Search

AMAÇ42 yaş erkek hasta araç dışı trafik kazası sonrası 1 ay yoğun bakımda sondalı takip ediliyor. O dönemden sonra başlayan işeme güçlüğünedeniyle başvuruyor. Yapılan retrograd üretragrafide penil üretrada yaklaşık 10 cm’lik dar segment tespit edildi.GEREÇ-YÖNTEMHastaya yüksek litotomi pozisyonunda dorsal inley bukkal greft üretroplasti yapıldı. Operasyon 3 saat sürdü. Post operatif 3’üncü haftadasondası çekildi.BULGULAROperasyon sonrası alt üriner sistem semptomlarının tamamen ortadan kalktığı ve normal işeme eğrisine ulaştığı gözlendi.SONUÇSegment çok uzun olsa da bukkal greft ile panüretral darlıklara etkin tedavi verilebilmektedir.

Amaç: Mesanetümörlü hastaların doku ve orta akım idrar örneklerinde nüks gözlenmesine göre bakteriyelfarklılığın olup olmadığını değerlendirmeyi amaçladık.Materyal ve metod: ÇalışmamızaMart 2019 ve Ekim 2020 tarihleri arası mesanede kitlesel lezyon tespit edilmesinedeniyle primer transüretral rezeksiyon mesane-tümörü (TUR-MT) yapılan patolojisimesane kanseri ile uyumlu olan 12 erkek hasta dahil edildi. Hastalardan operasyonöncesinde 50 ml orta akım idrar ve operasyon sırasında mikrobiyota analizi içindoku örnekleri toplandı. Doku ve idrar örnekleri, bakteriyel 16s ribozomalRNA'nın V3-V4 bölgeleri kullanılarak analiz edildi. Cins düzeyinde görecelibolluğu %1’in üzerinde tespit edilebilen bakteri grupları analize alındı. Nüksgözlenmesine göre mikrobiyota farklılığı olup olmadığını tespit etmek için gruplarkarşılaştırıldı. Çalışma Tübitak 217S075 No’lu proje kapsamındadesteklenmiştir.Bulgular: Doku örneklerinde Massilia(p=0,030)’nın istatikselolarak nüks tespit edilen grupta daha yoğun olduğu tespit edildi(Şekil1). Massilia’nın mesane kanseri etiyolojisindebulunan kimyasalları metabolize ettiği bilinmektedir [1], [2]. Orta akım idrar örneklerinde Corynebacterium(p=0.030), Escherichia Shigella (p=0.030) ve Turicella(P=0.030)‘nın nüks tespit edilmeyen grupta daha yoğun olduğu tespit edildi(Şekil 1). Escherichia Shigella’nın immunotoksin üreterek BCG etkinliğiniarttırdığı bilinmektedir[3]. Sonuç: Gruplar arasındaki disbiyoz nüksü veya tedavi etkililiğini tahminetmede kullanılabilecek biomarkerlar olabilir. Disbiyozun biomarker olarakkullanılması için prospektif çalışmalar gerekmektedir.

AMAÇ90 yaşında ECOG 3 erkek hasta 8 aydır devam eden hematüri şikayetiyle başvurdu. Hastanın yapılan tetkiklerinde ciddi anemisi olduğugözlendi. Sistoskopisinde mesane içersinde kitle saptanmayan hastanın sol üreter orifisinden hematürik idrar çıkışı olduğu gözlendi.Hastaya post operatif dönemde ürografi çekildi. Sol böbrek üst pol kalikslerinden kaynaklanan yaklaşık 6 cm’lik üst üriner sistem tümörütespit edildi. Hastanın genel durumu orta komorbiditesi çok olduğu için anjioembolizasyon yapılması kararı alındı. Anjio embolizasyonarağmen hematürisi gerilemeyen anemisi derinleşen hastaya palyatif radikal nefrektomi kararı alındı.GEREÇ-YÖNTEMHastaya 70 derece sol flank pozisyonda laparoskopik radikal nefrektomi yapıldı. İşlem 60 dakika sürdü. Operasyon esnasındakomplikasyon gözlenmedi.BULGULARNefrektomi patolojisi T3 ürotelyal karsinom ve karsinoma in situ olarak sonuçlandı. Hasta post operatif 5’ inci gününde taburcu edildi.SONUÇLaparokopik cerrahi deneyimli ellerde hızlı ve güvenilir olması nedeniyle kötü performansı olan hastalarda tercih edilebilecek bir cerrahitürüdür

