Search

Bu çalışma, Korkuteli (Antalya) ilçesinin kuzeyinde yer alan Yelten Sazlığı çevresindeki vejetasyon ve ortamsal şartların paleoekolojik yapısını belirlemeyi amaçlamaktadır. Bu kapsamda Yelten Sazlığı'ndan 400 ve 48 cm uzunluğunda sediman örneği alınmıştır. Örnekler üzerinde yapılan radyokarbon yaşlandırma sonucuna göre taban yaşlarının Kal GÖ ~20.000 ve Kal GÖ ~2.100 olduğu bilgisine ulaşılmıştır. İki karot serisi üzerinde de fosil polen analizleri yapılmış ve veriler Tilia 2.0.41 programında diyagramlara dönüştürülmüştür. Elde edilen verilere göre Yelten Sazlığı çevresinin vejetasyon değişimi Kal GÖ ~20.000 yıl öncesinden günümüze ortaya konulmuştur. Fosil polen diyagramlarında iki diyagramda da üç ana zon ve altı alt zon belirlenmiştir. Belirlenen zonlar arasında YS 17-01 diyagramında odunsu/ağaç taksonlarının toplam oranı (AP; arboreal polen) %98,9 ile %39,3 arasında değişim göstermiştir. YS 19-01 diyagramında AP oranı %98 ile %85,1 arasında değişim göstermiştir. İki farklı karota ait fosil polen bulguları içerisinde Pinus sp., Juniperus sp., Quercus sp. önemli AP taksonlarıdır. Otsu taksonların toplam oranını temsil eden NAP (non-arboreal polen) içerisinde de Asteraceae, Chenopodiaceae ve Lactuaceae önemli taksonlar olmuştur. Ayrıca 48 cm'lik sediman karotu üzerinde µ-XRF analizleri yapılmış ve ~2100 yıl öncesinden günümüze meydana gelen paleoiklim değişimleri ortaya konulmuştur. Analizler sonucunda bölgede dört farklı iklimsel döneme ait değişimin olduğu bilgisine ulaşılmıştır. YS 17-01 karotu Söğüt Gölü ile YS 19-01 karotu ise Güneybatı Anadolu'da gerçekleştirilen önceki çalışmaların (Pınarbaşı, Gölhisar, Karataş Gölü ve YS 17-01) sonuçları ile karşılaştırılmıştır. YS 19-01 karotunun yüksek çözünürlüklü olması ile bulgularına daha çok odaklanılarak Roma İmparatorluğu, Bizans İmparatorluğu, Selçuklu Devleti ve Osmanlı İmparatorluğu dönemlerinde iklim koşulları, arazi kullanımı ve vejetasyon yapısı üzerindeki değişimler belirlenmiştir. Anahtar Kelimeler: Fosil Polen, Yelten Sazlığı, Mikro-XRF, Paleovejetasyon, Paleoiklim, This study aims to determine the paleoecological structure of vegetation and environmental conditions around Yelten Marsh, located in the north of Korkuteli (Antalya) district In this context, 400 and 48 cm long sediment samples were taken from Yelten Marsh. According to the radiocarbon dating results of the samples, it was found that the basal ages are Kal BP ~20.000 and Kal BP ~2100. Fossil pollen analyzes were made on both core series and the data were converted into diagrams in Tilia 2.0.41 program According to the data obtained, the vegetation change of Yelten Marsh has been revealed from Kal BP ~20,000 years ago to the present day. In the fossil pollen diagrams, three main zones and six subzones were determined in both diagrams. The total ratio of woody/tree taxa (AP; arboreal pollen) in the YS 17-01 diagram among the determined zones varied between 98.9% and 39.3%. The AP rate in the YS 19-01 diagram varied between 98% and 85.1%. Among the fossil pollen findings belonging to two different cores, Pinus sp., Juniperus sp., Quercus sp. are important AP taxa. Asteraceae, Chenopodiaceae and Lactuaceae were also important taxa in NAP (non-arboreal pollen), which represents the total proportion of herbaceous taxa. In addition, µ-XRF analyzes were performed on the 48 cm sediment core and paleoclimate changes from ~2100 years ago to the present were revealed. As a result of the analyzes, it was found that there were changes in four different climatic periods in the region. YS 17-01 core Söğüt and YS 19-01 core were compared with the results of previous studies (Pınarbaşı, Gölhisar, Karataş Lake and YS 17-01) carried out in Southwest Anatolia. With the high resolution of the YS 19-01 core, focusing more on its findings, the changes in climatic conditions, land use and vegetation structure during the Roman Empire, Byzantine Empire, Seljuk State and Ottoman Empire were determined. Keywords: Fossil Pollen, Yelten Marsh, Micro-XRF, Paleovegetation, Paleoclimate, Tez (Yüksek Lisans), Süleyman Demirel Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Coğrafya Anabilim Dalı, 2021., Kaynakça var.

Bu çalışma, ülkemizde yaşayan yaşlı bireylerin seyahatleriyle ilgili deneyimlerini ve mekânsal tercihlerini ortaya koymayı amaçlamaktadır. Ölçüt ve maksimum çeşitlilik örneklemesi tekniklerine uygun biçimde verilerin toplandığı araştırmanın Balçova ayağında 12, Çeşme'de ise 18 kişi olmak üzere toplamda 30 katılımcıyla görüşülmüştür. Nitel içerik analizine tabi tutulan metinlerden kodlama yoluyla elde edilen kavramlar, birbirleriyle ilişkili belli tema ve alt temalar altında sınıflandırılmıştır. Çalışmanın bulgularına göre yaşlıların en önemli seyahat motivasyonları, ''yeni yerler görmek ve yeni şeyler öğrenmek'', ''günlük rutinden kaçmak'' ve ''genç yaşlanmak'' isteğidir. Ayrıca ''sosyalleşmek'', ''sağlıklı hissetmek'', ''kötü düşüncelerden uzaklaşmak'', ''aile ve eş dostla vakit geçirmek'', ''yaşam standardını korumak'' amacıyla da seyahat ettikleri görülmüştür. Yaşlıların seyahat sıklığı ''eşlerden birinin vefatı'', ''değişen ekonomik koşullar'' ve ''kadın olma'' durumundan etkilenmektedir. Yaşlılar seyahat ederken genellikle turları daha güvenli bulduklarını dile getirmiştir. Yaşlılar seyahatleriyle ilgili karşılarına çıkan engellerin ise ''sağlık sorunları'', ''yeterli zamanlarının olmaması'', ''maddiyat'', ''ulaşımla ilgili sıkıntılar'' ve ''eşler arasındaki uyumsuzluklar'' dan kaynaklandığından söz etmişlerdir. Yaşlıların önceki seyahat deneyimleri mekân seçimlerini etkilemektedir. Yaşlılar seyahatleriyle ilgili yer seçimi yaparken ön araştırma yapmakta ve genellikle tavsiye edilen yerlere gitmektedirler. Seyahat ettikleri yerlerde rahatlık arayışına girdikleri, çoğunlukla yakın mesafeli, ekonomik, güvenli ve iklim bakımından uygun yerleri tercih ettikleri görülmektedir. Yaşlılar yerin imajından etkilendiklerinden ve yerin mekânsal anlamda engeller barındırmamasını önemsediklerinden bahsetmektedirler. Bu bakımdan özel ilgi beklentisi içerisine girdiklerini ifade etmektedirler. Çalışmanın bulgularının yaşlılarla ilgili politika yapıcılara, turizm sektörü paydaşlarına ve yaşlılık konusunda çalışan araştırmacılara fayda sağlayacağı düşünülmektedir. Anahtar Kelimeler: Yaşlılar, Seyahat Deneyimleri, Mekânsal Tercihleri, The aim of this study was to reveal the spatial preferences of elderly individuals living in our country for travelling. A total of 30 participants were interviewed, 12 in Balçova and 18 in Çeşme, where data were collected in line with criteria and maximum diversity sampling techniques. The concepts obtained through coding from the texts subjected to qualitative content analysis were classified under certain related themes and sub-themes. According to the findings of the study, the most important travel motivations of the elderly are the desire to ''see new places and learn new things'', ''escape from the daily routine'' and ''grow old young''. In addition, it has been seen that they travel to ''socialize'', ''feel healthy'', ''get away from bad thoughts'', ''spend time with family and friends'', and ''maintain their standard of living''. The travel frequency of the elderly is affected by ''the death of one of the spouses'', being affected by ''changing economic conditions'', and ''being a woman''. The elderly stated that they generally find tours safer when traveling. The elderly people mentioned that the obstacles they encounter regarding their travels are due to ''health problems'', ''lack of sufficient time'', ''financial problems'', ''transportation problems'' and ''incompatibility between spouses''. The previous travel experiences of the elderly affect their choice of place. The elderly make preliminary research when choosing a place to travel and usually go to recommended places. It is noted that they seek comfort in the places they travel to, and mostly prefer locations that are at a close distance, economical, safe and suitable in terms of climate. The elderly mention that they are affected by the image of a place and prioritize the absence of spatial obstacles. In this respect, they state that they expect special attention. This study will benefit policy makers and tourism sector stakeholders regarding the elderly. Keywords: Seniors, Travel Experiences, Spatial Preferences, Tez (Doktora-PhD)- Süleyman Demirel Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Coğrafya Anabilim Dalı, 2021., Kaynakça var.

Su (H2O), kireçtaşı (CaCO3) ve karbondioksitin (CO2) tepkimeye girmesi sonucunda meydana gelen karstik yüzey şekillerinin en büyüğünü polyeler oluşturmaktadır. Polyeler, karstlaşmanın yanında, çoğu zaman yapısal unsurlar ve flüviyal süreçler gibi birçok farklı faktörün etkisi ile oluşmaktadır. Bu çalışmada Batı Toros karst alanı içerisinde yer alan Çanaklı (Mamak) Polyesi incelenmiştir. Çalışmada bir fiziki coğrafya araştırmasının gerektirdiği bütün incelemeler yapılmaya çalışılmıştır. Öncelikle sahanın jeolojik, klimatolojik ve jeomorfolojik özellikleri araştırılmıştır. Bununla beraber, Çanaklı (Mamak) Polye Havzası'nda tektonizmanın etkisini belirlemek, sahanın jeolojik evrimini tespit edebilmek amacıyla polye ve havzaya uygun morfometrik analizler seçilmiş ve yapılmıştır. Çalışmanıın yapılmasında öncelikle çalışma sahasına ait 1/25000 ölçekli topografya haritalarından Sayısal Yükseklik Modeli (SYM) üretilmiştir. Çanaklı (Mamak) Polyesi'nde yapılan arazi gözlemleri ve literatür bilgisi sonucunda, günümüzde polyenin yüzeyinde sürekli akışa sahip bir akarsuyun bulunmadığı ve polyenin sularını düdenler aracılığıyla yeraltı drenajına gönderdiği tespit edilmiştir. Yağışlı dönemlerde düdenlerin tıkanması veya yeraltı suyu seviyesinin yükselmesi sonucunda polyenin doğusunda ve batısında geçici göller oluşmaktadır. Çalışma sahasının doğusunda ve batısında Mesozoyik yaşlı kireçtaşlarından oluşan humlar bulunmaktadır. Yaptığımız araştırmalar sonucunda elde edilen verilerin bütünü dikkate alınarak çalışma sahasının bir polye olduğu doğrulanmıştır. Çanaklı (Mamak) Ovası'nın geniş ve engebesiz olması burayı tarım ve yerleşme için uygun ortam haline getirmektedir. Akdeniz bölgesinde karstlaşmanın yoğun olduğu sahalarda yöre halkı için karstik dolin, uvala ve polye tabanları adeta zorunlu yerleşim ve tarım alanlarını oluşturmaktadır. Anahtar Kelimeler: Karst, polye, Çanaklı (Mamak) Polye Havzası, Morfometrik Analiz, Poljes are the largest of the karstic surface forms formed as a result of the reaction of water (H2O), limestone (CaCO3) and carbon dioxide (CO2). Besides karstification, poljes are mostly formed by the effect of many different factors such as structural elements and fluvial processes. In this research, the Çanaklı (Mamak) Polje Basin, located in the Western Taurus karst area, has beeb investigated. In the study, all the examinations required by a physical geography research have been tried to be made. First of all, the geological, climatological and geomorphological characteristics of the area have investigated. Moreover, in order to determine the effect of tectonism in the Çanaklı (Mamak) Polje Basin and to determine the geological evolution of the area, morphometric analyzes suitable for the polje and the basin have been selected and made. Primarily, Digital Elevation Model (DEM) has been produced from 1/25000 scale topography maps of the construction site. As a result of field observations and literature information made in Çanaklı (Mamak) Polje, it has been determined that there is no stream with continuous flow on the surface of the polje today and that the polje sends its waters to underground drainage through sinkholes. Temporary lakes are formed in the east and west of the polje as a result of clogged sinkholes or rising groundwater levels in rainy periods. There are hums consisting of Mesozoic aged limestones in the east and west of the study area. Considering the whole of the data obtained as a result of our research, it has been confirmed that the study area is a polje. The fact that the Çanaklı (Mamak) Plain is wide and uneven makes it a suitable environment for agriculture and settlement. Moreover, karst doline, uvala and polje bases constitute almost compulsory settlement and agricultural areas for the local people in the areas where karstification is intense in the Mediterranean region. Keywords: Karst, polje, Çanaklı (Mamak) Polje Basin, Morphometry Analyse., Tez (Yüksek Lisans), Süleyman Demirel Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Coğrafya Anabilim Dalı, 2021., Kaynakça var.

Renk ayrımcılığı toplumsal sorunların başında gelmekle birlikte insanoğlunun vebası olarak nitelendirilmektedir. Bu durum coğrafi keşifler ile başlamış ve tarihsel süreç içerisinde kolonileşme formuna bağlı hız kazanarak, II. Dünya Savaşı‟na kadar süregelmiştir. Savaş sonrası ağır tahribat kolonyal düzen içerisinde dönüşümü gerekli kılmıştır. Böylelikle coğrafyaya daha etkin hüküm etme anlayışı postkolonyal format ile varoluş göstererek değişen dünya düzeni içerisinde farklı boyutlara eğrilmiştir. Postkolonyal sistem içerisinde gerçekleşen eğrilme, toplumsal ve kültürel arenada yarattığı algı ile sanatsal faaliyetler üzerinden çarpıcı söylemler geliştirmiştir. Bu faaliyetler içerisinde ön plana çıkan sinema ise ideolojik fikirlerin perdeye yansıtılma hususunda etkin bir araç olarak önemli bir payı üstlenmiştir. Sinema çatısı altında Afro-Amerikalılar meselesini örüntüleme minvaliyle gündem yaratan Mor Yıllar, Mississipi Yanıyor, Yeşil Yol, Muhteşem Münazaracılar, Çitler filmlerinin renkçilik teması postkolonyal konseptle değerlendirilmiştir. Örneklem alınan filmlerde işlenen renk ayrımcılığına yönelik göstergelerin açık manasından ziyade arka planda yatan mesajların açığa çıkarılması için de semiyotik analiz yöntemi kullanılmıştır. Sözgelimi dekolonizasyon süreciyle sömürgeciliğin bittiği kanısı, postkolonyal argümanlar ile günümüzde halen devam ettirilmekte ve beyaz adama yüklenen ulvi sıfatlar filmlerin aktarılma esnasında bariz bir şekilde görülmektedir. Anahtar Kelimeler: Kolonyalizm, Postkolonyalizm, ABD, Renk Ayrımcılığı, Sinema., Color discrimination is at the forefront of social problems, but it is described as the plague of mankind. This situation started with geographical discoveries and gained momentum depending on the form of colonization in the historical process. It lasted until World War II. The heavy destruction after the war necessitated the transformation in the colonial order. Thus, the understanding of governing the geography more effectively has been skewed to different dimensions in the changing world order by showing existence with a postcolonial format. The warping that took place in the postcolonial system has developed striking discourses through artistic activities with the perception it created in the social and cultural arena. Cinema, which has come to the fore among these activities, has undertaken an important role as an effective tool in reflecting ideological ideas on the screen. The colorism theme of the films The Purple Years, The Mississippi Burns, The Green Mile, The Magnificent Debaters, The Fences, which set the agenda with the pattern of patterning the issue of African-Americans under the roof of cinema, were evaluated with a postcolonial concept. Semiotic analysis method was also used to reveal the messages lying in the background rather than the explicit meaning of the indicators for color discrimination in the sampled films. For example, the opinion that colonialism ended with the decolonization process is still maintained today with postcolonial arguments and the lofty adjectives attributed to the white man are clearly seen during the transfer of the films. Keywords: Colonialism, Postcolonialism, U.S.A, Color Discrimination, Cinema., Tez (Yüksek Lisans)- Süleyman Demirel Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Coğrafya Anabilim Dalı, 2021., Kaynakça var.

Küreselleşmeyle birlikte yükseköğretimde giderek artan uluslararasılaşma eğilimini ortaya çıkarmıştır. Özellikle ulusal sınırların daha kırılgan olduğu günümüzde ulus-ötesine olan eğitimde kayda değer bir artış meydana gelmiştir. Küresel ölçekte meydana gelen eğitim amaçlı hareketliliğin en önemli yansımalarından birisi de uluslararası öğrenci hareketliliğidir. Giderek artan bu hareketlilik bir öğrenci coğrafyalarının oluşmasına neden olmaktadır. Yükseköğretimdeki bu değişim ve dönüşüm geleneksel öğrenci alan bölgelerin dışında son yıllarda yeni bölgesel merkezlerin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bu bağlamda araştırma, İstanbul Üniversitesi örneğinde uluslararası öğrencilerin mezuniyet sonrası hareketlilik eğilimlerini ve gelecek planlarını belirlemeyi amaçlamıştır. Nitel yöntemlerin kullanıldığı çalışmada 52 uluslararası öğrenci ile görüşme yapılmıştır. Görüşmeler içerik analizi ile çözümlenmiştir. Araştırma sonucunda uluslararası öğrencilerin hareketlilik eğilimlerinde çeşitli faktörlerin etkili olduğu tespit edilmiştir. Araştırmada uluslararası öğrencilerin mezuniyet sonrası üçüncü bir ülkeye gitme eğilimlerinin yüksek olduğu sonucuna varılmıştır. Kaynak ülkeye dönen uluslararası öğrenciler ise daha çok kişisel faktörlerden dolayı ülkelerine dönmektedir. Türkiye'de kalmak isteyen öğrencilerin ise dil avantajından dolayı kalmak istediği tespit edilmiştir. Anahtar Kelimeler: Uluslararası Öğrenciler, Göç, Hareketlilik, Karar Verme, İstanbul Üniversitesi, Globalization has revealed the increasing trend of internationalization in higher education. Especially today, when national borders are more fragile, there has been a remarkable increase in transnational education. One of the most important reflections of educational mobility on a global scale is international student mobility. This increasing mobility causes the formation of student geographies. This change and transformation in higher education has led to the emergence of new regional centers in recent years, apart from the traditional student-receiving regions. In this context, the research aimed to determine the postgraduate mobility trends and future plans of international students in the example of Istanbul University. In the study, in which qualitative methods were used, 52 international students were interviewed. The interviews were analyzed by content analysis. As a result of the research, it has been determined that various factors are effective in the mobility tendencies of international students. In the study, it was concluded that the tendency of international students to go to a third country after graduation is high. International students returning to the country of origin often return to their countries due to personal factors. It has been determined that students who want to stay in Turkey want to stay because of the language advantage. Keywords: International Students, Migration, Mobility, Decision Making, Istanbul University, Tez (Yüksek Lisans), Süleyman Demirel Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Coğrafya Anabilim Dalı, 2021., Kaynakça var.

İçerisinde karstlaşmaya uygun, suda çözünebilme özelliği gösteren kireçtaşlarının (CaCO3) hakim olduğu sahalarda çok sayıda ve çeşitli karstik şekiller meydana gelmektedir. Bu sahalarda karstik şekillerin meydana gelmesinde ana kaya önemli bir faktördür. Ancak bu önemli faktörün yanı sıra jeomorfolojik, tektonik, iklim, toprak ve bitki örtüsü gibi faktörler de karstlaşmayı doğrudan etkilemektedir. Batı Toros karst kuşağı içerisinde yer alan araştırma sahasını, Kır Dağları batısındaki karst rölyefi oluşturmaktadır. Sahada birçok dikkat çekici karstik şekil bulunmaktadır. Sahada, karstlaşmaya özgü en belirgin şekilleri oluşturan; polyeler, uvalalar, dolinler ve lapyaların tipik örneklerine rastlanılmaktadır. Çalışmada, sahanın bugünkü görünüme sahip olmasında etkili olan unsurlar incelenmiştir. Sahanın fiziki coğrafya özellikleri ayrıntılı bir şekilde ele alınmıştır. Bu bağlamda sahanın yükselti, iklim, toprak, bitki örtüsü ve hidrografya özellikleri belirlenmiş ve CBS ortamında bu özelliklere ait haritalar oluşturulmuştur. Litolojinin ve tektonizmanın dâhilinde gelişen uvala ve polyelerde, tektonizmanın ne derecede etkili olduğunun belirlenmesi amacıyla morfometrik analizler uygulanmıştır. Polyeler, yüksek ve arızalı topoğrafyalarda oldukça düz bir tabana sahip olması ve içerisinde çeşitli su kaynaklarının bulunması açısından tarih boyunca insanların yaşadığı ve tarım faaliyetlerini sürdürdüğü alanlar haline gelmişlerdir. Çalışma sahasındaki polyeler de bu tür alanlar olarak insanlar tarafından kullanılmaktadır. Bu sebeple çalışmada, araştırma sahasında bulunan polyeler içerisindeki insan faaliyetlerine, yaşanılan sorunlara ve bu sorunlara üretilen çözümlere yer verilerek polye-insan ilişkisinin ortaya koyulması amaçlanmıştır. Anahtar Kelimeler: Karst, karstik şekiller, Kır Dağları, polye, morfometrik analizler., Numerous and various karstic shapes occur in areas where limestones (CaCO3), which are suitable for karstification and have water-soluble properties, are dominant. The bedrock is an important factor in the formation of karstic shapes in these areas. However, in addition to this important factor, factors such as geomorphological, tectonic, climate, soil and vegetation directly affect karstification. The research area, which is located in the Western Taurus karst belt, consists of the Kır Mountains and the karst relief in the west. There are many remarkable karst shapes in the field. In the field, forming the most distinctive forms peculiar to karstification; Typical examples of poljes, uvalas, dolines and lapias are encountered. In the study, the factors that are effective in the current appearance of the study area were examined. The physical geography features of the field are discussed in detail. In this context, the altitude, climate, soil, vegetation and hydrography characteristics of the area were determined and maps of these features were created in the GIS environment. Morphometric analyzes were applied to determine how effective tectonism is in uvalas and poljes that developed within lithology and tectonism. Poljes have become areas where people have lived and continued their agricultural activities throughout history in terms of having a very flat bottom in high and faulty topographies and having various water sources. Poljes in the study area are also used by people as such areas. For this reason, in this study, it is aimed to reveal the relationship between polye and human by giving place to the human activities in the poljes in the research area, the problems experienced and the solutions produced to these problems. Keywords: Karst, karst shapes, Kır Mountains, polje, morphometric analyses., Tez (Yüksek Lisans), Süleyman Demirel Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Coğrafya Anabilim Dalı, 2022., Kaynakça var.

