36 results on '"Gözkaman, Armağan"'
Search Results
2. Complementarity between the EU and NATO in light of the war in Ukraine: an analysis from the perspective of collective securitization theory
- Author
-
Gözkaman, Armağan, primary
- Published
- 2024
- Full Text
- View/download PDF
3. ‘A Constant Duel Between Paris and Ankara’ or the ‘Impossible Strategic Partnership’
- Author
-
Gözkaman, Armağan, primary
- Published
- 2022
- Full Text
- View/download PDF
4. EU-China Relations: Competition and Partnership
- Author
-
Gözkaman, Armağan, primary and Çelikok, Kaan, additional
- Published
- 2023
- Full Text
- View/download PDF
5. LA TURQUIE, UN PAYS D'ORIGINE SÛR D'APRÈS L'UNION EUROPÉENNE
- Author
-
Gözkaman, Armağan
- Published
- 2016
6. LA TURQUIE ET LA QUESTION DES RÉFUGIÉS
- Author
-
Gözkaman, Armaǧan
- Published
- 2016
7. Türkiye’s Foreign Policy vis-à-vis the War in Ukraine: A New Version of Active Neutrality
- Author
-
GÖZKAMAN, Armağan
- Subjects
Political Science ,Turkish foreign policy ,Russia-Ukraine war ,active neutrality ,Russia ,Ukraine ,Siyasi Bilimler - Abstract
Facing one of the biggest military crises on the European continent, Turkish foreign policy has shown strong features of an updated version of active neutrality. The present research revolves around five main axes that characterize the endeavor of Turkish authorities: High-level mediation efforts, condemnation of —and political position toward—the war, synchronization with the Transatlantic Alliance, military cooperation with Ukraine, adherence to the Montreux Convention on the Turkish Straits and political relations with the Russian Federation. Türkiye’s foreign policy setting has led to a stronger diplomatic visibility for the country and serves the objective of establishing it as an indispensable, front-line diplomatic actor.
- Published
- 2022
8. Avrupa Birliği Haberleri : Dış Basından Derlemeler
- Author
-
Gözkaman, Armağan
- Published
- 2022
9. Perspectives on the United Kingdom's Withdrawal from the European Union
- Author
-
Gözkaman, Armağan, primary
- Published
- 2015
- Full Text
- View/download PDF
10. The Weakening of the Franco-German Tandem in Light of the Eurozone Crisis
- Author
-
Gözkaman, Armağan, primary
- Published
- 2015
- Full Text
- View/download PDF
11. Steel Companies in a Turmoil of “Trade Wars”: A View from Turkey
- Author
-
GÖZKAMAN, Armağan, primary, USTABAŞ, Ayfer, additional, and AFACAN FINDIKLI, Mine M., additional
- Published
- 2020
- Full Text
- View/download PDF
12. Beykent Üniversitesi Taksim Yerleşkesi, Adem Çelik Amfisi 24 Haziran 2019
- Author
-
Gözkaman, Armağan
- Published
- 2019
13. L’impossibilité d’une véritable instrumentalisation de la question des réfugiés par le gouvernement turc dans ses relations avec l’Union européenne
- Author
-
Gözkaman, Armağan, primary
- Published
- 2018
- Full Text
- View/download PDF
14. THE SEARCH OF A CAUTIOUS RAPPROCHEMENT? PERSPECTIVES FOR GRECO-TURKISH RELATIONS IN THE CONTEXT OF SYRIZA'S POSITION TOWARDS THE EU
- Author
-
Gözkaman, Armağan, Bal, Pınar, and Apak, Sudi
- Abstract
2008 finansal krizinin Avrupa Birliği’nde, özellikle Birliğin bazı güney üyelerinde son derece önemli etkileri olmuştur. Yunanistan’da finansal krizin etkileri kemer sıkma önlemlerinin de katkısı ile derinleşmiş ve bir politik krize doğru evrilmiştir. Bu sürecin sonunda Ocak 2015’te Syriza Partisi Yunanistan’ı krizden çıkaracak değişimi gerçekleştirme vaadi ile iktidara gelmiştir. Bu gelişmeler ışığında, çalışmanın ilk bölümünde AB çerçevesi içerisinde Yunanistan’daki borç krizi ve Syriza Partisi’nin zaferi hakkında bir değerlendirme yapılması hedeflenmiştir. İkinci bölümde ise; borç krizi ve Syriza’nın iktidara gelmesi ile başlayan ve Syriza’nın vaatleri ile dikkatleri çeken bu değişim döneminin Türk-Yunan ilişkilerinde uzun süredir çözülemeyen bazı kemikleşmiş sorunların çözülmesinde ve Türkiye-AB ilişkilerinin ilerlemesinde bir dönüm noktası olarak yer alıp alamayacağı yönünde bir analiz ortaya konulmuştur.Anahtar kelimeler: Avrupa Birliği, Syriza, borç krizi, Türk-Yunan ilişkileri
- Published
- 2015
15. AVRUPA SAVUNMA TOPLULUĞU'NUN REDDİ ÜZERİNE BİR ANALİZ
- Author
-
GÖZKAMAN, Armağan
- Subjects
Avrupa Savunma Topluluğu,Avrupa güvenliği,Avrupa bütünleşmesi,Fransa,Almanya - Abstract
Avrupa Savunma Topluluğu'nun doğuşu, Pleven Planı ile başlayarak Avrupa Savunma Topluluğu'nu Kuran Antlaşma ile sona eren bir süreci kapsar. AST, 1950'lerin başlarında önemli sorunlara çözüm getiren bir yapılanma olarak görülmüş ve hem Amerika Birleşik Devletleri (ABD) hem de Batı Avrupa devletleri tarafından desteklenmiştir. Ancak, Fransa için sorun teşkil eden yanları da bulunduğu için Fransız Parlamentsu tarafından reddedilmiştir. Bu sebepler incelendiğinde, üç temel dinamik ile açıklanabilmekte oldukları görülmektedir: Projenin 'prematüre' olması, önemli kararların büyük kazanımlar söz konusu olmadıkça veril(e)memesi ve siyasal statünün karar alma mekanizması üzerindeki etkisi.
