31 results on '"Rum Orthodox"'
Search Results
2. Michael the Syrian and Syriac Orthodox Identity.
- Author
-
Weltecke, Dorothea
- Subjects
- *
ARAMEANS , *JACOBITES (Syrian Christians) , *CHRISTIANITY & culture , *HISTORY , *CULTURAL identity , *ETHNICITY , *SYRIAC Christians , *MIDDLE Ages - Abstract
This paper discusses the concept of Syriac Orthodox identity in the chronicle by Michael the Great as it is expressed in terms for the self-designation (like mhaymnē, Suryōyē) and in the structure of the narrative. The heritage of the ancient Near East, based on the ethnical and historical conception of the Arameans (including the Chaldeans and the Ōturōyē as well as the Ōrōmōyē) since the times of the ancient empires was a very important element of the identity. Just as important to him was the historical legitimacy of the Orthodox Church as a group excluding other Aramaic-speaking Christians. This conception of identity was complex, dialectic, and multi-layered, comprising ethnic, historic, cultural, and religious elements. Not unlike modern people, he and the members of the Syriac Orthodox communities participated in different and overlapping cultures and identities throughout the Syriac Orthodox world. The Syriac Orthodox identity had been under polemical attack for a long time, against which both historical and theological answers were formulated over the centuries. At the same time, Michael can be a witness only for a certain group and a certain region. He speaks mainly for the Syriac-speaking regions of the Syriac Orthodox world and the clergy. Neither the Syriac Orthodox identity of Arabic speaking Syriac Orthodox Christians, for example in Takrit, nor the identities of laymen are of his concern. [ABSTRACT FROM AUTHOR]
- Published
- 2009
- Full Text
- View/download PDF
3. Modern tarih yazımında Osmanlı-Türkiye Rum cemaati
- Author
-
Çağlar, Evrim, Yıldırmaz, Sinan, and Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı
- Subjects
Tarih ,Nationalism ,History ,Rum Orthodox ,Turkish Orthodoxs ,Siyasal Bilimler ,Political Science ,Turkish-Rum relations ,Rum societies ,Historiography ,Rums ,Ottoman Period - Abstract
Bu çalışmada amaçlanan, Anadolu ve Balkan coğrafyasının otokton halklarından olan Rum-Ortodoks Cemaati'nin, Osmanlı Devleti'nin Anadolu ve Balkanlar'daki hâkimiyeti ile birlikte başlayarak, yeni Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulması ile devam eden ve hatta bugüne kadar süregelen, Müslüman bir idare içerisindeki konumu, statüsü, sosyo kültürel yaşam biçimi, ekonomik ve toplumsal rolü ve tüm bunların üretmiş olduğu Rum kimliğinin, Türk tarih yazımında farklı ideolojik bakış açıları nazarında nasıl algılandığını aktarmaya çalışmaktır. Bu amaç çerçevesinde farklı ideolojik eğilimlere sahip altı farklı tarih dergisi üzerinde inceleme yapılarak, Rum kimliğinin değişik olaylar ya da halkın dikkatinin gerekliliği düşünülen durumlarda nasıl algılandığı irdelenmiş olup, Türk tarih yazımının, Türk toplumu üzerinde, Rum- Ortodoks cemaati ile ilgili olarak nasıl bir izlenim yaratmak istediği anlaşılmaya ve objektif bir biçimde değerlendirilmeye çalışılmıştır. Ortak kaygılar, etkisi büyük tarihsel travmalar, genel kanılar titizlikle verilmiş ve nedenleri karşılaştırmalı olarak sorgulanmıştır. Hitap etmiş olunan kitlenin Türk toplumu olması sebebiyle, bu toplumsal algı çalışmalarının, toplum nezdinde ne gibi etkilere neden olduğuna ve Rum halkı açısından ise nasıl sonuçlar doğurduğuna değinilerek, toplumsal karşıtlık olgusunun soyut, sözel tanımının, somut ve pratik karşılığının ne şekilde tezahür edeceği, olaylar üzerinden gösterilmek istenmiştir. Pre-modern toplum yapısından modern toplum yapısına geçiş süreci ve beraberinde getirdiği dönüşümün toplum, siyasal yapı ve devlet kurumları nezdindeki karşılığı ve bu karşılığın aynı biçimde etkilediği Rum cemaati ile ilişkilerin nasıl evrildiği belirtilmiştir. Çalışmanın kuramsal alt yapısı itibariyle milliyetçi ideoloji, ulus devletleşme süreci ve modern devlet sonrası yeniden üretilmiş tarih yazımının doğurduğu yeni ideolojik ortamın, Türk- Müslüman toplumu ve bu toplumun ötekileri olan Rum-Ortodoks cemaati üzerindeki derin handikapları aktarılmış olacaktır. The aim of the study is to convey how the position, status, socio-cultural lifestyle, economic and social roles of the Greek-Orthodox community, one of the autochthonous peoples of Anatolia and the Balkans, under a Muslim administration starting with the dominance of the Ottoman Empire in Anatolia and the Balkans, continuing with the foundation of the new Turkish Republic until today, and the Greek identity formed by all these are perceived in the Turkish historiography according to different ideological perspectives. For this purpose, six different history magazines with different ideological tendencies were reviewed and it was examined how the Greek identity was perceived in different events or situations where the public attention was considered necessary, and it was tried to understand and evaluate objectively what kind of impression Turkish historiography wants to create in Turkish society about the Greek-Orthodox community. The common concerns, historical traumas with a great effect, and the general beliefs were meticulously presented and the reasons were questioned in a comparative manner. Because of the fact that the audience addressed is the Turkish society, by mentioning the effects of these social perception studies on the society and their consequences for the Greek people, it was aimed to show how abstract, verbal description, concrete and the practical response of the social opposition phenomenon will manifest itself through events. The process of transition from pre-modern society to modern social structure and the response of the society, political structure and state institutions to this transformation, and how the development of relations with the Greek community that were affected by this response were defined. In line with the theoretical background of the study, serious handicaps of the nationalist ideology, the nation-state process and the new ideological environment created by the regenerated historiography in the post-modern state era on the Turkish-Muslim community and the Greek-Orthodox community, the 'others' in this society, will be explained. 197
- Published
- 2019
4. Identity, informal institutions and collective action in Istanbul's Rum community in the twenty-first century
- Author
-
Theodorelis Rigas, Charalampos, Yılmaz, Hakan, and İktisadi ve İdari Anabilim Dalı
- Subjects
Rum Orthodox ,Siyasal Bilimler ,Political Science ,Neo-institutionalism ,Identity functions ,Identity problem ,Rums ,Collectivism ,Christian minoity ,21. century ,Sociology ,Structuralism ,Istanbul ,Sosyoloji - Abstract
Bu tez, çağdaş İstanbul Rum toplumunu, yeni ve provokatif bir bakış açısıyla araştırmaktadır. Yakın zamanda yaşanan zorluklar ve gelişmeler doğrultusunda Rum kimliğine, kurumlarına, mekanına ve kolektivist hareketine odaklanmaktadır. Yapısalcılık, toplulukçuluk, yeni kurumsalcılık (new institutionalism) ve mağduriyet çalışmaları (Subaltern Studies) gibi teoriler ve disiplinlerarası metodolojik yaklaşımlar (arşiv çalışmaları, katılımcı gözlem, geniş kapsamlı mülakatlar) kullanarak, müşterek kurumları, Rum siyasal yaşamının temeli olarak incelemektedir. Türkiye, Yunanistan ve Suriye'deki farklı gidişatlara, İstanbul'un kentsel mekanıyla derin ilişkisine, dilbilimsel veya dini yönleri yerine seküler yönlerine odaklanarak – ilk defa konuyla ilgili literatürde – Rum kimliğinin detaylı bir tarihsel incelemesini sunmaktadır. Bu çalışmanın bulguları; İstanbul Rum toplumunun, tüzel durumuyla ilgili tarihsel baskılar ve hukuki belirsizlikler sebebiyle, hayırseverlik faaliyetlerine ve vakıf sistemine odaklı bir takım gayriresmî ancak sağlam kurumlar geliştirdiğini önermektedir. Rum eğitim ve sağlık hizmetleri birleştirilerek, toplumun başlıca sosyal sermaye ve alternatifi olarak görülebilen bu olağanüstü hayırseverlik faaliyeti; ilgili toplumun mikro-refah düzeyini tanımlayan, elitlerini oluşturan ve bireylerinin siyasi davranışını şekillendiren, Rumlara özel bir kurumsal yapısını oluşturmaktadır. Bu tez, gelecekteki çalışmalara sunduğu tavsiyeler yanısıra, Rum toplumunun sürdürülebilirliği ve 21. yüzyılda hayatta kalabilmesi için bir dizi politika önerileri ortaya koymaktadır. This thesis explores the contemporary Istanbul Rum community from a series of new and provocative perspectives. It focuses on Rum identity, institutions, space and collective action through the prism of recent challenges and developments. Drawing on theoretical traditions such as constructivism, communitarianism, new institutionalism and Subaltern Studies, and on an interdisciplinary methodological approach (archival research, participatory observation, in-depth interviews), it examines communal institutions as the basis of Rum political life. It offers a detailed historical analysis of Rum identity, its different trajectories in Turkey, Greece and Syria, and its profound relationship with the urban space of Istanbul, focusing –for the first time in the relevant literature– on secular, rather than linguistic or confessional aspects. Its findings suggest that due to historical pressures and legal grey areas pertaining to its corporate status, the community has developed a set of informal but robust institutions that revolve around philanthropic activity and the vakıf system. Combined with Rum education and healthcare, this peculiar type of philanthropic activity constitutes a uniquely Rum institutional architecture that may be seen as the community's social capital par excellence and an alternative, micro-wellfare 'state' that defines the community, forms its elites and shapes the political behaviour of its members. Together with suggestions for further research the thesis provides a series of policy recommendations for the community's sustainability and survival in the twenty-first century. 271
- Published
- 2019
5. İstanbul Rum-Ortodoks kiliselerinde epitafion işlemeleri ve ikonografileri
- Author
-
Osmanoğlu, Özlem, Şarlak, Evangelia, Sanat Kuramı ve Eleştiri Anabilim Dalı, Işık Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Sanat Kuramı ve Eleştiri Yüksek Lisans Programı, and Osmanoğlu, Özlem
- Subjects
N8186.E3 O86 2018 ,Rum Orthodox ,Lamentation (Art) ,Byzantine painting art ,Church decoration and ornament ,Iconograpy ,Jesus Christ -- Art ,Art History ,Churchs ,Epitaphios ,Orthodox Eastern church buildings -- Turkey -- Istanbul ,Architecture, Byzantine -- Turkey -- Istanbul ,Religious-art relationship ,Icons, Byzantine ,Ecclesiastical embroidery, Byzantine ,Jesus Christ -- Iconography ,Sanat Tarihi ,Christian art and symbolism ,Istanbul - Abstract
Text in Turkish ; Abstract: Turkish and English Includes bibliographical references (leaves: 228-233) xiii, 237 leaves Bizans sanatında her bir nokta inançla örülüdür. Bu da onu Ortaçağ dönemi boyunca oldukça farklı bir noktada tutmuştur. Bizans sanatı, değişimle beslenen bir sanat değildir. Yenilik yerine varolanı en iyiye dönüştürmek için uğraşılmıştır. Tıpkı bir ağaç gibi kökleri vardır bu kökleri yerinden söküp atmak yerine o köklerden beslenip gelişmek ve yükselmek söz konusu olmuştur. Söz konusu bu seçim, elbette köklerini kutsal bir kitaptan alan sanat için beklenen bir şeydi. İncil’in yeni bir versiyonunu beklemiyorlardı ya da başka bir Mesih’in gelmesini de. Cyril Mango'nun da değindiği üzere Bizans düşüncesi, "Tek Tanrı, tek imparatorluk, tek din" mottosuyla özetlenebilir. İmparatorluğun kurulduğu şehrin planlaması bile bize aynı düşünceyi gösterir; fetih fikrinden ziyade sahip olunan şehri en iyiye dönüştürmüş ve korumuşlardır. İmparatorluğun oluşturduğu sanat fetih sonrasında Ortodoks toplumunda yerini bulmuştur. Bizans mottosuyla bağlantılı olarak da liturji değişmeden Ortodoks törenlerinde kendini gösterir. İsa’nın hayatı bu liturjik törenlerde yeniden canlandırılmaktadır. Bu liturjik törenlerin içerisinde kutsal işlemeler Bizans’dan beri önemli bir yer tutmaktadır. Toplumun kentteki yaşamlarını anlayabilmek; hem dini yapıdaki ritüellere hem de mahallelerdeki yaşama projektör tutmakla mümkün olabilecektir. Bu kutsal kumaşlar içerisinde Epitafion Kutsal Yas haftasının merkezinde yer alıp üzerindeki sahneler sayesinde de içerdiği teolojik ve liturjik anlam dışında ayrıca kumaşcılık sanat örneklerindendir. Kutsal kumaşlar konusunda Türkiye’de sınırlı sayıda bilgi olduğundan ve kaynak eksikliğinden dolayı araştırma ele alınıp, Epitafionların ikonografik olarak incelenmesi yapılmıştır. Araştırma için özellikle İstanbul’un fethinin takibiyle 18 ve 19. yüzyıllarda yenilenmeler sonucu oluşturulan İstanbul'da varlıklarını devam ettiren Rum cemaatinin en önemli kültürel varlıkları kiliseler ziyaret edilmiştir. Bu yenilenmeler de göz önüne alınarak, dönemsel bağlamda Fener Rum Patrikhanesi’ne bağlı olan 19. yüzyıl kiliselerindeki dönem olarak da paralel olan Epitafion işlemeleri belgelenip, araştırılmıştır. Bu kiliselerin 2017 yılı itibariyle de halihazırdaki durumları hakkında da kısa bilgi verilmiştir. Araştırma boyunca ziyaret edilen 48 kilisede, belgelenen toplam 53 Epitafion bulunmaktadır. Bu Epitafionlar arasında da farklılıklar görülmekte ve bu farklılıklarından dolayı da belli grupsal başlıklar altında ele alınmaktadır. Erken tarihli olan işlemelerin çoğu şu an kilisede yer almamaktadır. Bunun iki nedeni bulunmakta olup; kiliselerin bir çoğunda cemaat azalmasından ötürü törenlerin de azalmasından ve koruma amaçlı olarak Fener Rum Patrikhanesinin arşivinde korunmasından kaynaklanmaktadır. In Art of Byzantine every stage is coated with faith. And that kept it in a different place throughout the Medieval Period. Art of Byzantine is not an art form that feeds on change. Instead of novelty, converting the already existent superlative was strived upon. It has roots just like a tree and instead of ripping these roots apart, to b get nourished and improve from those roots and ascending has been the point in question. This choice in question, surely was epected from art form that tooks it’s roots from a sacred text. They weren’t expecting a new version of the Holy Bible or an ascending of a new messiah. As Cyril Mango also pointed out, school of Byzantine can be summed up with the motto of, "One God, One Empire, One Religion" Even the planning of the