22 results on '"Meşe, İlknur"'
Search Results
2. Sosyal değişim sürecinde aile ve kadın
- Author
-
Meşe, İlknur, primary
- Published
- 2017
- Full Text
- View/download PDF
3. Bir Mekân Olarak ‘Taşra Üniversitesi’ ve Sosyolojinin Taşrası: Eleştirel Bir Deneyim Analizi
- Author
-
MEŞE, İlknur
- Subjects
Communication ,İletişim ,space,taşra,‘taşra’ university,‘taşra’ of sociology,undergraduate sociology education ,taşra,taşra üniversitesi,sosyolojinin taşrası,mekan,sosyoloji lisans eğitimi - Abstract
The concept of university should be considered at the intersection of many factors. Because what determines the university is neither the academician and students in it nor the local or neo-liberal policies. When we think of the university as a place, we can see that concept of space includes many elements ranging from academicians to students, to the curriculum and to the physical structure. As a space, the university is a historical, cultural, geographical, physical, political, and pedagogical structure. There are certain similarities between spaces as well as their unique differences. Therefore, when we discuss the university, the conditions under which we speak become important. As an academician living and working in the ‘taşra’, in this article, I discuss ‘taşra’ form of university and sociology by evaluating my experiences about undergraduate sociology education in the ‘taşra’ a long time ago critically., Üniversite kavramını birçok etmenin kesişim noktasında düşünmek gerekir. Çünkü üniversiteyi belirleyen ne sadece içindeki akademisyen ve öğrenciler ne de yerel veya neo-liberal politikalardır. Üniversiteyi bir mekân olarak değerlendirdiğimizde, mekân kavramının, akademisyenden öğrenciye, öğretim programına ve fiziki yapısına kadar belirleyici birçok unsuru kapsadığını görebiliriz. Bir mekân olarak üniversite tarihsel, kültürel, coğrafi, fiziki, politik ve pedagojik bir yapıdır. Mekânlar arasında belli benzerlikler olduğu gibi kendilerine has farklılıkları da vardır. Bu nedenle üniversiteyi tartışırken, nereden konuştuğumuz önemli hale gelmektedir. Taşrada yaşayan ve çalışan bir akademisyen olarak, bu yazıda, uzun zaman önce taşrada geçen sosyoloji lisans eğitimime dair deneyimlerimi eleştirel bir değerlendirmeye tabi tutarak, üniversitenin ve sosyolojinin taşra halini tartışıyorum.
- Published
- 2019
4. İslami bir moda dergisi örneğinde moda ve tesettür: Ne türden bir birliktelik
- Author
-
MEŞE, İlknur
- Subjects
Aysha fashion magazine,Islamic fashion,veiling,fashion,women ,Aysha dergisi,İslami moda,tesettür,moda ve kadın ,Kadın Araştırmaları ,Women's Studies - Abstract
Türkiye’de mağduriyetten iktidar olmaya giden süreçte İslami kesimin siyasi, ideolojik ve kültürel anlam ve itibar yükleyerek inşa ettiği başörtüsü, İslami tüketim piyasasının gelişmesiyle 2000’li yıllarda bir moda ve tüketim nesnesi haline gelmiştir. Bu makalede, tesettürün metalaşmasına örnek teşkil edecek İslami bir moda dergisi olan Aysha’nın Ocak 2013 ile Mayıs 2014 arasındaki ilk on yedi sayısı incelenmiştir. Dindar-muhafazakâr orta ve üst sınıf çalışan veya çalışmayan kadınlara seslenen Aysha, diğer seküler moda dergilerinden mankenlere başörtüsü giydirmeleri ve din içerikli yazılara yer vermeleri nedeniyle ayrılmaktadır. Dergideki pahalı ve gösterişli tesettür giyime, kadın ve din konusundaki yazılara baktığımızda hem İslami ilkelere hem de modanın taleplerine uygun “seçkin bir tesettür kadın giyimi” nin tüketicilerine sunulduğunu söyleyebiliriz. Dergi tesettür giyim sektörü ile tüketicileri buluşturan, hatta sınıfsal ve estetik zevkler doğrultusunda onları şekillendiren bir işleve sahiptir. Bu anlamıyla dergi moda aracılığıyla İslami kesimi modern yaşamla bütünleştirirken, aynı zamanda seçkin bir kimlik sunarak ayrıştırmaktadır, Fashion and veiling: What kind of togetherness? The case of an Islamic fashion magazine In the process leading from victimization to power, the veil constructed by attributing politics, ideological, and cultural meanings and prestige has become an object of fashion and consumption thanks to the development of an Islamic consumer market during the 2000’s. In this article, the first seventeen issues of the Islamic fashion magazine Aysha between January 2013 and May 2014 will establish a precedent to the commodification of veiling. Aysha addresses a devout-conservator middle and upper class and is different from other secular fashion magazines because it includes models with headscarves and columns with religious content. When we look at the expensive and flashy clothing, and writings about women and religion in a fashion magazine, we can say that “a distinguished veiling dress” that is convenient in terms of Islamic rules and demands of fashion is presented to its consumers. The magazine brings together veiling industry and consumers, and even shape them in accordance with class and aesthetic pleasures. In this sense, while the magazine entegrates Muslims with modern life through fashion, at the same time it decomposes them by offering an exclusive identity
