Search

People with entrepreneurial skills and mindset have a great role in stirring the economy andmeeting financial, social, and humanitarian needs by taking risks, especially when there isuncertainty. It is vital to take every action to stimulate the entrepreneurial potential of society,to promote entrepreneurial culture, and to have more people with an entrepreneurial mindsetand skills. One of these actions is giving entrepreneurial education, especially to the young. Onthe other hand, there are more chances in some sectors for entrepreneurs to be successful.Maritime is one of these, with its fast development, involvement of people from differentbackgrounds and cultures in all parts of the world, and multinational, multicultural, and multiregional character in terms of stakeholders. These points make entrepreneurial education inmaritime schools an important issue. In this research, entrepreneurial education given inmaritime universities, which are referred to as "Blue Universities," was looked into, its strongand weak sides were investigated, and recommendations for its development were given., Girişimcilik becerilerine ve zihniyetine sahip kişiler, özellikle belirsizliğin olduğu durumlarda risk alarak ekonominin hareketlenmesinde ve finansal, sosyal ve insani ihtiyaçların karşılanmasında büyük rol oynarlar. Toplumun girişimcilik potansiyelini harekete geçirmek, girişimcilik kültürünü teşvik etmek ve girişimci zihniyet ve becerilere sahip daha fazla insana sahip olmak için her türlü önlemin alınması hayati önem taşımaktadır. Bu eylemlerden biri de özellikle gençlere girişimcilik eğitimi vermektir. Öte yandan, bazı sektörlerde girişimcilerin başarılı olma şansı daha fazladır. Hızlı gelişimi, dünyanın her yerinde farklı geçmiş ve kültürlerden gelen insanların katılımı ve paydaşlar açısından çok uluslu, çok kültürlü ve çok bölgeli karakteriyle denizcilik sektörü de bunlardan biridir. Bu hususlar denizcilik okullarında girişimcilik eğitimini önemli bir konu haline getirmektedir. Bu araştırmada, "Mavi Üniversiteler" olarak adlandırılan denizcilik üniversitelerinde verilen girişimcilik eğitimi incelenmiş, güçlü ve zayıf yönleri araştırılmış ve geliştirilmesi için önerilerde bulunulmuştur.

International Maritime Organisation has changed the emission rates in the MARPOL Annex VI rules as of 2020 and reduced the sulfur rate from 3.5 percent to 0.5 percent and led the maritime sector to alternative fuels. Compared to other alternative fuels, liquefied natural gas (LNG) is an attractive option with almost zero emission rate, ease of access, availability of ports that currently supply LNG and low price in the fuel market. In addition, according to the life cycle assessment, which is a methodology created by ISO 14040: 2006 to examine the impact of a product on the environment, in order for a fuel to be environmentally sustainable, it has to be associated not only with low emissions during fuel combustion, but also with the entire fuel life cycle, starting with raw material extraction, fuel production, distribution and finally combustion. The life cycle environmental performance of LNG as a marine fuel has been observed to have its impact on climate change in the range of 20% to 5%, significantly reducing SO2 and NOX emissions compared to heavy fuel oil. LNG bunkering is specified in the IGC code. In addition, there are standards brought by class organizations. This study shows us how to avert from the risk of LNG leakage accident. For this reason, risk analysis should be done correctly, ISM checklists should be created and applied on ships accordingly., Uluslararası Denizcilik Örgütü, 2020 yılı itibari ile MARPOL Ek VI kurallarındaki emisyon oranlarını değiştirerek kükürt oranını yüzde 3,5'ten yüzde 0,5'e indirerek denizcilik sektörünü alternatif yakıtlara yönlendirmiştir. Sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG), diğer alternatif yakıtlara kıyasla sıfıra yakın emisyon oranı, erişim kolaylığı, halihazırda LNG sağlayan limanların bulunması ve akaryakıt piyasasındaki düşük fiyatı ile cazip bir seçenektir. Ayrıca bir ürünün çevre üzerindeki etkisini incelemek için ISO 14040:2006 tarafından oluşturulan bir metodoloji olan yaşam döngüsü değerlendirmesine göre, bir yakıtın çevresel açıdan sürdürülebilir olması için, yalnızca yakıtın yanması sırasında düşük emisyonlarla değil, aynı zamanda hammadde çıkarma, yakıt üretimi, dağıtım ve son olarak yanma ile başlayan tüm yakıt yaşam döngüsü ile de ilişkilendirilmesi gerekir. Bir deniz yakıtı olarak LNG'nin yaşam döngüsü çevresel performansının, iklim değişikliği üzerindeki etkisinin %20 ila %5 aralığında olduğu ve ağır akaryakıta kıyasla SO2 ve NOX emisyonlarını önemli ölçüde azalttığı gözlemlenmiştir. LNG yakıt ikmali, IGC kodunda belirtilmiştir. Ayrıca sınıf organizasyonlarının getirdiği standartlar da mevcuttur. Bu çalışma bize LNG sızıntısı kazası riskinden nasıl kaçınılabileceğini göstermektedir. Bu nedenle risk analizi doğru yapılmalı, buna göre ISM kontrol listeleri oluşturulmalı ve gemilerde uygulanmalıdır.

