom subgroups of OCD that seriously worsen the quality of life of the individual. One of these, and even the most overwhelming, is religious obsessions. It has been thought that there has been a relationship between religion and OCD for a long time in the psychology literature, and some remarkable studies have been conducted to clarify this relationship. Although there are many research findings showing that religion is an indispensable element in the protection of the mental health integrity of the individual, some forms of religious understanding and some experiences gained as a result of religious experiences may affect the concerns about OCD. This stage of religiosity is closely related to some sub-symptom groups of OCD. The explanations of the founder of the psychoanalytic method, Freud psychoanalytic method, and his followers made a great contribution to the understanding of OCD. However, since the psychoanalytic method exhibits a theoretically reductionist approach to religion, it is possible that the individual's devotion to religion is initially evaluated as a pathology or at least an important obstacle to insight. Today, cognitive behavioral psychotherapies are considered the most effective psychological treatment method for OCD, but their success rates in the treatment of religious OCD are low. Since religious OCD concerns often involve spiritual issues rather than concrete repeatable situations, behavioral methods can be quite difficult to apply in the treatment of religious OCD. Therefore, traditional psychotherapy approaches, even if they are not openly against religions, are insufficient to relieve the suffering in the lives of individuals with religious obsessions, as they generally neglect the religious dimension. Due to the vacuum that arises from restricting spiritual treatments to secular approaches, religious patients are threatened by the illegal practices of people who abuse religious feelings. Clinically, religious obsessions are more worrying and overwhelming. Therefore, their treatment is more difficult than others. Selective approaches that use different scientific disciplines together in the treatment of OCD and can stretch around religious beliefs and values can create more effective treatment models. Thus, the success rate in the treatment of religious OCD can be carried to higher levels thanks to the appropriate cooperation of the disciplines of medicine, psychology and theology. There is a rich religious cultural heritage that can support this collaboration in terms of theological disciplines. As an example, Abu Zayd al-Balkhi (d. 322/934), in his Masalih al-abdan wa-l-anfus, probably made a clear distinction between neuroses and psychosis and classified neurotic disorders for the first time about ten centuries before Freud. He also showed in detail how to use rational and spiritual cognitive therapies for the treatment of each of these disorders. In this study, the importance of approaching to religious obsessions as both a psychological disorder and a theological problem is emphasized. For this reason, cooperation of psychiatric and psychological approaches with spiritual counseling and guidance is recommended in the treatment of religious OCD. The difficulty in distinguishing whether the symptoms seen in a religious person are normal, natural religious thoughts and behaviors of religious life or abnormal appearances in the religious guise necessitates this interdisciplinary cooperation.