32 results on '"Budak, Sevim"'
Search Results
2. KRİZLER AVRUPASI VE AVRUPA BİRLİĞİ'NDE COVID-19 SALGINI SONRASI 'GELECEK' SENARYOLARINA BİR KATKI
- Author
-
BUDAK, Sevim
- Subjects
International Relations ,Uluslararası İlişkiler ,COVİD-19,SALGIN,PANDEMİ,AVRUPA BİRLİĞİ,KRİZ - Abstract
9 Mayıs 2020’de 69. yaşını kutlayan Avrupa Birliği’nin geleceğinin dünyadaki tüm devletleri ve uluslararası örgütlenmeleri de oldukça sarsan Covid-19 pandemi krizinden dolayı dağılmayla sonuçlanacağı konusunda çok senaryo üretildi. Bu senaryoların gerçekçi olup olmadığını irdelemek istiyorum. Covid-19 küresel salgını ve onun Avrupa Birliği’nin geleceğine etkisine dair yeni bir senaryo üretmeden önce sorulması gereken önemli bir soru vardır: Neden Avrupa Birliği’nin geleceğine bu kadar çok odaklanılmaktadır ve neden parçalanacağına dair bu kadar çok yorum yapılmaktadır?
- Published
- 2020
3. “YAVAŞ KENT”İN OTANTİKLİK/ÖZGÜNLÜK BAĞLAMINDA KENT PAZARLAMA STRATEJİSİ OLARAK OKUNMASI
- Author
-
ERSAVAŞ KAVANOZ, Suna, primary and BUDAK, Sevim, additional
- Published
- 2020
- Full Text
- View/download PDF
4. THE EVALUATION OF ' CITTASLOW' IN TERMS OF CITY MARKETING AUTHENTICITY/ ORIGINALITY
- Author
-
ERSAVAŞ KAVANOZ, Suna and BUDAK, Sevim
- Subjects
Social ,Authenticity/originality,cittaslow,city marketing,city image,city brand ,Otantiklik/Özgünlük,Yavaş Kent,Kent Pazarlama,Kent İmajı,Kent Markası ,Sosyal - Abstract
Bu çalışma, yavaş kent hareketininson dönem küreselleşme söylemi ile uyumlu bir kent pazarlama stratejisi olarakgörülüp görülemeyeceği sorusunun cevabını aramak üzerine kuruludur. Bu amaçla yavaş kent hareketi, küreselleşmesürecinde kent pazarlama stratejileri ve söz konusu stratejilerin küçükyerleşimler için ağırlıklı olarak turizm üzerinden yürütülmesi bağlamındadeğerlendirilmektedir. Kentler farklılıklarını bir tanınma nesnesi halinegetirerek kendilerini özgün kılan değerlerini piyasalaştırmaktadırlar. Otantiklik/özgünlükkavramı modern seyahatleri motive eden kültürel olarak kabul edilmiş bir ilke konumunagelmiştir. Kentlerin kendi özgün karakterinin sürdürülebileceği ve aynı zamandasakinlerinin yaşamaktan zevk alabileceği daha iyi bir çevreye sahip olacağıkentler yaratmak amacı ile 1999 yılında kurulan Yavaş Kentler Birliği’nin üyesikentler bugün de sahip oldukları özgün kaynakları ile cazibe merkezi halinegelmişlerdir. Yerel kalkınma stratejilerinin çehresi 70 sonrasıdönemde değişmiştir. Bu değişiklik çerçevesinde kentler için kolaylıksağlayacak ara çözümlerden biri olarak bir ağa (city network) üye olmak ve buçerçevede kentin tanınılırlığını artırarak pazarlamak bir yöntem olarakbelirginleşmiştir. Yavaş kent ağları bu amaçla oluşturulmamış olmuş olsa bile,bu ağa dâhil olan birçok kent, bu ağı cazibe merkezi olmalarını sağlamanınyöntemlerinden biri ve marka değeri taşıyan bir etiket olarak görmeye vekullanmaya çalışmaktadır. Kent yönetimleri de bu ağı kent pazarlamastratejilerinin bir parçası olarak kullanmaktadırlar., The aim of this study is to see whether the cittaslow movement can be seen as a city marketing strategy in line with the discourse of globalization. Cittaslow movement, city marketing strategies in the process of globalization and the evaluation of these strategies in the context of tourism are the main discussion topics of this paper. The concept of authenticity/originality became a culturally accepted principle which motivates modern travels. The cities of Cittaslow movement, which were established in 1999 to create cities where the original characters of the cities could be sustained, have become centers of attraction with their original resources. The local development strategies have changed in the post -1970 period. Within the framework of new strategies, becoming a member of city network in order to increase recognition of cities for marketing has become one of the main goals of city administrations. It is concluded that even though the Cittaslow network was not created for this purpose, most of the cities joined in the network consider it as a marketing strategy. The city administrations use the network to market their cities and make them center of attraction. City administrations use this network as part of their city marketing strategies. Cities all around the world try to market their own differences as a tool of recognition.
- Published
- 2019
5. Küçük Yerleşimlerin Yerel ve Özgün Değerleriyle Öne Çıkarılma Süreci: Küreselleşme Çağında Kent Turizmi
- Author
-
BUDAK, Sevim and ERSAVAŞ KAVANOZ, Suna
- Subjects
Political Science ,Siyasi Bilimler ,Authenticity,City tourism,Small cities,Culture tourism,Glocalization,Centers of attraction,Urban strategies ,Otantiklik,Kent turizmi,Küçük yerleşimler,Kültür turizmi,Küreyerelleşme,Cazibe merkezi,Kentsel stratejiler - Abstract
A new understanding of localization (glocalisation) with the post-1970 globalization process has risen. The change and transformation of the role of state in globalization will also lead to change and transformation of the role of the city governments in the process of glocalization and they will seek to occupy a place in the global arena by constructing and monitoring their own entrepreneurial policies. While this quest leads metropolitan cities to follow different methods and strategies, it forces small cities to follow very different paths and strategies. While metropolitan cities grow enormously with their populations and activities and eventually come to resemble each other, small cites market themselves by highlighting their own original values and making themselves objects of recognition. Demands of tourists bored with metropolitan cities and the change in the demands of the tourism industry seeking authenticity have eased and encouraged this process. In this article the impact of glocalization (which can be described as the process of competition through focusing on differences in an era of homogenized globalization), on the efforts of small cities’ and their administrator’s sensitivity against the demands from the tourism industry and the effect of this on city life will be examined. Analyzing the aforementioned sensitivities and approaches will enable the analysis of the efforts of small cities that highlight their differences and show their originality in terms of cultural legacy, local food and drinks and festivities. Related to that, analyzing these efforts will make it easier to understand urban policies. In this way, the evolution of the slow, sustainable, peaceful, livable and ecological city in the glocalization process will be easier to analyze., 1970 sonrası küreselleşme süreci ile birlikte yükselen yeni bir yerelleşme anlayışı (Glocalisation: Türkçeye küreyerelleşme olarak çevrilmiştir) olduğu görülmektedir. Küreselleşme ile birlikte devletin rolündeki değişim ve dönüşüm küreyerelleşme sürecinde kent yönetimlerinin rollerinde de değişim ve dönüşüme yol açacak, kent yönetimleri kendi girişimci politikalarını kurgulayıp izleyerek küresel alanda kendilerine yer edinme arayışına girişeceklerdir. Bu arayış metropol şehirler bakımından farklı bir yol ve yöntem izlenmesine yol açarken ve bu konudaki literatür çığ gibi büyürken, küçük yerleşimler için çok daha farklı bir yol izleme gerekliliğini ortaya çıkarmıştır. Metropol şehirler nüfus ve faaliyet bakımından dev gibi büyür ve gitgide birbirlerine benzerlerken, küçük şehirler bakımından -farklılıkların bir tanınma nesnesi haline getirilmesi suretiyle- kentlerin kendilerini özgün kılan değerlerini öne çıkarmaları ve piyasalaştırmaları söz konusu olmuştur. Giderek birbirine benzeyen metropol şehirlerin havasından sıkılan turistlerin ve turizm endüstrisinin taleplerindeki değişimin yönünün de otantiklik/özgünlük arayışı üzerine olması bu süreci kolaylaştırrmış ve teşvik etmiştir. Bu çalışmada aynılaştıran küreselleşme süreci karşısında farklılıkları öne çıkararak rekabet etme süreci olarak nitelendirebileceğimiz küreyerelleşmenin küçük yerleşimlerin ve yöneticilerinin küresel piyasada yer alabilmek için turizm endüstrisinin taleplerine karşı gösterdiği duyarlılık ve yaklaşımın kent yaşamına etkisi incelenecektir. Söz konusu duyarlılık ve yaklaşımların incelenmesi, küçük yerleşimlerin kendi farklılıklarını, özgünlüklerini temsil eden kültür/miras; yerel yemekler ve içecekler ile doğa ve festival ve benzeri organizasyonlarını görünür kılma çabalarını ve bunun yan etkilerini kentleşme politikaları bakımından daha kolay analiz etmemizi sağlayacaktır. Sakin, yavaş, sürdürülebilir, huzurlu, yaşanabilir ve ekolojik şehir kavramlarının küreyerelleşme karşısında nasıl bir dönüşüm geçirdiği de daha rahat anlaşılacaktır.