Amaç:Üreteropelvik bileşke darlığı üreterin en sık görülen doğumsal anomalisi olup sirküler kas tabakasının gelişiminde bozulma gibiintrensek faktörlere, alt pol damarının veya renal arter ya da direkt aorttan çıkan aberran damarın ureteropelvik bileşke ya daproksimal üretere basısı sonucu üretere dıştan basısı gibi ekstrensek faktörler ya da ileri derece vezikoüretral reflülü hastalardaüreterin tortiyozae olup sekonder obstrüksiyona bağlı oluşabilir. Bu videomuzda alt pol arterine bağlı UP bileşke darlığı olan birhastada transpertoneal üç port ile yapılan pyeloplasti deneyimimizi sunmayı amaçladır.Hasta ve yöntem:30 yaşında komorbiditesi olmayan kadın hasta tarafımıza aralıklı yan ağrısı olması üzerine başvurdu. hipertansiyon dışındakomorbiditesi bulunmayan kadın hasta tarafımıza sağ yan ağrısı olması üzerine başvurdu. Yapılan görüntüleme tetkiklerindehastanın sol toplayıcı yapılarında hidroüreteronefroz saptandı. Diüretikli renografisinde sol böbrek diferansiyel fonksiyonu %49 ,ekskresyonunda azalma ve t1/2 süresi 33 dk olarak saptandı. Operasyon 3 adet port kullanılarak transperitoneal yaklaşımla yapıldı.Yapılan eksplorasyonda solda aberran arterin üretere bası yaptığı gözlendi. Hastaya dismembred pyeloplasti yapıldı.Bulgular:Operasyon yaklaşık 130 dakika sürdü. Kan kaybı olmadı. Operasyon lojuna 24 fr toraks dren konuldu. Dren postoperatif 4. günçekildi. Hasta postoperatif 4. Gün sorunsuz bir şekilde taburcu edildi.Sonuç:Üreteropelvik bilişke darlıklarında altın standart tedavi dismembred pyeloplastidir. Deneyimli merkezlerde yapılan pyeloplasti veaçık operasyonda başarı oranları benzer olmakla beraber deneyimli merkezler laparoskopi yardımlı pyeloplasti uygulanabilir biryöntemdir.

Amaç:Primer renal leiomyosarkomlar böbrek tümörlerinin nadir bir kısmını oluşturmaktadır. Renal leiomyosarkomlar klinik ve radyolojikolarak renal hücreli kanserlerden ayrılamamaktadır ve tanı ancak patolojik inceleme ile mümkün olmaktadır. Bu videoda sağ yanağrısı şikayeti ile başvuran hastaya yapılan görüntüleme tetkiklerinde, sağ böbrek orta kesim anteriorda 75 mm kitlesel lezyonsaptanması üzerine sağ laparoskopik radikal nefrektomi yapılan renal leiomyosarkom olgusu sunulmaktadır.Hasta ve yöntem:73 yaşında hipertansiyon dışında komorbiditesi bulunmayan kadın hastada sağ yan ağrısı nedeniyle yapılan görüntülemetetkiklerinde sağ böbrek orta kesim anteriorda renal sinüse uzanım gösteren 45 x 72 x 77 mm boyutlarında solid kitlesel lezyonsaptandı ve uzak metastaz saptanmayan hastada laparoskopik radikal nefrektomi kararı alındı. Operasyon 4 adet port kullanılaraktransperitoneal yaklaşımla yapıldı. Sağ böbrek orta kesimde yaklaşık 75 mm’lik renal hilusa uzanım gösteren solid görünümlülezyon gözlendi. Renal arter ve renal ven ayrı ayrı bulunarak bağlanarak kesildi. Ardından üreter serbestlenerek bağlanıp kesildi.Sağ böbrek çevre dokulardan ayrılarak gibson insizyondan dışarı alındı.Bulgular:Operasyon süresi 45 dakika, total anestezi süresi 90 dakika idi. Kanama nedenli aspirasyon ihtiyacı olmadı. Böbrek lojuna 24 frtoraks dren konuldu. Dren postoperatif 2. gün çekildi. Hasta postoperatif 3. gün sorunsuz bir şekilde şifa ile taburcu edildi.Patolojik inceleme sonucunda primer renal leiomyosarkom saptandı.Sonuç:Primer renal leiomyosarkomlarda laparoskopik radikal nefrektomi renal hücreli kanser ile benzer operatif süreçler ileuygulanabilmektedir.

