Search

In this study, our aim was to evaluate lesions seen in the tissues in terms of histopathology and to investigate the apoptotic cells seen in the tissues when E. coli outbreak occurred in a poultry farm. A total of 48 Lohmann White strains (53 weeks old) were submitted to the laboratory for necropsy. Microbiologic and histopathologic examinations were done on the samples taken from tissues. Apoptotic cells were determined in all of the tissues. The number of apoptotic cells increased as the tissue damage increased.

Tibial dyschondroplasia (TD) deteriorates the welfare of broiler chickens and causes economic loss. The present study was aimed at the investigation of the effect of TD on metabolic parameters and the demonstration of the aetiology of this disorder. For this purpose, blood serum mineral, lipid, protein, glucose, uric acid and enzyme levels, and histopathological alterations in the tissues of the tibiotarsal joint were determined. Ten broiler chickens suffering from TD and 10 healthy broiler chickens, all which were of the Ross 308 breed, constituted the material of the study. Analyses showed that calcium, phosphorus and free fatty acid blood serum levels were lower, whilst triglyceride, cholesterol, low density lipoproteins (LDL), very low density lipoproteins (VLDL) rates and uric acid and creatinine levels were higher in animals suffering from tibial dyschondroplasia, compared to healthy animals (P, Tibial diskondoplazi (TD) piliçlerin refahını bozmakta ve ekonomik kayıplara neden olmaktadır. Bu çalışma TD’nin metabolik parametrelere etkisini ve etiyolojisini belirlemek amacıyla yapılmıştır. Bu nedenle hayvanların kan serumlarında mineral, lipit, protein, glikoz, ürik asit ve enzim değerleri ve tibiotarsal eklem dokusundaki histopatolojik değişimler tespit edilmiştir. Araştırmada10 adet TD’li ve 10 adet sağlıklı broiler (Ross 308) kullanılmıştır. Tibial diskondoplazili hayvanların kan serumlarındaki kalsiyum, fosfor seviyesi ve serbest yağ asitleri oranı sağlıklı hayvanlardan düşük; tigliserit, kolesterol, düşük yoğunluklu lipoprotein (LDL), çok düşük yoğunluklu lipoprotein (VLDL) oranları, ürik asit ve kreatinin miktarları ise yüksek bulunmuştur (P

A case of unusual anatomical variation of the jugular foramen (JF) with doubled posterior condylar canal (PCC) is reported. According to the presence of bridging, the JF can be defined as Type I (one septation, two compartments) on the right side and Type IV (three septations, four compartments) on the left side. The dome of the jugular fossa is present on the right, absent on the left. The jugular foramen shows a canal-like structure with an external and an internal opening. The lengths of the longest and widest axes of the JFs are measured as 21.93 x 16.56 mm on the right and 16.75 x 15.14 mm on the left side. The right JF is larger. The PCC is doubled on the right side and there is only one on the left side. It is essential not only to know compartments per se but also to know the structures passing through the compartments, in order to achieve desired surgical outcomes and avoid complications. Es reportado el caso de una inusual variación anatómica del foramen yugular (FY), con el canal condilar posterior duplicado (CCP). De acuerdo con la presencia de los puentes, el FY se puede definir como Tipo I (una tabicación, dos compartimientos) en el lado derecho y Tipo IV (tres tabiques, cuatro compartimientos) en el lado izquierdo. El domo de la fosa yugular está presente en el lado derecho, y ausente en el izquierdo. El foramen yugular mostró una estructura igual a un canal con una apertura externa y otra interna. Las longitudes de los ejes más largos y anchos de la FY fueron 21,93x16,56mm al lado derecho y 16,75x15,14mm al lado izquierdo. El FY derecho fue más grande. El CCP se observó duplicado en el lado derecho y único en el lado izquierdo. Es esencial no sólo conocer los compartimientos en sí, sino también las estructuras que pasan a través de los compartimientos con el fin de lograr los resultados deseados y evitar las complicaciones quirúrgicas.

