8 results on '"Kavruk, Nigar Çapan"'
Search Results
2. Reflections of our traditions in Turkish cinema: Selection
- Author
-
Ergin, Halil, Kavruk, Nigar Çapan, Güzel Sanatlar Enstitüsü Film Tasarım Anasanat Dalı, Çapan Kavruk, Nigar, and Film Tasarımı Anasanat Dalı
- Subjects
Traditions ,Turkish cinema ,Tarih ,Fine Arts ,Türk sineması ,Gelenekler, Sinemada ,Short film ,Güzel Sanatlar ,Selection ,Cinema - Abstract
ÖZETSinemada hikaye en önemli unsurlardan biridir, Türk sinemasında ise hikayeler büyük oranda geleneklerimiz ile beslenmektedir. “Türk Sinemasında Geleneklerimizin Yansımaları” isimli bu çalışma Seleksiyon isimli kısa filmin de ilgili olduğu gelenekler konusuna yoğunlaşmıştır. Bu çalışmada, toplumsal hayatta olduğu gibi Türk sinemasında da kırılma tarihi olan 1980 tarihi merkez alınıp 1980 öncesi ve 1980 sonrası Türk Filmlerinde geleneklerin yansıması tartışılmıştır. Çalışmanın devam eden bölümünde ise Seleksiyon isimli kısa filmin ana konusu temel alınarak Türk Sinemasında anne kız ilişkileri analiz edilmiştir. Bu çalışmanın sonucunda Türk sinemasında geleneklerin hem anlatıda hem de karakterler arası ilişkide yoğun bir şekilde yansıdığı sonucuna varılmıştır ve Seleksiyon filmi bu yansımayı sunan bir filmdir. ABSTRACT Narrative is one of the most important elements in cinema, in terms of Turkish cinema narratives are mostly based on traditions. This study named “Reflection of Traditions in Turkish Cinema” is concentrated on traditions that is at the same time main theme of the film Selection. In this study, 1980 is taken as a central time, which was a breaking point for social life and Turkish cinema, in this regard, the reflection of traditions in Turkish cinema before 1980 and after 1980 discussed. In the continuing part of the study based on the main theme of the Selection, the representation of the relationship between mother and daughter in Turkish Cinema analyzed. As a result, it can be stated that there is a deep reflection of the traditions in terms of narrative and the relations between characters in Turkish Cinema and Selection is a film that presents this reflection.
- Published
- 2016
3. Sinema filmlerinde yönetmen gözünden oyuncu yönetimi
- Author
-
Gün, Burhan, Çapan Kavruk, Nigar, Sinema Televizyon Anasanat Dalı, Kavruk, Nigar Çapan, and Sinema ve Televizyon Ana Sanat Dalı
- Subjects
Türkiye ,Sahne ve Görüntü Sanatları ,Director ,Sinema yapımcıları ve yönetmenleri ,Actor ,Cinema ,Sinema ,Film ,Performing and Visual Arts - Abstract
ÖZETSinema filmlerinde oyuncu yönetimi genel olarak ülkemizde, üzerinde pek çalışılmamış önemli bir konudur. Yönetmenler, oyuncu seçimi kadar oyuncu yönetimini önemsememekte; genel olarak mesleki deneyimleri, aldıkları eğitim ve set ortamının doğallığıyla oyuncuyu kolaylıkla yöneteceklerini düşünmektedirler. Oyuncu yönetiminde istediği sonucu alamayan yönetmenler ise çekim ve kurgu tekniklerini kullanarak oyunculuk nedeniyle sinema filminde oluşan anlatım zafiyetini aşmaya çalışmaktadırlar. Tezin amacı; oyuncu yönetiminin sinema filmlerinde çok temel bir zorunluluk olduğunu anlatmak; oyuncu seçiminden oyuncu yönetimine kadar geçen süreçte yönetmenlerin uygulamada kullandıkları kişisel yöntemleri aracılığıyla oyuncu yönetiminin temel ilkelerini ortaya koymaktır. Tez, başta yönetmen ve oyuncular olmak üzere sinema sanatına gönül vermiş herkese bir yol gösterici metin oluşturmayı hedeflemektedir. Oyuncular, senaryoda yaratılan dünyanın taşıyıcıları olarak; yönetmenin çekmek istediği filmin ete kemiğe bürünmesini sağlayan aktörlerdir. Oyuncular, yönetmen tarafından yönetildikleri ve kendilerine yaratıcı bir alan tanındığı müddetçe nitelikli performanslar ortaya koyabilmekte ve sinema filminin değerine değer katmaktadırlar. Oyuncular, sinema filmlerinin olmazsa olmazları olarak, karmaşık, duygusal ve akıl dolu yaşamlarında özellikle set ortamında en önce anlaşılmayı talep etmekte; filmin kurduğu dünyadaki karakterlere yetenekleri ve özverileri ile can katmayı istemektedirler. Yönetmenler, sinema filmlerinde başarılı sonuçlara ulaşmak, anlatılarını en üst seviyeye çıkartmak istiyorlarsa oyuncuların dünyalarını girebilmeyi başarmak; onların güvenlerini ve beğenileri kazanmak zorundadırlar. ABSTRACTActor management, in general, is not a subject that has been quite worked on in our country. Directors do not care about actor management till choices and they think that their overall job experience, education and