Search

Background The use of neuroimaging, the General Movement Assessment (GMA), and the Hammersmith Infant Neurological Examination (HINE) to identify the risk of neurodevelopmental delay in early infancy is recommended. Aim The aim of this study was to examine the predictive power of neuroimaging, GMA and HINE for neurodevelopmental delay and cerebral palsy (CP) in infants with hypoxic ischemic encephalopathy (HIE) who were treated with hypothermia. Study design Retrospective cohort. Subjects and outcome measures This retrospective study included 47 (18 female and 29 male) infants who were treated with hypothermia due to HIE. Neonates with a diagnosis of HIE were followed and assessed using neuroimaging, GMA, HINE and the Bayley Scales of Infant and Toddler Development-II (Bayley II) between 3 m and 2 years of age. Results Out of the 47 infants with HIE, no fidgety movements were observed in 5 infants. The sensitivity and specificity in determining the psychomotor developmental index (PDI) score were 97% and 100%, respectively, for MRI; 92.9% and 100% for GMA; and 91.9% and 80% for the HINE. The sensitivity and specificity in determining the mental developmental index (MDI) score were 95% and 85.7%, respectively, for MRI; 90.5% and 80% for GMA; and 91.9% and 50% for HINE. The sensitivity and specificity in determining CP diagnosis at the age of 2 years were 83.3% and 95%, respectively, for MRI; 83.3% and 100% for GMA; and 83.3% and 87.8% for HINE. Conclusion The interpretation of MRI, GMA, and HINE that are performed within the early period of life may be the gold standard for the early detection of neurodevelopmental risks in 2-year-old infants with HIE. Clinical implementation of these methods in the early period in the follow-up of these infants offers useful information for the early identification of neurodevelopmental risk and for planning early intervention.

Bu makalede sekülerleşme ve din ilişkisi sekülerleşme teorileri çerçevesinde konu edinilmektedir. Çalışmada “Türkiye’de ne tür bir sekülerleşmenin gerçekleştiği?” sorusuna cevap aranmaktadır. Din ve seküler yaşam arasındaki ilişkiyi nitel verilerden yararlanılarak ortaya koymak araştırmanın amacını teşkil etmektedir. Dinî ve seküler yaşamın birlikteliği iddiasını dillendiren bu makalenin günümüzde dindarlık ile ilgili yapılan tartışmalara katkıda bulunacağı düşünülmektedir.Çalışmada meta-analiz metodu takip edilmiştir. 2000 yılından itibaren nitel yöntemle yapılmış, sekülerleşme ve din temalı doktora ve yüksek lisans tezleri araştırmanın evrenini teşkil etmiştir. Toplamda 40 civarında lisansüstü tez incelenmiş ve bu tezlerin bir kısmından gerekli veriler sağlanmıştır. Veriler toplanırken bölge, yaş, cinsiyet gibi sınırlamalar dikkate alınmamıştır., In this article, the relationship between secularization and religion is discussed within the framework of secularization theories. The study searches an answer to the question of, “What kind of secularization has taken place in Turkey?”. The aim of the research is to reveal the relationship between religion and secular life by using qualitative data. The article, which expresses the claim of the coexistence of religious and secular life, is believed to contribute to the discussions about religiosity today.The meta-analysis method was followed in the study. Since 2000, PhD and master's theses with the theme of secularization and religion, which have been made with qualitative methods, constitute the universe of the research. In total, around 40 postgraduate theses were examined and necessary data were obtained from some of these theses. Restrictions such as region, age and gender are not taken into account while collecting the data.

