Search

It is well recognized that both genetic and environmental factors play an important role in the pathogenesis of multiple sclerosis (MS). Immune pathogenesis of MS focuses on pathogenic CD4+ T lymphocytes. CD4+CD25+ regulatory T cells have suppressive function in this cell group. FOXP3 (forkhead boxP3) transcription factor is a key structure in the development and function of regulatory cells. Functional alterations in FOXP3 gene expression have been observed in various autoimmune diseases.We screened a non-synonymous coding single nucleotide polymorphism (exon +2710 C/T) (rs2232369) of human FOXP3 gene in 148 MS patients (118 with Relapsing Remitting MS, 30 with Secondary Progressive MS) and 102 age- and sex-matched healthy controls. The association of polymorphisms with susceptibility, and course of the disease was evaluated.We could not detect any single nucleotide polymorphism in MS patients, however, polymorphic allele was detected in 3% of the control group. Consequently, a genetic association between the FOXP3 gene polymorphism and MS was not revealed.The distribution of this polymorphism has not been screened in any other MS populations before. Although we could not succeed to find any association between susceptibility to MS and screened FOXP3 gene polymorphisms, we suggest that this particular polymorphism is not appropriate for these kind of studies in the future.Multipl Skleroz (MS) patogenezinde genetik ve çevresel faktörlerin önemi iyi bilinmektedir. Hastalığın immün patolojisi, patojen CD4+T lenfositlerine odaklanmıştır. Bu hücrelerin aktivitesi, CD4+CD25+ T regülatör hücreler tarfından kontrol edilmektedir. FOXP3 (forkhead boxP3) transkripsiyon faktörünün ise regülatör hücrelerin gelişimi ve fonksiyonu üzerinde kilit rolü vardır. Çeşitli otoimmün hastalıklarda, FOXP3 gen ekspresyonunda fonksiyonel değişiklikler saptanmıştır.Yaş ve cinsiyet açısından uyumlu 102 sağlıklı kontrol ve 148 Multipl Skleroz (118 Relapsing Remitting MS ve 30 Sekonder Progressif MS) hastasında, FOXP3 genine ait ekzon +2710 C/T (rs2232369) tek nükleotid polimorfizmi tarandı. Saptanan polimorfik alelin, hastalığa yatkınlık ve hastalık tipi ile bağlantısı araştırıldı.Hasta grubunda tek nükleotid polimorfizmi saptanmadı ancak kontrol grubunda %3 oranında polimorfik alel mevcuttu. Bu bulgularla, FOXP3 gen polimorfizmi ile hastalığa yatkınlık arasında bir bağlantı saptanmadı.Bu polimorfizm daha önce başka bir Multipl Skleroz hasta grubunda taranmamıştır. Sonuç olarak, hastalıkla polimorfik alel arasında bir bağlantı saptanamasa da, hastalığın patogenezinde son derece önemli bir yapı olan FOXP3 ile ilgili bundan sonraki genetik çalışmalarda, bu kodlanan bölgenin iyi bir aday olmadığı söylenebilir.

Non-Hodgkin malign lenfomalar (NHML), B ya da T hücreli malign lenfoid proliferasyon ile karakterizedir. NHML seyrinde periferik sinir tutulumu Hodgkin hastalığına göre daha nadirdir. Bu yazıda, B hücreli non-Hodgkin malign lenfoması ile kronik inflamatuvar demiyelinizan polinöropatisi olan ve kanda paraproteinemi saptanmayan bir olgu sunulmaktadır; non-Hodgkin malign lenfomanın seyri sırasındaki periferik nöropatilerin çeşitli oluş mekanizmaları tartışılmıştır.