naturality of the set environment would be more than enough to manage the actors. Directors who does not receive the desired results in actor management that they want, use shooting and editing techniques to conceal the infirmity in movie’s expression quality and storytelling that is caused by the acting. Aim of the thesis is to depict the necessity of actor management in movies and to show forth the basic principles of actor management via the personal methods of the directors which they employ in the process of choosing and managing the actors. Thesis aims to be a guide text to who have committed their hearts to art of cinema and foremost to the directors and the actors. Actors; as they are the carriers of the world that is created in the scenarios, are the agents that give life to the directors’ dreams and goals in a movie. Actors are able to give quality performances and to contribute to the overall value of the movies as long as they are being directed and provided a creative environment by the directors. Actors, as they are indispensable for the movies, demands to be understood in their complicated, emotional and full of wisdom lives and especially in set environments. They want to give life to the characters in the world that the movie establishes, with their talent and devotion. Directors, if they seek success in their movies and desire to bring the quality of storytelling to the maximum, need to be able to dive in to the lives of their actors and must earn their trust and regard.
- Published
- 2016
4. Yeşilçam sineması’ndaki melodram geleneğinin kötülüğün temsili ekseninde sorgulanması : Tanrı konuşur şeytan fısıldar filmi
- Author
-
Sevim, Seçkin, Kavruk, Nigar Çapan, and Sinema Televizyon Anasanat Dalı
- Subjects
Sinema filmi - Abstract
ÖZETMelodram geleneğine yaslanan Yeşilçam Sineması’nda üretilen senaryoların temel sorunu, kötülerin iyi yönlerinin olabileceği ve iyilerin de kötülük yapabileceği gerçeğinin göz ardı edilmesinden kaynaklanır. Melodram sinemasından kurtulmanın yollarından biri, iyilik ve kötülük konusundaki felsefî yaklaşımı değiştirmektir. Hayatta nasıl mutlak iyi ve mutlak kötü diye bir şey yoksa sanatta da mutlak iyi ve mutlak kötü olmamalıdır. Söz konusu görüş, Hannah Arendt (2009)’in “kötülüğün sıradanlığı”, Adam Morton (2006)’ın “erdem paranoyası” ve Michael Shermer (2004)’ın “bulanık mantık” argümanlarında karşılık bulmaktadır. Bu çalışmanın amacı, Yeşilçam Sineması’ndaki melodramatik kalıpları kötülüğün temsili ekseninde sorgulamak ve trajedi eksikliğinin tarihsel, toplumsal, kültürel, ekonomik, teolojik ve psikolojik kökenlerini saptamaktır. Bu amaç çerçevesinde hazırlanan Tanrı Konuşur Şeytan Fısıldar filmi aracılığıyla melodrama yatkın bir hikâyenin melodram kalıplarından uzak durularak anlatılmasının mümkün olabileceği ortaya koyulmaktadır. Tanrı Konuşur Şeytan Fısıldar filminin arka planı, Türkiye’de yaşanan 2001 ekonomik krizinin yarattığı toplumsal ve ekonomik sorunlara dayanmaktadır. Bu film için minimalist yaklaşıma uygun bir hikâye seçilmiş ve öykülemeye öncelik verilmiştir. Sinema dramaturjisindeki mutlak iyi ve mutlak kötü kavramları felsefî açıdan sorgulanarak Yeşilçam Sineması’ndaki içerik sorununa dikkat çekilmiştir. Anahtar Kelimeler: Bulanık Mantık, Erdem Paranoyası, Kötülüğün Sıradanlığı, Kötülük, Melodram, Yeşilçam SinemasıABSTRACTThe main problem of Yeşilçam Cinema that relies on the tradition of melodrama is its ignorance the fact that good people might do bad things or bad people might have also good qualities. One of the ways of getting rid of melodramatic cinema is to alter the philosophical approach regarding the good and evil. Since there is no such thing as the absolute good or the absolute evil in real life, there should not be the absolute good or the absolute evil in art, either. This idea accords with the notions of Hannah Arendt (2009)’s “the banality of evil”, Adam Morton (2006)’s “virtuous paranoia” and Michael Shermer (2004)’s “fuzzy logic”. This thesis aims to discuss in detail the melodramatic cliches of Yeşilçam Cinema in terms of representation of evil in old movies and to determine the historical, sociological, cultural, economical, theological and psychological origins of the lack of tragedy as a dramatic genre. The short film God Talks Devil Whispers shot for this purpose proves that it is also possible to tell a story that has tendency to melodrama while refraining from melodramatic cliches.The background story of God Talks Devil Whispers is about economical and sociological problems caused by the 2001 Turkish economic crisis. A story suitable for minimalist approach is intentionally chosen for the film and priority was given to dramatisation. The problem of content in Yeşilçam Cinema is pointed out by an evaluation of the absolute good and absolute evil in the cinematic dramaturgy in terms of philosophical approach.Key Words: Fuzzy Logic, Virtuous Paranoia, The Banality of Evil, Evil, Melodrama, Yeşilçam Cinema
