Search

İnşaat taahhüt işletmelerinde esas faaliyet konusunu oluşturan işlerin tamamlanması genellikle bir takvim yılından daha uzun sürmektedir. Bu durumun bir sonucu olarak bir takvim yılını esas alan muhasebe dönemini aşan finansal olayların etkilerinin finansal tablolara alınmasında çeşitli sorunlar ortaya çıkmaktadır. Bu çalışmanın amacı, inşaat taahhüt işletmelerinin faaliyetlerine ilişkin sonuçların finansal tablolarda ne şekilde raporlanacağının açıklanması ve vergi mevzuatı açısından inşaat taahhüt sözleşmelerine ilişkin bir yöntem önerisinin sunulmasıdır. Bu çalışma, ekonomi içerisinde önemli bir paya sahip olan inşaat taahhüt işletmelerinin faaliyetlerinin, özellikle vergi mevzuatına göre raporlama yaptıklarında finansal tablolarında oluşan anomalinin, vergi mevzuatına en yakın olacak şekilde nasıl düzeltileceğine ilişkin bir çözüm önerisi sunması açısından önemlidir. Çalışmada teorik olarak hazırlanmış örnek bir olay üzerinden uzun vadeli inşaat taahhüt işlerine ilişkin raporlama yöntemleri karşılaştırılmış ve bu raporlama şekillerinin etkileri hem vergisel açıdan hem de finansal analiz açısından incelenmiştir.

İnsanoğlunun enerji gereksinimi dünya nüfusunun artışına paralel olarak artmaktadır. Endüstrileşmenin başlangıcından beri dünyanın enerji ihtiyacını karşılamak amacıyla başlıca petrol, kömür ve doğal gaz gibi fosil kaynaklar kullanılmıştır. Ancak, yakın gelecekte bu kaynakların dünyanın enerji gereksinimini sağlayamayacak seviyeye geleceği ve tükeneceği öngörülmektedir. İnsanoğlunun bu artan enerji ihtiyacı karşılanırken atmosfere sera gazlarının salınmaması, sera gazların olumsuz etkilerinin engellenmesi veya azaltılması bir gerekliliktir. Bu da ancak çevreyi kirletmeyen, sürdürülebilir ve yenilenebilir alternatif enerji kaynaklarının kullanılması ile mümkün olacaktır. Biyokütle bu alternatif enerji kaynakları arasında öne çıkan seçeneklerden biridir. Biyokütlenin enerji kaynağı olarak kullanılabilmesi için uygun madde formuna dönüştürülmesi gerekmektedir. Piroliz yöntemi, biyokütlenin katma değerli katı, sıvı ve gaz ürünlere dönüştürülmesini sağlamaktadır. Bu çalışmada piroliz teknolojisi ile üretilen katı ürün olan biyoçarın özellikleri, kullanım alanları ve anaerobik parçalanma prosesi üzerindeki etki mekanizmaları ele alınmıştır.

In this proposed study, hydrogen and power generation by low-temperature geothermal energy supported Kalina cycle is thermodynamically investigated with an energy and exergy efficiencies approaches. This combined plant includes a Kalina cycle and a PEM electrolysis for power and hydrogen generation. The key purpose of this paper is to generate power and hydrogen in an environmentally benign way. Furthermore, environmental impact analysis is discussed to investigate the carbon dioxide emission that will be released if the power and amount of hydrogen obtained are produced with natural gas. As coming to the examination results, the energy and exergy performance of the overall plant 7.94% and 37.64%, respectively. Also, the net power and hydrogen production rates are computed as 100.5 kW and 0.0001191 kgs-1.

In this paper, we consider hybrid numbers with Gaussian Mersenne coefficients and investigate their interesting properties such as the Binet formula, Cassini, Catalan, Vajda, D’Ocagne and Honsberger identities. Moreover, we illustrate the results with some examples.