Kidney is an important organ which is necessary for the body to perform various important functions which include blood purification, expelling metabolic wastes and managing water and electrolytes balance in the body. In this era of modern science, many synthetic drugs are used on patients to examine their therapeutic properties. Unfortunately, some drugs cause negative effects resulting in renal damage. Drug induced nephrotoxicity results in serious clinical syndromes, such as chronic kidney disease (CKD) and acute kidney injury (AKI). Synthetic drugs not only cure diseases but also cause some side effects in the human body. Instead of looking for synthetic drugs to cure diseases, it is necessary to consider natural drugs that maximize side effects of synthetic drugs and reduce therapeutic consequences with the most effective and dynamic healing effects. Research and utilization of marine algae have increased markedly from the last several decades. Seaweeds have also been used as drugs or drug sources over a large number of years going back into folk medicine. Since consumption of seaweeds as human food or animal feeds is increasing rapidly. In the current review, we have summarized the information regarding the drugs which cause nephrotoxicity and marine algae as seaweeds used for the treatment of nephrotoxicity.

Warehouse performance has a major role in improving the effectiveness of supply chain considering especially the location where the warehousing activities occur. Warehouse location selection criteria have been widely used by decision-makers and researchers to achieve operational efficiency and reduce operational costs in the supply chain. On the other hand, the location of the warehouse is usually evaluated and decided on individual basis. This research determines the weights of the warehouse location criteria obtained from literature, using the Best-Worst Method (BWM), a multi-criteria decision-making method. A questionnaire form was sent to five warehouse professional experts in different companies including suppliers, manufacturers, and distributors in Turkey. From the BWM results, we can understand that ‘Market’ criterion has the most influence on decision about warehouse location., Depo performansı özellikle depolama aktivitelerinin gerçekleştirildiği lokasyon açısından tedarik zincirinin performansının arttırılmasında önemli bir role sahiptir. Depo yeri seçim kriterleri tedarik zincirinde operasyonel verimliliği sağlamak ve operasyonel maliyetleri azaltmak için karar vericiler ve araştırmacılar tarafından yaygın olarak kullanılmaktadır. Diğer taraftan, depo yeri seçimi kararı genellikle kişisel yargılara dayanılarak alınır. Bu çalışma, çok kriterli bir karar verme yöntemi olan BWM kullanılarak literatürden elde edilen depo yeri seçim kriterlerinin göreceli ağırlıklarını belirlemektedir. Çalışma kapsamında Türkiye’de yerleşik tedarikçiler, üreticiler ve dağıtıcılar olmak üzere farklı firmalardan beş depo uzmanına anket formu gönderilmiştir. Çalışmada ‘Pazar’ kriterinin depo yeri seçiminde diğer kriterlere göre baskın bir etkiye sahip olduğu görülmüştür.

