74 results on '"Oral, Gökhan"'
Search Results
2. Psychological complaints reported by sexually abused children during criminal investigations: Istanbul example
- Author
-
Doğangün, Burak, Gönültaş, Burak M., Uzun-Oğuz, Esin, Oral, Gökhan, and Öztürk, Meral
- Published
- 2016
- Full Text
- View/download PDF
3. Forensic Medicine Practices in Earthquake.
- Author
-
Çetin, Gürsel, Eraslan, Berna Şenel, Karadayı, Beytullah, Koç, Sermet, Oral, Gökhan, and Özaslan, Abdi
- Subjects
FORENSIC medicine ,EARTHQUAKES ,MASS casualties ,PUBLIC prosecutors ,AUTOPSY ,HAIR analysis - Abstract
Forensic Medicine practices in earthquakes will necessarily differ from the practices normally carried out. However, it should not be overlooked that this difference is valid only for earthquakes of a “catastrophic” nature that cause great destruction, injury, or death of many people. The 2 main dimensions of the event are the forensic-medical approach to people who were injured but survived and the forensic-medical procedure to be applied to those who died in the earthquake. The basic principle for people who survived the earthquake but were injured is not to evaluate the case as a forensic case unless there is any information, finding, or suspicion to the contrary. In this case, a forensic case notification is not made and a forensic report is not prepared. However, in these cases, the identity information, systemic examination findings, description of the wounds, and radiological and laboratory findings that will be needed in the future should be recorded in detail and the records should be kept. The normal forensic medical procedure is applied to the external examination of the corpse of persons who were removed from the wreckage as dead. The case is a “forensic case” and identification and external examination procedures are performed by the Public Prosecutor and the Physician. However, if there is no information, finding, or suspicion to the contrary, autopsy is not applied to the case, and burial permission is given. The important point here is to take, store/ send the samples required for molecular genetic analysis, as well as forensic and medical identification. [ABSTRACT FROM AUTHOR]
- Published
- 2023
- Full Text
- View/download PDF
4. Criminal activities of the elderly in Turkey during the years 2000–2005
- Author
-
Aliustaoğlu, F. Süheyla, Özdemir, Mehtap, İnce, Haluk, Yazıcı, Yüksel Aydın, İnce, Nurhan, and Oral, Gökhan
- Published
- 2011
- Full Text
- View/download PDF
5. On the Essence and Collaboration of Clinical Ethics and Forensic Consultation Services-in Canada and Turkey: Traditional Review
- Author
-
NESİPOĞLU, Gamze, primary, ORAL, Gökhan, additional, and SARI, Nil, additional
- Published
- 2022
- Full Text
- View/download PDF
6. Investigation of design parameters of permeable asphalt mixtures contai̇ni̇ng waste materi̇als modified with fiber additives
- Author
-
Oral, Gökhan, Çetin, Altan, and Bartın Üniversitesi
- Subjects
Crumb rubber ,Kırıntı kauçuk ,Moisture susceptibility ,Basalt fiber ,Polipropilen ,Nem hassasiyeti ,Bazalt elyaf ,Cam elyaf ,Permeability ,Cantabro part loss ,Ferrokrom cürufu ,Glass fiber ,Cantabro parça kaybı ,Ferrochrome slag ,Permeabilite ,Polypropylene ,Porous asphalt ,Geçirimli asfalt - Abstract
Şehirleşmenin yoğun olduğu bölgelerde, yağmur suyu büyük oranda geçirimsiz yüzeylerde toplanmakta, yeraltı suyuna sızması engellenmektedir. Özellikle yerleşim bölgeleri için çevre dostu olarak nitelendirebileceğimiz geçirimli kaplama uygulamaları, yüzey akışını büyük oranda azaltarak, yağmur suyunun temiz kalması ve sızma yoluyla yeraltı suyunun beslemesine olanak sağlamaktadır. Geçirimli Kaplamalar boşluklu yapısı itibariyle, çevresel gürültü kirliliğini azaltmaktadır. Bu faydaları düşünüldüğünde bu kaplamaların kentleri insan doğasına daha uygun hale getirmeye yardımcı olacağı açıktır. Diğer yandan, boşluklu yapısı itibariyle hizmet ömürleri kısa olan bu kaplamaların, performansının geliştirilmesine ihtiyaç duyulmaktadır. Bu bağlamda, geçirimli asfaltın daha yaygınlaştırılmasına katkı sunmak amacıyla, kaplama karışımların hidrolik geçirgenlik düzeyinden ödün vermeden, bazalt elyaf, polipropilen, cam elyaf ve atık lastik kullanılarak performansının iyileştirilmesi düşünülmüştür. Geçirimli asfalt karışım tasarımında, agrega olarak ferrokrom üretim sürecinde açığa çıkan cüruf malzemesi kullanılmıştır. Ferrokrom cürufunun özelliklerine uygun bir alanda geri dönüşümü ile ekonomik ve çevresel açılardan optimum fayda amaçlanmıştır. Çalışmada, Elazığ Ferrokrom Tesisinden temin edilen ferrokrom cürufu ve İstanbul Asfalt Fabrikaları Sanayi ve Ticaret A.Ş.' den temin edilen PMB 76-22 polimer bitümlü bağlayıcı yanında, filler takviyesi olarak F tipi uçucu kül ve bitüm stablizasyonu için selülozik elyaf kullanılmıştır. Çalışmada ferrokrom cürufu agrega için bir karışım tasarımı gerçekleştirilmiştir. En iyi tasarım sonuçlarının elde edildiği %6,0 ve %6,5 bitüm oranlarında, karışım ağırlığının %0,2, %0,4, %0,6, %0,8 ve %1,0 oranlarında polipropilen, bazalt elyaf, cam elyaf ve kırıntı kauçuk ilavesinin karışım performansı üzerindeki etkileri belirlenmiştir. Hazırlanan numunelere hacim analizi, permeabilite, Cantabro aşınma kaybı, dolaylı çekme mukavemeti ve nem hasarına karşı dayanım gibi tasarım deneyleri gerçekleştirilmiştir. In areas where urbanization is intense, rainwater is mostly collected on impermeable surfaces and leakage into groundwater is prevented. Permeable coating applications, which can be qualified as environmentally friendly especially for residential areas, greatly reduce the runoff, keep the rainwater clean and allow groundwater to be fed through infiltration. Permeable Coatings reduce environmental noise pollution due to their porous structure. Considering these benefits, it is clear that these coatings will help make cities more suitable for human nature. On the other hand, there is a need to improve the performance of these coatings, which have a short service life due to their porous structure. In this study, in order to contribute to the more widespread use of permeable asphalt, it was considered to improve the performance of the coating mixtures by using basalt fiber polypropylene, glass fiber and crumb rubber without compromising the hydraulic permeability level. The slag material released during the ferrochrome production process was used as aggregate in the permeable asphalt mixture design. With the recycling of ferrochrome slag in an area suitable for its properties, optimum benefit is aimed in economic and environmental terms. In the study, besides the ferrochrome slag obtained from Elazığ Ferrochrome Plant and polymer bituminous binder (PMB 76-22), F-type fly ash as filler addition and cellulosic fiber for bitumen stabilization were used. In the study, a mixture design was carried out for ferrochrome slag aggregate. The effects of the addition of polypropylene, basalt fiber, glass fiber and crumb rubber at the rates of 0.2%, 0.4%, 0.6%, 0.8% and 1,0% of mixture weight on the blend performance at 6.0% and 6.5% bitumen rates where the best design results are achieved has been determined. Design tests such as volume analysis, permeability, Cantabro abrasion loss, indirect tensile strength and resistance to moisture damage were carried out on the prepared samples.
- Published
- 2021
7. Aile İçi ve Aile Dışı Cinayet İşlemiş Faillerin Kişilik Yapılarının Karşılaştırılması
- Author
-
Rozant, Rakel, primary, Akduman, İrem, additional, and Oral, Gökhan, additional
- Published
- 2020
- Full Text
- View/download PDF
8. Klinik Etik ve Adli Danışmanlık Hizmetinin Mahiyeti ve Birlikte Sunumu Üzerine-Kanada ile Türkiye’de: Geleneksel Derleme.
- Author
-
NESİPOĞLU, Gamze, ORAL, Gökhan, and SARI, Nil
- Abstract
Copyright of Turkiye Klinikleri Journal of Medical Ethics-Law & History / Türkiye klinikleri tıp Etiği, Hukuku ve Tarihi Dergisi is the property of Turkiye Klinikleri and its content may not be copied or emailed to multiple sites or posted to a listserv without the copyright holder's express written permission. However, users may print, download, or email articles for individual use. This abstract may be abridged. No warranty is given about the accuracy of the copy. Users should refer to the original published version of the material for the full abstract. (Copyright applies to all Abstracts.)
- Published
- 2022
- Full Text
- View/download PDF
9. The Effects of Psychological Focus Group Therapy on the Quality of Life of Female Patients with Acromegaly
- Author
-
HALİLOĞLU, Özlem, primary, SÖZER, Sema, additional, POLAT KORKMAZ, Özge, additional, ŞAHİN, Serdar, additional, DURCAN, Emre, additional, ORAL, Gökhan, additional, and KADIOĞLU, Pınar, additional
- Published
- 2020
- Full Text
- View/download PDF
10. Esrar Kullananlarda Psikosomatik Düşünce Biçiminin Rorschach Testi İle İncelenmesi
- Author
-
DUMAN, Nesrin and ORAL, Gökhan
- Subjects
Uyuşturucu,Esrar,Psikosomatik Düşünce,Rorschach - Abstract
Psikosomatik düşünce biçimi, dilin duygusal boyutundan ayrılmış olduğu, hayal etme, fantezi ya da sembolizasyonla organik bir bağı olmayan, bilinçdışının zengin içeriklerinden kopuk, yararcı, gündelik ve somut düşüncelerin baskın olduğu bir düşünce biçimidir (Marty, 2012:16). Bu araştırmanın temel amacı esrar (uyuşturucu madde) kullanan kişilerde psikosomatik düşünce biçimini Rorschach Testi ile incelemektir. Bu amaçla uyuşturucu madde (esrar) kullanmak suçu sebebiyle tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri altında olan 25 kişiye Rorschach Testi uygulanmıştır. Sonuçların karşılaştırılması için 25 uyuşturucu madde kullanmayan kişiye (kontrol grubu) de aynı test uygulanmıştır. Sonuçlar; psikosomatik düşünce biçimine işaret eden bilişsel, duygulanım ve sosyal uyum süreçlerini değerlendirmek için istatistiksel olarak analiz edilmiştir. Testteki kodlanmayan malzeme de ayrıca yorumlanmıştır. Araştırma sonucunda, incelenen süreçlerde gruplar arasında anlamlı farklılaşma bulunmuştur. Çalışmada esrar kullanan bireylerde bilişsel işleyişteki fakirliğe, duygulanım süreçlerinde kuruluğa ve yoksullaşmaya, tasarımlama ve sembolizasyon düzeyinde yetersizliğe, kısır ve katı bir düşünme biçimine ve sosyal uyum düzeyinde artışa işaret eden bulgulara ulaşılmıştır. Yapılan bu çalışma; uyuşturucu madde kullanan kişilerde daha önce McDougall (1989) tarafından belirtilen psikosomatik düşünce biçiminin varlığını doğrulayabilmiştir.
- Published
- 2018
11. Ruhsal Travmanın Edebiyat Yoluyla Aktarımı: Ömer Seyfettin ve Beyaz Lale
- Author
-
Özgüç, Anıl, primary and Oral, Gökhan, additional
- Published
- 2019
- Full Text
- View/download PDF
12. Dedektif Romanları: Tarihine Sığmayan Geçmişi İle Türkiye’de ve Dünyada Adli Edebiyat
- Author
-
Ağaoğlu, Reyyan, primary and Oral, Gökhan, additional
- Published
- 2018
- Full Text
- View/download PDF
13. Investigating Mental State Terms in Fairy Tales and Animation Movies
- Author
-
DUMAN, Nesrin, primary and ORAL, Gökhan, additional
- Published
- 2018
- Full Text
- View/download PDF
14. The Relationship between Urbanization and Crime in Kayseri: A Future Projection
- Author
-
Aktürk, Altay İltan, Yakupoğlu, Aylin, Çelik, Dilek, Oral, Gökhan, Aktürk, Altay İltan, Yakupoğlu, Aylin, Çelik, Dilek, Oral, Gökhan, and Yeditepe Üniversitesi
- Subjects
Sosyoloji - Abstract
Her toplulukta farklı yoğunlukta ve farklı şekillerde suç işlenmekte, bu suçlara karşı da sosyal politika oluşturanlardan çeşitli önlemler alması, suçluluğu azaltması beklenmek- tedir. Suçluluğun azaltılması çabaları arasında önem taşıyan yöntemlerden birini de ileriki yıllarda işlenecek olası suçları ve suçlu sayısını öngörmeye dayanan suç tahmini çalışmaları oluşturmaktadır. Bu makalede, şiddet ile kentleşme, kentlileşme ve göç arasındaki ilişki, Kayseri ili örneği üzerinden, iç göç ile kente gelenlerin geleneksel kültürel yapısının taşı- dığı suç olasılıkları bağlamında değerlendirilmiş; kentte işlenmesi olası suçları azaltmak için bireye özgü risk faktörlerinin iyi analiz edilmesinin yanı sıra sosyal destek ağlarının güçlendirilmesi, aşamalı entegrasyon mekanizmalarının oluşturulması, bireye özgü başa çıkma becerilerinin desteklenmesi gibi faktörlerin yararlı olacağı belirtilmiştir. Criminal commitment, in different rates and forms, is a fundamental problem in every society. Social policy makers are expected to take precaution and reduce the crime rates. One of the substantial methods to reduce crime rates is through academic research about the estimates of crime rates. In the previous article, the features of internal migration and the relationship between the ethos of immigrants and their criminal involvement are evaluated, regarding the process of urbanization in Kayseri. It is concluded that, in order to reduce the criminal involvement in the cities of migration, the individual risk factors and protective coping strategies related to migration process should be analyzed. However on the other hand, it is essential to intervene in the macro level by strengthening the social integrity and social support mechanisms.
