Search

Kronik lenfositik lösemi, kronik lenfoproliferatif hastalıklardan birisidir. KLL, monoklonal olan işlevsel olarak yetersiz lenfositlerin progresif birikimiyle karakterizedir. KLL hücreleri herhangi bir organa infiltre olabilir ama tanı anında cilt (leukemia cutis), en yaygın olarak infiltre olan non-lenfoid organdır. KLL tanısı olup cilt tutulumuyla prezente olan bir olgu sunulmuştur. Chronic lymphocytic leukemia is one of the chronic lymphoproliferative disorders. CLL is characterized by monoclonal functionally-inefficient lymphocytes accumulation. Chronic lymphocytic leukemia cells can infiltrate any organ, but skin is the most commonly infiltrated non-lymphoid organ at the diagnosis (leukemia cutis). Our case is Chronic Lymphocytic Leukemia, case is presented with skin involvement.

Kombine faktör V (FV) ve faktör VIII (FVIII) eksikliği, nadir görülen ve hafif-orta şiddette kanama ile karakterize faktör eksikliklerinden birisidir. Otozomal resesif geçiş gösteren genetik bir bozukluktur. Normal trombosit düzeyi; hem PT, hem aPTT\'de uzama ile karakterizedir. Tedavi kanama kontrolunun sağlanması şeklinde olur. Bunun için taze donmuş plazma (TDP), desmopressin, spesifik FVIII konsantreleri (plazma kökenli veya rekombinant) kullanılabilir. Genel popülasyonda oldukça nadir görülmesi nedeniyle, kombine FV ve FVIII eksikliği olan bir olguyu sunduk., Combined factor V (FV) and factor VIII (FVIII) deficiency is a rare factor deficiency with mild-moderate hemorrhage. It is an autosomal recessive coagulation disorder . Prolonged prothrombin time and partial thromboplastic time is characteristic, platelet count remains in normal ranges. The main stay of treatment is to control the hemorrhage. Fresh frozen plasma, desmopressin, specific FVIII concentrates (plasma- derived or recombinant) may be used. Being very rare in the general population, we present a case with a combined FV and FVIII deficiency. J Clin Exp Invest 2014; 5 (2): 323-325

Kronik lenfositik lösemi, kronik lenfoproliferatif hastalıklardan birisidir. KLL, monoklonal olan işlevsel olarak yetersiz lenfositlerin progresif birikimiyle karakterizedir. KLL hücreleri herhangi bir organa infiltre olabilir ama tanı anında cilt leukemia cutis , en yaygın olarak infiltre olan non-lenfoid organdır. KLL tanısı olup cilt tutulumuyla prezente olan bir olgu sunulmuştur, Chronic lymphocytic leukemia is one of the chronic lymphoproliferative disorders. CLL is characterized by monoclonal functionally-inefficient lymphocytes accumulation. Chronic lymphocytic leukemia cells can infiltrate any organ, but skin is the most commonly infiltrated non-lymphoid organ at the diagnosis leukemia cutis . Our case is Chronic Lymphocytic Leukemia, case is presented with skin involvement

