59 results on '"Memiş, Ekrem"'
Search Results
2. Deniz Kavimleri Göçü’nün Eskiçağ Tarihindeki Yeri ve Önemi
- Author
-
Memiş, Ekrem, primary
- Published
- 2023
- Full Text
- View/download PDF
3. ESKİ YAKIN DOĞU TOPLUMLARINDA KADIN-ERKEK EŞİTSİZLİĞİ ÜZERİNE BAZI DEĞERLENDİRMELER
- Author
-
KÖR, Sevcan, primary and MEMİŞ, Ekrem, additional
- Published
- 2023
- Full Text
- View/download PDF
4. The Origin, Identity and Contributions of the Etruscans to Roman Civilization
- Author
-
MEMİŞ, Ekrem, primary
- Published
- 2022
- Full Text
- View/download PDF
5. Eski Anadolu’da Türkler ve Türkler’in Anayurdu Sorunu
- Author
-
MEMİŞ, Ekrem
- Subjects
Ancient Anatolia,Turks,The Homeland of the Turks,Central Asia,Ancient Near East ,Social ,Eski Anadolu,Türkler,Türkler’in Anayurdu,Orta Asya,Eski Yakın Doğu ,Sosyal - Abstract
Anatolia is one of the important civilization centers of Ancient Near East. Being a peninsula surrounded by seas on three sides, Anatolia also has the most important straits in the world. The Anatolian Peninsula, which is an extremely rich country in terms of under ground and surface wealth, and where different climate types live together, also connects the Asian and European continents. Anatolia, where Eastern and Western cultures blended together, has been the homeland of many peoples as well as being the cradle of many civilizations throughout history. One of these peoples is the Turks. As it is learned from the cuneiform sources, the existence of Turks in Anatolia goes back five thousand years. But if we take into account the archaeological evidence, the history of the Turks in Anatolia goes back eight thousand years. This shows that Anatolia is one of the oldest homelands of the Turks. In fact, according to us, the real homeland of the Turks is Anatolia., Anadolu, Eski Yakın Doğu’nun önemli medeniyet merkezlerinden biridir. Üç tarafı denizlerle çevrili bir yarımada olan Anadolu, aynı zamanda dünyanın en önemli boğazlarına sahiptir. Yeraltı ve yerüstü servetleri bakımından son derece zengin olan ve değişik iklim türlerinin bir arada yaşandığı Anadolu yarımadası, Asya ve Avrupa kıtalarını da birbirine bağlar. Doğu ve Batı kültürlerinin içiçe karışıp kaynaştığı Anadolu, tarih boyunca pek çok medeniyete beşiklik etmenin yanı sıra, birçok kavmin de vatanı olmuştur. Bu kavimlerden biri de Türkler’dir. Çivi yazılı kaynaklardan öğrenildiğine göre, Türkler’in Anadolu’daki mevcudiyeti günümüzden beş bin yıl öncesine gider. Fakat eğer arkeolojik delilleri de dikkate alacak olursak, Türkler’in Anadolu’daki geçmişi sekiz bin yıl geriye gider. Bu da göstermektedir ki, Anadolu, Türkler’in en eski yurtlarından biridir. Hatta bize göre, Türkler’in gerçek anayurdu Anadolu’dur.
- Published
- 2021
6. ESKİ ANADOLU TARİHİNDE FRİGLER VE ÇÖZÜM BEKLEYEN BAZI SORUNLAR
- Author
-
Memiş, Ekrem, primary
- Published
- 2022
- Full Text
- View/download PDF
7. Justice Comprehension and Legislators in the Ancient Near East
- Author
-
MEMİŞ, Ekrem
- Subjects
Tarih ,Adalet anlayışı,kanunlar,kanun koyucular,Mezopotamya,Anadolu ,Justice Comprehension,laws,legislators,Mesopotamia,Anatolia ,History - Abstract
Tarihin erken dönemlerinden itibaren, insan topluluklarının en çok ihtiyaç hissettikleri kurumların başında adalet kurumu gelmektedir. Henüz devlet aşamasına ulaşamamış olan toplumlarda adalet dağıtımı, o toplumun önder kişilerinden oluşan kurullar aracılığı ile yerine getirilmiştir. Anlaşıldığı kadarıyla, henüz yazının icat edilmediği erken dönemlerde adalet dağıtımı genellikle yazılı olmayan gelenek hukuku kurallarına dayalı olarak gerçekleştirilirken, yazının keşfinden yaklaşık 8 asır sonra, yazılı olmayan gelenek hukuku yazılı hale getirilmiştir. Bu kanunlar, kil tabletler ya da steller üzerine yazdırılmıştır. Eski Yakın Doğu’da kanun koyucuların önemli bir kısmının krallar olduğu görülmektedir. Krallar, yazdırmış oldukları vesikalarda, yönetme yetkisini de kanun çıkarma ve uygulama yetkisini de tanrılardan aldıklarını, sık sık dile getirmişlerdir. Örneğin Eski Yakın Doğu’nun önemli medeniyet merkezlerinden biri olan Mezopotamya’daki kanun koyucuların ya da hukuk belgelerini kaleme aldıranların büyük çoğunluğu, yönetme yetkisini de ellerinde bulunduran krallardır. Lagaş kralı Urukagina, III. Ur Sülalesi’nin kurucusu Ur-Nammu, İsin kralı Lipit-İştar, Eski Babil Devleti’nin ünlü kralı Hammurabi, bu krallar arasında ilk aklımıza gelenlerdir.Mezopotamya toplumları arasında başlayan hak ve adalet arama isteği, ilerleyen zaman dilimi içerisinde Eski Yakın Doğu’nun diğer merkezlerinde de kendisini göstermeye başlamıştır. Eski Ahit’te Yahudi toplumunun adalet anlayışı bütün ayrıntıları ile gözler önüne serilirken, MÖ 2. Binyıl Anadolu’sunun başat gücü olarak kabul edilen Hititler’de de ileri bir adalet anlayışının mevcut olduğu, kanun maddelerinden anlaşılmaktadır.Biz bu çalışmamızda, Eski Yakın Doğu’da hak ve adalet anlayışının nasıl ortaya çıktığını, yazılı olmayan kuralların niçin yazılı hale getirildiğini ve bunların ne dereceye kadar uygulandığını, yazılı kaynaklara dayanarak, gözler önüne sermeye çalışacağız., The institution of justice is one of the institutions that human communities need most from the early years of history. In societies that have not yet reached the state stage, the distribution of justice has been carried out through boards consisting of the leading people of that society. As it turns out, the distribution of justice was carried out on the basis of non-written customs rules in the early periods when the writing was not invented yet, while the unwritten legal rules were written about 8 centuries after the discovery of the writing. These laws are written on clay tablet sor steles. It is seen that a significant part of the Legislators in the Ancient Near East are kings. Kings often stated that they obtained the authority to govern and make laws and enforce these laws from the gods in the documents they have printed. For example in Mesopotamia which is one of the important civilization centers of Ancient Near East, the vast majority of legislators or the writers of the legal documents are the kings who also have authority to govern. Urukagina, the king of Lagash; Ur-Nammu, the founder of the Third Ur Dynasty; Lipit-Ishtar, the king of Isin; Hammurabi, the famous king of the Old Babylonian are the firsts to come to our minds.The desire to seek rights and justice, which began among Mesopotamian societies, began to Show itself in other centers of the Ancient Near East over time. While the understanding of justice of the Jewish community in the Old Testament is revealed in all its details, it is understood by the articles of law that there is an advanced understanding of justice in the Hittites, who were accepted as the dominant power of Anatolia in the Second Millenium BC.In this study, we will try to reveal how the understanding of rights and justice emerged in the Ancient Near East, why the unwritten rules were written and to what extend they applied them, based on written sources.
- Published
- 2021
8. A Brief Overview of The East-West Struggle in Antiquity
- Author
-
MEMİŞ, Ekrem
- Subjects
Ancient East- West,Trojan Wars,The Persian-Greek Wars,Alexander the Great,Ancient East- West,Trojan Wars,The Persian-Greek Wars,Alexander the Great ,Social ,Eski Doğu- Batı,Troya Savaşları,Pers-Yunan Savaşları,Büyük İskender.,Eski Doğu- Batı,Troya Savaşları,Pers-Yunan Savaşları,Büyük İskender ,Sosyal - Abstract
Doğu ve Batı dünyaları ilk kez Troya Savaşları’nda karşı karşıya gelmişlerdir. Homeros’un İlyada adlı destanından öğrenildiğine göre on yıl süren bu savaş, Batı dünyasını temsil eden Akalar’ın galibiyeti ile neticelenmiştir. Arkeolojik bulgulardan anlaşıldığı kadarıyla bu ilk büyük mücadele, MÖ.1240-1230 yılları arasına tarihlenmektedir. Son araştırmalar göstermiştir ki, savaşlara sahne olan Troya kenti, Troya’nın VII-a tabakasıdır. Çünkü bu tabakada, şehrin Akalar tarafından yakıldığına işaret eden kalın bir kül katmanına rastlanmıştır.Doğu-Batı çatışmasının ikinci raundu, Pers-Yunan Savaşları’dır. Bu mücadelede Batı dünyasını Yunan şehir devletleri, Doğu dünyasını ise Persler temsil etmekteydi. MÖ. 490-479 yılları arasında cereyan eden bu savaş hakkındaki en ayrıntılı bilgileri, büyük tarihçi Herodotos vermektedir. Bu mücadelenin galibi de Batı dünyası olmuştur. Eskiçağ tarihinde Doğu ile Batı arasındaki üçüncü büyük mücadele, Makedonyalı Büyük İskender ile Pers İmparatorluğu arasında yaşanmıştır. Büyük İskender, 13 yıl süren kısa saltanatına rağmen, Ege kıyılarından Hindistan’daki İndus vadisine kadar uzanan bütün Pers topraklarını ele geçirmiş ve Pers İmparatorluğu’nu ortadan kaldırmıştır. Daha sonraki süreçte, Doğu ve Batı dünyaları arasındaki mücadele, dinler savaşı biçiminde devam etmiştir. Bunun en çarpıcı örneğini Haçlı Seferleri teşkil eder., The Eastern and Western Worlds confronted for the first time in the Trojan Wars. According to what is learned from Homer’s epic called Iliad, this war, which lasted for ten years, resulted with the victory of the Achaeans representing the Western World. As understood from the archaeological findings, this first great struggle is dated between 1240-1230 BC. Recent researches have shown that the city of Troy, which was the scene of wars, is the VII-a layer of Troy. Because in this layer, a thick layer of ash was encountered, indicating that the city was burned by the Achaeans. The second round of the East-West conflict is the Persian-Greek Wars. In this struggle, the Greek city-states the Western World and the Persians represented the Eastern World. Herodotos provides the most detailed information about this war that took place between 490-479 BC. The winner of this struggle was the Western World.The third great struggle between East and West in ancient history was experienced between Alexander the Great of Macedon and the Persian Empire. Alexander the Great conquared all the Persian lands from the Aegean Sea coast to the Indus Valley in India, despite his short reign, which lasted 13 years, and destroyed the Persian Empire. In the following period, the struggle between the Eastern and the Western worlds continued in the form of a war of religions. The most striking example of this is the Crusades.