- Published
- 2018
6. Küçük Yerleşimlerin Yerel ve Özgün Değerleriyle Öne Çıkarılma Süreci: Küreselleşme Çağında Kent Turizmi
- Author
-
Budak, Sevim, primary and Ersavaş Kavanoz, Suna, additional
- Published
- 2019
- Full Text
- View/download PDF
7. Ab Tam Üyelik Sürecinde Türkiye'nin Çevre Politikasındaki Değişimler/Changes In Turkısh Envıronmental Polıcıes In The Process Of Turkey's Full Accessıon To European Union
- Author
-
Yıldırım, Uğur and Budak, Sevim
- Subjects
Avrupa Birliği,Türk Çevre Politikası - Abstract
Özet 3 Ekim 2005 tarihinden itibaren AB, Türk çevre politikasına yön vermektedir. Bu çalışmada Müzakere Çerçevesi Belgesi kapsamında AB'nin çevre politikası alanında müzakere sürecine yönelik beklentileri ve AB'nin Türk Çevre Politikası Üzerine Etkileri ortaya konacaktır. Ayrıca 2007 ve sonrasına ışık tutacak bazı belgelerin incelenmesi ve bunun Türkiye'nin çevre politikası üzerine etkileri değerlendirilecektir. Bu çalışmada, resmi belgelerin derlenmesi, konuya ilişkin yerli ve yabancı kaynakların taranması, bilgilerin kuramsal bir çerçevede değerlendirilmesi yöntemi uygulanacaktır. Bu çalışmanın amacı; çevre alanı başta olmak üzere siyasi, toplumsal, kültürel ve ekonomik yaşamda olumlu/olumsuz yönleriyle bir değişim süreci başlatacak olan AB'ye tam üyelik sürecinin Türkiye'nin çevre politikası üzerinde sağlayacağı değişimleri tartışmak olacaktır. Anahtar Kelimeler: Avrupa Birliği, Türk Çevre Politikası CHANGES IN TURKISH ENVIRONMENTAL POLICIES IN THE PROCESS OF TURKEY'S FULL ACCESSION TO EUROPEAN UNION Abstract EU has led the Turkish Environmental Policies since 3rd of November 2005. In this study, the expectations of EU regarding negotiation process under the negotiation framework document and EU' effect on Turkey' environmental policies will be presented. Besides, some important documents will be analyzed in order to shed light to 2007 and beyond and to evaluate the effects on Turkey's environmental policies. To achieve these objectives outlined above, the information collected from various sources such as official documents, local and international articles and documents will be analyzed and evaluated from theoretical perspectives. The aim of this study is to discuss the process of changes with respect to social, political, cultural, economical and environmental policies of Turkey initiated by Turkey' full accession to EU. Key Words: European Union, Turkey Environmental Policies
- Published
- 2014
8. T.C. Çevre Bakanlığı Kanun Tasarısı Hakkında Öneriler
- Author
-
BUDAK, Sevim
- Abstract
 
- Published
- 2012
9. 'Kentlileşemeyen Kent' Örneği Bir Sorunlar Yumağı Kent İstanbul
- Author
-
BUDAK, Sevim
- Abstract
 
- Published
- 2012
10. Rio Konferansı Üzerine Düşünceler
- Author
-
ALADA, Adalet, GÜRPINAR, Ergun, and BUDAK, Sevim
- Abstract
 
- Published
- 2012
11. KARŞILAŞTIRMALI HUKUKTA SU KAYNAKLARININ KORUNMASI VE DENETİMİ
- Author
-
BUDAK, Sevim
- Abstract
ÖZET
- Published
- 2011
12. Trade and Economic Growth : An analysis based on Sub-Saharan African Countries
- Author
-
Budak, Sevim
- Subjects
Economics ,nationalekonomi - Published
- 2007
13. Büyüme Mitini Denge ve Adalet Söylemlerine Dönüştürecek Eylem ve Direnişlere İhtiyaç Var.
- Author
-
Budak, Sevim
- Published
- 2007
14. Göç yönetiminin yeni aktörleri olarak yerel yönetimler: İstanbul alan araştırması
- Author
-
Ağca, Merve, Budak, Sevim, and Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Anabilim Dalı
- Subjects
Kamu Yönetimi ,Public Administration - Abstract
Türkiye geçmişten günümüze çok sayıda göçmen ve mülteciye ev sahipliği yapmıştır. Son dönemde ise transit ülke olmanın yanı sıra hedef ülke olma özelliği de kazanmıştır. 2011 yılından itibaren Suriye'den gelen büyük göç dalgası ile birlikte Türkiye son 4 yıldır dünya üzerinde en fazla göçmen ve mülteciye ev sahipliği yapan ülke konumuna gelmiştir. Kentsel alanlarda yaşamak kamplarla karşılaştırıldığında sağladığı olanaklar noktasında da göçmen ve mültecilere daha cazip gelmekte ve geçici koruma altındaki Suriyelilerin yaklaşık %97'si kentlerde yaşamaktadır. 30 Mayıs 2019 tarihi itibarıyla İstanbul 545.992 geçici koruma kapsamındaki Suriyeli'ye ev sahipliği yapmaktadır ve geçici koruma kapsamında bulunan Suriyelilerin barındığı iller listesinde birinci sırada gelmektedir. Kayıtlı olmayanlar veya İstanbul dışında başka bir ilde kayıtlı olmalarına rağmen İstanbul'da yaşayan Suriyeliler ile birlikte bu sayının daha da arttığı görülmektedir. Mahalli ve müşterek ihtiyaçların karşılanmasında birincil rolü oynayan belediyeler de yerel düzeyde göçmen ve mültecilerle en yakın temasta bulunan kurumlar arasında yer almaktadır. Yerelin ihtiyaçlarını yakından tanıyan belediyeler gerek sosyal yardım gerekse sosyal uyum nezdindeki çalışmalarıyla göçmen ve mültecilere yönelik hizmet sunumunda bulunmaktadır. Bu bağlamda belediyeler süreç yönetimi noktasında da en önemli aktörlerden biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Tez çalışması ve bu kapsamda anket yöntemi kullanılarak gerçekleştirilen alan araştırması ile belediyelerin göç yönetimi alanında kurumsal yapılarına ilişkin bir incelemede bulunulması hedeflenmektedir. Bu bağlamda belediyelerin göç alanındaki çalışmaları çerçevesinde organizasyonel yapıları, göçmen ve mültecilere yönelik hizmet sunumunda bulundukları alanlar, işbirliği ağları ve politika geliştirme süreçlerindeki rolleri ele alınmıştır. Turkey has been the home for wide range of immigrants and refugees from past to present. Recently, Turkey has become a target country in addition to being a transit country. With the great wave of immigration from Syria started in 2011, over the last 4 years Turkey has been harbouring the largest number of refugees in the world. Compared to living in camps, living in urban areas is more attractive to migrants and refugees in terms of the opportunities it provides and accordingly about 97% of Syrians in Turkey live in cities. By 30 May 2019, Istanbul is home to 545,992 Syrians under temporary protection and ranks first in the list of provinces where Syrian are under temporary protection reside. It is observed that this number has increased even more with the Syrians living in Istanbul although they are not registered in Istanbul or are registered in another province. Local governments/municipalities, which play a primary role in providing local and collective needs, are among the institutions that have the closest contact with migrants and refugees at the local level. Local governments/municipalities, who are familiar with local needs, provide services for migrants and refugees through their social assistance and social cohesion activities. In this regards, local governments/ municipalities are one of the most important actors in process management. It is aimed to make an examination of the institutional structures of the local governments/municipalities in the field of migration management with this thesis and the field research conducted using the survey method. In this context, the organizational structure of the local governments/municipalities in the field of migration, the areas in which they provide services for migrants and refugees, their cooperation networks and their roles in policy development processes are discussed. 217
- Published
- 2019
15. İklim duyarlılığı ve KOBİ'lerin organizasyon davranışlarına etkileri: Gebze örneği
- Author
-
Soykuvvet, Dilek, Budak, Sevim, and İklim Değişikliği Anabilim Dalı
- Subjects
Organizational behavior ,İşletme ,Small and Medium Sized Firms ,Climate change ,Business Administration - Abstract
İklim değişikliği literatüründe büyük firmaları konu alan birçok çalışma yapılmış olmasına karşın KOBİ'leri, özellikle de sahip-yöneticilerin kişisel bilgi ve farkındalık düzeylerini ele alan çalışmalar konusunda bir eksiklik söz konusudur. Hem Dünya hem de Türkiye ekonomisi içinde büyük bir yer kaplamalarına rağmen, KOBİ'lerin çevresel etkileri çoğunlukla ihmal edilmektedir. Fakat son yıllarda KOBİ'lere yönelik gerçekleştirilen çalışmalar, KOBİ'lerin bireysel olarak anlamlı bir çevresel zorlama unsuru yaratmamalarına rağmen, bölgesel ve küresel bağlamda büyük çevresel etkilere sahip olduklarını göstermektedir. Bu anlamda literatüre katkı sağlamak için, bu çalışmada firma sahip-yöneticilerinin iklim değişikliği konusundaki bilgi düzeyi, çevreye yönelik tutum ve davranışlarının, firmadaki `çevre/iklim yanlısı` organizasyonel davranışı ne yönde etkilediği sorusuna cevap bulmak amaçlanmıştır. KOBİ'lerin karar alma mekanizmaları üzerinde büyük etki sağladığı varsayılan sahip-yöneticilerin iklim duyarlılığı, sahip-yöneticilerin bilgi düzeyi, tutum ve davranışları ile ilişkilendirilmiştir. Çalışma Gebze alt bölgesinde Doğu Marmara Kalkınma Ajansı Temiz Üretim Mali Destek Programı kapsamında destekten yararlanmış olan KOBİ'ler üzerinde gerçekleştirilmiştir. Bu firmaların seçilme nedeni ise temiz üretim mekanizmasından haberdar olan ve bu konuda proje yürütme kabiliyetine ve altyapısına sahip olan bu firmaların, çevre/iklim yanlısı davranışa sahip olma/geliştirme kabiliyetlerinin ortalamaya oranla yüksek olduğunun varsayılmasıdır. Firmalar üzerinde gerçekleştirilen anket ve yarı yapılandırılmış görüşmeler ışığında, katılımcıların iklim değişikliği konusunda yüksek bir bilgi düzeyine sahip olduğu belirlenmiştir. Kişisel olarak özellikle elektrik ve su kullanımı konusunda çevre yanlısı davranışlar gösteren sahip-yöneticilerin iklim değişikliği konusundaki bilgi düzeyi, tutum ve davranışlarının, firmanın çevre/iklim yanlısı firma faaliyetleri konusunda anlamlı bir etkiye sahip olmadığı belirlenmiştir. Kar amacını önceleyen her ticari işletme gibi, katılımcıların da çevre ve iklim değişikliği konularında öncelikli olarak kar maksimizasyonu ve hayatta kalma saikleriyle hareket ettikleri belirlenmiştir. Although there have been many studies in the climate change literature on large firms, there is a lack of information on SMEs, particularly on the level of personal knowledge and awareness of