STUDY DESIGN Cross-cultural adaptation and psychometric analysis. OBJECTIVE To develop the Turkish version of the Fremantle Back Awareness Questionnaire (FreBAQ-T) and to evaluate its psychometric properties. SUMMARY OF BACKGROUND DATA There is a growing interest in the role that the disturbance of body perception may lead to long-lasting pain problems such as chronic low back pain (CLBP). The Fremantle Back Awareness Questionnaire (FreBAQ) is a simple and low-cost way of evaluating disturbed back awareness in people with CLBP. METHODS The FreBAQ was translated from English into Turkish using the forward-backward-forward method. One hundred four participants with low back pain completed the FreBAQ-T. The FreBAQ-T was repeated in 15 participants after 1 week to establish test-retest reliability. Although internal and external construct validity was investigated using Rasch analysis and Spearman correlation coefficient, respectively; reliability was evaluated in terms of internal consistency by Cronbach alpha and Person Separation Index. RESULTS All items of the FreBAQ-T were found to fit the Rasch Model (chi-square 6.17 [df = 9], P = 0.723). The internal construct validity was good, overall mean item fit residual was -0.305 (standard deviation: 0.369) and mean person fit residual was -0.290 (standard deviation: 1.349). The reliability was good with Cronbach alpha of 0.87 and Person Separation Index of 0.82. When the test-retest was examined via differential item functioning by time, none of the items showed differential item functioning. CONCLUSION The FreBAQ-T is a valid, reliable, and unidimensional scale for patients with CLBP. This scale will allow assessing back-specific perception in the Turkish population with CLBP. LEVEL OF EVIDENCE 3.

لطالما كان الإنسان بحاجة إلى مأوى. وأدى بحثه المستمر عن هذا المأوى إلى تأسيسه المنزل. وتحمل العمارة المنزلية آثارًا لأسلوب حياة المجتمع بالإضافة إلى الإمكانيات الطبيعية. علاوة على ذلك، فإن المنزل نفسه يجبر الناس على أسلوب حياة معين. وكانت الحداثة سببًا في إحداث تغييرات في العديد من المجالات. وتعدّ العمارة المنزلية بلا شك واحدة من المجالات التي طرأ عليها التغيير؛ فعلى عكس المنازل التقليدية، تراعي العمارة المنزلية في وقتنا الحاضر إقامة الأسرة النووية بدلاً من الأسرة الممتدة والتفرد بدلاً من المحرمية. بالإضافة إلى ذلك، أهملت العمارة المنزلية الحديثة المراجع الدينية، وأصبحت القيم الحديثة وثقافة الاستهلاك الأكثر تأثيراً، وبذلك نشأ وضع غير متوافق مع أنطولوجيا الكائن البشري ككائن اجتماعي، وأصبح الشخص وحيدًا وغير سعيد، ومن ناحية أخرى، قد تتسبب العمارة التي تركز على الفرد في بعض العقبات في ممارسة القيم الاجتماعية والمعتقدات الدينية وتوريثها داخل الأسرة، حيث إن مدى التواصل والمشاركة داخل الأسرة يقوم بمهمة جوهرية في تجذير القيم الاجتماعية والمعتقدات الدينية، ويقدم المنزل التركي التقليدي وسيلة للتغلب على بعض الآثار السلبية للعمارة الحديثة, People's search for sheltering resulted in homes. Home architecture carries traces of social lifestyle as well as natural opportunities. Houses force people to live a specific lifestyle. The period of modernity has created various changes in many areas, one of which is home architecture, where doubtless changes have occurred. Unlike traditional houses, modern home architecture attributes attention to the settlement of a nuclear family rather than the residence of the extended family, and to individualization rather than privacy. In addition, modern values and the consumer culture, as well as religious references in modern home architecture, are influential. Thus, a case contradicting the ontology of humans who are social subjects emerges, making people lonely and unhappy. An individualization-centered architecture can cause several obstacles before living and transferring social values and religious beliefs within the family. However, the intensity of communication and sharing within the family is important for the social values and religious beliefs becoming more rooted. Traditional Turkish houses are the means to overcome some of the negative results of modern architecture., İnsanın barınma arayışı ev ile neticelenmiştir. Ev mimarisi doğal imkânlar kadar toplumun yaşam biçiminden de izler taşır. Bununla beraber evin kendisi de insanı bir hayat tarzına zorlar. Modernite ile birlikte birçok alanda değişim yaşanmıştır. Değişimin görüldüğü alanlardan biri de kuşkusuz ev mimarisidir. Bugünün ev mimarisi geleneksel evlerden farklı olarak geniş ailenin ikametinden ziyade çekirdek ailenin yerleşmesini ve mahremiyetten öte bireyselleşmeyi dikkate almaktadır. Ayrıca modern ev mimarisinde dinî referanslar bir tarafa bırakılarak modern değerler ve tüketim kültürü etkili olmaktadır. Böylelikle sosyal bir varlık olan insanın ontolojisiyle çelişkili bir durum ortaya çıkmakta, insan yalnızlaşıp, mutsuzlaşmaktadır. Öte yandan bireyselleşme merkezli bir mimari aile içerisinde sosyal değerlerin ve dinî inancın yaşanıp aktarılmasında bir takım engellere neden olabilmektedir. Oysa toplumsal değerlerin ve dinî inancın kökleşmesi bakımından aile içi iletişimin ve paylaşımın yoğunluğu önemlidir. Modern mimarinin doğurduğu olumsuz bazı sonuçları aşmada geleneksel Türk evi bir imkân olarak belirmektedir.

