Search

The purpose of this research is to examine the stress sources of teachers working in secondary schools, which are the second tier of educational institutions. Within this framework, it was aimed to reveal the sources of stress of a total of 54 teachers working at a secondary school located in Başakşehir district of Istanbul province and to determine whether this situation differs according to various variables. The universe of the research consists of teachers working at a secondary school located in Başakşehir district. In the research, the obtained data were collected with scale forms. The first part of the scale table contains individual information, and the second part contains an evaluation table related to the stress coping scale. In the evaluation of the data, descriptive statistical methods as well as SPSS for statistical analyses of scaling data.22.0 examination program, frequency, percentage (%), t test and one-sided ANOVA were used. As a result of the analysis, it was determined that the stress levels of the participating teachers were slightly higher than the general average, unlike the results obtained from research conducted in the literature. Keywords: Secondary School, Teacher, Sources of Stress

After the Gallipoli War, Great Britain established a commission by the parliament on 12 August 1916 to investigate the cause, planning and why it was defeated in the war, based on the combined authority of the law, the king and the parliament. The Dardanelles Commission, consisting of ten people, published three reports. The first of these reports was named as Dardanelles Commission First Report and included the origin and beginning of the Dardanelles War and the Dardanelles Naval Wars. The second report was prepared as the First Report to Supplement, which is complementary to the first report. The third report, called The Final Report of the Dardanelles Commission, covered the Gallipoli landing, land wars, evacuation of Gallipoli, supply issues and the general results consisting of sixteen items during the execution of the operations. The first report and the supplementary report were published in 1917, and the final report in 1919. In the final report, a summary of sixteen items was presented under the general conclusions heading, including the other two reports. The study examines sixteen items in the general conclusions section of the final report. The aim of the study is to evaluate the issues related to the sixteen-point general conclusions published in the final report of the commission established to investigate the reasons for the defeat of the Allied Powers in the Gallipoli Campaign, by making use of domestic and foreign sources in the literature., Çanakkale Savaşları sonrası Büyük Britanya, yasa, kral ve parlamentonun birleşik yetkisine dayanarak Çanakkale Savaşı’nın nedenini, planlamasını ve savaşta neden mağlup olduğunu araştırmak üzere 12 Ağustos 1916’da için parlamento tarafından bir komisyon kurmuştur. On kişiden oluşan Çanakkale Komisyonu, üç rapor halinde yayınlamıştır. Bu raporların ilki Çanakkale Komisyonu Birinci Raporu olarak isimlendirilmiş ve Çanakkale Savaşı’nın kökeni, başlangıcı ve işleyişini ele alan Çanakkale Deniz Savaşları’na yer vermiştir. İkinci rapor ise birinci raporun tamamlayıcısı olan Ek Rapor olarak hazırlanmıştır. Nihai Rapor olarak isimlendirilen üçüncü rapor ise operasyonların yürütülmesi süreci içerisinde Çanakkale çıkarması, kara savaşları, Çanakkale’nin boşaltılması, tedarik konuları ve on altı maddeden oluşan genel sonuçları kapsamıştır. İlk rapor ve ilk rapora ek rapor 1917’de, nihai rapor 1919’da yayınlamıştır. Nihai raporda, genel sonuçlar başlığı altında diğer iki raporu da kapsayan on altı maddeden oluşan bir özet sunulmuştur. Çalışma, nihai raporun genel sonuçlar kısmında yer alan on altı maddeyi incelemektedir. Çalışmanın amacı, Çanakkale Savaşı’ndan sonra Müttefik Devletlerin Çanakkale Savaşı’nda mağlup olma gerekçelerini araştırmak için kurulan komisyonun nihai raporunda yayımlanan on altı maddelik genel sonuçlarıyla ilgili konuları, literatürde yer alan yerli ve yabancı kaynaklardan faydalanarak değerlendirmektir.

