85 results on '"Elektrik mühendisliği"'
Search Results
2. Uygulamalı sinyal işleme
- Author
-
İlk, Hakkı Gökhan, Onur Jane, İlk, Hakkı Gökhan, and Onur Jane
- Subjects
- Sinyal isleme, Signal processing, Electrical engineering, Elektrik mühendisligi
- Published
- 2016
3. Gemi elektriği ve elektroteknik: güverte ve makine bölümleri için, IMO müfredatına uygun
- Author
-
author unknown and author unknown
- Subjects
- Elektrik mühendisligi, Electric engineering
- Published
- 2010
4. Fotovoltaik panellerde verim artırıcı nano yapılı kaplamalar
- Author
-
Sarkın, Ali Samet, Ekren, Nazmi, Sağlam, Şafak, Marmara Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, and Elektrik-Elektronik Mühendisliği Anabilim Dalı
- Subjects
Electric engineering ,Electric power production ,Solar energy ,Elektronik mühendisliği ,Güneş enerjisi ,Elektrik güç üretimi ,Electronics engineering ,Elektrik mühendisliği - Abstract
FOTOVOLTAİK PANELLERDE VERİM ARTIRICI NANO YAPILI KAPLAMALARGüneş enerjisinden elektrik üretimi yöntemlerinden olan fotovoltaik (PV) yöntemde, güneş ışığının bir kısmı PV panelin koruyucu camından geri yansır, bir kısmı kırılır bir kısmı ise saçınır. Yansımayı engellemek için yansıma engelleyici kaplamalar kullanılmaktadır. Bulundukları iklim ve coğrafi şartlara göre yıl içinde üzerlerinde kum, toz, kir ve organik atıklar birikebilir. Üzerlerine kaplanan kirleticiler ile ışık geçirgenliği azalır, elektrik enerjisi üretimleri azalır ve verimleri düşer. Verim kaybını önlemek için PV paneller üzerine yansıma engelleyici ve kendi kendini temizleme özellikli kaplamalar yapılmaktadır.Bu tez çalışmasında; yansıtma engelleyici ve kendi kendini temizleme özelliklerini birlikte gösteren tek katlı bir kaplama literatürde bulunmayan yeni bir yöntem olarak 3 boyutlu yazıcı ile yapılmıştır. Bu yöntemin kullanılması ile kaplamasız panelden daha fazla elektrik enerjisi elde etmek amaçlanmıştır. 3 boyutlu yazıcının yanında alternatif yöntem olarak elektrospinning yöntemi de denenmiş ancak uygulamaları başarılı olmamıştır.Laboratuvar çalışmaları kapsamında farklı formasyonlar ile denenen uygulamalar sonucunda 1,6 gr PLA, 20 ml CHCl3, 0,025 gr SiO2 ve 0,025 gr TiO2 nano parçacık içeren sol-jel elde edilmiştir. 3 boyutlu yazıcı ile yapılan kaplamalarda %84 ışık geçirgenliğine sahip, 3,122 - 8,477 µm kalınlıklarında, homojen dağılım gösteren kaplama elde edilmiştir. 5 farklı formasyona sahip olarak PV paneller üzerine yapılan kaplamaların 10 günlük dış ortam testlerinde PV-4 ve PV-5 kodlu paneller kaplamasız olana göre %4,654 ve %8,7 daha verimli olmuşlardır.Farklı günlük hava şartlarına maruz kalan tüm PV panellerde tez çalışmasının amaçlarından olan kendi kendini temizleme özelliği hidrofobik yüzey oluşumu ile sağlanmıştır. Bu sayede yağmurlu günlerde önceden yüzeyde biriken toz partikülleri itilmiş ve panel yüzeyi herhangi dış müdahale olmaksızın kendi kendine temizlenmiştir. Test süresi içerisinde kaplamaların deforme olmadığı ve yüzeyde kaldığı gözlenmiştir. Elde edilen verilerin incelenmesi ve değerlendirilmeleri sonucunda PV paneller üzerine yapılan 5 kaplamadan 2 tanesi başarılı olarak kabul edilmiştir. Ancak kaplamaların dayanımının ömrü, ışık geçirgenliğinin zaman içerisindeki değişimi ve kaplamanın fiziksel olarak bozulumuna bağlı olarak elektriksel olarak oluşacak farklılıkların tespiti için uzun süreli test edilerek değerlendirilmesine karar verilmiştir. NANOSTRUCTURED EFFICIENCY-ENHANCING COATINGS ON PHOTOVOLTAIC PANELSIn the PV method, which is one of the methods of generating electricity from solar energy, some of the sunlight is reflected back from the protective glass of the PV panel, some of it is refracted and some is scattered. Anti-reflection coatings are made to prevent reflection. Depending to the climate and geographical conditions where they are set up, sand, dust, dirt, and organic waste may accumulate on cover glass during the year. With the pollutants on the cover glass, the light transmittance, the generation of electrical energy, and panel efficiency decrease. In order to overcome decreasing in efficiency, anti-reflective and self-cleaning coatings are applied on PV panels.In this thesis study; a single-layer coating that shows anti-reflective and self-cleaning properties together was made with a 3-D printer which is a new method that has not used in the literature. With the use of this method, it is aimed to obtain more electrical energy than the uncoated panel. The electrospinning method has also been tried as an alternative method to 3D printing, but its applications have not been successful.In laboratory studies; as a result of the samples applied with different formations, a sol-gel containing 1.6 g PLA, 20 ml CHCl3, 0,025 g SiO2 and 0,025 g TiO2 nanoparticles was obtained by optimizing. In the coatings made with a 3D printer, a homogeneous coating was obtained at 84% light transmittance and 3.122 – 8.477 µm thickness. In the 10-day outdoor tests of the coatings made on 5 PV panels made with different parameters, PV-4 and PV-5 panels were 4.654 and 8.7% more efficient than the uncoated ones.In all PV panels exposed to different daily weather conditions, the self-cleaning property, which is one of the aims of the thesis study, was achieved by obtaining a hydrophobic surface. Thus, on rainy days, dust particles that had previously accumulated on the surface were repelled, and the panel surface was self-cleaned without any external interference. It was observed that the coatings were not deformed and remained on the surface during the test period. As a result of the analysis and evaluation of the obtained data, 2 of the 5 coatings on the PV panels were accepted as successful. But it was decided to evaluate the durability of coatings by long-term testing for monitor the life span, the change in light transmittance over time, and the change in efficiency due to physical deformation of the coating.
- Published
- 2022
5. Çok fonksiyonlu radarlar için yeni bir radar kaynak yönetimi yaklaşımı
- Author
-
Çınar, Mutlu, Korkmaz, Hayriye, Marmara Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, and Elektrik-Elektronik Mühendisliği Anabilim Dalı
- Subjects
Electric engineering ,Radar ,Elektronik mühendisliği ,Electronics engineering ,İnsansız uçak ,Elektrik mühendisliği ,Drone aircraft - Abstract
Son zamanlarda hızla gelişen insansız hava ve deniz araçları teknolojisi sonucu bahse konu araçların muharebe sahasındaki etkisi ve sayısı da giderek artmaktadır. Bu sebeple muharebe sahasında sürü halinde de hareket edebilen insansız hava ve deniz araçları ile diğer unsurların tespiti ve takibi için savaş gemilerinde bulunan radarlara düşen sorumlulukta giderek artmaktadır. Aynı zamanda gelişen teknolojiyle birlikte, birden fazla konvansiyonel radarın icra ettiği gözetleme, takip, atış kontrol, hedef aydınlatma gibi görevleri tek başına icra edebilen Çok Fonksiyonlu Radarlar savaş gemilerinde gittikçe daha çok yer almaya başlamaktadır. Bu durumda, Çok Fonksiyonlu radarın tüm bu görevleri en iyi şekilde yapılabilmesi için Radar Kaynak Yönetiminin de en iyi şekilde planlanması gerekmektedir.Radar Kaynak Yönetimi, radar fonksiyonlarının ne zaman ve ne kadar süreyle icra edileceğini belirlemektedir. Özellikle radarın tüm görevleri icra edebilecek kadar yeterli zamanının olmadığı, “aşırı yüklü” durumlarda kaynak yönetimi algoritmasının önemi daha da artmaktadır. Literatürde radar kaynak yönetimi için önerilmiş Adaptif Zaman Dengeli Planlayıcı’nın aşırı yüklü durumlar için çözüm olarak sunduğu iki yaklaşım bulunmaktadır: Yaklaşım-1 görev güncelleme zamanının ayarlanması, Yaklaşım-2 gözetleme görevinin zorlanması.Bu tez çalışmasında aşırı yüklü durumlar için çözüm olarak literatürde sunulan yaklaşımlara alternatif olarak yeni bir yaklaşım önerilmiştir. Literatürde mevcut yaklaşımlar ile önerilen yaklaşımın ortak tarafı, her ikisinin de gerçeklenmesi için MATLAB programı kullanılmış olmasıdır. Tüm yaklaşımların gerçeklenmesi için gerekli olan Radar Görev Önceliklendiricisi, MATLAB Bulanık Mantık Araç Kutusu kullanılarak tasarlanmıştır. Son olarak, Adaptif Zaman Dengeli Planlayıcının aşırı yüklü durumlar için sunduğu yaklaşımlar ve önerilen yaklaşım belirli bir radar zaman dilimi içerisinde koşturulmuş ve yaklaşımlar birbiriyle karşılaştırılmıştır. Ayrıca önerilen yaklaşımın avantaj ve dezavantajları sunulmuştur. Son zamanlarda hızla gelişen insansız hava ve deniz araçları teknolojisi sonucu bahse konu araçların muharebe sahasındaki etkisi ve sayısı da giderek artmaktadır. Bu sebeple muharebe sahasında sürü halinde de hareket edebilen insansız hava ve deniz araçları ile diğer unsurların tespiti ve takibi için savaş gemilerinde bulunan radarlara düşen sorumlulukta giderek artmaktadır. Aynı zamanda gelişen teknolojiyle birlikte, birden fazla konvansiyonel radarın icra ettiği gözetleme, takip, atış kontrol, hedef aydınlatma gibi görevleri tek başına icra edebilen Çok Fonksiyonlu Radarlar savaş gemilerinde gittikçe daha çok yer almaya başlamaktadır. Bu durumda, Çok Fonksiyonlu radarın tüm bu görevleri en iyi şekilde yapılabilmesi için Radar Kaynak Yönetiminin de en iyi şekilde planlanması gerekmektedir.Radar Kaynak Yönetimi, radar fonksiyonlarının ne zaman ve ne kadar süreyle icra edileceğini belirlemektedir. Özellikle radarın tüm görevleri icra edebilecek kadar yeterli zamanının olmadığı, “aşırı yüklü” durumlarda kaynak yönetimi algoritmasının önemi daha da artmaktadır. Literatürde radar kaynak yönetimi için önerilmiş Adaptif Zaman Dengeli Planlayıcı’nın aşırı yüklü durumlar için çözüm olarak sunduğu iki yaklaşım bulunmaktadır: Yaklaşım-1 görev güncelleme zamanının ayarlanması, Yaklaşım-2 gözetleme görevinin zorlanması.Bu tez çalışmasında aşırı yüklü durumlar için çözüm olarak literatürde sunulan yaklaşımlara alternatif olarak yeni bir yaklaşım önerilmiştir. Literatürde mevcut yaklaşımlar ile önerilen yaklaşımın ortak tarafı, her ikisinin de gerçeklenmesi için MATLAB programı kullanılmış olmasıdır. Tüm yaklaşımların gerçeklenmesi için gerekli olan Radar Görev Önceliklendiricisi, MATLAB Bulanık Mantık Araç Kutusu kullanılarak tasarlanmıştır. Son olarak, Adaptif Zaman Dengeli Planlayıcının aşırı yüklü durumlar için sunduğu yaklaşımlar ve önerilen yaklaşım belirli bir radar zaman dilimi içerisinde koşturulmuş ve yaklaşımlar birbiriyle karşılaştırılmıştır. Ayrıca önerilen yaklaşımın avantaj ve dezavantajları sunulmuştur.
- Published
- 2022
6. Sanal ve artırılmış gerçeklik teknolojisiyle tümleşik kuantum bilgisayar derleyicisi kullanım platformunun gerçekleştirilmesi
- Author
-
Genç, Hasan Hakan, Erdal, Hasan, Aydın, Serkan, Marmara Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, and Elektrik ve Elektronik Mühendisliği Anabilim Dalı
- Subjects
Electric engineering ,Elektronik mühendisliği ,Electronics engineering ,Elektrik mühendisliği - Abstract
Kuantum bilgisayarları, süperpozisyon evrelerinin eşevre süreleri, yüksek doğruluk, hata düzeltmesi, güç tüketimi ve gürültü açısından mükemmellik ile birlikte her geçen gün daha fazla güçlü ve pratik olmaktadır. Kuantum bilgisayarları bir süredir deterministik olmayan polinom zaman problemlerinin çözümünde başarılı şekilde kullanılmışlardır. Bazı zor problemlerin hesaplanma süresini hızlandırma yollarının bulunmasında kuantum algoritmalarının kullanımı kuantum üstünlüğü denen bir kavramı ortaya çıkartmıştır. Kuantum bilgisayarlarının güçlenmesi ve hata oranlarındaki düşüşle birlikte, kuantum bilgisayarı geliştiren şirketler bilgisayarlarının kamuya açık kılınması ve web üzerinden programlanabilmesi için bulut tabanlı platformları tanıtmışlardır. Bulut tabanlı programlama yaklaşımı benzer şekilde kuantum bilgisayarlarının programlanmasını da etkilemiştir. Bu çalışmada, son yıllarda eğitim alanında da yaygın bir kullanım alanı bulan VR setleriyle bu platformların kullanılabileceğini ve kuantum bulut programlamasında hangi platformların kullanıldığını sunmaktayız. Quantum computers are becoming more and more powerful and practical each day with the perfection of coherence time of superposition states and in terms of fidelity, error correction, power dissipation and noise. Quantum computers have been used successfully in the solution of non-deterministic polynomial-time problems for a while. Using of quantum algorithms to find ways to speed up the computing of some hard problems reveals a concept called quantum supremacy. With the improving of quantum computers and decrease in error rates, companies that develop quantum computers have offered cloud-based platforms to make their computers publicly available and to be programmed via web. The cloud programming approach likewise influenced the programming of quantum computers. Here, we present that it is possible to use these platforms with VR sets, which are now becoming widespread in the field of education, and we try to introduce which tools are used in quantum cloud programming.
- Published
- 2022
7. Fırçasız doğru akım motoru sürücüsünün simülasyonu, tasarımı ve gerçekleştirilmesi
- Author
-
İmren, Bilal, Birbir, Yaşar, Marmara Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, and Elektrik-Elektronik Mühendisliği Anabilim Dalı
- Subjects
Electric engineering ,Elektronik mühendisliği ,Electronics engineering ,Elektrik mühendisliği - Abstract
Fırçasız doğru akım motorları endüstride çeşitli kullanım alanlarına sahiptirler. Bu motorlar ilgili uygulamanın ihtiyaçları doğrultusunda bir motor sürücü aracılığı ile hız veya akım kontrol modunda kullanılabilmektedir. Bu tezde yapılan çalışmalar aşağıdaki gibidir.• Sistem ModellemeBir fırçasız doğru akım motoru 3 faz eşdeğer transfer fonksiyonu kullanılarak MATLAB&Simulink R2017b ortamında modellenmiştir. Geliştirilen model üzerinde değişken yük altına hız ve akım kontrol başarımı analiz edilmiştir.• Döngüde Donanım Sistemi (Hardware In The Loop)Geliştirilen fırçasız doğru akım motoru modeli HDL Coder aracı kullanılarak VHDL koduna dönüştürülmüştür. Üretilen VHDL kodu NI LabVIEW 2021 ortamında NI myRIO 1900 RT FPGA cihazına gömülerek döngüde donanım uygulaması yapılmıştır.• Elektronik Devre TasarımıGeliştirilen sürücünün devresi kontrol katı, güç katı ve arayüz katı olmak üzere 3 modül olarak Altium ortamında tasarlanmış ve gerçekleştirilmiştir. Kontrol katı mikrodenetleyici birimini içermektedir. Güç katı 3 fazlı tam köprü topolojisinde evirici devresini, güç girişlerini ve güç çıkışlarını içermektedir. Evirici devresinde anahtarlama elemanı olarak IGBT modül kullanılmıştır. Arayüz katı arayüz ekranı, sinyal girişleri ve sinyal çıkışlarını içermektedir.• Yazılım GeliştirmeSürücü yazılımı C programlama dili ile ARM tabanlı bir mikrodenetleyici üzerinde çalışacak şekilde geliştirilmiştir. Komütasyon yöntemi olarak trapezoidal komütasyon kullanılmıştır. Geliştirilen sürücünün hız ve akım kontrol başarımı test edilmiştir. Brushless direct current motors have various uses in industry. These motors can be used in speed or current control mode by means of a motor driver in line with the needs of the relevant application. The studies in this thesis are as follows.• System ModelingA brushless direct current motor is modeled in MATLAB&Simulink using a 3-phase equivalent transfer function. The speed and current control performance under variable load is analyzed on the implemented model.• Hardware In The Loop SystemThe implemented brushless DC motor model was converted to VHDL code using HDL Coder tool. The generated VHDL code was embedded in the NI myRIO RT FPGA device in the NI LabVIEW environment, and hardware implementation was performed in the loop.• Electronic Circuit DesignThe circuit of the implemented driver has been designed and implemented in Altium environment as 3 modules as control stage, power stage and interface stage. The control unit contains the microcontroller unit. The power stage contains the inverter circuit, power inputs and power outputs in 3-phase full bridge topology. IGBT module is used as the switching element in the inverter circuit. The interface layer contains the interface screen, signal inputs and signal outputs.• Software DevelopmentThe driver software has been developed to run on an ARM-based microcontroller with the C programming language. Trapezoidal commutation was used as the commutation method. The speed and current control performance of the implemented driver has been tested.
- Published
- 2022
8. Development of detection devices for salmonella bacteria
- Author
-
Değirmenci, Osman Çağatay, Böcekçi, Veysel Gökhan, Marmara Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, and Elektrik-Elektronik Mühendisliği Anabilim Dalı
- Subjects
Electric engineering ,Elektronik mühendisliği ,Electronics engineering ,Elektrik mühendisliği - Abstract
SALMONELLA BAKTERİSİ TEŞHİSİNDE KULLANILACAK TANI CİHAZININ GELİŞTİRİLMESİ Spektrofotometreler, çözelti içindeki madde miktarının bulunmasına yarayan bir çeşit fotometrelerdir. Spektrofotometre nedir sorusunu daha açık bir tabirle ele alırsak; numune haznesinde yer alan çözelti tarafından absorblanmayan ışın miktarını tespit ederek numunenin içindeki maddenin miktarı hakkında bilgi vermektedir. Temel amacı, hazırlanmış olan bir çözeltiden belirli dalga boylarında ışık geçirilerek çözeltinin geçirilen bu ışınların ne kadarını absorblayarak geçirmediğinin belirlenmesidir. Örneğin; farklı sıcaklık değerlerinde bakterilerin gelişiminin gösterilmesi için çeşitli ortamlara bırakılan bakteriler, çözeltinin içinde spektrofotometre ile ölçüldüğünde bakterilerin fazla olduğu örnekten daha az ışık geçecek, yani daha fazla absorblanma tespit edilecektir. Spektrofotometreler kimya, tıp, jeoloji, çevre mühendisliği ve ziraat gibi birçok farklı alanda kullanılmaktadır. Özellikle atık su, içme suyu ve ilaç gibi insanları direkt etkileyecek numuneleri yüksek oranda doğruluk ile analiz ederek oluşabilecek tehlikelerin önüne geçilmektedir. Yapılan çalışmada Raspberry Pi 3 ve pyhton yazılım dili kullanılarak yeni bir spektrofotometre cihazı geliştirilmiştir. 470 nm optik filtre kullanılarak geliştirilen cihazda standart spektrofotometrelerin özellikleri dışında ısıtma özelliği de eklenmiştir. Bu özellikle belirli sıcaklık değerlerinde ölçüm alınması istenen numuneler test edilebilmiştir. Numune ölçümlerinde sıcaklık farkı nedeniyle yaşanacak hataların önüne geçmek adına aç-kapa mantık ısıtma yazılım modeli geliştirilmiştir. Geliştirilen cihaz Raspberry Pi 3 mini bilgisayar ile gerçekleştirildiğinden kullanım için harici bir bilgisayara ihtiyaç duymamaktadır. Raspberry Pi 3’ün internet bağlantısı sayesinde analiz sonuçları bulut ortamına aktarılarak, kullanıcının cihaz başında olmadığı zamanlarda bile sonuçları görebilmesi sağlanmıştır. Aynı zamanda bu teknolojiden yararlanarak tüm dünya da analistlerin cihaz erişimi olmaksızın sonuçlar üzerine değerlendirmeler yapabilmeleri mümkün hale getirilmektedir. A NALYSIS OF METHODS USED TO DETERMINE SALMONELLA BACTERIA Spectrophotometer is a type of photometer that helps us find the amount of matter in a solution. If we consider the question of what is a spectrophotometer more clearly; It gives quantitative information about the amount of substance in the solution by detecting the intensity of light that is not absorbed by the solution. Its main purpose is to pass light in certain spectra from the prepared solution and to understand how much of these transmitted rays are absorbed. E.g; When bacteria released into various media are measured by spectrophotometer in solution to show bacterial growth at varying temperatures, more absorption will be seen in the sample with more bacteria. Spectrophotometers are used in many different fields such as chemistry, medicine, geology, environmental engineering and agriculture. Samples that will directly affect people, such as waste water, drinking water, pharmaceuticals, are analyzed with high accuracy and possible hazards are avoided. In this study, a new spectrophotometer device was developed using Raspberry Pi 3 and pyhton software language. In addition to the features of standard spectrophotometers, the heating feature was added to the device, which was developed using a 470 nm optical filter. Since the developed device was developed with a Raspberry Pi 3 mini computer, it does not need an external computer for use. Thanks to the internet connection ability of Raspberry Pi 3, the analysis results are transferred to the cloud environment, allowing the user to see the results even when they are not at the device.