- Published
- 2015
5. 1980 sonrası Türk sinemasında yaşlılık ve yalnızlık filmleri Elveda İstanbul
- Author
-
Emek, Orhan, Çapan Kavruk, Nigar, Sinema Televizyon Anasanat Dalı, Kavruk, Nigar Çapan, and Sinema Ve Televizyon Anasanat Dalı
- Subjects
Tarih ,Sahne ve Görüntü Sanatları ,Turkish cinema ,Aging ,Türk sineması ,Loneliness ,After 1980 ,1980 sonrası ,Cinema ,Performing and Visual Arts ,Aged - Abstract
1980 SONRASI TÜRK SİNEMASINDA YAŞLILIK VE YALNIZLIK FİLMLERİ“ELVEDA İSTANBUL”ÖZETToplumlar ne kadar saklamaya ve kabullenmemeye çalışırsa çalışsın, dünyanın hızla yaşlandığını ve yeni bir “yaşlı sınıfının” ortaya çıkmaya başladığı ve gelecekte toplumların nüfuslarında hâkim hale gelecekleri artık bir gerçek.2030 yılında dünyada 65 yaş ve üzerindeki nüfusun 1,4 milyara ulaşacağı ön görülmektedir.DPT tarafından hazırlanan projeksiyonlara göre; Türkiye’de 60 yaş ve üzerindeki kişilerin sayısının, 2025 yılında 12.055.400 civarında olacağı bildirilmektedir. Türkiye, bu gün olduğu gibi gelecekte de yaşlı nüfus ve yaşlılık sorunlarıyla yoğun olarak karşılaşacaktır.Bu durum;üretimi, tüketimi, toplumsal iş bölümünü, siyaseti, aileyi, eğlence kültürünü, şehir mimarisini, felsefeyi,dini inançları,ahlakı, sanatı ve sinemayı da çok değişik boyutlarda etkileyecektir.Türk sinemasında, 1980’lerden başlayarak ”yaşlılık” olgusunun farkına varılmış ve önceki dönemlerde görülmemiş sayıda “yaşlı filmleri” çekilmiştir.Bu çalışmada ele alınan 9 Türk filminin ortak özelliği “yaşlılık” üzerinden gelenek ile modernitenin, aile değerlerinin ve “yeni orta sınıf ahlakının” sorgulanmasıdır. Bu filmlerin çoğu karakterlerini etken değil, edilgen ve sorunlu bir yaşlı portresi olarak çizmişlerdir. Bugünkü bakış açısı, bakıma muhtaç yaşlı ve onlara bakamayan aileler ile çocuklarının karşılaştıkları zorluklar, günlük hayatlarına yansıyan sorunlar şeklindedir.Çalışmanın amacı; yaşlı nüfusun çoğalmasıyla, yaşlılık olgusunun önümüzdeki yıllarda tüm dünyayı ve Türkiye’yi de etkileyeceğine ve bu değişimin sinemaya da yansıyarak daha çok “Yaşlılık Filmleri” nin çekileceğine ve yaşlılık filmlerinin sinemada yeni bir tür olduğuna dikkat çekmektir. OLD AGE AND LONELİNESS FİLMS İN TURKİSH CİNEMA AFTER 1980, "GOODBYE İSTANBUL"ABSTRACTNo matter how much societies try to hide or deny, it is a fact that the world is rapidly getting older, and a new "old-people class" is emerging, and they will dominate the populations of the societies in the future.By the year 2030, the number of people 65 and above will reach 1.4 billion.According to the projections made by DPT, the number of people 60 or older in Turkey will reach 12,055,400 by the year 2025.As in today, Turkey will experience great problems in relation to old population and old age in the future as well. This situation will affect production, consumption, social division of labor, politics, family, entertainment culture, urban architecture, philosophy, religious police, models, art and cinema on very different levels. Starting in 1980s, Turkish cinema became aware of the phenomenon of "old age", and started to make "old people films” in unseen numbers. The common characteristic of the 9 Turkish films analyzed in this study is the their examination of modernity, family values and the new middle-class morals based on the phenomenon of old age.Most of these films include old characters who are passive and who are problematic. The modern point of view is that old people need care and their families are unable to look after them, that their children experience great difficulties, and that they encounter many problems which are reflected in their daily lives.The purpose of this study is to draw attention to the fact that as the old population increases, the phenomenon of old age will affect the entire world and Turkey, and that this change will be reflected in the cinema, and more "old people films” will be made in the future.