Betimsel araştırma kapsamında örnek olay yöntemlerinin kullanıldığı bu çalışmadaliteratür taramasından edinilen bilgiler ve yazarın bireysel deneyimleri sentezlenerekbir sonuca varılmıştır. İki ana bölümden oluşturulan çalışmanın ilk bölümünde teksesli koroların opera sanatının doğuşuna kadar geçirdiği evrimsel süreçler incelenmiş, ikinci bölümde ise Giuseppe Verdi ve La Traviata isimli operası hakkında genelbilgilere değinilmiş olup, bu eserden hareketle araştırmanın temelini oluşturan operakorolarının eserlere hazırlık süreçleri koro şefinin yöntem ve sorumlulukları açısından incelenmiştir.Anahtar sözcükler: Koro şefliği, şan, koro, opera, Giuseppe Verdi, La Traviata,prova. In this study, the preparation process of opera choirs for the works are examined interms of the chorus masters methods and responsibilities.In this study, case study methods are used within the scope of descriptive research.In the first part of the study, which is composed of two main chapters, theevolutionary processes of monophonic choirs until the birth of opera were examined.In the second part, general information about the opera Giuseppe Verdi and LaTraviata is mentioned and the preparation process of opera choirs is examined interms of the methods and responsibilities of the choir conductor.Keywords: Choir conductor, singing, choir, opera, Giuseppe Verdi, La Traviata, rehearsal 67

I.Dünya Savaşı'nın sonucunda bazı imparatorluklar dağılırken, birçok ulusal devlet ortaya çıkmıştır. Dağılan imparatorluklardan ortaya çıkan siyasi ve sosyal yapılar; devlet hüviyeti kazanırken, bu süreci tamamlamış bazı devletlerde ulus olma şuuru edinmiştir. Bu bakımdan I.Dünya Savaşı'nın tarihi seyrini değiştiren Çanakkale Savaşı'nda birçok devletin siyasi yapısı değişmiş ve sonuçları itibariyle devletlerin yapısal karakterinde yeni bir oluşum süreci başlamıştır. Avustralya tarihinde Çanakkale Savaşı ve sonuçları, Avustralya'nın ulus olma sürecinde ve ulusal kimliğinin biçimlenmesinde özel bir öneme sahiptir. Bu öneminden dolayı, Avustralya ulus bilincinin oluşmasında Çanakkale Savaşı'nın rolü, tezin ana teması olarak belirlenmiştir. Tez kapsamında ilk olarak, Avrupalı kâşiflerin Avustralya Kıtasını keşfi ve Büyük Britanya İmparatorluğu'nun Avustralya'yı kolonize etmesi tarihsel süreçte ele alınmıştır. Sonrasında Avustralya eyaletlerinin birleşerek federasyon tipi devletleşme süreci, siyasi ve toplumsal açıdan değerlendirilmiştir. Ayrıca Avustralya jeopolitiğinin; Avustralya'nın idari, askerî, politik ve kültürel yapısına etkisi, uluslararası ilişkiler açısından incelenmiştir. Bununla birlikte büyük güçlerin, I.Dünya Savaşı'na giden süreci nasıl hazırladıkları küresel panoramada değerlendirilirken, baskın Büyük Britanya etkisinde Avustralya'nın Çanakkale Savaşı'na girişi ve sonuçlarına dikkat çekilmiştir. Son olarak Avustralya milli kimliğinin ve bilincinin oluşmasında; düşünsel altyapı, ulusal sembol ve milli şahsiyetler Anzak terminolojisi kapsamında ele alınmıştır. Avustralya'nın günümüze kadar uluslaşma süreci, Gelibolu Savaşı'nın rolü bağlamında analiz edilirken, bu kapsamda Avustralya ulus bilincinin Çanakkale Savaşı'yla oluştuğuna vurgu yapılmıştır. Anahtar Kelimeler: Çanakkale Savaşı, Avustralya, Anzak, Ulus Bilinci. As a result of the World War 1,while some empires were disintegrated, many national state has emerged. Political and social structures that emerged from disintegrated empires; were earned the state identity and some states that have completed this process has acquired the consciousness of being nation. In this context, at Gallipoli War that changed the course of World War 1, many states political structure were changed and because of it's results new process has started at the structural character of states. At the Australian history Gallipoli War and its results have special importance. It effects Australia in process of becoming a nation and in the formation of national identity. Because of this importance, the role of Gallipoli War in the formation of the consciousness of the Ausralian nation, is identified as the main theme of the thesis.Firstly, in the scope of the thesis, the discovered of the continent of Australia by the European explorers and colonization of Australia by The British Empire are adressed in the historical process. Afterwards, the process of becoming federation type of state of the unification of Australian states was evaluated in terms of political and social. Moreover how Australia geopology effects on Australia's administrative, military, political and cultural structure were explored in the context of international relations. Besides how great powers prepared the World War 1 were evaluated in the global panaroma and draw attention to Australia's entry into the war, Gallipoli, under the influence of the dominant Great Britain and it's consequences. Finally, in the formation of Australian national identity and consciousness; intellectual infrastructure, national symbols and national figures were discused within the context of the Anzac terminology. The present Australian nation-building process were analysed in the context of the role of the Gallipoli War and in this context the consiousness of the Australian nation occured with the end of the war in Gallipoli, was emhasized.Key Words: Gallipoli War, Australia, Anzac, Nation Consciousness. 312