- Published
- 2015
5. BİR SORUNSAL OLARAK POPÜLER YAYINLARDA 'İDEAL ANNELİK' KURGUSU
- Author
-
MEŞE, İlknur
- Subjects
Political Science ,Siyasi Bilimler ,İdeal Annelik,Paranoyak Ebeveynlik,Babalık,Çocuk,Anne- Çocuk Dergileri - Abstract
Çocuğun ailenin merkezine yerleşmesi, küresel korku kültürü, uzman sınıfının yükselişi ve annenin çocuk üzerinde tek belirleyici etken olarak öneminin artması gibi gelişmeler birbirini zincirleme bir şekilde beslemiş ve bütün bunların sonucunda annelik “tam mesaili bir çalışma”, bir meslek, hatta bir kimlik haline gelmiştir. Popüler anne-çocuk dergilerinde, gazete köşelerinde, kitaplarda ve TV programlarında uzmanlar vasıtasıyla, genel olarak orta ve üst sınıf kadına hitap eden “ideal annelik” kavramı işlenmeye başlamıştır. Bir yandan uzmanlar tarafından çocuk üzerinde kaderini belirleyecek kadar bir etkiye sahip kılınarak büyük sorumluluklar yüklenen kadın, diğer yandan uzman yardımı olmadan bu sorumluğun altından kalkamayacak kadar güçsüzleştirilmiştir. Bu makalede popüler anne ve çocuk dergilerinden yola çıkarak anneliğin nasıl kaygılı ve paranoyak hale getirildiği, “ideal annelik” modelinin nasıl çizildiği ve bu modelin kadınlara özgürleşme imkânı tanıyıp tanımadığı tartışılacaktır.
- Published
- 2014
6. Tüketim, Din ve Kadın Bağlamında İslami Moda Dergileri
- Author
-
MEŞE, İlknur, primary
- Published
- 2016
- Full Text
- View/download PDF
7. Arno Gruen’in Analizlerinde İnsandaki Yıkıcılığın Sosyo-Patolojik Bir Kaynağı Olarak Aile
- Author
-
MEŞE, İlknur
- Subjects
Kutsal aile miti,idealleştirme,çocukluk,çaresizlik ve yıkıcılık ,Kadın Araştırmaları ,Myth of holy family,idealization,childhood,despair and vandalism ,Women's Studies - Abstract
The roles of motherhood and fatherhood have been idealized in our society. So, many examples can be given on their roles such as “none dear like mother, none place like father” which is the basic one of them. Since this idealization is imposed on children’s mind when they are very young, children still continue loving their parents despite negative experiences that parents make children experience. The socialization process that adults teach children “ancestor”, infects children’s perception of reality as well as prevents children from creating self experience and self. Poor parents or ancestor are regarded as “good” by idealization. This situation is not only limited to family elders but also it includes political, historical or religious figures in itself. The idealization of power leaves only an option to carry out: The defence of “You cannot touch me if I am like you want”. In a society which regards that accepting traditions are also accepted as a measure of “mental health” and “normal”, to act against is stigmatized as “social betrayal” and appreciated as “abnormal”. Lovelessness as love, unfairness as fair, senselessness as sense, and powerlessness as power are shown in society as a result of replacing evil with good. The child tries to be invulnerable through clearing off his/her needs and expectations in order not to be mistreated any more by his/her parents in face of lovelessness of his/her parents. Therefore, when looking around, we can see the increasing number of people trying to fill their own desperateness and gap in themselves through pursuing power but consuming substance, humans, and nature. Aggression and violence as an expected result of arrogance, strength, boldness, and insensibleness have gained visibility more different and intense in terms of manners to experience and extent beyond being a problem of humanity, Toplumumuzda annelik ve babalık rolleri idealleştirilmiştir. Bu idealleştirme daha küçükken çocuğun zihnine yerleştirildiği için çocuklar anne-babalarının kendilerine yaşattıkları olumsuz deneyimleri yok sayarak onları sevmeye devam ederler. Büyüklerin “ata” olarak öğretildiği sosyalleşme süreci çocuğun kendi deneyimlerini ve benliğini yaratmasını engellemekle kalmaz, gerçeklik algısını da bozar. Kötü anne baba veya ata, idealleştirme yoluyla “iyi” olarak görülür. Bu sadece aile büyükleriyle kalmaz siyasi, tarihi