Sea snot, which was seen and reported in the Adriatic and Tyrrhenian Seas in the early 1990s, had been on Turkey's agenda as an environmental massive disaster from the winter months of 2021 until the end of summer in the Sea of Marmara. Due to the magnitude and topicality of the subject, the samples collected from the coastal areas where sea snot is observed in Marmara from January until July were examined. According to the results obtained, 5 classes were determined in sea snot. Species of algae that secrete mucilage, which provides stickiness to the formation, were also been identified in sea snot. These are 1 dinoflagellate, 2 Prymnesiosides, 5 diatoms, and 2 cyanobacteria species. 8 toxic planktonic species were detected in sea snot: 1 causing PSP poisoning and 3 of dinoflagellate causing DSP poisoning; 1 of prymnesiophisid that releases ichthyotoxin to the sea environment, and 3 of diatoms that cause ASP poisoning., 1990’lı yılların başlarında Adriyatik ve Tiren Denizlerinde görülüp raporlanan deniz salyası, Marmara Denizi’nde 2020 kış aylarından itibaren yaz sonuna kadar bir çevre felaketi olarak Türkiye’nin gündemini oluşturmuştu. Konunun öneminin büyüklüğü ve güncelliği sebebiyle 2021 Ocak ayından itibaren Marmara’da deniz salyası görülen kıyısal bölgelerden Temmuz ayına kadar toplanan örnekler incelenmiştir. Elde edilen sonuçlara göre deniz salyası içerisinde planktonik olarak 5 sınıf, bu sınıflara ait 8 tür tespit edilmiştir. Deniz salyasında bulunan, oluşumun yapışkanlığı sağlayan müsilajı salgılayan türler de oluşumun içerisinde tespit edilmiştir. Bunlar; 1 dinoflagellat, 2 prymnesiosid ve 5 diyatome türüdür. Bunlara ilave olarak 2 tür müsilaj salgısı yapan siyonabakteri görüşmüştür. Deniz salyasında 8 toksik planktonik tür müsilaj içerisinde tespit edilmiştir: PSP zehirlenmesine yol açan 1 ve DSP zehirlenmesine yol açan 3 tür dinoflagellat; denize ihtiyotoksin salan 1 tür prymnesiofisid, ASP zehirlenmesine yol açan 3 tür diyatomdur.

The purpose of supply chain risk management is to understand the risks and their impacts, to take preventive actions and to determine plans to be implemented when risk events occur. Even if supply chain risks appear to be a minor risk event that was initially ignored, they can cause billions of dollars in costs and long-term supply chain disruptions at the macro level. The ship named Ever Given, which blocked the canal by accident during transportation in the Suez Canal on March 29, 2021, caused significant adverse effects in the supply chains, but also caused a break in the supply chain. In this study, the occurrence of the event is examined in terms of past marine accidents and supply chain risk management. In addition, alternative scenarios that occurred during the accident were examined, their effects on supply chains were determined, and suggestions were made against such accidents in the future. Furthermore, in the conclusion part of the study, the changes it will bring about in the supply chain approaches are included., Tedarik zinciri risk yönetiminin amacı, riskleri ve etkilerini anlamak, riskleri önleyici tedbirler almak ve risk olayları meydana geldiğinde uygulanacak planları belirlemektir. Tedarik zinciri riskleri, başlangıçta göz ardı edilen küçük bir risk olayı gibi görünse bile, makro düzeyde milyarlarca dolarlık maliyetlere ve uzun vadeli tedarik zinciri kesintilerine neden olabilmektedir. 29 Mart 2021'de Süveyş Kanalı'nda taşıma sırasında kanalı kaza sonucu tıkayan Ever Given adlı gemi, tedarik zincirlerinde önemli olumsuz etkilere neden olurken, tedarik zincirinde de kırılmalara neden olmuştur. Bu çalışmada, olayın meydana gelmesi geçmiş deniz kazaları ve tedarik zinciri risk yönetimi açısından incelenmiştir. Ayrıca kaza sırasında oluşan alternatif senaryolar incelenmiş, tedarik zincirlerine etkileri belirlenmiş ve ileride ortaya çıkacak bu tür kazalara karşı önerilerde bulunulmuştur. Ayrıca çalışmanın sonuç bölümünde tedarik zinciri yaklaşımlarında getireceği değişikliklere yer verilmiştir.

