77 results on '"Ebadi, Hüseyin"'
Search Results
2. 9th International Congress on Psychopharmacology & 5th International Symposium on Child and Adolescent Psychopharmacology
- Author
-
Bakirhan, Abdurrahim, primary, Sahiner, Safak Yalcin, additional, Sahiner, Volkan, additional, Çeti̇n, Şahabettin, additional, Balcı Şengül, Melike Ceyhan, additional, Kuş, Sema, additional, Canan, Fatih, additional, Erdoğan, Ali, additional, Murat Kuloğlu, Mehmet, additional, Şahin, Şengül, additional, Elboğa, Gülçin, additional, Zi̇ya Şahin, Ahmet, additional, Ünal, Ahmet, additional, Altındağ, Abdurrahman, additional, Tahsin Kılıç, Osman Hasan, additional, Dogan, Turkan, additional, Kaygisiz, Gonul, additional, Ezgi Bal, Zeynep, additional, Solmaz, Mustafa, additional, Adali Aker, Derya, additional, Akin, Ercan, additional, Kose, Samet, additional, Özturan, Deniz Deniz, additional, Güz, Hatice Özyıldız, additional, Naldan, Muhammet Emin, additional, Karayağmurlu, Ali, additional, Cevizci, Mehmet Nuri, additional, Kara, Duygu, additional, Ahiskalioğlu, Elif Oral, additional, Aydın, Pelin, additional, Marangoz, Yıldız, additional, Sarı, Burcu Akın, additional, Barış, Zeren, additional, Özçay, Figen, additional, Mutluer, Başak Tüzün, additional, Yener Orum, Tuna Güzide, additional, Şahan, Ebru, additional, Sertcelik, Sencan, additional, Yılmaz, Helin, additional, Özbaran, N. Burcu, additional, Palamar, Melis, additional, Biler, Elif Demirkılıç, additional, Yi̇lmaz, Ertan, additional, Tamam, Lut, additional, Altın, Murat, additional, Ozaktac, Ipek Fatma, additional, Sarıdogan, Ayse Sena, additional, Yavlal, Figen, additional, Tahincioğlu, Ceyda, additional, Karaş, Hakan, additional, Ebadi, Hüseyin, additional, Sogucak, Suna, additional, Karaca, Servet, additional, Kuloglu, Murat, additional, Öznur, Taner, additional, Bolu, Abdullah, additional, Öznur, Havva, additional, Atik, Serdar, additional, Çelik, Cemil, additional, Uzun, Özcan, additional, Bakirhan, Abdurrahim, additional, Göka, Erol, additional, Utkan, Tijen, additional, Şahin, Tuğçe Demirtaş, additional, Yazir, Yusufhan, additional, Halbutoğulları, Zehra Seda, additional, Gocmez, Semil Selcen, additional, Arıcıoğlu, Feyza, additional, Gülbahar, Övgü Sinem Buğan, additional, Mahmood, Abda, additional, Zsoldos, Enikő, additional, Allan, Charlotte L., additional, Topiwala, Anya, additional, Ebmeier, Klaus P., additional, Lee, Jung Suk, additional, Kim, Jong Hun, additional, Lee, Seon-Koo, additional, Ünal, Gökhan, additional, Dokumacı, Alim Hüseyin, additional, Yerer, Mükerrem Betül Aycan, additional, Özkartal, Ceren, additional, Altun, Hülya Kamarlı, additional, Keser, İlkay, additional, Mart, Mehmet, additional, Tezcan, Didem, additional, Tümkaya, Selim, additional, Ateşci, Figen Çulha, additional, Baygın, Cansu, additional, Memiş, Çağdaş Öykü, additional, Doğan, Bilge, additional, Sevinçok, Levent, additional, Karakuş, Gonca, additional, Özkartal, Ceren Şahin, additional, Tüzün, Erdem, additional, Keleş, Rümeysa, additional, Kandemir, Cansu, additional, Şirvancı, Serap, additional, Küçükali, Cem İsmail, additional, Can, Özgür Devrim, additional, Üçel, Umut İrfan, additional, Özkay, Ümide Demir, additional, Ulupınar, Emel, additional, Turan, Nazlı, additional, Can, Nafiz Öncü, additional, Baştaşkın, Tuğçe, additional, Yalçınkaya, Canan, additional, Arkan, Gülnaz, additional, Özkay, Yusuf, additional, Levent, Serkan, additional, Alyu, Feyza, additional, Öztürk, Yusuf, additional, Sadek, Bassem, additional, Khan, Nadia, additional, Łażewska, Dorota, additional, Kononowicz, Katarzyna Kieć, additional, Boztaş, Mehmet Hamid, additional, Arslan, Derya, additional, Koç, Ayşegül, additional, Aygün, Derya Öktem, additional, Ensari, Hülya, additional, Akın, Ercan, additional, Ceylan, Vedat, additional, Turkcapar, Mehmet Hakan, additional, Yalcin, Mehmet, additional, Turkcapar, Hakan, additional, Aker, Derya Adali, additional, Bal, Zeynep Ezgi, additional, Celikel, Feryal Cam, additional, Sevinçer, Güzin M, additional, Kaya, Aysenur, additional, Bozkurt, Suleyman, additional, Tekintas, Nilufer Subasi, additional, Durmus, Fatma Benk, additional, Sayar, Kemal, additional, Sarıoğlu, Fatma Kartal, additional, Erbay, Lale Gönenir, additional, Karlıdağ, Rıfat, additional, Sekmen, Ebru, additional, Karalök, Zeynep Selen, additional, Göker, Zeynep, additional, Çöp, Esra, additional, Dinç, Gülser, additional, Bozkurt, Özlem Hekim, additional, Üneri, Özden Şükran, additional, Ataoğlu, Safinaz, additional, Ankaralı, Handan, additional, Ankaralı, Seyit, additional, Ataoğlu, Büşra Bahar, additional, Ölmez, Safiye Bahar, additional, Çelebi, Esra, additional, Pasin, Özge, additional, Samancı, Rumeysa, additional, Ayyıldız, Didem, additional, Fiş, Neşe Perdahlı, additional, Özayhan, Hatice Yardi̇m, additional, Çalışkan, Ali Metehan, additional, İnanlı, İkbal, additional, Öztürk, Halil İbrahim, additional, Etli, Tahsin, additional, Eren, İbrahim, additional, Taner, Hande Ayraler, additional, Kilicaslan, Fethiye, additional, Ayaydin, Hamza, additional, Aytekin, Ayca Idil, additional, Saka, Melek, additional, Aydin, Sule, additional, Garip, Beyazit, additional, Kayir, Hakan, additional, Uğurlu, Görkem Karakaş, additional, Uğurlu, Mustafa, additional, Haydanlı, Ayza Mutlu, additional, Çayköylü, Ali, additional, Kaymak, Semra Ulusoy, additional, Apaydın, Zuhal Koç, additional, Can, Serdar Süleyman, additional, Bozkurt, Abdullah, additional, Akbaş, Seher, additional, Tander, Burak, additional, Kara, Cengiz, additional, Bıçakçı, Ünal, additional, Toz, Hamiyet İpek, additional, Yalçi̇n, Özhan, additional, Sapmaz, Şermin Yalın, additional, Erkuran, Handan Özek, additional, Karaarslan, Dilay, additional, Öztürk, Masum, additional, Ülker, Gülsüm Yörük, additional, Demirgören, Burcu Serim, additional, Köroğlu, Ertuğrul, additional, Aydemir, Ömer, additional, Yalın, Nefize, additional, Kavurma, Canem, additional, Öztekin, Siğnem, additional, Pilan, Birsen Şentürk, additional, Emiroğlu, Neslihan Inal, additional, Ergin, Dilek, additional, Celasin, Nesrin Şen, additional, Bilaç, Öznur, additional, Kararslan, Duygu, additional, Tarakçıoğlu, Mahmut Cem, additional, Acar, Gülşah, additional, Bademli, Kerime, additional, Lök, Neslihan, additional, Soyata, Ahmet Zihni, additional, Karaytug, Mahmut Onur, additional, Keskin, Necla, additional, Ozpoyraz, Nurgul, additional, and Demirkol, Mehmet Emin, additional
- Published
- 2017
- Full Text
- View/download PDF
3. Gey, lezbiyen ve heteroseksüel bireylerin travma sonrası hayata küsme ve olumsuz yaşam olaylarına tepkileri açısından karşılaştırılması
- Author
-
Uslu, Ufuk, Ebadi, Hüseyin, and Psikoloji Ana Bilim Dalı
- Subjects
Psikoloji ,Psychology - Abstract
Bu araştırma, lezbiyen ve gey bireylerin Travma Sonrası Hayata Küsme düzeylerinin cinsel yönelime göre anlamlı bir fark gösterip göstermediğini araştırmak amacıyla yapılmıştır. Ayrıca, katılımcıların Travma Sonrası Hayata Küsme (TSHK) puanları ile Travma Sonrası Stres (TSS) puanları arasındaki yordayıcı etki araştırılmış ve lezbiyen gey bireylerin cinsel yönelimleri nedeniyle maruz kaldıkları farklı ayrımcılık tutumlarının hayata küsme puanları üzerinde fark yaratıp yaratmadığı incelenmiştir.Araştırmanın örneklemini İstanbul'da yaşayan ve Kartopu yöntemiyle ulaşılan 241 kişi oluşturmaktadır. Cinsel yönelimlerine göre katılımcıların dağılımı 81 (%37,9) gey, 56 (%26,2) lezbiyen ve 77 (%36,0) heteroseksüel şeklindedir. Araştırmada İlişkisel Tarama Modeli kullanılmıştır. Veri toplama araçları, 'Kişisel Bilgi Formu', 'Travma Sonrası Hayata Küsme Bozukluğu Ölçeği', 'Olayların Etkisi Ölçeği', 'Beck Depresyon Ölçeği' ve 'Beck Anksiyete Ölçeği' olarak saptanmıştır. Verilerin analizinde Kolmogorov-Smirnov Testi, Pearson Korelasyon Analizi, Bağımsız Örneklem t-Testi, Regresyon Analizi ve ANOVA Analizi kullanılmıştır. Parametrik testler için gerekli varsayımların karşılanmadığı durumlarda Kruskal Wallis H ve Mann Whitney U testi kullanılmıştır. Araştırmanın sonucunda, TSHK puanlarının, LG bireylerde heteroseksüel bireylere göre, lezbiyenlerde heteroseksüel kadınlara göre ve geylerde heteroseksüel erkeklere göre anlamlı düzeyde farklılaştığı belirlenmiştir. Lezbiyen ve gey bireylerin TSHK puanlarının heteroseksüel bireylere oranla yüksek olduğu görülmüştür. Ayrıca TSHK puanları ile TSS puanları arasında pozitif yönlü ilişki olduğu ve TSS puanlarının TSHK puanlarını yordadığı belirlenmiştir. Araştırmada, cinsel yönelim nedeniyle toplumda uygulanan farklı ayrımcılık tutumlarının (kişisel bilgi formunda sorgulanan) büyük bölümünün, lezbiyen ve gey bireylerin hayata küsme düzeyleri üzerinde fark yarattığı saptanmıştır. This study aims to determine whether the Posttraumatic Embitterment levels of lesbian and gay individuals exhibit a significant difference based on sexual orientation or not. Further, the precursor effect between the participants' Posttraumatic Embitterment (PTE) and Post Traumatic Stress (PTS) scores and whether the discriminatory behavior faced by lesbian and gay individuals because of their sexual orientation influence their embitterment scores were examined.The sample group of the study consists of 241 individuals who live in İstanbul and were approached utilizing Snowball Sampling method. The distribution of participants according to their sexual orientation was identified as 81 (37,9%) gay, 56 (26,2%) lesbian and 77 (36,0) heterosexual. Relational Screening Model was used in the study. 'Personal Information Form', 'Posttraumatic Embitterment Disorder Self Rating Scale', 'Impact of Event Scale-Revised (IES-R)', 'Beck Depression Inventory' and 'Beck Anxiety Inventory' were the designated data gathering tools. The data were analyzed with Kolmogorov – Smirnov Test, Pearson Correlation Analysis, Unpaired T-Test, Regression Analysis and ANOVA Analysis. Kruskal Wallis-H and Mann Whitney-U test were applied when the assumptions necessary for parametric tests were not met.The study has found that PTE scores significantly differ between LG individuals – heterosexuals, lesbian – heterosexual women and gay – heterosexual men. Lesbian and gay individuals were determined to have higher PTE scores in comparison to heterosexuals. Moreover, it was also found that there is a positive correlation between PTE and PTSD scores and that PTSD scores predict the PTE scores. The study has reached the conclusion that various sexual orientation-based discriminatory behaviors greatly affect the embitterment levels of lesbian and gay individuals. 129
- Published
- 2019
4. Açıklanamayan infertiliteye sahip kadınların bağlanma stillerinin incelenmesi
- Author
-
Kocabaşa, Nazli, Ebadi, Hüseyin, and Psikoloji Ana Bilim Dalı
- Subjects
Psikoloji ,Infertility ,Psychology ,Attachment ,Infertility-female ,Women ,Attachment styles - Abstract
Açıklanamayan infertilite kavramı, bir sene boyunca korunmasız cinsel ilişki sonucunda gebeliğin oluşmadığı çiftlerde görülen durum olarak açıklanmaktadır. Her ne kadar sebebi net bir şekilde bulunamasa da, açıklanamayan infertiliteye sebep olabilecek bazı kaynakların tahminine yönelik çalışmalar yapılmaktadır. Kişinin bağlanma stili, ileride onun psikolojik ve fizyolojik sağlık durumları ile ilişkilendirilebilecek bir kavramdır. Zira çocukluk dönemindeki bağlanma stilleri bireylerin yetişkin dönemdeki yaşantısına etki edebilmektedir. Bu bağlamda çocukluk dönemindeki bağlanma stillerinin açıklanamayan infertilite ile ilişkisinin var olabileceği değerlendirilmektedir.Bu kapsamda bu çalışmada, eşinde ya da kendinde gebeliği engelleyici hiçbir tıbbi sorun bulunmayan kadınların kendi çocukluklarında bakım verenleri ile aralarında oluşan bağlanma stilinin tespit edilmesi ve saptanan bağlanma stili ile bu kadınların açıklanamayan infertilitelerinin arasındaki ilişkinin incelenmesi amaçlanmıştır. Çalışmaya katılım sağlayan 80 kadın katılımcıya, kişisel bilgi formu, `Anne Babaya Bağlanma Ölçeği (Parental Bonding Instrument)` ve `Erişkin Bağlanma Ölçeği` uygulanmış, elde edilen veriler SPSS paket programı ile analiz edilmiştir.Çalışma sonucunda açıklanamayan infertilite problemi yaşayan kadınların infertilite problemi yaşamayan kadınlara göre çocukluk yıllarında anne babalarına daha güvensiz ve kaçıngan bağlanma özellikleri gösterdiği, diğer taraftan erişkin bağlanma düzeyleri dikkate alındığında açıklanamayan infertilite problemi yaşayan kadınların infertilite problemi yaşamayan kadınlara göre daha güvensiz, kaçıngan, kaygılı bağlanma özellikleri gösterdiği tespit edilmiştir. The unexplained infertility is explained by the situation seen in couples with not having pregnancy although they have unprotected sexual intercourse for one year. Although the cause of infertility can not be found, there are researches that try to reveal the cause of infertility. The attachment styles is a concept that can be related to people's psychological and physiological health conditions. Because attachment styles in childhood can affect the life of individuals in adult life. In this context, it is considered that the attachment styles in childhood may be related to unexplained infertility.In this context, the aim of this study was to determine the attachment style between women with caregivers in their own childhood and to determine the relationship between the attachment style and the unexplained infertility of women who had no medical problems in their spouses or in their own. Parental Bonding Instrument and Adult Attachment Scale were applied to 41 female participants who participated in the study and the data were analyzed with SPSS package program.As a result of the study, it has been found that women who had unexplained infertility problems showed more insecure and avoidant attachment characteristics compared to women who did not have infertility problem. On the other hand, when the adult attachment levels were taken into consideration, it was determined that the women who had unexplained infertility problems showed more insecure, avoidant and anxious attachment characteristics than the women who did not have infertility problem. 94
- Published
- 2019
5. Erken doğum tehdidi tanısı alan ve almayan gebelerde depresyon ve kaygı oranlarının incelenmesi
- Author
-
Şen, Songül, Ebadi, Hüseyin, and Psikoloji Ana Bilim Dalı
- Subjects
Psikoloji ,Depression ,Pregnancy ,Depressive symptoms ,Psychology ,Anxiety ,Measurement and evaluation - Abstract
Araştırma erken doğum tehdidi tanısı alan ve almayan gebelerin depresyon ve kaygı puanlarının tespit edilmesi amacıyla ilişkisel tarama modeli olarak planlanmıştır. Araştırmanın evrenini İstanbul Zeynep Kamil Hastanesi'nde erken doğum tehdidi tanısı alarak tedavi gören 20-37 haftalık gebeler (Erken Doğum Tehdidi) ve kontrollerini Zeynep Kamil Hastanesi'nde yaptıran 20-37 haftalık sağlıklı gebeler (Kontrol Grubu) oluşturmaktadır. 19 Kasım 2018- 20 Mayıs 2019 tarihleri arasında hastaneye başvuran 100 erken doğum tehdidi tanısı alan ve 100 sağlıklı gebe üzerinden anket çalışması yürütülmüştür. Anket formu Sosyodemografik Bilgi Formu'ndan, Beck Depresyon Envanteri'nden ve Hamilton Anksiyete Değerlendirme Ölçeği'nden oluşmaktadır. Ölçekler uluslararası çalışmalarda geçerlilik ve güvenirliliği kanıtlanmış sorulardan oluşmaktadır. Araştırmada veri analizi SPSS 22 paket programı ile yapılmıştır. Araştırma sonucunda erken doğum tehdidi tanısı alan gebelerin depresyon ve kaygı puanları erken doğum tehdidi tanısı almayan gebelere göre daha yüksek olduğu tespit edilmiştir. Gebelerin erken doğum tehdidi tanısı almaları, depresyon ve kaygı puanlarını arttırmaktadır. The study was planned as a relational screening model in order to determine the depression and anxiety perceptions of pregnant women who did not take premature birth threat. The population of the study consisted of 20-37 weeks pregnant women (Premature Birth Threat) and 20-37 weeks old healthy pregnant women (Control Group) who were diagnosed with birth threat in İstanbul Zeynep Kamil Hospital. A questionnaire study was conducted on 100 healthy pregnant women who were admitted to the hospital between 19 November 2018 and 20 May 2019. The questionnaire consists of Sociodemographic Information Form, Beck Depression Inventory and Hamilton Anxiety Rating Scale. The scales consist of questions that have proven validity and reliability in international studies. Data analysis was done by SPSS 22 package program. As a result of the research, it was determined that the pregnant women who had premature birth threat were more likely to have depression and anxiety perceptions than those who did not receive premature birth threats. Pregnancy threats of pregnant women increase the perception of depression and anxiety. 93
- Published
- 2019
6. Üniversite öğrencilerinde bilinçli farkındalığın duygusal şemalar ve psikolojik esneklik üzerindeki etkisi
- Author
-
Yüksel, Cemile Gülfem, Ebadi, Hüseyin, and Psikoloji Ana Bilim Dalı
- Subjects
Psikoloji ,Psychology - Abstract
Araştırmada üniversite öğrencilerinde bilinçli farkındalık ve duygusal şemaların, bilişsel esneklik üzerindeki etkisinin ortaya koyulması amaçlanmıştır. Bu amaç doğrultusunda İstabul'daki üniversitelerde eğitim gören 405 öğrenciye sosyodemografik bilgi formu ile birlikte Bilinçli Farkındalık Ölçeği, Leahy Duygusal Şema Ölçeği ve Bilişsel Esneklik Ölçeği uygulanmıştır. Araştırmadan elde edilen bulgulara göre bilinçli farkındalık, akılcılık isteği ve hisleri kabullenme bilişsel esnekliğin alternatifler boyutunu artırırken; duygulara karşı zayıflık azaltmaktadır. Bununla birlikte bilinçli farkındalık, anlaşılabilirlik ve akılcılık isteği bilişsel esnekliğin kontrol boyutunu artırırken; duygulardan kaçınma ve ruminasyon azaltmaktadır. Kadınların akılcılık istekleri erkeklerden daha düşük iken, duyguları zararlı olarak görme düzeyleri daha yüksektir. Akılcılık isteği ve ruminasyon küçük yaş gruplarında daha yüksektir. Bilinçli farkındalık ve ruminasyon gelir düzeyi düşük olanlarda daha yüksek iken; akılcılık isteği, farklılık, onaylama, uzlaşı ve kontrol daha düşüktür. Ruminasyon ve süreklilik herhangi bir psikolojik destek aldığını belirten katılımcılarda daha yüksektir. The aim of the study was to determine the effect of mindfulness and emotional schemas on cognitive flexibility in university students. For this purpose, 405 students studying at the universities in Istanbul were administered in to study by the use of Sociodemographic Information Form along with the Mindfulness Scale, the Leahy Emotional Schema Scale and the Cognitive Flexibility Scale.According to the findings obtained from the study, mindfulness, rationalism and acceptance of feelings increased the dimensions of cognitive flexibility alternatives; reduces the vulnerability to emotions. However, while midfulness, intelligibility and rationalism increase the control dimension of cognitive flexibility; avoiding emotions and reducing rumination. While women's rationality is lower than men's, they have higher levels of perception. Rationality and rumination are higher in small age groups. While mindfulness and rumination were higher in those with lower income levels; rationality, difference, approval, compromise and control are lower. Rumination and continuity are higher in participants who indicate that they receive any psychological support. 89
- Published
- 2019
7. 18-45 yaş arası bireylerde düzenli spor yapmanın sporcu kimliği, narsisizm ve empati düzeyleri arasındaki ilişki
- Author
-
Nasirzade, Fakhriyya, Ebadi, Hüseyin, and Psikoloji Ana Bilim Dalı
- Subjects
Psikoloji ,Psychology - Abstract
Sporun insan sağlığı için sadece fizikî olmak dışında, psikolojik açıdan da önemli derecede etkili olduğu aşikardır. Psikoloji her alanla olduğu gibi, spor alanıyla da yakından ilişkili olmakla birlikte, sporcunun performansına da etki etmektedir. Araştırmamın diğer değişkenleri olan narsisizm ve empati düzeyleri, psikolojiyle spor arasında ilişkisi olabilecek dalları olarak kabul görebilmektedir. Bu araştırma, sporcu kimliğinin narsisizm ve empati düzeyleri arasında ilişki olabileceği varsayımından yola çıkılarak yapılmıştır. Yapılan araştırmada, düzenli spor yapan bireylerin narsisizm ve empati düzeyleri arasındaki ilişkiyi incelemek amacıyla ilişkisel tarama modeli kullanılmıştır.Araştırma, çeşitli spor salonlarında 18-45 yaş arası düzenli spor yapan 203 kişiyle yapılmıştır. Veri toplama aracı olarak `Sosyodemografik Bilgi Formu`, `Sporcu Kimliği Ölçeği`, `Narsisistik Hayranlık Ve Rekabet Ölçeği`, `Empati Düzeği Belirleme Ölçeği` Kullanılmıştır. Verilerin Analizi SPSS 24 Programı Kullanılarak Yapılmış, Pearson Analizi, Bağımsız Örneklem T Testi, Varyans Analizi ve Welch Testi'nden yararlanılmıştır.Araştırmanın sonucunda spor yapmanın, narsisizmle istatiksel olarak zayıf ilişkili olduğu, empati değişkenleriyle ise istatiksel olarak ilişkisinin anlamlı derecede olmadığı belirlenmiştir. Sporda geçirilen seneler arttıkça narsisiszm göstericilerinde düşüş gözlemlenmiştir. Cinsiyet farkına bakıldığında erkeklerin spora katılımının kadınlara oranla daha fazla olduğu belirlenmiştir. Medenî durumun değişkenle istatiksel olarak ilişkisi bulunmamıştır. Bunun yanı sıra maddi durumu yüksek olan bireylerin spora katılımın daha fazla olduğu belirlenmiştir. It is obvious that sports are not only physical but also psychologically important for human health. Psychology is closely associated with sports as well as with every field and affects the performance of the athlete. The other variables of my research, narcissism and empathy, are the branches of psychology that will be able to relate to sports. This study was carried out based on the assumption that athletes will know the relationship between narcissism and empathy levels. In this study, a relational survey model was used to examine the relationship between narcissism and empathy levels of athletes.The research was carried out in various sports halls with 203 people between the ages of 18 and 45. as a data collection tool, `sociodemographic data form`, `athlete identity scale`, `narcissistic admiration and competition`, `empathy level determination scale` were used. Analysis of data was performed using SPSS 24, Pearson analysis, independent sample t test, variance analysis, Welch test.As a result of the study, it was determined that sports had a statistically weak relationship with narcissism and that the relationship with empathy variables was not statistically significant. As the sport increased last year, there was no decrease in narcissism demonstrators. According to the gender awareness, it was determined that men had more participation in sports. The marital status was not statistically correlated with the variable. In addition, it has been determined that individuals with high financial status are more involved in sports. 84