veya dini daha birçok şahsiyeti ve iktidarı da içine alır. İktidarın idealleştirilmesi çocuğa neredeyse tek bir çıkış yolu bırakır: “Eğer senin istediğin gibi olursam bana dokunamazsın.” savunusu. Gelenekleri kabul etmenin “ruhsal sağlığın” ve “normal” olmanın ölçütü kabul edildiği bir toplumda, aksine hareket etmek “sosyal ihanet” olarak damgalanıp “anormal” olarak değerlendirilir. İyi ve kötü kavramlarının birbirinin yerine geçmesi ile toplumda sevgisizlik sevgi, vicdansızlık vicdan, duygusuzluk duygu ve güçsüzlük güç olarak gösterilir. Çocuk anne babasının sevgisizliği karşısında, ihtiyaçlarını ve beklentilerini, onlar tarafından bir daha incitilmemek için yok ederek kendini yaralanmaz kılmaya çalışır. Bu yüzden etrafımıza baktığımızda içlerindeki çaresizliği ve boşluğu maddeyi, insanı ve doğayı tüketerek, iktidar peşinde koşarak kapatmaya çalışanların sayısının arttığını görebiliriz. Kibir, güçlülük, utanmazlık, duyarsızlık ve bunların olağan sonucu olan saldırganlık ve şiddet, bir insanlık sorunu olmasının ötesinde bugün yaşanma şekli ve boyutları açısından daha farklı ve yoğun bir görünürlük kazanmıştır
- Published
- 2013
8. İki kurgusal metin olarak otobiyografi ve tarih: Afet İnan örneği
- Author
-
Meşe, İlknur and Sabire Yazıcı Fen Edebiyat Fakültesi
- Subjects
Turkish History Thesis ,Otobiyografi ,Kadın ve Günlük Yaşamda Benliğin Sunumu ,Türk Tarih Tezi ,Woman and Representment of Self in Daily Life ,Autobiography ,Afet İnan - Abstract
Afet İnan Cumhuriyet döneminin yeni tarih anlayışının temellerinin atılmasında ve kadın kimliğinin kurgulanmasında hem bir ideolog/misyoner gibi hizmet etmiş, hem de bunların şekillendirdiği bir Cumhuriyet aydını/kadını olmuştur. Çeşitli yerlerde Atatürk’ün direktifiyle başladığını söylediği tarih çalışmalarında kendisine verilen işleri başarıyla altından kalkılması gereken bir “milli vazife” olarak değerlendirmiştir. Afet İnan anılarında bu sürece, zaten çocukluğundan beri kendinde var olan tarih ve kültüre olan ilgi, okuma aşkı ve potansiyelinin kaynaklık ettiğini belirtmiştir. Böylece Afet İnan, hayatının Atatürk’le tanıştıktan sonraki evresi ile önceki evresi arasında süreklilik kurarak kişisel tarihinin inşasından ulusal tarih inşasına gitmiş, bir Cumhuriyet tarihçisi ve kadını olarak yarattığı benlik izlenimini yüzeysellikten kurtarıp sağlam bir arkaplan üzerinde meşru göstermeye çalışmıştır., Afet İnan has not only served in founding new history concept of Republic period and designating woman identity as an ideologist/missionary, but has been a Republic intellectual/woman via these things which helped her develop as well. İnan interpreted the tasks given during history studies, which she stated to begin with the directive of Atatürk, as a “national duty” to be resulted in success. Afet İnan indicated in her memoirs that the interest in history and culture, fondness for reading and her potency that she had had since her childhood formed the basis for this process. Therefore, Afet İnan achieved to lay the foundations of national history beginning with her individual history foundation through establishing a constant bond between the phases of her life before and after she became acquainted with Atatürk, and she aimed to legitimate her self impression she created as a Republic historian and woman through keeping it from superficiality.
- Published
- 2012
9. TÜRKİYE CUMHURİYETİ KURUCU SEÇKİNLERİNE DAİR BİR ZİHNİYET ve EYLEM ANALİZİ
- Author
-
MEŞE, İlknur
- Subjects
Erken Cumhuriyet dönemi siyasal seçkinleri,Devlet,Top-lum,Muhalefet,Modernleşme ,Political Science ,Siyasi Bilimler - Abstract
Bu makalede amaç, Atatürk, İsmet İnönü, Recep Peker, Şükrü Kaya, Mahmut Esat Bozkurt, Afet İnan ve Reşit Galip gibi Cumhuriyet’in kurucu kadrosu ola-rak adlandıracağımız siyasal seçkinlerin eylemlerine yön veren zihniyet yapıla-rını ve Cumhuriyet’i inşa ederkenki eylemlerinin yönünü, şeklini ve amacını or-taya koyabilmektir. Hem sunduğu terminolojik imkân ile dili ve söylemi zenginleştirmesinden hem de anlatmak istediğimiz konuya paradigmatik bir çatı oluşturmasından dolayı Pierre Bourdieu’nün ‚habitus‛, ‚alan‛, ‚sermaye‛ kavramlarından, Anthony Giddens’ın ‚yapılaşma teorisi‛nin önemli kavramların-dan olan ‚pratik bilinç‛ kavramından, Peter Berger ve Thomas Luckmann’ın ‚gerçekliğin sosyal inşası‛ olarak adlandırdıkları teorilerinin üç ana kavramı olan ‚dışsallaştırma, ‚nesnelleştirme‛, ‚içselleştirme‛ kavramlarından ve yine bu teorinin bunlar kadar önemli olan ‚yer değiştirme‛ kavramından faydalanılmıştır. Bütün bu kavramlar yardımıyla adı geçen