- Published
- 2022
9. Packet loss rate prediction for vehicler networks with regression methods
- Author
-
Koç, Osman Nuri, Maşazade, Engin, Marmara Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, and Elektrik-Elektronik Mühendisliği Anabilim Dalı
- Subjects
Electric engineering ,Elektronik mühendisliği ,Electronics engineering ,Elektrik mühendisliği - Abstract
TÜİK verilerine göre Türkiye'de 2009-2020 yılları arasında yılda ortalama 1 milyon trafik kazası meydana gelmekte ve ortalama 5 bin kişi hayatını kaybetmektedir. Bağlantılı araç teknolojisi ile yollardaki tüm trafik unsurlarının güvenliğinin artırılması, böylece trafik kazalarının önlenmesi, can kaybı ve yaralanmaların azaltılması hedeflenmektedir. Yollarda güvenliğin artırılmasının yanı sıra otonom araç teknolojisinin yaygınlaştırılması ve güvenilirliğinin artırılması için akıllı şehirlerin kurulmasında bağlantılı araç teknolojisi vazgeçilmez teknolojilerden biri olacaktır. Bağlantılı araç teknolojisi, birbirleriyle iletişim kurmak için kısa menzilli radyo sinyalleri göndererek yoldaki araçların yoldaki diğer araçlarla iletişim kurmasını sağlar. Bu tezde, farklı araç yoğunluğu, iletim hızı ve iletim gücü değerleri verildiğinde, gelişmiş regresyon yöntemlerini kullanarak araç ağındaki paket kaybı olasılığını hesaplayan bir sezgisel fonksiyon önerilmektedir. Yollar, araçlar, yayalar gibi gerçek dünya trafik unsurlarını içeren çeşitli esnek trafik ortamları oluşturmaya uygun açık kaynaklı Sumo yazılımı kullanılarak gerçek dünya koşullarına mümkün olduğunca benzer simülasyon ortamı hazırlanmıştır. Omnet++, Sumo ve Veins ortamlarının entegre çalışması ile farklı trafik koşulları için simülasyonlar yürütülmüştür. Bu simülasyonlardan elde edilen sonuçlar, paket kaybı oranı (PKO) performansını tahmin etmek için çeşitli regresyon algoritmalarına girdi olarak kullanılan veri kümesine çevrilmiştir. Sayısal sonuçlar, Catboost regresyon yönteminin, diğer regresyon yöntemlerine kıyasla tahmin edilen ve test edilen sonuçlar arasında en az hatayı verdiğini göstermiştir. Elde edilen buluşsal fonksiyon sayesinde bir dizi iletim parametresi verildiğinde simülasyon yapılmadan paket kayıp oranları belirlenebilmekte ve iletim parametreleri yeniden ayarlanarak PLO’yu hedef seviyenin altına düşürmek mümkün olabilmektedir. According to TUIK data, an average of 1 million traffic accidents occur annually in Turkey between 2009 and 2020, and an average of 5 thousand people lose their lives. With the connected vehicle technology, it is aimed to increase the safety of all traffic elements on the roads, thus preventing traffic accidents, reducing loss of life and injuries. Connected vehicle technology will be one of the indispensable technologies in the establishment of smart cities in order to increase safety on the roads, as well as to disseminate autonomous vehicle technology and increase its reliability. Connected vehicle technology allows vehicles on the road to communicate with other vehicles on the road by sending short-range radio signals to communicate with each other. In this thesis, we propose a heuristic function that calculates the packet loss probability in the vehicle network using advanced regression methods when different vehicle density, transmission speed, and transmission power values are given. The simulation environment that is as similar as possible to real-world conditions has been prepared by using the open-source Sumo software, which is suitable for creating various flexible traffic environments that include real-world traffic elements such as roads, vehicles, pedestrians, traffic lights, and public transportation systems. Simulations are executed for different traffic conditions with the integrated operation of Omnet++, Sumo and Veins environments. The results from these simulations are translated into the dataset, which is used as input to various regression algorithms to predict the packet loss performance. Numerical results showed that the Catboost regression method gives the least error between predicted and tested results compared as compared to other regression methods. Thanks to the obtained heuristic function, when a set of transmission parameters is given, packet loss rates can be determined without simulation, and it may be possible to reduce the PLR below the target level by re-adjusting the transmission parameters.
- Published
- 2022
10. Anne karnından ölçülen sinyal kayıtlarından fetal elektrokardiyogram sinyallerinin tespit edilmesi
- Author
-
Köylü, Yasemin, Başpınar, Ulvi, and Elektrik Elektronik Mühendisliği Anabilim Dalı
- Subjects
Electric engineering ,Elektronik mühendisliği ,Electronics engineering ,Elektrik mühendisliği - Abstract
Fetal elektrokardiyogram (fEKG), hamilelik sırasında fetüsün durumu hakkında hayati bilgiler içeren bir sinyaldir. Fetal kalbin elektriksel aktivitesini yansıtır ve hamilelik döneminde izlenip analiz edilmesi oldukça önemlidir. Fetal durumun değerlendirilmesi fetal kardiyak aktivitenin izlenmesi ile gerçekleştirilmektedir Fetüsün gelişim döneminde fetal elektrokardiyogram bozukluklarının erken teşhisi ileri dönemlerde oluşabilecek kalıcı hastalıkları önlediğinden dolayı önem teşkil etmektedir. Fetal EKG’nin doğru bir şekilde çıkartılabilmesi için anne karnından alınan sinyallerin uygun bir şekilde işlenmesi gerekmektedir. Bu işlem yapılırken birden fazla engel ile karşılaşılabilir. Öncelikle fetal EKG’nin anne EKG’ye göre daha düşük bir genliğe sahip olması fetal EKG sinyalinin görünürlüğünü zorlaştırır. Ayrıca anne karın sinyali içerisinde diğer fizyolojik işaretler ve gürültüler de fetal EKG sinyalinin çıkartılmasında güçlük sağlayabilir. Tez çalışması kapsamında öncelikle veri tabanında alınan maternal EKG ve fetal EKG sinyalleri karıştırılarak Bağımsız Bileşen Analizi yöntemi ile fetal EKG’nin çıkartılması amaçlanmıştır. Daha sonra veri tabanından alınan anne karnından ölçülmüş orijinal sinyaller üzerinde çalışmada belirlenen sinyal işleme teknikleri ile ayrıştırma işlemi gerçekleştirilmiştir. Orijinal verilerin ayrıştırılması için sırası ile Sonlu Dürtü Yanıtı Filtre, Bağımsız Bileşen Analizi ve Grupsal Ampirik Tabanlı Gürültü Arındırma Tekniği yöntemleri kullanılmıştır. Çalışmada ayrıştırılan EKG sinyallerinin tepe noktalarının tespiti için Pan & Tompkins algoritmasına başvuruldu. Çalışmada sunulan algoritmalar karışım sinyallerini ayrıştırmasında %100 başarı sağlamış, orijinal verilerin ayrıştırılmasında ise fetal EKG’yi %95,23 oranla başarılı bir şekilde çıkarmıştır.--------------------Fetal electrocardiogram is a signal that contains vital information about the condition of the fetus during pregnancy. It reflects the electrical activity of the fetal heart and is very important to monitor and analyze during pregnancy. Early diagnosis of fetal electrocardiogram disorders during the development of the fetus is important because it prevents permanent diseases that may occur in the later periods. In order for the fetal ECG to be removed correctly, the signals received from the womb must be handled appropriately. The fetal ECG has a lower amplitude than the maternal ECG, making the visibility of the fetal ECG signal difficult. In addition, other physiological signs and noises within the mother's abdomen signal may provide difficulty in removing the fetal ECG signal. Within the scope of the thesis study, it is aimed to remove the fetal ECG with the Independent Component Analysis method by mixing the maternal ECG and fetal ECG signals received in the database first. Then, the separation process was carried out on the original signals measured in the mother's womb from the database with the signal processing techniques determined in the study. In order to decompose the original data, Finite Impulse Response Filter, Independent Component Analysis and Ensemble Empirical Based Denoising Technique methods were used respectively. Pan & Tompkins algorithm was used to detect the peaks of ECG signals separated in the study. The algorithms presented in the study achieved 100% success in separating the mixed signals, and successfully extracted the fetal ECG with a rate of 95.23% in the separation of the original data.
- Published
- 2021
11. EOG sinyal tabanlı imleç sistemi tasarımı ve uygulaması
- Author
-
Skheta, Abdalrahman, Ekren, Nazmi, Marmara Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, and Elektrik-Elektronik Anabilim Dalı
- Subjects
Electric engineering ,Elektronik mühendisliği ,Electronics engineering ,Elektrik mühendisliği - Abstract
Özet EOG SİNYAL TABANLI İMLEÇ SİSTEMİ TASARIMI VE UYGULAMASIYaĢamsal sinyaller keĢfedildikten bu yana, sayıca artması ve çok çeĢitli alanlarda kullanılıyor olması sebebi ile bilim adamlarının ilgisini çekmiĢtir. YaĢamsal sinyallerden biri olan EOG (Elektrookülografi) sinyali, göz hareketi ile ilgili olduğu için en önemli yaĢamsal sinyallerden biri olarak kabul edilir. EOG sinyali, felç ve Amyotrofik Lateral Skleroz (ALS) gibi nedenler ile hareket kabiliyeti azalmıĢ kiĢiler için etkili ve pratiktir çünkü gözlerin herhangi bir engel olmadan hareket etmesini sağlar. Engelli bireyler için tıbbi yardım sistemlerinin kullanımının son zamanlarda artmıĢ olması, engelli bireylerin yaĢam kalitelerinin artmasına yardımcı olmuĢtur. YaĢamsal sinyaller (EEG (Electroencephalogram), EOG (Electroretinography) ve EMG (Electromyography) etkinliği ve doğruluğu nedeni ile birçok alanda kullanılmıĢtır. Bilim adamları, sinyal toplama yöntemlerinin geliĢtirilmesi nedeni ile bu sinyallerin kullanımının önümüzdeki yıllarda yayılmasını beklemektedir. Bu çalıĢmada engelli bireyler için EOG sinyaline dayalı kablosuz bir sistemin incelenmesi ve uygulanması sunulmuĢtur. Söz konusu sistem, akıllı cihazların (akıllı telefon, akıllı TV, bilgisayar) kullanımını etkin bir Ģekilde kontrol etmektedir. Bu tezde, sinyalin nasıl elde edileceği ve iĢleneceğini konu edinen eksiksiz bir çalıĢma sunulmaktadır. ÇalıĢmada ayrıca %95'e varan net sinyal elde edilmiĢtir. Bu çalıĢmanın avantajı, EOG dikey ve yatay sinyalinin aynı anda elde edilebilmesidir. Sistem kablosuz olduğu için kullanıcıya daha fazla kolaylık sağlayacaktır. Dikey ve yatay göz hareketi, baĢka bir iĢlemcinin akıllı cihazı kontrol edeceği özel bir mikroiĢlemci tarafından iĢlenecek, bu sayede sistem hızlı ve sorunsuz olacaktır. ABSTRACT EOG SIGNAL BASED CURSOR SYSTEM DESIGN AND IMPLEMENTATIONSince the discovery of vital signals, they have attracted the attention of scientists because of their abundance and potential for use in a wide variety of fields. The EOG (Electrooculography) signal is considered one of the most important vital signals as it relates to eye movement. EOG signal is effective and practical for people with reduced mobility such as stroke and Amyotrophic Lateral Sclerosis (ALS). Because these people can move their eyes without any hindrance. The use of medical assistance systems for people with disabilities has increased recently. This has helped improve their lives. Vital signals (EEG (Electroencephalogram), EOG (Electroretinography), and EMG (Electromyography)) have been used in many fields due to their efficiency and accuracy. Scientists expect the use of these signals to expand in the coming years due to the development of signal collection methods. In this study, the examination and implementation of a wireless system based on EOG signal for the disabled is presented. This system effectively controls the mouse cursor of smart devices (smartphone, smart TV, computer). This thesis is a study on how to obtain and process the signal. At the same time, up to 95% clear signal was obtained. The advantage of this work is that it can simultaneously acquire the EOG vertical and horizontal signal. Since the system is wireless, it will provide more convenience to the user. Vertical and horizontal eye movement will be processed by a special microprocessor, where another processor will control the smart device. In this way, the system will be fast and trouble-free.
- Published
- 2021
12. Fırçasız doğru akım motorunun tasarım çalışması ile motor parametrelerinin iyileştirilmesine katkılar
- Author
-
Tosun, Öztürk, Oyman Serteller, Necibe Füsun, Topuz, vedat, and Elektrik-Elektronik Mühendisliği (Türkçe) Anabilim Dalı
- Subjects
Electric engineering ,Elektronik mühendisliği ,Electronics engineering ,Elektrik mühendisliği - Abstract
Günümüzde fırçasız doğru akım motoru, sürücü teknolojisinin gelişmesi ile birlikte yaygınlaşmaktadır.Az bakıma ihtiyaç duyması, yüksek verimlilik, yüksek tork, sessiz çalışma gibi avantajlarından dolayı tercih edilmektedir.Bu çalışmada fırçasız doğru akım motoru tasarım parametreleri incelenmiş ve bu parametrelerin optimizasyonu amaçlanmıştır.Fırçasız doğru akım motorunun manyetik ve elektrik eşdeğer devre denklemleri ve bu denklemler içindeki motor parametreleri analitik olarak hesaplanmıştır. Hacim başına tork değerine göre rotor dış çapı, rotor iç çapı, stator dış çapı, stator iç çapı, motorun eksenel uzunluğu, oluk ölçüleri (oluk yüksekliği, oluk taban genişliği, oluk tepe genişliği), mıknatıs ölçüleri bulunmuştur. Motor sınır değerleri dikkate alınarak, oluk eğim faktörü, mıknatıs kalınlığı, oluk yüksekliği, mıknatıs türü, çelik türü, kutup yayı/kutup adımı oranı, sarım yöntemi (yarım kalıp tek tabakalı sarım, tam kalıp iki tabakalı sarım) parametreleri için incelenmiştir. Daha sonra, bakır kayıpları, çekirdek kayıpları, sürtünme kayıpları ve verim hesaplanmıştır.Çalışmanın devamında ANSYS/Rmxprt, ANSYS/Maxwell 2D, ANSYS/Maxwell 3D yazılımları ile performans analizi ve elektromanyetik analizi yapılmıştır.Optimizasyon çalışması ANSYS/Maxwell 2D parametrik yöntem ile yapılmıştır.Radyal akılı fırçasız doğru akım motoru ile aynı çıkış gücü ve hıza sahip axial akılı fırçasız doğru akım motoru analitik olarak tasarlanmış ve karşılaştırmalı performans analizi yapılmıştır.Bu çalışmada ayrıca, FSDAM’ın verim ve tork performansını etkileyen parametrelerin alt ve üst değerleri seçilerek genetik algoritma yöntemi ile en uygun değerler belirlenmeye çalışılmıştır. ANSYS/Maxwell‘de kullanılan motorun yüklü, yüksüz deneysel çalışmaları da yapılmış, tasarım ve deneysel çalışmaların uyumluluğu saptandıktan sonra, ileri çalışmalar gerçekleştirilmiştir. Bu çalışmaların sonucunda fırçasız doğru akım motorunun verim, tork ve kayıplarına etki eden motor parametreleri detaylı bir şekilde incelenmiş ve bu parametrelerin iyileştirilmesine katkı sunulmaya çalışılmıştır.--------------------Nowadays, brushless direct current motor is becoming widespread with the development of drive technology. It is preferred because of its low maintenance, high efficiency, high torque and quiet operation. In this study, brushless direct current motor design parameters are examined and optimization of these parameters is aimed. Magnetic and electrical equivalent circuit equations of brushless direct current motor and motor parameters in these equations are calculated analytically. According to the torque per volume value, the rotor outer diameter, rotor inner diameter, stator outer diameter, stator inner diameter, axial length of the motor, slot dimensions (slot height, slot bottom width, slot top width), magnet dimensions were found. Considering the motor limit values, the slot skew factor, magnet thickness, slot height, magnet type, steel type, pole arc/pole pitch ratio, winding method (half coiled single layer winding, whole coiled two layer winding) were examined for parameters. Next, copper losses, core losses, friction losses and efficiency are calculated. In the continuation of the study, performance analysis and electromagnetic analysis were performed with ANSYS/Rmxprt, ANSYS/Maxwell 2D, ANSYS/Maxwell 3D software. Optimization study was done by ANSYS/Maxwell 2D parametric method. Axial flux brushless direct current motor, which has the same output power and speed as a radial flux brushless direct current motor, is analytically designed and comparative performance analysis has been made. In this study, the most appropriate values were tried to be determined by genetic algorithm method by selecting the lower and upper values of the parameters that affect the efficiency and torque performance of the BLDC motor. The experimental studies of the motor used in ANSYS/Maxwell were also carried out with and without load, and further studies were carried out after the compatibility of the design and experimental studies had determined. As a result of these studies, the motor parameters affecting the efficiency, torque and losses of the brushless direct current motor were examined in detail and it was tried to contribute to the improvement of these parameters.
- Published
- 2021
13. Akıllı elektrik şebekeleri için iletim hatlarının dinamik olarak izlenmesi : prototip ölçüm cihazı tasarımı
- Author
-
Zuhur, Emre, Dursun, Erkan, and Elektrik Elektronik Mühendisliği Anabilim Dalı
- Subjects
Electric engineering ,Elektronik mühendisliği ,Electronics engineering ,Elektrik mühendisliği - Abstract
Nüfus artışı, sanayileşme ve teknolojide yaşanan hızlı gelişmeler elektrik enerjisine olan talebi arttırmaktadır. Enerji üretimi ve tüketiminin artması, bu sistemler arasında köprü görevi gören havai iletim hatlarının yoğun bir şekilde kullanılmasına sebe
- Published
- 2021
14. RespRate-LSH : response rate estimation using LSH
- Author
-
Almasharawi, Maryam G. S., Tekiner Moğulkoç, Hatice, Bulut, Ahmet, Marmara Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, and Elektrik ve Elektronik Mühendisliği Anabilim Dalı
- Subjects
Electric engineering ,Elektronik mühendisliği ,Electronics engineering ,Elektrik mühendisliği - Abstract
Arama motoru kullanıcılarına yönelik reklamcılık, çevrimiçi reklamcılığın birincil aracıdır. Bu reklamcılık, arama motorları için en büyük gelir kaynağıdır. Performansa dayalı reklamcılık, hem reklam verenler hem de arama motoru için gereklidir. Arama bazlı reklamcılığındaki kullanıcı yanıt oranı, linke tıklama veya dönüşüm gibi istenen bir kullanıcı işleminin gözlemlenen oranını ifade etmektedir. Yanıt oranını tahmin etmek için, yerele duyarlı hashing (LSH) kullanarak RespRate-LSH adlı komşu tabanlı bir veri ekstrapolasyon yöntemi oluşturduk. Hedef yanıt oranı, LSH aracılığıyla tanımlanan yakın komşuların yanıt oranlarının ağırlıklı ortalaması olarak tahmin edilir. RespRate-LSH'nin hiperparametreleri ayrıntılı olarak incelendi ve deneysel performansı geleneksel makine öğrenme yöntemleri ve derin sinir ağları ile karşılaştırıldı. RespRate-LSH örnek bir performans gösterdi. Advertising to search engine users is a primary medium of online advertising. It is the largest source of revenue for search engines. Performance-driven advertising is essential for advertisers and search engines alike. The user response rate in search advertising refers to the observed rate of a desired user action such as click-through or conversion. To estimate the response rate, we built a near-neighbor based data extrapolation method called RespRate-LSH using locality sensitive hashing. The target response rate is estimated as the weighted average of the response rates of near neighbors identified via LSH. The hyper-parameters of RespRate-LSH were studied in detail, and its empirical performance was compared with traditional machine learning methods and with deep neural networks. RespRate-LSH showed exemplary performance.
- Published
- 2021
15. Silicon carbide based nanoelectronic and optoelectronic devices for harsh environment applications
- Author
-
Mohammad, Habeeb Mousa, Teker, Kaşif, Marmara Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, and Elektrik ve Elektronik Mühendisliği Anabilim Dalı
- Subjects
Electric engineering ,Elektronik mühendisliği ,Electronics engineering ,Elektrik mühendisliği - Abstract
Nanomalzemeler alanı, Si'ye alternatif olarak geniş bant aralıklı yarı iletkenler üzerine yapılan kapsamlı araştırmalar sayesinde hızla büyümüştür. Nanomalzelerin benzersiz elektriksel ve optoelektronik yetenekleri, bilimsel ve teknolojik açıdan büyük ilgi görmektedir. Artan uygulama alanları çeşitliliği, yenilikçi malzeme sistemleri ve yeni nesil cihaz tasarımlarını zorunlu kılmaktadır. Bunların yüksek hassasiyette çalışma, hızlı tepki verme ve en önemlisi yüksek sıcaklık gibi zorlu çevre şartlarında çalışabilme gibi gereksinimleri karşılaması gerekir. Bu zorlu ortamlar arasında ortaya çıkan aktiviteden en fazla ilgiyi yüksek sıcaklık uygulamaları çekmiştir. Silisyum karbürün (SiC), özellikle 1D ve 2D nanoyapıları, üstün kimyasal ve termal kararlılıkları, yüksek bozunma gerilimi ve yüksek sıcaklıkta yüksek performans elde etme kabiliyeti sağlayan yüksek sürüklenme hızı nedeniyle yüksek sıcaklık uygulamaları için ilgi çekici malzeme haline gelmiştir. Bu tez, yüksek sıcaklıkların SiC ince filmler ve nanotel tabanlı UV fotodedektörler ve alan etkili transistörler üzerindeki etkisini araştırmaya odaklanmaktadır. Yüksek sıcaklığın SiCTF-UVPD'nin (200°C'ye kadar) performans parametreleri üzerindeki etkisi, ve Au nanopartiküller kullanılarak SiCTF-UVPD’nin performans geliştirmesi başarıyla incelendi. Üretilen SiCTF-UVPD 20 V’ luk bir gerilim altında 0.08 pA gibi bir düşük karanlık akım, 0.34 gibi hızlı bir tepki süresi ve 50°C'de 4466 gibi bir yüksek hassasiyet değeri. Son olarak, tek bir silikon karbür nanotelden oluşan bir alan etkili transistör üretilip oda sıcaklığından ve 350°C'ye kadar varan sıcaklıklarda elektriksel ölçümler alındı. SiC-NWFET, hem düşük hem de yüksek sıcaklıklarda çok yüksek iletkenlik değerleri gösterdi. Ölçülen iletkenlik değerleri sırasıyla oda sıcaklığında ve 350ºC'de 0.43 mS ila 0.3 mS arasındaydı. Ayrıca cihaz, hem oda sıcaklığında hem de yüksek sıcaklıklarda yüksek elektron ve delik mobilitelerinin yanı sıra çok düşük özdirenç değerleri elde etti. Kısacası, iyi verimlilik, düşük güçte çalışma ve ekonomik üretimi bir araya getirdiğimizde, 3C-SiC optoelektronik ve nanoelektronik yüksek sıcaklık uygulamalarının üretimi için çok çekici bir aday haline gelmektedir. The field of nanomaterials has grown rapidly owing to extensive research on wideband gap semiconductors as an alternative to Si. From a scientific and technological standpoint, their unique electrical and optoelectronic capabilities are of tremendous interest. The rising diversity of application fields necessitates innovative material systems and device designs. These must meet the requirements such as high sensitivity, quick response, and most importantly to withstand harsh environments such as high temperatures. High temperature applications have attracted the most interest from the emerging activity among these harsh environments. Silicon Carbide (SiC), especially 1D and 2D nanostructures has become the material of interest for these high temperature applications due to their outstanding chemical and thermal stability, high breakdown voltage and high drift velocity which gives it the capability to achieve high performance in high temperature environments. This thesis focuses on investigating the impact of high temperatures on SiC thin films and nanowires based UV photodetectors and field-effect transistors. The impact of high temperatures on the performance parameters of SiCTF-UVPD (up to 200°C) and the performance enhancement using Au nanoparticles were investigated successfully. SiCTF-UVPD exhibited a low dark current of 0.08 pA, a fast rise time of 0.34s and a high sensitivity of 4466 at 50°C and bias voltage of 20 V. Moreover, it was observed that Au nanoparticles improved both the sensitivity and the response speed of the photodetector. Finally, single SiCNW based field-effect transistor (SiCNW-FET) was fabricated and characterized from room temperature to 350°C. The SiC-NWFET showed very high transconductance values at both low and high temperatures. The transconductance ranged from 0.43 mS to 0.3 mS at room temperature and 350ºC, respectively. Additionally, the device achieved high electron and hole mobilities as well as very low resistivity values at both room temperature and high temperatures. In short, combining good efficiency, low power operation and economical manufacturing makes 3C-SiC a very attractive candidate for the manufacturing of optoelectronic and nanoelectronic devices for high temperature applications.