Bir alandaki mekânsal ve zamansal değişimin belirlenmesinde uzaktan algılama teknolojileri kullanılarak temin edinen veriler, düzenli ve tutarlı veri kaynağı olmasından dolayı sıkça kullanılmaktadır. Bu çalışmanın amacı Türkiye'nin kuzeybatısında bulunan İstanbul'un uzaktan algılama teknolojileri ile elde edilen optik görüntüler ve gece görüntülerinden, görüntü işleme teknikleri kullanarak kentsel alanların belirlenmesi ve elde edilen sonuçların ve uygulanan yöntemlerin başarı kriterlerinin değerlendirilmesidir. Bu çalışmada kentsel alanların belirlenmesinde 2018 yılına ait 130 m. mekânsal çözünürlüğe sahip Luojia 1-01 (Lj 1-01) uydusunun gece görüntüsü ve 30 m. mekânsal çözünürlüğe sahip Landsat 8 Operational Land Imager (OLI) and Thermal Infrared Sensor (TIRS) uydusunun optik görüntüleri kullanılmıştır. Çalışmada uygulanan yöntem üç farklı aşamadan meydana gelmektedir. İlk aşama gece görüntüleri ile optik görüntülerin analiz öncesi ön düzeltme işlemlerinin gerçekleştirilmesini kapsamaktadır. İkinci aşama optik görüntülerden, Normalize Edilmiş Bina Fark İndeksi (NDBI), Destek vektör makineleri (SVM) görüntü Sınıflandırma yöntemleri kullanarak kentsel alanların belirlenmesi ve Gece görüntülerinden İnsan Yerleşim İndeksi (HSI) sonrası Otsu Eşikleme yöntemi ile kentsel alanların belirlenmesini kapsamaktadır. Son aşama ise NDBI, SVM ve gece görüntülerin den HSI sonrası görüntü segmentasyonu ile belirlenen şehir alanlarının, belirlenme başarısının Kappa İstatistiği ile değerlendirilmesidir. Elde edilen sonuçlara göre kentsel alanların belirlenmesinde Lj1-01 uydusuna ait gece görüntülerine HSI yöntemi uygulanması ile elde edilen kentsel alanların genel doğruluğunun %96, kappa doğruluğunun ise % 85 ile en yüksek başarıya sahip olduğu belirlenmiştir. Optik görüntülere SVM sınıflandırması ile elde edilen kentsel alanların genel doğruluğu %94, kappa doğruluğu ise %78, NDBI sonucunda elde edilen kentsel alanların ise genel doğruluğun %88, kappa doğruluğu ise %52'dir. Anahtar Kelimeler: Kentsel Obje Belirleme, Gece Işık Görüntüsü (Luojia 1-01), İnsan Yerleşim İndeksi, Destek Vektör Makinaları Sınıflandırması, Normalize Edilmiş Bina Fark İndeksi, The data obtained by using remote sensing technologies in determining the spatial and temporal change in an area are frequently used because it is a regular and consistent data source. Satellite images are also widely used in examining the spatial change of cities and cities over the years. The aim of this study is located in northwestern Turkey in Istanbul optical images and nights image obtained by remote sensing technologies and the using image processing techniques to evaluate the determination and success criteria of urban areas. In this study, in determining urban areas, the 130 m. spatial resolution night image of Luojia 1-01 (Lj 1-01) satellite and 30 m. spatial resolution optical images of the Landsat 8 Operational Land Imager (OLI) and Thermal Infrared Sensor (TIRS) satellite with spatial resolution were used. The method applied in the study consists of three different stages. The first stage includes the pre-correction of night images and optical images before analysis. The second stage includes the determination of urban areas using the Normalized Building Difference Index (NDBI), Support vector machines (SVM) image classification methods from optical images, and the determination of urban areas by the Otsu Thresholding method from Night images after Human Settlement Index (HSI). The last step is to evaluate the success of determining city areas determined by image segmentation after NDBI, SVM and night images from HSI with Kappa statistics. According to the results, it was determined that the general accuracy of urban areas obtained by applying the HSI method to night images of the Lj1-01 satellite in determining urban areas has the highest success with 96% and kappa accuracy with 85%. The general accuracy of urban areas obtained by SVM classification to optical images is 94%, kappa accuracy is 78%,and the overall accuracy of urban areas obtained as a result of NDBI is 88% and kappa accuracy is 52%. Keywords: Urban Object Extraction, Night Light Image (Luojia 1-01), Human Settlement Index, Support Vector Machine Classification, Normalized Difference Built-Up Index, Tez (Yüksek Lisans)- Süleyman Demirel Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Coğrafya Anabilim Dalı, 2020., Kaynakça var.

Çalışma alanı Zonguldak- Kozlu, Türkiye Deprem Tehlikesi Haritasına göre İkinci Derece Deprem Bölgesi içinde yer alan ve -630 m derinliğe ulaşan galerilere sahip olup yerleşim alanları ciddi tehditlerle karşı karşıyadır. Karstik alanlarında varlığı, yer altı suyu ile toprak yapısı da depremle beraber bölgede sıvılaşma tehlikesini beraberinde getirmektedir. Tüm bu etkenler göz önüne alındığında yerleşim alanlarının yoğunlaştığı alanlar yüksek risk potansiyeli taşıdığı görülmektedir. Bu tez kapsamında Kozlu ilçesi yerleşim alanlarının yüzey deformasyonlarına bağlı risk değerlendirmelerinin aktif uzaktan algılama sistemleri ve bilgi teknolojileri kullanılarak değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Çalışmada uygulanan yöntem beş farklı aşamadan oluşmaktadır. İlk aşamada 02.08.2018 ve 12.01.2020 tarihlerine ait Sentinel-1A uydu görüntülerinden Interferometric SAR (InSAR) yöntemi kullanılarak yüzey deformasyon alanları ve miktarları belirlenmiştir. İkinci aşamada ise raster formatta bulunan verilerin sayısallaştırılarak vektör formatına dönüştürülmesini içermektedir. Takip eden aşamada Sentinel-2A uydu görüntülerinden görüntü keskinleştirme işlemi sonrasında elde edilen 10 metre mekânsal çözünürlüklü multi spektral bantlarından elde edilen gerçek ve yalancı renk kombinasyonları üzerinden bina alanları sayısallaştırılmıştır. Dördüncü aşama; Sentinel-1A görüntülerinden interferometri sonrasında belirlenen yüzey deformasyonları ile bina alanlarının çakıştırılarak, yüzey deformasyon miktarlarının bina alanlarına öznitelik bilgisi olarak aktarılmasını içermektedir. Çalışmanın son aşaması ise bina alanlarının yüzey deformasyon değerlerine göre % 90 ve % 95 güven aralığında Getis-Ord G* istatistiği ile yüksek veya düşük riskli binaların kümelenme gösterdiği alanların belirlenerek değerlendirilmesidir. Çalışma sonucunda belirlenen yüzey deformasyon (Phase) değerleri -2,98 ile 2,99 cm arasında değişim göstermektedir. Anahtar Kelimeler: Yüzey deformasyonları, İnterferometri, Sentinel-1A, Sentinel-2A, Getis-Ord G*, The study area Zonguldak- Kozlu, according to Turkey Earthquake Hazard Map Seismic Zone is located within the Second Degree and have reached the galleries -630 m depth residential areas are faced with serious threats. Its presence in karstic areas, groundwater and soil structure also bring the danger of liquefaction in the region with the earthquake. Considering all these factors, it is seen that the areas where residential areas are concentrated have a high risk potential. Within the scope of this thesis, it is aimed to evaluate the risk assessments due to surface deformations of residential areas of Kozlu district by using active remote sensing systems and information technologies. The method applied in the study consists of five different stages. In the first stage, surface deformation areas and quantities were determined using the Interferometric SAR (InSAR) method from Sentinel-1A satellite images of 02.08.2018 and 12.01.2020. The second stage involves digitizing the data in raster format and converting them to vector format. In the following stage, the building areas were digitized using real and false color combinations obtained from 10 meter spatial resolution multi-spectral bands obtained after image sharpening from Sentinel-2A satellite images. Fourth stage; It involves superimposing the surface deformations determined after interferometry from Sentinel-1A images and transferring the surface deformation amounts to the building areas as attribute information. The last stage of the study is to determine and evaluate the areas where high or low risk buildings cluster with the Getis-Ord G * statistics at 90% and 95% confidence intervals according to the surface deformation values of the building areas. The surface deformation (Phase) values determined as a result of the study vary between -2.98 and 2.99 cm. Keywords: Surface deformations, Interferometry Sentinel-1A, Sentinel-2A, Getis-Ord G *, Tez (Yüksek Lisans)- Süleyman Demirel Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Coğrafya Anabilim Dalı, 2020., Kaynakça var.

Bu çalışma Akdeniz Bölgesi'nde, Göller Yöresi sınırları içerisinde yer alan Salda Gölü Havzası'nda yapılmıştır. Bu çalışmanın amacı dünyada ve ülkemizde göl alanlarının kullanımına ilişkin birçok sorunun oluşması ile Göller Bölgesi'nde yer alan Salda Gölü Havzası'nın ve yakın çevresinin havza karakteristikleri bir bütün olarak ele alınarak bölgenin sosyal, kültürel ve ekonomik kalkınmasını sağlayacak şekilde doğal kaynaklarının sürdürülebilir kullanımını gerçekleştirilmesidir. Salda Gölü Havzası ve yakın çevresinin entegre havza yönetim planının oluşturulması için geleneksel ve modern araştırma yöntemleri birlikte kullanılmıştır. Çalışmamız yöntemi 3 aşamadan oluşmaktadır. Bunlar; Arazi Çalışması, Coğrafi Bilgi Sistemleri ve verilerin değerlendirilmesi aşamasıdır. Çalışmanın sonucunda elde edilen tüm veriler ile birlikte Salda Gölü ve yakın çevresinin geçmişten günüzüme kadar olan zamansal ve alansal değişimi tespit edilmiştir. Havzanın doğal ve sosyo-ekonomik unsurlar dikkate alınarak sosyal, kültürel ve ekonomik kalkınmasını sağlayacak şekilde havza yönetim planı için önerilerde bulunulmuştur. Anahtar Kelimeler: Salda Gölü, Entegre Havza Yönetimi, Coğrafi Bilgi Sistemleri, This study was carried out in the Salda Lake Basin in the Mediterranean Region, within the borders of the Lakes Region. The purpose of this study is to develop many problems related to the use of lake areas in the world and in our country, and to realize the sustainable use of natural resources in a way that will ensure the social, cultural and economic development of the region by considering the basin characteristics of the Salda Lake Basin and its immediate surroundings as a whole. Traditional and modern research methods were used together to create an integrated basin management plan for the Salda Lake Basin and its immediate surroundings. The method of our study consists of stages. These; Field Study is the stage of Geographical Information Systems and evaluation of data. Together with all the data obtained as a result of the study, the temporal and spatial changes of Salda Lake and its immediate surroundings from the past to the sun were determined. Suggestions have been made for the basin management plan in a way that will ensure the social, cultural and economic development of the basin, taking into account the natural and socio-economicfactors. Keywords: Salda Lake, İntegrated Basın Management, Geographic İnformation Systems, Tez (Yüksek Lisans)- Süleyman Demirel Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Coğrafya Anabilim Dalı, 2020., Kaynakça var.

Turizmin ekonomik, sosyo-kültürel, çevresel etkilerinin her geçen gün artması; mekânı, mekânsal değişimi, mekân-insan ilişkilerini kendi prensipleriyle inceleyen coğrafyanın turizm konularına olan ilgisini de artırmaktadır. Turizmin en önemli öğelerini oluşturan; çekicilikler, ulaşım ve konaklama gibi unsurlar üzerinde coğrafi faktörlerin önemi büyüktür. Dolayısı ile turizmin mekânsal dağılımı, ekonomik katkısı, sorunları, toplumsal etkileri gibi konuların coğrafyacılar tarafından araştırılmaya, nitelikli çözüm önerilerinin sunulmasına ihtiyaç vardır. Bu çalışmanın amacı; Türkiye'de coğrafya alanında yapılan turizm konulu yüksek lisans ve doktora tezlerinin incelenerek, yapılan bu çalışmaların Türkiye turizmin genel problemlerine ne derece katkı sağladığını değerlendirmektir. Çalışmada, lisansüstü tezlerin; üniversite, yıl, işlenen konu, hipotez, örneklem büyüklüğü, veri analiz yöntemi, kaynakça durumları incelenerek içerik analizi yapılmış, elde edilen veriler yüzde ve frekansa dayalı olarak tablo, grafiklerle yorumlanmıştır. Bunun için "turizm, coğrafya, rekreasyon" anahtar sözcükleri temel alınarak, bugüne kadar yapılmış 110 doktora ve yüksek lisans tezi örneklem alınmıştır. Bu tezlerin 70'i Yüksek Öğretim Kurumu'nun Ulusal Tez Merkezi internet sitesinden, diğerlerine ise mail yoluyla; erişime açık olmayan tezlere Süleyman Demirel Üniversitesi kütüphanesi aracılığıyla erişim sağlanmıştır. Yüksek Öğretim Kurumu Ulusal Tez Merkezi internet sitesinde bulunmayan tezlere ise tezin hazırlandığı üniversitenin kütüphanesine gidilerek temin edilmiştir. Ancak 7 teze ulaşılamamıştır. Toplam 103 tezin içerik analizi yapılmıştır. Tezlerin 20'si doktora, 83'ü ise yüksek lisans tezlerinden oluşmaktadır. Çalışmanın bulgularına göre; coğrafya alanında yapılan turizm konulu tezlerin özellikle 2000 yılı sonrasında artış gösterdiği, tezlerde bölgesel coğrafya yaklaşımının hâkim olduğu, tezlerin bazılarının yöntem ve sorunsal yönüyle eksik, tasvir ve gözleme dayalı monografya çalışmaları şeklide hazırlandığı, tezlerin Türkiye turizminin sorunlarına yeteri kadar yer vermediği sonucuna ulaşılmıştır. Anahtar Kelimeler: Coğrafya, Turizm, Lisansüstü Tez, İçerik Analizi., The increasing of economical, socio-cultural and environmental impacts of tourism day by day increases the interest of geography that examines issues as space, spatial variation and space-human relationship by their own principles towards tourism issues. Geographical factors that constitute the most important elements of tourism as charms, transportation and accommodation. Issues as spatial distribution of tourism, economic contribution, problems, social effects need to be studied and some quality offers for solutions should be found by geographers. The purpose of this study on tourism held in geography in Turkey examining the master's and dissertation theses and to evaluate of to what extent these researches contributed to the general problems of the tourism of Turkey. In this study, graduate theses; university, year, topics covered, hypotheses, data collection, data analysis method, bibliography were analysed and the content analysis the thesis were conducted, the data, obtained percentages and frequency based on the tables and graphs were interpreted and evaluated. For this "tourism, geography, recreation" based on keywords, 110 were ever made and a sample of doctoral thesis. 70 of this thesis from the Higher Education Authority's National Thesis Center website, the others via e-mail; Suleyman Demirel University thesis on access to non-public access is provided through the library. The National Thesis Center for Higher Education without thesis was obtained by going to the website of the university library which prepared the thesis. But the 7 thesis was not reached. The content analysis of 103 theses were made. 20 doctoral theses, and consists of 83 graduate thesis. According to the findings of the study; geographical area made tourism on the increase, especially after 2000, the thesis that regional geography approach of the judge in the thesis, the method of some of the arguments and incomplete problematic aspect, description and observational monograph studies which prepared the way, the thesis of the problems of tourism in Turkey has reached the conclusion that not enough space. Keywords: Geography, Tourism, Graduate Thesis, Content Analysis., Tez (Yüksek Lisans) - Süleyman Demirel Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Coğrafya Anabilim Dalı, 2016., Kaynakça var.

Bu çalışma "Antalya Merkez İlçelerinde Sürdürülebilir Turizm ve Yerel Halkın Turizmin Etkilerine Yaklaşımını" incelemek amacıyla yapılmıştır. Araştırmanın evrenini Antalya ili merkez ilçeleri oluşturmaktadır. Bu beş ilçede toplam 464 farklı kişiye anket uygulanmıştır. Çalışmada kullanılan anket formları iki farklı bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde, ankete katılanların cinsiyet, yaş aralığı, meslek, gelir, eğitim ve medeni durumu gibi demografik bilgilere ilaveten katılımcıların kaç yıldır Antalya ilinde yaşadıkları ilişkin bilgiler yer almaktadır. Anket formunun ikinci bölümünde ise, katılımcıların Antalya merkez ilçelerinde sürdürülebilir turizm ve yerel halkın turizmin etkilerine yaklaşımının belirlenmesine yönelik olarak geliştirilen ifadeler yer almaktadır. Bireylerin Antalya merkez ilçelerinde sürdürülebilir turizm ve yerel halkın turizmin etkilerine yaklaşımının etkilerine ilişkin görüşlerinin cinsiyet, yaş grubu ve eğitim durumlarına göre farklılaşıp farklılaşmadığı Kruskall-Wallis testi ile sınanmıştır. Bireylerin anket formunun ikinci bölümünde yer alan ifadelere katılımlarına ilişkin verilerin normal dağılım gösterip göstermediğini belirlemek amacıyla Kolmogorov-Smirnov testi uygulanmıştır. Anket formlarından elde edilen verilerin analizi, Bilgisayar üzerinde istatistik programı yardımıyla gerçekleştirilmiştir. Analizler bilgisayar ortamında paket program yardımıyla ve 0.05 anlamlılık düzeyinde test edilmiştir. Antalya halkının turist profiline yönelik beklentilerinin nitelikli turist gelmesi yönünde olduğu, Antalya'da kontrolsüz turizm büyümesinin çevresel sorunlara neden olduğu, turizm faaliyetlerinin halkın yaşam standartlarını artırdığı, Antalya'da turizm mevcut turizm politikalarının doğal kaynakların sürdürebilirliğini destekler nitelikte olmadığı analiz sonuçlarına bakılarak ifade edilebilir. Anahtar Kelimeler: Antalya Merkez İlçeleri, Sürdürülebilirlik, Turizm, Yerel halk., This study was performed with aim of inspecting "sustainable tourism in central districts of Antalya and people approach to effects of tourism" Local people in district of Antalya create phase of study district of Antalya consists of Muratpaşa, Konyaaltı, Kepez, Aksu, Döşemealtı these 5 districts totally 464 inquiries were applied. Inquiries used in study consist of 2 parts. In first part, data of people joining to inquiry like questions like how long people have lived in Antalya besides their sex, gap of age, occupation and material status. In second part of inquiry whether participant's view for sustainable tourism in central districts of Antalya and people approach to effects of tourism changes according to their sex, gap of age, and status of education is tested by test of Kruskall-wallis. Individual's analysis's of data obtained from inquiry forms is made real with help of computer in statistic programed. Analysis was tested with help of computer and on the setting of computer and on the level of 0.05 meaningfulness. Antalya people's expectatıon for tourism profile is qualified tourist's coming, tourism's growing without control of tourism increase people's life standard, In Antalya, present tourism policies don't support natural source's sustainability can be understood by looking results of analysis's. Keywords: Central Districts, Sustainability, Tourism, Local people., Tez (Yüksek Lisans) - Süleyman Demirel Üniversitesi, Sosyal Bilimleri Enstitüsü, Coğrafya Anabilim Dalı, 2015., Kaynakça var.

Bartın şehri Karadeniz Bölgesinin Batı Karadeniz Bölümünün Küre Dağları Yöresinde yer almaktadır. Şehir farklı jeomorfolojik birimlerin bulunduğu alanda ve deniz seviyesinden 25 m yükseklikte kurulmuştur. Şehri oluşturan mahalleler genel itibarıyla Orduyeri Tepesi, Kırtepe, Ömer Tepesi, Aladağ Tepesi yamaçlarında, bu tepelerin arasındaki düzlüklerde ve Bartın Çayı kenarındaki sahalarda konumlanmıştır. Şehrin üzerinde bulunduğu arazi genel olarak kalkerli bir yapıya sahiptir. Yine bu arazi üzerinde kum, kil ve marn tabakaları da görülmektedir. Kalker örtüsünün altında ise kayran adı verilen gri renkli sert kayalar yer almaktadır.Şehir tarihi süreç boyunca birçok uygarlığın yaşadığı bir yerleşme olmuştur. Eski çağda Gaska, Hitit, Paflagon, Kimmer, Lidya, Pers kavimlerinin egemenliğinde, Bizans döneminde Pontus ve Roma egemenliğinde kalmıştır. Selçuklu döneminde Selçuklu Devleti’nin, Osmanlı döneminde Osmanlı Devleti’nin toprakları içerisinde yer almıştır.Çalışma sahası 24 yıllık bir il merkezi olma özelliği taşımaktadır. Şehirleşme, sanayi ve ticaret açısından belli bir düzeyde gelişme kaydetmiştir.Bartın şehrindeki tarihi kaynaklar ve kıyı kaynakları dikkat çekicidir. Tarihi ahşap evleri, İnkumu ve Güzelcehisar kıyıları önemli turizm kaynaklarıdır. Ayrıca şehirde 2008 yılında Bartın Üniversitesinin kurulması ekonomik, sosyal ve kültürel açıdan hareketlilik sağlamıştır.Şehrin mekansal olarak gelişimi güney yönündedir. Bu durumun oluşmasında şehrin güney kesiminde yüzey şekillerinin daha az engebeli oluşu ve buna bağlı olarak şehirsel gelişime daha uygun olması etkili olmuştur. Şehirde geleneksel yapılı evler ve yeni yapılan konutların bir arada bulunması şehirsel morfoloji açısından dikkat çekmektedir. Bunun yanında bazı altyapı sorunları bulunsa da sorunlar çok ciddi boyutta değildir ve günden güne çözülmektedir. Anahtar Kelimeler : Bartın, Şehir, Şehirleşme., Bartın is located in Kure Mountains territory of Western Blacksea Region in the Blacksea Region. The city is positioned on 25 m above the sea level and a various goemorphologic units of area. The district units forming the city are generally located in Orduyeri Tepesi, Kırtepe, Ömer Tepesi, on the hillside of Aladağ Tepesi, behind the plains of these hills and on the plains of near the Bartın River.The area where the city is settled down contains calcerous soil besides sand, clay and marl layers. The city has been a constant settlement for many civilizations during the history. It was dominated by Gaska, Hittite, Paflagon, Cimmerian, Lydia, Persians during the ancient period and by Pontus and Romans during Byzantian period and by Seljukian during Seljukian period and by Ottoman Empire during Ottoman period.The labour zone has the feature of being a 24 year old city centre. It has developed at a reasonable level in terms of industry, urbanization and business.Bartın carries weight with its potential cultural resources and the city has benefited from these resources with the help of some kind of activities. Moreover, having been founded in 2008 the university has provided vivacity in terms of cultural variability. What is more, historical and seacoast resources increase the attractiveness of the city and carry weight with tourism. The spatial growth of the city occurs towards the south direction. The reason this growth is that the south of the city is less uneven and more convenient for urbanization. It is spectacular in terms of urban morphology that the traditional construction houses and modern houses are accompanying each other. Although the city has some infrastructive problems, these problems are not at a serious level and they are being selved day by day. Keywords : Bartın, City, Urbanization., Tez (Yüksek Lisans) - Süleyman Demirel Üniversitesi, Sosyal Bilimleri Enstitüsü, Coğrafya Anabilim Dalı, 2015., Kaynakça var.