siyasal seçkinlerin zihin dünyalarını şekillendiren yapı taşlarının ne olduğu, hangi karakteristik özelliklerin onları diğerlerinden ve dönemlerinden ayırdığı, iktidar alanında yer alarak diğer alanları nasıl inşa ettikleri, devlet, halk, muhalefet, laiklik, demokrasi gibi kavramlara yükledikleri anlamların ne olduğu irdelenmeye çalışılmıştır. Kısa-cası makale, önce belirlenen sonra da belirleyici bir güç olarak siyasal seçkinlerin zihin yapılarına odaklanmıştır. Burada elde edeceğimiz şey, onların ‚kendilik ve gerçeklik algıları‛dır. Makalenin temel tezi/tezleri, devlete, halka ve muhalefete dair bakış ekseninde eski Osmanlı mirasının ve iktidar etme biçiminin Kemalist yönetimde de devam ettiği, yine aynı şekilde Batı ile olan medeniyet ilişkisinde kültür-medeniyet ayrımına dayalı sorunsalın varlığını koruduğu ve bununla bağlantılı olarak siyasal seçkinlerin sosyal ve siyasal alanı inşa ederkenki söylem ve eylemlerine ‚bize ait ve bizden‛ kılma çabasıyla birlikte kendilerine ve gerçeğe dair oluşturdukları bir ‚kurgu‛nun içkin olduğudur.
- Published
- 2011
10. MODERNLEŞME SÜRECİNDE TÜRK SİYASAL KİMLİKLERİNDE MUHAFAZAKÂR VE YENİLİKÇİ TAVIRLAR
- Author
-
MEŞE, İlknur
- Subjects
Yapılaşma kuramı,muhafazakârlık,yenilikçilik,Osmanlıcılık,İslamcılık,Batıcılık,Türkçülük ,Social ,Sosyal - Abstract
Osmanlıcılık, İslamcılık, Batıcılık ve Türkçülük olarak adlandırdığımız siyasal kimlikler, Osmanlı’nın modernleşme gerekliliğini gerçek anlamıyla hissettiği 19. yüzyıldan 20. yüzyıla kadar geçen süre içerisinde, modernleşme politikalarının sonucu geleneksel ve kültürel kodların yavaş yavaş çözülmeye başlaması karşısında tutunulacak birer temel olarak inşa edilmişlerdir. Modernleşmenin kendisi gibi savunmacı bir tepkiyle ortaya çıktıkları için radikal olanı içlerinde barındırmamışlar, Osmanlı’nın geleneksel düzeninin topyekün idamesine yönelik muhafazakâr bir tavır takınmışlardır. Bu muhafazakâr tavır, çağın değişen iç ve dış koşullarına göre, içeriği ve kapsamı yeniden tanımlanarak şekillenmiş ve beraberine yenilikçi bir tavrı da almıştır.
- Published
- 2006
11. Ulus-devlet olma yolunda Tanzimat'tan Cumhuriyet'e Türk siyasal kimlikleri ve modernleşme
- Author
-
Meşe, İlknur, Arıkan, Fatma Gülay, and Sosyoloji Anabilim Dalı
- Subjects
Sociology ,Sosyoloji - Abstract
Tezin konusu, Osmanlı İmparatorluğu'nun gerilemeye başladığı 19. yüzyıldan bir ulus- devlet olan Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulduğu 20. yüzyıla kadar geçen zaman sürecinde yaşanan değişimlerin bir ürünü olarak ortaya çıkan, değişen koşullarla birlikte yeni anlam ve içerik kazanan, çıkış noktalan `devleti kurtarmak` olan, Osmanlıcılık, İslamcılık, Batıcılık ve Türkçülük olarak adlandırılan Türk siyasal kimlikleridir. Siyasal kimliklerin oluşum ve dönüşüm koşullarını ortaya koyarak genel bir profilini çizebilmek ve aralarındaki geçişleri ve ilişki boyutlarını açıklayabilmek amacıyla başlanılan bu çalışmada konunun uzman araştırmacı ve yazarlarının ilk elden arşiv ve belge taramaları sonucu yazdıkları eserlerinden yeterince yararlanmaya çalışılmıştır. Türk siyasal kimliklerinin Osmanlı devlet-toplum yapısı ve aydm-bürokratlann eylemleri bağlamında bir oluşum ve dönüşüm süreci olarak ele alınması, sosyolojik bakışın yanında tarihsel bir bakışı da gerektirdiği için, tarihsel sosyolojik yöntemden, özellikle de bu yöntem içerisinde özel bir yere sahip olan Annales Okulu'nun argümanlarından faydalanılmıştır. Bu şekilde bir yöntem ve seyir izleyen araştırmada: modernleşme süreci içinde uç veren ve tanımlanan siyasal kimliklerin, dış etkilere rağmen büyük ölçüde Osmanlı'nın siyasal, toplumsal ve kültürel yapısmda şekillendiği; bunun yanında 19. yüzyıl modern bürokrasisinin Batı deneyimlerinin ve yetkinliklerinin belirleyiciliğinin ve yönlendiriciliğinin de siyasal kimlik oluşturucuları olarak önemli bir rol oynadığı; hem Osmanlı modernleşmesinin hem de onun içinde oluşan siyasal kimliklerin temel karakteristiğinin ılımlı ve muhafazakar olması; her siyasal kimliğin hem muhafazakar hem de yenilikçi unsurları barındırması ve aralarında keskin ayrımlar yapılamaması nedenleriyle kimlikler arasında ikili ve üçlü sentezlere izin verebilecek geçişlerin olabilmesi gibi sonuçlara ulaşılmıştır.Anahtar Sözcükler Modernleşme, siyasal kimlik, ulus-devlet, siyasal muhalefet, milli kimlik, laiklik, Osmanlıcılık, İslamcılık, Batıcılık, Türkçülük. The subject of this thesis is the Turkish political identities, defined as Ottomanism, Islamism, Westernism and Turkism, which acquired new meanings and essences by the altering circumstances, revealing