- Published
- 2021
16. Self-powered, flexible, silicon carbide nanowire-based ultraviolet sensing devices
- Author
-
Yıldırım, Mustafa Akif, Teker, Kaşif, Marmara Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, and Elektrik ve Elektronik Mühendisliği Anabilim Dalı
- Subjects
Electric engineering ,Elektronik mühendisliği ,Electronics engineering ,Elektrik mühendisliği - Abstract
KENDİ KENDİNE ÇALIŞABİLEN, ESNEK, SİLİKON KARBÜR NANOTEL TABANLI ULTRAVİYOLE IŞIN ALGILAMA CİHAZLARI Bu çalışmada, yeni nesil kendi kendine çalışan optoelektronik uygulamalar için hayati bir yapı taşı olabilecek silisyum karbür (SiC) nanotel tabanlı ultraviyole ışığa duyarlı cihazlar başarıyla üretilmiştir. Bu çalışmada, önce kimyasal buhar biriktirme (CVD) tekniği ile SiC nanotellerini (SiCNW) sentezledik ve karakterize ettik, ardından litografi içermeyen bir yöntemle esnek bir substrat üzerinde kendi kendine çalışan bir silikon karbür tek nanotel ultraviyole fotodetektörü (SiCNW-UVPD) ürettik. Üretilen SiCNW-UVPD, 0 V'ta 254 nm ultraviyole (UV) ışık aydınlatması altında 0,08 pA seviyelerinde düşük karanlık akım değeri, yüzde 1756 gibi yüksek hassaslık değeri ve 0,17 A/W dolaylarında duyarlılık değerlerine sahiptir. Cihaz ayrıca herhangi bir harici güce ihtiyaç duymadan 7,2 1010 cm.Hz1/2 W-1 'lik bir gibi olağanüstü bir algılama değeri ve yüzde 83'lük bir harici kuantum verimliliği (EQE) değerine sahiptir. Bu çalışmada sunulan cihaz esnek, kendi kendine çalışabilen SiC nanotel tabanlı fotodetektör için bildirilen en yüksek hassasiyet ve duyarlılık değerlerine sahip olmasını yanı sıra çok küçük boyut ve üretim kolaylığı ve düşük maliyeti sayesinde nano ölçekli yeni nesil, esnek, kendi kendine çalışabilen optoelektronik uygulamaları için benzersiz fırsatlar sunabilir. SELF-POWERED, FLEXIBLE, SILICON CARBIDE NANOWIRE-BASED ULTRAVIOLET SENSING DEVICESIn this study, silicon carbide (SiC) nanowire-based ultraviolet light-sensitive devices have been successfully produced, which can be the vital building block for new generation self-operating optoelectronic applications. In this work, we first synthesized and characterized SiC nanowires (SiCNW) by chemical vapor deposition (CVD) technique, then fabricated a self-powered silicon carbide single nanowire ultraviolet photodetector (SiCNW-UVPD) on a flexible substrate via a non-lithographic method. SiCNW-UVPD exhibits exceptional performance values such as a high sensitivity value of 1756 percent, a responsivity of 0.17 A/W, a shallow dark current of 0.08 pA under 254 nm ultraviolet (UV) light illumination at 0 V. Moreover, the device has an exceptional detectivity value of 7.2 1010 cm.Hz1/2. W-1 and an external quantum efficiency (EQE) value of 83 percent without the requirement for any external power (0 V). The remarkable performance parameters, which include the highest reported sensitivity and responsivity values for a self-powered SiC nanowire-based photodetector, as well as very small size and cost-efficiency, may offer unique opportunities in next-generation, flexible, self-powered nanoscale optoelectronics.
- Published
- 2021
17. Aydınlatma elemanlarının elektrik sistemine etkilerinin karşılaştrmalı analizi
- Author
-
Dursun, Sait, Kemalettin Terzi, Ümit, Marmara Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, and Elektrik Elektronik Mühendisliği Anabilim Dalı
- Subjects
Electric engineering ,Elektronik mühendisliği ,Electronics engineering ,Elektrik mühendisliği - Abstract
Aydınlatma Elemanları ülkemizde üretilen elektrik enerjisinin yaklaşık 1/5’ini kullanmakla birlikte özellikle enerji verimliliği açısından son yıllarda aydınlatma elemanları içerisinde LED sistemler popülerdir. Ancak bu lambaların non-lineer karakteristikleri gereğince güç kalitesi bakımından şebekeye olumsuz etkilerinin olduğu unutulmamalıdır. Özellikle de enerji verimliliği yüksek lambaları seçerken güç kalitesi bakımından harmonik, power facor, crest faktörü, inrush akımları ve de fliker etkisi gibi olumsuzluk yaratabilecek durumların göz önüne alınması önemlidir. Ayrıca şebekede oluşabilecek bir kirlilik diğer aygıtları da olumsuz etkilemektedir. Bu tezde birden fazla farklı türde aydınlatma elemanlarının güç kalitesi detaylıca incelenmiştir. Deneylerde ülkemizde kullanılmakta olan, saha, fabrika ve ev ortamlarında yaygın kullanılan 13 farklı aydınlatma kaynağı kullanılmıştır. Şebekeye olan etkileri bakımından halojen akkor lambaların dışındaki tüm lambalarda güç kalitesi bakımından ciddi olumsuzluklar gözlenebilmektedir. Özellikle LED seçminde, bu durum göz önüne alındığında, LED sistemlerinin elektrik şebekesine etkileri bakımından önem arz eden yükler olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca bu LED aydınlatma aygıtlarının özellikle de işletmelerde kullanılmasına karar verildiğinde, mutlaka harmonik değerlerinin düşük düzeyde olan kaynakların seçilmesi önemlidir. Yapılan deneylerde harmonik düzeylerinin düşük olduğu LED kaynaklarında ayrıca inrush akımları ve de bu akımların nominal akımlara oranların da düşük olduğu gözlenmiştir. Özellikle de bu tip kaynakların günümüzde kullanımın yaygınlaşmasıyla büyük, güçlü işletmelerde çok sayıda LED aydınlatma kaynaklarının kullanılmasına karar verilmesi sürecinde, şebekeye ve kullanıcılara olan olumsuz etkilerin göz ardı edilmemesi gerekmektedir. The lighting elements use approximately the 1/5 of the produced electrical energy and meanwhile the LED systerms are relatively popular among the lighting elements particularly as regards to the enery efficacy. However it mustnt be forgotten that these lamps have negative effects on the grid in terms of power quality because of their non-lineer characteristics. It is critical to take into consideration that there may be factors that can cause negative effects such as harmonic power quality, power factor, crest factor, inrush current and fliker effect while choosing the power efficacy. Also a probable dirtyness on the grid can effect the other gizmos. In this thesis, the power efficacy of many and various lighting elements are analyzed in details. During the experiments, 13 different lightment sources which are in common use in fields, factories and houses. When their effects are considered, except for the tungsten halogen lamps, all the other lamps can be observed with the serious negativites in terms of power quality. While seelcting the LED’s, and taking this situation into account, it is understood that the LED systems are serious burdens on the electrical grids about their effects. Particularly when the LEDs are decided to be used in business, it is important that the sources with lowest harmonic levels are referred. At the experiments, the LED sources with low harmonic levels have also been observed to have lower inrush currents and to have lower rates of these currents to the nominal currents. Especially today, with these sources’ becomig widespread, LED lighting sources’ negative effects must not be ignored as they are decided to be used in large and powerful business workplaces.
- Published
- 2021
18. Akıllı şehirlerde atık yönetimi amaçlı akıllı çöp kutusu tasarımı
- Author
-
Azaddar, Hadi, Kemalettin Terzi, Ümit, Varbak Neşe, Seçil, and Elektrik-Elektronik Mühendisliği (Türkçe) Anabilim Dalı
- Subjects
Electric engineering ,Refuse and refuse disposal ,Elektronik mühendisliği ,Atık ve atık boşaltımı ,Electronics engineering ,Elektrik mühendisliği ,Kent politikası ,Urban policy - Abstract
AKILLI ŞEHİRLERDE ATIK YÖNETİMİ AMAÇLI AKILLI ÇÖP KUTUSU TASARIMIGünümüzde birçok büyük şehir git gide akıllı şehir haline dönüşmekte ve birçoğu ise dönüşüm yolundadır. Akıllı trafik, akıllı aydınlatma, akıllı enerji ve akıllı atık yönetimi şehirlerin ayrılmaz bir parçası haline dönüştürülmüştür. Atık Yönetim Sistemi (AYS) belediyelerde birçok önemli bölümlerden biridir. Günümüzde, bu sektör de profesyonel toplama maliyetlerini azaltmaya devam etmekte, çalışanların yoğunluğunu azaltmakta, operasyon verimliliğini ve yatırım getirisini arttırmaktadır. AYS’nin verimli olmaması, ciddi çevresel sorunlara ve maliyet sorunlarına neden olmuştur. Nesnelerin İnterneti (IoT) teknolojisine yönelik çalışmaların artışı nedeniyle, IoT hizmetler çok çeşitli alanlarda kullanılmaktadır. Bu nedenle, bu çalışmada atık miktarını azaltmak için IoT tabanlı ve Küresel Pozisyon Sistemi (GPS) yöntemli akıllı çöp sistemi önerilmektedir. Mobil cihazlardaki son teknolojik ilerleme, çeşitli sensörlü iletişim modülleri, Kablosuz Bağlantı Alanı (Wi-Fi) ve Uzun Vadeli Evrim (LTE) gibi iletişim ağ teknolojileri ile birlikte, IoT önemli akademik ilgi alanları kazandırmıştır. Katı atık toplama sürecinin tümünün izlenmesi ve odaklanması bir sistemdir. Gerçek zamanlı çöp arabalarının verimlilikleri ve tüm çöp kamyonlarının faaliyetleri takip edilmektedir. Bu yöntemle şehirler akıllı IoT tabanlı donanım ve yazılım çözümler ile atık toplama maliyetlerini % 75-85’e kadar azaltabilmektedir.--------------------SMART TRASH BIN DESIGN FOR WASTE MANAGEMENT IN SMART CITIESToday, many large cities are gradually transforming to smart cities, and most of them are on the way of transformation. Smart traffic, smart illumination, smart energy, and smart waste management became the integral part of the cities. Waste Management System (WMS) is one of the significant parts of municipalities. This sector is continuing to decrease the professional collection costs, minimizing the business volume of the employees, and increasing the efficiency of operations and the return on investment. Inefficiency of WMS causes significant environmental problems, and cost problems. IoT services have been actualized in various fields due to a lapse of model regarding the Internet of Things (IoT) technology. For this reason, the method of Global Positioning System (GPS), that is an IoT based smart waste system, is being suggested in this study in order to decrease the amount of waste. IoT has provided significant academic fields of interest along with the recent technological progress in mobile devices, and with communication network technologies such as various sensor communication modules, Wireless Fidelity (Wi-Fi), and Long-Term Evolution (LTE). Monitoring and addressing the whole solid waste collection process is a system. The efficiencies of garbage trucks, and their activities are followed-up. By this method, the cities are able to decrease the waste collection costs up to 75-85% through IoT based hardware and software solutions.
- Published
- 2021
19. Influence of nitrogen doping on photoconductivity of 3C-sic ultraviolet photodetectors (UVPD)
- Author
-
Wasif, Iqra, Teker, Kaşif, Marmara Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, and Elektrik ve Elektronik Mühendisliği Anabilim Dalı
- Subjects
Electric engineering ,Elektronik mühendisliği ,Electronics engineering ,Elektrik mühendisliği - Abstract
Son yıllarda, ince film ultraviole fotodetektörlerde (UVPD) katkılama yapılmasından dolayı, ultraviyolefotodetektörlerin (UVPD) fotoiletken özelliklerinde önemli iyileştirmeler yapmak için büyük ilgi topladı.Si substratı üzerinde metal-organik kimyasal buhar biriktirme (MOCVD) tekniği ile çok adımlı büyümeişlemi ile sentezlenen tek kristal 3C-SiC ince film ve yerinde katkılama tekniği ile nitrojen katkılamagerçekleştirilmiştir. Silisyum karbürde (3C-SiC UVPD) nitrojen katkılamanın bir sonucu olarak UV ışığaolan tepki süresi, duyarlılık, kararlılık, tekrarlanabilirlik ve güvenilirlik gibi fotoiletken özelliklerinkatkısız 3C-SiC UVPD'ye kıyasla iyileştirilmesi ilk kez bu çalışmada incelenmiştir. Azot katkılı 3C-SiCUVPD numuneleri, yani 8 standart santimetre küp (sccm) azot katkılı numune ve 1 sccm azot katkılınumune ve katkısız 3C-SiC-UVPD numunesinin tümü üstün hassasiyet, çok hızlı tepki süresi, düşükkaranlık akım ve yüksek kararlılık değerleri göstermiştir. Bu cihazlar arasında 8 sccm nitrojen katkılı 3CSiC-UVPD, 1,94 x 105 ile en yüksek hassasiyete, 0,11 s ışığa tepki verme süresi ve 0,20 s ışığın etkisiniyitirme süreleri gibi hızlı tepki sürelerine ve 254 altında 20 V'de 1,95 x 103 İon/Ioff oranına sahiptir. 8sccm nitrojen katkılı 3C-SiC-UVPD tarafından sergilenen bu eşsiz performans, nitrojen katkılamanıngelişmiş fotoiletkenliğe yol açtığı gerçeğini benimser. Özetlemek gerekirse, nitrojen katkılamauygulayarak 3C-SiC-UVPD'nin fotoiletken özellikleri geliştirilip mikrofotonik ve mikroelektronikuygulamalarda kullanılabilek son derece uygun maliyetli, yüksek verimlilikte materyallergeliştirilebilinir. In recent years, the introduction of doping in thin films Ultraviolet Photodetectors (UVPD) have amassedhuge interest owing to significant improvement in photoconductive properties of UltravioletPhotodetectors (UVPD). Single crystal 3C-SiC thin film synthesized via multistep growth process bymetal-organic chemical vapor deposition (MOCVD) technique on Si substrate and nitrogen doping wascarried out by in-situ doping technique. Enhancement of photoconductive properties such as responsetime, photosensitivity, stability, repeatability and reliability as a result of nitrogen doping in the siliconcarbide (3C-SiC UVPD) as compared to undoped 3C-SiC UVPD have been first time investigated in thisstudy. Nitrogen doped 3C-SiC-UVPD samples i.e. 8 standard cubic per centimeter (sccm) nitrogen dopedsample and 1 sccm nitrogen doped sample, and undoped 3C-SiC-UVPD sample have all demonstratedsuperior photosensitivity, very fast response time, low dark current, and high stability. Among thesedevices, 8 sccm nitrogen doped 3C-SiC-UVPD has the highest photosensitivity of 1.94 x 105 %, rapidresponse time with 0.11 s rise time and 0.20 s decay time, and Ion/Ioff ratio of 1.94 x 103 at 20V under 254nm UV illumination. This unparalleled performance exhibited by the 8 sccm nitrogen doped 3C-SiCUVPD espouses the fact that nitrogen doping leads to enhanced photoconductivity. To sum it up, thephotoconductive properties of highly cost-effective 3C-SiC-UVPD employed in emerging microphotonicand microelectronic applications can be improved by introducing nitrogen doping.
- Published
- 2021
20. Dağıtık enerji üretim sistemlerinin yapay zeka teknikleri ile yönetimi ve kontrolü
- Author
-
Akpolat, Alper Nabi, Kuzucuoğlu, Ahmet Emin, Dursun, Erkan, Marmara Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, and Elektrik-Elektronik Mühendisliği Anabilim Dalı
- Subjects
Electric engineering ,Elektronik mühendisliği ,Electronics engineering ,Yenilenebilir enerji kaynakları ,Elektrik mühendisliği ,Renewable energy sources - Abstract
Son yirmi yıldır dünya küresel ısınma ve iklim krizi ile mücadele etmektedir. Teknolojinin hızla gelişmesiyle enerji üretmek için fosil yakıtların yakılması gibi uygulamalara rağmen, mevcut kaynaklar tersine tükenmekte ve atmosfere çok sayıda sera gazı salınmaktadır. Öte yandan gelişmekte olan ülkeler, örneğin Türkiye, enerji ithalatına büyük ölçüde bağımlı ülkeler arasında yer almaktadır. Bu bağımlılık, yeni ve alternatif enerji kaynaklarına olan ilgiyi artırmıştır. Böylece yenilenebilir enerji kaynakları kavramı oldukça önem kazanmıştır. Bunun bir sonucu olarak, yenilenebilir enerji endüstrisi ve onun uygulama alanı son yirmi yılda gelişmiş ve büyük ilgi görmüştür. Güneş, rüzgâr ve biyokütle vb. gibi yenilenebilir tabanlı dağıtık üretim enerji sistemlerinin gelişimi her geçen yıl daha yaygın hale gelmiştir. Mikro şebekelerde yenilenebilir enerji kaynakların daha geniş ölçekte kullanılmasını sağlamak için dağıtık üretimler son zamanlarda önem kazanmıştır. Bu nedenle yenilenebilir enerji alanında dağıtık üretimleri içeren doğru akım (DC) mikro şebekeleri tercih edilmektedir. Küçük ölçekli DC mikro şebekeler, yenilenebilir kaynaklardan yük tarafına anında sorunsuz güç akışı sağlamayı amaçlarlar. Kaynak olarak güneş ışınımı, sıcaklık ve rüzgâr hızı vb. değişkenlere sahip olan yenilenebilir kaynakların süreksiz doğası nedeniyle, maksimum güç elde etme sorunu ortaya çıkmaktadır. Bu sorunun çözümüne yönelik olarak, dağıtık enerji üretim sistemlerinin uygun bir şekilde kullanımı hedeflenmektedir.Bu tez çalışmasında, bir eğitim ve araştırma laboratuvarı için bağımsız bir hibrit güç sisteminin kurulduğu bir mikro şebekenin tasarımı, modellenmesi, uygulanması ve işletilmesi anlatılmıştır. Tanımlanmış yük profillerini karşılamak ve istenen güç seviyesini sürdürmek için güç dönüştürücülerinin tasarımı, çalışması ve kontrolü, mikro şebekeleri gerçekleştirmenin dikkate değer bir parçasıdır. DC mikro şebekelerinin dayanıklılığını artırmak ve kesintisiz güç sağlamak için yedek üniteler olarak batarya depolama sistemleri kullanılır. Batarya depolama sistemlerinin temel görevi; yük gücü talebi, sağlanan güçten daha yüksek olduğunda güç eksikliğini telafi etmek veya yük talebinin çekilen güçten daha az olması durumunda fazla gücü depolamaktır. Başka bir deyişle, Batarya depolama sistemleri, gücü boşaltarak ve depolayarak sistemin esnekliğini artırmaya ve ana DC bara voltajını kabul edilebilir sınırlar içinde tutmaya yardımcı olmaktadır. Sağlam bir DC mikro şebeke yapısı için sunulan kontrol algoritması, yenilenebilir enerji kaynakları, bataryalar ve yükler arasında bir enerji yönetim sistemi içerir. Genel sistemin modellemesi MATLAB/Simulink ortamında geliştirilmiştir. Ek olarak, simüle edilmiş sistemi daha fazla test etmek için vaka çalışmaları örneklenmiştir. Bu kapsamda iki farklı enerji yönetim sistemi durumu ile etkin ve esnek çalışmayı sağlamak için belirli yük profilleri sadece beslenmekle kalmamış, aynı zamanda güç akışı da yönetilmiş ve analiz edilmiştir. Bir laboratuvar kursu sırasında sistemi çeşitli giriş ve çıkış koşulları altında doğrulamak için gerçek zamanlı çalışma da sağlanmıştır.Belirtildiği gibi, sistemin ana taşıyıcısı olarak güç elektroniği dönüştürücülerinin uygun kontrolü esastır. Ayrıca, DC mikro şebeke uygulamalarının artışı, geleneksel şebekenin entegre edilmesiyle ilgili olası sorunlara meydan okumaktadır. İstikrar, güvenilirlik, verimlilik konularında ortaya çıkan olası sorunlar ve bunlarla başa çıkma yolları her geçen gün gelişmektedir. Yenilikçi yöntemlerin hayata geçirilmesi kaçınılmazdır. Teknolojinin hızla geliştiği bu dönemde aksine hidrokarbon içerikli fosil kaynakların bir kısmı da tükenmektedir. Böylece olası problemler ve bunlarla baş etme yolları değişmekte ve yeni problem çözme teknikleri denenmektedir.Bu hedefe ulaşmak için, genel sistem için yapay zekâ tabanlı sensörsüz kontrol yaklaşımı benimsenmiştir. Çalışılan laboratuvar ölçekli DC mikro şebekeyi gerektiği gibi sisteme aldıktan sonra, güç elektroniği dönüştürücülerinde verimli kontrol sorunlarına odaklandık. Bu bağlamda, uygulanan sensör sayısını azaltmak, güç dönüştürücülerini verimliliği düşürmeden kontrol etmek ve mevcut regresyon problemini çözmek için yapay zekâ tabanlı bir yöntem uygulanmaktadır. Bu tezde, yapay zekânın bir alt kümesi olarak yapay sinir ağları ve derin sinir ağları kullanılmıştır. Kontrol katmanındaki sensör sayısının azaltılması, sensör verilerinin arızalanma olasılığı ortadan kaldırıldığı için sistemi daha güvenilir hale getirmektedir. Önerilen sistemin etkinliğini doğrulamak için yapay sinir ağı simülasyonlarının aşamaları MATLAB/Simulink ortamında gerçekleştirilmiştir ve ayrıca Keras 2.3.1 TensorFlow 2.4.0 ile Python-3.6 kullanılarak derin sinir ağı yapısı tanımlanmıştır. Önerilen kontrol yöntemlerinin doğrulanmasının ardından, DC mikro şebeke sisteminin deneysel kurulumu yardımıyla eğitim aşamaları ayrıntılı bir şekilde sunulmaktadır. Elde edilen sonuçlardan, yapay zekâ tabanlı yaklaşımların çok küçük hata değerlerine ulaştığı, sistem dinamiklerini başarılı bir şekilde yakaladığı, ayarlanabilir hiper parametreler ile esnek bir yapıya olanak sağladığı ve pratik olarak uygulama imkânı verdiği sonucuna varılmıştır. For the past twenty years, the world has been suffering from global warming and climate crisis. Although technology develops rapidly such as burning fossil fuels to generate energy, existing resources fade conversely as well as lots of greenhouse gases are released into the atmosphere. On the other hand, developing countries e.g., Turkey is among the countries largely dependent on energy imports. This dependency has increased interest in new and alternative energy sources. Thus, the concept of renewable energy sources (RESs) has gained quite good importance. As a result of that, the industry of RESs and its application areas have developed and received much attention over the last two decades. The development of renewable-based distributed generation (DG) systems such as solar, wind, and biomass, etc., has become more prevalent year by year. To enable more wide-scale exploitation of RESs in microgrids, DGs have gained prominence recently. Thereby, direct current (DC) microgrids including DGs are preferred in the field of renewable energy. Small scaled DC microgrids aim to provide smooth power flow from renewables to the load side instantaneously. Due to the intermittent nature of renewables which have variances of solar irradiance, temperature, and wind speed, etc., as a source, the problem of maximum power attaining arises. The solution to this problem aims to make optimal utilization and operation of distributed energy generation systems. To solve this problem, it is aimed to utilize distributed energy generation systems in an optimal way.In this thesis study, the design, modeling, implementation, and operation of a microgrid have been described, in which a standalone hybrid power system has been installed for an education and research laboratory. To satisfy defined load profiles and sustain the desired power level, the design, operation, and control of power converters are a remarkable part of performing microgrids as well. To ascend the resilience of DC microgrids, battery storage systems (BSSs) are also used as backup units for supplying uninterrupted power. The main task of BSSs is to compensate for the lack of power when the load is higher than supplied power or store the surplus of power in case that the load demand is less than the extracted power. In other words, by draining and storing the power, BSSs help to increase the flexibility of the system and keep the main DC bus voltage within acceptable bounds. For a robust DC microgrid structure, the presented control algorithm includes an energy management system (EMS) between renewables, batteries, and loads. The modeling of the general system has been developed in the MATLAB/Simulink environment. Additionally, case studies have been exemplified to further demonstrate the simulated system. Within this scope, certain load profiles not only have been fed but also power flow has been managed and analyzed to ensure effective and flexible operation with two different EMS cases. The real-time operation has been also provided to validate the system under various input and output conditions during a lab course.As mentioned, proper control of power electronics converters as the main carrier of the system is essential. Besides, the rise of DC microgrid applications challenges possible issues upon integrating the conventional grid. Emerging possible issues in stability, reliability, efficiency, and the ways of dealing with them have been developing day by day. It is inevitable that innovative methods will be put into practice. In this period, when technology is developing rapidly, some of the fossil resources containing hydrocarbons, on the contrary, are depleted. Thus, possible problems and the ways of handling them are changing and new problem-solving techniques are being tried.To achieve this goal, an artificial intelligence (AI)-based sensorless control approach is adopted for the general system. After operating the studied lab-scale DC microgrid as required, we have concentrated efficient control issues in power electronic converters. In this context, the AI-based method is applied to solve an existing regression problem for reducing the number of implemented sensors and control power converters without decreasing efficiency. In this thesis, artificial neural networks (ANNs) and deep neural networks (DNNs) as a subset of AI are exploited. Diminishing the number of sensors in the control layer makes the system more reliable, since the failure possibility of sensor data is eliminated. To validate the effectiveness of the proposed system, phases of ANNs’ simulations are performed in the MATLAB/Simulink environment and also DNN structure is defined using Python-3.6 with Keras 2.3.1 TensorFlow 2.4.0. Upon validating the proposed control methods, the training phases are presented elaborately with the help of the experimental setup of the DC microgrid system. It can be extracted by the obtained results that the AI-based approaches reach very small error values, capture the system dynamics successfully, enable a flexible structure with tunable hyper-parameters, and allow the possibility to apply practically.
