42 results on '"Hasta, Derya"'
Search Results
2. Threat Perception and Perspective Taking as Mediators Between Competitive Victimhood and Evaluations of Collective Action: The Gezi Park Protests
- Author
-
Demirdağ, Ahmet and Hasta, Derya
- Published
- 2019
- Full Text
- View/download PDF
3. The mediating role of perceived control and hopelessness in the relation between personal belief in a just world and life satisfaction
- Author
-
Kiral Ucar, Gözde, Hasta, Derya, and Kaynak Malatyali, Meryem
- Published
- 2019
- Full Text
- View/download PDF
4. A Social Dominance Theory Perspective on Attitudes Toward Girl Child Marriages in Turkey: The Legitimizing Role of Ambivalent Sexism
- Author
-
Kaynak Malatyalı, Meryem, Kaynak, Bağdat Deniz, and Hasta, Derya
- Published
- 2017
- Full Text
- View/download PDF
5. Marriage: An Examination in Terms of System Justification Theory.
- Author
-
Doğan, Özge Akbalık and Hasta, Derya
- Published
- 2022
- Full Text
- View/download PDF
6. A valuation of relative deprivation and just world belief variables on political participation levels of women living in Turkey/Turkiye'deki bir kadin ornekleminde goreli yoksunluk ve adil dunya inanci ile siyasal katilim duzeyleri arasindaki iliski
- Author
-
Kiral, Gozde, Donmez, Ali, and Hasta, Derya
- Subjects
Women -- Political activity -- Beliefs, opinions and attitudes ,Political participation -- Social aspects -- Educational aspects -- Economic aspects ,Social sciences ,Women's issues/gender studies ,Educational aspects ,Political activity ,Beliefs, opinions and attitudes ,Social aspects ,Economic aspects - Abstract
Abstract The main objective of this study is to investigate the relationships between relative deprivation, belief in a just world and political participation among women in Turkey. In addition, the [...]
- Published
- 2008
7. Turkish Adaptation of New Social Dominance Orientation Scale (SDO7)
- Author
-
KAYNAK, Bağdat Deniz, KAYNAK MALATYALI, Meryem, and HASTA, Derya
- Subjects
Social ,Sosyal baskınlık kuramı,sosyal baskınlık yönelimi,ölçek uyarlaması ,Philosophy ,Social dominance theory,social dominance orientation,scale adaptation ,General Medicine ,Humanities ,Sosyal ,Scale adaptation - Abstract
Sosyal baskınlık yönelimi (SBY), var olan hiyerarşik yapıları desteklemeye yönelik bireysel bir eğilime karşılık gelmektedir ve son dönemde yürütülen çalışmalar bu kavramın iki faktörlü bir yapıya sahip olduğunu göstermektedir: SBY-Baskınlık (SBY-B) ve SBY-Eşitlik Karşıtı Olma (SBY-EKO). Bu çalışmanın amacı, Ho ve arkadaşlarının (2015) SBY’nin iki faktörlü yapısını ölçmek için geliştirdiği Yeni Sosyal Baskınlık Yönelimi Ölçeği’nin (SBY7) Türkçeye uyarlanmasıdır. Bu amaçla, SBY7 iki farklı örneklemden toplam 730 katılımcıya (222 erkek, 507 kadın ve bir boş veri) uygulanmıştır. Ayrıca, Çelişik Duygulu Cinsiyetçilik Ölçeği, Genel Sistemi Meşrulaştırma Ölçeği (örneklem-1), Toplumsal Cinsiyete İlişkin Sistemi Meşrulaştırma Ölçeği (örneklem-2) ve katılımcıların sosyal refahın yeniden sağlanmasını, gelir adaletinin sağlanmasını ve savaşı destekleme düzeylerini belirlemek için oluşturulan Kısa Soru Formu uygulanmıştır. Doğrulayıcı faktör analizi sonuçları, anlamsal ve yöntemsel olarak farklı maddeleri barındıran dört faktörlü bir yapıyı desteklemektedir. Yapı geçerliğine ilişkin bulgular, SBY-Toplam, SBY-B ve SBY-EKO’nun korumacı ve düşmanca cinsiyetçilik ve genel sistemi meşrulaştırma (örneklem-1) ve toplumsal cinsiyete ilişkin sistemi meşrulaştırma (örneklem-2) düzeyleri ile pozitif yönde ilişkili olduğunu göstermektedir. Yapı geçerliğini test etmek için ayrıca SBY-B ve kriter değişkenleri arasındaki yarı-kısmi korelasyonlar ile SBY-EKO ve kriter değişkenleri arasındaki yarı-kısmi korelasyonlar karşılaştırılmıştır. Bulgular, 12 ayrı yarı-kısmi korelasyon farkı karşılaştırmasından yalnızca üçünde anlamlı bir farklılık olduğunu göstermektedir. Bu bulgular, SBY-B ve SBY-EKO arasında, mevcut çalışmada ele alınan kriter değişkenlerini yordama açısından istikrarlı bir farklılaşmanın olmadığına işaret etmektedir. Sonuç olarak, bu çalışmanın sonuçları SBY7’nin Türkiye'de sosyal baskınlık yöneliminin anlamsal ve yöntemsel olarak farklı yönlerini barındıran dört faktörlü bir yapıya sahip olduğuna, ancak kuramsal olarak SBY-EKO ve SBY-B’nin ülkemizde belirgin bir şekilde birbirinden ayrışmadığına işaret etmektedir. Bu nedenle, SBY7’nin Türkiye’de sosyal baskınlık yöneliminin farklı yönlerini içeren tek faktörlü bir ölçek olarak kullanılabileceği düşünülmektedir., Social dominance orientation (SDO) represents an individual tendency to support already existing hierarchical social structures. Recent research has indicated that this phenomenon has a two-factor structure: SDO-Dominance (SDO-D) and SDO-Egalitarianism (SDO-E). The aim of this study is to adapt the New Social Dominance Orientation Scale (SDO7), developed by Ho et al. (2015), to measure the two-factor structure of SDO for the Turkish context. For this purpose, SDO7 was applied to 730 participants (222 men, 507 women and one missing) from two different samples. Additionally, an Ambivalent Sexism Scale, General System Justification Scale (sample-1), Gender Related System Justification Scale (sample-2) and a Short Question Form (which was created to determine participants’ levels of support for social welfare, income justice, and war) were also applied. Results of confirmatory factor analysis support a four-factor structure that contains both substantive and methodological items. The results for construct validity showed that SDO, SDO-D, and SDO-E were positively correlated with benevolent and hostile sexism and general system justification (sample-1), and gender related system justification (sample-2). Furthermore, in order to test construct validity the semi-partial correlations between SDO-D and criterion variables and those between SDO-E and criterion variables were compared. Results indicated that, only 3 of the 12 different semi-partial correlation comparisons were significant. These results implied that SDO-D and SDO-E were not consistently different in terms of their relations with the criterion variables measured for this study. Therefore, the results of this study indicate that SDO7 has a four-factor structure that contains both substantive and methodological dimensions of social dominance orientation in Turkey. However, theoretically SDO-E and SDO-D are not clearly separated from one another. Thus, SDO7 can be used as a one-factor scale which includes different aspects of social dominance orientation in Turkey.
- Published
- 2020
8. Evlilik: Sistemi Meşrulaştırma Kuramı Açısından Bir İnceleme
- Author
-
Akbalık Doğan, Özge, primary and Hasta, Derya, additional
- Published
- 2021
- Full Text
- View/download PDF
9. İnsanlıktan Uzaklaştırmanın Barış Sürecini Destekleme Niyeti Üzerindeki Etkisi
- Author
-
Demirdağ, Ahmet, primary and Hasta, Derya, additional
- Published
- 2020
- Full Text
- View/download PDF
10. Dindarlık ile Politik Güven Arasındaki İlişkide Yetkecilik ve Sistemi Meşrulaştırmanın Aracı Rolü
- Author
-
Sönmez, Burçak, primary and Hasta, Derya, additional
- Published
- 2019
- Full Text
- View/download PDF
11. The Mediating Role of Authoritarianism and System Justification in the Relationship between Religiosity and Political Trust.
- Author
-
Sönmez, Burçak and Hasta, Derya
- Published
- 2021
- Full Text
- View/download PDF
12. Yetkecilik, Sosyal Baskınlık Yönelimi ve Siyasal Görüş
- Author
-
HASTA, DERYA and KARAÇANTA, HATİCE
- Published
- 2017
13. Bilişsel Kapalılık ile Bağışlama Arasındaki İlişkide Adil Dünya İnancı ve Belirsizliğe Karşı Hoşgörüsüzlüğün Aracı Rolü
- Author
-
DURAK BATIGÜN, AYŞEGÜL, KARAÇANTA, HATİCE, and HASTA, DERYA
- Published
- 2017
14. Göç, Kültürleşme ve Uyum
- Author
-
Saygın, Sezel and HASTA, Derya
- Subjects
Psikoloji, Sosyal ,Göç,kültürleşme,psikolojik uyum,sosyokültürel uyum ,Psychology, Social ,Migration,acculturation,pychological adaptation,sociocultural adaptation - Abstract
In multinational countries that receive migration, minority and mainstream collective members need to use methods that facilitate living together and making them fit together. The changes of these individuals through the learning process of adaptation are studied under the heading of accultura-tion. The aim of this article is to inform the reader on acculturation and adaptation which are the prominent variables of migration studies in psychology. The article starts with acculturation, accul-turation models and acculturation strategies of Berry, and followed by the critics to Berry’s accultura-tion strategies, sociocultural and psychological adaptation. Lastly, the factors influencing the accul-turation and adaptation processes are elaborated., Göç alan çok uluslu ülkelerde, azınlık ve ana akım topluma üye bireylerin beraber yaşamalarını ve birbirlerine uyum sağlamalarını kolaylaştıracak yöntemler kullanmaları gerekmektedir. Bu insanların bir arada yaşamayı ve birbirlerine uyum sağlamayı öğrenirlerken geçtikleri değişimlerin kültürleşme başlığı altında incelendiği görülmektedir. Bu makalenin amacı, okuru psikoloji alanında yapılan göç çalışmalarının öne çıkan değişkenlerinden olan kültürleşme ve uyum değişkenleri hakkında bilgilen-dirmektir. Bu amaçla ilk olarak kültürleşme, kültürleşme modelleri ve Berry’nin kültürleşme yönelim-lerinden söz edilmiş, ardından Berry’nin kültürleşme yönelimlerine getirilen eleştirilere değinilerek, sosyokültürel uyum ve psikolojik uyum değişkenleri ve kültürleşmeyi ve uyum sürecini etkileyen etmenler ele alınmıştır.
- Published
- 2017
15. Political Participation, Political Efficacy and Gender
- Author
-
Atabey, Gullu, primary and Hasta, Derya, additional
- Published
- 2018
- Full Text
- View/download PDF
16. Göç, Kültürleşme ve Uyum
- Author
-
Saygın, Sezel, primary and Hasta, Derya, additional
- Published
- 2018
- Full Text
- View/download PDF
17. Siyasal Görüş ve Tehdit Algısı Arasındaki İlişkide Sistemi Meşrulaştırmanın Aracı Rolü
- Author
-
Demirdağ, Ahmet, Hasta, Derya, and Çavdar, Aybike
- Published
- 2016
- Full Text
- View/download PDF
18. Sendikaya Üye Olan Ve Olmayan İşçilerin Sistemi Meşrulaştırma, Adil Dünya İnancı ve İş Doyumu Açısından İncelenmesi
- Author
-
HASTA, DERYA, KARAÇANTA, HATİCE, Cesur, Merve, and Özkan, Burcu
- Published
- 2014
19. Yetkeci kişilik ve bilişsel karmaşıklık düzeyi ile siyasal ideoloji arasındaki ilişki
- Author
-
Hasta, Derya, Dönmez, Ali, and Diğer
- Subjects
Psikoloji ,Siyasal Bilimler ,Authority ,Political Science ,Politics ,Uncertainty ,Psychology ,Political thoughts ,Authoritarian personality ,Ideology ,Cognitive behaviours ,Political behavior ,University students - Abstract
215
- Published
- 2002
20. Attitudes towards Hydroelectric Power Plants: An Evaluation in terms of System Justification, Locus of Control, and Attributional Complexity.