Kanatlı klamidiyozis‟i; Chlamydia psittaci tarafından oluşturulan sistemik, bulaşıcı ve aynı zamanda da zoonoz bir hastalıktır. Etken papağan ve muhabbet kuşu gibi psittasin kuşlarında, hindi, tavuk ve ördek gibi ticari amaçla yetiştirilen kanatlılarda olmak üzere 469‟un üzerinde kanatlı türünden izole edilmiştir. Klinik olarak; ateş, iştahsızlık, uyuşukluk, tüylerin kabarması, burun ve göz akıntısı, ishal gibi bulgular gözlenebilir. Histopatolojik olarak; solunum, kardiyovasküler, sindirim, hematopoietik, üriner ve genital sistem organlarında, çoğunluğunu makrofajların oluşturduğu, lenfosit ve plazma hücre infiltrasyonları dikkati çeker. Ayrıca makrofajların içerisinde bazofilik elementer cisimcikler gözlenebilir. Kanatlı hayvan yetiştiriciliğinde önemli hastalıklardan biri olan klamidiyozis de korunma ve kontrol yöntemlerinin bilinmesi, gerek ekonomik yönden, gerekse de insan sağlığı için büyük önem arz etmektedir.

Bu çalışma ile, sağlıklı Türk bireylerde, manyetik rezonans görüntüleme yöntemi kullanılarak, lumbal intervertebral disk yüksekliklerinde yaşa, cinsiyete ve kiloya bağlı değişikliklerin ortaya konulması amaçlandı. Toplam 305 semptomsuz kişi (131’i erkek (yaş aralığı 10-72 yaş; ortalama 36 ± 15,79 yaş) ve 174’ü kadın (yaş aralığı 10-80 yaş; ortalama 38 ± 13,37)) çalışma periyodu esnasında seçildi. Hepsi lumbal intervertebral disklerin anterior ve posterior yüksekliklerini ve disk derinliklerini ölçmek için midsagital manyetik rezonans görüntülemeye maruz bırakıldı. Disk anterior yüksekliğinde ve disk derinliğinde; genel olarak; her iki cinste ve her dekadda L1'den L5'e doğru sefalokaudal (yukarıdan aşağı) bir yükseklik artışı görülmesine rağmen disk posterior yüksekliğinde; değişken bir durum görüldüğünden herhangi bir genelleme yapılamadı. Elde edilen bilgilerin semptomatik hastalarda lumbal disklerin değerlendirilmesinde referans olarak kullanılabileceği, bu verilerin hem intervertebral disklerin geometrik modellemesine hem de biyomekanik ve ergonomik analizlere önemli katkılar sağlayacağı düşünülmektedir.

Objectives: To investigate reproduction accuracy of the rapid protoryping technique by comparing 3-dimensional computer-aided design (CAD) (virtual) model with stereolithographic (solid) replica of the thyroid gland. Methods: The Visible Human Dataset was used as the input imaging data. The Surfdriver software package was applied on these images to reconstruct the thyroid gland as 3-dimensional Data Exchange File (DXF) models. These models were post-processed in Cinema 4D and 3D-Doctor software for Virtual Reality Modeling Language (VRML) and Standard Triangulation Language (STL) formats. Stereolithographic replica was manufactured in the rapid protoryping machine using STL format. This study was conducted between June 1-30, 2008 at the Department of Anatomy, Hacettepe University, Ankara, Turkey. An excellent agreement was found in comparing the maximal dimensions of the CAD model of the thyroid gland and the corresponding stereolithographic model. Visual and tactile examination of the thyroid gland model allowed correct depiction of the thyroid gland anatomy. The accuracy of the stereolithographic model was attained by comparing wih the CAD model. Results: Dimensional analysis showed that an average difference between the measurements on the virtual and the solid model was 0.09 mm (p=0.06), ranging from 0.07-0.92 mm. Thyroid volume and surface area were calculated to be 25393.9 mm(3) and 8242.8 mm(2), using 3D-Doctor software, which were agreement with those obtained from Brunn's formula. Conclusion: Stereolithographic biomodeling is a state-of-the-art and reliable method of visualizing anatomoclinical structures and abnormalities.