- Published
- 2013
15. Türkiye'de Maternal Filisid Olgularının Adli Tıp Yönünden Analizi: Bir Klinik Araştırma
- Author
-
Eke, Salih Murat, Başoğlu, Saba, Taktak, Şafak, Oral, Gökhan, and Kırşehir Ahi Evran Üniversitesi
- Subjects
Nörolojik Bilimler ,Psikiyatri - Abstract
Amaç: Literatürde homisid kurbanlarının %15'inin 16 yaş altındaki çocuk-lardan oluştuğu; bir yaş altındaki çocukların en fazla riski taşıdığı gösterilmiş-tir. Kurbanların büyük bir çoğunluğu anneleri tarafından öldürülmüşlerdir. Dolayısıyla, faillerin anneler olduğu çocuk öldürme suçu farklı yönlerden ele alınmış ve literatürde maternal filisid adı altında kavramsallaştırılmıştır. Bu çalışma Türkiye'de 0-6 yaş arasındaki çocuklarını öldüren kadınlar ve kurbanlar ile suçun adli tıp yönünden özelliklerini tanımlamak ve gerekli önlemlerin alınması için bir zemin sağlayabilmek amacıyla yapılmıştır. Yöntem: Bu araştırma, 1996-2006 yılları arasında T.C Adalet Bakanlığı, İstanbul Adli Tıp Kurumu Başkanlığı IV. İhtisas Kurulu'na gelmiş olan 74 maternal filisid olgusunun yapılan muayeneleri ve adli dosyalarının incelen-mesi sonrası hazırlanan raporlarını kapsamıştır. Bu raporlardan elde edilen verilerin ışığında filisid girişiminde bulunan annelerin ve öldürülen çocuk-ların sosyodemografik özellikleri, suçun oluş yöntemleri ve annelerin ceza ehliyetleri incelenmiştir. Bulgular: Filisid suçunu gerçekleştirdiğinden şüphelenilen annelerin genel-de genç yaşta olduğu, gebeliği istemediği, 73 annenin suç geçmişinin olma-dığı, 48 annenin suçu kabul ettiği saptanmıştır. Kurban çocukların 71 tane-sinin öz çocuk olduğu, 38 tanesinin ilk bir yaşta öldürüldüğü ve kurbanların 35 tanesinin kız ve 20 tanesinin erkek çocuk olduğu tespit edilmiştir. Çalış-ma grubunda 7 sanığın eş zamanlı olarak birden fazla çocuğunu öldürdüğü veya öldürmeye teşebbüs ettiği bulunmuştur. Annelerin büyük bir kısmının suçu gündüz saatlerinde işledikleri saptanmıştır. Filisid yöntemleri incelen-diğinde en fazla "çocuğu boğma" veya "çocuğu yüksek bir yerden atma" görülmüştür. Kurban çocukalrın büyük bir kısmının silah veya benzeri cisim kullanılmadan el ile öldürüldüğü saptanmıştır. IV. İhtisas Kurulu kararlarına dayanarak, ceza sorumluluğu olmayan annelerle ceza sorumluluğu tam olan annelerin oranı arasındaki farkın fazla olmadığı gözlenmiştir.Sonuç: Çalışmada annelerin demografik özelliklerinden, suç sırasındaki durum ve suçun yöntemine dair bulgulardan ve annelerin psikososyal stre-sörlerinden önemli veriler elde edilmiş ancak bu verilerin çocuk öldürme suçunu tanımlamada sınırlı olduğu görülmüştür. Çalışmanın sonunda, araş-tırılan parametrelere ilave olarak kişileri bu suçu işlemeye yönelten mental durum ve/ veya motivlerin de irdelenmesi gerektiği düşünülmüştür. Introduction: In the literature, 15% of the victims of homicide consists of children under 16 years of age; children under the age has been proved that they have the maximum risk. The vast majority of the victims were killed by their mothers. Thus, if mothers are the perpetrators of crime child murders are discussed in different ways, so it is conceptualized under the name of maternal filicide in the literature. This study has been performed for, in Turkey, women who kills their own children between 0-6 years old, victims of crimes, and to determine features of crime regarding on forensic medicine, eventually in order to provide a basis for taking necessary precautious and measures.Methods: This research includes 74 reports of maternal filicide cases came to IV. Board of Specialization at the Council of Forensic Medicine in Istanbul, Ministry of Justice of Republic of Turkey between 1996-2006 years. In the light of data came from these reports, the socio-demographic characteristics of mothers who attempted filicide and children who were killed, and crime occurrence methods and mothers' criminal legal responsibility were examined.Results: Mothers, suspected of the filicide crime, are often at a young age, they did not desire pregnancy, 73 of mother's do not have criminal history. nd 48 of mothers confessed the crime. Found that 71 of child victims are biological kids, 38 of them were killed around age, and 20 of them were girls, 35 of them were boys. The study group, seven of defendants killed or attempted to kill more than one child at the same time. The majority of mothers committed the crime during the daylight. When filicide meth-ods were examined strangling or throwing up the child from higher were seen the most. The majority of mothers comitted crime wiıthout weapon or other objects, just by their hands. Based on decisions of IV. Board of Specialization, no significant difference was observed between the the mothers with criminal liability and mothehers with non-criminal liability.Conclusion: In this study, important data procured from the demograph-ic characteristics of the mothers, findings on conditions during the crime and the method of the crime, and mothers' psychosocial stressors, but it has been discerned that this data is limited to define the crime of filicide. At the end of the study, besides studied the parameters that directed people to commit this crime, other factors, like mental status and/or mo-tives should be probed
- Published
- 2015
16. İki eksenli güneş izleme panelinin kontrolü
- Author
-
Oral, Gökhan, Uçan, Osman Nuri, and Mekatronik Mühendisliği Ana Bilim Dalı
- Subjects
Mekatronik Mühendisliği ,Mechatronics Engineering - Abstract
Bu yüksek lisans tezinde, sabit bir panele göre daha yüksek gerilim çıktısı üreten, uygulanabilir bir iki-eksenli güneş takip sisteminin belirlenmesini ve ortaya konulmasını hedeflenmektedir. Buradan yola çıkılarak, uygulanabilir bir güneş takipçisinin tasarlanması için en uygun yöntemin belirlendiği yoğun bir araştırmanın ardından, küçük ölçekli bir güneş paneli, servo motorlar, kontrolör olarak Arduino işlemcisi ve gerilim geribeslemesini kablosuz ileten bir verici kullanılarak iki eksenli bir güneş takipçi gerçekleştirilmiştir. This master of science thesis aims to determine and built a practical dual-axis solar tracker system which produce greater voltage output than a fixed panel. Therefore, a dual-axis solar tracker using a small sized solar panel, servo motors, an Arduino board as the controller and a wireless transmitter for sending voltage feedback data, is built after an extensive research on determining the best means for designing a practical solar tracker. 82
- Published
- 2015
17. Kayseri Örneği Üzerinden Kentleşme ve Şiddet İlişkisi: İleriye Dönük Bir Projeksiyon
- Author
-
AKTÜRK, Altay, YAKUPOĞLU, Aylin, ÇELİK, Dilek, and ORAL, Gökhan
- Subjects
Immigration,Urbanization,Crime,Criminal Prognosis,Crime Prevention ,Göç,Kentleşme,Kentlileşme,Suç,Suç Tahmini,Suç Önleme - Abstract
Criminal commitment, in different rates and forms, is a fundamental problem in every society. Social policy makers are expected to take precaution and reduce the crime rates. One of the substantial methods to reduce crime rates is through academic research about the estimates of crime rates. In the previous article, the features of internal migration and the relationship between the ethos of immigrants and their criminal involvement are evaluated, regarding the process of urbanization in Kayseri. It is concluded that, in order to reduce the criminal involvement in the cities of migration, the individual risk factors and protective coping strategies related to migration process should be analyzed. However on the other hand, it is essential to intervene in the macro level by strengthening the social integrity and social support mechanisms., Her toplulukta farklı yoğunlukta ve farklı şekillerde suç işlenmekte, bu suçlara karşı da sosyal politika oluşturanlardan çeşitli önlemler alması, suçluluğu azaltması beklenmektedir. Suçluluğun azaltılması çabaları arasında önem taşıyan yöntemlerden birini de ileriki yıllarda işlenecek olası suçları ve suçlu sayısını öngörmeye dayanan suç tahmini çalışmaları oluşturmaktadır. Bu makalede, şiddet ile kentleşme, kentlileşme ve göç arasındaki ilişki, Kayseri ili örneği üzerinden, iç göç ile kente gelenlerin geleneksel kültürel yapısının taşıdığı suç olasılıkları bağlamında değerlendirilmiş; kentte işlenmesi olası suçları azaltmak için bireye özgü risk faktörlerinin iyi analiz edilmesinin yanı sıra sosyal destek ağlarının güçlendirilmesi, aşamalı entegrasyon mekanizmalarının oluşturulması, bireye özgü başa çıkma becerilerinin desteklenmesi gibi faktörlerin yararlı olacağı belirtilmiştir.
- Published
- 2014
18. Ateşli silah kullanarak suç işleyen sanıkların sosyodemografik özellikleri ve psikiyatrik profilleri
- Author
-
Özdeş, Taşkın, Oral, Gökhan, Cantürk, Nergis, Kumral, Bahadır, and Erkol, Zerrin
- Subjects
Hukuk - Abstract
Amaç: Çalışmada, ateşli silah ile suç işlediği iddia edilen bireylerin ceza sorumluluğu yönünden değerlendirilmesi ve bu tür suçların azaltılması yönünde alınabilecek önlemlerin tartışılması amaçlanmıştır. Yöntem: Bu amaçla hazırlanan anket formu, ateşli silahla suç işlediği iddia edilen ve mahkemeler tarafından Adli Tıp Kurumu 4. İhtisas Kurulu'na ceza sorumluluğunun olup olmadığının değerlendirilmesi amacıyla gönderilen olgulardan görüşmeyi kabul eden 50 olguya uygulanmıştır. Sonuçlar: Olguların 48'i (%96) erkek olup, 28'i (%56) 21-40 yaş arasında idi. Otuz altı olgu (%72) evli olup, 27 olgunun (%54) kısa namlulu silah kullanarak suç işlediği, 33 olgunun (%66) kullandığı ateşli silahın ruhsatsız olduğu belirlendi. Olguların 35'inin (%70) adam öldürme, dokuzunun (%18) adam yaralama veya adam öldürmeye girişim suçlarını işlediği iddia edilmekteydi. Cinayetlerin 12'sinin (%24) eş öldürme şeklinde olduğu, 12 olgunun (%24) sabıkalı olduğu görüldü. Kurulda yapılan değerlendirmede 22 olgunun (%44) ceza sorumluluğunun olmadığı kararına varıldı. Ceza sorumluluğu olmadığına karar verilen olgulardan altısının (%27.3) silah ruhsatının bulunduğu dikkati çekti. Tartışma: Ateşli silah kullanımı ile suç işleyen saldırganların profillerinin belirlenmesi, bu tip saldırıların önlenmesinde yol gösterici olacaktır. Ruhsat almak isteyen kişilerin psikiyatrik muayenesi, tehlikelilik ölçütlerinin değerlendirilmesi açısından önem taşımaktadır. Konunun diğer ayağını sivil toplum kuruluşları ve medyanın da desteği sağlanarak konu hakkında toplumun bilinçlenmesinin sağlanması, silahsızlanmanın özendirilmesi oluşturmaktadır. Diğer yönden, silah ruhsatının bu konuda özelleşmiş merkezlerde verilmesi, daha bilimsel ve standardize bir uygulamaya zemin hazırlayacaktır Objective: In this study, it is aimed to evaluate the individuals who were accused of committing crime by means of firearms in terms of their competency to stand trial and to discuss preventive measures can be taken in order to reduce such crimes. Methods: The survey form that was prepared for this purpose applied to 50 subjects that der. It was observed that 12 of the murders (24%) occurred as spouse-killing, 12 of the subjects (24%) had criminal records. It was determined as a result of evaluation conducted by the Committee that 22 subjects (44%) did not have competency to stand trial. 6 of the subjects (27%) with no competence to stand trial possessed gun license. Discussion: Determining the profiles of perpetrators who commits crimes by using firearms will be instructive to prevent these kinds of assaults. Psychiatric examination of who applies for a gun license presents great importance in terms of evaluating riskiness criteria. Assuring societal awareness by ensuring support of Civil Society Organizations and mass media, and encouraging disarmament are other side of the issue. Furthermore, issuing firearm licenses in specialized agencies will lay the groundwork for more scientific and standardized
- Published
- 2014
19. THE CONCEPT OF SKIN EGO AND THE INVESTIGATION OF THE SKIN EGO STRUCTURING IN DRUG USERS ADMINISTERING THE RORSCHACH INKBLOT TEST.
- Author
-
BRİDGE, Esra Nihan, ORAL, Gökhan, and İKİZ, Tevkifa TUNABOYLU
- Subjects
HEROIN ,DRUG abuse ,EGO (Psychology) ,RORSCHACH Test ,SKIN diseases - Abstract
Copyright of Electronic Turkish Studies is the property of Electronic Turkish Studies and its content may not be copied or emailed to multiple sites or posted to a listserv without the copyright holder's express written permission. However, users may print, download, or email articles for individual use. This abstract may be abridged. No warranty is given about the accuracy of the copy. Users should refer to the original published version of the material for the full abstract. (Copyright applies to all Abstracts.)
- Published
- 2018
- Full Text
- View/download PDF
20. TÜRKİYE?DE MATERNAL FİLİSİD OLGULARININ ADLİ TIP YÖNÜNDEN ANALİZİ: BİR KLİNİK ARAŞTIRMA
- Author
-
Eke, Salih Murat, primary, Başoğlu, Saba, additional, Taktak, Şafak, additional, and Oral, Gökhan, additional
- Published
- 2014
- Full Text
- View/download PDF
21. Bir ası yolu ile intihar girişimi vakasında suffokasyon sonucu ölüm, Olgu Sunumu
- Author
-
AŞICIOĞLU, FARUK, Aşırdizer, Mahmut, and ORAL, Gökhan
- Published
- 1998
22. Bir ası yolu ile intihar girişimi vakasında suffokasyon sonucu ölüm
- Author
-
Aşırdizer, Mahmut, ORAL, GÖKHAN, and AŞICIOĞLU, FARUK
- Published
- 1998
23. Bir olgu sunumu eşliğinde REM uykusu davranış bozukluğuna bağlı suç işleme ve suçun adli psikiyatrik olarak değerlendirilmesi / A crime case which took place during REM sleep disorder and the evaluation of the case by the forensic psychiatry
- Author
-
Aliustaoğlu, F. Süheyla, primary, Yüksel, Gökşen, additional, Saygılı, Sefa, additional, and Oral, Gökhan, additional
- Published
- 2012
- Full Text
- View/download PDF
24. Bir Felaketin Anatomisi Bazar de La Charite Yangını
- Author
-
Özgüç, Anıl, primary, Bakar, Murat, additional, and Oral, Gökhan, additional
- Published
- 2011
- Full Text
- View/download PDF
25. CİNSEL İSTİSMARLARI AÇIKLAYAN TEORİLERİN SUÇ SORUŞTURMALARI BAĞLAMINDA İRDELENMESİ.
- Author
-
GÖNÜLTAŞ, M. Burak, ORAL, Gökhan, and BEYAZTAŞ, Fatma
- Abstract
Copyright of Türkiye Adalet Akademisi Dergisi is the property of Justice Academy of Turkey and its content may not be copied or emailed to multiple sites or posted to a listserv without the copyright holder's express written permission. However, users may print, download, or email articles for individual use. This abstract may be abridged. No warranty is given about the accuracy of the copy. Users should refer to the original published version of the material for the full abstract. (Copyright applies to all Abstracts.)