- Author
-
Hasta, Derya and Sözen, Ayşe Ilgın
- Published
- 2017
21. Ev işi paylaşımı ve ev işi paylaşımında hakkaniyet algısı ile evlilik doyumu ilişkisi
- Author
-
Hasta, Derya, Dönmez, Ali, and Diğer
- Subjects
Psikoloji ,Psychology ,Marital satisfaction ,Houseworks - Abstract
101
- Published
- 1996
22. Yetkecilik ve Bilişsel Karmaşıklık Düzeyi ile Siyasal İdeoloji Arasındaki İlişki.
- Author
-
Hasta, Derya and Dönmez, Ali
- Subjects
- *
AUTHORITARIANISM , *POLITICAL attitudes , *AMBIGUITY , *COLLEGE student attitudes , *SOCIAL groups , *SUBMISSIVENESS , *ACTIVISTS , *STUDENT activism , *STUDENT political activity - Abstract
The objective of this study was to investigate the relationships between political attitudes and authoritarianism, intolerance of ambiguity, submissive act and complexity of political thinking among university students. In other words three groups of students, namely, extreme right, extreme left and politically moderates were compared in terms of their authoritarianism, intolerance of ambiguity, submissive acts and complexity of political thinking. In the framework of this objective, hypotheses developed in accordance with the idea of the authoritarian right and the ideologue hypotheses were tested. The ideologue hypothesis indicates that if there is right wing authoritarianism there might also be a left wing authoritarianism as well. According to the intergroup comparisons extreme left oriented students were higher than the moderate and extreme right oriented students in the complexity of political thinking and in the level of political thinking. When the groups are compared in terms of authoritarianism, the extreme right group was the highest. The level of authoritarianism in the moderate group was significantly higher than what it was in the extreme left. Furthermore, boys were more authoritarian than the girls. When compared with the extreme left and moderates the extreme right oriented students, were more intolerant of ambiguity. However moderate and extreme left oriented students didn't differ significantly in intolerance of ambiguity. Extreme right oriented group was more submissive acting than the extreme left group. The moderates on the other hand did not differ significantly from extreme right and extreme left in terms of submissive acting. [ABSTRACT FROM AUTHOR]
- Published
- 2009
23. Türkiye'deki Bir Kadın Örnekleminde Göreli Yoksunluk ve Adil Dünya İnancı İle Siyasal Katılım Düzeyleri Arasındaki İlişki.
- Author
-
Kiral, Gözde, Dönmez, Ali, and Hasta, Derya
- Abstract
Copyright of Kadın/Woman 2000 is the property of Kadin/Woman 2000 and its content may not be copied or emailed to multiple sites or posted to a listserv without the copyright holder's express written permission. However, users may print, download, or email articles for individual use. This abstract may be abridged. No warranty is given about the accuracy of the copy. Users should refer to the original published version of the material for the full abstract. (Copyright applies to all Abstracts.)
- Published
- 2008
24. Internet addiction: an evaluation in terms of loneliness and interpersonal relationship styles
- Author
-
Batigun, Aysegul Durak and Hasta, Derya
25. Kadının yaşam tarzının ve cinsiyet kalıpyargılarının etkinleştirilmesinin tecavüze uğrayan kadının suçlanması ve ahlaki öfke üzerindeki etkisi
- Author
-
Çelik Ok, Melis, Hasta, Derya, and Psikoloji Anabilim Dalı
- Subjects
Psikoloji ,Psychology - Abstract
Bu çalışmanın amacı, kadının yaşam tarzı ve cinsiyet kalıpyargılarının etkinleştirilmesinin tecavüz sonrasında kadının suçlanması ve ahlaki öfke üzerindeki etkisini incelemektir. Bu amaçla iki farklı araştırma gerçekleştirilmiştir. İlk araştırmada kadının yaşam tarzının değişimlendiği (geleneksel/geleneksel değil/nötr) farklı senaryolar katılımcılara denek içi desende sunulmuş ve katılımcılardan kadının yaşam tarzının ne kadar geleneksel olduğunu, kadının başına gelen olayın tecavüz olup olmadığını ve kadının ne kadar hatalı olduğunu değerlendirmeleri istenmiştir. İlk araştırmada ek olarak Ahlaki Öfke Ölçeği (AÖÖ) Türkçeye uyarlanmıştır. Araştırmanın sonuçları, beklentilere uygun olarak, geleneksel olmayan senaryodaki kadının yaşam tarzının diğer senaryolardakinden daha az geleneksel olarak değerlendirildiğini ve daha fazla hatalı bulunduğunu ortaya koymuştur. Yaşanan olayın tecavüz olup olmadığına ilişkin değerlendirmeler ise yine beklentilere uygun olarak farklılaşmamıştır. Ek olarak AÖÖ'nün Türkiye örnekleminde iki faktörlü bir yapı gösterdiği (Duygusal Boyut ve Bilişsel Boyut), yeterli psikometrik özelliklere sahip olduğu bulunmuştur.İkinci araştırmada ise, kadının yaşam tarzı ve cinsiyet kalıpyargılarının etkinleştirilmesinin (CKE), tecavüz sonrasında kadının suçlanması ve ahlaki öfke üzerindeki etkisi deneklerarası faktöriyel desen kullanılarak araştırılmıştır. Bu araştırmada ek olarak, tecavüze ilişkin durumsal değerlendirmelerin (kadının tecavüz sırasında mini etek giyip giymediği, erkeğe samimi davranıp davranmadığı, tecavüze direnip direnmediği, erkekle yakınlaşmak isteyip istemediği ve erkeği kışkırtıp kışkırtmadığı) kadının yaşam tarzına ilişkin değerlendirmelerin bir parçası olup olmadığı da araştırılmıştır. Analiz sonuçları tecavüze ilişkin durumsal değerlendirmelerin tümünde ve geleneksel olmayan yaşam tarzı durumunda kadınlar ve erkekler arasında bir farklılaşmaya işaret etmektedir. Buna göre erkekler, tecavüze uğrayan kadına ilişkin daha olumsuz değerlendirmelerde bulunmuşlardır. Ek olarak geleneksel olmayan senaryodaki kadının daha hatalı bulunduğu ve bu kadına daha fazla öfke duyulduğu da gözlenmiştir. Ayrıca beklentiye uygun olarak, geleneksel olmayan senaryoyu okuyan katılımcıların ahlaki öfke düzeylerinin diğer gruplardaki katılımcılarınkinden daha düşük olduğu, cinsiyet kalıpyargılarının etkinleştirildiği koşulda ise etkinleştirilmediği koşula göre beklenenin tersine, daha yüksek olduğu bulunmuştur. Son olarak, geleneksel olmayan senaryoyu okuyan katılımcılardan cinsiyet kalıpyargıları etkinleştirilmiş olanların, cinsiyet kalıpyargıları etkinleştirilmemiş olanlara kıyasla ahlaki öfke düzeylerinin daha yüksek olduğu ve cinsiyet kalıpyargılarının etkinleştirilmediği koşulda, geleneksel olmayan senaryoyu okuyan katılımcıların ahlaki öfke düzeylerinin, diğer gruplardaki katılımcılarınkinden daha düşük olduğu bulunmuştur. Sonuçlar bir arada değerlendirildiğinde, kadının yaşam tarzının tecavüz sonrasında kadının suçlanması ve ahlaki öfke üzerinde etkili olduğu; geleneksel olmayan yaşam tarzına sahip kadının daha fazla suçlandığı ve geleneksel olmayan senaryoyu okuyan katılımcıların daha az ahlaki öfke hissettiği görülmektedir. CKE'nin ise yalnızca ahlaki öfke üzerinde, beklentilerin tersi yönünde etkili olduğu görülmektedir. Sonuçlar, tecavüz sonrasında kadının suçlanması ve kalıpyargı etkinleştirmesi ile ilgili alanyazın bulguları temelinde tartışılmıştır. The purpose of this study is to investigate the effect of woman's lifestyle and gender stereotype activation on rape victim blaming and moral outrage. According to this purpose two different studies are conducted. In the first study, all participants read different scenarios, in which woman's lifestyle (traditional/non-traditional/neutral) was manipulated, and decided the level of traditionality of woman's lifestyle, whether the incident was rape or not and the level of woman's fault. In this study, also Moral Outrage Scale (MOS) is adapted into Turkish. Results meet the expectations that the lifestyle of woman in the non-traditional scenario was evaluated less traditional and faultier than others. Also as expected, the scenarios didn't differ from each other according to rape evaluations. In addition, it is found that MOS is a two-factored (Emotional Dimension and Cognitive Dimension), psychometrically sufficient scale for Turkish culture. In the second study, the effect of woman's lifestyle and gender stereotype activation on rape victim blaming and moral outrage is investigated through a between-subjects factorial design experiment. Additionally, it is tested that whether the situational evaluations about rape (whether the woman wore mini skirt, behaved intimate to the man, resisted to the rape, wanted to became close to the man and provoked the man or not) are a part of evaluations regarding woman's lifestyle. Results showed gender differences for all situational evaluations about rape in the non-traditional scenario in which men evaluated rape victim more negatively than women. Also, participants attributed more fault and showed more anger to the woman who has non-traditional lifestyle. Besides, as expected, participants' moral anger level was lower in non-traditional condition and contrary to the expectation, higher in gender stereotype activation condition. Lastly, in non-traditional lifestyle condition, participants whose gender stereotypes were activated, reported more moral outrage than those whose gender stereotypes were not activated and when gender stereotypes were not activated, participants in non-traditional lifestyle condition reported less moral outrage than those in the other conditions. Results altogether showed that, woman's lifestyle affected rape victim blaming and moral outrage. Namely, participants blamed woman more and reported less moral outrage in the non-traditional lifestyle condition. Gender stereotype activation, on the other hand, affected only moral outrage. Results are discussed based upon literature of rape victim blaming and stereotype activation. 158
- Published
- 2019
26. Çevrecilik: Yetkecilik, yükleme karmaşıklığı ve sistemi meşrulaştırma açısından bir değerlendirme
- Author
-
Balçikli, Merve Burcu, Hasta, Derya, and Sosyal Psikoloji Anabilim Dalı
- Subjects
Environmentalism ,Psikoloji ,System justification ,Attributional complexity ,Psychology ,Scales ,Environmental problems ,Authoritarianism - Abstract
Bu araştırmada çevresel sorunların farkında olma ile yetkecilik, yükleme karmaşıklığı ve sistemi meşrulaştırma değişkenleri arasındaki ilişkiler incelenmiştir. Araştırmada ayrıca, yetkecilik ve çevresel sorunların farkında olma değişkenleri arasındaki ilişkide yükleme karmaşıklığı ve sistemi meşrulaştırma değişkenlerinin aracı rolleri de bir model aracılığı ile test edilmiştir. Araştırmada katılımcıların çevresel sorunların farkında olma düzeylerinin cinsiyete göre farklılaşıp farklılaşmadığı da incelenmiştir. Araştırmanın örneklem grubunu 207'si kadın 111'i erkek 318 üniversite öğrencisi oluşturmaktadır. Bu araştırmada veri toplamak amacı ile Demografik Bilgi Formu, Çevre Araştırma Envanterinin Çevresel Sorunların Farkında Olma Alt Ölçeği, Sağ-Kanat Yetkecilik Ölçeği, Yükleme Karmaşıklığı Ölçeği ve Sistemi Meşrulaştırma Ölçeği kullanılmıştır. Gerçekleştirilen analiz sonuçlarına göre, katılımcıların çevrecilik (çevresel sorunların farkında olma) düzeylerini sistemi meşrulaştırma negatif yönde yordarken, yükleme karmaşıklığının pozitif yönde yordadığı belirlenmiştir. Bu ilişkilere ek olarak, yetkecilik ve çevrecilik arasındaki ilişkide yükleme karmaşıklığı ve sistemi meşrulaştırma değişkenlerinin sıralı olarak aracı rol oynadığı görülmüştür. Ayrıca, kadınların çevresel sonuçların farkında olma ve yükleme karmaşıklığı düzeylerinin erkeklerinkinden yüksek; yetkecilik ve sistemi meşrulaştırma düzeylerinin erkeklerinkinden düşük olduğu saptanmıştıR. In this research, awareness of environmental problems and its relationships between variables of right-wing authoritarianism, attributional complexity and system justification has been examined. In addition, the mediator effects of attributional complexity and system justification in the relationship between the variables, awareness of environmental problems and right-wing authoritarianism, were tested through a mediation analysis. Also it was investigated that, whether the participants' level of awareness on environmental problems differed in terms of gender. 318 University students (207 female, 111 male) participated in the study. Demographic Information Form, Perceived Environmental Consequences Scale, Right-Wing Authoritarianism Scale, Attribution Complexity Scale and System Justification Scale were used to collect data. Results of the research showed that while system justification negatively predicts environmentalism (awareness of environmental problems), on the other hand attributional complexity predicts it positively. Also mediation analysis indicated that, the relationship between environmentalism and right-wing authoritarianism was mediated by both attributional complexity and system justification. Furthermore, there was gender differences in the studied variables. In terms of gender difference it was found that, women demonstrated higher level of environmental awareness and attributional complexity than men while women's right-wing authoritarianism and system justification levels were lower than men's. 146