- Published
- 2015
16. The European Union’s Attitude towards Russia between Values and Interests
- Author
-
Gözkaman, Armağan, primary
- Published
- 2015
- Full Text
- View/download PDF
17. Turkey’s response to post cold-war international crises in the context of her relations with the EU
- Author
-
Gözkaman, Armağan, Dedeoğlu, Beril, Jeanclos, Yves, and Avrupa Birliği Siyaseti ve Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı
- Subjects
Kriz ,Uluslararası İlişkiler ,Avrupa Birliği - Abstract
ÖZETBu çalışmanın ana hedefi, Türkiye ile Avrupa Birliği’nin küresel platformdaki temel sorunlarla mücadelelerindeki uyumluluğu, özellikle uluslararası krizleri mercek altına alarak, araştırmaktı. Bu amaçla, ilk ana bölümde kavramsal ve tarihsel arka plana yer verilmiştir. İlk olarak uluslararası krizin ve ilgili kavramların tanımı - tarihsel süreç de ortaya konarak – verimiş, daha sonra da Türkiye'nin ve AB'nin krizlere verdikleri tepkilerde paralellik oluşmasını sağlayan faktörler incelenmiştir. Son bölümde bu iki aktörün kriz yönetimiyle ilgili olarak geçirdikleri tarihsel evrim, NATO’ya da yer vererek incelenmiştir. İkinci ana bölümün ana araştırma temasını, bu iki aktörün olgusal uyumunu araştırma teşkil etmiştir. Bu çaba, üç bölüm aracılığıyla somutlaşmıştır. Birinci bölümde diplomatik girişimler incelenmiş, ikinci bölümde ise operasyonel alandaki paralellik ve farklılıklara odaklanılmıştır. Çalışmanın son kısmı, Türk dış politikası açısından önem taşıyan Kıbrıs ve Irak vakalarının incelenmesine ayrılmıştır.Anahtar kelimeler: Uluslararası kriz, Türkiye, Avrupa Birliği, dış politikaABSTRACTThe main goal of the study has been to seek whether there is a compatibility between Turkey and the European Union (EU) in meeting the key challenges in the global platform, with a special focus on the international crises. With this purpose, the first part has been allotted to the conceptual and historical background. It began with an effort to define the international crisis (and the concepts derived from it) by presenting a historical development. Then, the factors that provide a parallelism for Turkey’s and the EU’s reactions to crises have been explored. The last chapter was related to the historical evolution of crisis management in these two polities by according a place to NATO. In the second part, factual compatibility of action between the two actors constituted the main research theme. This effort has been materialized through three chapters. At first, diplomatic initiatives have been exposed. The second area of focus concerned the parallelism and divergences in the operational field. Last, the following two cases have been studied because of the particular importance that they have for Turkish foreign policy: Cyprus and Iraq. Keywords: International Crisis, Turkey, European Union, Foreign Policy
- Published
- 2010
18. AVRUPA SAVUNMA TOPLULUĞU'NUN REDDİ ÜZERİNE BİR ANALİZ
- Author
-
Gözkaman, Armağan, primary
- Published
- 2014
- Full Text
- View/download PDF
19. The (No-)Impact of the Arms Embargo on the Relations between the European Union and China
- Author
-
Gözkaman, Armağan, primary
- Published
- 2014
- Full Text
- View/download PDF
20. L'Identite Europeenne de Securite et de Defense: Un parcours difficile
- Author
-
Gözkaman, Armağan, Dedeoğlu, Beril, and Diğer
- Subjects
International Relations ,Uluslararası İlişkiler ,European Socurity and Defense İdetend ,Security ,Defence ,European Union ,International policy - Abstract
102
- Published
- 2003
21. Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Konferansı'nın Soğuk Savaş'ın sona ermesindeki rolü
- Author
-
Özçayan, Onay, Gözkaman, Armağan, and Uluslararası İlişkiler Ana Bilim Dalı
- Subjects
International Relations ,Uluslararası İlişkiler ,Conference for Security and Cooperation in Europe - Abstract
Bu tez çalışmasında, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Konferansı'nın (AGİK) Soğuk Savaş'ın barışçıl bir şekilde sona ermesindeki rolü araştırılmıştır. Çalışma kapsamında yapılan literatür taraması sonucunda, Birinci ve Üçüncü Sepetler bakımından AGİK'in Soğuk Savaş'ın sona ermesinde insan hakları, siyasi ve askeri alanlarda yaptığı etkiler incelenmiştir. Yapılan incelemelerin sonucunda, 1975 Helsinki Nihai Senedi'nin 1989 Doğu Avrupa Devrimlerine yol açan sivil toplum hareketlerine etkileşim kattığı, Güven ve Güvenlik Arttırıcı Tedbirlere (CSBM) dair 1990 Viyana Belgesi'nin askeri şeffaflık sağladığı ve 1990 Avrupa Konvansiyonel Kuvvetler Antlaşması'nın (AKKA) Avrupa'da silahların kontrolü ve silahsızlanmanın çerçevesini sağladığı tespitlerine varılmıştır. This thesis intends to examine the role of the Conference on Security and Cooperation in Europe (CSCE) in the peaceful ending of the Cold War. The literature review conducted as part of this thesis provides the human rights, political and military effects of the CSCE process in terms of First and Third Baskets. The review concludes that the Helsinki Final Act of 1975 provided a momentum of interaction to the civil society movements which led to the Revolutions of 1989, the Vienna Document of 1990 on Confidence and Security Building Measures (CSBM) provided military transparency, and the Treaty of 1990 on the Conventional Forces in Europe (CFE) provided the framework for arms control and disarmament in Europe. 152
- Published
- 2019
22. İslam devleti tehdidinin tarihsel ve örgütsel gelişimi ve Türkiye üzerindeki etkileri: 1999-2017
- Author
-
Altunay, Erhan, Gözkaman, Armağan, and Uluslararası İlişkiler Ana Bilim Dalı
- Subjects
International Relations ,Uluslararası İlişkiler - Abstract
Terör ve terörizm tarihsel süreç içerisinde güvenliğimizi tehdit eden kavramların başında gelmiştir. 11 Eylül saldırıları sonrasında ABD'nin Irak'ı işgali ülkede otorite boşluğuna neden olmuştur. Bu gelişme bölgede dini grupların radikalleşerek terör örgütlerine dönüşmesine zemin hazırlamıştır. Zerkavi'nin öncülük ettiği Tevhid ve Cihat Örgütü Şii düşmanlığı, tekfircilik, cihat ideolojisi düşünceleriyle sentezlenerek `İslam Devleti'nin` temellerini atmıştır. Irak'ta oluşan mezhep çatışmaları örgütün taban desteği bularak güçlenmesini kolaylaştırmıştır. El-Kaide'nin desteğini alarak Irak El-Kaide'si olarak faaliyetlerini sürdürmüştür. Genişleme politikası kapsamında aşırı şiddet yanlısı oluşu El-Kaide'den ayrılmasına neden olmuştur. Arap Baharı'ndan etkilenen Suriye'ye yönelerek Irak Şam İslam Devleti olarak faaliyetlerini sürdürmüştür. Otorite boşluğu ve mezhep çatışmalarından yararlanan IŞİD, Irak ve Suriye'de kısa bir süre içerisinde elde ettiği başarılar dünya kamuoyunda büyük yer edinmiştir. 