- Published
- 2015
26. Analysis of the Maternal Filicide in Terms of Forensic Medicine in Turkey: A Clinical Research.
- Author
-
EKE, Salih Murat, BAŞOĞLU, Saba, TAKTAK, Şafak, and ORAL, Gökhan
- Subjects
HOMICIDE ,INFANTICIDE ,LEGAL liability ,FORENSIC medicine ,PSYCHOLOGY of mothers ,PSYCHOLOGICAL stress ,CRIME victims ,SOCIOECONOMIC factors ,RETROSPECTIVE studies ,DESCRIPTIVE statistics ,CHILDREN ,PSYCHOLOGY - Abstract
Introduction: In the literature, 15% of the victims of homicide consists of children under 1 6 years of age; children under the age has been proved that they have the maximum risk. The vast majority of the victims were killed by their mothers. Thus, if mothers are the perpetrators of crime child murders are discussed in different ways, so it is conceptualized under the name of maternal filicide in the literature. This study has been performed for, in Turkey, women who killed their own children between 0-6 years old, victims of crimes, and to determine features of crime regarding on forensic medicine, eventually in order to provide a basis for taking necessary precautions and measures. Methods: This research includes 74 reports of maternal filicide cases came to IV. Board of Specialization at the Council of Forensic Medicine in Istanbul, Ministry of Justice of Republic of Turkey between 1996-2006 years. In the light of data came from these reports, the socio-demographic characteristics of mothers who attempted filicide and children who were killed, and crime occurrence methods and mothers' criminal legal responsibility were examined. Results: Mothers, suspected of the filicide crime, are often at a young age, and did not desire pregnancy, 73 of mother's do not have criminal history, and 48 of mothers confessed the crime. Found that 71 of child victims are biological kids, 38 of them were killed around age, and 20 of them were girls, 35 of them were boys. The study group, seven of defendants killed or attempted to kill more than one child at the same time. The majority of mothers committed the crime during the daylight. When filicide methods were examined strangling or throwing up the child from higher were seen the most. The majority of mothers committed crime without weapon or other objects, just by their hands. Based on decisions of IV. Board of Specialization, no significant difference was observed between the mothers with criminal liability and mothers with non-criminal liability. Conclusion: In this study, important data procured from the demographic characteristics of the mothers, findings on conditions during the crime and the method of the crime, and mothers' psychosocial stressors, but it has been discerned that this data is limited to define the crime of filicide. At the end of the study, besides studied the parameters that directed people to commit this crime, other factors, like mental status and/or motives should be probed. [ABSTRACT FROM AUTHOR]
- Published
- 2015
- Full Text
- View/download PDF
27. Violence in the Health Sector and Its Properties: A Questionnaire toward Physician Working in the Emergency Departments.
- Author
-
Kaya, Ahsen, Karadayı, Beytullah, Kolusayın, Melek Özlem, Aslan, Naciye Akan, and Oral, Gökhan
- Subjects
EMERGENCY medicine ,EMERGENCY physicians ,HOSPITAL emergency services ,QUESTIONNAIRES ,VIOLENCE in the workplace ,DATA analysis software - Abstract
Objective: In our country, violence has been spreading to every part of society, especially in the health sector in recent years. In this study, we aimed to determine the properties of violence that physicians working in the emergency departments are exposed to and witness and also to present the process after the violence. Material and Methods: This study was held with participants of the 4th Emergency Medicine School Meeting organized by the Emergency Medicine Physicians Association of Turkey on January 11-12, 2013 in Istanbul. Answers given to the questionnaire titled "Violence in the health sector and its properties" by volunteer participants were evaluated with a statistical program. Results: Of the 73 physicians, 60.3% was male and 39.7% was female. The mean age was 31.9±5.8 years; 91.8% stated that they were exposed to violence at least once in their professional lives. The most common type of violence exposed and witnessed was verbal violence. Conclusion: Emergency departments are places where violence is experienced extremely often. Doing legal arrangements, taking security precautions, and solving patient-healthcare communication problems are important steps for preventing violence. But, it is thought that the main step is to provide social synergy in the perception of violence. [ABSTRACT FROM AUTHOR]
- Published
- 2014
- Full Text
- View/download PDF
28. Kayseri Örneği Üzerinden Kentleşme ve Şiddet İlişkisi: İleriye Dönük Bir Projeksiyon.
- Author
-
İltan Aktürk, Altay, Yakupoğlu, Aylin, Çelik, Dilek, and Oral, Gökhan
- Subjects
SOCIAL policy ,CRIME statistics ,URBANIZATION ,SOCIAL support - Abstract
Copyright of Journal of Sociology / Sosyoloji Dergisi is the property of Istanbul Universitesi Edebiyat Fakultesi and its content may not be copied or emailed to multiple sites or posted to a listserv without the copyright holder's express written permission. However, users may print, download, or email articles for individual use. This abstract may be abridged. No warranty is given about the accuracy of the copy. Users should refer to the original published version of the material for the full abstract. (Copyright applies to all Abstracts.)
- Published
- 2013
29. GÜNEŞ TAKİP SİSTEMLERİ VE PROTOTİP GERÇEKLEŞTİRME.
- Author
-
ORAL, Gökhan and NURI UÇAN, Osman
- Abstract
Bu tez çalışmasında, sabit bir panele göre daha yüksek gerilim çıktısı üreten, uygulanabilir bir iki-eksenli güneş takip sisteminin belirlenmesini ve ortaya konulmasını hedeflenmektedir. Buradan yola çıkılarak, uygulanabilir bir güneş takipçisinin tasarlanması için en uygun yöntemin belirlendiği yoğun bir araştırmanın ardından, küçük ölçekli bir güneş paneli, servo motorlar, kontrolör olarak Arduino işlemcisi ve gerilim geribeslemesini kablosuz ileten bir verici kullanılarak iki eksenli bir güneş takipçi gerçekleştirilmiştir. [ABSTRACT FROM AUTHOR]
- Published
- 2012
30. Bir Olgu Sunumu Eşliğinde REM Uykusu avranış Bozukluğuna Bağlı Suç İşleme ve Suçun Adli Psikiyatrik Olarak Değerlendirilmesi.
- Author
-
Aliustaoglu, F. Süheyla, Yüksel, Göksen, Saygili, Sefa, and Oral, Gökhan
- Subjects
CRIME ,DREAMS ,SLEEP disorders ,DISEASE complications - Abstract
Copyright of Dusunen Adam: Journal of Psychiatry & Neurological Sciences is the property of KARE Publishing and its content may not be copied or emailed to multiple sites or posted to a listserv without the copyright holder's express written permission. However, users may print, download, or email articles for individual use. This abstract may be abridged. No warranty is given about the accuracy of the copy. Users should refer to the original published version of the material for the full abstract. (Copyright applies to all Abstracts.)
- Published
- 2012
- Full Text
- View/download PDF
31. Sürgün sürecinde büyük grup kimliğinin travmanın onarımındaki rolünün incelenmesi: Ahıska Türkleri örneği
- Author
-
Çelebi, Betül, Oral, Gökhan, and Sosyal Bilimler Ana Bilim Dalı
- Subjects
Forced emigration ,Psikoloji ,Adli Tıp ,Psychological trauma ,Psychology ,Forensic Medicine - Abstract
çalışmanın amacı, 1944 yılındaki büyük sürgünde zorla göç ettirilmiş, birinci nesil Ahıska Türklerinde travmanın sağaltım sürecinde, sahip oldukları büyük grup kimliğinin etkisi incelemektir. Yaşamış oldukları travmatik olayın etkisinin aradan yıllar geçmiş olmasına rağmen devam ettiği; iç dünyalarını ve kimliklerini yaşadıkları üzerinden şekillendirildikleri düşünülmektedir. Katılımcılar, anavatanları olan Ahıska'dan, sahip oldukları Türk-Müslüman kimliği nedeniyle sürgün edilmiş, sonrasında farklı yerlere göç etmek zorunda kalmışlardır. Yaşları 79 ile 89 arasında değişen, İstanbul ve Bursa'da yaşamakta olan birinci nesil aile üyeleri ile görüşmeler yapılmıştır. Görüşme çıktıları, Yorumlayıcı Fenomonolojik Analiz (YFA) aracılığı ile analiz edilmiştir. Altı üst tema ve yirmi iki alt temaya ulaşılmıştır. Ulaşılan üst temalar şu şekildedir; 1) kimlik yapılanması 2) sürgün ve göç yaşantısı, 3) adalet arayışı, 4) ev bulma ve vatana dönme çabaları, 5) baş etme mekanizmaları, adaptasyon ve hayatta kalma stratejileri 6) kaybedilen topraklara dair. Bu temalara ek olarak, araştırmacının görüşmeler süresince yaptığı gözlemlere yer verilmiştir. Çalışmanın, göçmenlerin yaşadıkları travmatik olaylara ve travmatik olayların sağaltımına yönelik tanımlayıcı bir niteliği olması nedeniyle devlet kuruluşlarının ve sivil toplum kuruluşlarının göçmenler için geliştirdikleri politikalar ve destek programlarına yardımcı olacağı düşünülmektedir. The aim of this study is to investigate the effect of large group identity in the treatment process of trauma in the first generation Ahiska Turks who were forcibly displaced during the exile in 1944. It is thought that even though it has been over the years, it affects their lives. In addition, their inner world and identity has been shaped by traumatic event they have experienced. Participants were exiled from their homeland, Ahiska, because of their Turkish-Muslim identity and then had to migrate to different places. Interviews were held with first-generation family members, aged between 79 and 89, living in Istanbul and Bursa. The results of the interviews were analyzed by Interpretative Phenomenological Analysis (IPA). 6 superordinate themes and 22 subordinate themes emerged: The superordinate themes are: 1) identity construction, 2) exile and immigrant life, 3) seeking justice, 4) finding home and trying to return homeland 5) coping mechanisms, adaptation and survival strategies 6) about the lost homeland. In addition to these themes, observations made by the researcher throughout the interviews were included. It is thought that the study will help to create policies and support programs developed by the state institutions and non-governmental organizations for migrants because of the study's descriptive aspect to traumatic events and their treatments. 135
- Published
- 2019
32. Otizm spektrum bozukluğu tanısı almış çocukların annelerinin çocuklarındaki otizm semptomlarının şiddetine göre psikolojik dayanıklılık ve başa çıkma tutumlarının karşılaştırılması
- Author
-
Bozkurt, Elvan, Oral, Gökhan, Erzi, Seda, Emecen, Deniz Dağseven, Psikoloji Ana Bilim Dalı, Maltepe Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, and Bozkurt, Elvan
- Subjects
Psychological resilience ,Otizm spektrum bozukluğu ,Eğitim ve Öğretim ,Psikolojik dayanıklılık ,Başa çıkma tutumları ,Coping attitudes ,Psikoloji ,Otizm şiddeti ,Education and Training ,Psychology ,Autism severity ,Autism spectrum disorder ,OSB’li çocukların anneleri ,Mothers of children with ASD - Abstract
Bu araştırmanın amacı otistik bozukluğu olan çocuğa sahip annelerin; psikolojik dayanıklılıkları ve başa çıkma tutumlarını, çocuklarındaki otizm sepmtomlarının şidddetine göre karşılaştırmaktır. Araştırmanın grubunu; çocukları İstanbul'da özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerinde eğitim alan ya da özel uygulama okullarına devam eden, otizm spektrum bozukluğu tanısı almış 3-18 yaş arasında 130 çocuk ve onların anneleri oluşturmaktadır. Veri toplama işlemi; Gilliam Otistik Bozukluk Derecelendirme Ölçeği-2-Türkçe Versiyonu (GOBDÖ-2-TV), Başa Çıkma Tutumlarını Değerlendirme Ölçeği (COPE), Kısa Psikolojik Sağlamlık Ölçeği (KPSÖ) ve araştırmacı tarafından hazırlanan Demografik Bilgi Formu kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Verilerin analizi sonucunda elde edilen bulgular iki bağımsız grup arasında niceliksel sürekli verilerin karşılaştırılmasında Mann Whitney-U, ikiden fazla bağımsız grup arasında niceliksel sürekli verilerin karşılaştırılmasında ise Kruskal Wallis-H testi kullanılmıştır. Araştırmanın sürekli değişkenleri arasında ise; pearson korelasyon analizi uygulanmıştır. Araştırmanın sonucunda çocuklarındaki otizm semptomlarının şiddetine göre; annelerin psikolojik dayanıklılık ve başa çıkma tutumları arasında istatistiksel açıdan anlamlı bir farklılık bulunmamıştır. Değişkenler arası yapılan korelasyon analizleri sonucunda ise; COPE ölçeğinin alt boyutlarından olan ‘’pozitif yeniden yorumlama ve gelişme’’ ile otizm şiddeti arasında pozitif yönde anlamlı ilişki görülmüştür. COPE ölçeğinin alt boyutlarından ‘’şakaya vurma’’ ve psikolojik dayanıklılık arasında pozitif yönde anlamlı ilişki, COPE ölçeğinin alt boyutlarından ‘’aktif başa çıkma’’ ile psikolojik dayanıklılık arasında pozitif yönde anlamlı ilişki bulunmuştur. Araştırma değişkenleri annelerin tanımlayıcı özelliklerine (yaş, eğitim durumu, çalışma durumu, aile gelir düzeyi, daha önce psikolojik/psikiyatrik yardım alma durumu) göre de karşılaştırılarak, elde edilen bulgular alanyazındaki araştırmalarla birlikte değerlendirilmiş, gelecek çalışmalar için önerilere yer verilmiştir., The purpose of this research is to compare the psychological resilience and coping attitudes of the mothers of the children with autism disorder by the severity of autism symptoms in their children. The study group of the research consists of 130 children between the ages of 3 and 18 who have been diagnosed with autism spectrum disorder and are receiving education in special education and rehabilitation centers or in private practice schools in Istanbul and their mothers. The collection of the data was performed through the Gilliam Autism Disorder Rating Scale-2-Turkish Version (GADRS-2-TV), Coping Attitude Rating Scale (COPE), Brief Psychological Resilience Scale (BRS) and Demographic Information Form prepared by the researcher. For the findings obtained as a result of the data analysis, the Mann Whitney-U was used to compare quantitative continuous data between two independent groups, and Kruskal Wallis-H test was used to compare quantitative continuous data between two independent groups. Pearson correlation analysis were applied for the continuous variables of the research. As a result of the study, no statistically significant difference was found between the psychological resilience and coping attitudes of the mothers according to the severity of autism symptoms in their children. As a result of the correlation analysis conducted between the variables; a positive and significant relationship was observed between the autism severity and "positive reinterpretation and growth" which is one of the sub-dimensions of the COPE scale. A positively significant relationship was determined between psychological resilience and "sense of humor" and "active coping" which are among the sub-dimensions of the COPE scale. The research variables were also compared according to the descriptive characteristics of the mothers (age, educational status, employment status, family income level, the status of receiving psychological/psychiatric support before), the findings obtained were evaluated with the researches in the literature and suggestions were offered for future studies.
