Search

Aim: The aim of this study is to evaluate the effect of periodic free drug applications of theMinistry of Health on Smoking Cessation Polyclinic (SCP) and the success rates of thetreatment methods used.Material and Methods: A total of 1861 patients applied to SCP in a county state hospital inŞanlıurfa between January 1 and December 31, 2017 were included in this study. Patients notsmoke for at least six months were accepted as non-smokers. Each patient was followed up forat least six months. The data was calculated as number and percentage.Results: According to months the highest application was seen in December. In July andNovember, there was a significant decrease in the number of patients applying to SCP. It wasdetermined that 80.0% of the patients received behavior therapy, 20.0% receivedpharmacological treatment. Utilization of pharmacological treatment was the lowest in Julywith no patient and the highest in November with 96.8%. The rate of quitting withpharmacological treatment was 27.4% while this rate was 18.9% with behavioral therapy.Conclusion: The Ministry of Health's periodic free drug application policy has a direct impacton SCPs. This may be the reason for resistance in patients to smoking cessation with behavioraltherapy. Smoking cessation treatments should be provided throughout the year. It isrecommended that free drug treatments include all drugs and supply from pharmacies throughreport. We think that with these arrangements, the compliance of patients to treatment and theirdetermination to quit smoking will increase.

WOS: 000405969500005, PubMed ID: 28808489, INTRODUCTION: Patient examinations performed in a limited time period may lead to impairment in patient and physician relationship, defective and erroneous diagnosis, inappropriate prescriptions, less common use of preventive medicine practices, poor patient satisfaction, and increased violent acts against health-care staff. OBJECTIVE: This study aimed to determine the appropriate minimal duration of patient examination in the pulmonary practice. METHODS: A total of 49 researchers from ten different study groups of the Turkish Thoracic Society participated in the study. The researchers were asked to examine patients in an almost ideal manner, without time constraint under available conditions. RESULTS: A total of 1680 patient examinations were reviewed. The mean duration of patient examination in ideal conditions was determined to be 20.4 +/- 9.6 min. Among all steps of patient examination, the longest time was spent for "taking medical history." The total time spent for patient examination was statistically significantly longer in the university hospitals than in the governmental hospitals and training and research hospitals (P < 0.001). Among different patient categories, the patients with a chronic disorder presenting for the first time and were referred from primary or secondary to tertiary care for further evaluation have required the longest time for patient examination. CONCLUSION: According to our study, the appropriate minimal duration for patient examination is 20 min. It has been observed that in university hospitals and in patients with chronic pulmonary diseases, this duration has been increased to above 25 min. The durations in clinical practice should be planned accordingly.

Hydatid cyst disease, which is caused by echinococcus granulosus still poses a serious problem in endemic areas. The disease frequently involves liver and lung. Other organ involvements are rare. In a 18-year old patient, bilateral lung, right ventricle of heart, liver and spleen involvement were detected. With albendazole treatment cyst in heart was completely disappeared, and liver cyst was found to be decreased in size. However, no decline in the number and size of cysts in lung was observed. Therefore, it was concluded that albendazole may not be effective in pulmonary hydatid disease compared to other organs., Echinococcus granulosus\'un sebep olduğu hidatik kist hastalığı endemik bölgelerde halen önemli bir sorun teşkil etmektedir. Hastalık sıklıkla karaciğer ve akciğerleri etkilemektedir. Diğer organlar nadiren tutulur. On sekiz yaşında erkek hastada bilateral akciğer, kalpte sağ ventrikül, karaciğer ve dalak tutulumu mevcuttu. Çoklu organ tutulumu olması nedeniyle inoperabl olarak kabul edilerek albendazol tedavisi ile takibine karar verildi. Albendazol tedavisi ile kalpteki kistin tamamen kaybolduğu karaciğerdeki kistin ise küçüldüğü görüldü. Akciğerdeki kistlerin sayı ve boyutunda ise gerileme olmadığı görüldü. Bu nedenle akciğer hidatik kisti için albendazol tedavisi diğer organlardaki kadar etkili olmayabileceği sonucuna varıldı.

