Search

Geleneksel Türk mutfağında mevcut olan yemeklerin porsiyon başına düşen vitamin kompozisyonlarının miktarı ve günlük alınması gereken değerler arasında bir ilişki söz konusudur. Bu çalışma da, bu ilişkiyi incelemek amacıyla bazı geleneksel yemek türleri laboratuvar ortamında hazırlanarak, HPLC (Yüksek Performanslı Sıvı Kromatografisi) cihazı aracılığıyla analiz edildi. Kullanılan analitik yöntemle, suda çözünen bazı vitaminlerin eşzamanlı tespiti yapılarak miktar tayini için spesifik, sağlam ve zaman açısından verimli olduğu gösterildi. Her bir örnek için tiamin, riboflavin, nikotinik asit, nikotinamid, piridoksin (PN), piridoksal (PL) ve piridoksamin (PM) kompozisyonları incelendi ve sonuçlar mikrogram (µg) cinsinden hassas bir şekilde ifade edildi. B vitamini kompozisyonları dokularda oluşan oksidatif hasarlara karşı güçlü bir aktiviteye sahip antioksidanlar arasındadır. Ayrıca karbohidrat ve enerji metabolizması için de önemli bir rol oynar. Bu çalışmanın temel amacı günlük hayatta tüketilen bazı geleneksel yemek türlerinin 1 porsiyonunda bulunan B vitamini değerlerini µg olarak bulmaktır. Aynı zamanda, günlük B vitamini ihtiyacının ne kadarını karşıladığını yüzde olarak sunmaktır. Analizler sonucunda en yüksek B? ve B? vitamini miktarına sahip olan besin mercimek köftesidir, değerleri sırasıyla 299.20 µg/porsiyon ve 364.32 µg/porsiyon şeklindedir. B? vitaminin en yüksek olduğu besin zeytinyağlı yaprak sarmadır ve değeri 1030.4 µg/porsiyon olarak bulunmuştur. Son olarak B? vitaminin en yüksek olduğu besin 623.0 µg/porsiyon ile Kayseri mantıda bulunmuştur. Yemeklerin 1 porsiyonlarının günlük B grubu vitamin ihtiyacımızı karşılama oranları ise sırasıyla: Kayseri mantı; B? %8.75, B? %10.3 B? %4.70, B? %47.9, lahmacun; B? %16.5, B? %7.38, B? %1.55, B? %26.5, zeytinyağlı yaprak sarma; B? %3.60, B? %7.87, B? %7.33, B? %6.86, mercimek köftesi; B? %24.9, B? %28.0, B? %3.44, B? %24.1 şeklindedir. There is a relationship between the vitamin amount of the currently serving traditional Turkish cuisine compositions and values that should be taken daily. In this study, some traditional food types were prepared in laboratory and analyzed by means of HPLC (High Performance Liquid Chromatography) so as to examine this relationship. By analytical method used, some water-soluble vitamins simultaneous identification by doing, spesific for amount of quantification, robust and efficient in terms of time was shown. For each sample, composition of thiamine, riboflavin, nicotinic acid, nicotinamide, pyridoxine (PN), pyridoxal (PL) and pyridoxamine (PM) was analyzed and results were expressed as a micrograms (µg), sensetively. Vitamin B compositions are among the antioxidants that have a strong activity against oxidative damage to tissues. Furthermore, it also plays an important role in carbohydrate and energy metabolism. The main purpose of this paper, find the values of some types of traditional foods consumed in daily life in order to find as a microgram of B vitamins in 1 portion. At the same time, to provide the daily vitamin B requirements as percentage. As a result of analyzes, mercimek köftesi has the highest B? and B? amounts were 299.20 µg/portion and 364.32 µg/portion respectively. The highest vitamin B? containing meal is zeytinyağlı yaprak sarma with 1030.4 µg/portion and lastly the highest vitamin B? containing meal is found in Kayseri mantı with 623.0 µg/portion. The ratios of 1 portion of meals to cover our daily vitamin B requirements are as follows: Kayseri mantı; B? 8.75%, B? 10.3% B? 4.70%, B? 47.9%, lahmacun; B? 16.5%, B? 7.38%, B? 1.55%, B? 26.5%, zeytinyağlı yaprak sarma; B? 3.60%, B? 7.87%, B? 7.33%, B? 6.86% and mercimek köftesi; B? 24.9%, B? 28.0%, B? 3.44%, B? 24.1%.