- Published
- 2021
9. Frig Göçlerinin Zamanı Üzerine Bazı Öneriler
- Author
-
MEMİŞ, Ekrem
- Subjects
Social ,Phrygians,Trojans,Hittites,Trojan Wars,Phrygians Migrations ,Frigler,Troyalılar,Hititler,Troya Savaşları,Frig Göçleri ,Sosyal - Abstract
As it is known, Phrygians are a group of people who dominated over the Central Anatolia and Central Western Anatolia lands after the Hittite Empire collapsed by the Sea Peoples (Eagean Sea) Migration. However, it is necessary to underline that the first entry of Phrygians to Anatolia coincides before the collapse of the Hittite Empire. Indeed, in the Trojan War which was accepted as the First War of the Straits of the World History, the Phrygians took their place as the allies of the Trojans. But as learned from Iliad which is an epic of Homer, the past of the Phrygian-Trojan alliance goes before the Trojan Wars.While some scientists argue that Phrygians participated in the Sea Peoples Migration and had a share in the collapse of the Hittite Empire, some historians suggest that the Phrygians were not included in the Sea Peoples Migration since their names are not mentioned in the Egyptian sources.According to a third view, the Phrygians set foot with the Thracian Migrations to Anatolia in the 8 th century B. C. Aside from all these, the question of whether the Mushkians in the Assyrian sources are the same people with the Phrygians occupies the agenda.In this study, we will try to give the answers of all the above mentioned questions one by one in the light of the sources., Bilindiği üzere Frigler, Hitit Devleti’nin Ege Göçleri neticesinde yıkılmasından sonra, Orta Anadolu ve İç Batı Anadolu toprakları üzerinde egemen olan bir halk grubudur. Ancak şu hususun altını çizmek lazımdır ki, Frigler’in Anadolu’ya ilk girişleri Hitit Devleti’nin yıkılmasından önceye rastlar. Gerçekten, dünya tarihinin ilk “Boğazlar Savaşı” olarak kabul edilen Troya Savaşları’nda Frigler, Troyalılar’ın yanında ve onların müttefiki olarak yer almışlardır. Fakat Homeros’un İlyada adlı destanından öğrenildiğine göre, Frig-Troya ittifakının geçmişi, Troya Savaşları’ndan da önceye gitmektedir.Bazı bilim insanları, Frigler’in Ege Göçleri’ne iştirak ettiğini ve Hitit Devleti’nin yıkılmasında payları olduğunu savunurlarken, bir kısım tarihçiler de Mısır kaynaklarında adları geçmediği için, Frigler’in Ege Göçleri içerisinde yer almadığını öne sürerler. Üçüncü bir görüşe göre ise Frigler, Anadolu’ya MÖ.8. yüzyılda vuku bulan Trak Göçleri ile ayak basmışlardır. Bütün bunlar bir yana, Asur kaynaklarında geçen Muşkiler’in Frigler’le aynı kavim olup olmadıkları sorunu da gündemi meşgul etmektedir.Biz bu çalışmamızda, yukarıda bahsi geçen bütün soruların cevaplarını, kaynakların ışığında tek tek vermeye çalışacağız.
- Published
- 2020
10. ESKİÇAĞDA DOĞU-BATI MÜCADELESİNE KISA BİR BAKIŞ
- Author
-
Memiş, Ekrem, primary
- Published
- 2021
- Full Text
- View/download PDF
11. Some Considerations about the Origin of the Israel-Palestinian Struggle
- Author
-
MEMİŞ, Ekrem, primary
- Published
- 2020
- Full Text
- View/download PDF
12. EGE GÖÇLERİ’NİN TETİKLEDİĞİ DİĞER GÖÇ HAREKETLERİNE KISA BİR BAKIŞ
- Author
-
Memiş, Ekrem, primary
- Published
- 2019
- Full Text
- View/download PDF
13. HURRİ-MİTANNİ ORTAKLIĞININ ESKİ YAKIN DOĞU TARİHİNE YANSIMALARI
- Author
-
MEMİŞ, EKREM, primary
- Published
- 2018
- Full Text
- View/download PDF
14. Aka Medeniyetinin Doğuşu
- Author
-
MEMİŞ, Ekrem
- Published
- 2015
15. Aka Medeniyetinin Doğuşu, Gelişmesi ve Çöküşü
- Author
-
Memiş, Ekrem and Memiş, Ekrem
- Abstract
…
- Published
- 1995
16. The Origin of Armenians and Turk-Armenian Relations From Past Until Today
- Author
-
Memiş, Ekrem and Afyon Kocatepe Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi
- Subjects
Türk ,Ermeni ,Anadolu - Abstract
Ermeni adına ilk defa M.Ö. 6. yüzyıla tarihlenen Pers Kralı Darius’un kitabelerinde rastlanır. Ve asıl ilginç olan nokta şudur ki, Ermeniler kendilerine hiçbir zaman “Ermeni” dememişler, bilâkis kendilerini “Haiklar” olarak adlandırmışlardır. Ermeni adı, Ermeniler tarafından sonradan benimsenmiş olup, bu isim aslında coğrafi bir bölgeye işaret etmektedir. Bu bölge, Doğu Anadolu Bölgesi’dir. Çünkü M.Ö. 3. Binyıla ait Akkad çivi yazılı belgelerinde de Doğu Anadolu bölgesine “Armanu” yada “Armenia” denilmekteydi. Demek oluyor ki, Ermenilerin bu bölgeye gelmesinden yaklaşık 1600 yıl önce de Doğu Anadolu Bölgesi “Armenia” adıyla anılıyordu. İşte Pers Kralı Darius, hakimiyeti altında bulunan ve muhtemelen batıdan göçmen olarak gelen bu yabancılara “Armenia Bölgesinde oturanlar” anlamına “Ermeniler” ismini vermişti. Şu hususu da özellikle belirtmek isteriz ki, Ermenilerin, adı geçen bölgede kendilerinden önce oturan Urartularla da herhangi bir akrabalıkları söz konusu değildir. Çünkü Urartuların dili Asyanik kökenli olduğu halde, Ermenilerin dili Hint-Avrupai dillerdendir. Öyle sanıyoruz ki Ermeniler, M.Ö. 8. yüzyılda vuku bulan Trak göçleri neticesinde Anadolu’ya gelmişler ve iki asır göçebe bir hayat yaşadıktan sonra, Urartu Devletinin yıkılmasını fırsat bilerek gelip onların topraklarına yerleşmişlerdi. O halde Ermenilerin Anadolu’daki tarihleri M.Ö. 6. yüzyıldan daha geriye gitmemektedir. Halbuki, çivi yazılı metinlerden öğrenildiğine göre Türkler, M.Ö. 3. Binyılın sonlarından itibaren Anadolu’da mevcutturlar ve Anadolu’nun kaderinde önemli roller oynamışlardır. Ermeniler, Pers İmparatorluğu’nun yıkılmasından sonra Büyük İskender’in daha sonra sırasıyla Selevkosların, Romalıların, Bizanslıların, Selçuklu Türklerinin ve nihayet Osmanlı Türklerinin egemenliğinde yaşamışlardır. Ermeniler, Anadolu’da yaşadıkları uzun zaman içerisinde hiçbir zaman bağımsız olamamışlar, mütemadiyen himaye altında yaşamışlar ve karşılığında da vergi ödemişlerdir. Fakat şurası gerçektir ki, en iyi muameleyi Türklerden görmüşlerdir. Hatta Osmanlı İmparatorluğu döneminde, kendilerine, devletin üst kademelerinde birçok görevler verilmiştir. Ancak, özellikle 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren emperyalist devletlerin teşvik ve tahrikleriyle, memleket içerisinde karışıklıklar çıkarmaya ve devlet için problem olmaya başlamışlardır. Birinci Dünya Savaşı sırasında ise devlet isyan ederek sivil Anadolu halkını katletmeye başlamışlardır. Osmanlı yönetimi de 27 Mayıs 1915 tarihinde çıkarmış olduğu Tehcir Kanunu ile Ermenileri göçe zorlamıştır. Ermeniler, tehcir sırasında Osmanlı ordusunun yüz binlerce Ermeni’ye soykırım uyguladığını iddia etmektedirler. Halbuki, gerçek bunun tamamen aksini ortaya koymaktadır. Özellikle Doğu Anadolu Bölgesinde yapılan kazılarda çok sayıda toplu mezarlar ortaya çıkarılmıştır ki, Müslüman Türklere ait olan bu mezarlar, Ermenilerin değil Türklerin soykırıma uğradığının en açık delillerindendir. O halde şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki, Sözde Ermeni soykırım iddialarının gerçekle hiçbir ilgisi yoktur. Soykırıma uğrayanlar Ermeniler değil, Türkler olmuştur. The name “Armenia” is first mentioned on the inscriptions of Darius who is thi king of Persians. These inscriptions are dated in thi secondz part of 6th century B.C. It is very interesting that Armenians did not call themselves as Armenians but they called themselves as “Haikes”. The name “Armenia” was appropriated by Armenians in the later times, because this name is in fact a geograptical name. The Land of Armenian is in the Eastern Anatolia. Because, the Eastern Anatolia was called as “Armanu” or “Armenia” in the Akkad documents which are written in cuneiform and dated in thi third millenium B.C. That means to say that, the Eastern Anatolia was called as “Armenia” almost 1600 years ago from coming of Armenians. Darius, the king of the Persians, called them as Armenians because they had come from the West as migrants and they were strangers in this new land. In the mind of Darius, the word “Armenia” carried the meaning “starngers in the Land of Armenia” There is a matter that I want to explain it. Armenians think that Urartions are the ancestors of themselves. Urartions lived in the Eastern Anatolia between 9th and 6th centuries B.C. But they were not the ancestors of Armenians because the language of Urartions was one of the Asianic Languages, wehereas the language of Armenians is one of the Indo-Arien Languages. I suppose that Armenians came into Anatolia in 8th century B.C. when Thrak Migrations occured and lived as nomads in this land almost 200 years. And Urartion State was destroyed in 609 B.C. and then Armenians came and settled ih the Land of Urartions. So the history of Armenians in Anatolia goes to 6th century B.C. and their past in this land is not more. Whereas, according to the information obtained from the cuneiform documents Turks were in Anatolia from the last quarter of the third milleenium B.C. and they played important rolles of the fate of Anatolia. After the decline of the Persian Empire, Armenians lived under the sovereignty of Alexander Great and then lived under the sovereignties of Seleukids, Roma, Byzans, Selsuks and finally Ottoman Turks. Armenians lived in Anatolia for a long time but they could not be independent at all. They lived all under the protect of the various peoples and paid tribute. But it is a real that Turks behaved them very good. Even in the period of the Ottoman Empire a lot of important obligations were given to them. But, they started to create problems in the borders of Ottoman country after the second part of 19th century. Because emperialist states of the world provocated them against to Ottoman Empire. At the end, during of the First World War they rebelled to the state and began to kill the civil Anatolia peoples who were muslim and Turk. The Otoman Government published a law in 27 Mayıs 1915 and forced Armenians to migrate. Armenians claim that the Otoman soldiers had killed almost a million Armenian during the migration. According to them this a jenosite. Whereas the real is not so. The documents prove that Armenians had killed Turks. Especially, in the archaeological excavations made in Eastern Anatolia a lot of collective graves were carried out that killed Turks were burried in them. Namely these graves belonged to Turks not to Armenians. So, We can say that the jenosite claims in word suggested by Armenians are not real.
- Published
- 2005
17. Hitit Sarayında Kraliçelerin Rolü
- Author
-
Memiş, Ekrem, primary
- Published
- 1994
- Full Text
- View/download PDF
18. ANADOLU'NUN, ESKİ ŞARK VE ESKİ GARP DÜNYALARI ARASINDAKİ YERİ
- Author
-
MEMİŞ, Ekrem
- Published
- 1986
19. Anadolu'nun eski şark ve garp dünyaları arasındaki yeri
- Author
-
Memiş, Ekrem
- Subjects
Tarih ,History ,Anatolia ,Anadolu - Published
- 1986
20. Eskiçağda Filistin ve Filistinliler
- Author
-
MEMİŞ, Ekrem
- Abstract
Bugün bile bütün hızıyla devam etmekte olan İsrail-Filistin mücadelesinin kökleri binlerce yıl öncesine dayanmaktadır. Bir başka ifade ile Filistin memleketi üzerinde hak iddia eden İsrailoğulları ile Filistinlilerin ilişkilerini doğru anlayabilmek için günümüzden 3200 yıl öncesine gitmek gerekir. Filistinlilerin ismine ilk kez Mısır firavunu III. Ramses’in MÖ. 1198-1167 8. idare yılına MÖ. 1190 tarihlenen Medinet-Habu Zafer Kitabesi’nde rastlıyoruz. Bu kitabede, adı geçen firavun, Ege Göçleri’ne karşı vermiş olduğu amansız mücadeleyi tüm ayrıntıları ile anlatmakta ve mağlup ettiği kavimlerin isimlerini tek tek sıralamaktadır. Bu kavimlerden biri de “Pelestler” şeklinde zikredilen Filistinlilerdir. Tevrat’ta “Kaftor”, Mısır vesikalarında ise “Keftiu” olarak isimlendirilen Girit adası, Filistinlilerin anavatanıdır. Demek oluyor ki, Filistinliler bugünkü Filistin’e Girit’ten gelmişlerdir ve onlar, orijin olarak, Hint-Avrupai kavimlerden biridirler. Filistinliler, MÖ. 1190 tarihinde, Mısır firavunu III. Ramses’e karşı verdikleri mücadeleyi kaybetmelerine rağmen, firavunun vasali olmak kaydıyla bugünkü Filistin’e yerleştirilmişlerdir. Hz. Musa’nın önderliğinde Mısır’dan çıkan İsrailoğulları ise yaklaşık 60 yıl sonra Filistin’e geleceklerdir. Çünkü bu ülke, tanrı Yahowa’nın kendilerine vadettiği ülkedir. Ancak kendilerine vadedilen ülkede İsrailoğullarına tamamıyla yabancı bir kavim oturmaktadır ve onların demir silahları vardır. Bu yüzden İsrailoğulları sahil şeridine değil de arkadaki verimsiz topraklara yerleşmek zorunda kalırlar. Bundan sonra, Filistin topraklarının gerçek sahibi olabilmek için iki kavim arasında amansız bir mücadele başlayacaktır., The roots of the struggle between Israel and Palestine goes into back thousands years ago. In other word, we must go 3200 years back for to understand correctly relations between Israel’s sons and Philistines. We see first time the name of Philistines on the Medinet-Habu Victory Inscription of Ramses III 1198-1167 B.C. who is the Pharaoh of Egypt. This inscription is dated in 1190 B.C. In this inscription, Ramses III tells the bright victory won against to Sea Peoples in detail and mentiones the peoples who have been defeated. One of Sea Peoples is Philistines who are named as “Pelests” in Egypt sources. Crete Island which is named as “Kaftor” in Old Testament and “Keftiu” in ancient Egypt sources is homeland of Philistines. It seems that Philistines had come to Palestine from Crete and the origine of them was Indo-European. Philistines lost the struggle given against to Ramses III in 1190 B.C. but they were stayed in Palestine by Pharaoh. Israel’s sons came to Palestine under leadership of Moses 60 years later. This land is “Promised Land” by God. But now on this land a foreign people was living and they had iron weapons. So, Israel tribes had to stay in the back lands not on the cost line. Later a difficult struggle will begin between Israels and Philistines in order to be the real owner of Palestine Land.