ÖZET Bu araştırma, Aktif öğrenme uygulamalarının, Dokuz Eylül Üniversitesi Mühendislik ve Fen-Edebiyat Fakültesinde bu modeli uygulayan öğretim üyesi ve yöneticüerinin, öğretime ilişkin geliştirdikleri paradigmalara ve kurum içi iletişime etkisini saptamak amacıyla yapılmıştır. Araştırmada, bu modeli uygulayan öğretim üyelerinin, yönetimin, ve öğrencilerin rollerinin nasıl bir değişime uğradığım ortaya çıkararak, Mühendislik ve Fen-Edebiyat Fakültelerinin aktif öğrenme uygulamalarındaki farklılıklar ve sorunlar belirlenerek, öneriler geliştirilmeye çalışılmıştır Araştırmanın örneklemini Mühendislik ve Fen-Edebiyat Fakültelerinin aktif öğrenme modelini uygulayan bölümlerinde çalışan öğretim üyeleri ve yöneticileri oluşturmaktadır. Bu araştırma, yapılandırılmış açık uçlu görüşme tekniğinin uygulandığı nitel bir araştırmadır. Araştırmanın bulguları aşağıdaki gibi özetlenebilir: 1) Mühendislik ve Fen-Edebiyat Fakültesi öğretim üyeleri ve yöneticileri, aktif öğrenme uygulamalarında öğrenci, öğretim üyesi ve yönetim rolünün ağırlıklı olarak olumlu yönde değiştiği görüşündedir. 2) Her iki fakültede, öğretim üyesinin rolündeki değişim daha çok `öğrenci basan değerlendirmesinde artış ve çeşitlilik ile öğretim üyesinin öğrenmeyi öğretme işlevi olmuştur. 3) Mühendislik ve Fen-Edebiyat Fakültesi yöneticileri, öğretim üyesinin rolündeki değişimin ağırlıklı olarak `Öğrenmeyi öğretme ve yönlendirmenin en Önemli işlevi olduğunu ve diğer öğretim üyeleri ile işbirliğinde artış` olduğunu belirtmektedir. 4) Mühendislik ve Fen-Edebiyat Fakültesi öğretim üyeleri ve yöneticileri, öğrencinin rolündeki değişimin ağırlıklı olarak `öğrenci bilgiyi keşfeden, anlamlandıran, daha çok araştıran ve geribildirimler aracılığıyla öğretme-öğrenme sürecinin etkin bir öğesi olarak yer almakta; öğrencilerde özgüven duygusunun gelişmekte` olduğunu belirtmektedir.5) Mühendislik ve Fen-Edebiyat Fakültesi öğrencileri, öğretim üyeleri ve yöneticileri arasındaki iletişim aktif öğrenme uygulamalarında işleyiş gereği artmıştır. 6) Mühendislik Fakültesi öğretim üyeleri ve yöneticileri, aktif öğrenme uygulamalarında Fen-Edebiyat Fakültesi öğretim üyeleri ve yöneticilerine göre daha çok sorun yaşamaktadır. 7) Her iki fakültede öğretim üyelerine yönelik sorunlar daha çok yer tutmaktadır. Bu sorunların başlıcalan şunlardır: a) P.D.Ö de standartların oluşmamasına bağlı olarak uygulamalarda farklılık. b) P.D.Ö.de eğitim yönlendiriciliği rolünün yeterince kavranmaması ve uygulamada yetersizlik. c) P.D.Ö. de ölçme ve değerlendirme sistemine ilişkin sorunlar. 8) Her iki fakültede öğrencilere yönelik sorunlar şunlardır: a) P.D.Ö de öğrencilerden kısa sürede çok şey öğrenmesi beklentisi. b) Öğrencilerin öğretimsel yükümlülüklerinin artması ve sosyal aktivitelere zaman ayıramaması. c) Öğrencilerin yeni rolüne uyum sorunu. 9) Her iki fakültede yöneticilere yönelik sorunlar şunlardır: a) Alt yapı ve donanım sorunları b) Çalışanların eğitim gereksinimlerine verilen desteğin yetersiz olması. ABSTRACT This research has been done in order to determine the effect of active learning to the paradigms which the academic staff and the managers of the Engineering and Faculty of Science and Art, applying the model of active learning, have developed related to lecturer and to the communication within the institution. In this research, an effort has been spent to develop suggestions by determining how the roles of the lecturer, the management and the students, applying this model, have changed, and by deterrnining the differences and the problems in the applications of active learning in the fields of The Engineering and The Faculty of Science and Art. The lecturers and their managers of the Engineering and Faculty of Science and Art which apply the model of active learning form the sample of the research. The results of the research can be summarized as the following: 1. The lecturer and the managers of Engineering and Faculty of Science and Art consider that the role of the student, lecturer and the management mostly change positively in the applications of active learning. 2. In both faculties, the change in the role of the lecturer is mostly the increase and variety in the `students' performance evaluation` and the function of the lecturer to teach how to learn. 