Amaç: Zayıf bilateral performans unilateral etkilenimi olan serebral palsili (SP) çocuklardaönemli bir fonksiyonel limitasyondur. Bu çalışma, unilateral SP tanılı çocukların el fonksiyonlarınıdeğerlendiren Caregiver Functional Use Survey (CFUS) Türkçe versiyonunun geçerlik ve güvenirliğinideğerlendirmek amacıyla yapıldı.Yöntem: Unilateral SP'li 50 çocuk ve ebeveynleri çalışmaya dahil edildi. Test-tekrar testgüvenirliği, sınıf içi korelasyon katsayısı (ICC) ile; iç tutarlılık ise, Cronbach alfa değeri hesaplanarakdeğerlendirildi. Dış yapı geçerliğini belirlemek için Jebsen Taylor El Fonksiyon Testi (JTT) ve ManuelYetenek Sınıflandırma Sistemi (MACS) ile CFUS'un Türkçe versiyonu arasındaki ilişki incelendi.Faktör analizi ile CFUS un tek boyutlu olduğu doğrulandı. Faktör analizleri, unimanuel ve bimanuelgörevler için CFUS’un “kullanım miktarı” ve “hareket kalitesi” bölümlerinin tek boyutlu yapısınıincelemek için kullanıldı.Sonuçlar: CFUS'un Türkçe versiyonu yüksek derecede iç tutarlılık gösterdi (Cronbach  =0,92–0,94). ICC değerlerinin 0,90 ile 0,93 arasında değiştiği bulundu. Tüm CFUS ve MACS ve JTT altölçekleri arasında negatif korelasyon vardı (p, Purpose: Poor bimanual performance is usually a major functional impairment for children with unilateral cerebral palsy (CP). This study was performed to examine the reliability and validity of the Turkish version of the Caregiver Functional Use Survey (CFUS), which assesses manual function of children with unilateral CP.Methods: Fifty children with unilateral CP and their parents were included in the study. The test-retest reliability was assessed using Intraclass Correlation Coefficient (ICC), and internal consistency by calculating Cronbach alpha values. Association level between other outcomes measures (Jebsen Taylor Hand Function Test, JTT, and Manual Ability Classification System, MACS) and the Turkish version of the CFUS was analyzed to determine the criterion validity. Four onefactorial confirmatory factor analyses to validate uni-dimensionality of the CFUS were performed. Confirmatory factor analyses confirmed the one-dimensional structure of the “amount of use” and“quality of movement” parts of the CFUS for unimanual and bimanual tasks.Results: The Turkish version of the CFUS showed a high degree of internal consistency (Cronbach alpha=0.92-0.94). The ICCs ranged between 0.90 and 0.93. There was a negative correlation between all the subscales of the CFUS and the MACS and the JTT (p

ABILOCO-Kids is a scale that assesses the walking ability of children with Cerebral Palsy (CP) from the viewpoint of parental perception. The aim of this study was to translate the ABILOCO-Kids scale into Turkish and to establish its reliability and validity in children with CP. Turkish children were recruited in this study. ABILOCO-Kids is a scale developed by Caty and et al. This scale assess the walking ability of children with CP focusing on the activity domain of the International Classification of Functioning, Disability and Health (ICF). The ABILOCO-Kids scale was translated from English into Turkish using the forward-backward-forward method. The motor functions of the 63 children participating in the