themselves as the outcomes of these changing situations which took place starting with the period of when the Ottoman Empire had been in recession and till the establishment of the Turkish Republic in the 20th century. In order to put forward the constitution of these political identities and the affinities between them, in this thesis a great effort has been spent in benefiting from many of the works by professional reseachers and writers who created their works by scanning through the archieves and related documents. Dealing with the Turkish political identities in context with the structure of Ottoman government and society in relation with the actions of intellectual bureaucrats requires not only the sociological point of view but also a historical point of view, therefore historical-sociological method and within this method the arguments of Annales School which have a distinctive place in it are used. It can be concluded that these political identities which had been in formation and defined in the modernization era, despite the external factors, formed but only within the social and cultural structure of the Ottoman Empire. Besides, the western experiences of the 19th century modern bureaucracy, the determination and orientation of the perfections played a crucial role in the formation of the political identities. Also, the fundamental characteristics of the modernization of the Ottoman Empire and the political identities which formed within the Empire being moderate and conservative, every political identity possesses both the conservative and the innovative elements and because no distinction could be made between them, there may be transitions which permit twofold or threefold syntheses between the identities. Key Words Modernization, political identity, nation-state, political opposition, national identity, secularism, Ottomanism, Islamism, Westernism, Turkism. 231
- Published
- 2006
12. 'Taşra' Üniversitesinde Feminist Pedagoji: Ne Kadar Mümkün?
- Author
-
Meşe, İlknur
- Abstract
Copyright of Fe Journal: Feminist Critique / Fe Dergi: Feminist Elestiri is the property of Ankara University, Women's Studies Center (KASAUM) and its content may not be copied or emailed to multiple sites or posted to a listserv without the copyright holder's express written permission. However, users may print, download, or email articles for individual use. This abstract may be abridged. No warranty is given about the accuracy of the copy. Users should refer to the original published version of the material for the full abstract. (Copyright applies to all Abstracts.)
- Published
- 2018
- Full Text
- View/download PDF
13. Engellenmiş Annelik: Zihinsel Engelli Çocukların Anneleri
- Author
-
MEŞE, İlknur, primary
- Published
- 2013
- Full Text
- View/download PDF
14. Motherhood Creating Its Killer: Based On Elif Shafak's Novel "Alexander" Questioning The Femininity And Masculinity In Turkey
- Author
-
MEŞE, İlknur, primary
- Published
- 2013
- Full Text
- View/download PDF
15. DAMGALAMANIN "KÖŞEYE SIKIŞTIRDIĞI" KADINLAR: ZİHİNSEL ENGELLİ ÇOCUKLARIN ANNELERİ.
- Author
-
MEŞE, İlknur
- Subjects
ECONOMIC impact ,SOCIALIZATION ,SOCIAL alienation ,EDUCATIONAL programs ,SOCIAL stigma - Abstract
Copyright of Journal of International Social Research is the property of Journal of International Social Research and its content may not be copied or emailed to multiple sites or posted to a listserv without the copyright holder's express written permission. However, users may print, download, or email articles for individual use. This abstract may be abridged. No warranty is given about the accuracy of the copy. Users should refer to the original published version of the material for the full abstract. (Copyright applies to all Abstracts.)
- Published
- 2014
16. KATİLİNİ YARATAN ANNELİK: ELİF ŞAFAK'IN "İSKENDER" ADLI ROMANINDAN YOLA ÇIKARAK TÜRKİYE'DE KADINLIK VE ERKEKLİK ROLLERİNE DAİR BİR SORGULAMA.
- Author
-
MEŞE, İlknur
- Subjects
MOTHERHOOD ,QUESTIONNAIRES ,FEMININITY ,MASCULINITY - Abstract
Copyright of Electronic Turkish Studies is the property of Electronic Turkish Studies and its content may not be copied or emailed to multiple sites or posted to a listserv without the copyright holder's express written permission. However, users may print, download, or email articles for individual use. This abstract may be abridged. No warranty is given about the accuracy of the copy. Users should refer to the original published version of the material for the full abstract. (Copyright applies to all Abstracts.)