- Published
- 2019
8. Kadınlardaki benlik saygısı ve depresyonun eğitim düzeyiyle ilişkisi
- Author
-
Bulam, Nurdan, Ebadi, Hüseyin, and Psikoloji Ana Bilim Dalı
- Subjects
Psikoloji ,Depression ,Psychology ,Women ,Self esteem ,Education level ,Education - Abstract
Bu araştırma, kadınlardaki depresyon ve benlik saygısının eğitim düzeyi ile olan ilişkisini incelemiştir. Araştırmanın amacı, kadınların depresyon, benlik saygısı ve eğitim düzeyi ilişkilerini ortaya koymaktır.Araştırmaya Giresun ilinde yaşayan farklı eğitim düzeylerinden seçkisiz olarak seçilen 205 gönüllü kadın katılmıştır. 17 ilkokul, 25 ortaokul, 64 lise, 44 ön lisans ve 55 lisans ve üzeri mezunu bulunmaktadır. Araştırmada veri toplamak amacıyla, `demografik bilgi formu`, `Beck Depresyon Envanteri` ve `Rosenberg Benlik Saygısı Ölçeği` kullanılmıştır.Verilerin analizinde SPSS 22.0 paket programı kullanılmıştır. Örneklemi oluşturan kişilerin özelliklerinin belirlenmesi için `Frekans` analizi yapılmıştır. Depresyon, benlik saygısı ve eğitim düzeyi arasındaki ilişkiyi belirlemek için `tek yönlü varyans analizi` kullanılmıştır.Yapılan değerlendirmeler sonucu, eğitim düzeyinin, depresyon puanını etkilemediği bunun yanı sıra eğitim düzeyi yüksek olan kadınların daha yüksek benlik saygısına sahip oldukları bulunmuştur. This study examined the relationship between self-esteem and depression with education level in women. The aim of the study is to reveal the relationship between women's depression, self-esteem and education level.205 volunteer women, randomly selected from different levels of education and living in Giresun, participated in the study. Among them, there are 17 primary school graduates, 25 secondary school graduates, 64 high school graduates, 44 associate graduates, 55 undergraduate graduates and postgraduate graduates. In order to collect data for this study, `demographic information form`, `Beck Depression Inventory` and `Rosenberg Self Esteem Scale` were used.SPSS 22.0 package program was used to analyze the data. `Frequency` analysis method were used to determine the characteristics of the people who involves the sample. To determine the relationship between depression, self-esteem and level of education, the `one way variance analysis` was applied.As a result of the evaluations, it was observed that the educational level did not affect the depression score, on the contrary, there was an increase in self-esteem as the level of education increased. 80
- Published
- 2019
9. Beyaz yakalı çalışanlarda duygudurum, depresyon ve sosyal medya bağımlılık düzeyleri arasındaki ilişkinin incelenmesi
- Author
-
Toraman, Murat, Ebadi, Hüseyin, and Psikoloji Ana Bilim Dalı
- Subjects
Psikoloji ,Psychology - Abstract
'Sosyal medya bağımlılığı' ve 'depresyon'; günümüzde özellikle gelişmiş ve gelişmekte olan toplumların temel sosyal problemlerinden biri haline gelmiştir. Akademik çalışmalardan iş dünyasına kadar birçok kesimin ilgi alanı olan sosyal medya bağımlılığı ile depresyon ilişkisi hala üzerinde tartışılması gerekn birçok konuyu barındırmaktadır. Bu çalışmanın amacı ise beyaz yakalılarda duygudurum depresyon ve sosyal medya bağımlılık düzeylerinin arasındaki ilişkiyi araştırmaktır.Çalışma; 24 - 42 yaşları arasında ki özel şirketlerde çalışan 210 gönüllü il yapımıştır. Araştırmada Sosyal Medya Bağımlılığı Ölçeği, Beck Depresyo Ölçeği ve Duygu Durum Ölçeği kullanılmıştır.Sanal tolerans düzeyi, sanal iletişim düzeyi, Sosyal medya bağımlılığı puanının ve Beck depresyon puanlarının kadınların erkeklerden yüksek olduğu saptanmıştır. Negatif duygu durum hariç diğer ölçek puanları ile yaş ve gelir durumu arasında negatif korelasyon olduğu tespit edilmiştir. Ölçeklerin birbirleri ile olan ilişkilerine bakıldığında Sanal tolerans puanı sırası ile sanal iletişim puanı, sosyal medya bağımlılığı puanı, Beck depresyon puanı ve negatif duygu durum puanı ile pozitif korelasyon gösterirken pozitif duygu durum puanı ile negatif korelasyon gösterdiği tespit edilmiştir. Sonuç olarak; depresyon arttıkça sosyal medya kullanımı artmaktadır. Bu konuda geniş kohort çalışmaların yapılması gerektiği ve bu konuda ulusal önlemler alınması gerektiğini düşümekteyiz. `Social media addiction` and `depression` have become one of the major social issues of developed and developing societies. The relationship between social media addiction and depression, which is an area of interest for many segments from academic studies to the business world, still includes many issues that need to be discussed. The aim of this study is to investigate the relationship between mood state depression and social media addiction levels in white-collar employees.The study has been conducted with the participation of 210 volunteers from 24 to 42 years of age. Social Media Addiction Scale, Beck Depression Inventory and Mood-State Scale have been used in the study.It has been observed that female participants have a more virtual tolerance level, virtual communication level, social media addiction score and Beck depression score when compared to those of males. It has been determined that there is a negative correlation between age - income level and scale scores except for negative mood state. When the relationship of the scales with each other is examined, it has been determined that the Virtual Tolerance Rating score is positively correlated with virtual communication score, social media addiction score, Beck depression score and negative emotion score respectively but is negatively correlated with positive mood state score.As a result, the use of social media increases as depression increases. We think that large cohort studies should be carried out and national measures should be taken in this regard. 104
- Published
- 2019
10. Bakım evlerinde yaşayan yaşlıların yalnızlık, umutsuzluk, depresyon düzeylerinin incelenmesi
- Author
-
Taştekin, Hande, Ebadi, Hüseyin, and Psikoloji Ana Bilim Dalı
- Subjects
Psikoloji ,Depression ,Loneliness ,Psychology ,Nursing homes ,Hopelessness ,Loneliness level ,Aged - Abstract
Bu araştırmanın amacı yalnızlık, umutsuzluk ve depresyon düzeylerinin bakım evlerinde yaşayan yaşlılar üzerindeki sonuçlarının incelenmesidir. Araştırmaya, Kayseri ilinde yaşayan, Hacı Rukiye Gazioğlu huzurevinde kalan, gönüllülük esasına göre seçilen 64-88 yaş arası kadın ve erkekler katılmıştır. Çalışmada veri toplamak amacıyla `Yalnızlık Envanteri (UCLA-LS)`, `Beck Umutsuzluk Ölçeği` ve `Beck Depresyon Envanteri` uygulanmış, `Kişisel Bilgi Formu` kullanılmıştır. Çalışmada elde edilen veriler SPSS 22.0 paket programı kullanılarak analiz edilmiştir. Verilerin değerlendirilmesinde tanımlayıcı istatistiksel yöntemler olarak sayı, yüzde ortalama, standart sapma kullanılmıştır. Sürekli değişkenler arasındaki ilişki korelasyon analizi ile test edilmiştir. Araştırmada hiyerarşik regresyon modelleri uygulanarak Baron ve Kenny (1986) tarafından belirtilen aracılık rolü belirlenmeye çalışılmıştır. Hiyerarşik regresyon modelleri sonrasında aracılık etkisini belirlemek üzere Sobel (1982) tarafından geliştirilen test uygulanmıştır. Araştırma sonucunda yaşlılarda yalnızlığın depresyon üzerine etkisinde umutsuzluğun aracılık rolü olduğu tespit edilmiştir. In this research consequences of loneliness, hopelessness and depression levels on elderly persons living in nursing homes have been examined. To the research 64-88 age groups women and men participated who living in Hacı Rukiye Gazioğlu nursing home in Kayseri; they participated as oneself volunteers to the examination. With the intent of data sampling in the research used scales were `UCLA Loneliness Scale`, `Beck Hopelessness Scale` and `Beck Depression Inventory`, and `Personel Knowledge Form`. Data obtained from the research examined by using SPSS 22.0 packaged software. During assessment of data the numbers, percentage average and standard deviation used as descriptive statistics methods. A relation between continuous variables has been tested by correlation analysis. By applying hierarchical regression models in the research has been tried to determine the mediation role which signified by Baron and Kenny (1986). After hierarchical regression models, to determine the mediation role a test performed which developed by Sobel (1982). In the end of the research determined that on the effect of loneliness on depression on the elderly persons hopelessness has mediation role. 89
- Published
- 2018
11. Türkiye Cumhuriyeti bürokrat ve siyasilerinde görülen depresyon ve tükenmişlik düzeyinin incelenmesi
- Author
-
Topal, Bariş Selim, Ebadi, Hüseyin, and Psikoloji Ana Bilim Dalı
- Subjects
Psikoloji ,Politicians ,Depression ,Bureaucrats ,Psychology ,Burnout ,Burnout level - Abstract
Bu çalışmada Türkiye Cumhuriyeti'nde görev yapan bürokrasi ve aktif siyasette bulunan kişilerin depresyon ve tükenmişlik seviyesi incelenmesi amaçlanmıştır. Araştırmanın örneklemi gönüllülük esasına göre kolayda örneklem yöntemiyle belirli plan esasında seçilmiş, Türkiye'nin yedi bölgesinden bürokrat ve siyasilerin katılımıyla gerçekleştirilmiştir. Her bölgeden pilot şehirler seçilmiştir. Her bölgenin nüfusuna göre katılım oranı belirlenmiştir. Katılımcılara Beck depresyon ölçeği (BDÖ), Tükenmişlik ölçeği (MTÖ), araştırmacı tarafından hazırlanan sosyodemografik bilgi formu ve aydınlatılmış onam veri toplama araç olarak verilmiştir. Araştırma sonuçlarına göre cinsiyet, yaş, medeni durum, eğitim seviyesi tükenmişlik arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmamıştır. Depresyon ve sosyodemografik veriler arasında anlamlı fark bulunmamıştır. Katılımcıların tükenmişlik ve depresyon oranı orta derecededir. Türkiye Cumhuriyeti'nde bulunan bürokrat ve siyasiler vatandaşları sağlıklı bir şekilde yönetmektedir. Bürokrat ve siyasilerin ruh sağlığı ülkeyi yönetebilecek kadar yerindedir. Türkiye Cumhuriyeti siyasası sağlıklı ruh haliyle yönetilmektedir. Türkiye Cumhuriyeti kurumları sağlıklı ruh haliyle yönetilmektedir. Türkiye Cumhuriyeti kuruluşları sağlıklı ruh haliyle idare edilmektedir. This study aims to investigate of depression and burn out levels in actively working bureaucrats and politicians from the republic of Turkey. Data was collected from volunteers by convenience sampling method. The participants were Turkish bureaucrats and politicians from seven geographical regions. One city from each region was randomly selected and participation rate was determined with respect to regional population size. Socio-demographic questionnaire, Beck Depression Scale (BDS) and Maslach Burnout Scale (MBS) were applied to participants after gathering consent forms. A t-test and one way analyzes of variance were used for comparisons among groups. Results of this study showed that there was no statistically significant difference among gender, age, marital status, education and burnout level. There was no significant difference between depression and socio-demographic data. Participants' burnout and depression levels were moderate. Turkish bureaucrats and politicians administer their citizens in healthy way. The mental health of Turkish bureaucrats and politicians is enough to manage the country. Governmental organizations in the republic of Turkey were administered by mentally healthy bureaucrats and politicians. 91
- Published
- 2018
12. Akademisyenlerin akademik tükenmişlik ve mesleki motivasyon düzeyleri arasındaki ilişkinin incelenmesi
- Author
-
Arikan, Gizem, Ebadi, Hüseyin, and Psikoloji Ana Bilim Dalı
- Subjects
Academicians ,Motivation ,Psikoloji ,Psychology ,Burnout ,Burnout level ,Scales - Abstract
Duygusal çöküş, duyarsızlaşma, özgüven azalması, çaresizlik ve umutsuzluk hissi, yüksek kaygı, düşük başarı, motivasyon kaybı, yıpranma, enerji kaybı vb. şekillerde kendisini gösteren tükenmişlik, her yaş grubundan ve farklı mesleklere mensup birçok kişide ortaya çıkabilmektedir. Aslında tükenmişlik kavramı günümüz iş dünyasının doğal bir çıktısı olan fazla iş yüküne sahip kişilerde, yoğun mesai saatlerinde çalışmak zorunda kalan işçilerde, insanlarla sıkça bir diyalog kurmak zorunda olan eğitimcilerde, sağlık çalışanlarında ve hatta bazen ev hanımlarda olmak üzere çok geniş bir yelpazede karşımıza çıkabilmektedir. Bu noktadan hareketle bu çalışmada akademisyenlerin akademik tükenmişlik ve mesleki motivasyon düzeyleri arasındaki ilişki irdelenmiştir. Araştırma kapsamında Beykent Üniversitesi'nde akademisyen olarak görev alan toplam 179 gönüllü akademisyene veri toplamak amacıyla Akademik Tükenmişlik Ölçeği ve Mesleki Motivasyon Ölçeği ile araştırmacı tarafından hazırlanan Akademisyenin Sosyo – Demografik Bilgi Formu (ASDBF) uygulanmıştır. Elde edilen bulgulara göre; akademisyenin mesleki motivasyon düzeyi ile tükenmişlik arasında istatiksel olarak anlamlı bir ilişki olduğu saptanmıştır. Mesleki motivasyonun, akademisyenin tükenmişlik düzeyini etkilediği sonucuna ulaşılmıştır. Burnouts may affect people of any age and any proffesion, and can be surfaced with many symptoms; such as emotional breakdowns, desensitisation, decreasing self-confidence, feeling of desperation, high anxiety, decreasing success rate, loss of motivation or energy loss. The concept of `burnout` can mostly be seen in people who work extra shifts or long shift hours, educators who has to communicate with people too often, medical staff and sometimes even in housewives.Starting from this point, academic burnouts and occupation motivation levels of academicians has been analysed in this research. In the extent of this research, 179 volunteered academicians of Beykent University were surveyed for data collection. They were subjected to Academic Burnout Scale and Occupational Motivation Scale, and also the Sociodemographic form for Academicians, which was created by the researcher.In light of the information gathered in this research, a meaningful statistical relevance between occupational motivation and burnout levels was discovered. It is concluded that occupational motivation has an influence on academician's burnout level. 162
- Published
- 2018
13. Anksiyetenin yaşam doyumu üzerindeki etkisinde tükenmişliğin aracı rolü
- Author
-
Eken, Furkan Onur, Ebadi, Hüseyin, and Klinik Psikoloji Ana Bilim Dalı
- Subjects
Psikoloji ,Psychology ,Burnout ,Scales ,Life satisfaction ,Anxiety - Abstract
Bu araştırma, anksiyetenin yaşam doyumu üzerindeki etkisinde tükenmişliğin aracı rolünü araştırmak amacıyla yapılmıştır. Ayrıca anksiyete, yaşam doyumu ve tükenmişlik arasındaki ilişkiler belirlenmiş, bu değişkenlerin demografik özelliklere göre farklılık gösterip göstermediği incelenmiştir. Araştırmanın örneklemini Beykent Üniversitesinde kayıtlı olan ve elverişli örnekleme yöntemi ile belirlenen 384 öğrenci oluşturmaktadır. Araştırmada İlişkisel Tarama Modeli ve Aracı Değişken Modeli kullanılmıştır. Veri toplama aracı olarak 'Sosyodemografik Bilgi Formu', 'Beck Anksiyete Ölçeği', 'Tükenmişlik Ölçeği Kısa Formu' ve 'Yaşam Doyumu Ölçeği' kullanılmıştır. Verilerin analizinde Bağımsız Örnek t Testi, Varyans Analizi, Korelasyon Analizi, Regresyon Analizi ve Sobel Testinden yararlanılmıştır. Araştırmanın sonucunda, anksiyete, tükenmişlik ve yaşam doyumu değişkenlerinin birbirleri ile istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki içerisinde bulunduğu görülmüştür. Anksiyetenin, yaşam doyumunu ve tükenmişliği, tükenmişliğin de yaşam doyumunu yordadığı saptanmıştır. Anksiyetenin yaşam doyumu üzerindeki yordayıcı etkisi incelenirken, tükenmişlik değişkeni analize dahil edildiğinde, tükenmişliğin anksiyete ve yaşam doyumu arasında tam aracı değişken olduğu belirlenmiştir. The main purpose of this research is to analyse the mediator role of burnout through anxiety and life satisfaction. In addition, relationships between anxiety, life satisfaction and burnout and how these variables differ according to demographic characateristics of research sample were examined. The population of the research consists of 384 university students enrolled in Beykent University. The research data are collected with convenience sampling method. 'Personal Information Form', 'Beck Anxiety Scale', 'Burnout Scale Short Version' and 'Life Satisfaction Scale' were used. Relational Survey Model and Mediation Model were used in the study. Independent Sample t Test, Variance Analysis, Correlation Analysis, Regression Analysis and Sobel test were used to analyse research data. The results of the study indicated that there is a meaningful relationsip between anxiety, burnout and life satisfaction. Besides, research findings show that anxiety effects both burnout and life satisfaction and burnout effect only life satisfaction. Also, it was found that burnout complately mediated the relationship between anxiety and life satisfaction. 105
- Published
- 2018
14. Okul öncesi dönemde çocuğu olan evli bireylerin duygusal zekâ düzeylerinin ve problem çözme becerilerinin evlilik uyumu ile ilişkisi
- Author
-
Sibğatullah, Yeliz, Ebadi, Hüseyin, and Psikoloji Ana Bilim Dalı
- Subjects
Parents ,Psikoloji ,Married couples ,Marital adjustment ,Emotional intelligence ,Preschool childrens ,Psychology ,Scales ,Marriage ,Problem solving ability - Abstract
Bu çalışmanın amacı, okul öncesi dönemde çocuğu olan evli bireylerin duygusal zekâ düzeylerinin ve problem çözme becerilerinin evlilik uyumu ile ilişkisini araştırmaktır. Bu amaçla çalışmaya İstanbul ili Bağcılar ilçesinde anaokulunda çocuğu olan 205 kadın ve 91 erkek toplam 296 evli birey katılmıştır.Veri toplama aracı olarak, Acar tarafından Türkçe'ye çevrilen ve geçerlilik, güvenilirlik çalışmaları yapılan Bar-On Duygusal Zekâ Ölçeği, Baugh, Avery ve Sheets-Hawoth tarafından geliştirilen, Türkçe standardizasyonu Hünler ve Gençöz tarafından yapılmış olan Evlilikte Problem Çözme Ölçeği, Locke ve Wallace tarafından geliştirilen, Tutarel-Kışlak tarafından Türkçe'ye uyarlanan Evlilik Uyum Ölçeği ve araştırmacı tarafından geliştirilen Kişisel Bilgi Formu kullanılmıştır. Verilerin analizi için SPSS (Statistical Package for Social Sciences) for Windows programı kullanılmış olup değişkenler arası ilişkilerin ortaya konması için korelasyon ve regresyon analizleri kullanılmıştır. Bağımlı değişkenlerle demografik değişkenlere göre değişimi ise Bağımsız Örneklem t-Testi ve ANOVA ile ölçülmüştür.Araştırmanın sonuçlarına göre, duygusal zekâ, evlilikte problem çözme ile evlilik uyumu arasındaki neden sonuç ilişkisini belirlemek üzere yapılan regresyon analizi istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur. Duygusal zekâ düzeyi ile evlilik uyumu düzeyi pozitif yönde anlamlı düzeyde ilişkilidir. Evlilikte problem çözme becerisi düzeyi de evlilik uyumu düzeyi ile pozitif yönde anlamlı ölçüde ilişkilidir. Araştırma sırasında elde edilen bulgular literatürde yer alan araştırmalar eşliğinde tartışılmış ve önerilerde bulunulmuştur. The aim of this study is to investigate the relationship between marital adjustment, problem solving skills and emotional intelligence levels of married couples who have pre-school aged child. A total of 296 participant (205 female, 91 male) who have preschool aged child educated in Bağcılar, İstanbul were included in the study.Participants were informed about the study and they have filled in Personal Information Form developed by the researcher, and Bar-On Emotional Intelligence Inventory which was adapted to Turkish by Acar, and Marital Problem Solving Scale which were developed by Baugh, Avery and Sheets-Hawoth and standardized in Turkish by Hünler and Gençöz and Marital Adjustment Scale developed by Tutarel-Kışlak. SPSS (Statistical Package for Social Sciences) for Windows was used to analyze the data. Correlation and regression analayses were applied to reveal the relationship between variables. Independent Samples T-Test and One Way ANOVA were used to indicate the differences of marital adjustment scores, problem solving skills and emotional intelligence levels based on demographical variables.Regression analysis for relationship between marital adjustment, problem solving skills and emotional intelligence levels were statistically significant. There is a significant uphill relationship between emotional intelligence and marital adjustment. Problem solving skills and marital adjustment were also related each other. Results were discussed with the literature. 127