2014 yılında ise `İslam Devleti' ilan edilmiştir. Dünyanın dört bir yanından katılan yabancı uyruklu savaşçılar ile hâkimiyet alanı arttırılmıştır. İD, sınır hattına yakınlığından ötürü terör eylemlerini Türkiye'ye yöneltmiştir. Sınır ötesinden Türkiye'ye yönelik saldırılar ile ülkede çok sayıda terör eylemi gerçekleştirmiştir. Dünya basınında geniş yer bulan bu eylemler ülkenin ekonomik, toplumsal ve güvenlik hususlarında olumsuz yönde etkilenmesine neden olmuştur. Terror and terrorism have been the key concepts that have historically posed security threats to the mankind. After the September 11 attacks, the US invasion of Iraq caused a lack of authority in this country. This development provided basis for the formation of religion-based radical terrorist organizations in the region. Zarqawi pioneered the Tawheed and Jihad Organization with the ideas of Shiite hostility, tekfirism and jihad ideology and established the foundations of the `Islamic State` The sectarian clashes in Iraq facilitated the strengthening of the organization with outside support. With the backing of Al-Qaeda, the organization has carried on its activities as Iraqi Al-Qaeda. As a result of the enlargement policy and with a predisposition for violence, the organization has parted ways with Al-Qaeda. It turned to Syria which was affected by the Arab Spring and continued its activities as the Islamic State in Iraq and al Sham. Taking advantage of the authority vacuum and sectarian conflicts, ISIS has gained a great reputation in the international arena with activities in Iraq and Syria to the world press thanks to its media power. In 2014, the Islamic State was declared. With the participation of foreign terrorist fighters from all over the world, the invasion of land and terrorist activities were continued. Its proximity to the Turkish frontier has facilitated its attacks to Turkey, where it has carried out numerous acts of terrorism in the country. These actions, which have been widely reported in the world press, have negatively affected the country in economic, social and security fields. 133
- Published
- 2019
23. 21.yüzyılda Türkiye Cumhuriyeti'nin Ortadoğu'ya yönelik dış politikasının klasik ve eleştirel jeopolitik paradigmalar çerçevesinde değerlendirilmesi
- Author
-
Demirdöken, Hakan, Gözkaman, Armağan, and Uluslararası İlişkiler Ana Bilim Dalı
- Subjects
International Relations ,Uluslararası İlişkiler - Abstract
Jeopolitik, basitçe politika ve coğrafya arasındaki ilişkinin incelenmesi olarak ele alınmakta olsa dahi kapsamlı incelemelerde bu söylemin çok yönlülüğü ve çeşitliliği göze çarpmaktadır. Uzun soluklu bir geçmişle günümüze dek bu söylemin temelde klasik ve eleştirel jeopolitik olarak iki ana hatta ayrıldığı görülmektedir. Klasik jeopolitik görüşünün Realist kuramla iç-içe olduğu ancak, günümüzde birçok sorunun da cevaplanmayı beklediği; klasik jeopolitiğe karşıt görüşlerin daha yüksek sesle dile getirildiği bilinmektedir. Cevaplanmayı bekleyen bu sorular ve karşıt görüşler de kendisine bugünlerde daha sık duymaya başladığımız 'Eleştirel Jeopolitik' olarak yer edinmektedir. Eleştirel jeopolitiğin ana hatlarıyla klasik görüşün coğrafya-politika tahayyüllerini sorguladığı; bu amaçla klasik jeopolitiğin yerleşik algılarının eksik ve sorunlu yönlerinin farkına varılması noktasında çabaladığı söylenebilmektedir. Ayrıştıkları noktalar itibariyle her iki kanadın da savunduğu önemli hususlar bulunmaktadır. Dolayısıyla, jeopolitiğe ilişkin değerlendirmelerde düşünce yapısında ve pratikte her iki kanadın da birbirlerinden ayrılış biçimlerinin dikkate alınması gerekliliği kanaati oluşmaktadır. Türkiye'nin dış politika ilişkilerinin ayrı dönemlerinde farklı yol ve yöntemler kullanılarak farklı stratejilerin izlendiği görülmektedir. Örneğin 2000'li yıllara kadar Türkiye'nin Ortadoğu'ya yönelik dış politikası 'Batıcılık' , 'Statükoculuk' söylemleriyle betimlenirken günümüzde ise 'Eksen Kayması' , 'Model Olma' , 'Yeni Osmanlıcılık' ve 'Komşularla Sıfır Sorun' gibi güncel söylemler karşımıza çıkmaktadır. Dolayısıyla Türkiye'nin Ortadoğu'ya yönelik dış politikasına dair bir incelemede bu güncel söylemlere de yer vermek ve bahsedilen söylemleri de jeopolitik açıdan değerlendirmek gerekmektedir. Böylesi bir değerlendirmede bahsedilen güncel söylemlerin jeopolitik bir değişimi doğurup doğurmadığına ilişkin yanıt bulma ihtiyacı oluşmaktadır. Böylesi bir yanıt bulmak için de şunların dikkate alınması gerekmektedir: Bir değişimden söz edilecekse yeni jeopolitik çalışmalar olarak ele alınan eleştirel jeopolitik içerisinde bu güncel söylemlerin ne denli yeri olduğu açıklanmalıdır. Dolayısıyla Türkiye'nin Ortadoğu'ya yönelik dış politikasındaki güncel söylemlerin eleştirel jeopolitiğe olan duyarlılığı araştırılmalı, örneklerle desteklenmelidir. Her ne kadar elde edilecek sonuçlar verilerin göreceliliği doğrultusunda şekillenecek olsa da 21. Yüzyılda Türkiye'nin Ortadoğu'ya yönelik dış politikasında eleştirel jeopolitiğin güncel söylemler üzerindeki ağırlığı bu yöntemle sınanabilecektir. Özetle, 21.Yüzyıl'da Türkiye Cumhuriyeti'nin Ortadoğu'ya yönelik dış politikasına dair bir inceleme bu güncel söylemlerin eleştirel jeopolitik paradigmalar çerçevesinde değerlendirilmesini gerekli kılmaktadır. Even though geopolitics is simply considered as an examination of the relationship between politics and geography, the versatility and the diversity of this discourse are noteworthy. It can be fathomed that this discourse is divided into two main branches as classical and critical geopolitics. It is acknowledged that classical geopolitical view is intertwined with Realist theory yet there seems to be many questions to be uncovered, and that the views contrasting the classical geopolitics are verbalized more loudly. Such questions and opposing views seeking answers are referred to as 'Critical Geopolitics' which we hear about more and more nowadays. It can be argued that critical geopolitics outlines the classical view of the geography-politics liaison and for this purpose it strives for an awareness on missing and problematic aspects of the established perceptions. In terms of issues on which they differ from each other, both sides have their own crucial justifications which they advocate strongly. Therefore, the ways both sides differ from each other in terms of mindset and implementation should be taken into account when geopolitical reviews are carried out.It can be observed that various strategies have been pursued in different periods of Turkey's foreign policy relations. For instance, while Turkey's foreign policy towards the Middle East used to be described with expressions like 'Westernism', and 'Status Quo', we now come across current expressions like 'Axis Shift' , 'Modeling' , 'Neo-Ottomanism' and 'Zero-Problem with Neighbours'. Accordingly, such expressions should also be mentioned in a review regarding Turkey's foreign policy towards the Middle East and those mentions should be assessed from a geopolitical perspective. In such a review, there is a need to find out whether the current expressions has led to a geopolitical change or not. To come up with such answers, it is necessary to consider the following issue: If a change is likely to be mentioned, the extent to which these current expressions exist in critical geopolitics that is discussed as latest geopolitical studies. Thus, the susceptibility of the current critical geopolitical expressions in Turkey's foreign policy towards the Middle East should be investigated and supported with examples. Although the findings to obtained will be shaped in accordance with the relativity of the data, the power of critical geopolitics on current expressions regarding Turkey's geopolitical foreign policy towards the Middle East in 21st Century can only be tested with this method.By and large, any review on the foreign policy of the Republic of Turkey towards the Middle East necessitates the evaluation of the current expressions within the framework of critical geopolitics paradigms. 126
- Published
- 2019
24. İran'ın nükleer enerji programına yönelik uluslararası tepkiler
- Author
-
Demir, Tarik, Gözkaman, Armağan, and Uluslararası İlişkiler Ana Bilim Dalı