21. Amarna çağı firavunları zamanında eski Yakındoğu
- Author
-
Yilmaz Çilingir, Gökçe, Memiş, Ekrem, and Tarih Ana Bilim Dalı
- Subjects
Tarih ,Near East ,Amarna Age ,History ,Old Age ,Old Age history ,Pharooh - Abstract
Tezimizde, M.Ö. 1400-1350 yıllarını kapsayan Amarna Çağı hakkında bilgi verilmektedir. Eski Mısır Medeniyetinin siyasi, diplomatik yazışmalar doğrultusunda yapmış olduğu dış ilişkiler incelenmektedir. Bu dönemde uluslararası yazışmalar en üst safhaya ulaşmış ve siyasi ilişkiler bu şekilde yürütülmeye çalışılmıştır. Çalışmamız dokuz ana başlıktan oluşmaktadır. I. bölümde Amarna Çağı'nın kaynakları ele alınmış, devletlerarası siyasi ilişkiler incelenmiştir. II. Bölümde Mısır'ın Tarihi coğrafyası ele alınmış ve coğrafyanın siyasi yaşama etkisi incelenmiştir. III. bölümde Amarna Çağı hakkında bilgi verilmektedir. Bu bölümde daha çok III. Amenofis ve IV. Amenofis üzerinde durulmaktadır. IV. Amenofis'in başlattığı din reformu'nun Mısır'ı ne kadar etkilediği ve siyasi alana ne şekilde etki ettiğinden bahsedilmiştir. IV. bölümde Mısır- Hitit ilişkileri üzerinde durulmaktadır. Mısır-Hitit ilişkilerinin Amarna Mektupları ışığında hangi boyutta gerçekleştiği incelenmiş ve o dönemin iki güçlü devletinin uluslararası münasebetleri yansıtılmaya çalışılmıştır. V. bölümde Mısır- Asur ilişkileri ele alınmakta olup Asur Devletinin sonradan yükselişi ve Mısır'ı tehdit edişinin belirgin bir hal alması bu bölümde vurgulanmaktadır. VI. bölümde Mısır-Mitanni devletleri arasındaki siyasi gelişmeler Amarna mektupları ele alınarak aydınlatılmaya çalışılmıştır. VII. Bölümde Mısır- Babil ilişkileri ele alınmıştır. Yine bu dönemdeki yazışmalar incelenerek bilgiler aktarılmaktadır. VIII. Bölümde IV. Amenofis'in din reformu anlatılmıştır. Din reformunu gerçekleştirirken Mısır'ın eknomik açıdan düşüşü, siyasi alanda istenilen amaçlara ulaşılamayışı ve sosyal alanda Mısırda yarattığı bunalımın üzerinde durulmaktadır. IX. Bölümde Tuthank- amondan sonra Mısır devletinin yıkılışına kadar geçen süre zarfı incelenmektedir.Anahtar Kelimeler: Eskiçağ Tarihi, Mısır, Amarna Çağı, Mektup, Firavun. In our thesis, information is given about Amarna Age covering 1400- 1350 B. C. The external relations of the Ancient Egyptian Civilization in the direction of political and diplomatic correspondence are examined.In this period, international correspondence reached the highest level and political relations were tried to be conducted in this way.Our study consists of nine main topics. In the first chapter, the sources of the Amarna Age are discussed and political relations between states are examined.II. In the chapter, the historical geography of Egypt is discussed and the effect of this geography on political life is examined.III. The chapter provides information about the age of Amarna In this section, III. Amenofis and IV. Amenofis is emphasized.IV. It has been mentioned how much the religious reform initiated by Amenofis affected Egypt and how it affected the political field.IV. The chapter focuses on the Egyptian-Hittite relations.The extent to which the Egyptian-Hittite relations took place in the light of Amarna Letters was examined and international relations of the two powerful states of that period were tried to be reflected. Section V deals with the Egyptian-Assyrian relations and emphasizes the rise of the Assyrian State and its apparent threat to Egypt.VI. In the chapter, the political developments between Egypt and Mitanni states are tried to be clarified by considering Amarna letters.VII. Egyptian-Babylonian relations are discussed in the chapter. Again, the correspondence in this period is examined and information is transferred. VIII. Section IV. Religious reform of Amenofis is explained.In the course of religious reform, the economic downturn of Egypt, the lack of political goals and the social crisis in Egypt are emphasized.IX. In this section, the period between Tutankhamen and the fall of the Egyptian state is examined.Key Words, Ancient History, Egypt, Amarna Age, Diplomacy Letter, Pharaoh. 133
- Published
- 2019
22. Eskiçağda Sinop ve çevresi
- Author
-
Gümüş, Elif, Memiş, Ekrem, and Tarih Ana Bilim Dalı
- Subjects
Tarih ,History ,Sinop ,Old Age ,Old Age history - Abstract
Tarihte Sinop; yerleşime elverişli konumu, korunaklı yapısı, sahip olduğu doğal limanları ile Karadeniz'in en önemli kentlerinden biri olarak gösterilmiştir. Antikçağ'da yoğun bir ticari hayata sahip olan Sinop, pek çok devletin sahip olmak istediği bir yer durumundaydı. Bu nedenle birçok devlet buraya sahip olabilmek için uzun uğraşlar vermiş ve bölge pek çok medeniyete ev sahipliği yapmıştır. Sinop in history; It has been shown as one of the most important cities of the Black Sea with its convenient location, sheltered structure and natural harbors. Sinop, which had an intensive commercial life in antiquity, was a place that many states wanted to have. For this reason, many states have made long efforts to have it here and the region has hosted many civilizations. 126
- Published
- 2019
23. Eski Mezopotamya'da dini inanışlar
- Author
-
Dönmez, Özge, Memiş, Ekrem, and Tarih Ana Bilim Dalı
- Subjects
Eski Çağ Dilleri ve Kültürleri ,Tarih ,Religion ,History ,God understanding ,Mesopotamia ,Beliefs ,Temples ,Ancient Linguistics and Cultures ,Old Age ,Religious culture ,God ,Old Age history - Abstract
Eski Mezopotamya insanının dini inanışlarına dair unsurların incelenmesi ve elde edilen bilgiler ışığında dinin eski Mezopotamya kavimleri üzerindeki etkisi görülmüştür. Çok tanrılı bir inanç sistemine sahip olan Mezopotamya kavimleri ibadet ve dini yaşamlarını ona göre şekillendirmişlerdir. Sümerler'in kurmuş olduğu dini yapıya Sümerler'den sonra yaşayan Sami kavimler ufak tefek değişiklikler yaparak inanmaya devam etmişlerdir.ANAHTAR KELİMELER: Mezopotamya, Din, Tanrı, Kavim, Tapınak The effects of religion on the ancient Mesopotamian tribes were observed in the light of the information obtained from the study of the elements of the religious beliefs of the ancient Mesopotamian people. Mesopotamian tribes, having a polytheistic belief system, shaped their worship and religious life accordingly. The Sami tribes who lived after the Sumerians continued to believe in the religious structure established by the Sumerians. KEYWORDS: Mesopotamia, Religion, God, Tribe, Temple 72
- Published
- 2019
24. En eski devirlerden Ege Göçlerine kadar Troya
- Author
-
Bariş Aydin, Suna, Memiş, Ekrem, and Tarih Ana Bilim Dalı
- Subjects
Tarih ,History ,Dardanelles ,Migrations ,Troya ,Akas ,Aegean Migrations ,Old Age ,Old Age history - Abstract
Dünya tarihinde çok önemli bir yer tutan Troya kenti, Batı Anadolu'da bulunur. Günümüzde Çanakkale yöresinde yer alan bu kent, MÖ. 5. Binyıldan beri yerleşimin bulunduğu bir kenttir. Bulunduğu coğrafi konum nedeniyle bu topraklar üzerinde iki büyük savaş meydana gelmiştir. Bunlardan ilki, MÖ. 1240-1230 yılları arasında Akalar ve Troyalılar arasında gerçekleşen, Troya Savaşıdır. İkincisi ise 1915yılında yaşanmış olan Çanakkale Boğazlar Savaşıdır.Arkeolojik ve yazılı kaynaklar eşliğinde Troya kentini, en eski çağlardan itibaren tanıtmaya çalışacağız. Homeros'un İlyada adlı destanında bahsettiği Troya Savaşı, gerçekten Helen ve Paris yüzünden mi çıkmıştı, yoksa savaşın nedeni gerçekte farklı mıydı? Bu gibi soruların cevabını bulmaya çalıştığımız Tezimiz, Troya Savaşından sonra meydana gelen Ege Göçleri ve neticesinde, Troyalılar' a ne oldu sorusunun cevabı ile sonuçlanmaktadır.Anahtar Kelimeler: Troya, Çanakkale Boğazı, Akalar, Homeros, Helen, Paris, Ege Göçleri. Troia city, which holds a very important place in World history, is located in Western Anatolia. Today the city of Çanakkale, B.C. It has been a seettlement since the 5th Millennium B.C. Two major wars on these lands occured due to the geographical location. The first of these is the Troia War between the Achaeans and Trojans between 1240-1230 B.C. The second is the Battle of the Çanakkale Strait War, which took place in 1915.Archaeological and written sources of the city Troia from the oldest ages we will try to promote. Was the war in Troy realy because of Helen and Paris, as Homer had mentioned in his epic Iliad, or was the reason for the war really different? The thesis that we tried to find the answers to such questions, resulted in the Aegean Migration after the Trojan War and the question of what happened to the Trojans.Keys Words: Troy, Battle of the Çanakkale Strait, Achaeans, Homer, Helen, Paris, Aegean Migration. 103
- Published
- 2019
25. M.Ö. 2. Binyıl Anadolu coğrafyasında yaşanmış doğal afetler ve salgın hastalıklar
- Author
-
Akyüz, Duygu, Memiş, Ekrem, and Tarih Ana Bilim Dalı
- Subjects
Tarih ,Disasters ,History ,Natural disasters ,Anatolia ,Communicable diseases ,B. C. 2000 - Abstract