- Published
- 2021
21. Değişen kol pozisyonlarında ön koldan ölçülen sEMG sinyalleri ve ataletsel veriler kullanılarak el hareketlerinin sınıflandırılması
- Author
-
Parlak, Emre, Başpınar, Ulvi, and Elektrik-Elektronik Mühendisliği (Türkçe) Anabilim Dalı
- Subjects
Electric engineering ,Elektronik mühendisliği ,Electronics engineering ,Elektrik mühendisliği - Abstract
MYO bileklik gibi çeşitli veri toplama araçlarıyla ön koldan ölçülen EMG sinyalleri işlendiğinde kişinin yaptığı hareketler tahmin edilebiliyor. Uygulamalarda tahmin tutarlılığı kişiye veya çeşitli çevre etkilerine göre azalabilir. Kol kaslarının yorulması, ciltteki ter, elektrotlardan kaynaklanan gürültüler alınan verilerin kalitesini etkileyebilir. Bunlara ek olarak aynı hareketi yaparken kolun ve bileğin değişen pozisyonları EMG sinyallerinin değişiminde önemli rol oynar. Bu çalışmada 13 kişinin sağ kolundan alınan veriler kullanılarak yaptığı el hareketi, bilek açısı ve kol pozisyon bilgisi bulunmak istenmiştir. Bunun için toplanan veriler ile yapay sinir ağı ve destek vektör makinaları kullanılarak hareket ve pozisyonlar birbirinden ayrılmak istenmiştir. İkisi bilek hareketi olmak üzere toplam dört ayrı hareket, toplam 3 ayrı bilek açısı ve 3 ayrı kol pozisyonu, kombinasyonlarla yapılarak hareket tanıma, hareket ve bilek açısı tanıma ve hareket, bilek açısı ve kol pozisyonu tanıma olmak üzere üç farklı sınıfta incelenmiştir. Tahmin doğruluğunu arttırmak için MYO bileklik üzerinde bulunan jiroskop ve ivme sensor verileri de ikinci ve üçüncü sınıfların eğitiminde kullanılmıştır. MYO bileklik 8 kanala sahiptir ve bu kanallar farklı kas ve kas grupları üzerine denk gelmektedir. Bu kanallar üzerinde alınan verilerden hareket bölgeleri çıkartılıp bu hareket bölgelerinden çıkarılan özellikler eğitimde kullanılır. Çalışma kaydedilmiş veriler üzerinden yapıldığı için çevrimdışı olarak 5 farklı grupta sınıflama yapılmıştır. Yapılan çalışmaya göre farklı kol pozisyonlarında ve farklı bilek açılarında ayrı ayrı yapılan sınıflama sonuçlarının %73,5 ile %92,5 arasında değiştiği görülmüştür. Aynı kol pozisyonu ve farklı bilek açılarında yapılan el hareket tanıma başarısı minimum %74,17 maksimum %92,5 olarak tespit edilmiştir. Çalışmada ayrıca sadece EMG sinyali ile kol pozisyonunun ve/veya bilek açısının tespit edilip edilemeyeceği araştırılmıştır. Elde edilen sonuçlara göre sadece EMG sinyali ile tespitin yetersiz olduğu, ivme verisinin eklenmesiyle başarının fark edilir oranda arttığı tespit edilmiştir. İvme ve jiroskop verilerinin farklı kol pozisyonlarında el hareket sınıflandırmaya olan etkisi incelendiğinde ivme ve jiroskop verilerinin el hareket tanımaya bazı kol pozisyonlarında pozitif etki ettiği, bazılarında negatif etki ettiği ve bazılarında ise etkisi olmadığı tespit edilmiştir. Sonuç olarak ivme ve jiroskop verilerinin el hareket sınıflandırmalarında ön görülebilir bir katkı sunmadığı anlaşılmaktadır. Bu tez çalışması kapsamında yapılan bir diğer araştırma ise YSA ve DVM sınıflayıcılarının performanslarının karşılaştırılmasıdır. Karşılaştırma sonucunda DVM’nin sınıflama performanslarının daha yüksek olduğu tespit edilmiştir.--------------------When EMG signals measured from the forearm are processed with various data collection tools such as MYO armband, the movements of the person can be estimated. In applications, the prediction consistency may decrease depending on the person or various environmental effects. For example, exhaustion of the arm muscles, skin sweat, and noises from electrodes can affect the quality of the data received. In addition, changing positions of the arm and wrist play an important role in the change of EMG signals while performing the same movement. In this study, it was aimed to find hand movement, wrist angle and arm position made by 13 people using data from the right arm. For this, with the data collected, the artificial neural network and support vector machines are used to separate the movements and positions. Four different movements, two of which are wrist movements, a total of 3 different wrist angles and 3 different arm positions, have been examined in three different classes as motion recognition, motion and wrist angle recognition and motion, wrist angle and arm position recognition. Gyroscope and acceleration sensor data on MYO wristband were also used in the training of the second and third grades to increase the accuracy of the prediction. MYO armband has 8 channels, and these channels correspond to different muscle and muscle groups. Motion zones are extracted from the data received on these channels and features extracted from these motion zones are used in training. Since the study was conducted on the recorded data, classification was made offline in 5 different groups. According to the study, it was seen that the results of the classification made separately at different arm positions and different wrist angles varied between 73.5% and 92.5%. The hand gesture recognition success in the same arm position and different wrist angles was determined as a minimum of 74.17% and a maximum of 92.5%. In the study, it was also investigated whether the arm position and/or wrist angle could be detected with the EMG signal alone. According to the results obtained, it was determined that detection with only the EMG signal was insufficient, and the success increased noticeably with the addition of acceleration data. When the effect of acceleration and gyroscope data on hand gesture classification in different arm positions was examined, it was determined that acceleration and gyroscope data had a positive effect on hand motion recognition in some arm positions, had a negative effect on some, and had no effect on others. As a result, it is understood that acceleration and gyroscope data do not make a predictable contribution to hand gesture classification. Another research carried out within the scope of this thesis is the comparison of the performances of ANN and SVM classifiers. As a result of the comparison, it has been seen that the classification performances of SVM are higher.
- Published
- 2021
22. Asenkron motorun dinamik davranışlarının dq referans çerçevesinde MATLAB/SIMULINK ile eğitim amaçlı incelenmesi
- Author
-
Rahmatullah, Rohullah, Oyman Serteller, Necibe Füsun, Topuz, vedat, and Elektrik-Elektronik Mühendisliği Anabilim Dalı
- Subjects
Electric engineering ,Elektronik mühendisliği ,Electronics engineering ,Elektrik mühendisliği - Abstract
Asenkron motorlar (ASM)’lar eskiden beri mekaniksel enerjinin gerekli olduğu endüstriyel uygulamalarda geniş bir kullanım alanı kapsamaktadır. Günümüzde ASM’ların kontrol teknolojisinde kullanılan güç elektronik aygıtlarının çeşitlendirilmesinde ve mikro işlemci teknolojisinde ilerleme ASM’ların kullanımı daha etkin bir hale getirmiştir. ASM’lar yapısal olarak sağlam motorlar olduğu için her türlü zor koşullarda kullanılması tercih edilen motorlardır. Dolaysıyla çalışma sırasında bazen beklenmedik zorlamalar sonucunda motorda çeşitli arızalar meydana gelebilmektedir. Arızalı ASM’ların davranışlarını incelenmesi ve çeşitli arızaların tespiti için yapılan bilimsel çalışmaların çoğu deneysel sonuçlardan elde edilen veriler kullanılarak çeşitli yöntemler geliştirilmiştir. Motorun fiziksel yapısına müdahale edilerek arızanın deneysel olarak oluşturulması ve oluşturulan arıza verileri üzerinden arıza tespit analizi eğitim amaçlı uygulamalarda maliyet ve zaman bakımından uygun olmayan bir yöntemdir. Yukarıdaki olumsuz durumları göz önünde bulundurarak yapılan bu tez çalışmasında arızasız ve arızalı ASM’un davranışları MATLAB/SIMULINK programı ile incelenmiştir. Matematiksel modellerin karmaşıklığını azaltma adına arızalı ve arızasız ASM’un dinamik modelleri qd0 referans çerçevesinde elde edilmiştir. İlk olarak arızasız ASM’un dinamik davranışları qd0 referans çerçevesinde sabit referans, rotor referans ve senkron referans düzleminde incelenmiştir. Bundan sonra stator sargıları kısa devre arızalı, kırık rotor çubuğu arızalı ve eksen kaçıklığı arızalı ASM’un dinamik modelleri duran referans düzleminde ele alınmıştır. Arızalı ASM’un dinamik davranışlarının incelenmesi amacıyla söz konusu modellerin simülasyonu arızaların farklı şiddet senaryolarında gerçekleştirilmiştir. Elde edilen simülasyon sonuçları kullanılarak arıza durumu analizi akım izleme yöntemi, akım Park vektör yöntemi ve akım Park hızlı Fourier dönüşümü yöntemleri ile incelenmiştir. Yapılan çalışmayı eğitim amaçlı kullanılabilir hale getirmek için MATLAB/SIMULINK ortamında arızalı ve arızasız motor için oluşturulan modellerin aynı platform üzerinde incelenmesi amaçlı MATLAB/GUI uygulaması geliştirilmiştir.--------------------Induction motors have long been used in industrial applications where mechanical energy is required. Recently, the diversification of power electronic devices used in the control technology of induction motors and the advancement in microprocessor technology has made the use of induction motors more effective. Since induction motors are structurally robust motors, they are preferred to be used in all kinds of difficult conditions. Therefore, various faults may occur in the motor due to the unexpected forces during the operations. Majority of the scientific studies conducted to examine the behavior of defective induction motor and to detect various malfunctions, various methods have been developed using the data obtained from experimental results. Experimental creation of the fault by intervening in the physical structure of the motor and fault detection analysis through the fault data generated is an unsuitable method in terms of cost and time in educational applications. In this thesis study, which was made considering the above negative situations, a simulation study was conducted based on a mathematical model to examine the behavior of the healthy and faulty induction motors using MATLAB/SIMULINK program. Dynamic models of a healthy and faulty induction motor were obtained in the qd0 reference frame in order to reduce the complexity of mathematical models. First, the dynamic behavior of healthy induction motor was examined in the qd0 reference frame as fixed reference frame, rotor reference and synchronous reference frame. Later, the mathematical models of the faulty induction motor with stator short circuit windings fault, broken rotor bar fault and misalignment fault were created individually in the stationary reference frame. in order to examine the dynamic behavior of the defective induction motor, the simulation of these models was carried out in different severity scenarios of the failures. Using the simulation results obtained, fault condition analysis was investigated by motor current signature analysis, current Park vector method and current Park fast Fourier transform methods. To make the study usable for educational purposes, MATLAB / GUI application has been developed in order to examine the models created for healthy and faulty motors on the same platform in MATLAB / SIMULINK environment.
- Published
- 2021
23. Distributed acoustic sensor acquired signals : detection, processing, classification and parallel implementation
- Author
-
Bencharif, Billel Alla Eddine, Bayar, Salih, Marmara Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, and Elektrik ve Elektronik Mühendisliği Anabilim Dalı
- Subjects
Electric engineering ,Elektronik mühendisliği ,Electronics engineering ,Elektrik mühendisliği - Abstract
Bu çalışma, Dağıtılmış Akustik Sensör (DAS) olarak da adlandırılan Dağıtılmış Fiber Optik Sensör tarafından elde edilen akustik olayları sınıflandırmayı amaçlamaktadır. Bu veriler, fiberin ışık darbeleriyle araştırılması ve Rayleigh geri saçılımının analiz edilmesiyle elde edilmektedir. Söz konusu veriler, Machine Learning (ML) sınıflandırma modelimizin girdisini oluşturmak için bir işleme algoritmaları boru hattından geçirilir.Tez kapsamında, ilgilenilen gerçek akustik olayı arka plan gürültüsünden ayırt etmek için Random Matrix Theory (RMT) kullandık. Toplanan ham iz, Signal-to-Noise Ratio (SNR) geliştirmek amacıyla Hareketli Ortalama filtresi ve Dalgacık tabanlı bir filtreleme algoritması kullanılarak koşullandırıldı. Olayın doğasını sınıflandırmak için, bir Convolutional Neural Network (CNN) enjekte ettiğimiz ham, düşük geçişli filtrelenmiş ve dalgacık tabanlı filtrelenmiş işlenmiş sinyal için Kısa Vadeli Fourier Dönüşümünün karmaşık katsayılarının büyüklüğüne güvendik. Ayrıca, sınıflandırıcıya bir girdi olarak akustik olaya uygun Mel-Frequency Cepstrum Coefficients (MFCC) araştırmış olup, performans sonuçlarını sinyalin diğer temsilleriyle karşılaştırdık. Çevre güvenliği ve boru hattı izleme amaçları için kullanılan bir DAS'tan elde edilen sonuç olarak boyutlandırılmış bir veri kümesini kullanan kapsamlı bir deney seti, CNN'de 2 sınıflı ve 3 sınıflı sınıflandırma için çalıştırıldı ve MFCC'ler kullanıldığında en iyi sonuçlar elde edildi. 2 sınıflı süreç söz konusu olduğunda 'Event' sınıfı için %96,4 ve ‘No Event’ sınıfı için %99,7 doğruluk sağlayan bir dalgacık ön işleme. Katsayılarla en iyi sonuçlara, 3 sınıflı işlem için de sırasıyla 'Kazma', 'Yürüme' ve ' Kazı makinesi' sınıfları için sırasıyla %83,3, %81,3 ve %96,7 doğruluklara ulaşılmıştır.Son olarak, veri kümesi çok tutarlı bir boyutta olduğundan ve modelin mimarisi oldukça karmaşık olduğundan, eğitimin yürütme süresi son derece uzundur. Bu nedenle, elimizdeki makinenin tüm gücünden yararlanmak için CPU ve GPU'yu verimli kullanmanın yollarını araştırdık. Bunun için Keras API'sinden Sequence veri üretecini test ettik. Bunun sonucu olarak, seri uygulamaya kıyasla, parallel işleme sayesinde 4,87 kata kadar bir hızlanma elde ettik. This study aims at classifying acoustic events acquired by a Distributed Fiber Optic Sensor, also referred to as Distributed Acoustic Sensor (DAS). This data is obtained by probing the fiber with light pulses and analyzing the Rayleigh backscatter. We passed the data through a pipeline of processing algorithms to constitute the input of our Machine Learning (ML) classification model. To distinguish the actual acoustic event of interest from the background noise, we test out Random Matrix Theory (RMT). We conditioned the gathered raw trace using a Moving Average filter and a Wavelet-based filtering algorithm to enhance the Signal-to-Noise Ratio (SNR). To categorize the nature of the event, we rely on the magnitude of the complex coefficients of its Short-Term Fourier Transform for raw, low pass filtered and wavelet-based filtered, the processed signal that we inject into a Convolutional Neural Network (CNN). We also investigate Mel-Frequency Cepstral Coefficients (MFCC) proper to the acoustic event as an input to the classifier and compare performance results with other signal representations. An extensive set of experiments, using a consequently sized dataset from a DAS utilized for perimeter security and pipeline monitoring purposes, was run on the CNN for 2-class and 3-class classification with the optimal results. We obtained these results when using the MFCCs paired with wavelet denoising pre-processing, achieving 96.4% for the ‘Event’ class and 99.7% for the ‘No Event’ class for the 2-class process. We also achieved optimal results with the coefficients for the 3-class process with accuracies of 83.3%, 81.3% and 96.7% for the ‘Digging’, ‘Walking’ and ‘Excavation’ classes, respectively.Finally, since the dataset is of a consequent size and the model’s architecture is quite complex, the execution time of training is exceedingly long. Therefore, we investigate ways to utilize the CPU and GPU efficiently to take advantage of the full power of the machine at our disposal. For this, we tested out the Sequence data generator from the Keras API. We report an improvement of up to 4.87 times compared to the serial implementation.