- Subjects
Energy policies ,International Relations ,Uluslararası İlişkiler ,Nuclear woks ,Nuclear energy ,Iran ,International policy - Abstract
Bu çalışmanın amacı, İran'ın nükleer enerji politikasına verilen tepkileri ortaya koymaktır. İran'ın nükleer enerji kapasitesini yükseltme arzusu Batılı devletlerin politikacılarını önemli sorularla karşı karşıya bırakmıştır: İran gerçekten enerji ihtiyacını karşılamak amacıyla mı bunu yapmaktadır? Yoksa enerji alanındaki konumunu sağlamlaştırmak ve enerji politikalarındaki baskınlığıyla kendi Hinterlandını büyütmek amacıyla mı bunu yapmak istemektedir? İran'ın nükleer politikasında ortaya koyduğu hedefler, Batılı devletlerin uzun vadeli çıkarlarına ters düşmektedir. İran'ın nükleer tesisler inşa etmedeki ısrarcı tavrı uluslararası kamuoyunda yankı uyandırmıştır. İran'ın nükleer dosyasına, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Avrupa Birliği (AB) üyesi ülkeler de dâhil olmak üzere pek çok uluslararası aktör tepki göstermiştir. Bu tartışmalar çerçevesinde sorunun kısa vadeli çözüm ihtimali düşük gözükmektedir. İran'ın bu politikadaki ısrarcı tavrının devam etmesinin krizin derinleşmesine yol açacacağı öngörülmektedir. The objective of this study is to expose the reactions to Iran's nuclear energy policy. Faced with Iran's desire to develop nuclear energy capacity, Western decision makers had to seek the answer of the following question: Does Iran really intend to meet her energy needs, or does she aim to consolidate her position in the field of energy in a way to enlarge her own hinterland? Iran's nuclear ambitions run counter to the long-term interests of Western states. The insistence of Iran in building nuclear facilities has repercussions in the international fora. Many actors, including the United States and the member states of the European Union have reacted to Iran's nuclear dossier. One can legitimately argue that a short-term solution is difficult to conceive. It is anticipated that continuing Iran's insistent attitude in this policy will lead to the deepening of the crisis. 80
- Published
- 2018
25. Suudi Arabistan'ın Yemen müdahalesi ve Avrupa Birliği'nin müdahaleye bakışı
- Author
-
Yelseli, Deha, Gözkaman, Armağan, and Uluslararası İlişkiler Ana Bilim Dalı
- Subjects
Yemen ,Military intervention ,International Relations ,Uluslararası İlişkiler ,Saudi Arabia ,Military operations ,European Union ,International relations ,International policy ,Military relations - Abstract
Bu tez çalışmasında, Arap Baharı ile başlayan süreç ile birlikte Yemen'de yaşanan ülke içerisindeki kaos ortamının sonucu olarak ortaya çıkan Suudi Arabistan'ın Yemen müdahalesinin bölgesel gelişmeler açısından incelenmesi planlanmakta ve Avrupa Birliği'nin müdahaleye karşı gösterdiği reflekslerin Yemen'e yansımasının ele alınması hedeflenmektedir. AB'nin Arap Baharı ile birlikte iktidarı kaybeden tek adam rejimlerinin akabinde bölge ülkelerinde gerçekleşen iç karışıklıklara karşı etkisiz bir politika izlediği ve yalnızca demokrasi, insan hakları gibi AB düşüncesinin temellerini oluşturan kavramların önemini vurgulayarak politika üretmeye çalıştığı, Yemen'de de aynı politikayı izlemeye devam ettiği görülmektedir. Yemen'e müdahale ile birlikte AB'nin politikaları, bundan sonraki süreçte müdahaleye ilişkin AB önerileri ve oluşabilecek sonuçlar arasındaki ilintilerin açıklanmasına çalışılacaktır. This study aims to examine the regional ramifications of Saudi Arabia's intervention in Yemen as a response to the chaotic environment in the country and to address the repercussions of the European Union's (EU) reactions to the intervention. One can observe that during the Arab Spring the EU has followed an ineffective policy towards the turmoil caused by the toppling of one-man regimes in the region while emphasising democracy, human rights and the concepts that lay the foundations of the EU idea –as it did in Yemen. In addition to the analysis on the intervention, efforts will be made to clarify the links between the EU policies, the EU proposal for intervention in the subsequent period and the possible outcomes. Furthermore, the compatibility between the intervention in Yemen and the international law will be explored. 83
- Published
- 2017
26. Türkiye-Rusya ilişkilerinin enerji politikaları bağlamında incelenmesi (1991-2016)
- Author
-
Telemeci, Can, Gözkaman, Armağan, and Uluslararası İlişkiler Ana Bilim Dalı
- Subjects
Energy policies ,Energy ,Energy resources ,Turkish-Russian relations ,International Relations ,Uluslararası İlişkiler ,Energy security ,Geopolitic ,Enerji - Abstract
Enerji kaynakları üretimin en önemli girdisi, insanoğlunun hayatını sürdürebilmesinin en temel ihtiyacı ve dünyadaki ekonomik sistemin adeta kanı mahiyetindedir. Ülkelerin kalkınmasında enerji en önemli unsur olmasının yanında, stratejik niteliği sebebiyle zengin enerji rezervlerine sahip devletler tarafından bu özellik, diplomaside diğer devletlere karşı baskı aracı olarak kullanılır. Aynı zamanda tarih boyunca dönemin teknolojisine göre kullanılan enerji kaynaklarını elde etmek ve bunları kaynak coğrafyasından tüketici ülkelere ulaştırmak için kullanılan güzergahları kontrol altında tutabilmek, dünya çapında hükmedebilmenin en önemli koşulu olmuştur.Jeopolitik kavramı 1916 yılında ilk kez dile getirilmiş olup, en yalın ifadesiyle coğrafi etkenler göz önüne alınarak devletler tarafından geliştirilen politika bilimi olarak tanımlanmıştır. Günümüze kadar ortaya atılan bir çok jeopolitik teoride, tüm dünyaya hakim olmak maksadıyla hangi coğrafi alanların denetim altında bulundurulması gerektiği ifade edilmiştir. Özellikle klasik jeopolitik teorilerde enerji kaynaklarının bulunduğu coğrafya ve o bölgelere giden rotaların bu teorilerin önemli gördüğü bölgelerin üzerinde yer alması oldukça dikkat çekicidir. Ayrıca çoğu jeopolitik teoride, zengin yeraltı enerji kaynakları rezervlerine sahip Avrasya kıtasının kontrol altında tutulmasına yönelik stratejik hedefin ne olması gerektiği belirlenmeye çalışılmıştır.Asya ve Avrupa kıtalarında toprakları bulunan Türkiye ve Rusya'nın hem coğrafi hem de kültürel düzlemde klasik birer Avrasya ülkeleri olarak ilişkileri her geçen gün gelişmiştir. Bu çalışmada, ekonomisi petrol ve doğal gaz satışlarından elde edilen gelirlere bağlı olan Rusya ile ekonomik büyümesine paralel enerji ihtiyacı açısından dünyanın en dinamik enerji ekonomileri arasında yer alan Türkiye arasındaki ilişkiler Avrasya jeopolitiği ve enerji politikaları çerçevesinde incelenmeye çalışılmıştır. Energy resources are the most important input of the production, the most basic need for the survival of human beings and principle of economic system in the world. Besides being the most important element in the development of the countries, it is used in diplomacy by the states that have rich energy reserves, as a means of pressure other countries because of its strategic importance. At the same time obtaining the energy resources compatible with the technology of the era controlling the routes which are proper to be used in energy transportation to consuming countries have become the most important factors to assert dominance all around the world.The term of geopolitics was first mentioned in 1916. It is simply defined as `science of politics` which is developed by the states by taking geographical factors into consideration. In many geopolitical theories which have been put forward until today, it has been stated which geographical areas must be kept under control in order to dominate the whole world. It is quite remarkable that the energy resources and the routes leading there are located on the regions that are deemed important especially by classical geopolitic theories. Also, many geopolitic theories state ways to obtain control over Eurasia continent which has rich underground energy resource reserves as a strategic goal.Turkey and Russia which are Eurasian countries on a geographical and cultural basis have always had progressing relations as they are countries to have lands in both Asia and Europa. In this study, the relations between Russia whose economy depends on oil and natural gas sales and Turkey which has one of the dynamic energy economies of the the world for energy need have been assayed to be researched within the terms of Eurasian geopolitics and energy politics. 134