Bin yıllık bir dönemi ve geniş bir coğrafyayı işaret eden M.Ö.2.Binyıl Anadolu'su şu an üzerinde yaşadığımız toprakları tanımamız açısından önemli bir süreçtir. Bu dönem Anadolu'da büyük gelişmelerin yaşandığı çalkantılı bir dönemdir.M.Ö.2.Binyıl'da Anadolu'da yaşanan doğal afetler ve salgın hastalıkların toplum ve devlet yapısı üzerinde ne gibi etkiler yarattığı ve insanların bunlarla başa çıkma yöntemleri, bu dönem insanını anlayabilmemiz açısından önemlidir. M.Ö.1550-1500 yılları arasında hüküm süren Gasıp Krallar Devri krallarından biri olan I.Ammunaş zamanında yaşanan kıtlık, bu dönemi tam anlamıyla bir kaos ortamı olarak değerlendirmemize sebep olmuştur. M.Ö.1380-1335 yılları arasında hüküm süren I.Şuppiluliuma zamanında, Anadolu'da ortaya çıkan veba salgınıyla birlikte yaşanan toplu ölümler ise, devletin imparatorluk haline gelmesine mani olamamıştır. Bu dönemde bu coğrafyada yaşayan insanların depremle sık sık karşılaştıklarını ve buna karşı kayıtsız kalmayıp kendilerini geliştirdiklerini görmekteyiz. M.Ö.1750-1250 yılları arasına tarihlenen TroyaVI tabakasında, kent surlarının hiç harç kullanılmadan, büyük taşlarla, içe doğru eğimli olacak şekilde, depreme dayanıklı olarak inşa edilmiştir. Kısacası yaşanan felaketler, toplumlar üzerinde önemli etkilere sebep olmuştur. Kimileri kendilerini geliştirmeyi seçerken, kimileri tanrılara kurban sunmayı çözüm bilmişlerdir. Varolan, yazılı ve arkeolojik kaynaklar el verdiği ölçüde, bu olayların Anadolu'da yaşandığı bölgeler ve zamanlar ile toplum üzerindeki etkileri ayrıntılı olarak incelenmiştir. Bu yüzden, bu dönemde yazılmış olan, annaller, vasiyetnameler, siyasi antlaşma metinler, vs. hepsi,yol göstericilik açısından önemli kaynaklardır. The Anatolian of the B.C. second millennium which points a period of thousand years and a wide geography, is an important place for us to recognize the lands we live on now. It is a turbulent period in which great development have been experienced in Anatolia. In the B.C. second millenium, it is significant to understand people who live in this period that the effects of natural disasters and epidemics in Anatolia have an impact on the society as well as the structure of state and how people coped up with them. The first Ammunaş, one of the kings in Gasıp Kings Era, reigned between B.C. 1440 and B.C.1420 and the scarcity in this period caused an environment of chaos. Besides, in the period of the first Şuppiluliuma, who governed between B.C. 1380 and B.C. 1335, the outbreak of plague in Anatolia brought along mass deaths, but it couldn't prevent turning the state into the empire. Otherwise, people living in the region frequently encounterred earthquakes and they developed themselves to protect from them. In Troya VI layer between B.C. 1750 and 1250, the city walls were built with large stones sloping inword without any martar to protect from earthquakes. In short, catastrophic events have triggered significant impacts in communities. While some communities developed themselves, others offered sacrifices to God to solve these problems. Thanks to the exicting written and archaelogical resources, the regions as well as times in which took place in Anatolia with the effects on societies were investigated in detail. Therefore, the written annuals, testaments and political agreement texts were used to collect data. 83
- Published
- 2018
26. Hititlerde tarihçilik ve tarih anlayışı
- Author
-
Ercan Ekizoğlu, Çiğdem, Memiş, Ekrem, and Tarih Ana Bilim Dalı
- Subjects
Tarih ,History ,Historiography ,Hittites ,Political history - Abstract
Anadolu toprakları en eski çağlardan beri birçok medeniyete kucak açmıştır. Anadolu'yu özgün kılan, onun tarihini yazan medeniyetlerdir. Bu özgün medeniyetlerden birisi de Hititlere aittir..MÖ. 2. Binyıl kavimlerinden biri olan Hititler, yaklaşık olarak 500 yıl boyunca Orta Anadolu' da varlığını sürdürmüştür.Hititler yazıyı en etkin kullanan uluslardan birisidir. Çünkü onlar geçmişlerini gelecek kuşaklara anlatmayı bir görev kabul etmişlerdir. Hititlerin tarih yazıcılığı becerilerine annallerinde, siyasi antlaşma metinlerinde, hatıratlarda, dua metinlerinde, hikâyelerinde, fermanlarında vb. rastlamak mümkündür.Tarihi metinlerinde canlı bir anlatım yeteneğine sahiptirler. Hititlerin sahip oldukları tarih bilinci, onları, diğer uluslardan üstün kılmaktadır.Tarih anlatım tasvirlerinde önemli etken dini sebepler olsa da, bu özellik hepsi için geçerli değildir.Hititler' in bu alışkanlıklarını ne zaman kazandıkları tam bilinmemektedir. Tarih yazıcılığının ilk örneği, Anitta Metni olarak kabul edilir. En önemli tarih yazıcısı ise, II. Murşili'dir.Sahip oldukları arşivleme alışkanlıkları onların, geçmişlerine ne kadar özen gösterdiklerinin açık bir kanıtıdır. Anatolian territories have embraced many civilizations since the earliest times. Anatolia was made unique from civilizations, that wrote its history. One of these original civilizations belongs to the Hittites.Hittite, one of tribes at the 2nd millennium B.C., lasted about 500 years, in the central Anatolia.Hittites was one of the nations which used writing effectively. Because, they accepted as a mission, telling their past to future generations. It is possible to come across with Hittite's historiography skills in the their of annals, texts of political treaties, memoirs, prayer texts, stories, decrees, etc. They had a dynamic expression ability in their historical texts. Their historical awareness have made them superior to other nations.Although religious factors was an important factor in the description of history narrative, this feature did not apply to all.It is not known exactly when Hittites acquire these habits. The first example of the historiography is accepted as Anitta. Also, II. Murşili is the most important history writer. Their archiving habits are a clear proof how they cared their past. 130
- Published
- 2018
27. Kadeş Savaşı'na katılan Batı Anadolulu kavimler ve bunların Anadolu tarihindeki yeri
- Author
-
Ay, Şeyma, Memiş, Ekrem, and Tarih Anabilim Dalı
- Subjects
Tarih ,History ,Ahhiyawa Government ,Tribes ,Hittites ,West Anatolia ,Kadeş War ,Hittite Government - Abstract
Batı Anadolu, Hitit ve Ahhiyawa krallıkları arasındaki büyük mücadelenin cereyan ettiği bölgedir. Çünkü Hititler bu bölgedeki hakimiyetlerini devam ettirmek isterken, Ahhiyawa kralları bu gücü parçalamaya çalışmışlardır. Bölgedeki federatif devletler varlıklarını sürdürebilmek için bazan Ahhiyawa Krallığı'nın bazan da Hitit Krallığı'nın yanında yer almışlardır. Fakat önemli olan şudur ki, Batı Anadolu kavimleri efsanevi Kadeş savaşında Hitit ordusuna katkıda bulunmuşlardır. Hiç şüphe yoktur ki, bu durumu, bu kavimleri kontrol altında tutmak isteyen Hititlerin bir taktiği olarak düşünmek gerekir. Biz bu çalışmamızda, bu kavimlerin kökenlerini ve tarihlerini, kaynakların ışığında tetkik etmeye çalıştık.Anahtar Kelimeler: Kadeş, Ahhiyawa, Batı Anadolu, Hitit. Western Anatolia is a region where a great struggle occured between the Hittite Kingdom and Ahhiyawa Kingdom. Because the Hittite Kingdom wanted to continue its sovereignty in this region while Ahhiyawa kings were trying to break this power.The federative states in this region acted sometimes on the side of Ahhiyawa Kingdom and sometimes on the side of Hittite Kingdom for continue their existence. But it is very important that Western Anatolian tribes particaped the Hittite army at the legendary Kadesh War. There is no doubt that this situation must be considered a Hittite method to keep tribes under control.In this work, we tried to study the origins and histories of these tribes under the light of the written sources.Key Words: Kadesh, Ahhiyawa, Western Anatolia, Hittite.
- Published
- 2010
28. En eski çağlardan günümüze kadar Afyonkarahisar ve çevresi
- Author
-
Bülbül, Pinar, Memiş, Ekrem, and Tarih Anabilim Dalı
- Subjects
Tarih ,Arkeoloji ,Archeology ,History ,Settlement ,Settlement areas ,Ancient Linguistics and Cultures ,Old Age ,Phrygian ,Archaeological settlement ,Archeological areas ,Eski Çağ Dilleri ve Kültürleri ,Kimmerians ,Hittites ,Afyonkarahisar - Abstract
Bilindiği üzere Anadolu, Eski Yakın Doğu'nun önemli medeniyet merkezlerinden biridir. Afyonkarahisar ve çevresi de Anadolu'nun önemli bölgelerinden birini teşkil eder.Neolitik çağdan itibaren yerleşime sahne olan Afyonkarahisar ve çevresi, Kalkolitik ve Eski Tunç devirlerinde de önemini devam ettirmiştir.MÖ. 2. Binyılda Anadolu'nun en büyük siyasal gücü olan Hititler, Afyonkarahisar ve çevresini egemenlikleri altına almışlardır. Hitit metinlerinde Afyonkarahisar ve çevresine Mira ve Kuvalya Ülkesi adı verilir. Hitit Devleti'nin son zamanlarına doğru iyice güçlenen Mira Krallığı'nın bağımsız hareketleri dikkat çekmektedir. Ancak, Ege Göçleri sonunda Hitit Devleti ile birlikte Mira ve Kuvalya Krallığı da tarih sahnesinden çekilmiştir. Hititler'den sonra Afyonkarahisar ve çevresi, Frigler'in egemenliği altına girmiştir. Prototürk kavimlerinden biri olan Kimmerler MÖ. 690 yılında Frig Devleti'ni ortadan kaldırınca, Afyonkarahisar ve çevresi bir süre için Kimmer egemenliğinde yaşamıştır. Lidya kralı Alyattes MÖ. 609 yılında Kimmerler'i Anadolu'dan kovmuş ve böylece Afyonkarahisar ve çevresi Lidya Devleti'nin egemenliği altına girmiştir.Pers kralı Kyros, MÖ. 546 yılında Lidya kralı Kroisos'u yenince, bu defa da Afyonkarahisar ve çevresi Pers egemenliğine girecektir. As it is known, Anatolia is the one of the important civilization centers of Ancient Near East. Afyonkarahisar and its vicinity form the one of the important regions of Anatolia.Afyonkarahisar and vicinity were settled from the neolitic age and it went on to last its importance in the Calcolithic and Early Bronze Age.The Hittites who were the greatest political power of Anatolia in the Second Millenium B.C. ruled Afyonkarahisar and its vicinity, too. Afyonkarahisar and its vicinity was called as Mira-Kuwalia Land on the Hittite cuneiform texts. Towards the ends of the Hittite Kingdom, Mira-Kuwalia Kingdom began to act indepently. But, when the Hittite Kingdom was fallen down because of Sea Peoples Migration, Mira-Kuwalia Kingdom was drawn from the history scene, too.After the Hittites, Afyonkarahisar and its vicinity entered under the sovereignty of Phrygians. When the Kimmerians who were the one of the Prototurk peoples destroyed the Phrygian Kingdom in 690 B.C., Afyonkarahisar and its vicinity lived under the rule of the Kimmerians for a time. Alyattes, the king of Lydia, drove away the Kimmerians from Anatolia in 609 B.C. and so, Afyonkarahisar and its vicinity entered under the sovereignty of Lydian Kingdom.When Kyros, the king of Persia, defeated Kroisos, the king of Lydia, in 546 B.C., Afyonkarahisar and its vicinity will enter under the rule of the Persians.