AMAÇ: Retroperitoneal liposarkomlar nadir görülmekle birlikte derin lokalizasyonu nedeniyle cerrahi açısından zorlayıcı vakalar olabilmektedir.Bu videoda 10cm boyutunda retroperitoneal liposarkomun laparoskopik eksizyonu sunulmaktadır.YÖNTEM: 51 yaşında erkek hasta tarafımıza sol yan ağrısı ve batında ele gelen kitle nedeniyle başvurdu. Yapılan görüntülemesinde sol retroperitondainfrarenal düzeyde 109x99x89mm boyutunda solid lezyon saptandı. Operasyon 4 adet port kullanılarak transperitonoskopik yaklaşımlayapıldı. Sol retroperitoneal alandaki 10 cmlik kitle psoas kasından ve aortadan disseke edildi. Sol üreterin kitlenin posteriorundanseyrettiği ve kitle tarafından itildiği gözlendi. Kitle üreterden ve çevre dokulardan ayrılarak gibson insizyondan dışarı alındı.BULGULAR: Operasyon süresi 115 dakikaydı. Operasyon sırasında kanama 150 mililitreydi. Transfüzyon ihtiyacı olmadı. Operasyon sonrası 5. günhastanın dreni çekilerek komplikasyonsuz taburcu edildi.ÇIKARIMLAR: Retroperitoneal liposarkomlarda öncelikli tedavi total cerrahi eksizyondur. Laparoskopi deneyimi yüksek olan merkezlerde laparoskopikyaklaşım uygulanabilir bir yöntemdir.

AMAÇBu çalışmada kliniğimizde böbrek taşı sebebi ile Perkütan Nefrolitotomi (PCNL) yaptığımız 1-17 yaş aralığındaki hastalarındeğerlendirilmesi amaçlanmıştır.YÖNTEMMart 2005 ve Haziran 2018 tarihleri arasında kliğimizde böbrek taşı sebebi ile PCNL yaptığımız 62 çocuk hastanın kayıtları retrospektifolarak değerlendirildi. Hastaların tamamına operasyon endikasyonu Avrupa Üroloji Birliği kılavuzunda belirtilen kriterlere göre koyuldu.Preoperatif idrar kültürü tüm hastalardan çalışılmış, idrar kültüründe üremesi olan hastalar uygun antibiyotik tedavisi sonrasındaoperasyona alınmıştı. Taş boyutu taşın en uzun kenarı ile mm olarak tespit edildi. Multipl taşlarda en büyük taş boyutu baz alınmıştır.Staghorn tipi taşlar boyut açısından değerlendirilmemiştir.BULGULARÇalışmamız, ortalama yaşı 7 olan 28’i kadın, 34’u erkek toplam 62 hastadan oluşmaktaydı. 34 hastada tek, 25 hastada multiple, 4hastada ise staghorn tip taş bulunmaktaydı. Bu taşların 20’si sağ, 42’i sol böbrekte bulunmaktaydı. Ortalama taş boyutu ise 15.8 mmidi (7-50 mm) olarak hesaplandı (staghorn tipi taşların boyutu hesaplamaya alınmadı). Hastaların preoperatif hemoglobin, kreatinin,hematokrit değerleri sırası ile 11.9 (9.1-14,5) mg/dL, 0.58 (0.2-4.4) mg/dL, 35.3 (27-43.6) idi. Bu değerler postoperatif sırasıyla 10,9 (8,2-13,5) mg/dL, 0.63 (0.2- 5.6) mg/dL, 33,6 (24-39) olarak bulundu. Hastaların 48’ine kolik ağrı, 4’una üriner enfeksiyon sebebi ile, 10’üneise insidental olarak böbrek taşı tanısı konulmuştu. Bu hastaların 59’sının taşı radyopaktı. 3 hastanın ise taşı radyolüsendi. Ortalamaameliyat suresi 105 dakika (30-360) idi. 38 hastada balon dilatasyon ve 24 hastada amplatz dilatasyon kullanıldı. Taş fragmantasyonuicin 43 hastada ultrasonik litotriptor kullanılırken, 3 hastada Pnömotik, 16 hastada ise Ho:YAG lazer litotriptor kullanılmıştı. Hastalarınortalama yatış suresi 4.1 gün (1-11) idi. Opere ettiğimiz 51 hastaya malekot nefrostomi kateteri konuldu. Malekot nefrostomitakılan hastaların ortalama nefrostomi çekilme sureleri 3 (1-13) gün idi. Komplikasyon olarak 4 hastada postoperatif ateş, 1 hastadaekstravazasyon, 1 hastada retroperitoneal kanama ve 1 hastada hidronefroz gelişti. 4 hastaya post-operatif dönemde double j stenttakıldı. 42 hastada post-operatif rezidü taş gözlenmedi.ÇIKARIMLARBöbrek taş hastalığının tedavisinde PCNL; uygun hasta secimi ve klinik tecrübenin artmasına bağlı olarak yüksek başarı, düşükkomplikasyon oranları ile pediatrik hasta grubunda güvenle yapılabilmektedir.