owner-managers. Despite a large footprint in Turkey's economy, both world as well, the environmental impact of SMEs is often neglected. However, recent studies on SMEs have shown that although they do not create a meaningful element of environmental coercion individually, they have great environmental impacts in the regional and global context. In this sense, in order to contribute to the literature, the aim of this study is to find out the level of knowledge of the company owners about climate change, their attitudes and behaviours towards the environment and how they affect the `environmental/ climate organizational behaviour in the company. Climate sensitivity of owner-managers supposed to have an impact on the knowledge level, attitude and behaviour of owner-managers. The study was conducted on SMEs benefiting from support under the Clean Production Financial Support Program of East Marmara Development Agency in Gebze sub-region. The reason why these companies are selected among these companies, who are aware of the clean production mechanism and have the capability and the infrastructure to carry out projects on this issue, are assumed to have higher environmental/climate-proactive behaviour than the average. In the light of the questionnaires and semi-structured interviews conducted on firms, it was determined that the participants had a high level of knowledge on climate change. It was determined that the level of knowledge, attitudes and behaviours of owners-managers who show pro-environmental behaviours, especially about electricity and water use, do not have a significant effect on the company's environmental/pro-climate activities. It was determined that, like every commercial enterprise that prioritized the profit goal, the participants acted primarily with profit maximization and survival motives on environmental and climate change issues. 123
- Published
- 2019
16. Avrupa Birliği'nin yenilenebilir enerji politikasında güneş'in payı: Almanya-Türkiye karşılaştırmalı analiz
- Author
-
Duman, Seyran, Budak, Sevim, and Avrupa Birliği Anabilim Dalı
- Subjects
Energy ,International Relations ,Uluslararası İlişkiler ,Enerji - Abstract
Fosil yakıtların hızla tükenmesinden dolayı dünyadaki çoğu ülke yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelerek yenilenebilir enerji politikaları oluşturmaktadır. Yenilenebilir enerji kaynaklarının çevre dostu olup sürdürülebilirliği sağladığından ve dışa bağımlılığı azalttığından dolayı önemi gün geçtikçe artmaktadır. AB enerji tüketiminde dünyada ikinci sırada yer almakta ve enerji ithalatında da birinci sıradadır. Dolayısıyla AB üyesi ülkeler son yıllarda yenilenebilir enerji alanında araştırmalarını arttırmaktadır. Güneş enerjisi tüm yenilenebilir enerji kaynaklarının kökeni olup tükenmeyen bir enerji kaynağı olduğu için diğer yenilenebilir enerji kaynaklarına göre daha üstün özelliklere sahiptir. Almanya güneş enerjisinde dünyada lider ülkeler arasındadır. Ayrıca 2050 yılında elektriğin %80' ini yenilenebilir enerji kaynaklarından sağlamayı hedeflemektedir. Almanya yenilenebilir enerji alanında sağladığı başarılarla beraber en çok kurulu güneş paneline sahip bir ülkedir. Avrupa'nın en temiz ve sürdürülebilir enerji pazarı da buradadır. Üyelik sürecinde olan Türkiye için AB'nin enerji politikalarını, kaynaklarını ve hedeflerini bilmek önemlidir. Ekonomik dengeyi kurmak ve olası üyelik durumunda enerji alanında yapılan antlaşmalar Türkiye için önem teşkil etmektedir. Bu çalışmada, Türkiye iklim özellikleri açısından Almanya'dan daha fazla güneşli gün sayısına sahip olmasına rağmen güneş enerji kullanımını önleyen gerçeklerin ne olduğu incelenmiştir. Avrupa karanlık bir bölge olup güneş enerjisini kullanabiliyorken Türkiye'nin aydınlık bir bölgede yer alıp neden güneş enerjisini kullanamadığı ve Türkiye'nin güneş enerjisini etkin kullanamamasının idari, hukuki, teknik, ekonomik ve politik nedenlerinin ne olduğu araştırılmıştır.Anahtar Kelimeler: AB Yenilenebilir Enerji Politikası, AB Güneş Enerjisi, Almanya ve Türkiye Güneş Enerjisi. Most countries in the world are going towards to renewable energy sources and creating renewable energy policies due to the rapid depletion of fossil fuels. The importance of renewable energy sources is getting increase day by day due to be environmental friend and ensuring sustainability and reduce foreign dependency. EU ranks second on consuming energy in the world and ranks first in importing energy. Therefore, EU member countries are increasing their research in the field of renewable energy in recent years. Since solar energy is the source of all renewable energy sources and non-depletable source of energy, it has superior characteristics features when compared to other renewable energy sources. Germany is one of the leading countries in the world in solar energy producing and her target is to provide 80% of the electricity from renewable energy sources in 2050. Germany has the most established solar panels with achievements in renewable energy, Europe's cleanest and most sustainable energy market is also here. It is important for Turkey, which is in membership process, to know the EU's energy policies, resources and objectives. In potential membership status, it will be important for Turkey to establish economic stability and for agreements in the field of energy. In this study, it is examined the facts that prevent the use of solar energy in Turkey though Turkey has sunnier days than Germany in terms of climatic characteristics. It is investigated the reasons why Turkey cannot use the solar energy even though it is located in a bright region in comparison with Europe which is located in a dark area and how can use solar energy. It is also investigated Turkey's administrative, legal, technical, economic and political reasons why cannot use solar energy efficiently.Keywords: EU Renewable Energy Policy, EU Solar Energy, Solar Energy of Germany and Turkey. 401
- Published
- 2019
17. Katılımcılık perspektifinden bir kırsal kalkınma deneyimi: Kavar Havzası örneği
- Author
-
Tokur, Elif, Budak, Sevim, and Yerel Yönetimler Kent ve Çevre Çalışmaları Anabilim Dalı
- Subjects
Kamu Yönetimi ,Siyasal Bilimler ,Public Administration ,Economics ,Political Science ,Ekonomi - Abstract
Bu çalışmanın konusu, alternatif kırsal kalkınma modellerinde yer edinen katılımcılık olgusunu hiyerarşi ve tahakküm kavramları çerçevesinde değerlendirmektir. Çalışmada, katılımcılık olgusunu iki farklı şekilde ele alan kırsal kalkınma siyaseti ve Toplumsal Ekoloji düşüncesi karşılaştırılmıştır. Söz konusu karşılaştırmalar, genel olarak ekonomi, ekoloji-çevre ve toplumsal cinsiyet konuları çerçevesinde yapılmıştır. Burada amaç, kırsal kalkınma siyasetinde yer alan katılımcılık olgusunun farklı bir bakış açısıyla yeniden değerlendirilmesidir. Bu bağlamda, alternatif kırsal kalkınma modelini oluşturan Kavar Havzası deneyimi, çalışmanın örneği olarak seçilmiştir. Çalışmanın genel çerçevesine uygun olarak, Kavar Havzası pratiğinde yer edinen katılımcılık olgusu merkezin yerel üzerindeki hiyerarşi, piyasanın yerel kolektif üzerindeki hiyerarşisi ve erkeğin kadın üzerindeki hiyerarşisi olmak üzere üç başlık altında incelenmiştir.Anahtar Kelimeler: Kırsal Kalkınma, Kalkınma, Katılımcılık, Toplumsal Ekoloji, Hiyerarşi, Tahakküm, Kavar Havzası Aim of this study is to evaluate the participation phenomenon, which gains a foothold in alternative rural development patterns, pursuant to hierarchy and domination concept. Rural development politics and idea of Social Ecology, approach the praticipation phenomenon in two different ways, was compared in this study. Foresaid comparisons, generally was done pursuant to the economy, ecology, and gender topics. The aim here is re-evaluate the participation phenomenon which takes part in rural development politics by a different viewpoint.In this sense, Kavar Basin experience, which constitutes the alternative rural development pattern was chosen as an example of the study. Accordance with the general framework of the study, participation phenomenon, which gains a foothold in Kavar Basin experience, was investigated under the three title which are the hierarchy of center on local, hierarchy of market on local collective, and hierarchy of man on woman.Keywords: Rural Development, Development, Participation, Social Ecology, Hierarchy, Domination, Kavar Basin. 252
- Published
- 2019
18. Kente karşı işlenen suçlar üzerine bir çözümleme: Bosna Hersek örneği
- Author
-
Karo, Emina, Giritlioğlu, Pelin Pınar, Budak, Sevim, Berkmen, Naime Hülya, and Kamu Yönetimi Anabilim Dalı
- Subjects
Basins ,Urban life ,Public Administration ,Urbanization ,Squattings ,Bosnia-Herzegovina-Sarajevo ,Urban problems ,Bosnia-Herzegovina ,Hukuk ,Kamu Yönetimi ,Squatters ,Crime ,Cities ,Law - Abstract