- Published
- 2010
29. Afyonkarahisar and Its Vicinity From the Earliest Ages Until the Persian Period
- Author
-
Bülbül, Pınar, Memiş, Ekrem, and Afyon Kocatepe Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Coğrafya Anabilim Dalı
- Subjects
Hititiler ,Lidyalılar ,Anadolu ,Afyonkarahisar - Abstract
Bilindiği üzere Anadolu, Eski Yakın Doğu’nun önemli medeniyet merkezlerinden biridir. Afyonkarahisar ve çevresi de Anadolu’nun önemli bölgelerinden birini teşkil eder. Neolitik çağdan itibaren yerleşime sahne olan Afyonkarahisar ve çevresi, Kalkolitik ve Eski Tunç devirlerinde de önemini devam ettirmiştir. MÖ. 2. Binyılda Anadolu’nun en büyük siyasal gücü olan Hititler, Afyonkarahisar ve çevresini egemenlikleri altına almışlardır. Hitit metinlerinde Afyonkarahisar ve çevresine Mira ve Kuvalya Ülkesi adı verilir. Hitit Devleti’nin son zamanlarına doğru iyice güçlenen Mira Krallığı’nın bağımsız hareketleri dikkat çekmektedir. Ancak, Ege Göçleri sonunda Hitit Devleti ile birlikte Mira ve Kuvalya Krallığı da tarih sahnesinden çekilmiştir. Hititler’den sonra Afyonkarahisar ve çevresi, Frigler’in egemenliği altına girmiştir. Prototürk kavimlerinden biri olan Kimmerler MÖ. 690 yılında Frig Devleti’ni ortadan kaldırınca, Afyonkarahisar ve çevresi bir süre için Kimmer egemenliğinde yaşamıştır. Lidya kralı Alyattes MÖ. 609 yılında Kimmerler’i Anadolu’dan kovmuş ve böylece Afyonkarahisar ve çevresi Lidya Devleti’nin egemenliği altına girmiştir. Pers kralı Kyros, MÖ. 546 yılında Lidya kralı Kroisos’u yenince, bu defa da Afyonkarahisar ve çevresi Pers egemenliğine girecektir. As it is known, Anatolia is the one of the important civilization centers of Ancient Near East. Afyonkarahisar and its vicinity form the one of the important regions of Anatolia. Afyonkarahisar and vicinity were settled from the neolitic age and it went on to last its importance in the Calcolithic and Early Bronze Age. The Hittites who were the greatest political power of Anatolia in the Second Millenium B.C. ruled Afyonkarahisar and its vicinity, too. Afyonkarahisar and its vicinity was called as Mira-Kuwalia Land on the Hittite cuneiform texts. Towards the ends of the Hittite Kingdom, Mira-Kuwalia Kingdom began to act indepently. But, when the Hittite Kingdom was fallen down because of Sea Peoples Migration, Mira-Kuwalia Kingdom was drawn from the history scene, too. After the Hittites, Afyonkarahisar and its vicinity entered under the sovereignty of Phrygians. When the Kimmerians who were the one of the Prototurk peoples destroyed the Phrygian Kingdom in 690 B.C., Afyonkarahisar and its vicinity lived under the rule of the Kimmerians for a time. Alyattes, the king of Lydia, drove away the Kimmerians from Anatolia in 609 B.C. and so, Afyonkarahisar and its vicinity entered under the sovereignty of Lydian Kingdom. When Kyros, the king of Persia, defeated Kroisos, the king of Lydia, in 546 B.C., Afyonkarahisar and its vicinity will enter under the rule of the Persians.
- Published
- 2010
30. Tevrat'ta geçen kavim adları ve bunların Eskiçağ'daki rolleri
- Author
-
Deniz, Özlem, Memiş, Ekrem, and Tarih Anabilim Dalı
- Subjects
Tarih ,History ,Middle East ,Palestine ,Old Age ,Israel ,Israelites ,Old Testament ,Old Age history - Abstract
Ortadoğu'nun son derece önemli bir coğrafi konuma sahip olması, tarihin en eski devirlerinden itibaren pek çok kavmin ilgisini çekmiştir. Bu coğrafyaya hakim olabilmek için, olağanüstü caba harcanmıştır.Eskiçağ tarihinin önemli kaynaklarından biri olan Tevrat'ta adı geçen çok sayıda kavim vardır ve bunların önemli bir kısmının Ortadoğu coğrafyasındaki yerleri kesin olarak bilinmemektedir. Bu çalışma ile sözü edilen kavimlerin kimlikleri belirlenmeye ve Eskiçağ tarihinde oynadıkları roller yazılı ve arkeolojik belgelerin ışığında gözler önüne serilmeye çalışılmıştır. The Middle East has an immensly important geographical position, which attracted lots of people attention since the old ages of history. So much effort was spent in order to control this geography.There are lots of peoples mentioned at the Old Testament and their location is not known exactly in the Middle East. With this study the identities of aforecited peoples were tried to be defined and their role-plays in the ancient history period were tried to be revealed in the light of written and archaeological documents.
- Published
- 2009
31. Alalah buluntularının MÖ. 2. Binyıl Anadolu tarihindeki yeri ve önemi
- Author
-
Bülbül, Cemil, Memiş, Ekrem, and Tarih Anabilim Dalı
- Subjects
Eski Çağ Dilleri ve Kültürleri ,Tarih ,Arkeoloji ,Archeology ,History ,Ancient Linguistics and Cultures ,Hatay-Alalah ,Hurri Mitanni State ,Archaeological excavations ,Old Age history - Abstract
Günümüzde Türkiye'nin Antakya ili sınırları içerisinde yer alan Alalah, MÖ. 2. Binyılda, Muki? memleketinin merkezi idi. Kuzey Suriye'deki krallıklarla yakın ilişki içerisinde bulunan Alalah Krallığı, önceleri Halep merkezli Yamhad Krallığı'na tâbi iken, daha sonra bölgeye yeni göç eden Hint-Ari kökenli Mitanniler'in egemenliğinde yaşamıştır. Hitit kralı II. Tuthalya zamanında Kuzey Suriye bölgesi Hitit hakimiyetine girmiş, I. Şuppiluliuma zamanında ise Hititler Kuzey Suriye'deki bütün şehir devletlerini kendilerine bağlamışlardır. Bu cümleden olmak üzere, Alalah Krallığı da Hitit hakimiyetine girmiş ve bu hakimiyet, Hitit Devleti MÖ. 1200'lerde Ege Göçleri neticesinde yıkılıncaya kadar devam etmiştir.Fakat bizim için önemli olan, Alalah kazılarında ele geçirilen yazılı tabletlerin, MÖ. 2. Binyıl Eski Yakın Doğu tarihine ışık tutmasıdır. Çünkü, Alalah'ın VII. ve IV. tabakalarında bulunan arşivler, sadece Alalah Krallığı hakkında değil, tâbi olduğu Mitanni Krallığı ve bölgedeki diğer krallıklar hakkında da önemli bilgiler aktarmaktadırlar. Ayrıca bu tabletler aracılığı ile Eski Yakın Doğu kronolojisinin temelleri atılmıştır. Böylelikle pek çok hadiseyi bu tabletlerde geçen bilgilere dayanarak tarihleyebilme imkânı ortaya çıkmıştır.Anahtar Kelimeler: Alalah, Tel Açana, Muki?, İdrimi. Alalakh which is in the borders of city Antakya in Turkey was the center of the Land Mukish in the 2nd. Millenium B.C. In early times Alalakh Kingdom was a vassal of Yamhad Kingdom, the capital of which was Aleppo, and it was in the closely relations with the kingdoms in Northern Syria. But later a new people came to the region in question that this people was called as Mitanni by the other peoples in the Near East and they were a people from Indo-European origin peoples. Alalakh Kingdom lived under the sovereignity of Mitanni Kingdom until the Hittite sovereignity. Northern Syria entered into the sovereignity of Hittites in the reign of Tuthalia II and the Hittites occopied all the cities in Northern Syria in the reign of Shuppiluliuma I.Meanwhile, Alalakh Kingdom was also bounded to Hittite Kingdom and Hittite sovereignity over Alalakh lasted until the collapse of Hittite Kingdom by the Sea Peoples migration in 1200 B.C.What important for us is that the texts discovered during Alalakh excavations which throw light on the history of Ancient Near East in the Second Millenium B.C. Because, the archives founded in the Level VII and Level IV gave information both about Alalah and Mitanni Kingdoms and the other kingdoms in the region.In addition, the texts helped to be founded the bases of Ancient Near East Chronology. So, we have possibilities to date a lot of events mentioned on the texts which give information about various historical events.Key Words: Alalakh, Tell Atchana, Mukish, Idrimi.
- Published
- 2009
32. The Situation and Importance of Alalakh Findings in the History of Anatolia in the Second Millenium B.C
- Author
-
Bülbül, Cemil, Memiş, Ekrem, Afyon Kocatepe Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Tarih Anabilim Dalı, and TR104200
- Subjects
Tel Açma ,Alalah - Abstract
Günümüzde Türkiye’nin Antakya ili sınırları içerisinde yer alan Alalah, MÖ. 2. Binyılda, Mukis memleketinin merkezi idi. Kuzey Suriye’deki krallıklarla yakın ilişki içerisinde bulunan Alalah Krallığı, önceleri Halep merkezli Yamhad Krallığı’na tâbi iken, daha sonra bölgeye yeni göç eden Hint-Ari kökenli Mitanniler’in egemenliğinde yaşamıştır. Hitit kralı II. Tuthalya zamanında Kuzey Suriye bölgesi Hitit hakimiyetine girmiş, I. Şuppiluliuma zamanında ise Hititler Kuzey Suriye’deki bütün şehir devletlerini kendilerine bağlamışlardır. Bu cümleden olmak üzere, Alalah Krallığı da Hitit hakimiyetine girmiş ve bu hakimiyet, Hitit Devleti MÖ. 1200’lerde Ege Göçleri neticesinde yıkılıncaya kadar devam etmiştir. Fakat bizim için önemli olan, Alalah kazılarında ele geçirilen yazılı tabletlerin, MÖ. 2. Binyıl Eski Yakın Doğu tarihine ışık tutmasıdır. Çünkü, Alalah’ın VII. ve IV. tabakalarında bulunan arşivler, sadece Alalah Krallığı hakkında değil, tâbi olduğu Mitanni Krallığı ve bölgedeki diğer krallıklar hakkında da önemli bilgiler aktarmaktadırlar. Ayrıca bu tabletler aracılığı ile Eski Yakın Doğu kronolojisinin temelleri atılmıştır. Böylelikle pek çok hadiseyi bu tabletlerde geçen bilgilere dayanarak tarihleyebilme imkânı ortaya çıkmıştır. Alalakh which is in the borders of city Antakya in Turkey was the center of the Land Mukish in the 2nd. Millenium B.C. In early times Alalakh Kingdom was a vassal of Yamhad Kingdom, the capital of which was Aleppo, and it was in the closely relations with the kingdoms in Northern Syria. But later a new people came to the region in question that this people was called as Mitanni by the other peoples in the Near East and they were a people from Indo-European origin peoples. Alalakh Kingdom lived under the sovereignity of Mitanni Kingdom until the Hittite sovereignity. Northern Syria entered into the sovereignity of Hittites in the reign of Tuthalia II and the Hittites occopied all the cities in Northern Syria in the reign of Shuppiluliuma I. Meanwhile, Alalakh Kingdom was also bounded to Hittite Kingdom and Hittite sovereignity over Alalakh lasted until the collapse of Hittite Kingdom by the Sea Peoples migration in 1200 B.C. What important for us is that the texts discovered during Alalakh excavations which throw light on the history of Ancient Near East in the Second Millenium B.C. Because, the archives founded in the Level VII and Level IV gave information both about Alalah and Mitanni Kingdoms and the other kingdoms in the region. In addition, the texts helped to be founded the bases of Ancient Near East Chronology. So, we have possibilities to date a lot of events mentioned on the texts which give information about various historical events.