Amaç: Bu çalışmada ağır tıkayıcı uyku apne sendromlu (OSAS) hastalarda kan koagülabilitesiyle ilişkiliOrtalama Trombosit Hacmini (MPV) ve Plateletcriti (PCT) değerlendirmeyi amaçladık.Gereç ve yöntemler: Uyku ünitesinde Eylül 2013 öncesi polisomnografi yapılan 98 hastanın kayıtlarıretrospektif değerlendirildi. Tüm olgular apne-hipopne indeksine(AHİ) göre AHİ, Objective: In this study we aimed to evaluate the mean platelet volume (MPV) and Plateletcrit (PCT)associated with blood coagulability in patients with severe obstructive sleep apnea syndrome (OSAS).Materials And Methods: The polysomnography recordings of 98 patients admitted to the sleep laboratorybefore September 2013 were retrospectively evaluated. All cases were grouped according to their AHI valueas AHI

İSOT İŞÇİLERİNDE SOLUNUM SEMPTOMLARI VEFONKSİYONLARININ DEĞERLENDİRİLMESİDr. Zafer Hasan Ali SAK Harran Üniversitesi Tıp Fakültesi, Göğüs Hastalıkları Ana Bilim DalıGirişÇalışmamızda, isot (Capsicum annuum L.) tozuna maruz kalan işçilerdeki solunum semptomsıklığını belirlemeyi, akciğer fonksiyonlarını değerlendirmeyi amaçladık.Gereç-YöntemÇalışma grubu olarak fabrikanın harmanlama ve paketleme işlemi yapılan hangarlarındaçalışan 46 (K:43, E:3) işçi alındı. Kontrol grubuolarak taşıma işi yapan ve isot tozuna maruzkalmayan 22 işçi (K:20, E:2) alındı. Her iki grupta sigara içenler (sırasıyla n= 3 ve 2) veiçmeyenler (sırasıyla n= 43 ve 20) olarak ikiye ayrıldı. Hastaların üst ve alt solunum yolusemptomları sorgulanarak solunum fonksiyon testleri ölçüldü.BulgularÇalışma ve kontrol gruplarında akut solunum semptomlarının prevalansı karşılaştırıldığındasadece burun, boğaz ve gözde yanma, batma, sulanma ve akıntının, kronik semptomlarda iseöksürük ve nefes darlığının işe başladıktan sonra isot tozuna maruz kalan işçilerde kontrolgrubuna göre istatistiksel olarak önemli oranda arttığı saptanmıştır. İşçi ve kontrol gruplarınınçalışma öncesi değerleri ile çalışmaya başladıktan 30 dakika ve sekiz saat sonra ölçülensolunum fonksiyon değerleri karşılaştırıldığında aralarında istatistiksel olarak anlamlı farkgözlenmemiştir. İsot işçilerinde çalışmaya başladıktan 30 dakika ve sekiz saat sonraki FEV1,FEV1/FVC and FEF25-75 değerlerinde, çalışma öncesine göre düşüş saptandı. Ancakkontrol grubunda solunum fonksiyonlarında anlamlı bir düşüş yoktu.Sonuçİsot biberi tozu maruziyetinin erken dönem özellikle küçük hava yollarında daralmaya nedenolabileceği ve isot maruziyetine bağlı olarak isot fabrikasında çalışan işçilerde solunumfonksiyon kaybı bulunduğu bunun da mesleksel solunum hastalıklarına yol açabileceğidüşünüldü.Anahtar Kelimeler: Mesleksel akciğer hastalıkları, isot işçileri, solunum fonksiyon testleri. EVALUATION OF RESPIRATORY SYMPTOMS AND FUNCTIONS INHOT PEPPERS WORKERS Dr. Zafer Hasan Ali SAKDepartment of Chest Diseases, Faculty of Medicine, Harran University, Sanliurfa, Turkey.IntroductionIn our study, we aimed to determine the frequency of respiratory symptoms and evaluatepulmonary functions in workers exposed to hot pepper (Capsicum annuum L.) dust.Material Method46 person working in the factory ware houses in blending and packing process, (K: 43, E: 3)were included as the study group. 22 person not exposed to dust working in transfer section(K: 20, E: 2) were involved as a control group. Both groups were divided in two as smokers(n =3 and 2 respectively) and non-smokers (n = 43 and 20, respectively). Upper and lowerrespiratory tract symptoms of patients questioned and pulmonary function tests were done.ResultsThe prevalence of acute and chronic respiratory symptoms was not different in two groupsexcept for an acute burning sensation of eye nose-throat and a chronic cough. Also thecomparison of the Pulmonary function test(PFT) between hot pepper workers and the controlswere not different at pre-shift and post shift 30th minute and 8th hour. When pre-shift andpost-shift results were compared in hot pepper workers, statistically significant reductions ofFEV1, FEV1/FVC and FEF25-75 were seen at the post shift values. However statisticallysignificant reductions were not observed in controls.ConclusionWe conclude acute hot pepper dust exposure may cause bronchial obstruction particularly insmall air ways. Besides it might lead to development of occupational respiratory disease bythe reductions of PFT in hot pepper workers.Keywords: Occupational respiratory disease, hot peppers workers, Pulmonary function test 60