city which emperorship was built on şehrin planlaması shows us the same school of thought; Instead of the idea of conquest, they’ve turned the already possessed city to superlative and preserved it. Art constituted by Emperorships has set it’s place in Orthodox society after the conguest. Liturgy with regards to Byzantine Motto, reveals itself in Orthodox ceremonies without alteration. Christ’s life iss reenacted in this liturgic ceremonies. Within these liturgic ceremonies sacred embroidery keeps a crucial place since Byzantine. Being able to understand the lives the community within the boroughs; can only be only possible projecting both the ceromonies in religious structurehem and the life in suburbs. Within these sacred fabrics by the means of the scenes which besides concluding theological and liturgical meaning and being at the center of the Holy Week is also an example of the art of embroidery. Because there’s a limited knowledge on sacred embroidments and due to the lack of sources, research has been tackled, especially following the fall of Constantinapole, Churches consituted by the outcome of renewals in 18th and 19th centuries which are the most important cultural heritage of Rum Community continuing their existince in Istanbul are payed a visit. Considering this renewals, Also considering this renewals parallel aged Epitaphion enbroidments in churches belonging to Ecumenical Patriarch of Constantinople are invested and documented upon. Also a short informing on these churches’ state as for 2017 has been made. 48 churches that are payed a visit throughout this research, houses 53 documented Epitaphios in total. Differences within these Epitafios are observed and as the result of these differences they’re handled in certain topical titles. Recent dated embroideries are not housed by the church at this moment. This has two reasons; One of which is lessening of ceremonies as the result of decrease in congregation in many of the churches and being preserved Ecumenical Patriarch of Constantinapole Archives for the purposes of protection. Giriş Hristiyan Ortodoks İnancında Ölüm, Anastasis Kavramları ve Görsel Teslimiyet Hristiyan Ortodoks İnancından Ölüm Kavramı ve Ölümden Sonraki Yaşam Anastasis Anastasis Kavramı Anastasis İmgesinin Görsel Temsiliyeti Analipsis Analipsis Kavramı Analipsis İmgesinin Görsel Temsiliyeti Epitafion Kavram, Teolojisi, Kutsal Yas Ritüelindeki Yari ve Önemi Epitafion Kavramı ve Gelişimi Epitafion Kavramı Epitafion Teolojik Anlamı Kutsal Yas Ritüelinde Epitafion Epitafion İkonografisi ve Tipolojileri İkonografi Epitafion Kompozisyonunda Yer Alan İkonografik Unsurları Epiftafion İşlemesinin İkonografik Gelişimi Epitafion Tipoloji İşlemeli Baskısal Resimsel Teknik Malzeme İstanbul Rum Ortodoks Kiliselerinde Epitafion İşlemeleri Ve İkonografileri Analipsis Kilisesi (Samatya) Aya Kiryaki Kilisesi (Kumkapı) Ayia Triada Kilisesi (Taksim) Ayios Athanasios Kilisesi (Kurtuluş) Ayios elefterios Kilisesi (Kurtuluş) Ayios Dimitrios Kilisesi (Kuruçeşme) Ayios Dimitrios Kilisesi (Edimekapı) Ayios Dimitrios Kilisesi (Kurtuluş) Ayios Dimitrios Kilisesi (Ayvansaray) Ayios Fokas Kilisesi (Ortaköy) Ayios Haralambos Kilisesi (Bebek) Ayios İoannis Kilisesi (Kuruçeşme) Ayios Kiryakos Kilisesi (Egrikapi) Ayios Kostantinos ve Eleni Kilisesi (Yedikule) Ayios Kostantinos ve Eleni Kilisesi (Beyoğlu) Ayios Minas Kilisesi (Samatya) Ayios Nikolaos Kilisesi (Fener) Ayios Nikolaos Kilisesi (Samatya) Ayios Nikolaos Kilisesi (Topkapi) Ayios Nikolaos Kilisesi (Yeniköy) Ayios Theodoros Kilisesi (Yenikapi) Ayios Yeoryios Kilisesi (Edirnekapi) Ayios Yeoryios Kilisesi (Ortaköy) Ayios Yeoryios Kiparissas Kilisesi (Samatya) Ayios Yeoryios Patrikhane Kilisesi (Fener) Dodeka Apostoli Kilisesi (Feriköy) Metamorfosis Kilisesi (Şişli) Panayia Kilisesi (Beşiktaş) Panayia Kilisesi (Yeniköy) Panayia Balinu Kilisesi (Balat) Panayia Cihanumma Kilisesi (Beşiktaş) Panayia Kilisesi (şehremeni) Eksi Marmaron Panayia Elpida Kilisesi (Kumkapı) Panayia Evangelistria Kilisesi (Boyacıköy) Panayia Evangelistria Kilisesi (Dolapdere) Panayia Hançeriotissa Kilisesi (Edirnekapı) Panayia Mouhliotissa Kilisesi (Fener) Panayia Suda Kilisesi (Edirnekapı) Panayia Ton İsodion Kilisesi (Galatasaray) Panayia Ton Uranon Kilisesi (Edirnekapı) Panayia Vlahema Kilisesi (Ayvansaray) Panayia Belgradu Kilisesi (Belgradkapı) Profiti Ilia Kilisesi (Arnavutköy) Taksiathis Kilisesi (Balat) Taksiarhis Kilisesi (Arnavutköy) Taksiarhis Kilisesi (İstinye) Zoodoku Pigi Kilisesi (Silivrikapı) Değerlendirme ve Sonuç
- Published
- 2018
6. XV. yüzyıl'dan XVIII. yüzyıl'a kadar Osmanlı Devleti'nin Ortodoks politikası
- Author
-
Dağdelen, Nejla, İstek, Emrah, and Yeniçağ Tarihi Anabilim Dalı
- Subjects
Tarih ,Religious policy ,History ,Rum Orthodox ,Non muslem ,State policies ,Ottoman State ,Orthodox - Abstract
Osmanlı Devleti farklı etnik kökenleri ve farklı inançlara sahip toplulukları bir arada tutabilmiş, bunların huzuru için çeşitli devlet politikaları geliştirmiştir. Osmanlı Devleti'nin oluşturduğu Millet Sistemi ile gayrimüslimler için çağdaş devletlerde dahi bulunmayan bir hoşgörü ortamı yaratmıştır. Osmanlı Devleti İstanbul'un fethiyle İstanbul'daki Fener Rum Patrikhanesi'nin koruyuculuğunu da üstlenmiş, Bizans'ın Roma Kilisesi'ne karşı kışkırttığı ve onlara tepki olarak oluşturduğu Ortodoks mezhebinin de koruyucusu haline gelmiştir. Kendi bünyesindeki milletlere belli ekonomik yükümlülükler karşılığında din, dil, eğitim ve özel hukuk alanlarında özerklik tanımış ve böylece kendi topraklarında birlik ve beraberliği devam ettirebilmiştir. Bu çalışma Osmanlı Devleti'nin klâsik dönemde Ortodoks politikasını çeşitli yönleri ile ele alırken XV. ve XVIII. yüzyıl arasında meydana gelen Ortodoks merkezli pek çok durumu da kapsar niteliktedir. Anahtar Kelimeler: Ortodoksluk, Reform, Millet Sistemi, Gayrimüslimler. The Ottoman State has kept together ethnic origins and communities with different beliefs, and has developed various state policies for peace of mind. With the Millet System that the Ottoman State created, it created an environment of tolerance that is not even in the states contemporary with itself. The Ottoman State took over the protection of the Fener Greek Patriarchate in Istanbul by the conquest of Istanbul and became the protector of the Orthodox mezhebin, which provoked Byzantium against the Roman Church and formed in reaction to them. The nations in their own countries have provided autonomy in the fields of religion, language, education and private law for a certain amount of tax, and thus they have been able to provide unity and solidarity in their own land. This study is aimed at giving information about the influence of the Reform in the Ottoman State as well as the orthodox politics. Key Words: Orthodoxy, Reform, Nation System, Non-Muslims.
- Published
- 2018
7. Karamanlıca kaynaklarda Türkçe konuşan ortodokslar ve Türk-Yunan ilişkileri (1897-1930)
- Author
-
Orakçi, Meryem, Ertan, Temuçin Faik, and Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Anabilim Dalı
- Subjects
Tarih ,History of Turkish Revolution ,History ,Rum Orthodox ,Karamanlides ,Turkish ,Turkish-Greek relations ,Orthodox ,Türk İnkılap Tarihi ,Karamanlı Turkish - Abstract
1924 yılı öncesinde bugünkü Niğde, Nevşehir, Aksaray, Kayseri, Adana ve İstanbul illerinde yaşamış olan Türkçe konuşan Ortodokslar, dini inanışları nedeniyle Rum-Ortodokslara mensup sayılmış, ancak dil ve kültür açısından Türklere olan benzerlikleriyle dikkat çekmişlerdir.Bu topluluk, dini ihtiyaçlardan ötürü ortaya çıktığı düşünülen ve Karamanlıca denilen yazı diliyle gazete, dergi ve kitaplar yayımlamıştır. Bu yayınlar incelendiğinde, hem Türkçe konuşan Ortodoksların yaşantılarıyla ilgili hem de söz konusu topluluğun, çevrelerinde yaşanan gelişmeleri nasıl değerlendirdiklerine dair birtakım çıkarımlar yapılabilmektedir. Bu değerlendirmeler, çeşitli parametrelerle birlikte ele alındığında anlam kazanmaktadır. Bunlardan ilki, Türkiye ve Yunanistan arasındaki güç dengesidir. İkincisi ise Türkçe konuşan Ortodoksları hedef alan ve açılan okullar vasıtasıyla yayılan Yunan propagandasıdır. Karamanlıca basını bu doğrultuda eğitim almış kişiler elinde tutmuştur. Söz konusu eğitimli grup, çıkardıkları gazetelerde, bu propagandanın henüz nüfuz etmediği 1897 yılında, vatandaşı oldukları Osmanlı Devleti lehine yazılar kaleme almışlardır. Ancak Yunanistan'ın siyasi açıdan güç kazanmasına paralel olarak Karamanlıca basının, 1912-1913 Balkan Savaşları yıllarında Yunanistan'a yaklaştığı ve 1922 yılına gelindiğinde Türkçe konuşan Ortodokslar arasında Yunan propagandası yapan bir organa dönüştüğü görülmektedir.30 Ocak 1923 tarihinde Türkiye ve Yunanistan'ın imzaladığı Mübadele Sözleşmesi ile birlikte, Türkiye içerisindeki Rum-Ortodoks ve Yunanistan'daki Müslüman halkların değişimi kararı alınmıştır. Türkçe konuşan Ortodokslar da bu karar gereğince, çoğunlukla 1924 yılının Haziran ve Kasım ayları arasında Türkiye'den ayrılmışlardır. Türkiye'deki son yıllarında Yunan yanlısı bir tavır ortaya koyan Karamanlıca basın, Yunanistan'da da faaliyetine devam etmiştir. Ancak Türkiye'de iken Yunanistan'ı büyük ve medeni bir ülke olarak tasvir eden ve bu ülkenin siyasi emellerine destek olan Karamanlıca basının, mübadele sonrasında tam anlamıyla duvara çarptığı görülmektedir. Bu nedenle 1924 sonrası Karamanlıca basın, Türkçe konuşan Ortodoksların ekonomik, sosyal ve siyasal sorunlarına, daha açık bir ifadeyle bu topluluğun Yunanistan'a uyum sürecine odaklanmıştır. Bununla birlikte mübadil olmanın verdiği kızgınlığın da etkisiyle Türkiye'nin iç ve dış sorunları, söz konusu basın tarafından Türkiye'ye savaş açmak için bir fırsat olarak değerlendirilmiş ve Yunanistan devletinden bu konuda adım atması beklenmiştir.Anahtar Kelimeler: Aktis, Anatoli, Kapadokya, Karamanlıca, Karamanlılar, Muhacir Sedası, Nea Anatoli, Türkçe Konuşan Ortodokslar. Turkish speaking Orthodox community who had lived in today's Niğde, Nevşehir, Aksaray, Kayseri, Adana and İstanbul before 1924, were seemed as they belonged to Greek Orthodox community because of their religious belief but according to their language and culture they attracted attentions with their smililarities to Turks.This community with their language which tought to be created due to their religion needs, published newspapaers in Karamanlidika language. When these sources analysed, it is possible to make some kind of inferences both about their living style and how they evaluated the developments around them. These evaluations gained meaning when handled with various parameters. The first of this parameters is the power balance between Turkey and Greece. The second is the propaganda which was made by means of schools that aimed Turkish speaking Orthodox community. Karamanlidika press was directed by well educated people. Aforesaid educated people wrote some articles on behalf of Ottoman State in which the counter propaganda hadn't begun yet in 1897. But when Greece began to gain power, during Balkan Wars, Karamanlidika press gradually got closer to Greece and in 1922 the press changed into a propaganda vehicle against Ottoman State.With Population Exchange Contract which was signed on January 30, 1923 between Turkey and Greece, it was decided Orthodox community in Turkey and Muslim community in Greece to be changed. As required, Turkish speaking Orthodox community of Turkey left Turkey mostly in June and November of 1924. Karamanlidika press which reacted closer to Greece in its last period in Turkey, continued its activities in Greece. But it is possible to say that Karamanlidika press, which explained Greece as a modern and powerfull country and supported it's political aims, couldn't find what was expected. For this reason after 1924, Karamanlidika press focused on the economical, social and political problems and generally the adaptation problems of Turkish speaking Orthodox community in Greece. In addition to this, with the effect of the anger of beeing exchangee, the domestic and foreign problems of Turkey was tought as a chance to announce war against Turkey and waited for a step from Greek Government in this direction.Key Words: Aktis, Anatoli, Cappadocia, Karamanlidika, Karamanlı Community, Muhacir Sedası, Nea Anatoli, Turkish Speaking Orthodox. 340
- Published
- 2018
8. Kültürel bellek bağlamında imrozlu kimliği üzerine etnografik bir inceleme
- Author
-
Münüsoğlu, Hasan, Kutlu, Mustafa Muhtar, and Halk Bilimi Anabilim Dalı
- Subjects
Rum Orthodox ,Antropoloji ,Cultural identity ,Ethnography ,Cultural memory ,Ethnic identity ,Çanakkale-Gökçeada ,Sociology ,Memory ,Anthropology ,Collective memory ,Halk Bilimi (Folklor) ,Sosyoloji ,Folklore ,Ethnology - Abstract
Bu çalışma Yunanca konuşan Hıristiyan Ortodoks bir ada topluluğu olan ve Türkiye'de azınlık konumunda yer alan, çoğunluğu yurtdışında yaşayan İmrozluların kültürel kimliğine odaklanmaktadır. Araştırma Atina'da ve İmroz'da (Gökçeada) yapılan etnografik alan araştırmasına dayanmaktadır. Çalışma Yunan, Rum ve İmrozlu kavramları ekseninde kimliğin bağlamsallığını tartışmakta, belleğin simgesel bir göstergesi olarak yer ismini (toponimi) ele almaktadır. Ayrıca bir dinsel pratik olduğu kadar kimliğin taşıyıcısı ve aktarıcısı olarak İmroz'daki ritüellere odaklanmaktadır. Böylelikle İmrozlu kimliğinin bağlamsal ve dinamik karakteri anlaşılmaya çalışılmakta ve ritüel, bellek, kimlik arasındaki ilişki örneklendirilmektedir This work focuses on the cultural identity of Imbrosians who are islanders Orthodox Christian and native speaker of Greek. The highest percentage of their population lives out of the island including Greece, USA, Australia, South Africa. The research is based on an ethnographic fieldwork in Athens and Imbros (Gokceada). The work discusses the contextuality of identity in the context of Greek, Rum and Imbrosian concepts and addresses toponymy which is symbolic indicator of memory. Furthermore Imbrosian rituals as the carrier and transmitter of identity as much as they are religious practices, are also entreated. Hence, it is tried to understand the Imbrosian identity and exemplified relationship between ritual, memory and identity. 181
- Published
- 2017
9. Osmanlı Dönemi Hıristiyan dini mimarisinde Ayvalık (Kidonies) Taksiyarhis Kilisesi
- Author
-
Saban-Ergi, Deniz, Pekak, Mustafa Sacit, Sanat Tarihi Anabilim Dalı, and Sanat Tarihi