Kentler, insanlar tarafından kuruldu ve yaşayan mekanlar olarak varlığını sürdürdü. Tarihe bakıldığında kentlerin insanların kaderlerini şekillendirdiği görülmektedir. Savaş, sanayileşme, devletlerin yıkılması ve geçiş dönemleri gibi çeşitli ideolojiler ve olaylar son üç yüzyılda kentlerde ortaya çıktı. Medeni yaşamın mekanı olan kentler, zamanla suçların mekanı olmaya başladı. Kentlerde işlenen suçlardan kente karşı işlenen suçlara doğru evrim yaşandı.Kente karşı suçlar; kentin değerlerini hedef alan, kente ve kentlilere zarar veren eylemler olarak tanımlanabilir. Çevresel değerlerden kentlilerin haklarına, sağlığa zararlı madde üretiminden terör eylemlerine kadar, çok farklı saldırılar kente karşı suç olarak görülmektedir. Su havzalarına yönelik saldırı kente karşı işlenen bir suç türü olabildiği gibi, ormanlık alanların yok edilmesi de aynı nitelikte bir suçtur.Kente karşı işlenen suçlar arasında yer alan kentkırım, kentleri yok etme hedefini esas almakta, bu yönüyle diğer suçlardan farklılaşmaktadır. Yugoslavya'nın parçalanma sürecinde Bosna Hersek ve başkenti Saraybosna'da yaşanan etnik ve dini ayrımcılık kentleri yok etmeye yöneldi, fiziki, kültürel mekanları ve yaşam şeklini adeta imha etti. Bu nedenle son yüzyılın en büyük trajedisi yaşandı. Bosna Hersek'de kente karşı işlenen suçlar bağlamında meseleye yaklaşıldığında kentkırımdan sonra yaşanan bir diğer büyük suç yasadışı yapılaşma olarak ortaya çıkmıştır. Yasadışı yapılaşma, savaştan önce de var olmasına karşın, savaştan sonra yoğunlaşmış, zorla göç ve savaşın yarattığı yıkım nedeniyle artmıştır. Ancak kente karşı işlenen suçlar arasında ön plana çıkan yasadışı yapılaşmanın, kentte yaşayanların barınma ihtiyacını giderme rolü olduğu gibi, kenti bozan ve kentlilerin yaşamını olumsuz etkileyen sonuçları da vardır. Bu nedenle bir yönüyle meşru görülen yasadışı yapılanma bir yönüyle de suç olarak kabul edilmektedir. Yasadışı yapılaşma, barınma ihtiyacını karşılamaya yönelik masum bir eylem olabildiği gibi zenginleşme aracı da olabilmektedir. Çarpık kentleşme sadece mikro sorunlar doğurmaz, makro sorunlara da yol açar. Kentlerde heyelanların yaşanması, su baskını, sis ve hava kirliği gibi son dönemde kentlilerin yaşamakta olduğu önemli sorunlar, daha çok çarpık kentleşmenin sonucudur. Bu nedenle kente karşı suç kavramının kapsamı oldukça geniştir. Bosna Hersek ve Saraybosna'yı diğer örneklerden farklı kılan temel özellik; savaş, kentkırım ve yasadışı yapılaşma birlikte yaşanmıştır. Bununla birlkte savaş koşulları altında kalan yerel halkın bu özel koşullar altında kurguladığı bu yaşam çevreleri, diğer kente karşı suç örneklerinden daha özel koşullar altında tartışılmayı da hak etmektedir.Bu çalışmada kente karşı işlenen suçların neler olduğu, Bosna Hersek ve Saraybosna'da kentkırım ve özellikle yasadışı yapılaşmanın nasıl ortaya çıktığı ve yoğunlaştığı araştırılacak, yaşanan sorunlar incelenecek, cezai yaptırımlar irdelenecektir. Araştırma sonucunda elde edilen veriler ışığında sorunun çözümüne yönelik önerilerde bulunularak, genel bir değerlendirme yapılacaktır. Anahtar Kelimeler: Suç, Kente Karşı Suç, Kentkırım, Yasadışı Yapılaşma, Bosna Hersek, Saraybosna Kantonu. Cities were established by people and continued their existence as living places. In history, it is seen that cities have shaped the people's destiny. Various ideologies and facts such as war, industrialization, collapse of states and transition periods appeared in the cities within last three centuries. Cities; as the venue of the civil life became to be the crime scenes in the course of time. An evaluation has been experienced from the crimes committed in the cities towards the crimes committed in the cities.Crimes against city may be defined as actions which are against the values of the city and which harm the city and the people living there. Various attacks; such as those lying from environmental values to the rights of the citizens and lying from the production of hazardous substances on human health to terrorist actions, are considered as offenses against city. Attack against catchment basins may be considered as a type of crime offended against city, on the other hand the damage of forestlands is also considered as a same type of offense. Urbicide, which take place among the crimes offended against city indeed aim to destroy the city specifically and it differs from other crimes from this aspect. Ethnical and religious discrimination experienced in Bosnia Herzegovina and its capital city Sarajevo during the disintegration process of Yugoslavia tended to destroy the cities, it almost annihilated physical, cultural places and the modes of living. For this reason, the biggest tragedy of the last century was experienced. Discussing the matter in the context of crimes committed against city in Bosnia Herzegovina, another big crime experienced after the urbicide appeared as illegal housing. Illegal housing; despite existed before the war, increased in the post- war period due to forced immigration and the urbicide sourced from the war. However, illegal housing which come to forefront among the offenses committed against city has undertaken the role of meeting the needs for shelter of the people living in the city, but on the other hand it has some consequences which affect the urban life adversely and which also deteriorate the city. For this reason, illegal housing which is considered legal with this aspect is also accepted as a crime. Illegal housing may be both considered as an innocent action for meeting the need for shelter and may be a means of enrichment. Unplanned urbanization not only create micro problems but leads up to macro ones as well. The important problems which the citizens have been facing up recently in the cities such as landslides, flood, fogy air or air pollution are mostly sourced from unplanned urbanization. For this reason, the scope of the concept of crime against city is considerably large. The basic feature which makes Bosnia Herzegovina and Sarajevo different from the other samples is that; war, urbicide and illegal housing have been all experienced together. However, living environments which are being designed by the public people who are subject to war conditions hereby deserves to be discussed under more private conditions than the samples of crimes against city .In this survey, the following issues shall be researched; what are the crimes committed against city, how the urbicide and especially the illegal housing appeared and increased in Bosnia and Herzegovina and Sarajevo, the existing problems shall be examined and penal sanctions shall be surveyed. In the light of the data obtained by the research, suggestions for the solution shall be made and a general assessment shall be made accordingly. Key Words: Crime, Crimes Against Cities, Urbicide, Illegal Housing, Bosnia and Herzegovina, Sarajevo Canton. 255
- Published
- 2016
19. Avrupa'da islamofobi üzerine tartışmalar ve Polonya örneği
- Author
-
Bardakçi Tosun, Serpil, Budak, Sevim, and Avrupa Birliği Anabilim Dalı
- Subjects
Racism ,Emigrants ,International Relations ,Muslims ,Uluslararası İlişkiler ,Poland ,European ,Islamophobia - Abstract
Korku olmaktan çıkarak nefrete doğru kaymaya başlayan ve ırkçı eğilimlerle beslenen İslamofobi, özellikle iki binli yıllardan sonra Avrupa'nın yeni nesil fenomeni haline gelmiştir. Kendini diğer kültürlere göre konumlayan `Avrupalı` kimliği için İslamofobinin nefret ve ırkçılığa dönüşümü ise uzun bir tarihi ve kültürel geçmişe dayanmakla birlikte son yılların nasıl çözüleceği hakkında bilinmezlerle dolu olan göç dalgaları ile hızlı bir yükselişe geçmiştir. Başta Ortadoğu olmak üzere savaşın yaşandığı ortamların itici etkisi ile gelişen göç süreci, Avrupa'daki Müslüman toplulukların şiddet ve terörle anılması, İslamofobiyi tetikleyen başka bir faktör olarak kendini göstermektedir. Diğer yandan 11 Eylül terör saldırılarının etkisi ve son dönemde Paris'te yaşanan terör eylemleri, Avrupa kamuoyunda Müslüman toplumun şiddete eğilimli olduğu algısını oluşturmuş ve bundan dolayı da başta Müslümanlar olmak üzere göçmenler artık güvenlik odaklı politikalar kapsamında değerlendirilmektedir. Avrupa'da yaşayan Müslüman toplumun ekonomik maksatlı göçmenliğe adanmışlığı ve kendi değerlerine karşı olan zayıf tutumları İslamofobi ekseninde yaşadıkları sorunları daha da artırmaktadır. Bu ana eksen etrafında bu çalışmada Avrupa'da yükselişe geçen İslamofobinin düzeyi, karşıtlık algısının ırkçılığa dönüşümü ve bunları besleyen faktörler araştırma ve gözlemlere dayanarak incelenmiştir. Çalışma seçili altı ülkede (İtalya, Almanya,Fransa,İngiltere,Hollanda,Danimarka) yaşayan Müslümanlar için genel ve Polonya için ise Müslümanlar ve Türkler kapsamında özel olarak ele alınmıştır. Polonya, hem uyguladığı esnek göçmen politikaları hem de diğer Avrupa ülkelerine geçmek isteyen göçmenler için tercih edilen bir ülkedir. Gözlem için bulunulan süreçten sonra Suriyeli göçmen akınına uğrayan diğer Avrupa ülkeleri gibi Polonya'da daha sert tutumlar göstermeye başlamış ve medyanın da etkisiyle islamofobi Polonya halkı arasında da görünür olmaya başlamıştır.Anahtar Kelimeler: İslamofobi, Avrupa'da Müslümanlar, Irkçılık, Karşıtlık, Polonya Going beyond the level of fear and heading in a new direction of hate with racist tendencies, Islamophobia became the new generation phenomenon in Europe especially after year two thousand. Transformation of Islamophobia into hatred and racism was the result of a very long historical and cultural past in the eyes of `European` who normally takes his/her position according to other cultures and migration waves representing a serious problem became the trend of the recent years. Migration process developing with the forced effect of those localities suffering from war, including especially Middle East and identification of Muslim people in Europe with brutality and terror are other factors triggering Islamophobia. September 11th attacks and terrorist events occurring in Paris lately caused Europeans to perceive Muslims as people having propensity toward violence and for that reason, all Muslims and Muslim immigrants are now seen as a potential security threat. Since the Muslim people living in Europe are a bit slave-minded toward migration for economic reasons and have a weak attitude toward their own values, their problems are ever increasing around the axis of Islamophobia. This study was structured around this axis to investigate and review level of rising Islamophobia in Europe and transformation of opposition sense into racism and to understand the factors feeding these developments. The study was based on Muslim people in general living in six different countries (Italy,Nedherland,France,Germany,England,Denmark) and on Muslim people and Turks in Poland. Poland is mostly preferred by the immigrants due to its more flexible immigration policies and as it serves as a passage way to other countries. However Poland started to adopt more stringent immigration policies like other European countries after it was flooded with Syrian immigrants later than the observation period and Islamophobia is now more noticeable among Polish people with the effect of media. 324