- Published
- 2019
33. Peri masalları ve çizgi animasyon filmlerindeki zihin durumlarının incelenmesi
- Author
-
Duman, Nesrin, Oral, Gökhan, and Sosyal Bilimler Ana Bilim Dalı
- Subjects
Psikoloji ,Adli Tıp ,Mentalization ,Animated film ,Psychology ,Forensic Medicine ,Animation ,Mind ,Fairy tales - Abstract
Mentalizasyon, `kişinin kendisindeki ve başkalarındaki inançlar, niyetler, duygular, motivasyonlar gibi duygusal ve düşünsel süreçleri kavrayabilme, bunları birbiriyle ilişkilendirebilme ve buna göre davranabilme becerisi` olarak tanımlanır (aktaran Hawkes, 2011, ss.230). Mentalizasyon kavramının önemi; son yıllarda saldırganlık-şiddet çalışmaları, duygudurum düzenlemesi, kişilik bozuklukları (özellikle borderline kişilik bozukluğu), müdahale ve terapi programlarının oluşturulması konularında yapılan çalışmalarda vurgulanmaktadır. Ebeveyn çocuk ilişkilerinde kullanılan masallar, hayal dünyasına etkisiyle mentalizasyon için mükemmel bir başlangıç noktası kabul edilmektedir (Frohne-Hagemann, 2012). Bu noktadan hareketle masallardaki mentalizasyon katkı düzeylerinin araştırılması için doğu ve batı kültüründen onbeşer masal incelemeye alınmıştır. Günümüzde teknolojik gelişmeler ile değişen sosyo-kültürel yaşam, masal kitaplarının da yerini çizgi filmlere bırakmasına neden olmuştur (Yücel, 2015). Çocukların masalları animasyon filmleri izleyerek öğrenmeleri nedeniyle çalışmaya masalların postmodern formu olarak görülen animasyon filmler de dâhil edilmiştir. Dünya genelinde en çok izlenen ilk onbeş animasyon film seçilerek üçüncü grubu oluşturmuştur. Masal ve animasyon film metinlerdeki zihin durumu sözcükleri CS-MST kodlama sisteminde belirtilen kategoriler altında kodlanarak sayısallaştırılmış, sonuçlar üç grup açısından karşılaştırılmıştır. Sonuç olarak masalların animasyon filmlere göre daha yüksek mentalizasyon katkısı sağladığı, mentalizasyon kapasitesinin geliştirilmesinde kullanılacak kıymetli araçlar olduğu görülmüştür.Anahtar Kelimeler: Mentalizasyon, peri masalı, çizgi animasyon film, CS-MST. Mentalization can be defined as `keeping one's own state, desires, and goals in mind as one addresses one's own experience; and keeping another's state, desires, and goals in mind, as one interprets his or her behavior` (as cited in Hawkes, 2011, p.230). In recent years, the importance of the mentalization term is emphasized in bullying-aggression studies, therapy and intervention programs, affect regulation, and personality disorders, especially borderline personality disorders.Having an affect on imagination, fairy tales which are used in parent-child interaction are the perfect starting point for mentalization (Frohne-Hagemann, 2012). From this point, fifteen fairy tales from both eastern and western cultures have been investigated in order to assess their mentalization contribution. However, nowadays technological developments have caused changes in sociocultural lives. These changes have led to the replacement of fairy tale books with animation movies (Yücel, 2015). With new and readily available animation technology, children are watching animation movies rather than having stories read to them. For that reason, animation movies are accepted as the postmodern versions of fairy tales and are included in this study. Fifteen most popular animation movies worldwide were picked for the third group. The mental state terms in the texts of animation movies and fairy tales were coded by CS-MST coding system into five main categories, and three groups' results were compared. In conclusion, fairy tales are found to have more mentalization contribution compared to animation movies, and are seen to be precious tools to be used in the improvement of the capacity of mentalization.Keywords: Mentalization, fairy tales, animation movies, CS-MST. 162
- Published
- 2018
34. Analysing the effects of bomb attacks on social trauma: Sample of Beşiktaş
- Author
-
Çalağan, Canan, Oral, Gökhan, Sosyal Bilimler Ana Bilim Dalı, İÜC, Adli Tıp ve Adli Bilimler Enstitüsü, Sosyal Bilimler Ana Bilim Dalı, and Çalağan, Canan
- Subjects
Stres ,Saldırı ,Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB) ,Intrusion ,Varsayımlar ,Social affect ,Stress ,Sosyal etki ,Travmatik Stres ,Psikolojik travma ,İstanbul-Beşiktaş ,Bomba ,Bombalı Saldırı ,Toplumsal Travma ,Psikoloji ,Adli Tıp ,Forensic medicine ,Psychological trauma ,Psychology ,Terörizm ,Terrorism ,Bomb ,Stres bozuklukları-post travmatik ,Stress disorders-post traumatic - Abstract
Terör saldırıları toplumsal güven zeminini derinden sarsan, kasten yaratılan travmalardır. Doğrudan ya da dolaylı biçimde etkilenen tüm toplum kesimlerinde ruhsal dengeyi ve uyumu bozabilmekte;travma(örselenme) sonrası stres bozukluğu gibi ruhsal hastalıklara neden olabilmektedir. Bu araştırmada; insan eliyle yaratılan bir travma olarak bombalı saldırıya çeşitli biçimlerde tanıklık etmiş kişilerdeki travmatik stres belirtilerinin incelenmesi ve bu belirtilerin dünyaya ilişkin varsayımlarla ve demografik değişkenlerle ilişkisini ortaya koyarak patlamadan yaklaşık bir yıl sonra olayın etki boyutuna dair verilerin ortaya koyulması planlanmıştır. 10 Aralık 2016 patlamasının olduğu dönemden beri bölgede yaşayan, çalışan ya da eğitim gören bireyler arasından patlamaya çeşitli biçimlerde tanıklık etmiş 212 kişiye kartopu yöntemle ulaşılmıştır. Katılımcılara ' Demografik Bilgi Formu', 'Olaya İlişkin Soru Formu', 'Olayların Etkisi Ölçeği' ve 'Dünyaya İlişkin Varsayımlar Ölçeği' uygulanmıştır. Araştırma bulgularına göre olaydan yaklaşık bir yıl sonra katılımcıların %43,4'ü travmatik stres belirtilerini karşılamaktadır. Cinsiyet durumu açısından kadın olmanın travmatik stres belirtileri üzerinde istatistiksel olarak anlamlı bir etkisi olduğu bulgulanmıştır. Araştırmamızda örneklem grubundaki travmatik stres belirtilerinin toplumdaki bazı inanışları olumsuz etkilediği bulgulanmıştır. TSSB belirtilerinin görüldüğü katılımcılarda olumlu benlik inancı, dünyanın iyiliğine inanç ve olayların önceden kontrol edilebileceğine inanç TSSB belirtileri ile ters yönde değişim göstermiştir. Ruhsal tedavi ve danışmanlık ihtiyacının ise travma belirtileri gösterenlerde daha yüksek olduğu sonucuna ulaşılmıştır.Çalışmanın sonuçları ilgili literatür çerçevesinde tartışılmış, sınırlılıklar ve öneriler belirtilmiştir.Anahtar Kelimeler: Travmatik Stres, Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB), BombalıSaldırı, Varsayımlar, Toplumsal Travma Terrorist attacks are intentionally created traumas that deeply betray the social trust. It can disrupt psychological balance and harmony in all social segments which affected directly or indirectly. Also it can cause mental illnesses such as stress disorder. In this study; traumatic stress symptoms in people who witnessed various forms of bombardment as a human-generated trauma are examined. These findings are related to the assumptions about the world and demographic variables and approximately one year after the explosion, it is planned to disclose data on the extent of the impact. . For this research, it had been reached 212 people who have been living, working, studying at this area or the people who witnessed the bomb attack in various ways since the bomb occured, the 10th of December by using snow ball method. The probable variances of participants' social traumas were evaluated by conducting Demographic Information Form, Questionnaire Form, Impact of Events Scale and World Assumptions Scale. Nearly a year after, probable PTSD was determined as rate 43, 4%. In terms of gender status, it was found that being a woman had a statistically significant effect on traumatic stress indications.The research also discovered that traumatic stress symptoms that were found widely in the sample group in this situation affected some beliefs adversely. Moreover, the results indicated that the participants who have PTSD symptoms like positive self-belief, the belief of the world's kindness and the belief of being able to control the events before, had a variance in reverse direction with PTSD. The conclusion is; the need of psychological treatment and counseling is higher for people who have trauma symptoms.The results of the study dissused within the literature, shortcomings of the study and proposals for future research were suggested.Key Words: Traumatic Stress, Posttraumatic Stress Disorder (PTSD), Bomb Attack, Assumptions, Social Trauma 132
- Published
- 2018
35. Interaction of detective novels with the way humanbeings perceive violence: critical discourse analysis on novels written by Edgar Allen Poe and Halide Edip Adivar
- Author
-
Ağaoğlu, Reyyan, Oral, Gökhan, Sosyal Bilimler Ana Bilim Dalı, İÜC, Adli Tıp ve Adli Bilimler Enstitüsü, Sosyal Bilimler Ana Bilim Dalı, and Ağaoğlu, Reyyan
- Subjects
Forensic Science ,Eleştirel söylem çözümlemesi ,Türk Dili ve Edebiyatı ,Linguistics ,Turkish Language and Literature ,Polisiye ,Metin dilbilim ,Amerikan Kültürü ve Edebiyatı ,Detective Fiction ,Critical discourse analysis ,Adli Bilimler ,American Culture and Literature ,Dilbilim ,Eleştirel Söylem Analizi ,Text linguistics - Abstract
Dil ile söylem bir bütündür; edebi eserler yolu ile söylemin bir parçasını oluşturan ve tarihsel, sosyal ve psikolojik birçok olgu hakkında fikir veren edebiyat, Dilbilim dışındaki bilim dalları tarafından da incelenmektedir; multidisipliner bir özelliğe sahip olan Adli Bilimler de bu bilim dallarından biridir. Bu çalışmanın amacı, bir edebi eser türü olan polisiye ile Adli Bilimler arasındaki ilişkiyi incelemek ve incelemenin sonunda, polisiyenin toplumun şiddeti algılama biçimi ile etkileşimini yorumlamaktır. Bu sebeple, Edgar Allan Poe tarafından yazılmış olan Morgue Sokağı Cinayetleri ve Halide Edip Adıvar'ın yazdığı Yolpalas Cinayeti adlı iki polisiye eserin fail ile mağdurları, Foucault'nun söylem analizi araştırmalarından yola çıkan Ian Parker'ın analiz evreleri ışığında değerlendirilmiştir. Temelde eleştirel söylem analizine dayanan Foucaultcu söylem analizi, dil ile güç arasındaki bağıntıyı söylemi inceleyerek ortaya çıkartmaya çalışır ve söylemdeki ideolojik arka plana dikkat çeker. Çalışmada, eserlerdeki ideolojik arka planı yorumlamak için, yazarların ve eserlerin dönemleri araştırılmış ve yazarların etkilendikleri düşünce akımları belirlenmiştir. Çalışmanın sonunda, yazarların yaşadıkları dönemde ortaya çıkan ve benimsedikleri veya benimsemedikleri ideolojilerin, eserlerinde betimledikleri cinayetin fail ile mağdur karakterleri üzerine etki ettiği anlaşılmıştır. Benimsedikleri ve benimsemedikleri ideolojiler ışığında fail ya da mağdur karakterleri yaratabilen yazarlar, eserlerindeki cinayeti haklı bir sebebin çatısı altına oturtabilmekte, böylece eserleri, toplumun şiddeti algılayış biçimi ile etkileşime geçmektedir.Anahtar Kelimeler: Dilbilim, Adli Bilimler, Eleştirel Söylem Analizi, Polisiye. Language and discourse constitute a whole; literature, which forms a part of discourse through literary works and suggests an idea about so many facts just like historical, social and psychological events, is studied by other disciplines besides Linguistics; Forensic Science, having a multidisciplinary feature, is one of them. Aim of this study is to analyze the relationship between detective fiction as a literary work, and Forensic Science, and to comment on interaction of detective fiction with the way human beings perceive violence at the end of the analysis. For this reason, killers and victims of Murders in the Rue Morgue by Edgar Allan Poe and Murder in Yolpalas by Halide Edip Adıvar are assessed through analyzing steps of Ian Parker who does his works in the light of Foucauldian discourse analysis. Foucauldian discourse analysis tries to reveal the connection between language and power by analyzing the discourse and draws attention to the ideological background of the discourse. Throughout the study, in order to comment on the ideological background of the literary works, periods of the writers and the works are searched and movements of thought that belong to the writers are specified. At the end of the study, the ideologies that came out during the period of the writers and that were adopted or not by them affect the characteristic of the killers and the victims of the murder portrayed in their works. Writers, who create a killer or a victim in the light of the ideologies that they adopted and they did not adopt, bring out a reasonable reason for the murder in their works, and thus, their works interact with the way human beings perceive violence. Keywords: Linguistics, Forensic Science, Critical Discourse Analysis, Detective Fiction. 95
- Published
- 2018
36. Adli tıbbi uygulamalarda temaruz
- Author
-
Varlik Tokgözoğlu, Ende, Oral, Gökhan, and Adli Tıp Ana Bilim Dalı
- Subjects
Adli Tıp ,Forensic Medicine - Abstract
Adli tıp uygulamalarında temaruz en sık adli psikiyatride görülmektedir. Temaruz genel anlamda kişinin parasal kazanç ya da cezadan kaçınma gibi motivasyonlar doğrultusunda kendisinde olmayan bedensel veya psikolojik semptomları bilinçli olarak oluşturması ya da kendisinde var olan şikayetleri abartmasıdır. Ceza sorumluluğu değerlendirilmelerinde akıl hastalıklarının taklidinin saptanması ise her zaman kolay değildir. Bu çalışmada ceza sorumluluğu değerlendirmelerinde temaruz ve temaruz için öngörülebilir etmenlerin tespiti ve değerlendirilmesi amaçlandı.Bu çalışma, 2017 yılı Mayıs- Temmuz ayları arasında Adli Tıp Kurumu 4. İhtisas Kurulu ve Gözlem İhtisas Dairesi'ne gönderilen ve ceza sorumluluğu sorulan 100 yetişkin birey ile yapıldı. Katılımcılara yüz yüze görüşme tekniğiyle yarı yapılandırılmış veri formu ve M-FAST Türkçe ölçeği soru cevap şeklinde uygulandı. Elde edilen verilerin istatistiksel analizleri, 'SPSS® for Windows 20.0' ve Microsoft Office Excel 2016 programları kullanılarak yapıldı.M-FAST sonuçları ve klinik bulguları doğrultusunda katılımcıların 50'sine (%50) temaruz tanısı konulmuştur. Evli olanların %63,3'ünde, boşanmış olanların %67,7'sinde, kendini yaralama davranışı olanların %67,6'sında ailede birey kaybı olduğunu belirtenlerin %75'inde çocukken şiddete maruz kaldığını belirtenlerin %63,6'sında, çocukken sık şiddete maruz kaldığını belirtenlerin %88,9'unda ve antidepresan ilaç kullanımı olduğunu belirtenlerin %75'inde temaruz görüldü. Ayrıca temaruz yapan kişilerin ortalama eğitim süresinin daha düşük olduğu görüldü.Adli tıp hekimlerinin ceza sorumluluğu değerlendirmelerinde temaruzu mutlaka göz önünde bulundurması gerekir. Depresyon öyküsü, kendini yaralama davranışı ve travmatik öykü temaruz için önemli belirleyicilerdendir. Temaruz değerlendirmelerinde M-FAST gibi bir ölçeğin hem pratik uygulanabilir olması hem de standardizasyon sağlaması bakımından önemli bir yardımcı araç olabileceği sonucuna varıldı. Malingering in forensic medicine practises is the most commonly seen in forensic psychiatry. In general meaning, malingering refers consciously to fabricating nonexistent physical and psychological symptoms or exaggerating existing symptoms direction of motivations like financial compensation or avoidance of punishment. It is not always easy to identify mental ilnesses' feigning in assessment of cases' criminal responsibility. In this study, it is aimed to detect malingering and malingering's predictive variables in assessment of cases' criminal responsibility.This study is done with 100 adults who are sent to Forensic Medicine Institute's Fourth Board and Psychiatric Observation Department and in order to be asked/evaluated about their criminal liability between May and July, 2017. M-FAST Turkish Version and a semistructured data form have been prepared from researchers were applied. Statistical analysis of data obtained from forms were evaluated by recording them into SPSS® for Windows 20.0 and Microsoft Office Excel 2016.50 evaluees (50%) were diagnosed as malingering according to results of M-FAST and clinical assesment. 63.3% of married, 67.7% of divorced, 67.6% of self-injured, 63.6% of stated they had been subjected to childhood violence and 75% of stated they had antidepressants were diagnosed malingering. Additionally, it is seen malingerers have lower average education period.It is necessary forensic medicine practitioners should consider malingering in their assessment of criminal responsibility. Depression history, self-injured behaviour and traumatic history are important determinants of malingering. It has been concluded a scale like M-FAST can be an important helpful tool in terms of both practicability and standardization. 102