- Published
- 2018
15. Sosyal medya bağımlılığı ile depresyon ve anksiyete arasındaki ilişki
- Author
-
Şeker, Volkan Taha, Ebadi, Hüseyin, and Klinik Psikoloji Ana Bilim Dalı
- Subjects
Social media ,Psikoloji ,Internet addiction ,Depression ,Psychology ,Dependency ,Anxiety - Abstract
Bu çalışma, sosyal medya bağımlılığı ile depresyon ve anksiyete arasındaki ilişkinin saptanması amacıyla yapılmıştır. Sosyal medya bağımlılığı ile depresyon ve anksiyete arasındaki ilişki başlıklı bu çalışmada evreni İstanbul İlinde yaşayan 18 yaş üstü bireyler oluşturmaktadır. Örneklem ise evrende yer alan uygun örnekleme yöntemi ile seçilen ve çalışmaya katılmaya gönüllü bireylerden oluşmuştur. Yapılan analiz sonucunda sanal iletişim düzeyinin cinsiyete göre anlamlı bir farklılık göstermediği tespit edilmiştir. Sosyal medya bağımlılığı düzeyinin yaşa, eğitime ve medeni duruma göre anlamlı bir farklılık gösterdiği tespit edilmiştir. Yapılan araştırmada katılımcıların sosyal medya bağımlılığı düzeyleri ile Beck depresyon puanları ve Beck anksiyete puanları arasında pozitif yönlü anlamlı bir ilişki olduğu tespit edilmiştir. Başka bir ifadeyle katılımcıların sosyal medya bağımlılığı düzeyleri arttıkça Beck depresyon ve Beck anksiyete puanlarının da arttığı tespit edilmiştir. Ayrıca katılımcıların Beck depresyon ve Beck anksiyete puanları arasında pozitif yönlü anlamlı bir ilişki olduğu tespit edilmiştir. Başka bir deyişle katılımcı bireylerin Beck depresyon puanları arttıkça Beck anksiyete puanlarının da arttığı tespit edilmiştir. The present study was conducted to determine the relationship between social media dependence and depression and anxiety. In the study titled `The relationship between social media dependence and 105
- Published
- 2018
16. Çalışan ve çalışmayan kadınların sosyal görünüş kaygısı ve psikolojik iyi oluş açısından incelenmesi
- Author
-
Yildiz, Büşra, Ebadi, Hüseyin, and Klinik Psikoloji Ana Bilim Dalı
- Subjects
Unemployed women ,Working women ,Psikoloji ,Psychology ,Social appearance anxiety ,Scales ,Women ,Psychological well being - Abstract
Araştırmanın amacı sosyal görünüş kaygısı ile psikolojik iyi oluş puanlarının çalışan ve çalışmayan kadınlarda farklılığın incelenmesidir. Bunun yanında çalışmada sosyal görünüş kaygısı ve psikolojik iyi oluş arasındaki ilişkinin anlamlılığı incelenmiştir. Bu amaçla araştırmaya Gaziantep'in Şehitkâmil ilçesinde yaşamakta olan 144 kadın (70 çalışan ve 74 çalışmayan) katılmıştır. Verilerin toplanmasında Sosyo-Demografik Bilgi Formu, Psikolojik İyi Oluş Ölçeği ve Sosyal Görünüş Kaygısı Ölçeği kullanılmıştır. Verilerin analizinde Ki-Kare Testi, Bağımsız Örnekler T-Testi, ANOVA, Pearson Korelasyon Analizi kullanılmıştır.Araştırma sonucunda kadınların psikolojik iyi oluş puanlarının medeni durum, eğitim durumu ve yaşamın büyük bölümün geçirildiği yere göre farklılık göstermez iken yaşa, çalışma durumuna ve gelir durumuna göre farklılık gösterdiği belirlenmiştir.Çalışmanın sonucunda kadınların sosyal görünüş kaygısı puanlarının yaşa, gelir durumuna ve yaşamın büyük bölümün geçirildiği yere göre farklılık göstermez iken medeni duruma, eğitim durumuna ve çalışma durumuna göre farklılık gösterdiği belirlenmiştir.Araştırma sonucunda psikolojik iyi oluş puanı ile sosyal görünüş kaygısı puanı arasında negatif yönde orta kuvvetli bir ilişki bulunduğu saptanmıştır. The aim of the research is to examine the difference between social appearance concern and psychological well-being in working and non-working women. In addition, the significance of the relationship between social anxiety and psychological well-being has been examined. For this purpose, 144 women (70 working and 74 non-working) who were living in Şehitkâmil district of Gaziantep participated in the research. Socio-Demographic Information Form, Psychological Well-Being Scale and Social Appearance Concern Scale were used to collect the data. Chi-square test, Independent samples T-test, ANOVA, Pearson Correlation Analysis were used in the analysis of the data.As a result of the research, it was determined that the psychological wellbeing levels of the women do not differ according to the marital status, education level and place while differ according to age, working status and income situation.In consequence of the research, it was determined that the levels of social appearance concern of the women do not differ according to the age, income status and place while differ according to marital status, education status and working status.As a result of the research, it was found that there is a negative significant relation between psychological well-being and social appearance concern. 94
- Published
- 2018
17. The applied statistical research on the effect of the martial physical education of aikido in individuals between 18-45 years on the cognitive emotion regulation strategies by physical therapy method
- Author
-
Urcan, Kerem, Ebadi, Hüseyin, and Psikoloji Ana Bilim Dalı
- Subjects
Psychotherapy ,Psikoloji ,Cognitive behaviour therapy ,Emotion regulation ,Aikido ,Psychology ,Martial arts ,Cognitive emotion regulation ,Therapy - Abstract
Bu çalışmada, Harp Sanatları beden eğitiminin bir stili olan Aikido'nun bir bilişsel duygu düzenleme terapi yöntemi olarak kullanılabileceği hipotezinden yola çıkarak psikoterapi yöntemi olarak test edilmesi amaçlanmıştır. Araştırma deneysel olarak tasarlanmıştır. Araştırmada harp sanatlarından Aikido sanatı terapi olarak katılımcılara uygulanarak bilişsel duygu düzenleme stratejilerinde değişiklik olup olmadığı araştırılmıştır. Veri toplama aracı duygu düzenleme ölçeği ve kişisel bilgi formundan oluşturulmuştur. Araştırmada kullanılan Bilişsel Duygu Düzenleme Ölçeği (BDDÖ) Garnefski, Kraaij ve Spinhoven (2002) tarafından geliştirilmiştir. Ölçek stres veren yaşam olayları sonrasında kişilerin kullandığı bilişsel duygu düzenleme stratejilerini ölçmeyi amaçlamıştır. Araştırmada farklı yaş gruplarında 50 katılımcı çalışma grubu olarak alınmıştır. Bu çalışma grubuna Aikido çalışmalarına başlamadan önce Bilişsel Duygu Düzenleme Ölçeği anket olarak uygulanmıştır. Anket çalışmasından sonra Aikido çalıştırılmış ve sonrasında aynı anket tekrar edilerek, çalışma grubunun ilk testte verdiği cevapların puanları ile son testte vermiş oldukları cevapların puanları istatistiki olarak analiz edilmiş ve kişlerin kullanıldığı bilişsel duygu düzenleme stratejilerinden olumlu ve olumsuz stratejilerin tamamında belirgin bir iyileşme olduğu gözlemlenmiş ve Aikido 'nun terapi yöntemi olarak kullanılabileceği düşünülmüştür. In this study, it is aimed to test Aikido, which is a style of Martial Arts physical education, as a psychotherapy method based on the hypothesis that it can be used as a method of cognitive emotion regulation therapy. The research is designed experimentally. In this study, it was investigated whether there was a change in cognitive emotion regulation strategies by applying the art of Aikido as a therapy to the participants. The data collection tool is composed of the emotion regulation scale and the personal information form. Cognitive Emotion Regulation Questionnaire (CERQ) used in the study was developed by Garnefski, Kraaij and Spinhoven (2002). The questionnaire is aimed to measure the cognitive emotion regulation strategies used by people after stressful life events. In the study, 50 participants in different age groups were taken as a study group. The Cognitive Emotion Regulation Questionnaire was given to the participants before starting the Aikido practices. After the survey, Aikido was run and the same questionnaire was repeated and the scores of the responses of the study group in the first test and the scores of their responses in the last test were analyzed statistically. In the conclusion part, because there is a spectacular wellness occured in the emotion regulation strategies of the participants; it is obvious that Aikido can be used as a therapy method in clinical psychology, sports and exercise psychology and clinical sports and exercise psychology in all sorts of demographic variations. 109
- Published
- 2018
18. İlk kez perkütan nefrostomi uygulanacak hastalarda işlem öncesi bilgilendirmenin anksiyete ve ağrı üzerindeki etkileri
- Author
-
Mutlu, Esen, Ebadi, Hüseyin, and Psikoloji Ana Bilim Dalı
- Subjects
Psikoloji ,Patients ,Psychology ,Pain ,Scales ,Patient satisfaction ,Anxiety ,Nephrostomy-percutaneous - Abstract
Çalışmanın amacı, ilk kez perkütan nefrostomi uygulanacak hastalarda işlem öncesi bilgilendirmenin anksiyete ve ağrı düzeyleri üzerine olan etkisinin incelenmesidir. Ek olarak, araştırmada hastaların cinsiyeti, yaşı, eğitim düzeyi, tıbbi geçmişleri gibi değişkenlerin anksiyete üzerindeki etkisi araştırılmıştır.Araştırmaya, İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Radyodiagnostik Anabilim Dalı Girişimsel Radyoloji Bilim Dalı'nda ilk kez perkütan nefrostomi uygulaması için başvuran 18-84 yaş arasında 72 erkek, 28 kadın olmak üzere, ölçütleri karşılayan toplam 100 hasta dahil edilmiştir. Araştırmada yer alan değişkenlerin ölçülmesi amacıyla hastalara `Kişisel Bilgi Formu`, `Durumluk Sürekli Anksiyete Ölçeği (STAİ)` ve `Vizüel Analog Skala (VAS)` uygulanmıştır. İşlem öncesi bilgilendirme yapılan vaka grubunda, diğer kontrol grubundaki hastalara oranla anksiyetenin anlamlı olarak düştüğü bulunmuştur. Kadınlarda ve psikolojik veya psikiyatrik yardım almış olanlarda anksiyete düzeyleri daha yüksek bulunmuştur. Her iki grup arasında ağrı düzeyleri bakımından anlamlı farklılık saptanmamıştır. Yapılan çalışmanın sonuçlarına göre, perkütan nefrotomi uygulanacak hastalarda, işlem öncesi bilgilendirme, anksiyeteyi azaltarak işlem başarısına ve hasta memnuniyetine katkıda bulunmaktadır. The aim of the study is to determine the effect of pre-procedural information on anxiety and pain levels in patients undergoing percutaneous nephrostomy for the first time. In addition, the effect of variables such as gender, age, education level, and medical history of the patients on anxiety was investigated.A total of 100 patients, 72 males and 28 females, aged between 18-84 years, who applied for percutaneous nephrostomy for the first time in the Department of Radiology of Istanbul University Istanbul Medical Faculty, were included in the study. `Personal Information Form`, `State Trait Anxiety Scale (STAI)` and `Visual Analog Scale (VAS)` were applied to the patients in order to measure the variables included in the study. In the patients of the study group who are informed before the procedure, the anxiety level was found to be significantly lower than the control group. In women and in those who received psychological or psychiatric help, anxiety levels were found to be higher. There was no significant difference in pain levels between two groups.According to the results of our study, in patients who will undergo percutaneous nephrotomy, pre-procedural informing decreases the anxiety, thus contributing to process success and patient satisfaction. 98
- Published
- 2018
19. 18-45 yaş bireylerde bilişsel duygu düzenleme stratejilerinin uyku kalitesini yordamadaki rolü
- Author
-
Arpinar, Melike, Ebadi, Hüseyin, and Psikoloji Ana Bilim Dalı
- Subjects
Emotion ,Psikoloji ,Emotion regulation ,Psychology ,Scales ,Cognitive emotion regulation ,Sleep ,Quality of sleep - Abstract
Uykunun insan sağlığı için önemi oldukça büyük ve birçok psikopatoloji ile ilişkisi aşikârdır. Çalışmanın diğer bir değişkeni olan duygu düzenleme de benzer şekilde günlük yaşam için önemli bir faktör olarak ifade edilmektedir. Duyguların düşünce veya bilişsel süreçlerle düzenlenmesi, insan hayatıyla ayrılmaz bir şekilde ilişkilidir ve insanların stresli olayların deneyiminden sonra duygularını yönetmelerine yardımcı olmaktadır. Literatürde uyku bozuklukları ile duygu düzenleme ilişkisinin araştırıldığı fakat uyku kalitesine yeterince yer verilmediği dikkat çekmektedir. Bu çalışma, bilişsel duygu düzenleme stratejileri yani bireyin baş etme mekanizmalarının uyku kalitesi ile ilişkisini incelemek amacıyla planlanmıştır. Veri toplama amacıyla Bilişsel Duygu Düzenleme Ölçeği (BDDÖ) ve Pittsburgh Uyku Kalite İndeksi (PUKİ) kullanılmıştır. Yetiştiriliş, aile tipi ve yaşanan yer gibi nitelikler dahilinde uyku ile bilişsel duygu düzenleme stratejileri arasındaki ilişkiye etki eden faktörlerin belirlenmesi önem taşımaktadır. Böylelikle etki eden faktörlere dair farkındalık kazandırılmış olacak ve ilgili psikopatolojilerin önlenmesine yönelik çalışmalar arttırılabilecektir. Sleep is important for human health and the relationship with many psychopathologies is obvious. Emotional regulation as another variable of this work is likewise expressed as an important factor for everyday life. The regulation of feelings through thought or cognitive processes is inextricably linked to human life and helps people to manage their emotions after experiencing stressful events. It has been noted in the literature that sleep disturbances are related to emotional regulation, but sleep quality is not sufficient. This study was designed to examine the relationship between cognitive emotional regulation strategies, that is, the individual's coping mechanisms and sleep quality. The Cognitive Emotion Regulation Scale and the Pittsburgh Sleep Quality Index were used to collect data. It is important to determine the factors affecting the relationship between sleep and cognitive emotional regulation strategies, such as raising, family type and living place. This will raise awareness of the affecting factors and enhance the work on the prevention of related psychopathologies. 120
- Published
- 2018
20. Psikoloji öğrencilerinde depresyonun yordayıcısı olarak öz yeterlik ve beden algısı
- Author
-
Köroğlu, Neslihan, Ebadi, Hüseyin, and Psikoloji Ana Bilim Dalı
- Subjects
Psikoloji ,Body image ,Depression ,Psychology education ,Psychology ,Self-efficacy belief ,Self-efficacy ,University students - Abstract
Depresyon bireylerin genel sağlığını olumsuz yönde etkileyen ciddi bir sendromdur. Beden algısı ve bireylerin genel öz yeterlilikleri depresyonun oluşumuna zemin hazırlamaktadır. Bu çalışmanın amacı psikoloji öğrencilerin depresyonun yordayıcısı olarak öz yeterlilik ve beden algısı düzeylerinin incelenmesidir. Bu amaçla yapılan çalışmaya 39 erkek ve 151 kadın olmak üzere toplam 190 kişi katılmıştır. Katılımcılara sosyodemografik veri formu, Genel Öz Yeterlilik Ölçeği, Beden Algısı Ölçeği ve Beck Depresyon Ölçeği uygulanmıştır. Yapılan hipotez testleri sonucunda erkeklerin beden algısı puanlarının ve düzenli sigara kullananların depresyon puan ortalamalarının anlamlı şekilde yüksek olduğu görülmüştür. Beden algısı düşük olanların depresyon toplam puan ortalamalarının anlamlı şekilde yüksek bulunmuştur. Yapılan korelasyon analizi sonucunda beden algısı ile depresyon toplam puanları arasında ve genel öz yeterlilik ile depresyon toplam puanları arasında istatistiksel olarak anlamlı korelasyon katsayısı elde edilmiştir. Son olarak yapılan regresyon analizi sonucunda genel öz yeterlilik ve beden algısı toplam puanlarının depresyon toplam puanını anlamlı şekilde yordadığı görülmüştür. Depression is a serious syndrome that affects the general health of individuals. Body perception and general self-sufficiency of individuals are some of the causes of the formation of depression. The purpose of this study is to examine the levels of self-efficacy and body perception as the predictors of depression in psychology students. A total of 190 people, 39 males and 151 females, participated in the study. Participants were given sociodemographic data form, General Self-efficacy Scale, Body-Perception Scale and Beck Depression Scale. As a result of the hypothesis tests, it was seen that the average scores of men's body perception and the depression scores of regular smokers were found significantly high. The mean score of depression was found significantly higher in subjects with low body perception. As a result of the correlation analysis, a statistically significant correlation coefficient was found between the body perception and depression total scores and between the general self-efficacy and depression total scores. Finally, the regression analysis showed that the total scores of the general self-efficacy and body-perception measures significantly correlated with depression total score. 74
- Published
- 2018
21. Cinsel işlev bozukluğu olan ve olmayan bireylerde psikolojik sağlamlık, öznel iyi oluş ve sosyal yaşam kalitesinin incelenmesi
- Author
-
Kiray, Vahide, Ebadi, Hüseyin, and Psikoloji Ana Bilim Dalı
- Subjects
Quality of life ,Subjective well-being ,Psikoloji ,Social life ,Resilience ,Sexual dysfunctions-psychological ,Psychology ,Socio-cultural life ,Sexual functions ,Sexuality ,Sexual problems - Abstract
Bu çalışmanın amacı, cinsel işlev bozukluğu olan bireylerin psikolojik sağlamlık, öznel iyi oluş ve sosyal yaşam kalitesi açısından cinsel işlev bozukluğu olmayan bireylerden farklılarının olup olmadığının araştırılmasıdır. Araştırmanın evrenini İstanbul ilinde yaşayan ve cinsel işlev bozukluğu tedavisi amacıyla özel bir Psikoterapi merkezine giden hastalar ile cinsel işlev bozukluğu olmayan sağlıklı bireyler oluşturmaktadır. Araştırma niceliksel araştırma yöntemlerinden olan anket çalışması ile yürütülmüştür. Araştırmada kullanılan veri toplama aracı olarak `Kişisel Bilgi Formu`, `Arizona Cinsel Yaşantılar Ölçeği`, `Kısa Psikolojik Sağlamlık Ölçeği`, `Öznel İyi Oluş Ölçeği` kullanılmış ve anket sonuçları SPSS 17.0 paket programı ile analiz edilmiştir. Araştırma sonucunda cinsel işlev bozukluğu yaşayan bireylerin ölçek puan ortalamalarında cinsel işlev bozukluğu olmayan bireylere göre bilimsel düzeyde farklılıklar tespit edilmiştir. Cinsel işlev bozukluğu yaşayan bireylerin Psikolojik Sağlamlık puan ortalaması cinsel işlev bozukluğu yaşamayan bireylere göre bilimsel düzeyde anlamlı ve düşük tespit edilmiştir. Öznel İyi Oluş Ölçeği boyutlarından Kendi Geçmişini Başkalarının Hayatı İle Kıyaslama boyutunda cinsel işlev bozukluğu olan bireylerin puan ortalaması, cinsel işlev bozukluğu olmayanlardan yüksek tespit edilmiştir. Yaşam Kalitesi ölçeğinin alt boyutlarından Fizik Fonksiyonelli Yaşam Kalitesi, Sosyal Fonksiyonelli Yaşam Kalitesi, Fiziksel Rol, Duygusal Rol, Canlılık ve Bedensel ağrı boyutlarında cinsel işlev bozukluğu olan bireylerin yaşam kalitesi puan ortalaması düşük tespit edilmiştir.Bireylerin yaş, cinsiyet, medeni durum, eğitim durumu, gelir seviyesi, çocuk sayısı, alkol ve sigara kullanma değişkenlerinde cinsel işlev bozukluğu olan ve olmayan bireylerde bilimsel düzeyde bir farklılık tespit edilmemiştir. Cinsel işlev bozukluğu olan ve olmayan grupların kendi aralarında yapılan farklılık testlerinde, cinsel işlev bozukluğu olan bireylerin yaş gruplarına göre Karamsarlık puan ortalaması, cinsiyetlerine göre Arkadaşlık İlişkileri puan ortalaması, evli ve bekar bireylerin Ağrılı Yaşam Kalitesi puan ortalaması ve çocuğu olmayan ve iki çocuğu olan bireylerin Fiziksel Rol Yaşam Kalitesi puan ortalaması arasında bilimsel düzeyde farklılıklar tespit edilmiştir.Cinsel işlev bozukluğu olan bireylerde yaş grupları ile Bedensel Ağrı puan ortalaması, evli bireylerin bekar bireylere göre Psikolojik Sağlamlık puan ortalaması, gelir değişkenine göre Ruhsal ve Fiziksel puan ortalaması, çocuk sayısı değişkenine göre Kendine Güven puan ortalaması, sigara kullanım değişkenine göre Genel Sağlık puan ortalaması arasında bilimsel düzeyde farklılıklar tespit edilmiştir.Cinsel işlev, bireyin ruhsal, sosyal ve fiziksel sağlığının tamamlanmasının en önemli fonksiyonlarından biridir. Bu amaçla, araştırmada ulaşılan sonuçlar literatürdeki araştırmaların sonuçları ile karşılaştırılmış ve önerilerde bulunulmuştur. The aim of this study is to investigate whether individuals with sexual dysfunction differ from those without sexual dysfunction in terms of psychological well-being, subjective well-being and quality of social life.The study population, living in the province and Istanbul for the treatment of patients with sexual dysfunction leading to a private rehabilitation center not constitute sexual dysfunction than healthy individuals. The research was conducted through a questionnaire study which was a quantitative research method. `Personal Information Form`, `Arizona Sexual Experiences Scale`, `Brief Psychological Robustness Scale`, `Subjective Well - Being Scale` were used as data collection tools and the results of the questionnaires were analyzed with SPSS 17.0 package program.As a result of the research, it was determined that the average scores of the individuals who had sexual dysfunction defeder at scientific level compared to those who did not have sexual dysfunction. The mean score of Psychological Health score of the individuals who had sexual dysfunction was found to be significantly lower than that of the individuals who did not have sexual dysfunction at scientific level. Individuals with sexual dysfunction in the dimension of subjective well-being scale compared to their own past and others' lives were found to have higher scores than non-sexual dysfunctions. In the subscales of the Quality of Life Scale, the average score of the quality of life scores of individuals with Physical Functional Quality of Life, Social Functional Quality of Life, Physical Role, Emotional Role, Vitality and Physical Pain was low.There was no scientific difference in the individuals with and without sexual dysfunction in terms of age, gender, marital status, educational status, income level, number of children, alcohol and smoking cessation variables.In the difference tests between the groups with and without sexual dysfunction, the average level of pessimism score according to the age groups of the individuals with sexual dysfunction, the average score of friendship relations according to gender, the average score of the scores of married and single women with painful life quality and the physical Differences in the level of Role Quality of Life scores were found at the scientific level.According to the average score of psychological wellness score according to the marital status, average of the mental and physical scores according to the income variable, the average of the Kenndine Trust score according to the number of children, and the general health score average according to the variable of cigarette use, among the individuals with sexual dysfunction Differences were found at the scientific level.Sexual function is one of the most important functions of completing the spiritual, social and physical health of the individual. For this purpose, the results of the research were compared with the results of the researches in the literature and suggestions were made. 103