Bu çalışmanın amacı, çevreci bir teknoloji olan ORC sistemlerinin örnek olarak ele alınan bir kruvaziyer ve Ro-Ro gemisinde kullanımının liman sahaları üzerindeki potansiyel çevresel etkilerini ortaya koymaktır. Bu kapsamda 2017 yılı içerisinde Çeşme Limanı’na giriş-çıkış yapan bir yolcu gemisi ile bir Ro-Ro gemisinin ayrılma ve yanaşma sırasındaki manevra süreleri ile limanda kaldıkları süreler ele alınarak, gemilerin liman içerisindeki bir yıllık toplam yakıt tüketimleri hesaplanmıştır. Literatürde yer alan, termal verim değeri valide edilmiş bir gemi ORC sistemi ele alınarak, atık ısı geri kazanımı ile kazanılabilecek potansiyel yakıt tasarrufu ve egzoz salımlarındaki azalma miktarları hesaplanmıştır. Buna göre, manevra sürecine kıyasla, CO2 salımının kruvaziyer gemisi için %73,56’sı, Ro-Ro gemisi için %84,60’ı liman sürecinde gerçekleşmiştir. ORC sistemlerinin kurulumu ile liman sahası içerisindeki operasyonlardan kaynaklı yakıt tüketiminden iki gemi için toplamda bir yılda 107,77 MT ve buna bağlı olarak tüm salımlardan yıllık olarak %12,33 oranında tasarruf elde edilebileceği sonucu ortaya çıkmıştır., The aim of this study is to reveal the potential environmental effects of the utilization of ORC systems on a reference cruise and Ro-Ro ships on port areas. In this context, the one-year total fuel consumption of the ships in the port was calculated by considering the time spent on manoeuvrings during departure and berthing and the time they stayed in the port while entering and leaving Çeşme Port in 2017. A marine ORC system with a validated thermal efficiency value in the literature is taken into consideration for calculating the potential fuel savings and reduction in exhaust gas emissions that can be gained by waste heat recovery. Accordingly, 73.56% of the CO2 emissions for the cruise ship and 84.60% for the Ro-Ro ship occurred during the port stays when compared to the maneuvering periods. It is concluded that a total of 107.77 MT of fuel consumption and accordingly 12.33% of all emissions caused by the operations of the two ships in the port area can be saved annually with the installation of ORC systems onboard.

Decarbonization is under spotlights for shipping as with many other transportation units. However, the readiness and awareness of the Turkish maritime industry is a common uncertainty. To reveal and show the current progress of the industry, a survey has been carried out. Participants from different companies with different education levels and experiences have been joined and answered the questionnaire which aims to clarify the past, present, and future of the maritime industry. The results of the survey show that the Turkish maritime industry is not fully ready at the company level, however, they perform better at the individual level. Furthermore, the industry may require additional regulation and technical support from maritime stakeholders such as chambers, related government departments, and non-governmental organizations.

Despite the many developments in the maritime sector in recent years, the number of accidents is still at a significantly high level. Beyond the accident analysis, which is defined as the reactive process, it is clear that more studies are needed in this sector, taking into account the personal traits of the employees and with the foresight that these traits may cause accidents. Statistically significant relationships were determined in this analysis, as a result of the five-factor personality inventory adapted into Turkish and the questionnaire covering the accidents (Occupational accident and marine casualty) on the ships of 156 leaders (Masters, chief engineers and chief officers). Participants who don’t have an ‘occupational accident’ history have higher conscientiousness and agreeableness personality traits than those who have occupational accident history; when considered as facets, it was understood that they had a higher sense of duty, self-discipline, and ideas. In addition, relationships were determined between ‘marine casualty’ and personality traits only in the context of facets. It is seen that participants who don’t have marine casualty history have higher gregariousness and lower values compared to those who have marine casualty history. Evaluations were made and some conclusions were reached with the understanding that the relationships identified in this study are similar to the results of the research conducted in this field of different sectors.

Sphyrna gilberti is a large hammerhead shark described off South Carolina and data distribution on other regions of the Western Atlantic are unknown. An adult male with a total length of 240 cm was collected in 2021 on Campeche, Southwestern Gulf of México. The precaudal vertebral count of the examined individual was 89, and a large head and a robust caudal peduncle were observed. This study documents the first record of S. gilberti in Mexican waters.