- Published
- 2017
37. Çocukluk çağı cinsel istismar olgularında mağdur ifadesinin delil niteliği ve ifade geçerlilik analizi
- Author
-
Çelik, Dilek, Oral, Gökhan, and Sosyal Bilimler Ana Bilim Dalı
- Subjects
Psychiatry ,Psikoloji ,Adli Tıp ,Testimony ,Sex offenses ,Psychology ,Forensic Medicine ,Wronged ,Child abuse-sexual ,Sexual harassment ,Psikiyatri ,Evidence ,Validity - Abstract
Cinsel istismar olgularında adli bildirimin gecikmesi, fiziksel, anogenital ve adli psikiyatrik bulguların kısıtlılığı, görgü tanıklarının olma ihtimalinin azlığı, çocuğa ait psikolojik bulgular ile olay arasında illiyet bağını kurmakta yaşanan güçlükler, adli süreçte mağdur çocuk ifadelerinin önemini ön plana çıkarmıştır. Cinsel istismar davalarında çocuğun ifadesinin önemi, aynı zamanda çocuk ifadesine güvenilip güvenilemeyeceği sorusunu da akla getirmektedir. Cinsel istismar olgularda mağdur ifadesinin güvenilirliğinin değerlendirilmesinde kullanılan yöntemlerden biri de Kriter Bazlı İfade Analizi'dir (Vrij, 2005).Bu çalışma, İfade Güvenilirlik Analizi'nin ana bileşenlerinden biri olan Kriter Bazlı İfade Analizi'nin (Köhnken, 2002)adli süreçte etkin bir method olarak kullanılıp kullanılamayacağını sınamak amacıyla yapılmıştır. Araştırmanın örneklemini Üsküdar Çocuk Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülmekte olan toplam 69 cinsel istismar dava dosyası oluşturmaktadır. Dosyalardaki mağdur çocuk ifadelerinin 51'i güvenilir ifade olarak kabul edilirken (%73.9), 18'i şüpheli ifade kategorisinde değerlendirilmiştir (%26.1). İçerik analizleri, Kriter Bazlı İfade Analizi Kodlama Klavuzu (Quandre,2009) baz alınarak gerçekleştirilmiştir. Araştırma sonuçlarına göre, KBİA (Kriter Bazlı İfade Analizi) toplam puanları, güvenilir ifadelerde şüpheli ifadelere göre istatistiksel olarak anlamlı şekilde daha fazladır. Güvenilir İfadelerde KBİA toplam puan ortalaması 9,43±2,531 iken, şüpheli ifadelerde toplam puan ortalamasının 5,00±1,815 olduğu görülmüştür. Güvenilir ifadelerde mağdur çocuk yaşının KBİA toplam puanları ile istatistiksel olarak anlamlı şekilde pozitif korelasyon gösterdiği bulunmuştur.Her bir kriter güvenilir ve şüpheli ifadeleri ayırt edici niteliği açısından değerlendirildiğinde, 19 kriterin 10 tanesinin bu özelliği sahip olduğu ve bu kriterlerin de, mantıksal yapı, yapılandırılmamış ürün, detayların niceliği, bağlamsal çatı, diyalogların alıntılanması, gereğinden fazla detay, yanlış yorumlanmış doğru aktarılan detaylar, ilintili dışsal bağlantılar, kendiliğinden düzeltmeler ve suça özgü ayrıntılar olduğu görülmüştür. Diskrimant analizi sonuçlarına göre, yöntemin %84,1 düzeyinde etkili olduğunu söylemek mümkündür. In the investigation of sexual abuse allegations, the delay of disclosure, limitations in physical, anogenital and forensic psychiatric evidences, the low probability of the existance of eyewitness and the problems in forming causal relationship between observed psychological symptoms of the alleged victim and the sexual abuse revealed the importance of child victims' testimony as well as the veracity of victims・statements. One of the most known method in the evaluation of veracity of victims statement in sexual abuse cases is Criterian Based Content Analysis (Vrij, 2005)The main aim of the present study is to evaluate the effectiveness of Criterian Based Content Analysis (CBCA) which is one of the most prominant part of Statement Validity Analysis (Köhnken, 2002) and to investigate whether it is a reliable method for judicial process. The research sample consists of 69 sexual abuse case files gathered from Üsküdar Juvenile High Criminal Court. While 51 (73,9%) of the child victim testimonies are categorized as truthful, the remaining 18 (26,1%) are referred to deceptive allegations. The content analysis is based on Criterian Based content Analysis Coding Manual(Quandre,2009). The results showed that , the total score of CBCA in truthful statements is significantly higher than the total score of CBCA in deceptive statement. It is found that, the means of CBCA scores are9.43±2.531 for trutful statements 5.00±1.815 for deceptive statements. There is a positive correlation between age of the victim and CBCA scores in truthful statements. When each of the criterion in CBCA is analyzed, 10 out of 19 criteria are found to have a unique power to differentiate the trutful statements from deceptive ones and these criteria are logical structure, unstructured productions, quantity of the details, contextual embedding, reproduction of conversations, superfluous details, accurately reported details misunderstood, related external associations, spontanious corrections, details characteristic of the offense. Discrimant analysis showed that overall accuracy rate is 84,1% for CBCA. 144
- Published
- 2014
38. Psikolojik sağkalım: Yoğun duygu yüklü yaşam olaylarına tanıklık etme ve maruz kalma ile poliste gelişen travmatizasyon
- Author
-
Alpar, Gül, Oral, Gökhan, and Sosyal Bilimler Ana Bilim Dalı
- Subjects
Problem solving ,Psikoloji ,Adli Tıp ,Psychological status ,Psychology ,Forensic Medicine ,Police ,Stress disorders-post traumatic - Abstract
Bu araştırmanın temel amacı, polisin mesleği gereği tanıklık ettiği, maruz kaldığı ve agresör olarak rol aldığı yoğun duygu yüklü yaşam olaylarının yarattığı travmatik etki ve bunlarla başa çıkma yollarının araştırılmasıdır. Bu amaçla, polislere, polislerin deneyimleyebileceği travmatik olayların bir listesi verilmiş, deneyimledikleri ve kendilerini en çok rahatsız eden olayları belirlemeleri ardından da Travma Sonrası Stres Bozukluğu Ölçeği ile Başa Çıkma Tarzları Ölçeğini doldurmaları istenmiştir. Elde edilen bulgular ile korelasyon, kısmi korelasyon ve varyans analizleri yapılmış ve sonucunda da polislerin deneyimledikleri travmatik olaylarda travma sonrası stres belirtileri puanlarının artış gösterdiği ve bu olayların yarattığı travmatizasyonla daha çok kaderci tarzda başa çıktıkları anlaşılmıştır.. Diğer yandan polislerde problem odaklı başa çıkma ile kaçınarak/uzaklaşarak başa çıkma arasında oldukça yüksek korelasyon olduğu gözlenmiştir. Anahtar Kelimeler: psikolojik sağkalım, başa çıkma tarzları, polis, travma sonrası stres Main purpose of this research is to find out effects of being aggressor, witnessing, exposing to traumatic events on police officers trauma symptoms and on coping strategies. To this end police officers were given traumatic police events list, post traumatic stress disorder scale and coping strategies scale and asked them to determine most disturbing event experienced and all events had experienced. After some statistical analysis of variance, correlation, and partial correlation to the data obtained, it is found out that if police officers encounter of traumatic events increase their trauma points are also increase and the use of religious coping strategies increases. On the other hand it is found out that there are positively high correlation between problem focused coping and avoidance coping. Keywords: psychological survival, coping strategies, police, post traumatic stress 121
- Published
- 2014
39. Çocuğa yönelik cinsel şiddet olaylarında olay kurgusunda ve şüpheli ifadelerindeki ortak özelliklerin incelenmesi
- Author
-
Gönültaş, Miraç Burak, Oral, Gökhan, and Sosyal Bilimler Ana Bilim Dalı
- Subjects
Adli Tıp ,Sex offenses ,Accused ,Forensic Medicine ,Wronged ,Criminals ,Child abuse-sexual ,Children ,Child abuse - Abstract
`Çocuğa Yönelik Cinsel Şiddet Olaylarında Olay Kurgusunda ve Şüpheli İfadelerindeki Ortak Özelliklerin İncelenmesi` isimli tez çalışmasında, kolluk süreci içerisinde mağdurların bildirimi ve şüpheli ifadelerinin analizine bağlı olarak olay kurgusunun anlaşılması ve aktarımlardaki ortak özelliklerin tespit edilebilmesi için bir takım parametreler ışığında hareket edilmiştir. Böylelikle cinsel istismar vakalarının betimlenmesi ve açıklanması amaçlanmıştır. Çalışmanın ilk bölümü, cinsel istismar ve cinsel istismarın ahlaki-sosyal ve hukuki boyutu, mağdur-şüpheli ilişkisi, cinsel istismarın mağdurda etkileri vs. ve soruşturma-kolluk süreci ile cinsel istismarla ilgili teorilerin irdelendiği literatür taramasından oluşmuştur. İkinci ve üçüncü bölümde, çalışmanın hazırlanmasındaki prosedür anlatılmış ve yapılan analizin çıktıları ortaya konmuştur. İkinci bölümde çalışmadaki gerekli izin ve onaylar ile verilerin nasıl toplandığı, örneklemin nasıl oluşturulduğu ve hangi araştırma yöntemine başvurulduğu belirtilmiştir. Üçüncü bölümde ise elde edilen veriler ve hipotezler çeşitli istatistiki yöntemlerle analiz edilmiştir. Yapılan analiz ve değerlendirmeler betimleyici ve ilişkisel olmak üzere iki bölümde yer almıştır.Bu çalışmada araştırmanın bulguları; mağdurun yaşı, cinsiyeti, istismar şekilleri, mağdur-şüpheli ilişkisi, mağdurun istismarın sonrasında hissettiği psikolojik tepki ve yakınmalar, istismarın sürekliliği, istismarın anlatılamaması, müştekinin olayı öğrenmesi ile verdiği tepkiler ve mağdura yaklaşımı ile şüphelinin kendini savunma şekli ve bilişsel çarpıtma yöntemleri çerçevesinde yapılan benzer çalışmalar (ulusal ve uluslararası) ve konu ile ilgili literatürle tartışılmıştır. Mağdur ve şüpheli bildirimlerinin hangi ortak özellikler altında toplandığının cevabı aranmıştır. Bunların genel olarak mağdurun bulunduğu gelişimsel çağa (0-12 ve 13-15), penetrasyonun olup olmamasına, şüphelinin hane içinden olup olmamasına göre vs. olduğu görülmüştür. Çalışmanın son kısmında ise cinsel istismar vakaları betimlenerek; literatürün zenginleştirilmesi, cinsel istismar soruşturmalarının etkinleştirilmesi, hukuki düzenlemeler, bilgilendirici-bilinçlendirici faaliyetler ve eğitim faaliyetlerinin arttırılması vs. gibi konularda önerilerde bulunulmuştur. In the dissertation named: `The Examination of Common Features of Suspects' Expressions and the Construction of Sexual Violence Cases against Children`, we worked in the light of certain parameters in order to understand the construction of the case and determine the common features of suspects' expressions in the law enforcement process. Thus, we aimed to describe and explain the cases of children's sexual abuse. The first part of the study includes a literature review on child abuse, child sexual abuse, moral-social and legal aspects of this issue, victim-suspect relations, the effects of sexual abuse on children, as well as the process of law enforcement during the sexual abuse inquisition and the theories of sexual deviance and sexual abuse issues.In the second and third parts, we explained the procedure and presented the outcomes of the analyses. In the second part, we described how the data was collected by taking the necessary permits and approvals, how the sample was selected and the related research method was administered. In the third part, we analyzed the data in the light of our hypotheses with various statistical methods. The relevant analyses and assessments were reported in two sections: descriptive and relational analyses. The findings of this research were compared with some similar studies (national and international) and the literature related to child sexual abuse in terms of the following dimensions; victims' age and gender, forms of abuse, victim-suspect relations, post-traumatic responses and complaints of victims, victims' parents approaches and responses, defense mechanisms and cognitive distortions of suspects. Thus, we analyzed the commonalities of suspects' and victims' expressions. We found that these commonalities depend on certain factors such as the victim's age (0-12, 13-15), whether there was a penetration or not and whether the suspects was a family member of the victim or not.In the final part of the research, sexual abuse cases were described and some further suggestions were made on the issues such as enriching the literature of sexual abuse, making the investigations of sexual abuse more effective, legal regulations, and increasing the number of informative and awareness-raising activities. 207
- Published
- 2013
40. Bombalama saldırıları sonrasında görülen travma sonrası stres bozukluğu düzeyi
- Author
-
Kaya, Filiz, Oral, Gökhan, and Sosyal Bilimler Ana Bilim Dalı
- Subjects
Psikoloji ,Aggressiveness ,Adli Tıp ,Psychology ,Scales ,Bomb ,Forensic Medicine ,Violence ,Stress disorders-post traumatic - Abstract