- Published
- 2021
24. Isı transfer katsayısı farklı soğutucuların led çalışma performansına etkilerinin incelenmesi
- Author
-
Spor, Aslı, Kıyak, İsmail, and Elektrik-Elektronik Mühendisliği Anabilim Dalı
- Subjects
Electric engineering ,Elektronik mühendisliği ,Electronics engineering ,Elektrik mühendisliği - Abstract
ÖZET ISI TRANSFER KATSAYISI FARKLI SOĞUTUCULARIN LED ÇALIŞMA PERFORMANSINA ETKİLERİNİN İNCELENMESİ Aydınlatma günümüzün her alanında karşımıza çıkan ve yaşam kalitesinin belirleyen bir alandır. Bununla beraber son yıllarda LED’li aydınlatma teknolojisi gi
- Published
- 2021
25. Performance evaluation of a parallel image enhancement technique for dark images on multithreaded CPU and GPU architectures
- Author
-
Batuhan Hangün, Bayar, Salih, and Elektrik-Elektronik Mühendisliği (İngilizce) Anabilim Dalı
- Subjects
Electric engineering ,Elektronik mühendisliği ,Electronics engineering ,Elektrik mühendisliği - Abstract
Görüntü işleme; savunma sanayisi, biyomedikal, tüketici elektroniği gibi sektörlerde uygulamaları olan bir araştırma alanıdır. Zamanla, kullanılan algoritmaların karmaşıklığı ve kullanılan görüntülerin çözünürlüğü artmıştır. Buna karşın, karmaşıklığı fazl
- Published
- 2021
26. Investigating the influence of pH on the transport characteristics of the silicon carbide nanowires-based field-effect transistors for environmental sensing
- Author
-
Awais, Muhammad, Teker, Kaşif, Marmara Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, and Elektrik ve Elektronik Mühendisliği Anabilim Dalı
- Subjects
Electric engineering ,Elektronik mühendisliği ,Electronics engineering ,Elektrik mühendisliği - Abstract
Teknolojideki ilerlemenin her geçen gün artmasıyla elektronik dünyası, yenilikçi cihaz tasarımı, küçük numune boyutu ve geometrisi ile düşük güç tüketimi ile daha yüksek frekanslarda çalışacak daha verimli elektronik cihazlar aramaktadır. Son yıllarda, mevcut cihazların çoğu Si'ye dayandığından, silikon (Si), entegre teknolojide ana yarı iletken malzemelerden biri olarak kullanılmıştır. Ancak zorlu ortamlarda çalışabilen, yüksek frekanslı ve düşük güçte çalışabilen cihazlara olan talep arttıkça Si bu gereksinimleri karşılayamamaktadır. Son yıllarda silikona alternatif olarak, mükemmel fiziksel ve elektriksel taşınım özelliklerinden dolayı geniş bant aralıklı yarı iletken yapılar yaygın olarak kullanılmaktadır. Çeşitli geniş bant aralıklı yarı iletkenler arasında, tek kristalli kübik silisyum karbür (3C-SiC), yüksek kanal hareketliliği ve daha küçük enerji bant aralığı nedeniyle 200'den fazla politip arasında önemli araştırmalara konu oluyor ve bu da onu yüksek güç ve yüksek sıcaklık elektronikcihazların tasarımı için daha üstün politip haline getiriyor. Bu araştırma, 2 ila 13 arasında değişen pH değerlerine sahip çeşitli çözeltilerde transkondüktans, hareketlilik ve direnç dahil olmak üzere katkılı ve katkısız silikon karbür nanotel alan etkili transistörlerin (SiCNW-FET'ler) performans özellikleri üzerindeki pH etkisini araştırmayı amaçlamaktadır. Nitrojen katkılı SiC NWFET cihazı, pH 5'te ve 2 V'luk bir gerilimde 4,5 mS'lik yüksek bir iletkenlik ve 0,065 mΩ.cm'lik çok düşük bir özdirenç gösterirken, katkısız SiC NWFET cihazı, pH 13’te ve 2 V’luk bir gerilim altında 7,13 nS'lik daha yüksek bir iletkenlik ve nispeten daha yüksek bir özdirenç (40 Ω.cm) ortaya çıkardı. Bunun sebeib SiC nanotellerinin farklı iletkenlik tiplerine sahip olması olabilir. Ayrıca, katkısız SiCNW-FET'lerin ve nitrojen katkılı SiCNW-FET'in taşınım özellikleri üzerindeki pH etkilerinin kapsamlı bir karşılaştırması sunuldu. Ölçümler, çok çeşitli pH çözeltileri için açıkça zıt eğilimleri olduğunu ortaya koydu. Bu çalışmanın sonuçları, yüksek hassasiyete, yüksek stabiliteye ve küçük numune hacmine sahip SiCNW-FET'lerimizin kimyasal, biyokimyasal ve çevresel algılama uygulamaları için zorlu çevre uyumlu nanosensörlerin geliştirilmesi için çözümler sağlayabileceğini göstermektedir. As the advancement in technology is increasing day by day, the electronic global is searching for more efficient electronic devices with an innovative device design, small sampling size and geometry to operate at higher frequencies with low power consumption. In past decades, silicon (Si) has been employed as one of the main semiconductor materials in integrated technology as most of the current devices are based on Si. However, with time, as the demand for withstanding harsh environments is increased, Si cannot meet these requirements mainly due to limitations in chemical and physical stability. In recent years, as an alternative to silicon, wide bandgap semiconductor nanostructures have been used extensively due to their unique physical and electrical transport properties. Among various wide bandgap semiconductors, single-crystalline cubic silicon carbide (3C-SiC) is receiving substantial research attention among more than 200 polytypes due to its higher channel mobility and smaller energy bandgap making it more supreme polytype for designing high power and high temperature electronic devices. This research aims to investigate the pH effect on the performance characteristics of doped and undoped silicon carbide nanowire field-effect transistors (SiC NWFETs) including transconductance, mobility, and resistivity at various solutions with pH values ranging from 2 to 13. The nitrogen doped SiC NWFET device demonstrates a high transconductance of 4.5 mS and very low resistivity of 0.065 mΩ.cm at pH 5 and a bias voltage of 2 V, while undoped SiC NWFET device revealed a higher transconductance of 7.13 nS and lower resistivity of 40 Ω.cm at pH 13, which is likely due to the SiC nanowire’s different conductivity types. Moreover, a comprehensive comparison of the pH effects on the transport properties of the undoped SiC NWFETs and nitrogen-doped SiC NWFET was presented and the measurements clearly revealed opposite trends for a wide range of pH solutions. The results from this study imply that our SiC NWFETs with high sensitivity, high stability, and minuscule sample volume can provide solutions for the development of harsh environment compatible nanosensors for chemical, biochemical, and environmental sensing applications.
- Published
- 2021
27. Design and fabrication of a Novel Lamb Wave device
- Author
-
Çolakoğlu, Salih, Şişman, Alper, and Elektrik Elektronik Mühendisliği (İngilizce) Anabilim Dalı
- Subjects
Electric engineering ,Elektronik mühendisliği ,Electronics engineering ,Elektrik mühendisliği - Abstract
Önerilen Lamb Dalgası Cihazı, klasik yapıda olduğu gibi, ince film üzerinde gecikme hattının iki ucuna karşılıklı olarak yerleştirilmiş iki “InterDigital Transducer” yapısı içermektedir. Bununla birlikte klasik yapıdan farklı olarak, gecikme hattının üst
- Published
- 2021
28. Satellite attitude control with thrusters and reaction wheels in station keeping maneuver
- Author
-
Emri, Kezban Üçüncü, Cihan, Onur, and Elektrik-Elektronik Mühendisliği (İngilizce) Anabilim Dalı
- Subjects
Electric engineering ,Elektronik mühendisliği ,Electronics engineering ,Elektrik mühendisliği - Abstract
Bu tezde yerdurağan yörüngedeki bir uydunun eşzamanlı olarak yörünge düzeltmesi ve momentum yönetimi yapabilmesi için bir kontrol dağıtım yöntemi önerilmektedir. Ele alınan uydu modeli, uydunun yönelimini ve yörüngesini kontrol etmesi ve aynı zamanda tepk
- Published
- 2021
29. Antenna design for microwave ablation
- Author
-
Kılıçaslan, Şeyma, Çallıalp, Fulya, and Elektrik-Elektronik Mühendisliği Anabilim Dalı
- Subjects
Electric engineering ,Elektronik mühendisliği ,Electronics engineering ,Elektrik mühendisliği - Abstract
Mikrodalga ablasyon sağlıklı dokulara zarar vermeden tümörlü dokuda tahribat meydana getiren bir tedavi yöntemidir. Mikrodalga enerji dokuda anlık olarak sıcaklığı yükselterek pıhtılaşmaya yol açar. Ablasyon terapisi için mikro koaksiyel yapıda slot anten kullanılır. Bu çalışmanın temel amacı ablasyon terapisi için kullanılabilecek en efektif anten geometrisini belirlemektir. Üç farklı geometrik yapıda anten(tek slotlu, çift slotlu ve kollu yapıda) 10 daki-ka boyunca 10w, 20w ve 30w güce maruz bırakılarak, sonuçta elde edilen değerler karşılaştı-rılımıştır. Isıtma süresi arttıkça sıcaklık dağılımının da arttığı gözlemlenmiştir.Aynı prosedür kemik ve akciğer dokularına da uygulanıp sıcaklık dağılımı gözlemlenmiştir. Antenlerin tasarımları ve simulasyonları için COMSOL MULTIPHYSICS (ver 4.3, COMSOL Group) programı kullanılmıştır. Ayrıca ablasyon alanının uzunluğu, yarıçapı, sıcaklık değeri, SAR değeri ve güç dağılımı da COMSOL kullanılarak elde edilen verilerdir.Tasarlanan antenin sonuçları doğrulanmak için deneysel sonuçlarla karşılaştırılmıştır. Sis-temin güvenilirliğini arttırmak için, COMSOL programından datalar csv formatında çekilerek daha önce Yang tarafından yapılan tasarımın deneysel sonuçlarıyla karşılaştırılmıştır. Burada antenlerin birbirine denk olması önemlidir.Simulasyonlara göre sleeve(kollu) yapıda olan anten optimum sonuçları vermiştir. Geriye doğru ısıtmayı azaltması, daha küresel bir ablasyon alanı oluşturması, düşük yansıma katsayı-sına sahip olması, yüksek sıcaklık ve etki alanının geniş olması kollu yapıda olan anten için tercih nedeni olabilecek özelliklerdir.Diğer değerlendirmeler farklı dokularda farklı zaman aralıklarında yapılmıştır. Kemik ve akciğer dokularına ısı uygulandığında, ısı iletiminin azaldığı ve sıcaklığın sadece slot bölge-sinde yoğunlaştığı gözlemlenmiştir. Çünkü kemik ve akciğer dokularının iletkenlik değerleri karaciğere göre daha düşüktür ve dolayısıyla bu dokuların su içeriği de düşüktür. Bir dokuda-ki su içeriğinin azalması, uygulanan herhangi bir enerji karşısında polar moleküllerin titreşim-lerinin azalması ve ısı iletiminin azalması anlamına gelir.Bu sonuçlara göre sleeve(kollu) yapıdaki anten mikrodalga ablasyonu için en etkili geometrik yapıya sahiptir fakat anten tasarımı doku tipine özel olmalıdır.--------------------Microwave ablation is a treatment method that effects malignant tissue area directly without damaging surrounding healthy area. Microwave energy lead to rise tissue temperature instantly and coagıulation occurs. Micro coaxial slot antennas ere employed to apply ablation process. The main objective of this work determine the efficiency of antenna geometry on the ablation process. Three different slot coaxial antenna models (single slot, double slot and sleeved) are employed to comparison and exposed to power of 10w, 20w and 30w during 10 minute. Temperature distributions are obtained for increasing the heating time. Same procedure is applied to bone and lung tissue and temperature distribution for both of them is observed. The COMSOL MULTIPHYSICS (ver 4.3, COMSOL Group) software is employed to design and simulate antennas. Eventually ablation length, ablation diameter, temperature, special absorption rate and power dissipation are obtained with finite element method from the electromagnetic simulations using COMSOL. Experimental validations were designed to evaluate the proposed antenna. In order to provide verification of system the simulation datas pulled form comsol as csv format and made an comparison between ecperimental result of an equivalent antenna used by Yang et. al. and the designed antenna. Model verification and simulation results have been evaluated in effective antenna geometry.According to the simulation results the sleeved antenna gave the optimum results. Eliminating backward heating, creating more spherichal ablation area, low reflection coefficient, the highest temperature values and expanded effect area make it preferable.Other result is an assesment for different time interval and different tissues. When heating applied the bone and lung tissue a weakened heating conduction is observed and temperature intensed only slot zone. The reason of this result bone and lung tissues have conductivity value is less than the liver tissue. This means hydration amount of tissue is lower. When the water content decrease in a tissue, oscillation of polar molecules decreases in any microwave energy so that heating conduction decreases. These result provide us ground to claim that sleeved antenna gives the best results to microwave ablation but antenna design should be spcecial for tissue type.
- Published
- 2021
30. An imaging features approach to TIRADS score estimation by transfer learning
- Author
-
Türtük, Murat Can, Esmer, Gökhan Bora, and Elektrik Elektronik Mühendisliği Anabilim Dalı
- Subjects
Electric engineering ,Elektronik mühendisliği ,Electronics engineering ,Elektrik mühendisliği - Abstract
Yapılan çalışmada, Tiroid Görüntüleme Raporlama ve Veri Sistemi (Thyroid Imaging Reporting and Data System (TIRADS)) puanının tahminine yönelik yeni bir görüntüleme özellikleri yaklaşımı önerilmiş ve bu yöntemin gerçeklenebilirliği en önemli iki görüntüle
- Published
- 2021
31. Diyabet hastalığına yönelik kan şekeri tespitinde kullanılan potansiyostat cihaz tasarımı
- Author
-
Keskin, Hüseyin, Başpınar, Ulvi, Öztürk, Sadullah, Marmara Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, and Elektrik Elektronik Mühendisliği Anabilim Dalı
- Subjects
Electric engineering ,Elektronik mühendisliği ,Electronics engineering ,Elektrik mühendisliği - Abstract
Diyabet hastalığı günümüzde çok sayıda insanın hayatını olumsuz etkileyen ve gerekli önlemler alınmadığı durumda ciddi sonuçlar doğurabilen bir hastalıktır. Bu nedenle hastalığın takip edilmesi ve hastalığa dair verilerin hekimler tarafından kullanılması önem taşımaktadır. Diyabet takibi, hastalar tarafından kan şekeri ölçüm cihazları aracılığı ile ev ortamında gerçekleştirilebilmektedir.Potansiyostat yapıları, kan şekeri takip cihazları gibi elektrokimyasal algılama yeteneğine sahip cihazların temel bileşenleri olarak öne çıkmaktadır. Potansiyostat yapılarının performanslarının artırılması gerçekleştirilecek ölçümlerin daha hassas ve doğru olmasını sağlayacaktır.Tez kapsamında potansiyostat yapılarına yönelik araştırmalar gerçekleştirilmiş ve teknik incelemeler yapılmıştır. Yapılan araştırmalar doğrultusunda kan şekeri tespitine yönelik çalışacak alternatif potansiyostat yapısı tasarlanmıştır. Tasarlanan potansiyostat yapısı performans değerlendirmelerinin yapılabilmesi adına deneysel sürece tabii tutulmuştur ve deneysel süreç sonunda, yapının 2 mmol/L – 20 mmol/L aralığında şeker doygunluğuna sahip kan sıvısını taklit eden çözeltilerde başarılı şekilde ölçümler yapabildiği görülmüştür.
- Published
- 2021
32. Stereo matching based on local and global aggregation
- Author
-
Ylyasov, Maksat, Vural, Cabir, and Elektrik-Elektronik Mühendisliği Anabilim Dalı
- Subjects
Electric engineering ,Elektrik ve Elektronik Mühendisliği ,Elektronik mühendisliği ,Electronics engineering ,Elektrik mühendisliği ,Electrical and Electronics Engineering - Abstract
Stereo eşleştirme algoritmaları iki sınıfa ayrılabilir: yerel yöntemler ve global yöntemler. Global yöntemler düzgünlük varsayımına dayanmaktadır ve eşleşmeme haritası kestirimini enerji en küçükleme çatısı olarak ifade etmektedir. Yerel yöntemler, bir aday kümesinden en düşük eşleşme maliyetine sahip adayı seçerek derinlik haritasını kestirmektedir. Yerel yöntemler, yüksek frekanslı desen bölgelerinde iyi sonuç verirken kapanma oluşan bölgelerde güvenilir sonuçlar sağlamamaktadırlar. Global yöntemler, kalite bakımından yerel yöntemlere göre daha doğru sonuç üretmektedirler. Ancak, global yöntemler genelde yüksek hesap yüküne sahiptirler. Yakın bir geçmişte stereo eşleşme için uzmanların bir karışımı yaklaşımı tanıtılmıştır. Yöntem, uyarlanır karıştırma katsayılı yeni bir yerel filtre oluşturmak için farklı filtreleri birleştirmektedir. Eşleşme hatasını azaltmada etkin olduğu gösterilmiştir. Ancak, yöntemin çeşitli eksiklikleri vardır. İlk olarak, çalışma farklı parametreli görüntü kılavuzlu ve ağaç filtreleri kullanmaktadır. İkinci olarak, son işleme problemi ele alınmamaktadır. Bu nedenle, yöntem aykırı değerlerden etkilenmektedir. Üçüncüsü, yöntem yerel filtre havuzuna global bir yöntem eklenmesine izin vermemektedir. Yüksek doğruluklu sonuçlar genelde global yöntemler arafından sağlanmaktadır. Bu tezde, bu sınırlamaların gidermek için fikirler geliştirilmiştir. Tezin temel amacı, Middlebury ve KITTI Vision Benchmark gibi iyi bilinen ve yaygın olarak kullanılan stereo görüntü veritabanlarında düşük ortalama stereo eşleşme hata oranı elde etmektir. Belirli bir parametre ayarına sahip bir filtre bir görüntü çifti için iyi sonuç verme potansiyeline sahip olabilir, ancak diğer görüntü çiftlerleri için yeterli pereformans sağlamayabilir. Bu sorunun üstesinden gelebilmek için, maliyet hacmi üzerinde türdeş olmayan filtre setinin uygulandığı ve sonuçların uyarlanabilir şekilde birleştirildiği bir uzmanlar karışımı modeli önerilmektedir. Özellikle kapanma oluşan bölgelerde global yöntemler daha iyi sonuç verme eğiliminde olduklarından, yerel filtreler havuzuna global bir metodu eklendiğinde iyileştirilmiş eşleştirme sonuçları elde etmeyi bekleriz. Ortalama eşleşme hatasını en küçüklemek için son işleme de yönteme dahil edilmiştir.--------------------Stereo matching algorithms can be divided into two major groups: global methods and local methods. Global methods rely on smoothness assumption and formulate the disparity map estimation as an energy-minimization framework. Local methods estimate the depth map by selecting the candidate with the smallest matching cost from a set of candidates. Local methods handle high-frequency texture areas well while they fail to deliver reliable results in occluded regions. In terms of quality, global methods generate more accurate results compared to local methods. However, global methods usually have expensive computation cost. Recently, a mixture-of-experts approach for stereo matching have been introduced. The method combines different filters to produce a novel local filter with adaptive mixing coefficients. It was shown to be effective for reducing the matching error However, the method has several limitations. First, it uses only image-guided and tree filters with different parameters. Second, the issue of post-processing is not handled. For this reason, the method suffers from outliers. Third, it does not allow to add global filter to the pool of local filters. High accuracy results are usually provided by global techniques. In this thesis, we will develop ideas to overcome these limitations. The main aim of the thesis is to achieve low average stereo matching error rate in well known and widely used stereo image pairs datasets like Middlebury and KITTI Vision Benchmark. A specific filter with a specific parameter setting may have a potential to work for an image pair, but may not provide satisfactory performance for other image pairs. To overcome this issue, a mixture-of-experts model in which a heterogeneous set of filters on the cost volume is applied and the results are adaptively combined is proposed. By adding a global filter to the pool of local filters, we expect to get mproved matching results since global methods tend to give better results especially in the occluded areas. Postprocessing is also included to minimize average matching error.
- Published
- 2020
33. Classification of mild cognitive impairment and dementia in alzheimer’s disease using spatio-temporal convolutional neural network (cnn) method
- Author
-
Turhan, Gülce, Küçük, Haluk, and Elektrik-Elektronik Mühendisliği (İngilizce) Anabilim Dalı
- Subjects
Electric engineering ,Elektronik mühendisliği ,Electronics engineering ,Elektrik mühendisliği - Abstract
Makine öğrenmesi metodları gelişimi, son zamanlarda Alzheimer Hastalığı tanısının erken teşhişinde belirgin şekilde hızlanmıştır. Bu çalışmada; manyetik rezonans görüntüleri (MRI) üzerinden Alzheimer hastalığını (AD) hafif kognitif bozukluktan (MCI) ayırmak için bir (2+1) boyutlu evrişimsel sinir ağları yapısı önerilmiştir. AD ve MCI görüntüleri Alzheimer’s Disease Neuroimaging Initiative (ADNI) veritabanından alınmıştır. Bilgisayarlı deneylerde 223 Alzheimer hastasından alınmış 526 görüntü ve 204 hafif kognitif bozukluk hastasından alınmış 526 görüntü kullanılmıştır. Bu çalışmada; 2 boyutlu, 3 boyutlu ve (2+1) boyutlu evrişimsel sinir ağları modellerinin sonuçları ve hızları karşılaştırılmıştır. Evrişimsel sinir ağları algoritması mimariye bağlı olarak, 16 ilâ 24 evrişimsel sinir katmanı, ardından 4 ortaklama katmanı ve 3 tam bağlantılı katman gelecek şekilde birleştirmiştir. (2+1) boyutlu evrişimsel sinir ağı modeli, 0.94 doğruluk oranıyla en iyi sınıflandırmaı performansını göstermiştir. Buna ek olarak, klasik 3 boyutlu modellerle kıyaslandığında 2 kat daha hızlı çalışmıştır.--------------------Development of machine learning algorithms have recently gained a significant pace in early diagnosis of Alzheimer’s disease (AD). In this study, a (2+1)D convolutional neural network (CNN) architecture has been proposed to distinguish AD from mild cognitive impairment (MCI) based on structural magnetic resonance imaging (MRI). MRI scans of AD and MCI subjects were procured from the Alzheimer’s Disease Neuroimaging Initiative (ADNI) database. 526 scans of 223 AD patients and 526 scans of 204 MCI patients were obtained for the computational experiments. In this study, the outcome and robustness of 2D convolutions, 3D convolutions and (2+1)D convolutions were compared. The CNN algorithms incorporated 16 to 24 convolutional layers, depending on the architecture, followed by 4 pooling layers and 3 fully connected layers. (2+1)D convolutional neural network model resulted in the best classification performance with 0.24 test loss and 0.94 accuracy rates, in addition to an almost two times faster convergence compared to classical 3D CNN methods.