- Subjects
Religious architecture ,Rum Orthodox ,Rum-Ortodoks Kiliseleri ,Girit Okulu ,Balıkesir-Ayvalık ,İkonografi ,Iconograpy ,Art History ,Churchs ,Ayvalık ,Tanzimat ,Midilli Adası ,Taksiyarhis ,Eolya Tipi ,Sanat Tarihi ,Midilli Island ,19. Yüzyıl ,Christian architecture ,Ottoman Period ,19. century ,Mübadele - Abstract
Tanzimat (1839) ve Islahat (1856) Fermanları ile gayrimüslim Osmanlı vatandaşlarının genişletilen dini özgürlükleri, dini yapılarını onarma konusunda kolaylıklar sağladığı gibi onlara padişahtan alınan izin karşılığında yeni dini yapılar inşa etme hakkını da tanıyordu. Bunun etkisiyle, nüfusunun neredeyse tamamına yakını Rum Ortodokslardan oluşan Ayvalık'ta da bu yüzyılda çok sayıda kilise inşa edilmiştir. Özellikle yurtiçi ve yurtdışı ile sürdürülen yoğun ticari faaliyetler sonucu zenginleşen Ayvalık, başta Midilli olmak üzere, buradaki kilise mimarisini kendisine örnek almıştır. Böylece, ticari etkileşim yoluyla dini mimarisini oluşturma ve geliştirme fırsatını elde eden kent, hızlı bir dini imar faaliyetine girişmiştir. Öte yandan, 1923 yılında imzalanan Lozan Antlaşması ile Türkiye ve Yunanistan arasında bir nüfus mübadelesinin gerçekleştirilmesine karar verilmesi, insanların kayıplar vermesine sebep olduğu gibi, dini yapıların da hasar görmesine yol açmıştır. Çalışmanın konusunu oluşturan 1844 tarihli Ayvalık Taksiyarhis Kilisesi ise mübadele sonrası çeşitli amaçlar için kullanılmış olsa da, camiye dönüştürülmediği için günümüze hem mimari bakımdan özgün olarak, hem de ikonaları bozulmadan ulaşabilmiştir. Yurtiçinde ve yurtdışında yapılan araştırmalar Taksiyarhis Kilisesi'nin, özellikle Ayvalık ve Midilli Adası'nda yaygın olduğu öne sürülen ve yunanca yayınlarda Eolya Tipi olarak adlandırılan bir plan tipine dâhil edildiğini göstermiştir. Eolya plan tipi de Taksiyarhis Kilisesi üzerinden bu çalışmayla tanıtılmaktadır. Taksiyarhis Kilisesi'nin günümüze bozulmadan gelen ikonalarının bir bölümünün ise 2011-2012 tarihleri arasında T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü tarafından yapılan restorasyonu sırasında önceki bir dönemden kalma başka ikonaların üstüne aplike edildiğinin anlaşılmasıyla kilisedeki üslup çeşitliği artmış, hem Girit Ekolü, hem de batılı tipte, özellikle Maniyerist ve Barok özellikte ikonalara ulaşılmıştır. Öte yandan, Osmanlı Dönemi'nde kilise inşasına izin verilmesi 19. yüzyılda, Tanzimat'ın ilanı ve devamında Islahat Fermanı ile gündeme gelmişse de devletin çeşitli eyaletlerinde, özellikle de Midilli Adası'nda Tanzimat'tan önce de çok sayıda kilisenin inşa edildiğinin tespit edilmesiyle, Tanzimat'tan önceki kilise inşa süreci de çalışma içersinde ayrı bir tartışma konusu olarak ele alınmıştır.Anahtar Sözcükler 19. Yüzyıl, Tanzimat, Rum-Ortodoks Kiliseleri, İkonografi, Girit Okulu, Midilli Adası, Ayvalık, Taksiyarhis, Eolya Tipi, Mübadele. With the expansion of the religious rights of non-Muslim Ottoman citizens by the reforms of 1839 and 1856, several permissions were given to non-Muslim citizens to repair their religious buildings and also to build new religious structures with the allowance of the sultan. The effect of this permission caused to build many new churches in the 19th century. Ayvalik was one of these placements, which had a population that consisted almost only of Greeks. So, especially through the intense trade activities, local or abroad, Ayvalik became richer and more popular for building new churches. These relations via trade, gave Ayvalik the chance to develop their urban architecture, and because of several interactions with Lesbos Island (Mytilene), Ayvalik particularly modeled the church architecture of Lesvos. On the other hand, with the Treaty of Lausanne, signed in 1923, non-Muslims who lived in Turkey were forced to leave to Greece, and the Muslims who lived in Greece were forced to leave to Turkey. This implementation caused serious losses mainly for the people, but also several damages for religious buildings.The Ayvalik Taksiyarhis Church of 1844, which constitutes the subject of the study, was also used for various purposes after the intervention; but it is originally accessible today, because it was not converted into a mosque. So, the church was able to reach today as the original both architecturally, as well as the contained icons without distortion.Investigations have shown that the Taksiyarhis Church has been included in a type of plan called Aolian Type, which is suggested to be common in Ayvalik and Mytilene Island, especially in Greek publications. The Aolian plan type is also introduced through the Taksiyarhis Church within this study.During the restoration made by the Ministry of Culture and Tourism in 2011-2012, a stylistic variety on icons have been reached with the understanding that the icons have been applied to other icons left from a previous period, and both the Cretan School and the western type, especially Mannerist and Baroque, have been achieved on the icons of Taksiyarhis Church. On the other hand, although the construction of churches was allowed in the Ottoman period through the reform decrees of Tanzimat in the 19th century, it was seen that in various states of the empire many churches were built before Tanzimat, especially on the Island of Lesbos. This issue was considered as a separate discussion within the study.Key Words19th Century, Tanzimat, Greek-Orthodox Churches, Iconography, Cretan School, Mitilini Island, Ayvalik, Taksiyarhis, Aeolian Style, Population Exchange. 444
- Published
- 2017
10. İkinci Meşrutiyet'ten Milli Mücadele'ye Anadolu'da sosyo-ekonomik ve kültürel boyutlarıyla Rum örgütlenmeleri (1908-1922)
- Author
-
Kiliçoğlu Cihangir, Çiğdem, Ertan, Temuçin Faik, and Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Anabilim Dalı
- Subjects
Tarih ,History of Turkish Revolution ,History ,Rum Orthodox ,Cultural identity ,Socio-cultural situation ,Rums ,Hellenism ,Socio-economic situation ,Türk İnkılap Tarihi ,Sociology ,Anatolia ,Greek ,Republic history ,Sosyoloji ,Organization - Abstract
Osmanlı Devleti'nin modernleşme sürecinde, Osmanlı milletlerini oluşturan cemaatler, kendilerini ifade etme aracı olarak çeşitli ihtiyaçlara cevap veren bir örgütlenme biçimi benimsemişlerdir. Cemiyet kurumu olarak adlandırılabilecek olan bu örgütlenme biçimini, Müslümanların yanı sıra Gayrimüslimler de kullanmıştır. Osmanlı Devleti'nde cemiyet kurumunun ortaya çıkışı, 19. yüzyılda modernleşmenin bir tezahürü olarak beliren kurumsal ve fikirsel dönüşümün ürünüdür. Cemiyetler, cemaat üyelerine hizmet ederek, cemaatin ekonomik, kültürel ve sosyal her türlü faaliyetlerini gerçekleştirmede aracı bir rol üstlenmişlerdir. 19. yüzyılın ilk yarısında, özellikle Tanzimat'la birlikte Osmanlı Devleti'nde filizlenmeye başlayan cemiyetleşme hareketi, aynı yüzyılın ikinci yarısından itibaren oldukça hız kazanmıştır. Bu cemiyetleşme hareketinde, Gayrimüslim cemaatlerin, özellikle Rumların, Müslümanlardan daha önce etkinlik göstermeye başladıkları göze çarpmaktadır. Osmanlı Devleti'nde ayrıcalıklı bir konuma sahip olan Rumlar, 18. yüzyılda başlayan Yunan aydınlanmasının bir sonucu olarak özellikle eğitim ve kültür alanında yeniden organize olmuşlar ve bu alanlarda kurdukları cemiyetlerle bir yandan Helenizm ideolojisinin Osmanlı Devleti içinde yayılmasına katkı sağlarlarken, diğer yandan cemaat bağlarını güçlendirmişlerdir. Bu süreçte yalnızca Osmanlı başkentinde değil, Anadolu'da da yoğun bir cemiyetleşme faaliyeti görülmüştür. Özellikle Batı Anadolu Rumları, hem coğrafi hem de sosyo-ekonomik koşulların uygunluğundan dolayı cemiyet kurma faaliyetlerine Anadolu'nun diğer bölgelerindeki Rumlardan daha erken bir dönemde başlamışlardır. İlerleyen süreçte Karadeniz ve Orta Anadolu Rumları da bu harekete katılarak yaşadıkları coğrafyada Helenizm'i cemiyetler aracılığıyla güçlendirmeye çalışmışlardır. Anadolu Rumları arasında İkinci Meşrutiyet'in ardından hızlanarak devam eden cemiyet teşkili, yalnızca eğitim ve kültür alanıyla sınırlı kalmamış, sanat ve spordan, mesleki, dini, hayırsever cemiyetlere kadar oldukça geniş bir yelpazede kendini göstermiştir. Birinci Dünya Savaşı ile birlikte, Anadolu Rumlarının cemiyetleşme faaliyetlerinde siyasileşme eğilimi görülmeye başlarken, bu eğilim 1919-1922 arasındaki Yunan işgali döneminde yoğunluk kazanmıştır. Birçok Rum cemiyeti, görünürdeki niteliklerine ek olarak Anadolu'daki Yunan ordusuna destek veren türde veya Yunanistan'la birleşmeye yönelik siyasi amaçlara da yönelmiştir. In the process of Ottoman modernization, the communities of Ottoman society, embarked on constituting a kind of organization that fulfilled the various needs as a vehicle of expressing themselves. This kind of organization which can be defined as `association` was used by non-muslims as well as Muslims. The emergence of associations in the Ottoman Empire is a result of institutive and intellectual transformation that appeared as a sign of modernization in the 19th century. Associations held a mediatory position on performing economic, cultural and social activities of a community by serving to the members of the community.Association movement which began to develop in the Ottoman Empire in the first half of the 19th century, nominately with Tanzimat, considerably gained speed in the second half of the same century. The associational activities of non-muslim communities, more particularly Ottoman Greeks, arose earlier than those of Muslims. The Ottoman Greeks who had privileged position in the Ottoman Empire, reorganized especially in the fields of education and culture as a result of Greek enlightenment, and along with the associations they established in those fields they both contributed to the expansion of Hellenism in the Ottoman Empire and strengthened their community bonds.In this process the activities of establishing associations appeared intensely not only in Ottoman capital but also in Anatolia. Especially the Ottoman Greeks of the Western Anatolia due to the convenience of socio-economical and geographical conditions began to establish associations earlier than those of the other regions of Anatolia. In the forthcoming process, the Ottoman Greeks of the Black Sea Region and the Central Anatolia joined to this movement and tried to strengthen the Hellenism in their regions of residence by establishing associations. Soon after the Second Constitution, the establishment of associations continued increasingly and wasn't limited only in the fields of education and culture but showed itself in a quite wide range of arts, sports, professions, religion and philanthropy.Along with the First World War, the association activities of the Anatolian Greeks began to be politicized and the tendency of being politicized intensified in the period of Greek occupation in Anatolia between 1919-1922. Besides their apparent properties, several Ottoman Greek associations also tended to have some political targets such as supporting Greek army or unification with Greece. 381
- Published
- 2017
11. 1923 mübadelesinde Yunanistan'a göç edenlerin giyim-kuşam özellikleri
- Author
-
Saatçioğlu, Kenan, Koç, Fatma, and Moda Tasarımı Ana Bilim Dalı
- Subjects
Rum Orthodox ,Lausanne Exchange of Populations ,Clothing accessories ,Greece ,Emigrants ,Giyim Endüstrisi ,Clothing Industry ,Exchange ,Crafts ,Clothes ,El Sanatları ,Clothing - Abstract
Göç eylemleri ile topluluklar, yaşadıkları mevcut yaşam alanlarından yaşayacakları yeni yerleşim yerlerine sürüklenirlerken sadece kendilerini değil, bu serüven içerisinde o güne kadar sahip oldukları yaşanmışlıklarını da beraberlerinde götürerek, yeni bir etkileşim sürecinin hazırlayıcısı olmuşlardır. Göç eylemleri ile oluşan bu etkileşim sayesinde, yerel ve göçmen toplulukların kültürleri zenginleşerek yeniden şekillenmiştir. Söz konusu zenginliğin önemli değerleri arasında giyim-kuşam kültürüne ait ürünlerin yer alması, mevcut etkileşimin görsel kanıtları olarak gösterilmektedir. Yapılan araştırmada konu olarak; 1923 yılında Türkiye ve Yunanistan devletleri arasında Lozan Barış Antlaşmasının ek protokolünce imzalanmış olan `1923 Nüfus Mübadelesi` ile ilişkili bir şekilde, günümüz Türkiye topraklarından göç eden Ortodoks Rum etnik grupların sahip oldukları giyim-kuşam özellikleri ele alınmıştır. Topluluklar açısından trajik sonuçlar doğuran ve tamamıyla inanç kavramı temelinde şekillenen, zorunlu göçe tabi tutulmuş göçmen grupların, göç öncesi ve sonrasında yansıtmış oldukları giyim-kuşam özelliklerinin betimsel araştırma yöntemi ile belirlenmesi araştırmanın ana amacıdır. Araştırma kapsamında, dönemin giyim-kuşam özelliklerini yansıtan göçmen gruplara ait ulaşılabilen 196 adet fotoğraf ve 19 adet giysi örneklerine ait görseller incelenmiş, ayrıca Ortodoks Rum gruplarla ilişkili konu hakkında detaylı görüş alınabilecek kaynak kişiler ile yapılan karşılıklı görüşmeler doğrultusunda, `Kapadokya (Yun.:Cappadocia)` ve `Pontus (Yun.:Pontos)` Bölgelerinde yaşamış olan Ortodoks Rum erkek ve kadın göçmenlere ait giyim-kuşam özellikleri göç öncesi ve sonrası dönem içeriğince ortaya konulmuştur. With immigrations, while communities are reaching to the new places from where they have lived before, they carried their cultural values to their new settlements creating a new interaction process. With this interaction process both migrant and native community cultures were reshaped and richer cultural values emerged. It is shown that the clothings of these communities are amongst the most important visual evidence of this rich cultural interaction. In this research, clothing features of the Greek Orthodox immigrants who immigrated from Turkey to Greece as a consequence of the `1923 Population Exchange` which was signed between Greek and Turkish governments in Lausanne Peace Treaty are examined. Compulsory migrition was formed on the basis of the concept of religious belief and generated tragic consequences for communities. In this research, clothing features of immigrant groups who reflect before and after immigration, are aimed to be examined with the descriptive research method. In the scope of the research, reflecting the period 196 photographs and 19 images of clothing samples of the immigrant groups are examined. In addition to the photographs and images of clothing samples, interviews were held with the reference people, who are related to the Greek Orthodox groups. Thus, clothings features of the Greek Orthodox immigrants who lived in `Cappadocia (Grk.:Cappadocia, T.:Kapadokya)` and `Pontus (Grk.:Pontos, T.:Pontus)` regions, were presented as the content of the period before and after immigration. 336