Manyetik Rezonans Görüntüleme yöntemi ile lumbal omurganın morfometrik değerlendirilmesi, Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi, Anatomi Tezi, Ankara, 2005. Türklerde, hastaların artan sayısı bel ağrısına bağlı problemler için beyin cerrahları ve ortopedistlerden profesyonel yardım beklerler. Maalesef, sağlıklı ve hasta olan Türk bireylerde, lumbal omurgayla ilgili, bilgilerimize göre, kantitatif çalışma yok. Mevcut çalışma asemptomatik Türk bireylerin seçilen örneklerinde, manyetik rezonans görüntüleme yöntemini kullanarak lumbal vertebra ve intervertebral disklerin morfometrik değerlendirilmesini amaçlamaktadır. Yaş, cins ve lumbal seviyelerle ilişkili disk yüksekliğindeki değişikliklere ve vertebra yüksekliğindeki değişikliklere özel referans yapmaktır. Belirlenen bilgiler semptomatik hastalarda lumbal disklerin diğerlendirilmesinde referans olarak kullanılacaktır. Amacımız semptomsuz Türk bireylerde lumbal vertebralar ve intervertebral disklerin yüksekliğinde yaşa, cinse ve kiloya bağlı değişiklikleri çalışmaktır. Toplam 305 semptomsuz hasta (131 erkek, 10-72 yaş arası; ortalama 36 ± 15,79 ve 174 kadın, 10-80 yaş arası; ortalama 38 ± 13,37) çalışma peryodu esnasında seçildi. Hepsi bütün lumbal vertebralar ve bütün intervertebral disklerin anterior ve posterior yüksekliklerini ölçmek için midsagital manyetik rezonans görüntülemeye maruz bırakıldılar. Değerler her yaş grubunda ve öteki yaş grupları arasında farklı seviyelerde lumbal vertebra ve disk yüksekliklerinin ortalamalarında farkların anlamını elde etmek için istatistiksel olarak analiz edildi. Hem erkekler hem de kadınlar için her yaş grubunda her lumbal seviye için rölatif yükseklik indeksleri belirlendi. Erkekler ve kadınlar için (her lumbal seviye için ve tüm 5 yaş gruplarında) vertebra ve disk yükseklikleri sayfa 65 de değerlendirilmektedir. Anahtar Kelimeler: Manyetik rezonans görüntüleme, lumbal vertebra yüksekliği, intervertebral disk yüksekliği, rölatif yükseklik indeksi. Destekleyen Kuruluşlar: HÜTF 05 T07. 10 1.002 Morphometric evaluation of lumbar spine by using Magnetic Resonance Imaging, Hacettepe University Faculty of Medicine, Thesis in Anatomy, Ankara 2005. Among the Turkish population, an increasing number of patients seek professional help from neurosurgeons and orthopedists for problems related to low back pain. Unfortunately, quantitative studies concerning the lumbar spine among Turks both in health and disease are, to our best knowledge, still absent. The present study aims the morphometric evalution of lumbar vertebrae and intervertebral discs using Magnetic Resonanca Imaging (MRI) in a selected sample of asymptomatic Turkish individuals. Special reference is made to changes in disc heights relative to age, gender and lumbar levels, and to changes in vertebral heights. The established database would eventually serve as a reference in the evaluation of lumbar discs in symptomatic patients. Our objective is to study changes in lumbar vertebrae and intervertebral disc heights in asymptomatic Turkish individuals relative to age, gender and weight. A total of 305 asymptomatic patients (131 males, age range 10-72 years; mean 36 ± 15,79 and 174 females, range 10-80 years; mean 38 ± 13,37) were selected during the study period. All underwent midsagittal magnetic resonance imaging for measuring the anterior and posterior heights of all lumbar vertebrae and all intervertebral discs. Values were statistically analyzed to obtain the significance of differences in the means of lumbar vertebrae and disc heights at different levels in every age group and among other age groups. The relative height indices for every lumbar level in each age group for both males and females were determined. The vertebra and disc heights for males and females (for every lumbar level and in all 5 age groups) are evaluated in page 65. Keywords: Magnetic resonance imaging, lumbar vertebra height, intervertebral disc height, relative height index. Supported by HUTF 05 T07.101.002 112