3. The managers of the Engineering and Science and Art Faculties note that the change in the role of the lecturer is mostly `They are the most important function of teaching how to learn and guidance and the increase in cooperation with the other lecturers. ` 4. The managers of the Engineering and Science and Art Faculties note that the change in the role of the students is that `They are the ones who discover the information, make it meaningful, make more researches and an effective element of the teaching-learning process using feedbacks, and they have an increasing self-confidence.`5. The communication among the students, lecturers and their managers has increased in accordance with the process of active learning applications. 6. The teachers and the managers of the Engineering Faculty experience more problems than the lecturers and the managers of the Science and Art do. 7. In both faculties the problem of the lecturers are more obvious. Some of these problems are: a) The difference in applications due to the lack of standards in Problem based learned. b) Not comprehending sufficiently the role of directing the education, and the insufficiency in applications. c) The problems of the testing and evaluation system in Problem based learned. 8. These are the problems of students in both faculties. a) The students are expected to learn much in a short time. b) The educational responsibilities of students have increased and they cannot have time for social activities. c) The adaptation problem of students to their new role. 9. The problems of the managers in both faculties are: a) Infra-structure and hardware problems b) Insufficient support to the educational needs of the personnel. 197

ÖZET: Periferik sinirlerin supramaksimal uyarımı ile oluşan antidromik deşarjların, spinal kord ön boynuz motor nöron hücrelerini aktive ederek, geç bir potansiyel olan F - dalgasını ortaya çıkardığı bilinmektedir. F - yanıtı hem periferik hem de santral sinir sistemi patolojilerinden etkilenmektedir. Bu çalışmada; üst motor nöron patolojilerinde median ve tibial sinirin uyarımı ile, F - yanıtı değişiklikleri, kontrol grubu ile karşılaştırılarak çalışıldı. Her iki grupta 0.5Hz, 2.0Hz, median sinir için abduktor pollusis brevis kasına minimal istemli kası ( fasilitasyon ) yaptırılarak ( 0.5Hz ), ve tibial sinir için daha yüksek şiddete uyarı ( 50ma ) ile kayıt yapıldı. Hasta grubunda tüm uyan durumlarında F - yanıtı amplitüd özellikleri ve süresinin anlamlı olarak arttığı gözlendi. Uyan frekans ve şiddetinde artış ve fasilitasyon, kontrol grubunda tüm amplitüd parametrelerini arttırırken, hasta grubunda herhangi bir değişiklik oluşturmadı. Üst motor nöron patolojilerinde spinal segmental pre-sinaptik mekanizmaların değişmesiyle, alfa-motor nöronların uyarılabilirliklerinin arttığı ve böylece antidromik deşarjların, normalde inhibitor sistemin baskısında kalan geç polifazik komponenti etkileyerek, daha fazla nöronun aktive olmasını sağladığı ve F - yanıtı özelliklerini değiştirdiği düşünülmektedir. 74 SUMMARY: After supramaximal stimulation of peripheral nerve a variety of late potentials can be recorded with surface electrodes over the corresponding muscle. The F - wave represents a recurrent discharge of antidromically activated motoneurones. Both peripheral and central nervous system diseases effect F - wave characteristics. In this study F - wave changes were determined in upper motor neurone disease and in healthy control subjects by stimulating median and posterior tibial nerves at 0.5Hz, 2.0Hz frequencies. The response were recorded from the abductor pollucis brevis muscle at rest and under weak voluntary contraction, and abductor hallucis muscle stimulating with high stimulus intensity. In patients, all F - wave amplitude characteristics and duration were found significantly higher than controls. In normal subjects, F - wave amplitude showed a significant increase as the stimulation rate increased and with facilitation. In upper motor neurone disease, the increase of F - wave amplitude and duration reflects an increase in alpha - motoneurone excitability due to alterations of the balance of excitatory and inhibitory influences of anterior horn cells. This effect may be due to the enhancement of an additional late polyphasic component. 84