- Published
- 2017
22. Üniversite öğrencilerinde psikolojik dayanıklılık ve beden imgesi algısının internet bağımlılığı ile ilişkisinin araştırılması
- Author
-
Duygun, Batuhan Talha, Ebadi, Hüseyin, and Psikoloji Ana Bilim Dalı
- Subjects
Internet ,Psikoloji ,Body image ,Internet use ,Psychology ,Hardiness on psychological ,Technological dependence ,University students - Abstract
Bu araştırma, üniversite öğrencilerinde internet kullanımına olan bağımlılıklarına göre psikolojik dayanıklılık ve beden imgesi kavramlarının birbirleriyle ilişkili olduklarını ortaya koymak amacı ile gerçekleştirilmiştir. Bunun yanı sıra cinsiyet, yaş, fakülte ve üniversite gibi bazı demografik değişkenler açısından incelenmiştir. Araştırmanın örneklemi İstanbul ilinde yaşayan, gönüllülük esasına göre rastlantısal olarak seçilen 300 üniversiteli öğrenciden oluşmaktadır. Araştırmada veri toplamak amacıyla `Yetişkinler Psikolojik Dayanıklılık Ölçeği`, `Bağımlılık Profil İndeksi İnternet Formu`, `Beden İmgesi Ölçeği` uygulanmış ve ''Kişisel Bilgi Formu'' kullanılmıştır.Verilerin analizinde, SPSS 20.0 paket programı kullanılmıştır. Yapılan değerlendirme ve analizler sonucuna göre; internet bağımlılığı yüksek olan öğrencilerin, internet bağımlılığı seviyesi daha az olan öğrencilere göre vücutlarından hoşnut olma durumları ve psikolojik dayanıklılıkları daha düşük olduğu saptanmıştır. Ayrıca yaş, cinsiyet ve üniversite türü değişkenlerine göre incelemede yapılmıştır.Anahtar Kelimeler : İnternet, Psikolojik dayanıklılık, Bağımlılık, Beden imgesi,öğrenci,Aşırı İnternet Kullanımı This research was made to show the relations between internet usage and psychological resilience and body image perceptıon. In addition to that, variables like sex, age, faculty and university was also taken into consideration.Casually choosen 300 university students have volunteered to the research. `Adulty Psychlogical Resilience Scale`, `Addiction Profile Index Internet Form`, `Body Image Scale` and `Personal Information Form` was used to gather data for the research.SPSS 20.0 packet program was used to analyze the data. Results according to the evaluation of data gathered and analysis are that students with the higher internet usage are more likely to be less pleased with their body and have lower psychlogical resilience that that have lower internet usage. Variables like age, sex, university type were also taken into consideration.Key Words : Internet, Psychological Resilience, Addiction, Body Image,Student, Over Internet Usage 63
- Published
- 2017
23. Evliliklerini 20 yaş ve altı yapmış kadınlar ile evliliklerini 20 yaş üzerinde yapmış olan kadınların yaşam doyumları, evlilik uyumları ile cinsel doyumları açısından karşılaştırılması
- Author
-
Eroğlu, Şule, Ebadi, Hüseyin, and Psikoloji Ana Bilim Dalı
- Subjects
Marital relationship ,Psikoloji ,Marital adjustment ,Early marriage ,Psychology ,Marital satisfaction ,Life satisfaction ,Marriage ,Orgasm ,Married women - Abstract
Bu çalışmanın amacı evliliklerini 20 yaş ve altı yapmış kadınlar ile evliliklerini 20 yaş üzerinde yapmış olan kadınların yaşam doyumları, evlilik uyumları ile cinsel doyumları arasındaki ilişkiyi ortaya konulmasıdır. Ek olarak, araştırmada kadınların yaşı, eğitim düzeyleri, gelir düzeyleri, evliliklerini kaç yaşında yaptıkları, çalışma durumları gibi değişkenlerin yaşam doyumları, evlilik uyumları ve cinsel doyumları üzerindeki etkisi araştırılmıştır. Araştırmaya İstanbul İlinde yaşayan kadınlar alınmıştır. Aynı zamanda kadınların demografik özelliklerini belirlemek adına Kişisel Bilgi Formu ve değişkenleri ölçmek adına da Evlilik Uyumu Ölçeği, Yaşam Doyumu Ölçeği ve Golombok Rust Cinsel Doyum Ölçeği uygulanmıştır. Elde edilen verilerin analizinde Mann Whitney- U ve Kruskal Wallis Testleri ve Spearman Koreslasyon analizleri kullanılmıştır. Araştırmada sosyo-demografik özelliklere göre bakıldığında; evliliklerini 20 yaş ve altı yapmış olan kadınların yaşları arttıkça evlilik uyumu ve yaşam doyumu düzeylerinin düşmekte olduğu, evliliklerini 20 yaş ve altı yapmış olan kadınların yaşları arttıkça cinsel doyum düzeylerinin artmakta olduğu, evliliklerini 20 yaş ve altı yapmış olan kadınların evlilik uyumu düzeyleri arttıkça yaşam doyumu düzeyleri de artmakta olduğu, evliliklerini 20 yaş üzeri yapmış olan kadınların evlilik uyumu düzeyleri arttıkça yaşam doyumu düzeyleri de artmakta olduğu sonuçlarına ulaşılmıştır. Ayrıca; evliliklerini 20 yaş üzerinde yapmış olan kadınların yaşam doyumu düzeyleri evliliklerini 20 yaş ve altı yapmış olan kadınların yaşam doyumu düzeylerine oranla daha yüksek olduğu görülmüştür.Araştırmanın sonunda yer alan tartışma bölümünde bulgulara dayalı olarak araştırmacılara ve alanda çalışan psikolojik danışmanlara yönelik önerilerde bulunulmuştur. The purpose of this study is to show the relationship between life satisfaction, marital adjustment, and sexual satisfaction of women who married under 20 years old and over 20 years old. In addition, the research investigated the effects of the variables such as age, education, income levels, marriage age, and employment status of women on life satisfaction, marital adjustment, and sexual satisfaction.Participants are the women living in Istanbul. At the same time, Marital Adjustment Scale, Life Satisfaction Scale and Golombok Rust Sexual Satisfaction Scale were administered to measure the Personal Information Form and variables in order to learn the demographic characteristics of women. Mann Whitney-U and Kruskal Wallis Tests and Spearman Correlation Analysis were used in the analysis of the obtained data.According to the socio-demographic characteristics of the survey; marital adjustment and life satisfaction levels are decreasing as the age of the women increase who have married at the age of 20 years or younger, the sexual satisfaction levels are increasing as the age of the women increase who have married at the age of 20 years or younger, the level of life satisfaction increases as the level of marriage adjustment increases for women who have married at the age of 20 years or younger, the level of life satisfaction increases as the level of marriage adjustment increases for women who have married at the age of 20 years or older. Also; the level of life satisfaction of women who have married at the age of 20 years or older is higher than the level of life satisfaction of women who have married at the age of 20 years or younger.In the discussion section at the end of the research, suggestions were made for psychological counselors working on the field and on the basis of findings. 89
- Published
- 2017
24. Lise öğrencilerinin üstbilişlerinde boyun eğici davranışların ve akademik ertelemenin incelenmesi
- Author
-
Gülep, Zeynep Pelin, Ebadi, Hüseyin, and Psikoloji Ana Bilim Dalı
- Subjects
Psikoloji ,Eğitim ve Öğretim ,Submissive ,Education and Training ,Psychology ,Academic procrastination ,Adolescents ,High schools students ,Metacognitive ,Education psychology - Abstract
Bu araştırma akademik erteleme, boyun eğici davranışlar ve üstbiliş kavramlarının birbirleriyle ilişkili olduklarını ortaya koymak amacı ile gerçekleştirilmiştir. Bunun yanı sıra akademik erteleme, boyun eğici davranışlar ve üstbiliş bazı demografik değişkenler açısından da incelenmiştir. Araştırmaya Sinop ilinde yaşayan, gönüllülük esasına göre rastlantısal olarak seçilen 14-18 yaş arası kız ve erkek lise öğrencileri katılmıştır. Çalışmada veri toplamak amacıyla `Aitken Erteleme Eğilimi Ölçeği`, `Boyun Eğici Davranışlar Ölçeği` ve `Üstbiliş Ölçeği Çocuk ve Ergen Formu` uygulanmış `Kişisel Bilgi Formu` kullanılmıştır. Çalışmada elde edilen veriler SPSS 21.0 paket programı kullanılarak analiz edilmiştir. Verileri değerlendirilirken tanımlayıcı istatistiksel metodları (sayı, yüzde, ortalama, standart sapma) kullanılmıştır. Boyun eğici davranışlar, akademik erteleme, olumlu üsten endişeler, olumsuz üsten endişeler, batıl inançlar, bilişsel izleme ve üstbiliş ölçeklerinden elde edilen puanların normal dağılım gösterip göstermediğini belirlemek amacıyla yapılan tek örneklem Kolmogorov-Smirnov testi sonucunda ölçeklerin dağılımının normal dağılmadığı saptanmıştır. Yapılan değerlendirmeler ve analizler sonucunda üstbiliş faaliyetleri ve akademik erteleme davranışları arasında bir ilişki bulunamamıştır; ancak, üstbiliş faaliyetleri arttıkça boyun eğici davranışlar artar sonucuna ulaşılmıştır. Buna ek olarak akademik ertelemenin, boyun eğici davranışların ve üstbilişin bazı değişkenlerle anlamlı oldukları görülmüştür. This study has been realised that academic procrastination, submissive behavior and metacognitive comprehension related to each other. Besides academic procrastination has been researched that about submissive behavior and same demographic variables arguments. The research has been in Sinop, who lives there. The 14-18 age chosen a voluntary base according to the random survey of male students between the girls is carried out. In this research with the aim to collect data, `Aitken Procrastination Inventory`, `Submissive Acts Scale` and `Metacognition Questionnaire for Children and Adolescents` has been carried out and used `Personal İnformation Form`. The data obtained in research that SPSS 21.0 has been analysed to used that packege programme. In evalvation of date descriptive statistical methods (numbers, percentage, the average standard deviation) have been used. The scores obtained from the scales to determine the normal distribution of submisseve behavior, academic procrastination, positive up aniety, negative up anxiety, superstition cognitive follow up and metacognitive scales. The only sample is Kolmogorov - Smirnov test. The result of this test has determined that the distribition of scale normally. The evalvation and analysis of result that, there is no relation between metacognition and academic procrastination, but out standing business activities have reached, the conclusion increase submissive behavior increased. In adittion, we have found that academic procrastination, submissive behavior and metacognition with some significant variables. 114
- Published
- 2017
25. Alzheimer tanısı almış hasta yakınlarının anksiyete ve yaşam kaliteleri arasındaki ilişkinin incelenmesi
- Author
-
Özlü, Ayşen, Ebadi, Hüseyin, and Psikoloji Ana Bilim Dalı
- Subjects
Quality of life ,Patient nearness ,Psychosocial effects ,Psikoloji ,Social environment ,Patients ,Psychology ,Alzheimer disease ,Anxiety ,Anxiety disorders ,Measurement and evaluation - Abstract
Alzheimer zihnin hafıza ve bir takım bilişsel işlevlerinde kayıplara neden olan nöropsikiyatrik bir hastalıktır ve halk arasında ''erken bunama'' olarak isimlendirilir. Alzheimer hastalığının kendine has bir takım evreleri vardır ve her evre hasta için farklı bir takım işlevlerdeki kayıpları kendisiyle beraber getirmektedir. Böylece Alzheimer hastalığı süreç içerisinde artan ve ağırlaşan bir bakım yükünü de beraberinde getirmektedir. Bu araştırma içerisinde Alzheimer tanısı almış hasta yakınlarının bu bakım yükü yaşam kalitesi ve anksiyete bağlamında incelenmiştir.Yaşam kalitesi her ne kadar net bir biçimde tanımlanabilecek bir kavram olmasa da kaliteye işaret eden bir takım değişkenlerin aranması ile bir özet yapılabilmektedir. Bu bağlamda fizyolojik ve ruhsal olarak iyi hissetme, sosyal çevre ile iyi ilişkiler geliştirebilme yaşam kalitesine gönderme yapan olgulardır. Bununla beraber anksiyete olumsuz özellikleriyle diğer duygulanımlardan ayrılan, kaygı ve bulantı olarak da ifade edilen bir psikolojik olgudur.Bu araştırmada Alzheimer tanısı almış hasta yakınları örneklem olarak alınmış, bu örneklem üzerinde Beck Anksiyete ve Yaşam Kalitesi ölçekleri uygulanmıştır. Elde edilen veriler uygun istatistiki program aracılığıyla analiz edilmiş olup bulgular SPSS 15.0 programı ile ANOVA testi uygulanmış ve örneklem üzerinde yaşam kalitesi ile anksiyete arasında bir anlamlılık aranmıştır. Alzheimer is a neuropsychiatric disorder that causes loss of memory and some cognitive functions of the mind and is called `early dementia` among the population. Alzheimer's disease has its own set of phases and each phase brings together the losses in a number of different functions for the patient. Thus Alzheimer's disease is accompanied by a growing burden in the process. In this study, the burden of care for patients with Alzheimer's disease will be examined in terms of quality of life and anxiety.Although the quality of life is not a clearly defined concept, a summary can be made by looking for a number of variables that point to quality. In this context, physiological and psychological well-being is a phenomenon referring to the quality of life that can develop good relationships with the social environment. However, anxiety is a psychological phenomenon that is separated from other affects by negative features, also expressed as anxiety and nausea.In this study, relatives of patients with Alzheimer's were taken as samples and beck anxiety and quality of life scales were applied on this sample. Findings were entered into the ANOVA test with SPSS 15.0 program and a meaningful relationship between the quality of life and anxiety was sought on the sample. 103
- Published
- 2017
26. Gebelikte depresyon belirtilerinin ortaya çıkmasında psikososyal faktörlerin ve kişilerin psikolojik dayanıklılığının etkileri
- Author
-
Gelenbe Öztürk, Ecem Alim, Ebadi, Hüseyin, and Psikoloji Ana Bilim Dalı
- Subjects
Psychosocial problems ,Psikoloji ,Depression ,Pregnancy ,Depressive symptoms ,Psychology ,Hardiness on psychological ,Sociodemographic variables ,Psychosocial causes - Abstract
Bu çalışmada gebelikte depresyon belirtilerinin ortaya çıkmasında psikososyal faktörlerin ve kişilerin psikolojik dayanıklılığının etkilerini araştırmak amaçlanmıştır. Bunun yanı sıra, gebelikte depresyon belirtilerinin ortaya çıkmasında sosyo-demografik değişkenlerin, önceki gebelik deneyimlerinin, gebelik, doğum ve doğum sonrası beklentilerin etkisi de incelenmiştir.Araştırmanın örneklemini İstanbul ili Çekmeköy, Ümraniye, Kadıköy ve Maltepe ilçelerinde ikamet eden rasgele yöntemle seçilmiş 215 gebe kadın oluşturmuştur. Araştırmada veri toplama amacıyla, Beck Depresyon Ölçeği, Psikolojik Dayanıklılık Ölçeği ve araştırmacı tarafından hazırlanan Kişisel Bilgi Formu kullanılmıştır.Verilerin analizinde SPSS 23.0 paket programı kullanılmıştır. Analizler sonucunda elde edilen bulgularda gebelikte depresyon belirtilerinin ortaya çıkmasında kişilerin psikolojik dayanıklılığının etkisi olduğu bulunmuştur. Bunun yanı sıra araştırmada, gebelerin medeni durumu, evlilik süreleri, eşleriyle olan ilişkileri, cinsel yaşam problemlerinin gebelik depresyonuyla anlamlı bir ilişkisi olduğu görülmüştür. Araştırmanın diğer bulgularına göre; gebelikte sigara kullanımı, gebeliğin plansız ve istenmeyen bir gebelik olması, önceden psikiyatrik bir problem yaşamış olmak, doğum süreci hakkındaki olumsuz beklentiler ve doğum sonrası sosyal yaşamla ilgili olumsuz beklentiler gibi faktörler ile gebelikte depresyon belirtilerinin ortaya çıkması arasında anlamlı ilişkiler bulunmuştur. In this study, it is aimed to study the effects of psychosocial factors and resilience on occurrence depressive symptoms in pregnancy. Furthermore, this study aimed to search about the effects of sociodemographic variables, previous pregnancy experiences, the expectations about the process of pregnancy and birth on the occurrence of the symptoms of depression in pregnancy.The sample of this study includes 215 pregnant women that were chosen randomly and they live in Ümraniye, Kadıköy and Maltepe in İstanbul. Beck Depression Scale, Resilience Scale and Personal Information Form that was prepared by researcher were used in this study to collect data.SPSS 23.0 package program was used to analyze data. It is found that; resilience has an impact on the occurrence depressive symptoms in pregnancy. Furthermore, it is found that; the marital status, the duration of marriage, the relationship between husband and the pregnant woman, the problems about sexuality has an impact on the occurrence depressive symptoms in pregnancy. In addition, this study found relations between smoking in pregnancy period, unwilling pregnancy, previous psychiatric problems, negative expectations about birth, negative expectations about their social relations after birth and the occurrence depressive symptoms in pregnancy. 119
- Published
- 2017
27. Analaysis of the secondary school students's style of coping with stres, locus of control and psychological resilience
- Author
-
Güngüz, Selviye, Ebadi, Hüseyin, and Psikoloji Ana Bilim Dalı
- Subjects
Psikoloji ,Resilience ,Secondary education schools ,Coping with stress ,Locus of control ,Psychology ,Hardiness on psychological ,Secondary education ,Stress - Abstract
Bu araştırma, ortaöğretim öğrencilerinin stresle başa çıkma tarzları, kontrol odağı ve psikolojik dayanıklılık düzeylerini incelemek amacıyla yapılmıştır. Araştırmaya 242 kız, 240 erkek olmak üzere toplam 482 öğrenci katılmıştır. Katılımcıların stresle başa çıkma tarzlarını ölçmek için Stresle Başa Çıkma Tarzları Ölçeği (SBTÖ), kontrol odağını ölçmek için Rotter İç-Dış Kontrol Ölçeği (RİDKO), psikolojik dayanıklılıklarını ölçmek için Ergen psikolojik Dayanıklılık Ölçeği (EPDÖ), kendilerine ilişkin bilgilere ulaşmak için Kişisel Bilgi Formu uygulanmıştır. Verilerin analizinde t-Testi, Tek Yönlü Varyans Analizi (ANOVA), Pearson Korelasyon Analizi uygulanmıştır.Araştırma sonuçlarına göre, stresle başa çıkma tarzlarından iyimser yaklaşımı erkekler, çaresiz yaklaşımı kızlar daha fazla tercih etmektedir. Anne eğitim durumu üniversite olanlarda sosyal desteğe başvurma yaklaşım tarzı daha yüksek, baba eğitim durumu okur-yazar olmayanlarda kendine güvenli yaklaşım tarzı daha düşüktür. EPDÖ uyum yaklaşımı erkeklerde daha yüksek, anne eğitim durumu okur yazar olmayanlarda daha düşük, baba eğitim durumu lise olanlarda akran desteği yaklaşımı eğitim durumu ilkokul olanlardan daha düşüktür. İç-dış kontrol odağı puanları cinsiyetleri, anne eğitim durumu ve baba eğitim durumuna göre farklılık göstermemektedir. The aim of this research is to analaysıs of the secondary school students's Style Of Coping With Stress, locus of control and psychological resilience. A total of 482 students, 242 girls and 240 boys, participated in the research. The Scales Of Stress Coping Styles (SBTO) for measure the participants' styles of coping with stress, The Rotter Internal-Externalcontrol Scale (RIDKO) for measure their the Locus Of Control, The Adolscent Psychological Resilience (EPSS) for measure their psychological resilience, and A Personal İnformation (RDI) form was used to obtain information about them. In the analaysis of the data,T-est, One-Way ANOVA and Pearson Correlation Test were applied.According to the results of the research, the optimistic approach to the ways of coping with stress is more favored by males and the desperate approach by girls. The approach to apply social support styles is higher for participants whose mothers education at the university level. Self-confident styles approach is less for participants whose father's educational level is not literate. EPDO compliance approach is higher in boys, is less for participants whose mother's education level is not literate. The participant's peer support approach whose father's education at high school is lower than the participants whose father's education at primary school level. 132
- Published
- 2017
28. Hiperaktif çocukların davranış bozuklukları ve akademik öğrenmeleri ile ebeveyn tutumları arasındaki ilişki
- Author
-
Dağci, Asli, Ebadi, Hüseyin, and Psikoloji Ana Bilim Dalı
- Subjects