Günümüzde rekabetin hızla artmasının sonucu olarak hemen hemen her pazarda yeni markalar ortaya çıkmakta, ürün sayıları artmakta ve ürün özellikleri giderek birbirine benzemektedir. Tüm bu gelişmeler, tüketicilerin ürün veya marka seçiminde daha bilinçli davranmalarına neden olmaktadır. Bu nedenle, tüketicilerin tercihlerini kendi markalarına yönlendirmeyi amaçlayan pazarlamacıların hareket noktası tüketici olmalıdır. Ayrıca pazarlama yöneticileri hedef tüketiciyi eksiksiz bir şekilde tanımlayabilmek için birçok faktörü bir arada değerlendirmelidir ve yaşam biçimi pazarlamacılar tarafından bu amaçla kullanılan önemli faktörlerden biridir. Yaşam biçimi tüketicinin tüketim modelini belirler ve marka tercihini etkiler. Yaşam biçimi, tüketicinin kullanılabilir gelirini harcama biçimi, boş vakitlerini değerlendirirken ne yapmaktan hoşlandığı ve nasıl yaşadığını açıklayan bir kavramdır. Kısaca, yaşam biçimi bir birey nasıl yaşar sorunun cevabıdır. Bu çalışma yaşam biçimi, kişilik ve marka kavramlarına ilişkin teorik bilgilerin yanında tüketicilerin yaşam biçimleri ile marka tercihleri arasındaki ilişkiyi belirlemeye yönelik Mersin ilinde yapılan ankete ait analizleri ve bulguları içermektedir. Araştırmadan elde edilen sonuçlar aşağıdaki şekilde özetlenebilir: • Kahve mağazalarına giden tüketicilerin yaşam biçimleri Gayret Edenler, Deneyimciler, Yapıcılar, İnananlar, Gerçekleştirenler, Mücadele Edenler, Başarılılar ve Düşünenler şeklinde belirlenmiştir. • Kahve mağazalarına giden tüketicilerin yaşam biçimleri ile marka tercihlerini etkileyen faktörler arasında pozitif bir ilişki bulunmuştur. • Kahve mağazalarına giden tüketicilerin yaşam biçimleri marka tercihlerini etkilemektedir. • Kahve mağazalarına giden tüketicilerin marka tercihlerini etkileyen faktörler beş grupta sınıflandırılabilir. Bunlar: Marka Ögeleri ve Sosyal Faktörler, Ürün ve Fiyat, Tutundurma, Ulaşım Kolaylığı, Duyusal ve Duygusal Faktörlerdir. Günümüz rekabet koşullarında varlığını sürdürmek isteyen işletmeler tüketicilerin istek, ihtiyaç ve beklentilerini göz önünde bulundurmalı ayrıca etkili bir pazar bölümlemesi gerçekleştirebilmek ve hedef tüketiciyi doğru tanımlayabilmek için kurumsal becerilerini geliştirmelidirler., Today, as a result of rapidly increasing competition, new brands show up, number of products increase, and product features are becoming similar to each other almost in any market. All these developments have led consumers to make a more informed choice for products and/or brands. Therefore, consumers should be the starting point for the marketers who aimed to direct buyer preferences toward their brands. Furthermore, marketing managers should consider a combination of many factors in order to identify the target consumers precisely and lifestyle is one of the key factors used for the same purpose by marketers too. The Lifestyle determines the consumers' consumption patterns, and affects the brand preferences. Lifestyle is a concept that also expounds how consumers spend their disposable income, what do they enjoy when making a use of their spare time, and their routines. In short, lifestyle is the answer to the way an individual lives. Within this study, the data and findings obtained from a survey that has been conducted within the boundaries of Mersin county town and has been intending to determine the relationship between consumers' lifestyles and brand preferences, along with the knowledge about theoretical background of brand, lifestyle, and personality issues are provided. Some of the findings are highlighted below: • It is identified that the Lifestyles of the consumers patronizing coffee shops are Strivers, Experiencers, Makers, Believers, Thinkers, Survivors, and Achievers. • Positive relationships were found between the Lifestyles of the consumers patronizing coffee shops and the factors affecting their brand preference. • The Lifestyle of the consumers patronizing coffee shops influences the brand preference. • The factors affecting the consumers patronizing coffee shops can be classified into five groups. These are: Brand Components and Social Factors, Product and Price, Promotion, Transportation Simplicity, Sensory and Emotional Factors. The businesses that want to survive in today's competitive market conditions should mind and consider consumers' needs, wants and expectations; and also should develop corporate skills to effectively segment the market and identify the appropriate target consumers.