- Published
- 2017
12. Uluslararası ilişkiler bağlamında Mora ve Ege adalarında Rum isyanı ve Yunanistan Krallığı'nın kurulması
- Author
-
Sezer, Uğur, Sannav, Sabri Can, and Tarih Anabilim Dalı
- Subjects
Tarih ,History ,Rum Orthodox ,Aegean islands ,Rebellions ,Greece ,International Relations ,Uluslararası İlişkiler ,Rums ,International relations ,Morea ,Morean revalt ,International policy - Abstract
Mora ve Ege Adaları tarih boyunca önemini korumuştur. Balkan Yarımadası'nda yer alan Mora Yarımadası ve Ege Adaları tarih öncesi çağlardan itibaren yerleşime açık olan bölgelerdir. Biz tezimizde buradaki tarihin bir kesiti olarak Osmanlı Devleti dönemindeki olayları ve isyan ile kurulan bir devletin tarihini inceliyoruz. Osmanlı Devleti içerisinde yer alan bu bölgenin halkı her zaman kendi kültürel özelliklerini yaşayabilmiş ve Osmanlı Devlet yönetimi içerisinde nüfuzlu bir konuma sahip olmuştur. Bu nedenledir ki tezimizde öncelikle bu ayrıcalıklı Rum sınıfın durumundan bahsedilmiştir. Bununla beraber Rum kavramı ile günümüz Yunan kavramının ve Grek ile Hellas kavramlarının tanımları yapılarak tarihi gerçekler üzerinde durulmuştur. Bu ise gerçeklere giden yolda elbette arşiv belgeleri ile yapılmıştır. Bu belgelerin yorumlanmasının yanısıra yabancı ve yerli akademisyenlerin eserlerinden de faydalanılmıştır. Balkan Yarımadası tarih boyunca çatışmalara ev sahipliği yapmış bir alandır. Bunun temel nedenlerinden birisi bölgenin istilalara açık bir alan olmasıdır. Bunun yanısıra özellikle 18 ve 19. yüzyıllardan itibaren Avrupalı Güçlerin bölge üzerindeki güç arayışı bu çatışmaların tezimizle ilgili kısmını oluşturmaktadır. Bu yüzyıllarda önem kazanan sömürge arayışları bu çatışmaların temelini oluşturur. Çünkü Balkan Yarımadası birçok bölgeyi birbirine bağlayan bir coğrafi konumdadır. Bu özelliğinden dolayı başta İngiltere ve Rusya olmak üzere Fransa ve diğer Avrupalı Devletlerin de hedefi olmuştur. Elbette bu hedefin ana damarını Mora Yarımadası ve Ege Adaları oluşturmuştur. Bu nedenle burada Avrupalı Devletlerin kendi çıkarları doğrultusunda bir Yunanistan Krallığı kurulmuştur. Throughout history, Morean and Agean islands have maintained their importance. Morean Peninsula situated in Balkan Peninsula and Agean Islands have been settled areas since prehistoric ages. As a part of history here, we are examining the events in the period of Ottoman Empire and the history of a state founded by rebellion in our thesis. Peoples of this area involved in Ottoman Empire always lived through their cultural features and had a powerful position within the Ottoman dominion. Therefore in our thesis primarily this privilaged Rum class has been mentioned. In addition, by defining Rum concept with today's Greek concept and Greco with Greece concepts, historical facts have been dwelled on. In accordance with these facts, this study precisely has been done by archive documents. Work of foreign and native acedemicians has been utilised as well as being interpreted of these documents. Throughout history, Balkan Peninsula is an area which hosted confilicts. One of the main reasons of this is that the area is open to invasions. Besides, especially 18. and 19. century onwards, power-seeking of European Powers in this area and these conflicts compose related part of our thesis. This is because Balkan Peninsula has a geographic position linking many areas. Due to this characteristic, it became the target of notably England and Russia, then France and other European countries. Certainly vital point of this target composed of Morean Peninsula and Agean islands. For this reason, in line with interests of European countries, the Kingdom of Greece was founded. 253
- Published
- 2016
13. Mütareke döneminde Çatalca'da asayiş durumu (1918-1922)
- Author
-
Yildirim, Eda, Güllü, Ramazan Erhan, and Tarih Anabilim Dalı
- Subjects
Tarih ,History ,Rum Orthodox ,Kuva-yı Milliye ,Grecian ,Security ,Ottoman State ,Entente states ,Rums ,National Struggle ,Mondros Armistice ,İstanbul-Çatalca - Abstract
30 Ekim 1918'de Osmanlı Devleti ile İtilaf Devletleri arasında imzalanan Mondros Mütarekesi'nin ardından İtilaf Devletleri mütarekenin bazı hükümlerine dayanarak işgallere başlamışlardır. İşgallerin başlaması ile birlikte ülkede asayişle ilgili sorunlar giderek artmıştır. Asayiş ile ilgili sorunların en yoğun olduğu yerlerden bir tanesi Çatalca'dır. Çatalca, İstanbul'a yakın olması sebebi ile stratejik açıdan son derece önemliydi. Özellikle Yunanistan'dan, Patrikhaneden ve İtilaf Devletlerinden destek alan Rumlar bu bölgede yaşayan yerli Rumları teşkilatlandırarak öldürme, gasp ve darp gibi faaliyetlerde bulunmuşlardır. Bölgede yaşayan yerli Rumlar, Müslüman halkı darp etmişler, para ve değerli eşyalarını gasp etmişler, evlerini de yakıp yıkmışlardır. Asayişi bozuk göstermek için yapmış oldukları faaliyetler esnasında gerek İngilizler gerekse de Yunanlılar ile Rum Ortodoks Patrikhanesi, Rum çetelerinin kurulmasına, silah ve cephane ihtiyaçlarının karşılanmasına destek olmuşlardır. Osmanlı Devleti'nin çete faaliyetlerine karşı koyamaması, huzuru ve asayişi sağlayamaması üzerine bölgede yaşayan halk Trakya-Paşaeli Cemiyeti önderliğinde teşkilatlanmıştır. Cemiyet, hem Yunan işgallerine karşı koymak hem de çete faaliyetlerine karşı önlemler almak için kongreler toplamıştır. Toplanan kongrelerde işgallere ve Rum çetelerine karşı silahlı direniş kararı alınmıştır. Böylelikle özellikle 16 Mart 1920'de İstanbul'un işgal edilmesinden sonra Rum çetelerinin yanında çeşitli Milis kuvvetler de kurulmuştur. Yunanlılara karşı Batı Cephesinde yapılan Büyük Taarruzdan sonra Yunan ordusu dağılmıştır. İmzalanan Mudanya Mütarekesi ile Yunanlılar kuvvetlerini Çatalca'dan çekmeye başlamıştır. Yunanlıların Çatalca ve çevresini tahliye etmesi ile bölgenin kontrolü Büyük Millet Meclisi Hükümeti'ne geçmiştir. Bölgenin tamamen Türk yönetimine geçmesi ile birlikte huzur ve asayiş yeniden sağlanmıştır. On October 30, 1918 Allied Powers, after the signing of the armistice of Mudros between Allied Powers and Ottoman State started to occupied the country according to the provisions of Mudros. With the start of the occupations, public order problems in the country have increased. Çatalca is one of those places that most intense of these activities are achieved. Çatalca was extremely important because of its strategic standpoint and nearby location to İstanbul. Rum people who recieved support especially from Greece, Patriarchate and Allied Powers were organized local Rums and created many activities. Local Rums who lives in that area were aggressive towards them and stole their valuables, their money and burned their houses. Their aim was to show disruption of public order and during their activities which are served for that idea British people, Greeks Patriarchate supported organization of Rum gangs and they helped them to get arms. As a result of Ottoman State's diffuculty to fight with gang organizations and having hard time to keep public in order people who lived in that area gathered under the leadership of Trakya-Paşaeli Community. Congrees have taken decisions after the meetings such as to arm resistance against Rum Gangs and Greeks and fighting againist them. Therefore, especially on March 16, 1920 after the occupation of İstanbul, beside Rum Gang organizations also many Muslim gang organizations were established. After the Great Attack (Greco-Turkish War) The Greek army was disbanded. With signing Mudanya Armistice, Greeks withdrawal their forces from Çatalca. After the Greek forces left from Çatalca and its hinterland, Turkish Government became in charge of the region again. Peace and order restored after the Turkish Government's charge. 138
- Published
- 2016
14. Michael the Syrian and Syriac Orthodox Identity
- Author
-
Dorothea Weltecke
- Subjects
chronography Arameans ,Dialectic ,Literature ,Rum Orthodox ,History ,Middle East ,Michael the Great ,Chaldeans ,business.industry ,Oturoye ,Religious studies ,Identity (social science) ,Witness ,Church history ,History of religions ,Suryoye ,ddc:200 ,Narrative ,business ,Syriac Orthodox Church ,Legitimacy - Abstract
This paper discusses the concept of Syriac Orthodox identity in the chronicle by Michael the Great as it is expressed in terms for the self-designation (like mhaymnē, Suryōyē) and in the structure of the narrative. The heritage of the ancient Near East, based on the ethnical and historical conception of the Arameans (including the Chaldeans and the Ōturōyē as well as the Ōrōmōyē) since the times of the ancient empires was a very important element of the identity. Just as important to him was the historical legitimacy of the Orthodox Church as a group excluding other Aramaic-speaking Christians. This conception of identity was complex, dialectic, and multi-layered, comprising ethnic, historic, cultural, and religious elements. Not unlike modern people, he and the members of the Syriac Orthodox communities participated in different and overlapping cultures and identities throughout the Syriac Orthodox world. The Syriac Orthodox identity had been under polemical attack for a long time, against which both historical and theological answers were formulated over the centuries. At the same time, Michael can be a witness only for a certain group and a certain region. He speaks mainly for the Syriac-speaking regions of the Syriac Orthodox world and the clergy. Neither the Syriac Orthodox identity of Arabic speaking Syriac Orthodox Christians, for example in Takrit, nor the identities of laymen are of his concern.
- Published
- 2009
- Full Text
- View/download PDF
15. Büyükdere Aya Paraskevi kilisesi koruma projesi
- Author
-
Sönmez, Ece, Mazlum, Deniz, Mimarlık Ana Bilim Dalı, Restorasyon, and Restoration
- Subjects
Rum Orthodox ,Rum Ortodoks ,Historical conservation ,Historic preservation ,Mimarlık ,Churchs ,Tarihi koruma ,Architecture ,19. yüzyıl ,İstanbul-Sarıyer ,kiliseler ,churchs ,19. century - Abstract
Tez (Yüksek Lisans) -- İstanbul Teknik Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2014, Thesis (M.Sc.) -- İstanbul Technical University, Institute of Science and Technology, 2014, Tez kapsamında, İstanbul ili, Sarıyer ilçesi, Büyükdere semti, 592 ada 8 parselde konumlanan Büyükdere Aya Paraskevi Kilisesi incelenmiştir. Çalışma yedi ana bölümden oluşmaktadır. Giriş bölümünde, tezin amacı, kapsamı ve çeşitli aşamalarda kullanılan çalışma yöntemleri anlatılmıştır. Çalışmanın ikinci bölümünde, Büyükdere semtinin, konumu ve tarihi gelişimi, sosyo-kültürel ve ekonomik yapısı ile anıtsal ve sivil mimarlık örnekleri incelenmiştir. Çalışmanın üçüncü bölümünde Büyükdere Aya Paraskevi Kilisesi nin mevcut durumuna ilişkin ayrıntılı tanımı yapılmıştır. Kilisenin konumu, tarihçesi, kitabeleri anlatılmıştır. Kilisenin mimari özellikleri; plan özellikleri, cephe özellikleri, malzeme, yapım tekniği ve strüktür özellikleri yapıda tespit edilen bozulmalar ve nedenleri incelenmiştir. Çalışmanın dördüncü bölümünde, Osmanlı dönemindeki Rumlara ve İstanbul daki Rum Ortodoks kiliselerine, Rum Ortodoks kiliselerinin mimari özelliklerine değinilmiştir. Kiliselerin mekânsal düzenleri, cephe düzenleri, malzeme, yapım tekniği ve strüktür özellikleri, litürjik öğeleri ve ek yapıları incelenmiştir. Beşinci bölümde yapının restitüsyonuna ait çalışmalara yer verilmiştir. Restitüsyon başlığı altında yapının farklı dönemlerine tarihlenen dönem ekleri anlatılıp, kronolojik çalışmaya değinilmiştir. Daha sonra restitüsyon kararlarına ışık tutan bilgi ve belgeler, yapı ile çağdaş benzer örnekler incelenmiştir. Restitüsyon sorunları başlığı altında mekânsal sorunlar, yapı elemanı ölçeğindeki sorunlar ve malzemelere ilişkin sorunlar olarak üç alt başlıkta incelenmiştir. Altıncı bölümde yapı ile ilgili restorasyon projesine yer verilmiş, proje ile birlikte yapının onarımına ilişkin müdahaleler anlatılmıştır. Restorasyon kararları doğrultusunda yapının günümüzde mevcut bir cemaatinin olması dolayısıyla yapının özgün işlevinin korunması önerilmiştir. Sonuç bölümünde kilisenin çevre için anlamı ve önemi belirtilmiş; Büyükdere Aya Paraskevi Kilisesi nin bulunduğu çevre ve yakın ilişkili yapılar ile bir bütün olarak korunması gerektiğine değinilerek, anıtın yaşayan çevre ile bütünleşmesi için önerilen uygulamalar açıklanmıştır., Büyükdere Saint Paraskevi Church, which is located in 592 block, 8 parcel Büyükdere district of Sarıyer, Istanbul, is studied in this research. The introduction summarizes the purpose and the scope of the thesis and the methodology used in the various stages of the research. In the second section, the location and the historical development, socio-cultural and economic structure, monumental and civil architectural samples of Büyükdere district are analyzed. In the third section of the study, the current condition of the church is studied in detail. The location and features of the neighborhood, the history of the church are examined. The architectural features of the church are studied. Plan, façade, materials and construction and structural features, the damages and their reasons are examined. In the fourth section, Eastern Orthodox community within the Ottoman Empire, Eastern Orthodox churches in Istanbul and the architectural features of these churches are explained. The fifth section focuses on the studies about the restitution process. The chronological study is developed by explaining the different periods of the structure. The information and documents that shed light on the restitution decisions are investigated and similar examples are analyzed. The restitution problems section has three subtitles including the spatial problems, construction and structural problems and material problems. The restoration proposal is presented in Section 6. In addition to the restoration project that suggests to preserve the original function, the proposals related to the structural interventions are discussed. In the conclusion section, the significance of the church for the neighbourhood is discussed and the necessity to preserve the the church in integrity with its neighborhood and related structures is emphasized., Yüksek Lisans, M.Sc.