study were evaluated by the Gross Motor Function Classification System (GMFCS) and the Gross Motor Function Measurement-88 (GMFM-88). The ABILOCO-Kids scale was repeated in 30 children after one week to establish test-retest reliability. While internal and external construct validity were investigated using Rasch analysis and Spearman correlation coefficient, respectively; reliability was evaluated in terms of internal consistency by Cronbach's alpha and Person Separation Index (PSI). All items of the ABILOCO-Kids were found to fit the Rasch Model (chi-square 14.35 (df = 20), p = 0.813). The internal construct validity was good, overall mean item fit residual was -0.109 (SD: 0.719) and mean person fit residual was -0.215 (SD: 0.817). The reliability was good with Cronbach's Alpha of 0.98 and PSI of 0.99. When the test-retest was examined via Differential Item Functioning (DIF) by time, none of the items showed DIF. Spearman correlation coefficients of the ABILOCO-Kids scale in relation to the GMFM and GMFCS were r = 0.824, p < 0.001; r = -0.788, p < 0.001 respectively. The Turkish version of the ABILOCO-Kids scale is a valid, reliable and unidimensional scale for children with CP. This scale will allow the differences in the locomotion of children with CP to be evaluated from the perspective of the family.

There is not enough evidence regarding the effects of trunk control on respiratory muscle strength and activities of daily living (ADL) in children with cerebral palsy (CP). This study was planned to investigate the effects of trunk control on respiratory muscle strength and ADL in children with spastic CP. A total of 34 children with spastic CP (M +/- SD age, 9.3 +/- 2.4 years) and 30 typical peers (M +/- SD age, 9.7 +/- 2.1 years) were included in the study. Trunk control was evaluated by the Trunk Control Measurement Scale (TCMS), ADL was evaluated by Pediatric Evaluation of Disability Inventory (PEDI), and respiratory muscle strength was evaluated by mouth pressure meter. The trunk control, respiratory muscle strength, and ADL of the children with spastic CP were significantly lower than their typically peers (P < 0.001, respectively). There were statistically significant correlations between the trunk control and maximum inspiratory pressure (MIP) (r= 0.503, P < 0.05), maximum expiratory pressure (MEP) (r = 0.465, P < 0.05), mobility subscale of Functional Skills Scale of PEDI (FSS-MS) (r = 0.570, P < 0.001), self-care subscale of Caregiver Assistance Scale of PEDI (CAS-SS) (r= 0.431, P < 0.05), mobility subscale of Caregiver Assistance Scale of PEDI (CAS-MS) (r = .607, P < 0.001), and Gross Motor Functional Classification System (GMFCS) (r = -0.522, P < 0.05) in children with spastic CP. In addition, MIP, MEP, PEDI FSS-MS, CAS-SS, and CAS-MS were independently predictors of trunk control in children with spastic CP. The results of this study demonstrate that trunk control in children with spastic CP is correlated positively to MIP, MEP values and their daily living activities and we suggest this should be taken into account when planning an intervention to improve the ability of daily living function for children with spastic CP.