Bombalama saldırıları, insan eliyle meydana gelen travma etkenleri arasında oldukça güçlü bir türdür. Bombalama olayları sonrası yaşanan travma sonrası stres bozukluğu yüksek ve uzun süreli olmaktadır. Bu çalışmada İstanbul Güngören?de 2008 yılında 10 dakika ara ile gerçekleşen çifte bombalı saldırılar sonrası olayın mağdurları ve bölgede yaşayan insanların gördüğü ruhsal zararlar ve travma sonrası stres bozukluğu düzeyi üzerine olaydan iki yıl sonra yapılan bir araştırmanın sonuçları tartışılmaktadır. Katılımcılara çeşitli ölçekler uygulanmış ve TSSB düzeyi üzerindeki etkileri ölçülmüştür. Patlamaların etkileri sadece birinci düzeyde mağdurlarla sınırlı kalmamaktadır. Patlamaların iki yıl sonrasında, Türkiye?de yapılan çalışmaların gösterdiği ortalama TSSB düzeyleri içinde bir değere ulaşılmıştır. Ülkemizde yapılan çalışmalarda terör saldırıları sonucunda görülen TSSB oranı % 5,9 ile % 29,9 aralığında değişmektedir (Eşsizoğlu ve ark. 2009; Aker 2008), çalışmamızda da bu düzeyin %25,5 olduğu gözlenmiştir. TSSB üzerinde etkisi bulunan etkenler, cinsiyet, disosiyatif yaşantı ortalaması ve yaşam olayları sayısı TSSB görülme olasılığını arttırmaktadır. Bunun yanı sıra, katılımcıların çalışmamaları, yaralılara ve olay yerine yakınlıkları da TSSB üzerinde etkilidir. Stres belirtileri gösteren katılımcıların psikolojik desteğe eriştiği tespit edilmekle birlikte, büyüme düzeyleri ölçülmemiştir. Ülkemizde TSSB üzerine psikolojik desteğin verimini arttırmak için daha çok araştırma yapılmalıdır. TSSB, kişinin sosyal ve mesleki ilişkilerini, işlevselliklerini etkileyebildiği halde ilgili adli yasalarda TSSB ile ilgili herhangi bir düzenleme yapılmamaktadır. Ek çalışmalarla birlikte TSSB?ye yönelik maddelerin konulması düşünülebilir. Bombing attacks are strong man-made factors of trauma. Post-traumatic stress disorder after the bombing attacks is high and long-lasting. This study took place in Istanbul Güngören after double bomb attacks with an interval of 10 minutes in 2008. In the study, the level of psychological damage and post-traumatic stress disorder on the victims and the people who live in the area are discussed by the survey conducted two years after the incident. The effects of the incident is not limited to the immediate victims but wide spread. Measured PTSD level is in the Turkey?s average levels. In Turkey, the average PTSD levels after the terrorist attacks are in the range of 29.9% to 5.9% (Eşsizoğlu et al., 2009; Aker 2008). In this study it is observed as 25.5%. Gender, dissociative experience, and average number of life events increase the likelihood of observing PTSD. In addition, participants? not working, and their proximity to the scene and the wounded ones are effective on the PTSD. Although the participants showing stres symptoms may access psychological support, the effective growth levels were not measured in this study. In Turkey, further research on PTSD is required for better psychological support. In spite of the fact that PTSD has an impact on the social and vocational relations and functions of the person, there is no regulation in the related Turkish laws. It may be considered that to enhance the laws after additional studies. 104
- Published
- 2013
41. The investigation of posttraumatic stress symptoms and posttraumatic growth in traffic accident victims
- Author
-
Bayraktar, Seda, Oral, Gökhan, and Sosyal Bilimler Ana Bilim Dalı
- Subjects
Psikoloji ,Traffic accidents ,Accidents ,Wounds and injuries ,Kazalar ,Psychology ,Traffic ,Trafik ,Stress ,Stress disorders-post traumatic - Abstract
Yapılan bu çalışmada, trafik kazası geçirmiş kişilerde travma sonrası stres belirtilerini ve travma sonrası gelişimi etkileyen faktörleri incelemek amaçlanmıştır. Bu bağlamda travma sonrası stres belirtilerini ve travma sonrası gelişimi etkilediği düşünülen sosyo-demografik, trafik kazasına ilişkin değişkenler ile başa çıkma yolları, algılanan sosyal destek, dissosiyatif yaşantı, dünyaya ilişkin varsayımlar, kontrol odağı değişkenleri ele alınmıştır. Çalışma kolayda örnekleme yöntemiyle toplanan 158 trafik kazası geçirmiş kişi üzerinde gerçekleştirilmiştir. Çalışmada yarı yapılandırılmış görüşme formu, Travma Sonrası Stres Belirtileri Alt Ölçeği, Travma Sonrası Büyüme Ölçeği, Başa Çıkma Yolları Ölçeği, Algılanan Sosyal Destek Ölçeği, Travma Sonrası Dissosiyatif Yaşantılar Ölçeği, Dünyaya İlişkin Varsayımlar Ölçeği ve Kontrol Odağı Ölçeği kullanılmıştır. Sonuçlar tek yönlü varyans analizi, ilişkisiz grup t testi ve aşamalı regresyon analizi ile değerlendirilmiştir. Bulgular, örneklem grubunun ortalamanın üzerinde travma sonrası gelişim gösterdiklerini ve travma sonrası stres belirtileri alt ölçek toplamı ve alt boyut (kaçınma, yeniden yaşama ve aşırı uyarılmışlık) puanları açısından da ortalamanın altında puan aldıklarını göstermektedir. Yapılan tek yönlü varyans analizi, ilişkisiz grup t testi sonuçlarına göre Travma Sonrası Gelişim Ölçeği toplam puanı ve Travma Sonrası Stres Belirtileri Alt Ölçek toplam ve Alt Boyut (Kaçınma, Yeniden Yaşama, Aşırı Uyarılmışlık) puanları ile sosyo-demografik ve trafik kazasına ilişkin birçok değişken arasında anlamlı ilişkiler bulunmuştur. Yapılan aşamalı regresyon analizi sonuçlarına göre Travma sonrası gelişimi yordayan değişkenler; kaderci başa çıkma, iyimser/sosyal destek arama başa çıkma yolu, dissosiyatif yaşantı ve aile desteğidir. Travma sonrası stres belirtileri toplam ve alt boyut puanları da genel olarak; çaresiz başa çıkma, kaderci başa çıkma, dissosiyatif yaşantı, adil dünya inancı, dünyanın iyi olduğuna yönelik inanç, arkadaş desteği tarafından yordanmaktadır. Çalışmanın sonuçları ilgili literatür çerçevesinde tartışılmış, sınırlılıklar ve öneriler belirtilmiştir. The main aim of this study is to investigate posttraumatic stress symptoms and posttraumatic growth after experiencing a traffic accident. Within this scope of investigation socio-demographic and traffic accident related factors, ways of coping, perceived social support, dissociation, assumptions about the world, locus of control?s impact on posttraumatic growth and posttraumatic stress symptoms were evaluated. Data were collected by administering interview form and 7 scales (Posttraumatic Growth Inventory, Subscale of Posttraumatic Stress Symptoms, Ways of Coping Inventory, Perceived Social Support Inventory, Inventory of Assumptions about the World, Peritraumatic Dissociative Experiences Questionnaire, Locus of Control Inventory ) to 158 traffic accident victims using with convenience sampling. Datums were evaluated with using one way anova, independent sample t-test and stepwise regression analysis. Results showed that victims of traffic accident in this sample has higher posttraumatic growth level and lower posttraumatic stress levels to the mean. Pearson Correlation coefficient showed that between posttraumatic growth and posttraumatic stress symptoms (Avoidance, Intrusion, Hyperarousal) has average and positive correlations. According to independent sample t- test and one way anova lots of socio-demographic and traffic accident variables are related with posttraumatic growth and posttraumatic stress symptoms (Avoidance, Intrusion, Hyperarousal). As a result of regression analysis; predictors of posttraumatic growth are fatalistic coping, optimistic/seeking social support, dissociation and support from family. Helplesness coping, fatalistic coping, dissociation, beliefs about justice and goodness of the wold, support from friends were predictors of posttraumatic stress symptoms and sub-dimesions (Avoidance, Intrusion, Hyerarousal). The results of the study dissused within the literature, shortcomings of the study and proposals for future research were suggested. 171
- Published
- 2011
42. Çocuklarda 'suçun hukuki anlam ve sonuçlarini algilayabilme' ile algilamalarina etki eden sosyal-kültürel faktörlerin ceza sorumluluğu bakimindan incelenmesi
- Author
-
Erdener, Eda, Oral, Gökhan, and Sosyal Bilimler Ana Bilim Dalı
- Subjects
Hukuk ,Psikoloji ,Social environment ,Adli Tıp ,Socio-economic factors ,Psychology ,Delinquent children ,Crime ,Forensic Medicine ,Socio-cultural factors ,Law ,Children ,Criminal liability - Abstract
Bu tezin amacı, Türkiye'de çocukların ceza sorumluluğun başladığı ilk yaş aralığı olan 12 yaşını doldurmuş 15 yaşını doldurmamış çocuklarda suçun anlam ve sonuçlarını algılayabilme ile bunlara etki eden sosyal-kültürel faktörlerin etkisini incelemektir. Çalışma grubu, 1997 ve 1998 doğumlu 13-14 yaş arası suç işlememiş 814 çocuktan oluşmuş; çocuklar, düşük, orta ve yüksek sosyoekonomik seviyeyi (SES) temsil eden altı okuldan tabakalandırma yöntemiyle seçilmiştir. Sosyo Demografik Veri Formu ile Suçun Anlam ve Sonuçlarını Algılayabilme Anketi çalışmacı tarafından oluşturulmuş; anketteki sorular Türk Ceza Kanunu'da yer alan suçlardan seçilerek hazırlanmıştır. Suçun hukuki anlamını algılayabilme, çocukların sorulardaki suç durumuna verdikleri cevaplarla; suçun hukuki sonuçlarını algılayabilme ise, çocukların bu suçlara verdikleri ceza ağırlıkları cevaplarıyla değerlendirilmiştir.Tez sonucunda, 13-14 yaş çocuklarının suçun anlamını kısmen, suçun sonuçlarını ise hiç algılayamadıkları kanaatine varılmıştır. Hukuki muhakemelerinin, gerçek bir hukuki bilgi veya muhakemeden değil, gelişimsel özelliklerinden kaynaklanan bilişsel, duygusal ve ahlaki durumları ile kendi bulundukları kültürün ahlaki değerlerini ya da adalet sistemini öznel algılayışlarıyla şekillendiği görülmüştür. Düşük SES'e mensup olmak, suç çevresinde büyümek, azınlık alt kültürüne mensup olmak gibi sosyal-kültürel faktörler, suçun anlam ve sonuçlarını algılayabilmelerine önemli derecede etki etmiştir. Düşük SES'e mensup çocuklar, sorulardaki suçları daha fazla bilmiş, gerçek ceza ağırlıklarından çok daha ağır cezalar vermişlerdir. Alt SES'e mensup ve suç çevresinde büyüyen bu çocuklar, daha fazla suça şahit olmalarından ve etiketlenmeye maruz kalmakta olduklarından, katı ve cezalandırıcı olarak algıladıkları adalet sistemindeki boşlukları kendileri doldurmuşlardır.Sonuç olarak, 13 ve 14 yaşın suçun anlam ve sonuçlarını algılayabilme için oldukça küçük bir yaş olduğu; sosyal kültürel faktörler nedeniyle bir davranışın suç olduğu bilgisinin ya da o suça çok ağır cezalar vermenin ise, gerçek anlamda bir ceza sorumluluğuna işaret etmeyeceği kanaatine varılmıştır. Ceza sorumluluğunun değerlendirilmesinde, çocukların neyi bildiklerine değil, neyi bilmediklerine odaklanmaya ve ceza sorumluluğunu ölçmek için, çocuklar için özel olarak geliştirilmiş hukuki muhakeme ölçeklerine ihtiyaç vardır. The goal of this dissertation is to examine perceptions of the legal meaning and consequences of crime and the socio-cultural factors affecting these perceptions among children 13 and 14 years old, the age of criminal responsibility in Turkey. The study sample consisted of 814 subjects born in 1997 and 1998 and selected by stratified sampling from six schools representing low, middle and high socio-economic status (SES) populations. The Socio-Demographic Data Form and the Survey of Perceptions of Legal Meaning and Consequences of Crime have been devised by the researcher. The questions in the survey were selected from crimes listed in the Turkish Penal Code. Understanding of legal meaning of crime was evaluated by the responses subjects gave to the description of a crime. Understanding of the legal consequences of a crime was evaluated by the weight subjects gave to a crime.The results indicate that subjects only partially understand the legal meaning of crime and cannot at all understand the consequences of a crime. Their legal reasoning has been shaped not by real legal knowledge or reasoning but by the cognitive, sentimental and moral conditions affecting their developmental characteristics, and their personal perceptions of moral values and the justice system of their culture. Socio-cultural factors such as belonging to a lower SES, growing up in a criminal environment, or belonging to a subculture of religious and political minorities has a significant effect on their perceptions of the legal meaning and consequences of a crime. Subjects from a lower SES knew the crimes in question more than subjects from a higher SES, and they assigned higher weights for crimes than does the Turkish Penal Code. Subjects belonging to a lower SES and who grew up in a criminal environment, having witnessed more crimes and been more exposed to stigmatization, fill the gaps in their understanding of a justice system they perceive as strict and punitive.The study documents that children aged 13 and 14 are unable to understand the legal meaning and perceive the consequences of a crime, since knowledge that a certain behavior is a crime or assigning heavy weights to a crime are not indicative of criminal responsibility. In evaluating criminal responsibility, more research is needed on (1)what the children do not know rather than what they do know and (2) the development of legal reasoning measures specifically for children below the age of criminal responsibility in Turkey in order to measure criminal responsibility for this population. 159
- Published
- 2011
43. Aile içi ve aile dışı cinayet işlemiş faillerin kişilik yapılarının karşılaştırılması
- Author
-
Rozant, Rakel, Oral, Gökhan, Akduman, İrem, Psikoloji Ana Bilim Dalı, Maltepe Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, and Rozant, Rakel
- Subjects
Criminality ,Criminals ,Domestic violence ,Measurement and evaluation ,Psikoloji ,Murder ,Kişilik özellikleri ,Minnesota Multiphasic Personality Inventory ,Kasten adam öldürme ,MMPI ,Aile içi cinayet ,Socio-demographic characteristics ,Psychology ,Personality traits ,Homicide ,Family homicide - Abstract
Kasten adam öldürme, en eski suçlardan biridir. Bu çalışmada temel amaç, kasten adam öldürme suçunda etkili olabilecek kişilik özelliklerinin araştırılmasıdır. Suçun işlenmesinde etkili olabilecek kişilik özelliklerinin araştırılması; aynı suçu farklı şekillerde işlemiş olan bu kişilerdeki farklılıklarda hangi kişilik özelliklerinin baskın olduğunu anlama açısından önemlidir. Araştırmanın hipotezini MMPI envanterine göre aile içi cinayet işlemiş faillerin kişilik yapıları aile içi olmayan cinayetleri işleyen faillerin kişilik yapılarından farklı olacağı temeline dayandırıldı. Bu bağlamda Aile içi ve aile dışı kişilere yönelik öldürme suçu işleyen bireylerin kişilik özellikleri karşılaştırıldı. Bu kişilik özelliklerinin belirlenmesinde Minnesota Çok Yönlü Kişilik Envanterini kullanıldı. Bunun dışında suçluların sosyodemografik özellikleri ve kriminolojik faktörlerin incelenmesi de gerçekleştirildi., Homicide is one of the oldest crimes. The aim of this study is to investigate the personality traits that might have triggering effect on homicide. Investigating personality traits that leads to crime is the key to reveal the dominant traits of different individuals who committed the same crime by different methods. Our hypothesis is based on Minnesota Multiphasic Personality Inventory (MMPI), suggesting that the personality traits of individuals who committed homicide against their family members are different than of those who committed homicide against non family members. In this context personality traits who committed homicide against family members were compared to personality traits of those who committed homicide against non family members. MMPI was used in order to identify the personality traits. Sociodemographic data of the convicts and criminological factors were also evaluated.