- Published
- 2015
6. Belgesel sinemada altkültür müzik türleri ve politik söylemlerinin incelenmesi
- Author
-
Adilce, Bahar Kılıç, Kavruk, Nigar Çapan, and Sinema ve Televizyon Anasanat Dalı
- Subjects
Sinema Filmleri ,Belgesel ,Siyasi Açıdan ,Sinema ,Kültürel Açıdan - Abstract
ÖZET21. yüzyılın hızla gelişen ve değişen epistomolojik yapısı özellikle belgesel sinemanın günümüzdeki üretimine ve algısına bakışı oldukça farklılaştırdı.Çağımızda kamera ve kurgu teknolojilerinin belgesel yapımcısının hareketliliğini kolaylaştırması ve özellikle internetin sağladığı avantajlarla dünya üzerindeki dağıtımın hızlanması, belgesel sinemanın sosyal çalışmalardaki önemini arttırmıştır.Bu bağlamda belgesel sinema, tarihinin başlangıcındaki arkeolojik,etnografik ve kültürel çalışmalardaki önemine gerçeğin estetik sunumunun dışında görsel antropolojinin birebir ham maddesi olmuştur. Belgesel sinema artık antik dönem şehirlerindeki medeniyet örnekleri gibi film olarak kültürel kuramın ham malzemesi olmuştur. Özellikle ana akım sinema,medya ve kitle kültür yayınlarına ciddi bir alternatif olan altkültür araştırmalarının görselleştirilmesi toplumsal çalışmalarda önemi gittikçe artan bir farkındalık yaratmaktadır. Burada Dziga Vertov’un manifestosu ve kültürel kuramda mikro sosyolojinin tekrar yorumlanması gerekmektedir.SUMMARYThe rapidly-emerging and changing epistemological structure of the 21st century has considerably differentiated the outlook especially on the present production and perception of documentary cinema. Camera and montage technologies’ easing the documentarist’s mobility and expedition of the distribution over the world thanks to the advantages especially provided by the Internet in our age have increased the importance of the documentary cinema in social studies.In this sense, documentary cinema has been a direct raw material of the visual antropology besides from being the aesthetical presentation of the reality, in addition to its importance in archaeological, ethnographic and cultural studies at the start of the history. Documentary cinema has been now a raw material of the cultural theory as film just as the civilization samples in the ancient cities.Especially visualizing the subculture researches as a significant alternative to the mainstream cinema, media and mass culture publications has been creating an awareness with an increasing importance in social studies. In this respect, Dziga Vertov’s manifest and microsociology in cultural theory should be reinterpreted.