- Published
- 2018
27. Siyasal katılım ile siyasal yeterlik, toplumsal cinsiyet, sistemi meşrulaştırma ve dini yönelim değişkenlerinin ilişkisi
- Author
-
Atabey, Güllü, Hasta, Derya, and Psikoloji Anabilim Dalı
- Subjects
Political participation ,Psikoloji ,Siyasal Bilimler ,System justification ,Political Science ,Gender identity ,Politics ,Psychology ,Social competence ,Religious tendencies ,Sufficiency ,Political skill - Abstract
Bu çalışmada siyasal katılımı etkileyen unsurların geniş bir incelemesi amaçlanmıştır. Bu amaçla öncelikle siyasal katılımın toplumsal cinsiyet, siyasal yeterlik, sistemi meşrulaştırma ve dini yönelim ile ilişkisi incelenmiştir. İkinci olarak ise siyasal katılımın cinsiyet, eğitim düzeyi, sosyo-ekonomik düzey, siyasal görüş ve dindarlık gibi demografik değişkenlerle ilişkisi ele alınmıştır. Çalışmanın örneklem grubu 302 kişiden oluşmuştur (K=166, E=136). Veri toplama araçları olarak Demografik Bilgi Formu, Politik Katılım Ölçeği, Bem Cinsiyet Rolü Envanteri, Politik Yeterlik Ölçeği, Sistemi Meşrulaştırma Ölçeği ve Dini Yönelim Ölçeği kullanılmıştır.Araştırma bulguları araştırmanın temel değişkenlerinden erkeksilik, siyasal yeterlik ve sorgulayıcı dini yönelimin siyasal katılımı anlamlı ve pozitif yönde yordadığını göstermiştir. Diğer temel değişkenlerin siyasal katılım üzerinde anlamlı bir etkisi bulunamamıştır. Demografik değişkenlerden cinsiyet, eğitim ve siyasal görüşün siyasal katılımı anlamlı ve pozitif yönde; dindarlığın ise anlamlı ve negatif yönde yordadığı bulunmuştur.Ayrıca araştırmanın temel değişkenlerinin cinsiyet etkisi ile farklılaşıp farklılaşmadığı incelenmiştir. Analiz sonuçları erkeklerin siyasal yeterlik, sistemi meşrulaştırma ve köktendincilik düzeylerinin kadınlarınkinden yüksek olduğunu göstermiştir. Kadınların ise sorgulayıcı dini yönelim düzeylerinin erkeklerinkinden yüksek olduğu bulunmuştur. In this study, it was aimed to examine factors affecting political participation widely. For this purpose, firstly the relation of political participation with gender, political efficacy, system justification and religious orientation was examined. Secondly, the relation of political participation with demographic variables such as gender, educational level, socio-economic level, political view and religiosity was discussed.The sample of the study included 302 individuals (W=166, M=136). Demographic Survey, Political Participation Scale, Bem Gender Role Inventory, Political Efficacy Scale, System Justification Scale and Religious Orientation Scale for Muslims were used to collect data.Research findings showed that masculinity, political efficacy and Quest Religious Orientation, as the main vaiables of the research, were significant and positive predictors of political participation. However, results showed that there was no significant effect of other main variables on political participation. Gender, education and political view, as the demographic variables of the study, were the positive and significant predictors of political participation. Also religiosity, as a demographic variable, was significant and negative predictor of political participation.Moreover, it was examined whether the main variables of the study differed by gender effect. The results showed that the levels of men's political efficacy, system justification and fundamentalism were higher than the levels of women. On the other hand, it was found that women have higher levels of quest religious orientation than men. 141
- Published
- 2017
28. Eşcinsel insan hakları: Sosyal baskınlık yönelimi, sistemi meşrulaştırma, yükleme karmaşıklığı açısından bir inceleme
- Author
-
Erdem, Ecem, Hasta, Derya, and Sosyal Psikoloji Anabilim Dalı
- Subjects
Social dominance ,Psikoloji ,System Justification Theory ,Attributional complexity ,Psychology ,Human rights ,Homosexuality ,Social psychology - Abstract
Bu araştırmada cinsel yönelim temelinde bir azınlık grubu olarak sistemde dezavantajlı konuma sahip olan eşcinsellerin insan haklarına yönelik tutumlar ele alınmıştır. Araştırmada örneklem grubu olarak 18-64 yaş arası heteroseksüel bireylerden (N=305; K=193, E=112) ölçüm alınmıştır. Baskın grup üyesi olan bu bireylerin eşcinsel insan haklarına destek düzeyi ile sosyal baskınlık yönelimi, sistemi meşrulaştırma ve yükleme karmaşıklığı değişkenleri arasındaki ilişkiler incelenmiştir. Araştırmada ayrıca katılımcıların genel olarak insan haklarına destek düzeyi ile eşcinsel insan haklarına destek düzeyi arasında anlamlı bir fark olup olmadığına bakılmıştır. Katılımcıların eşcinsel insan haklarına yönelik desteklerinin ölçülmesi amacıyla bu çalışma kapsamında Türkçe'ye uyarlanan Lezbiyen ve Gey İnsan Hakları Destek Ölçeği (LGİHDÖ) kullanılmıştır. Geçerlik-güvenirlik analizleri 273 üniversite öğrencisinden (K=183, E=90) oluşan ayrı bir örneklem grubu ile gerçekleştirilen LGİHDÖ, `Ayrımcılık Karşıtlığı` ve `Sivil Hak ve Özgürlükler` adı verilen iki faktörlü bir yapı göstermiştir. Gerçekleştirilen analiz sonuçlarına göre eşcinsel insan haklarına verilen destek düzeyini yaş, cinsiyet, sosyal baskınlık yönelimi ve sistemi meşrulaştırma değişkenleri negatif yönde yordarken, yükleme karmaşıklığının pozitif yönde yordadığı belirlenmiştir. Bu ilişkilere ek olarak, sosyal baskınlık yönelimi ve eşcinsel insan haklarına yönelik tutumlar arasındaki ilişkide sistemi meşrulaştırma ve yükleme karmaşıklığı değişkenlerinin aracı rol oynadığı görülmüştür. Bireylerin eşcinsel insan haklarına yönelik desteklerinin genel olarak insan haklarına verdikleri destek düzeyinden anlamlı olarak daha düşük olduğunun belirlenmesinin yanı sıra, söz konusu bu farkın sosyal baskınlık yönelimi, sistemi meşrulaştırma ile birlikte arttığı görülmüştür. Ayrıca, kadınların ve eşcinsel bir arkadaşı olan katılımcıların eşcinsel insan haklarına daha yüksek düzeyde destek verdikleri saptanmıştır. With an approach to homosexuals as a sexual minority group which is considered as disadvantaged in the societal system, this paper aims to examine the relationships between the attitudes of heterosexuals towards homosexual human rights and their level of social dominance orientation, system justification and attributional complexity. Utilizing a sample composed of 305 heterosexual individuals aged 18-64 to assess these relationships, the participants' support for homosexual human rights and for human rights in general were also compared to investigate whether a significant difference exists. In line with the expectations of the study, regression analysis showed that while age, gender, social dominance orientation and system justification negatively predicts support for homosexual human rights, attributional complexity predicts positively. Moreover, the path analysis revealed that the relationship between social dominance and support for homosexual human rigths were mediated by both system justification and attributional complexity. Women and the participants with a homosexual friend were found to have higher levels of support for homosexual human rights. Additionally, the participants' support for homosexual human rights were significantly lower than their support for human rights in general and this difference was positively corelated to social dominance orientation and system justification. 157
- Published
- 2016
29. Ahlaki söylem ve siyasal kimlik ile ahlaki çözülme arasındaki ilişkiler
- Author
-
Okutan, Nur, Hasta, Derya, and Psikoloji Anabilim Dalı
- Subjects
Political identity ,Psikoloji ,Ethical behaviour ,Moral agency ,Psychology ,Scales ,Discourse ,Expressive freedom ,Morality ,Authoritarianism - Abstract
Bu çalışmada, ifade özgürlüğü bağlamında ahlaki çözülme ve söylem etkisi arasındaki ilişkide, sosyal (siyasal) grup kimliği, algılanan gruplar arası tehdit ve yetkecilik değişkenlerinin nasıl bir rol oynadığını incelemek amaçlanmaktadır. Bu amaçla, çalışmada iki ayrı araştırma gerçekleştirilmiştir. İlk çalışmada, ifade özgürlüğünün sınırlandırılmasına yönelik tutumların değerlendirilmesi amacıyla İfade Özgürlüğünün Sınırlandırılmasına Yönelik Tutumlar Ölçeği geliştirilmiştir. Bulgular, ölçme aracının psikometrik özellikler açısından uygun olduğunu göstermiştir. Deneysel çalışmada elde edilen bulgular, dış grup söz konusu olduğunda, ifade özgürlüğüne müdahale etme eğiliminin arttığına işaret etmektedir. MANOVA analizi sonuçlarına göre, sağ görüşlü katılımcıların sol görüşlü katılımcılara göre ahlaki eylemlerinden daha fazla suçluluk duydukları buna karşılık, sol siyasal görüşte olanların sağ siyasal ideolojiyi benimseyenlere göre ahlaki davranışlarından daha fazla gurur duydukları gözlenmiştir. Sağ siyasal görüş aynı zamanda ifade özgürlüğünün sınırlandırılmasını destekleme ve algılanan gruplararası tehditle ilişkili bulunmuştur. İfade özgürlüğüne müdahalede bulunanlarla karşılaştırıldığında ifade özgürlüğünü destekleyen katılımcılar, ahlaki eylemleriyle ilişkili olarak daha fazla gurur bildirmişlerdir. Sonuçlar, ahlaki çözülme üzerinde söylemin anlamlı bir etkiye sahip olmadığını göstermektedir, ancak niteliksel bulgular katılımcıların ahlaki eylem kararlarının söylem gerekçeleri ile meşrulaştırıldığına dikkat çekmektedir. Gerekçelerin aynı zamanda katılımcıların ahlaki duygularıyla (suçluluk, utanç, gurur ve kayıtsızlık) da ilişkili olduğu gözlenmektedir. This study aims to examine the roles of variables such as social (political) group identity, perceived intergroup threat and authoritarianism and their effects on moral disengagement (MD) and moral discourse in terms of freedom of expression. To this end, two separate studies were conducted as part of this research. In the first study, the Scale of Attitudes towards Restriction of Freedom of Expression was developed to evaluate the attitudes towards the restriction of freedom of expression. The findings reflected the usefulness of the tool in terms of its psychometrics features. The empirical findings suggest that when it comes to out-group, there is an increase in tendency to interfere in freedom of expression. According to MANOVA analysis results, politically conservative participants often feel more guilty about their actions than politically liberal participants. Further, left-leaning participants take pride in their moral behavior more than conservative participants. In addition, those participants who leaned more towards the right were found to support the restriction of freedom of expression and perceived intergroup threat. When compared with the ones interfering with the freedom of expression, the supporters of the freedom of expression were revealed to be more proud of their moral actions. The study findings further suggest that moral discourse do not have a significant effect on MD, yet qualitative findings showed that participants justify their decisions concerning moral actions through MD mechanisms in discourse. This reasoning was also found to be related to participants' moral emotions (guilt, shame, pride and indifference). 146