- Published
- 2013
17. Feminist Pedagogy at ‘Taşra’ University: Is It Possible?
- Author
-
MEŞE, İlknur
- Subjects
Course of gender equality,provincial university,feminist pedagogy,feminist classroom,feminism ,Toplumsal cinsiyet eşitliği dersi,‘taşra’ üniversitesi,feminist pedagoji,feminist - Abstract
Feminist pedagogy aims to liberate oppressed women’s voices and to change the world. For this purpose, it establishes an organic relationship between the classroom and the outer world as well as between pedagogy and social change. This is more than raising students' awareness on gender equality; thus it is a ‘political standpoint’. Another important characteristic of feminist pedagogy is that its practices and aims are not a ‘handy set of instructional techniques’ to be applied in the same way in every classroom. Since feminist pedagogy is context-dependent, ecology of feminist classroom and relationship between teacher and student, in short, practicality of feminist pedagogy shapes at intersection points of various effects. Because of this feature, feminist pedagogy is diversified and enriched. In this essay I will argue how my experiences reflected on the shaping of a class on 'Gender Equality’ which I have lectured in the various departments of the Faculty of Education and at the department of Sociology since 2015 at a provincial taşra university. Thus, I will try to search possibility and limitedness of feminist pedagogy by considering the organic relationship between feminist pedagogy and the place in which the teaching is occuring., Feminist pedagoji bastırılmış kadın sesini özgürleştirmek ve dünyayı değiştirmek hedeflerine sahiptir. Bu amaçla sınıf ile dış dünya ve pedagoji ile toplumsal değişim arasında organik bir bağ kurmaya, her türden tahakküm ilişkisini sorgulayarak azaltmaya çalışır. Bu, öğrencilerde toplumsal cinsiyete yönelik farkındalık yaratmaktan daha fazlasıdır ve bu nedenle ‘politik bir duruş’tur. Feminist pedagojinin diğer önemli özelliği, pratiklerinin ve hedeflerinin her sınıfta aynı şekilde uygulandığı kullanışlı bir ‘öğretim teknikleri seti’ olmamasıdır. Bağlam bağımlı bir özelliğe sahip olduğu için, feminist sınıfın ekolojisi, öğretmen-öğrenci arasındaki ilişki, kısacası feminist pedagojinin uygulanabilirliği çeşitli etmenlerin kesişme noktalarında şekillenir. Bu özelliğinden dolayı feminist pedagoji çeşitlenir ve zenginleşir. Bu çalışmada, hazırlanma sürecine bizzat katkıda bulunduğum, 2015’ten beri Eğitim Fakültesi’nin çeşitli bölümlerinde ve çalıştığım sosyoloji bölümünde verdiğim ‘Toplumsal Cinsiyet Eşitliği’ dersine dair deneyimlerimin ‘taşra üniversitesi’ bağlamında nasıl şekillendiğini tartışacağım. Böylece feminist pedagoji ile eğitimin verildiği yer arasındaki organik ilişkiye bakarak feminist pedagojinin imkân ve sınırlılıklarını ortaya koymaya çalışacağım.
18. Dindar kadınların faillikleri üzerine etnografik bir çalışma: Amasya örneği
- Author
-
Uğur, Beyza Nur and Meşe, İlknur
- Subjects
Faillik ,Kadın Dindarlığı ,Toplumsal Cinsiyet ,Kadın Aktarımı ,Kültürel Dindarlık - Abstract
Dindarlık, bireysel olmasının yanı sıra toplumsal olarak da kabul edilen bir olgudur. Toplumdan topluma değiĢkenlik göstermesi, dindarlığın evrensel tanımı olmamasına neden olur. Bireysellik ve toplumsallığın içerdiği farklılaĢmanın oluĢturduğu zorluktan doğan “dindarlık ölçütleri” bu çalıĢmada katılımcılar tarafından belirlenmiĢ ve katılımcıların dindarlık ölçütleri ve tanımları doğrultusunda bir dindarlık kavramı oluĢturulmuĢtur. Ele alınan dindarlık kavramı, ilahi bir anlamdan ziyade kültürel aktarım ile öğrenilmiĢ olan, emir ve yasakların gelenek ve görenek ile sentezlendiği, kültürel olarak inĢa edilmiĢ olan bir dindarlığa tekabül etmektedir. Toplumsal cinsiyet kavramı da kültürel olarak inĢa edilmiĢtir ve kültürel aktarım ile yaĢayıĢlarımızın içerisinde belirleyici bir rol oynamaktadır. Toplumsal cinsiyet kavramında ele alınan kadınlık ve erkekliklerin toplumsal inĢasında bulunan özellikleri, kültürel dindarlık inĢasında da her iki cinsiyet için alanlar ve sınırlar oluĢturmaktadır. Kültürel dindarlık kavramı bu çalıĢma içerisinde kadın dindarlığı üzerinden ele alınacaktır. Dindarlık kavramı hem cinsiyeti etkilemekte hem de cinsiyet kavramından etkilenmektedir. Cinsiyetlerin dindarlığı noktasında bu araĢtırma kadın dindarlığı üzerinden “kendilerini dindar olarak” tanımlayan kadınların faillikleri ve bu pratikleri deneyimleme biçimleri ele alınmıĢtır.