Hâkim kültür karşısındaki farklılıklarından dolayı ötekileştirilen, üzerlerinde kurulmaya çalışılan tahakkümle yeni bir kimliğe büründürülmeye çalışılan, kendi hayatlarını keşfetme ve dönüştürebilme noktasında güçsüz olan, var olan egemenlik ilişkilerine tabi kılınarak suskunlaştırılan yerel bir topluluk olarak Abdalların Eğitim Hakkına Erişimlerinde karşılaştıkları sorunlar bu çalışmanın konusunu oluşturmaktadır. Bu çalışmanın, çeşitli özellikleri ile baskın, egemen topluluktan ayrılan grupların üyelerinin eğitim hakkına erişimlerinde, eğitim süreci içinde ve dışında yaşadıklarının anlaşılmasına yardımcı olacağı düşünülmektedir. Tarama modelinde gerçekleştirilen çalışmanın veri toplama sürecinde doküman analizi, anket ve görüşme metodları kullanılmıştır. Araştırmada elde edilen bulgulara göre; Abdal topluluğu farklı topluluklarla yeterli düzeyde, aileler arası ve bireysel ilişkiler geliştirememektedir. İçinde yaşadıkları hâkim kültür tarafından; mahalle ve çarşıda, kamusal alanda kurdukları ilişkilerde kendileri, okul ve sınıf ortamında ise öğrenci ve öğretmenler tarafından çocukları, farklı düzeylerde de olsa dışlanma, horlanma gibi ayrımcı ve ötekileştirici davranışlara maruz kalmaktadırlar. Horlama ve dışlama yetişkinlerde genellikle; Abdal denilerek, cahil zannedilerek, kılık ve kıyafetine bakılarak, iş ve gelirine bakılarak, ten renginden kaynaklı yapılmaktadır. Öğrencilere, okul ve sınıf ortamında; alay edilip lakap takma, aynı sıralarda oturmak istememe, okulda bir sorunla karşılaşıldığında öncelikle kendilerinin sorumlu tutulması gibi olumsuz ön yargı ve suçlamalar geliştirilmektedir. Durumdan etkilenen çocuklar arasında okula gitmek istememe, ağlayarak eve gelme, evde hırçınlaşma, içe kapanma, arkadaşlarıyla okulda kavga etme, kendinden ve kimliğinden utanma davranışları gözlenmektedir. The main topic of the study is the problems of Kırşehir Abdals as a local community regarding their acces to education right. This community has been othered because of; their differences in terms of hegemonic culture, weakness on explore and transform of their life, and has been forced to have a new identity by the domination constructed against them. It has been thought that this study will help to understand what kind of problems are living this kind communities which othered from communities have dominant, sovereign culture, regarding acces to right for education. In the study, data were collected by document analysis, interview and questionnaire. According to fndings, Abdals community have not effciently develop interpersonal and interfamilies relations with other communities. The dominant culture they live in, they have been exposed to the exclusive, depreciatory behaviours at the diferent levels. The study have defned the type of the these behaviors in detail related with the school, public space and public services.

Sağlıkta dönüşüm programı 2003 yılından sonra sağlık politikalarında köklü değişiklikler yapılarak Türkiye gündeminde yerini almıştır. Sağlık hizmeti, bireylerin günlük yaşantısında ki ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla sürekli kendini yenilemektedir.Çalışmanın amacı, Türkiye'nin toplumsal tarihinde önemli bir yer oluşturan ve devletin temel hizmet kategorilerinden biri olan sağlık hizmeti, 2003 yılı itibariyle Sağlıkta Dönüşüm Programının dönüşüm süreçlerini, amaçlanan ve gerçekleşen sağlık politikalarının hangi şekillerde etkide bulunduğunu ve hangi dönüşüm süreçlerinin gerçekleştiğini ortaya çıkarmaktır.Araştırmada yanıt aranan soru şudur; Türkiye'de 2003 yılı itibariyle sağlık hizmetlerinde değişimi sağlamak üzere Sağlık Bakanlığı'nın başlatmış olduğu sağlıkta dönüşüm programı projesi, gerçekten sağlık hizmetlerinde etkili verimli bir şekilde organize edilmiş midir ve ülkemize katkısı ne derecede olmuştur.Çalışmada sağlıkta dönüşüm programının toplumda yaşayan insanların ihtiyaçlarına ne kadar cevap verebildiği araştırılacaktır. Çalışmada mesleki bilgi deneyim ve gözlemlere de yer verilmiştir.Araştırmanın önemi; 2003 yılından itibaren süre gelen sağlık sistemi gelişimine dair uygulamaların ne kadar başarılı olduğunun tespit edilmesine çalışılmıştır. Health transformation program has taken its place in the agenda of Turkey by making fundamental changes in health policies after 2003. Health service continuously adopts itself to meet the needs of individuals in their daily lives.The purpose of the study is to reveal health transformation program transformation processes, in what manner targeted and realized health policies have effect and which transformation processes are realized as of 2003 regarding health service, which is one of the basic service categories of state and constitute a significant place in the social history of Turkey. The question, answer of which is sought in the research is that if health transformation program project commenced by Ministry of Health to provide alteration in health service in Turkey as of 2003 really organized in effective and efficient way in health services and to what extend it contributed to our country. How much the health transformation program fulfils the needs of people living in the society will be analyzed in the study. Professional knowledge, experiences and observations are also included in the study.The significance of the research is it tries to determine how much the application on development of health system going on since 2003 are successful. 125