- Published
- 2014
16. The Greek Orthodox Patriarchate of Istanbul: Its current status and international claim with reference to Turkey's EU membership process
- Author
-
Bilge, Ayşe Aslı, Nas, Çiğdem, Avrupa Birliği Siyaseti ve Uluslararası İlişkiler Ana Bilim Dalı, and Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı
- Subjects
Religious policy ,Rum Orthodox ,Ortodoks Kilisesi ,Fener Greek Patriarchate ,International Relations ,Membership ,Uluslararası İlişkiler ,Patriarchate ,Religious freedom ,Ecumenical ,Orthodox ,European Union ,Religious-politics relations - Abstract
Bu çalışmanın amacı kuruluşundan bugüne İstanbul Rum Ortodoks Patrikhanesi'nin siyasi kurum ile ilişkilerini ve siyasetindeki değişimleri takip etmektir. Roma ve Osmanlı İmparatorluklarında bir devamlılık söz konusudur. Dünyevi ve uhrevi alanlarda tam bir uyumdan sözetmek mümkündür. Bu dönemde Patrikhane dil, ve etnik köken ayrımı yapılmaksızın tüm Ortodoksların hamisi ve lideri konumundadır.Ulus devletlerin kuruluşu sadece imparatorlukları parçalamakla kalmamış, Patrikhane'nin de otoritesini sarsmıştır. Ortodoks halklar kendi kiliselerine sahip çıkmaya yönelirken, Patrikhane de bir azınlık kilisesine indirgenmiştir. Ancak zaman içinde Patrikhane yeni dünya düzenine uyum sağlamakla kalmamış, ulus aşan yeni bir yapılanmayla devlet sınırlarını aşmıştır.Dolayısıyla Patrikhane başlangıçta emperyal bir kurum olmasına rağmen çağlar içinde yaşadığı farklı dönemlere adapte olmuş ve siyaset kurumuyla farklı şekillerde etkileşim içine girmiştir. Ekümenik sıfatı ulus-devlet sistemine geçilmesiyle birlikte emperyal bir nitelik taşımaktan çıkmış, Patrikhane'nin ulus üstü niteliğini vurguladığı yeni bir referans olmuştur.Soğuk Savaş döneminde Demir Perde arkasındaki ülkelerde Patrikhane'nin ulusüstü niteliği tekrar keşfedilmiştir. Soğuk Savaşın bitişiyle AB çatısı altında tekrar birleşen Avrupa'da Patrikhane, özgürleşen Ortodoks halkların Moskova'dan bağımsızlaşma çabaları sonucunda tekrar bir çekim alanı oluşturmuştur. Bu dönemde, Kopenhag kriterleri ile somutlaştırılan insan hakları ve azınlık hakları ya da daha geniş bir ele alışla `Avrupa değerleri' ön plana çıkmış, ayrıca çevre sorunları, dinler arası diyalog gibi konular, değer kazanmıştır. Patrikhane bir din kurumu olarak Avrupa'da hala söyleyecek sözü olduğunu bu konularda AB değerleriyle uyumlu aktif bir tavır alarak göstermiştir. Dolayısıyla dini kurumlara entegrasyon için vazgeçilmez sivil örgütler olarak bakan AB'nin de desteğini almıştır. Ayrıca yine bu dönemde AB'ye üye olmak isteyen Türkiye, Patrikhane ile olan ilişkisini yeniden gözden geçirme durumunda kalmıştır. The purpose of this thesis is to trace back the shift in the politics of the Greek Orthodox Patriarchate of Istanbul from its onset to present. There was continuality between the Roman and Ottoman Empires. The temporal and spiritual realms were in harmony. The Patriarchate was the protector and leader of all Orthodox subjects notwithstanding ethnic and linguistic differences.Nation-state building not only shattered empires but also demolished Patriarchate?s authority. While the Orthodox people founded their own national churches; the Patriarchate itself was reduced to a minority church in secular Turkey. Since then, the Patriarchate readjusted itself to fit in the new nation-state system with a transnational framework.The Patriarchate that had an imperial foundation adapted itself to different ages and redefined its relations with the political institution. Ecumenical title lost its imperial meaning to become a new reference to underline the Patriarchate?s supranational stance under the nation-state system.During the Cold War period, the supranationality of the institution was rediscovered to be a model for the Orthodox churches of the iron curtain. The Patriarchate became attractive for the Orthodox liberalized after the end of the Cold War in an effort of independence from Moscow. During this period, human rights and minority rights or more broadly European values conceptualized in the Kopenhagen criteria came to the fore. Moreover, new issues such as the protection of environment and interfaith dialog were raised. The Patriarchate has been actively involved in these issues in harmony with European values. Therefore has got the endorsement of the EU which regards religious institutions as invaluable civil organizations for integration process. As a result, Turkey had to revise its Patriarchate policy as a part of EU requirements in line with the new role and visibility of the institution. 377
- Published
- 2012
17. Hatay'da Osmanlı Dönemi Rum Ortodoks kiliseleri
- Author
-
Arslan, Sezer, Çorağan, Nilay, and Sanat Tarihi Anabilim Dalı
- Subjects
Rum Orthodox ,Art History ,Churchs ,Hatay-Antakya ,Architectural characteristics ,Christian art ,Hatay ,Sanat Tarihi ,Christian architecture ,Ottoman Period - Abstract
Hatay'da Osmanlı Dönemi Rum Ortodoks Kiliseleri?ni konu alan tezimizde; Hatay ilinin merkez ilçesi ile diğer ilçelerinde bulunan Rum Ortodoks kiliseleri incelenmiştir. Söz konusu çalışmamız, Osmanlı İmparatorluğu Döneminde önemli bir merkez olan Hatay ve civarında yaşayan, Rum Ortodoks adıyla anılan Arap-Ortodoks Hıristiyanların dini mimarilerini belgeleyerek, kendilerine özgü olan mimari anlayışını Hatay dışında Anadolu'daki dönemin Rum Ortodoks Kiliselerinin mimari sentezi içinde ortaya koymak amaçlanmıştır. Ayrıca Rum Ortodoks adıyla anılan Arap-Ortodoks Hıristiyan toplumun, sosyal ve dini yaşamları hakkında bilimsel araştırmalar yaparak Hatay ve civarındaki ilçelerde demografik boyutları tespit edilmeye çalışılmıştır.Hatay'ın 1516-1918 yılları arasında Osmanlı İmparatorluğu'nun egemenliği altındaki dönem ile sınırlandırılan çalışmada dokuz kilise tezimiz kapsamında incelenmiştir. Tezimiz ile ilgili çalışmalarda, söz konusu dönemde Hatay'da bulunan Arap-Ortodoks Hıristiyan Kiliselerinin tarihçeleri, bugünkü durumları ve mimari özellikleri açısından bir bütünlük içerisinde değerlendirilerek elde edilen veriler ile kiliselerin karakteristik özellikleri belirlenmiştir.Tezimizin ilk bölümünde konunun tanımı, amacı, önemi ve yöntemi, konu ile ilgili kaynaklar ve Hatay bölgesinin coğrafi konumu ile tarihçesi hakkında bilgi veren yayınları içermektedir.İkinci bölümde Hatay ve çevresinde Hıristiyanlığın Doğuşu, Hatay'da Osmanlı Dönemi'nde Yaşayan Gayrimüslimlerin Demografik Yapısı, Arap-Ortodoks Hıristiyanlar ve Hatay'daki Konumu başlıkları altında konu ile ilgili detaylı bilgiler verilmiştir.Üçüncü bölümde Hatay'da Osmanlı dönemi Rum Ortodoks kiliselerinin katalog tanıtımlarına yer verilmiş ve katalog, mimari özellikler başlığı altında toplanarak; plan, iç tasvir, dış tasvir, süsleme ile malzeme ve teknik olmak üzere beş alt başlık altında toplanarak kiliselerin mimari özelliklerinin ayrıntılı olarak tasvirlerine yer verilmiştir.Tezimizin son bölümünü oluşturan değerlendirme bölümünde öncelikle kiliseler; plan tipi, mimari öğeler, iç tasvir, liturjik öğeler, dış tasvir, malzeme ve teknik ve ek yapılar esas alınarak değerlendirilmiştir. Bu değerlendirmede daha sonra kiliselerin plan özellikleri baz alınarak bölge dışındaki benzer örneklerle karşılaştırılmıştır.Sonuç bölümünde ise; Hatay'da bulunan Rum Ortodoks Kiliselerindeki tüm kitabeler göz önünde bulundurularak kiliselerin tarihlendirmesi yapılmıştır. Sonuç olarak bu çalışmamızda; Hatay ili sınırları içerisinde kalan ve çoğunlukla 19. yüzyıla tarihlenen Rum Ortodoks Kiliselerinin mimari ve süsleme yönünden zengin olmamakla birlikte, kendine özgü bazı uygulamalarla basit ve tekdüze bir tarz oluşturan dönemin mimarisi içinde bölgesel bir üslup oluşturduğu tespit edilmiştir.Anahtar Kelimeler: Hatay; Arap-Ortodoks Hıristiyan; Rum Ortodoks; Kilise; Osmanlı Dönemi. Within the frame of this thesis work that researches the Ottoman Period Greek Orthodox Churches in Hatay, the Orthodox Churches that exist in the central district and in other districts of Hatay are reviewed. The so-called work aims the documentation of the Arab-Orthodox Christians? religious architecture whom are called as Greek-Orthodox that reside around Hatay which is an important centrum during the Ottoman Empire Period, and to display and express their authentic architectural conception, the extension of the synthesis have beenbroadened to the entire Anatolian Greek Orthodox Church Architecture and not only limited to the boundaries of Hatay. On the other hand the Arab-Orthodox Christian societies? social and religious life is also researched scientifically and the demographic dimensions of this subject inside Hatay and the nearby districts is purposed to be identified.The research work that can be limited to the ruling period of the Ottoman Empire of Hatay between the years 1516-1918 reviews nine churches within this frame. Within the context of our thesis, during the mentioned period the historical backgrounds, current conditions and architectural characteristics of Arab-Orthodox Christian Churches that are located in Hatay are evaluated completely and via the collected data the characteristic specifications of the churches are determined.The first part of our thesis is focused on the definition of the subject, its purpose, significance and methodology, subject related sources and Hatay regions? geographical location and history.The second part gives detailed information about the origins of Christianity in and around Hatay, the demographical structure of the non-Muslims that habit in Hatay during the Ottoman Period and the position of Arab-Orthodox Christians in Hatay.On the third part catalogue presentations are projected about the Ottoman Period Greek Orthodox Churches in Hatay and under the title of architectural characteristics the catalogue is gathered and this is divided into five subparts as; plan, interior imagery, exteriorimagery, material and technique with ornaments and the detailed descriptions have been given about the architectural characteristics of the churches.The last part of our thesis consists of the assessment section and in this part churches are evaluated primarily taking into consideration of plan types, architectural components, interior imagery, liturgical components, exterior imagery, materialand technique and additional structures. In this assessment after all, plan specifications of the churches are considered as basics and compared to the similar examples outside the region.The conclusion part gives a brief dating of the churches taking into consideration of the entire inscriptions exist in Greek Orthodox Churches in Hatay. Consequently in this work it can be stated that the majority of the Greek Orthodox Churches can be dated to the 19th century that are inside the boundaries of province Hatay and from the architectural and ornamental aspect they do not possess diversity, and in some of the authentic applications a regional style can be expressed within the frame of the simple and monotonous architectural concept of the period.Keywords: Hatay; Arab-Orthodox Christian; Greek Orthodox; Church; Ottoman Period. 746
- Published
- 2012
18. Batılı seyyahlara göre İstanbul'un gayrimüslim ahalisi (1553-1673)
- Author
-
Çetin, Firdevs, Kılıç, Rüya, and Tarih Anabilim Dalı
- Subjects
Tarih ,Armenians ,History ,European travelers ,Travel ,Rum Orthodox ,Din ,İstanbul-Galata ,Ottoman State ,European ,Religion ,Non muslem ,Istanbul ,Ottoman Period - Abstract
Bu araştırmanın amacı, 1553-1673 döneminde İstanbul'u ziyaret eden Avrupalı seyyahların kayıtlarından gayrimüslim Osmanlı tebaasının bir tasvirini elde etmektir. Gezi notları, seyyahların önyargılarını taşımaları sebebiyle eleştirilseler de, tarihsel gerçeklerle bütünleşen önemli ayrıntılar içeren kaynaklardır.Doğu kültür ve mirasının Batı'ya aktarılmasında son derece önemli rol oynayan seyyahlar, ziyaret ettikleri İstanbul'u ve ahalisini dikkatle gözlemlemişlerdir. İzlenimleri sayesinde XVI.-XVII. yüzyıl İstanbul'unda yaşayan gayrimüslimlerin sosyal, kültürel ve dinî hayatlarına dair oldukça net bir panorama elde edilmiştir. Bu panoramanın en belirgin özelliklerinden biri, İstanbul'un kavşak noktası olmasıdır. Bu kavşakta karşılaşan başlıca unsurlar, seyyahlar ve gayrimüslim Osmanlı tebaasıdır. Gayrimüslimlerden özellikle Rumların seyyahlara bilgi, belge, kitap ve diğer değerli eserlerin temini konusunda rehberlik etmiş olmaları panoramanın bir başka dikkat çekici özelliğidir.Bunun yanında, seyyahların, İstanbul'un gayrimüslim ahalisi konusunda sunduğu verilerden, halinden memnun ve kuyumculuktan çok para kazanan bir Rum toplumu; ticaret ve zanaatla meşgul ve seyyahlara göre fiziksel özellikleri Türklere çok benzeyen bir Ermeni cemaati; diğer cemaatlere kıyasla Osmanlı Sarayı'na daha yakın; iç ve dış ticaretle meşgul bir Yahudi cemaati ile karşılaşıyoruz. Bunların yanında Türkçe konuşan Hıristiyanlar olarak seyyahların ilgisini çeken Karamanlı Hıristiyan cemaati ile yarı göçebe halde yaşayan, ama günümüzdeki kadar ?tantanalı? hayatları olmayan Çingeneleri de unutmamak gerekir. The purpose of this research is to get a picture of the Ottoman non-muslim subjects from the writings of Western travellers who visited İstanbul in the period of 1553-1673. In spite of the fact that the travellers had been criticised for their prejuidices, travel writings are the sources including important details in appropriate with historical truths.Travellers, who played the most important role in transferring of the Eastern culture and heritage to the West, observed Istanbul and its people carefully. By means of their imprints we have a very clear panorama of social, cultural and religious life of non-muslims who lived in the XVIth- XVIIth century in İstanbul. One of the most definite characteristics of this panorama is that İstanbul was the crossroad point. On this junction point, meeting elements were travellers and Ottoman non-muslim people. The other feature of the panorama is that among the non-muslims, especially Greeks leaded travellers in providing information, documents, old books and other valuable materials.Besides, we discover from the data provided by the travellers about non-muslims that Greek population is contented and gaining a lot of money from jewellery; Armenian society is occupied with trade and handicraft and according to travellers they are very similar to Turkish people physically; compared with the other groups Jews are closer than the other communities to the Ottoman Palace and they are concerned with internal and external commerce. We must remember that Christian Karamanids attracted the attention of travellers as the Turkish speaking Christians and semi-nomadic Gipsies who lived less pompous than today. 382
- Published
- 2011
19. Beşiktaş rum okulu restorasyon projesi
- Author
-
Boran Okuyucu, Özgür, Tanyeli, Gülsüm, and Restorasyon Ana Bilim Dalı
- Subjects
İstanbul-Beşiktaş ,Rum Orthodox ,Greek houses ,Restoration ,Architecture ,Mimarlık - Abstract