Amaç: Echinococcus granulosus'un sebep olduğu hidatik kist hastalığı endemik bölgelerde halen önemli bir sorun teşkil etmektedir. Endemik bölgeler; başlıca Türkiye'nin de içinde bulunduğu Orta ve Doğu Avrupa, Güney Amerika, Avustralya, Yeni Zelanda, Kanada, Ortadoğu Güney Afrika'dır. Özellikle hayvancılıkla ve bakımıyla uğraşanlarda ve sanitasyona dikkat etmeyenlerde çok görülür.Materyal ve metod: Çalışmaya Şanlıurfa ili içerisinde hizmet veren sağlık kuruluşlarında kist hidatik nedeniyle tedavi alan 608 hasta dâhil edildi. Hasta verileri arşiv kayıtlarından retrospektif olarak incelendi. Bulgular: Hastaların 384'ü kadın 224'ü erkekti. Hastaların literatüre uygun şekilde bayanlarda daha fazla görüldüğü tespit edildi. Kadın / erkek oranı 1,714 idioldu. Yaş ortalaması 35,6 en küçük yaş 3, en büyük yaş 83 idi.'tü. Organ tutulumuna göre hastalar değerlendirildiğinde 425 hastada karaciğer tutulumu, 236 hastada akciğer tutulumu görüldü. 62 hastada hem karaciğer hem akciğer tutulumu mevcuttu. Karaciğer ve akciğer tutulumu olmaksızın diğer organ tutulumu 9 hastada tespit edildi.Sonuç: Kist hidatik hastalığının eradikasyonu ve bu hastalıktan korunmak amacıyla Valilik, Belediye, Harran Üniversitesi Tıp ve Veteriner fakülteleri, İl Tarım Müdürlüğü, Sağlık Müdürlüğü, İl Milli Eğitim Müdürlüğü konuyla ilgili çeşitli meslek ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcilerinden oluşan bir Hidatidoz Eradikasyon Programı Kurulu oluşturulmalı;, hastalığın eradikasyonu amacıyla projeler yapılmalıdır. Halk bilgilendirilmeli yerel görsel ve yazılı basın bu konuda üzerine düşeni yapmalıdır. Bu programda gerekirse uluslararası kuruluşlulardan da destek alınmalıdır, Background: Hydatid cyst disease caused by Echinococcus granulosus still poses a major problem in endemic areas. Endemic regions are mainly, including Turkey, Central and Eastern Europe, South America, Australia, New Zealand, Canada, Middle East, South Africa. It is a characteristic of Animal Husbandry and Animal Care Workers and of those who do not pay attention to sanitation.Methods: Six hundred and eight patients being treated for hydatid cyst in health care facilities in the Şanlıurfa province were included in the study. Patient data were retrospectively analyzed from archive records. Results: Of all the patients, 384 were female and 224 were male. It was detected that the disease was more common in women according to the literature. Female/male ratio was 1,714. The average age was 35,6; minimum age was 3 and maximum age was 83. When the patients were evaluated according to organ involvement, 425 patients with liver involvement and 236 patients with lung involvement were found. Sixtytwo patients had both liver and lung involvement. Without involvement of the liver and lung, other organ involvement was detected in 9 patients.Conclusions: In order to avoid eradication of hydatid cyst disease and the disease itself, a Hydatidosis Eradication Programme Board composed of people from various professions and of representatives of nongovernmental organizations should be established by Governor's Office, Municipality, Harran University Medical and Veterinary Sciences, Provincial Directorate of Agriculture, Directorate of Health, Provincial Directorate of National Education. The public should be informed and local visual and print media must do its part in this regard. In this program, the support of international organizations should be taken if necessary

Solunumsal uyku bozukluğunun ve uyku bozukluğuyla ilişkili artan obezite oranlarınındaha fazla farkedilmesi uyku çalışmaları için talebi artırdı. Taşınabilir cihazları kullanarak yapılanuyku testi, teşhis işlemini hızlandırabilir ve uyku laboratuarında uygulanan polisomnografiyleilgili maliyetleri düşürebilir. EUT ile hastanın kendi alıştığı ortamda değerlendirme avantajısağlanır. Bu sebeble çalışmamızda laboratuarda yapılan polisomnografik uyku teste kıyaslataşınabilir uyku testinin (evde uyku testi) tanısal doğruluğunu değerlendirmeyi amaçladık.Çalışmaya OUAS ön tanısı ile başvurup, EUT ve PSG yapılan 28 hasta dahil edildi. Eldeedilen tüm verilerin istatistiksel analizinde Willcoxon testi, Pearson Ki-Kare testi kullanıldı.Çalışmamızda PSG ve EUT sonuçlarından AHİ, RDİ, REM süresi yüzdesi, minimum saturasyon,ortalama desaturasyon indeksi, ortalama oksijen saturasyonu, sırt üstü-yüz üstü-sol yan- sağ yanpozisyonlarının süreleri, yüzdeleri ve AHİ düzeylerini karşılaştırdık.Sonuç olarak; polisomnografi altın standart bir tanısal test kabul edilmesine rağmen sonzamanlarda başvuru sayısının artmasıyla sıra bekleme süresi uzamıştır. Bizim çalışmamızda vedaha önceki çalışmalarda da gösterildiği gibi OUAS tanısı için PSG ye alternatif olarak EUTkullanılabilir. Bu sayede titrasyon öncesi PSG yerine EUT ile tanı konulup iki defa PSGyapılmasının önüne geçilebilir ve hem hastaların bekleme süreleri azalır hem de laboratuarimkanlarının boşa harcanması önlenebilir. Increased obesity rates associated with respiratory distress and sleep disturbanceincreased the demand for sleep studies. Sleep testing performed by portable devices may speed upthe diagnostic procedures and reduce the costs associated with polysomnography in the sleeplaboratories. With the help of HST, the patients would be able to evaluate the test in their comfortzone. For this reason, we have aimed on evaluating the acuracy of the diagnoses given by theportable sleep testing (home sleep testing) in comparison with the polysomnographic sleep testsperformed in the laboratory in this study.The study included 28 patients who underwent through HST and PSG with the earlydiagnosis of OSAS. Wilcoxon signed-rank test and Pearson's chi-square test were used forstatistical analysis of all data. In this tests, we have checked the levels of AHI, RDI, REMduration; minimum saturation, average desaturation index, average oxygen saturation, back-up-toleftside-right side positions duration, percentages, and AHI levels from the PSG and HST results.As a result, although polysomnography was known as the gold standard diagnostic test,the waiting period as extended due to the increase in the number of applications. HST may be usedas an alternative to PSG for the diagnosis of OSAS, as shown in our study and previous studies. Inthis way, pre-titration can be diagnosed with HST; this would help us avoide performing the PSGtwice and by doing so, we can lessen the waiting period of patients and wasting sources of thelaboratory facilities can be prevented. 80