- Published
- 2022
19. 2002-2021 arası hükümetin kadın ve aileye yönelik politikalarının biyopolitika açısından analizi: Mardin ve Giresun örneği
- Author
-
Yıldırım, Orhan and Meşe, İlknur
- Subjects
Biyopolitika ,AKP ,Nufüs ,Kadın ve Aile Politikaları ,İktidar - Abstract
Foucault, diyalektik bir şekilde birbiriyle bağlantılı ama aynı zamanda birbirinden farklı üç tane iktidar çözümlemesi yapmıştır. Bunlardan birincisi pastoral iktidardır. Bu iktidar biçimi tanrı-kral anlayışın egemen olduğu yönetimlerde görülür. İkincisi 18. yüzyılda modern dönemle birlikte ortaya çıkan disiplinci iktidardır. Foucault’ya göre, bu iktidar mekanizması toplumun tamamına yayılmış, yersiz yurtsuz görünmeyen ama her yerdedir. Üçüncü iktidar çözümlemesi ise biyopolitikadır. Biyopolitika: hükümetin nüfus üzerinden toplumu disipline etme, yönetme ve iktidarını meşrulaştırma aracıdır. Yani Foucault’ya göre biyopolitika yaşatma ama kontrol etme aracı iken, Agamben’e göre ise biyopolitika öldürme yöntemidir. Çünkü Agamben, Antik Yunan’dan günümüze kadar iktidarın yönteminin değişmediğini düşünmektedir. Bu araştırmanın amacı nicel ve olgusal veri elde etmekten çok öznel veri elde edilmiştir. Bu bakımdan bu tezde nitel araştırma yöntemi kullanılmıştır. AKP iktidarının, kadın ve aile ile ilgili yürürlüğe koyduğu yasalar ve bu konularla alakalı ürettiği söylemler derinlikli analiz edilmiştir. Bunun yanında bu politikaların birincil muhatabı olan evli çiftlerin bu politikalarla ilgili ne düşündükleri ve bunları nasıl yorumladıkları Mardin ve Giresun’da araştırılmıştır. AKP dönemi kadın politikalarına yönelik içeriklere yönelik görüşme esnasında ailelerin fikirleri alınmış ve çalışmadan elde edilen bilgiler doğrultusunda değerlendirmeler yapılmıştır.
- Published
- 2022
20. Mekan ve öğrenme ilişkisinin sosyolojik olarak değerlendirilmesi
- Author
-
Turan, Merve and Meşe, İlknur
- Subjects
Eğitim ,Pandemi ,Uzaktan Eğitim ,Mekan ,Öğrenme - Abstract
2020 yılının Mart ayında ortaya çıkan koronavirüs pandemisi dünya ve Türkiye‟de birçok alanı etkiledi. Bu süreçte aksaklıkların olmaması için de çeşitli yollara başvuruldu; yeni kararlar ve tedbirler alındı. Alınan yeni kararlardan etkilenen kurumların başında eğitim kurumunun geldiği söylenebilir. Eğitim hem değişimin aracı hem de değişimden etkilenen kurumdur. Bu bağlamda yaşanan salgınla birlikte eğitimin aksamaması için çeşitli platformlar üzerinden öğrencilerin eğitimlerini uzaktan, çevrimiçi ortamlarda gerçekleştirmelerine yönelik kararlar alındı. Okul mekânının yerini ev mekânı almış oldu. Bu kapsamda konu ile ilgili literatür incelenmiş ve Rize ilinde uzaktan eğitim alan öğrencilerin, uzaktan eğitim veren öğretmenlerin ve uzaktan eğitim alan öğrenci velilerinin mekân ve öğrenme ilişkisini nasıl anlamlandırdıkları derinlemesine görüşmelerle analiz edilmiştir. Mekân ve öğrenme ilişkisini uzaktan eğitim bağlamında ele alan bu çalışma nitel bir araştırma olup 39 katılımcı ile yapılan görüşmelerde yarı yapılandırılmış mülakat tekniği kullanılmıştır.