أُجري تقييم حول الحياة الدينية مع اللاجئين السوريين الذين يزداد عددهم في تركيا يوما بعد يوم. وتمت محاولة الوقوف على الوعي والتصور الديني لدى المهاجرين السوريين، وبيان الحياة الدينية القائمة في سورية، والدين والتدين في تركيا، وإجراء مقارنة بين المظاهر والشعائر الدينية لدى الجانبين. وأجريت تحقيقات حول أوجه التشابه والاختلاف بين الحياة لديهم والحياة الدينية القائمة في تركيا، وحول عملية التفاعل والتأثر التي ظهرت بعد النزوح/الهجرة، وعملية تكيف اللاجئين. ويهدف المقال كذلك إلى بيان دور الدين في بروز جوانب الاختلاف والتشابه القائمة في الحياة الدينية لدى المجتمعين المختلفين اللذين يمتلكان عقيدة مشتركة، وفي عملية اندماج وتكيف المجتمعين مع بعضهما. ويحمل المقال أهمية من ناحية تسليط الضوء على دور وتأثير المظاهر المختلفة للدين حسب المجتمعات في الاندماج والاتحاد الاجتماعي، وإقامة كلا المجتمعين لقنوات اتصال فيما بينهما بشكل أفضل، وإجراء كل منهما لتقييم أصح بشأن الآخر. واعتمد في البحث المنهج النوعي، واستخدمت آلية المقابلة الشخصية. لذا فإن البيانات ومعطيات الدراسة مستقاة من المقابلات التي أجريت مع اللاجئين السوريين، ومن تجاربهم التي مروا بها على الصعيد الشخصي والاجتماعي. وتم التوصل في الدراسة إلى نتيجة مفادها أن الدين يختلف حسب المجتمعات سواء على الصعيد الشكلي، أو على صعيد المضمون, In this article an assessment was made on the religious life of Syrian refugees whose number increases everyday in Turkey. A comparison has been made on religious perceptions of Syrian refugees, religious life, and religious perceptions in Turkey and Syria. Religious life in Turkey in terms of its differences and similarities with their religious life, post migration interactions and refugees’ integration processes are questioned. In this study it is aimed to determine similarities and differences of religious life and the role of religion during the integration process of two different societies sharing mutual beliefs. The article is important in order to emerge the role and impact of religion for social integration, to observe different interpretations of religion in different societies, and to form a better communication between two societies. Qualitative methodology and interview method are used in this study. In that sense, data of the study came from interviews held with Syrian refugees and their microsociological level experiences. It is concluded that religion is differentiated among different societies in terms of meaning and practice., Bumakalede Türkiye’de sayıları her geçen gün artan Suriyeli sığınmacılarla dini hayatüzerine bir değerlendirme yapılmıştır. Suriyeli göçmenlerin din algısı,Suriye’deki dini hayat ile Türkiye’de din ve dindarlık yorumu, dini yaşantıarasında bir karşılaştırmaya girişilmiştir. Türkiye’deki dini hayat ile onlarındini hayatı arasındaki farklılıklar, benzerlikler, göç sonrası ortaya çıkanetkileşim ve göçmenlerin uyum süreci üzerinde sorgulamalar yapılmıştır. Ortakinanca sahip iki farklı toplumun dini hayatlarındaki benzerliklerin,farklılıkların ve iki toplumun uyum sürecinde dinin rolünün tespit edilmesiamaçlanmıştır. Dinin toplumlara göre farklı tezahürlerinin, toplumsalbütünleşmedeki rolünün ve etkisinin görülebilmesi, her iki toplumun dahasağlıklı iletişim ve birbirleri hakkında daha doğru değerlendirme yapabilmeleriaçısından makale önem arz etmektedir. Çalışmada nitel yöntem tercih edilmiş vemülakat tekniği kullanılmıştır. Dolayısıyla araştırmanın verileri Suriyeligöçmenlerle yapılan mülakatlardan, onların mikro-sosyolojik düzeyde yaşadıklarıdeneyimlerinden elde edilmiştir. Araştırmada, dinin, gerek şekilsel gerekseanlam düzeyinde toplumlara göre farklılaştığı sonucuna ulaşılmıştır.