- Published
- 2017
27. Göç sorunu bağlamında Türkiye-Avrupa Birliği ilişkileri
- Author
-
Yağcioğlu, Onur, Gözkaman, Armağan, and Uluslararası İlişkiler Ana Bilim Dalı
- Subjects
International migration ,Turkey ,Migrations ,International Relations ,Uluslararası İlişkiler ,Illegal migration ,European Union ,International relations ,International policy - Abstract
Bu çalışmada, göç hareketlerinin Türkiye ve Avrupa Birliği üzerindeki etkileri anlatılmıştır. Türkiye ve Avrupa Birliği arasında yasa dışı göç hareketlerinin olumsuz etkilerinden kurtulmak için yapılan çalışmalara değinilmiştir. Yasa dışı göçü engellemek için Türkiye ve AB arasındaki işbirliğinin önemi vurgulanmıştır. Son zamanlarda artan göç hareketleri, Türkiye ve AB arasında bir sorun haline gelmiştir. Çalışmanın anlatımında, gerekli bilgiler toplanmış ve tümevarımsal yöntemi kullanılmıştır. Buna göre, Türkiye ve Avrupa Birliği arasındaki işbirliği geliştirilerek, göç hareketlerini kontrol altına almak mümkündür. Çalışmanın sonuçlarına göre; göç hareketleri kontrol altına alınmadığı sürece Türkiye ve AB içindeki toplumsal dengeyi tehdit etmeye devam edecektir. Buna ek olarak, Türkiye ve Avrupa Birliği bu konuda ortak hareket edemezse, yasa dışı göç oranları artmaya devam edecektir. In this study, the effects of migratory flows on Turkey and the European Union (EU) have been examined. With this purpose, the actions taken between Turkey and the EU to prevent the negative effects of the illegal immigration have been observed. Thus, the importance of collaboration between Turkey and the EU to stop illegal immigration has been highlighted. Increasing migratory flows have become a problem between Turkey and EU. Data has been collected to use the induction method. It is possible to maintain that, by improving the relationship between the EU and Turkey, migratory flows can be taken under control. According to the findings of this study, these flows will keep threatening social equilibriums in both the EU and Turkey. Moreover, if Turkey and the EU fail to cooperate on this issue, illegal migration will worsen. 87
- Published
- 2017
28. Türkiye'nin Avrupalı kimliği ve Avrupalılaşma süreci
- Author
-
Hemşinlioğlu, Mehmet, Gözkaman, Armağan, and Uluslararası İlişkiler Ana Bilim Dalı
- Subjects
Siyasal Bilimler ,Sociology ,Turkey ,Identity construction ,Turkish identity ,Identity ,Political Science ,International Relations ,Uluslararası İlişkiler ,Identity problem ,Sosyoloji ,Europeanization ,European identity - Abstract
Bu araştırmanın temel amacı Türkiye'nin Avrupalı mı yoksa `öteki` mi olduğunu araştırmaktır. Bu araştırmada konu kimlik kavramı üzerinden tartışılmıştır. Bu çalışma kapsamında sadece ikincil verilere yer verilmiştir. Bu bağlamda yazın taraması yapılmış ve konu üzerinde oluşmuş olan kitap ve makalelerden faydalanılmıştır. Çıkan sonuçlara göre müzakereler başlamış olsa da tam üyelik halen daha gerçekleşmemiş ve uzunca bir süre daha gerçekleşmesi beklenmemektedir. Bu anlamda konunun aslında üyelik konusu olmadığı bir `kimlik` sorunu olduğu konusunda hemfikir olanların sayısı giderek artmaktadır. Bu bağlamda teorik çerçeve, tarihsel süreç ve siyasal gelişmelerle ilgili yapılan bütün değerlendirmelerde, dört temel bulgu söz konusu olmaktadır. Çoğu AB üyesi ülke ve vatandaşlarının, Türkiye'nin birliğe üyeliğini, Müslüman Türkiye'nin Hristiyan bir birliğe katılımı şeklinde değerlendiriyor olması, bu konuda ortaya çıkan ilk bulgudur. Her ne kadar Türkiye'de son yıllarda yapılan reformlar söz konusu olsa da, uzun zamandır kollektif belleklere yerleşmiş olan Türk imajı ve algısının, müzakere süreçleri sonuçlanmış olsa dahi ulusal onay süreci içinde sorun yaratacağı fikri ise bir diğer bulgu olarak ortaya çıkmaktadır. Bu bağlamda, bu araştırmanın üçüncü bulgusu Türkiye'nin kendi öz kimliğiyle birlikte AB içinde hazmedilmesi gerektiğidir. Son olarak kimlik ve kültür tartışmalarının, AB'de bitmiş bir süreç olmadığına ve halen inşa edildiğine dair bir olgudan bahsedilme edildiğinden bahsedilmektedir. Bu sonuçlara göre `iletişim` faktörünün önemi vurgulanarak üyelik sürecinde Türkiye'nin Avrupa halklarıyla iyi bir iletişime geçmesi gerekliliği vurgulanmıştır.Anahtar Kelimeler : Türkiye, Kimlik, Ötekilik, Avrupalılaşma The main purpose of this study is to find out whether Turkey is European or `the other`. In this study, the topic is discussed from the concept of identity. Merely secondary data has been used in this study. In this context, a literature review has been conducted and books and journals covering this subject have been made use of. According to the results, although negotiations have already been started, full membership has not been granted yet and it is not expected for a long time in the future. Therefore, a consensus that it is not a matter of membership but it is a matter of identity is growing. In this sense, in the light of the theoretical framework, historical process and political developments, the analysis show that there are four main findings. The first finding is that the most of the European Union member countries and their residents consider Turkey's membership into the EU as Turkey's as a Muslim country entering a Christian union. In spite of the fact that there have been reformist developments in the recent years, the long-lasting Turkish image and understanding among the European people is expected to create problems during the national approval even though the negotiations have already been completed. This is the second finding of the study. In this sense the third finding is that, Turkey has to be absorbed in the Union with its own identity. Finally, it has been found that discussions on the basis of identity and culture are not a completed process within the European Union and they are still in the phase of establishment. Depending on these findings, the importance of that the factor of `communication` bears is highlighted and it has been emphasised that Turkey needs to start a good communication with the European people during the process of membership to the EU.Key Words : Turkey, Identity, Otherness, Europeanization 91
- Published
- 2017
29. Türkiye'nin Kuzey ve Doğu Afrika'ya yönelik yumuşak güç politikası
- Author
-
Yousfi, Radouan, Gözkaman, Armağan, and Uluslararası İlişkiler Ana Bilim Dalı
- Subjects
Trade relations ,Turkey ,International Relations ,Economic relations ,Uluslararası İlişkiler ,Africa ,African countries ,Turk-Africa relations ,International relations ,North Africa ,East Africa ,International policy - Abstract