Bilgisayar temelli bakteriyel protein lokalizasyon (BPL) öngörüsü, proteinlerin fonksiyonları hakkında bilgiler veren çok kullanışlı bir araçtır. Özellikle patojenik proteinlerin hücresel alt lokasyonlarının ve salgılandıkları yolakların anlaşılması, potansiyel ilaç ve aşı hedeflerinin ortaya çıkarılması ve hatta mikroorganizmalar için sensor uygulamalarında kullanılabilecek biyomarkörlerin geliştirilmesi için çok önemlidir. Günümüzde birçok BPL öngörü algoritması ve programı mevcut olmasına rağmen bunların birçoğu olumlu öngörü sayısını azami seviyede tutmak amacıyla hazırlandığından hatalı pozitif sonuçlar vermektedir. Bunun yanısıra, mevcut güncel programlar, örneğin PSORT, prensip olarak her organizma türü için verilen sekansları başarıyla analiz edip hücresel localizasyon öngörüsü yapabilmekte, ancak patojenik sekanslar için genellikle başarısız olmaktadır. Patojenik proteinlerin çoğu bakterinin yüzeyinde lokalize olduğundan, patojene spesifik sekresyon motif tarama algoritmalarına da büyük gereksinim vardır ve bunların temelini oluşturan motifler aynı zamanda bakterilerde protein lokalizasyonu hakkında da bilgi verecektir.Şimdiki çalışmada, patojenik bakteriyel protein sekansları içeren veri kümeleri oluşturulmuş ve seçillmiş 5-18 amino asit uzunluğunda motifler taranarak `Pathogenic Sequence Motif Search (PSMS).isimli yeni bir algoritma geliştirmiştir. Bu algoritma, yüzey proteomu ve sekretom komponentleri öngörüsü için 6 farklı sekresyon yolağına karşılık gelen toplam 52 salgılama ile ilişkili protein kalıbının seçilip kullanılmasını temel almaktadır. Bu kalıpların (i) salgılanan, (ii) immünoreaktif ve patentli aşı komponentleri, (iii) sitoplazmik ve (iv) orfan-salgılanan protein grupları için oluşturulan veri kümelerinde taranarak başarı oranlarının test edilmesini içeren doğrulama çalışmaları yapılmıştır. Bu veri kümeleri, yukarıda verilen sıraya göre 3241, 1740, 2582 ve 2533 üyeye sahiptir. Salgılanan proteinleri içeren veri kümesinde mevcut 3241 protein sekansı, sırasıyla TISSS, T2SS, T3SS, T4SS, T5SS ve T6SS salgılama sistemlerini temsil eden 954, 668, 381, 770, 221 ve 274 protein sekansının toplamıdır. Daha önceki çalışmalarımızda Bordetella pertussis yüzey proteomu and sekretomundan elde edilen LC-MS bulgularımız da salgılanan protein sekansı veri kümesinde kullanılmıştır. Seçilmiş kalıpların varlığı, örneğin immünoreaktif proteinleri ve aşı komponentlerini içeren veri kümesinde mevcut toplam 1740 proteinden 503'ünde doğrulanmıştır. Sitoplazmik veri kümesi ise uygun olmayan kalıp adaylarını dışlayabilmek amacıyla kullanılmıştır. Validasyon çalışmaları, mevcut 52 kalıptan 43'ünün salgılama sistemleri ile doğrudan ilişkili, geri kalan 9 kalıbın ise salgılanan, ancak salgılamanın spesifik bir sistemi ile ilişkilendirilemeyen proteinleri belirlediğini göstermiştir.Bu kalıpların yardımıyla, daha önce PSORT kullanılarak hücre içi lokalizasyona sahip olduğu gösterilmiş ve bu nedenle ilaç hedefi/aşı adayı olamamış 75 ayrı proteinin aslında hücre yüzeyinde/salgılanan proteinler olduğu başarıyla öngörülmüştür. Patojenik proteinleri yüksek doğrulukla öngören PSMS programı ve bu tip proteinler için immünoreaktivite ve sekresyon sistemleri temelinde oluşturulan verikümeleri ilgili alandaki araştırmacılar için değerli biyoinformatik kaynaklar oluşturacaktır.Anahtar Kelimeler: Bakteriyel hücresel lokalizasyon öngörüsü, Patojenik sekans motif arama (PSMS), Patojenik protein motifleri, Protein sekresyon sistemleri, Protein sekans databazları Computational prediction of bacterial protein localization (BPL) is a very useful tool which provides clues about protein function. For pathogenic proteins in particular, detection of their subcellular location and their secretory pathways have great implications for vaccine and drug design. Cell surface and/or secreted proteins of microbes can also be used as biomarkers for sensor applications. At present, there are numerous BPL prediction algorithms and programs available, however, most of them give false positive results in order to maximize the number of positive predictions. Moreover, state of the art algorithms, specifically PSORT, successfully identify protein localization for every organism from any given sequence information but they usually fail in pathogenic sequences. Because the most of the pathogenic proteins are surface-localized, there is an imminent need for pathogen-specific secretion motif search algorithms as