Su, hayati bir öneme sahip olan ve ikamesi olmayan doğal bir kaynaktır. Bir içecek türü olan su, önemli bir besin maddesi olmakla beraber, aynı zamanda insan vücudundaki reaksiyonların gerçekleşmesi içinde gereklidir. Bu yüzden günlük olarak vücudun ihtiyacı kadar su tüketilmelidir. Tüketilen bu suyun bazı standartlara sahip olması gerekmektedir. Bireylerin ambalajlı su tüketim alışkanlıklarının araştırıldığı bu çalışmanın amacı, bireylerin su tüketimi tercihlerine etki eden faktörleri belirlemektir. Bu amaç doğrultusunda, Edirne merkez ilçede yaşayan 18 yaş üstü bireylerin ambalajlı su tercihleri ve bu tercihlerine etki eden faktörler incelenmiştir. Çalışmanın birinci bölümünde; içme suyunun özellikleri, içeriği ve önemi ele alınmış ayrıca dünyadaki ve Türkiye'deki su potansiyeli, su ile ilgili kuruluşlar, suyun fiyatlandırılması ve özelleştirilmesi, suyun arzı ve talebi ve dünyadaki ve Türkiye'deki ambalajlı su sektörünün genel yapısı açıklanmıştır. Çalışmanın ikinci bölümünde; tüketici davranışı kavramı ve özellikleri tanımlanmış, tüketici davranışını etkileyen faktörler ve tüketici satın alma karar süreci ele alınmıştır. Ayrıca bu bölümde, içecek sektöründe ve içme suyu tercihinde tüketici tercihi ile ilgili yapılan çalışmalara yer verilmiştir. Son bölümde ise anket yöntemiyle yüz yüze toplanan veriler SPSS paket programı kullanılarak analiz edilerek yorumlanmıştır.Anahtar Kelimeler: Ambalajlı su, içme suyu, tüketici davranışı. Water is a natural source, which is vital and non-substitutable. Water, which is a type of beverage, is a significant nutrient, and also is required for the reactions in the human body. Therefore, the amount of water needed by the body should be consumed on daily basis. The water consumed is required to satisfy some standards. The aim of this study, through which bottled water consumption habits of individuals is investigated, is to identify the factors affecting the water consumption preferences of individuals. For this purpose, the water consumption preferences of the individuals, who are older than 18 and live in the central district of Edirne and the factors having impacts on their preferences, have been researched.In the first section of the study; the characteristics, content and significance of the drinking water have been addressed and also water potential throughout the world and Turkey, the organizations related to water, the privatization and pricing of water, the supply and demand of water and the general structure of the bottled water in Turkey have been clarified. In the second section of the study, the concept and characteristics of consumer behavior have been defined; and the factors affecting the consumer behavior and the consumer purchasing decision process have been addressed. Also, the studies which investigate the consumer preference on beverage industry and drinking water choices are included in this section. In the last chapter, data collected by questionnaire method on face-to-face basis have been analyzed by using SPSS package software and interpreted.Keywords: Bottled water, drinking water, consumer behavior. 204

Bu çalışmada Callosobruchus chinensis' in değişik yaşlı tüm yaşam dönemleri 24 saat süresince değişik sıcaklıklarda fosfin ve fosfin + vakuma maruz bırakılmış ve ölüm oranları elde edilmiştir.Araştırma sonuçlarına bakıldığında 15oC sıcaklıkta 1000 ppm uygulamasında 72-96 saatlik yumurtalarda; 1000 ppm + 50, 100 mmHg vakum altında 48-72 saatlik ve 72-96 saatlik yumurtalarda; 1500 ppm + 50, 100mmHg vakumda 48-72 saatlik ve 72-96 saatlik yumurtalarda mutlak ölüm görülmüştür. 20oC sıcaklıkta 1000 ppm ve 50 mmHg vakum uygulamasında 72-96 saatlik yumurtalarda ve 1500 ppm ve 50, 100 mmHg vakum uygulamasında 0-24 ve 72-96 saatlik yumurtalarda % 100 ölüm görülmüştür. 