One of the problems in Kappaphycus farming is the slow growth in some farms due to nutrient insufficiency caused by overstocking. In the southern Philippines, most seaweed farmers practice inorganic nutrient enrichment of Kappaphycus to boost growth and decrease ice-ice disease occurrence using ammonium phosphate at an average concentration of 8.82 g L-1. In this study, experiments with Kappaphycus striatus enriched with inorganic nutrients were carried out at Pasiagan, Bongao, Tawi-Tawi, southern Philippines, using different inorganic nutrients (T1=8.82 g L-1 of urea, T2=8.82 g L-1 of phosphorus, and T3=control) within 45 days. Seaweeds were enriched in these three inorganic solutions for 30 seconds, placed into a large mat, covered with canvas, and left overnight. After 15 days, findings showed that the specific growth rates of T1 (6.99% day-1) and T3 (6.72% day-1) groups were significantly higher than the T2 (5.84% day-1) group (p

Dünya’da denizel çevrenin petrol ve türevleri ile diğer zararlı maddeler sebebiyle kirlenmesi ekolojik dengenin çok uzun süre bozulmasına sebep olabilmektedir. Bu sebeple kirliliğe en kısa sürede müdahale etmek ve ülkelerin buna yönelik teknik ve idari organizasyon ile yetki ve sorumluluklarının belirlenmesi hayati önem arz etmektedir. Devletlerin açık denizde meydana gelen deniz kirliliklerine müdahale etme yetkilerine yönelik bir dizi uluslararası sözleşme yürürlüğe girmiş olmakla birlikte bu konuda sınırları belirleyen ve en net uygulamaları içeren mevzuat 1982 Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesidir. Bu sözleşme, karasularının ötesinde meydana gelen denizel çevre kirliliklerine devletlerin Münhasır Ekonomik Bölge sınırları içerisinde müdahale etme ve belirli kısıtlar dahilinde yargılama yetkisi tanımaktadır. Türkiye, çevre denizlerinde gemi kazaları kaynaklı oluşabilecek deniz kirliliğine karşı etkin müdahale kapsamında 2011 yılında Ulusal Acil Müdahale Planı yayımlamış ve kirliliğe müdahale sahalarının sınırlarını belirlemiştir. Bu çalışmada; bahse konu yetki alanlarının belirlenmesine yönelik uluslararası sözleşmeler incelenmiş, Türkiye’nin deniz kirliliğine müdahale sahaları ile bu yetki alanları karşılaştırılmış ve farklılıklara karşı uluslararası deniz hukuku tabanında önerilerde bulunulmuştur.

Bu çalışmanın amacı, Ro-Ro yük gemilerinde insan hatalarının sebep olduğu deniz kaza türlerinin tespiti ve bu kazaların sınıflandırılmasında İnsan Faktörleri Analiz ve Sınıflandırma Sistemi (Human Factors Analysis and Classification System-HFACS) yönteminin kullanışlılığının analiz edilmesidir. Bu kapsamda 30 farklı Ro-Ro gemi kazası incelenmiş, kazaya sebebiyet veren insan faktörleri tespit edilmiştir. Kaza sebepleri, 6 uzman ile birlikte gerçekleştirilen odak grup çalışması ile değerlendirilerek HFACS düzey ve kriterlerine göre kodlanmıştır. Yapılan bu sınıflanma ile birlikte kazalara sebebiyet veren insan hatalarına ait hata oranları tespit edilmiştir., The aim of this study is to determine the types of marine accidents caused by human error on Ro-Ro Cargo ships and to analyze the usefulness of the Human Factors Analysis and Classification System (HFACS) method in classifying these accidents. In this context, 30 different Ro-Ro ship accident were examined and the human factors causing the accident were determined. The causes of these accidents were evaluated with a focus group study which was held with 6 experts and coded according to levels and criteria of HFACS. With this classification, human error rates that cause accidents were determined.

Dünya ticaretinin hızlı yükselişi ile beraber ülkeler limanlarını çağın gerekliliklerine göre uyarlamaya çalışmış, teknolojilerinin güncellenmesini sağlayarak liman altyapılarına önem vermeye başlamıştır. Limanlarının performansını etkileyen iç ve dış faktörlerin tespitini yaparak olumsuzlukları giderip, gelişimi artırma yönünde yapılan çalışmalara hız vermiştir. Bu sebeple de liman performans değerlendirmesi, literatürde son yıllarda önemsenen bir konu haline gelmiştir. Günümüzde operasyonel boyuttan çıkarak birden fazla kavramın bir araya gelmesi sonucu çok boyutlu bir hale bürünmüştür. Rekabet edilebilirliği artıran bu kavram her alanda çeşitli disiplinler tarafından sürekli araştırılmıştır. Bu araştırmalar sonucunda bu konu ile alakalı çeşitli tanımlamalar ve açıklamalar yapılmıştır. Bu disiplin çeşitliliği sonucunda konu farklı yorumladığı için kavram karışıklıkları oluşmuş ve tanımlar birbiri içerisine girmiştir. Bu çalışmanın amacı liman performans değerlendirmesi kavramını ve ölçütlerini incelemek, etkinlik ve verimlilik kavramlarının tanımsal farkları ortaya çıkarmaktır. Etkinlik ve verimlilik ölçüm yöntemlerini araştırmak, literatürde yer alan ve bu kavramları kapsayan liman performans değerlendirme çalışmalarının irdelenmesini sağlamaktır. Yapılan akademik çalışmalar, makaleler ve yayınlar araştırılıp incelenmiş ve kapsamları analiz edilmiştir.