well. These motifs would also provide information on bacterial protein localization.In the present work, we built databases of pathogenic sequences and searched for selected 5 to 18 amino acid long motifs as a new approach, namely Pathogenic Sequence Motif Search (PSMS). The algorithm is based on a total of 52 distinct secretion-associated patterns covering 6 different secretory pathways for the prediction of surface and secreted proteins. The datasets for each of the following groups of proteins were next established for our validation studies which involved the tests for the success rate of these 52 patterns: Secreted, immunoreactive and patented vaccine, cytoplasmic and orphan-secreted with 3241, 1740, 2582 and 2533 members, respectively. A total of 3241 proteins in secreted proteins dataset represented TISSS, T2SS, T3SS, T4SS, T5SS and T6SS systems of secretion with 954, 668, 381, 770, 221 and 274 protein sequences, respectively. Cytoplasmic protein dataset, on the other hand, was used to exclude certain candidate patterns. 43 out of 52 patterns were truly secretion-related, pointing directly to a specific secretion system. Rest 9 patterns were found in secreted proteins though not related to a specific secretion system. Additionaly, LC-MS data formerly obtained in our laboratories from Bordetella pertussis surface proteome and secretome analyses were also included in the secreted protein sequence dataset. The selected patterns were demonstrated for instance in 503 out of a total of 1740 proteins in the immunoreactive protein dataset.With the help of our patterns, 75 proteins which were formerly predicted to have an intracellular localization and mistakenly ruled out as potential drug targets/vaccine candidates were successfully predicted as surface- associated/secreted ones. Besides the development of PSMS program predicting pathogenic sequences with high accuracy, the separate databases constructed in this work with respect to immunoreactivity and distinct secretory pathways are expected to constitute valuable bioinformatics resources for researchers of the field.Keywords: Bacterial subcellular localization prediction algorithms, Pathogenic Sequence Motif Search (PSMS), Pathogenic protein motifs,, Surfacome, Protein secretion systems, Protein sequence databases 206

Son yıllarda, petrol rafinasyonunda kükürt giderme (HDS) tepkimelerinde kullanılan mezogözenekli alümina ve CoMo/Al2O3 katalizörlerinin sentezlenmesi ve geliştirilmesi için araştırmalar yapılmaktadır. Mezogözenekli alümina yüksek yüzey alanı sağlayarak aktif metallerin üzerine yüklenmesiyle birçok ticari katalitik uygulamalarda kullanılmaktadır. Geleneksel HDS katalizörlerinden CoMo/Al2O3 katalizörlerinin aktiviteleri ise farklı katalizör hazırlama yöntemleriyle iyileştirilebilir. Bu çalışmada, mezogözenekli alümina sol-jel prosesi ile iki farklı yöntemle, organik ve inorganik yöntem, sentezlenmiştir. Ayrıca CoMo/Al2O3 katalizörü tek basamaklı inorganik sol-jel yöntemi ile hazırlanmıştır. İnorganik yöntemde alüminyum klorür, organik yöntemde ise alüminyum izopropoksit alüminyum öncülü olarak kullanılmıştır. Aktif metalleri içeren katalizörlerin sentezlenmesi aşamasında ise kobalt kaynağı olarak kobalt klorür hekzahidrat, CoCl2.6H2O, molibden kaynağı olarak ise amonyum heptamolibdat tetrahidrat, (NH4)6Mo7O24.4H2O, öncülleri kullanılmıştır. İnorganik yöntemde etanol kullanılarak hazırlanan çözeltiler farklı amonyum hidroksit, NH4OH (%25), miktarları ile (5 ml, 10 ml, 15 ml, 20 ml, 25 ml, 30 ml) farklı hidroliz oranlarına (10, 21, 31, 41, 52, 62) sahip olarak oda sıcaklığında hidroliz edilmiştir. Organik yöntemde ise 1-propanol kullanılarak hazırlanan çözeltiler farklı hidroliz oranlarında (9, 11, 13, 15, 21, 31, 100, 150, 200) 85 oC'de hidroliz edilmişlerdir. Farklı hidroliz oranları ve hazırlama koşullarında inorganik yöntemle hazırlanan mezogözenekli alüminaların yüzey alanları yaklaşık 290 - 300 m2/g, organik yöntemle hazırlanan mezogözenekli alüminaların ise yaklaşık 360 - 380 m2/g dır. Ağırlıkça %5 kobalt ve %15 molibden içeren CoMo/Al2O3 katalizörlerinin BET yüzey alanı verileri ise 313 - 329 m2/g aralığındadır.Anahtar Kelimeler: CoMo/Al2O3, Kükürt Giderme (HDS), Mezogözenekli Alümina, Sol-jel Prosesi. In recent years, the development of preparation methods for alumina and CoMo/Al2O3 catalysts for traditional hydrodesulphurization reactions is being researched. Mesoporous alumina is widely used in many industrial catalytic applications as metal catalyst carrier with high surface area. The activity of novel HDS catalyst CoMo/Al2O3 can be improved with different kind of catalyst preparation technics. In this study, mesoporous aluminas were synthesised with two different, organic and inorganic, methods of sol-gel process. CoMo/Al2O3 catalysts were also prepared by using inorganic one-pot sol-gel process. Aluminium cloride and aluminium isopropoxide were used as aluminium precursors in inorganic and organic methods, respectively. Cobalt chloride hexahydrate (CoCl2.6H2O) and ammonium heptamolybdate tetrahydrate ((NH4)6Mo7O24.4H2O) were used as precursors for Co and Mo. In inorganic route the ethanolic solutions of aluminium chloride were hydrolysed with different amounts (5 ml, 10 ml, 15 ml, 20 ml, 25 ml, 30 ml) of ammonium hydroxide, NH4OH (%25), corresponding to different hydrolysis ratios (10, 21, 31, 41, 52, 62) in the solution. In organic route 1-propanol was used to prepare solutions which were then hydrolysed at 85 oC with different hydrolysis ratios (9, 11, 13, 15, 21, 31, 100, 150, 200). Mesoporous aluminas prepared by inorganic method have spesific surface areas between 290 - 300 m2/g, while the ones prepared by organic method have 360 - 380 m2/g. The spesific surface area of 5wt% Co - 15wt% Mo /Al2O3 catalysts prepared by using inorganic one-pot sol-gel method is in the range of 313 - 329 m2/g.Key Words: CoMo/Al2O3, Hydrodesulphurization, Mesoporous Alumina, Sol-gel Process. 105

Bir böcek patojeni olan Bacillus thuringiensis (Bt), zararlı böceklerle olanmücadelede hem etkin, hem de hedef olmayan hayvan ve insanlara karsıtoksik etkiler göstermemesi nedeniyle güvenli ve çevre dostu bir seçenektir.Diğer yandan, üretim ve formülasyon maliyetinin yüksek olması, endüstriyelyatırım harcamalarını yükseltmekte, bu da yatırımcı firmalar üzerindecaydırıcı etki yapmaktadır. Simdiki çalısmada, farklı Bt suslarının üremelerinive biyoinsektisidal ?-endotoksinler (kristal proteinler) üretmelerinidestekleyecek düsük maliyetli bir besi ortamı gelistirilmesi hedeflenmistir.Öncelikle Bt'nin üç farklı ve önemli alt türünü temsil eden suslar, bazıbesinsel kosullara verdikleri yanıtlar bakımından karsılastırılmıslardır.Kullanılan suslar, Bt kurstaki (81 susu), Bt israelensis (HD500 susu) ve Bttenebrionis (3203 susu) alt türlerine bağlı olup, sırasıyla lepidoptera vediptera'lara karsı etkin Cry1 and Cry2, sadece diptera'lara karsı etkin Cry4Bave Cry11Aa ve coleoptera'lara karsı etkin Cry3Aa toksinlerinin üreticisidirler.Standard DSM besi ortamında bu suslar tarafından ilgili toksinlerin üretiminidestekleyecek glikoz ve inorganik fosfat konsantrasyonları optimize edilmeyeçalısılmıstır. Susların tümü için yüksek glikoz ortamının (10 g/L) toxinüretimini baskıladığı görülmüs, bu da karbon katabolit regülasyonun farklı ?-endotoksin tiplerinin biyosentezi genelinde geçerli olduğunu düsündürmüstür.?norganik fosfat (Pi) seviyesinin, Cry4Ba, Cry11Aa ve Cry3Aa biyosentezinietkilediği, ancak Cry1 ve Cry2 biyosentezi üzerinde etkisi olmadığıbulunmustur. Atık su çamuru, meyve posası ve tavuk dıskısı ucuzhammaddeler olarak kullanılmak suretiyle kesikli kültürlerde biyoinsektisidüretiminde kullanılabilecek ucuz bir besi ortamı gelistirilmesine çalısılmıstır.?ncelenen tüm suslarda toksin üretimini fermentasyonun hemen herasamasında belli seviyelerde desteklemesi nedeniyle bunlar arasında en iyisubstrat adayının tavuk dıskısı olduğu belirlenmistir. Tavuk dıskısının önislemden geçirilmesi, toksin verimini önemli ölçüde arttırmıstır. Ön islemdengeçirilmis tavuk dıskısı ile hazırlanmıs besi ortamı, tüm Bt suslarınınkültivasyonu ve standart semisentetik besi ortamlarında elde edilebilecekseviyelerde ya da üstünde toxin üretimi için basarıyla kullanılmıstır. The insect pathogen Bacillus thuringiensis (Bt) holds great promise as aneffective and friendly way for management of the pests with safety fornontarget animals and humans. However, high capital investment due to highproduction and formulation cost of commercial Bt preparations has causedprohibitive effect on companies. The present study mainly aimed atdeveloping a low cost medium that supports the growth of different Bt strainsand their specific bioinsecticidal ?-endotoxins (crystal proteins).A comparison was made between the representative members of threedifferent subspecies of Bt to observe toxin yields in response to certainnutritional conditions. Three different Bt subspecies were Bt kurstaki (strain81), Bt israelensis (strain HD500) and Bt tenebrionis (strain 3203),producing lepidoptera- and diptera-specific Cry1 and Cry2, diptera-specificCry4Ba and Cry11Aa and coleoptera-specific Cry3Aa toxins, respectively.Studies were conducted to optimize glucose and inorganic phosphateconcentrations in standard DSM medium for the production of these Btbasedbiopesticides. General suppression of toxin yields in high glucosemedium (10 g/L) thought the generality of carbon catabolite regulation forbiosynthesis of different types of toxins. Inorganic phosphate (Pi) level wasimportant for Cry4Ba, Cry11Aa and Cry3Aa biosynthesis while Cry1 andCry2 production was not responsive to high Pi. Wastewater sludge, fruitresidues and broiler litter were next tested as cheap raw materials for Btbasedbiopesticide production in batch cultures. Broiler litter seemed to be amuch better substrate among all since some degree of production of eachtoxin was observed at almost every stage of fermentation. The processingof broiler litter was found to significantly improve toxin yields. The mediumprepared from processed broiler litter was successfully used to cultivate allBt stains and obtain bioinsecticidal proteins in high yields which werecomparable or higher than those that can be obtained on standard semisyntheticmedia. 108