Yumuşak güç politikası eskiden beri var olan bir politika yöntemidir. Zamanla gelişen bu kavram, 1990 yılında Joseph Nye tarafından akademik literatüre dahil edilmiş, böylece bilimsel bir ivme kazanmıştır. Yılların birikim ve deneyimleri ışığında, sert gücün dış politika hedeflerini yerine getirme konusunda istenilen neticeleri veremediği ve olumsuzlukları beraberinde getirdiği görülmektedir. Bu durum, yumuşak güç politikasının birçok ülke tarafından benimsenmesine zemin hazırlamıştır.Türkiye de son yıllarda yumuşak güç politikasını benimsemiş ve bu politikayı değişik kurumlar aracılığıyla farklı ülkelerle uygulamaya başlamıştır. Yumuşak güç politikasının uygulandığı bölgeler arasında Kuzey ve Doğu Afrika yer almaktadır. Tarihi sürece bakıldığında, Türk dış politikasının, Osmanlı'dan beri Kuzey ve Doğu Afrika ile ilişkilerinin zikzaklı bir geçmişe sahip olduğu görülmektedir. Bazı dönemlerde Türkiye, bu iki bölge ile iyi ilişkiler kurmuş, bazı dönemlerde de bu ilişkiler istenilen düzeyde gelişmemiştir. Fakat son yıllarda yapılan çalışmalar sonucunda, özellikle yumuşak güç politikası çerçevesinde, Türkiye'nin Kuzey ve Doğu Afrika ile ilişkilerinde önemli bir gelişme sağladığı görülmüştür.Türkiye'nin Kuzey ve Doğu Afrika'ya yönelik yumuşak güç politikası üç faktörden oluşmaktadır. Bunlar, devlet, sivil toplum ve özel sektördür. Devlet, diplomatik mekanizmalar hazırlamakta; sivil toplum, merkezi bir rol oynamakta; özel sektör ise çevre rolünü üstlenmektedir. Bu üç faktör birbiriyle işbirliği yaparak, Kuzey ve Doğu Afrika'da önemli başarıların gerçekleşmesine zemin hazırlamıştır. Bir taraftan ekonomik ilişkileri güçlendirirken, diğer bir taraftan Türkiye'nin imajını düzeltmiştir.Bu çalışmanın sonunda, yumuşak güç faktörlerinin birbirlerini tamamlayıcı rol oynadıkları görülmüştür. Bu çalışmanın ulaştığı önemli sonuçlardan biri de; yumuşak güç politikasının vazgeçilmez olduğudur.Anahtar kelimeler: Yumuşak Güç, Kuzey ve Doğu Afrika, Türkiye, Sivil Toplum. Soft power is a concept that has existed since a long time.As a concept in academic literature and scientific terminology, the term was first coined by Joseph Nye in 1990. In recent past, after the collapse of hard power in foreign policy groundwork, many countries began to endorse soft power concept. Recently, Turkey started practicing soft power through promoting various institutions in different countries. Besides, North and East Africa were among the areas of Turkish soft power's foreign policy. When we look at the historical proceeding of Turkish foreign policy, we observe a fluctuating relationship with Turkey and these regions since the Ottoman Empire era. Some periods were marked by warm bilateral relations, while others relations were frozen. However, in recent years and based on new foreign policies cores which practiced soft power, Turkey has attained a notable positive improvement in its relationship with the regions.Turkey's soft power policy toward North and East Africa composed of three factors; state which drew up diplomatic mechanisms, civil society which played the central role, and private sector which took a supportive role. Through the combination of these three factors, Turkey has made significant achievements in North and East African bilateral relations.The outcome of this study indicates the interplay between all three factors to carry out the above-mentioned accomplishment. Moreover, one of the most important conclusions of this study is that soft power has become an indispensable policy tool.Keys Word: Soft Power, North and East Africa, Turkey, Civil Society. 171
- Published
- 2016
30. Batı Trakya sorununu oluşturan unsurlar üzerine tarihsel bir değerlendirme: 1877-1995
- Author
-
Hacioğlu, Ahmet Can, Gözkaman, Armağan, and Uluslararası İlişkiler Ana Bilim Dalı
- Subjects
Forced emigration ,Turkish-Bulgarian relations ,Balkan Turkish ,Greece ,International Relations ,Uluslararası İlişkiler ,Turkish-Greek relations ,Turkish diaspora ,Turkish minority ,Minority rights ,Bulgaria ,Western Thrace - Abstract
Bu çalışmadaki temel amaç, Batı Trakya Türklerinin çoğunlukken nasıl azınlık haline geldikleri ve Batı Trakya'da Türk azınlığı olarak yaşama savaşı bütün gerçekliği ile gözler önüne sermektir, 1877-1995 yılları arasında. İlk bölümde 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı ile başlayan zorlu süreç, Balkan Harbi, I. Dünya Savaşı ve sonrasında Yunanistan'ın egemenliği altına girişi anlatılmıştır. İkinci bölümde ise, Yunan Devleti altında Batı Trakya Türk azınlığının karşılaşmış olduğu sorunların neler oldu ele alınmıştır. Yöntem olarak literatür taraması yapılmıştır. Bu çalışmanın sonucu göstermiştir ki, Batı Trakya Türk azınlığının eğitim, ekonomik, sosyal, siyasi ve Türk kimliğinin tanınması gibi acil çözüm bekleyen birçok sorunu bulunmaktadır. Bu sorunların çözüme kavuşması, Batı Trakya Türklerinin yaşama kalitesini olması gerektiği düzeye getireceği gibi Yunanistan ve Türkiye'nin ikili ilişkilerine de pozitif yansıması olacaktır. The main purpose of this study is to expose how the Turks of Western Thrace have been reduced to a minority and to show how hard the struggle of living as a Turkish minority in Western Thrace has been between 1877 and 1995. The first part will be allotted to the difficult period tainted by the 1877-78 Russo-Ottoman War, Balkan War and the Greek rule. In the second part, the hardships that Turkish minorities have faced in Greece will be analysed. Literature review is used as a research method. This study shows that the Turkish minority of Western Thrace suffers from a wide range of problems with economic, social, political and educational facets. Dealing with these problems will lift the living standards of the Turkish community up to a decent level which will eventually have positive effects on the political relations between Greece and Turkey. 93
- Published
- 2016
31. Amerika Birleşik Devletleri'nde kamu diplomasisi ve lobicilik: Yahudi lobisi örneği
- Author
-
Muratoğlu, Ali Riza, Gözkaman, Armağan, and Uluslararası İlişkiler Ana Bilim Dalı
- Subjects
Public diplomacy ,Lobbying ,International Relations ,Jews ,Uluslararası İlişkiler ,United States of America ,Diplomacy - Abstract
Devletler birbirlerinin kararlarını ve uygulamalarını değiştirmek ve etkilemek konusunda farklı davranışları belirlemektedirler. Bazı devletler baskı ve çatışmayı temel olarak belirlemektedir; bazı devletler için ise diyalog yöntemi daha fazla önem kazanmaktadır. Diplomasinin ön plana çıktığı yeni süreçte diyalog zorunlu hale gelmiştir. Fakat yıllar içerisinde uluslararası ilişkilerde birbirinden farklı yöntemler ortaya çıkmıştır. Bu yöntemlerin her biri bir devletin diğerini etkilemek adına geliştirdiği yeni bir alternatif haline gelmiştir. Bunlardan biri olarak kamu diplomasisi, hükümetlerin başka bir hükümetin fikrini değiştirmek ve başka bir toplumun algısını yönlendirmek adına kullanmış olduğu yöntemdir. ABD ise bu yöntemi dünya üzerinde en etkin ve en güçlü şekilde kullanan devletlerden biridir. İkinci Dünya Savaşı sonrasında ABD, kamu diplomasisini kendisini için bir dış politika aracı olarak benimseye başlamıştır. Öte yandan, kamu diplomasisi ABD içerisinde kullanılan etkili bir yöntemdir. Bu yöntemi en iyi uygulayan taraf da Yahudi lobisidir. İsrail'in desteği ile ABD'deki Yahudilerin güçlenmesini sağlayan Yahudi lobisi hem