25oC sıcaklıkta 1000 ppm ve 50, 100 mmHg vakum altında 72-96 saatlik yumurtalarda; 1500 ppm fosfin uygulamasında 72-96 saatlik yumurtalar 1500 ppm + 50, 100 mmHg vakumda 0-24 saatlik ve 72-96 saatlik yumurtalarda % 100 ölüm görülmüştür. Tüm uygulamalarda larva evresinde 15oC ve 25oC sıcaklıklarda; pupa evresinde 25oC sıcaklıkta; ergin evresinde ise tüm sıcaklıklarda mutlak ölüme ulaşılmıştır. In this research, all life stages of different ages of Callosobruchus chinensis were exposed to different phosphine and phosphine + vacuum levels for 24 h at different temperatures to get mortality rates. At 15oC, complete mortality of eggs was observed in 72-96 h old eggs at 1000 ppm phosphine; observed in 48-72 and 72-96 at 1000 ppm phosphine-50 and 100 mmHg. At the same temperature complete mortality of 48-72 and 72-96 h old eggs was observed in 1500 ppm-50 and 100 mmHg applications. At 20oC 1000 ppm phosphine-50 mmHg application resulted in complete mortality on 72-96 h old eggs. Complete mortality was also observed at1500 ppm-50 and 100 mmHg applications on 0-24 and 72-96 h old eggs. At 250C, complete mortality were obtained at 1000 ppm phosphine ? 50 and 100 mmHg vacuum on 72-96 h old eggs; same results were also obtained at 1500 ppm phosphine on 72-96 h old eggs; at 1500 ppm phosphine + 50 and 100 mmHg vacuum on 0-24 and 72-96 h old eggs.For the larvae at 15 and 25oC complete mortality were observed in all applications. Total mortality for pupae were obtained at 25oC in all applications. Adult stage is the most susceptible stage and complete mortality were obtained at all temperatures and all applications. 55

06.03.2018 tarihli ve 30352 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan “Yükseköğretim Kanunu İle Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun” ile 18.06.2018 tarihli “Lisansüstü Tezlerin Elektronik Ortamda Toplanması, Düzenlenmesi ve Erişime Açılmasına İlişkin Yönerge” gereğince tam metin erişime açılmıştır. SAÜ, Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tez ÖzetiTezin Başlığı: Göç Olgusu ve Eğitime Olumsuz Etkileri ?Sultanbeyli Örneği?Tezin Yazarı: Emine Karakuş Danışman: Yrd. Doç. Dr. Ahmet ESK CUMALIKabul Tarihi: 15 Haziran 2006 Sayfa Sayısı: X (ön kısım) + 74(tez) +5(ekler)Anabilimdalı: Eğitim Bilimleri Bilim Dalı: Eğitim Programları ve ÖğretimiAz gelişmiş ülkelerin son yıllardaki en önemli sorunlarının başında köyden kente göç ve göçsonucu gerçekleşen büyük kentler gelmektedir. Türkiye de bu sorunları yaşayan ülkelerarasındadır. Ülkemizde özellikle birkaç kentte aşırı nüfus yığılması gözlenmektedir.Bunlardan bir tanesi de stanbul'dur.Bu araştırmanın amacı; büyük şehirlere göç eden sosyo-ekonomik seviyesi düşük kalabalıkailelerin çocuklarının okullarda karşılaştıkları sorunları, bu ailelerin çocuklarının okulbaşarılarını etkileyen durumları, ailelerin eğitime bakış açısını ve bu bölge okullarında ortayaçıkan eğitim sorunlarını saptamaktır.Araştırmada göç eden ailelerin göç nedenleri, beklentileri, göç ettikleri yere uyum sorunları,çocukların eğitimine katkıları, eğitim sisteminden beklentileri, öğretmenlerin göç edenailelere ve çocuklarına bakışı, böyle bir bölgede çalışmaktan duydukları memnuniyet ya damemnuniyetsizlik, öğrencilerin okuldan beklentileri, ailelerinden gördükleri destekler gibiçeşitli konularda sorular belirlenmiştir. Bu konularda veli, öğretmen ve öğrencilerlegörüşmeler yapılmıştır.Araştırmada öğretmen, veli ve öğrencilerle görüşmeler yapılmıştır. Görüşmelerde elde edilenbulgular betimsel analiz yöntemi kullanılarak tablolar haline getirilmiş ve yorumlanmıştır.Araştırmanın sonuçlarından elde edilen bulgulara göre köyden kente göç, göç alan bölgeokullarında sınıf mevcutlarının artmasına ve öğrenci başarısının azalmasına neden olmaktadır.Bu durum ise öğretmenlerin meslek doyumlarını ve başarılarını olumsuz etkilemektedir. Bunedenle de öğretmenler bu bölge okullarından tayin isteyip ayrılmaktadırlar. Bu okullardaeğitime daha fazla önem verilmesi gerektiğinden öğretime gereken zaman ayrılamamakta,müfredat programın uygulanmasında veya yetiştirilmesinde zorluklar yaşanmaktadır. Bununsonucunda da bu okullar başarı sıralamasında diğer okullara göre daha geride kalmaktadırlar.