2020 yılının başından beri coğrafyalar ve aktörler açısından tarihte benzeri görülmemiş gelişmeler yaşanmaktadır. Bu gelişmelerin sonucu olarak küresel siyasal ve ekonomik değişimler, Dünya ticaretini ve bunun gerçekleşmesinin en önemli bileşenlerinden biri olan deniz taşımacılığı üzerinde hızlı ve doğrudan etkiler yaratmaktadır. Bu makale, deniz taşımacılığını ve onu destekleyen denizcilik endüstrisini yakın gelecekte etkileyecek konulara, sektördeki işletme yöneticilerinin nasıl öncelik verdiklerini ve bu konulara karşı gerek denizcilik endüstrisi gerekse işletme olarak ne ölçüde hazır olduklarını, yöneticilerin kendi değerlendirmeleri üzerinden ortaya koymayı amaçlamaktadır. Deniz taşımacılığı şirketlerinin yöneticileri ile yapılan anket çalışması sonucunda, önümüzdeki 10 yıl içinde gerçekleşme olasılığı en yüksek olan konuların denizciliğin karbondan arındırılması, yeni çevresel düzenlemeler, deneyimli ve eğitimli gemi adamı işgücü temininde güçlük yaşanması olduğu görülmektedir. Ayrıca denizcilik endüstrisinin bu üç konu ile birlikte jeopolitik gerginlikler ile ekonomik kriz konularına karşı yeterli şekilde hazır olmadığı görüşü de ortaya çıkmaktadır. Bu çalışmanın sonuçlarının deniz taşımacılığı sektöründeki kuruluşlar ile işletmelerin önümüzdeki dönemde gerçekleştirecekleri planlama, faaliyet ve çalışmalara ışık tutacağı düşünülmektedir. İncelenen konular arasında öne çıkanlar ile ilgili olarak sektör ve işletme bazında çalışmalar yapılması ve önlemler alınması önerilmektedir., Since the beginning of 2020, unprecedented developments have been taking place in terms of geographies and actors. As a result of these developments, global political and economic changes create rapid and direct effects on world trade and maritime shipping, which is one of the most important components of its realization. This article aims to reveal how enterprise managers in the sector prioritize the issues that will affect maritime shipping and the maritime industry that supports it in the near future, and to what extent they are ready for these issues as both the maritime industry and the enterprises, through the managers' own evaluations. As a result of the survey conducted with the managers of shipping companies, it is seen that the issues that are most likely to occur in the next 10 years are the decarbonization of shipping, new environmental regulations, and difficulties in recruiting experienced and trained seafarers. In addition, the view that the maritime industry is not adequately prepared for these three issues, as well as geopolitical tensions and economic crisis, emerges. It is thought that the results of this study will shed light on the planning, activities and studies to be carried out by the organizations and enterprises in the maritime shipping sector in the upcoming period. It is recommended to carry out studies on the basis of sector and enterprises and take precautions regarding the prominent issues among the examined issues.