- Published
- 2020
34. Led sürücünün pik akımının anahtarlama elemanları üzerindeki etkisinin incelenmesi
- Author
-
Balcı, Sinan, Atiş, Selçuk, and Elektrik-Elektronik Mühendisliği Anabilim Dalı
- Subjects
Electric engineering ,Teknik Eğitim ,Elektronik mühendisliği ,Technical Education ,Electronics engineering ,Engineering Sciences ,Elektrik mühendisliği ,Mühendislik Bilimleri - Abstract
ÖZETLED SÜRÜCÜNÜN PİK AKIMININANAHTARLAMA ELEMANLARI ÜZERİNDEKİ ETKİSİNİNİNCELENMESİElektrik enerjisini ışık enerjisine dönüştüren yarı-iletken eleman Işık YayanDiyot (Light Emitting Diode-LED), diğer ışık kaynaklarına göre daha verimli, uzunömürlü, bakım gerektirmediği, hızlı anahtarlanabildiği, düşük enerji tüketimi vekontrol edilebilir olduğu için aydınlatma sistemlerinde daha çok tercih edilmektedir.Ancak bu teknoloji yine de olgunlaşma aşamasında olduğundan dolayı üzerindeçalışılması gereken problemlerle karşılaşılabilmektedir.Güç kaynaklarında olduğu gibi LED sürücülerdede dahili kondansatörlerbulunmaktadır. Güç verildiği andan itibaren kısa bir bir süre içerisinde hızlı şarj olankondansatörler, nominal akımının 1200 katına kadar çıkabilecek ani bir akımoluşturmaktadır. Bu da alternatif akım devre elemanları üzerinde ciddi hasarlara nedenolmaktadır. Bu yüzden Led’li aydınlatma teknolojisinde, LED armatürleri, sürücü tipive anahtarlama elemanlarının birbiriyle uyumluluğunun ve uygunluğunun araştırılmasıve geliştirilmesi için mühendislerin ve aydınlatma tasarımcılarının yoğun gayretgöstermeleri gerektirmektedir.Bu tez çalışmasında, IEC 60947-4-1 e göre AC-5a ve AC-6b işletmekategorisine sahip iki adet kontaktör kullanılarak sürücülü LED aydınlatma devrelerininanahtarlanma anında, kontaktörler üzerinde oluşturduğu kapasitif etki deneylerleincelenmiş ve sorunlar tespit edilmiştir.Deneysel sonuçlara göre; Kontaktör üreticileri led yükler için AC-5a işletmekategorisine sahip kontaktörleri tavsiye etmektedir. Led yüklerin devreye alınmasıesnasında oluşan inrush akımlarının lambanın nominal akımının 1000 katına kadarulaştığı dikkate alındığında AC-5a nın led yükler için uygun olmadığı ifade edilebilir.Led yükler için AC-6b işletme kategorisine sahip kontaktörün AC-5a ya göre dahayüksek inrush akımlarını taşımaktadır. SEM görüntülerinde de led yükler için AC-6bsınıfı kontaktörlerin daha uygun olduğu görülmüştür. Bu bağlamda, led yüklerinianahtarlamak için kontaktörlerde belli standartlar getirilmesi gerekmektedir.viSon yıllarda elektrik kaynaklı yangınların artışının sebep olabileceği büyükmaliyetler ve olabilecek can kayıplarının önlemesi adına çalışmamızın sonunda busorunun giderilmesi ve belli standartlar getirilmesi için çözümler sunulmuştur.--------------------ABSTRACTINVESTIGATION OF THE EFFECT OF LED DRIVER'S INRUSHCURRENT ON THE SWITCHING ELEMENTS.Light Emitting Diode (LED), which converts electrical energy into light energy,is more preferred in lighting systems since it is more efficient, long-lasting,maintenance-free, fast switching, low energy consumption and controllable comparedto other light sources. However, since this technology is still in the maturation stage,problems that need to be studied can be encountered.As with power supplies, LED drivers have built-in capacitors. Capacitors thatcharge fast within a short time from the moment of powering, create a sudden currentthat can reach 1200 times the nominal current. This causes serious damage to thealternating current circuit elements. For this reason, in LED lighting technology, LEDfixtures, engineers and lighting designers require intense efforts to investigate andimprove the compatibility and suitability of the driver type and switching elements.In this thesis, by using two contactors with AC-5a and AC-6b operatingcategories according to IEC 60947-4-1, the capacitive effect created by the LEDlighting circuits on the contactors on the contactors was examined by experiments andproblems were identified.According to the experimental results; Contactor manufacturers recommendcontactors with operating category AC-5a for led loads. Considering that the inrushcurrents generated during the commissioning of the led loads reach up to 1000 times thenominal current of the lamp, it can be stated that AC-5a is not suitable for led loads.Contactors with operating category AC-6b for led loads carry higher inrush currentsthan AC-5a. In SEM images, AC-6b class contactors are more suitable for led loads. Inthis case, certain standards must be set in the contactors to switch the led loads.In order to prevent the great costs and loss of life that may be caused by theincrease of electric fires in recent years, at the end of our study, solutions have beenoffered to overcome this problem and to set certain standards.
- Published
- 2020
35. Mevcut ve yeni inşa edilecek dağıtım trafolarının konum ve güç değerlerinin kapsama alanı tabanlı eniyilemesi
- Author
-
Akar, Onur, Terzi, Ümit Kemalettin, Özgönenel, Okan, and Elektrik-Elektronik Mühendisliği (Türkçe) Anabilim Dalı
- Subjects
Electric engineering ,Elektronik mühendisliği ,Electronics engineering ,Elektrik mühendisliği - Abstract
Bir ülkenin elektrik şebekeleri teknolojiye koşut olarak, şehrin güç kaynakları olan dağıtım transformatörleri ile birlikte sürekli olarak gelişmektedir. Gelişen teknoloji ve yükselen yaşam standartları, şehir merkezlerinde talep edilen elektrik enerji miktarını artırmaktadır. Buna ek olarak yeni konutların inşası ile birlikte farklı şehir alanlarındaki elektrik yük yoğunluğu da değişmektedir. Yük yoğunluğundaki bu değişimin denetim altına alınması, dağıtım hatlarında gerilim ayarı yapmak, yeni hatlar ve trafo merkezleri kurmak ya da var olan hatları ve trafo merkezlerini yeniden yapılandırmak ile olanaklıdır. Verimli bir elektrik şebekesinin oluşumu, şebeke planlamasının yapılması ve geliştirilmesi ilkelerinin iyi bir şekilde yürütülmesi ile sağlanabilir. Bu tez çalışmada, İstanbul Üsküdar İlçesi Vaniköy bölgesi incelenerek mevcut trafoların yük yoğunluğuna ve gücüne bağlı olarak kapsama alanları oluşturulmuştur. Bu kapsama alanlarından tüm AG dağıtım şebekelerine uygulanabilecek yeni matematiksel, geometrik yöntemler ve algoritmalar geliştirilmiştir. Bu yöntemler ve algoritmalar ile dağıtım şebekesi içinde girift yapıdaki mevcut trafoların kapsama alanlarının düzenlenmesine, kapsama alanı tabanlı yeni bir sistemsel yaklaşım sunulmuştur. Bu yaklaşımda önce her bir trafonun kapsama alanı kesişme oranları tespit edilmiştir. Bu kesişim oranları doğrultusunda, az kullanılan veya fazladan konulan trafolar algoritmada göz ardı edilmiştir. Göz ardı edilen trafoların yerine, şebekede bulunan trafolar içinde bu trafolara en yakın mesafedeki ve en uygun güçteki trafolar arasında yük paylaşımı yapılarak şebeke eniyi yapıya sokulmuştur. Çalışmanın diğer bir bölümünde dağıtım şebekesinde yeni inşa edilecek dağıtım trafolarının konum ve güç değerlerine kapsama alanı tabanlı eniyi bir yaklaşım sunulmuştur. Bu yaklaşımda amaç, dağıtım şebekesi içinde mevcut trafoların ileride talepleri karşılayacak gücünün bulunmaması veya şebekenin genişletilmesi durumunda, yeni kurulacak trafo merkezlerinin şehir içindeki kapsama alanlarının, konuşlanması gereken koordinat noktalarının ve elektrik güç değerlerinin eniyi bir şekilde hesaplanmasıdır. Bu işlemleri gerçekleştirmek için kapsama alanı tabanlı ve tüm AG dağıtım şebekelerine uygulanmak üzere daha önceki algoritmalara ilave yeni matematiksel, geometrik yöntemler ve algoritmalar geliştirildi. Bu yöntemler ve algoritmaların analizinin iki şekilde yapılabilirliği ortaya konuldu. Birincisi, şebekenin dışa doğru genişletilmesi için iki trafonun konum ve kapsama alanından üçüncü trafo konumunun ve kapsama alanının bulunması durumudur. İkincisi ise üç trafonun konum ve kapsama alanından dördüncü trafonun konum, güç ve kapsama alanının bulunduğu şebekenin içe doğru genişletilmesi durumudur. Her iki durum için de eniyi trafo konumu, gücü ve kapsama alanı hesaplanmıştır. Ayrıca trafolar arasında en kısa yüksek gerilim dağıtım kablolama güzergâhı ve maliyetini içeren analizler yapılmıştır. Böylece yeni bir yöntemle dağıtım şebekesi planlamasına yaklaşılmıştır.--------------------The electricity networks of a country are constantly developing in line with the technology, together with the distribution transformers, which are the power sources of the city. Developing technology and rising living standards increase the amount of electricity demanded in city centers. Besides, with the construction of new residences, the electric load density in different city areas also changes. Taking into the control this change in load density is possible by adjusting the voltage in distribution lines, establishing new lines and transformer centers, or restructuring existing lines and substations. The formation of an efficient electricity network can be achieved by good execution of the principles of network planning and development. In this study, the Istanbul Üsküdar District Vaniköy region was examined and coverage areas were created depending on the load density and power of the existing transformers. New mathematical, geometric methods and algorithms have been developed that can be applied to all LV distribution networks from these coverage areas. With these methods and algorithms, a new coverage-based systematic approach has been presented for the arrangement of the coverage areas of the existing transformers which have an intricate structure in the distribution network. In this approach, firstly, the coverage area intersection rates of each transformer were determined. In line with these intersection ratios, underused or extra added transformers are ignored in the algorithm. Instead of removed transformers, the network has been transformed into an optimal structure by being shared the load between the transformers at the closest distance to these transformers and with the most suitable power among the transformers in the network. In another part of the study, an optimal approach is presented for the coverage area-based optimization of the location and power values of the new distribution transformers to be built in the distribution network. The purpose of this approach is to optimally calculate the coverage areas of the new substations in the city, the coordinate points to be located and the electrical power values in case the existing transformers in the distribution network do not have the power to meet the demands in the future or the network is expanded. To perform these operations, new mathematical, geometric methods and algorithms have been developed in addition to the previous algorithms to be applied to coverage area-based and all LV distribution networks. It was revealed that these methods and algorithms can be analyzed in two ways. The first is the case of finding the third transformer location and coverage area from the location and coverage area of second transformers to extend the network outward. The second is the inward expansion of the network where the position, power, and coverage area of the fourth transformer are determined from the location and coverage area of the three transformers. For both cases, optimal transformer location, power, and coverage area have been calculated. Besides, analyzes including the shortest high voltage distribution wiring route and cost among transformers were performed. Thus, distribution network planning has been approached with a new method.
- Published
- 2020
36. Cancerious Tissue Detection On Medical Images By Using Deep Learning Methods
- Author
-
Yanci, Mustafa, Demir, Önder, Yıldız, Kazım, Elektrik - Elektronik Mühendisliği Anabilim Dalı, and Elektrik-Elektronik Mühendisliği Anabilim Dalı
- Subjects
Electric engineering ,Elektrik ve Elektronik Mühendisliği ,Elektronik mühendisliği ,Electronics engineering ,Elektrik mühendisliği ,Electrical and Electronics Engineering - Abstract
DERİN ÖĞRENME YÖNTEMLERİ İLE MEDİKAL GÖRÜNTÜLERDE KANSERLİ DOKU TESPİTİKanser, insanlarda sıkça görülen ve ölüm sebepleri arasında ikinci sırada olan bir hastalıktır. Ülkemizde de kanser vakalarında ciddi bir artış yaşanmaktadır. Kanserin erken evrelerde teşhis edilmesinin tedavinin başarısını arttırmak için çok kritik olduğu bilinmektedir. Ancak günümüzde kanser vakalarının artışı testlere ayrılan inceleme süresinin kısalmasını zorunlu hale getirmekte ve en doğru teşhisi koyma şansının azalmasına sebep olmaktadır. Ülkemizde onkoloji alanındaki uzman doktor sayısının da yetersiz olması da incelemelerde yetersizliğe sebep olmaktadır.Medikal görüntülemede ciddi gelişmeler yaşanmasının yanında, bu görüntülerin incelenmesinde de teknolojik gelişmelerden faydalanılmaktadır. Bu teknolojik gelişmelerden biri yapay zekanın günümüzdeki karşılığı olan derin öğrenmedir. Bu çalışmada medikal görüntüler üzerinde derin öğrenme yöntemleri kullanılarak kanserli doku tespiti yapmak amaçlanmıştır. Çalışmada bir Konvolüsyonel Sinir Ağı mimarisi olan YOLO kullanılmıştır. Gerçek zamanlı bir nesne tespit aracı olan YOLO, doğru konfigürasyonlarla medikal görüntülerde kanserli hücreleri tespit etmeyi başarmıştır. Çalışmada kullanılan veri setindeki tümür hücre görüntülerinin tespitinde %70-75 arası başarı elde edilmiştir.--------------------CANCERIOUS TISSUE DETECTION ON MEDICAL IMAGES BY USING DEEP LEARNING METHODSCancer is one of the most frequent disase and the second cause of death. The number ofcancer cases is increasing in our country too.It is known that early detection of cancer is critical to increase the success of treatment. But nowadays the increase in the number of cancer cases causes examination periods to be shorter and the chance of making the right diagnosis to be decreased. Additionaly, theinsufficient number of expert doctors in oncology area in our country causes inadequacy in the examinations.In addition to serious developments in medical imaging, technological developments are also utilized in the examination of these images. One of these technological developments is deep learning which is current equivalent of artificial intelligence.In this study, it was aimed to detect cancerous tissue on medical images by using deep learning methods. YOLO, one of the Artificial Neural Network architectures is used in the study. A real-time object detection tool, YOLO succeeded detection of cancer cells in medical images with the correct configuration. About 70 -75% success rate was achieved in the detection of tumor cell images in the data set used in the study.
- Published
- 2020
37. Medical image processing on Xilinx FPGAs
- Author
-
Sağlam, Serkan, Bayar, Salih, and Elektrik-Elektronik Mühendisliği (İngilizce) Anabilim Dalı
- Subjects
Electric engineering ,Elektronik mühendisliği ,Electronics engineering ,Elektrik mühendisliği - Abstract
Bu çalışmanın temel amacı, düşük maliyetli bir FPGA cihazında K En Yakın Komşular (k-NN), Destek Vektör Makinesi (SVM), Evrişimli Sinir Ağı (CNN), Karar Ağacı ve Rastgele Orman sınıflandırıcıları uygulayarak tıbbi görüntü işlemeyi gerçekleştirmektir. Bilgisayar Destekli Tasarım (CAD) çalışmaları, ilerleyen teknolojinin de etkisiyle tıp alanında büyük öneme sahiptir. Buna göre görüntü işleme, hastalıkların erken teşhisini sağlar ve tedavi sürecinde tıp uzmanlarına yardımcı olarak hastalıkların ölüm oranını azaltmada önemli bir role sahiptir. Önerilen sistem sayesinde sıtmanın tespit testleri süratle yapılacaktır. Böylelikle sıtmanın yoğun olduğu Afrika gibi ülkelerde erken tanı sağlanarak hastalığın tespit oranı artacak ve bu hastalığın ölüm oranı düşecektir. Önerilen sınıflandırma tasarımları, Xilinx Zynq-7000 SoC ZC702 FPGA ve MATLAB yazılım platformunda toplam 300 hastalıklı ve sağlıklı görüntü üzerinde test edilmiştir. FPGA'de elde edilen sonuçların MATLAB ile elde edilen sonuçlara göre 5057 kata kadar daha hızlı olduğu görülmüştür. Ayrıca CNN sınıflandırıcı, %97,67 başarı oranı ile sınıflandırma yöntemleri arasında en doğru tespit yüzdesine sahiptir. Bunu sırasıyla %95.33 ile k-NN, %95.33 ile Karar Ağacı, %93.67 ile Rastgele Orman ve %92.67 ile SVM sınıflandırıcıları izlemektedir. FPGA, performans açısından çok etkili olduğu için MATLAB yazılım platformu yerine tıbbi görüntü işleme için mükemmel bir seçenek olabilir. Ancak, FPGA üzerinde oluşturulan devrenin büyüklüğüne dikkat edilmelidir. Bu çalışmanın en önemli taraflarından bir tanesi, oluşturulan devrenin literatürdeki ilgili diğer sınıflandırma çalışmalarına kıyasla daha az sayıda Look-up Table (LUT) içermesidir. Elde edilen deneysel sonuçlara göre, yapılan çalışma kapsamında k-NN'de %73.9, SVM'de %79, CNN'de %57, Karar Ağacı'nda %96.7 ve Rastgele Orman’da %84.9 LUT kullanımında azalma olduğu açıkça görülmektedir.--------------------The main purpose of this thesis is to perform medical image processing by implementing k-Nearest Neighbors (k-NN), Support Vector Machine (SVM), Convolutional Neural Network (CNN), Decision Tree, and Random Forest classifiers on low-cost Field-Programmable Gate Array (FPGA) devices. Computer-Aided Design (CAD) studies have great significance in the field of medicine with the impact of progressive technology. Accordingly, image processing provides early diagnosis of diseases and has a considerable role in reducing the mortality rate of diseases by helping medical professionals in the treatment process. Owing to the proposed system, detection tests of malaria will be done rapidly. Thus, in countries such as Africa where malaria is intense, the rate of detection of the disease will increase and the mortality rate of this disease will decrease by enabling early diagnosis. The proposed classification designs are tested on a total of 300 diseased and healthy images on the Xilinx Zynq-7000 SoC ZC702 FPGA and the MATLAB software platform. It has been observed that outcomes procured on FPGA are faster than the results obtained by MATLAB up to 5057 times. Moreover, CNN classifier has the most accurate detection percentage among the classification methods with 97.67%. It is followed by k-NN with 95.33%, decision tree with 95.33%, random forest with 93.67%, and SVM with 92.67%. FPGA may be an excellent option for medical image processing instead of MATLAB software platform due to its speed performance. However, attention should be paid to the size of the circuit built on the FPGA. One of the most important aspects of this thesis is that the circuit created contains fewer Look-up Tables (LUTs) compared to other classification studies in the literature. According to the experimental results obtained, it is clearly seen that there is a decrease in the use of LUTs 73.9% in k-NN, 79% in SVM, 57% in CNN, 96.7% in decision tree, and 84.9% in random forest.
- Published
- 2020
38. Implementation of model based transferable belief model for pattern recognition and classification
- Author
-
Durukan, Gürcan, Vural, Cabir, and Elektrik-Elektronik Mühendisliği Anabilim Dalı
- Subjects
Electric engineering ,Elektronik mühendisliği ,Electronics engineering ,Elektrik mühendisliği - Abstract
Bu tezde, Aktarılabilir İnanç Modelinden türetilmiş olan Model Tabanlı Sınıflandırıcı gemilerin otomatik olarak sınıflandırılması amacıyla gerçeklenmiştir. Aktarılabilir İnanç Modeli, Bayesian Teorisi, Bulanık Küme Teorisi, Genel Olasılık Teorisi gibi yöntemlere kıyasla kanıt eksikliğinden doğan belirsizliği daha iyi modelleyebilmektedir. Aktarılabilir İnanç Modeli, farklı kaynaklardan elde edilen bilgilerin kaynaştırılmasına imkan vermektedir. Ayrıca, kaynaştırılacak bilgiler arasında çelişki olup olmadığı Aktarılabilir İnanç Modeli kullanılarak belirlenebilmektedir. Farklı bilgi kaynaklarından gelen çelişmeyen bilgiler kaynaştırılacak yüksek sınıflandırma doğruluğu elde edilmiştir. Model Tabanlı Sınıflandırıcının sınıflandırma doğruluğu oluşturulan yapay veritabanları üzerinde gerçeklenen benzetimlerle belirlenmiştir.--------------------In this thesis, the Model Based Classifier derived from the Transferable Belief Model is implemented for the purpose of automatic ship classification. The Transferable Belief Model models uncertainty caused by lack of evidence better compared to other approaches such as Bayesian Theory, Fuzzy Set Theory and General Probability Theory. The Transferable Belief Model allows one to combine information obtained from different sources. In addition, whether a conflict exists among different information sources or not can be determined by using the Transferable Belief Model. As a result, non-conflicting information coming from different information sources are combined to get high classification accuracy. Artificial learning sets are used in the simulations to obtain the classification accuracy of the Model Based Classifier.
- Published
- 2020
39. Fotovoltaik panel testleri için ışık spektrumu kontrollü solar simülatör tasarımı
- Author
-
Esen, Vedat, Oral, Bülent, Sağlam, Şafak, and Elektrik Elektronik Mühendisliği Anabilim Dalı
- Subjects
Electric engineering ,Elektronik mühendisliği ,Electronics engineering ,Elektrik mühendisliği - Abstract
Bu tez çalışması fotovoltaik panellerin standart test koşullarında test edilmesini sağlayan, ışık spektrumu kontrol edilebilir, LED ışık kaynaklı, AAA sınıfı bir solar simülatör tasarımı ve geliştirilmesine dayanmaktadır. Literatürdeki uygulamalar incelenerek, bu çalışmalardan farklı olarak, hücre değil panel bazında test yapılmasını sağlayan bir solar simülatör tasarlanmıştır. Aynı zamanda bu solar simülatör özgün bir tasarıma ve aktif soğutma sistemine, kullanıcı açısından da ergonomik bir yapıya sahip olarak geliştirilmiştir.Birinci bölümde tez çalışmasına giriş yapılmış konunun önemi yenilenebilir enerjikaynakları arasında kullanımı her geçen gün artan ve yaygınlaşan fotovoltaik paneller açısından vurgulanmış ve tezin amacı belirtilmiştir.İkinci bölümde ise güneş enerjisi, güneşin spektral özellikleri, Türkiye’de güneş enerjisi potansiyeli ve fotovoltaik endüstrisi konularına yer verildikten sonra fotovoltaik panellere detaylı bir bakış yapılmıştır. Ayrıca, bu bölümde fotovoltaik panel testleri ile ayrıntılı bilgilerden bahsedilmiş ve bununla bağlantılı olarak solar simülatörlerde kullanılan ışık kaynakları ile ilgili literatür taraması detaylandırılmıştır.Üçüncü bölümde çalışmanın materyalleri ve yöntemi anlatılmıştır. Aynı zamanda LED ışık kaynağının spektral özellikleri ile ilgili deneysel çalışmalar ele alınmıştır. Böylece tezin ana konusu olan panel bazlı solar simülatörün geliştirilme basamaklarında yer alan hücre bazlı iki ayrı prototip çalışmasının detayları ve test sonuçları açıklanmıştır.Dördüncü bölümde spektrum kontrollü solar simülatörün geliştirme aşamaları ifade edilerek her aşamanın detayı görsellerle desteklenmiştir.Beşinci bölüm bulgular ve tartışmaya ayrılmış, solar simülatör performans kriterleri testlerinin sonuçları ve analizlerine yer verilmiştir. Yapılan performans kriterleri testlerinin sonuçları önceki prototip çalışmaları ile karşılaştırmalı olarak yorumlanmış ve analizler detaylı olarak açıklanmıştır. Tüm testler bittikten sonra piyasada kullanılan ve solar simülatörün aydınlatma alanına uygun boyutlardaki bir fotovoltaik panel testi gerçekleştirilmiş ve I-V grafiği elde edilmiştir. Elde edilen tüm sonuçlar test edilen fotovoltaik panelin teknik broşüründeki verileriyle karşılaştırılmıştır.Sonuçlar bölümünde tez çalışmasında elde edilen kazanımlar belirtilmiştir. Aynı zamanda bu tez çalışmasının ilerideki çalışmalarda nasıl bir fayda sağlayabileceği ve tasarlanıp uygulaması yapılan simülatörün nasıl geliştirilebileceği konusundaki öneriler maddeler halinde sunulmuştur.--------------------This thesis is based on the design and development of a light spectrum controllable, LED light source, class AAA solar simulator that allows photovoltaic panels to be tested under standard test conditions. After examining the applications in the literature, unlike these studies, a solar simulator was designed to enable panel based tests not only cells. Also, this solar simulator has been developed with a unique design and active cooling system and an ergonomic structure with regard to user.In the first section, the thesis study has been introduced, the importance of the subject has been emphasized in terms of photovoltaic panels, which their usage are increasing day by day and has become widespread among renewable energy sources, and the purpose of the thesis has been specified.In the second section, solar energy, the spectral properties of the sun, solar energypotential in Turkey and photovoltaic industry issues have been examined and a detailed overview of photovoltaic panels has been made. In the same section, detailed information about photovoltaic panel tests is mentioned and in connection with this, a literature review of light sources used in solar simulators is detailed.In the third section, the materials and methods of the study has been explained. After these topics, experimental studies on the spectral properties of the LED light source have been discussed. The details and test results of two cell-based prototypes were explained in the development steps of the panel-based solar simulator, which is the main subject of the thesis.In the fourth section, the development stages of the spectrum controlled solar simulator have been explained step by step, the details of each phase are supported with visuals.The fifth section is devoted to findings and discussion, and the results and analysis of solar simulator performance criteria tests are included. The results of the performance criteria tests performed have been interpreted in comparison with the previous prototype studies and the analysis has been explained in detail. After all the tests were completed, a photovoltaic panel test, which is used in the market and suitable for the lighting area of the solar simulator, was performed and I-V graphic was obtained. All the results obtained from panel tests were compared with the data in the technical brochure of the tested photovoltaic panel.The results obtained in the thesis study are stated in the conclusion section. Also, the benefits that this thesis study can provide in future studies and suggestions on how to develop the designed and applied simulator are presented as items.