Achievement in learning ,Parents attitude ,Hyperactivity disorder ,Psikoloji ,Adjustment ,Psychology ,Learning ,Children ,Attention deficit disorder with hyperactivity ,Academic learning time ,Social adjustment - Abstract
Bu tez çalışmasında hiperaktif çocukların akademik öğrenmeleri ve sosyal uyumları ile ebeveyn tutumlarının arasındaki ilişki ele alınmıştır. Hiperaktif çocuklar tüm duygularını kontrol edemedikleri hareketleri ile yaşarlar. Mutlu, mutsuz, öfkeli, heyecanlı tüm anlarında içlerinden gelen hareketli olma durumları sergilenir. Bu durumda hiperaktif çocuklara bilgi aktarımı yapmak, onların davranışlarını anlayıp istedikleri şekilde cevaplar verebilmek daha çok titizlik gerekmektedir. Tüm bu durumlar sonucunda böyle bir araştırma ortaya çıkmıştır. Araştırma, anaokulu ve ilkokul a giden hiperaktif çocuklar üzerinde yapılmıştır. Okula gitmeleri, sosyal gelişimlerini daha rahat izleyebilmek için göz önüne alınmıştır.Araştırma da çeşitli ebeveyn tutumlarının hiperaktif çocukların davranışlarını, tepkilerini, bilgiyi öğrenmelerini, yönergelere karşı tepkilerini nasıl etkiliyor diye bakılmıştır. Sosyal ortamlar da aktif, pasif, çekingen, lider olmak gibi davranışlar çocukların ebeveynlerinin tutumları ile fazlası ile alakalıdır. Anne ve babaların demokratik davranmaları hiperaktif çocukları nasıl etkiliyor, ilgisiz kayıtsız davranmaları nasıl etkiliyor, aşırı ilgili davranmaları, fazla fedakar davranmaları nasıl etkiliyor diye bakılmıştır. Olumlu ve olumsuz birçok sonuç bulunmuştur. In this thesis study, the relationship between academic learning and social adaptations of hyperactive children and parental attitudes is discussed. Hyperactive children live with movements they can not control all their emotions. Happiness, unhappiness, angry, excited moments of happiness are exhibited in all moments. In this case, it is necessary to be more careful to transfer information to hyperactive children, to understand their behavior and to respond in the way they want. As a result of all these cases, such research has emerged. The research was conducted on hyperactive children going to kindergarten and primary school. Going to school has been taken into consideration to make social development more comfortable.The research also looked at how various parental attitudes affect the behavior, reactions, learning of knowledge, and reactions to hyperactive children. Behaviors such as being active, passive, shy, and leader in social environments are related to the attitudes of the parents of the children. How democratic behaviors of parents influenced hyperactive children, how they affect indifferent behaviors, how they behave extreme, how they affect their self-sacrifice. Many positive and negative results were found 66
- Published
- 2017
29. Sürekli kaygının yordayıcıları olarak belirsizliğe tahammülsüzlük, endişe ile ilgili inançlar ve kontrol odağının incelenmesi ile yaşam doyumunun araştırılması
- Author
-
Göç, Ece, Ebadi, Hüseyin, and Psikoloji Ana Bilim Dalı
- Subjects
Psikoloji ,Trait anxiety ,Locus of control ,Ambiguity tolerance ,Uncertainty ,Psychology ,Life satisfaction ,Anxiety - Abstract
Bu araştırmanın amacı, kaygının yordayıcısı olarak belirsizliğe tahammülsüzlük, endişe ile ilgili inançlar ve kontrol odağının durumluk ve sürekli kaygı ile yaşam doyumuna olan etkilerini araştırmaktır. Ayrıca sürekli ve durumluk kaygının yaşam doyumuna etkileri de araştırılmaktadır. Araştırmada tarama modeli kullanılmış ve bireylerin içinde oldukları durumun araştırması yapılmıştır. Araştırmanın evreni İstanbul İlinde yaşayan sürekli kaygı sorunu olan bireylerdir. Araştırmanın örneklem grubu ise İstanbul İlinde faaliyet gösteren bir terapi merkezine tedavi amaçlı gelen bireylerden oluşan 46 kişiden seçilmiştir.Çalışmaya konu olan anketler, `Durumluk ve Sürekli Kaygı Ölçeği`, `Belirsizliğe Tahammülsüzlük Ölçeği`, `Endişe İle İlgili Olumlu İnançlar`, `Endişenin Sonuçları Ölçeği ve `Kontrol Odağı Ölçeği `dir.Araştırmada öncelikle literatür taraması yapılmıştır. Literatür taramasından sonra araştırma bulgularına ulaşmak için anketlere verilen cevaplar SPSS 17. Programına yüklenmiş ve istatistikî analiz yapılmıştır. Ölçeklere geçerlilik ve güvenilirlik testleri yapılmıştır. Verilerin normal dağılıma uygun olup olmadığını ortaya koyabilmek amacıyla Kolmogorov-Smirnov ve Shapiro-Wilk testleri ile verilerin normal dağılıma uygun olmadığı tespit edilmiş ve parametrik olmayan testlerin yapılmasına karar verilmiştir. İkili karşılaştırmalar için MannWhitney U Testi ve ikiden fazla grup için Kruskal Wallis Tek Yönlü Varyans testi yapılmıştır. Analizde değişkenler arası ilişkilerin ölçülmesi için Pearson Korelâsyon analizinden yararlanılmıştır. Araştırma bulgularına göre cinsiyet, medeni durum yaş durumu, eğitim durumu, gelir durumu ve çocuk sayısı değişkenlerine göre anlamlı farklılıklar bulunmuştur. Yapılan korelasyon testleri ile değişkenler arasındaki ilişkilerin yönü ve düzeyi tespit edilmiştir. Araştırma sonuçlarına göre durumluk kaygının %69,75 oranında Sürekli Kaygı, Endişenin Olumlu Sonuçları ve Bireysel Sorumluluk değişkeni ile açıklanabileceği bilimsel düzeyde anlamlı bulunmuştur. Sürekli kaygının yordayıcısı olarak sadece durumluk kaygının %25 oranında açıkladığı ve yaşam doyumunun da Durumluk Kaygı değişkeni ile %8,5 oranında açıklandığı bilimsel düzeyde anlamlı bulunmuştur.Araştırmanın sonuçlarına göre kadınların erkeklere göre geleceği bilmemenin vermiş olduğu rahatsızlık düzeyi yüksek bulunmuş ve erkeklerin ise endişelenmenin tehlikeli sonuçları önleyeceği algısı yüksek tespit edilmiştir. Evli bireylerin bekar bireylere göre iç kontrol odaklı oldukları, yaş durumu düştükçe kaygı durumunun arttığı tespit edilmiştir. Eğitim eviyesi düşük olan bireyler kaygı düzeyleri eğitim seviyesi yüksek olanlara daha fazladır. Ayrıca gelir seviyesi düştükçe kaygı ve yaşam doyumu düzeyi azalmakta çocuğu olan bireylerin çocuğu olmayan bireylere göre belirsizliği daha faz stres ve üzüntü verici olduğuna ilişkin algıları yüksektir. Çalışmada, sürekli ve durumluk kaygı ve yaşam doyumu çalışmalarının derinlikli analiz tekniklerine göre yüz yüze yapılacak araştırmalar ile genişletilmesi toplumun bütün kesimlerini kapsayacak şekilde çalışmaların yapılması önerileri geliştirilmiştir. The purpose of this study is to investigate the effects of intolerance, anxiety, and control focus on state and trait anxiety, and life satisfaction, as a predictor of distress. In addition, the effects of continuous and loss of life on life satisfaction are also being investigated. In the research, a screening model was used and a survey was conducted of the individuals they were in. As a working group, a survey was conducted with 46 people in a therapy center operating in Istanbul.The questionnaires to be studied were `State and Trait Anxiety Scale`, `Uncertain Intolerance Scale`, `Positive Beliefs Related to Anxiety`, `Anxiety Scale` and `Control Scale Scale`.The literature was first searched in the research. After the literature search, the answers given in the questionnaires to reach the research findings were uploaded to SPSS 17 Program and statistical analysis was done. Reliability and competence tests were performed on the scales. , Kolmogorov-Smirnov and Shapiro-Wilk tests were used to determine non-parametric tests for the normal distribution of variables. MannWhitney U Test for binary comparisons and Kruskal Wallis One Way Variance test for more than two groups. The Pearson Correlation Coefficient technique was used to measure inter-variable correlations in the analysis. Regression analysis was also done in the study.According to research findings, significant differences were found according to gender, marital status, age, educational status, income status and number of children. The direction and severity of the relationships between the variables and the correlation tests were determined and the variables that predicted the State Anxiety, Trait Anxiety and Life Satisfaction with the regression tests were analyzed.According to the results of the research, 69,87% of the state liveliness was found to be meaningful at the scientific level that can be explained by the Trait Anxiety, Positive Results of Concern and Individual Responsibility. It was found to be significant at the scientific level where only 25,00% of the state anxiety was explained as a predictor of persistent anxiety and 8,50% of the life satisfaction was explained by State anxiety.According to the results of the research, the level of discomfort that women had given to the future was higher than that of men, and the perception that the anxiety would prevent dangerous results was high. It has been determined that married individuals have an internal control orientation compared to single individuals, and anxiety situation increases when age status is lower. Individuals with low educational attainment levels are more anxious than those with high educational attainment. In addition, as the level of income decreases, the level of anxiety and life satisfaction decreases, and the perception that the children who have children are more stressful and sadder than the children who are not children is higher. In the study, a proposal was made to study the continuity and state anxiety and life satisfaction studies in a way to cover all segments of the extended community with face-to-face surveys based on in-depth analysis techniques. 121
- Published
- 2017
30. Sınav kaygısı ile geleceğe yönelik umut beklentisi arasındaki ilişki: 17-18 yaş arası İstanbul lise son sınıf öğrencileri üzerine bir araştırma
- Author
-
Serim, Serra, Ebadi, Hüseyin, and Psikoloji Ana Bilim Dalı
- Subjects
University entrance examinations ,Hope ,Psikoloji ,Psychology ,Hopelessness ,High schools students ,Test anxiety - Abstract
Bu araştırmada, İstanbul ilinde Şişli, Beyoğlu ilçesi sınırları içinde Anadolu Lisesi ve Özel Lise olmak üzere rastlantısal yolla seçilen 17-18 yaşarası lise son sınıf öğrencilerinin, üniversite giriş sınavı kaygıları ile geleceğe yönelik umut beklentilerinin ilişkilendirilmesi amaçlanmıştır. Çalışmaya katılmayı kabul eden 138 kişi örneklemi oluşturmuştur. Araştırmanın verileri, Sınav Kaygısı Envanteri, Beck Umutsuzluk Ölçeği ve araştırmacı tarafından oluşturulan Kişisel Bilgi Formu kullanılarak toplanmıştır. Çalışmada, bireylerin umutsuzluk düzeyleri arttıkça bireylerin sınav kaygısı düzeylerinin de artmakta olduğu, özel okulda okuyan lise son sınıf öğrencilerinin, Anadolu lisesinde okuyan lise son sınıf öğrencilerine göre sınav kaygı düzeylerinin daha yüksek olduğu, kız öğrencilerin sınav kaygı düzeylerinin erkek öğrencilere göre daha yüksek olduğu, özel okulda okuyan bireylerin devlet okulunda okuyan bireylere oranla duyuşsallık düzeylerinin daha yüksek olduğu, özel okulda okuyan bireylerin devlet okulunda okuyan bireylere oranla kuruntu düzeylerinin daha yüksek olduğu, bireylerin yaşları arttıkça bireylerin sınav kaygısı düzeylerinin de artmakta olduğu görülmüştür. Bireylerin yaşları arttıkça bireylerin umutsuzluk düzeylerinin de artmakta olduğu, annesi üniversite mezunu ve üzeri olan bireylerin diğer bireylere oranla sınav kaygısı düzeylerinin daha yüksek olduğu, bireylerin aylık harçlıkları arttıkça sınav kaygısı düzeylerinin de artmakta olduğu görülmüştür.Anahtar Kelimeler : Ergenlik, Umutsuzluk, SınavKaygısı In this research a number of 17-18 years old senior class students were selected in a random manner from Anatolian (State) and Private High Schools from two counties of Istanbul, Şişli and Beyoglu, in order to compare their anxieties over their college entry test results and their expectations about their futures. 138 persons who agreed to be part of this study formes our sample. The data for the research was collected by employing methods like Test Anxiety Inventory, Beck Hopelessness Scale and Personal Information Forms created by the researcher. According to the research, individuals with higher hopelessness levels had also higher test anxieties levels, seniors from private schools had higher test anxieties levels compared to students from state schools, female students had higher test anxieties levels, students from private schools had higher levels of emotionality compared to students from state schools, students from private schools also had higher levels of delusions, older students displayed higher test anxieties levels, older students' level of hopelessness were also higher, individuals who had mothers with college education or better, also had higher test anxieties levels, individuals with higher allowances also had increased levels of test anxieties.Key Words : Puberty, Hopelessness, Test Anxiety 79
- Published
- 2016
31. Yeni evlenen ve uzun süredir evli olan çiftlerin evlilikte problem çözme becerisi düzeylerinin öznel iyi oluş ve evlilik doyumu düzeyleri ile ilişkisinin incelenmesi
- Author
-
Sancaktar, Nihal, Ebadi, Hüseyin, and Psikoloji Ana Bilim Dalı
- Subjects
Marital relationship ,Subjective well-being ,Psikoloji ,Married couples ,Duration of marriage ,Psychology ,Marital satisfaction ,Marriage ,Problem solving ability - Abstract
Bu araştırma evli çiftlerin evlilik süresine bağlı olarak evlilikte karşılaştıkları problemlere yönelik çözüm becerilerinin, mutluluk (öznel iyi oluş) ve evlilik doyumuna olan etkisini incelemek amacıyla gerçekleştirilmiştir. Bunun yanı sıra, evlilikte problem çözme becerileri düzeyleri, öznel iyi oluş ve evlilik doyumu bazı demografik değişkenler açısından incelenmiştir. Araştırmaya İstanbul ilinde yaşayan, gönüllülük esasına göre rastlantısal olarak seçilen 100 evli birey katılmıştır. Araştırmada veri toplamak amacıyla `Evlilik Doyumu Ölçeği`, `Öznel İyi Oluş Ölçeği`, `Evlilikte Problem Çözme Ölçeği` uygulanmış ve ''Kişisel Bilgi Formu'' kullanılmıştır. Verilerin analizinde SPSS 20.0 paket programı kullanılmıştır. Yapılan değerlendirme ve analizler sonucuna göre; yeni evli çiftlerin evlilik doyumu uzun süreli evli olan çiftlere göre daha yüksektir. Böylelikle ana hipotezlerden biri desteklenmiştir. Ayrıca evlilik doyumu ile gelir düzeyi arasında da anlamlı bir ilişki olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Buna ek olarak, evlilikte problem çözme ile yaş ve öğrenim durumu arasında anlamlı bir ilişki belirlenmiştir. Öznel iyi oluş ile çeşitli değişkenlerin bağlantılarına bakıldığında ise çocuk sayısı ve yaş değişkenlerinin, öznel iyi oluş ile anlamlı bir ilişki olduğu sonucuna ulaşılmıştır.Anahtar Kelimeler : Evlilik, Evlilik Doyumu, Evlilikte Problem Çözme Becerisi,Öznel İyi Oluş This study aimed to show that effects of problem solving skills in the marriage on martial satisfaction and subjective well being depending on duration of the marriage. Besides, problem solving skill level, marital satisfaction, subjective well being was observed in terms of some demographic variables. 100 married people who live in İstanbul, willing to help and had beed choosen randomly attended to the study. Marital satisfaction scale, subjective well being scale, problem solving skill in the marriage scale had beed used for collecting data for the study.The datas of study had been analized by SPSS 20.0 program. According to the results of the assesment and analysis, it was found that newly married people's marriage satisfaction was higher than long time married people's. Thereby one of the main hypothesis was supported. Besides, it was found that there was a significiant connection among problem solving in marriage, age and education level when it was observed relationship between subjective well being and various variables, it was found that there was relationship among subjective well being, the number of children and age variables.Key Words : Marriage, Marital Satisfaction, Subjective Well Being,Marital Problem Solving Skill 94
- Published
- 2016
32. Ebeveyn kaybının duygusal zeka ve problem çözme becerisi üzerindeki etkisi
- Author
-
Uyar Kurt, Aylin, Ebadi, Hüseyin, and Psikoloji Ana Bilim Dalı
- Subjects
Psikoloji ,Emotional intelligence ,Secondary school students ,Psychology ,Parental loss ,Problem solving ability - Abstract
Bu çalışmada ebeveyn kaybının duygusal zeka ve problem çözme becerisi üzerindeki etkisinin araştırılması amaçlanmıştır. Araştırmanın örneklemini İstanbul ilinde Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı ortaokullarda öğrenim görmekte olan ebeveyn kaybı yaşamış, 10-11-12-13 yaşlarında 105 öğrenci ile ebeveyn kaybı yaşamamış 10-11-12-13 yaşlarında 102 ortaokul öğrencisi oluşturmaktadır.Araştırmada veri toplama aracı olarak Köksal tarafından Türkçe'ye çevrilen ve geçerlilik, güvenilirlik çalışmaları yapılan 'Bar-On Duygusal Zeka Ölçeği Çocuk ve Ergen Formu' ile Serin, Bulut Serin ve Saygılı tarafından 2010 yılında geliştirilen 'İlköğretim Düzeyindeki Çocuklar İçin Problem Çözme Envanteri' kullanılmıştır.Araştırmanın sonucunda duygusal zeka ve duygusal zekanın alt boyutları olan bireyiçi, uyum, olumlu etki, stres yönetimi ve genel ruh hali faktörlerinde ebeveyn kaybı yaşamış çocuklar ile her iki ebeveyni de hayatta olan çocukların skorları arasında anlamlı bir fark bulunmazken, ebeveyn kaybı yaşamış çocukların bireylerarası alt boyutunda daha yüksek puan aldıkları görülmüştür. Problem çözme becerisine yönelik yapılan analizler sonucunda da genel problem çözme becerisi, problem çözme becerisine güven alt boyutu ve kaçınma alt boyutunda iki grup arasında anlamlı bir fark görülmezken, özdenetim alt boyutunda ebeveyn kaybı yaşamamış çocuklar daha yüksek puanlar almışlardır. This work aims to investigate the effects of parental loss to the emotional quotient and the problem solving skills among middle school children. We sampled populations of 105 middle school children between ages 10 and 13, who lost at least one of their parents and another 102 students between similar ages, whose parents are alive.For data collection, we employed the `Bar-On emotional quotient inventory child and adolescent form`, which was translated by Köksal, and the `Problem Solving Skills Inventory for Middle School Children` developed by Serin, Bulut Serin ve Saygılı in 2010Results show that there is no significant difference of emotional quotient and its factors as intra-personal, positive impression, adaptability, stress management and general mood among the children who lost at least one of their parents and the ones whose parents are alive. However, we show that the scores of the inter-personal factor of the children with parental loss are higher. Similarly, the analysis of the problem solving skill results show that there is no significant difference of the general problem solving skills and the trust in problem solving skills scores among the two groups. But, the children with parental loss scored higher in the self control factor. 99
- Published
- 2016
33. Evli ve bekar bireylerdeki stres ve kaygı düzeyinin premenstrüel sendrom üzerine etkisi
- Author
-
Büyükbayrakdar, Asli, Ebadi, Hüseyin, and Psikoloji Ana Bilim Dalı
- Subjects
Bachelors ,Psikoloji ,Anxiety level ,Psychology ,Anxiety ,Marriage ,Stress ,Premenstrual syndrome ,Married women - Abstract
Bu çalışmanın amacı evli ve bekar bireylerdeki stres ve kaygı düzeyinin premenstrüel sendrom üzerine etkisini ortaya konulmasıdır. Ek olarak, araştırmada bireylerin yaşı, medeni durumu, gelir düzeyi, regli kanamalarının ilk kaç yaşında olduğu, regli kanamalarının süresi gibi değişkenlerin stres, kaygı ve premenstrüel sendrom üzerindeki etkisi araştırılmıştır. Araştırmaya İstanbul İlinde Beşiktaş İlçesinde yaşayan 21-48 yaş aralığında 100 kadın alınmıştır. Aynı zamanda bireylerin sosyo-demografik özelliklerini belirlemek amacıyla araştırmacı tarafından Kişisel Bilgi Formu oluşturulmuştur. Araştırmada sosyo-demografik özelliklere göre bakıldığında; evli kadınların bekar olan kadınlara oranla algılanan stres, depresif duygulanım, yorgunluk ve şişkinlik düzeylerinin daha yüksek olduğu, bekar kadınların evli olan kadınlara oranla ağrı ve sinirlilik düzeylerinin daha yüksek olduğu, evli bireylerin regli süresi arttıkça bireylerin şişkinlik düzeyleri de düşmekte olduğu, bekar bireylerin regli süresi arttıkça bireylerin durumluk kaygı düzeyleri de düşmekte olduğu, evli bireylerin regli süresi arttıkça bireylerin ağrı düzeyleri de düşmekte olduğu ve bekar bireylerin regli süresi arttıkça bireylerin premenstrüel sendrom düzeyleri de artmakta olduğu gibi sonuçlarına ulaşılmıştır. Araştırmada yer alan bireylerin yaşı, evlilik süreleri, çocuk durumu gibi sosyo-demografik özelliklere göre de anlamlı sonuçlar elde edilmemiştir. Ayrıca; evli olan bireylerin premenstrüel sendromu düzeyleri arttıkça; algılanan stres düzeyleri de artmakta olduğu, evli olan bireylerin algılanan stres düzeyi premenstürel sendromu düzeyini arttırmakta olduğu, bekar olan bireylerin durumluk kaygı düzeyleri arttıkça; sürekli kaygı düzeyleri de artmakta olduğu sonuçlarına ulaşılmıştır.Araştırmanın sonunda yer alan tartışma bölümünde bulgulara dayalı olarak araştırmacılara, alanda çalışan psikolojik danışmanlara ve ailelere yönelik önerilerde bulunulmuştur. This study's aim is to reveal the effect of stress and anxiety level on premenstrual syndrome in married and single women. Besides, the effects of variables such as women's ages, marital status, income level, age of first menstruation bleeding , duration of menstruation bleeding on stress, anxiety and premenstrual syndrome is examined. 100 women who are living in Besiktas providence of Istanbul and between 21-48 ages is participated to the research. Also, according to identify socio-demographic characteristics of the participants, personal information form is made by researcher. When the socio-demographic characteristics analyzed, it is found out that the perceived stress, depressive affectivity, fatigue and swelling levels of married women are higher than single ones, and the pain and irritability levels of single women are higher than married ones. Also, it is seen that as married women have longer period times, the swelling levels of them decrease, while as single women have longer period times, the state anxiety levels of them decrease; and as married women have longer period times, the pain levels of them decrease, while as single women have longer period times, the premenstrual syndrome levels of them increase. There was no meaningful results for socio-demographic features that take a part in the research, such as individuals' age, marriage duration, children number. In addition, it is seen that the increase of premenstrual syndrome levels cause increase of perceived stress levels for married women, while perceived stress level increases premenstrual syndrome level; and while state anxiety levels increase for single women, trait anxiety levels also increase. In the discussion section that is at the end of the research, suggestions for researchers, psychological counselors working on this field and families had been proposed on research findings. 112