Son yıllarda artırılmış gerçeklik uygulamalarının mobil cihazlar üzerinden oluşturulabilmesi, ‘mobil artırılmış gerçeklik’ çalışmalarını ortaya çıkarmıştır. Bu çalışmada tıp fakültesi anatomi eğitiminde ‘mobil artırılmış gerçeklik’ uygulamalarının kullanılmasına odaklanılmıştır. Çalışmanın amacı tıp fakültesi öğrencilerinin ‘mobil artırılmış gerçeklik’ ile anatomi öğrenimine yönelik görüşlerini belirlemektir. Çalışmada karma araştırma yöntemlerinden açıklayıcı desen kullanılmıştır. Amaçlı ve rastgele örnekleme yöntemiyle seçilen çalışmanın örneklemini ikinci sınıfta öğrenim gören 34 tıp fakültesi öğrencisi oluşturmaktadır. Veri toplama aracı olarak görüş anketi ve görüşme formu kullanılmıştır. Verilerin analizinde betimsel analiz yöntemlerinden yararlanılmıştır. Çalışmadan elde edilen verilere göre, öğrencilerin ‘mobil artırılmış gerçeklik’ ile öğrenmeye yönelik görüşleri olumludur. Özellikle, öğrenciler ‘mobil artırılmış gerçeklik’ ile öğrenmenin gerçeklik hissi oluşturduğunu, konuyu somutlaştırdığını, derse karşı ilgiyi artırdığını, esnek bir öğrenme ortamı sağlayarak bireysel çalışmalarında faydalı olduğunu vurgulamışlardır. Çalışmadan elde edilen sonuçlara göre, anatomi eğitiminde ‘mobil artırılmış gerçeklik’ uygulamalarının yaygınlaştırılması faydalı olacaktır, With the augmented reality applications via mobile phones created in recent years, ‘mobile augmented reality’ studies have revealed. In this study, it is focused on using ‘mobile augmented reality’ applications in anatomy education. The purpose of this study is to determine the medical faculty students’views on anatomy learning via ‘mobile augmented reality’ technology. Explanatory design with mixed methods was applied in this study. The purposive, random sample consists of 34 sophomore students, studying medicine. As data collection tools, questionnaire and interview form were used. Descriptive analysis methods were used in the data analysis. Results showed students’ views toward ‘mobile augmented reality’ based learning were highly positive. Students especially emphasized how ‘mobile augmented reality’ based learning generated sense of reality, materialized the subjects, increased interest in the lesson and was beneficial for individual study by providing a flexible learning environment. In conclusion, it would be beneficial for ‘mobile augmented reality’ applications to be incorporated in anatomy education

Vücudun Farklı Bölgelerindeki Cilt Altı Yağ Dokusu Kalınlığının Ultrasonografi Yöntemi Kullanılarak ÖlçülmesiCilt altı yağ dokusu vücut şeklini belirleyen oluşumlardan biridir. Vücut yağ birikimi ve dağılımının genel sağlık üzerinde büyük öneme sahip olduğu kabul edilmektedir. İlaçlar ve anestezik maddelerin etkinliğini değiştirebilir. Soğuk ve açlığa karşı koyma yeteneğini etkileyebilir. Cilt altı yağ dokusu, diabet, kanser ve metabolik ve kardiyovasküler hastalıklar ilişkilidir.Cilt altı yağ dokusunun vücudun çeşitli bölgelerindeki kalınlığı ölçülüp, yaş ve cinsiyet yönünden karşılaştırılması amaçlandı.Bu çalışmada cilt altı yağ dokusu kalınlığı 15 bölgede (boyun, biceps, triceps, pektoral, göğüs yan, subscapular, iliak krest, suprailiak, epigastrik, hipogastrik, uyluk ön-arka-medial-lateral ve baldır) ultrasonografi cihazı kullanılarak ölçüldü. Boy ve kilo ölçümleri alındı. Vücut kitle indeksi hesaplandı. Göğüs çevresi, bel çevresi, kalça çevresi, kol ve uyluk çevresi antropometrik ölçümleri alındı. Kişi dik pozisyondayken hem sağ, hem de sol tarafından ölçüm yapıldı.