Demir eksikliği anemisinin periferik sinir sistemi membran polarizasyonuna, iyon kanal fonksiyonları ve periferik sinir paranodal/internodal koşullarına etkisi bilinmemektedir. Biz bu çalışmada demir eksikliği anemisinin periferik sinir sistemi üzerine etkisini, etkinin demir ve iskemi ile olan ilişkisini invaziv olmayan sinir uyarılabilirliği testleri ile elektrofizyolojik olarak değerlendirmeyi amaçladık. Çalışmaya İzzet Baysal Tıp Fakültesi Hematoloji polikliniğine başvuran oral demir tedavisi verilmesi uygun olmayan, öyküsünde periferik sinir fonksiyonlarını bozabilecek patolojisi olmayan ve periferik nöropatisi olmayan, semptomatik orta 22 (%69) ve ağır demir eksikliği anemisi olan 10 (%31) toplam 32 olgu alındı. Olguların demir açığı hesaplanarak parenteral demir tedavisi uygulandı. Bazal, parenteral demir tedavisi sonrası ve anemi düzeldikten sonra EMG ile sinir uyarılabilirlik testleri uygulandı. Median sinir motor ve duysal uyaran güç-süre/zaman sabiti, reobaz, 8 milisaniye (ms) de duysal ve 10 ms de motor süpernormalite değerleri kaydedildi. Çalışmaya alınan olguların duysal süpernormalite testlerinde anlamlı farklılık saptanırken diğer sinir uyarılabilirliği testlerinde anlamlı farklılık saptanmadı. Olgulardaki süpernormalite değerlerinde düşüklüğün aneminin düzelmesinden sonra anlamlı düzelmesinin, demirden ziyade iskeminin periferik duysal paranodal potasyum (K) kanalları üzerine etkisiyle ilişkili olduğu düşünülmüştür.Sonuç olarak, demir eksikliği anemisinde periferik sinirlerde duysal supernormalitenin anlamlı düşük olması K kanal anormaliğine bağlanabilir. Bu durum olguların ekstremitelerinde tariflediği anormal duyum ve dizestezi gibi yakınmalarını açıklayabilir. Iron deficiency anemia is not known about effect to the membrane polarisation, ion channel functions and peripheral nerve paranodal/internodal conditions. We aimed to evaluate the effect of iron deficiency anemia on peripheral nerve system that is associated with iron and ischemia with nerve stimulation tests not to be invasive as electrophysiologic. The study was performed on 32 patients making an application to Izzet Baysal Medical Faculty Haematology polyclinic, not suitable for oral iron treatment, not a pathological condition disrupting for peripheral nerve functions in history and not a peripheral neuropathy with total of 22 moderate iron deficieny anemia (69%) and total of 10 serious iron deficiency anemia (31%). Parenteral iron treatment was administered by calculating iron deficiency. Nerve stimulation tests were performed with EMG bazal, after parenteral iron treatment and recovery of anemia. Median nerve motor and sensorial strength-duration/time constant, rheobase, sensorial supernormality at 8 millisecond (ms) and motor supernormality at 10 ms values were recorded. Significant difference was detected in sensorial supernormality tests but other nerve stimulation tests was not detected significantly difference in this study population. It has been thought that significant recovery of low supernormality values after improving of anemia was connected with the effect of ischemia on peripheral sensorial paranodal potassium (K) channels instead of iron.As a result, the significant low level of sensorial supernormality in peripheral nerves can be connected with K channel abnormality in iron deficiency anemia. This condition can explain their complains such as abnormal sensation and dysesthesia in their extremities. 63

ÖZET Hipertansiyonda hedef organ hasan ile koagulasyon sistemi arasında ilişki olduğu çeşitli çalışmalarda gösterilmiştir. Hipertansiyon aterosklerozu hızlandırmaktadır. Kalp, beyin, retina, böbrek ve büyük damarlarda geri dönüşü olmayan hasarlara yol açmaktadır. Atheroskleroz ile koagulasyon sistemi birbiriyle ilişkilidir. Bu çalışmanın amacı hipertansif hastalarda hedef organ hasarım ile koagulasyon sistemi arasındaki ilişkiyi araştırmaktır. Bu amaçla PTZ, aPTT, trombosit, fibrinojen, D-dimer, antitrombin m, protein C, protein S düzeyleri bakıldı Çalışmaya 50 esansiyel hipertansiyonlu hasta ile 20 sağlıklı normotansif kişi alındı. Yapılan incelemeler sonucunda; hipertansif hastalarda serum fibrinojen ve D-dimer düzeyleri kontrol grubuna göre anlamlı olarak daha yüksek, antitrombin HI düzeyi ise daha düşük saptandı (her biri için; p0.05). Bu konu ile ilgili daha geniş çaplı randomize çalışmalara ihtiyaç vardır. ABSTRACT In the present study, we evaluated hemostatic parameters, including prothrombin time(PTZ), partial thromboplastin time (aPTT), fibrinojen, D-dimer, antitrombin HI(AT-ni), protein S and protein C to determine target organ damage due to the essential hypertension in early stage. Fifty patients with essential hypertension and 20 normotansif subjects (control) were participated to the study. We observed significantly high plasma fibrinojen (p