nkılâp Tarihi disiplini içerisinde, Küresellesme sürecinde Atatürkçü DüsünceSisteminin yerini ve degerini tezimin ana teması olarak belirledim. Bu sebeptendolayı küresellesmenin farklı yansımalarını gözlemlemek amacıyla çesitli sosyalalanlara yansımalarını inceledim ve bunların sonuçlarını tezim çerçevesinde elealdım.Küresellesme olgusu, dünyada çok önemli bir degisim sürecinin sistemlestiginin birgöstergesi olarak, yapılanmasını iktisadi, siyasi, sosyal, teknolojik vb. alanlarda hızlıbir sekilde kurumsallastırmakta ve bu konular arasında yogunluk kazanan dinamiksunumunu dünya toplumlarına kendi öngördügü sistem ve metotlarıyla uygulamaalanı olusturmaktadır. Günümüz teknolojik, bilimsel, kültürel, ekonomik vb.gelismelerden uzak durulamayacagı açıkken, küresellesme gibi bir olgudan daTürkiye'nin etkilenmemesi imkansızdır. Küresellesme sürecinde olan Türkiye'de,Atatürkçü Düsüncenin bu süreç içerisinde nasıl bir konum belirledigini veçagdaslasmayı öneren-önceleyen Atatürkçü Düsüncenin de bu gerçekten uzakkalamayacagını takdir edersiniz. Ne var ki, küresellesme sürecini yasarken millidegerlerin korunmasını öngören Atatürkçü Düsünce Sisteminin, kendidinamiklerinden güç alan bir anlayıs gelistirdigini düsünmekteyim; çünkü AtatürkçüDüsünce Sistemi, çagını asan durmadan kendini yenileyen bir ögreti, kılavuz veyoldur. Aksi düsünüldügünde, anlasılamadıgında, yorumlanamadıgında bu sürecinAtatürkçü Düsünce Sistemini asındıracagı ve kavramları yıpratacagı endisesinitasımaktayım. Atatürkçü Düsünce Sistemi, bugün anlatıla gelen ve alternatifiolmayan bir karsı konulmaz güç gibi sunulan degerlere, antitez oldugu gerçegindenyola çıkarak Atatürk'ün gösterdigi, çizdigi yol ısıgında tahliller yaptım.Türk ve Dünya literatüründe küresellesme ve Atatürkçülük üzerine yazılmıs,ulasabildigim pek çok kaynak tarandıktan sonra bu kaynakların tasnifi yapılmaksuretiyle degerlendirmeye aldım.Tez çalısmamın sonunda ekler adı altında olusan bir bölüme yer vermek suretiylekarsılastırmaya dayanan (Harita,çizelge vb.) bir görsellik saglamayı amaçladım.Tez çalısması içerisinde isimlere göre hazırlamıs olan bir indekse yer verilmistir. Budurum ise; diger arastırmacıların ögrenmek istedikleri bilgiye daha kısa bir zamandave saglıklı bir biçimde ulasabilme imkanı saglayacaktır.Sonuç olarak; küresel idealizmin getirdigi yeniliklere açık bir toplum olan Türkiye,özde insanoglunun yararına olan tüm güzellikleri bütünleyici bir yapı ihtiva eder;ancak bu gelismelerin Türk milli devletini, kimligini ve degerlerini yıpratıcı birparadoks içerdiginde kendi iç dinamiklerinden alan gücüyle savunmamekanizmalarını gelistirdigi/gelistirecegi kanaatindeyim. Stayin loyal within the history of reforms, in globalisation period, I used Ataturk'sconsepts systems place and values for my thesis. Because of the effects ofglobalisation, I researched different social areas, to established the effects, I used formy thesis.Alone with this globalsation period came some very important changes in economic,political, social, electronic, etc areas within these subjects dynamics offered peopleof the world, it's system and methods as it sees fit.It is very clear to see clear that, in todays world technology, scientific, cultural,economic, ect is advancing greatly, therefore it is impossible for Turkey to stayaway from this. Turkey is within this globalsation system and therefore youapperciate that Ataturk's concepts and ideas can not ignore this fact. However,Ataturk's concepts and ideas suggest that during this globalsation period, Turkey toprotect it's national values, I think Ataturk's concept system takes it's power withinitself. Because Ataturk's concept system renews itself countinually and always isused as a way of teaching and guidence. If Ataturk's concepts and ideas systems notunderstood or are against them, I am worried that this will damage the system.Today there are some values that seem to be no alternative for or you can not goagainst. Therefore, I took Ataturk's concept systems as an anti-thesis, and in thisrespect analysed trough Ataturk's vision and guidence, I made some analysis.In Turkish and world literature, there are many sources written about globalisationand Ataturk's concepts and after researching all of these sources, I put them intoorder and made and assessment.At the end of thesis , there is an attachment section of maps and drawings to give avisual perspective of my work. Within this thesis study, there is an index accoringthe names, the reason for this index is to enable other researchers using this source tofind information much faster.I belive, as result Turkey's openess to global idealsm and all improvements of apositive nature towards mankind is wellcomed however, if this idealism becomesdamaging in anyway shape of form towards the Turkish state, it's identification or it'svalues, Turkey will then within it's own dynamics kick off or develope defencemechanizsm. 266