Amaç: Diabetes Mellitus' u (DM) olup daha önceden diyabetik retinopati (DR) için tedavi almamış hastalardaki DR bulgularını saptamada fundus fotoğraf, klinik muayene ve optik koherens tomografi (OKT) bulgularını karşılaştırmakYöntem: Prospektif olarak gerçekleştirilen çalışmada; Endokrinoloji polikliniğinde DM tanısı önceden konulmuş ve takip edilen veya yeni tanı konulmuş hastalardan daha önceden DR için tedavi almamış olan 150 hastanın 292 gözü dâhil edildi. Tam oftalmolojik muayene bulguları tek bir hekim tarafından; ETDRS protokolüne uygun çekilmiş renkli fundus fotoğrafları ve OKT çekimleri tek bir teknisyen tarafından kaydedildi. Çekilen fundus fotoğrafları, hastaların muayenesini yapan hekim tarafından hasta toplama süreci bitiminde hastalara kör bir şekilde değerlendirildi.Bulgular: Olguların DR evrelerini belirlemek için yapılan stereoskopik fundus muayenesinde; 76 gözde (%26) DR bulgusu saptanmadı. Hafif proliferatif olmayan diyabetik retinopati (PODR) 76 olguda (%26), orta PODR 44 olguda (%15,1), ağır PODR 78 olguda (%26,7) ve proliferatif DR 18 olguda (%6,2) saptandı. DR evrelemesi için ETDRS protokolüne göre çekilen fundus fotoğrafları incelendiğinde ise 79 gözde (%27,1) DR bulgusu saptanmazken, hafif PODR 81 olguda (%27,7), orta PODR 50 olguda (%17,1), ağır PODR 68 olguda (%23,3) ve proliferatif diyabetik retinopati (PDR) 14 olguda (%4,8) saptandı. DR evrelemesi için ETDRS protokolü Alan 2 fundus fotoğrafı incelendiğinde ise 98 gözde (%33,5) DR bulgusu saptanmazken, hafif PODR 84 olguda (%28,8), orta PODR 52 olguda (%17,8), ağır PODR 48 olguda(%16,4) ve PDR 10 olguda (%3,4) saptandı. OKT ile toplam 106 gözde (%36,3), klinik muayene ile 100 gözde (%34,2) diyabetik makula ödemi (DMÖ) saptandı. Klinik muayene bulguları ile ETDRS protokolüne uygun çekilen fundus fotoğraflarındaki bulgulara dayanılarak yapılan DR ciddiyet ölçümü önemli derecede uyum gösterdi (p

Amaç: Psödoeksfolyasyon sendromu, psödoeksfolyasyon glokomu, primer açık açılı glokomu olan hastalarda ve sağlıklı kişilerde, optik düşük-koherens reflektometri ve kontakt ultrasonik pakimetre ile ölçülen merkezi kornea kalınlığı verilerinin karşılaştırılması. Gereç ve Yöntemler: Son 10 yılda üçüncü basamak bir göz hastalıkları kliniğinin glokom biriminde takip edilen hastaların dosyaları retrospektif olarak tarandı. Takiplerinde merkezi kornea kalınlıkları hem optik düşük-koherens reflektometri hem de kontakt ultrasonik pakimetre ile ölçülmüş olan hastalar tespit edildi. Çalışmaya 76 hastanın 148 gözüdahil edildi. Hastaların ölçülen merkezi kornea kalınlığı değerleri istatistiksel olarak analiz edildi. Bulgular: 76 hastanın 46’sı (%60,5) kadın, 30’u (%39,5) erkek olup, yaşlarının ortalaması ise 69,1±6,06 idi. Hastalar 4 gruba ayrıldı; 36 psödoeksfolyasyon glokomlu göz (Grup 1), 33 psödoeksfolyasyon sendromlu göz (Grup 2), 34 primer açık açılı glokomu olan göz (Grup 3) ve 45 sağlıklı göz (Grup 4). Ultrasonik pakimetre ile ölçülen ortalama merkezi kornea kalınlığı 540,48±34,32 μm; optik düşük-koherens reflektometri ile ölçülen merkezi kornea kalınlığı ise 539,62±34,16 μm olarak bulundu. Merkezi kornea kalınlıklarının ortalamaları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark görülmedi (p=0,130). Sonuç: Merkezi kornea kalınlığı ölçümünde ultrasonik pakimetre ve optik düşük-koherens reflektometri ile elde edilen sonuçların birbiriyle yüksek oranda korele olduğu görüldü. Non-kontakt çalışma prensibi ile hasta