- Published
- 2016
34. Küçük şehirlerde ve megakentlerde yaşayan bireylerin ahlaki olgunluk düzeyi, yaşam kalitesi ve umutluluk düzeyi açısından incelenmesi
- Author
-
Ünal, Gülten, Ebadi, Hüseyin, and Psikoloji Ana Bilim Dalı
- Subjects
Quality of life ,Hope ,Psikoloji ,Urban life ,Metropolitan ,Moral maturity ,Psychology - Abstract
Bu çalışmada küçük şehirlerde ve mega-kentlerde yaşayan bireylerin ahlaki olgunluk düzeyleri, yaşam kaliteleri ve umutluluk düzeylerinin karşılaştırılarak değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Bu değerlendirme yapılırken ahlaki olgunluk düzeyi, yaşam kalitesi ve mutluluk düzeyinin birbirini etkileyip etkilemediğini de ortaya koymak hedeflenmektedir. Araştırma ilişkisel tarama modelinin kullanıldığı betimsel bir çalışmadır. Araştırmaya Türkiye'nin İstanbul ili ile Marmaris ve Yatağan İlçelerinde yaşayan, gönüllülük esasına göre kartopu yöntemi ile ulaşılan 500 birey katılmıştır. Çalışmada veri toplama araçları olarak `Ahlaki Olgunluk Ölçeği`, `Yaşam Kalitesi Ölçeği` ve `Hearth Umut Ölçeği` kullanılmıştır. Bununla birlikte bireylerin sosyo-demografik özelliklerini tespit edebilmek için Kişisel Veri Formu oluşturulmuştur. Verilerin analizinde SPSS (Statistical Package for the Social Sciences) 21.0 paket programı kullanılmıştır. Araştırmadan elde edilen bulgulara göre mega-kentler, teknoloji, spor, kültür ve sanat ile iş, eğitim ve sağlık olanakları yönünden orada yaşayan bireyleri olumlu etkilemekteyken kalabalık, trafik ve insani ilişkilerinin zayıf olması ile güvenlik yönünden olumsuz etkilemektedir. Küçük şehirde yaşayan bireylerin ise yaşadıkları şehrin temiz ve sakin olması yönünden olumlu yönde etkilendikleri tespit edilmiştir. Küçük şehirlerde yaşayan bireylerin mega-kentlerde yaşayan bireylere göre yaşam kalitesi düzeylerinin daha yüksek olduğu, hem küçük şehirlerde hem de mega-kentlerde yaşayan bireyler için yaşam kalitesi arttıkça umutlu olma düzeyinin arttığı ayrıca ahlaki olgunluk düzeyi arttıkça umutlu olma düzeyinin yine arttığı görülmektedir. In this study, it is aimed to evaluate by comparison moral maturity level, life quality and hope level of individuals who lives in small cities and megacities. When making this evaluation, it is also aimed to reveal whether affect each other of moral maturity level, life quality and hope level. Research is a descriptive study which is used relational screening model. 500 individuals attented to the research who live in İstanbul, Marmaris and Yatagan chosen by snowball sampling according to the voluntary basis. SPSS 21 (Statistical Package for the Social Sciences) software was used for the analysis of the data. According to the findings of the research, although megacities affect positively to individuals who live in there with opportunities at technology, sports, culture, art, business, education and health affect negatively with aspects about crowd, traffic, weak human relationships and security. It was found that individuals who live in small cities are positevely influenced by small cities being clean and quite. According to findings, level of life quality is higher among individuals who live in small cities than megacities, in addition it was seen when life quality is increase, level of being hope is also increase and when moral maturity level is increase, level of being hope also increase in indiviuals who live in both megacities and small cities. 120
- Published
- 2016
35. Yetişkinlerin bağlanma stillerine göre bireylerin öfkeyi ifade etme tarzları, kendilik algısı ve sosyal problem çözme becerisi arasındaki ilişkinin incelenmesi
- Author
-
Eren, Nilay, Ebadi, Hüseyin, and Psikoloji Ana Bilim Dalı
- Subjects
Psikoloji ,Self perception ,Adult attachment ,Psychology ,Adults ,Attachment ,Attachment styles ,Anger ,Problem solving ability ,Social problems - Abstract
Bu araştırmanın amacı; yetişkinlikteki bağlanma stillerinin bireylerin öfkeyi ifade etme tarzları, kendilik algısı ve sosyal problem çözme becerilerini ne derece etkilediğini saptamaktır. Araştırmanın evren ini Bursa ili örneklemini ise Osmangazi ilçesinde yaşayan rastgele seçilmiş yaşları 18-40 arasında değişen 114 kadın 86 erkek oluşturmaktadır. Araştırmada veri toplamak amacıyla; İlişki ölçekleri anketi, sürekli öfke-öfkeyi ifade etme tarzı ölçeği, sosyal karşılaştırma ölçeği, kişisel bilgi formu ve problem çözme envanteri kullanılmıştır. Anket ve ölçeklerden alınan toplam puanların frekans ve yüzdeleri hesaplanarak yetişkinlerin bağlanma stilleri, öfkeyi ifade etme tarzları, kendilik algıları ve sosyal problem çözme becerileri belirlenmiştir. Araştırmada elde edilen veriler SPSS 21.0 programı kullanılarak analiz edilmiştir. Analiz sonucunda bireylerin cinsiyetlerine göre erkeklerin kadınlara oranla güvenli bağlanma düzeylerinin daha yüksek olduğu ve erkeklerin kadınlara oranla sürekli öfke düzeylerinin daha yüksek olduğu saptanmıştır. Kadınların erkeklere oranla öfke kontrolü düzeylerinin daha yüksek olduğu bulgulanmıştır. Yaş değişkenine göre; bireylerin yaşı arttıkça öfke kontrolü düzeylerinin de artmakta olduğu görülmüştür. Eğitim durumu değişkenine göre; lise mezunu ve altı olan bireylerin diğer bireylere oranla sürekli öfke düzeylerinin daha yüksek olduğu saptanmıştır. Bireylerin gelir düzeyi değişkenine bakıldığında geliri 3001 TL ve üzeri olan bireylerin diğer bireylere oranla güvenli bağlanma düzeylerinin daha yüksek olduğu saptanmıştır. Bireylerin kaç kardeş ve kaçıncı çocuk olduklarına göre bağlanma stilleri gruplarının sürekli öfke-öfke tarzı alt ölçekleri, kendilik algısı ve problem çözme envanterine göre aralarında anlamlı bir fark bulunamamıştır. Bağlanma stilleri ile problem çözme envanteri karşılaştırıldığında, güvenli bağlanmaya sahip olan bireylerin diğer bireylere oranla problem çözme beceri düzeylerinin ve güvenli bağlanmaya sahip olan bireylerin diğer bireylere oranla kendilik algısı düzeylerinin daha yüksek olduğu saptanmıştır. Bireylerin kendilik algıları düzeyi arttıkça problem çözme becerileri düzeylerinin de artmakta olduğu görülmüştür. Korkulu bağlanmaya sahip olan bireylerin sosyal karşılaştırma ölçeğinden aldığı puanlar ile sürekli öfke ölçeğinden aldığı puanlar arasında anlamlı bir ilişki bulunmuştur ve buna bağlı olarak, bireylerin kendilik algıları düzeyi arttıkça sürekli öfke düzeylerinde düşme olduğu saptanmıştır. The purpose of this study; to determine attachment styles in adulthood how affects individuals anger expression styles, self-perception and social problem solving skills. The research population consist of people in Bursa and sampling consist of people who were randomly selected 114 women, 86 men living in Osmangazi district, age raging between 18-40.In order to collect date in the study ; Relationships scale surveys, constant anger-anger expression style scale, the scale of social comparison and problem solving inventory is used. Frequencies and percentages of the total scores from surveys and scale calculated and adult attachment styles, styles of expressing anger, self-perception and social problem-solving skills are identified. The data obtained in the study were analyzed using SPSS 21.0 softwere. Analysis results ; according to the gender of individuals women than men were found to have higher levels of secure attachment. Men than women were found to have higher levels of trait anger. Women's level of anger than men were found to be higher. According to the age variable; age of individuals was also found to increase the level of anger is growing. According to the variable level of education; high school graduates and less individuals who were found to have higher levels of trait anger compared to other individuals.When individuals in the income level variable; individuals who over £ 3001 secure attachment level was found to be higher than other individuals..Constant anger-anger subscale attachment styles of the groups based on the count of how many siblings and children of individuals, there was no significant difference between self-perception and according to problem solving scale .When comparing attachment styles and problem solving scale, individuals who have been shown to be safe to connect to higher-level problem solving skills compared to others. Individuals who have a secure connection has been found to have higher levels of self-perception than other individuals.The level of self-perception of individuals increases the level of individual problem-solving skills, attention was also on the rise. Individuals who has apprehensive attachments' the scale scores obtained from self-perception and the scale scores obtained from trait anger a significant relationship was found.Consequently,a the level of self-perception of the individual is determined to be a decrease in levels of trait anger. 108
- Published
- 2016
36. Evli bireylerde bağlanma stillerinin kişiler arası duyarlılıkları ile ilişkisi
- Author
-
Atay, Sinem, Ebadi, Hüseyin, and Psikoloji Ana Bilim Dalı
- Subjects
Marital relationship ,Psikoloji ,Sensitivity ,Married couples ,Psychology ,Attachment ,Attachment styles ,Marriage - Abstract
Bebeklik döneminde temelleri atılan bağlanma davranışının bireylerin ileriki yaşlarında büyük öneme sahip olduğu görülmektedir. Bakım veren kişiler ile çocuk arasında kurulan bağlanmanın kişilerin karakterlerini ve bir çok davranışını belirlediği söylenebilir. Bu çalışmada evli bireylerin bağlanma stilleri ile kişiler arası duyarlılıkları incelenmiştir. Araştırmanın katılımcılarını tesadüfî yöntemle seçilmiş 25-40 yaş arası İstanbul'da ikamet eden evli bireyler oluşturmaktadır. Veri toplama aracı olarak, İlişki Ölçekleri Anketi, Kişiler Arası Duyarlılık Ölçeği ve Kişisel Bilgi Formu kullanılmıştır. Elde edilen veriler değerlendirilirken tanımlayıcı istatistiksel metotlar kullanılmıştır. Ölçekler normal dağılım göstermediği için nonparemetrik testler kullanılarak; niceliksel verilerin karşılaştırılmasında cinsiyet ve ölçekler arasındaki farklılıklar incelenmesinde Mann Whitney U; yaş, eğitim durumu ve aylık gelir düzeyi değişkenlerinin ölçekler ile ilişkisinin incelenmesinde Kruskal Wallis H kullanılmıştır. Bununla birlikte, bağlanma stilleri ve kişiler arası duyarlılık ilişkisinin ortaya konulabilmesi için Sperman Korelasyon Katsayısı kontrol edilmiştir. Elde dilen bulgulara göre bağlanma stillerinden güvenli bağlanma ve kayıtsız bağlanma ile kişiler arası duyarlılık arasında pozitif yönlü bir ilişki bulunurken; korkulu bağlanma ile kişiler arası duyarlılık arasında negatif yönlü bir ilişki bulunmuştur. Araştırma bulgularının diğer sonuçlarına baktığımızda; erkeklerin kadınlara oranla korkulu ve kayıtsız bağlanma düzeylerinin daha yüksek olduğu, gelir düzeyi 2000 YTL ve altı olan bireylerin diğer bireylere oranla güvenli bağlanma düzeyleri ile kişilerarası duyarlılık düzeylerinin daha yüksek olduğu sonucuna varılmıştır. Araştırmada yer alan yaş, kardeş sayısı, katılımcıların ne derecede kendini yalnız hissettikleri gibi sosyo-demografik özelliklere göre de anlamlı sonuçlar elde edilmemiştir.Araştırmanın sonunda yer alan tartışma bölümünde bulgulara dayalı olarak araştırmacılara ve alanda çalışan psikolojik danışmanlara yönelik önerilerde bulunulmuştur.Anahtar Kelimeler : Bağlanma Stilleri, Kişiler Arası Duyarlılık Attachment behavior that begins in infancy has great significance at advanced stages of life. Attachment between a primary caregiver and child determines the character and many behaviors of individuals. In this study, attachment styles and interpersonal sensibility of married individuals were analyzed. Participants were randomly selected married people aged between 25-40 years living in İstanbul. The Relationship Scale Questionnaire, Interpersonal Sensitivity Scale and Personal Information Form were used for data collection. Descriptive statistical methods were used for evaluation of obtained data. In the comparison of quantitative data, Mann Whitney U was used for investigation of relation between scale and gender, and Kruskal Wallis H for investigation of relation between scale and age, educational status, and monthly income level. Additionally, SpearmanCorrelation Coefficient was controlled to determine the relation between attachment styles and interpersonal sensibility.Based on findings, while the relationship between safe and indifferent attachment and interpersonal sensibility was positive, apprehensive attachment and interpersonal sensibility was negatively related. As further results show, indifferent and apprehensive attachment levels are higher in men compared to women, while safe attachment and interpersonal sensibility levels are higher in those with income of 2000 YTL and lower. No significant results were found between sociodemographic characteristics like age, number of siblings, and loneliness level of participants.Suggestions were made to investigators and psychological counselors working in the field based on findings at the end discussion.Key Words : Attachment Styles, Interpersonal Sensivity 81
- Published
- 2016
37. Çalışan kadınlar ve çalışmayan kadınlarda anksiyete düzeyinin, stresle başa çıkma yöntemlerinin belirlenmesi, karşılaştırılması ve sosyodemografik etkenler açısından incelenmesi
- Author
-
Ataş, Belgin, Ebadi, Hüseyin, and Psikoloji Ana Bilim Dalı
- Subjects
Unemployed women ,Working women ,Psikoloji ,Coping with stress ,Socio-demographic characteristics ,Psychology ,Women ,Anxiety ,Stress - Abstract
Bu çalışmada amaç; çeşitli iş alanlarında çalışan bir grup kadın ile çalışmayan bir grup kadının anksiyete düzeyinin, stresle başa çıkma yöntemlerinin belirlenmesi ve sosyodemografik etkenler ile ilişkisinin incelenmesidir.Tarama modeli olan bu çalışmada Beck Anksiyet Ölçeği, Stresle Başa Çıkma Ölçeği ve araştırmacının hazırladığı bir kişisel bilgi formu kullanılmıştır. Bu araştırmanın örneklemi; İstanbul il merkezinden rastgele seçilen 61'i çalışmayan, 92'si çalışan 153 kadından oluşmaktadır. Çalışmamızda elde ettiğimiz bulgular bireylerin anksiyete düzeylerinin orta derecede olduğu stresle başa çıkma da ise problem çözme boyutunu daha çok kullanmışlardır. Kaygı düzeyi yüksek kişilerin stresle başa çıkmada kaçınma boyutunu daha çok kullandıkları gözlenmiştir. Çalışan ve çalışmayan kadınların anksiyete düzeyleri ve stresle başa çıkma tazları arasında yapılan karşılaştırmada anlamlı bir farklılık elde edilmemiştir.Sonuç olarak kaygı düzeyi ve stresle başa çıkma da kullanılan tarzlar arasında bir ilişkinin varlığı tespit edilmiştir. Kaygı arttıkça kaçınma alt ölçeğinin, kaygı azaldıkça problem çözme alt ölçeğinin puanları artmıştır.Anahtar Kelimeler : Anksiyete, Stres, Objective of this study is to analyse the anxiety levels of a group of employed and unemployed women work in various fields, the determination of the ways to deal with stress and the connection with socio-demographic factors. In this search which is a scanning model, Beck anxiety scale, coping with stress scale and a personal information form prepared by the researcher are used. The exemplar of this research is presented from 61 unemployed and 92 employed in total 153 women drawn randomly in İstanbul city.According to the discoveries from the study anxiety levels of the individuals are in medium level and they commonly use problem solving process to cope with stress. On the other hand it is found that people with high anxiety more commonly use avoiding process to cope with stress. A significant difference is not found in the comparison made between unemployed and employed women to see their anxiety levels and styles to cope with stress. In conclusion, a connection between anxiety level and styles used to cope with stress is found. And the points of avoiding lower scale increased as the anxiety rose while the points of problem solving lower scale increased as the anxiety decreased.Key Words : Anxiety, Stress. 93
- Published
- 2016
38. Alkol ve madde bağımlılarının çocukluk çağı travmaları ile çocukluk çağı istismar öyküleri ile alkol ve madde kullanımının incelenmesi
- Author
-
Görevin Öner, Ezgi, Ebadi, Hüseyin, and Psikoloji Ana Bilim Dalı
- Subjects
Psikoloji ,Alcohol dependents ,Childhood traumas ,Psychology ,Drug addiction ,Alcohol drinking ,Child abuse-sexual ,Childhood ,Trauma ,Narcotic dependence ,Child abuse - Abstract
Çocuklara karşı uygulanan istismar ve çocukluk çağı travmaları, çocuğun psikososyal gelişimini ve gelecek yaşantısını olumsuz yönde etkilemektedir. Hem dünya genelinde hem de Türkiye'de çocuk ile ilişkili suçların fazla olması, bireysel ve ahlaki değerlerin bozulması, bireyleri alkol ve madde kullanımı gibi zararlı alışkanlık ve davranışlara iten nedenler arasında sayılmaktadır. Ayrıca günümüzde, çocukların yaşadıkları travma ve istismarların en çok birinci yakınlıkta akrabalar tarafından gerçekleştirildiğini araştırılmalar tarafından kanıtlanmaktadır.Türkiye'de çocuklara yönelik istismar, örselenme ve travma öykülerinin yetişkinlikte alkol ve madde tüketimi ile olan ilişkisinin incelemesi yer almaktadır. Ayrıca, çözüm önerileri ortaya konarak çocuk istismarı gibi travmatik durumların alkol ve madde bağımlılıklar ile ilişkisi ortaya konularak; hem çocuk istismar ve travmalarına hem de bağımlılıklara karşı açılan savaşa katkıda bulunulması hedeflenmiştir.Bireylerin madde kullanma durumları arasında fiziksel ihmal alt ölçeği puanı açısından anlamlı fark bulunmaktadır. Daha önce alkol kullanmış olan bireylerin diğer bireylere oranla fiziksel ihmal düzeylerinin daha yüksek olduğu saptanmış olmakla birlikte, bireylerin madde kullanma durumları arasında duygusal ihmal alt ölçeği puanı açısından anlamlı fark bulunmaktadır. Ayrıca, alkol kullanmış olan bireylerin diğer bireylere oranla duygusal ihmal düzeylerinin daha yüksek olduğu saptanmıştır.Anahtar Kelimeler : Çocuk,Travma,Alkol, Taciz, Madde Kullanımı, Aile Physical, psychological and social abuse applied to children by society, family members or another person affect a child's psychological development and his future life in a negative way. . The crime is more associated with children, in general, indicates that the deterioration in terms of both moral and cognitive. Both in the world and in Turkey, it is seen that the effects on these people cause harmful behaviours and habits such as use of alcohol and drugs. On the other hand it is proved with conducted research that children face child abuse from their parents or relatives. According to my case study, there are significant differences in terms of physical neglect subscale scales between the cases of the use of the individual drug. While individuals who previously had used alcohol level was found to be higher than other individuals with physical neglect are significant differences between the situations subscale scores of individuals using drugs. In addition, it was found that individuals who use alcohol have higher levels of emotion neglect than others. In this research study, the relation between child abuse, disturbance and consequently traumatic stories and use of alcohol and drugs of adults have been examined. In addition, statistically proven cases and legal inabilities have been emphasized. It is aimed to contribute and to fight against traumas, child abuse and addiction.Key Words : Child, Trauma, Alcohol, Abuse, Substance (Drug) Abuse, Family 98
- Published
- 2016
39. İlköğretim 3. ve 4. sınıf öğrencilerinin anne baba tutumlarına ilişkin algılarının problem çözme becerisi ve saldırganlık düzeyleri üzerindeki etkisi
- Author
-
Çinar, Serpil, Ebadi, Hüseyin, and Psikoloji Ana Bilim Dalı
- Subjects
Parents attitude ,Psikoloji ,Aggressiveness ,Primary school students ,Psychology ,Perception ,Problem solving ability ,Students perceptions - Abstract