Araştırma sahasını oluşturan Doğanhisar, idari yönden Konya'ya bağlı bir ilçedir. İlçenin yüzölçümü 516,8 km2 ve merkez belediye sınırı 93 km2dir. Denizden yüksekliği 1200 m olup, Sultan Dağları en önemli yükseltisidir. Tarihi dönemlerden beri önemli yolların geçtiği bir hat üzerinde yer alan ilçede, karasal iklim hüküm sürer. Birinci dereceden deprem bölgesi içinde yer alır. Arazisi Paleozoik yaşlı ve alüvyonlarla örtülü durumdadır. Toprakları verimli, su potansiyeli yüksektir. Orman alanları bakımından zengindir (%40). Nüfusu 2014 verilerine göre 17.683 olarak sayılmıştır. Nüfusun sürekli azalmasından dolayı kasaba görüntüsünden sıyrılamamıştır. Ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayanan ilçenin tarım potansiyeli iyi durumdadır. Tahıllar ile sebzeler ve meyveler yetiştirilir. Elma, vişne üretimi önemli yer tutar. Sanayisi ve ticareti gelişmemiştir. Eko-Turizm potansiyeli mevcut olup herhangi bir çalışma yapılmamıştır. Ulaşım karayollarına dayanır. Nüfus özellikleri bakımından göç veren, yaşlı nüfusu fazla olan ilçede, eğitim ve sağlık koşulları iyi durumdadır. Nüfusu korumak ve geri kazanmak için yapılması gerekenler; tarım ve hayvancılığa yapılacak teşvikler, yeni sulama tekniklerinin uygulanması ile tarımın gelişmesi sağlanmalıdır. Gıda sanayine ait fabrikalar kurulması, turizmin canlandırılması, yüksekokul bölümlerinin artırılması, doğalgazın getirilmesi vb. belirtilebilir. Anahtar Kelimeler : Doğanhisar ilçesi, coğrafi özellikleri, nüfus özellikleri, nüfusunu korumak ve artırmak, This research study focuses on Doganhisar, which is a district of Konya. The district covers an area of 516,8 km2 and the central municipality is 93 km2. It has an altitude of 1,200 m and it is the major upgrade of The Sultan Mountain Ranges. The district is located on major roads and it is in the area that is the first degree of earthquake. The land is covered with silt and Paleozoic soil. It has rich and fertile land and the water potential is high. The area is rich is in forests. According to the cencus held in 2014, the district has a population of 17,683. Due to the continuous fall in the population the district could not be stripped from the image of a small town. The economy is based on agriculture and has a high potential of that. The livestock is also in good condition. Also, vegetables, grains and fruits are grown in the area. Apple and cherry production holds an important place. Trade and commerce are not much developed. It has a potential for eco tourism but no work is avaliable right now. Transportation is based on roadways. Emigration is a serious issue in the area but education and health conditions of elderly people are in good condition. What needs to be done to protect the present population and win back; incentives should be given to agricultural and animal raising activities, new irriagation techniques should be developed and spread. The establishment of factories in food industry, revitalization of tourism, improving the college section, the introduction of natural gas and so on. Keywords : Doganhisar district, geographical features, population characteristics, protecting the population and increasing it., Tez (Yüksek Lisans) - Süleyman Demirel Üniversitesi, Sosyal Bilimleri Enstitüsü, Coğrafya Anabilim Dalı, 2016., Kaynakça var.

Bu çalışma Güneybatı Anadolu'da bulunan Karataş Gölü'nde gerçekleştirilmiştir. Karataş Gölü ve yakın çevresinde 2000 yıl öncesinden günümüze paleovejetasyon değişimini ortaya koymak çalışmanın temel amacını oluşturmaktadır. Bu amaç doğrultusunda Karataş Gölü'den temin edilen toplam uzunluğu 255 cm (GÖ 1890 kal. 14C) olan sediman karotu üzerinde fosil polen analizleri klasik yöntem uygulanmış ve polenler ışık mikroskobunda familya, cins ve tür bazında teşhis edilmiştir. Teşhis edilen örnekler Tilia 2.0.41 yazılımı kullanılarak polen diyagramı çizilmiştir. 138 cm ve 254 cm'den alınan örnekler Karbon 14 (14C) analizi yöntemi ile tarihlendirilmiştir. 14C yaşlandırma analizi sonucunda Karataş Gölü'ne ait sediman karotu üzerinde 138 cm'de GÖ 1384±25 ve 253 cm'de GÖ 1922±27 yaşları elde edilmiştir. Bu yaş verileri OxCal. 4.3 programı kullanılarak IntCal13 ile kalibre edilmiştir. Yaş verisi polen diyagramına entegre edilerek meydana gelen değişimlerin zamansal olarak ortaya koyulması mümkün hale gelmiştir. Fosil polen diyagramında 2 ana ve 6 alt zon belirlenmiştir. Fosil polen diyagramına göre arboreal polen (AP) içerisinde Pinus, Juniperus ve Quercus evergreen, nonarboreal polen (NAP) içerisinde ise Chenopodiaceae, Asteraceae, Lactuaceae ve Poaceae önemli türler olmuştur. AP oranın en yüksek olduğu dönem GÖ 1625'de %89,2, en düşük olduğu dönem ise GÖ 1885'de %61,6 değerindedir. NAP oranı %38,1-%12,7 arasında değişim göstermiştir. Tahıllar oranı en fazla GÖ 185'de %2,6 değerinde görülmüştür. Fosil polen sonuçlara göre Roma İmparatorluğu, Bizans İmparatorluğu, Selçuklu Devleti ve Osmanlı İmparatorluğu dönemde küresel iklim koşulları ve sürdürülen tarım ve hayvancılık faaliyetlerinin vejetasyon yapısı üzerindeki izleri belirlenmiştir. Bunun yanında belirlenen örneklem alanları ile vejetasyon yapısı açısından benzerlik ve farkılıkları ortaya konulmuştur. Anahtar Kelimeler: Fosil Polen, Karataş Gölü, Paleovejetasyon, Paleoiklim, Paleoarazi kullanımı, This study was carried out in Karatas Lake in southwestern Anatolia. The aim of this study is to reveal the change of paleovegetation in the Karatas Lake and its Surroundings. For this purpose, fossil pollen analyzes were performed on the sediment core with a total length of 255 cm (1890 cal. BP 14 C) obtained from Karataş Lake and pollen was identified in light microscope on the basis of family, genus and species. The samples were drawn using the Tilia 2.0.41 software. Samples taken from 138 cm and 254 cm were dated by Carbon 14 (14C) analysis and were obtained 1384 ± 25 BP at 138 cm and 1922 ± 27 BP at 253 cm on the sediment core of Karataş Lake. These age data were calibrated with IntCal13 using the OxCal. 4.3 program. Age data are integrated into the pollen diagram and it is now possible to determine the changes occurring in time. In the fossil pollen diagram, 2 main and 6 lower zones were determined. In arboreal pollen (AP) according to the fossil pollen diagram, Pinus, Juniperus and Quercus evergreen, and in nonarboreal pollen (NAP) were important species of Chenopodiaceae, Asteraceae, Lactuaceae and Poaceae. The highest AP ratio was 89.2% in 1625 BP, its lowest ratio was 61.6% in 1885 BP. The NAP ratio ranged from 38.1% to 12.7%. Cereals rate was highest in 185 BP at 2.6%. According to the results of fossil pollen in the Roman Empire, Byzantine Empire, Selçuk State and Ottoman Empire period, the global climatic conditions and sustained agricultural and livestock activities on the vegetation structure traces were determined. Besides, similarities and differences were determined in terms of vegetation structure with determined sample areas. Keywords: Fossil Pollen, Lake Karataş, Paleovejetation, Paleoclimate, Paleoland-use, Tez (Yüksek Lisans) - Süleyman Demirel Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Coğrafya Anabilim Dalı, 2019., Kaynakça var.

Yapılan bu tez çalışmasının amacı Manavgat Nehri Havzası sınırları içerisinde yapılan Manavgat Barajı'nın 1987, 1998 ve 2016 zaman periyotlarında havza sınırları içerisinde bitki örtüsü, arazi yüzey sıcaklık ve nemliliği üzerine etkilerinin mekânsal ve zamansal olarak Uzaktan Algılama (UA) ve Coğrafi Bilgi Sistemleri (CBS) teknikleri kullanılarak değerlendirilmesidir. Çalışma 30 metre mekânsal çözünürlüklü Landsat 5 TM ve Landsat 8 OLI-TIRS uydu görüntüleri kullanılarak üç farklı aşamada gerçekleştirilmiştir. Çalışmanın ilk aşamasında havza alanına ait Arazi Yüzey Sıcaklık (AYS) değerleri uydu görüntülerinin Termal Kızılötesi (TIR) bantlarından görüntü işleme teknikleri kullanılarak elde edilmiştir. Çalışmanın ikinci aşamasında ise havza alanına ait bitki dağılımları uydu görüntülerinin Yakın Kızıl Ötesi (YKÖ) ve Kırmızı (K) bantlarından Toprağa Ayarlı Bitki İndeksi (SAVI) yöntemi kullanılarak, diğer taraftan arazi yüzey nemliliği değerleri ise uydu görüntülerinin YKÖ ve Kısa Dalga Kızıl Ötesi (KDKÖ) bantlarından Normalize Edilmiş Nem Fark İndeksi (NFNI) yöntemi kullanılarak belirlenmiştir. Çalışmanın son aşamasında ise elde edilen bitki örtüsü, arazi yüzey sıcaklığı ve yüzey nemlilik değerleri arasındaki ilişki istatistiksel olarak Getis-Ord Gi* (Sıcak Nokta Analizi) yöntemi kullanılarak test edilmiş ve zamansal ve mekânsal olarak Manavgat Nehri Havzası sınırları içerisinde bitki örtüsü, arazi yüzey sıcaklığı ve yüzey nemlilik değerlerinde meydana gelen değişim belirlenmiştir. Anahtar Kelimeler: Manavgat Barajı, Arazi Yüzey Sıcaklığı, Toprağa Ayarlı Bitki İndeksi, Arazi Yüzey Nemliliği., The aim of this thesis is to evaluate the spatial and temporal effects of Manavgat Dam on the vegetation, land surface temperature and humidity within the basin boundaries with the time periods of 1987, 1998 and 2016 by using Remote Sensing (RS) and Geographic Information Systems (GIS) techniques. The study was carried out in three different stages using Landsat 5 TM and Landsat 8 OLI-TIRS satellite images with a spatial resolution of 30 meters. In the first stage of the study, Land Surface Temperature (LST) values of the basin area were obtained from Thermal Infrared (TIR) bands of satellite images by using image processing techniques. In the second stage of the study, vegetation distribution of the basin area extracted from the Near Infrared (NIR) and Red (R) bands of the satellite images by using the Soil Adjusted Vegetation Index (SAVI), on the other hand, land surface moisture values was obtained from the Near Infrared (NIR) and Short Wave Infrared (SWIR) bands of the satellite images by using Normalized Difference Moisture Index (NDMI). In the last stage of the study, the relationship among the obtained vegetation, land surface temperature and surface moisture values were statistically tested using Getis-Ord Gi * (Hot Spot Analysis) method. and the change in the vegetation cover, land surface temperature and land surface moisture values were determined. Keywords: Manavgat Dam, Land Surface Temperature, Soil Adjusted Vegetation Index, Land Surface Moisture., Tez (Yüksek Lisans) - Süleyman Demirel Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Coğrafya Anabilim Dalı, 2019., Kaynakça var.

Bu çalışmada, Kırklareli ili Lüleburgaz ilçesinde yer alan lise öğretmenlerinin, coğrafya derslerinde kullandıkları öğretim yöntemlerinin belirlenmesi ve kullanılan bu öğretim yöntemlerinin, öğrencilerin öğrenme düzeyleri üzerindeki etkilerinin belirlenmesi amaçlanmaktadır. Günümüzde ülkelerin sınırlarının belirlenmesinden, ulusal ve uluslararası stratejilerinin çizilmesine ve jeopolitik önemlerine kadar hemen hemen her alanda coğrafyanın payı ve önemi bulunmaktadır. Her anlamda önem taşıyan coğrafya ve coğrafi faktörlerin doğru bilinmesi ve bu amaçla eğitimin her alanında coğrafya dersinin öğrencilere, modern ve çağın gereklerine uygun olarak öğretilmesi gerekmektedir. Bu amaçla coğrafya eğitiminin verilmesinde gerek uygulanacak eğitim müfredatının ve gerekse eğitim yöntemlerinin modern yöntem, teknik ve araçlar ile öğretilmesi ve sevdirilmesi gerekmektedir. Coğrafya dersinin sıradan bir ders olarak algılanmaması ve geçiştirilmemesi gereken bir ders olduğu kavranılarak, doğru ve etkin yöntemlerin kullanılması açısından, lise öğretmenlerinin coğrafya öğretiminde kullandıkları yöntem ve tekniklerin belirlenerek bu doğrultuda öneriler getirilmesi önem taşımaktadır. Bu araştırmanın modeli tarama niteliğinde olup, Kırklareli ili Lüleburgaz ilçesindeki coğrafya öğretmenlerinin öğretme yaklaşımları ve bu yaklaşımların çeşitli değişkenlere göre farklılık gösterip göstermediği belirlenmeye çalışılmıştır. Bu araştırma çalışması, 2013-2014 eğitim-öğretim yılı güz döneminde Lüleburgaz ilçesinde yer alan lise düzeyindeki okullarda görev yapan coğrafya ve sosyal bilgiler öğretmenleri üzerinde gerçekleştirilmiştir. Araştırmaya katılımda gönüllük esası dikkate alınarak, araştırmaya katılan 48 coğrafya ve sosyal bilgiler öğretmenine uygulanan anket ve görüşme formlarından değerlendirmeye alınarak analiz edilmiştir. Veri toplama aracı olarak literatürde yaygın kullanılan CORD Öğretme Yaklaşımları Envanteri ile, coğrafya öğretmenlerinin öğretim yaklaşımlarını belirlemek amacıyla görüşme formu kullanılmıştır. Araştırma verilerinin analizi sonucunda elde edilen bulgulara göre; coğrafya ve sosyal bilgiler öğretmenlerinin genel olarak 'Kavram Açıklamaya Dayalı' öğretme stillerini kullandıkları tespit edilmiştir. Bulgulara göre öğretmenler ikinci öğretme stili olarak 'Öğrenmeye Dayalı' öğretme stilini kullanmaktadırlar. Coğrafya ve sosyal bilgiler öğretmenlerinin kavram açıklamaya ve öğrenmeye dayalı öğretme yöntemleri, öğretme amaçlarına ve öğretme yöntemlerine göre analizi sonucunda elde edilen bulgulara göre; coğrafya ve sosyal bilgiler öğretmenlerinin, ezberden başlayarak analize doğru bir öğretme amacı planladıkları sonucuna ulaşılmıştır. Öğretmenlerin, ikinci olarak da analizden başlayarak ezbere doğru bir öğretme amacı planladıkları, buna karşın öğrencilere konuyu daha iyi öğretebilecekleri pratik ve uygulamalara odaklanmadıkları görülmektedir. Bulgular sonucunda coğrafya ve sosyal bilgiler öğretmenlerinin, öğretme stillerinin çağdaş eğitim bilimleri yaklaşımlarına ve coğrafya öğretim programı amaçları ile uygunluk göstermediği söylenebilir. Anahtar Sözcükler: Lise Öğretmenleri, Coğrafya, Öğretme Yöntemleri, Kavram Açıklamaya Dayalı, Öğrenmeye Dayalı, CORD Envanteri., In this study, Kırklareli Lüleburgaz the high school teachers in the district, the determination of their teaching methods in geography lessons and the teaching methods used, their impact on student learning is aimed to determine levels. Nowadays, the determination of the limits of the country, national and international strategies to be drawn and geopolitical importance in almost every area of interest and importance of geography are available. In every sense of the importance of geography and geographic factors and for this purpose the correct knowledge of geography lessons to students in all areas of education, in accordance with the requirements of the modern era and must be taught. No need to be applied for this purpose, geography education training curricula and training methods as well as modern methods, techniques and tools, and should be taught and popularization. Geography course ordinary as a lesson not detected and glossed should not be a lesson that the kavranılarak, accurate and efficient method to use, in terms of high school teachers in geography teaching methods they use and the techniques identified in this direction to make suggestions importance. This research is in the nature of the screening model, Kırklareli Lüleburgaz approaches to teaching of geography teachers in the district and according to several variables of these approaches have been tried to determine if there is difference. This research study, the fall semester of 2013-2014 academic year Luleburgaz Situated in the town working in secondary schools was carried out on geography and social studies teachers. Participation in research on a voluntary basis, taking into account the surveyed 48 geography and social studies teachers applied to the questionnaire derived from the responses of evaluation applied in the questionnaire, data collection tool in the literature, commonly used 'CORD Teaching Approaches Inventory' were used were made. As a result of analysis of the data obtained according to the findings; geography and social studies teachers in general 'Concept Description Based' teaching styles they use have been identified. According to the findings of teachers and teaching styles as the second 'Based Learning' teaching style are using. Geography and social studies teachers to explain the concept and teaching methods based on learning, teaching objectives and teaching methods according to the analysis results obtained based on the findings; of geography and social studies teacher, recite towards starting the analysis, it is concluded that they plan a teaching purposes. Teacher of the second, starting from the analysis that they planned to recite a correct teaching purposes, whereas students can teach the subject better they are seen to focus on practice and application. As a result of the findings of geography and social studies teachers, teaching styles to modern educational science and geography curriculum approach is not suitable with the aim of. Keywords: High School Teachers, Geography, Teaching Methods, Concepts Description Based Learning-Based, CORD Inventory., Tez (Yüksek Lisans) - Süleyman Demirel Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Coğrafya Anabilim Dalı, 2015., Kaynakça var.

Biyoiklim, iklim elemanlarının tek tek ya da gruplar halinde canlılar üzerinde oluşturdukları etkileri inceleyen bilim dalıdır. İnsanların iklim elemanları açısında etkinliklerini en konforlu biçimde gerçekleştirebilecekleri duruma ise biyoiklimsel konfor denir. Biyoiklimsel konforun sağlanabilmesi canlıların çevrelerine en az enerji harcayarak uyum sağladığı koşullar olarak tanımlanabilir. Günümüze kadar yapılan çalışmalarda biyoiklimsel konfor durumu sıcaklık, nem ve rüzgâr elemanlarının bazen tek bazen de kombinasyonuna bağlı olarak değerlendirilmiştir.Bu çalışmanın amacı; Isparta Merkez, Eğirdir, Senirkent, Sütçüler ve Şarkikaraağaç ilçelerinin iklim verilerine göre biyoiklimsel konfor açısından en uygun alanlarını belirlemektir. Bunun için ilçeler arasında belirlenen biyoiklimsel konfor yapısı incelenen ilçelerin meteoroloji istasyonlarından iklim verileri alınmıştır. Bu istasyonlara ait ortalama sıcaklık, bağıl nem ve rüzgâr değerleri Coğrafi Bilgi Sistemleri (CBS) ortamına ARCMAP 10 yazılımı kullanılarak aktarılmıştır. CBS ortamına aktarılan sayısal iklim verilerinden iklim haritaları oluşturulmuş ve oluşturulan iklim haritaları Fizyolojik Eşdeğer Sıcaklık (FES) indisine göre değerlendirilerek, biyoiklimsel konfor açısından uygun alanlar belirlenmiştir.Biyoiklimsel konfor açısından uygun alanlar, Mayıs ayında Isparta Merkez, Senirkent, Eğirdir, Şarkikaraağaç ve Sütçüler ilçelerinin bulunduğu bölgeler, Haziran ayında Eğirdir ilçesinin bulunduğu bölge, Eylül ayında ise Eğirdir ve Şarkikaraağaç ilçelerinin bulunduğu bölgeler oluşturmaktadır. Biyoiklimsel konfor açısından önem taşıyan diğer aylara ( Temmuz, Ağustos, Ekim) bakıldığında ise araştırma alanı içinde yer alan hiçbir bölgenin biyoiklimsel konfora sahip olmadığı görülmektedir. Anahtar Kelimeler: Biyoiklimsel konfor, Fizyolojik eşdeğer sıcaklık indisi (FES), Isparta Merkez İlçe, Eğirdir, Senirkent, Sütçüler, Şarkikaraağaç., Bioclimatology is a branch of science dealing with the impact of weather and climate on all living organisms, including humans. Bioclimatic comfort is the status which people carry out their activities in the standpoint of climate elements in the most comfortable way. Providing bioclimatic comfort can be explained as the conditions that the living beings orientate themselves spending the least energy In the studies that have been done so far, the state of bioclimatic comfort has been evaluated sometimes as a single element, sometimes depending on the combination of the elements of temperature, humidity and the wind.The purpose of this study; According to climatic data of Central Isparta, Eğirdir, Senirkent, Sütçüler and Şarkikaraağaç ,the most suitable areas have been determined in terms of bioclimatic comfort, climate data of the districts, whose bioclimatic comfort structure determined, has been taken from the meteorological stations. The average temperature, relative humidity and wind values of these stations have been transferred to Geographic Information Systems (GIS) using ArcMap software 10. From the numerical climate data transferred to GIS, climate maps have been created and by evaluating these climate maps according to Physiological Equivalent Temperature (FES), appropriate areas have been designated in terms of bioclimatic comfort.The appropriate fields in terms of bioclimatic comfort are Central Isparta, Senirkent, Eğirdir, Şarkikaraağaç and Sütçüler regions in May, Eğirdir region in June and, Eğirdir and Şarkikaraağaç regions in September. When we consider the other months which has importance in terms of bioclimatic comfort (July, August, October) it has been seen in the research area that no region has bioclimatic comfort. Keywords: Bioclimatic comfort, physiological equivalent temperatures index (FES), the Central District of Isparta, Eğirdir, Senirkent, Sütçüler, Şarkikaraağaç., Tez (Yüksek Lisans)- Süleyman Demirel Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Coğrafya Anabilim Dalı, 2013., Kaynakça var.

İklim değişikliği ile ilgili çalışmalar içerisinde sıcaklık ve yağış parametreleri üzerinde yapılan analizler önemli bir yere sahiptir. Zamansal ve mekânsal anlamda çok değişken bir yapı arz etmeleri, bu parametrelerin uzun yılları içine alan bir zaman serisindeki eğilimlerini saptamada güvenilir yöntemleri kullanmayı gerektirmektedir. Isparta ilindeki merkez ilçe dâhil beş istasyonun sıcaklık ve yağış verilerine öncelikle parametrik olmayan Mann-Kendall ve Spearman’ın Rho testleri tercih edilmiştir. İstasyonların trend başlangıç yılını tespit etmek için ise, Mann-Kendall Mertebe Korelâsyon testi, trend eğimlerini belirlemek için Sen’in Trend Eğim metodu ve Lineer Regresyon modeli kullanılmıştır. Ayrıca istasyonların sıcaklık ve yağış verilerinin homojenlik testi için Kruskal-Wallis testi uygulanmıştır. Mann-Kendall ve Spearman sınama sonuçlarına göre; istasyonların yağış değerlerinde %95 anlamlılık seviyesinde negatif ve pozitif yönde trende rastlanmamıştır. Ancak istasyonlarda genel olarak Kış ve yaz yağışlarında anlamlı olmayan azalma, İlkbahar ve Sonbahar yağışlarında anlamlı olmayan artışlar dikkat çekmektedir. Lineer Regresyon Modeline göre; Atabey ve Yalvaç istasyonlarında bir azalma görülürken, Senirkent, Uluborlu ve Isparta istasyonlarında kayda değer artışlar dikkati çekmektedir. Mann-Kendall ve Spearman sınama sonuçlarına göre yıllık ortalama sıcaklıklarda; Isparta istasyonundaki anlamlı ısınma eğilimi diğer istasyonlara göre daha fazladır. İlkbahar ortalama sıcaklıklarında sadece Senirkent istasyonunda anlamlı ısınma eğilimi gözlenirken, Yaz mevsiminde ise bütün istasyonlarda kuvvetli ısınma trendi tespit edilmiştir. Yıllık ortalama maksimum sıcaklıklarda; bütün istasyonlarda anlamlı artış tespit edilmiştir. Kış, İlkbahar, Yaz ve Sonbahar mevsiminde bütün istasyonlarda ortalama maksimum sıcaklıklarında ısınma eğilimi hâkimdir. Kış yağışlarındaki azalmanın bütün istasyonlarda görülmesi önceki çalışmalarla uyumluluk arz ederken; bu durumun uzun vadede su kaynakları açısından sorun oluşturabileceği belirtilmiştir. Isparta istasyonunda diğer istasyonlara göre yıllık, mevsimlik ve aylık minimum sıcaklıklardaki öne çıkan artış eğilimi; kent merkezine yakın istasyonlarda gece ısınma eğilimi nedeniyle minimum sıcaklıklarda bir artış olduğunu söyleyen önceki çalışmaların bulgularıyla ilişkilendirilmiştir. Anahtar Kelimeler: Sıcaklık, Yağış, Mann-Kendall Testi, Spearman Testi, Trend Analizi, Isparta, Among the studies pertaining to climate change, the analysis on the parameters of temperature and precipitation has an important place. Because they have a very changeable structure in temporal and geospatial content, trustable methods must be used in detecting the tendencies in a period series which takes these parameters in for long years. Primarily the tests of Mann-Kendall and Spearman’s Rho, which were non-parametric, were preferred for the temperature and precipitation data of 5 stations, including Province of Isparta Centre station. Mann-Kendall Level Correlation test was used to set the trend start year of the stations, and Sen’s Method of Trend and the model of Linear Regression were used to set the trend. Also for the homogeneity test of temperature and precipitation of stations, Kruskal-Wallis test was applied. According to the Mann-Kendall and Spearman detection results, negative or positive trend at 95% significant level in rates of precipitation of stations wasn’t encountered. Nevertheless, at the stations in general, an insignificant drop in winter and summer precipitations, and an insignificant rise in spring and autumn take attention. According to Linear Regression Model, while a drop at the Atabey and Yalvaç stations is observed, on the other hand, noteworthy rises at Senirkent, Uluborlu and Isparta stations take attention. According to Mann-Kendall and Spearman detection results at annual average temperatures, the significant trend of warming at Isparta Station is more than the other stations. While a significant trend of warming in spring average temperatures is observed at Senirkent Station, in summer in all stations a strong trend of warming was found out. At annual average maximum temperatures, a significant rise at all the stations was found out. The trend of warming is dominant in average maximum temperatures in winter, spring, summer and autumn at all the stations. While the observation of a drop in winter precipitation at all the stations demonstrates an agreement with the previous studies, it is pointed out that this situation will cause a problem in terms of water springs in the long run. The prominent trend of the increase of annual, seasonal and monthly minimum temperatures at Isparta Station, compared to other stations, is associated with the findings of previous studies, which tell that there is a rise in minimum temperatures because of a night trend of warming at stations near to the city center. Keywords: Temperature, Precipitation, Mann-Kendall Test, Spearman Test, Trend Analysis, Isparta, Tez (Yüksek Lisans)- Süleyman Demirel Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Coğrafya Anabilim Dalı, 2013., Kaynakça var.