- Published
- 2020
40. Multiple query image and video retrieval in the hash space based on deep learning and pareto optimality
- Author
-
Akbacak, Enver, Vural, Cabir, and Elektrik Elektronik Mühendisliği Anabilim Dalı
- Subjects
Electric engineering ,Elektronik mühendisliği ,Electronics engineering ,Elektrik mühendisliği - Abstract
İçerik tabanlı çok sorgulu görüntü erişimi ile ilgili gerçekleştirilmiş az sayıda çalışmabulunmaktadır. Mevcut çalışmalar, gerçek-değerli özellik vektörleri kullandıklarındanverimli ve hızlı değillerdir. Diğer taraftan, video erişimi ile ilgili yapılan çalışmalar heptek sorgu için geliştirilmiştir. Çoklu video sorguları ile içerik tabanlı video erişimiamacıyla geliştirilmiş herhangi bir çalışma mevcut değildir. Bu tezde, görüntü ve videosorguları farklı anlamlara sahip olduğunda, verimli ve hızlı görüntü ve video erişimisağlayan yöntemler önerilmiştir. Önerilen yöntemler, önceki çalışmalardan farklı olaraksınırsız sayıda sorguyu desteklemektedirler. Sorguların her biri tek veya çoklu anlamiçerebilir. Önerilen yöntemler, görüntü ve videoların ikili kodlarına dayalı olarakgeliştirilmişlerdir. Bu nedenle, daha az depolama alanı gerektirmektedirler ve dahahızlıdırlar. Veri tabanındaki elemanların ve sorguların ikili kodları derin ikili kodoluşturma bileşeni ile elde edilmektedir. Sorgular veri tabanı dışından seçildiğinde,etiketleri derin ikili kod bileşeni tarafından tahmin edilmektedir. Erişim için Pareto cepheve K-ortalamalar kümeleme yöntemleri kullanılmaktadır. Önerilen çok sorgulu görüntüerişim yönteminin erişim hızı ve doğruluğu bakımlarından benzer yöntemlerden üstünolduğu farklı iki veri tabanı üzerinde gerçekleştirilen benzetim sonuçlarıyla gösterilmiştir.İlk kez bu tezde gerçekleştirilen çok sorgulu video erişim yönteminin de hızlı ve verimliolduğu benzetim sonuçlarıyla doğrulanmıştır.--------------------There exist few studies developed for the content-based multi-query image retrievalproblem. Since existing methods use real-valued feature vectors, they are not efficientand fast. On the other hand, video retrieval studies conducted so far have been developedfor a single query. There does not exist a study developed for the purpose of content-based video retrieval via multiple video queries. In this dissertation, frameworksproviding efficient and fast image and video retrieval are proposed when the queries arerelated to more than one semantic. Unlike the previous studies, the frameworks supportan arbitrary number of queries. Each query can have single or multi-label. The proposedmethods are built upon binary hash codes. As a result, they require lower storage space,and they are faster. Hash codes of database items and queries are generated by deephashing component. Query labels are predicted by the deep hashing component when theyare chosen outside the database. Pareto front method and K-means algorithm are used forretrieval. The proposed multi query image retrieval method is shown to be superior to theexisting studies in terms of retrieval speed and accuracy by means of simulations carriedon two different databases. Also, the proposed multi query video retrieval methodimplemented for the first time in this dissertation is verified to be fast and efficient viasimulations.
- Published
- 2020
41. Object detection and recognition with unmanned aerial vehicle
- Author
-
Postacı, İbrahim Eren, Ünsalan, Cem, Elektrik-Elektronik Mühendisliği Anabilim Dalı, and Elektrik-Elektronik Mühendisliği (İngilizce) Anabilim Dalı
- Subjects
Electric engineering ,Image processing ,Elektrik ve Elektronik Mühendisliği ,Elektronik mühendisliği ,Edge detection methods ,Electronics engineering ,Visual object recognition ,Elektrik mühendisliği ,Digital image processing ,Electrical and Electronics Engineering - Abstract
Teknolojinin hayatımızdaki öneminin gittikçe artması ile birlikte bilgisayarlı görü konusu çok önemli bir alana sahip olmuştur. Bu teknik, özellikle arama ve kurtarma operasyonlarında, tarım uygulamalarında, makine öğrenmesi alanında, mobil uygulamalar ve otonom araçlar konularında sıkça kullanılmaktadır. Aynı şekilde insansız hava araçları da teknolojinin ve bilgisayarlı görü konusunun ilerlemesiyle birlikte birçok farklı alanda kullanılmaktadır.Tez kapsamında insansız hava aracı ile havadan çekilmiş görüntüler ile birlikte araç tespiti yapılmaktadır. Bizim çalışmamızın esas yapısı 'Implicit Shape Model (ISM)' çerçevesi etrafında üç farklı yöntem oluşturularak tespit işlemi gerçekleştirilecektir. ISM yöntemi bir nesneye ait parçaları nesne üzerinde tespit ettikten sonra o parçanın nesnenin merkezine doğru yönelerek birikim oluşturmasına dayanır. Bu şekilde nesnenin merkezindeki birikim sayesinde tespit işlemi gerçekleştirilir. Bu ekosistemi üç farklı nesne tespit yöntemi ile gerçekleştirip, bu sistemler harici oluşturulan farklı yöntemler ile test edilecektir.Tez içeriğinin ilk bölümünde, ana konular olan insansız hava araçları, bilgisayarlı görü tekniklerinin analizi, yazılımsal olarak hangi ortamlardan yararlanıldığı ve literatür taraması ile benzer çalışmalar hakkındaki bilgilere değinilmiştir. İkinci bölümünde ise bahsi geçen üç sistemle ilgili bilgilendirmeler yapılmıştır. Yöntemlerin nasıl çalıştığına dair incelemelerde bulunulmuştur. Üçüncü bölümde bu üç yöntemle ilgili teknik test sonuçları ve karşılaştırmalar yapılmıştır. Son bölümde ise yöntemle ilgili değerlendirmeler yapılmıştır. Computer vision has become a very important area with the increasing importance of technology in our lives. It is used frequently in search and rescue operations, agricultural applications, machine learning, mobile applications and autonomous vehicles. Likewise, unmanned aerial vehicles are used in many different fields with the advancement of technology and computer vision.Within the scope of the thesis, vehicle detection is performed with images taken from the air with the help of unmanned aerial vehicles. The main structure of our study will be determined by using three different methods around 'Implicit Shape Model (ISM)' system. ISM method; after identifying the patches of the object, it is based on the accumulation of these patches to the center of the object. In this way, the detection is carried out thanks to the accumulation in the center of the object. This ecosystem will be realized with three different object detection methods and these systems will be tested with different externally generated methods.In the first part of the thesis content, the main topics are unmanned aerial vehicles, analysis of computer vision techniques, which environments are used in software and information about similar studies with literature review are mentioned. In the second part, information is given about the three systems mentioned. Investigations are made on how the methods work. In the third part, technical test results and comparisons are made about these three methods. In the last section, evaluations about the method are made. 89
- Published
- 2020
42. Energy distribution modelling in railway systems
- Author
-
Ölmez, Turan, Kılıç, Osman, Kılıç, Beyhan, and Elektrik-Elektronik Mühendisliği (İngilizce) Anabilim Dalı
- Subjects
Electric engineering ,Elektronik mühendisliği ,Electronics engineering ,Elektrik mühendisliği - Abstract
Türkiye’de, Büyükşehirlerdeki trafik sorununa çözüm olarak raylı sistemler gibi kendisineayrılmış yol üzerinde hareket eden toplu taşıma araçları tercih edilmektedir. Raylı sistemler,yüksek taşıma kapasitesi ve düşük enerji tüketimi nedeniyle gelişmiş ülkelerde en çok tercihedilen toplu taşıma türüdür. Artan yolculuk talebiyle doğru orantılı olarak enerji ihtiyacı ve güçkaybında da bir artış vardır. Bundan dolayı raylı sistemlerin proje tasarım aşamasındaki güç akışıanalizi kritik önem arz etmektedir. Güç akış analizi ile raylı sistemlerde kullanılacak ekipmanlar(kablo kesiti, OG hücresi, CER transformatör gücü, yük ayırıcı ve kesiciler vb) ve buekipmanların teknik özellikleri belirlenir. Bu tezde M5 Üsküdar – Yamanevler Sürücüsüz metrohattında güç akış analizi, alternatif işletme senaryoları için yapılmıştır. Bu çalışmada ETAP(Elektriksel Geçici Rejim ve Analiz Programı) yazılımı kullanılarak elde edilen benzetimsonuçlarına göre, güvenli ve sürdürülebilir güç akışı için en kötü durumlar gözönüne alınarakçözümler sunulmuştur.--------------------In Turkey, as a solution to traffic problems in metropolitan areas, public transportation thattravels on a guided way such as rail systems is preferred. Railway transport is the most preferredtype of public transport, as well as its high carrying capacity and low-cost energy consumptionin developed countries. Therefore, the demand for rail transport has been increasingsignificantly over the years in proportion to increasing urban population. There is also anincrease in energy consumption and accordingly, power loss in proportion to increasingdemand. Therefore, the power flow analysis of the rail systems in the project design phase iscritical. By means of AC power flow analysis, equipment to be used in rail systems (cable crosssection,MV switchgear, transformer power, load separator, and breakers, etc.), and thecharacteristics of these equipment are determined. In this thesis, power flow analysis isperformed on M5 Üsküdar – Yamanevler driverless metro line. According to the simulationresults obtained by using ETAP (Electrical Transient and Analysis Program) software, solutionsare provided considering the worst cases for the safe and sustainable power flow.
- Published
- 2020
43. Çatı tip güneş enerjisi santrali ile beslenen elektrikli araç şarj istasyonu
- Author
-
Boyekin, Tahsin, Kıyak, İsmail, and Elektrik-Elektronik Mühendisliği (Türkçe) Anabilim Dalı
- Subjects
Electric engineering ,Elektronik mühendisliği ,Electronics engineering ,Elektrik mühendisliği - Abstract
Enerji, ekonomik büyümenin başlıca unsurudur ve bir ülkenin kalkınması için kilit faktördür. Yıllar içinde, özellikle elektrik enerjisi olmak üzere enerji talebi, insanların artan yaşam standardının yanı sıra sanayileşme, modernleşme ve nüfus artışı nedeniyle artmaktadır. Elektrik enerjisi önemli ölçüde fosil yakıtlardan (petrol, kömür ve doğal gaz) üretilmektedir. Fosil yakıtların yakılması, küresel ısınmaya ve çevre kirliliğine sebep olmaktadır. Bu nedenle yenilenebilir ve sürdürülebilir enerji kaynaklarının kullanımını destekleyen enerji politikaları geliştirilmektedir. Aynı zamanda, fosil yakıtla çalışan araçlar yerine elektrikli araçların kullanılmasının teşvik edilmesi, küresel ısınma ve çevre kirliliğinin kontrolüne yardımcı olabilir.Bu çalışma, özellikle İstanbul gibi nüfusu 10 milyondan fazla olan şehirlerde, çevrenin korunması amacıyla CO2 emisyonlarını azaltmayı, düşük maliyetli binaya entegre enerji projelerini desteklemeyi ve yenilenebilir enerji kullanımı bilincini artırmayı amaçlamaktadır. Gerçek zamanlı uygulamaya dayalı üretim verileri ve PV*SOL, PVsyst gibi yazılımlar ile üretim tahmini analizi sonuçları karşılaştırılmıştır. Aynı konumda ve aynı çatı alanına sahip üç binaya sabit açılı, manuel kontrollü takip sistemi ve otomatik güneş takip sistemine sahip üç ayrı güneş enerji santrali kurulmuştur. Bu santrallere şarj istasyonu entegre edilmiş ve elektrikli otomobiller için enerji sağlanmıştır. Sistem, üretilen enerjiyi aktarmak veya gerekli enerjiyi sağlamak için çift yönlü bir sayaç ile şebekeye bağlanmıştır. Enerji üretim değerleri ile ilgili olarak, otomatik güneş takip sistemi, elle kontrol edilen sistem ve sabit açılı sistem gerçek üretim değerleri karşılaştırılmıştır. Sistemlerin kurulum, işletim maliyetleri ve amortisman süreleri ile ilgili analizler yapılmıştır. Ayrıca bu projede elde edilen sonuçlar ve diğer arazi, çatı GES’lerin projelendirilmesi, kurulumu ve üretim tahmini analizi gibi konularda edinilmiş tecrübeler doğrultusunda bazı önerilerde bulunulmuştur. Bu öneriler, sık yapılan hataların önüne geçmeyi, daha verimli santrallerin kurulmasını sağlamayı ve bu alanda akademik çalışma yapan kişilere yol gösterici olmayı amaçlamaktadır.--------------------Energy is the main element of economic growth and is a key factor for a country's development. Over the years, energy demand, especially electrical energy, has been increasing due to the increasing standard of living of people, as well as industrialization, modernization and population growth. Electric energy is produced mainly from fossil fuels (oil, coal and natural gas). Burning fossil fuels causes global warming and environmental pollution. For this reason, energy policies are being developed that support the use of renewable and sustainable energy sources. At the same time, encouraging the use of electric vehicles instead of fossil fuel vehicles can help control global warming and environmental pollution.This study aims to reduce CO2 emissions, support low-cost building integrated energy projects and increase the awareness of renewable energy use, especially in cities with a population of more than 10 million, such as Istanbul. Real-time application-based production data and results from software analysis such as PV*SOL, PVsyst were compared. Three separate solar power plants with fixed angle, manually controlled tracking system and automatic solar tracking system were installed in three buildings with the same location and the same roof area. These power plants have integrated charging stations and provided energy for electric cars. Each power plants were connected to the grid with a bidirectional energy meter to transfer the generated energy or supply the required energy. Regarding energy production values, automatic solar tracking system, manually controlled system and fixed angle system actual production values were compared. Analyzes were made regarding the installation, operating costs and depreciation times of the systems. In addition, some suggestions were made in accordance with the results obtained in this project and the experiences gained in other solar power plants projects. These suggestions aim to prevent frequent mistakes, to establish more efficient power plants and to guide people who do academic work in this subject.
- Published
- 2020
44. Application of case-based transferable belief model to pattern classification
- Author
-
Arıbaş, Kaya Mustafa, Vural, Cabir, and Elektrik-Elektronik Mühendisliği (İngilizce) Anabilim Dalı
- Subjects
Electric engineering ,Elektronik mühendisliği ,Electronics engineering ,Elektrik mühendisliği - Abstract
Bu tezde, savaş gemilerini tiplerine göre otomatik olarak sınıflandıran Aktarılabilir İnanç Modeli tabanlı bir sınıflandırıcı gerçeklenmiştir. Sınıflandırıcı, Duruma Özgü Sınıflandırıcı olarak adlandırılmıştır. Sınıflandırıcıya veri sağlayan algılayıcıların elde edilen ölçümlerde belirsizlik olduğu varsayılmıştır. Aktarılabilir İnanç Modeli bu belirsizliği modellemede Bayesian Teorisi ve Bulanık Küme Teorisi gibi diğer geleneksel yöntemlerden daha başarılıdır. Ayrıca, Aktarılabilir İnanç Modeli farklı algılayıcılardan gelen bilginin birleştirilmesine olanak sağlamakta ve bu bilgiler arasında var olabilecek bir çelişkiyi de saptayabilmektedir. Bu çalışma için oluşturulan yapay bir veri tabanı üzerinde Duruma Özgü Sınıflandırıcının sınıflandırma başarımı tespit edilmiştir ve gerçek problemlere uygulanabilir olduğu gösterilmiştir.--------------------In this thesis, a classifier based on the Transferable Belief Model is implemented to classify warships automatically according to their type. The classifier is called as the Case Based Classifier. Uncertainty was assumed to exist in the measurements obtained from the sensors that provide data to the classifier. The Transferable Belief Model is more successful in modelling this uncertainty than the conventional methods such as Bayesian Theory and Fuzzy Set Theory. In addition, the Transferable Belief Model allows the fusion of information coming from different sensors it can detect any conflict that may exist among the measurements obtained from different sensors. Classification performance of the case-based classifier was identified on an artificial database and it was shown to be applicable to real-world problems.