Çocukların birçoğunun evinde Türkçe konuşulmadığı hatta bazı annelerin Türkçe'yi hiçbilmediği belirlenmiştir. Bu çocukların okula uyum sağlamaları ve okumayı-yazmayıöğrenmeleri diğerlerine göre daha zordur.Göç eden ailelerin birçoğunun eğitime gereken ilgiyi göstermeyip geçim derdine düşmesi,çalışan çocuk sorununu ortaya çıkarmıştır. Küçük yaşta çalışan çocuklar, okuldan ve oyundangeri kalmakta ve okullarda bu çocuklarla sorunlar yaşanmaktadır. Bu yönden bakıldığındaçalışmanın bulgularının oldukça önemli olduğu söylenebilir.Anahtar Kelimeler: Göç, Konuşulan dil, Çalışan çocuk, Öğretmen, Sınıf mevcudu SAU, Institute Of Social Sciences Master Thesis AbstractTitle of the Thesis: Migration phenomenon and its negative effects on education ?The rase ofSultanbeyli?Thesis: Emine Karakuş Supervisor: Assoc Prof.Dr. Ahmet ESK CUMALIDate: 15 June 2006 Number of pages: X(pre text)+74(main body)+5 (appendices)Department: Educational Sciences Subfield: Educational Programs and Teaching.One of the most perssing problems of underdeveloped countries is the excessive growth of citiesas the result of the migration from the villages to the cities. Turkey is also one of the countriesfacing this problem. In our country it is observed that a few cities are highly populated. One ofthem is stanbul.The aim of the research; is to include the problems of families suffering from overcrowding andlow socio-economic status. Mared to big cities; the extent to which has effected. The children?ssuccess; their parents views on education. It also reinforces the educational problems occurringin those regional schools.In this research, the reasons for migration of the families, their adaptation to the new homes, thecontribution of the children to education, their expectations of the educational system, teachers?sview on parents and children, their satisfaction or dissatisfaction for working in this region,student?s expectations of schools and their support from their families are discussed. For thispurpose, interviews were conducted by parents, teachers and students.In this research interviews were conducted by teachers, parents and students. The results areextrected from the interviews using descriptive analyse method, charts are prepared andanalysed.Depending on the findings of the research, because of the migration from villages to cities, thenumber of the students in classes has increased and their success rate decreased. This effectsteacher?s job satisfaction and their success negatively. For this reason, teachers working in thoseareas want to be reassigned. In these schools it is necessary to give more attention to educate thechildren in basic life skills, before attending to academic study. As a result, teachers don?t haveenough time to do academic study well, so there are problems in relation to the curriculum andits timely completion. Thus, these schools descend to the bottom section of the schools successleague. It?s found out that Turkish is not spoken in most of these children?s houses not eventheir mothers can speak Turkish. It is very difficult for these children to adapt the schools andbecome literate and numerate.As the parents priority is earning money, education suffers and children are withdrawn fromschool to work. The children who started work at early ages can?t go to school and can?t playwith the friends regularly, so there are problems in relation to school attendance. From this pointof view, the results of this research has a great importance.Key Concepts: mmigration (Migration) , Spoken language, Working child, Teacher, Numberof students in class.