- Published
- 2016
30. Vicdani redde yönelik tutumlar, sosyal baskınlık yönelimi, erkeklik ideolojisi ve insan hakları arasındaki ilişkiler
- Author
-
Fidan, Merve, Hasta, Derya, and Psikoloji Anabilim Dalı
- Subjects
Masculinity ,Conscientious objection ,Social dominance ,Psikoloji ,Attitudes ,Psychology ,Human rights - Abstract
Bu araştırmada, vicdani redde yönelik tutumlar, sosyal baskınlık yönelimi, erkeklik ideolojisi ve insan haklarına yönelik tutumlar arasındaki ilişkiler ele alınmıştır. Örneklem grubunu 443 lisans ve yüksek lisans öğrencisi (K= 269, E=171) oluşturmuştur. Araştırmada veri toplama aracı olarak; Demografik Bilgi Formu, Vicdani Redde Yönelik Tutumlar Ölçeği, Sosyal Baskınlık Yönelimi Ölçeği, Erkek Rolleri Ölçeği ve İnsan Haklarına Yönelik Tutumlar Ölçeği kullanılmıştır. Yapılan analizler; vicdani redde yönelik olumlu tutumların sosyal baskınlık yönelimi ve erkek rolleri ile negatif yönde, insan haklarına yönelik olumlu tutumlar ile pozitif yönde ilişkili olduğunu göstermiştir. Erkek rolleri ve insan haklarına yönelik tutumların vicdani redde yönelik tutumları yordadığı da araştırmanın bir diğer bulgusudur. Ayrıca, sosyal baskınlık yönelimi ve vicdani redde yönelik tutumlar arasındaki ilişkide erkek rolleri ve insan haklarına yönelik tutumların aracı rolü olduğu belirlenmiştir. Erkeklerin vicdani redde yönelik olumlu tutumları, sosyal baskınlık yönelimi ve erkek rollerini benimseme düzeylerinin kadınlarınkinden anlamlı olarak daha yüksek olduğu da araştırmanın bulguları arasındadır. Anahtar kelimeler: vicdani ret, insan hakları, sosyal baskınlık yönelimi, erkek rolleri In this study, the relationships between attitudes toward conscientious objection to military service, social dominance orientation, masculine ideology and human rights attitudes were examined. The sample consisted of 443 undergraduate and graduate students (F=269, M=171). Demographic Information Form, Attitudes Towards Conscientious Objection Scale, Social Dominance Scale, Male Role Norms Scale, Attitudes Towards Human Rights Scale were used to gather data.Analyses have shown that, social dominance orientation and male roles are negatively and human rights attitudes are positively correlated with the positive attitudes towards conscientious objection to military service. In addition, male roles and human rights attitudes significantly predicted the attitudes towards conscientious objection to military service. Besides, the mediator roles of male roles and human rights attitudes were found to be significant between the relationship of social dominance oriantation and attitudes towards conscientious objection. Lastly; men scored significantly higher on the attitudes towards conscientious objection, social dominance orientation and male roles.Keywords: conscientious objection, human rights, social dominance orientation, male roles 104
- Published
- 2016
31. Kültürel uyum süreci bağlamında göç
- Author
-
Saygin, Sezel, Hasta, Derya, and Psikoloji Anabilim Dalı
- Subjects
Cultural adaptation ,Psikoloji ,Migrations ,Psychology ,Scales ,Adaptation process - Abstract
Bu araştırmada Türkiye'de yaşayan Bulgaristan göçmeni Türklerin kültürel uyumları incelenmiştir. Araştırmaya 405 (211 kadın, 194 erkek) Bulgaristan göçmeni Türk katılmıştır. Örneklemi oluşturan 362 katılımcıya ölçekler elden verilirken, geri kalan 43 katılımcıya çevrimiçi bir veri toplama sitesi olan Surveey.com aracılığıyla ulaşılmıştır. Araştırmada veri toplama aracı olarak Demografik Bilgi Formu dışında Kültürel Uyum Ölçeği, Rosenberg Benlik Saygısı Ölçeği, Yaşam Doyumu Ölçeği, Sosyal Mesafe Ölçeği, Algılanan Ayrımcılık Ölçeği, Sistemi Meşrulaştırma Ölçeği ve Yerli Halka İlişkin Tututmlar Ölçeği kullanılmıştır. Araştırmada, Kültürel Uyum Ölçeği ve Yerli Halka İlişkin Tutumlar Ölçeği araştırmanın amacı doğrultusunda yeniden düzenlenmiştir. Bulgular, katılımcıların yerli arkadaşlarla görüşme sıklığı, eğitim, temas isteği ve grup düzeyinde algılanan ayrımcılık düzeyleri arttıkça bütünleşme düzeylerinin arttığını; Bulgaristan göçmeni arkadaşlarla görüşme sıklığı, son beş yılda Bulgaristan'ı ziyaret sayısı ve kişi düzeyinde algılanan ayrımcılık düzeyleri arttıkça bütünleşme düzeylerinin azaldığını ortaya koymuştur. Ayrılma değişkeni ele alındığında, katılımcıların Bulgaristan göçmeni arkadaşlarla görüşme sıklığı, son beş yılda Bulgaristan'ı ziyaret etme sayısı, grup düzeyinde algılanan ayrımcılık ve sosyal mesafe düzeyleri arttıkça ayrılma düzeylerinin arttığını; yerli arkadaşlarla görüşme sıklığı ve temas isteği düzeyleri arttıkça ayrılma düzeylerinin azaldığı görülmüştür. Asimilasyon değişkeni açısından bakıldığında ise bulgular, katılımcıların yerli arkadaş sayısı, sosyo ekonomik durum, temas isteği, yaşam doyumu ve yakınlık hissetme düzeyleri arttıkça asimilasyon düzeylerinin arttığını; Bulgaristan göçmeni arkadaşlarla görüşme sıklığı, anne eğitimi, benlik saygısı ve sosyal mesafe düzeyleri arttıkça asimilasyon düzeylerinin azaldığını ortaya koymuştur. Ek olarak çalışmada, evli katılımcıların asimilasyon, yaşam doyumu ve sistemi meşrulaştırma düzeylerinin bekâr katılımcılarınkinden yüksek olduğu görülmüştür. Bekâr katılımcıların ise, benlik saygısı, temas isteği ve bütünleşme düzeyleri evli katılımcılarınkinden yüksektir. Ayrıca, eşi yerli halktan olan katılımcıların hem grup hem de kişi düzeyinde algıladıkları ayrımcılık düzeyi eşi de kendisi gibi göçmen olan katılımcılarınkinden daha düşük düzeydedir. Aynı katılımcıların benlik saygısı ve temas isteği düzeyleri ise eşi göçmen olan katılımcılarınkinden anlamlı olarak daha yüksektir. Son olarak çalışmada, kadınların sosyal mesafe düzeylerinin erkeklerinkinden daha yüksek olduğu görülmüştür. In this research, acculturation attitudes of Turkish people who immigrated from Bulgaria to Turkey was investigated. The sample of the study consisted of 405 participants (211 women and 194 men). While 362 of the data were collected trough printed questionairres, 43 of the data were collected trough an online questionairre website named Surveey.com. The instruments used in the study are Acculturation Scale, Rosenberg Self- Esteem Scale, Satisfaction with Life Scale, Social Distance Scale, Perceived Discrimination Scale, System Justification Scale and Attitudes Towards Majority Group Scale. The Acculturation Scale and the Attitudes Towards Majority Group Scale are revised in accordance with the aim of the study. The results showed that while increase in meeting frequency with majority group friends, education level, contact wish with majority group and perceived group discrimination predict increase in integration; increase in meeting frequency with immigrant friends, the number of visiting Bulgaria in last five years and perceived individual discrimination predict decrease in integration. The results for seperation variable showed that, while increase in meeting frequancy with immigrant friends, the number of visiting Bulgaria in last five years, perceived group discrimination and social distance predict increase in seperation; increase in meeting frequency with majority group friends and contact wish with majority group predict decrease in seperation. Lastly, results for the assimilation variable revealed that, increase in number of majority group friends, economical status, contact wish with majority group, satisfaction with life and feeling close with majority group predict increase in assimilation; on the other hand, increase in meeting frequancy with immigrant friends, education level of mother, self esteem and social distance predict decrease in assimilation. In addition, results pointed out that the assimilation, satisfaction with life and system justification levels of married participants are higher than the single participants. Meanwhile, it is seen that the self esteem, contact wish with the majority group and integration levels of single participants are higher than the married participants. Furthermore, the results showed that, participants married with magority group members have less perceived group discrimination and perceived individual discrimination compared to participants married with minority group members. In addition, it is seen that participants married with magority group members have higher levels of self esteem and contact wish with the majority group than the participants married with minority group members. Finally, the study revealed that the social distance level of women is higher than men. 166
- Published
- 2016
32. Evlilik: Sistemi meşrulaştırma kuramı açısından bir inceleme
- Author
-
Akbalik Doğan, Özge, Hasta, Derya, and Psikoloji Anabilim Dalı
- Subjects
Psikoloji ,System Justification Theory ,Positive illusion ,Psychology ,Marital satisfaction ,Scales ,Marriage ,Social psychology - Abstract
Bu çalışmanın temel amacı, evlilik sistemini meşrulaştırma ile evlilik doyumu arasındaki ilişkide olumlu yanılsamaların aracı rolünün test edilmesidir. Bu amaçla çalışmada öncelikle bir nitel çalışma, ardından da iki ölçek için geliştirme çalışması yürütülmüştür. Nitel çalışma toplam 20 kişi ile yürütülmüştür. Katılımcılara evliliğin yararları, evlilik kurumu ile ilgili düşünceleri gibi evlilik hakkında daha derinlemesine bilgiler alabilmeyi hedefleyen sorular sorulmuştur. Evlilik sistemini meşrulaştırmayı ölçmeyi amaçlayan ölçek geliştirme çalışması, 326 (249 kadın ve 77 erkek) üniversite öğrencisi ile yürütülmüştür. Çalışma bulguları, ölçeğin geçerli ve güvenilir bir ölçme aracı olduğunu ortaya koymaktadır. Evli bireylerin ilişkilerine ve eşlerine yönelik olumlu yanılsamalarını ölçmek amacıyla yapılan çalışmaya 200 evli birey (125 kadın ve 75 erkek) katılmıştır. Bu çalışmadan elde edilen bulgular da, ölçeğin geçerli ve güvenilir bir ölçme aracı olduğunu ortaya koymaktadır. Nitel çalışma ve ölçek geliştirme çalışmalarının ardından, ana çalışma toplam 166 evli çift ile yürütülmüştür. Katılımcılar bilgilendirilmiş onay ve demografik bilgi formunu, Evlilik Sistemini Meşrulaştırma, Olumlu Yanılsama, Genel Sistemi Meşrulaştırma ve Çift Uyum Ölçeği'ni doldurmuşlardır. Aktör-Partner Karşılıklı Bağımlılık Modeli (Kenny, Kashy ve Cook, 2006) ile test edilen denencelere ait bulgular, evlilik sistemini meşrulaştırma ile evlilik doyumu arasındaki ilişkide olumlu yanılsamaların aracı rol oynadığını göstermektedir. Kadınlarda ve erkeklerde evlilik sistemini meşrulaştırma düzeyi arttıkça eşlerine ve ilişkilerine yaptıkları olumlu yanılsamaları da artmaktadır. Ayıca kadınlarda ve erkeklerde olumlu yanılsamalar evlilik doyumunu pozitif yönde yordamaktadır. Çalışmadaki partner etkilerine bakıldığında