lobi faaliyeti yürütmekte hem de İsrail için bir kamu diplomasisi aracı olmaktadır. Çalışmanın birinci bölümünde kamu diplomasisi kavramının genel çerçevesine değinilmektedir. İkinci bölümde lobicilik faaliyetlerinin ABD'deki anlamı, ABD'nin kendi içerisinde uygulanan ve ABD'nin ülke dışarısında yaşamış olduğu kamu diplomasisi süreci ele alınmıştır. Son bölümde ise ABD'de geniş çaplı olarak bir faaliyet alanı bulunan Yahudi lobisinin, kamu diplomasisi uygulamak sureti ile yürütmüş olduğu lobicilik faaliyetleri yer almaktadır.Key Words : Surgical Process, Patient Health, Health Staff States develop different attitudes to alter and affect the decisions of each other. Some of states determine the pressure and the conflict as a foundation; but for some states, dialogue method demonstrates more importance. In the new process that the diplomacy rose to prominence, the dialogue has become an obligation. However, over the years, the different methods came light in the international relations. Each one of these methods have become an alternative, developed by a specific state, to affect the other one. As one of them, public diplomacy is a method, which is used by a specific government, to change the other's opinion and to steer the perception of another society. The US is one of countries which apply this method in the most effective and powerful way. Following World War II, the US started to embrace the public diplomacy as a tool of foreign policy for its own strategies. On the other hand, public diplomacy is an effective method, used inside the US. The group who use this method the best is the Jewish lobby. This lobby which assists the Jews in the US by the support of Israel, and also a public diplomacy tool for Israel. In first chapter of study, the general framework of public diplomacy is mentioned. In the second chapter, the meaning of lobbying activities in the US and the public diplomacy process used inside the US and experienced outside by the US government. The last chapter includes the lobbying activities, applied through public diplomacy by the jew lobby, which has an extensive field of activity.Key Words : Diplomacy, government, lobby, public, state 90
- Published
- 2016
32. Public diplomacy and soft power concept in Turkish foreign politics
- Author
-
Gültekin, Hazerfen, Gözkaman, Armağan, and Uluslararası İlişkiler Ana Bilim Dalı
- Subjects
Public diplomacy ,Soft power ,International Relations ,Uluslararası İlişkiler ,Turkish foreign policy ,International policy - Abstract
Yumuşak güç en kısa şekliyle devletlerin bir konu hakkındaki fikirlerini, sıcak çatışma ortamına girmeden, ellerindeki yaptırım güçlerini kullanarak benimsetme çabaları olarak tanımlanabilir. Yumuşak güç insanlık tarihinin çok eski çağlarından bu yana kullanılan bir yöntemdir. Ancak Soğuk Savaş'ın başlamasıyla ortaya çıkan ve devam eden bu süreçte çok daha yoğun olarak kullanılmaya başlandığı görülmektedir. Yumuşak güç kimi zaman sivil toplum örgütleri ile kimi zaman dini unsurlar vb. gibi manevi unsurlar kullanılarak uygulanagelmiştir. Bu çalışmada genel hatları ile Türk dış politikası üzerinde durulmuş, AKP öncesi dönem ile AKP dönemi Türk dış politikası karşılaştırılmış, Türkiye'nin son dönemlerde uyguladığı yumuşak güç politikaları irdelenmiştir. Soft power can be defined in the briefest form as the infusing efforts of the governments about their convictions on a subject by using their sanction powers hold without entering a conflict environment. Soft power is a method that have been used since the ancient times of history of humanity. However it is seen that it have been used more intensively in this process which had spawned with the start of the Cold War and still ongoing. Soft power have been implemented by using sometimes non-governmental organizations and sometimes moral elements such as religious factors etc. In this study it was emphasized on Turkish foreign politics in general terms, Turkish foreign politics and the use of soft power before AKP period and in AKP period have been compared and the recently applied soft power policies of Turkey have been examined. 88
- Published
- 2015
33. Türkiye'nin Avrupa Birliği üyelik sürecinde sahip olduğu avantajlar ve dezavantajlar
- Author
-
İlgin, Derya, Gözkaman, Armağan, and Uluslararası İlişkiler Ana Bilim Dalı
- Subjects
Turkey ,International Relations ,Uluslararası İlişkiler ,Full membership ,European Union ,Full membership application ,Adaptation process - Abstract
Bu çalışmanın temel amacı, Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne üyelik sürecinde sahip olduğu avantaj ve dezavantaj olarak görülen konuları açıklamaktır. Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne ilk başvuru tarihinden itibaren yaşananlar açıklanmıştır. Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne üye olması halinde, Avrupa Birliği'ne sağlayacağı avantajlar anlatılmıştır. Üyelik sürecinde Avrupa Birliği'nin engel olarak gösterdiği konuların neler olduğu ve nasıl çözülebileceği açıklanmaya çalışılmıştır. Yöntem olarak, literatür taraması yapılmıştır. Çalışmanın sonuçları; Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne fayda sağlayacak yönleri de vardır. Türkiye'nin üyelik sürecinde, Avrupa müktesebatına uyum çerçevesinde çalışmalarını sürdürdüğünü ve Avrupa Birliği'nin engel olarak ileri sürdüğü bazı konularda çözümün mümkün olabileceğini göstermektedir. The main purpose of this research is to explain the advantages and the disadvantages that Turkey holds during its accession period to the European Union. The experiences and what has happened since the first admission of Turkey to the European Union have been explained. The advantages which Turkey will provide for the European Union in case of its joining to the EU have been expressed. The research makes reference to the issues that the European Union regards as obstacles and how they can be resolved. The method used in the research is literature review. The result of this study is that Turkey has certain aspects that may be advantageous for the EU. It also shows that Turkey continues its efforts with in the context of European Union's acquis and that resolution is possible for some of the issues that have been put forward as obstacles by the European Union. 87
- Published
- 2014
34. Türkiye'nin Avrupa Birliği'ndeki lobi faaliyetleri
- Author
-
Etik, Onurhan, Gözkaman, Armağan, and Uluslararası İlişkiler Ana Bilim Dalı
- Subjects
Pressure groups ,Turkey ,Lobbying ,International Relations ,Uluslararası İlişkiler ,European Union ,International policy - Abstract