Bu çalışma, Orta Anadolu’da Kapadokya Yöresi’nin kuzeydoğusunda (Kayseri-Palas Ovası) yer alan Tuzla Gölü'nde yapılmıştır. Çalışmanın temel amacı, Tuzla Gölü çevresinin Geç Holosen dönemi paleovejetasyon değişimini ve bu değişimler üzerinde etkili olan faktörleri belirlemektir. Belirtilen amaca, Tuzla Gölü tabanından Livingstone sondaj aleti yardımıyla alınan 337 cm uzunluğundaki sediman karotları üzerinde yapılan fosil polen analizleri ile ulaşılmıştır. Sediman karotları üzerinde yapılan radyokarbon tarihlendirilmesi ile günümüzden ~5080± 30 yıl öncesine ulaşılmıştır. Fosil polen analiz sonuçları, Tilia 2.0.41 programı kullanılarak polen diyagramları haline getirilmiştir. Bu çalışma sonucunda elde edilen veriler, bölge genelinde günümüzden ~5158 (~M.Ö. 3143 - ~M.S. 1932) yıl öncesinin paleovejetasyon değişimini ortaya koymuştur. Elde edilen fosil polen diyagramında beş ana zon belirlenmiştir. Belirlenen bu zonlar arasında toplam AP oranı % 73 ile % 45 arasında değişim gösterirken, NAP oranı % 54 ile % 27 arasında değişim göstermiştir. Bu değişimlerin nedeni antropojenik etki ve iklimsel olaylar olarak görülmüştür. Bu çalışmanın sonuçları; Kapadokya Yöresi’nde gerçekleştirilen önceki çalışmaların (Nar Gölü, Tuzla Gölü, Seyfe Gölü ve Eski Acıgöl) sonuçları ile karşılaştırılarak, bölgenin tarihsel süreç içerisinde vejetasyon yapısı ile ilişkili olarak ortamsal değerlendirmesi yapılmıştır. Anahtar Kelimeler: Tuzla Gölü, Fosil Polen, Geç Holosen, Paleovejetasyon Değişimi., This study was carried out in Tuzla Lake, located on the north-east of the Cappadocia Region in Central Anatolia (Kayseri-Palas Plain). The main purpose of the study is to determine the paleovegetation change of the Late Holocene period around Tuzla Lake and the factors effecting these changes. The stated aim was achieved by fossil pollen analysis on sedimentary cores 337 cm long taken from the base of Tuzla Lake with the help of Livingstone drilling equipment. With the radiocarbon dating made on the Sediman cores, it is reached to ~5080 ± 30 years ago today. Fossil pollen analysis results were converted to pollen diagrams using the Tilia 2.0.41 program The data obtained as a result of this study revealed the change of paleovegetation in the region in general from ~5158 (~ 3143 BC - ~ 1932 BC) years ago. It is important in terms of Anatolian history throughout the region. In the obtained fossil pollen diagram five main zones were identified. The NAP rate varied between % 54 and % 27, while the total AP rate varied between % 73 and % 45 among the identified zones. The cause of these changes is seen as anthropogenic effect and climatic events. The results of this study; comparing the results of previous studies (Nar Lake, Tuzla Lake, Seyfe Lake and Eski Acıgöl) carried out in the Cappadocia Region, environmental assessment was made in relation to the vegetation structure in the historical process of the region. Keywords: Tuzla Lake, Fossil Pollen, Late Holocene, Paleovegetation Change., Tez (Yüksek Lisans) - Süleyman Demirel Üniversitesi, Sosyal Bilimleri Enstitüsü, Coğrafya Anabilim Dalı, 2017., Kaynakça var.

Türkiye'de sportif havacılıkta (planör, yamaç paraşütü, yelken kanat, model uçak), kullanılan hava araçlarının motorsuz olması nedeniyle, bu uçuşların verimli şekilde gerçekleşebilmesi, potansiyel termik alanlarının tespiti ve bu termiklerin ömrünün ve gücünün tahmin edilebilmesi ile mümkündür. Bu sayede pilotlar için termik ağ haritası sağlanabilir. Termik yapıların çalışılması, aynı zamanda, hem atmosferik sınır tabakanın daha iyi anlaşılması hem de kümülüs bulutlarının oluşumunda oynadıkları rol bakımından önem taşımaktadır.Planör uçuşlarına yönelik olarak yapılan termik konveksiyon çalışmaları ve potansiyel termik alanlarının saptanması için geliştirilen yöntem ve modeller ile ilgili çalışmalar son 20 yılda, havacılığın da giderek önem kazanmasıyla artış göstermiştir. Sadece termal aktivite ile ilgili bilgiler değil, diğer meteorolojik bilgiler de aslında iyi bir uçuş için gereklidir. Bu nedenle dünya üzerinde çeşitli yöntemlerle meteorolojik veriler elde edilmekte ve aeronotik meteorolojinin kullanımına sunulmaktadır.Çalışma da, sportif havacılığın en önemli havacılık dalı olan "Planörcülük" hakkında genel bilgi, planör uçuşlarının çeşitleri, planör uçuşları için olmazsa olmaz etken olan termikler hakkında detaylı bilgi ve termikleri etkileyen meteorolojik parametreler, sportif havacılıkta dünya genelinde kullanılan modellemeler ve rasat programları ve Türkiye'ye uyarlanabilirliği hakkında bilgi verilmiş, Aeronotik Meteoroloji'ye ait dünyada hangi yazılımlar ve modellemeler kullanıldığı ve bu programların ve modellemelerin Türkiye üzerinde ne ölçüde etken olduğu şekillerle gösterilmiştir. Anahtar Kelimeler: Sportif Havacılık, Termik Ağ Haritası, Planör, Aeronatik Meteoroloji, Yazılımlar, In Turkey, in sportive aviation with (glider, hang glider, paraglider, aeromodelling) due to non-motor, identification potential areas of thermal and their power and lifes are effective for their efficient flights. So a thermal network map can be provided for pilots. Study of thermal structure is also important for better understanding of atmospheric boundary layer and formation of cumulus clouds.Studies on the developed methods and models for detection thermal convection and potential areas of thermal have increased in twenty years with gradually increasing importance of aviation. Not only thermal activity, but also other meteorological knowledges these models are necessary for flights. Therefore meteorological datas in global scale are obtained by various methods and made available for aeronatical meteorology.This master thesis covers some general informations about Gliding which is the most important branch of sportive avition, varietes of glider flights. Detailed information on thermals which is essential factor for glider flights and meteorological parameters that affect on thermals, sportive aviation modellings and observational programs are used all over the world and for some application in Turkey. Keywords: Sportive Aviation, Thermal Network Map, Glider, Aeronatic Meteorology, Computer Based Programmes., Tez (Yüksek Lisans)- Süleyman Demirel Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Coğrafya Anabilim Dalı, 2013., Kaynakça var.

Bu çalışma, Kapadokya Yöresi'nde mevcut fosil polen kayıtlarını kullanarak paleo-ortam koşullarına yönelik yapılan yorumlamalar ve çıkarımlara metodolojik olarak yeni bir yaklaşım getirmek ve bu yolla literatüre katkı yapmayı amaçlamaktadır. Bu bağlamda seçilen paleo-ortam proksi kayıtları fosil polenlerdir. Bu kayıtlardan son 2000 yıllık döneme ait yaşlandırması bulunan ve diğer kayıtlarla ortak türler barındıran kayıtlar çalışma kapsamına alınmıştır. Bu kayıtlara ait yaşlandırma verileri periyotlara ayrılmış, seçilen bitki türlerine ait polen yüzdeleri bu periyotlar için yeniden hesaplanmıştır. Amaca yönelik kullanılan yöntem ise izopolen haritaları üretim tekniğidir. Bu yöntem için CBS yazılım ve analizleri kullanılmıştır. Ters Mesafe Ağırlıklandırma tekniği ile yapılan mekânsal enterpolasyon sonucu türlere ait olası dağılış ve polenlerin taşınmış olabileceği olası alanlar değerlendirilmiştir. Bu yöntemle oluşturulan izopolen haritaları ile türlerin paleovejetasyon şartlarında hem zamansal hem de mekânsal değişimleri irdelenmiştir. Bu değişimin doğal yolla veya insan etkisi sonucunda oluştuğuna dair çıkarımlar yapılmıştır. Sonuç olarak fosil polen kayıtlarının değerlendirilmesinde ve yorumlanmasında katkı sağlayabilecek bir metot uygulaması gerçekleştirilmiştir. Anahtar Kelimeler : Kapadokya Yöresi, Coğrafi Bilgi Sistemleri, Paleo-ortam, Fosil Polen, İzopolen, This study aims to make a new methodological approach to the interpretations and inferences about the paleo-environmental conditions by using the existing fossil polen records in the Cappadocia Region and contribute to the literature through this way. Selected paleo-environmental proxies in this context are fossil pollen. These records include the records of the last 2000 years of ages and common species with other records. The aging data for these records are divided into periods, and pollen fractions of selected plant species are recalculated for these periods. The method used for the purpose is isopollen map production technique. GIS software and analysis are used for this method. Possible distribution of spatial interpolation result species made by Inverse Distance Weighted technique and probable areas where pollen may have been transported are evaluated. The changes of temporal and spatial changes in the paleovementation conditions of the species were investigated with the izopolen map created by this method. Inferences have been made that this change occurs naturally or as a result of human impact. As a result, method experiment was carried out which could contribute to the evaluation and interpretation of fossil pollen records. Keywords : Cappadocia Region, Geographical Information Systems, Paleo-environment, Fossil Pollen, Isopollen, Tez (Yüksek Lisans) - Süleyman Demirel Üniversitesi, Sosyal Bilimleri Enstitüsü, Coğrafya Anabilim Dalı, 2017., Kaynakça var.

Çalışma da bir sanayi bölgesi haline gelen Honaz İlçesi'nde sanayi faaliyetlerinin hangi koşullarda başladığı, geliştiği, sanayinin kurulmasına etki eden faktörleri, sanayi kollarının sektörel dağılımı ve sanayi tesislerinin mekânsal dağılışı incelenmiştir. Nitel araştırma yöntemlerinden yararlanılan çalışmada görüşme, gözlem ve doküman analizi tekniği kullanılmıştır. Araştırma sahasının Denizli sanayisinin devamı niteliğinde olması, coğrafi konumundan dolayı ana ulaşım hattında yer alması ve çeşitli sektörlerde faaliyet gösteren OSB'lerin yer almasıyla bölgede yığılma avantajları oluşmuştur. Araştırma alanında 2018 yılı Denizli Sanayi Odası verilerine göre 257 sanayi tesisi yer almaktadır. Çalışma sahasında yer alan tesisler tekstil, deri, taş ve toprağa dayalı, gıda, ana metal, metal işleme, orman ve kimya gibi sanayi kollarında üretim yapmaktadır. Sanayi faaliyetlerinin araştırma alanındaki mekânsal dağılışına bakıldığında ise tekstil sektörünün organize sanayi bölgesinde toplandığı, taş ve toprağa dayalı sanayinin Kocabaş-Kaklık mahallelerinde yer alan mermer ocaklarının çevresinde kurulduğu, deri sektöründe üretim yapan firmaların ise deri ihtisas organize sanayi bölgesinde yer aldığı gözlemlenmiştir. Bazı sanayi tesisleri ise ana ulaşım yolu üzerinde yer almaktadır. Araştırma sahasında bulunan organize sanayi bölgeleri; firmaların ve mekânın birlikte gelişimlerini sağlayan kümelenme ve yenilik sürecini geliştirmede önemli bir yer tutmaktadır. Organize sanayi bölgeleri ile planlı sanayileşmenin yaşandığı Honaz ilçesinin sosyo-ekonomik ve kültürel anlamda gelecekte bir çekim merkezi haline gelmesi beklenmektedir. Anahtar Kelimeler: Sanayi Coğrafyası, Sanayileşme, Mekânsal Dağılış, Denizli, Honaz., The In Honaz District, which became an industrial zone, the conditions under which industrial activities started, developed, the factors affecting the establishment of industry, the sectoral distribution of industrial branches and the spatial distribution of industrial facilities were examined. Interview, observation and document analysis techniques were used in the study which utilized qualitative research methods. As a continuation of the Denizli industry, as a result of its geographical position, it is located on the main transportation line and as the OSBs operating in various sectors, there have been the advantages of stacking in the region. In the field of research, according to Denizli Chamber of Industry data of 2018, 257 industrial facilities are located. Facilities located in the field of work textile, leather, stone and soil based, food, main metal, metal processing, forestry and chemical industry such as the branches are manufacturing. Examining the spatial distribution of industrial activities in the field of research, it was observed that the textile sector was gathered in the Organized Industrial Zone, The Stone and soil industry was founded near marble quarries located in Kocabaş-Kaklık area, and the leather sector was located in the leather industry sector. Some industrial facilities are located on the main transportation road. Organized industrial zones located in the research area; it plays an important role in developing the clustering and innovation process that ensures the co-development of the companies and the place. Organized industrial zones and planned industrialization, honaz district is expected to become a center of attraction in the future in terms of socio-economic and cultural sense. Keywords: Industrial Geography, Industrialization, Spatial Distribution, Denizli, Honaz., Tez (Yüksek Lisans) - Süleyman Demirel Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Coğrafya Anabilim Dalı, 2019., Kaynakça var.

Tez (Yüksek Lisans) - Süleyman Demirel Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Coğrafya Anabilim Dalı, 2018., Kaynakça var.

İnsanoğlu tarih boyunca doğal kaynakları tükenmeyen kaynaklar olarak görmüş ve bu kaynakları bilinçsizce kullanmıştır. Günümüzde bu anlayışın Eğirdir Gölü Havzası'nda da beşeri ve ekonomik faaliyetlere bağlı kirlilik miktarlarına bakarak hakim olduğu görülmektedir. Havzada tarımsal üretim sırasında pestisit-gübre kullanımının yoğun ve bilinçsiz yapılması, açığa çıkan ambalaj atıkları, yanlış arazi kullanımı, mermer ocakları ve soğuk hava depoları vb. endüstriyel faaliyetlerde yapılan hatalı uygulamalar toprakları, yerüstü ve yer altı su kaynaklarını kirletmektedir. Ortaya çıkan kirlilik yeraltı suyu ağı ve rüzgar vb. etmenler ile taşınmaktadır. Bu durum sorunların stabil olmadığını göstermektedir. Bu çalışma, mekânsal sorunların tespiti ve dikkat çekiciliği bakımından önemli bir argüman olarak karşımıza çıkan risk faktörleri artmadan ve geri dönüşüm olanakları ortadan kalkmadan tedbirlerin artırılması gerekliliği bakımından ipuçları ve bazı tahminler içermektedir. Havzanın korunması ve gelişiminde önemli bir yere sahip Coğrafya bilimine bağlı olarak coğrafi bilgiden faydalanmak gelmektedir. Havza sorunları değerlendirilirken sürdürülebilir çevre bilinci ve havza kavramı arasındaki ilişki teorik olarak incelenmiştir. Olması gereken çerçeve havza doğal kaynaklarının özenli bir şekilde tüketilmesi, tamamen tüketilmeden gelecek nesillere aktarılmasını sağlayarak yapılan ekonomik faaliyetlerde sürdürülebilir çevre bilinci anlayışı olmalıdır. Bu bilinç ile araştırmada öncelikle çalışma konusu ve sahasıyla bağlantılı literatür taraması yapılmıştır. Nitel-araştırma yöntemlerinden verilerin toplanması, eleştirel teori ve dolaylı gözlem teknikleri kullanılarak coğrafi bakış açısı ile çalışmadaki bilgilerin sistematik bir şekilde sunulması amaçlanmıştır. Havza geçmişten günümüze önemli bir yere sahip olduğu gibi gelecekte de sahip olduğu değerler açısından üstleneceği görevleri coğrafi özellikler ile ilişkilidir. Alınacak önlemler ve dikkat çekmeyi amaçlayan çalışmaların artırılması, havzanın korunması ve sürdürülebilirliğinin sağlanması açısından olumlu rol oynayacaktır. Anahtar Kelimeler: Sürdürülebilir Çevre, Havza, Eğirdir Gölü Havzası, Throughout the history, people have seen the natural resourses as lasting, thus they have used these resources recklessly. Nowadays, it is likely to see the unconcious use of the resources according to the amount of contamination at Eğirdir Lake Basin as a result of economical and human activities. At the basin, the unconcious and intensive use of fertilizer-pesticide, the packing waste which occurs during the agricultural produce, misuse of agricultural areas, marble-quarries and cold storage etc. contaminates the soil and the underground water. The contamination, which occurs as a result, is conveyed through the factors such as the undergound water and wind. The situation shows that the problems are not stable. This study includes suggestions, estimations, and clues on the necessity that should be increased without enhancing the risk factors and recycling opportunities as an important argument for the determination and attractiveness of spatial problems. From this point of view, the study has a scientific value. The science of Geography and utilizing the geographic informations important subjects on the issue of preserving the basin and its improvement. Therefore, this is the main goal of the study. While the problems of the basin is examined, the relationship between the sustainable environment awareness and the concept of the basin is theoretically studied. The major aim is to create an awareness about the resources that should be used wisely, leaving them to the next generation as it should be. With this awareness, in this study, the fieldwork and the litrature survey is made as a priority. The aim of the study is to present information in a systematic way from a geographical perspective using collecting data, critical theory, and indirct observation techniques from the qualitative research methods. It is not possible to see Eğirdir Lake Basin apart from its geographical values as it has had in the past and the present. Increasing the studies that highlights the importance of the precautions that people should take is crucial as providing the sustainability and the protection of the basin. Keywords: Maintainable Environment, Basin, Eğirdir Lake Basin, Tez (Yüksek Lisans) - Süleyman Demirel Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Coğrafya Anabilim Dalı, 2019., Kaynakça var.

Suç, insanlık tarihi ile ortaya çıkan, bugün var olan ve gelecekte de var olmaya devam edecek bir olgudur. Suçu, birçok bilim dalı kendine özgü yöntemleri ile ele alarak incelemiştir. Suçun, bir mekân üzerinde gerçekleşmesi ve coğrafyanın mekânı kendine özgü yöntemlerle inceleyen bir bilim dalı olması nedeni ile suç olgusu coğrafyanın da inceleme alanına girmiştir. Suç olgusu kadar bu suçları işleyen hükümlülerin de coğrafi açıdan incelenmesi gerekmektedir. Bu alanda yapılacak bir çalışma, coğrafyanın alt dalı olan suç coğrafyasının inceleme alanına girmektedir. Suç coğrafyası ile ilgili yapılan çalışmalar göstermektedir ki mekânın suça etkisinin yanında, suç işleyen kişilerin sosyoekonomik özelliklerinin de işlenen suçlar üzerinde etkisi vardır. Araştırmada, Türkiye'nin 81 ilinde 1995, 2005 ve 2015 yıllarında yerleşim yerlerine göre mala karşı, şahsa karşı ve diğer suçlardan hükümlülerin sayılarının ve sosyo-ekonomik özelliklerinin zamansal ve mekânsal dağılışlarının belirlenmesi, ayrıca hükümlülerin kaldığı cezaevlerinde yaşanan gelişim ve değişimlerin ortaya konması amaçlanmıştır. Bu amaç doğrultusunda hükümlüler incelendiğinde; hükümlü sayıları 1995 yılından 2005 yılına gelindiğinde azalma gösterirken, 2005 yılından 2015 yılına gelindiğinde büyük bir artış göstermiştir. Ele alınan yıllarda, mala karşı işlenen suçlardan hüküm giyenlerin oranında sürekli bir düşüş yaşanırken, şahsa karşı suçlardan hüküm giyenlerin oranında sürekli bir artış yaşanmıştır. Ayrıca bazı suç türlerindeki hükümlülerin sayılarında sürekli bir düşüş görülürken, bazı suç türlerindeki hükümlülerde ise sürekli bir artış görülmektedir. Hükümlülerin sosyo-ekonomik özelliklerinin bazıları her suç türünde aynı çıkarken, bazıları da suç türüne göre değişim göstermektedir. Hangi suç türünden olursa olsun ceza evlerinin doluluk oranında bazı dönemlerde büyük bir artış yaşanarak yatak kapasitelerinin üzerine çıkmış, bazı dönemlerde de çıkarılan af yasaları ile birlikte doluluk oranı düşürülmüştür. Sonuç olarak, hükümlülerin sosyo-ekonomik özellikleri her bir suç türüne göre ele alınmış, ele alınan bu özelliklerin zamansal ve mekânsal dağılışları yapılarak Türkiye'nin cezaevi ve hükümlü profili ortaya konmaya çalışılmıştır. Anahtar Kelimeler: Suç, Suç Coğrafyası, Hükümlü, Tutuklu, Mahkûm, Cezaevi, Sosyoekonomik Özellik, CBS, Coğrafi Bilgi Sistemleri., Crime emerged with the history of mankind, which exists today and will continue to exist in the future. Crime has been investigated in many different sciences by using different methodologies which are specific to them. The fact that crime is spatial phenomenon and that geography is a scientific discipline which tries to analyse the geo with its own methods let crime to enter the investigation field of geography. Culprits who have committed these crimes should be investigated geographically as well as criminal cases. A study that will be held in this field is in the field of crime geography, which is a subdivision of geography. Studies on crime geography show that the socio-economic characteristics of criminals have an impact on the crimes committed, as well as the effect of the place on crime. In this study, it is aimed to reveal the numbers of culprits who committed crimes to property, individual and other crimes and their distribution of time and spatial peculiarities as well as the developments and changes in penitentiaries where prisoners stay with respect to their settlements in Turkey's provinces in the years 1995, 2005 and 2015. With this respect, when the culprits were investigated; the numbers of them show a decline from 1995 to 2005 whereas, a great deal of increase has been observed from 2005 to 2015. In the years of investigation, there has been a constant decrease in the proportion of crimes committed to property, while there has been a constant increase in the proportion of crimes committed to individual. There has also been a continuous decline in the number of culprits in some types of crimes, while there has been a continuous increase in the number of culprits in some criminal types. Some of the socioeconomic characteristics of the culprits have been the same in every type of crime, while others vary according to the crime type. Regardless of the type of crime, the occupancy rate of the penitentiaries has increased considerably in some periods and has been increased above the bed capacities and in some periods the occupancy rate has been decreased together with the amnesty laws. As a result, socio-economic characteristics of culprits were dealt with according to each type of crime and it has been aimed to reveal Turkey's penitentiary and culprit profile by handling abovementioned time and spatial distribution of socio-economic characteristics of culprits. Keywords: Crime, Geography of Crime, Culprits, Detainee, Prisoner, Penitentiary, Socioeconomic Peculiarity, CBS, Geographic Information Systems., Tez (Yüksek Lisans) - Süleyman Demirel Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Coğrafya Anabilim Dalı, 2018., Kaynakça var.