- Published
- 2016
20. Cazibe merkezleri yaratma stratejisi olarak yavaş kentler
- Author
-
Ersavaş Kavanoz, Suna, Budak, Sevim, and Kamu Yönetimi Anabilim Dalı
- Subjects
Turizm ,Originality ,Service marketing ,Public Administration ,Decentralization ,İzmir-Seferihisar ,Tourism ,Gravity models ,Kamu Yönetimi ,Şehircilik ve Bölge Planlama ,Urban and Regional Planning ,Cultural heritage ,City tourism ,City center ,Cittaslow ,Globalization - Abstract
1970 sonrası küreselleşme süreci ile birlikte yükselen bir yerelleşme anlayışı olduğu görülmektedir. Devletin rolündeki değişim ile birlikte kent yönetimleri de kendi girişimci politikalarını izleyerek küresel alanda kendilerine yer edinme arayışına girmişlerdir. Bu arayış küçük yerleşimler için farklı bir yol izleme gerekliliğini ortaya çıkarmıştır. Kentler farklılıklarını bir tanınma nesnesi haline getirerek kendilerini özgün kılan değerlerini piyasalaştırmaktadırlar. Turizm endüstrisi ve turist taleplerindeki değişimin yönünün de otantiklik/özgünlük arayışı üzerine olması bu süreci kolaylaştırmaktadır. Bu çalışmanın ana sorunsalı, günümüzde kent ve küreselleşme ilişkisi göz önüne alındığında, yavaş kent (cittaslow) hareketinin alternatif bir model taşıma iddiasında mı yoksa kent pazarlama stratejisi olarak düşünüldüğünde küreselleşme söylemi ile uyum içinde mi olduğunu anlamaya ve açıklamaya çalışmaktır. Bu çalışma yavaş kent hareketi son dönem küreselleşme söylemi ile uyumlu bir kent pazarlama stratejisi olarak görülebilir mi, sorusunun cevabını aramak üzerine kuruludur. Kentlerin kendi özgün karakterinin sürdürülebileceği ve aynı zamanda sakinlerinin yaşamaktan zevk alabileceği daha iyi bir çevreye sahip olacağı kentler yaratmak amacı ile 1999 yılında kurulan Yavaş Kentler Birliği'nin üyesi kentler de sahip oldukları özgün kaynakları ile cazibe merkezi haline gelmişlerdir. Kent yönetimleri de bu ağı cazibe merkezi yaratma stratejilerinin bir parçası olarak kullanmaktadırlar. Bu çalışmada Türkiye'nin ilk yavaş kenti Seferihisar özelinde kentteki turizm ve tarım alanındaki dönüşümün projeler ve veriler üzerinden değerlendirilmesi yapılarak, gerek Türkiye Yavaş Kent Teknik Koordinatörü Bülent Köstem ile gerçekleştirilen kişisel görüşmede elde edilen bulgular üzerinden gerekse 2009 yılında göreve başlayan Seferihisar Belediye Başkanı Tunç Soyer'in farklı platformlardaki konuşmaları üzerinden Seferihisar kentinin yavaş kent hareketi çerçevesinde daha çok yerel kalkınma vurgusu ile bir kent pazarlama stratejisiyle hareket ettiği sonucuna ulaşılmıştır.Anahtar Kelimeler: Küreselleşme, Yerelleşme, Otantiklik/Özgünlük, Yavaş Kentler,Seferihisar, Kent Pazarlama It is observed that concept of localization has been on the rise along with the process of globalization after 1970. Urban governments have sought to take a position in global arena following their own entrepreneurial policies along with the changing role of state. The quest for take a position in global arena force smaller cities to try different ways and strategies. Cities all around the world try to market their own differences as a tool of recognition. The change in tourism industry and demands of tourists towards authenticity/originality facilitate this process. Is Slow City (cittaslow) movement totally an alternative model or is it in compliance with rhetoric of globalization considering the relationship between city and globalization is the main question of the thesis. The thesis is based upon the answer to the question: Can slow city movement be seen as city marketing strategy in line with the recent rhetoric of globalization? The member cities of Slow City Organization became centers of attraction with their own original sources. The Organizaton was established in 1999 with the aim of creating cities that could maintain their own unique characters and environment in which residents could enjoy living. City governments have used the network as a part of their strategy to create their centers of attraction. In this study the data and projects of Seferihisar city, the first slow city in Turkey, in the field of tourism and agriculture, are evaluated to bring out the transformation of the city. Bülent Köstem, Technical Coordinator of Cittasolow in Turkey, is interviewed and the mayor Sefeirhisar's speeches in various occasions are evaluated. It is concluded that city of Seferihisar is following city marketing strategy with emphasis of local development.Keywords: Globalization, Localization, Authenticity/Originality, Slow Cities,Seferihisar, City Marketing 188
- Published
- 2015
21. Avrupa Birliği çok dillilik politikası'nın Avrupa Yükseköğretim Alanı'ndaki geçerliliği, uluslararasılaşma ve Maastricht Üniversitesi örneği
- Author
-
Bataklar, Sinan, Budak, Sevim, and Avrupa Birliği Anabilim Dalı
- Subjects
Language policies ,Higher education institutions ,International Relations ,Eğitim ve Öğretim ,Uluslararası İlişkiler ,Internationalization ,Education and Training ,Multilingualism ,European Union ,Higher education policies ,Bologna process ,Higher education programming - Abstract
Bu çalışmanın amacı, çok dilli bir yapı olarak kurulan ve bu özelliğini bir politikaya dönüştürüp söylem ve kararlarıyla destekleyen Avrupa Birliği'nin (AB) yükseköğretimde bu politikayı ne ölçüde takip ettiğini ve İngilizce dilinin hakimiyetine terk edip etmediğini tespit etmektir. Bu amaç doğrultusunda, AB'nin Bologna Süreci ve bu süreç sonucunda oluşturulan Avrupa Yükseköğretim Alanı (AYA) incelenmiş ve yükseköğretimde uluslararasılaşma olgusu ışığında değerlendirilmiştir. AYA'da yer alan Hollanda'nın Maastricht Üniversitesi'nde yapılan derinlemesine mülakat çalışmaları ile bir üniversitenin AB politikalarından, Bologna Süreci'nin yarattığı değişimlerden, uluslararasılaşma olgusundan ve İngilizce'den ne ölçüde etkilendiği tespit edilmeye çalışılmıştır. Ortak tek bir dil ilk bakışta iletişim açısından çok verimli ve yararlı bir görüntü verebilir. Ancak, her alanda olduğu gibi yükseköğretimde de tek bir seçeneğe bağlı kalma ve onun hakimiyetine girme çeşitlilik açısından birçok olumsuzluk barındırmaktadır. Geleceğin elitlerinin yetiştiği yükseköğretimde önemli olan hiçbir alanı tek seçeneğe kısıtlamamak ve bilimin de doğasında olduğu gibi çeşitliliği uygun ortamları yaratarak bir potada uyum içerisinde yaşatmaktır.Anahtar Kelimeler: Avrupa Birliği, Avrupa Yükseköğretim Alanı, Bologna Süreci, Avrupa Birliği Çok Dillilik Politikası, Yükseköğretim, UluslararasılaĢma, Eğitim ve Öğretim, Ġngilizce. The aim of this study is to determine whether the European Union (EU), which was established as a multilingual structure and has turned this characteristic into a policy and supported it with the Union's statements and decisions, keep to the policy. In accordance with this purpose, the EU's Bologna Process, which has created the European Higher Education Area (EHEA) was examined and evaluated in the light of internationalization of higher education. The extent to which the Maastricht University, a Dutch university in EHEA, has been affected by the policies of the EU, changes the Bologna Process created, internationalization of higher education and the English language, has been determined. A common language might seem efficient and useful at first glance. However, as in every area, holding to only one option in the higher education and being under its dominance involve many negative aspects for diversity. The important thing in higher education, where the elites of the future are being educated, is not being limited to a single option but providing an environment in which diversity can survive in harmony.Key Words: European Union, European Higher Education Area, Bologna Process, European Union‟s Multilingualism Policy, Higher Education, Internationalization, Education and Training, the English language. 299
- Published
- 2015
22. Avrupa Birliği'nin bölgesel politikası kapsamında adalar ve ada bölgelerine yönelik politikaları ve Türkiye'nin aday ülke ve muhtemel tam üyelik statüleri doğrultusunda Gökçeada örneğinin incelenmesi
- Author
-
Şahin, Çiğdem, Budak, Sevim, and Avrupa Birliği Anabilim Dalı
- Subjects
Islands ,Turkey ,International Relations ,Uluslararası İlişkiler ,Full membership ,European Union ,Regional policies ,International relations ,Çanakkale-Gökçeada ,International policy - Abstract
Bu çalışmanın amacı, Bölgesel Politika/Uyum Politikası kapsamında, yersel uyum anlayışıyla belirginleşen ada ve ada bölgelerinin ortaya çıkış süreci incelemek, Avrupa Birliği perspektifinden durumlarını ve ekonomik özelliklerini analiz etmek, Avrupa Birliği destekli ESPON Programı kapsamındaki projelerden biri olan EUROISLANDS yaklaşımını inceleyerek, Gökçeada örneğinde bu yaklaşımın uygulanmasıyla elde edilen yatırım cazipliği verileri ışığında Güney Marmara Kalkınma Ajansı'nın adaya ilişkin planlarına olası öneriler üretmektir. Çalışmanın iki temel iddiası bulunmaktadır. Birincisi, Avrupa Birliği'nin mekansal planlama yaklaşımı sonucunda üzerinde durmaya başladığı ada ve ada bölgelerine ilişkin olarak, EUROISLANDS yaklaşımının en uygun açıklamaları ve politik olanakları sunduğudur. İkincisi, bu yaklaşımla Gökçeada'nın ekonomik gelişme sorunlarının yatırım cazipliği yönünden tespit edilmesiyle, Güney Marmara Kalkınma Ajansı ve bölge planlarında oluşan boşlukların doldurulmasının mümkün olduğudur.Beş temel bölümde hazırlanan tez çalışmasında, Avrupa Birliği Bölgesel Politikası ve Uyum Politikası, bunlar kapsamında ada ve ada bölgeleri incelenmiş, EUROISLANDS Projesi ele alınarak Gökçeada ve adanın yatırım cazipliği durumu analizi yapılmıştır. Sonuçta, Güney Marmara Kalkınma Ajansı'nın adaya yönelik olarak belirlediği sorunlara ve çözüm önerilerine ilişkin boşluk alanlarının, bu tespitlerle doldurulmasına ilişkin öneriler sunulmuştur.Anahtar Kelimeler: Bölgesel Politika, Ada Bölgeleri, ESPON, EUROISLANDS, Gökçeada. The objectives of this study are to exhaust the emergence process of islands and island regions which have become clarified thorough territorial cohesion conception within the scope of the Regional Policy of the European Union, to analyze the significance, situation and economic characteristics of islands and island regions from the European Union perspective, to examine the EUROISLANDS approach as an alternative way of evaluating islands' economic attractiveness and apply it to Gökçeada case by conducting a questionnaire regarding economic and investment attractiveness and to put forward suggestions for South Marmara Development Agency's regional plans concerning Gökçeada.The first claim of the study is that the ESPON EUROISLANDS Project introduces the best way of assessing, explaining and making policy offers for islands and island regions. The second one is that it is possible to fill the gaps in the Agency's plans through clarifying the economic problems of Gökçeada by applying EUROISLANDS approach and determining investment attractiveness situation of the island. As a five parts research, the study concludes its own suggestions for filling these gaps.Keywords: Regional Policy, Islands Regions, ESPON, EUROISLANDS, Gökçeada. 551