Amaç: Bu çalışmanın amacı Şanlıurfa ilinde altın işleme atölyesinde çalışan işçilerdeolası mesleki akciğer hastalıklarını ve bunun solunum semptomları, solunum fonksiyonları veposteroanterior akciğer grafisine etkilerini değerlendirmektir.Yöntem: Çalışma için Şanlıurfa ilinde çalışan altın atölyesi işçileri bir bir çalışmaortamlarında ziyaret edilerek meslek hastalıkları ve riskleri hakkında bilgilendirilip gereklikontrollerin yapılmasının önemi anlatıldı. Harran Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs HastalıklarıAnabilim Dalı'na yapılan davetin ardından 36 altın atölyesi işçisi dönüş yaptı. Bölümümüzebaşvuran altın atölyesi işçilerinin ayrıntılı anamnezleri alındı. Türk Toraks Derneği MeslekiAkciğer Hastalıkları Çalışma Grubu anketi verildi. Sistemik fizik muayeneleri yapıldı.Postero-Anteriyor akciğer grafileri çekildi ve solunum fonksiyon testi uygulandı.Ayrıca çalışmaya GöğüsHastalıkları polikliniğimize, işe giriş amaçlı kontrol değerlendirme için başvuran kişilerden;sağlıklı ve benzer demografik özelliklere sahip olan 36 kişi kontrol grubu olarak alındı.Bulgular: Altın atölyesi işçilerinde öksürük, balgam, nefes darlığı şikayetleri istatistikselolarak daha fazla saptanmıştır. Solunum fonksiyon testinde sigara içen ve içmeyen gruplar ayrıayrı karşılaştırılmış ve her seferinde altın atölyesi işçilerinde özellikle FEV1 ve PEFparametrelerinde kontrol grubuna göre daha düşük saptanmıştır. Bununla birlikte bu düşüklüksigara içen işçi grubunda daha belirgin görünmüştür. Ayrıca altın atölyesi işçilerinin posteroanteriorakciğer grafilerinde kontrol grubuna göre belirgin etkilenme saptanmıştır.Sonuç: Altın takı atölyesinde çalışmanın solunum fonksiyonlarında azalmaya, solunumsemptomlarında artışa ve akciğer grafilerinde infiltrasyonlara neden olduğu yani mesleki akciğerIXhastalıkları açısından riskli bir meslek olduğu saptandı. Sigara kullananlarda bu bulguların dahabelirgin olduğu tespit edildi. Çalışmada yer alan olguların genç yaşta olması ve olgu sayısınınnispeten az olması çalışmamızı kısıtlayan faktörler olmuştur. Daha geniş hasta sayısı ve ileri yaşçalışanlarla yapılacak çalışmalarda daha fazla patoloji saptanması olasıdır.Anahtar Kelime: Altın takı işçisi, Solunum fonksiyonları, Mesleki akciğer hastalıkları Aim: The aim of this study is to evaluate possible occupational lung diseases andrespiratory symptoms, respiratory functions and effects on posteroanterior chest X-ray in workersworking in gold processing workshop in Şanlıurfa provinceMethod: Gold workshop workers working in Şanlıurfa province were visited in a workenvironment to inform them about the occupational diseases and their risks and the necessarycontrols were made. The 36 gold workshop workers were invited to the invitation to HarranUniversity Faculty of Medicine Chest Diseases Department. a detailed anamnesis of goldworkshop workers was taken. Turkish Thoracic Society of Occupational Lung Diseases StudyGroup questionnaire was given. Systemic physical examinations were done. Postero-Anterior lunggraphies were drawn and respiratory function test was applied. People who applied for controlevaluation to enter Chest Diseases Polyclinic to our study, 36 healthy subjects with similardemographic characteristics were included in the control groupFindings: The cough, sputum and shortness of breath symptoms of the gold workerworkers were statistically more determined. The smokers and non-smokers groups were comparedseparately in the pulmonary function test and the gold workshop workers were found to havelower FEV1 and PEF parameters than the control group. . In the posteroanterior chestroentgenograms of gold workshop workers were found to be significantly affected by the controlgroup and 2 workers were diagnosed with pneumoconiosis.Conclusion: It has been found that working in a gold jewelry workshop is a riskyoccupation in terms of decreasing respiratory functions, increasing respiratory symptoms andinfiltrating lunggraphies, that is occupational lung diseases. These findings were found to be moreevident in the patients using Cigarette. The cases in the study were young and the number ofXIcases was relatively low have been the limiting factors for my work. It is possible to detect morepathology in the large number of patients and studies to be done with older workers.Keywords: Gold Workshop Workers, respiratory functions, occupational lung disease 100