- Published
- 2010
44. 2001-2006 yılları arasında Edirne ve Kırklareli mahkemelerinde görülen cinsel suçlara ilişkin davalar ve bu suçların değerlendirilme sürecinde psikologların rolü
- Author
-
Serpil, Kiziltaş, Oral, Gökhan, and Sosyal Bilimler Ana Bilim Dalı
- Subjects
Adli Tıp ,Sex offenses ,Forensic Medicine - Abstract
Bu çalışmanın amacı, Edirne ve Kırklareli Ağır Ceza Mahkemeleri'ne yansıyan cinsel suçları ve adli yargılama sürecinde psikologların konumunu ve rolünü değerlendirmektir.Araştırmada 2001-2006 yılları arasında Kırklareli ve Edirne Ağır Ceza Mahkemeleri'ne yansımış 666 cinsel suç olayı incelenmiş ve olgular, yaş küçüklüğü, rızanın varlığı, hile, tehdit, tecavüz, fiili livata, fuhuş, fiziksel ve cinsel içerikli şiddet, ensest, mağdurla sanık arasındaki yaş farkı, mağdur ve sanık için psikiyatrik bulgunun varlığı ve eylemin evlenmek maksadıyla gerçekleşip gerçekleşmediği açısından değerlendirilmiştir. Verilerin analizi için frekans ve yüzde analizi uygulanmıştır.Araştırmada incelenen sanıkların yaş ortalaması 28.6, mağdur yaş ortalaması ise 18 olarak tespit edilmiştir. Mağdur ve sanıkların yaş ortalaması farkı ise 10.6 olarak bulunmuştur. Sanıkların cinsiyeti değerlendirildiğinde, Edirne'de kadın sanıkların oranı % 8,3, Kırklareli'nde % 7,4 olarak belirlenmiştir. Erkek sanıkların oranı ise Edirne'de % 91,7, Kırklareli'nde ise % 92, 6 olarak tespit edilmiştirİncelediğimiz dosyalarda mağdurun 12 yaşından küçük olduğu dosyaların oranı Edirne'de %8,7, Kırklareli'nde % 14,2; mağdurun 12?15 yaş grubunda olduğu dosyaların oranı Edirne'de % 35, Kırklareli'nde % 34,9; mağdurun 16?18 yaş grubunda olduğu dosyaların oranı Edirne'de %19,8, Kırklareli'nde % 16,3 olarak belirlenmiştir.Adli süreçte olayın aydınlatılması için başvurulan bilirkişi raporlarının hiç alınmadığı dosyaların oranı Edirne'de % 50,3 iken Kırklareli'nde bu oran % 38,9 olarak tespit edilmiştir. The purpose of this study is to examine the sexual crime incidents which were reflected on the Edirne 1.st and 2.nd High Criminal Courts and Kırklareli High Criminal Court and interpret the situation and the roles of the psychologists.In the research, 666 sexual crime cases which were reflected on the Edirne 1.st and 2.nd High Criminal Courts and Kırklareli High Criminal Court between the years of 2001-2006 have been examined and the facts were examined in terms of age, consent, fraud, threat, rape, sodomy, prostitution, physical and sexual violence, incest, difference between the ages of victim and the accused, psychiatric findings of victim and the accused, and if there is a purpose of getting married. The frequency and the percentage analysis had been carried out in order to analyze all the data.In the research, it is observed that mean of the age of all the accused was 28.6, the age of all the victims was 18. Difference between the age of victim and the accused is 10.6. the research points out that % 8,3 percentage of the accused were women and % 91,7 percentage of the accused were men in Edirne; % 7,4 percentage of the accused were female and % 92,6 percentage of the accused were male in Kırklareli.The percentage of the cases where the victims? age was lower than 12 is % 8,7 in Edirne, %14,2 in Kırklareli. The percentage of the cases where the age range of the victims? was 12-15 is % 35 in Edirne, % 34,9 in Kırklareli. The percentage of the cases which the age range of the victims? were 16-18 is % 19,8 in Edirne, % 16,3 in Kırklareli.It is determined that the rate of the cases which have not received expertise report is % 50,3 in Edirne, % 38,9 in Kırklareli. 115
- Published
- 2009
45. Deri benlik kavramı ve uyuşturucu madde kullanan bireylerin deri benlik yapılanmasının rorschach testi ile incelenmesi
- Author
-
Duman, Esra Nihan, Oral, Gökhan, İkiz, Tevfika, and Sosyal Bilimler Ana Bilim Dalı
- Subjects
Narcotics ,Psikoloji ,Adli Tıp ,Psychology ,Forensic Medicine ,Rorschach test - Abstract
Bu araştırmanın temel amacı ilk defa Didier Anzieu tarafından dile getirilmiş olan deri benlik kavramının ve madde kullanan bireylerin deri benlik yapılanmalarının Rorschach Testi ile araştırılmasıdır. Bu amaçla ilk önce deri benlik kavramı ve bu kavramla ilgili yapılan çalışmalar araştırılmıştır. Ardından uyuşturucu madde kullanan bireyler arasından araştırma için uygun örneklem grubu tespit edilmiştir. Böylelikle 23 madde (eroin) kullanıcısından oluşan madde grubuna ve yine 23 madde kullanmayan kişiden oluşan kontrol grubuna Rorschach Testi uygulanmıştır. İki grubun sonuçları istatistiksel olarak incelenmiştir. Buna ek olarak grupların testteki zar ve nüfuz etme yanıtları detaylı olarak değerlendirilerek deri benlik yapılanmalarına ait bilgilere ulaşılmıştır.Elde edilen bulgular, uyuşturucu madde kullanan bireylerin deri benlik yapılanmalarında bazı bozulmaların olduğunu, bu kişilerde deri benliğin uyarılma kalkanı işlevinin yerine getirilemediğini, bu bireylerin ilk dönem ilişkilerine ait bazı eksiklerin deri benlik yapılanmalarındaki hassasiyete neden olduğunu göstermiştir. The main purpose of this research is to investigate the concept of `skin ego? which was first expressed by Didier Anzieu and the skin ego structures of individuals who use drugs employing the Rorschach Test. For this purpose, firstly the concept of `skin ego? and the studies about this concept was investigated. Afterwards the appropriate sample was determined between of the people who are using drugs. Hereby the Rorschach Test was applied to the drug group consisting of 23 drug (heroin) user and the control group consisting of 23 non-drug user. The results of the two groups were analyzed statistically. Additionally, by evaluating the barrier and penetraion of boundary responds in detail, the information about skin ego structures of drug using group were reached.Obtained findings showed us that there are some deteriorations in skin ego structures of drug users, excitation shield functioning of the skin ego can not be fulfilled in these people, some deficiencies in early relationships leads to the sensitivity in skin ego structures. 104
- Published
- 2009
46. Hakkında denetimli serbestlik tedbiri verilmiş olan uyuşturucu madde kullanan hükümlülerde psikosomatik düşünce biçiminin rorschach testi ile incelenmesi
- Author
-
Duman, Nesrin, Oral, Gökhan, and Sosyal Bilimler Ana Bilim Dalı
- Subjects
Psikoloji ,Adli Tıp ,Psychology ,Forensic Medicine - Abstract
Bu araştırmanın temel amacı uyuşturucu madde kullanan kişilerde psikosomatik düşünce biçimini Rorschach Testi ile incelemektir. Bu amaçla uyuşturucu madde (esrar) kullanma suçu sebebiyle tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri almış 25 kişiye Rorschach Testi uygulanmıştır. Sonuçların karşılaştırılması için de 25 kişiden oluşan uyuşturucu madde kullanmayan kontrol grubuna da aynı test uygulanmış ve iki grubun verdiği yanıtlar incelenmiştir. Yanıtlar; deneklerin bilişsel süreçlerini, duygulanım süreçlerini, nesne ilişkilerini ve sosyal uyum düzeylerini değerlendirmek için istatistiksel olarak analiz edilmiştir. Buna ek olarak testteki kodlanmayan malzeme psikanalitik bakış açısıyla yorumlanmıştırAraştırma sonucunda, uyuşturucu madde kullanan bireylerde bilişsel işleyişteki fakirliğe, duygulanım süreçlerinde kuruluğa ve yoksullaşmaya, tasarımlama ve sembolizasyon düzeyinde yetersizliğe, kısır ve katı bir düşünme biçimine, nesne ilişkilerinde yetersizliğe ve sosyal uyum düzeyinde artışa işaret eden yanıtlara ulaşılmıştırYapılan bu çalışma; elde edilen bulgularda madde grubuyla kontrol grubunun arasında anlamlı düzeyde fark elde edilmesiyle, uyuşturucu madde kullanan kişilerde daha önce çeşitli yazarlar tarafından belirtilen psikosomatik düşünce biçiminin varlığını doğrulayabilmiştir. The main purpose of this research is to investigate psychosomatic thinking in drug-using criminals under probation employing the Rorschach Test. For this purpose, the Rorschach Test was applied to 25 subjects under treatment during their one year probation because of cannabis-use. The same test was also applied to 25 non-drug-users which formed the control group. The results of experimental and control groups were analyzed statistically in order to assess the differential cognitive processes, affective processes, object relations and social cohesion levels of these two distinct groups. Besides, the materials which could not be decoded were interpreted from a psychoanalytical viewpointThe statistical test results and interpretations of undecoded materials indicated that drug users gave responses showing the poverty in their cognitive functioning, the flatness in their affective processes, the insufficiency in their level of symbolization, the unproductiveness and rigidity of their thinking, the inefficiency in their object relations and the increase in the level of their social cohesionThe significant difference observed between the experimental and control groups is able to verify the existance of psychosomatic thinking in drug-user criminals. The results of this study also confirmed the findings of previous studies by various researchers. 116
- Published
- 2009
47. Türkiye'de 1999-2004 yılları arasında TCK'nın 46. maddesinden faydalanan kişilerin şiddet davranışının analizi ve tekrarlama risk faktörleri
- Author
-
Akduman, İrem, Oral, Gökhan, and Sosyal Bilimler Ana Bilim Dalı
- Subjects
Psychiatry ,Psikoloji ,Adli Tıp ,Psychology ,Forensic Medicine ,Psikiyatri - Abstract
Akıl hastalığı olan ve suç eyleminde bulunan kişilerin şiddet davranışı analizini yapmayı, bu kişilerdeki suç tekrarı oranını ve konu ile ilgili risk faktörlerini ortaya koymayı amaçlayan çalışmanın örneklemi, İstanbul Adli Tıp Kurumu'nun 4. İhtisas Kurulu'na 1999-2004 yılları arasında yönlendirilen ve TCK 46'dan yararlanan, 18 yaşından büyük 1362 kişiden oluşturulmuştur. Örneklemin, çoğunlukla, literatür ile de uyumlu olarak, 26-35 yaş arasında, eğitim düzeyi düşük, işsiz ve bekar erkekleri içerdiği görülmüştür. Şiddet davranışı açısından incelendiğinde, fiziksel şiddetin en yüksek oranda rastlandığı, silah kullanımının sık görüldüğü, en çok kesici-delici ve delici aletlerin kullanıldığı tespit edilmiştir. Suç eylemi esnasında, bu kişilerin, silah ve benzeri aletleri çoğunlukla olay yerinden edindikleri görülmüştür. Şiddetin, en fazla olarak, ev ortamlarında ve gündüz gerçekleştiği de ortaya konmuştur. Mağdur özellikleri incelendiğinde, şiddet eylemi esnasında mağdur edilen kişilerin genellikle hastanın aile üyelerinden biri olan, yetişkin erkekler olduğu dikkati çekmiştir. Örneklem grubundaki suç tekrarı araştırıldığında, bu oranın düşük olduğu ve geçmişinde tek suç eylemi olanların, grubun çoğunluğunu oluşturduğu ortaya konmuştur. Şiddet tekrarı yapan kişilerin özelliklerine bakıldığında, diğer grupla benzer şekilde, 26-35 yaş arasında, partneri olmayan, eğitim düzeyi düşük ve işsiz erkeklerin olduğu, ayrıca geçmişlerinde hastalık öyküsü bulunduğu görülmüştür. Bu kişilerin, diğer gruptakilere oranla, oranla daha az silah ve benzeri alet kullandıkları, bu aletleri, daha sık olarak, devamlı yanlarında taşıyor oldukları ve eylemlerini dışarı mekanlarda gerçekleştirme oranlarının da daha fazla olduğu dikkati çekmiştir. The aim of this study was to analyze the characteristics of violence and the recidivism rates of the mentally disordered offenders. The sample consisted of 1362 people who were sent to Istanbul Council of Forensic Medicine?s 4th Special Committee for psychiatric evaluation between 1999-2004. The participants were above the age of 18 and they all benefited from the item 46 of Turkish Criminal Code (TCK). The characteristics of the participants were found to be consistent with the literature. The profile of the majority of the sample indicated male without any partner, between the age of 25-35, uneducated and unemployed. When the violent act was examined, the ratio of physical violence was found to be the highest compared to other criminal activities. Additionally, frequent use of an object and/or weapon was revealed, sharp tools like various types of knives were most commonly observed. This study also indicated that the object/weapon used in the criminal activity was frequently provided from the crime scene. The violent behaviors were mostly taken place during the day time and indoors such as apartments. The victims of violent acts by mentally disordered offenders were found to be an adult male, mostly a close relative of the offender.The recidivism ratio was found to be low in the current study. The results showed that a number of people who had single crime in their past outnumber the ones who have multiple criminal acts in their records. The characteristics of recidivists were considerably similar to the ones who had not committed any crimes in their past. The common features of those two groups can be listed as the offender?s being a male, unemployed, having no life partner and low educational level. Most importantly, the recidivists were found to have a mental illness history. The criminals are less likely to use an object and/or a weapon the criminal offense. On the other hand, they are more likely to have a habit of carrying a weapon around than the other groups. Finally, the study also revealed that when the recidivists commit a crime, the possibility of him to be an outside is quite high. 222
- Published
- 2007