ise, kadının evliliğinde yaptığı olumlu yanılsamaların erkeğin evlilik doyumunu pozitif yönde yordadığı görülmektedir. The current study aims to explore the mediating role of positive illusions on the relationship between marital system justification and marital satisfaction. For this purpose, primarily a qualitative study was conducted, followed by development studies for two scales.The sample for qualitative study consisted of 10 female and 10 man. To get in-depth information about marriage, questions such as the benefits of marriage and thoughts about marriage institutions were asked. The scale development study aimed at measuring the legitimacy of the marriage system was conducted with 326 university students. The findings indicated that the scale is a valid and reliable measurement tool. The other development study for assessing the positive illusions about marriage among married individuals was conducted with 200 participants. The findings also indicated that the scale is a valid and reliable measurement tool.Based on the findings of the initial studies, the main study involving a sample of 166 married couples was conducted. Hypotheses were tested using Actor Partner Interdependence Model (APIM, Kenny, Kashy and Cook, 2006). As expected, for both men and women, individuals' positive illusions had a mediating role for the relationship of their own marital system justification and marital satisfaction. The results revealed that regarding both men and women, marital system justification predict their own positive illusions. The results also revealed that for both men and women, individuals' positive illusions predict their own marital satisfaction. In addition, the wife's positive illusions mediated the relationship between her own marital system justification and her husband's marital satisfaction. 141
- Published
- 2016
33. Çevreci tutum ve davranışlar: Sosyal baskınlık yönelimi, yetkecilik ve ahlak açısından bir değerlendirme
- Author
-
Karayeğen, Gökçe, Hasta, Derya, and Psikoloji Anabilim Dalı
- Subjects
Environmental behaviours ,Kamu Yönetimi ,Social dominance ,Psikoloji ,Public Administration ,Authority ,Behavioural attitude ,Psychology ,Environmental Survey Scale ,Authoritarian personality ,Environment ,Morality ,Social psychology - Abstract
Bu çalışmada birbirini izleyen iki ayrı araştırma gerçekleştirilmiştir. İlk araştırmada, çevreci tutum ve davranışlar ile sosyal baskınlık yönelimi, yetkecilik ve siyasal görüş değişkenleri arasındaki ilişkiler incelenmiştir. Araştırmada ayrıca, çevreci tutum ve davranışların cinsiyet açısından farklılaşıp farklılaşmadığı da araştırılmıştır. Ek olarak araştırmada, Çevre Araştırmaları Envanteri (ÇAE) Türkçe'ye uyarlanmıştır. Araştırmanın örneklemi 192'si kadın 123'ü erkek 315 kişiden oluşmaktadır. Bu araştırmada veri toplamak amacıyla, Demografik Bilgi Formu, Sosyal Baskınlık Yönelimi Ölçeği, Sağ Kanat Yetkeciliği Ölçeği ve ÇAE kullanılmıştır. Araştırmanın sonucunda ÇAE'nin algılanan çevresel sonuçlar, çevreci niyetler ve çevreci davanışlar alt ölçeklerinden alınan puanların sol siyasal tutumla pozitif, sosyal baskınlık yönelimi ve yetkecilik değişkenlerinden alınan puanlarla negatif yönde ilişkili oldukları bulunmuştur. Regresyon analizi sonuçları ise, cinsiyet, yaş, siyasal görüş ve yetkecilik değişkenlerinin ÇAE'nin üç alt ölçeğinden alınan puanları da yordadığını göstermiştir. Sosyal baskınlık yöneliminin eşitliğe karşı olma bileşeni ÇAE'nin alt ölçeklerinden algılanan çevresel sonuçları yordarken, grup temelli baskınlık bileşeninin çevreci niyetleri yordadığı belirlenmiştir.Çalışmada gerçekleştirilen ikinci araştırmada ise, çevreciliği ahlak açısından incelemek için iki ayrı deney gerçekleştirilmiştir. İlk deneyde sağ ve sol görüşlü bireylerin çevreci olmayan bir davranışı ahlaklı bulma düzeyleri arasında fark olup olmadığı incelenmiştir. Deneyin sonunda, sağ görüşlü bireylerin çevreci olmayan bir davranışı sol görüşlü bireylerden daha ahlaklı algıladıkları sonucuna ulaşılmıştır İkinci deneyde ise, sağ ve sol görüşlü katılımcılar saflık/kutsallık ve zarar verme/bakım verme ahlaki temellerinden yola çıkarak hazırlanmış çevreci mesajlara ve fotoğraflara maruz bırakılmışlardır. Söz konusu koşullardaki katılımcılar çevrecilik açısından karşılaştırılmışlardır. Bu iki deney toplamda 277 (198 kadın 78 erkek) katılımcıyla gerçekleştirilmiştir. II. Araştırmada Demografik Bilgi Formu, ÇAE, manipülasyon metinleri ve fotoğraflar aracıyla veri toplanmıştır. Deneyin sonunda, `saflık/kutsallık` ve `zarar verme/bakım verme` ahlaki temellerine göre hazırlanmış koşullarda yer alan sağ görüşlü katılımcıların çevrecilik düzeyleri arasında anlamlı farklılık olmadığı görülmüştür.Anahtar Sözcükler: çevreci tutum ve davranışlar, çevrecilik, siyasal görüş, sosyal baskınlık yönelimi, yetkecilik ve ahlaki temeller. The research in this paper seeks to explore the relationship between environmental attitudes, pro-environmental behavior and some political psychology variables. Two separate studies were conducted to quantify the link between pro-environmental attitudes and behavior, political ideology, social dominance orientation, right-wing authoritarianism and morality. The first study was designed to determine variables that predict pro-environmental attitudes and behavior. To achieve this purpose, relationships between pro-environmental attitudes and behavior, political ideology, social dominance orientation, and right-wing authoritarianism were examined utilizing a sample population of 315 participants (192 female, 123 male). The data for this study was conducted using four different scales: (1) Personal Information Forms were used to gather socio-demographic information and political ideology of the participants, (2) Environmental Survey Scales were used to determine the pro-environmental attitudes and behaviors, (3) Social Dominance Orientation Scales were used to determine social dominance orientation, and (4) Right-Wing Authoritarianism Scales were used to determine the right-wing authoritarianism levels of participants. Results of the study indicates that perceived environmental consequences, proenvironmental intentions and proenvironmental behaviours are correlated positively with leftwing political ideology whereas they are correlated negatively with authoritarianism and social dominance orientantion. Through regression analysis of the survey results, the research indicates that sex, age, political ideology, social dominance orientation, and right-wing authoritarianism are predictor variables of pro-environmental attitudes and behaviors. The second study sought to examine pro-environmental attitudes and behavior in terms of moral foundations theory. To explore impact of this theory on environmentalism, two assessments were designed utilizing the framework of Feinberg and Willer's (2013) study. The first assessment examines the difference, if any, between politically liberal and conservative individuals' moral perception of pro-environmental behavior. The results uphold that politically liberal individuals find behaviors harmful to the environment as morally reprehensible, more so than compared their conservative counterparts. The second assessment investigated if reframing pro-environmental messages in terms of morality would change conservative individuals' perception of environment conservation and their environmentalism levels. The results failed to identify change in conservative individuals' perception of environment conservation after exposure to different themed messages. Keywords: pro-environmental behaviour, political ideology, social dominance orientation, authoritarianism and moral roots. 136
- Published
- 2015
34. Kadına yönelik şiddet: Çelişik duygulu cinsiyetçilik, yetkecilik ve sosyal baskınlık yönelimi açısından bir inceleme
- Author
-
Erkurt, Aydan, Hasta, Derya, and Disiplinlerarası Adli Bilimler Anabilim Dalı
- Subjects
Social dominance ,Psikoloji ,Psychology ,Scales ,Women ,Violence ,Marriage ,Sexuality ,Domestic violence - Abstract
Bu araştırmada, çelişik duygulu cinsiyetçilik, yetkecilik ve sosyal baskınlık yönelimi ile evlilikte kadına yönelik şiddete ilişkin tutumlar arasındaki ilişkiler incelenmiştir.Araştırmanın örneklemini 286'sı kadın (%59,6) kadın, 194'ü erkek (%40,4) erkek olmak olmak üzere toplam 480 katılımcı oluşturmaktadır. Araştırmada veri toplama aracı olarak Demografik Bilgi Formu, Çelişik Duygulu Cinsiyetçilik Ölçeği (ÇDCÖ), Sağ Kanat Yetkecilik Ölçeği (SKYÖ), Sosyal Baskınlık Yönelimi Ölçeği (SBYÖ) ve Evlilikte Kadına Yönelik Fiziksel Şiddet Ölçeği (EKFŞÖ) kullanılmıştır. Bulgular çelişik duygulu cinsiyetçiliğin düşmanca cinsiyetçilik bileşeni, yetkecilik ve sosyal baskınlık yönelimi değişkenlerinin evlilikte kadına yönelik şiddete ilişkin tutumları pozitif yönde yordadığını göstermiştir. Başka bir deyişle, katılımcıların düşmanca cinsiyetçilik, yetkecilik ve sosyal baskınlık yönelimi düzeyleri arttıkça evlilikte kadına yönelik şiddete ilişkin tutumları daha olumlu olmaktadır. Çalışmada ayrıca, erkeklerin evlilikte kadına yönelik şiddete ilişkin tutumlarının kadınlarınkinden daha olumlu olduğu görülmektedir. Erkeklerin sosyal baskınlık yöneliminin eşitliğe karşı olma bileşeninden aldıkları puanlar ve çelişik duygulu cinsiyetçilik düzeyleri (korumacı ve düşmanca cinsiyetçilik) de kadınlarınkinden daha yüksektir. Son olarak çalışmada, düşmanca cinsiyetçiliğin hem `yetkecilik ve evlilikte kadına yönelik şiddete ilişkin tutumlar arasındaki ilişkide` hem de `sosyal baskınlık yönelimi ve evlilikte kadına yönelik şiddete ilişkin tutumlar arasındaki ilişkide` aracı rol üstlendiği belirlenmiştir.Anahtar Kelimeler: Çelişik duygulu cinsiyetçilik, kadına yönelik şiddet, yetkecilik ve sosyal baskınlık yönelimi The present study aimed at investigating the relationship between ambivalent sexism, authoritarianism, social dominance orientation and attitudes toward violence against women in marriage. Sample population consists 480 participants (286 females, 194 males). In this research Personal Information Form, Right Wing Authoritarianism Scale, Social Dominance Orientation Scale and Attitudes Toward Physical Wife Abuse Scale is used to collect the datas.Results of the study indicates that hostile sexism, authoritarianism and social dominance orientation are positive predictor variables of attitudes toward violence against women in marriage. It means; when participants' hostile sexism, authoritarianism and social dominance orientation level increase, their attitudes toward violence against women in marriage are being more positive. Besides, men's attitudes toward violence against women in marriage are more positive than women's. Men's scores of opposition to equality and ambivalent sexism (benevolent and hostile sexism) are higher than women's. Lastly, hostile sexism mediates either `authoritarianism and attitudes toward violence against women in marriage` or `social dominance orientation and attitudes toward violence against women in marriage`. Key Words: Ambivalent sexism, authoritarianism, social dominance orientation, violence against women 130
- Published
- 2015
35. Ahlaki ihlallere tanıklıkta ahlaki geri çekilme: Ahlaki temel ve içgrup / dışgrup durumlarında gözlenen farklılıklar
- Author
-
Yalçin, Özgen, Hasta, Derya, and Psikoloji Anabilim Dalı
- Subjects
Psikoloji ,Psychology ,In-group bias ,Morality ,Outgroup bias - Abstract