ÖZET Doktora Tezi KREATİNİN POTANSİYOMETRİK TAYİNİ İÇİN BİENZİMATİK BİYOSENSÖR GELİŞTİRİLMESİ Emine KARAKUŞ Ankara Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Kimya Anabilim Dalı Danışman: Prof. Dr. Şule PEKYARDIMCI Bu çalışmada, uzun zincirli bir yağ asidi olan palmitik asit kullanılarak, iyonofor olarak nonaktin içeren poli(vinilklorür) amonyum-seçici membran elektrot üzerine dört farklı yöntemle üreaz ve kreatinaz enzimlerinin birlikte immobilize edilmesi ile hazırlanan biyosensör kullanılarak kreatin'in potansiyometrik tayininin yapılması amaçlanmıştır. Biyosensörün optimum çalışma koşullarını belirlemek amacı ile enzim konsantrasyonu, tampon konsantrasyonu, tampon pH'sı, sıcaklık, enzim oranı ve karıştırma hızının biyosensörün cevabı üzerine etkileri incelenmiş, biyosensörün ömrü, tekrarlanabilirliği, duyarlılığı, tayin aralığı ve tayin sının belirlenmiştir. Biyosensörler için optimum pH 7,0; sıcaklık, 20,0±1,0°C; tampon konsantrasyonu ise 5 mM olarak bulunmuştur. Biyosensörlerin ömrünün yaklaşık iki ay olduğu belirlenmiştir. Palmitik asit kullanılarak hazırlanan biyosensörlerin, karboksüli PVC (PVC-COOH) kullanılarak hazırlananlardan daha iyi analitik özelliklere sahip olduğu bulunmuştur. Ayrıca hazırlanan kreatin ve üre biyosensörleri ile serumda kreatin ve üre tayini yapılmış ve standart yöntem olarak kabul edilen Jaffe ve Berthelot yöntemleri ile karşılaştınlmıştır. 2005, 163 sayfa ANAHTAR KELİMELER: Kreatin, üre, nonaktin, poli(vinilklorür), potansiyometri, enzim elektrot, kreatinaz, üreaz. ABSTRACT Ph.D. Thesis DEVELOPMENT OF BE3NZYMATIC POTENTTOMETRIC BIOSENSOR FOR DETERMINATION OF CREATINE Emine KARAKUŞ Ankara Universty Graduate School of Natural and Applied Sciences Departmant of Chemistry Supervisor: Prof. Dr. Şule PEKYARDIMCI Creatine bienzymatic potentiometric biosensors were prepared by immobilizing urease and creatinase with four different procedures on poly(vinylchloride) (PVC) ammonium membrane electrode containing palmitic acid prepared by using nonactine as an ammonium-ionophore. The analytical characteristics of creatine biosensors were investigated and were compared with those of the biosensor prepared by using carboxylated PVC. The effect of enzyme concentration, buffer concentration, buffer pH, temperature, enzyme concentration, stirring rate and enzyme immobilization procedures on the response to creatine of the biosensor were investigated. The linear working range, reproducibility and sensitivity of the biosensor were also determined. Optimum buffer concentration, buffer pH and temperature were 5 mM, 7,0 and 20,0±1,0°C respectively. The creatine biosensor prepared by using the PVC membranes containing palmitic acid showed more effective performance than those of the carboxylated PVC based biosensors. Additionally, creatine assay in serum was successfully carried out by using the standard addition method without any pretreament. The results were good agreement with those obtained from Jaffe methods at 95% confidence level. 2005, 163 pages Key Words: Creatine, urea, poly(vinylchloride), nonactin, creatinase, urease, potentiometry, enzyme electrode 180

ÖZET Yönetimin yeniden düzenlenmesinde en önemli görev ve sorumluluk siyasal İktidara düşmektedir. Düzenleyici reformlarda temel amaç ulusal ekonomilerin verimini ve değişime uyum yeteneklerini arttırmaktır. Yönetsel reform çabalarından sonuç alınması, siyasal iktidarın alacağı kararlara, vereceği desteğe, göstereceği tutarlılığa bağlıdır. Siyasal iktidarlar bir takım aktörlerden soyutlanmış değildir. Siyasal kararların yaşama geçirilmesi sürecinde siyasal irade ve siyasal kararlılığı etkileyen çevre, içsel ve dışsal unsurların etkileşimi ile kendini göstermektedir. Siyasal iradenin kendisinden kaynaklanmayan, dışarıdan gelen unsurlar dışsal etkileri, bir kurum olarak siyasal iktidarın özelliklerinden, yapısından, süreçlerinden kaynaklanan unsurlar da, içsel etkileri oluşturur. Hükümetler politika ve uygulamalarında diğer ülkelerdeki gelişmeleri göz önünde bulundurmak zorundadır. İkinci Dünya savaşından sonra planlama aracılığıyla kalkınma amaçlı politikaların yaşama geçirilmesinde, iyi işleyen ve kalkınmayı sağlayacak bürokrasiye ihtiyaç vardı. Kalkınmayı sağlayacak kamu yönetimi