Amaç: Şanlıurfa'da kolay işlenen, ocaktan çıktıktan bir süre sonra sertleşen ve halk arasında `havara daşı` olarak adlandırılan kireç oluşumlu bu taşlar, tarih boyunca ibadethane, çeşme, köprü, mezar taşı gibi çeşitli yapılarda ve yapı ögelerinde kullanılmak üzere taş ustaları tarafından işlenmiş ve bu yapılarda rahatlıkla kullanılmıştır.Pnömokonyozun bir meslek hastalığı olduğu uzun süredir bilinmektedir ve hastalık hem sanayileşmiş hem de sanayileşmekte olan ülkelerde sorun yaratmaya devam etmektedir. Bu hastalığa yol açan üç endüstriyel mineralin (asbest, kömür ve slika) sanayi sektöründeki yeri ve önemi yadsınamazken, bu sebeple birçok insan ve özellikle maden ocaklarında çalışan işçiler bu tehlikeye maruz kalarak mağdur olmaya devam etmektedir. . Şanlıurfa merkez ve ilçelerinde havara daşı ustalarında solunum semptomları ve fonksiyonları değerlendirmeyi amaçladık.Yöntem: Hastaların yarısında solunum semptomları mevcuttu. Solunum semptomlarında öksürük ve nefes darlığı ön plandaydı. ILO sınıflamasına göre olguların 8'inde 0/1 p dansite artımı saptandı. Çalışma için Şanlıurfa ili ve ilçelerinde çalışan taş ustaları teker teker çalışma ortamlarında ziyaret edilip, meslek hastalıkları ve riskleri hakkında bilgilendirilip, gerekli kontrollerin yapılmasının önemi anlatılıp Harran Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalına davet edildi. Bu davetlere 26 taş ustası dönüş yaptı. Bölümümüze başvuran taş ustalarına genel muayene yapıldı, akciğer grafisi çekildi ve solunum fonksiyon testleri uygulandı. Ayrıca çalışmaya hiçbir şikayeti olmayan sigara kullanmayan 27 sağlıklı grup dahil edildi.Bulgular: Taş ustaları ile kontrol grubu arasında solunum fonksiyon testinin parametreleri karşılaştırıldığında; Kontrol grubunda FEV1 değeri 108,92±8,35 idi, taş ustalarında ise 90,00±25,93 idi ve kontrol grubuna göre daha düşük olup istatistiksel olarak anlamlıydı (p=0,001)Kontrol grubunda FEV1/FVC değeri 115,62±6,22 idi, taş ustalarında ise 106,23±9,89idi ve kontrol grubuna göre daha düşük olup istatistiksel olarak anlamlıydı (p=0,000)Sonuç: Sonuç olarak, solunum fonksiyon testlerinde ustalar ile kontrol grubunun solunum fonksiyon testleri arasında anlamlı bir fark vardı. Taş işçilerinde daha ileri araştırmalar yapmak ve çalışırken gerekli önlemleri almak uygun görülmüştüAnahtar Kelime: Taş ustaları, Silikozis, Solunum Fonksiyon Testi Aim: These stones, which are easily processed in Şanlıurfa and hardened after a period of quenching and called as `havara dash` among the people, have been processed by stone masters to be used in various structures and building elements such as places of worship, fountains, bridges and tombstones throughout history. It was used comfortably. It is known that pneumoconiosis is an occupational disease for a long time and the disease continues to cause problems both in industrialized and industrialized countries. While the three industrial minerals (asbestos, coal and slime) that cause this disease can not be denied its place and importance in the industrial sector, many people, especially those working in mines, continue to be victims of this danger. We aimed to evaluate respiratory symptoms and functions in aviation masters in Şanlıurfa headquarters and districts.Method: Half of the patients had respiratory symptoms. Coughing and shortness of breath were prevalent in respiratory symptoms. According to the ILO classification, an increase of 0/1 p dansity was detected in 8 of the cases. Stone masters working in the provinces and districts of Şanlıurfa were invited to the Harran University Medical Faculty Hospital Chest Diseases Branch Office by visiting the work environments one by one and informing about the occupational diseases and risks and the importance of the necessary controls. These invitations made 26 stone master returns. General examinations were performed on stone masters who applied to the department, chest radiographs were taken and respiratory function tests were performed. Also included were 27 healthy non-smokers who had no complaints to work.Findings: When the parameters of the pulmonary function test were compared between the stone masters and the control group; In the control group, the FEV1 value was 108.92 ± 8.35, 90.00 ± 25.93 in the stone master and lower than the control group and statistically significant (p = 0.001) The FEV1 / FVC value in the control group was 115,62 ± 6,22 and 106,23 ± 9,89 in the stone workers group and lower than the control group and statistically significant (p = 0,000)Conclusion: As a result, there was a significant difference in respiratory function tests between the masters and the respiratory function tests. It was deemed appropriate to undertake further investigations and investigations in the Stone workers, and to take necessary precautions while workingKeywords: Stone workers, Silicosis, Respiratory Function Test 63