Araştırma sahası, Akarçay, Aksu Çayı ve Beyşehir-Suğla Gölleri Havzaları olmak üzere 3 havza esas alınarak incelenmiştir. Araştırma konusu olan Kasnak Meşesi'nin Fiziki Coğrafya Faktörleri ile ilişkisine değinilen bu tezde, Coğrafi Bilgi Sistemleri programı metodolojileri aracılığıyla, Fiziki Coğrafya faktörlerinden, Jeoloji, Jeomorfoloji, İklim, Hidrografya, Toprak, Bitki Örtüsü ve Biyotik faktörlerin her biri ayrı ayrı bölümlerde ele alınarak Kasnak Meşesi'nin yetişme sahalarının özellikleri tespit edilmiş ve Kasnak Meşesi ile olan ilişkilerine değinilmiştir. Ortaya çıkan sonuçlar şunlardır: Kasnak Meşesi ile Jeoloji ilişkisinde; Kasnak Meşesi'nin kireçtaşı, volkanik kayaçlar ve kireçtaşı ile kırıntıların birlikte olduğu sahalarda daha çok geliştiği tespit edilmiştir. Kasnak Meşesi ile Jeomorfoloji ilişkisinde; Kasnak Meşesi'nin 1500-1800 metreler arasında, vadilerin orta yamaçları ile dolinlerde daha iyi geliştiği tespit edilmiştir. Kasnak Meşesi ile İklim ilişkisinde; Kasnak Meşesi'nin 8.5-9.50C sıcaklıklar arası, 850-950 mm yağışlar arası ve orta dereceli nemli ortamları daha çok tercih ettiği tespit edilmiştir. Kasnak Meşesi ile Hidrografya ilişkisinde; Kasnak Meşesi'nin göllere bakan yamaçları ve göl etkisinin olduğu yerleri, su kaynakları ve bu kaynaklardan çıkan yüzeysel akışın sürdüğü yerleri daha çok tercih ettiği tespit edilmiştir. Kasnak Meşesi ile Toprak ilişkisinde; Kasnak Meşesi'nin anakayası kireçtaşı, volkanik ile kireçtaşı-kırıntı olan ve taş oranı düşük ve besin maddeleri açısından zengin topraklarda daha çok geliştiği tespit edilmiştir. Kasnak Meşesi ile Bitki Örtüsü ilişkisinde; Kasnak Meşesi'nin orta sıcaklıklar, ışık isteği fazla olmayan, yarı gölgeli ve suya fazla ihtiyaç duymayan ağaç türleriyle daha çok aynı ortamda bulunduğu tespit edilmiştir. Bu sonuçlarla Kasnak Meşesi'nin dağılışı üzerinde etkili olan Fiziki Coğrafya Faktörleri tespit edilmiş ve temel amacına ulaşılmıştır. Anahtar Kelimeler; Kasnak Meşesi, Fiziki Coğrafya, Akarçay Havzası, Aksu Çayı Havzası, Beyşehir-Suğla Gölleri Havzası, Göller Yöresi., The research area was investigated on the basis of 3 basins: Akarçay, Aksu Stream and Beyşehir-Suğla Lakes Basins. In this thesis, the relation of Kasnak Oak, which is the subject of research, each of the Physical Geography factors; Geology, Geomorphology, Climate, Hydrography, Soil, Vegetation and Biotic factors were handled in separate sections and the characteristics of the Kasnak Oak growing areas were determined and their relations with the Kasnak Oak were mentioned by the methodologies of the Geographic Information Systems program. The results obtained are: In the relationship between Kasnak Oak and Geology; Kasnak Oak has been found to more develop in the areas where limestone, volcanic rocks and limestone and cuttings are together. In the relationship between Kasnak Oak and Geomorphology; It has found that the Kasnak Oak developed better the middle slopes of the valleys, dolines and between 1500-1800 meters. In the relationship between Kasnak Oak and Climate; It has been found that the Kasnak Oak was more preferred between 8.5-9.50C temperatures, 850-950 mm precipitation and moderate humidity environments. In the relationship between Kasnak Oak and Hydrography; It has found that the Kasnak Oak more preferred the slopes facing the lakes and the places where the effect of the lake, water resources and the surface flow coming out of these sources continued. In the relationship between Kasnak Oak and Soil; It has been found that the Kasnak Oak is more developed in soils which are the bedrock of limestone, volcanic and limestone-cutting and have a low rate of stone and rich in nutrients. In the relationship between Kasnak Oak and Vegetation; It has been found that the Kasnak Oak is located in the same environment with the tree species that are wanting moderate temperatures, semi-shaded and do not require much light and water. According to these results, Physical Geography Factors which have an effect on the distribution of Kasnak Oak have been determined and its main objective has been reached. Keywords; Kasnak Oak, Physical Geography, Akarçay Basin, Aksu Stream Basin, Beyşehir-Suğla Lakes Basin, The Lakes Region., Tez (Yüksek Lisans) - Süleyman Demirel Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Coğrafya Anabilim Dalı, 2019., Kaynakça var.

"Karlık Dağı'nın Doğal Ortam Koşulları ve Bitki Örtüsü Arasındaki İlişkileri" adlı yüksek lisans tez çalışması 5 bölüm altında incelenmiştir. Birinci bölüm, araştırma alanının genel özellikleri, amaç, kapsam, metot ve tarihsel gelişimi, ikinci bölüm; doğal ortam koşullarını oluşturan, jeoloji, jeomorfoloji, iklim ve toprak özellikleri, üçüncü bölüm, bitki formasyonlarının dağılış sahaları ve özellikleri, dördüncü bölüm, doğal ortam unsurları ve bitki örtüsü arasındaki ilişkiler yorumlanmış ve son bölümde ise bitki örtüsünü şekillendiren tüm doğal ortam koşulları değerlendirilerek sonuçlandırılmıştır. Çalışma alanı, Akdeniz Bölgesi’nde, Burdur İl’i, Bucak İlçe merkezinin güneydoğusunda, 1710 metre yükseltiye sahip olan, Karlık Dağı'dır. Fiziki çevre koşulları (jeoloji, jeomorfoloji, iklim, toprak) özellikleri belirlenip, bitki örtüsü üzerindeki etkileri açıklanmıştır. Doğal ortam koşulları sonucu çeşitlilik gösteren bitki örtüsü, orman (kızılçam, karaçam, ardıç, sedir ve toros göknarı), çalı (maki, garig) ve ot formasyonu olmak üzere üç farklı başlık altında incelenmiştir. Bitki örtüsünün, oluşumuna, şekillenmesine ve dağılışına etki eden doğal ortam koşullarından iklim özellikleri genellikle nemli ve yarı–nemli iklim özellikleri ile Akdeniz ikliminin etkilerini yansıtır. Bu durum kızılçam, ardıç ve maki toplulukları gibi ortama uyum sağlayan bitki türlerinin yetişmesine katkıda bulunur. Sıcaklık değerlerinin yükselti ile değişmesi sonucu, kızılçam gibi sıcaklık isteği fazla olan türün yerine karaçam ormanları sahada yayılış gösterir. Odunsu türlerin yanı sıra çalı (maki, garig) ve ot formasyonları da sahada 1000 metre ila 1400 metre arasında yayılış göstermektedir. Araştırma alanında Akdeniz iklim tipinin görülmesi ile yükseltiye bağlı olarak iklim ve toprak türlerinin değişmesi, kuzeydoğu-güneybatı doğrultusunda uzanan ova, vadi, plato gibi topografik yapıların oluşması; Akdeniz Flora Bölgesini karakterize eden bitki topluluklarının ve alt formasyonlarının oluşmasına, bitki örtüsünün kuzey-güney yönlü dağılışına ve çeşitlenmesine neden olmuştur. Böylece çeşitlenen bitki toplulukları arasında Batı Toroslar Dağ silsilesi içerisinde sınırlı alanda yetişen Toros göknarını ve diğer bitki topluluklarını meydana getirmiştir. Bucak ve Karlık Dağı doğrultusunda belirlenen kesitte 1000, 1250 ve 1500 metre yükselti basamakları arasında yer alan Toros göknar ormanları ve bitki toplulukları, Data Logger cihazları yardımıyla 1 yıl boyunca sıcaklık ve nem parametreleri kayıt altına alınarak, mikro ölçekte incelenmiştir. Bu çalışma, gerekli olan doğal ortam koşullarında, bitki örtüsünün çeşitliliğini, yetişme sürecini, dağılışını dikkate alarak belli bir kesit doğrultusunda ortaya çıkan bitki formasyonlarının ve Toros göknar ormanlarının, doğal ortamdaki yetişme koşullarını ortaya sunmuştur. Anahtar Kelimeler: Karlık Dağı, Bitki Örtüsü, Doğal Ortam, Data Logger, The study titled " The Relationship Between Karlık Mountain's Natural Environment Conditions and Vegetation Cover" was examined under five chapters. The first part is the general characteristics, purpose, scope, method and historical development of the research area; geology, geomorphology, climate and soil characteristics, third part, distribution areas and features of plant formations, fourth section, natural environment elements and vegetation cover are interpreted and finally all natural environment conditions that shaped vegetation are evaluated. The study area is Karlik Mountain, which is located in the Mediterranean Region, Burdur Province, south east of the Bucak District center, with an elevation of 1710 meters. The physical environmental conditions (geology, geomorphology, climate, soil) are determined and the effects on the vegetation cover are explained. The undergrowth of vegetation has been studied under three different headings: forest (pine, juniper, cedar and taurus fir), shrub (maki, garig) and grass formation. The climatic characteristics of the vegetation cover the natural climate conditions that affect the formation, the formation and the distribution of the vegetation, and they generally reflect the effects of Mediterranean climate with moist and semihumid climatic characteristics. This contributes to the growth of plant-adaptive plant species such as corn, juniper and maquis. The change in temperature with elevation is the result of the spreading of black forest forests, rather than the demand for warmth like a red pine. In addition to the woody species, bushes (maki, garig) and grass formations also spread from 1000 to 1400 meters on the field. The formation of topographic structures such as the change of climatic and soil types due to elevation, the plains, valleys, plateau extending in northeast-southwest direction; The formation of plant communities and subformations that characterize the Mediterranean Flora Region led to the north-south distribution and diversification of the vegetation cover. Thus, among the various plant communities, the Western Taurus Mountains bring forth the Taurus fir and other plant communities growing in the restricted area within the mountain range. Taurus fir forests and plant communities located at 1000, 1250 and 1500 meter altitudes in the vicinity of the Bucak and Karlik Mountains were recorded with temperature and humidity parameters for 1 year by means of Data Logger devices and examined at micro scale. This study revealed the growth conditions in the natural environment of the plant formations and the Taurus fir forests in the direction of a certain cross section taking into consideration the diversity of the vegetation cover, the growing process, distribution in the natural environment conditions required. Keywords: Karlık Mountain, Plant Cover, Natural Environment, Data Logger, Tez (Yüksek Lisans) - Süleyman Demirel Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Coğrafya Anabilim Dalı, 2017., Kaynakça var.

Suç, insanlığın ilk var oluşundan günümüze kadar gelen ve hiçbir zaman toplumsal hayattan eksik olmayan ve çok yönlü ele alınması gereken önemli bir konudur.Günümüzde artan imkânlarla beraber suç üzerindeki kontrol sosyolojik, hukuksal, sosyal ve ekonomik parametrelerle nicel özellikler kazanmış, yapılan araştırmalarda bu ve benzeri veritabanları kullanılarak önemli çalışmalar hazırlanmıştır.Coğrafya, suçun dağılımını belirlemekte sık kullanılan bir bilim olup, yapılan bu dağılımlara göre, alınacak tedbirlerin belirlenmesinde oldukça önemli rol oynamaktadır.Coğrafi Bilgi Sistemi (CBS) yazılımlarıyla suçun coğrafi faktörlerle ilişkisi ortaya konulabilmektedir.Çalışmada suçlar, “şahsa karşı işlenen suçlar” ve “mala karşı işlenen suçlar” olarak iki ana başlık altında incelenmektedir. Daha sonra bu suçlar kendi içerisinde sınıflandırılarak; 4 kademeli bir suç seviye sınıfı oluşturulmuştur.Yapılan çalışmada, Burdur İli Merkez İlçesi kırsalında, Mala Karşı İşlenen Suçlar ve Şahsa Karşı İşlenen Suçlar karşılaştırıldığında her 4 suçtan 3’ünün Şahsa Karşı İşlenen Suç olduğu ortaya çıkmıştır. 4. Seviyeden incelendiğinde taksirle yaralama, kasten yaralama, trafik kazası sonucu taksirle yaralama, cebir ve tehdit gibi suçların en çok işlenen suçlar olduğu veritabanından çıkan önemli istatistiklerdir. 2001 – 2012 toplam 12 yılda işlenen toplam 2496 suçun 1855’inin şahsa karşı geriye kalanı 641 suç ise mala karşı işlenen suç olmuştur.Suçların nüfusa oranlanarak hesaplandığı binde suç kavramı suç yoğunluğunu ifade eden önemli bir kavramdır. Bu orana göre suç yoğunluğu en çok olan köyler Hacılar ve Çendik olmuştur. CBS kullanılarak yapılan haritalar suç ve suç yoğunluğunun, arazi kullanımı, ulaşım, lokasyon ve topografya ile ilişkileri incelenmiş, trafik kazası sonucu taksirle yaralama, bağ ve bahçeden hırsızlık, taksirle orman yangını gibi suçların haritalardaki verilerle son derece uyumlu örtüştüğü tespit edilmiştir. Anahtar Kelimeler : Burdur, Kırsal, Suç, Coğrafi Bilgi Sistemleri(CBS), Suç Coğrafyası, Suç Haritası, Crime, which has existed from the first time that the human being started to live and has never apart from that life is a very serious topic that must be held using multi-disciplinary approaches.Today, by increasing opportunities, sociological, juridical, social and economic parameters have gained quantative properties and by means of this, being used those and similar databases, significant studies have been prepared.Geography, which is frequently used procedure for distribution of crime, plays very important role on specifying precautions going to be taken with respect to those distributions.Geographical Information Systems (GIS) are further increasing especially for cities on the road of urbanization Especially cities on the road to urbanization, rising crime rates further increases importance of geographic studies.In order to ease works related on crime, generally researches are done based on city, town, village, district based. Most known and underlying crimes are encountered as “public order crimes”. Public order crimes are built-up 4 main header frames, which are “offenses against the person”, “offences against property” , “offences against community” , “offences against nation and crown” Thesis showed that when the offences against community and offences against property is compared, 3 crimes out of 4 is recorded as offences against community in Burdur.When it is looked at 4th level, injury by mistake, injury on purpose, injury by mistake due to traffic accident, force, threat and crimes like the other ones is the most committed crimes that is obtained from the database. Between 2001 - 2012 years, there are 2496 crimes were committed and 1855 of them offences against community and the rest is offences against 641 crimes were committed as offences against property.One of the important phenomena is crime density, which is calculated by the division of crime to population. By using GIS maps, land use, transportation, location and topography related to crime rate and population showed that injury by mistake due to traffic accident, rubbery from vineyard and gardens, forest fire by mistake and the similar crimes cover the database values. Keywords: Burdur, Rural, Geography of Crime, Geographical Information Systems (CIS), Crime Maps., Tez (Yüksek Lisans) - Süleyman Demirel Üniversitesi, Sosyal Bilimleri Enstitüsü, Coğrafya Anabilim Dalı, 2014., Kaynakça var.

Bu tez çalışmasının amacı Mucur çevresinin paleovejetasyon değişimini ve bu değişimler üzerinde etkili olan nedenlerin belirlenmesidir. Çalışma amacına ulaşmak için gerçekleştirilen fosil polen analizleri Mucur Obruk Gölü'nden temin edilen 540 cm uzunluğundaki sediman karotu üzerinde gerçekleştirilmiştir. Fosil polen analiz sonuçlarının güvenilirliğini artırmak için Avrupa Polen İzleme Programı'nın belirlediği ve uyguladığı metodoloji takip edilerek güncel polen analizleri (yüzey sediman ve Tauber polen tuzağından) gerçekleştirilmiştir. Fosil ve güncel polen analiz sonuçları Tilia programı kullanılarak diyagram haline getirilmiştir. Tauber tipi polen tuzağından elde edilen güncel polen sonuçlarına göre güncel polen dağılımı içerisinde odunsu türlere ait polenlerin (arboreal polen; AP) oranı % 46,7 iken otsu türlere ait polenlerin oranı (nonarboreal polen; NAP) % 53,3 değerindedir. Yüzey sediman analiz sonuçlarına göre ise güncel polen dağılımının AP oranı % 57,5, NAP oranı ise % 42,5'tir. Fosil polen analiz sonuçlarına göre odunsu türler % 75,3 (G.Ö. 766 yıl) ila % 36,7 (G.Ö. 491 yıl) arasında, otsu türler ise % 63,3 (G.Ö. 491 yıl) ila % 24,7 (G.Ö. 766 yıl) arasında değişim göstermiştir. Yapılan polen analizine göre küresel veya bölgesel ölçekte meydana gelen iklim değişimlerinin etkisinin çalışma alanındaki paleovejetasyon üzerinde çok az hissedildiği, tarihsel süreçte bölgede yaşayan insanların ekonomik faaliyetlerin paleovejetasyonu etkilediği ortaya çıkmıştır. Anahtar Kelimeler: Fosil Polen, Güncel Polen, Mucur Obruk Gölü, Paleovejetasyon, The purpose of this thesis is to determine the palaeovegetation change of the Mucur environment and the reasons that affect these changes. The fossil pollen analyzes carried out to reach the aim of the study were carried out on a sediment core of 540 cm length obtained from Mucur Obruk Lake. In order to increase the reliability of fossil pollen analysis results, up-to-date pollen analyzes (surface sediments and Tauber pollen) were carried out by following the methodology established and implemented by the European Pollen Monitoring Program. The fossil and modern pollen analysis results were plotted using the Tilia program. According to the modern pollen results obtained from Tauber type pollen, the proportion of pollen (arboreal pollen; AP) of woody species is 46.7% while that of pollen (nonarboreal pollen; NAP) is 53.3% in modern pollen distribution. According to surface sediment analysis results, the AP rate of the modern pollen distribution is 57.5% and the NAP rate is 42.5%. According to the results of fossil pollen analysis, woody species ranged from 75.3% (BP 766 years) to 36.7% (BP 491 years) and the herbaceous species were 63.3% (BP 491 years) 24.7 years (BP 766 years). According to the pollen analysis, the effect of climate change on the global or regional scale is felt very little on paleovegetation in the study area, and it has been revealed that the economic activities of the people living in the region in the historical period affected the paleovement. Keywords: Fossil Pollen, Current Pollen, Mucur Obruk Lake, Paleovegetation, Tez (Yüksek Lisans) - Süleyman Demirel Üniversitesi, Sosyal Bilimleri Enstitüsü, Coğrafya Anabilim Dalı, 2017., Kaynakça var.

Türkiye iklimi, bitki örtüsü, tarihi ve kültürel dokusu ile festival ve benzeri etkinliklere kaynak sağlayabilecek geniş bir coğrafi kaynağa sahiptir. Coğrafya, üzerinde barındırdığı toplumun karakterinin oluşmasında ve geleneklerinin şekillenmesinde önemli bir etkendir. Festival içeriklerinin ve düzenlenen etkinliklerin toplumdan topluma farklılık göstermesi coğrafyanın insan etkinliklerine yansıması olarak değerlendirilebilir. Bu çalışmada, Orta Asya'dan günümüze kadar festival ve benzeri yerel etkinliklerin geçirdiği süreç, Türk kültür coğrafyası açısından ele alınarak değerlendirilmiş, Türkiye'de festivallerin temalarının belirlenmesinde, dağılımında ya da şekillenmesinde coğrafyanın etkisi ortaya konulmaya çalışılmıştır. Kültür ve Turizm Bakanlığınca belirlenen 918 festival etki sahalarına göre yerel, ulusal ve uluslararası düzeyde sınıflandırılmıştır. Festivallerin, Türkiye coğrafyasında il ve bölge düzeyinde dağılımı belirlendikten sonra mevsimsel dağılımları, temaları, düzenlenme süreleri ve düzenleyen kurumların özellikleri belirlenmiştir. Festivaller, her ne kadar kültür aktarımının yoğun yerel kimliği ağır basan etkinlikler olsalar da, toplumların demografik yapılarında meydana gelen değişimlerden, ekonomik ihtiyaçlardan, teknolojiden etkilenen ve içerik olarak dinamik bir yapıya sahip güncellenebilen etkinliklerdir. Bu yönleriyle küreselleşmenin yerel kültürler üzerindeki etkisini ortaya koymaları bakımından önemli etkinliklerdir. Küresel ısınma, çevre kirliliği, ekosistemdeki tür kayıpları gibi dünyanın güncel sorunlarına karşı bir hafıza oluşturması bakımından festivaller artık bir eğlenme etkinliğinin dışında bir farkındalık yaratma sürecidir. Anahtar Kelimeler: Festival, etkinlik, yerel kültür, festival dağılımı, coğrafya., Our country has a large geographical reserve that can provide resources for festivals and similar activities with its climate, vegetation, historical and cultural texture. Geography is an important factor in the formation of the character and tradition of the society it hosts. The difference of the festival contents and the activities organized from society to society can be considered as the reflection of the geography to human activities. In this study, from Central Asia to the present day festivals and similar dealt with and evaluated in terms of our spending that process cultural geography of local events in determining the festivals theme in Turkey, dispersed in or have tried to reveal the influence of geography in shaping. 918 festivals determined by the Ministry of Culture and Tourism are classified at local, national and international levels according to their impact area. After the distribution of the festivals at the provincial and regional level in our country, seasonal distributions, themes, time of organization and characteristics of the organizing institutions were determined. Festivals are events that are influenced by changes in the demographic structure of societies, economic needs, technology, and content that can be updated with a dynamic structure, although the activities of culture transfer are predominantly local. These aspects are important activities in terms of demonstrating the impact of globalization on local cultures. Festivals are now a process of raising awareness outside of a recreational activity in order to create a memory against the current problems of the world such as global warming, environmental pollution and species losses in the ecosystem. Keywords: Festival, event, culture, festival distribution, geography., Tez (Yüksek Lisans) - Süleyman Demirel Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Coğrafya Anabilim Dalı, 2019., Kaynakça var.