sisteminin gerçekleştirilmesi için `idarî reform` çerçevesinde daha çok, kamu yönetiminin örgütlenme, çalışma, yöntem ve kurallarının iyileştirilmesini sağlayacak yasa taslaklarının hazırlanmasını kapsayan, ağırlıklı olarak yönetiminin içi işleyişini düzenlemeyi hedef alan hukuksal ağırlıklı bir yaklaşım hakimdi.1970'lerde dünya ölçeğinde yaşanan ekonomik kriz, her alandaki refah devleti politikalarının sorgulanmasına neden oldu. Krizin nedeni, görev alanı genişleyen ve çeşitlenen devletin sosyo-ekonomik süreçteki rolü olarak saptanınca, özelleştirme politikaları ile devleti küçültme ve ekonomik etkinliği düzenleyen bir çok mevzuatı toptan kaldırma` gibi liberal girişimler ön plana çıktı. Son yirmi yıldır dünyada yaşanan bu neo liberal eğilimler, uluslararası kuruluşların kılavuzluğunda bir çok ülkenin ekonomi ve yönetim yapılarına yansımıştır. Ekonomideki bu dönüşüm, `toplam kalite yönetimi`, `yönetişim` gibi yeni kavramları, `yeniden yapılanma` olarak adlandırılan yönetimi düzenleme sürecine katmıştır. Ekonomi-siyaset dengesini yeniden kuran bu dönemde yönetimin yeniden düzenlenmesi çerçevesini, uluslararası mali kuruluşlar belirlemiştir. Türkiye'nin ekonomi ve siyasal hayatında istikrarsızlığın hakim olduğu son onbeş yıllık dönemde, kamu yönetiminin düzenlenmesinde içsel etkenler rol oynamakla birlikte, kamu yönetimi sitemi dışsal unsurların belirleyiciliğinde şekillenmiştir. SUMMARY The governments have the most important task and responsibility for administrative regulatory reforms. A fundemental objective of regulatory reform is to improve the efficiency of national economies and their ability to adapt to change. Taking a result from administrative reforms depend on government's decisions, support and consistent. National governments are not isolated actors. In the process of applying of political decisions, environment which effects the political volition and stability, occure with interaction of internal and external elements. The elements which arise not from political volition but arise from the outside, constitute external effects, while the elements which arise from caracteristics, structure and process of political volition as an institution are constituting internal effects. The goverment's actions and policies increasingly must take into account what is happening in other countires. After the II World War, for applying the policies purposeful development, there were need a bureaucracy which will supply development. To realize the public administration system which supplies development, inside the `administrative reform`, mostly an approach that covering law drafts which supply becoming organized, methods and rules of work of public administaration and mainly targets internal process of administration dominated. In the 1970's the economic crisis which effects allover the world caused to beinterogated of `welfare state policies` in every area. When the cause of crisis have been determined as a role of government in the social and economical process, liberal policies like `shrinking government with privatisation and cancelling competeley laws which arrange economic activitiy` have been in the most important place. In the last twenty years, these existing neo-liberal tendencies have been reflected to administrative and economical structures of many countries with the guidance of international organizations. This transformatin in economy added new concepts like `total quality managament`, `governance` to reconstruction process called `new management`. International financial organizations determined the administrative reform which set up economy and policy balance. In the last fifteen years period inwich unstability dominated the economical and political life of Turkey, public administration system have been taken shape with external elements together role of internal elements. F?:... u U - `-si 0 -W n `i 165