Bu çalışma dört ayrı araştırmadan oluşmaktadır. İlk üç kısımda geliştirilen ölçüm araçlarıyla, ahlaki geri çekilmenin, yalnızca ahlaki ihlalde bulunan kişi tarafından değil, onu izleyen bireyler tarafından da yaşanan bir olgu olduğu gösterilmiştir. Ek olarak, ahlaki geri çekilmenin yalnızca zarar verme/bakım ahlaki temeli içinde tanımlanmış ahlaki ihlaller için değil, aynı zamanda adalet/karşılıklılık, saflık/kutsallık, otorite/saygı ve içgrup/sadakat ahlaki temelleri içinde tanımlanmış ahlaki ihlaller için de geçerli olduğu saptanmıştır. Son kısımda ise bu çalışmanın nihai amacı olan, öznesi grup-temsili (içgrup/dışgrup) olan ahlaki ihlallere tanıklıkta ahlaki geri çekilmeyi etkileyen bağlamsal ve bireysel değişkenler saptanmaya çalışılmıştır. Bu amaçla, alanyazından yola çıkılarak oluşturulan hipotetik model, geliştirilen ölçeklere ek ölçeklerle parça parça sınanmıştır. Sonuçta, bağlamsal değişkenlerle ilgili olarak tek başına ahlaki ihlal öznesinin içgruptan ya da dışgruptan olmasının ahlaki geri çekilme üzerinde çok az etkisi olduğu görülmüştür. Aslında yalnızca erkeklerde ahlaki ihlal öznesinin içgruptan olmasının zarar verme/bakım ahlaki temelinin ihlalinde, dışgruptan olduğu koşulla karşılaştırıldığında daha az ahlaki geri çekilmeyle sonuçlandığı saptanmıştır. Diğer taraftan, farklı ahlaki temellerin ihlalinde farklı düzeylerde ahlaki geri çekilme yaşandığı bulunmuştur. Bireysel değişkenlerle ilgili olarak, siyasal ideolojinin, sosyal baskınlık yöneliminin, sağ kanat yetkeciliğin, dini yönelimin ve ahlaki kimliğe verilen önemin, izleyicinin ahlaki geri çekilmesiyle ilişkili oldukları ve ahlaki temel farklılaştıkça, bireysel değişkenlerin de ahlaki geri çekilmedeki rolünün farklılaştığı gösterilmiştir. Ek olarak, farklılaşan ahlaki temel ihlalleri için hangi ahlaki duyguların izleyicinin ahlaki geri çekilmesinde daha önemli olduğu bulunmuştur. Sonuçlar ilgili yazın çerçevesinde tartışılmıştır. This study consists of four parts. First three parts showed that moral disengagement is executed not only by the moral transgressors, but also by audiences who are the witnesses of the transgression. Additionally, it is indicated that moral disengagement is a valid phenomenon for moral transgressions which are identified not only within harm/care moral foundation, but also within fairness/reciprocity, purity/sanctity, authority/respect and ingroup/loyalty. And in the last part, we tried to determine which contextual and personal variables are related to the moral disengagement of the audiences when the moral transgressor is a representation of a group (ingroup/outgroup). This was also our ultimate goal. So, we partly tested our hypothetical model, which was constructed in the Introduction part with the help of the relevant literature, and with using scales some of which were developed in this study. In conclusion, concerning with the contextual variables, it is seen that group of the moral transgressor (ingroup/outgroup) has a very little effect on the moral disengagement of the audiences. Actually only men were executed more moral disengagement in outgroup situations than they did in ingroup situations. On the other hand, it is found that levels of the moral disengagement of the audiences differentiate in different moral foundation situations. And, concerning with personal variables, it is shown that political ideology, social dominance orientation, right-wing authoritarianism, religious orientations and the self-importance of moral identity are in association with moral disengagement of the audiences, and these associations have different appearances in different moral foundation situations. Additionally, it is found that which moral emotions are most important in the moral disengagement of the audiences for differentiating moral foundation situations. The results were discussed in terms of relevant literature. 334
- Published
- 2014
36. Ekolojik ikilemler ve hayvan hakları: Yetkecilik, sosyal baskınlık yönelimi ve değerler açısından bir inceleme
- Author
-
Çağlar Akoğlu, Selinay, Hasta, Derya, and Psikoloji Anabilim Dalı
- Subjects
Social dominance ,Psikoloji ,Dilemma ,Human nature relations ,Ecological environment ,Social values ,Psychology ,Values ,Social psychology ,Animal rights ,Authoritarianism ,University students - Abstract
Bu çalışmanın temel amacı, ekolojik ikilemler, hayvan haklarına ilişkin tutumlar, sosyal baskınlık yönelimi (eşitliğe karşı olma ve grup temelli baskınlık), yetkecilik ve değerler (uyma, geleneksellik, iyilikseverlik, evrensellik, özyönelim, uyarılım, hazcılık, başarı, güç ve güvenlik) arasındaki ilişkilerin belirlenmesidir. Çalışmanın bir diğer amacı ise, ekolojik ikilemler ve hayvan haklarına ilişkin tutumların araştırmada yer alan diğer değişkenler tarafından hangi düzeyde yordandığını tespit etmektir. Çalışmada ayrıca, sözü edilen değişkenlerin cinsiyet ve hayvan sahibi olup olmama gibi bazı demografik özelliklere göre değişip değişmediğini incelenmek de hedeflenmiştir.Araştırmanın örneklemini Ankara ve Samsun illerinde öğrenim gören 192'si kadın 206'sı erkek toplam 398 üniversite öğrencisi oluşturmaktadır. Veri toplama araçları olarak, Portre Değerler Formu (Schwartz, 1992), Sağ Kanat Yetkecilik Ölçeği (Altemeyer, 1996), Ekolojik İkilemlere İlişkin Tutum Ölçeği (Yalçın, 2009), Sosyal Baskınlık Yönelimi Ölçeği (Sidanius ve Pratto, 1999) ve Hayvan Haklarına İlişkin Tutum Ölçeği kullanılmıştır. Elde edilen bulgular araştırma denencelerini büyük oranda desteklemektedir. Çalışmada, ekolojik ikilemler ve hayvan haklarına ilişkin tutumları yordayan değişkenleri belirlemek amacıyla hiyerarşik regresyon analizi yapılmıştır. Sonuçlar, demografik değişkenlerden cinsiyet ve siyasal görüşün ekolojik ikilemleri anlamlı olarak yordadığını göstermektedir. Ekolojik ikilemleri yordayan diğer değişkenler ise grup temelli baskınlık, hayvan hakları ve evrenselliktir. Hayvan haklarını anlamlı olarak yordayan değişkenler incelendiğinde demografik değişkenlerden cinsiyet, siyasi görüş ve sosyo-ekonomik düzeyin bu değişkeni anlamlı olarak yordadığı görülmektedir. Elde edilen bulgular, hayvan haklarına ilişkin tutumları eşitliğe karşı olma ve grup temelli baskınlık değişkenlerinin negatif olarak, güç değerininse pozitif olarak yordadığını göstermektedir. Elde edilen bulgulardan bir diğeri ekolojik ikilemler ve hayvan haklarına ilişkin tutumlar, eşitlik karşıtı olma, grup temelli baskınlık, yetkecilik ile evrensellik ve hazcılık değerlerinin cinsiyete göre anlamlı olarak farklılaştığını göstermektedir. Bunun yanı sıra kişilerin hayvan sahibi olup olmamasının eşitliğe karşı olma, grup temelli baskınlık, yetkecilik ile evrensellik ve hazcılık değerleri üzerinde anlamlı farklılığa yol açtığı görülmektedir. The main purpose of this study is to determine the relationship between attitudes to ecological dilemmas, attitudes to animal rights, social dominance orientation (opposition to equality and support for group-based dominance hierarchies), right-wing authoritarianism and values (conformity, tradition, benevolence, universalism, self-direction, stimulation, hedonism, achievement, power, security). Another purpose of the study is to investigate whether attitudes to ecological dilemmas and attitudes to animal rights are predicted by other variables of the study or not. In addition, it is aimed to examine whether demographical variables such as gender and being owner of an animal predicts the related variables. A total of 398 university students (192 female, 206 male) who study in Ankara and Samsun were participated in the study. The material set included Portre Values Questionnaire (Schwartz, 1992),, Right-wing Authoritarianism Scale (Altemeyer,1996), Attitudes to Ecological Dilemmas Scale (Yalçın, 2009), Social Dominance Orientation Scale (Sidanius ve Pratto, 1999), and Attitudes to Animal Rights Scale. The results supported the hypothesis of the study to a large extend. In the study, hierarchical regression analysis was conducted in order to investigate the variables predicting attitudes to ecological dilemmas and attitudes to animal rights. The results revealed that the only significant demographical variables predicting attitudes to ecological dilemmas were gender and political orientation. It is also investigated that support for group-based dominance hierarchies, animal rights and universalism are the other variables predicting attitudes to ecological dilemmas.Furthermore, it is demonstrated that gender, political orientation and socio-economic status are the significant demographical variables predicting attitudes to animal rights. The results also showed that attitudes to animal rights was negatively predicted by opposition to equality and support for group-based dominance hierarchies and was positively predicted by power. Moreover, the results revealed that attitudes to ecological dilemmas, attitudes to animal rights, opposition to equality, support for group-based dominance hierarchies, right-wing authoritarianism, universality and hedonism were significantly differentiated by gender. Lastly, being owner of an animal significantly effects the opposition to equality, support for group-based dominance hierarchies, right-wing authoritarianism, universality and hedonism. 166
- Published
- 2014
37. Parasosyal etkileşim, Terör yönetimi kuramı ve futbol fanatizmi
- Author
-
Sözen, Ayşe Ilgin, Hasta, Derya, and Psikoloji Anabilim Dalı
- Subjects
Identification ,Psikoloji ,Parasocial interaction ,Football ,Psychology ,Fanaticism ,Scales ,Terror - Abstract
ÖZETBu çalışmada iki ayrı araştırma gerçekleştirilmiştir. İlk araştırmada futbol fanatizmini yordayan değişkenler araştırılmıştır. Bu amaçla, futbol fanatizmi ile takımla özdeşleşme, takıma psikolojik bağlılık (takım değişikliğine direnç, takıma duyulan sadakat ve sadakati sorgulama) ve parasosyal etkileşim [en sevilen futbolcuyla kurulan parasosyal etkileşim (hayranlık ve arkadaşçasına bağlanma), en sevilen futbolcuya ilişkin atıflar (olumlu sosyal davranış, güç ve karizma), parasosyal ayrılığa verilen tepki ve bilişsel-davranışsal katılım (bilişsel katılım ve davranışsal katılım)] arasındaki ilişkiler incelenmiştir. Araştırmanın örneklemi 294 katılımcıdan oluşmaktadır (77 kadın ve 214 erkek). Bu çalışmada veri toplama aracı olarak; Futbol Fanatizmi Ölçeği, Spor Taraftarı Özdeşleşme Ölçeği, Takıma Psikolojik Bağlılık Ölçeği ve Parasosyal Etkileşim Ölçekleri (En Sevilen Futbolcuyla Kurulan Parasosyal Etkileşim Ölçeği, En Sevilen Futbolcuya İlişkin Atıf Ölçeği, Parasosyal Ayrılığa Verilen Tepki Ölçeği ve Bilişsel-Davranışsal Katılım Ölçeği) kullanılmıştır. Araştırmanın sonucunda eğitim, takımla özdeşleşme, en sevilen futbolcuyla kurulan parasosyal etkileşimin hayranlık alt boyutu ile bilişsel-davranışsal katılımın davranışsal katılım alt boyutunun futbol fanatizmini anlamlı şekilde yordadığı gözlenmiştir. Çalışma kapsamında yapılan ve TYK temelinde gerçekleştirilen ikinci araştırmada ise, ölümlülük bilgisinin belirgin hale getirilmesinin, futbol fanatizmi, takımla özdeşleşme ve takıma psikolojik bağlılık düzeyleri açısından anlamlı bir fark yaratıp yaratmadığı incelenmiştir. Bu araştırmanın örneklemini 60 erkek katılımcı oluşturmaktadır. Araştırmada veri toplama aracı olarak; Rosenberg Benlik Saygısı Ölçeği, Ölümlülüğü Belirginleştiren Sorular, Televizyon İzlemeyi Belirginleştiren Sorular, Pozitif Negatif Duygu Durum Ölçeği, Sözcük Arama Bulmacası, Futbol Fanatizmi Ölçeği, Spor Taraftarı Özdeşleşmesi Ölçeği ve Takıma Psikolojik Bağlılık Ölçeği kullanılmıştır. Araştırmada ölümlülük bilgisinin belirgin hale