Warehouses are junction points in the supply chain. To avoid disruptions in the supply chain flow, the materials stored in the warehouse must be safely protected and made available for the next transportation activity. Warehouse personnel are critical in ensuring full-time material flow. For the administrative dimension, warehouse managers are the leaders responsible for the successful execution of all warehouse input-output processes. Therefore, a successful warehouse manager is needed for successful warehouse operations. The aim of this research is to determine the warehouse manager selection criteria and to select the best warehouse manager among the candidate with using multi-criteria decision making (MCDM) methods as a hybrid. In the literature, it is seen that the manager selection problem is overseen with various MCDM methods. In this study, eight warehouse manager selection criteria were determined and their weights were calculated by the criteria importance through inter-criteria correlation based on single-valued neutrosophic set method (SVNS-CRITIC) method. Four alternatives were ranked with the multi-objective optimization by ratio analysis based on single-valued neutrosophic sets (SVNS-MULTIMOORA) method. The manager selection was made for the general warehouse owned by a company operating in Turkey. A team consisting of two experts and a proficient manager was established to evaluate the candidates. As a result of the application, the most important warehouse manager selection criterion is determined as the skills of managers to manage warehouse input-output and storage activities. In addition, the best manager candidate was determined for the general warehouse. According to the results of the research, suggestions were developed for warehouse manager candidates and researchers. With this research, it has been brought to the literature that warehouse manager selection criteria and SVNS-CRITIC-MULTIMOORA hybrid method can be used in manager selection problems.

Osmanlı İmparatorluğu döneminden bu güne kadar çeşitli süreçlerden geçen İstanbul Boğazı geçiş düzenlemeleri, günümüzde Montrö Boğazlar Sözleşmesi hükümleri çerçevesinde yürütülmektedir. Montrö Sözleşmesi imzalandığı günden bu yana İstanbul Boğazı gemi trafik yoğunluğu artmakta ve bu yoğunluk, artan gemi kazası risklerini de beraberinde getirmektedir. Bu risklerin ortadan kaldırılması ya da asgari düzeye indirilmesi amacıyla Türkiye Devleti tarafından çeşitli düzenlemeler yapılmış ve Boğazda seyir, can, mal ve çevre güvenliği artırılmıştır. Bu çalışma, İstanbul Boğazından geçiş yapan tehlikeli yük taşıyan gemi sayısının toplam geçiş yapan gemi sayısına oranının son on yılda neredeyse düzenli olarak artmakta olduğunu ve bu oranın gelecekte de artabileceğini ortaya koymak amacıyla yazılmıştır. Doğrusal Regresyon yöntemi ile gelecek on yılda da bu oranda artış olacağı tahminleri ortaya konmuştur. Boğazdan geçiş yapan gemilerin boyutları da artmakta ve geçiş yapan 200 metre ve üzeri gemi sayısı da son yıllarda neredeyse düzenli bir artış göstermektedir. Gemi boyutlarındaki artış, ortaya konan tahminler ve mevcut kaza sonuçları dikkate alınarak gerekli tedbirlerin ve yapılacak projelerin artırılması gerektiği kanaatimizdir.