Teke Yöresi, kısa mesafede değişen ortam şartlarının çeşitlilik göstermesi, Akdeniz Havzası'nda önemli sığınma alanlarından biri olması ve uzun dönemler boyunca vejetasyon süresinin kesintiye uğramaması bitki çeşitliliğini artırmak ile birlikte endemizm oranını da artırmıştır. Alan hem doğal ortam özellikleri hem de içerdiği endemik bitki türleri nedeniyle büyük önem arz etmektedir. Bu tez çalışması kapsamında Teke Yöresi endemik bitki taksonlarının dağılışı ve bu dağılış üzerinde etkili olan ortamsal faktörler incelenmiştir. Teke Yöresi endemik bitki taksonlarının bitki listeleri 'Türkiye Bitkileri Listesi Damarlı Bitkiler' ve 'Türkiye Bitkileri Kırmızı Kitabı' eserinden yararlanılarak oluşturulmuştur. Bu listede yer alan endemik taksonların lokasyon bilgileri 'Flora of Turkey and the East Aegean Islands' ve diğer kaynaklardan yararlanılarak oluşturulmuştur. Endemik taksonların lokasyonları Google Earth yardımıyla koordinatlandırılmıştır. Daha sonra Coğrafi Bilgi Sistemleri aracılığıyla veri tabanına aktarılmıştır. Oluşturulan veri tabanı ile endemik taksonlar ve yükselti, eğim, sıcaklık gibi ortamsal parametreler arasındaki ilişki incelenmiştir. Veri tabanının oluşturulması endemik taksonların güncellenebilmesine, sorgulabilmesine, mekânsal ve istatistiksel analiz yapılabilmesine imkan sağlamıştır. Yapılan çalışma kapsamında sadece endemik taksonların mekan üzerinde nasıl bir dağılım gösterdiğinin yanı sıra her bir endemik taksonun ekolojik özellikleri de belirlenmiştir. Teke Yöresi endemik bitki taksonlarının dağılımında etkili olan en önemli faktörler topografya ve buna bağlı olarak iklimsel faktörler olduğu görülmektedir. Endemik taksonlar ortamda büyük oranda dağlık alanlarda ve derin yarılmış vadilerde kümeli bir dağılım göstermektedir. Anahtar Kelimeler: Teke Yöresi, Endemik Bitki, Coğrafi Bilgi Sistemleri, Mekansal ve İstatistiksel Analizler, Teke Region has increased the rate of endemism with the diversity of the changing environment conditions in the short distance, being one of the important refuge areas in the Mediterranean Basin and increasing the vegetation diversity which can not be interrupted by the vegetation period for long periods. The area has great importance due to both the natural environment characteristics and the endemic plant species that it contains. In this thesis study, distribution of endemic plant taxa of Teke Region and the environmental factors affecting this distribution were examined. The plant lists of Teke Region endemic plant taxa were created by using the works of 'Turkish Plants List Vascular Plants' and 'Red Data Book'. The location information of the endemic taxa in this list was created by using 'Flora of Turkey and the East Aegean Islands' and other sources. Locations of endemic taxa are coordinated with the help of Google Earth. Then it was transferred to the database via Geographic Information Systems. The relationship between the created database and endemic taxa and environmental parameters such as elevation, slope, temperature were investigated. The creation of the database allows updating, querying, spatial and statistical analysis. In addition to the distribution of only endemic taxa on the site, the ecological characteristics of each endemic taxon have also been determined. The most important factors affecting the distribution of endemic plant taxa in Teke Region were determined as topography and climatic factors. Endemic taxa mostly inclicates clustered distribution in mountainous areas and deep valleys split. Keywords: Teke Region, Endemic Plants, Geographic Information Systems, Spatial and Statistical Analysis, Tez (Yüksek Lisans) - Süleyman Demirel Üniversitesi, Sosyal Bilimleri Enstitüsü, Coğrafya Anabilim Dalı, 2017., Kaynakça var.

Bir yörenin havza yönetim planını açıklamaya yönelik yapılan çalışmalar, o alanın planlanması ve söz konusu bölgenin potansiyellerinin belirlemesi adına önemli fikirler sunmaktadır. Ülkemizde çeşitli şekillerde yararlanılan göl alanlarına ilişkin problemlerin her geçen gün artması ve Göller Bölgesi'nde yer alan araştırma sahasında oluşan yoğun baskı da araştırmanın yapılmasını zorunlu kılmaktadır. Yapılması planlanan çalışmada bir yandan geleneksel araştırma prensibi dikkate alınırken diğer yandan bilimsel manada her alanla ilgili modern yöntemlere yer verilecektir. Böylece araştırmanın bulguları kullanılarak, hem daha sağlıklı yorumlamalar yapılacak hem de belirli bir konuda ihtisaslaşmanın getirebileceği sorunlara bir çözüm yolu sunacaktır. Tüm bu veriler ve planlanan yöntemlerle birlikte, Yarışlı Gölü Alt Havzası ve yakın çevresinin, havza yönetim unsurlarını belirlemek ve elde edilecek verilerle havzanın daha sağlıklı planlanması ve yönetilmesi adına çeşitli önerilerin üretilmesi araştırmanın başlıca amaçlarıdır. Anahtar Sözcükler: Havza, Havza Yönetimi, Fiziki Coğrafya, Yarışlı Gölü Fiziki Coğrafyası, Yarışlı Gölü, Studies to explain the basin management plan of a region; it provides important ideas for planning the area and identifying the potentials of the area in question. The increasing number of problems related to the lake areas used in various ways in our country and the intense pressure that occurs in the research area in the Lakes Region also necessitates the research. While the study is planned to take into consideration the traditional research principle on the one hand, modern methods related to each field in scientific sense will be included. Thus, by using the findings of the research, both healthier interpretations will be made and a solution will be provided for the problems that can be brought about by specialization in a particular subject. With all these data and planned methods, the main objectives of the research are to determine the basin management elements of the Yarisli Lake Basin and its immediate surroundings and to produce various recommendations for the healthier planning and management of the basin with the data to be obtained. Keywords: Basin, Basin Management, Physical Geography, Physical Geography of Yarisli Lake, Yarisli Lake, Tez (Yüksek Lisans) - Süleyman Demirel Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Coğrafya Anabilim Dalı, 2019., Kaynakça var.

Tez (Yüksek Lisans) - Süleyman Demirel Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Coğrafya Anabilim Dalı, 2018., Kaynakça var.

Çalışma sahası, Akdeniz Bölgesi'nin batısında Afyonkarahisar, Antalya, Burdur, Konya, Isparta illeri sınırları içerisinde yer alan ve "Göller Bölgesi" olarak bilinen bölgeyi, bu sahanın Kuzeydoğusunda yer alan ve Ilgın'a kadar oldukça geniş bir alanı kapsamaktadır. Acıgöl, Akşehir, Beyşehir, Burdur, Eber, Eğirdir, Çavuşçu (Ilgın), Kovada, Salda ve Yarışlı Gölü sahanın başlıca gölleridir. Bölgedeki göllerin büyük çoğunluğu tektonik kökenlidir. Yapılan bu çalışmada Göller Bölgesin ve yakın çevresinde yer alan, sekiz büyük gölün (Acıgöl, Akşehir, Beyşehir, Burdur, Eğirdir, Çavuşçu, Salda ve Yarışlı Gölü) morfometrik özellikleri değerlendirilmiştir. Çalışmada uygulanacak yöntem 3 farklı aşamadan meydana gelmiş olup ilk aşamada, göl yüzey alanları Sentinel-2 uydu görüntüsüne ait 10 metre mekânsal çözünürlüğe sahip Yeşil ve Yakın Kızıl Ötesi Bantlara Normalize Fark Su İndeksi ve Otsu Eşik Belirleme yöntemleri uygulanılarak belirlenmiştir. İkinci aşamada, elde edilen göl alanlarına morfometrik indeksler (Uzanım, Basıklık, Dairesellik, Ana Eksen Yönelimi, Havza Asimetrisi, Hipsometrik Eğri ve Hipsometrik İntegral) uygulanmış, son aşamada ise elde edilen parametrelerin birbirleri ile olan ilişkileri, tektonik aktivite ve faylar ile ilişkilendirilerek değerlendirilmiştir. Anahtar Kelimeler: Morfometri, Morfometrik Analiz, Göller Bölgesi, Coğrafi Bilgi Sistemleri., The study area covers the area known as the Lakes Region located in the borders of Afyonkarahisar, Antalya, Burdur, Konya and Isparta in the west of the Mediterranean Region, and covers a wide area up to Ilgın in the Northeast of this area. Acıgöl, Akşehir, Beyşehir, Burdur, Eber, Eğirdir, Çavuşçu (Ilgın), Kovada, Salda and Yarışlı Lakes are the major lakes of the study area. The vast majority of lakes in the region are of tectonic origin. In this study, the morphometric properties of eight large lakes (Acıgöl, Akşehir, Beyşehir, Burdur, Eğirdir, Çavuşçu, Salda and Yarışlı Lakes) located in the Lakes Region and its vicinity were evaluated. The method to be applied in the study consisted of 3 different stages. In the first stage, the lake surface areas were extracted from Green and Near Infrared Bands of Sentinel-2 satellite image having a spatial resolution of 10 meters by applying the Normalized Difference Water Index and Otsu Thresholding methods. In the second stage, morphometric indices (Elongation, Baseness, Circularity, Main Axis Orientation, Basin Asymmetry, Hipsometric Curve and Hipsometric Integral) were applied to the obtained lake areas. In the last stage, the relationships between the obtained morphometric parameters were evaluated by integrating with the tectonic activity and faults. Keywords: Morphometry, Morphometric Analysis, Lakes Region, Geographical Information Systems., Tez (Yüksek Lisans) - Süleyman Demirel Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Coğrafya Anabilim Dalı, 2018., Kaynakça var.

İnsanların yetiştirdikleri ürünleri mevsimi dışında kullanmak amacıyla basit şekillerde depolama ve saklama çabaları çok eski tarihlere dayanmaktadır. Modern anlamda depolama faaliyetleri 19. yüzyılda önem kazanmaya başlamış ve günümüzde de sürekli önemi artan bir faaliyet olarak karşımıza çıkmaktadır.Bu çalışmada Isparta ilindeki soğuk hava depolarının gelişimi, dağılımı, tarımsal faaliyetlerle ilişkisi ve ekonomik etkisinin tespit edilmesi amaçlanmıştır.İldeki depolama faaliyetleri 1964 yılında başlamıştır. Bu tarihten günümüze kadar depo sayıları çok hızlı bir gelişim süreci içerisine girmiştir. 2010 yılı itibariyle ildeki depo sayısı 71’e ulaşmıştır. Elma ve kiraz gibi depolanabilir nitelikteki ürün yetiştiriciliğinin fazla olması, depo sayılarının artmasındaki en önemli etmendir.Tesisler ağırlıklı olarak bu ürünlerin yaygın olarak yetiştirildiği Boğazova ve Gelendost Ovası’nda yer almaktadır. Tesis yetkilileriyle yapılan anket sonuçları, Isparta ilindeki soğuk hava depolarının karlı işletmeler olduğunu ortaya koymaktadır.İldeki soğuk hava depolarının depolanacak ürünün yetiştirilmesinden seçilmesine, depolanmasına, nakliyesine, paketlenmesine ve pazarlanmasına kadar pek çok alanda işçi istihdamı sağladığı anlaşılmaktadır. Anahtar kelimeler: Soğuk Hava Deposu, Depolama, Isparta, Ürün., Human efforts to store and preserve in simple ways produces they grow so that they can consume them out of season as well go back to ancient times. Cold storage phenomena in modern sense gained in importance and is an ever-growing industrial activity the importance of which keeps rising today.This study seeks to determine the development and distribution of cold stores in Isparta; their relations to agricultural activities and economy. Cold stores in Isparta first came into existence in 1964 and since then their number has steadily increased, rising to 71 in 2010. The fact that cultivation of fruits such as apples and cherries, which are storable produces, is common is the most significant factor in this increase. The facilities are mostly located in Boğazova and Gelendost, where apples and cherries are grown extensively. The results of the questionnaires which were applied to the owners of those facilities suggest that running a cold store in Isparta is a profitable business. It is understood that the cold stores in the province of Isparta create employment in the cultivation, picking, storing, transporting, packaging and marketing steps of the produces stored. Keywords: Cold Store, Storing, Isparta, Produce., Tez (Yüksek Lisans)- Süleyman Demirel Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Coğrafya Anabilim Dalı, 2012., Kaynakça var.

“Bir Tarım Coğrafyası Örneği: Türkiye’de Tıbbi ve Aromatik Bitki Yetiştiriciliği ve Kullanım Alanları” adındaki bu çalışma ile Coğrafya bilimi açısından daha önce çalışılmamış olan bu konu ile ilgili literatüre bir katkı sağlanması amaçlanmıştır.Bu çalışmanın konusu Türkiye’de üretilen bazı tıbbi ve aromatik bitkilerin (anason, çay, kekik, tütün, şerbetçi otu, nane, kimyon, haşhaş, kenevir, adaçayı, defne, çam fıstığı, kekik) tarım coğrafyası açısından incelenmesi oluşturmaktadır. Türkiye'de üretilen ve çalışmada ele alınan bu bitkilerin bitkisel özellikleri ve yetişme koşulları, tarımı, üretimi ve üretimin mekansal dağılımı, kullanım alanları coğrafyanın ilkelerine ve araştırma metotlarına bağlı kalarak incelenmiş ve inceleme sonuçları ortaya konulmuştur. Buna göre, tıbbi ve aromatik özelliklere sahip bitkilerin üretilmesi ve kullanılması hususunda, Türkiye florasının zenginliğinden gerektiği gibi faydalanılmalıdır. Böylece ülke ekonomisine bir katkı sağlanırken, dış ülkelere bağımlılık azalacaktır. Anahtar Kelimeler :Türkiye, tıbbi ve aromatik bitki, tarım coğrafyası, This study called “An Example of Agricultural Geography: Cultivation of Medical and Aromatic Plants in Turkey and their Usage” aims at contributing the publications related to this topic that has not been studied before with regard to geography.The subject of this study is to search some of the medical and aromatic plants cultivated in Turkey such as anise, tea, thyme, tobacco, hop, mint, cumin, poppy, hemp, sage, laurel, and pine kernel in terms of agricultural geography. The vegetal properties and cultivation conditions, agriculture, production and the distribution of production, and the usage of these crops cultivated in Turkey and dealt with in the study were researched according to the principles of geography and research methods, and the findings of the research were introduced. According to the findings, the richness of Turkey’s flora should be utilized properly regarding the cultivation and usage of medical and aromatic plants.Therefore, a contribution to the economy of the country will be provided; moreover, the dependence on foreign countries will lessen. Key words :Turkey, medicinal and aromatic plant, agricultural geography, Tez (Yüksek Lisans)- Süleyman Demirel Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Coğrafya Anabilim Dalı, 2012., Kaynakça var.

Suç, nedenleri etkileri ve sonuçları ile toplum hayatını yakından ilgilendiren bir olgudur. Suçun, sosyo-kültürel yapıya olan etkilerinin her geçen gün artıyor olması ve bu olgunun bir mekân üzerinde insanlar tarafından işleniyor olması, insan ve mekân ilişkilerini inceleyen coğrafya biliminin bu konuyu incelemesinin gerekliliğini ortaya koymaktadır. Bu çalışmanın amacı; Antalya ve Mardin Ceza İnfaz Kurumları'nda hükümlü bulunan kadınların, suç deneyimlerini ve suç türlerinin dağılışını bir mekân üzerinde nasıl gerçekleştirdiklerini ortaya koymaktır. Araştırmada nicel ve nitel araştırma yöntemleri bir arada kullanılmıştır. Araştırmanın nicel verileri Antalya ili cezaevinde 83, Mardin ili cezaevinde ise hükümlü bulunan 23 kadına uygulanan anket yoluyla toplanmıştır. Araştırmanın nitel verileri ise metaforlar yoluyla veri toplama formlarından elde edilmiştir. Araştırmanın bulgularına göre; suç işleyen kadın profilli her iki örneklem grubunda da benzerlikler göstermektedir. Kadın hükümlülerin suç özellikleri ise iki örneklemde farklılıklar göstermektedir. Antalya ilinde kadınlar daha çok mala karşı suçlardan hükümlüyken, Mardin ilinde şahsa karşı suçlardan hüküm giymişlerdir. Araştırmanın nitel verilerinden elde edilen sonuçlara göre; Antalya ve Mardin ili örnekleminde “suç” kavramı için en sık tekrarlanan metafor“pişmanlık” metaforudur. “Kadın” kavramı ise“mağdur, ezilen” gibi olumsuz algılara sahip metaforların yanında, “anne, fedakâr, melek” gibi olumlu nitelemeler yoluyla da ifade edilmiştir. “Coğrafya” kavramını ise bir mekânın ifadesi veya özlem duydukları yeri tanımlama aracı olarak ifade etmişlerdir. Yapılan bu araştırmanın sonuçlarına göre; sosyal ve kültürel yapı, ekonomik gelişmişlik, göç… vb. faktörler suçun niceliğinde ve niteliğinde farklılıklar göstermektedir. Anahtar Kelimeler: Suç Coğrafyası, Kadın Suçluluğu, Metafor, Cezaevi, With its causes, effects, and consequences, the crime is a phenomenon closely related to the society. Since the effects of crime on the socio-cultural structure are increasing day by day and it is committed by people on a space, it reveals the necessity of examining this subject by geography science which studies the relationships between the human and space. The aim of this study is to show how women, who are convicted in Antalya and Mardin Penal Execution Institutions, committed their criminal experiences and the distribution of crime types on a location. A combination of quantitative and qualitative methods was used in the study. The quantitative data of the study were collected by a questionnaire applied to 83 female prisoners in Antalya Prison and 23-woman prisoners in Mardin Prison. The qualitative data of the study were obtained from data collection forms through metaphors. According to the findings of the research, the profile of the woman committing a crime shows similarity in both sample groups. The crime characteristics of female prisoners show differences in two samples. The women in Antalya were mostly convicted of crimes against property, while the women in Mardin were mostly convicted of crimes against a person. According to the results obtained from the qualitative data of the study, "Regret" is the most frequently repeated metaphor for the concept of "crime" in the samples of Antalya and Mardin.The concept of "woman" is also expressed through positive qualities such as "mother, sacrifice, and angel" as well as metaphors with negative perceptions such as "victim and oppressed". They stated the term of "geography" as an expression of a space or a means of defining the location which they long for. According to the conclusions of this research, the factors such as social and cultural structure, economic development, migration, etc.shows differences in the quantity and nature of the crime. Keywords: Crime Geography, Female Criminality, Metophor, Prison, Tez (Yüksek Lisans) - Süleyman Demirel Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Coğrafya Anabilim Dalı, 2017., Kaynakça var.

Kumluca, Akdeniz Bölgesi'nde yer alan Antalya İli'nin nüfus bakımından dördüncü büyük ilçesidir. İlçenin doğusunda Kemer, kuzeydoğusunda Antalya il merkezi, kuzeyinde Korkuteli, kuzeybatısında Elmalı, batısında Finike ve güneyinde Akdeniz vardır. Kumluca İlçesi, tarımsal üretim özellikle de örtü altı sebzeciliğinde önemli merkezlerden birisi durumundadır. İlçenin sektörel dağılımında tarım sektörü % 81'lik bir paya sahiptir. Dolayısıyla, ilçenin bir tarım kenti olduğunu söylemek mümkündür. 1960'lara kadar daha çok geleneksel tarım metotlarının uygulandığı ilçede, 1960'lardan sonra özellikle plastiğin örtü altı materyali olarak kullanılmasıyla birlikte örtü altı sebzeciliği hızlı bir gelişme kaydetmiştir. Modern tarım metotlarının uygulanmasının yanında, ilçenin güneyinde yer alan Kumluca Ovası'nın değerli alüvyal topraklar bakımından zengin olması, ilçenin ılıman bir iklime sahip olması ve su kaynaklarının yeterliliği, ilçede tarımın gelişmesinde etkili olan ana unsurlardır. Sonuç olarak, bu çalışmada, Kumluca İlçesi'nin tarımsal faaliyetleri coğrafi bir yaklaşımla ele alınmıştır. İlçenin tarımsal faaliyetlerine etki eden fiziki ve beşeri faktörler teker teker incelenmiş, coğrafi faktörlerin üretim üzerine olan etkisi sebep-sonuç ilişkisi içerisinde değerlendirilmiş ve Kumluca İlçesi'nin tarımsal potansiyeli ortaya konmuştur. Anahtar kelimeler: Kumluca, Tarım, Örtü Altı Üretim., Kumluca is the fourth biggest city in terms of population in the province of Antalya which is in the region of Mediterranean. In the east of Kumluca is Kemer, in the northeast provincial centre, in the north Korkuteli, in the northwest Elmalı, in the west Finike and in the South is Mediterranean. Kumluca is one of the important centres for agricultural production especially greenhouse crops. Agricultural sector composes % 81 of all sectors in the city. Therefore, it is clear that Kumluca is an agriculture town. In the town where conventional agriculture methods were used until 1960's, especially after the use of plastic as a greenhouse material, producing greenhouse crops has made significant progress after 60's. Together with the implementation of modern agriculture methods, here are the main factors for development of agriculture in the town: The Plain of Kumluca which is in the south of the town has precious soil, the town has mild weather and there is enough water for crops. As a result, in this study, agricultural activities of Kumluca have been discussed in the light of geographical approaches and the economic values it has have been analysed. Physical and human factors which effect the agricultural activities of the city have been studied one by one, the effects of geographical factors on the production have been analysed in causal connection. Keywords: Kumluca, Agriculture, Producing Greenhouse Crops., Tez (Yüksek Lisans) - Süleyman Demirel Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Beşeri ve İktisadi Coğrafya Anabilim Dalı, 2009., Kaynakça var.

Suç coğrafyası çalışmaları Avrupa ülkeleri ve ABD gibi gelişmiş ülkelerde oldukça eskiye dayanmakta iken Türkiye'de 2000'li yıllardan sonra ele alınmaya başlanmıştır. Artan nüfus, değişen sosyo-ekonomik şartlar özellikle son yıllarda, suç oranlarında belirgin bir artışın yaşanmasına sebep olmaktadır. Bu durum, şehirlerde yaşam kalitesini düşürmekte ve güvenlik için yapılan harcamaları arttırmaktadır. Mekânı inceleyen bir bilim olan coğrafya, suç çalışmaları ile de yakından ilgilenmektedir. Suç coğrafyası ile ilgili çalışmalar göstermektedir ki mekânın sadece doğal coğrafya özellikleri değil, beşeri coğrafya özellikleri de suçlar üzerinde etkilidir. Bu çalışmada Almanya'da yaşayan Almanların, yabancıların ve yabancılar içinde bulunan Türklerin ne kadarı suça karıştığı ve hangi tür suçlarda önce çıktıkları belirlenmiştir. Bu suçluların ve işlenen suçların mekânsal dağılışı üzerinde durulmuştur ve mekânsal dağılışa etki eden faktörler irdelenmiştir. Çalışmanın veri kaynağı olarak; Federal Almanya İstatistik Kurumu (DeStatis) ve Federal Almanya Kriminal Polis Daire Başkanlığı – Polis İstatistik Kurumundan (BKA-PKS) alınan istatisikler kullanılmıştır. 1955-2015 yılları arasını kapsayan bu veriler ile Almanya'da işlenmiş olan suçlar, suç türleri, suç oranları ve suçun mekânsal dağılış özellikleri eyalet ve ilçe (16 eyalet ve 402 ilçe) bazında ayrıntılı bir şekilde incelenmiştir. Ayrıca tarihsel süreç içerisinde Almanya'da yaşayan Türklerin diğer etnik gruplar içerisindeki yeri suç coğrafyası bakımından değerlendirilmiştir. Araştırmanın bulgularına göre; suçların coğrafi dağılışı irdelendiğinde, nüfusun yoğun olduğu eyalet ve ilçelerde suçlu sayılarının da fazla olduğu görülmektedir. Özellikle Kuzey Ren-Vestfalya, Bavyera, Baden-Württemberg ve Aşağı Saksonya'da suçlu sayısı oldukça yüksektir. Ancak, suçlu oranlarına bakıldığında, Berlin, Bremen, Hamburg ve Bavyera eyaletlerinde suç oranları yüksek çıkmaktadır. Almanya'da mala karşı işlenen suçlar arasında en fazla suç dolandırıcılık ve hırsızlık olarak görülmektedir. Bu suçu en fazla sayıda işleyenler Almanlar ve ardından Türkler olarak belirlenmiştir. Nüfuslara oranlandığında ise Arnavut ve Romen kökenli vatandaşlar öne çıkmaktadır. Şahsa karşı işlenen suçlarda en fazla yaralama suçu işlenmiştir ve burada da Almanlar ve Türkler suçlu sayısı bakımından yüksek çıkmaktadır. Nüfusa oranlandığında ise Sırp kökenli vatandaşlar öne çıkmaktadır. Türklerin suçlu sayısı yüksek olsa da, suçlu oranı diğer yabancılara oranla oldukça düşüktür. Türklerin suç sayısında Almanlardan sonra ikinci sırada yer almasının nedeni, en yoğun nüfuslu etnik grubu oluşturmasıdır. Anahtar Kelimeler: Suç, Suç Coğrafyası, Almanya, Almanlar, Yabancılar, Türkler, Crime geographical studies have begun to take place in Turkey after 2000, while developed countries such as European countries and the USA are quite dependent on the old days. Increasing population and changing socio-economic conditions cause a significant increase in crime rates, especially in recent years. This situation reduces the quality of life in cities and increases the expenditures for security. Geography, which is a study of space, is closely related to crime studies. Studies of crime geography indicate that not only the natural geographical characteristics of space but also the human geographical features are influential on crime. This study focuses on the crimes the Germans, foreigners and Turks who are living in Germany are involved in and which crimes rise out for each group. The spatial distributions of these criminals and committed crimes have been emphasized and the factors affecting the spatial distribution were examined. Data source for this work; Germany Statistical Office (DeStatis) and Federal Criminal Police Office – Police Crime Statistics (BKA-PKS) will be the statistical source used. In this study, the crimes committed in Germany were examined in detail by crime types, criminal rates and criminal spatial distribution characteristics in the 16 states and 402 districts through the data obtained from the Federal Criminal Police Office for the years 1955 to 2015. In addition, the place of Turks among other etnik groups living in Germany has been evaluated within the historical process, with regad to crime geography. According to the results of the research; while the geographical distribution of crimes is examined, it can be seen that the criminal numbers are high in states and districts were the population is concentrated. Especially in North Rhine-Westphalia, Bavaria, Baden-Württemberg and Lower Saxony, the number of offenders is quite high. However, judging from the offence rates, crime rates are high in the states of Berlin, Bremen, Hamburg and Bavaria. The most common crimes against property in Germany are fraud and theft crimes. The Germans and Turks have the highest criminal numbers in this crime. When the criminals are propotionated to the population, Albanian and Romanian citizen stand out. Within the crimes committed agains persons, the highest crime as a result is criminal offence and the highest number committed this crimes have Germans and Turks, but after comparison to the population the results are showing Serbian citizen rates higher. Even the number of criminals among the Turkish citizens are high, the offence rates of the Turks are low among the other foreigners. The reason why Turks are second after the Germans in crime number is that they constitute the most dense ethnic group. Keywords: Crime, Crime Geography, Germany, Germans, Foreigners, Turks, Tez (Yüksek Lisans) - Süleyman Demirel Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Coğrafya Anabilim Dalı, 2018., Kaynakça var.