getirildiği deney grubu ile ölümlülük bilgisinin belirgin hale getirilmediği kontrol grubunun futbol fanatizmi, takımla özdeşleşme ve takıma psikolojik bağlılık düzeyleri arasında anlamlı bir farklılık olmadığı gözlenmiştir. ABSTRACTIn this research, two separate studies are conducted. In the first research, predictor variables of football fanaticism is investigated. For this purpose, the relationship between football fanaticism and identification with team, psychological commitment to team and parasocial interaction (parasocial interaction with favorite football player, attributes to favorite football player, reactions to parasocial break-up and cognitive and behavioral involvement) were examined. The sample of the study consisted of 294 participants (77 women and 114 men). The instruments used in the study were Football Fanaticism Scale, Team Spectator Identification Scale, Psychological Commitment to Team Scale and Parasocial Interaction Scales. At the end of the study, education, identification with team and parasocial interaction predicted football fanaticism together with admiration subscale of parasocial interaction with favorite football player and behavioral involvement subscale of cognitive and behavioral involvement.Another purpose of this study is to examine whether mortality salience bring about a significant difference on the level of football fanaticism, team identification, and psychological commitment to team based on Terror Management Theory (TMT). The sample of this study consisted of 60 participants (60 men). The instruments used in the study are Rosenberg Self-Esteem Scale, The Mortality Saliance Questions, The Television Salience Questions, Positive Negative Affect Scale, Word Search Puzzle, Football Fanaticism Scale, Team Spectator Identification Scale and Psychological Commitment to Team Scale. The results pointed out that there was no significant difference in the level of football fanaticism, identificaion with team and psychological commitment to team between the experimental group after mortality salience as compared to the control group without mortality salience. 153
- Published
- 2014
38. Barışa ilişkin tutumlar: Dehşet yönetimi kuramı ve bazı sosyo-politik değişkenler açısından bir inceleme
- Author
-
Güler, Eda, Hasta, Derya, and Psikoloji Anabilim Dalı
- Subjects
Social peace ,Peace ,Political trust ,Social dominance ,Psikoloji ,Risk Perception ,Attitudes ,Psychology ,Terror Management Theory ,Scales ,Socio-political ,Terrorism - Abstract
Bu tez çalışmasının iki ana amacı bulunmaktadır. Birinci amacı, politik güven, terörizm riski algısı ve SBY'nin barışa ilişkin tutumlar ile ilişkisini incelemektir. İkinci amacı, dehşet yönetimi kuramı temelinde ölümlülük farkındalığının barışa ilişkin tutumlar, politik güven, terörizm riski algısı ve SBY üzerindeki etkisini incelemektir. Çalışmada ayrıca, sözü edilen değişkenlerin cinsiyet açısından değişip değişmediği de incelenmiştir. Belirtilen amaçları gerçekleştirebilmek için iki ayrı çalışma yapılmıştır. İlk çalışmanın örneklemini 348 kişi oluşturmaktadır. Bu çalışmada veri toplama aracı olarak, Demografik Bilgi Formu, Barışa İlişkin Tutumlar Ölçeği (Bizumic ve ark., 1992), Politik Güven Ölçeği (Çoymak ve Gheorghiu, 2007), Terörizm Riski Algısı Ölçeği (Yeniçeri, 2006), Sosyal Baskınlık Yönelimi Ölçeği (Sidanius ve Pratto, 1999) kullanılmıştır. İkinci çalışmanın örneklemini 54 üniversite öğrencisi oluşturmaktadır. Bu katılımcılar ölümlülük bilgisinin belirgin hale getirildiği ve getirilmediği koşullara seçkisiz olarak atanmışlardır. Deneysel manipülasyonun ardından, her iki koşuldaki katılımcılara ilk çalışmada kullanılan veri toplama araçlarının aynıları uygulanmıştır. İlk çalışmanın sonuçları, cinsiyet, grup temelli baskınlık, eşitliğe karşı olma ve sosyal kimliğe dair terörizm riski algısı değişkenlerinin barışa ilişkin tutumları anlamlı olarak yordadığını göstermiştir. Bu çalışmada ayrıca, barışa ilişkin tutumlar, terörizm risk algısı ve SBY açısından anlamlı cinsiyet farklılıkları olduğu gözlenmiştir. İkinci çalışmanın sonuçları ise, ölümlülük bilgisinin belirginleştirilmesi durumunda, katılımcıların barışa ilişkin olumlu tutumlarının azaldığını; politik güven, terörizm risk algısı ve SBY düzeylerinin ise arttığını ortaya koymuştur. The purpose of the present thesis is twofold (a) to examine the relationship between political trust, risk perception of terrorism, social dominance orientation (SDO) and attitudes toward peace (b) to explore the effects of mortality salience on attitudes toward peace, political trust, terrorism risk perception and social dominance orientation (SDO) on the basis of the terror management theory. In addition, aforementioned variables have been investigated according to gender. To fulfill this aims, two separate studies were conducted. The sample of the first study consists of 348 people. In this study; data was collected by Demographic Information Form, Peace Attitude Scale (Bizumic et al., 1992), Political Trust Scale (Çoymak and Gheorghiu, 2007), Terrorism Risk Perception Scale (Dönmez ve Yeniçeri, 2006), Social Dominance Orientation Scale (Sidanius and Pratto, 1999). The sample of the second study consists of the 54 university students. These participants were randomly assigned to one of the 2 conditions (mortality salience and television salience) Following the experimental manipulation, participants in both conditions were applied same scales of the first study. The results of the first study revealed that support for group-based dominance hierarchies, opposition to equality and social identity terrorism risk perception variables are predicting attitudes toward peace. Furthermore, the results revealed that attitudes toward peace, attitudes toward war, opposition to equality, and support for group-based dominance hierarchies, terrorism risk perception were significantly differentiated by gender. The results of the second study revealed that participants in the mortality salient condition indicated lower attitudes toward peace; higher group-based dominance hierarchies, uncertainty (terrorism risk perception) and political trust. 131
- Published
- 2014
39. Politik güven: dindarlık, yetkecilik, sistemi meşrulaştırma ve değerler açısından bir inceleme
- Author
-
Sönmez, Burçak, Hasta, Derya, and Sosyal Psikoloji Anabilim Dalı
- Subjects
Political trust ,Psikoloji ,Religiousness ,Psychology ,Values ,Legitimatization ,Authoritarianism - Abstract
Bu çalışmanın temel amacı, politik güven (vekil beklentileri, dürüstlük, yetkinlik), dindarlık yönelimleri (iç güdümlü dindarlık, dış güdümlü dindarlık, kökten dincilik, sorgulayıcı dindarlık), yetkecilik, sistemi meşrulaştırma ve değerler (uyma, geleneksellik, iyilikseverlik, evrensellik, öz-yönelim, uyarılım, hazcılık, başarı, güç, güvenlik) arasındaki ilişkilerin belirlenmesidir. Araştırmanın diğer bir amacı da politik güvenin, araştırmada yer alan değişkenler tarafından hangi düzeyde yordandığını incelemektir. Ayrıca, araştırmada yer alan değişenlerin cinsiyet ve siyasal görüş açısından farklılaşıp farklılaşmadığı da incelenmiştir. Araştırmanın örneklemini 177 (Ort.= 57.3) kadın ve 132 (% 42.7) erkek oluşturmuştur (Ort.yaş= 30.07, S= 9.76). Araştırmada Politik Güven Ölçeği, Yeniden Yapılandırılmış Müslüman Dini Yönelim Ölçeği, Sağ Kanat Yetkecilik Ölçeği, Sistemi Meşrulaştırma Ölçeği ve Portre Değerler Ölçeği kullanılmıştır. Yapılan analizler sonucunda, sağ siyasal görüşlü bireylerin politik güven düzeylerinin sol siyasal görüşlü bireylerden daha yüksek olduğu görülmüştür. Ayrıca bireylerin eğitim düzeyleri ve anne eğitim düzeyleri arttıkça politik güven düzeyleri azalmaktadır. Bireylerin sosyo-ekonomik düzeylerinin yükselmesi ise politik güvenin artışına yol açmaktadır. Son olarak bireylerin sistemi meşrulaştırmaları politik güven düzeylerini arttırırken, öz-yönelim değerine önem vermeleri politik güven düzeylerini düşürmektedir. The main objective of this study was to analyze the relationships between political trust, (fiduciary expectation, honesty, competence), religious orientation (intrinsic orientation, extrinsic orientation, fundamentalist orientation, quest orientation), authoritarianism, system justification and values (conformity, tradition, benevolence, universalism, self-direction, stimulation, hedonism, achievement, power, security). Another purpose of the study was to assess how well the variables predict the political trust. In addition, it was examined whether the variables differentiated in terms of gender and political orientation. The sample included 177 women (57.3) and 132 men (42.7) (age average= 30.07, S= 9.76). Political Trust Scale (Çoymak, 2009), Muslim Religious Orientatıon Scale Revised (Ercan, 2009), Right-wing Authoritarianism Scale (Altemeyer, 1996), System Justification Scale (Kay ve Jost, 2003) and Portre Values Questionnaire (Schwartz, 2001) were administered. The study revealed that individuals with right-wing political view had higher level of political trust than individuals with left-wing views. The level of political trust decreased in proportion to increasing education level and mother's education. In addition, political trust increased as individuals' socio-economic status and degree of system justification increased. Finally, the level of political trust decreased among individuals with high self-direction value. 154
- Published
- 2014
40. Barış sürecinin desteklenmesinde insanlıktan uzaklaştırmanın etkisi
- Author
-
Demirdağ, Ahmet, Hasta, Derya, and Psikoloji Anabilim Dalı
- Subjects
Psikoloji ,Peace process ,Turks ,Kurdish question ,Essentialism ,Psychology ,Kurdish ,Scales ,Infrahumanization ,Social psychology - Abstract
Türkiye'de, 2013 yılı başlarında, Kürt sorununa çözüm bulmak amacıyla `barış süreci` olarak adlandırılan bir süreç başlatılmıştır. Toplumun önemli bir bölümü hükümet tarafından başlatılan bu sürece destek verirken bir bölümü ise sürece karşı çıkmaktadır. Bu tez kapsamında yapılan iki çalışmada, barış sürecini destekleme düzeyi insanlıktan uzaklaştırma kuramı (Leyens ve ark., 2000) çerçevesinde ele alınmıştır. Kurama göre, insanlar üyesi oldukları grupların üyesi olmadıkları gruplardan daha fazla insani öz taşıdığına inanmaktadır. Örneğin, hem insandaki hem de diğer canlılardaki özü yansıtan birincil duyguları iç grup ve dış gruba yakıştırmada herhangi bir yanlılık gösterilmezken; yalnızca insani özü yansıtan ikincil duygular iç gruba daha çok yakıştırılmaktadır. Duygusal düzeyde iç grup lehine gerçekleşen bu yanlılık, insanlıktan uzaklaştırma eğilimi olarak adlandırılmaktadır. İnsanlıktan uzaklaştırma eğilimi dış gruplara yönelik tutum ve davranışlarımıza olumsuz olarak yansımaktadır. Başka bir ifadeyle, dış gruplara daha az insani öz atfetme eğilimimiz onlara yönelik daha olumsuz tutum ve davranışlar sergilememiz ile sonuçlanmaktadır. Benzer şekilde, dış grup üyeleri kendilerini insana özgü duygularla ifade ettiklerinde bu duyguları onlara yakıştırmadığımız için onlara görece nahoş ve olumsuz tepkiler veririz. Bu kavramsal çerçeveden hareketle iki çalışma tasarlanmıştır. Bu iki çalışmada kullanılan ölçekler ile ikinci çalışmanın manipülasyonunda kullanılan duyguların geliştirilmesi için bir ön çalışma yapılmıştır. İlk çalışmada, bir iç grup ya da dış grup üyesi tarafından yapılan barış sürecini desteklenmeye yönelik çağrının, çağrıyı yapana birincil ve ikincil duygu atfetme düzeyi ile çağrının desteklenme düzeyi üzerindeki etkisi araştırılmıştır. Bunun için 