konforu açısından bir avantaj oluşturan optik düşük-koherens reflektometrinin, merkezi kornea kalınlığı ölçümü için tercih edilebilir bir alternatif olabileceğini düşünmekteyiz., Objective: The aim is to compare the central corneal thickness measurements by optical low-coherence reflectometry and contact ultrasonic pachymeter in patients with pseudoexfoliation syndrome, pseudoexfoliation glaucoma, primary open-angle glaucoma as well as healthy subjects.Materials and Methods: We have made a survey of the data of the patients with glaucoma who had been followed for ten years at the Department of Ophthalmology. 148 eyes of 76 patients who had central corneal thickness measurements with both optical low-coherence reflectometry and ultrasonic pachymeter during their follow-ups were included in the study. Central corneal thickness values were statistically analyzed.Results: 46 of 76 patients (60.5%) were females, 30 patients (39.5%) were males, and the mean age was 69.1±6.06. Patients were divided into 4 groups; 36 eyes with pseudoexfoliative glaucoma (Group 1), 33 eyes with pseudoexfoliative syndrome (Group 2), 34 eyes with primary open angle glaucoma (Group 3), and 45 healthy eyes (Group 4). The mean central corneal thickness value was found to be 540.48±34.32 μm by ultrasonic pachymeter; it was 539.62±34.16 μm by optical low-coherence reflectometry. We did not observe any statistically significant difference between the mean central corneal thickness values (p=0.130).Conclusion: The results of central corneal thickness measurements obtained by ultrasonic pachymeter and optical low-coherence reflectometry were found to be in strong correlation. We think that optical low-coherence reflectometry, which has an advantage in terms of patient comfort with its non-contact operating principle, may be a preferable alternative for central corneal thickness measurements.

This study questions the possibility of civil society within the Muslim societies. While focusing on the qualifications of civil society the reciprocity of these qualifications in the Muslim societies are evaluated in the paper. The article concludes with the civil society tradition in the Muslim societies on the basis of volunteerism, autonomy from the state though not in Western sense literally., Bu çalışma Müslüman toplumlarda sivil toplumun imkânını sorgulamaktadır. Çalışmada sivil toplumun niteliklerine odaklanılırken bu niteliklerin Müslüman toplumlarda karşılıkları incelenmiştir. Müslüman toplumlarda, Batılı anlamda bire bir olmasa da gönüllülük esasına dayalı ve devletten özerk bir sivil toplum geleneğinin olduğu sonucuna ulaşılmıştır.

GİRİŞ: Fiziksel olarak aktif kişilerde ve sporcularda hamstring yaralanmaları yaygın görülür. Yetersiz ısınma, esnekliğin az olması, kas imbalansı, nöral gerginlik ve daha önce geçirilen yaralanmalar hamstring yaralanmalarına zemin hazırlar. Hamstring yaralanmasına neden olan faktörler arasında posterior kompartımanın yetersiz esnekliği en yaygın kabul gören nedenlerden biridir ve fiziksel aktiviteden önce germe uygulanmasının kasın, fasyanın ve nöral dokuların esnekliğini artırarak yaralanma riskini azaltacağı önerilmektedir. AMAÇ: Bu çalışmanın amacı futbolculara uygulanan üç farklı germe tekniğinin hamstring esnekliğine etkisini incelemektir.GEREÇ YÖNTEM: Çalışmaya yaşları 16 ile 20 yıl arasında olan 38 erkek futbolcu dahil edildi. Katılımcılar 3 gruba ayrıldı: 1. gruba sırtüstü pozisyonda