Bu çalışmada, lobiciliğin gelişimi ve etkinliğinde sivil toplumun ne kadar önemli olduğu tespit edilmiştir. 19. yy. sonlarına doğru doğan lobiciliğin günümüze kadar ki kullanım alanları, yöntemleri, ne kadar etkili olduğu, Avrupa Birliği ve Türkiye'deki durumu ele alınmıştır. Avrupa Birliği'nin ilk oluşum sürecindeki lobicilik ve günümüzdeki durumu, Türkiye'de lobicilik ve Türkiye'nin Avrupa Birliği nezdindeki lobi faaliyetleri incelenmiştir. Türkiye'nin Avrupa Birliği'ndeki lobi faaliyetleri üzerine; literatür taraması, literatür değerlendirmesi, iç ve dış politika analizi yöntemleri kullanılmıştır. Bu incelemelere göre; lobi faaliyetleri, doğduğu günden günümüze kadar hızla gelişen ve demokrasi yaşamının vazgeçilmezi haline gelen bir unsur olmuştur. Sonuç olarak lobicilik, özellikle sivil toplumun en önemli gelişimini yaşadığı Avrupa Birliği'nde, ilk dönemlerden itibaren sürekli başvurulan demokrasi aracı olmuş, Türkiye'nin de iç politikasında çok etkili olmasa da dış politikasında sürekli başvurulan bir demokrasi aracı haline gelmiştir. At this study, how importance of civil society in development and efficiency of lobbying is determined. Lobbying's that is born in the later 19. century, usage areas to until today, methods, how efficient it is ,situation at European Union and Turkey is handled. European Union's at first formation process lobbying and present day's situation, lobbying at Turkey and lobby activities of Turkey at European Activities are examined. Over Turkey's lobbying activities at European Union; literature search, literature assessment, domestic and foreign politics analysis methods are used. According to these examination; lobbying activities have been a factor that develop rapidly from the day born to present day and become indispensable of democracy life. As a result lobbying, especially at European Union that civil society experienced most important development, have been a democracy tool referenced continuously beginning from first terms, become Turkey's democracy tool referenced continuously for foreign politics compared to domestic politics. 89
- Published
- 2014
35. Terör örgütlerinin yasa dışı finansman kaynakları ve PKK terör örgütü örneği
- Author
-
Karabulut, Andaç, Gözkaman, Armağan, and Uluslararası İlişkiler Ana Bilim Dalı
- Subjects
International terrorism ,Siyasal Bilimler ,Economics ,Informal employment ,Political Science ,International Relations ,Uluslararası İlişkiler ,Ekonomi ,Political terror ,National security policy ,International security strategies - Abstract
Kayıt dışı ekonomide yasa dışı ekonomik faaliyet, terör örgütlerinin finans kaynağı temin etmesinde önemli yer almaktadır. Terör örgütlerinin bu finans kaynakları sonucunda ise ülke ekonomileri zarar gördüğü gibi güvenliklerini de olumsuz etkilemektedir. PKK terör örgütü, Türkiye ve Irak'ta göstermiş olduğu yasa dışı ekonomik faaliyetten rant elde etmekte ve bu faaliyetten finans kaynağı sağlamaktadır. Ancak yasa dışı finans kaynaklarının olumsuz etkisi, Irak ve Türkiye'de farklılık göstermektedir. Bu doğrultuda Ülke yöneticileri tarafından izlenen politikalar, sorunu çözmeye yönelik kalıcı önlemlerin alınmasına engel teşkil etmektedir.Ayrıca bu tez'de literatür taraması ve saha araştırmasına bu doğrultuda yer verilmiştir. The source of financing of terrorist organizations is Illegal economic activity in the informal economy. Illegal economic activity damage to country's economy and influence welfare of the country. PKK terror group obtain an unfair advantage and source of funding from illegal activities in Turkey and Iraq. however, the negative impact of this financial resource shows differences in Iraq and Turkey. Policies pursued by the management of the countries, constitute an obstacle to the implementation of measures to solve the problem permanently.Also in this thesis to the literature and field research in this direction is given. 135
- Published
- 2013
36. Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği sonrası Türkiye-Türki Cumhuriyetler ilişkisi
- Author
-
Dinç, Müge, Gözkaman, Armağan, and Uluslararası İlişkiler Ana Bilim Dalı
- Subjects
Caucasus ,Central Asia ,Turkey ,Central Asia countries ,International Relations ,Uluslararası İlişkiler ,Turkish Republics ,Central Asia policy ,Turkish foreign policy ,Turkish-Central Asian relations ,Caucasus policy ,International policy - Abstract
Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'nin dağılmasından sonra, Orta Asya ve Kafkasya dünyanın ilgisini üzerine çekmiştir. Dünyanın iki süper gücünden biri ortadan kalkarken aynı zamanda oldukça stratejik bir bölgede büyük bir boşluk bırakmıştır. Bu stratejik bölge; jeopolitik, güvenlik ve siyasi açıdan taşıdığı önemle dünya politikalarını şekillendirecek bir etkiye sahiptir. Ancak uzun yıllar uluslararası alanda yalnızlaşmış olan Türkiye için bu bölgenin önemi diğer devletlerden farklıdır. Bağımsızlığını yeni kazanan Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Tacikistan ve Türkmenistan; Türkiye'nin tarihsel, dinsel ve kültürel bağlarla bağlı olduğu Türkî Cumhuriyetleri olarak uluslararası politikadaki yerini almıştır ve Türkiye artık yalnız değildir.Türkiye Cumhuriyeti dış politikasında her zaman Batı ülkeleri ile olan ilişkileri ön planda tutmuştur. Bu ilişkiler Türkiye'nin içinde bulunduğu siyasal durum kadar, dünya siyaset ortamındaki dengeler ile de doğrudan ilişkilidir. Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'nin dağılması ile bu ilişkiler değişmiş ve artık yeni bir dünya düzeni ortaya çıkmıştır. Türkiye, yeni düzen içinde alacağı yer ile Batı'ya olan bağlılığını ve dengesiz politikasını lehine düzeltme fırsatını yakalamıştır. Etnik ve kültürel açıdan ortak yanları bulunan eski Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği ülkeleri ile ilişkiler kurmuş yeni fırsatlar yakalamıştır.Genel olarak bu çalışmada; Türkî Cumhuriyet ülkelerinin profilleri, Türkiye'nin bölge ülkeleri ile ilişkileri ve yeni dünya düzeni içerisindeki fırsatlardan faydalanmak için hâkimiyet arayan uluslararası aktörlerin bölge ile ilgili faaliyetleri incelenmeye çalışılacaktır.Anahtar Kelimeler: 1) Türkiye 2) Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği 3) Türkî Cumhuriyetler 4) Orta Asya 5) Kafkasya After the dissolution of the Union of Soviet Socialist Republic, Middle Asia and Caucasia attracted the world attention. While two of the world?s super powers disappear, also a big gap at a notably strategic region occurred. This strategic region has the influence to form the world?s policies with the geopolitical, security and political importance it has. However, the importance of this region for Turkey, which has been alone in the international arena for many years, is quite different than other states. Azerbaijan, Kazakhstan, Kyrgyzstan, Uzbekistan, Tajikistan and Turkmenistan, who had newly obtained freedom, took place in the international policy as ?Turkic Republics?, to which Turkey has historical, religious and cultural ties, and now Turkey is no longer alone.The Turkish Republic has always given importance to relations with Western countries in a foreign policy. These relations are directly related with the political situation in which Turkey is present, as well as the balances in the world politics atmosphere. With the dissolution of the Union of Soviet Socialist Republics, these relations changes and the new world order appeared. Turkey had the chance to turn its loyalty to West and its instable policy to its favor via the place that it will take place within this new order. Turkey established new relations with the former countries of Union of Soviet Socialist Republic, with whom it has ethnical and cultural common aspects, and caught new opportunities.In general, in this study; The profiles of the countries of the Turkic Republics, Turkey?s relations with the countries in the region which are done by international actors who look for sovereignty to benefit from opportunities in the new world order will be studied to examine.Key Words: 1) Turkey 2) Union of Soviet Socialist Republics 3) Turkic Republics 4) Middle Asia 5) Caucasi 134
- Published
- 2013
Catalog
Discovery Service for Jio Institute Digital Library
For full access to our library's resources, please sign in.