2(katılımcının grubu: Kürt ve Türk) X 2(barış çağrısını yapanın grubu: Kürt ve Türk) faktöriyel desenine uygun deneysel bir çalışma yapılmıştır. Bulgular, barış sürecini destekleme çağrısı bir iç grup üyesi tarafından yapıldığında, Türk katılımcıların çağrıyı yapana daha fazla ikincil duygu atfettiğini ve barış sürecini daha fazla desteklediğini ortaya koymuştur. Kürt katılımcılar da aynı çağrı bir iç grup üyesi tarafından yapıldığında, çağrıyı yapana daha fazla ikincil duygu atfetmiştir, ancak Kürt katılımcıların barış sürecini destekleme düzeyleri çağrıyı yapanın grup üyeliğine göre değişiklik göstermemiştir. İkinci çalışmada, bir iç grup ya da dış grup üyesi tarafından barış sürecini desteklemeye yönelik yapılan çağrıya birincil duygu (pozitif ve negatif) ya da ikincil duygu (pozitif ve negatif) eklenmiştir. Böylece, bir iç grup ya da bir dış grup üyesi tarafından yapılan barış sürecinin desteklenmesi çağrısının birincil duygu ya da ikincil duygu kullanılarak yapılmasının çağrıyı yapana yönelik birincil ve ikincil duygu atfetme düzeyi ile çağrının desteklenme düzeyi üzerindeki etkisinin araştırılması amaçlanmıştır. Bu amaçla, Türk ve Kürt katılımcılardan 2(barış süreceni destekleme çağrısı yapanın etnik kimliği: Türk-Kürt) X 2(Duygu türü: birincil duygu-ikincil duygu) X 2(duygu değeri: pozitif duygu-negatif duygu) faktöriyel deseninde veri toplanmıştır. İkinci çalışmadan elde edilen bulgular, hem Türk hem de Kürt katılımcıların barış sürecinin desteklenmesi çağrısını ikincil duygular kullanarak yapan iç grup üyesine oranla dış grup üyesine daha az ikincil duygu atfettiklerini (insanlıktan uzaklaştırdığını) ve dış grup üyesinin çağrısını daha az desteklediklerini ortaya koymuştur. Barış sürecini destekleme çağrısı birincil duygular kullanılarak yapıldığında, iç grup lehine herhangi bir yanlılık gözlenmemiştir. Çalışmalardan elde edilen bulgular inanlıktan uzaklaştırma kuramı çerçevesinde tartışılmıştır. In the beginning of 2013, a process called `peace process` was initiated by Turkish Government in order to find a solution to the Kurdish Question. According to public opinion polls, approximately two third of the society supports this process while the remaining objects. In this thesis, through two studies the level of support on the peace process is examined in the conceptual framework of infrahumanization theory (Leyens et al., 2000). According to the theory, people are inclined to associate in group members with human essence more than out group members. For example, whereas people do not show any bias in attributing non-uniquely human emotions (primary emotions) to ingroup and outgroup, they tend to attribute more uniquely human emotions (secondary emotions) to ingroup than to outgroup. This emotional bias is defined as infrahumanization tendency. Infrahumanization tendency results in negative attitudes and behaviors toward outgroups. In other words, our tendency of ascribing less human essence to outgroups leads to more negative attitudes and behaviors toward them. Similarly, when outgroup members express themselves with uniquely human emotions, they are reacted negatively and unpleasantly since they are not believed to possess these emotions. Two studies were designed based on this conceptual framework. Prior to main studies, a pilot study was carried out to develop the scales used in the main studies and to develop the emotion words used in the manipulation of the second study. The first study investigates level of ascribing primary and secondary emotions to the ingroup and outgroup and the level of support on the peace process when a call in support of the peace process is made by an ingroup or outgroup member. To this end, an experimental study with 2(participant group: Turkish-Kurdish) X 2(group of the person who made the peace call: Turkish-Kurdish) factorial design was conducted. The findings showed that Turkish participants attributed more secondary emotions to the person who made the call in support of the peace process and supported the peace process more when the peace call was made by an ingroup member. Kurdish participants attributed more secondary emotions to the person who made the call in support of the peace process as well when the peace call was made by an ingroup member. However, Kurdish participants did not show any bias in the level of support on the peace process in favor of the ingroup member. In the second study, primary emotions (positive and negative) or secondary emotions (positive and negative) were added to the call in support of the peace process which is made either by an ingroup or outgroup member. Through this manipulation, it was aimed to examine the level of attribution of primary and secondary emotions to the ingroup and outgroup members as well as the level of support in peace process when ingroup and outgroup members use primary or secondary emotions in tehir peace call. To this end, an experimental study with a 2(participant group: Turkish-Kurdish) X 2(the ethnic identity of the person who made the call in support of peace process: Turkish-Kurdish) X 2(emotion type: Primary emotion-secondary emotion) X 2(emotion valence: Positive emotion-negative emotion) factorial design was conducted. The findings showed that both Turkish and Kurdish participants associated the outgroup member with secondary emotions less than the ingroup member when the peace call was made with secondary emotions (uniquley human emotions); and accordingly, they supported the peace process less when the peace call was made with secondary emotions by the outgroup member. No such bias was observed in favor of the ingroup member when the peace call was made with primary emotions. The results were discussed within the framework of infrahumanization theory. 148
- Published
- 2014
41. Engellilere yönelik tutumları yordayan değişkenler: Kültürlerarası bir araştırma
- Author
-
Tekeş, Burcu, Hasta, Derya, and Psikoloji Anabilim Dalı
- Subjects
Social dominance ,Psikoloji ,Disabled persons ,Turkey ,Human behavior ,Psychology ,Individualism ,Dominant ego states ,Altruism ,Prejudice ,United Kingdom ,Measurement and evaluation - Abstract
Bu çalışma, Türkiye ve Birleşik Krallık örneklemlerinde tolerans, özgecilik, sosyal baskınlık yönelimi, adil dünya inancı, bireycilik ve toplulukçuluk değişkenlerinin engellilere yönelik önyargı ile ilişkisini incelemek amacıyla gerçekleştirilmiştir. Çalışmanın bir diğer amacı ise, söz konusu değişkenler açısından iki toplum arasındaki farklılıkları belirlemektir. Çalışmada veri toplama aracı olarak, Demografik Bilgi Formu, Sosyal Baskınlık Yönelimi Ölçeği, Adil Dünya İnancı Ölçeği, Tolerans Ölçeği, Özgecilik Ölçeği, Bireycilik Toplulukçuluk Ölçeği ve Engellilere Yönelik Tutum Ölçeği kullanmıştır. Analizler için, Türkiye örneklemi için 375, Birleşik Krallık örneklemi için 167 olmak üzere toplam 542 kişiden veri toplanmıştır.Yapılan hiyerarşik regresyon analizi sonuçları, Türkiyede engellilere yönelik önyargıyı yaşanılan yer, yaş, siyasal görüş, tolerans ve özgeciliğin negatif yönde; dindarlık, dikey bireycilik ve grup temelli baskınlığın pozitif yönde yordadığını göstermiştir. Birleşik Krallık?ta ise engellilere yönelik önyargıyı grup temelli baskınlık ve eşitliğe karşı olma değişkenlerinin pozitif yönde ve anlamlı olarak yordadığı gözlenmiştir. Kültürlerarası farklılıklar incelendiğinde, Birleşik Krallık ve Türkiye örneklemlerinin engellilere yönelik önyargı, özgecilik, adil dünya inancı, eşitliğe karşı olma, grup temelli baskınlık, dikey bireycilik ve dikey toplulukçuluk açısından farklılaştıkları belirlenmiştir. Bulgular ilgi yazın eşliğinde tartışılmıştır. The aim of the present study is to investigate the effects of the variables such as tolerance, altruism, social dominance orientation, belief in a just World, individualism and collectivism on the attitudes towards the people with disabilities using examples from Turkey and United Kingdom and to present the differences between these two different cultures. Demographic Information Forms, Social Dominance Orientation Scale, Belief in a Just World Scale, Altruism Scale, Tolerance Scale, Individualism Collectivism Scale and Attitudes Towards People with Disabilities Scale are used as the tools of data collection. The analysis are done by collecting data from the examples of 375 participants from Turkey and 167 participants from United Kingdom with a total data collected from 542 individuals. According to the stepwise regression results, predicting the prejudices towards the people with disabilities are affected negatively by the factors such as living place, age, political view, tolerance and altruism but affected positively by the factors such as religious devotion, sheer individualism by social group dominance in Turkey. Group-based dominance and opposition to equality are observed as positive predictive variables of the prejudices towards the people with disabilities in United Kingdom. When the crosscultural differences were examined, the attitude towards the people with disabilities begin to differ according to altruism, belief in a just world, social dominance orientation, vertical individualism and vertical collectivism based on the examples from United Kingdom and Turkey. These findings was discussed in the related literature. 190
- Published
- 2013
42. [Evaluation of quality of life of female patients after bilateral total knee arthroplasty].
- Author
-
Kilic E, Sinici E, Tunay V, Hasta D, Tunay S, and Basbozkurt M
- Subjects
- Aged, Aged, 80 and over, Analysis of Variance, Arthroplasty, Replacement, Knee psychology, Female, Functional Laterality, Health Status, Humans, Knee Joint physiology, Knee Joint physiopathology, Mental Health, Middle Aged, Pain Measurement, Range of Motion, Articular, Social Behavior, Treatment Outcome, Walking, Arthroplasty, Replacement, Knee rehabilitation, Quality of Life
- Abstract
Objectives: We evaluated the quality of life of female patients following total knee arthroplasty., Methods: The study included 50 women (mean age 67 years; range 52 to 84 years) who underwent bilateral total knee arthroplasty for primary osteoarthritis of the knee. All the patients were administered the Medical Outcomes Study Short Form-36 (SF-36) and the Knee Society Clinical Rating System (KSCRS) preoperatively and at six weeks, three and six months postoperatively. Particular attention was given to provide patients with sufficient information on surgery and postoperative rehabilitation program., Results: Compared to preoperative scores, all the subscales of both instruments showed significant improvement at six weeks and six months (p<0.05). After six weeks, however, only SF-36 physical function scores continued to improve significantly till the final assessment (p<0.05), whereas the other subscales reflected only maintenance of improvement. Conversely, a consistent significant improvement after six weeks was seen in the pain score of the KSCRS, while the function score representing only maintenance of improvement., Conclusion: Significant improvement is achieved in the quality of life of female patients within six weeks after total knee arthroplasty. It appears that, beyond six weeks, this improvement continues to be significant only in the physical function score of the SF-36 and pain score of the KSCRS.
- Published
- 2009
- Full Text
- View/download PDF
Catalog
Discovery Service for Jio Institute Digital Library
For full access to our library's resources, please sign in.