- Published
- 2020
45. LED technology usage in night lighting in open air museum
- Author
-
Öztürk, Safiye Nazmiye, Onat, Mustafa, Çelik, Hasan Hüseyin, Elektrik-Elektronik Mühendisliği Anabilim Dalı, and Elektrik Elektronik Mühendisliği Anabilim Dalı
- Subjects
Electric engineering ,Road lighting ,Universal museum ,Open air museum ,Elektrik ve Elektronik Mühendisliği ,Elektronik mühendisliği ,"null" ,Electronics engineering ,Artificial lighting ,Architectural lighiting ,Elektrik mühendisliği ,Electrical and Electronics Engineering - Abstract
Türkiye'de son yıllarda müzelerin önemine vurgu yapılırken, açık hava müzeciliği (örenyerleri) ayrı olarak değerlendirilmeye başlanmıştır. Örneğin, Cumhurbaşkanlığı tarafından 2018 yılı `Troia yılı ` ilan edilmiştir, ve UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesine 1998 yılında girmiştir. Aynı şekilde, Kültür Bakanlığımızın çalışmaları ile 2020 yılı `Patara Antik Kenti` olmuştur ve 2019 yılı `Göbeklitepe Yılı` kabul edilmiş olup, bu yıl UNESCO Dünya Mirası Listesine girmiştir. Türkiye'nin çok eski tarihlerden beri süre gelen bir çok medeniyete ev sahipliği yapmış olması `taşı toprağı altın` deyimini doğrulamaktadır. Türkiye'nin farklı bölgelerine geziler yapıldığında, bir çok tarihin saklı olduğunu hem görür, hem de hissedersiniz. Ancak ülkemizde müzeleri özellikle açık hava müzeleri sadece gün ışığında ve bulunduğu yere göre belirli bir zaman diliminde görebilme imkanımız vardır. İngiltere, Almanya, Fransa, Amerika gibi gelişmiş ülkelerde bu tür tarihi önem taşıyan müzeler, açık hava müzelerini, kullanılan LEDler ile hava karardıktan sonrada gezebilme imkanı vardır, çünkü, LEDler sanat dünyasından, eğlence sanayi, cadde ve sokaklara kadar birçok alanda pratik ve verimli kullanım imkanı sunmaktadır. Son yıllarda, ülkemizin sahip olduğu bu zengin ve değerli mirasları, sadece gün ışığında değil, geceleride yerli ve yabancı turistlerin gezebilmeleri ve eserler hakkında bilgilenebilmeleri için gece aydınlatma sistemlerinin olmayanlarda kurulması, ve var olan sistemlerin daha modern hale getirilmesi konuları gündemdeki yerini korumaktadır.Bu çalışmada, açık hava müzelerinin, dış mekan aydınlatma ile geceleri aktif durumda kalması için doğru ve modern teknoloji donanımlarının kullanımıyla, LED teknolojileri kullanılarak, 3 boyutlu modelleme ve aydınlatma tasarımı yapıldı. Bu çalışma, açık hava müzelerimizden Laodikia ve Afrodisiası konu edinip, var olan aydınlatma sistemleri incelendi. Örnek olarak seçilen LEDler ile geceleyin uygulamalar yapıldı. Müzelerin seçilen bölümlerindeki tarihi eserler ve yolların 3D görünümü oluşturularak aydınlatma sonuçları incelendi. Uygulamaların sonuçlarına göre, müzelerin gece aydınlatılması için LEDler kullanılarak doğru renk sıcaklığı, geri verim indeksi, ışık verimi, yerleşimi ve açık hava müzelerinin yapısı çok iyi analiz edilerek istenilen sonuçlara ulaşılabileceği gözlendi. Elektrik-Elektronik mühendisleri ile farklı alandaki mühendisliklerin bir arada ortak çalışma yapmalarının gerekli olduğu saptandı. Çünkü, ortak olarak yapılacak çalışmadan ortaya çıkacak sonuçlara göre, açık hava müzelerimizin yapısına uygun özel LED tasarımı, ve aydınlatma sistemi kurulması gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.Kelimeler: müze aydınlatma, renk sıcaklığı, aydınlatma tasarımı, renk geri verim indeksi, açık hava müzesi While emphasizing the importance of museums in Turkey in recent years, the open-air museums (ruins) have begun to be considered separately. For example, the year of 2018 was declared as the `Troia year` by our Presidency, and was included in the UNESCO World Heritage List in 1998. Likewise, with the works of our Ministry of Culture, 2020 became the `Patara Ancient City` and 2019 was accepted as the `Göbeklitepe Year` and was included in the UNESCO World Heritage List this year. Turkey's long history of many civilizations confirms the statement `paved with gold`. When you visit different parts of Turkey, you see a lot of history, and you feel it. However, in our country, we have the opportunity to see open-air museums, only in daylight and in a certain time period according to the location. In developed countries such as England, Germany, France, and America, such historical museums have the opportunity to visit open-air museums after the dark with the LEDs used, because LEDs offer many possibilities from the art world to the entertainment industry, and streets. In recent years, to be visited and to be informed of local and foreign tourists about our history, the issues of establishing night lighting systems or the issues to make the existing systems more modern have remained on the agenda. In this study, both 3D modeling and lighting design were made by using the right and modern technology devices, namely LED technologies, to keep the open air museums active at night with outdoor lighting. This study is based on Leodikeia and Aphrodisias of our open-air museums, and the existing lighting systems were examined, and experiments were made in the dark with selected LEDs as an example. Illumination results were examined by creating a 3D view of historical artifacts and roads in selected sections of the museums. Implementation of it was observed and the desired results could be achieved by analyzing the LEDs having correct color temperature, color rendering index, light efficiency, placement and the structure of the open air museums very well to illuminate the museums at night. It could be determined that electrical and electronic engineers and engineering in different fields should collaborate together. Because, according to the results to be obtained from the joint work, it has been understood that special LED design, and lighting system and 3D design should be installed in accordance with the structure of our outdoor museums.Keywords: museum lighting, colour temperature, lighting design, color rendering index, open air museum 110
- Published
- 2020
46. Bir cam yüzey arkasındaki cismin sıcaklığının ölçümü için makine öğrenmesi yöntemleri kullanan sensör tabanlı bir ölçüm sistemi tasarımı
- Author
-
Apaydın, Muhammed Yusuf, Baba, Ahmet Fevzi, and Elektrik-Elektronik Mühendisliği Anabilim Dalı
- Subjects
Electric engineering ,Elektronik mühendisliği ,Electronics engineering ,Elektrik mühendisliği - Abstract
Geçmişte yapılan çalışmalar sayesinde mutlak sıfır koşulları haricindeki ortamlarda bulunan madde ya da cisimlerde meydana gelen reaksiyonlar sonucu, farklı dalga boylarında ışımaların oluştuğu fark edilmiştir. Reaksiyonlar sonucu oluşan bu ışımalardan biri olan kızılötesi ışınımdan geçmişten günümüze iletişim, ısınma, gece görüşü, mesafe ölçümü gibi farklı amaçlarla yararlanılmıştır. İlerleyen teknoloji ve gelişen üretim yöntemleri sayesinde, kızılötesi ışımaların algılanması amacıyla tasarlanan sensörlerde de son yıllarda teknik anlamda hayli mesafe kat edilmiştir. Maliyetlerinin azalmasına rağmen kabiliyetlerinin artması sebebiyle kızılötesi sensörler hareket, mesafe ya da sıcaklık ölçümü gibi amaçlarla pek çok sektörde kullanılmaya başlanmıştır. Sensörlerin kullanım alanlarının farklılaşması ve artması bu alanda emisivite, gürültüden etkilenme, geçirgenlik gibi farklı problemlerin ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Ortaya çıkan bu teknik problemlerin çözümü, algılama yöntemlerinin yaygınlaşmasının önündeki bir problem olarak ayrıca önem kazanmıştır. Mevcut problemlerden emisivite; cisimlerin yaptıkları ışımaların, cisimlerin malzeme yapısından ve fiziksel formundan kaynaklı olarak, sensörler tarafından siyah cisim ışımalarındaki gibi standart olarak algılanamamasını belirtmektedir. Geçirgenlik problemi, bir cismin oluşturduğu ışımanın bir cam yüzey tarafından kısmi olarak geçirilirken kısmi olarak soğurulması ya da yansıtılması durumunu ifade etmektedir. Son olarak gürültüden etkilenme problemi ise ışımanın sensörler tarafından algılanması esnasında anlık ya da sürekli olarak oluşabilecek elektriksel, optik ya da çevresel bozucu etkileri tanımlamaktadır. Yapılacak çalışmada, kızılötesi bir sıcaklık sensörü aracılığıyla gerçekleştirilecek ölçümler için ortaya çıkabilecek bu problemlerin etkilerinin, makine öğrenmesi yöntemleri ile en aza indirgenmesi amaçlanacaktır. Bu kapsamda çalışmalar; literatür taraması ile başlatılarak deney seti için gerekli sensör bileşenlerinin ön testlerin sonucuna göre belirlenmesi ve ilgili deney setinin oluşturulması ile devam ettirilecektir. Deney seti, gerekli olan ölçüm ve filtreleme algoritmaları da kullanılarak oluşturulduktan sonra, başlangıçta saptanan problemlerin çözülebilmesi amacıyla veri toplama çalışmalarına başlanacaktır. Veri toplama işlemleri tamamlandıktan sonra sürece, veri analizi ve son prototip için makine öğrenmesi tabanlı algoritma geliştirme çalışmaları ile devam edilecektir. Bu esnada, son prototip için yapılması düşünülen mekanik kılıf ve ara yüz tasarımları ile elektronik kart tasarımları gerçekleştirilecektir. Test, doğrulama ve iyileştirme çalışmaları sonrasında prototipe son hali verilerek çalışmalar tamamlanacaktır.Yapılan çalışmalar sonucunda, belirli dalga boyundaki sinyaller için geçirgenlik sağlayan bir cam yüzeyin arkasında uygun bir mesafede bulunan cismin yüzey sıcaklığının, temassız olarak ölçümlenebilmesi amacıyla bir ölçüm sistemi tasarlanmış, tasarlanan ölçüm sisteminin eğitim ve algoritma çalışmaları, makine öğrenmesi yöntemleri kullanılarak yürütülmüştür. Bu süreç kapsamında çeşitli koşullar altında yapılan test, analiz ve doğrulama çalışmalarıyla, geliştirilen ölçüm sistemine ait performans değerlendirilmeleri sonucunda, gerekli optimizasyon ve iyileştirme işlemleri de gerçekleştirilerek ölçüm sistemi tasarımı tamamlanmıştır.--------------------Owing to the studies conducted in the past, it has been noticed that as a result of reactions occurring in substances or objects in environments other than absolute zero conditions, irradiations of different wavelengths are formed. Infrared radiation, which is one of these radiations as a result of reactions, has been utilized for different purposes such as communication, heating, night vision and distance measurement. Thanks to advancing technology and developing production methods, sensors designed for the detection of infrared rays haves achieved considerable technical progress in recent years. Infrared sensors have been used in many sectors for movement, distance or temperature measurement due to their ability to increase despite their reduced costs. The differentiation of the application areas of the sensors has led to different problems such as emissivity, noise impact and permeability. Emissivity of these problems; It states that the irradiation of objects cannot be perceived as standard by sensors due to the material structure and physical form of the objects, as in black body irradiation. The problem of permeability refers to the fact that the radiation generated by an object is partially absorbed or reflected by a glass surface while it is partially passed through. Finally, the problem of being affected by noise describes the electrical, optical or environmental disturbance effects that may occur instantaneously or continuously during the detection of radiation by sensors. In this study, it is aimed to minimize the effects of these problems that may arise for measurements to be realized by infrared temperature sensor by means of machine learning methods. In this context; will be carried on with the literature search by determining the required sensor components for the test set according to the results of the pre-tests and creating the related test set. After the experimental set has been formed by using the required measurement and filtering algorithms, data collection studies will be started in order to solve the problems identified initially. As long as the data collection process is completed, the machine learning-based algorithm development work for data analysis and final prototype will be continued. In the meantime, mechanical sheath and interface designs and electronic card designs will be realized for the last prototype. After the test and improvement works, the prototype will be finalized and the studies will be completed.As a result of the studies, a measurement system was designed in order to measure the surface temperature of the object located at a suitable distance behind a glass surface that provides transmittance for certain wavelengths without contact, and the training and algorithm studies of the designed measurement system were carried out using machine learning methods. Within the scope of this process, as a result of the evaluation of the performance of the developed measurement system with the tests, analysis and verification studies carried out under various conditions, the necessary optimization and improvement processes were also completed and the measurement system design was completed.
- Published
- 2020
47. Sanal ortamda elektromiyogram tabanlı el rehabilitasyon uygulaması geliştirme
- Author
-
Altınkurt, Ebru, Başpınar, Ulvi, and Elektrik-Elektronik Mühendisliği Anabilim Dalı
- Subjects
Electric engineering ,Elektrik ve Elektronik Mühendisliği ,Elektronik mühendisliği ,Electronics engineering ,Elektrik mühendisliği ,Electrical and Electronics Engineering - Abstract
Deri üzerinden yüzeysel elektrotlar ile kayıt edilen elektromiyogram(sEMG) sinyalleri nörolojik hastalık teşhisi, sinir-kas ve psikomotor araştırmalarında, spor tıbbında, protez veya rehabilitasyon cihazları gibi çeşitli uygulamalar için önemli bir araç teşkil etmektedir. Bu tez çalışmasında el hareketinin sınıflandırılması için gerekli olan sEMG sinyalleri “Thalmic Myo Armband” cihazı ile kayıt edilmiştir. Bu sinyallerden zaman ve frekans domenine ait öznitelikleri elde edildikten sonra, birçok farklı uygulama alanında yüksek başarı gösteren Yapay Sinir Ağı tabanlı bir sınıflayıcı modellinin eğitim ve test verilerini oluşturmak üzere kullanılmıştır. Tez kapsamında literatürde sıklık ile kullanılan Çok Katmanlı Algılayıcı modeli önerilen sınıflayıcıyı oluşturmak için kullanılmıştır. Sınıflayıcı çıktıları ise bilgisayar ortamında daha ileri çalışmalarda farklı uygulamalara yönelik daha rahat işlenmesi için Unity programı ara yüzü ile birleştirilmiştir. Ve bu sayede önerilen yöntem ile bir el modelinin yüksek doğrulukla kontrol edilmesi için uygun ve etkin bir yöntem sunulmuştur. Bu yöntem el rehabilitasyonu ihtiyacı duyan hastaların tedavisi için düşünülmüş olup Unity üzerinden sağlanan örnek uygulama sayesinde bireyin tedavi sürecini daha kolay atlatması, daha az maliyetle kısa sürede iyileşme imkanı sağlanması amaçlanmıştır.--------------------Electromyogram (EMG), the recorded signals via the use of electrodes over skin surface is being used in many applications such as diagnosis of neurologic diseases, researches in neuron- muscle and psychomotor, and development of prosthesis for rehabilitation devices. In this thesis, “Thalmic Myo Armband” had been used for gathering EMG signal for classification of hand gesture. The obtained data had been enriched with different data processing techniques for extraction on features after which, they had been given to Artificial Neural Network for creating a classifier model that had been shown a great success in many different applications in recent years. In this thesis, for creating the proposed classifier model one of the commonly used model in literature, Multi-Layer Perceptron, had been used. After that, by using unity the output of the proposed classifier had become easier for processing of feature works. Thus By using this method, controlling of a virtual arm model had become more efficient and precise. This method is intended for the treatment of patients who needs hand rehabilitation. This application provided on Unity aimed to help the patient to survive the rehabilitation process more easily and to provide rehabilitation in less time at a lower cost.
- Published
- 2020
48. Biyomedikal uygulamaları için taşınabilir elektroeğirme sprey tabancasının tasarımı, üretimi ve performansı
- Author
-
Karacan, Ceylin Eda, Ekren, Nazmi, and Elektrik-Elektronik Mühendisliği (Türkçe) Anabilim Dalı
- Subjects
Electric engineering ,Elektronik mühendisliği ,Electronics engineering ,Elektrik mühendisliği - Abstract
ÖZETBİYOMEDİKAL UYGULAMALARI İÇİN TAŞINABİLİR ELEKTROEĞİRME SPREY TABANCISININ TASARIMI, ÜRETİMİ VE PERFORMANSIGünümüzde nanoteknoloji ve nanoteknoloji ile ilgili yapılan çalışmalar, farklı mühendislik dalları ve disiplinleri içerisinde barındırdığı için havacılık ve uzay araştırmaları sektöründen savunma sektörüne, elektrik, enerji ve bilgisayar teknolojilerinden tıp, sağlık ve tarım gibi birçok sektörü etkilemektedir. Birçok teknolojik alanda karşımıza çıkan nanolif üretimi de geliştirilmekte olan çalışmalar arasında yer almaktadır. Nanolif üretimi için geliştirilen yöntemlerle birlikte lifler, nano boyutlara kontrollü bir şekilde indirgenebilmektedir. Elde edilecek ürünün özellikleri etkili ve kalıcı olarak değiştirilip istenilen özellikler nano boyutlarda elde edilebilmektedir. Günümüzde nanolif üretimi için kullanılan en yaygın ve kullanışlı yöntem elektro eğirme yöntemidir. Bu yöntem ile elektrostatik kuvvet yardımıyla polimer esaslı eriyikten istenilen tüm özellikleri sağlayabilen ve aynı zamanda lif inceliği kontrol altında tutulabilen nano boyutlarda lif elde edilebilmektedir.Nanolifler aynı zamanda insan derisindeki yara ve yanıkların tedavisinde yara örtücü olarak da kullanılabilmektedir. Bu yüzden elektro eğirme methodu ile elde edilen liflerin yara örtüsü olarak kullanılması birçok müdahale anında etkili sonuçlar doğurabilir. İnce liflerin yaralı yüzey üzerine doğrudan spreyleyerek müdahale edilmesi yaraların iyileşmesine yardımcı olur ve tedavi sonrasında iz kalmamasına neden olur. Bu amaçla bu projede elektro eğirme sprey tabancasının tasarlanması, üretilmesi ve performansı ele alınacak olup elektro eğirme cihazı taşınabilir hale getirilerek yaralı yüzeye müdahale anını ve yüzeyin iyileşme süresini kısaltmak amaçlanmaktadır.--------------------ABSTRACTDESIGN, CONSTRUCTION AND PERFORMANCE OF A PORTABLE ELECTROSPINNING SPRAY GUN FOR BIOMEDICAL APPLICATIONSAt the present time, Nanotechnology and nanotechnology related studies have influenced many sectors such as from the aviation and space research sectors to the defense sector, from electricity, energy and computer technology to medicine, health and agriculture because it contains different engineering branches and disciplines. Nanofiber production faced in numerous technological fields has also taken part in the studies being developed. With the methods developed for nanofiber production, fibers can be reduced to nanosizes in a controlled manner. The properties of the product to be obtained can be changed effectively and permanently and the desired properties can be obtained in nano-size. Nowadays, the most common and practical method used for nanofiber production is electrospinning method. With this method, fiber can be obtained in nanosizes which can provide all the needed properties from the polymer based melt by means of electrostatic force and at the same time the fibre fineness can be controlled.Nanofibers can also be used as a wound dresser in the treatment of wounds and burns in human skin. Therefore, the use of the fibers obtained by the electrospinning method as wound dressing can have effective results at the moment of many intervention. Intervention by directly spraying into the wound surface of fine fiber helps the healing of wounds and causes no traces after treatment. For this purpose, the design, construction and performance of the electrospinning spray gun will be dealt with in this project and it is aimed to shorten the time of healing injured surface and the moment of intervention by making the electrospininig device portable.
- Published
- 2019
49. Enerji iletim sistemlerinin canlı bakım uygulamaları, standartları ve Türkiye için incelenmesi
- Author
-
Kılınç, Mehmet Akif, Varbak Neşe, Seçil, Karatepe Mumcu, Yelda, and Elektrik-Elektronik Mühendisliği Anabilim Dalı
- Subjects
Electric engineering ,Elektronik mühendisliği ,Electronics engineering ,Elektrik mühendisliği - Abstract
ENERJİ İLETİM SİSTEMLERİNİN CANLI BAKIM UYGULAMALARI,STANDARTLARI VE TÜRKİYE İÇİN İNCELENMESİGünümüzde elektrik üretiminin ve tüketiminin artması elektrik kayıplarınıdaartırmaktadır. Elektrik kayıplarının azaltılması için bazı teknolojiler kullanılmaktadır.Bunlardan biride canlı bakım teknolojisidir. Bu teknolojinin kullanılmasıyla elektrikkesintisinde azalma, enerji iletim hatlarının ömrünün uzaması, teknoloji öğrenimi,ekonomik kazanç vb. kazanımlar elde edilmektedir.Enerji iletim sisteminde hedef iletim sistemindeki kayıpları önlemek ve elektrik enerjisinigüvenli ve sürekli taşımaktır. Bu nedenle canlı bakım teknolojisi geliştirilmiştir. Üretilenelektriğin enerji iletim hatları vasıtasıyla kesintisiz aktarılabilmesini sağlamak için canlıbakım teknolojisinden yararlanılmaktadır. TEİAŞ bu teknolojiyi IEC (İnternationalElectrotechnical Commission) 61472-2013 standardını kullanarak gerçekleştirmektedir.IEC 61472-2013 standardı 154-380 kV enerji iletim hatlarında enerji kesintisi olmadanbakım ve onarım yapılmasını sağlamaktadır.Bu tez çalışmasında, canlı hat bakım teknolojisi incelenmiştir. Canlı bakım teknolojisindereferans alınan IEC 61472-2013 standardı açıklanmıştır. IEC 61472-2013 standardınagöre TEİAŞ’ın 380 kV’luk enerji iletim hattı direklerinde canlı çalışma mesafesihesaplamaları yapılmış ve canlı bakım-onarım çalışmaları yapılabileceği belirtilmiştir.IEC 61472-2013 standardına göre ülkemiz için hesaplamalar yapılarak, ilgili direklerüzerinde canlı bakım ve onarım işlemi gerçekleştirilebilir.--------------------LIVE-LINE MAINTENANCE APPLICATIONS AND STANDARDS FORELECTRICAL POWER TRANSMISSION SYSTEMS, AND AN ANALYSISTHEREOF FOR TURKEYIncrease in power generation and consumption increases power loss. There are sometechnologies developed to reduce power loss. Live line maintenance technology is one ofthem. This technology reduces power outage, and prolongs the service life of powertransmission lines, and helps in technology learning, and provides economic benefits.The aim of an electrical energy transmission system is to reduce power loss, and transmitelectrical power safely and uninterruptedly. Live maintenance technology is developed toserve this aim. Live-line working technology provides uninterrupted transmission ofgenerated electrical power over power transmission lines. TEIAS uses this technology incompliance with IEC 61472-2013, the standard published by InternationalElectrotechnical Commission. The IEC 61472-2013 describes a method for live-lineworking on power transmission lines at voltages between 154 kV and 380 kV withoutcausing power outage.In this thesis study, live-line working technology is analyzed. The IEC 61472-2013standard addressing live-line working technology is explained. The minimum approachdistance for TEIAS’s 380-kV aerial power lines are calculated in accordance with the IEC61472-2013, and it is reported that live-line working can be performed on these lines. Themethod of calculation described in IEC 61472-2013 for live-line working can be used inour country to carry out live line maintenance and repair works.
- Published
- 2019
50. Yüzen vasıtalar için seyir planlaması yapabilen bir zeki sistemin geliştirilmesi
- Author
-
İnan, Timur, Baba, Ahmet Fevzi, Elektrik-Elektronik Mühendisliği Anabilim Dalı, and Elektrik-Elektronik Mühendisliği (Türkçe) Anabilim Dalı
- Subjects
Electric engineering ,Elektrik ve Elektronik Mühendisliği ,Elektronik mühendisliği ,Electronics engineering ,Elektrik mühendisliği ,Electrical and Electronics Engineering - Abstract
YÜZEN VASITALAR İÇİN SEYİR PLANLAMASI YAPABİLEN BİR ZEKİ SİSTEMİN GELİŞTİRİLMESİGeçmişten günümüze, gemi ile ticaret veya yolculuk yapmak her zaman tercih edilen bir yöntem olmuştur. Yapılan seyirlerin ticaret açısından önemi oldukça fazladır. Ticarette, gemi tarafından taşınan malın hızlı şekilde yerine ulaşması, gemi tarafından az yakıt harcanması gibi faktörler yapılan ticaretin verimini arttırmaktadır. Bir limandan diğer limana yükün en hızlı şekilde taşınması, ticarette hızlanmayı, verim artışını, personel ve yakıt giderlerinin düşmesi gibi sonuçları doğurmaktadır. Gemilerin hızlı şekilde bir limandan diğerine varmasının yanında gemilerin güvenli şekilde seyir yapması da bir diğer önemli konudur. Gemi güvenliği için gerekli önlemler alınmadan, gemide yükün hızlı şekilde yerine varmasının, yakıt tüketiminin veya personel giderlerinin hiçbir önemi olmamaktadır. Gemi çarpışmalarında büyük miktarlarda maddi kayıp ve can kaybı meydana gelmektedir. Dolayısıyla, gemilerin bir limandan diğerine en hızlı ve en güvenli şekilde seyir yapması oldukça büyük önem arz etmektedir. Bu çalışmada, bu sorunları üstesinden gelebilecek bir zeki sistem ortaya konulmuştur. Sistem, gemi için en verimli rotayı, hava ve deniz şartlarına uygun olarak hesaplayabilmekte, geminin diğer gemilerle çarpışma ihtimalini hesaplayıp çarpışmadan kaçınma için rota tavsiyeleri verebilmektedir. Çalışma için Ege Denizi seçilmiştir. Ege Denizi, içinde bulunan çok sayıda ada ve liman ile karmaşıklığı yüksek bir seyir bölgesidir. Ortaya konulan sistem, Ege Denizi üzerinde bulunan 61 adet liman arasında seyir yapılabilmesi için tavsiye üretmektedir. Hava ve deniz şartlarına göre seyirin hangi düğümler izlenilerek yapılması gerektiğini hesaplamakta, seyir esnasında meydana gelebilecek çarpışmaları önleme açısından tavsiye verebilmektedir. Çalışma dâhilinde, Ege Denizi’nde seyirlerin yapılabilmesi için toplam 604 adet düğüm belirlenmiş ve hesaplamalar bu düğümler kullanılarak yapılmıştır. Çalışma MATLAB geliştirme ortamında çalışmaktadır. Haritalama için shapefile dosyaları kullanılmıştır.--------------------ABSTRACT DEVELOPING A SMART SYSTEM THAT CAN MAKE NAVIGATIONAL PLANNING FOR SAILING VESSELSFrom past to present, trading with ships or traveling has always been the preferred way. The cruises made by the ships are very important in terms of trade. From a commercial point of view, factors such as the rapid arrival of the goods transported by the ship and less fuel consumption by the ship increase the efficiency of the trade. The fastest transportation of cargo from one port to the other port results in acceleration in trade, increase in productivity, and decrease in personnel and fuel costs. It is another important issue that ships arrive safely from one port to another, as well as ships are safely navigated. Without taking the necessary precautions for ship security, the rapid delivery of the cargo on the ship, fuel consumption or personnel costs are of no importance. In ship collisions large amounts of material losses and loss of life occur. Therefore, the fastest and safest way to move ships from one port to another is of great importance. In this study, an intelligent system that can overcome these problems has been introduced. The system can calculate the most efficient route for the ship in accordance with the weather and sea conditions, calculate the probability of the ship colliding with other ships and give route recommendations for avoiding collision. The Aegean Sea was chosen for the study. The Aegean Sea is a complex sailing area with a high number of islands and ports. The proposed system produces recommendations for navigation between the 61 ports on the Aegean Sea. According to the weather and sea conditions, the system can calculate which nodes should be followed and can advise on the prevention of collisions during the voyage. Within the scope of the study, a total of 604 nodes were determined and the calculations were made by using these nodes in order to make the course in the Aegean Sea. The study works in the MATLAB development environment. Shapefile files are used for mapping.
- Published
- 2019
Catalog
Discovery Service for Jio Institute Digital Library
For full access to our library's resources, please sign in.