ÖZET Broyler rasyonlanna katılan enzim ve avoparsinin besi performansına etkileri Bu araştırma, arpa - buğday ağırlıklı broyler rasyonlarında enzim ve / veya antibiyotik bulunmasının besi performansı, karkas randımanı, karaciğer ağırlığı, abdominal yağ ağırlığı, ince bağırsak uzunluğu, ağırlığı ve kalınlığı ile bazı kan parametreleri üzerine etkilerini belirlemek amacı ile yapılmıştır. Araştırmada toplam 480 adet günlük Avian Farms etlik civciv kullanılmıştır. Her biri 120 civcivden oluşan 1 kontrol ve 3 deneme olmak üzere toplam 4 grup düzenlenmiştir. Hayvanlar 1-14 günler arası etlik civciv 1 yemi, 15-21 günler arası etlik civciv 2 yemi, 22-35 günler arası etlik piliç yemi, 36-42 günler arası etlik piliç bitirme yemi ile beslenmişlerdir. Kontrol grubuna enzim ve antibiyotik kapsamayan yem verilmiştir. 1, 2, 3. deneme grupları rasyonlanna sırasıyla antibiyotik (avoparsin), enzim (Roxazym-G) ve antibiyotik + enzim ilave edilmiştir. Araştırma süresince haftalık canlı ağırlıkları ve yem tüketimleri belirlenmiştir. Araştırma sonunda her gruptan 12 erkek ve 12 dişiden oluşan 24 adet piliç kesilerek sıcak ve soğuk karkas randımanları, karaciğer ve abdominal yağ ağırlıkları, ince bağırsak uzunluğu, ağırlığı ve kalınlığı ile kan serumunda bazı parametreler belirlenmiştir. Kırkiki günlük araştırma süresince broylerlehn antibiyotik ve / veya enzim kapsayan rasyonlarla beslenmesi, canlı ağırlık artışı ve yemden yararlanma oranını olumlu yönde etkilemiştir. Dişi piliçlerde sıcak ve soğuk karkas randımanın rasyonlara antibiyotik ve / veya enzim ilavesinden etkilenmediği, erkek piliçlerde ise avoparsin ilavesinden arttığı (PO.05) tespit edilmiştir. Karaciğer ağırlığı, ince bağırsak kalınlığı, ince bağırsak uzunluğu ve bazı kan parametreleri bakımından gruplar arasında farklılık görülmemiştir. 59Rasyonlarda dişi piliçlerde enzim ve / veya antibiyotik, erkek piliçlerde ise antibiyotik ve antibiyotik + enzim bulunmasının abdominal yağ ağırlığını arttırdığı saptanmıştır, ince bağırsak ağırlığı da enzim ve / veya antibiyotik ilavesiyle artmıştır. Sonuç olarak enzim ve / veya antibiyotiğin arpa - buğday ağırlıklı broyler rasyonlarına ekonomik olduğu sürece katılabileceği kanısına varılmıştır. Anahtar Sözcükler: Broyler, avoparsin, enzim, performans, karkas randımanı 60 SUMMARY The effects of enzyme and avoparcin added to the rations of broiler on growth performance This study was carried out to determine the effects of the usage of enzyme with or without antibiotic in broiler rations based on wheat and barley on performance, carcass yield, the weight of liver and abdominal fat, the length, weight and thickness of small intestine and some blood parameters. A total of 480 daily Avian farms broiler chicks were used in this experiment. They were divided into 4 groups each containing 1 20 chicks. Broilers were fed with broiler chick diet 1 between 1-14 days, broiler chick diet 2 between 15-21 days, broiler grower diet between 22-35 days and broiler finisher diet between 36-42 days. Control groups were fed with diets without enzyme and antibiotic. The rations of 1, 2 and 3. treatment groups were supplemented with antibiotic (avoparcin), enzyme (Roxazyme-G) and antibiotic + enzyme, respectively. Live weights and feed consumption of all groups were determined every weeks through the trial. From each group 12 male and 12 female broilers were slaughtered on the 42nd day. Hot and cold carcass yield, liver and abdominal fat, weight, length, weight and thickness of small intestine and some blood parameters were determined. The supplementation of antibiotic with or without antibiotic to the broiler rations during the investigation period of 42 days have positive effect on live weight gain and feed efficiency. Hot and cold carcass yield of female broilers were not affected from the usage of antibiotic with or without enzyme but the addition of antibiotic to the male rations increased the carcass yield. There were no statistically significant differences among the groups in liver weight, the length and thicknees of small intestine and some blood parameters. 61The addition of enzyme with or without antibiotic to the female rations and the addition of antibiotic and antibiotic + enzyme to the male rations increased the weight of abdominal fat. The weight of small intestine was increased by the supplementation of enzyme with or without antibiotic. It is concluded that enzyme with or without avoparcin can be added to the broiler rations based on wheat and barley if the addition is economic. Key Words: Broiler, avoparcin, enzyme, performance, carcass yield 62 79