Bu çalışmada, İstanbul Beşiktaş' ta 291 ada, 7 parselde bulunan Beşiktaş Rum Okulu için restorasyon projesi hazırlanmıştır. Ancak bunun için öncelikle Rumların İstanbul' da yaşadıkları semtler ve bu semtlerde açmış oldukları en eski ve en büyük okullar incelenmiştir. Ayrıca yaşanan siyasi olaylara bağlı olarak nüfusun azalması ve okulların kapanması da araştırma konusu olmuştur. Okulun bulunduğu Beşiktaş semtinin tarihsel gelişimi, semtte yaşayan azınlıklar ve okulları da incelenmiştir. Beşiktaş Rum Okulu' nun restorasyon projesi hazırlanırken öncelikle günümüzdeki durumunu belgelemek amacıyla rölöve çalışması yapılmış, malzeme ve bozulma analizleri de bu rölöve çalışması üstünde hazırlanmıştır. Okulun özgün mimarisini belgelendirmek amacıyla restitüsyon projesi hazırlanmıştır. Restitüsyon projesi için yapılan araştırmalarda okulun eğitim faaliyetine başlamadan önce yapıların ikiz ev olduğu ortaya çıkmıştır, bu sebeple eş dönem ikiz evleri de araştırma konusuna dahil olmuştur. 1975 tarihten bugüne kadar kullanılmayan yapının yeniden kullanılması için öncelikle müdahale analizi yapılmış ve hazırlanan restorasyon projesinde yapıya yeni bir işlev verilmiştir. Restorasyon projesinde Beşiktaş Rum Okulu' nun, hem Beşiktaş' ın merkezinde hem de semtte bulunan üniversitelerin merkezinde olmasından dolayı, hem de azınlık okulları ile bilgilerin günümüzde çok dağınık olmasında dolayı ?Azınlık Okulları Araştırma Merkezi? olarak kullanılması önerilmiştir. In this study, Besiktas Istanbul, located 291 islands 7 parcel, Besiktas Greek School, the restoration project was prepared. However, this requires that the Greeks in Istanbul, their neighborhoods and they have opened the oldest and largest schools investigated. Also, depending on political events in the aging population and the closure of schools of minorities has been the subject of the investigation. Besiktas district, the school is located, historical development, the minorities who live in the neighborhood and the schools were also investigated. Greek School Besiktas' first preparation of the restoration project to document the current status, survey work was done, materials analysis and distortion analysis has been prepared on the operation of this survey. Restoration project was prepared to document the school's original architecture. Restitution Project, made for research, before training activity the building is the home of the twin structures have emerged, so it was included in the same period twin houses, the issue of research. Since 1975 until the date on which the unused structure, first the intervention analysis prepared for reuse, a new function was prepared by the restoration project. Besiktas' s Greek School restoration project, and Istanbul's central district and also because of the university center, as well as knowledge of minority schools today because of a very messy `Minority Schools Research Center` is used as proposed. 276
- Published
- 2011
20. The Patriarch and the Sultan: The struggle for authority and the quest for order in the eighteenth century Ottoman Empire
- Author
-
Bayraktar Tellan, Elif, Ergenç, Özer, Ünal, Evgenia, and Diğer
- Subjects
Tarih ,History ,Rum Orthodox ,Non muslem ,Fener Greek Patriarchate ,18. century ,Patriarchate ,Ottoman history ,Ottoman State - Abstract
İstanbul Rum Ortodoks Patrikhanesi on sekizinci yüzyıl ortasında Osmanlı toplumunun ekonomik ve sosyal gelişmeleri sonucunda bir takım değişiklikler geçirdi. Bu çalışma Patrikhane'nin geçirdiği bu değişimi on sekizinci yüzyıl Osmanlı bağlamında inceliyor. Önceki çalışmaların aksine bu çalışmada patrik yalnız birmültezim veya bir milletbaşından ziyade, nizâm ve mâl-ı mîrînin öne çıktığı Osmanlı prensipleri doğrultusunda işleyen Osmanlı Rum Ortodoks toplumunun lideri olarak değerlendiriliyor. Bu iki prensip on sekizinci yüzyılda Patrikhane ve Osmanlı merkezi yönetimi arasındaki ilişkilerde iki taraf tarafından da etkili bir şekildekullanılıyordu. Patrikhane çevresinde gelişen olaylarda Rum toplumunun ileri gelenlerinin [archon], Katoliklerin, Protestanların, Müslüman ve gayrimüslim esnaf ve tüccarın da yer aldığı birçok aktör rol oynuyordu. On sekizinci yüzyıl ortasında patriklik yapmış olan Kyrillos V Karakallos dönemi, bu dönemde bir patriğin muhalifleri karşısında otoritesini sağlamlaştırmak için nasıl etkin bir şekilde mücadele ettiğini gösteren güzel bir örnek. Karakallos'un dönemini ardından 1763'e gelindiğinde gerondismos kurulmuş ve bu tarihten sonra Patrikhane yönetim karşısında kolektif olarak temsil edilmeye başlamıştı. Sonuçta Patrikhanenin statik bir varlık olmaktan çok imparatorluk başkentinde Osmanlı toplumunun finansal ve sosyal ağlarıyla ilişki içinde olan aktif bir özne olarak ortaya çıkıyor. In the eighteenth century, the Rum Orthodox Patriarchate of Istanbul underwent a series of changes that were the result of eighteenth-century economic and social developments in Ottoman society. This study investigates the changing fortunes of the Patriarchate in the eighteenth century through a contextualization of these events in their Ottoman background. Despite the conclusions of previoushistoriography, the patriarch appears as more than a mere mültezim or a milletbaşı / ethnarch, functioning instead more as a religious leader of the Ottoman Orthodox community who acted according to the Ottoman principles of nizam [order] and the safety of the mal-ı miri. These two principles were an important part of the discourse of negotiations between the Patriarchate and the Porte in the eighteenth century, and were used efficiently by both sides. Many internal and external actors were involved in the events, including archons, Catholics, Protestants, the esnaf, and merchants both Muslim and non-Muslim. A case study of the mid-eighteenth-century Patriarch Kyrillos V Karakallos demonstrates how one patriarch effectively struggled to consolidate his authority vis-à-vis his opponents. Following the patriarchal term of Karakallos, the system of gerondismos was established, as a result of which thePatriarchate had come, by 1763, to be represented before the Porte as a collective identity. Overall, far from being a static entity, the Patriarchate appears to have been an active subject in the urban setting of the imperial city, engaged in a relationship with the financial and social networks of Ottoman society. 311
- Published
- 2011
21. Education in the Turcophone Orthodox communities of Anatolia during the nineteenth century
- Author
-
Benlisoy, Stefo, Deringil, Selim, and Tarih Anabilim Dalı
- Subjects
Tarih ,History ,Rum Orthodox ,Rum societies ,Turkish ,Anatolian Turkish language ,Educational history ,Anatolia ,Orthodox ,Greek ,Rum press ,Karamanlı Turkish - Abstract
From the second half of the nineteenth century onwards the Turcophony of the majority of the Orthodox population of Anatolia became to be treated gradually as an anomaly that has to be corrected. The ecclesiastic leadership of the Orthodox millet and the secular leadership of the Ottoman Greeks became increasingly more sensitive and anxious towards the dominance of Turkish in the Anatolian Orthodox communities. The present study claims that just like the Ottoman state authority, the leadership of the Ottoman Greek millet adopted a siege mentality. In this specific historical context modern education acquired an adversarial nature and educational competition fueled both state led and the non-Muslim educational endeavors.It also argues that education became one of the primary mechanism of inclusion and incorporation of peripheral population groups into the value system of the religious-national center. The primary target of Ottoman Greek education in the Turkish speaking Anatolian communities was dissemination of the knowledge of Greek.Towards the middle of the nineteenth century a new language hierarchy emerged and consolidated. According to this new linguistic hierarchy Greek started to represent progress, advancement, prosperity and a break away from the existing backwardness. The plain Turkish that is spoken is despised and is treated as an oriental sign of backwardness and poverty.The present study attempts to demonstrate the complex interrelationships between different actors in shaping the educational and communal affairs of Turkish speaking Anatolian Orthodox. Rather than a homogenous entity what we find is a socially, economically, culturally, linguistically and ideologically fragmented community in which different actors tries to assert themselves and to direct this process through factional politics.This study claims that education stopped and reversed the process of social and cultural integration of the Turkish-speaking Anatolian Orthodox to their Muslim compatriots and created a sense of Greek national identity and feeling among the younger generations. Despite the occasional expression of a local or Anatolian Orthodox conscience inside the Ottoman Greek millet, most of the time in response to defamatory arguments concerning their Turcophony, a political and cultural program that will emphasize their ethnic distinctiveness from the Rum millet in the sense of Bulgarian or Albanian examples never took hold. Until the ?exchange of populations? the cultural and ideological program of integration to the Greek Orthodox millet/nation retained its hegemonic position and remained as the most convincing program for achieving progress and prosperity. On dokuzuncu yüzyılın ikinci yarısından itibaren Anadolu?daki Ortodoks nüfusunun çoğunluğunun Türk dilli olması düzeltilmesi gereken bir anomali olarak değerlendirilmeye başlandı. Osmanlı Rum Ortodoks milletinin dini ve seküler liderliği Türkçe?nin Anadolulu Ortodoks cemaatler içerisindeki hakimiyetine karşı giderek daha tedirgin olmaya başladılar. Bu tez Osmanlı devlet otoritesi gibi Osmanlı Rum milletinin liderliğinin de bir kuşatma mantığı benimsediklerini iddia etmektedir. Bu özgül tarihsel bağlamda modern eğitim rekabetçi bir yapıya kavuştuve eğitimde rekabet hem devlet merkezli hem de gayri Müslimlerin eğitim faaliyetlerini teşvik etti.Tez aynı zamanda eğitimin periferik toplumsal grupların dini-ulusal merkezin değerler sistemine entegre edilmesinin temel mekanizmalarından biri haline geldiğini iddia etmektedir. Türkdil Anadolu Ortodokslarına yönelik Osmanlı Rum eğitiminin ana amacı Yunancanın öğretilmesi ve yaygınlaştırılmasıydı.Ondokuzuncu yüzyılın ortalarına doğru yeni bir dilsel hiyerarşi ortaya çıktı ve konsolide oldu. Bu yeni dilsel hiyerarşiye göre Yunanca ilerleme, gelişme, refah ve mevcut geri kalmışlıktan kurtulmayı temsil etmeye başlarken konuşulmakta olan sade Türkçe küçümsenmeye ve geri kalmışlık ve yoksulluğun şarklı bir işareti olarak algılanmaya başladı.Mevcut çalışma Türkdil Anadolu Ortodokslarının eğitsel ve cemaat işlerini biçimleyen değişik aktörler arasındaki karmaşık ilişkileri gözlemeye çalışmaktadır. Homojen bir birim olmaktan ziyade karşı karşıya bulunduğumuz değişik aktörlerin baskın olmaya çalıştıkları ve bu süreci hizip politikası ile yönetmeye çalıştıkları toplumsal, ekonomik, kültürel, dilsel ve ideolojik olarak parçalanmış bir cemaattir.Tez çalışması eğitimin Türkdil Anadolu Ortodokslarının Müslüman hemşerilerine toplumsal ve kültürel entegrasyonu sürecini durdurduğu ve tersine çevirdiğini ve genç kuşaklar arasında Yunan ulusal kimliğine mensup olma hissi yarattığını savlamaktadır. Çoğu zaman Türkdil olmaları nedeniyle maruz kaldıkları küçük düşürücü ifadelere karşılık olarak yer yer Osmanlı Rum millet içerisinde lokal bir Anadolu Ortodoks bilincinin ifade edilmesine rağmen Bulgar veya Arnavut örneklerindeki gibi Osmanlı Rum milletinden etnik ayrılıklarına vurgu yapacak bir siyasi ve kültürel program hiçbir zaman karşılık bulmadı. Nüfus mübadelesine kadar Yunan Ortodoks millet/ulusuna entegre olmaya ilişkin kültürel ve ideolojik program hegemonik konumunu korudu ve ilerleme ve refaha erişme noktasında en inandırıcı program olarak kaldı. 471
- Published
- 2010
22. Philanthropy and appropriation policies towards the orphans and foundlings of the Greek Orthodox Community of Istanbul, (1852-1908)
- Author
-
Özkan, Dilek, Kechriotis, Vangelis, and Tarih Anabilim Dalı
- Subjects
Tarih ,Orphan ,History ,Rum Orthodox ,Aids ,Sociology ,Communities ,Christianies ,Philantropy ,Istanbul ,Sosyoloji ,Children - Abstract
Bu çalışma, bir yandan, İstanbul Orthodox Rum Cematinin yetimlerinin ve sokağa terk edilen bebeklerinin bakımını konu alıp, cemaat ileri gelenlerinin onlara uyguladığı tahsis politikalarına yoğunlaşırken, diğer bir yandan cemaatin fakir ve yardıma muhtaç bireylerini belli ideoji ve amaç çerçevesinde hareket ederek yönlendiren hayırseverliğin, cemaatin sosyal yardım işlerinin idaresinde nasıl sosyal devlet benzeri bir işlevi olduğunu tartışmaktadır.Bu bağlamda, bu tez, ilk olarak 1852'de Balıklı'daki kurulan ve milli hayırsever kurumları içersinde yer alan Yedikule yetimhanesinin işleyişini ve 1903'te Büyükada'ya taşınmasına kadar cemaat yönetimiyle Osmanlı devleti arasında yaşanan tartışmalara değinirken, 1903'ten sonra Büyükada'daki yeni binasında faaliyet göstermeye devam eden bu yetimhaneyle, 1906'da Kınalı'da kurulan kız yetimhanesinin, Yunan dilinin ve Rum Orthodox kimliğinin öğretildiği eğitim kurumlarından biri olmalarına çalışıldığını ortaya koyar. Ancak, bu tezde iddia ettiği üzere, bu yetimhaneler diğer yetimhanelerle karşılaştırıldığında, her ne kadar gösterişli binalarıyla dikkat çekse de konumları itibariyle şehir merkezinden uzak oluşu, yetimlerin izolasyonunu ve marjanilizasyonunu artırdığı gibi, ekonomik olarak ta tamamen cemaatin önde gelen hayırseverlerinin cömert yardımlarına bağımlığını devam ettirdi. This study, on the one hand, focuses on the treatment of orphans and foundlings of the Greek Orthodox community of Istanbul and concentrates on the appropriation policies applied towards them by the leading members of the community. On the other hand, it discusses the role of the philanthropy in terms how it functions as a welfare state in the social welfare issues of the community with a motive to impose a certain ideology and intention on the poor and destitute members of the community.In this context, this thesis deals with the organisation of the Yedikule Orphanage which was established in 1852, as a part of National Philanthropy institutions and discussions related to its transfer to Prinkipo in 1903 between the authorities of the community and the Ottoman state. It also argues that these orphanages, the Prinkipo national orphanage which continued to function in its new building in Büyükada (Prinkipos) after 1903, and the orphanage of girls, established in 1906 in Kınalıada (Proti), tried to be considered as one of the most important educational institutions of the Orthodox Greek community of Istanbul where they taught the Greek language and Greek orthodox ethnic identity. However, as it is asserted in this thesis, although these orphanages take attention due to their impressive buildings, their long distance from the city centre, the isolation and the marginalisation of the orphans as well as their dependency to generous donations of the benevolent continued have been increased. 182
- Published
- 2009
23. Cultural identifications of the Greek Orthodox elite of constantinople: Discourse on music in the nineteenth and early twentieth centuries
- Author
-
Erol, Merih, Eldem, Edhem, and Tarih Anabilim Dalı
- Subjects
Tarih ,Identity perception ,History ,Rum Orthodox ,Music culture ,Identity ,20. century ,Hymns ,Cultural identity ,Müzik ,Istanbul ,Music ,19. century - Abstract