- Published
- 2022
21. Feminist pedagogy at ‘Taşra’ university: Is it possible?
- Author
-
Ilknur Meşe, Fakülteler, Fen - Edebiyat Fakültesi, Sosyoloji Bölümü, and Meşe, İlknur
- Subjects
‘Taşra’ Üniversitesi ,Feminist Pedagoji ,Feminizm ,Feminist Sınıf ,Toplumsal cinsiyet eşitliği dersi, - Abstract
Feminist pedagoji bastırılmış kadın sesini özgürleştirmek ve dünyayı değiştirmek hedeflerine sahiptir.Bu amaçla sınıf ile dış dünya ve pedagoji ile toplumsal değişim arasında organik bir bağ kurmaya, hertürden tahakküm ilişkisini sorgulayarak azaltmaya çalışır. Bu, öğrencilerde toplumsal cinsiyete yönelikfarkındalık yaratmaktan daha fazlasıdır ve bu nedenle ‘politik bir duruş’tur. Feminist pedagojinin diğerönemli özelliği, pratiklerinin ve hedeflerinin her sınıfta aynı şekilde uygulandığı kullanışlı bir ‘öğretimteknikleri seti’ olmamasıdır. Bağlam bağımlı bir özelliğe sahip olduğu için, feminist sınıfın ekolojisi,öğretmen-öğrenci arasındaki ilişki, kısacası feminist pedagojinin uygulanabilirliği çeşitli etmenlerinkesişme noktalarında şekillenir. Bu özelliğinden dolayı feminist pedagoji çeşitlenir ve zenginleşir. Buçalışmada, hazırlanma sürecine bizzat katkıda bulunduğum, 2015’ten beri Eğitim Fakültesi’nin çeşitlibölümlerinde ve çalıştığım sosyoloji bölümünde verdiğim ‘Toplumsal Cinsiyet Eşitliği’ dersine dairdeneyimlerimin ‘taşra üniversitesi’ bağlamında nasıl şekillendiğini tartışacağım. Böylece feministpedagoji ile eğitimin verildiği yer arasındaki organik ilişkiye bakarak feminist pedagojinin imkân vesınırlılıklarını ortaya koymaya çalışacağım. Feminist pedagogy aims to liberate oppressed women’s voices and to change the world. For thispurpose, it establishes an organic relationship between the classroom and the outer world as well asbetween pedagogy and social change. This is more than raising students' awareness on genderequality; thus it is a ‘political standpoint’. Another important characteristic of feminist pedagogy isthat its practices and aims are not a ‘handy set of instructional techniques’ to be applied in the sameway in every classroom. Since feminist pedagogy is context-dependent, ecology of feminist classroomand relationship between teacher and student, in short, practicality of feminist pedagogy shapes atintersection points of various effects. Because of this feature, feminist pedagogy is diversified andenriched. In this essay I will argue how my experiences reflected on the shaping of a class on 'GenderEquality’ which I have lectured in the various departments of the Faculty of Education and at thedepartment of Sociology since 2015 at a provincial (taşra) university. Thus, I will try to searchpossibility and limitedness of feminist pedagogy by considering the organic relationship betweenfeminist pedagogy and the place in which the teaching is occuring.
- Published
- 2018
- Full Text
- View/download PDF
22. Veiling fashion magazines in context concepts of consumption, religion, and woman
- Author
-
İlknur Meşe, Fakülteler, Fen - Edebiyat Fakültesi, Sosyoloji Bölümü, and Meşe, İlknur
- Subjects
İslami Moda Dergileri ,Kadın ve Moda ,Tüketim - Abstract
1990'lı yıllarda yapılmaya başlayan tesettür defileleri, defileler sonrasında hazırlanan kataloglar, tesettür giyimin bir moda nesnesi haline geleceğinin habercileri olmuşlardır. 2000'li yıllara gelindiğinde ise giyimden güzellik ve bakım ürünlerine kadar dindar veya muhafazakâr kadınlar için birçok şey üreten bir sektörden bahsetmek mümkün olmuştur. Geriye bunların reklamının yapılacağı bir moda dergisi kalmıştır. Bu makalede, günümüzde İslami moda dergileri olarak yayımlanan Aysha ve Enda dergileri tüketim, din ve kadın kavramları bağlamında incelenmiştir. Bu dergilerde reklamın, din ve kadın konularının ne kadar yer aldığına, içerik ve söylemlerine bakılmıştır, Dergilerin lüks tüketimi özendirdiği, din konusunda bir iddialarının olmadığı ve kadınlara daha şık giyim dışında; iş yaşantısına dâhil olma, kamusal alana çıkma, kendilerini gerçekleştirme ve öznelik kapasitelerini ortaya koyma noktasında pek bir şey sunmadığı sonucuna varılmıştır. Veiling fashion shows which emerged in the 1990s and the catalogs prepared later on have been precursors of transformation of veiling wearing as a fashion object. In the 2000s, it has been possible to mention a sector producing almost everything, from clothing to beauty and care products for devout or conservative women. The only thing remaining is a fashion magazine in which those products will be advertised. This article examines Aysha and Enda known as veiling fashion magazines in context concepts of consumption, religion, and women. It has been analyzed how advertising, religion, and women were included in these magazines and what contents and discourse of them. It has been concluded that the magazines promote luxury consumption, they are not assertive about religion, and they do not provide benefits to women in getting involved in working life, arising in the public sphere, self-fulfillment, and realizing their agency capacity, except smart dressing.
- Published
- 2016
Catalog
Discovery Service for Jio Institute Digital Library
For full access to our library's resources, please sign in.