Bu çalışma, yükseköğretim amacı ile Isparta şehrinde bulunan uluslararası öğrencilerin kent içi mekânsal algılarını ve bu algılarının oluşmasında rol oynayan sebeplerin ortaya konulması amaçlanmaktadır. Bu kapsamda öğrencilere anket ve zihin haritası çalışması yapılmıştır. Yaş, cinsiyet, şehirde yaşanılan süre, öğrencilerin geldikleri ülkeler, eğitimlerine devam ettikleri bölüm ve programlar tamamlayıcı değişkenler olarak anket soruları arasında yer almaktadır. Anket kapsamı, katılımcıların genel ekonomik durumları, sosyal aktivite alışkanlıkları, yeme-içme ile ilgili mekân tercihleri, şehir içi ulaşım tercihleri gibi sorularla zenginleştirilmiştir. Ankete katılan öğrencilerden, kendilerine bazı nirengi noktaları ile birlikte verilen taslak harita üzerinde şehirde en iyi hatırladıkları yerleri işaretlemeleri istenmiştir. Anket formunda tanımlanmış 21 temel donatıya ek olarak eklemek istedikleri mekânsal donatılarla birlikte katılımcıların zihin haritaları elde edilmiştir. Anket, farklı bölümlerden ve farklı ülkelerden toplam 250 uluslararası öğrenciyle uygulanmış ve elde edilen veriler SPSS 15 ile analiz edilmiştir. Zihin haritaları AcGIS10.2 ile değerlendirilmiştir. Anahtar Kelimeler: Davranışsal Coğrafya, Mekân Algısı, Zihin Haritası, Uluslararası Öğrenciler, Isparta, This study aims to understand sense of urban spaces of international students who reside in Isparta. In addition, this study is investigate main spatial patterns that play crucial role in formation of their spatial perceptions. Age, gender, time spent in the city, home countries, their programs at the university were used as determinants in the survey questionnaire. The scope of survey enriched by the questions about economic condition, social activities, food preference and urban transportation types. At the end of survey, participants were given a draft map with several landmarks and they were asked to mark where they know through the main lines. There were 21 identified urban patterns in the survey form and participants were able to write additional spatial objects on their maps. Cognitive maps of student were obtained by this way. The survey was conducted with 250 international students from different departments and different countries. All datasanalized with SPSS 15. Cognitive maps evaluated on ArcGIS 10.2. Keywords: Behavioral Geography, Sense of Space, Cognitive Maps, International Students, Isparta, Tez (Yüksek Lisans) - Süleyman Demirel Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Coğrafya Anabilim Dalı, 2016., Kaynakça var.

Çalışma alanını oluşturan Sındırgı şehri Marmara Bölgesinin Güney Marmara Bölümü'nde yer alır. Şehir, Balıkesir iline bağlı Sındırgı ilçesi sınırları içinde 7 mahalleden oluşmaktadır. Kuzeyinde Bigadiç, kuzeybatıda Altıeylül, kuzeydoğuda Dursunbey ve doğuda Kütahya'nın Simav ilçeleri ile komşudur. Güneyde ise Manisa'nın Demirci, Gördes, Akhisar ve Kırkağaç ilçeleri ile çevrilidir.Sındırgı şehri çevresinde 15. yüzyıldan itibaren irili ufaklı yerleşmeler görülmektedir. 1800'lü yıllara kadar ise Sındırgı küçük kırsal bir yerleşmeydi. 1913 yılında ilçe merkezi olan Sındırgı, merkezden çevreye ışınsal uzanan ana caddeleri, üç cami etrafında gelişmesi, konutların şehir içindeki dağılışı ile karakteristik bir Türk-İslam şehri formundadır. Ayrıca cadde ve sokakların araçtan çok yayaların ulaşımına uygun olması, bahçeli veya avlulu evlerin varlığı bu fikri güçlendirmiştir.Sındırgı Ovası üzerinde kurulan şehir için yakın çevresinde gerçekleştirilen tarım ve hayvancılık faaliyetleri her zaman önemli bir gelir kaynağı olmuştur. Ancak çalışan nüfusun sektörel dağılımı incelendiğinde son dönemdeki şehirleşme hareketlerine bağlı olarak hizmet sektörünün öne çıktığı görülmektedir. Üretilen hammaddeleri mamul maddeye dönüştürecek tesis sayısının azlığı sanayi sektörünün geri planda kalmasına, hizmet sektörü ve ticari faaliyetlerin ön plana çıkmasına neden olmuştur. Şehir köyleri ile birlikte tüm ilçenin ticaret merkezidir. Tarım ve hayvancılık, çalışan nüfusun ekonomik faaliyet kollarına dağılımında hizmet sektöründen sonra en önemli ekonomik kaynaktır. Besi ve kümes hayvancılığına verilen doğrudan gelir desteklerinin artması tarım ile birlikte hayvancılığın da önem kazanmasını sağlamıştır.Şehrin büyüme yönü kuzeydoğuda Yağcıbedir Mahallesi ve güneybatıda Kocakonak Mahallesi'dir. Yağcıbedir Mahallesi, kuzey ve kuzeydoğu yönlerine doğru alanını genişletmektedir. Bu nedenle şehir Kocakonak Mahallesi güneybatısında bulunan Mandıra Mahallesi'ne doğru saçaklanmaktadır. Şehrin kuzeydoğu ve güneybatı yönlerine doğru alanını genişletmesinde yerel yönetimlerin aldığı tarım alanlarının imara açılmamasına ilişkin karar etkili olmuştur.Anahtar Kelimeler: Sındırgı Şehri, Şehir Coğrafyası, Şehirsel Fonksiyon, Mekânsal Kulanım Sındırgı city, which forms study area, take place in the South Marmara section of the Marmara Region. It borders Bigadiç to the North, Altıeylül in the northwest, Dursunbey to the northeast and Simav districts of Kütahya to the east. In the south, it is surrounded by Demirci, Gördes, Akhisar and Kırkağaç, districts of Manisa.Form the 15th century onwards, large and small settlements have been observed around the city of Sındırgı. Until the 1800s, the Sındırgı was a small rural settlement. In 1913, the district center, Sındırgı, is in the form of a characteristic Turkish-Islamic city with its main streets extending from center to environment, the development around three mosques, the distribution of houses in the city. In addition, the fact that streets are suitable for pedestrians rather than vehicles, strengthened the idea of the presence of houses with gardens or courtyards.Agriculture and livestock activities in and around the city established on The Sındırgı Plain have always been the most important source of income. However, when the sectorial distribution of the working population is examined, it is seen that the service sector stands out due to recent urbanization movements. The lack of facilities to convert produced raw materials into manufactured material sector to fall behind and the service sector and commercial activities come to the fore. Sındırgı city, is commercial centre of the whole district along with the villages. Agriculture and livestock are the most important economic resource after the service sector in the distribution of the working population to the economic activity branches. Increased direct income support for livestock and poultry has made livestock important along with agriculture.The growth direction of the city is The Yağcıbedir Neighbourhood in the northeast and Kocakonak Neighborhood in the southwest. Yağcıbedir Neighborhood extends its area towards the north and northeast directions. Kocakonak Neighborhood expands to the southwest towards the Mandıra Neighborhood. The decision taken by the local authorities not to open up agricultural areas for settlement was instrumental in expanding the to the northeast and southwest directions.Keywords: Sındırgı City, City Geography, Urban Function, Spatial Use 175

Alanya ve Manavgat, Akdeniz Bölgesi'nin Antalya Bölümünde yer alan Antalya ilinin iki önemli şehridir. Bu tez çalışmasının amacı, her iki şehrin kuruluş ve gelişim sü-reçlerini ortaya koymak, şehir içi arazi kullanımı bakımından mekânın ne şekilde organize edildiğini tespit etmek ve şehir fonksiyonlarının gelişim süreçlerini karşılaştırmalı olarak incelemektir. Tez dört bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümünde Alanya'nın, ikinci bölümünde ise Manavgat'ın nüfus ve yerleşme özellikleri ile şehir fonksiyonlarının geli-şimi ortaya konulmuştur. Türkiye İstatistik Kurumundan temin edilen nüfus verileri kul-lanılarak, her iki şehrin nüfus dağılış ve yoğunluk haritaları çizilmiştir. Yatay gelişimleri ortaya koyabilmek için, Harita Genel Müdürlüğü'nden hava fotoğrafları ve topoğrafya haritaları temin edilmiş, her iki şehrin farklı dönemlere ait şehir sınırları belirlenerek, ya-tay gelişim haritaları oluşturulmuştur. Alanya ve Manavgat Belediyelerinden elde edilen 1:1000 ölçekli imar planlarının yanında, detaylı arazi çalışmaları da yapılarak şehir içi arazi kullanım haritaları oluşturulmuştur. Şehir fonksiyonlarının ortaya konulabilmesi için resmi kurumlara ait personel sayıları, okulların öğretmen ve öğrenci sayıları, konaklama tesisleri ile bu tesislerin oda ve yatak kapasiteleri gibi veriler kullanılmıştır. Üçüncü bö-lümde, her iki şehre yönelik elde edilen veriler karşılaştırılmıştır. Tezin son bölümü, araş-tırmanın bulgularına dayanmaktadır. Bu bölümde, her iki şehir için önceden hazırlanmış olan araştırma soruları cevaplandırılmış, tezle ilgili sonuçlar ortaya konulmuş, başlıca sorunlara değinilmiş ve bu sorunlara çözüm önerileri getirilmiştir. Toros Dağları'nın Alanya'nın kuzeye doğru gelişimini sınırlandırması, Alanya'nın daha çok doğu-batı yönünde genişlemesine neden olmuştur. Bu nedenle Alanya, lineer bir şehir formuna sahip iken, Manavgat ise birleşik şekle sahip şehirdir. Alanya ve Ma-navgat'ta, nüfus artışının, yatay ve dikey gelişimin en hızlı olduğu dönem, turizm yatı-rımlarının da en fazla olduğu 1985-1990 devresidir. Turizm tesisleri, Alanya'da şehrin geneline dengeli bir şekilde dağılırken, Manavgat'ta ise turizm faaliyetleri daha çok Si-de'de yürütülmektedir. Bu nedenle, Alanya bir turizm şehrinin özelliklerini daha fazla yansıtmaktadır. Turizm yatırımlarının, bütünleşik turizm kapsamında Side'den Manavgat şehir merkezine yönlendirilmesi, Manavgat'ın hızla gelişmesini sağlayacaktır. Alanya and Manavgat are two important cities of Antalya province located in Antalya Region of Mediterranean Region. The aim of this thesis is to examine the establishment and development processes of both cities, to determine how the space is organized in terms of urban land use and to examine the developmental processes of city functions comparatively. The thesis consists of four chapters. In the first and the second part, the population, settlement characteristics and functions of Alanya and Manavgat have been presented. Population distribution and density maps of both cities have been drawn us-ing population data obtained from the Turkey Statistical Institute. Aerial photographs and topography maps have been provided from the General Directorate of Maps in or-der to present horizontal developments. The city borders of the two cities have been determined and thus horizontal development maps have been formed. In addition to the 1:1000 scale zoning plans obtained from Alanya and Manavgat municipalities, detailed field studies have also been made and urban land use maps have been created. The data such as number of personnel of official institutions, number of teachers and students of schools, accommodation facilities and room and bed capacities of these facilities have been used in order to reveal the city functions. In the third chapter, the findings ob-tained from both cities have been compared. The last part of the thesis is based on the findings of the research. In this section, the research questions prepared for both cities have been answered, the results of the thesis have been put forward, major problems have been addressed and solutions have been proposed for these problems.Alanya has developed in east-west direction due to the fact that the Taurus Mountains limit the development of the city to the north. For this reason, while Alanya has a linear city form, Manavgat has a unified city form. 1985-1990 is the period when population growth, horizontal and vertical development and tourism investment are the fastest in Alanya and Manavgat. Tourism facilities are distributed in a balance through-out the city in Alanya while tourism activities in Manavgat are mostly carried out in Side. For this reason, Alanya reflects the characteristics of a tourism city more than Ma-navgat. Directing tourism investments from Side to Manavgat within the scope of integ-rated tourism will ensure the rapid development of Manavgat. 505

06.03.2018 tarihli ve 30352 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan “Yükseköğretim Kanunu İle Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun” ile 18.06.2018 tarihli “Lisansüstü Tezlerin Elektronik Ortamda Toplanması, Düzenlenmesi ve Erişime Açılmasına İlişkin Yönerge” gereğince tam metin erişime açılmıştır. Ülkemizde ve dünyada son yıllarda meydana gelen afetlerin ekonomik, sosyal, kültürel ve psikolojik açıdan yol açtığı sonuçlar irdelenmesi gereken önemli konular arasındadır. Bunun gerçekleştirilebilmesi, afet yönetiminin koordineli, planlı, etkin bir şekilde yönetilmesi ile olabilecektir. Afet lojistiğinin, afetlerin oluşum süreçlerine, afet türüne göre özel olarak planlanması gerekmektedir. Çünkü afetler, şiddeti, meydana gelen yerin jeolojik durumuna göre farklı özelliklere sahiptir. Bu nedenle bu alanda çeşitli metodolojilerin ve yaklaşımların sürdürülebilir olarak geliştirilmesi gerekmektedir. Afet riskinin bulunduğu bölgelerde aktif ve güncel olarak afet planlarının revize edilerek, CBS destekli modellemelerin oluşturulması, afet sonrası yaşanacak koordinasyon ve lojistik faaliyetlerinin daha hızlı gerçekleştirilmesine olanak sağlayacaktır. Afet lojistik süreçleri; hazırlık, müdahale ve iyileştirme gibi üç ana aşamadan oluşmaktadır. Lojistik süreçleri oluşturan bu aşamalar, afetzedeler için gerekli olan yiyecek, giyecek, barınak, su, battaniye, tıbbi malzeme, ekipmanlar vb. gibi ürünlerin depolama işlemleri de dahil olmak üzere, lojistiğin olmazsa olmazı olarak da bilinen doğru zamanda, doğru yerde, doğru miktarda, doğru şartlarda, doğru maliyetle, doğru kişilere ulaştırılmasında etkili bir role sahiptir. CBS ile afet sonrasında kullanılabilecek uygun depolama, ulaşım güzergahları, dağıtım faaliyetleri, mevcut bina stokunun ve nüfusun belirlenerek bölgeye ait planlama çalışmalarına vurgu yapmaktadır. Afet türleri açısından ülkemizin durumuna bakıldığında deprem ilk sırada yer almaktadır. Bu kapsamda çalışma alanı olan Adapazarı şehri, deprem açısından son derece aktif bir lokasyondadır. Bu araştırmada da bölgede yaşanabilecek bir deprem sonrasında, lojistik çalışmaların hızlı, planlı ve doğru bir şekilde yapılabilmesi için Coğrafi Bilgi Sistemleri desteği ile bir çalışma yapılmıştır. The economic, social, cultural and psychological consequences of disasters occurring both in Turkey and all around the world in recent years are among the important issues to be examined. This can be accomplished by coordinated, well-planned and efficient management of disaster management. Because of the intensity of a disaster and the various geologic characteristics of the occurrence area, disasters are also showing differences. Therefore, disaster logistics has to be planned specifically for disaster formation processes and disaster types. Various methodologies and approaches should be developed in a sustainable manner. By revising the current disaster plans through GIS supported modeling, keeping them active and up-to-date in the regions where disaster risk is present, will enable the coordination and logistics activities to be realized after the disaster faster. Disaster logistics processes consist of three main stages: preparation, response and recovery. These stages have essential role as well as in delivering basic supports at the right time, at right place, at the right amount, in the right conditions with the right cost, also known as indispensable for logistics, to people in need and stocking products such as food, clothing, shelter, water, blanket, medical equipment etc. With GIS, appropriate storage, transportation routes, distribution activities, existing building stock and population are determined and the planning activities of the region are emphasized. Considering the situation of the country in terms of types of disasters, the earthquake ranks first. In this context, the city of Adapazarı is a very active location for ground shaking. In this study, a study was carried out with the support of Geographical Information Systems in order to make the logistic works in a fast, planned and correct way after an earthquake in the region.

Bu çalışmada Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin (KKTC) kuruluşundan itibaren gerçekleştirilen milletvekilliği seçimlerinin incelenmiştir. Ada ve KKTC hakkında genel bilgiler sunularak başlanan çalışmada, 1985 – 2018 Yılları arasında gerçekleştirilen seçimlerin basına yansıması üzerinden ele alınmış; seçimler ve seçim sistemi siyasi coğrafya ve seçim coğrafyası açısından değerlendirilmiş ve elde edilen sonuçlar paylaşılmıştır.Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kuruluşu Türk halkı açısından çok sıkıntılı günleri kapsamıştır. En başta Rumlar olmak üzere dış güçlerin baskıları karşısından büyük mücadele gösteren Kıbrıs Türkleri en sonunda bir devlet kurmayı başarmışlardır. Mutlak egemenliğin millette olduğu Cumhuriyet rejimi ile kurulan KKTC, çok partili hayatı benimseyerek genel seçimlerle halkın iktidarda görmek istediği partileri seçerek demokrasinin ana temasını yerine getirmektedirler.KKTC 6 idari bölgeden meydana gelir. Bu idari bölgelere ilçe adı verilir. Toplamda 6 ilçeden oluşan KKTC’de genel seçimlerin mekânsal analizini gerçekleştirmek oldukça zordur. Çünkü küçük bir ada ülkesi olan KKTC’de, ilçeler birbirlerine oldukça yakındır ve halk arasında farklılıklar görmek çok zordur.--------------------This study examines the parliamentary elections held since the establishment of the Turkish Republic of Northern Cyprus (TRNC). In this study, which was started by presenting general information about the island and the TRNC, it was discussed over the reflection of the elections held between 1985 and 2018 to the press; elections and electoral system were evaluated in terms of political geography and election geography and the results were shared.The founding of the Turkish Republic of Northern Cyprus covered many troubled days for the Turkish people. The Turkish Cypriots who struggled against the pressures of the foreign forces, especially the Greek Cypriots, finally succeeded in establishing a state of democracy. The TRNC, established with the Republican regime, where absolute sovereignty is in the nation, adopts multi-party life and fulfills the main theme of democracy by choosing the parties that the people want to see in power by general elections.TRNC consists of 6 administrative regions. These administrative regions are called districts. Spatial analysis of the general elections in the TRNC, which consists of 6 districts in total, is quite difficult. Because in the TRNC, which is a small island country, districts are very close to each other and it is very difficult to see differences among the people.