- Published
- 2014
7. Examination of visual effects in film post-productions
- Author
-
Aslanyürek, Yusuf, Özaydın, Sabri, Sinema ve Televizyon Anasanat Dalı, Kavruk, Nigar Çapan, Erçetin, Bülent, and Sinema Televizyon Anasanat Dalı
- Subjects
Sahne ve Görüntü Sanatları ,Sinema Teknolojileri ,Görsel Efekt ,Bilim Kurgu ,Dijital Teknoloji ,Sinema ,Performing and Visual Arts - Abstract
DİJİTAL TEKNOLOJİ DESTEKLİ SİNEMADA YAPIM SONRASI YARATMA SÜREÇLERİNİN İNCELENMESİÖZETSinema’da özel efektler teknolojisi, kendi çağının en ileri teknolojilerini sundu. Hatta bu özel efektler, gelecekteki gerçeğin müjdecisi olarak işlevini yerine getirdi. Geçmişten günümüze görsel efektler tarihi yönünün incelenmesi sayesinde, görsel efektlerin gelecekteki gerekliliklerini hayal edebiliriz. Görsel efektler vasıtasıyla geleceğin temsili, gelecek gerçeklik vizyonu ile bizlere sağlanmaktadır. Bu tez, görsel efektlerin gelişiminin sinemaların gerçek, üreten ve daima güçlü "gerçeklik efekt" lerini nasıl değiştirdiğini sunmaktadır. Görsel efektlerin filmde, özellikle Bilim Kurgu Filmlerindeki etkilerini ve bunların çağdaş kültürdeki gerçek efektlerinin işlevini inceleyeceğim.Anahtar Kelimeler: Özel efekt, Gerçekçilik efekti, zaman-mekan sıkışması, trickality, gişe filmi, vfx, görsel efekt, özel efekt, CGI, Modernizm, Fordizm, post-modernizmEXAMINATION OF VISUAL EFFECTS IN FILM POST-PRODUCTIONSBY YUSUF ASLANYUREKOVERVIEWSpecial effects in cinema have presented the cutting edge technologies of their eras. They have even functioned as harbingers of future reality. Through examination of the direction of visual effects history, from the past to the present, we can imagine what the visual effects of the future may entail. The representation of the future by means of visual effects provides us with a vision of future reality. Thus, visual effects function as a measure of the times, of contemporaneous visions of reality and technology. The purpose of this dissertation is to chart how the development of visual effects has changed cinema’s vision of the real, producing an ever more powerful “reality effect” and increased attention of World. I will examine the implications of visual effects in film, in particular in films completed with compositing and inquire about the function of their effect in World.Keywords: Special Effects, Reality Effect, Time-space Compression, Trickality, Turkish Blockbuster, Visual Effects, Digital Effects, CGI, Tricks, Modernism, Fordism, Postmodernism.ISTANBUL 2013
- Published
- 2013
8. Belgesel sinema penceresinden 1960’ların 'karşı kültür' müzik akımının Türkiye’deki yansımaları
- Author
-
Balkan, Orhan, Kavruk, Nigar Çapan, and Sinema-Tv Anasanat Dalı
- Subjects
Belgesel Filmler ,Müzik, Sinemada ,Beyaz Perde - Abstract
ÖZET60'ların özünü gerçekten kavrayabilmek üzere, muhakkak öncesindeki 50'lerin kültürünü incelemek gerekmektedir, çünkü o yılların sanat ve bilimdeki öncü insanları, bir sonraki nesil için, o sırada zaten geçen on yıldan beri varolan bilinçlenmenin daha da gelişletirilmesi yolunda gerekli yolu açmış ve yol boyunca kullanılmak üzere önemli ipuçları bırakmışlardır. Bundan dolayı çalışmanın ilk bölümünde Aldous Huxley'nin yanısıra, Kerouac, Neal Cassady ve diğer Beatnik şairleri gibi, 50'lerin anahtar kişilerini incelemek zorunlu olmuştur. Daha sonrasında, 1960'lı yılları araştırmak üzere dönemi müzikal açılardan irdelemek en doğal yoldu, çünkü A.B.D ve Britanya'dan yayılan müzik o yılların karşı kültür oluşumunun çok hayati bir parçasıydı.Ardından, bu küresel müzik ve kültür fenomeninin Türkiye'nin müzik sahnesine etkileri olup olmadığı, İstanbul ve yurtdışından o günlerin müzik dünyasını birebir yaşamış insanlarla yapılan söyleşilerde sözlü olarak araştırılmıştır.Ve son olarak, böylesine sıradışı bir konu toparlanırken, belgesel filmin neden sıradışı bir stil ve yapıyla biraraya getirilmesi gerektiğini açıkladım.SUMMARYIn order to be able to really grasp the essence of the sixties, one must first look into the preceeding fifties, because the pioneers of the arts and sciences in the fifties have left a perfect trail and a great many clues along the way for the upcoming generation to expand upon the already high level of conciousness that was achieved in the past decade. Therefore it was essential to explore the key figures of that decade first in this study, such as Aldous Huxley, and Beatnik poets like Kerouac, Neal Cassady, and the others.Then, it was again in due course to explore the sixties through the musical aspects of that era, because music was such a vital part of the counterculture movement of the sixties, which for the most part spread out from the U.S.A and Britain.Afterwards, the influences, if there were any, of this global musical phenomenon on the Turkish musical scene were researched through interviews with people who had actual first hand experience in the music secene of the time in Istanbul and abroad.And, finally I explain some of the ideas that influenced the unusual style and the structure of putting together a documentary film on this very unusual subject matter.
- Published
- 2011
Catalog
Discovery Service for Jio Institute Digital Library
For full access to our library's resources, please sign in.