- Published
- 2009
33. Hittite Art
- Author
-
Özgül, Evin, Memiş, Ekrem, and Afyon Kocatepe Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Tarih Anabilim Dalı
- Subjects
Hitit Sanatı ,Mimari - Abstract
Eski Taş Çağı’ndan beri Anadolu büyük uygarlıkların yurdu olmuştur. Bu nedenle bu coğrafyanın çok kavimli ve çok dilli bir yapısı olduğu görülmektedir. Anadolu’da büyük bir uygarlığın temsilcisi olan Hitit Devleti, M.Ö. 1700-1200 yılları arasında Anadolu’nun siyasal kaderine hâkim olmuştur. Hititler, bu 500 yıllık zaman dilimi içerisinde önemli sanat eserleri yaratmışlardır. Bunlar kazılar sonucu ortaya çıkarılan mimari kalıntılar, anıtsal kapılar ve heykeltraşlık eserleri olarak sıralanabilirler. Hitit şehirlerinde ev, tapınak ve saray yapıları ortaya çıkarılmıştır. Hitit mimarisinin en önemli özelliği asimetrik bir düzende olmasıdır. Sadece anıtsal kapılarda ve şehir kapılarında simetri uygulanmıştır. Hitit dini yapılarının en eski biçimleri sadece kült eşyalarının konulduğu doğal yerlerden oluşmaktadır. Zamanla bu doğal kutsal alanlar yerine yapılar inşa edilmiştir. Bu döneme ait konut mimarisinde bireyselleştirme vardır. Örneğin; ortak duvar yerine her evin kendi duvarı olduğu görülmektedir. Hitit evinin planı dikdörtgen biçimli iki odadan oluşmaktadır. iii Hitit sarayları ise avlular etrafına toplanan çok sayıda evden oluşur. Hitit saray yapısının en önemli özelliği ayaklı geçitlerle oluşturulmuş avluların olmasıdır. Hititler planlı bir şehir oluşturmaya özen göstermişlerdir. Hitit sanatında heykelin çok büyük önemi ve anlamı vardır. Bu heykellerin çoğu tanrı ve tanrıça tasvirlerinden oluşmaktadır. Bunlar pişmiş toprak, altın, bronz, gümüş, fildişi, dağ kristali gibi malzemelerden yapılmış heykellerdir. Hitit şehir kapılarında yer alan heykeller üç boyutludur. Genellikle aslan ve sfenks tasvirlerinden oluşmaktadır. Bu heykelli kapıların şehri düşmanlara karşı koruduğu inancı vardır. Hitit sanatı çevre kültürleri etkilemekle beraber diğer kültürlerden de etkilenmiştir. Özellikle Mısır ve Kuzey Suriye kültürleri Hitit kültürünü etkilemiştir. Anatolia has been a center for great civilizations since stone ages. For this reason this geographical area has been dominated by different societies and their languages. The Hittite empire was one of the great civilization in the area who dominated the political destiny of Anatolia in between 1700-1200 B.C. Hittites created several noteworthy artistic studies during this period for example results of ex and on going excavations exhibits that several architectural ruins monumental and sculptures were produced during this time period. In these excavations several houses temples and palaces explored. Hittite architecture characteristically uses asymmetric figures instead of symmetric ones except monumental doors where symmetry is widely used. Religious buildings were the places where the religious objects protected. Initially these buildings were the natural places like caves etc. But later on these places replaced by men made buildings. This period’s architectural trend mostly concentrated on individualism. For instance they used separate walls instead of common walls used by several people. Houses mostly contain two separate rectangle rooms. Palaces are the combination of courtyards which combines several houses to each other. Courtyards has spaces for the people so that they can cross one side to the other. They paid extra attention for a well designed city. v Sculpture had a special importance in their artistic perspectives. There are several god and goddess sculptures found in the excavations. These sculptures mostly made up of terracotta, gold, bronze, silver, ivory crystal. The figures which are on the monumental doors were three dimensional figures Sphinx and the lions were the main characters in these figures. Because they thought these lions can protect the city against to the enemy. Their culture influenced several sub-cultures on the other hand Egyptian and northern Syrian cultures influenced their culture as well.
- Published
- 2008
34. Hitit sanatı
- Author
-
Özgül, Evin, Memiş, Ekrem, and Eskiçağ Tarihi Anabilim Dalı
- Subjects
Tarih ,History ,Art History ,Sanat Tarihi - Abstract
Eski Taş Çağı'ndan beri Anadolu büyük uygarlıkların yurdu olmuştur. Bu nedenle bu coğrafyanın çok kavimli ve çok dilli bir yapısı olduğu görülmektedir.Anadolu'da büyük bir uygarlığın temsilcisi olan Hitit Devleti, M.Ö. 1700?1200 yılları arasında Anadolu'nun siyasal kaderine hâkim olmuştur. Hititler, bu 500 yıllık zaman dilimi içerisinde önemli sanat eserleri yaratmışlardır. Bunlar kazılar sonucu ortaya çıkarılan mimari kalıntılar, anıtsal kapılar ve heykeltraşlık eserleri olarak sıralanabilirler.Hitit şehirlerinde ev, tapınak ve saray yapıları ortaya çıkarılmıştır. Hitit mimarisinin en önemli özelliği asimetrik bir düzende olmasıdır. Sadece anıtsal kapılarda ve şehir kapılarında simetri uygulanmıştır.Hitit dini yapılarının en eski biçimleri sadece kült eşyalarının konulduğu doğal yerlerden oluşmaktadır. Zamanla bu doğal kutsal alanlar yerine yapılar inşa edilmiştir.Bu döneme ait konut mimarisinde bireyselleştirme vardır. Örneğin; ortak duvar yerine her evin kendi duvarı olduğu görülmektedir. Hitit evinin planı dikdörtgen biçimli iki odadan oluşmaktadır.Hitit sarayları ise avlular etrafına toplanan çok sayıda evden oluşur. Hitit saray yapısının en önemli özelliği ayaklı geçitlerle oluşturulmuş avluların olmasıdır. Hititler planlı bir şehir oluşturmaya özen göstermişlerdir.Hitit sanatında heykelin çok büyük önemi ve anlamı vardır. Bu heykellerin çoğu tanrı ve tanrıça tasvirlerinden oluşmaktadır. Bunlar pişmiş toprak, altın, bronz, gümüş, fildişi, dağ kristali gibi malzemelerden yapılmış heykellerdir.Hitit şehir kapılarında yer alan heykeller üç boyutludur. Genellikle aslan ve sfenks tasvirlerinden oluşmaktadır. Bu heykelli kapıların şehri düşmanlara karşı koruduğu inancı vardır.Hitit sanatı çevre kültürleri etkilemekle beraber diğer kültürlerden de etkilenmiştir. Özellikle Mısır ve Kuzey Suriye kültürleri Hitit kültürünü etkilemiştir. Anatolia has been a center for great civilizations since stone ages. For this reason this geographical area has been dominated by different societies and their languages.The Hittite empire was one of the great civilization ın the area who dominated the political destiny of Anatolia in between 1700-1200 B.C. Hittites created several noteworthy artistic studies during this period for example results of ex and on going excavations exhibits that several architectural ruins monumental and sculptures were produced during this time period.In these excavations several houses temples and palaces explored. Hittite architecture characteristically uses asymmetric figures instead of symmetric ones except monumental doors where symmetry is widely used.Religious buildings were the places where the religious objects protected. Initially these buildings were the natural places like caves etc. But later on these places replaced by men made buildings.This period?s architectural trend mostly concentrated on individualism. For instance they used separate walls instead of common walls used by several people. Houses mostly contain two separate rectangle rooms.Palaces are the combination of courtyards which combines several houses to each other. Courtyards has spaces for the people so that they can cross one side to the other. They paid extra attention for a well designed city.Sculpture had a special importance in their artistic perspectives. There are several god and goddess sculptures found in the excavations. These sculptures mostly made up of terracotta, gold, bronze, silver, ivory crystal. The figures which are on the monumental doors were three dimensional figuresSphinx and the lions were the main characters in these figures. Because they thought these lions can protect the city against to the enemy. Their culture influenced several sub-cultures on the other hand Egyptian and northern Syrian cultures influenced their culture as well.
- Published
- 2008
35. Troya savaşlarına katılan kavimlerin kimlikleri ve kökenleri
- Author
-
Şiraz, Yasemin, Memiş, Ekrem, Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, and İlköğretim Anabilim Dalı
- Subjects
Tarih ,History ,Troya savaşları ,Troy wars - Abstract
M.Ö.1240-1230 tarihleri arasında meydana gelen ve Eskiçağ'ın Birinci Dünya Savaşı olarak nitelendirilen Troya Savaşları , Troyalı'lar ile Aka'lar arasında cereyan etmiştir. Troyalı'lar ve Aka'lar bu savaşa pek çok kavmin desteğini alarak katılmışlardır. Bu Savaşa, Dünya Savaşı niteliği kazandıran da Doğu'yu ve Batı'yı temsilen savaşa müttefik olarak iştirak eden kavimlerdir. Bu kavimler arasından, içlerinde Türk kavimlerinin de bulunduğu bazı kavimler, diğer başka kavimlerle karışıp kaynaşarak yeni kavimler ortaya çıkmasını da sağlamışlardır. İşte Troya Savaşları'na katılan bu kavimleri kimlikleri ve kökenleri itibariyle araştırıp, ortaya koymuş bulunuyoruz. Bütün bunları yaparken, yazılı ve arkeolojik kaynaklardan yararlanma yoluna gittik, bir takım sonuçlara vardık ve bu sonuçları günümüz araştırmaları ile karşılaştırarak elinizdeki çalışmamızı meydana getirdik., The Troy Wars which were in the quality of the First World Wars of Prehistoric Period and which happened in B.C.1240-1230 were between the Trojas and Achaeans. The Trojans and Achaeans participated in this war with the support of many tribes.the thing which gave this war the quality of the world war was the tribes which participated in the war as the allies and representing the East and the West. Some of the tribes including the Turkish ones provided to be created new tribes by the fusion of all these tribes. With this study we researched all these tribes which participated to the troy wars with their origins and identities. While researching all these things, we investigated written and archeolojical sources and reached some results. We compared these results with the researchs of today and with a synthesis we created this study
- Published
- 2006
36. Hitit Dönemi Anadolu coğrafyası
- Author
-
Bülbül Yaman, Pinar, Memiş, Ekrem, and Tarih Anabilim Dalı
- Subjects
Tarih ,History - Abstract
ÖZETPınar Bülbül (Yaman)Bilindiği üzere Hititler, MÖ. 2. Binyıl'da Anadolu'da büyük bir medeniyetkurmuşlardır. Yine aynı coğrafyada siyasi varlıklarını uzun süre koruyabilmiş bir çok ülke yeralmıştır.Bu memleketlerden Güneybatı Anadolu'ya lokalize edilen Arzava Memleketleri, HititDevleti'ne bağlı ve onun komşusu olan memleketlerden meydana geliyordu. Bunlar sırasıyla:Arzava, Hapalla, Mira-Kuvalya, Şeha Nehri Ülkesi, Appaviya, Viluşa, Zippaşla ve HarriyatiDağlık Memleketleri'dir.Aşağı Ülke'nin Arzava, Tuvanuva Bölgesi ve Konya Ovası-Tuz Gölü arasındaki bölgeolduğu yönünde pek çok araştırmacı fikir birliğindedir. Bu yüzden Aşağı Ülke, Anadolu'nungüneybatısındaki Arzava ve batıda ayaklanabilecek diğer vasal devletlere karşı bir savunmabölgesi olarak işlev görmüştür. Bu amaçla da askeri bir karargâhın kurulduğu bir bölgeolmuştur.Yukarı Kızılırmak'tan Fırat'a kadar uzanan alanda Yukarı ülke olarak bilinen, idari vedinsel merkezi Samuha'da bulunan tampon bölge yer alıyordu. Bu bölge kimi araştırmacılaragöre Kızılırmak (Halys), kimine göre de Fırat (Euphrates) üzerindeydi. Bugünkü Divriği yada ona yakın bir yer de olabilir.Yukarı Ülke'de Doğu Anadolu'ya lokalize edilen Azzi-Hayaşi Memleketi ile bugünküElazığ civarında, Fırat nehrinin bir kolu olan Murat suyunun güneyinde yer alan şşuva ülkesivardır.Bugünkü Çukurova'da Kizzuvatna Krallığı vardır. Bu bölge, Hititler ile Hurri-Mitannive Kuzey Suriye arasında tampon bir bölge görevi görüyordu.Bugünkü Karadeniz Bölgesi'nde ise, her an için isyana ve Hitit topraklarına karşısaldırıya hazır bulunan Gaşkalar yer alıyordu. Bunlar, Karadeniz Bölgesi'nin belli birkesiminde yaşamıyorlardı. Dağınık boylar halinde hemen hemen her tarafına yayılmışlardı.Kuzeybatı Anadolu bölgesinde, yani Marmara denizinin güney kıyısında, Aşşuvaülkesi vardı. Yine aynı bölgeye yakın bir yerde Masa-Karkisa ülkesi yer almaktaydı. ABSTRACTPınar Bülbül (Yaman)THE GEOGRAPHY OF ANATOLIA IN THE PERIOD OF THE HITTITESAs it known, the Hittites founded a great civilization in Anatolia in the 2nd milleniumB.C. In this geography, many countries which were protected their political existence in avery long time, were presented.Among these countries The Arzava Countries which were located to southwestAnatolia, were occuring countries that were dependent to Hittite State and its neighbours.These countries respectively: Arzava, Hapalla, Mira-Kuvalya, Şeha River Country, Appaviya,Viluşa, Zippaşla ve Harriyati Hilly Country.Many researchers consensus that The Lower Country was among Arzava, TuvanuvaDomain and Konya Plain-Tuz Lake. For this reason Lower Country functioned as a defenceregion from Arzava that was in southwest of Anatolia and other rebeliable vasal states inwest. With this purpose, Lower Country had been a region where an army headquarter wasset up.A buffer zone called Upper Country had lied from Upper Kızılırmak to Euphrates.And Upper Country?s administrative and religious center was Samuha. This zone was onKızılırmak for some researchers but some of the others thought it was on Euphrates. Thiszone maybe today?s Divriği or near it.In Upper Country The Azzi-Hayaşi Country that was located to East Anatolia andaround today?s Elazığ, The Işşuva Country which was located south of Fırat River?s branchcalled Murat Stream had presented.Between Upper Hillside?s of Toros and Upper Euphrates, today?s Çukurova, there wasKizzuvatna Kingdom. This region was functioning as a buffer zone among Hittites, Hurri-Mitanni and North Syria.In today?s Black Sea Domain, Gaşkas that were ready at any time to rebellion andattack to Hittites, were located. Gaşkas was not living in certain region of Black Sea Domain.They spreaded almost all region as dispersed clans.Along Northwest Anatolia beach, that is South coast of Marmara Sea, The AşşuvaCountry existed. Masa-Karkisa Country existed near the same region.