Bu çalışmanın araştırma evreni İstanbul'daki dört türbe olup buralarda dini amaçlı gerçekleşen ziyaretler incelenmiştir. Bu türbeler Üsküdar'daki Aziz Mahmut Hüdayi, Beykoz'daki Hz. Yuşa, Sarıyer'deki Telli Baba ve Beşiktaş'taki Yahya Efendi türbeleridir. Müslümanlarca uzun yıllardır ziyaret edildiği bilinen bu türbeler inanç turizmi açısından değerlendirilmiştir. Çalışmada seçilen dört türbeden ikisi Avrupa, ikisi de Asya yakasında bulunmaktadır. Bu bakımdan hem İstanbul'u hem de Türkiye'yi yansıtacakları düşünülmektedir.Tezde genelden özele doğru bir yöntem izlenmiştir. Nitekim öncelikle Türkiye'deki turizm çeşitleri incelenmiş ve ardından da İstanbul üzerinde durulmuştur. Çalışma dört bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde Türkiye'de turizm ve inanç turizmi, ikinci bölümde İstanbul'da inanç turizmi ve kaynakları, üçüncü bölümde ise İstanbul'un dört türbesinde inanç turizmi ele alınmıştır. Dördüncü bölüm, tezin esas kısmını teşkil etmiştir. Burada araştırma evreni olarak seçilen dört türbeye yönelik anket yöntemi uygulanmıştır. Ayrıca istatistik veriler, haritalar ve fotoğraflar kullanılmış olup CBS programından da faydalanılmıştır.İnanç turizmi, esasen kültür turizminin bir türüdür. İnsanlar kendi dinlerine ait bir mekânı ziyaret ettiğinde inanç turizmi, başka bir dine ait mekânı ziyaret ettiğinde ise kültür turizmini gerçekleştirmiş olurlar. Bu açıdan yaklaşıldığında ülkemize inanç turizmi amacıyla gelenlerin sayısı 2007 yılında 143.969 kişi ile zirve yapsa da daha sonra bu sayı azalmaya başlamış ve nihayet 2018 yılında 29.072 kişi olarak gerçekleşmiştir. İncelenen türbelerde ziyaretçi olarak yalnızca Müslümanlarla karşılaşılmıştır. Türkiye nüfusunun % 99'unun Müslüman olduğu dikkate alındığında, her yıl milyonlarca insanın inanç turizmine katıldığı düşünülmektedir.Çalışmada sırasıyla dört türbenin tarihçeleri, konumları, ulaşım imkânları, türbelere gelen kişilerin profili, bu alanların inanç turizmi açısından durumu ve geleceğe yönelik planlaması üzerinde durulmuştur. Ayrıca buradan elde edilecek verilerin de, İstanbul'daki türbe ziyaretlerinin coğrafya dışında diğer sosyal bilimler tarafından da incelenmesine önemli katkılar yapması amaçlanmıştır. This study's research universe is the four tombs in İstanbul. The visits which was taken place for religious purpose was examined. These tombs are Aziz Mahmut Hüdayi in Üsküdar, Hz. Yuşa in Beykoz, Telli Baba in Sarıyer and Yahya Efendi in Beşiktaş. These tombs which has been visited by Muslims for years were perused with regards to belief tourism. In this study the two tombs of four selected ones are in European side and the other ones are in Asian side. From this point of view, it is thought that these will reflect both İstanbul and Turkey.In this thesis the method of from general to the spesific was followed. Son and so, first of all, the types of tourism in Turkey was examined and then we focused on İstanbul. The study consist of four parts. In first part tourism and belief tourism in Turkey, in second part belief tourism and its source in İstanbul, in third part, the belief tourism in four tombs in İstanbul were examined. The main part of the thesis was formed in the fourth parth. In this section which was chosen as research population, survey method was carried out for these four tombs. Besides that, statistic datas, maps and photos were used and made use of CBS programme.Actually belief tourism is a kind of culture tourism. When the people visit a place which belongs to their own religion it is called belief tourism and when people visit a place which belongs to another religion it is called culture tourism. When we approach from his point of view, the number of visitors who come for belief tourism were 143.969 people in 2007 and it was the highest rank but later this number started to decrease and at last it was 29.072 people in 2018. At the tombs which were searched only Muslims were seen as a visitors. When we took into consideration that 99 percentage of the population in Turkey is Muslim. It can be thought that millions of people participates belief tourism every year.In this study, in turn, the history of four tombs, their locations, their access facilities, the profile of people who come these tombs, the situation of these places related to belief tourism and prudentials planning of them were dwelled on. Besides, it is aimed that the datas which will be achieved from this research should make important contributions to other social sciences in examining the tomb visits besides geography. 150

Tekirdağ Türkiye’nin kuzeybatısında, Marmara denizinin kuzeyinde ve sınırları Trakya topraklarının içinde bulunan, yüzölçümü 6313 km² olan bir ilidir. Tekirdağ; elverişli doğal ortam şartları ve sanayiye bağlı artan istihdam potansiyeli sayesinde insanların yerleşmek için tercih ettikleri bir il olup, özellikle 1980 yılından sonra yoğun bir göç hareketine maruz kalmıştır. Bu çalışmada Tekirdağ ilinde 1980-2015 yılları arasında görülen nüfus değişimi ve göç hareketlerinin nitelikleri incelenmiştir.Tekirdağ ilinde nüfusun artmasının birçok sebebi vardır. Bunların içerisinde; elverişli iklim şartları, verimli topraklara sahip olması, İstanbul gibi bir metropole yakınlığı, Marmara denizine kıyısı olması, sahip olduğu sanayi bölgeleri, sosyal ve kültürel olarak gelişmiş olması Tekirdağ ilini cazip hale getirmiştir. Tekirdağ ilinin kadın başına düşen ortalama doğurganlık oranı 1980-2015 yılları arası dönemde Türkiye ortalamasının altında olmasına karşın, nüfus artış hızının Türkiye ortalamasının üzerinde olmasının sebebi, geçmişten bugüne devam eden göç hareketleridir. Bu göç hareketlerinin pozitif etkileri olduğu gibi negatif etkileri de olmuştur. Tekirdağ ilinde özellikle 1980 sonrasında gelişen sanayi sebebiyle ilin yapısı ve özellikleri de değişmiştir. 1980 öncesinde bir tarım ili olan Tekirdağ, bu yıldan sonra sanayi ili özelliği kazanmıştır. 2000’li yıllardan sonra yapılan yatırımlarla inşa edilen Asyaport limanı ve Namık Kemal Üniversitesi sayesinde Tekirdağ ili, denizcilik ve eğitim alanında da önemli bir il konumuna gelmiştir. Bütün bunlarla birlikte nüfusun nitelikleri ve nicelikleri de birtakım değişimlere uğramıştır.--------------------Tekirdag is located in the northwest part of Turkey, north of the Sea of Marmara and contained within the borders of Thrace, an area of 6313 km² which is a province. Tekirdag; It is a province that people prefer to settle in due to their favorable natural environment conditions and increasing employment potential due to industry. Especially after 1980, Tekirdag has been subjected to intense immigration. In this study, the population change and the characteristics of migration movements between 1980 and 2015 in Tekirdağ were investigated.There are many reasons for the increase in population in Tekirdağ. Among them; favorable climatic conditions, fertile soil, proximity to a metropolis like Istanbul, the coast of Marmara sea, industrial zones it has, social and cultural development has made the province of Tekirdag attractive. The average fertility rate per woman of Tekirdag provinces in the period from 1980-2015 was below the average of Turkey. However, population growth rate has been above the average of Turkey. The reason for this is the migration from the past to the present. These migration movements have negative effects as well as positive ones.In the province of Tekirdag, especially after 1980 due to the industrial development of the province has changed the structure and characteristics. Tekirdağ, which was an agricultural province before 1980, became an industrial province after this year. Thanks to the Asyaport port and Namık Kemal University, which was built after the 2000s, the province of Tekirdağ became an important province in the field of maritime and education. Therefore, the quality and quantity of the population has undergone a number of changes.

06.03.2018 tarihli ve 30352 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan “Yükseköğretim Kanunu İle Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun” ile 18.06.2018 tarihli “Lisansüstü Tezlerin Elektronik Ortamda Toplanması, Düzenlenmesi ve Erişime Açılmasına İlişkin Yönerge” gereğince tam metin erişime açılmıştır. Gerze ilçesi Karadeniz Bölgesi'nin Batı Karadeniz Bölümü'nde yer alır. İdari bakımdan Sinop iline bağlıdır. İlçenin doğusunda Dikmen, batısında Sinop, kuzeyinde Karadeniz ve güneyinde ise Boyabat ilçesi bulunur. Bu çalışma ile birlikte gelişmişlik seviyesi oldukça düşük olan Gerze'nin, fiziki özellikleri ortaya konularak gelecekteki çalışmalara ışık tutmak hedeflenmiştir. Bu bağlamda ilçenin bütün fiziki özelliklerinin üzerinde detaylı olarak durulmuştur. Çalışma sırasında öncelikle Gerze'nin alanı belirlenmiş ve konu ile ilgili çok kısıtlı olan literatür detaylıca taranmıştır. İlgili kurum ve kuruluşlardan bilgiler edinilerek bunlar üzerinde coğrafyanın prensipleri olan ilgi, dağılış ve nedensellik ilkeleri göz önüne alınarak objektif yorumlamalar yapılmıştır. Yapılan bu çalışmalar sonucunda ulaştığımız bilgi ve veriler ışığında arazide gözlemler yapılarak çalışma nihayete erdirilmiştir. Sonuç olarak coğrafi faktörler dikkate alınmadan yapılacak her türlü planlama ve yatırımın başarıya ulaşma şansı yok denecek kadar azdır. Bu sebeple yapılacak çalışmalarda o bölgenin coğrafi özelliklerini göz önünde bulundurmak, çalışmanın başarıya ulaşma şansını mutlaka artıracaktır. Gerze is located on the "Western Blacksea Part" of the Blacksea Region. It is dependent on the city of Sinop in terms of administration. It has Dikmen on the east, central Sinop on the west, The Blacksea on the north and the district of Boyabat on the south. Within this study, it is aimed to enlighten future studies on Gerze, whose development level is now quite low, through suggesting its geographical features. In this context, all geographical features of the district have been taken into consideration in detail. Throughout the study, firstly the area of Gerze has been identified and limited concerning literature has been searched in detail. Objective comments have been made through getting information from concerning institutions and organisations and considering principles of geography on them which are relation, dispersion and causality. The study has been finished with observations made in the light of the information and the statistics we reached in the result of these studies. As a consequence, any kind of planning and investment has almost no chance of being successful without considering geographical factors. So, considering geographical features of that area will increase the chance of being successful in the studies.

06.03.2018 tarihli ve 30352 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan “Yükseköğretim Kanunu İle Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun” ile 18.06.2018 tarihli “Lisansüstü Tezlerin Elektronik Ortamda Toplanması, Düzenlenmesi ve Erişime Açılmasına İlişkin Yönerge” gereğince tam metin erişime açılmıştır. Marmara Bölgesi'nin Çatalca-Kocaeli bölümünde yer alan Bakırköy ilçesi, idari bakımdan İstanbul iline bağlı olup, ilin güneybatısında yer almaktadır. Bakırköy ilçesinin günümüzdeki konumu kuzeyinde Güngören ve Bahçelievler ilçeleri, güneyinde Marmara Denizi, doğusunda Zeytinburnu ilçesi, batısında ise Küçükçekmece ilçesi arasında yer almaktadır. Araştırma alanı olan Bakırköy ilçesi farklı dönemlerde gerçekleşen jeolojik oluşumlar içermektedir. Şist, gre kayaçlı arazi tabanı, kalker-çakıl taşı arazi tabanı, karasal ve deniz fasiyesleri ve son olarak Bakırköy'ün Marmara Denizi kıyılarında Alüvyon depoları görülmektedir. İnceleme alanında mevcut jeolojik formasyonlar üzerinde gelişmiş farklı yükselti kademesine sahip platolar, tepelik alanlar ve vadiler belli başlı yer şekillerini oluşturmaktadır. Bakırköy'de Thornthwaite'a Göre Yarı Nemli 2. Derece Mezotermal Su noksanı yaz mevsiminde ve çok kuvvetli olan iklim tipi, Köppen-Geiger İklim Sınıflandırma grubuna göre de ılıman iklimler kuşağı kışları ılık, yazları sıcak ve kurak iklim olan Akdeniz iklimi görülmektedir. İlçede yıllık sıcaklık ortalaması 14,7 °C'dir. Ocak ayı sıcaklık ortalaması 6,0 °C ve Temmuz ayı sıcaklık ortalaması 24,6 °C'dir. Yıllık toplam yağış miktarı 649,3 mm'dir. Hakim rüzgar yönü NNE'dir. Bakırköy ilçesinde Ayamama, Çırpıcı ve Siyavuşpaşa dereleri bulunmaktadır. Araştırma alanında Zonal topraklardan, kireçsiz kahverengi orman toprakları, intrazonal topraklardan, rendzina toprakları, azonal topraklardan, regosoller ve alüvyal topraklar bulunmaktadır. Bölgede yoğun kentleşme nedeniyle bitki örtüsü tahrip edilerek yerleşmelere açılmıştır. Kentleşmenin artması bölgede bitki örtüsünün seyrekleşmesine neden olmuştur. İnceleme alanında yer yer küçük ölçekte çayır ve ağaçlar görülmektedir. Bölgede geniş ölçekli yeşil alan olarak Bakırköy Botanik Park ve Florya Atatürk Orman'ı bulunmaktadır. İlçeye ait fiziki, beşeri ve ekonomik coğrafya özelliklerinin bilinmesi kamu kurumlarında ve özel kuruluşlarda geleceğe dair arazi çalışmalarında önemli katkılar sağlayacağı düşünülmektedir. Located in the Çatalca-Kocaeli part of the Marmara Region, Bakırköy is a district in the southwest part of İstanbul. Bakırköy is situated in a position above Marmara Sea, south of Güngören and Bahçelievler districts, west of Zeytinburnu and east of Küçükçekmece, the place of research. Bakırköy, the place of research, involves geographical formations which occured in different geographical periods. A layer of schist and, continental facies and marinalfacies in Neogene, and depots of alluvion are seen at the coasts of Marmara Sea in Bakırköy. Plateaus, Hilly area and valleys are the major sandstone could be observed in the period of Devonian, limestone and conglomerate in Eocene landforms with different developed altitude levels on existing geological formations in the study yard. The Marmara Region's climate conditions – a subpart of the Mediterranean climate zone – are dominant in the district of Bakırköy. The average temperature in the district is 14,5 ºC. The average temperature is 5,9 ºC in January and 23,3ºC in July. Total annual rainfall is 649,3mm.The dominant wind direction is NNE. The creeks of Ayamama, Çırpıcı and Siyavuşpaşa are located in Bakırköy. All kinds of general soil group – formed in line with climate conditions, natural vegetations and rock bottom - could be seen in the district. There are limeless brown forest soils of Zonal soils, Rendzina soils of İntrazonal soils and Regosoller and alluvial soils of azonalsoils. Due to rapid urbanization, the vegetation has been destroyed partly, which resulted in government's allowing house settlement in these areas. The fact that urbanization has been on the rise has caused the vegetation to be scarce. In the research area, vegetation can not be seen but small sized grassland and woods are observable. Bakırköy Botanical Park and Florya Atatürk Forestare the only significant green spaces. I am in the opinion that the facts about the characteristics of the physical, human and economic geography of the district would be a reference source for those who are interested in the town, and would give substantial contributions to governmental and special institutions and organizations in carrying out planning services for the future.

ÖZETGeçmişten günümüze bütün devletler, çeşitli amaçlar için farklı yöntemler kullanarak nüfus sayımları yapmışlardır. Genellikle halkın arasında askere alınacak ve vergi verecek kişilerin tespitini amaçlayan nüfus sayımları, binlerce yıl bu amacın dışına çıkamamıştır. Başlangıçta ilkel yöntemlerle yapılan nüfus sayımları, günümüze kadar olan süreçte bilimsel yöntemlerle, günümüzde ise elektronik ortamlarda yapılmaktadır. Dünyada bilimsel yöntemlerle yapılan ilk nüfus sayımları 20. Yüzyılda Avrupa’nın farklı ülkelerinde yapılmıştır. Osmanlı Devleti’nde dönem dönem farklı amaçlarla sayımlar yapılsa da bu sayımlarda bilimsel yöntemler kullanılmamıştır. Osmanlı Devleti’nin mirasçısı durumunda olan Türkiye’de ise, ilk kez 1927’de modern anlamda genel nüfus sayımı yapılmıştır. Bu nüfus sayımı, o döneme ait nüfus verilerini, sosyal, ekonomik ve toplumsal yapıyı ortaya çıkarmasından dolayı önemlidir.“1927 Genel Nüfus Sayımı Coğrafi Analizi” adlı bu tezde, sayıma dair basılan yayınlar temel alınmıştır. Bu kaynaklar; nüfus sayım kanunu, sayım cetveli ve nüfus verilerini kapsayan 5 ayrı yayındır. Bu kaynaklardan elde edilen verilere göre nüfus büyüklüğü, nüfus yoğunluğu, kır ve şehir nüfusu, cinsiyet, yaş grupları, meslek, eğitim, din, sakatlık, anadil ve doğum yeri itibari ile Türkiye nüfusu incelenmiştir. İncelenen konular, grafikler, illere göre tablolar ve haritalarla görselleştirilerek açıklanmıştır.Araştırma, nüfus büyüklüğü en fazla olan illerin ülkenin batısında yoğunlaştığı, nüfus yoğunluğunun km²’ye 17.9 kişi ile günümüze kıyasla çok düşük olduğu, nüfusun günümüzün tam zıttı olarak kırlarda daha fazla olduğu, büyük kayıplarla çıkılan savaşların etkisiyle cinsiyet itibari ile nüfusta kadınların erkeklerden fazla olduğu ortaya çıkmıştır. Yine, nüfusun % 61.6’sının faal, % 35.3’ünü bağımlı nüfustan oluştuğunu, zamanın şartlarından dolayı ekonomik faaliyet ve mesleklere göre nüfusun ziraatta yoğunlaştığını, ülkenin % 91.8’ inin okuma yazma bilmediğini, nüfusun % 98.6’sının sağlıklı olduğunu, bununla beraber savaşların etkisiyle sakatların da bulunduğunu, nüfusun % 86.4’ünün Türkçe konuştuğunu ve yabancı ülke doğumlu olan nüfusun toplam nüfusa oranla çok az olduğunu ortaya çıkarmıştır.İÇİNDEKİLER Sayfa No.ÖZET……………………………………………………………………….iiABSTRACT……………………………………………………………….iiiÖNSÖZ……………………………………………………………………..ivİÇİNDEKİLER……………………………………………………………vTABLO LİSTESİ………………………………………………………….viiŞEKİL LİSTESİ…………………………………………………………...ixKISALTMALAR………………………………………………………….xi GİRİŞ……………………………………………………………………….1 1. BÖLÜM………………………………………………………………….61.1. 1927 Genel Nüfus Sayımı Hakkında Genel Bilgi………………61.1.1. Sayıma Hazırlanma ve Deneme Sayımları……………61.1.2. Sayım Tarihinin Belirlenmesi…………………………71.1.3. Sokakların ve Binaların Numaralandırılması, Sokaklara İsim Verilmesi……………………………………71.1.4.Sayım Mıntıkalarının Oluşturulması ve Sayım Memurlarının Görevlendirilmesi ve Vazifeye Hazırlanması............................................................................71.1.5. Sayım Cetveli ve Talimatnamelerin Açıklanması, Basımı ve Gönderilmesi……………………………………..81.1.6. Sayım Komisyonları…………………………………..81.1.7. Tanıtım Faaliyetleri…………………………………...91.1.8. Sayım Cetveli………………………………………..91.1.9. Sayımın Yapılması…………………………………..91.1.9.1. Nüfusun Kayıt Şekli……………………….91.1.9.2. Sayım Günü ve Sayımın Devam Süresi……101.1.9.3. İlk Neticelerin Toplanması………………...101.1.9.4. Kesin Neticelerin Toplanması ve Sınıflandırma İşi……………………………………..101.2. 1927 Genel Nüfus Sayımına Ait Basılı Kaynaklar ve Genel Özellikleri……………………………………………………………111.2.1 1927 Umumi Nüfus Sayım Kanunu…………………..121.2.2. 1927 Umumi Nüfus Tahriri Cetveli…………………..121.2.3. 1927 Umumi Nüfus Tahriri Fasikül I………………...131.2.4. 1927 Umumi Nüfus Tahriri Fasikül II……………….131.2.5. 1927 Umumi Nüfus Tahriri Fasikül III………………141.2.6. 1927 Umumi Nüfus Tahriri Vilayet, Kaza, Şehir ve Köyler İtibari ile Türkiye Nüfusu……………………………141.2.7. 1927 Umumi Nüfus Tahriri Geçici Rakamlar………...14 2. BÖLÜM: 1927 UMUMİ NÜFUS SAYIMININ İÇERİK ANALİZİ…162.1. Nüfus Büyüklüğü………………………………………………..162.2. Nüfus Yoğunluğu……………………………………………….282.3. Kır ve Şehir Nüfusu……………………………………………..332.3.1. Şehir Nüfusu…………………………………………..342.3.2. Kır Nüfusu…………………………………………….382.4. Cinsiyete Göre Nüfus…………………………………………...402.5. Yaş Gruplarına Göre Nüfus……………………………………..452.6. Meslek ve Ekonomik Faaliyet İtibari ile Nüfus………………....502.7. Nüfusun Eğitim Durumu………………………………………..652.8. Dinler İtibari İle Nüfus………………………………………….772.9. Nüfusun Sakatlık Durumu…………………………………........872.10. Anadile Göre Nüfus……………………………………………932.11. Doğum Yerine Göre Nüfus…………………………………….123SONUÇ……………………………………………………………………..129 KAYNAKÇA………………………………………………………………133--------------------ABSTRACTFrom past to present, all governments have made censuses for various purposes using different methods. Censuses aimed at identifying people who will be conscripted and taxed among the people. The purpose has not been exceeded for thousands of years. Initially, the censuses were made with primitive methods. Nowadays it is done within an electronic environment. In the 20th century, the first scientific censuses were conducted worldwide in different European countries. From time to time, censuses were made with for different purposes in the Ottoman Empire. These censuses were made with scientific methods. In case of Turkey, the heir of the Ottoman Empire, the modern census was conducted for the first time in 1927. This census is significant because it reveals the population, social and economical structures of that period.In this thesis named after "1927 Geographical Analysis Of The General Population Census”, the publications are based on the census. These resources contain 5 different publications: population census law, census table and population data. According to the data obtained from these resources, population size, population density, rural and urban population, gender, age, occupation, education, religion, disability, native language and birthplace of Turkey's population through its titular was examined. The subjects which are examined were explained by graphs, tables and maps divided into provinces.This research reveals that the provinces with the highest population size are concentrated in the west of the country, the population density is very low compared to the present day with 17.9 people per km², the population is more in the countryside as the exact opposite of today, and the number of women in the population is more than men in terms of the wars with great losses. It has increased. Again, 61.6% of the population consists of active, 35.3% of the dependent population, due to the conditions of time economic activities and professions of the population is concentrated in agriculture, 91.8% of the country is illiterate, 98.6% of the population is healthy, but with the effect of wars disabled, 86.4% of the population speaks Turkish and the population born in a foreign country is very small compared to the total population.

Günümüzde şehirlere doğru olan nüfus hareketi hem dünya genelinde hem de Türkiye'de devam etmekte ve gelecekte de bu hareketin artan bir seyir izleyeceği anlaşılmaktadır. Şehirler doğal nüfus artışı ve alınan göçlerle mekânsal olarak büyümekte ve daha geniş alanlara yayılmaktadır. Bu nedenle dinamik bir alan olan şehirler hakkında yapılan çalışmalar geleceğin şehirlerinin planlanması açısından önemli bir yere sahiptir. Marmara Bölgesi'nin Çatalca-Kocaeli bölümünde yer alan ve idari olarak Sakarya iline bağlı olan Geyve şehri araştırma sahası olarak belirlenmiştir. Bu çalışmayla Geyve şehrinin kuruluşu ve gelişme aşamalarını, nüfus ve yerleşme özelliklerini, şehrin gelişim yönü, şehirleşmenin boyutları ile birlikte şehirsel fonksiyonlarını ortaya koymak ve bunları coğrafi bir bakış açısı ile değerlendirmek amaçlanmıştır. Bunun yanında çeşitli alt problemler oluşturularak bunlara cevap aranmıştır. Araştırmaya literatür taraması yapılarak başlanmıştır. Bu araştırma planlanırken yöntem olarak hem nicel hem de nitel yöntemler birlikte kullanılmıştır. Araştırmanın nicel yönünü çeşitli kaynaklardan derlenen istatistiki dokümanlar ve literatür analizine dayanan veriler oluştururken, nitel verilerini arazi gözlemlerinden ve arazi çalışması sırasında yapılan görüşmelerden elde edilen bilgiler oluşturmuştur. Araştırma sonucunda elde edilen veriler ışığında çalışma iki bölümden oluşmuş, birinci bölümde Geyve şehrinin coğrafi özellikleri ikinci bölümde ise Geyve'nin şehirsel fonksiyonları ve şehir içi arazi kullanımı üzerinde durulmuştur.Geyve şehrinin İstanbul, İzmit, Bursa, Eskişehir gibi büyük şehirlere yakınlığı ve stratejik konumu, iklimi ve buna bağlı olarak üzerinde yetiştirilen sebze ve meyveler geçmişten beri Geyve'ye çeşitli avantajlar sağlamıştır. Genel olarak bakıldığında Geyve bir tarım şehri görünümündedir. Buna bağlı olarak şehirde en fazla gelişen sanayi kolları da tarımsal sanayi ile ilgilidir. Gelecekte elinde bulundurduğu tarım potansiyelini daha fazla işleyebilir ve tarımsal sanayi alanında gelişmeleri sürdürebilirse bu alanda bölgesel olarak en önemli şehirlerden biri olabilecektir. Today, population movement towards cities has been in progressing both worldwide and in Turkey and it is understood this movement will show an increase in the future. Cities have been growing spatially by natural population increase and migrations, and have been spreading to larger areas. For this reason, studies about cities that are a dynamic area have an important place in terms of planning the cities of the future. The city of Geyve, which is located in the Çatalca-Kocaeli section of the Marmara Region and is connected to the province of Sakarya, is designated as a research area. In this study, it is aimed to reveal the establishment and development stages of the city of Geyve, the characteristics of the population and the settlement, the direction of development of the city, the dimensions of urbanization and the urban functions and to evaluate them with a geographical perspective. In addition to this, various sub problems were constituted and the answers these were sought.The study was started with a literature review. While planning this research, both quantitative and qualitative methods were used together. While the quantitative aspect of the study is constituting compiled from various sources statistical documents and data based on literature analysis, the qualitative data of the study have constituted information obtained from interviews during field survey. In the light of the data obtained from the study, the study consists of two parts, in the first section the geographical features of Geyve city if in the second section Geyve's urban functions and urban land use are explained. Geyve's proximity to major cities such as Istanbul, Izmit, Bursa, Eskisehir and its strategic position, climate and the fruits and vegetables grown on it have provided Geyve with various advantages. In general, Geyve has been appearing to be an agricultural city. In parallel with, the most that developing industrial branches in the city are related to the agricultural industry. If it can processed the agricultural potential better in the future and can continue its developments in the field of agricultural industry, it will be one of the most important regional city in this field. 180