Obstrüktif uyku apne sendromu (OUAS) uyku sırasında üst solunum yollarının tekrarlayıcı tam veya kısmi daralmaların olması ve sıklıkla kan oksijen saturasyonunda azalma ile karakterize bir sendrom olarak tanımlanmaktadır. OUAS'da kesin tanı yöntemi polisomnografi (PSG) olup bu yöntemle uyku dönemleri, solunum ve gaz değişimindeki anormallikler saptanabilir, vücut pozisyonu, kalp ritmi, kas tonusu ve kontraksiyonları hakkında bilgi edinilebilmektedir. Polisomnografik çalışma sonucu OSAS'ın gerek tanısı ve gerekse ağırlığının belirlenmesinde en çok kullanılan kriter saatteki apne hipopne sayısı-apne hipopne indeksi(AHI)dir. Çalışmamızda OUAS tanısı AHI ile konulurken PSG'deki diğer parametrelerin OUAS tanısı ve sınıflandırması için katkılarını araştırmayı hedefledik.Bu amaçla da özellikle oksijen desatürasyon indeksi(ODI), saatteki apne hipopne süresi-apne hipopne süre indeksi(AHSI),saatteki oksijen desatürasyon süresi-oksijen desaturasyon süre indeksi (ODSI) gibi diğer parametrelerin birbirleri ve AHI ile olan ilişkilerini;aynı zamanda AHI,ODI,AHSI ve ODSI'nın vücut kitle indeksi, bel çevresi,boyun çevresi ve vücut yağ oranı gibi antropometrik,demografik özellikler ile olan ilişkilerini inceledik.Çalışmamıza Harran Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Göğüs Hastalıkları A.D. Uyku Ünitesine farklı zamanlarda OUAS ön tanısı ile başvurup PSG çekilmiş ve OUAS tanısı alan rastgele 57 hasta dahil edildi. Hastaların klinik, demografik ve PSG verilerine uyku ünitesinde arşivlenmiş dosyalardan ulaşıldı. Çalışmamız 21'i (%36,8) bayan, 36'sı (%63,2) erkek, toplam 57 olgu ile yapıldı. Hastaların yaşları 27-73 arasında olup ortalama 51,56±12,39 idi. Hastaların boyları ortalama 1,66±0,89 m,ağırlıkları ortalama 91,38±15,08 kg, Vücut kitle indeksleri (VKI) ise 33,00± 6,52 idi. Hastaların bel çevreleri ortalama 116,63±14,81,boyun çevresi ortalama 41,26±3,91 idi. Vücut yağ oranları ortalama 32,75±8,66 idi. Hastaların toplam uyku süreleri ortalama 410,32±98,80 dakika olup, ortalama uyku etkinlikleri %87,39±12,19 idi. Hastaların AHI'ları 5,90 ila 118,50 arasında olup ortalama 41,84±28,39 idi. Hastaların AHSI'ları 1,11 dakika ila 34,98 dakika arasında olup ortalama 11,78±9,65 dakika idi. Hastaların ODSI'ları ortalama 3,27±1,67 dakika idi. ODI ortalama 39,86±28,97 idi.Çalışmamızda AHI, AHSI ve ODI ile güçlü pozitif ilişkilendirildi. Aynı zamanda AHSI, ODI ile güçlü pozitif olarak ilişkilendirildi. Hastaların demografik, antropometrik özelliklerinin AHI, AHSI, ODI, ODSI ile ilişkilerine baktığımızda arada güçlü pozitif korelasyon saptanmadı. Toplam uyku süresi(TST) ile bel çevresi zayıf negatif koreleydi.Yani bel çevresi artıkça TST'nin hafif azaldığı saptandı.Sonuç olarak AHSI'nın AHI kadar dikkate değer olduğunu ve bize AHSI'nın PSG raporlarında önemsenmesi gereken bir parametre olması gerektiğini düşündürdü.Anahtar Kelimeler: Obstrüktif Uyku Apne Sendromu, Apne Hipopne İndeksi, Oksijen Desaturasyon İndeksi Obstructive sleep apnea syndrome (OSAS) is defined as a syndrome characterized by recurrent complete or partial narrowing of the upper respiratory tract during sleep and a frequent decrease in blood oxygen saturation. The definitive diagnostic method in OSAS is polysomnography (PSG), which can be used to detect abnormalities of respiratory and gas changes, body position, heart rhythm, muscle tone and contractions in sleep periods. As aresult of polisommographic study, AHI is the most used criteria both for diagnosis and weight of OSAS. While QUAS is diagnosed by AHI,we aimed to investigate the contributions of other parameters in PSG to the diagnosis and classification of OSAS. We especially investigated the relationships of parameters such as desaturation index, apnea duration in one hour, desaturation duration in one hour among each other and with AHI. At the same time we searched the relationship of AHI, desaturation index,apnea hypopnea duration, desaturation duration in one hour with anthrometric, demographic qualities like body weight index,waist circumference, neck circumferenceand body fat ration.To our study, 57 patients,who applied to Sleeping Unit of Harran University Medical Faculty Hospital Chest Diseases Department with OSAS prediagnosis at different times and were diagnosed with QUAS after PSG,were included randomly. Clinical, demographic and PSG data of patients were obtained from archived files in sleep unit. Our study was carried out with 21(36.8%)female and 36 (63.2%) male patients. Ranging from 27 to 73 years the mean age of patients was 51.56 ± 12.39. Mean height of the patients was 1,66 ± 0,89 m. The average weight of patients was 91,38 ± 15,08 kg. The average body mass index (BMI) was 33,00 ± 6,52. The waist circumference of the patients was 116,63 ± 14,81 and the average of the neck circumference was 41,26 ± 3,91. The average body fat percentage was 32.75 ± 8.66. The mean sleep duration of the patients was 410,32 ± 98,80 minutes and mean sleep activities were 87,39 ± 12,19%. Ranging from 5.90 to 118,50 the AHIs of the patients was averagely 41.84 ± 28.39. The apnea-hypopnea times of the patients in one hour ranged from 1.11 minutes to 34.98 minutes and was on average 11.78 ± 9.65 minutes. Mean desaturation times of the patients in one hour were 3.27 ± 1.67 minutes. The average number of desaturation at one hour was 39.86 ± 28.97. In our study, apnea-hypopnea index was strongly positively correlated with apnea-hypopnea duration and desaturation count at the hour. At the same time, the duration of the hour apnea hypopnea was strongly positively correlated with the number of desaturation per hour. There was no strong positive correlation between the demographic characteristics of the patients and AHI, apnea-hypopnea duration at the hour, desaturation rate at the hour, desaturation times at the hour. There was a weak negative correlation between total sleep duration and waist circumference. In other words, the slightly reduction of the total sleep time with increasing the waist circumference was determined.In conclusion, our study made us think that the apnea hypopnea episode at the time was as remarkable as the AHI and the hourly apnea-hypopnea duration should be a parameter that should be considered in the PSG reportsKeywords: Obstructive Sleep Apnea Syndrome, Apne-Hypopnea Index, Oxygen Desaturation Index. 59