- Published
- 2006
37. Hitit Dönemi Anadolu Coğrafyası
- Author
-
Bülbül Yaman, Pınar, Memiş, Ekrem, and Afyon Kocatepe Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Tarih Anabilim Dalı
- Subjects
Çukurova ,Mira-Kuvalya ,Güneybatı Anadolu - Abstract
Bilindiği üzere Hititler, MÖ. 2. Binyıl’da Anadolu’da büyük bir medeniyet kurmuşlardır. Yine aynı coğrafyada siyasi varlıklarını uzun süre koruyabilmiş bir çok ülke yer almıştır. Bu memleketlerden Güneybatı Anadolu’ya lokalize edilen Arzava Memleketleri, Hitit Devleti’ne bağlı ve onun komşusu olan memleketlerden meydana geliyordu. Bunlar sırasıyla: Arzava, Hapalla, Mira-Kuvalya, Şeha Nehri Ülkesi, Appaviya, Viluşa, Zippaşla ve Harriyati Dağlık Memleketleri’dir. Aşağı Ülke’nin Arzava, Tuvanuva Bölgesi ve Konya Ovası-Tuz Gölü arasındaki bölge olduğu yönünde pek çok araştırmacı fikir birliğindedir. Bu yüzden Aşağı Ülke, Anadolu'nun güneybatısındaki Arzava ve batıda ayaklanabilecek diğer vasal devletlere karşı bir savunma bölgesi olarak işlev görmüştür. Bu amaçla da askeri bir karargâhın kurulduğu bir bölge olmuştur. Yukarı Kızılırmak’tan Fırat’a kadar uzanan alanda Yukarı ülke olarak bilinen, idari ve dinsel merkezi Samuha’da bulunan tampon bölge yer alıyordu. Bu bölge kimi araştırmacılara göre Kızılırmak (Halys), kimine göre de Fırat (Euphrates) üzerindeydi. Bugünkü Divriği ya da ona yakın bir yer de olabilir. Yukarı Ülke’de Doğu Anadolu’ya lokalize edilen Azzi-Hayaşi Memleketi ile bugünkü Elazığ civarında, Fırat nehrinin bir kolu olan Murat suyunun güneyinde yer alan İşşuva ülkesi vardır. Bugünkü Çukurova’da Kizzuvatna Krallığı vardır. Bu bölge, Hititler ile Hurri-Mitanni ve Kuzey Suriye arasında tampon bir bölge görevi görüyordu. Bugünkü Karadeniz Bölgesi’nde ise, her an için isyana ve Hitit topraklarına karşı saldırıya hazır bulunan Gaşkalar yer alıyordu. Bunlar, Karadeniz Bölgesi’nin belli bir kesiminde yaşamıyorlardı. Dağınık boylar halinde hemen hemen her tarafına yayılmışlardı. Kuzeybatı Anadolu bölgesinde, yani Marmara denizinin güney kıyısında, Aşşuva ülkesi vardı. Yine aynı bölgeye yakın bir yerde Masa-Karkisa ülkesi yer almaktaydı. As it known, the Hittites founded a great civilization in Anatolia in the 2nd millenium B.C. In this geography, many countries which were protected their political existence in a very long time, were presented. Among these countries The Arzava Countries which were located to southwest Anatolia, were occuring countries that were dependent to Hittite State and its neighbours. These countries respectively: Arzava, Hapalla, Mira-Kuvalya, Şeha River Country, Appaviya, Viluşa, Zippaşla ve Harriyati Hilly Country. Many researchers consensus that The Lower Country was among Arzava, Tuvanuva Domain and Konya Plain-Tuz Lake. For this reason Lower Country functioned as a defence region from Arzava that was in southwest of Anatolia and other rebeliable vasal states in west. With this purpose, Lower Country had been a region where an army headquarter was set up. A buffer zone called Upper Country had lied from Upper Kızılırmak to Euphrates. And Upper Country’s administrative and religious center was Samuha. This zone was on Kızılırmak for some researchers but some of the others thought it was on Euphrates. This zone maybe today’s Divriği or near it. In Upper Country The Azzi-Hayaşi Country that was located to East Anatolia and around today’s Elazığ, The Işşuva Country which was located south of Fırat River’s branch called Murat Stream had presented. Between Upper Hillside’s of Toros and Upper Euphrates, today’s Çukurova, there was Kizzuvatna Kingdom. This region was functioning as a buffer zone among Hittites, Hurri- Mitanni and North Syria. In today’s Black Sea Domain, Gaşkas that were ready at any time to rebellion and attack to Hittites, were located. Gaşkas was not living in certain region of Black Sea Domain. They spreaded almost all region as dispersed clans. Along Northwest Anatolia beach, that is South coast of Marmara Sea, The Aşşuva Country existed. Masa-Karkisa Country existed near the same region.
- Published
- 2006
38. Girit'in eski doğu ve batı medeniyetleri arasındaki yeri
- Author
-
Çölmek, Raziye, Memiş, Ekrem, and Diğer
- Subjects
Tarih ,History - Abstract
ÖZET Girit, Eski Doğu ve Eski Batı uygarlıktan arasında köprü görevi görmüştür. Bunda coğrafi konumu etkilidir. Coğrafi konumu sayesinde ticarete aracı olmuş, bu ticaretten pay almış, pay aldığı ticaretin de denetleyicisi olmuştur. Bu sayede ekonomisi olağanüstü bir düzeye ulaşmıştır. Girit'in; Mısır, Anadolu ve Mezopotamya ile kurduğu ilişkiler, Girit kültürünün gelişimini olumlu yönde etkilenmiştir, fakat bu kültür bütün etkilere rağmen tümüyle orijinal ve yerli olma özelliğini korumuştur. Giritliler, Doğu'dan gelmiş, Doğu uygarlık verilerini kendi jeopolitik olanaktan içinde geliştirerek, Hellen uygarlığına katkıda bulunmuşlardır. Böylece Eski Doğu ve Eski Batı uygarlıktan arasında Girit köprü görevi görmüştür. Anahtar kelime: Girit, Doğu-Batı, Coğrafi konum, Uygarlık, Etkileşim, Kültür. ABSTRACT Crete has acted as a bridge between East and West civilizations. The geographic situation or location is an important factor in this. Because of this situation, Crete has been a agent in the trade, and it has gained from this and controlled the trade. Therefore the economy reached to a very high level. Crete's connection with Egypt, Anatolia and Mesopotamia, influenced the Cretan culture in a positiv way. Despite these influences the Cretan culture preserved its orginallity and the native feature. The Cretans had migrated from the East and they achieved to melt the Eastern cultural factors with their own geopolitical situation, later their contributed in the developing Hellen culture. In this way Crete play a bridge role between East and West cultures. Key word: Crete, East-West, Geographic location, Civilization, Influence, Culture. 85
- Published
- 2005
39. Hititler'in tarihinde Gaşkalar'ın rolü ve önemi
- Author
-
Taşdöner, Kevser, Memiş, Ekrem, and Diğer
- Subjects
Tarih ,History - Abstract
M.Ö. 2. Binyılda Anadolu'da büyük bir siyasi güç haline gelen Hitit Devleti,kabileler halinde yaşayan barbar bir kavmin tehlikesi altındaydı. Bu kavim,Anadolu'nun kuzey bölgesinde yaşayan Gaşkalar'dı. Hitit Devleti hemen hemen ilkzamanlarından yıkılışına kadar, Gaşkalar'la mücadele etmek zorunda kalmıştır.Gaşkalar hakkında en tatmin edici bilgileri Hitit kaynaklarından öğreniyoruz.Bunun yanında, Mısır ve Asur devletlerinin politik kaynaklarında da Gaşkalar'dan sözedildiğini görebiliyoruz.Hitit Devleti'nin hemen her kralı Gaşkalar üzerine sefer düzenlemiştir. Bundandolayı, Hititler'e ait birçok vesika Gaşkalar'dan bahsetmektedir. II. Tuthalya'nınYıllıkları, I. Å uppiluliuma'nın Kahramanlıkları Metni, II. MurÅ¡ili'nin Yıllıkları ve III.HattuÅ¡ili'nin Otobiyografisi, Gaşkalar hakkında son derece önemli bilgiler vermektedir.Aynı zamanda, Hititler'in diğer Anadolu krallıkları ile yaptıkları antlaşmalarda daGaşkalar'ın ismi geçmektedir.Gaşkalar, Hitit tarihinde ilk kez Eski Krallık Dönemi'nde ortaya çıkmışlardır.Fakat, onlardan bahseden ilk en ayrıntılı belge Yeni Krallık Dönemi krallarından,I.Arnuvanda ve Kraliçe AÅ¡munikal'e ait dua metinleridir.Gaşkalar, birbirlerinden bağımsız kabileler halinde yaşıyorlardı ve her kabileninayrı bir reisi vardı. Anlaşılacağı gibi, merkezû bir otorite söz konusu değildi. Busebepten dolayı, Hitit Devleti hiçbir zaman bu halkı hâkimiyeti altına alamamıştır.Aniden baskınlar düzenleyen bu savaşçı halk, artık Hitit Devleti için bir dış politikahaline gelmiştir ve Hitit tahtına geçen her yeni kralın çözümlemesi gereken sorunolmuştur. Ege Göçleri ile yıkılan Hitit Devleti, son zamanlarına kadar Gaşkalar'lamücadelesine devam etmiştir. Bir taraftan göçle gelen kavimlerle savaşan Hititler, birtaraftan da Gaşkalar'la mücadelesini devam ettirmiştir. Bu sebeple, kuvvetleri bölünmüşve aynı zamanda oldukça yıpranmıştır. Hitit Devleti'nin en zayıf anlarında saldıranGaşkalar, M.Ö. 2. Binyılın en güçlü devletinin yıkılmasında etkili olmuşlardır. The State of Hittites, which was a great political power in Anatolia in 2.Millenium B.C., was under the threat of a barbaric nation that was living in tribes at thetime. These were the Kaskas, which had settled in North Anatolia.Hittites had to struggle with the Kaskas from the earlier time their establishmentuntil they fell down. We get the most accurate an reliable information about the Kaskasfrom Hittites sources. It is also known to us that the Kaskas are mentioned in Egyptianand Assyrian political resources.Almost every king of the Hittites is known to have attacked on the Kaskas. Forthis reason, many documents that belong to the Hittite refer to the Kaskas. Thealmanacs of Tuthalya II., heroism texts of Suppililiuma I., the almanacs of Mursili II.and the autobiograpy of Hattusili III. give information of great significance about theKaskas. In addition, the Kaskas name is also referred to in agrrements the Hittite madewith other Anatolian kingdoms.The Kaskas first appeared in the Hittite history during the Ancient Kingdom Era.However, the first and mos detailed document that referred to the Kaskas is the prayertexts that belonged to King Arnuvanda I. and Queen Asmunikal of the New KingdomPeriod.The Kaskas lived in tribes independent of each other, and each tribe had its ownChief. As should be inferred, no central authority authority was in question. For thisreason, the were never able to dominate that nation. This warlike nation, having raidedover the Hittite unexpectelly, became part of their foreign policy and a problemnecessary to solve for every king newly throned. The State of Hittite, which came downunder the effect of the Aegean Immigrations, continued their struggle until the lastmoment. While, on the one land, they were fighting against the immigrant nations, theHittite had to continue their struggle with the Kaskas, on the other hand. Therefore, theirforces were broken into pieces and were worn out. The Kaskas caused the Hittite, themost powerful state of the 2. millenium B.C., to fall down by attacking them when theywere most weakened.