Bu araştırma ile denizcilik sektöründe çalışan ve seyirlere çıkan Türk gemi adamlarında psikolojik iyi oluşun kişilik özellikleri ve belirsizliğe tahammülsüzlük değişkenlerine göre incelenmesi amaçlanmıştır. Araştırma, ilişkisel araştırma modeli olarak planlanıp yürütülmüştür. Bu kapsamda, denizcilik sektöründe çalışan ve seyirlere çıkan 277 Türk gemi adamı, araştırmanın örneklemini oluşturmuştur. Veri toplama sürecinde, araştırmacı tarafından hazırlanan kişisel bilgi formu, Psikolojik İyi Oluş Ölçeği (PİOÖ), On-Maddeli Kişilik Ölçeği (OMKÖ) ve Belirsizliğe Tahammülsüzlük Ölçeği (BTÖ-12) kullanılmıştır. Verilerin analizinde, SPSS 25.0 paket programından faydalanılmıştır. Analizlerde Spearman Brown Sıra Farkları Korelasyon hesabı ile Çoklu Regresyon analiz tekniği kullanılmıştır. Analizler neticesinde; Türk gemi adamlarının psikolojik iyi oluşları ile yumuşak başlılık kişilik özelliği arasında pozitif yönde anlamlı ilişki olduğu, psikolojik iyi oluş ile diğer kişilik özellikleri (dışadönüklük, sorumluluk, duygusal dengelilik, deneyime açıklık) arasında anlamlı bir ilişki olmadığı belirlenmiştir. Psikolojik iyi oluş üzerinde, kişilik özelliklerinden yalnızca yumuşak başlılık kişilik özelliğinin anlamlı düzeyde yordayıcı etkisi olduğu görülmüştür. Psikolojik iyi oluş ile belirsizliğe tahammülsüzlük toplam puanları arasında anlamlı bir ilişki olmadığı ve belirsizliğe tahammülsüzlüğün psikolojik iyi oluş üzerindeki yordayıcı etkilerinin anlamlı olmadığı saptanmıştır. Belirsizliğe tahammülsüzlük alt boyutları ile psikolojik iyi oluş arasında ise anlamlı ilişkiler (ileriye yönelik kaygı ile pozitif yönde, engelleyici kaygı ile negatif yönde) tespit edilmiş ve her iki alt boyutun da psikolojik iyi oluş üzerinde anlamlı düzeyde yordayıcı etkisinin olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Araştırmanın son bölümünde ise elde edilen bulgular, literatür kapsamında tartışılmış ve çeşitli öneriler sunulmuştur. This research examines the psychological well-being of Turkish seafarers who are working in the maritime industry and sailing sector by considering the variables of personality traits and intolerance to uncertainty. The research was planned and conducted as a relational research model. In this context, 277 Turkish seafarers constituted the sample of the research. For the process of gathering data, the personal information form prepared by the researchers, the Psychological Well-Being Scale (PWB to S), the Ten-Item Personality Scale (TIPS), and the Intolerance of Uncertainty Scale (IUS-12) were used as sources. SPSS 25.0 package program was also used in the analysis of the data. Spearman-Brown Rank Correlation Calculation and Multiple Regression analysis techniques were used in the analyses. As a result of the analysis, it was determined that there was a positive and significant relationship between the psychological well-being of Turkish seafarers and the agreeableness personality trait, and there was no significant relationship between psychological well-being and other personality traits such as extraversion, responsibility, emotional stability, and the openness to experience. It has been observed that only the agreeableness personality trait has a significant predictive effect on psychological well-being. It was determined that there was no significant relationship between psychological well-being and total scores of intolerances of uncertainty, and the predictive effects of intolerance of uncertainty on psychological well-being were not significant. Significant relationships like positive with prospective anxiety, and negative with inhibitory anxiety were found between subdimensions of intolerance of uncertainty and psychological well-being. It was concluded that both sub-dimensions had a significant predictive effect on psychological well-being. In the conclusion, the findings were discussed within the scope of the literature and some suggestions were presented.

Denizcilik işletmeleri sürekli bir değişim ve rekabet ortamı içerisinde faaliyetlerini sürdürmektedir. Böyle bir ortamda yöneticilerin davranışları, çalışanlarının davranışlarını da etkilemektedir. Farklı sektörlerde yapılan çalışmalarda, çalışanların örgütsel vatandaşlık davranışının işletme performansını olumlu yönde etkilediği, dönüşümcü bir liderin çalışanların örgütsel vatandaşlık davranışı sergilemesinde önemli bir rol oynadığı, çalışanların bu davranışlarını artırmanın bir yönteminin de liderin dönüşümcü liderlik niteliklerini göstererek sağlanabileceği ifade edilmektedir. Bu çalışmanın amacı, denizcilik işletmelerinde çalışanların dönüşümcü liderlik algıları ile gösterdikleri örgütsel vatandaşlık davranışları arasındaki ilişkiyi araştırmaktır. Bu amaç doğrultusunda, denizcilik sektörünün kara yönetiminde yer alan Türkiye’deki 16 gemi yönetim işletmesinden 146 çalışan üzerinde anket uygulanmış ve elde edilen veriler analiz edilmiştir. Araştırma esnasında dönüşümcü liderlik ve örgütsel vatandaşlık davranışı kavramlarına yönelik literatür taraması yapılmıştır. Daha sonra oluşturulan araştırma metodolojisi ışığında korelasyon ve regresyon analizleri uygulanmıştır. Yapılan analiz sonuçlarına göre, yöneticilerin gösterdiği dönüşümcü liderlik davranışları ve tüm alt boyutları ile çalışanların gösterdiği örgütsel vatandaşlık davranışı ve tüm alt boyutları arasında pozitif yönlü ve anlamlı bir ilişki olduğu ayrıca dönüşümcü liderliğin örgütsel vatandaşlık davranışı üzerinde anlamlı bir etkiye sahip olduğu bulunmuştur .