Amaç: OUAS (Obsrüktif Uyku Apne Sendromu) üst solunum yolu kollapsı sonucu apne-hipopne ataklarıyla seyreden, içinde hala birçok bilinmeyenleri barındıran bir hastalıktır. OUAS birçok sistemi etkilemektedir. Hastalığın tedavisinde CPAP (ContinuousPozitiveAirwayPressure) cihazının ve cerrahinin etkinliği tartışılmaz bir gerçektir. Ancak üflemeli çalgı çalmanın bu semptomlara olan etkisini araştırmak ve alternatif bir tedavi seçeneği olabilirliğini açıklamak amaçlandı.Materyal Metod: Ocak 2013 ? Haziran 2013 tarihleri arasında Harran Üniversitesi Tıp Fakültesi ve Kilis Devlet Hastanesi Göğüs hastalıkları Poliklinğinde yapılan 33 erkek hasta çalışmaya dahil edildi. Hastaların yaşı 19-69 arasındaydı. Zurnacıların yaş ortalaması 44,0 davulcuların ortalama yaşı ise 38,5 idi.Davul ve zurna çalgıcılarına Epworth uykululuk skalası yapıldı. Tüm hastaların bel ve boyun çevresi ölçüldü ve PSG ünitesine yatırıldı. Yine tüm hastaların BMI leri hesaplandı. Özellikle obez ve zurna çalan grubta OUAS sıklığı araştırıldı.Bulgular: Çalışmamızda özellikle zurna çalgıcılarında boyun çevresi ve AHİ değerleri negatif yönde doğrusal korelasyon göstermektedir. Bulgular zurna çalgıcılarındaki boyun çapı artışının OUAS açısından koruyucu bir rol oynadığını düşündürmektedir. Kontrol grubuyla karşılaştırıldığında zurna çalanlarda OUAS insidansının az olduğu saptanmıştır.Sonuç: Sonuç olarak zurna çalmanın zorlu expiryuma bağlı olabileceği düşünülen OUAS gelişiminde engelleyici bir rolü olduğu düşünülmektedir. AHİ(Apne ? Hipopne indeksi) ile arousal sayıları bu hastalarda yüksek bmı ve artmış boyun çapına rağmen ileri derecede anlamlı bulunarak düşük saptandı. (p

Amaç: Bu çalışma ile kuşlara ait organik partiküller ile temasın seruloplazmin düzeyi ve oksidatif stres parametreleri ile ilişkisinin olup olmadığı amaçlanmıştır.Gereç ve Yöntemler: Bu çalışmaya Şanlıurfa bölgesinde yaşayan; 40 adet kuş besleyicisi ile 40 adet kuş maruziyeti olmayan kişiler alındı. Çalışmaya alınan tüm kişilerin özgeçmişleri sorgulandı. Çalışmadaki her bireyin fizik muayenesi ve solunum fonksiyon testi yapıldı. Daha önce herhangi bir şikayeti ve hastalığı bulunmayan; fizik muayenesi normal, solunum fonksiyon testlerinde ve diffüzyon testlerinde herhangi bir patoloji saptanmayan, sigara kullanmayan, en az altı ay maskesiz şekilde güvercinlerle teması olan 25-35 yaş grubu erkekler çalışmaya alındı. Kontrol grubu olarak yaş, cinsiyet ve kiloları birbiriyle uyumlu, sigara kullanmayan, kuş maruziyeti bulunmayan 40 adet sağlıklı erkek olgu dahil edildi. Çalışma kontrollü, prospektif olarak planlandı ve Harran Üniversitesi Tıp Fakültesi Etik Kurulu onayı alındı. Koroner arter hastalığı, diyabetes mellitus, kontrolsüz hipertansiyon, kalp yetmezliği, kronik böbrek ve karaciğer yetmezlikleri olan, romatolojik hastalık ve malignitesi olan hastalar çalışma dışı bırakıldı. Seruloplazmin ferrooksidaz enzim aktivitesi Erel metoduna göre ölçüldü Total antioksidan seviye (TAS), total oksidan seviye (TOS) ve oksidatif stres indeksi (OSİ), Erel tarafından geliştirilmiş yeni otomatik ölçüm metodu ile çalışıldı. Bütün veriler, benzer yaş ve cinsiyetteki sağlıklı bireylerden alınan kan örneklerinin sonuçlarıyla karşılaştırıldı.Bulgular: Çalışmaya, yaş ortalaması 28.80±2.46 olan solunum fonksiyon testleri ve fizik muayenesi normal olan 40 kuş besleyicisi birey ile yaş ortalaması 29.03±2.86 olan solunum fonksiyon testleri ve fizik muayenesi normal olan ancak kuş besleyicisi olmayan birey alındı. Çalışmaya alınan tüm bireylerde sigara kullanımı mevcut değildi. Yaş ve BMİ (body mass index: vücut kitle indeksi) açısından gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı fark yoktu (p>0.05). Kuş besleyenlerde ortalama TOS değerleri 27.27±7.18 H2O2Eqv/L iken, kontrol grubunda 27.80±7.37 ?molH2O2Eqv/L olarak tespit edildi. Gruplar arasında TOS değerleri açısından istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmadı (p=0.889). TOS değeri ile seruloplazmin duzeyi arasında istatistiksel olarak anlamlılık saptandı. Seruloplazmin yüksekliği ile beraber TOS değerlerinde orantısal olarak artma tespit edildi. Ortalama TAS düzeyi kontrol grubunda 0.93±0.12 ?molTroloxEqv/L iken; kuş besleyenlerde ortalama 0.85±0.16 ?molTroloxEqv/L olarak bulundu. Kuş besleyicilerde ortalama TAS düzeyi kontrol grubuna göre istatistiksel olarak anlamlı oranda düşüktü (p=0.014). TOS/TAS oranı göz önüne alınarak grupların oksidatif stres indeksi hesaplandı. Buna göre OSİ değeri kuş besleyenlerde 3.25±0.85 AU, kontrol grubunda 2.94±0.66 AU olarak bulundu. Gruplar arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı değildi (p=0.074). Ortalama