İLKÖĞRETİM 3. VE 4. SINIF ÖĞRENCİLERİNİN ANNE BABA TUTUMLARINA İLİŞKİN ALGILARININ PROBLEM ÇÖZME BECERİSİ VE SALDIRGANLIK DÜZEYLERİ ÜZERİNDEKİ ETKİSİBu araştırmanın amacı, İlköğretim 3. ve 4. sınıf öğrencilerinde anne baba tutumlarına ilişkin algılarının problem çözme becerisi ve saldırganlık düzeyleri üzerindeki etkisini belirlemektir. Araştırmada problem çözme becerisi ve saldırganlık düzeylerinin anne baba tutumları ve demografik değişkenlere göre anlamlı bir farklılaşma olup olmadığı incelenmiştir. Araştırmaya 100 kız, 100 erkek olmak üzere toplam 200 öğrenci katılmıştır. Katılanların anne baba tutumlarını nasıl algıladıklarını ölçmek için Anne Baba Tutum Ölçeği, problem çözme becerilerini ölçmek için Çocuklar için Problem Çözme Envanteri, saldırganlık düzeylerini ölçmek için Çocuk Saldırganlık Ölçeği ve kendilerine ilişkin bilgilere ulaşmak için hazırlanan Kişisel Bilgi Formu uygulanmıştır. Verilerin analizinde Mann Whitney-U Testi, Kruskal Wallis H-Testi, Faktör Analizi, Spearman Korelasyon Testi kullanılmıştır. Araştırma sonuçlarına göre, saldırganlık seviyesi ile cinsiyet arasındaki ilişkiye bakıldığında erkeklerin kızlara oranla saldırganlık düzeylerinin daha yüksek olduğu saptanmıştır. Demokratik anne baba tutumunda çocukların problem çözme becerisi seviyeleri artarken otoriter anne baba tutumunda problem çözme seviyeleri azalmıştır. Otoriter anne bana tutumunda çocukların saldırganlık seviyeleri artarken, demokratik anne baba tutumunda saldırganlık seviyeleri azalmıştır. THE IMPACT OF GRADE 3 AND 4 STUDENTS' PERCEPTION OF THEIR PARENTS ATTITUDE ON THEIR PROBLEM SOLVING SKILLS AND AGGRESSION LEVELSThis research aims to determine the impact of grade 3 and 4 students' perception of their parents' attitude on their problem solving skills and aggression levels and whether problem solving skills and aggression levels differ depending on parents' attitude and demographic variables. A total of 200 students consisted of 100 males and 100 females participated in this study. 'Parents' Attitude Scale' to measure parental attitudes, 'Problem Solving Skills Scale' to quantify the level of problem solving skills, 'Child Aggression Scale' to quantify the level of aggression and Personal Information Form` developed by the researcher to get personal information of the participants were employed. In data analysis, Mann Whitney-U Test, Kruskal Wallis H-Test, Factor Analysis and Spearman Correlation were used. According to the research results, in democratic parental attitude, the level of problem solving skills increases whereas in authoritarian attitude, the level of problem solving skills decreases. In authoritarian attitude, the level of aggression increases whereas in democratic parental attitude, the level of aggression decreases. When we looked at the results of the relation between aggression and genders, boys have higher level of aggression than girls. 110
- Published
- 2016
40. Ortaokul öğrencilerinin psikolojik sağlamlık düzeylerinin algılanan sosyal destek ve aile işlevleri açısından incelenmesi
- Author
-
Topbay, Yaşar, Ebadi, Hüseyin, and Psikoloji Ana Bilim Dalı
- Subjects
Social support ,Psikoloji ,Resilience ,Perceived social support ,Secondary school students ,Psychology ,Family functions ,Family - Abstract
Bu araştırmanın amacı ortaokul öğrencilerinin psikolojik sağlamlık düzeylerinin, algılanan sosyal destek ve aile işlevleri açısından incelenmesidir. Bu bağlamda öğrencilerin psikolojik sağlamlık düzeyleri; öğrencilerin ailelerinden, arkadaşlarından ve öğretmenlerinden algıladıkları sosyal destek düzeyi ve aile işlevlerinin durumu açısından incelenmiştir. Ayrıca öğrencilerin psikolojik sağlamlık düzeyleri, araştırmanın demografik değişkenleri olan cinsiyet, anne ve babanın eğitim durumu ve ailenin gelir düzeyi açısından da incelenmiştir.Araştırmanın örneklemi; 2015-2016 eğitim-öğretim yılında İstanbul'un Gaziosmanpaşa ilçesindeki bir ortaokulda öğrenim gören 95 erkek ve 93 kız olmak üzere toplam 188 öğrenciden oluşmaktadır.Araştırmada öğrencilerin cinsiyetlerini, anne ve babalarının eğitim durumunu ve ailelerinin gelir düzeylerini tespit etmek amacıyla araştırmacı tarafından geliştirilmiş olan Kişisel Bilgi Formu kullanılmıştır. Öğrencilerin psikolojik sağlamlık düzeylerini belirlemek amacıyla Wested (2001a) tarafından geliştirilen ve Cem Ali Gizir tarafından Türkçe'ye uyarlanan Psikolojik Sağlamlık ve Ergen Gelişim Ölçeği kullanılmıştır. Öğrencilerin algıladıkları sosyal destek düzeyini belirlemek amacıyla Yıldırım (2004) tarafından geliştirilen ve revizyonu yapılan Algılanan Sosyal Destek Ölçeği kullanılmıştır. Öğrencilerin aile işlevlerinin durumunu belirlemek amacıyla Brown Üniversitesi ve Butler Hastanesi tarafından Aile Araştırma Programı kapsamında ABD'de geliştirilmiş olan ve Bulut (1990) tarafından Türkçe'ye uyarlanan Aile Değerlendirme Ölçeği kullanılmıştır. Veriler; SPSS 18 istatistik programı kullanılarak, regresyon analizi, ANOVA analizi ve t testi yöntemleriyle analiz edilmiştir.Araştırma sonucunda araştırmanın bağımsız değişkenleri olan algılanan sosyal destek ve aile işlevlerinin, psikolojik sağlamlık düzeyini anlamlı bir şekilde yordadıkları tespit edilmiştir. Araştırmanın demografik değişkenlerinden olan cinsiyet, anne ve babanın eğitim durumu ve ailenin gelir düzeyinin psikolojik sağlamlık düzeyi üzerinde anlamlı farklılık oluşturmadığı görülmüştür. Araştırma sonuçları elde edilen bulgular ışığında tartışılmış ve ileride yapılacak çalışmalara ilişkin önerilerde bulunulmuştur.Anahtar Kelimeler: Psikolojik Sağlamlık, Algılanan Sosyal Destek, Aile İşlevleri Aim of this research is to analyze secondary school students' resilience levels in terms of perceived social support and family functions. Within this context; resilience levels of students is analyzed in terms of social support level students perceived from their families, friends and teachers and condition of family functions. Also resilience levels of students are analyzed with regard to demographic variables such as sex, education level of parents and income level of family. Sample of research is consisting of 95 male and 93 female total of 188 students who study in a secondary school in Gaziosmanpaşa district of Istanbul in 2015-2016 academic year.In order to determine students' sex, education level of their parents and income level of the family, a Personal Info Form which is developed by the researcher is used. Resilience and Adolescent Development Scale developed by Wested (2001a) and adjusted to Turkish by Cem Ali Gizir is used to determine students' resilience levels. Perceived Social Support Scale which is developed and revised by Yıldırım (2004) is used to determine the social support level students perceived. Family Evaluation Scale which was developed in USA by Brown University and Butler Hospital in the scope of Family Research Program and adjusted to Turkish by Bulut (1990) is used to determine students' condition of family function. Data is analyzed by using SPSS 18 Statistics Program, with the methods of simple and multiple regression analysis, analysis of variance and T-Test. Result of the research shows that independent variables of the study, perceived social support and family functions, are meaningly predicting resilience level. Demographic variables of research sex, education level of parents and income level of family didn't create a significant difference on resilience levels. Research results are discussed in the light of obtained findings and suggestions are made for the studies ahead.Key Words: Resilience, Perceived Social Support, Family Functions 81
- Published
- 2016
41. Özel ve devlet kuruluşlarında çalışan öğretmenlerin mobbing, kaygı ve iş motivasyonu düzeylerinin incelenmesi
- Author
-
Arik, Hasibe, Ebadi, Hüseyin, and Psikoloji Ana Bilim Dalı
- Subjects
State schools ,Motivation ,Psikoloji ,Trait anxiety ,Anxiety level ,Eğitim ve Öğretim ,Education and Training ,Psychology ,Teachers ,Mobbing ,Anxiety ,Special schools - Abstract
Bu çalışmanın amacı; özel ve devlet kuruluşlarında çalışan öğretmenlerin mobbing, kaygı ve iş motivasyonu düzeylerini ortaya konulmasıdır. Ek olarak, araştırmada bireylerin cinsiyeti, yaşı, medeni durumu, gelir düzeyi, çalıştığı okul türü, haftalık çalışma saatti gibi değişkenlerin mobbing, kaygı ve iş motivasyonu üzerindeki etkisi araştırılmıştır. Araştırmaya İstanbul İlinde Beşiktaş İlçesinde özel ve devlet okullarında öğretmen olarak çalışan 100 birey alınmıştır. Aynı zamanda bireylerin sosyo-demografik özelliklerini belirlemek amacıyla araştırmacı tarafından Kişisel Bilgi Formu oluşturulmuştur. Araştırmada sosyo-demografik özelliklere göre bakıldığında; özel kurumda çalışan öğretmenlerin kamu kurumunda çalışan öğretmenlere oranla içsel motivasyon ile sürekli kaygı düzeylerinin daha yüksek olduğu, özel kurumda çalışan öğretmenlerin kamu kurumunda çalışan öğretmenlere oranla kurumlarında duygusal tacize (mobbing) mağruz kalma düzeylerinin daha fazla olduğu, kurumdaki öğretmen sayısı 30 üstüne yükseldikçe özel kurumda çalışan öğretmenlerin kamu sektöründe çalışan öğretmenlere göre içsel motivasyon düzeylerinin düştüğü gibi sonuçlarına ulaşılmıştır. Araştırmada yer alan bireylerin cinsiyeti, yaşı, medeni durumu, çocuk durumu, gelir düzeyi, gibi sosyo-demografik özelliklere göre de anlamlı sonuçlar elde edilmemiştir. Ayrıca; özel kurumda öğretmen olarak çalışan bireylerin durumluk kaygı düzeyleri arttıkça; sürekli kaygı düzeylerinin de artmakta olduğu, özel kurumda öğretmen olarak çalışan bireylerin içsel motivasyon düzeyleri arttıkça; dışsal motivasyon düzeylerinin de artmakta olduğu ve kamu kurumda öğretmen olarak çalışan bireylerin durumluk kaygı düzeyleri arttıkça; sürekli kaygı düzeylerinin de artmakta olduğu sonuçlarına ulaşılmıştır.Araştırmanın sonunda yer alan tartışma bölümünde bulgulara dayalı olarak araştırmacılara, alanda çalışan psikolojik danışmanlara ve ailelere yönelik önerilerde bulunulmuştur. The aim of this study is to examine the effects of mobbing, anxiety and work motivation levels of private and public sector teachers. Besides, the effects of variables such as individuals' sex, age, marital status, income level, school type, weekly working hours on mobbing, anxiety and work motivation is examined. 100 private and public sector teachers who are working in Besiktas providence of Istanbul is participated to the research. Also, according to identify socio-demographic characteristics of the participants, personal information form is made by researcher. When investigated socio-demographic characteristics of the participants, it is found out that private sector teachers have higher internal motivation and trait anxiety levels than public sector teachers, and they more likely to be exposed to emotional harassment (mobbing). It is examined that when teacher number is more than 30, private sector teachers' internal motivation levels decrease than public sector teachers. There was no meaningful results for socio-demographic features that take a part in the research, such as individuals' sex, age, marriage duration, children number or income level. In addition, it is examined that as private sector teachers' state anxiety levels increase, their trait anxiety levels increase too; and as their internal motivation levels increase, their external motivation levels increase too. As public sector teachers' state anxiety levels increase, their trait anxiety levels increase too.In the last part of research, the result have been discussed being with the research findings and there have been proposed some suggestions to families and psychological counselors working on this field. 101
- Published
- 2016
42. Çocuk cezaevindeki ergenlerle ailesiyle birlikte kalan ergenlerin yaşam doyumu ile umutsuzluk ve öğrenilmiş güçlülük düzeylerinin karşılaştırılması
- Author
-
Mammadova, Aytakin, Ebadi, Hüseyin, and Psikoloji Ana Bilim Dalı
- Subjects
Psikoloji ,Prisons ,Psychology ,Hopelessness ,Scales ,Life satisfaction ,Family ,Learned resourcefulness ,Adolescents ,High schools students - Abstract
Bu çalışmada çocuk cezaevindeki ergenlerle ailesiyle birlikte kalan ergenlerin yaşam doyumu ile umutsuzluk ve öğrenilmiş güçlülük düzeyleri arasındaki ilişkinin belirlenmesi amaçlanmaktadır.Bu araştırmanın genel evrenini 2015-2016 eğitim öğretim yılında İstanbul il merkezi sınırları içerisinde bulunan 16-18 yaş aralığındaki Ahi Evran Ticaret Meslek Anadolu lisesinde 9.10. ve 11. sınıfa devam eden 100 erkek öğrenci ve Maltepe Çocuk ve Gençlik Ceza İnfaz Kurumu'nda kalan 16-18 yaş aralığındaki 100 erkek oluşturmaktadır.Araştırmada ergenlerle ilgili verileri toplamak amacıyla araştırmacı tarafından geliştirilen kişisel bilgi formu ile bağımsız değişkenlere yönelik bilgi toplanmıştır. Araştırmada ergenlerin umutsuzluk düzeylerini belirlemek amacıyla Beck ve arkadaşları (1974) tarafından geliştirilen, Seber (1991) tarafından Türkçe'ye uyarlanan Beck Umutsuzluk ölçeği (BUÖ) kullanılmıştır.Öğrenilmiş Güçlülük düzeyini ölçmek amacıyla Rosenbaum (1980) tarafından geliştirilen, Dağ (1991) tarafından Türkçe'ye uyarlanan Rosenbaum Öğrenilmiş Güçlülük ölçeği (RÖGÖ) kullanılmıştır.Yaşam Doyumu düzeyini ölçmek için Diener, Emmons, Laresen ve Griffin (1985) tarafından geliştirilen, Köker (1991) tarafından Türkçe'ye uyarlanan Diener Yaşam Doyumu ölçeği (YDÖ) kullanılmıştır.Araştırmada kişisel bilgi formu ve ölçekler aracılığı ile 16-18 yaş grubundaki 200 ergenden elde edilen verilerin analizinde SPSS 12 paket programı kullanılmıştır.Araştırma sonucunda 16-18 yaş grubundaki ergenlerin öğrenilmiş güçlülük düzeyi ile yaşam doyumu arasında pozitif yönde anlamlı bir ilişki vardır. Öğrenilmiş güçlülük düzeyi ile umutsuzluk arasında negatif yönde anlamlı bir ilişki vardır. Yaşam doyumu ile umutsuzluk düzeyi arasında anlamlı düşük düzeyde negatif bir ilişki bulunmaktadır. The aim of this research is to specify the relation between life satisfaction and level of hopelessness and learned resourcefulness of the adolescents in juvenile prison and the adolescents live with their families.General universe of this study consists of 9th, 10th and 11th grade students as of 100 males in the age range of 16-18 who are studying in the Ahi Evran Trade Vocational Anatolian High School situated in the borders of Istanbul province and 100 males in the age range of 16-18 who are staying in Maltepe Children and Juvenile Penal Institution.In this study; some information about independent variables were collected through personal information form developed by researcher for the purpose of collecting the data related to adolescents.In this study, so as to determine the hopelessness levels of the adolescents, it is used the Beck Hopelessness Scale (BUO) developed by Beck et al. (1974), and adapted to Turkish by Seber (1991). So as to determine the learned resourcefulness levels, it is used the Rosenbaum Learned Resourcefulness Scale (ROGO) developed by Rosenbaum (1980) and adapted to Turkish by Dağ (1991). So as to determine life satisfaction levels, it is used the Diener Life Satisfaction Scale (YDO) developed by Diener, Emmons, Laresen and Griffin (1985) and adapted to Turkish by Koker (1991).In this research, SPSS 12-package program was used in analyzing the data obtained through the personal information form and the scales from 200 adolescents in age range of 16-18.In consequence of this research, it is observed that there is a positively meaningful relation between learned resourcefulness and life satisfaction of adolescents in age range of 16-18. There is a negatively meaningful relation between learned resourcefulness and hopelessness. There is a negatively meaningful relation at low-level between life satisfaction and hopelessness. 88
- Published
- 2016
43. Yetiştirme yurdunda kalan öğrenciler ile aile yanında kalan ögrencilerin sosyal kaygı düzeylerinin karşılaştırılması
- Author
-
Meraler, Hayri Üveys, Ebadi, Hüseyin, and Psikoloji Ana Bilim Dalı
- Subjects
Psikoloji ,Social anxiety ,Psychology ,Phobia-social ,Orphanages ,Students ,Family life - Abstract
Bu araştırmanın temel amacı yetiştirme yurdunda kalan öğrenciler ile, ailesi yanında kalan öğrencilerin sosyal kaygı düzeylerinin incelenerek karşılaştırılması ve sosyodemografik etkenler açısından farklılıkların incelenmesidir.Tarama modeli olan bu çalışmada Liebowitz Sosyal Kaygı Ölçeği ve araştırmacının hazırladığı bir kişisel bilgi formu kullanılmıştır.Araştırmanın evrenini yetiştirme yurdunda yaşayan çocuklar ve ailesinin yanında yaşayan çocuklar oluşturmaktadır.Bu araştırmanın örneklemini 30'u ailesinin yanında yaşayan çocuklar ve 25'i yetiştirme yurdunda yaşayan çocuklar oluşturmaktadır. Çalışmamızda elde ettiğimiz bulgular göre ailesinin yanında yaşayan çocukların sosyal fobi düzeylerinin çok şiddetli olduğu görülmüştür. Ayrıca bu çocukların kaygı düzeyleri arttıkça; kaçınma düzeylerinde artmakta olduğu görülmektedir. Yetiştirme yurdunda yaşayan çocukların kaygı düzeyleri arttıkça; kaçınma ve sosyal fobi düzeylerinde artmakta olduğu görülmektedir. Sonuç olarak kaygı düzeyi, kaçınma ve sosyal fobi düzeyleri arasında pozitif yönlü bir ilişkinin varlığı tespit edilmiştir. Elde edilen bulgular literatür ışığında değerlendirilmiş olup gerekli öneriler yapılmıştır. The main purpose of this research is to compare the social anxiety levels of the children who live in the orphanage and the ones who live at their homes and to examine the differences by means of sociodemographic factor.Leabowitz social Anxiety Scale and personal verse form which was prepared by the researcher was used in this study which is a scanning model. This study's context is formed with the children who live in orphanage and the children who live with their families. This study's sample is formed with thirty children who live with their parents and twenty five children who live in an orphanage.According to the findings that we got from our study,iy can be seen that the children who live with their parents have a severe condition of sociophobia. Once the anxiety of the children who live in an orphanage increases,their avoidance and sociophobia also increases.As a result, it is detected that there is a positive directional relationship among the stage of anxiety, avoidance and sociophobia. The findings were evaluated in the light of literature and necessary suggestions were made. 63
- Published
- 2016
44. Çanakkale'nin Gelibolu ilçesinde yaşayan 35-65 yaş arası menopoza girmiş kadınlarda depresyon düzeyi, menopoz semptomlarının psikolojik sağlamlık ile ilişkisi ve sosyo demografik özelliklerin incelenmesi
- Author
-
Gözütok, Pelin, Ebadi, Hüseyin, and Psikoloji Ana Bilim Dalı
- Subjects
Psikoloji ,Resilience ,Depression ,Çanakkale-Gelibolu ,Socio-demographic characteristics ,Psychology ,Women ,Menopause - Abstract
Çalışmanın amacı, menopoza giren 200 gönüllü kadının depresyon düzeyi, psikolojik sağlamlık, menopoza karşı tutumları ve sosyo - demografik özelliklerinin depresyon üzerindeki etkisinin araştırılmasıdır. Etkisi araştırılan sosyo - demografik özellikler, yaş, menopoza girme yaşı, eğitim durumu, medeni durum, çocuk sayısı, menopoza girme şekli, meslek, yaşanılan sıkıntılara karşı destek alma durumu, daha önce psikiyatrik hikaye olup olmaması, menopozal dönemde herhangi bir sıkıntı yaşayıp yaşanmama durumlarıdır.Araştırmanın örneklemi, 36-65 yaş arası Çanakkale'nin Gelibolu ilçesinde yaşayan farklı menopoz evrelerindeki 200 gönüllü kadından oluşmaktadır. Araştırmada, ''Beck Depresyon Envanteri'', ''Had Depresyon Ölçeği'', ''Yılmazlık Ölçeği'', ''Menopoz Semptomları Değerlendirme Ölçeği'' kullanılmıştır. Araştırmaya katılacak olan kadınlara araştırma hakkında bilgi verilerek, envanter sonuçlarının gizli tutulacağı söylenmiştir. Araştırmaya katılan her kadına onam formu imzalatılmıştır. Elde edilen veriler SPSS 20 paket programına girilerek istatistiksel analizler yapılmıştır. Menopoz semptomlarının somatik şikayet şiddetlerine, psikolojik şikayet şiddetlerine, ürogenital şikayet şiddetlerine göre yılmazlık ölçeği alt ölçekleriyle ilişkisi araştırılmıştır.Menopoz semptomları değerlendirme ölçeği sonuçlarının (somatik şikayet şiddetlerine, psikolojik şikayet şiddetlerine, ürogenital şikayet şiddetleri) yılmazlık ölçeği alt ölçekleriyle ilişkisi arasında anlamlı bir fark bulunamamıştır. İncelenen sosyo-demografik özelliklerden, yaşanılan sıkıntılara karşı destek alma durumu, daha önce psikiyatrik hikaye olup olmaması, menopozal dönemde herhangi bir sıkıntı yaşayıp yaşanmama durumları depresyon ve anksiyete ile ilişkilidir.Anahtar Kelimeler : Menopoz, Depresyon, Psikolojik Sağlamlık, Menopoz Semptomları, Cerrahi Menopoz, Doğal Menopoz. The purpose of the study is to research the depression level, relationship between menoposis symptoms of socio-demographic chracterictics on 200 voluntarily participated women. In contrast, this study is conducted with women selected from a normal population. The socio-demographic characteristics included in the study are age, menopause starting age, education level, marital status, number of children, type of menopause initiation, occupation, the supportive status of the suffering experienced, the previous psychiatric history, and any difficulties in the menopausal period. The sample of the study is 200 volunteers aged between 35 and 65 and live in Gelibolu (Çanakkale, Turkey). The study used `Beck Depression Inventory`, ''Resilience Scale'', ''Menopouase Rating Scale'', `Hospital Anxiety and Depression (HAD) Scale` methods. The participants were informed about the study and the confidentiality/privacy of the results. Each participant was requested to sign a consent form. The data were analyzed with SPSS 20 software. Findings revealed no statistically significant difference between menopause starting age and type of menopause initiation according to HAD-A (anxiety), HAD-D (depression) ve Beck depression scale ratings. There was no significant difference between subscales of the menopausal symptoms assessment scale (somatic complaints severity, severity of psychological complaints, severity of urogenital complaints) subscales.Depression and anxiety are related to the socio-demographic features examined, the supportive status of the suffering experienced, the previous psychiatric history, and any difficulties in the menopausal period.Key Words : Menopause, Depression, Surgical Menopause, Natural Menopause 97