statik hamstring germe, 2. gruba siyatik sinir nöral mobilizasyonu, 3. gruba mulligan yöntemine göre traksiyonla düz bacak kaldırma tekniği uygulandı. Uygulama süresi her 3 teknik için de 60 saniye olarak belirlendi. Uygulama öncesi ve sonrası katılımcıların dominant alt ekstremitesi gonyometre kullanılarak düz bacak kaldırma testi ile aktif ve pasif olarak değerlendirildi. Sonuçlar derece olarak kaydedildi.BULGULAR: Düz bacak kaldırma testi başlangıç değerleri karşılaştırıldığında müdahale öncesinde gruplar arası fark olmadığı görüldü. Uygulamalar sonrası her 3 grupta düz bacak kaldırma testinin aktif ve pasif eklem hareket açıklığında (EHA) istatistiksel olarak anlamlı artış saptandı (p

Din sosyolojinin önemli problemlerinden biri, dinin, toplumun değişik katmanlardanasıl algılandığı ve hangi düzeyde yaşandığının ölçülmesidir. Bu amaçla birtakım tipolojilerve ölçekler geliştirilmeye çalışılmıştır. Ancak dindarlık ile ilgili genel-geçer bir ölçekgeliştirmenin ve tipoloji ortaya koymanın zorluğu ortadır. Ayrıca her türlü tanım ve tasnifgirişiminde, toplumsal gerçeklikteki olgusal çeşitlilik ve farklılıkların sınırlı kategorikyapılar içinde kaybolma/yok sayılma riskleri de bulunmaktadır. Bu gibi problemler, araştırmacıları,dini hayatın gerçeğe en yakın şekliyle tespit ve anlaşılması için bu alandafarklı bakış açılarıyla yeni çalışmalar ortaya koymaları ve katkı sunmaları hususundamotive etmektedir. Bu makalede Türkiye’de dindarlığın tespiti için yapılan çalışmalarhakkında bilgiler sunulmakta ve ayrıca Türkiye’de genel olarak dindarlığın özelde isetahkikî dindarlığın tespiti ile ilgili teorik önerilerde bulunulmaktadır.

Amac: Ogretmenlerde, mesleki yuklenmelerden dolayi bel agrisi siklikla gorulen bir durumdur. Bu calismanin amaci, ogretmenlerde yas, vucut kitle indeksi (VKI), calisma posturu ve calisma yilinin bel agrisiyla olan iliskisini incelemektir. Yontem: Calismaya 88 ogretmen (44 erkek, 44 bayan) dahil edildi. Ogretmenlerin ortalama yaslari 39,78 ± 9,14 yil, ortalama boy uzunlugu 169,69 ± 8,77 cm, ortalama vucut agirligi 73,83 ± 14,92 kg, ortalama VKI 25,53 ± 4,28 kg/m 2 ve ortalama yillik calisma sureleri 15,36 ± 9,54 yil idi. Ogretmenlerin bel agrisi ile ilgili sikayetleri Quebec Bel Agrisi Ozurluluk Olcegi (QBAOO) ile degerlendirilirken, calisma posturleri icin Ovako Calisma Posturu Analiz Sistemi (OCPAS) kullanildi. Bel agrisi etkilenim derecesi ile yas, VKI, calisma posturu ve calisma yili arasindaki iliski Spearman korelasyon katsayisi kullanilarak incelendi. Sonuclar: Calisma yili ile QBAOO skoru arasinda (rho:0,281 p:0,008) dusuk derecede pozitif korelasyon bulundu. Yas ile QBAOO skoru arasinda (rho:0,350 p:0,001) orta derecede pozitif korelasyon bulundu. OCPAS ile QBAOO (rho:0,28 p:0,007) skoru arasinda dusuk derecede pozitif korelasyon bulunurken, VKI ile QBAOO (rho:0,036 p:0,741) skoru arasinda herhangi bir iliski gorulmedi. OCPAS skorlama sonuclarina gore ogretmenlerin calisma posturu risk seviyesi; % 58’inde (n:51) kategori 1, % 30,7’sinde (n:27) kategori 2, % 10,2’sinde (n:9) kategori 3, % 1,1’inde (n:1) kategori 4 olarak bulundu. Tartisma: Bu sonuclara gore yas, calisma yili ve calisma posturunun ogretmenlerde bel agrisi ozurluluk duzeyi ile iliskili oldugu goruldu. Bu nedenle ogretmenlere de bel agrisi ile ilgili ergonomik egitim verilmesi, calisma yili ve yasi ilerlemis olan ogretmenlerde calisma saatleri ve dinlenme periyotlarinin duzenlenmesi onerilmektedir.