Çalışmamıza toplam 183 birey (100 kadın ve 83 erkek) alındı. Kadınlar ve erkekler arasında biceps, triceps, crista iliaca, uyluk ön, arka, medial, lateral ve baldır ölçümleri arasındaki anlamlı (p˂0,05) fark vardı. 30 yaşından sonra antropometrik ölçümlerden kol çevresi, göğüs çevresinin ve ultrasonografik ölçümlerden ise pektoral, epigastrik, hipogastrik ve suprailiak deri altı yağ dokusu kalınlıkları anlamlı bir şekilde arttığı görülmüştür (p˂0,05). Yaş grupları arasında kilo ve VKİ yönüyle anlamlı farklılık (p˂0,05) vardı.Sonuç olarak cinsiyet, yaş, kilo artışı ve vücut kitle indeksi ile cilt altı yağ dokusu kalınlığı yakından ilişkilidir.Anahtar Kelimeler: Antropometri, cilt altı yağ dokusu, ultrasonografi. The Measurement of Subcutaneous Fat Tissue in Different Regions of the Body Using UltrasonographySubcutaneous fat tissue is one of the elements that determine body shape. Body fat accumulation and distribution are of great importance to general health. It can alter the effectiveness of drugs and anesthetic materials. It can affect the ability to withstand cold and hunger. Subcutaneous fat tissue is associated with diabetes, cancer and metabolic and cardiovascular diseases.The purpose of this study was to measure subcutaneous fat tissue thickness in various regions of the body and to compare the results in terms of age and sex.Subcutaneous fat tissue thickness was measured using a ultrasonography device in 15 regions of the body (neck, biceps, triceps, pectoral, the side of the chest, subscapular, iliac crest, suprailiac, the epigastric and hypogastric regions, anterior, posterior, medial and lateral aspects of the thigh, and the calf). Height and weight were measured, and body mass index was calculated. Anthropometric measurements were performed for chest, waist, hip, arm and thigh circumferences. Measurements were taken from both right and left with the subject in an upright position.One hundred eighty-three adults (100 female and 83 male) were enrolled. Significant male-female differences were determined in biceps, triceps, crista iliac, anterior, medial and lateral thigh and calf measurements (p˂0.05). Significant increases were determined in arm circumference and chest circumference among anthropometric measurements and pectoral, epigastric, hypogastric and suprailiac subcutaneous fat tissue among ultrasonographic measurements after the age of 30 (p˂0.05). Significant variation was determined between age groups in terms of weight and body mass index (p˂0.05).In conclusion, sex, age, weight gain and body mass index are closely associated with subcutaneous fat tissue.Key words: Anthropometry, subcutaneous fat tissue, ultrasonography. 78

Amaç: Bu çalışmada, insanlarda manyetik rezonans görüntüleme yöntemini kullanarak craniocervical bölgedeki önemli anatomik oluşumların morfometrik değerlendirilmesinin yapılması ve bu oluşumların çeşitli kliniklerde kullanılabilecek referans değerlerinin saptanması amaçlandı.Materyal ve Metot: Çalışmamızda yaklaşık olarak 750 bireyin MRG yöntemiyle elde edilen görüntüleri Radyodiagnostik Anabilim Dalı?nda değerlendirilip arşiv sistemine dahil edildikten sonra bu görüntülerden anatomik yapı yönünden gerekli kriterleri taşıyan 306 (95 erkek, 211 kadın) bireyin ölçümleri yapıldı. Sagital T1 ve T2 ağırlıklı görüntüler kesit kalınlığı 3 mm, interval 10 mm, matriks 352x224, FOV 170-240 mm, nex 4 olarak belirlendi. Bu görüntüler üzerinden her bir bireyin craniocervical bölgesinde bulunan önemli anatomik yapıların