- Published
- 2014
23. Türkiye'de iktidar ideolojisinin mekana yansıması: Ayasofya örneği
- Author
-
Şahin, Erdal, Budak, Sevim, and Kamu Yönetimi ve Siyaset Bilimi Anabilim Dalı
- Subjects
Urban space ,Siyasal Bilimler ,Political Science ,Government ,Space ,Political power ,Ayasofya ,Ideology - Abstract
Mekân, içerisinde iktidar ilişkilerini barındırmaktadır. İktidarlar kendi ideolojilerini en etkin olarak mekânlardaki yapılar üzerinde kurgulamaktadır. İktidarlar politik ve ideolojik tutumlarını nesnel olarak mekânlarda görünür kılmaktadırlar. Dönemsel olarak Türkiye'de bazı simgesel mekânlar iktidarların ideolojik müdahalelerine sahne olmuştur. Özellikle de İstanbul'un bazı anıtsal mekânları bu müdahalelere konu olmuştur. Bunlardan en belirgini ise Ayasofya'dır. Yapılışından günümüze kadar bir iktidar mekânı olarak kurgulanan Ayasofya, hem iktidarların ideolojik bir aracı hem de simgesel bir mekânı halindedir. Dolayısıyla her bir iktidar Ayasofya'da kendi ideolojisini görünür kılmaya çalışmıştır. Bu çalışmada Türkiye'de dönemsel olarak iktidarların Ayasofya'yı nasıl şekillendirdiği ve bu yapı üzerinden nasıl politikalar ürettiği üzerinde durulmuştur. Birçok politik ve ideolojik söylemlerin de Ayasofya üzerinden gerçekleştirilmesi ele alınarak bu mekân üzerinde ki mücadelelere yer verilmiştir.Anahtar Kelimeler: Ayasofya, İktidar, İdeoloji, Mekân Structures shelter political relationships within themselves. Ruling classes have been speculating their ideologies most effectively on the structures in places. Ruling classes make their political and ideological attitudes objectively visible through buildings. Periodically, some symbolic structures in Turkey have been a subject to the ideological interferences of the ruling classes. The most evident example of these interferences is Hagia Sophia. Hagia Sophia, which has been speculated as a place of the ruling class ever since its construction, has been a tool of ideology of the ruling classes, as well as being a symbolic place. Thus, each and every one of the ruling classes tried to make its ideology visible through Hagia Sophia. This study focuses on the ways through which the ruling classes had shaped Hagia Sophia, and policies that have been generated upon this building. By taking into account the fact that many political and ideological discourses are based on Hagia Sophia, the study demonstrates the struggles upon this building.Key Words: Hagia Sophia, Power, Ideology, Structure 177
- Published
- 2014
24. Uluslararası güvenlik anlayışında gıda güvenliği sorunsalı: Avrupa Birliği-Türkiye karşılaştırmalı analizi
- Author
-
İba Gürsoy, Sezin, Budak, Sevim, and Avrupa Birliği Anabilim Dalı
- Subjects
Siyasal Bilimler ,Political Science ,International Relations ,Uluslararası İlişkiler ,Common agricultural policy ,European Union ,Security policies ,Food safety ,International security - Abstract
2007?2008 yıllarında yaşanan gıda krizi küresel ölçekte sürdürülebilir gıda güvenliğinin sorgulanmasına neden olmuştur. Bu kriz, aynı zamanda küresel gıda sisteminin kırılganlığını ortaya koyarak, gıda güvenliği konusunu sadece az gelişmiş ülkelerin değil gelişmiş ülkelerin de gündemine almaları gerekliliğini ispatlamıştır. Bu çalışmanın ana sorunsalı da Türkiye?nin sürdürülebilir bir gıda güvenliği politikasının olup olmadığını araştırmaktır. Gıda güvenliği politikaları bakımından Avrupa Birliği ve Türkiye arasındaki farklılıkları ve benzerlikleri gösteren bu çalışmanın temel argümanı gıdanın devletler için ulusal bir güç unsuru olduğudur. Bu doğrultuda çalışma, gıda güvenliğini tanımladıktan sonra Avrupa Birliği ve Türkiye?nin gıda güvenliği politikalarını analiz etmekte, gıda güvenilirliğinin hukuki çerçevesini ve düzenlemeleri analiz etmektedir. Çalışmada mülakat yöntemiyle elde edilen verilerek derlenerek, AB müzakere sürecinin Türkiye?nin gıda güvenliği politikası üzerinde etkisi incelenmiştir. Bu bağlamda Türkiye?nin gıda güvenliği politikasının vasat ve muğlâk olduğu ortaya çıkmış; AB Ortak Tarım Politikasının gıda güvenliği politikasını farklı değişkenlerle etkilediği gözlenmiştir.Anahtar kelimeler: Güvenlik Çalışmaları, Avrupa Birliği, Gıda Güvenliği, Gıda Güvenilirliği, Ortak Tarım Politikası Sustainable global food security has become a global issue, particularly since the food crises of 2007-2008. By exposing the fragility of the global food regime, the crisis proved that the issue of food security was not only a concern for under developed countries, but also deserved attention from developed countries. The main objective of this research is to seek the answer to whether or not Turkey has a sustainable food security policy. To achieve this, the study examines the differences and similarities between the food security policies of the European Union and Turkey. The main argument of this study is that food is also a contributing component of state power. After defining the meaning of food security, the study critically reviews the European and Turkish food security policies and analyses food safety legal frameworks and regulations in this context. The data collected from interviews conducted for this study was assessed and used to examine the influence of the EU accession process on Turkey?s food security policies. The findings showed that Turkey?s food security policy is vague and inadequate. It was also observed that the European Union Common Agricultural Policy has had an influence on Turkey?s food security policies. Keywords: Security Studies, European Union, Food Security, Food Safety, Common Agricultural Policy. 253
- Published
- 2013
25. Çevre-kalkınma ekonomi politiğinin eleştirel bir analizi: AB çevre politikasında ekolojik modernleşme ve Türkiye üzerine yansımaları
- Author
-
Sezgin, Zeynep, Budak, Sevim, Avrupa Birliği Siyaseti ve Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı, and Avrupa Birliği Siyaseti ve Uluslararası İlişkiler Ana Bilim Dalı
- Subjects
Çevre Politikası ,Ecology ,International Relations ,Uluslararası İlişkiler ,Environment ,Development ,Environmental protection ,Çevre Sorunları ,Türkiye ,Sustainability ,Sustainable development ,Environmental policies ,European Union ,Avrupa Birliği ,Modernization - Abstract
Çevre politikası 1960'lardan itibaren modern toplumların temel politika alanlarından birisi haline gelmiştir. Bu süreçte, çevre-kalkınma ilişkisi ile ilgili sıfır toplamlı oyun algısı yerini kazan-kazan ilişkisine dair bir inanca bırakmıştır. Bu değişimde rol oynayan en temel unsur, uluslararası alanda kabul gören ve çevre korumasını sosyal ve ekonomik amaçlarla eşit önemde konumlandıran sürdürülebilir kalkınma kavramının çevre literatürüne girmesi olmuştur. Sürdürülebilir kalkınma tanımının çok net olmaması nedeniyle kavramın çeşitli yorumları ortaya çıkmıştır. Sürdürülebilir kalkınmanın zayıf bir yorumu olan ve temel olarak çevre korumasının daha fazla ekonomik kalkınma için gerekli olduğunu savunan ekolojik modernleşme, egemen yorum haline gelmiştir.Bu çalışma küresel, AB ve Türkiye çevre politikalarının analizi yoluyla yukarıdaki argümanlara kanıt sunmayı amaçlamaktadır. Bu bağlamda küresel çevresel yönetişim analiz edilmiş ve ekolojik modernleşmenin temel unsurlarının, özellikle 1990'lardan itibaren, uluslararası çevre politikasını nasıl şekillendirdiği ortaya konmuştur. Bunun yanı sıra, çevre politikası alanında önemli bir uluslararası lider olan ve aynı zamanda üye ve aday ülkelere politika tercihlerini ihraç eden AB'nin çevre politikası ve ekolojik modernleşme arasındaki ilişki saptanmıştır. Son olarak, ekolojik modernleşmenin ulusal düzeyde çevre politikalarının belirlenmesindeki rolünü ve bu süreçte AB'nin etkisini ortaya koyabilmek amacıyla, Türkiye çevre politikası incelenmiştir. Bu tahliller sonucunda bu çalışma, ekolojik modernleşmenin, sürdürülebilir kalkınmanın gerçekleştirilebilmesi için egemen politika stratejisi haline geldiğini ileri sürmektedir. Environmental policy has become one of the central policy fields of modern societies from the 1960s onwards. The perception regarding a zero-sum relationship between environment and development has been transformed into a win-win case throughout this period. The main factor behind this change was the arrival of the universally embraced concept of sustainable development that placed environmental protection on an equal footing with social and economic goals. Different interpretations of sustainable development emerged due to the vague nature of the concept. Ecological modernization, as a weak form of sustainable development and with the core argument that environmental protection is necessary for further economic development, has become the dominant interpretation.This study aims to provide evidence to the above arguments through an analysis of global, EU and Turkish environmental policies. Accordingly, global environmental governance is analyzed in order to demonstrate how the main premises of ecological modernization have shaped international environmental policy, particularly from the 1990s onwards. Furthermore, the links between EU environmental policy and ecological modernization is established as the EU is an important international environmental leader and exports its policy preferences to its member and candidate countries. Finally, Turkish environmental policy is analyzed in order to draw conclusions regarding the role of ecological modernization in the design of national environmental policies as well as the extent of the EU?s impact on this process. As a result of these analyses, this study asserts that ecological modernization has become the dominant policy strategy to achieve sustainable development. 310