Sumac (R. coriaria L.) is a subtropic and temperate climate plant with medicinal and aromatic properties which has a natural distribution in many regions of Anatolia. Sumac which is used as a food additive in the food industry due to the flavoring substances has been in high demand in recent years. Besides the beneficial secondary metabolites, it is used in the field of medicine and pharmacy. Sumac (R. coriaria) which grows spontaneously in the natural environment without any agricultural practices is collected by the local people in the region and supplied to the local market. Since this situation, the ideas of creating modern orchards for sumac have begun to emerge. For this reason, selection breeding studies have been planned in sumac (R. coriaria L.). This study was carried out at the East Mediterranean Transition Zone Agricultural Research Institute during 2019-2021 years. Approximately 300 different sumac genotypes were observed and botanically 92 genotypes were found positive in this study. It was determined that the wet weight values of the clusters in the examined sumac genotypes varied between 5.63-87.74 g as a result of the statistical analysis. The highest cluster weight varied between 87.74, 78.92, and 70.81 g in GN26, GN86, and GN90 genotypes respectively. The lowest cluster wet weight was found in GN28 (5.63 g) and GN41 (6.00 g) genotypes in the study. It was found in the study that the cluster powder efficiency values varied between 30.62% and 72.49% and the average cluster powder efficiency was 49.15%. It was determined that the results obtained from about 20 sumac genotypes were found to be positive in the statistical analyzes made on the characteristics examined in this study. It is aimed to use this sumac (R. coriaria L.) genotypes in the modern sumac cultivation planned for the future.

Three new copper(II) 5,5-diethylbarbiturate (barb) complexes of nicotinamide (nia), 2,2′-bipyridine (bpy) and triethanolamine (tea), trans-[Cu(barb)2(nia)2]⋅2H2O (1), cis-[Cu(barb)2(bpy)]⋅3H2O (2) and [Cu2(barb)2(tea)2]⋅2H2O (3), were synthesized and characterized by elemental analysis, spectroscopic (UV-Vis and FTIR) and magnetic moment measurements. Single crystal X-ray crystallographic measurements showed that 1 and 2 are mononuclear, while 3 is binuclear, in which two copper centers were bridged by deprotonated ethanol groups of two tea ligands. The barb ligand in these complexes is a bidentate N, O-donor. Thermal analysis (TG/DTA) studies in air indicated that the complexes first dehydrated and then the decomposition of nia, bpy or tea ligands occurred. The last exothermic stage was associated with degradation of the barb moiety to yield CuO as the end product.

Ekonomik küreselleşme kripto varlıklar ile çok farklı bir niteliğe bürünmekte bireyler tarafından farklı şekillerde algılanabilmektedir. Bu nedenle, bu araştırma kripto varlıkların, yatırımcılar açısından ne ifade ettiğini ve bu bağlamda kamu otoritesinin nasıl konumlandığını ortaya çıkarmayı amaçlamaktadır. Bu araştırmanın temel problemi kripto varlıklar bireyler tarafından nasıl algılanmakta ve metaforik olarak nasıl temsil edilmektedir şeklindedir. Bu bağlamda kamu otoritesi, köşeyi dönme fikri, bireysel yatırım tercihleri, kripto paraya bakış ve dini tercihler şeklinde beliren temalar eşliğinde kripto varlıklara yönelik metaforik algılar ortaya konulmuştur. Uygun örnekleme tekniğinin benimsendiği bu araştırmada karma yöntem kullanılmıştır. Araştırmanın nicel verileri sabit format anket tekniği ile; nitel verileri ise açık uçlu görüşme tekniği kullanılarak Google formlar aracılığıyla gerçekleştirilmiştir. Nicel veri analizi esnasında temel istatistiki teknikler kullanırken; nitel veriler içerik analizi tekniği ile çözümlenmiştir. Çalışmanın en temel bulgusu olarak; kripto varlıklara karşı temel bir güvensizlik olduğu, yatırım amacı olarak kripto varlıkların klasik varlıklardan çok sonra yer aldığı ve genel olarak kumar şeklinde algılandığı ifade edilebilir.