- Published
- 2005
40. Eski Çağ Tarihinde Sami Göçleri
- Author
-
Bülbül, Cemil, Memiş, Ekrem, and Afyon Kocatepe Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Tarih Anabilim Dalı
- Subjects
Akkad Göçleri ,Siyasal Yapı ,Amurru Göçleri - Abstract
Bilindiği üzere, Samî Göçlerin Eskiçağ tarihinde oynadığı rol inkâr edilemez. Çünkü bu göçler sonucundadır ki, Önasya toplumları gerçek hüviyetlerine kavuşmuşlardır. Samî göçlerin ilki, Akkad Göçleri’dir. MÖ. 2500’lerde Mezopotamya’ya giren Akkadlar’ın Arabistan yarımadasından geldikleri sanılmaktadır. Akkadlar, Mezopotamya’daki Sümer hakimiyetine son vererek, kendi devletlerini kurmuşlar ve MÖ. 2350-2150 yılları arasında tüm Önasya dünyasını kontrolleri altında tutmuşlardır. Samî göçlerin ikincisi ise Amurrular (Martular) tarafından gerçekleştirilmiştir. MÖ. 3. Binyılın sonları ile MÖ. 2. Binyılın başlarında cereyan eden Amurru göçleri sonucunda III. Ur Sülalesi yıkılmış ve Mezopotamya’da tüm siyasal güç Samî Amurrular’ın eline geçmiştir. Amurrular’ın kurduğu en önemli devletlerden biri Eski Babil Devleti’dir. Samî göçlerin üçüncüsü ise Arami göçleridir. MÖ. 11. – 9. yüzyıllar arasında vuku bulduğu anlaşılan Arami göçleri sonunda Önasya’nın etnik ve siyasal yapısında önemli değişmeler olmuştur. As it is known, it can not be denied the role of the Semitic Immigrations in Ancient History. Because, at the end of these immigrations, the peoples in Ancient Fore Asia got the real identies. The first of the Semitic Immigrations is Akkadian Immigrations. Akkadians penetrated into Mesopotamia in 2500 B.C. It is supposed that they have come from Arabia. The Akkadians ended the sovereignity of Sumerians in Mesopotamia and founded the Akkadian State. This state controlled the whole of Mesopotamia in 2350-2150 B.C. The second of the Semitic Immigrations is realized by Amorites (Martu). Amorites Immigrations occured in the end of the 3 th Millenium B.C. and in beginning of the 2 nd Milenium B.C. In the end of this immigration The Third Ur Dynasty was ruined and the Amorites got all of the political power in Mesopotamia. One of the most important states founded by Amorites is the Old Babylonian State. The third of the Semitic Immigrations is Aramian Immigration. These immigrations occured between 11. – 9. centuries B.C. At the end of the Aramian Immigration took placed important changes in the etnic and political structure of Ancient Fore Asia.
- Published
- 2005
41. Eskiçağ tarihinde Sami göçleri
- Author
-
Bülbül, Cemil, Memiş, Ekrem, and Diğer
- Subjects
Tarih ,History - Abstract
Bilindiği üzere, Samû Göçlerin Eskiçağ tarihinde oynadığı rol inkâr edilemez. Çünkübu göçler sonucundadır ki, Önasya toplumları gerçek hüviyetlerine kavuşmuşlardır.Samû göçlerin ilki, Akkad Göçleri'dir. MÖ. 2500'lerde Mezopotamya'ya girenAkkadlar'ın Arabistan yarımadasından geldikleri sanılmaktadır. Akkadlar,Mezopotamya'daki Sümer hakimiyetine son vererek, kendi devletlerini kurmuşlar ve MÖ.2350-2150 yılları arasında tüm Önasya dünyasını kontrolleri altında tutmuşlardır.Samû göçlerin ikincisi ise Amurrular (Martular) tarafından gerçekleştirilmiştir. MÖ. 3.Binyılın sonları ile MÖ. 2. Binyılın başlarında cereyan eden Amurru göçleri sonucunda III. UrSülalesi yıkılmış ve Mezopotamya'da tüm siyasal güç Samû Amurrular'ın eline geçmiştir.Amurrular'ın kurduğu en önemli devletlerden biri Eski Babil Devleti'dir.Samû göçlerin üçüncüsü ise Arami göçleridir. MÖ. 11.-9. yüzyıllar arasında vukubulduğu anlaşılan Arami göçleri sonunda Önasya'nın etnik ve siyasal yapısında önemlideğişmeler olmuştur. As it is known, it can not be denied the role of the Semitic Immigrations in AncientHistory. Because, at the end of these immigrations, the peoples in Ancient Fore Asia got thereal identies.The first of the Semitic Immigrations is Akkadian Immigrations. Akkadians penetratedinto Mesopotamia in 2500 B.C. It is supposed that they have come from Arabia. TheAkkadians ended the sovereignity of Sumerians in Mesopotamia and founded the AkkadianState. This state controlled the whole of Mesopotamia in 2350-2150 B.C.The second of the Semitic Immigrations is realized by Amorites (Martu). AmoritesImmigrations occured in the end of the 3 th Millenium B.C. and in beginning of the 2 ndMilenium B.C. In the end of this immigration The Third Ur Dynasty was ruined and theAmorites got all of the political power in Mesopotamia. One of the most important statesfounded by Amorites is the Old Babylonian State.The third of the Semitic Immigrations is Aramian Immigration. These immigrationsoccured between 11.-9. centuries B.C. At the end of the Aramian Immigration took placedimportant changes in the etnic and political structure of Ancient Fore Asia.
- Published
- 2005
42. Homeros Destanlarında kadın
- Author
-
Bilgin, Başak, Memiş, Ekrem, Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, and Tarih Anabilim Dalı
- Subjects
Tarih ,History ,Agamemnon ,Paris ,Homeros ,Helena ,Akhilleus ,Destanlar ,Menelaos ,Hektor ,Epics ,Old Age history ,Priamos ,Troya ,Mykenai ,Women - Abstract
Bilindiği üzere Homeros, Eskiçağ dünyasının en ünlü ozanıdır. Ona maledilen İlyada ve Odysseia adlı destanlar, günümüzde bile coşkuyla okunmaktadır. İlyada'da Troya Savaşları anlatılır. Troyalılar Anadolulu bir kavimdir. Troya Savaşları, tarihte Doğu ve Batı dünyalarım karşı karşıya getiren ilk büyük mücadeledir. Homeros'a göre bu savaşın çıkış nedeni, Sparta Kraliçesi Helena'mn Troya Kralı Priamos'un oğlu Aleksandros Paris tarafından kaçınlmasıdır. Aka beyleri, Mykenai Kralı Agamemnon'un liderliği altında Troya önlerine gelerek Troyalılara savaş ilân ederler. Troya Savaşları 'nm iki ünlü erkek kahramanı Akalı Akhilleus ile Troyalı Hektor'dur. Bu savaşın iki ünlü kadm kahramanı ise Sparta Kraliçesi Helena ile Hektor'un karısı Andromakhe'dir. Bu kadınlardan ilki Batı dünyasını, ikincisi ise Doğu dünyasını temsil etmektedir. Homeros, kadınların toplum içindeki rollerini destanlarında tüm çıplaklığı ile gözler önüne sermektedir, As it is known, Homeros is the most famous poet of the Ancient World. Ilyada and Odysseia which belong to Homeros, are read in enthuasiasm at present. In Ilyada Trojan Wars are told. The Trojans are a people of Anatolia. Trojan Wars is the first great struggle between Eastern and Western worlds. According to Homeros, the reason of this war is a woman kidnapping event. Really. Aleksandros Paris who is the son of Priamos who is the king of Troy has kidnapped Helena who is ihe queen of Sparta which is a city of Greece. The kings of Achaeans whose leader was Agamemnon who is the king of the city Mykenai arrived in the costs of Troy and fought with Trojans. Two famous men heros of Trojan Wars are Akhilleus who is an Achaean king and Hektor who is the son of Troy king. Two famous women of this war are Helena Who is the queen of Sparta and Andromakhe who is wife of Hektor. Homeros tells everything about women in his epics.
- Published
- 2004
43. Sosyal bilgiler öğretiminde siyasetnamelerin yeri ve önemi (Kutadgu Bilig ve Siyeru'l Müluk örnekleri)
- Author
-
Özçelik, Dilek, Memiş, Ekrem, İlköğretim Anabilim Dalı, and Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü
- Subjects
Sosyal bilgiler ,Sosyal bilgiler öğretimi ,Siyasetname ,Teaching ,Eğitim ve Öğretim ,Siyer ,Kutadgu Bilig ,Education and Training ,Teaching methods ,Öğretim yöntemleri ,Social studies ,Social studies teaching - Abstract
85
- Published
- 2004
44. The Importance and value Orhun Inseriptions in the history teaching
- Author
-
Ertimar, Aynur, Memiş, Ekrem, and Ortaöğretim Sosyal Alanlar Eğitimi Anabilim Dalı
- Subjects
Tarih ,History ,History teaching ,Teaching ,Orhun Inseriptions ,Inscriptions - Abstract
116
- Published
- 1999
45. Orta Asya Türk kavimlerinde devlet-halk ilişkileri (En eski çağlardan İslamiyetin kabulüne kadar)
- Author
-
Yer, Hicret, Memiş, Ekrem, and Diğer
- Subjects
Tarih ,History ,Public relations ,Central Asia ,Turks ,Relationships of state-public ,Turkish states - Abstract
89
- Published
- 1996
46. Hitit Sarayında Kraliçelerin Rolü
- Author
-
Ekrem Memiş and Memiş, Ekrem
- Subjects
Cultural Studies ,Tarih ,Arkeoloji ,History ,Archaeology ,Hitit Sarayı,Anadolu,Asur Ticaret Kolonileri Devri,Kuşşara Krallığı,Anitta,Hitit Kraliçeleri - Abstract
Bilindiği üzere, Anadolu'nun tarihteki ilk siyasi birliğini sağlayan ve hemen sonrasında da iki yüzyıldan beri Anadolu'nun zengin maden kaynaklarını sömüren Asurlu kolonistleri sınır dışı ederek, Anadolu'daki Asur Ticaret Kolonileri Devri'ne (M.Ö. 1950-1750) son veren Kuşşara kralı Anitta, Hitit krallarının atası olarak kabul edilmektedir. Bu yüzdendir ki, Hitit devletinin siyasi tarihini Kuşşara Krallığı ile başlatmanın daha doğru olacağı kanaatindeyiz. Ancak biz burada Hitit siyasi tarihi içinde kraliçelerin oynamış olduğu rolü, daha doğrusu Hitit kraliçelerinin devlet içindeki etkinliklerini ele alarak, meseleye yeni boyutlar kazandırmaya çalışacağız.
- Published
- 1994
47. Asur Devletlerinin Anadolu politikası
- Author
-
Şahin, Yüksel, Memiş, Ekrem, and Tarih Anabilim Dalı
- Subjects
Tarih ,History ,Assyrians ,Anatolia - Abstract
51
- Published
- 1994
48. Devlet adamı ve asker olarak Hitit İmparatoru I. Şuppiluliuma
- Author
-
Yüzüncü, Emine, Memiş, Ekrem, and Tarih Anabilim Dalı
- Subjects
Tarih ,History ,Hittite Government ,Old Age history - Abstract
109
- Published
- 1993
49. Urartu Devletinin sosyo - ekonomik yapısı
- Author
-
Gözet, Raziye, Memiş, Ekrem, and Tarih Anabilim Dalı
- Subjects
Tarih ,History ,Urartians ,Old Age history ,Socio-economic structure - Abstract
75
- Published
- 1992
50. Danuna Kırallığı'nın tarihi
- Author
-
Bedir, Aytül, Memiş, Ekrem, and Diğer
- Subjects
Tarih ,History ,Danuna Kingdom ,Old Age history - Abstract
76
- Published
- 1992
Catalog
Discovery Service for Jio Institute Digital Library
For full access to our library's resources, please sign in.