Bu tez on dokuzuncu ve erken yirminci yüzyılda İstanbul Rum Ortodoks okumuş seçkini arasında ortaya çıkan müzik diskurunu incelemeyi hedeflemektedir. Bu diskur büyük ölçüde gönüllü müzik cemiyetlerinin pratikleri ve faaliyetleri ve Rum gazete ve dergilerinde yer alan müzikolojik tartışmalar yoluyla ortaya çıkmıştır. Bu çalışma müzik diskurunu kültürel milliyetçilik, milli ve sosyal kimlik oluşumu ve modernleşme meseleleri etrafında analiz etmektedir. Müzik diskuru kendi tarihi bağlamında, başka deyişle Ortodoks cemaatinin Islahat Fermanı (1856) sonrasında geçirdiği sosyal, ekonomik ve politik dönüşümlerle ve olası çeşitli politik ve ideolojik tasarılarla ilişkilendirilerek tetkik edilmektedir. Ayrıca, bu tez kültürel kimlik ve müzik tartışmalarıyla ilgili diskurların, tanımların ve görüşlerin çoğulluğunu ortaya çıkararak, Rum Ortodoks cemaatini bir bütün gören standart yaklaşımı sorgulamayı amaçlamaktadır.Bu tezde kullanılan ana kaynaklar müzik üzerine yazılmış incelemeler, dergi ve gazetelerdeki müzik konulu metinler, söylevler, patrikhane genelgeleri, müzik cemiyetlerinin yönetmelikleri ve kilise ilahileri, popüler ve halk şarkıları derlemelerinin önsözlerinden oluşmaktadır. Ayrıca, bu tezde İstanbul Patrikhanesi, Beyoğlu Rum Ortodoks cemaati, Küçük Asya ?Doğu? Cemiyeti'nin arşivleri ve Osmanlı arşivi kullanılmıştır. This dissertation aims to explore the formation of a musical discourse among the Greek Orthodox educated elite of Constantinople in the nineteenth and early twentieth centuries. This discourse was formed mainly through the practices and activities of the voluntary music associations and the debates on musicological issues in the columns of the Greek dailies and journals. This study analyzes the musical discourse within the issues of cultural nationalism, national and social identity formation and modernization. Particular attention is paid to the investigation of the musical discourse in its historical context, namely the social, economic and political transformations that the Orthodox millet underwent in the post-Reform Edict (1856) period, and the prospects of certain political and ideological schemes that became potentially available in this era. Furthermore, by uncovering the plurality of discourses, definitions and views pertaining to cultural identity and musical debates, this dissertation aims to contribute to the challenging of the standard approach which sees the Greek Orthodox millet as a monolithic unit.The main body of sources used in this dissertation consists of treatises on music, essays on music in periodicals and newspapers, speeches, patriarchal circulars, the statutes of musical associations and the prologues of the collections of ecclesiastical chants, popular and folk songs. The archives of the Patriarchate of Constantinople, the Greek Orthodox Community of Stavrodromio (Beyoğlu), the Asia Minor Association `East? and the Ottoman archive were used in this study. 415
- Published
- 2009
24. Conversion in the late Ottoman Empire:A case study on the legal status of Greek Orthodox converted to Islam,1856-1908
- Author
-
Vasileiou, Maria, Kechriotis, Vangelis, and Tarih Anabilim Dalı
- Subjects
Tarih ,History ,Rum Orthodox ,Change of faith ,Sociology ,Ottoman State ,Legal status ,Sosyoloji ,Islam ,Ottoman Period ,Minorities - Abstract
Bu tezde incelediğim konu, 1856 Islahat fermanı ile başlayan Sultan Abdul Hamit dönemi sonu (1856-1908) arasında ihtida eden Rum Ortodoks vatandaşlarının hukuki statusünün değişiklikleridir. Bu araştırma, incelediğim döneme dair, Başbakanlık Osmanlı Arşivleri ve ????????? ?????? ??????????? (Makedonya Tarihi Arşivleri)'den seçtiğim şeriye sicilleri ve belgelere dayanıyor. Bu dönemde, ihtida eden Rum Ortodokslar'ın, gerçekten Islam inancına inananlar hariç, modernleşecek ama modernleşmemis veya daha az modernleşmiş alanlarda hayat şartlarını geliştirmek için ihtida ettiğinin farkına vardım. Ayrıca ihtida, mühtedinin toplumsal hayatının şartlarını geliştirebilecek bir yolmuş; ihtida'nın sosyal etkinlikleri medeni, miras, toprak, ceza ve genel olarak, kamu hukukunda işaretlenmiş. Ayrıca,Yunanistan Devleti kuruluşundan itibaren, ihtida eden Rum Ortodokslar Sultana sadık kaldıklarını ispatlamak istemiş olabilirler. Bir taraftan, Müslüman cemaati tarafından ihtida eden Rum Ortodokslar'a çok destek gelmiş, öteki taraftan, Rum Ortodoks cemaatinin tepkisi ihtida olayına çok şiddetliymiş. Mühtedi Rum Ortodokslar'ın büyük bir kısmı irtidad etmiş.Bunun sebebi de, bölgesel olarak Rum Ortodoks Metropolitlerinin mühtedilere karışarak onları irtidad etmeye ikna etmeleri veya mühtedilerin sonradan fikir değiştirmeleriymiş. This paper discusses the legal status of the Greek Orthodox converted to Islam in the Ottoman Empire for the period extending between the enhancement of the Tanzimat with the Islahat fermanı of 1856 until the end of the Hamidian period (1856-1908). This research was based primarily on court records from the ?Başbakanlık Osmanlı Arşivleri? (Prime-minister Ottoman Archives) and on documents from the ????????? ?????? ??????????? (Historical Archives of Macedonia) with key figures of the era under examination. The conclusions reached were that, except for reasons of true faith in the righteousness of Islam, a Greek Orthodox would convert to improve his conditions of life in every aspect where the proclamation of equality was not or was partially applied. Conversion appears as a tool of social flexibility;its social consequences are obvious in the family, hereditary, property, penal and public law in general. Also conversion to Islam must have been considereds as a declaration of loyalty to the Porte. The Muslim community was always willing to embrace the new members and help them start a new life away from their former community, whereas the reaction of the convert?s former community to the act of the conversion was strong. Many cases of conversion ended in the apostasy of the Greek Orthodox convert. Apostasy took place because of the intervention of the local metropolitans or the convert?s changing his mind by himself/herself. 144
- Published
- 2009
25. Pontus affair by the enlightenment of archive documents
- Author
-
Yilmaz, Hadiye, Beyoğlu, Süleyman, Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Anabilim Dalı, and Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Ana Bilim Dalı
- Subjects
History of Turkish Revolution ,Tarih ,Rum Orthodox ,Black Sea region ,Rum societies ,Pontus ,Central army ,Rums ,National Struggle ,Türk İnkılap Tarihi - Abstract
ÖZETPontus Meselesi, Türklerin Anadolu’ya hâkim olmasından sonra, önce “Türklerin Avrupa’dan atılması” olarak ifade edilen, 19. yüzyıldan sonra ise “Osmanlı imparatorluğunun paylaşılması” şeklini alan, 800 yıllık düşüncenin uzantısı olarak, “Doğu Karadeniz’de bir Rum-Pontus Hükümeti kurulması” amacıyla, Anadolu Rumlarının kışkırtılması sonucunda ortaya çıkmıştır. Yunanlıların bağımsızlıklarını kazanmalarından sonra Megali İdea/Büyük İdeal kapsamında ele alınan mesele, Rusya ve İngiltere’nin desteğiyle tırmandırılmıştır. Yurt içinde dini kurumlar ve bazı yabancı kuruluşlar, Rumların Pontus Hükümeti hedefini destekleyerek çeşitli yardımlarda bulunmuştur. Bu kurumların başında gelen İstanbul Ortodoks Patrikhanesi ve patrikhaneye bağlı metropolitlikler, uluslar arası girişimleriyle de dikkat çekmiştir. Yabancı kuruluşlardan Merzifon Amerikan Koleji’nin ise “Pontusçuluğun merkezlerinden biri olduğu” 1921’de belgeleriyle ortaya çıkarılmıştır. I. Dünya Savaşı’nda örgütlenmeye başlayan Rum çeteler, Mütareke’den sonra faaliyetlerini artırmıştır. Silahlı Rum çeteleri, 1922 yılı sonuna değin Müslüman halka zulüm uygulayarak asayişi bozmak ve böylece İtilaf Devletleri’nin müdahalesine zemin hazırlamak amacını gütmüştür. Ankara Hükümeti’nin kuruluşuna kadar Rum çetelere karşı mücadele eden İstanbul Hükümeti yeterli tedbirleri alamamış, BMM 9 Aralık 1920’de kurduğu Merkez Ordusu ile Pontus Meselesi’nin kesin olarak sona erdirilmesine yönelik çalışmalara başlamıştır. Merkez Ordusu’nun kuruluşuyla başlayan askeri harekât neticesinde, Pontus Meselesi 1923 yılı başında nihayetlendirilmiştir. Lozan Antlaşması’yla kabul edilen Nüfus Mübadele Sözleşmesi ile Karadeniz’de bulunan Rumların Yunanistan’a gönderilmesinden sonra, Türk tarafı için Pontus Meselesi tümüyle sona ermiştir. Ancak, 1970 yılından günümüze değin uzanan süreçte birtakım faaliyetlere ev sahipliği yapan ya da destek olan Yunanistan için meselenin henüz bitmemiş olduğu görülmektedir. ABSTRACTPontus affair was firstly arose by provocating the Anatolian Greeks to found a Greek-Pontus government in east Black Sea region with the thoughts “excluding the Turks from Europe” when Turks conquered Anatolia and “dividing and sharing of Otoman Empire” in the 19th century.The affair was associated with the “Megalo Idea” with the support of Russia and Great Britain after the Greeks have founded their own country. Christian and foreign foundations helped Greeks for founding their government. Patriarchate and metropolitans looked for international support for Pontus government. Merzifon American Collage’s being one of the centers of Pontus Idea was proven with documents in 1921.The Greek mobs started to become organized during World War I. They increased their activity after the understanding. The Greek mobs attacked Muslims to break the public order in order to help enemy states to step in. Istanbul government could not struggle with Greek forces. Ankara Government began to work on ending Pontus affair by setting an army in December 9th, 1920. The army won the wars between Greek mobs. By the population exchange agreement in Lausanne Agreement, Greek population in Black Sea region moved to Greece and Pontus affair came to an end for Turkish side. But Greek side has been home country and supporter for meetings about Pontus Affair since 1970.
- Published
- 2008
26. Türk romanında azınlıklar
- Author
-
Ayhan, Sacit, Sinar Uğurlu, Alev, Türk Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalı, Sınar, Alev, and Uludağ Üniversitesi/Sosyal Bilimler Enstitüsü/Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı/Yeni Türk Edebiyatı Bilim Dalı.
- Subjects
Gayrimüslim ,Armenians ,Rum Orthodox ,Minority ,Rum ,Türk Dili ve Edebiyatı ,Ermeni ,Turkish Language and Literature ,Jewish ,Non muslem ,Azınlık ,Jews ,Non muslim ,Greek ,Yahudi ,Armenian ,Minority deputies ,Minorities - Abstract
Bu tezde temel olarak 1872- 1950 yılları arasında yazılan romanlarda azınlıkların hangi sıklıkta ve ne biçimde yer aldığı konusu araştırılmıştır. Yazarların azınlıkları anlatırken hangi bakış açısıyla değerlendirdikleri ve bu değerlendirmenin zaman içinde değişip değişmediği araştırılmış ve varsa değişimin sebepleri ortaya konmaya çalışılmıştır.Bu inceleme Giriş, Türk Romanında Azınlıklar ve Sonuç olmak üzere üç bölümden oluşmaktadır. Giriş bölümünde azınlık kavramının dünyadaki gelişimi tespite çalışılmıştır. İslâm tarihinde, Avrupa'da ve Osmanlı Devleti'nde azınlıkların yaşayışları ve devlet içindeki toplumsal ve siyasi statüleri ortaya konmaya çalışılmıştır. Türk Romanında Azınlıklar bölümünde ise kronolojik bir okumayla romanlarda yer alan azınlık karakterler veya onlarla ilgili unsurlar tespit edilmiştir. Bu tespit sonucunda azınlıklar Rumlar, Ermeniler ve Yahudiler olmak üzere üç başlık altında değerlendirilmiştir. Roman kahramanlarının toplumsal çevresiyle incelenmesi hedeflenmiştir. Karakter veya vaka çözümlemelerinde azınlıkların toplumsal, kültürel, ekonomik, siyasi vb. yaşantıları çalışmanın esasını teşkil etmiş, yerli karakter veya vaka çözümlemelerine azınlıklarla ilgili olduğu ölçüde yer verilmiştir. Elde edilen tespitler ve bulgular Sonuç bölümünde değerlendirilmiştir.İncelenen romanlarda azınlıklara bakışın zamanla değiştiği tespit edilmiştir. Yaşanılan devrin siyasi olaylarının Müslümanlarla azınlıklar arasındaki toplumsal ilişkiyi yaralaması azınlıklara bakışın olumludan olumsuza doğru değişmesinde en önemli etken olmuştur. It was researched in this thesis that in which frequency and in what forms minorities (non-muslims) took part in Turkish novels written between 1872-1950. It was pointed out that from which point of view the authors evaluated the minorities and whether their evaluations changed or not in the course of time and what the reasons of change were if it was.This study has three parts containing introduction, minorities ?non muslims in Turkish novel and conclusion. The rise of minority concept in the world was mentioned in the introduction part. The life of the minorities and their political and social status in the history of Islam and Europe and the Ottoman State was brought out. Minority or non muslim characters and the elements related to them were determined in the part of minorities in Turkish novel. According to this evaluation minorities was classified as Greeks, Armenians and Jews. The aim of the study was to evaluate the heroes in the novels within their social environment. The social, cultural, economical and political life of the minorities was the base of the study in the case and character analysis. Native characters and the case analysis related to them were taken into consideration as they were concerning the minorities. Obtaining results were evaluated in the part of conclusion.It was noticed that the view about the minorities changed in the course of time. The political events of the era that affected the social relationship between minorities and non muslims badly were the basic factors for change about the view for minorities from positive to negative. 354
- Published
- 2008
27. Kayseri Talas Endürlük Kilisesi restorasyonu
- Author
-
Uyan, Ayşe, Urak, Gediz, and Mimarlık Anabilim Dalı
- Subjects
Rum Orthodox ,Churchs ,Restoration ,Kayseri-Talas ,Architecture ,Kayseri ,Mimarlık ,Rums ,Analysis ,Restitution - Abstract
Birçok medeniyete ev sahipliği yapmış olan ülkemizde, tarih ve kültür zenginliği, günümüze kadar ulaşabilen eserlerle kendini göstermektedir. Din ve kültür çeşitliliği; Türkiye'nin her yerinde bir tarih bırakmıştır. Kayseri ve çevresi 20. yüzyılın ortalarına kadar Rum, Ermeni ve Müslümanların birlikte yaşadığı bir şehir olmuştur. Talas Endürlük köyü mübadeleye kadar bir Rum köyü olmuştur. Lozan antlaşması gereği Endürlük'teki Rumlar Yunanistan'a gitmiş, Yunanistan'daki Türkler de buraya yerleştirilmiştir. Endürlük Kilisesi, ihmal ve bilinçsiz tahribata rağmen ayakta durmaya çalışmaktadır. Bu terkedilmişlik, bakımsızlık ve tahribatı engelleyerek, yapının sürdürülebilir korunmasını sağlayacak verilerin hazırlanması amacıyla Endürlük Kilisesi çalışma konusu olarak seçilmiştir. Tez kapsamında, bir dönemin Rum inancını ve şeklini, yapı tarzını açıklayan bir belge olan Endürlük Kilisesi'nin korunmasına yönelik belgeleme ve restitüsyon yapılmış, bu bilgi ve belgeler baz alınarak restorasyon projesi hazırlanmıştır. Tez konusu kiliseye ilişkin elde edilen özgün bulguların pek çok değişim ve bozulmaları bulunan benzer kilise yapılarının restorasyon çalışmalarına da veri teşkil etmesi beklenmektedir. In our country which has been a host for many civilizations, richness in historical and cultural aspects shows itself through works that are still extant. Kayseri and its environment have been a city in which Greeks, Armenians and Muslims lived together up to twentieth century. In accordance with Treaty of Lausanne Greek people in Endürlük went to Greece and Turkish people in Greece were ensconced to this area. Endürlük Church has been exerting an effort to stand despite negligence and unconscious destruction. Endürlük Church has been chosen as a study subject in order to prepare data which shall provide with sustainable conservation of the building by means of preventing this dereliction, dilapidation and destruction. In the scope of the Thesis documentation and restitution study oriented towards the preservation of Endürlük Church, which is a document expressing a period?s belief and its form and the style of building, has been made; consequently the restoration Project was prepared taking these information and documents as base. It is also expected that original findings and suggestions obtained, relating to the church, which is the subject of the Thesis, shall constitute a data for the restoration studies of similar church buildings that are changed and deformed. 356