ölçümleri yapıldı.Bulgular: Yapılan ölçümler sonucunda dens axis yüksekliği erkeklerde 33.8±2.2 mm, kadınlarda ise 30.9±2.3 mm, dens axis?in anteroposterior mesafesi erkeklerde 10.6±1.1 mm, kadınlarda ise 9.8±1.2 mm, spatium retropharnygeum aralığı erkek bireylerde 3.1±0.5 mm, kadın bireylerde ise 2.9±0.5 mm, toplam servikal vertebra uzunluğu erkek bireylerde 119.7±7.3 mm, kadın bireylerde ise 106.6±6.4 mm ve foramen magnum?un sagittal çapı erkek bireylerde 38.0±3.0 mm, kadın bireylerde ise 36.9±2.9 mm olarak ölçüldü. Sonuç: Cinsiyet bakımından; dens axis yüksekliği, dens axis?in anteroposterior mesafesi, spatium retropharyngeum aralığı, toplam servikal vertebra uzunluğu ve foramen magnum?un sagittal çapının istatistiksel olarak anlamlı olduğu tespit edildi. Dekadlara göre yapılan değerlendirmede ise canalis vertebralis?in sagittal çapının kadınlarda, toplam servikal vertebra uzunluğunun erkeklerde anlamlı derecede farklılık gösterdiği tespit edildi. Dens axis yüksekliği ve dens axis?in anteroposterior mesafesinin toplam servikal vertebra uzunluğu ile ligamentum apicis dentis uzunluğu ve canalis vertebralis?in sagittal çapınında foramen magnum?un sagittal çapıyla pozitif bir korelasyon içinde olduğu gözlemlendi.Anahtar Kelimeler: Craniocervical bileşke, dens axis, foramen magnum, ligamentum apicis dentis, manyetik rezonans görüntüleme, pavlov oranı. Aim: In this study, it is aimed at performing morphometric evaluation of the important anatomical structures located at the craniocervical junction and detecting reference values of these structures used in various clinics by using magnetic resonance imaging technique.Materials and Method: In this clinical study, 750 Turkish individuals from Ataturk University Department of Radiology and Niğde State Hospital who underwent an MRI of the cervical spine were included. 306 individuals (95 men and 211 women) aged 20 to 79 years with the necessary criteria were selected for morphometric evaluation of the craniocervical junction. Sagittal T1 and T2 slice thickness of weighted images were 3 mm, matrix 352x224, FOV 170-240 cm, nex 4 at 10 mm interval. The measurements of the important anatomical structures located in the craniocervical region of each individual were made on these images belonging to this site.Results: Consequently, the height of odontoid process was 33.8±2.2 mm in male and 30.9±2.3 mm in female; the anteroposterior distance of odontoid process was 10.6±1.1 mm in male and 9.8±1.2 mm in female; the space of the spatium retropharyngeum was 3.1±0.5 mm in male and 2.9±0.5 mm in female; the total length of the cervical spine was 119.7±7.3 mm male and 106.6±6.4 mm in female and the sagittal diameter of the foramen magnum was 38.0±3.0 mm in male and 36.9±2.9 mm in female.Conclusion: The height of the odontoid process, the anteroposterior distance of the odontoid process, the space of the spatium retropharyngeum, the total length of the cervical spine and the sagittal diameter of the foramen magnum were found to be statistically significant in terms of gender. The sagittal diameter of vertebral canal in female and the total length of the cervical spine in male showed a significant difference by decade. The height of the odontoid process and the anteroposterior distance of the odontoid process showed the positive correlation with the total length of the cervical spine. Also, the length of apical ligament of dens and the sagittal diameter of the vertebral canal showed the positive correlation with the sagittal diameter of foramen magnum. Key Words: Apical ligament of dens, craniocervical junction, foramen magnum, magnetic resonance imaging, odontoid process, pavlov ratio. 107