seruloplazmin değerleri kuş besleyicilerde 752.96±143.95 U/L, kontrol grubunda 652±133.54 U/L olarak bulundu. Buna göre ortalama seruloplazmin düzeyi kuş besleyicilerde, kontrol grubuna göre istatistiksel olarak anlamlı oranda yüksekti (p=0.002). Sonuçlar: Bulgular işaret ediyor ki: seruloplazmin ve TAS düzeyi ile fibrozise kadar ilerleyen hipersensitivite pnömonisi arasında bir ilişki olabilir. Oksidan maddelerin artması ve bunun yanında antioksidan kapasitenin azalması hatta artan oksidanlara rağmen değişmemesi hipersensitivite pnömonisi oluşumuna ve/veya ilerlemesine katkıda bulunabilir. Bundan dolayı, bu hastalarda antioksidan kapasitenin dışarıdan verilebilecek antioksidanlarla (vitamin A, C ve E gibi) destekleyici tedavi ile artırılmasının hipersensitivite oluşum sürecinin yavaşlamasına ve kliniğin olumlu yönde hafiflemesine neden olabileceği öngörülebilir. Kuş besleyicilerde seruloplazmin yüksekliği ile hipersensitivite pnömonisi gelişimi arasında bir ilişki olabilir. Özellikle hastalığın gelişimi ve fibrozis oluşumunun bir markeri olarak kullanılabilir.Anahtar Kelimeler: Hipersensitivite pnömonisi, TOS, TAS, OSİ, Seruloplazmin Objective: In this study, is aimed to determine with contacting theavianorganic particles whether has relationship between oxidative stres parameters and ceruloplasmin level.Materials and Methods:In this study 40 birdfeeder and other 40 person who do not exposure of bird,took who live in Sanliurfa.All persons included in the study were examined.Physical examination and pulmonary function test wasperformed on eachindividual in the study. 25-35 age group men included in the study who had not any symptoms and disease previously;physical examination was normal, in pulmonary function tests and diffusion tests were normal,non-smoker and were contacting the pigeons without mask least six months. In the control group,40 healthy male who are compatible witheachother aboutage, sex and weight,non-smoker and do not exposure of bird, healty were included in this study.Study was controlled, was plannedprospectively and was approved by the EthicsCommittee of Harran University School of Medicine.Patients with coronary artery disease, diabetes mellitus, uncontrolled hypertension,heartfailure, chronicrenal and liver failure, rheumatic disease and malignancy were excluded from study.Ceruloplasmin ferrooksidaz enzyme activity was measured by themethod of Erel. Total antioxidantlevel (TAS), total oxidantstatus (TOS) and oxidative stres index (OSI),studied with thenewautomatic measurement method was developed by Erel.All the data were compared with the results of blood samples obtained from healthy individuals of similarage and sex.Findings:40 birdfeeder whose averageage of 28.80 ± 2.46, pulmonary function tests and physical examination were normal, another 40 person who are not birdfeeder and averageage of 29.03 ± 2.86, pulmonary function tests and physical examination were normal, were included to the study.All individuals included in the study arenon-smokers.No statistically significant difference between thegroups in terms of ageand BMI (p> 0.05).(body massindex: vücut kitle indeksi). WhileTOS valuesaveragewas 27.27 ± 7.18 H2O2Eqv / Lin birdfeeder, in thecontrolgroupwas27.80 ± 7.37 ?molH2O2Eqv / L. There was nostatistically significant difference between the groups in terms of the TOS values (p = 0.889).There was statistically significant difference between the groups in terms of TOS value of ceruloplasminlevel. While ceruloplasmin levels getting higher,TOS values were increased proportionally.When average TAS levelwas 0.93 ± 0.12 ?molTroloxEqv / L in the control group; it was0.85 ± 0.16 ?molTroloxEqv / Lin birdfeeder. Inbirdfeedersaverage TAS level was statistically significantly lower than the control group (p = 0.014).TOS / TAS ratio was calculated taking into account the oxidative stres index of groups.According to this in birdfeeder OSI value was 3.25 ± 0.85 AU,in thecontrolgroupwas 2.94 ± 0.66 AU.The difference between groups was not statisticallysignificant (p = 0.074).Averagevalues of ceruloplasminin birdfeederwas752.96 ± 143.95 U / L,in thecontrolgroupwas 652 ± 133.54 U / L.Accordingtothisaveragelevel of ceruloplasminin birdfeeder statistically sign ificantly higher than the control group (p = 0.002).Results:The finding sindicate that:theremay be a relation shipbetween hypersensitivity pneumonitis which progressedupto fibrosis and the level of ceruloplasmin and TAS. Increasing oxidant substancesas well asdecreasing antioxidant capacityeven does not change in spite of increased oxidants, may contributetothe progression and formation of hypersensitivity pneumonitis.Hence,if antioxidant capacity in these patients were increasing with supportive therapy by given from the out side antioxidants (vitamins A, C and E, etc.), it can be causet oslowdownof hypersensitivity formation process and may resultpositively direction for clinic. Inbirdfeeder, may be a relationship between high level of ceruloplasmin and development of hypersensitivity pneumonitis.Andit can be used as a marker of diseasedevelopmentandtheformation of fibrosis.Keywords:Hypersensitivity pnomonitis, TOS, TAS, OSI, Ceruloplazmin 61