- Published
- 2008
28. Alexander Mavroyeni Bey: From 19th century reform era to the Young Turk revolution through the life and ideology of a Neophanariot Ottoman bureaucrat
- Author
-
Andrianopoulou, Konstantina, Eldem, Edhem, and Tarih Anabilim Dalı
- Subjects
Tarih ,History ,Rum Orthodox ,Bureaucratic position ,Biyografi ,Biography ,Ottoman State ,Rums ,Bureaucracy ,Ideology ,Ottoman Period ,Mavroyeni Bey, Alexander - Abstract
19. yüzyıl ve 20. yüzyılın başı, Osmanlı İmparatorluğu için tayin edici önemde olmuştur. Reformlar ve ülkenin geçirdiği dönüşümler sahneyi önemli ölçüde değiştirmiştir. Bu dönemde Osmanlı İmparatorluğu1 nda neler olup bittiğini ele almak için başvurulabilecek farklı perspektifler arasında gayrimüslim Osmnalı cemaatleri, hem Osmanlı devletinin kendi çoketnili yapısının ortaya koyduğu soruna nasıl yanıt verdiğini hem de bu cemaatlerin başvurulan çözümlere nasıl reaksiyon gösterdiğini ve bu değişimlerin onları nasıl etkilediğini anlamamıza yardımcı olacak hususiyet ve özgünlükler arzeder. Bu çalışma, bir Rum Ortodoks Osmanlı bürokratı, Aleksander Mavroyeni Bey vasıtasıyla bu problematiğin boyutlarını açığa çıkarmaya çalışmaktadır. Hepsi 20. yüzyılın ilk iki on yılında kaleme alınmış olan kişisel yazıları -özel bir birincil kaynak örneği oluştutan hususi düşünce ve notları- ve Osmanlı Ayan Meclisi'ndeki konuşmaları -resmi yazılarına örnek- aracılığıyla hem millet-i Rum'un hem de Osmanlı İmparatorluğu' nun geçirdiği dönüşümleri ele alacağız. İncelememiz esnasında Mavroyeni Bey vakasını, Osmanlı Rum milleti içerisinde belirli bir grubun/sınıfın ve bir geleneğin, yeni Fenerlilerin bir temsilcisi olarak alacağız ve kendi pozisyonunu Osmanlı iktidarı, kendi cemaatinin başı ve keza geç 19. yüzyıldan itibaren imparatorluk dahilindeki Rum Ortodoks ahali nezdindeki nüfuzunu artıran Yunan devleti ile ilişkili olarak anlamaya çalışacağız. Keza, Mavroyeni Bey' in hem Osmanlı devletinin hem de Rum Ortodoks milletin geçmiş ve geleceğiyle ilgili ideolojik yönelimlerini ve de Jön Türk devriminin ertesindeki değişimlere ideolojik cevabını incelemeye çalışacağız. ABSTRACT The 19 century and the beginning of the 20 had been of pivotal importance for the Ottoman Empire. The reforms and the social- political alterations the country underwent changed drastically the scenery. Among the different points of view that one can adopt in order to approach and examine what was going on in the Ottoman Empire during this period, the issue of the non Muslim Ottoman communities presents peculiarities and particularities that could help us understand both how the Ottoman State responded to the problem its multiethnic character posed in a era of national building, how these communities reacted to the solutions adopted and in what ways these changes affected them. The present work tries to unfold aspects of this problematique through the example of a Greek Orthodox Ottoman bureaucrat of Istanbul: Alexander Mavroyeni Bey. Through his personal writings -an example of his intimate thoughts and notes, which constitutes a special kind of primary source- and his discourses in the Ottoman Senate -an example of his official writings-, all of which are written during the first two decades of the 20111 century, we will try to shed some light in the changes both the Millet-i Rum and the Ottoman Empire were undergoing. During our analysis, we will deal with Mavroyeni Bey's case as a particular representative of a specific power group-class and tradition inside the Greek Orthodox millet and the Ottoman state - that of the Neophanariots-, and we will try to understand his position in relation to the Ottoman power center, to the head of his respective community, as well as to the Greek state, that from the late 19 century was enhanging its role on the Greek Ortrhodox population of the Empire. mWe will also try to examine his ideological orientations concerning the past and the future of both the Ottoman state and the Greek Orthodox millet, as well as his ideological response to the changes in the aftermath of the Young Turk revolution. IV 150
- Published
- 2004
29. Tarihte ve günümüzde Rus Ortodoks klisesi
- Author
-
Aşirov, Tahir, Güç, Ahmet, and Felsefe ve Din Bilimleri Ana Bilim Dalı
- Subjects
Religion ,Rum Orthodox ,Churchs ,Din ,Christianity - Abstract
140
- Published
- 2002
30. Greek Orthodox church in history and today
- Author
-
Aşırov, Tahir, Güç, Ahmet, and Uludağ Üniversitesi/Sosyal Bilimler Enstitüsü/Felsefe ve Din Bilimleri Anabilim Dalı/Dinler Tarihi Bilim Dalı.
- Subjects
Rum Orthodox ,Rum Ortodoks ,Churchs ,Hristiyanlık ,Kiliseler ,Christianity - Published
- 2002
31. İstanbul'da Tanzimat öncesi Osmanlı Dönemi Rum Ortodoks kiliseleri
- Author
-
Karaca, Mehmet Zafer, Ötüken, Yıldız, and Diğer
- Subjects
Rum Orthodox ,Art History ,Churchs ,Sanat Tarihi ,Istanbul ,Ottoman Period - Abstract
ÖZET İstanbul'da, Tanzimat öncesi Osmanlı dönemi Rum Ortodoks Kiliseleri'ni konu alan çalışmamız; kiliselerde mimari özelliklerin tespiti, değerlendirmesi ve verilerin irdelenerek, mimari karakteristiğe ilişkin belirleyici özelliklerin ortaya konulması amacına yöneliktir. Tanzimat ve Islahat fermanları ile başlayan değişim sürecinin, Rum cemaatin mimari faaliyetlerinde de dönüm noktası oluşturması nedeniyle, bu dönem ile sınırlandırılan çalışma, dörtyüz yıllık bir süreci kapsamaktadır. Söz konusu dönemde İstanbul'da bulunan 52 kilisenin, 27'si Yüksek Lisans tezimiz, 25'i Doktora tezimiz kapsamında incelenmiştir. Mimaride saptanan ortak özelliklerin, İstanbul dışındaki kiliselerde de görülmesi, Rum Ortodoks Kiliseleri açısından dönem özelliği olarak belirlenmektedir. Fetihten sonra, İstanbul'daki Bizans dini yapılarının yerinde inşa edilen Rum Ortodoks Kiliseleri, konum olarak Bizans kiliselerinin devamını oluşturmuşlardır. Osmanlı döneminde, yeni kilise inşa edilmesine izin verilmemiş; mevcut kiliseler, Osmanlı kurallarına göre gerçekleştirilen onarımlar ve yemden yapımlarla varlıklarım sürdürmüştür. Dönemin Rum Ortodoks Kiliseleri, sade, basit, tekdüze yapılardır; kiliselerde kesinlikle kubbe kullanılmamış; dışta haç ve benzeri tanımlayıcı öge bulundurulmamışür. İstanbul'da dönemin Rum Ortodoks Kiliseleri, bazilikal plan tipinde, üç nefli ve beşik çatılıdır. Boyutları büyük olmayan dikdörtgen planlı yapılar, eksene göre simetri gösterir. Doğuda, yarım yuvarlak apsis dışa çıkıntı yapar, içte ve dışta sıvalı kiliseler, moloz taş veya kaba yonu taş kullanılarak inşa edilmiştir. Cephelerde, devşirme malzeme kullanımı görülür. Genelde sade ve basit olan cepheler, kuzey ve güneyde tek sıra pencere dizisi, doğu ve baüda ise üstte orta nef hizasındaki üçlü pencereler ile düzenlenmiştir. Pencereler, büyük ve kemerlidir. Yapılarda, en az biri baüda olmak üzere iki veya üç giriş vardır. Naosta nef ayrımı, genellikle beş ya da altışar taşıyıcının bulunduğu, iki sıra ile sağlanmış; taşıyıcılar arşitrav ya da basık veya yuvarlak kemerlerle bağlanmıştır. Naosta orta nef, yan netlerden daha geniş ve yüksektir. Ortalama oran 1:2:1 şeklinde uygulanmıştır. Yan netler orta nef ile aynı zeminde, veya bir basamak yüksektir. Zemin döşemesi, genelde mermerdir.11 Doğudaki ilk taşıyıcılar hizasında sınırlanan bema, neflerden bir veya iki basamak yüksektir. Doğuda orta nef hizasında, yarım yuvarlak apsis yer alır. Bazı kiliseler, üç apsislidir. Bemanın yan netler hizasındaki bölümleri prothesis ve diakonikon olarak işlev kazanmıştır. Doğu duvar ile kuzey ve güney duvarlarda nişler vardır. Banda, narteksin içte çözümlendiği ya da revak biçiminde düzenlendiği örnekler azdır. Genellikle, sonradan eklenmiş narteksler bulunur. Naosun batısında, kadınlar için düzenlenmiş galeri, narteks üzerinde, ya da batıdaki taşıyıcılar üzerinde yer alır. Naosta, ahşap örtü sistemi, genelde bağdadi tekniğindedir. Örtü, orta nefte tonoz, yan neflerde ise tonoz ya da düz tavandır. Tonoz örtü, basık ve beşik tonoz biçiminde çeşitlenir. Dışta, örtüsü yarım konik çatı olan apsis, içte yarım kubbe ile örtülüdür. Örtü sistemi, sıva üstü boyama tekniğinde bezelidir. Bezeme kuşaklarının dilimlediği örtüde, yoğun biçimde kullanılan bitkisel motifler ve yıldız motiflerinin yanısıra, geometrik motifler de görülür. Örtü eteğinde, bitkisel motifli bordürler, diş sıralan ve düz renk kuşaklan vardır. Naosun doğusunda, bemayı sınırlayan ve netleri kapsayan ahşap ikonostasion, kuzeydeki sıranın genellikle dördüncü taşıyıcısına oturan ahşap ambon ve güneydeki sıranın genellikle üçüncü taşıyıcısı önünde bulunan ahşap despot koltuğu, aynı teknik ve biçimlerde bezenmiştir. Apsis önünde altar yer alır. Bazı kiliselerde, altar üzerinde kiborion bulunur. Kiliselerde, resim düzeni belli bir program içerir. Orta nefin örtüsü ortasındaki madalyonda Pantokrator İsa; apsis yarım kubbesinde Pilatitera Meryem tasviri; taşıyıcılar hizasında üstteki madalyonlarda Havariler; ambon cephelerinde, İsa ve Dört İncil Yazan; despot koltuğunda İsa tasviri yer alır. Galeri korkuluğundaki tasvirler İncil ve Tevrat kaynaklıdır. İkonostasiondaki resim düzeni de, altta eksene göre, İsa, Meryem ve Çocuk İsa, Vaftizci İoannes ve kilisenin ithaf edildiği `Kutsal` tasviri bulunacak şekilde düzenlenmiştir. İstanbul'daki Rum Ortodoks Kiliseleri, Osmanlı yönetiminin yaklaşımı çerçevesinde, cemaatin mevcut koşullan ve kültürel birikimi ile geliştirdiği çözümlemenin sonucu olarak, özgün mimari karakter oluşturmuştur. Dönemin Rum Ortodoks Kiliseleri Osmanlı mimarisi içinde belirlenmiştir. Bu nedenle, İstanbul'da Osmanlı dönemi boyunca varlığını sürdüren Rum Ortodoks Kiliseleri, döneminin mimarlık sanatı kapsamında ele alınmalıdır. Ill SUMMARY The presented dissertation on the Greek Orthodox churches in Istanbul during the Ottoman reign before Tanzimat, has the intention to identify, evaluate and to interpret the architectural characteristics of the churches. As innovations undertaken during Tanzimat acted as a turning point in the architecture of the Greek community, this study limits itself to the preceding four hundred years before this epoch. Twenty-seven of the fifty-two churches that belong to the aforementioned period were discussed in our Master's thesis and the rest twenty- five in the presented dissertation. Common features detected in the churches in Istanbul as well as in other parts of the empire are specific to the period in which they were constructed. After the conquest, the Greek Orthodox Churches were built at previous religious sites, repeating similar architectural elements found in the Byzantine churches. During the Ottoman Empire, construction of new churches were not allowed, therefore the existing churches were reconstructed and /or restored according to Ottoman regulations. The Greek Orthodox Churches belonging to this period were simple, plain and rather monotonous, definitely without domes and excluding all Christian elements, like crosses, on the facades. The Greek Orthodox Churches in Istanbul belonging to this period are timber-roofed, three-aisled basilicas. These rectangular churches are of modest dimensions, with semicircular apses, projecting to the east. The walls are constructed with roughly hewn stones and mortar and both surfaces are plastered. Employment of spoils can also be detected on the facades that are mostly plain and pierced by windows placed in single rows on the north and south. On the east and west, triple windows which correspond to the nave are applied. All of the churches have two or three entrances, one being placed on the west. All openings have arches and are rather wide. The naves are separated from the aisles generally by six pairs of pillars carrying architraves or arches. Naves are wider and higher than the aisles and have a common or occasionally one step lower floors paved with marble slabs. The average ratio of the nave to the aisles is 1:2:1. The sanctuary, placed to the east of the first pair of pillars is one or two steps higher than the nave. The semicircular apse is placed to the east of the nave. Some churches have three apses. The sections of the north and south aisles within theIV sanctuary function as prothesis and diaconicon. Niches are placed on the east, north and south walls. On the west, churches with narthexes planned together with the naves or having arcades seem to be rare, they are generally added to the church at a later period. Galleries arranged for the women are either above the narthex or are placed on the western pillars. The wooden construction of the roof is occasionally constructed in the `fachwerk` technique. The nave is covered by a barrel vault whereas the aisles may have flat roofs or vaults similar to those of the nave. The apse has a semicircular dome. The vaults and semi-dome are completely decorated with paintings applied over plaster. The geometric and floral patterns and stars appear on all surfaces divided by decorative bands. The moulding of the vaults have frames containing floral patterns together with dental motives on plain coloured bands. The wooden iconostasis, separating the sanctuary from the nave and aisles, the wooden ambo, usually placed on the fourth northern pillar and the bishop's throne, `despot koltuğu`, generally situated in front of the third pillar have a common decorative program. The altar, sometimes with a ciborium, is placed in front of the apse. The mural paintings of the churches are applied according to a definite program. Christ the Pantokrator is painted in a medallion in the middle of the vault of the nave; in the apse's semi-dome is Virgin Mary the Pilatitera; in the medallions above the pillars are the Apostles; on the ambo Christ and the four Evangelists and on the bishop's throne is Christ. Scenes taken from the New and Old Testamentare depicted on the parapets of the galleries. The decoration of the iconostasis, arranged according to a set program, includes portraits of Christ at its centre, Virgin Mary with Child, John the Baptist and the `Holy Figure` to whom the church is dedicated. The Greek Orthodox Churches, restricted with Ottoman regulations, social, cultural and financial conditions of the congregation have created individual and original architectural characteristics. The Greek Orthodox Churches have emerged and survived together with the Ottoman architecture and therefore should be evaluated within the architecture of this epoch. 790
- Published
- 2000
Catalog
Discovery Service for Jio Institute Digital Library
For full access to our library's resources, please sign in.