- Published
- 2011
26. Avrupa Birliği'nin iklim değişikliği politikaları ve Türkiye'nin bu politikalara uyumu
- Author
-
Hocaoğlu Bahadir, Neriman, Budak, Sevim, and Avrupa Birliği Anabilim Dalı
- Subjects
Siyasal Bilimler ,Turkey ,Political Science ,International Relations ,Climate ,Uluslararası İlişkiler ,Climate change ,Environmental policies ,European Union ,Adaptation ,International relations ,Adaptation process ,International policy - Abstract
Son otuz yıl içerisinde iklim değişikliği konusu, küresel toplumun ilgilenmesi gerektiği, en önemli konulardan biri haline gelmiştir. Doğası gereği küresel bir sorun olan iklim değişikliği ile mücadelede uluslararası çözümler ve politikaların üretilmesi gerekmektedir. Bu bağlamda, Avrupa Birliği, iklim değişikliği mücadelesinde kararları ve politikalarıyla lider durumdadır. Bu genel çerçeve içerisinde, tezin amaçlarından biri, Avrupa Birliği'nin iklim değişikliği yaklaşımını ve politikalarını analiz etmek, bu yaklaşımda meydana gelen yıllar içerisindeki değişiklikleri ve nedenleri belirlemektir. Tezin, bu amaçla bağlantılı olacak şekilde ikinci bir amacı da Türkiye'nin söz konusu bu süreçten ne kadar etkilendiğini ve bu sürece uyumunu tespit etmektir. Burada uyum süreci, Katılım Ortaklığı Belgeleri, Türkiye Ulusal Programları ve İlerleme Raporları kapsamında incelenmiştir. Over the past thirty years, climate change has become one of the most important issues that the global community has to deal with. International solutions and policies have to be developed in combating with the climate change which is a global problem, due to its nature. In the fight of climate change EU is a global leader with Its decisions and policies. Within this general framework, one of the aims of this thesis is to analyze EU?s climate change approach and policies and specify the changes and the reasons of these changes. The second aim, which is related with the first one, is to ascertain how Turkey is affected in this process and Its adaptation to this process. Here, the adaptation process has been analyzed in the context of Accession Partnership Documents, National Programs for Turkey and Progress Reports. 250
- Published
- 2011
27. Avrupa Birliği'nin su kaynakları ve yönetimi; bütünleşik su kaynakları yönetimi
- Author
-
Casiadi, Nicolae, Budak, Sevim, and Avrupa Birliği Anabilim Dalı
- Subjects
Water resources ,Integrated water resource management ,İşletme ,Fresh water ,International Relations ,Uluslararası İlişkiler ,European Politics Union ,European Union ,Business Administration ,European countries ,Management - Abstract
Günümüzde su ile ilgili hâkim görüşler küresel ısınma, hızlı nüfus artışı ve artan kirlilik oranı gibi etkenlerden dolay tatlı su kaynaklatın hızla tükenmekte olduğu ve acil tedbirlerin alınması gerektiği tezine dayanmaktadır. Birleşmiş Milletler, İMF, Dünya Su Konseyi, Dünya Bankası vs raporlarına bakılırsa, küresel ısınma ve su krizi insanlığı tehdit eden iki önemli tehlike olduğu konusunda tek sestir.Avrupa Birliği'ne bakıldığında, kıta genelinde bölgesel farklılıklarla beraber yer altı ve yer üstü su kaynaklarının mevcut talebi fazlasıyla karşılayabileceği ortaya çıkıyor. Dolaysıyla, su kaynakları yönetiminde miktardan ziyade, tatlı su kaynakların kalitesinin korunmasına odaklanılmıştır. GIS ve uzaktan sondalama gibi yeni teknolojiler ile kendi su kaynaklarını ölçme değerlendirme konusunda önemli ilerlemeler kaydetmesiyle birlikte su kaynakları yönetiminde özgün bir formül üretmiş olduğu söylenemez. Nitekim AB'nin kendi su politikasında uluslar arası gelişmelere paralel bir eğilim izlediği ortaya çıkıyor.Zamanla su kaynakları yönetimi birçok ekonomik, toplumsal ve çevresel ve hatta siyasi boyutları kapsayarak, giderek karmaşık bir hale gelmiştir. Avrupa Birliği yetkilileri su kaynakları yönetiminde havza bazlı bütüncül bir yaklaşım benimsemiş ve bütünleşik su kaynakları yönetimi (BSKY) modelini bazı zayıf yanları kabul edilmekle birlikte bu karmaşıklıkla baş edebilecek bir model olarak görülmüştür. Nowadays the most widely spread view concerning the state of the world water resources is that due to a number of natural and antropogenic factors, such as global warming, rapidly increasing population and pollution, the world is runnig out of its freshwater resources, UN, World Bank, World Water Council and other global organizations in their reports warn the humanity against a looming global water crisis.Eoropean continent does not face the challeges faced by arid regions. The rate between available and renewable water resources shows clearly that Europe has more than enough water to meet its internal demand. Making use of cutting edge technology such as GIS and remote sensing European authorities made significant progress in assessing the continets freshwater resources. As to solutions in water resource management, it looks obviously that Europe didn?t produce an originam model of its own. İnstead it followed global trens in water resource management development.Over time/ water resources management became an increasingly complex issue, encompassing important economic, social, environmental an deven political aspects. An effective management model is needed in order to adress this complexity. Although acceptıng some shortcomıngs, European authorities had for long time regarded integrated water resource management (IWRM) approach as a model which could bring the solution and ensure a more effective use of freshwater resources across Europe. 85
- Published
- 2010
28. Bölgesel eşitsizliklerin giderilmesinde bölgesel politikaların ve bölge kalkınma ajanslarının rolü ve önemi: Avrupa Birliği ve Türkiye örnekleri
- Author
-
Özkan, Yunus Emre, Budak, Sevim, and Kamu Yönetimi Anabilim Dalı
- Subjects
Kamu Yönetimi ,Regional development agencies ,Development policies ,Siyasal Bilimler ,Public Administration ,Turkey ,Inequality ,Regional imbalance ,Political Science ,Regional differences ,European Union ,Regional policies ,Development - Abstract
Bölgesel politikalar, 1929 Büyük Bunalımı'ndan sonra keşfedilen ve bölgesel eşitsizlikleri gidermeye yönelik olarak uygulanan etkili politika araçlarıdır. Küreselleşme ve yerelleşme, bölgesel politikalarda paradigma değişimine neden olmuş; üretim tekniklerinde, ulaştırmada ve iletişimde yaşanan gelişmeler bu değişimin altyapısını oluşturmuştur. Bölgesel politikalar aşağıdan yukarıya doğru dönüşüm geçirmiş, bölgesel kalkınma ulusal kalkınma karşısında baskın olmuştur.Çalışmada ilk olarak bölge kavramının tanımı yapılmış ardından bölgesel politikalarda yaşanan paradigma değişiminin sebepleri karşılaştırmalı bir şekilde incelenmiştir. Bölgesel politikalarda yaşanan paradigma değişimi AB bölgesel politikalarını da büyük ölçüde etkilemiştir. Yaşanan genişleme süreçlerine paralel olarak AB bölgesel politikalarında reformlar gerçekleşmiştir. AB'ye aday bir ülke olan Türkiye'de bölgesel politikalar içsel ve dışsal birçok faktörden etkilenmiştir. AB üyelik süreci sonrası Birliğin bölgesel politikalarına uyum süreci doğrultusunda Bölge Kalkınma Ajansları kurulmuştur.Çalışma sonucunda bölgesel eşitsizliklerin giderilmesinde ulusal kalkınma politikalarının yerine bölgesel politikaların tercih edilmeye başlandığı görülmektedir. Öte yandan, değişen bölge ve kalkınma anlayışına paralel olarak Bölge Kalkınma Ajansları, esnek personel yapısına sahip, rekabetçi bir anlayışla faaliyet gösteren kurumlara dönüşmüşlerdir.Anahtar Kelimeler: Avrupa Birliği, bölgesel politikalar, (bölge) kalkınma ajansları, paradigma değişimi, bölgesel kalkınma Regional Policies are effective policy instruments that are invented after the Great Depression and applied to overcome regional inequalities. Globalization and decentralization have led to a paradigm shift in regional policies; developments in production techniques, transportation and communications have maintained the infrastructure of this shift. Regional policies have been transformed in to a bottom-up development approach and regional development became dominant to national development.In this study, firstly the term of region has been defined, then the reasons of paradigm shift occurred in the regional policy were analyzed in a comparative manner. Paradigm shift in regional development has significantly effected EU regional policies. Parallel to the development processes, reforms have been made in EU regional policy. In Turkey, as a EU candidate, regional policies have been effected from several factors that are intrinsic and extrinsic. After the EU accession process, in accordance with the process of adaptation to the Union's regional policy, Regional Development Agencies have been established.In conclusion, it is seen that regional policies are preferred to national development policies to overcome regional inequalities. On the other hand, parallel to the change in region and development concepts, Regional Development Agencies are transformed to institutions that have more flexible staff structure and operating in a competitive approach.Key Words: European Union, regional policies, (regional) development agencies, paradigm shift, regional development 174