ÖZETTÜRKİYE’DE KOOPERATİFÇİLİGİN TARİHİ GELİŞİMİ VE CUMHURİYETDÖNEMİ KOOPERATİFÇİLİĞİSon yıllarda Türkiye’de ki ve diger ülkelerde ki kooperatif sirketler faaliyetgösterdikleri ülkelerin ekonomilerini yönlendiren önemli aktörlerden birisini haline gelmeyebaslamıslardır. Ülkemizde ki kooperatifçilik faaliyetleri önemli gelismeler göstermis olmasınaragmen, günümüzde istenilen seviyede degildir. Bu çalısma ile Türkiye’de KooperatifçiliginCumhuriyet Dönemi tarihsel gelisimi anlatılmaya çalısılmıstır. Cumhuriyet Dönemindekooperatifçilik, Atatürk zamanında önemli atılımlar yapmıstır. Ayrıca, 1961 Anayasasıyla,kooperatiflerin gelistirilmesinin devletin sorumluluguna girmesinden sonra kooperatifçilikleilgili maddeler, Hükümet Programlarında ve Bes Yıllık Kalkınma Planlarında yer almayabaslamıstır. Günümüzde 26 farklı alanda 89.964 kooperatif faaliyet göstermektedir. Bukooperatiflerin üye sayısı ise 8.709.756 dır. Cumhuriyet Dönemi boyunca kooperatiflerintemel sorunları arasında kooperatif egitiminin çok yetersiz olusu ve maddi kaynakyetersizlikleri göze çarpmaktadır. SUMMARYTHE DEVELOPMENT OF THE COOPERATIVE SYSTEM IN TURKEY ANDCOOPERATIVES DURING PERIOD OF REPUBLICDuring last few years, the cooperative companies both in Turkey and abroad havebecame one of the leading economic factors in their countries. Although the cooperativeactivities had a great succes, they are not at the estimated level. With the ease of this work ithas been tried to be explained that the historical improvements of the cooperative systemduring Period of Republic. During Period of Republic, cooperative activities had aconsiderable progress. Besides, with the Law Constitution of 1961, after improving thecooperatives have become the state’s responsibility, the sections which are related tocooperatives have began taking part in Government Programs and Five Years’ DevelopmentPlan. In our time, in 26 different field, 89.964 cooperatives are active. The number of themembership of these cooperatives are 8.709.756. During the Period of Republic, among thebasic problems of cooperatives the inadequecy of cooperative education and lack ofeconomical sources can be observed.

w u 6. ÖZET YÜKSEKLİKTE YAPILAN ANTRENMANIN BAZI KAN PARAMETRELERİ ÜZERİNE ETKİLERİ Yükseklik ve antrenmanın, Erciyes Kayak Evi'nde (2150 m) onbeş günlük dayanıklılık antrenmanı yapan erkek sporcuların kamp öncesi ve sonrası kan parametreleri olan; eritrosit, lökosit, trombosit, hemog lobin, hematokrit, MCV, MCH, MCHC değerleri üzerine olan etkileri çalı şıldı. Kamp öncesi bulgularına göre kamp sonrası eritrosit değerlerinde ortalama % l±5'lik artış meydana gelmiş olup, iki grup arasındaki fark istatistiksel yönden anlamlı bulundu (P

Objective: To compare low-dose botulinum toxin injections followed by short-term electrical stimulation with high-dose botulinum toxin for poststroke spastic drop foot. Design: Twelve patients with spastic drop foot were randomly assigned to two treatment groups. The first group (n = 6) received low-dose (100 Units) botulinum toxin injection to the posterior tibial muscle in combination with short-term electrical stimulation, and the second group (n = 6) received a total of 400 units of botulinum toxin injections in equal doses to the posterior tibial, soleus, medial, and lateral gastrocnemius muscles. The patients were evaluated before and 2, 4, 8, and 12 wks after the treatment by the following variables: resting position angle, active and passive ankle range of motion, Modified Ashworth Scale, time walking 10 m, clonus score, Brace Wear Scale, and Global Assessment of Spasticity Scale. Results: Improvement was recorded in both groups for all variables except brace wear. No significant difference was found between the study groups after treatment. The effects lasted shorter in the first group, whereas more side effects were seen in the second group. Conclusions: Our preliminary single-blind study was unable to find a difference in terms of effectiveness between low-dose (100 units) botulinum toxin combined with short-term electrical stimulation and high-dose (400 units) application in spastic drop foot.

Objective: To investigate the effectiveness of low-level laser therapy in the treatment of temporomandibular disorder and to compare treatment effects in myogenic and arthrogenic cases. Methods: Thirty-five patients were evaluated by magnetic resonance imaging and randomly allocated to active treatment (n=20) and placebo treatment (n = 15) groups. In addition to a daily exercise program, all patients were treated with fifteen sessions of low-level laser therapy. Pain, joint motion, number of joint sounds and tender points were assessed. Results: Significant reduction in pain was observed in both active and placebo treatment groups. Active and passive maximum mouth opening, lateral motion, number of tender points were significantly improved only in the active treatment group. Treatment effects in myogenic and arthrogenic cases were similar. Conclusion: Low-level laser therapy can be considered as an alternative physical modality in the management of temporomandibular disorder.