Yapılan araştırmada, Milli Eğitim Bakanlığına bağlı örgün eğitim kurumlarında ilk defa sınıf öğretmeni olarak göreve başlayan öğretmenlerin meslekteki ilk yıllarında yaşadıkları sorunları tespit ederek çözüm önerileri sunmak amaçlanmaktadır. Belirtilen amaç doğrultusunda araştırmada sınıf öğretmenleri ile görüşmeler yapılarak “Sınıf öğretmenliğinin ilk yıllarında yaşanan sorunlar nelerdir?” ve “Sınıf öğretmenliğinin ilk yıllarında yaşanan sorunlara yönelik çözüm önerileri nelerdir?” problemlerine cevap aranmıştır. Araştırmanın örneklemini amaçlı örnekleme türlerinden ölçüt örnekleme yolu ile 2022-2023 eğitim-öğretim yılında belirlenen 17 sınıf öğretmeni oluşturmaktadır. Araştırmada öğretmenliğin ilk yıllarında sınıf öğretmenlerinin öğrencilerle, öğretmenlerle, velilerle ve okulun diğer paydaşları ile ilişki ve iletişim konusunda sorun yaşadıkları belrilenmiştir. Ayrıca araç-gereç temini, bakım-onarım işleri ve okul çevresi ile ilişkiler bağlamında sorun yaşadıkları belirlenmiştir. Araştırmada öğrenci bağlamında disiplin, devamsızlık, okul yönetimlerinin taleplerinin yoğunluğu ve okul çevresini kontrol edememe konusunda yaşanan zorluklar yaşadıkları belrilenmiştir. Öğretmen bağlamında ise öğretmen desteğinin azlığı, öğretmenlerin ilgisizliği, talep fazlalığı ve memnuniyetsizlik; veli bağlamında veliler ile görüşememe, veli desteğinin azlığı, iş yoğunluğu ve okul faaliyetlerine katılmama; finansman bağlamında ödenek yetersizliği, ödeneklerin zamanında gelmemesi, çalışan temizlik personelinin eksikliği ile bakım ve onarım maliyetlerinin çokluğu konularında zorluklar yaşandığı belirlenmiştir. Ayrıca araştırmada sınıf öğretmenlerinden, okul çalışanlarından, öğretmenlerden ve velilerden destek alarak mesleklerinin ilk yıllarında yaşadıkları zorluklarla mücadele ettikleri belirlenmiştir. &nbsp

Bu çalışmada, Andrey Tarkovski'nin filmlerinde karşılaşılan resimler, Gilles Deleuze'ün “Zaman-İmge” kavramı ile Antonin Artaud’nun “vahşet sineması”, “titreşim” ve “şok etkisi” kavramlarının ışığı altında tartışılmaktadır. Sinema tarihini İkinci Dünya Savaşı öncesi ve sonrası olmak üzere yeni bir taksonomiye tabi tutan Deleuze, savaş sonrası sinemanın Zaman-İmge sineması olduğunu savunur. Sinemanın ilk döneminde zaman harekete bağımlıyken, savaştan sonra hareketin zamana tabi olduğu bir sinema anlayışı gelişmiştir. Deleuze’ün zaman öncelikli sinema düşüncesi, Henri Bergson’dan olduğu kadar Tarkovski’nin fikirlerinden de kaynaklanır. Zaman-İmge dönemi Hareket-İmge Krizi ile başlar ve ardından yeni yönetmenlerin yapımlarıyla sürekli bir dönüşüme uğrar. Tarkovski'nin filmleri Zaman-İmge dönemindedir. Onun sinemasında savaştan söz edilecekse, silahlar değil, savaş karşıtı düşünceler ateşlenmelidir. Bunu İvan'ın Çocukluğu'nda Albrecht Dürer'in “Kıyamet” gravürleriyle yapar. Artaud’nun vahşet sineması da tam olarak böyledir. Resimlerle karşılaşmalar izleyicinin duyu-motor alışkanlıklarını kırma işlevine sahiptir. Tarkovski’ye göre, insan bir başyapıtla karşılaştığında, sanatçıya ilham veren o sesi de duymaya başlar. İzleyicinin derin bir sarsıntı ve şok yaşadığı böylesi anlar, adeta ruhsal bir temizlenme sağlar. Örneğin Leonardo Da Vinci’nin resimleri de böyledir. Onun resmettiği yüzler, yüce düşüncelerin izlerini taşır. Tarkovski, kariyerinin başından sonuna kadar filmlerinde, özellikle Rönesans dönemi Avrupa sanatçıları olmak üzere, farklı sanatçıların resimlerine yer vermeye devam eder. Resimleri sırasıyla Andrey Rublev, Solaris, Mirror, Nostalghia, Stalker ve Kurban filmlerinde, "düşündürücü şok" etkisini yaratmak için kullanır. Resimler, dünyaya inanmayı bırakan insanoğlunun yeniden inanmasını sağlamaktadır. Deleuze’e göre modern sinemanın en belirgin vasıflarından biri de budur.