- Published
- 2016
45. 20-45 yaş arası görücü usulü ve flört ederek evlenen kadınların evlilik uyumları ile cinsel doyumlarının incelenmesi
- Author
-
Yilmaz, Mervegül, Ebadi, Hüseyin, and Psikoloji Ana Bilim Dalı
- Subjects
Psikoloji ,Marital adjustment ,Arranged marriage ,Psychology ,Flirtation ,Marriage ,Orgasm ,Married women - Abstract
Bu araştırmanın temel amacı 20-45 yaş arası görücü usulü ve flört ederek evlenen kadınların evlilik uyumları ile cinsel doyumlarının incelenerek karşılaştırılması ve sosyodemografik etkenler açısından farklılıkların incelenmesidir.Tarama modeli olan bu çalışmada kadınlar hakkında gerekli bilgileri toplayabilmek amacıyla araştırmacı tarafından geliştirilen `Kişisel Bilgi Formu`, kadınların cinsel doyum düzeylerini belirlemek için `Cinsel Doyum Ölçeği` ve kadınların evlilikte uyum düzeylerini belirlemek için `Evlilikte Uyum Ölçeği` kullanılmıştır.Çalışmamızda görücü usulü ile evlenen kadınların evlilik uyum düzeylerine bakıldığında görücü usulü evlenen kadınların evliliklerinin uyumlu olmadığı görülmüştür. Çalışmamızda flört ederek evlenen kadınların evlilik uyum düzeylerine bakıldığında flört ederek evlenen kadınların evliliklerinin uyumlu olduğu görülmüştür. Elde edilen bulgular literatür ışığında değerlendirilmiş olup gerekli öneriler yapılmıştır. The current study aimed to examine marital adjustment and sexual satisfaction among women between the ages of 20 and 45 married after a flirting/dating period and involved in an arranged marriage, and also to compare the relationship of these two concepts, and examine the differences in terms of sociodemographic factors. In this study which is a survey model, with the purpose of gathering proper information about women, `Personal Information Form`, which is created by the researcher, was used. `Sexual Satisfaction Scale` was used in order to determine the levels of sexual satisfaction among women and `Marital Adjustment Scale` was used to determine the marital adjustment levels among women. In this study, it has been found that marriages of women involved in an arranged marriage are not maritally adjusted. Moreover, it has been found that marriages of women involved in flirting/ dating period before marriage are maritally adjusted. The findings of the study were evaluated in the light of the literature and proper suggestions were made. 91
- Published
- 2016
46. Lise öğrencilerinin boyun eğici davranışlarında depresyon ve dürtüsellik düzeylerinin incelenmesi
- Author
-
Erdoğan, Doğan, Ebadi, Hüseyin, and Klinik Psikoloji Ana Bilim Dalı
- Subjects
Psikoloji ,Depression ,Submissive ,Impulse ,Psychology ,Impulsive behavior ,Science high school ,High schools students - Abstract
Bu araştırma boyun eğici davranışlar , depresyon ve dürtüselliğin birbirleriyle ilişkili olduklarını ortaya koymak amacı ile gerçekleştirilmiştir. Bunun yanı sıra boyun eğici davranışlar, depresyon ve dürtüsellik bazı demografik değişkenler açısından incelenmiştir. Araştırmaya Van ilinde yaşayan, gönüllülük esasına göre seçkisiz olarak seçilen 89'u kız, 79'u erkek olmak üzere toplam 167 anadolu ve fen lisesi öğrencisine anket uygulaması yapılmıştır.Araştırmada veri toplamak amacıyla `Boyun Eğici Davranışlar Ölçeği, Beck Depresyon Ölçeği, Barrat Dürtüsellik Ölçeği ve Kişisel Bilgi Formu'' kullanılmıştır. Verilerin analizinde SPSS 20.0 paket programı kullanılmıştır. Elde edilen verilerin normal dağılıp dağılmadığını ` Normallik testi` ile gerçekleştirilmiş olup, verilerin normal dağıldığı görülmüştür. Araştırmada veriler normal dağılım sergilediği için Parametric testler kullanılmıştır. Örneklemi oluşturan kişilerin tanıcıtı özelliklerinin belirlenmesi için `Frekans` analizi yapılmıştır. Boyun eğici davranışlar , dürtüsellik ve depresyon düzeyi arasındaki ilişkiyi tespit etmek için `Spearman kolerasyon analizi` uygulanmıştır.Yapılan değerlendirmeler ve analizler sonucunda depresif bireylerin daha boyun eğici ve dürtüsel oldukları, boyun eğici olan bireylerin ise daha dürtüsel oldukları görülmüştür. Buna ek olarak depresyonun dürtüselliğin ve boyun eğici davranışların bazı değişkenler ile anlamlı oldukları görülmüştür. This is search is done to prove the connection among impulsivity, depression and submissive behavior. Additionally, impulsivity, depression and submissive behavior is examined in terms of demographic variables.For this is search, 89 female, 79 male 167 students in total who live in Van and attenda natolian and science high school, participated in a survey based on voluntariness. In research, to collect data , beck depression scale, barrat impulsivity scale and personal in formation form has been used.For the analysis of data SPSS20.0 packaged software has been carried out. test of normality has shown us that data is a normal distribution. As it is a normal distribution, in reseach parametric test shave been carried out. Frequen cy analysis has been done in order to identify personality traits of peopl who joined the sampling. Pearson test has been carried out to ascertain prove the connection among impulsivity, depression and submissive behavior. Following the searches , it is understood that depressiv people are moreo bedient and impulsive ; submissive people are more impulsive. İn addition to these it is understood that impulsivity, depressio and submissive behavio rmake sense with certain variables. 121
- Published
- 2016
47. Evlilikler de planlı çocuk sahibi olup olmamanın çiftlerin üzerinde olan uyum, duygu ve davranışlarına etkisi
- Author
-
Seyrek, Mahide, Ebadi, Hüseyin, and Psikoloji Ana Bilim Dalı
- Subjects
Marital relationship ,Marital adjustment ,Parents-child relation ,Family Planning ,Marriage ,Children ,Aile Planlaması - Abstract
Bu araştırmanın amacı, evliliklerde çiftlerin bir birine olan uyum, duygu ve davranışlarının çocuk sahibi olmalarıyla beraber değişiminin incelenmesidir. Ek olarak, araştırmada çiftlerin planlı olarak çocuk sahibi olup olmadıkları, gelir düzeyleri, nerede yaşadıkları gibi değişkenlerin evlilik uyumu ve evlilikte yetkinlik düzeyleri üzerindeki etkisi araştırılmıştır. Çalışmanın örneklemini Türkiye genelinde planlı olarak çocuk sahibi olan 50 çift ile planlı olmayarak çocuk sahibi olan 50 çift olmak üzere toplamda 100 çift oluşturmuştur. Araştırma verileri Evlilik Uyumu Ölçeği ile Evlilikte Yetkinlik Ölçeği kullanılarak elde edilmiştir. Aynı zamanda bireylerin sosyo-demografik özelliklerini belirlemek amacıyla araştırmacı tarafından Kişisel Bilgi Formu oluşturulmuştur. Araştırmada sosyo-demografik özelliklere göre bakıldığında; planlı olarak çocuk sahibi olan çiftlerin evlilikte yetkinlik düzeyleri planlı olarak çocuk sahibi olmayan çiftlerin evlilikte yetkinlik düzeylerine oranla daha yüksek olduğu, evli olan bireylerin yaşları arttıkça; evlilikte yetkinlik düzeyleri de artmakta olduğu şeklinde sonuçlara ulaşılmıştır. Araştırmada yer alan bireylerin çalışma durumu, eğitim durumu, gelir düzeyi gibi sosyo-demografik özelliklere göre de anlamlı sonuçlar elde edilmemiştir. Ayrıca; planlı olarak çocuk sahibi olan kadınlar ve erkeklerin evlilik uyumu ölçeğinden aldıkları puanlar arasında pozitif yönde bir ilişkili olduğu, planlı olarak çocuk sahibi olmayan kadınlar ve erkeklerin evlilik uyumu ölçeğinden aldıkları puanlar arasında da pozitif yönde bir ilişkili olduğu ve çiftlerin evlilikte yetkinlik düzeyleri arttıkça; evlilik uyum düzeyleri de artmakta olduğu sonuçlarına da ulaşılmıştır. Araştırmanın sonunda yer alan tartışma bölümünde bulgulara dayalı olarak araştırmacılara, alanda çalışan psikolojik danışmanlara yönelik önerilerde bulunulmuştur. The aim of this study is to analyze the changes in harmony, emotions and attitudes of married couples after having children. Additionally, it is researched the effect of different variables such as whether they have planned children or not; their level of income and where they live, on harmony and level of competencies in marriage. The sample of this study is consisted of 100 couples living in Turkey, 50 of which have planned children; and the other 50 have unplanned children. The data of the research is extracted from the 'Scale of Harmony in Marriage' and the scale of ' Competency in Marriage'. At the same time, a 'Personal Information Form' is composed by the researcher to analyze the socio-demographic features of the subjects of this research. Regarding the socio-demographic features of the subjects, it is found out that the level of competency in marriage is higher for the couples who have planned children than the ones who have unplanned children; and the level of competency in marriage increases with the increase of the ages of the married couples. It is also reached that there is no meaningful correlation between the level of competency in marriage of the subjects and some socio-demographic features of them such as employment status, level of education, and income. Moreover, it is observed that there is a positive correlation between the women and men who have planned children and the points they get in the scale of harmony in marriage; and level of harmony in marriage increases in parallel with the increase in the level of competence in marriage. Regarding the results of the study, in the discussion part there are some advises proposed to the researchers studying in this area. 77
- Published
- 2016
48. Üniversite öğrencilerinin depresyon ve anksiyete düzeylerinin internet kullanım amaçları ve akademik başarı açısından incelenmesi
- Author
-
Kapuci, Özlem, Ebadi, Hüseyin, and Klinik Psikoloji Ana Bilim Dalı
- Subjects
Internet ,Psikoloji ,Depression ,Internet use ,Psychology ,Anxiety ,Academic achievement ,University students - Abstract
Bu çalışmanın amacı, üniversite öğrencilerinin depresyon ve anksiyete düzeylerinin internet kullanım amaçları ve akademik başarı düzeyleri ile olan ilişkisinin ortaya konulmasıdır. Ek olarak, araştırmada öğrencilerin cinsiyeti, yaşı, kaçıncı sınıfta okuduğu, interneti ne amaçlarla kullandığı, akademik başarı düzeyi gibi değişkenlerin depresyon ve anksiyete düzeyleri üzerindeki etkisi araştırılmıştır. Araştırmaya İstanbul İlinde genelindeki devlet ve vakıf üniversitelerinden İstanbul Üniversitesi, Marmara Üniversitesi, İstanbul Ticaret Üniversitesi, Acıbadem Üniversitesi ve Yeditepe Üniversitelerinin yerleşke, fakülte ve bölüm farkı gözetmeksizin 1, 2, 3, ve 4. sınıflarında okuyan rastgele yöntemle seçilmiş 17-44 yaş arasında olan toplam 200 öğrenci alınmıştır. Veri toplama araçları olarak Beck Depresyon Ölçeği ve Beck Anksiyete Ölçeği kullanılmıştır. Aynı zamanda öğrencilerin sosyo-demografik özelliklerini belirlemek amacıyla araştırmacı tarafından Kişisel Bilgi Formu oluşturulmuştur. Araştırmada sosyo-demografik özelliklere göre bakıldığında; akademik başarısı zayıf, orta ve iyi olan öğrencilerin diğer öğrencilere oranla depresyon ve anksiyete düzeylerinin daha yüksek olduğu, günlük interneti 0-2 saat ile 9-11 saat kullanan öğrencilerin diğer öğrencilere oranla depresyon düzeylerinin daha yüksek olduğu, 2 yıl ve daha az internet kullanan öğrencilerin diğer öğrencilere oranla anksiyete düzeylerinin daha yüksek olduğu ve bilgisayar oyunu oynayan öğrencilerin, internette bilgisayar oyunu oynamayan öğrencilere oranla anksiyete düzeylerinin daha yüksek olduğu sonuçlarına ulaşılmıştır. Araştırmada yer alan öğrencilerin cinsiyet, yaş ve hangi sınıfta okuduğu gibi sosyo-demografik özelliklere göre de anlamlı sonuçlar elde edilmemiştir. Araştırmada grubun depresyon düzeyleri ile anksiyete düzeyleri arasında da pozitif yönde anlamlı bir ilişki bulunmuştur. Araştırmanın sonunda yer alan tartışma bölümünde bulgulara dayalı olarak araştırmacılara, alanda çalışan psikolojik danışmanlara ve ailelere yönelik önerilerde bulunulmuştur.Anahtar Kelimeler : Depresyon, Anksiyete, Akademik BaĢarı, Ġnternet Kullanım Amaçları. The aim of this study is to demonstrate the relationship between college students with depression and anxiety levels of internet usage goals and academic achievement . In addition, the gender of the students in the study, age, match is studying in class, uses the internet what purpose, such variables as the impact on the academic achievement levels of depression and anxiety were investigated. University of Istanbul in general in the state and private universities in research in Istanbul University, Marmara University, Istanbul Commerce University, the Acibadem University and Yeditepe University campus, faculty and regardless section through 1, 2 , 3, and the reading of randomly selected 17-44 years old in 4th grade A total of 200 students were enrolled. Data collection tools as the Beck Depression Inventory and the Beck Anxiety Inventory was used. At the same time the Personal Information Form by researchers to determine the socio-demographic characteristics of students it was formed. With regard to socio-demographic characteristics of the study; academic achievement of poor, moderate and good with the students was higher than the other students than depression and anxiety level of students using 9-11 hours daily internet 0-2 hours that the higher levels of depression than other students, 2 years and less internet using students which is higher than the level of anxiety than other students, and students who play computer games, compared to students who play computer games on the internet has reached a higher level of anxiety that result. The gender of the students involved in the research, meaningful results by age and socio- demographic characteristics such as which class read was obtained. Depression levels in the study group were significantly positive correlation between the level of anxiety.Based on the findings of the survey at the end of the discussion section located to the researchers, some suggestions were made counselors for employees and their families in the area.Key Words : Depression, Anxiety, Academic Success, Internet Usage Purposes. 130
- Published
- 2016
49. Anaokulu çalışanlarının iş doyumu, ücret beklentisi, meslek içi toplam çalışma süresi ve yaş grupları ile tükenmişlik düzeyleri arasındaki ilişkinin incelenmesi
- Author
-
Tokatlioğlu, Türkan, Ebadi, Hüseyin, and Psikoloji Ana Bilim Dalı
- Subjects
Psikoloji ,Job satisfaction ,Working times ,Preschool teachers ,Psychology ,Burnout ,Burnout level ,Kindergartens ,Teachers ,Wage ,School administrators ,Age groups - Abstract
Bu çalışmanın amacı; anaokulu çalışanlarının iş doyumu, ücret beklentisi, meslek içi toplam çalışma süresi ve yaş grupları ile tükenmişlik düzeyleri arasındaki ilişkiyi ortaya konulmasıdır. Ek olarak, araştırmada bireylerin yaş, medeni durumu, çalıştıkları kurum, eğitim düzeyi gibi değişkenlerin iş doyumu ve tükenmişlik düzeyleri üzerindeki etkisi araştırılmıştır. Araştırmaya İstanbul İlinde Maltepe İlçesi sınırları içerisinde bulunan özel ve devlet anaokullarında çalışan öğretmenler ve yöneticilerden oluşan 150 birey alınmıştır. Aynı zamanda bireylerin sosyo-demografik özelliklerini belirlemek amacıyla araştırmacı tarafından Kişisel Bilgi Formu oluşturulmuştur. Araştırmada sosyo-demografik özelliklere göre bakıldığında; özel kurumlarda çalışan bireylerin devlet kurumlarında çalışan bireylere oranla duygusal tükenme ve kişisel başarı hissi düzeylerinin daha yüksek olduğu, devlet kurumlarında çalışan bireylerin özel kurumlarda çalışan bireylere oranla duyarsızlaşma düzeylerinin daha yüksek olduğu, bireylerin yaşı arttıkça bireylerin duygusal tükenme ile tükenmişlik düzeyleri de artmakta olduğu ve bireylerin mesleki kıdem süreleri arttıkça bireylerin duygusal tükenme ile tükenmişlik düzeylerinin de artmakta olduğu gibi sonuçlara ulaşılmıştır. Araştırmada yer alan bireylerin medeni durumu, eğitim düzeyi gibi sosyo-demografik özelliklere göre de anlamlı sonuçlar elde edilmemiştir. Ayrıca; bireylerin iş doyumu düzeyleri arttıkça bireylerin duygusal tükenme, duyarsızlaşma ve tükenmişlik düzeylerinin de düşmekte olduğu ve bireylerin iş doyumu düzeyleri arttıkça bireylerin kişisel başarı hissi düzeylerinin de artmakta olduğu sonuçlarına ulaşılmıştır.Araştırmanın sonunda yer alan tartışma bölümünde bulgulara dayalı olarak araştırmacılara, alanda çalışan psikolojik danışmanlara yönelik önerilerde bulunulmuştur. This study's aim is to reveal the relationship between preschool workers' job satisfaction, wage expectation, total term of employment, age groups and their burnout levels. Besides, the effects of variables such as individuals' ages, marital status, income level, the institution they work, education level on job satisfaction and burnout levels are examined. 150 teachers and administrators who are working in private and public preschools and are living in Maltepe providence of Istanbul participated to the research. Also, according to identify socio-demographic characteristics of the participants, personal information form is made by researcher. When the socio-demographic characteristics analyzed, it is found out that private institution workers emotional burnout and personal success sense levels are higher than public institution workers, and public institution workers' desensitization levels are higher than private institution workers. Also, it is seen that while workers' age increase, their emotional burnout and burnout levels increase too, and while their proffessional seniority duration increase, their emotional burnout and burnout levels increase too. There was no meaningful results for socio-demographic features that take a part in the research, such as individuals' age, marriage duration, children number. In addition, it is seen that as individuals' job satisfaction levels increase, their emotional burnout, desensitization and burnout levels decrease and their personal success sense levels increase too.In the discussion section that is at the end of the research, suggestions for researchers, psychological counselors working on this field had been proposed on research findings. 76
- Published
- 2016
50. Lise öğrencisi ergenlerde (15-19 yaş) problem çözme becerileri ile umutsuzluk düzeyleri arasındaki ilişkinin incelenmesi
- Author
-
Sari, Buse, Ebadi, Hüseyin, and Psikoloji Ana Bilim Dalı
- Subjects
Psikoloji ,Psychology ,Hopelessness ,Problem solving ability ,Sociodemographic variables ,High schools students ,Adolescents - Abstract
Bu araştırmanın temel amacı, Anadolu Lisesinde okuyan 15-19 yaş arası lise öğrencilerinin problem çözme becerileri ile umutsuzluk düzeyleri arasında ilişki olup olmadığını tespit etmektir. Ayrıca sosyodemografik özelliklerin ölçek toplam puanlarını anlamlı bir biçimde etkileyip etkilemediğini tespit edip, yorumlar yapılarak literatüre katkıda bulunmak amaçlanmaktadır. Araştırmanın örneklemini lisede öğrenim gören 96 kişi oluşturmaktadır. Araştırmada Sosyodemografik Form, Problem Çözme Envanteri ve Beck Umutsuzluk Ölçeği uygulanmıştır. Araştırmanın modelini betimsel yöntem oluşturmaktadır. Araştırma verilerini SPSS 16.00 programı kullanılmıştır. Yapılan normallik testi sonucuna göre verilerin normal dağılım göstermediği tespit edilmiş olup, parametrik olmayan nonparametrik testler uygulanmıştır. Araştırmanın hipotezlerinin istatistiksel sonucuna ulaşmak içinse korelasyon analizi yapılmıştır.Araştırma sonucunda problem çözme ve umutsuzluk düzeylerinin sosyodemografik değişkenler açısından anlamlı olmadığı tespit edilmiştir. Ayrıca problem çözme becerileri ile umutsuzluk düzeyi arasında negatif yönde düşük düzeyde anlamsız bir ilişki tespit edilmiştir. The main purpose ff this research is to determine whether there is a relation between problem solving ability and despair level of high school students aged 15-19 studying at Anotolian High School. Besides; by determinig whether sociodemographic features affect the total scales or not, the contribution of it to the literature is aimed. The sample of the research consists of 96 people studying at high school. In the research, sociodemographic form, problem solving inventory and despair scale of Beck were used. Descriptive method, form the model of the research. SPSS 16.00 program was used in the datum of the research. According to the resul of the normality test it is stated that the and; datum didn't show normal distribution, non-parametric tests were applied. To get the statistical result of the hypothesis of the research, correlation analysis was done. As a result of the research, it has been stated that and the despair scales are not meaningful in terms of sociodemographic features, and in a low scale. Between problem solving abilities and their despair scales. 82
- Published
- 2016
Catalog
Discovery Service for Jio Institute Digital Library
For full access to our library's resources, please sign in.