48. 2001-2005 Yılları Arasında Şanlıurfa Adliyesindeki ceza mahkemelerine yansıyan davalarda ceza sorumluluğu kavramının incelenmesi
- Author
-
Yayla, Yücel, Oral, Gökhan, and Sosyal Bilimler Ana Bilim Dalı
- Subjects
Hukuk ,Psychiatry ,Adli Tıp ,Forensic medicine ,Insanity defense ,Forensic psychiatry ,Crime ,Criminology ,Forensic Medicine ,Mental disorders ,Law ,Psikiyatri ,Criminal liability - Abstract
Bu yüksek lisans tezimizde, öncelikle suça etki eden kriminolojik sebepler, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda benimsenen suç teorisine göre suçun unsurları, özellikle kusurluluk kavramının suçun unsuru olmadığı ve akıl hastası olan bir kişinin işlediği eylemin suç olma vasfını devam ettirdiği ancak kusurlu olmadığından ceza verilemeyeceğine vurgu yapılarak incelenmiştir. Ceza sorumluluğunun esası ile ilgili teoriler ve ceza sorumluluğunun akıl hastaları yönünden tarihi gelişimi ayrıntılı olarak ele alınmıştır.Adli Tıp açısından önem arz eden ruhsal bozukluklar, bu ruhsal bozuklukların klinik belirtileri, türleri, bu ruhsal bozukluklar nedeniyle hangi türde suçların işlendiği, hangi ruhsal bozuklukların, ceza sorumluluğunu hangi hallerde ve ne derecede kaldıracağı konusu ayrıntılı olarak incelenmiştir.Şanlıurfa Adliyesi Ceza Mahkemelerinden 2001?2005 yılları arasında verilen 765 sayılı Türk Ceza Kanununun 46/1 maddesi veya 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 32/1 maddesi gereği ceza tertibine yer olmadığı kararları, karar klasörlerinden taranmak suretiyle tespit edilmiş ve 42 mahkeme dosyası çalışmamızın konusunu oluşturmuştur.42 adet dava dosyasında, psikiyatrik tanı dağılımı incelendiğinde; 24 kişinin (% 58) şizofreni ve altı tipleri, 6 kişinin (%14) bipolar bozukluk, 2 kişinin (% 5) paranoya, 7 kişinin (% 17) diğer psikozlar, 3 kişinin (% 6) diğer ruhsal bozukluklar tanısını aldıkları tespit edilmiştir. Suç faillerinin % 98 oranında erkek, % 2 oranında kadın olduğu anlaşılmış ve akıl hastası kadınların suça katılımı oldukça düşük bulunmuştur. İşlenen suçun % 93 oranında şiddet suçu olduğu tespit edilmiş, şiddet suçunu işleyen akıl hastası kadın suçluya rastlanmamıştır.Adam öldürme suçunu işleyenlerin psikiyatrik tanılarının % 92 oranında şizofreni, % 8 oranında paranoya olması, bu tür hastaların ciddi şiddet suçunu işlemeye meyilli olduklarını ortaya koyması bakımından önemlidir. Suçların genellikle ani olarak işlendiği plan ve organizasyonun % 8 oranında olduğu görülmüştür. Akıl hastaları tarafından işlenen şiddet suçlarının genellikle yakın akraba, eş ve tanıdıklara yöneldiği, paranoid şizofreni ve paranoid bozukluk tanısı alan olgularda suç mağdurunun % 62 gibi yüksek bir oranda eş olduğu, % 25 oranında anne baba, kardeş veya tanıdık olduğu görülmüştür. Eşe karşı gerçekleştirilen kasten yaralama ve öldürme olgularında suç sebebi % 75 oranında kıskançlık hezeyanından kaynaklanmaktadır. Suç işleyenlerin eğitim düzeyleri düşük bulunmuştur. Suçlar daha çok kış ve yaz mevsiminde işlenmektedir. İşlenen suçlar kasten ve tek başına işlenmiş, suça iştirak eden ve yardım eden bulunmamıştır.Akıl hastası suçlulardan 8 kişinin (% 19) sabıkasının bulunduğu ve sabıkası bulunan 8 kişiden 4'ünün daha önce işlediği suç nedeniyle TCK 5237 sayılı TCK 32/1 ve 765 sayılı TCK 46/1 maddelerinden istifade ettikleri ve böylece suç işleme eğilimini devam ettirdikleri dikkat çekici bulunmuştur. Bu durum suç işleyen akıl hastaları hakkında gerekli tedavi ve tıbbi kontrollerinin titizlikle ve objektif olarak yapılması gerektiğini ortaya koymaktadır.Akıl hastalarının suç işlemelerini önlemek bakımından suç işleme tehlikesi altında bulunanlar hakkında cebri tedavi yapılması konusunda gerekli kanuni düzenlemelerin yapılması, suç işleyen akıl hastalarının tedavilerinde gerekli dikkat ve özenin gösterilmesi, Türk Ceza Kanununda yer alan tehlikelilik ölçütünün tespitinde objektif davranılması, tedavi bitiminden sonra belirlenecek tıbbi kontrol sürelerinin uzun olması ve kısa süreli olarak takiplerinin yapılması akıl hastalarının suç işlemesini önemli ölçüde engelleyecektir.Anahtar Kelimeler: ruhsal bozukluklar, adli psikiyatri, kriminoloji, suç, ceza sorumluluğu In This M.A.Dissertation,firstly criminologic causes affecting crime,components of crime according to the theory of crime defined in Turkish Criminal Code numbered 5237 were investigated and particularly it has been pointed out that concept of faultiness is not a component of crime and a person who is mentally handicapped has continued to bear the quality of action commited that is a crime yet,however it has been emphasized that s/he shall not be penalized since the said person is considered as innocent.Theories regarding to the basis of criminal liability and historical development of criminal liability in regard with mentally handicapped people have been examined overall.Psychic disorderness which are considered important from the view of forensic medicine and clinical symptoms,types of these disordernesses,what kinds of crimes are committed because of the said disordernesses,for which disordernesses the criminal liabilty , under which conditions,what extend shall be cancelled has been examined comprehensively.Moreover,the decrees that are not required for arrangement of criminal in accordance with Turkish Criminal Code 765 numbered,Article 46/1 or Turkish Criminal Code 5237 Numbered,Article 32/1 were reached by Sanlıurfa Judiciary,Criminal Courts between 2001-2005.When the distribution of psychic diagnosis in 42 lawsuit files were examined;It was determined that 24 people suffer from schizophrenia(58%) and other subtypes, 6 people suffer from bipolar disorderness(14%),2 people suffer from paranoia (5%),7 people suffer from the other psychosis(17%),3 people suffer from various mental or spritual disordernesses as diagnosis.It was also realised that 98% of criminal perpetrators are male and 2% of them are female and the ratio of mentally handicapped women who committed crime were found out very low.In additionü, it was determined that 93% of the crimes comitted were violence,suprising that there were not any women who committed violence crime.It was meaningful that 92% of murderers? psychiatric diagnosis were schizophrenia and 8% of the was paranoia and it must be taken into consideration that these types of patience have a tendency of committing crimes.It was determined that crimes were committed suddenly and planned and organized of them was 8%. It was seen that violent crimes which were committed were generally towards close relatives,spouse and friends and in the cases of those patients who have diagnosis of paranoid schizophrenia and paranoid disorders,the victim of crimes in the ratio of 62% was spouse which was too high and in the ratio of 25% were parents,sister,brother and friends.75% of crime reason of injury or murdering cases was arosen by being jealousy.It was also found that educational level of the people who committed crime was too low.Crimes were mostly committed in winter and summer.The crimes which were commited were determined that it was committed personally and deliberately and nobody who participated or asisted the crime was found out.It was conspicuous that 8 of mentally handicapped criminals (19%) had previous convicton and 4 people of those who had previous conviction got benefitted from the Turkish Criminal Code 5237 Numbered,TCC 32/1 Nr. And TCC 46/1 Nr.because of the crime committed before,so they have still continued the tendancy of committing crime again.This situation shows us that the required treatment and medical controls of mentally handicapped patients must be realised objective and carefully.In order to prevent the criminals to commit a crime,to be able to treat those patients compulsory who are potential and dangerous criminals,to be able to do required legal alterations,to show required care and careful attention in treatment of mentally handicapped patients,to act objective in determining the criteria of dangerousness stated in Turkish Criminal Code,keeping the duration of treatment as longer as possible ,checking them in short interventions,will prevent them to commit a crime considerably.Key Words: Mental Disorderness,Judicial Psychiatry,Criminology,Crime,Criminal Liability 183
- Published
- 2007
49. Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu yetiştirme yurtlarında barınan çocukların ?Benlik Saygısı?, ?Depresyon?, ?Kaygı? skorlarının ailesi yanında kalan çocuklarla karşılaştırılması
- Author
-
Cebe, Fevzi, Oral, Gökhan, and Sosyal Bilimler Ana Bilim Dalı
- Subjects
Psikoloji ,Adli Tıp ,Psychology ,Sosyal Hizmetler ,Forensic Medicine ,Social Services - Abstract
Araştırmamız, `Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu'na bağlı `Yetiştirme Yurtları'nda kalan, `korunmaya muhtaç', 13-19 yaş arası ergenlerin benlik saygısı, kaygı ve depresyon skorlarının değerlendirilmesini amaçlamıştır. Bu kapsamda toplam 86 (46 erkek, 40 kız) ergenle çalışma yapılmış, veriler toplanmıştır.Bulguları kıyaslayabilmek için, sosyoekonomik düzeyi orta olan, deney grubuyla aynı yaş aralığında ve ortalamasında olan, 110 kişilik (62 kız, 48 erkek) bir kontrol grubu oluşturulmuş ve gerekli veriler toplanmıştır.Bulgular, genel olarak bağlanma kuramı (attachment theory) doğrultusunda değerlendirilmiştir. Ayrıca kaygı ve depresyon düzeyleri benlik saygısı ile ilişkisi içerisinde değerlendirilmiştir.Sonuç olarak araştırmamız, önceki literatür bulgularını destekler bir şekilde, kurum bakımında kalan korunmaya muhtaç çocukların aile ortamında gelişen çocuklardan daha düşük benlik saygısı geliştirdiklerini; buna bağlı olarak daha yüksek bir sürekli kaygı ve depresyon düzeyi geliştirdiklerini ortaya koymuştur. Gruplar arasındaki farklar istatistiksel olarak da anlamlılık vermiştir. The purpose of this study was to examine the self-esteem, anxiety and depression scores of adolescents who are living in some institutions (protected by law). The age range of the children were between 13 and 19. The institutionalized children sample was consisted of 86 adolescents. 40 of them were girls and 46 of them were boys.To compare the findings, we studied with adoelscents whose age range is between 13-19. This adolescents had low socio-economic level. The institutionalized children sample was consisted of 110 adolescents. 62 of them were girls and 48 of them were boys.In generally findings were examined with Attachment Theory. Also anxiety and depression scores are examined with relationship between self-esteem.As a result, our study supported by the literature. Results supported that the adolescents who are living in institutions showed low self-esteem, high anxiety level and high depression level, as compared with housed-children. Differences between two groups were significant. 201
- Published
- 2005
50. Çocuk istismarı tarama anketi: Geliştirme, geçerlik ve güvenirlik çalışması
- Author
-
Akdaş, Asli, Oral, Gökhan, and Sosyal Bilimler Ana Bilim Dalı
- Subjects
Siyasal Bilimler ,Political Science - Abstract
201 7. ÖZET: Bu araştırmada ilköğretim okullarında rehber öğretmenler tarafından uygulanabilecek, çocuk istismarı ve ihmalini geçerli ve güvenilir biçimde ölçen bir gereç geliştirmek amaçlanmıştır. Öğrencilerden istismar ve ihmal yaşantıları konusunda doğrudan bilgi almak üzere, rehber öğretmen tarafından birebir uygulamaya dayanan, Çocuk İstismarı Tamlama Anketi-Tarama Formu adı verilen ölçek, beş alt-testten oluşmaktadır. Bu alt-testler, duygusal, cinsel, fiziksel istismar, ihmal ve ekonomik sömürü alanlarım taramaya yöneliktir. Alt-testlerin her biri 7-9, 10-11, 12-15 yaş grubu için ayrı ayrı yapı geçerliği ve içtutarlık analizine tâbi tutulmuşlardır. ÇÎTA-T'nin bütününün 12-15 yaş grubu için % 78 güvenirüğe, 10-1 1 yaş grubu için % 70 güvenirliğe, daha küçük yaştakiler için düşük güvenirliğe sahip olduğu bulunmuştur. Ölçeğin alt-testleri kapsam geçerliğine sahiptir. Beş alt-testin de, her üç yaş grubu için yapı geçerliğine sahip olduğu belirlenmiştir. Bulgular, psikometrik yönden ve ilişkili literatür kapsamında tartışılarak, araştırmanın teknik limitasyonlan ile daha sonraki çalışmalarda ele alınması gereken hususlara değinilmiştir. 201 7. ÖZET: Bu araştırmada ilköğretim okullarında rehber öğretmenler tarafından uygulanabilecek, çocuk istismarı ve ihmalini geçerli ve güvenilir biçimde ölçen bir gereç geliştirmek amaçlanmıştır. Öğrencilerden istismar ve ihmal yaşantıları konusunda doğrudan bilgi almak üzere, rehber öğretmen tarafından birebir uygulamaya dayanan, Çocuk İstismarı Tamlama Anketi-Tarama Formu adı verilen ölçek, beş alt-testten oluşmaktadır. Bu alt-testler, duygusal, cinsel, fiziksel istismar, ihmal ve ekonomik sömürü alanlarım taramaya yöneliktir. Alt-testlerin her biri 7-9, 10-11, 12-15 yaş grubu için ayrı ayrı yapı geçerliği ve içtutarlık analizine tâbi tutulmuşlardır. ÇÎTA-T'nin bütününün 12-15 yaş grubu için % 78 güvenirüğe, 10-1 1 yaş grubu için % 70 güvenirliğe, daha küçük yaştakiler için düşük güvenirliğe sahip olduğu bulunmuştur. Ölçeğin alt-testleri kapsam geçerliğine sahiptir. Beş alt-testin de, her üç yaş grubu için yapı geçerliğine sahip olduğu belirlenmiştir. Bulgular, psikometrik yönden ve ilişkili literatür kapsamında tartışılarak, araştırmanın teknik limitasyonlan ile daha sonraki çalışmalarda ele alınması gereken hususlara değinilmiştir. 250
- Published
- 2005
Catalog
Discovery Service for Jio Institute Digital Library
For full access to our library's resources, please sign in.