Bridges are an essential component of the transportation system and safety and sustainability of bridges are critical for the efficient operation thereof. Due to scarcity of resources, an economical way should be determined to design and maintain bridges and the transportation system in general. Reliability indexes are widely used in the analysis of these concepts within a semi-probabilistic approach. However, advances in computer technology allow implementing a fully-probabilistic approach. This study represents a simulation-based reliability analysis of steel girder bridges in the railway lines. Statistical parameters of the bridges are determined both analysing the existing body of knowledge available in the literature and conducting specimen tests. The Bayesian approach is used to update the statistical properties of the steel material. Basic Monte Carlo Simulation (MCS) is used to simulate the load and resistance of the bridge. The reliability of the bridges is determined according to their ultimate limit states and statistical load distribution. By using simulation, the consistency of the log-normal marginal distribution obtained is analysed herein.

The purpose of this paper is to define and construct new number systems, called the harmonic complex Fibonacci sequences (HCF) and the harmonic hybrid Fibonacci (HHF) sequences. These sequences are defined by inspiring the well-known harmonic and hybrid numbers in literature. We give some fundamental definitions and theorems about these sequences in detail. Moreover, we examine some algebraic properties such as Binet-like-formula, partial sums related to these sequences. Finally, we provide a Maple 13 source code to verify the sequences easily.

Ergenlik bireyin yaşamındaki önemli değişimlerin yaşandığı bir dönemdir. Ergenlik döneminde birey geleceğe ilişkin birçok plan yapar. Bazı araştırma sonuçları ergenlik dönemindeki bireylerin yanlış kararlar almaya eğilimli olabileceğini, bireye bu dönemde gerekli rehberlik yapılmadığı takdirde hem bireyin kendisi, ebeveynleri, arkadaşları ve akrabaları için problemli bir döneme dönüşebileceğini ortaya koymaktadır. Bu nedenle bu araştırmanın sonuçlarının gelecekte yapılacak çeşitli araştırmalara yön vereceği düşünülmektedir. Dünya sağlık örgütünün ergenlik dönemi tarifi ve ülkemizde öğrencilerin sınıf seviyeleri ve yaşları birlikte değerlendirildiğinde bu dönemin lise eğitimi içinde bir döneme rastladığını söylemek yanlış olmaz. Diğer taraftan günlük yaşamda önemli bir yer tutan ve oldukça yaygın olarak kullanılan metaforlar çeşitli disiplinlerde araştırma konusu olarak karşımıza çıkmaktadır. Bireyin yaşamında önemli bir yer tutan ve ergenlik dönemini de içine alan lise öğrencilerinin geleceğe ilişkin ürettikleri metaforları ortaya çıkarmak bu araştırmanın temel amacıdır. Nitel araştırma deseninde tasarlanan bu araştırmanın verileri Türkiye'de öğrenim gören 144 lise öğrencisinden elde edilmiş ve içerik analizi yönteminden yararlanılarak analiz edilmiştir. Araştırma sonunda dört tema altında toplanan on beş kategoride 96 metafor oluşturulmuştur. Son olarak araştırma bulguları literatürde yer alan çeşitli araştırma sonuçları ile birlikte değerlendirilerek çeşitli öneriler geliştirilmiştir., Adolescence is a period of significant changes, during which the individual makes many plans for the future. Some researches reveal that individuals in adolescence may also be prone to making wrong decisions, if they are deprived of the necessary guidance during this period. It can be a problematic period for the individual, parents, friends, relatives etc. Thus, the researchers think that the results of this study will guide various future studies. This period coincides with high school period taking The World Health Organization's definition of adolescence, grade levels and ages of students in our country into consideration. Moreover, metaphors which have an important place in daily life and are widely used, can be a research topic in various disciplines. The purpose of this research is to reveal the metaphors produced by high school students about future. The research data, have been collected from 144 high school students living in Turkey and analyzed by means of content analysis. At the end of the research, 96 metaphors have been created in fifteen categories on four themes. Finally, the findings have been discussed taking the results of various studies in the literature into consideration, and some suggestions have also been made.

This paper focuses on a specially constructed matrix whose entries are harmonic Fibonacci numbers and considers its Hadamard exponential matrix. A lot of admiring algebraic properties are presented for both of them. Some of them are determinant, inverse in usual and in the Hadamard sense, permanents, some norms, etc. Additionally, a MATLAB-R2016a code is given to facilitate the calculations and to further enrich the content.