- Published
- 2010
29. Avrupa Birliği'nde sanat ve sanatçının korunması ve bunun Türk kamu yönetimine etkisi: Türkiye ve Fransa örnekleri
- Author
-
Eroğlu, Melike Nazan, Budak, Sevim, and Kamu Yönetimi Anabilim Dalı
- Subjects
Artists ,Protection measures ,Protection ,Fine Arts ,Public Administration ,Turkey ,Public administration ,Culture ,Artistic life ,Kamu Yönetimi ,France ,European Union ,Güzel Sanatlar ,Cultural policy ,Art - Abstract
Avrupa Birliği'nin kültür politikaları, Avrupa'nın kültürel temelleri üzerinden bir Avrupa Kimliği yaratarak Birliğin kültürel bütünleşmesini ve siyasal meşruiyetini sağlamayı amaçlamaktadır. Ancak genişleme süreci ile beraber bünyesinde farklı kültürleri barındıran Avrupa Birliği ?çeşitlilik içinde birlik? formülü ile kültür politikalarında bir denge yaratmaya çalışmaktadır.Bu çalışmada, sanat ve sanatçının korunması, Avrupa Birliği kültür politikaları ve uygulamaları kapsamında ele alınmıştır. Bu politikaların Türkiye üzerindeki etkisi değerlendirilmiş ve Avrupa Birliği'nin kültür istisnası Fransa'nın kültür politikalarına yer verilmiştir. The cultural policies of European Union aim to ensure the cultural integration and political legitimacy of the Union as a means of creating an European Identity in terms of cultural basis of Europe. However, EU has become a multicultural Union in consequence of the enlargement process and it attempts to compensate the cultural policies with the formula of ?unity in diversity?.In this study, protection of art and artist is analyzed in the context of the cultural policies and applications of European Union. The effects of these policies on Turkey is treated and it is referred to the cultural policies of France: The Cultural Exception of EU. 189
- Published
- 2010
30. Avrupa Birliği'nin enerji politikası ve çevrenin korunması boyutu
- Author
-
Kesen, Mehmet, Budak, Sevim, and Avrupa Birliği Anabilim Dalı
- Subjects
Energy policies ,Energy ,Economics ,International Relations ,Sustainable development ,Uluslararası İlişkiler ,Environmental policies ,European Union ,Ekonomi ,Development ,Environment ,Enerji ,Environmental protection - Abstract
Çalışmamız, çevre konusunun Avrupa Birliği enerji politikasının gelişiminde oynadığı rolü ve enerjinin çevre üzerindeki etkilerini konu edinmektedir. Enerji politikası hedeflerini arz güvenliği, rekabetçilik ve sürdürülebilirlik olarak ortaya koyan Avrupa Birliği, bir yandan da çevre konusunda küresel liderliğe soyunmaktadır. Öte yandan, çoğu zaman ulusal çıkarlar ortak çıkarların önüne geçmekte ve bahsi geçen üç hedef arasındaki dengenin sağlanması zor görünmektedir. Çalışmada, sırasıyla Avrupa Birliği enerji politikasının gelişimi ve çevreyle karşılıklı etkileşimleri özetlenmiş, enerji politikasının öncelikleri açısından çevrenin bulunduğu konum üzerinde durulmuş, enerjinin neden olduğu çevre sorunları incelenmiştir. Son olarak soruna küresel ısınma bakış açısı ile bakılmış, küresel ısınmanın Avrupa Birliği enerji politikalarının geleceğinde oynayabileceği rol üzerinde durulmuştur. This work examines how environmental issues have played a role in the development of the European Union?s energy policy and also explores the effects of energy on the environment. The European Union, while establishing energy policy goals of competitiveness, security of supply, and sustainability, has also become a global leader in the area of environmental policy. However, national interests frequently prevail over common interests and maintaining balance among the three energy goals appears increasingly difficult. This thesis summarizes the development of the European Union?s energy policy and its interaction with environmental issues, examines the position of the environment vis-a-vis energy policy priorities, and investigates environmental problems that result forum energy sector. Finally, the role that global warming could play in the future of the European Union?s energy policy is elaborated. 127
- Published
- 2009
31. İnsanliğin ekolojik krizi: Küresel iklim değişikliği örneği
- Author
-
Doğan, Yiğit, Budak, Sevim, and Kamu Yönetimi Anabilim Dalı
- Subjects
Kamu Yönetimi ,Public Administration ,Ecology ,Global warming ,Sustainable development ,Climate change - Abstract
18. yüzyılın ikinci yarısıyla 19. yüzyılın ilk yılları arasında, enerji, tekstil, demir, çelik ve ulaştırma üretimlerini etkileyen yeni buluşların ve özellikle buharlı makinanın keşfiyle makinalaşmış sanayi üretiminin ortaya çıkması, Avrupa'daki sermaye birikiminin artmasına neden oldu ve bir dizi ekolojik sorunu da beraberinde getirdi. 1970'lerle birlikte; hava kirliliği, sanayi atıkları, nükleer kirlilikler vb. gibi bir dizi ekolojik tahribatın ortaya çıkması, siyasal konjonktürü de etkileyerek, protest hareketin içinde bir ekoloji hareketinin doğmasına neden oldu.Bahsi geçen sanayi devriminin bir etkisi olarak kömür, petrol gibi fosil bazlı yakıtların yoğun bir biçimde kullanılması, atmosferde sera gazlarının artmasıyla birlikte, başta küresel ısınma olmak üzere bir dizi küresel iklim değişikliğine neden oldu ve 1970'lerde hissedilen ekolojik sorunlar, bu sorunsal ile birlikte günümüzde bir ekolojik krizin sinyallerini verdi. Bu nedenle, küresel iklim değişikliği, 21. yüzyılın en çok tartışılan konusu konumuna geldi. Bu çerçevede, kapitalist sermaye birikim süreci; ekonomik eşitsizliğin, sınıf çatışmalarının, çalışma saatlerindeki artışın ve bir dizi toplumsal sorunun yanında, küresel ısınmanın tetiklediği bir dizi ekolojik sorunun, insan türünü ve eko-sistemi tehdit eden felaketlerin ve genel anlamda insanlığın doğadan yabancılaşmasının tetikleyicisi oldu.Günümüzde, bireyler, toplumlar ve devletler; sera gazı salınımlarının azaltılmasını amaçlayan Kyoto protokolü benzeri küresel girişimlerde bulunmakta, küresel iklim değişikline adaptasyon stratejileri geliştirmekte ve küresel iklim değişikliği sonucunda oluşacak olan değişimden en verimli şekilde nasıl faydalanacaklarının yollarını araştırmaktadırlar.Bu tezde, küresel iklim değişikliğinin nedenleri ve sonuçları üzerine odaklanılacak, sürdürülebilir kalkınma paradigmasının küresel iklim değişikliğine ve genel anlamda ekolojik krize yönelik çözüm arayışları incelenecek ve yeni yaşayış biçimleri ile yönetsel uygulamalar üzerine tartışılacaktır.Anahtar Sözcükler: Küresel İklim Değişikliği, küresel ısınma, kalkınma, sürdürülebilir kalkınma, ekoloji Between the first half of 18th Century and the beginning of the 19th Century, breakthroughs and innovations in energy and textile sectors, iron and steel industries, transportation and especially the discovery of steam engines and industrial production paved the way of increase in capital accumulation in Europe. This advancement was accompanied with several ecological issues. Since 1970s, the appearance of some ecological damages such as air pollution, industrial wastes, nuclear pollution etc. affected the political conjecture and resulted in an ecological movement within the protest front.As a consequence of the industrial revolution, common use of fossil fuels like coal and oil caused ?Greenhouse Effect? in the atmosphere and global climate change. Therefore, global climate change has become the most frequently discussed topic in 21st Century. In this context, capitalist process causes economical inequality, class struggles, increase in working hours and several social problems as it triggers Global Warming oriented issues, disasters which threaten the human species and ecosystems as well. In general sense, it also accelerated the alienation of human beings from the nature.Today, individuals, societies and states involve in global initiatives like Kyoto Protocol. They also improve adaptation strategies against global climate change and do researches the most efficient ways and conditions during the probable climate change.In this thesis, it is aimed to focus on the causes and effects of global climate change, to examine the solution strategies that are offered by paradigm of sustainable development and to discuss new styles of life and administrative applications.Key Words: Global Climate Change, Global Warming, Development, Sustainable Development, Ecology 126
- Published
- 2008
32. Türkiye'de kamu yönetiminin sistem ve kurumları açısından çevresel örgütlenme ve çevre yönetimi: Kamusal örgütlenme
- Author
-
Özgür, Muhammet, Budak, Sevim, and Kamu Yönetimi Anabilim Dalı
- Subjects
Kamu Yönetimi ,Organizations ,Environmental management ,Public Administration ,Public administration ,Environmental policies ,Environment ,Public organizations ,Environmental organising ,Environmental protection ,Organization - Abstract
Türkiye'de Kamu Yönetiminin Sistem ve Kurumları Açısından Çevresel Örgütlenme ve Çevre Yönetimi` adlı bu çalışmamızda; öncelikle çevresel örgütlenmenin ülkemizdeki tarihi gelişimine değinildikten sonra ana çevre örgütü durumunda bulunan ve halen kurumsallaşma sürecinde olan `Çevre Bakanlığı` run teşkilat yapısı, görevleri ve yetkileri incelenmiştir. Daha sonra, politika belirlenmesi gerekli alanlar veya bir çevre problemi olarak karşımıza çıkan konulardaki politikalar ve bu politikaları oluşturmak ve uygulamakla görevli çevre ile dolaylı veya bazı yönleri ile doğrudan görevli, yetkili ve sorumlu kurumların neler olduğu, bunların Çevre Bakanlığı ile ilişkileri, yetki çatışmaları veya boşlukları irdelenmiştir. Ülkemizde çevre örgütlerinin kullandıkları çevre yönetim araçları, finansman kaynakları incelenmiş, gerek Çevre Bakanlığı'nın gerekse diğer çevre örgütlerinin kendi içlerinde ve birbirleri arasında karşılaştıkları sorunlar hakkında bir değerlendirme yapılmış ve bu sorunların çözümüne ilişkin üç değişik model önerisinde bulunulmuştur. Ayrıca, sistemin işleyişinde etkinliğin ve verimliliğin arttırılması için çözüm yolları araştırılıp, önerilerde bulunulmuştur. In that study is called `Environmental Organization and Environmental Management on the aspects of Institutions within system of Public Management in Turkey`; Mainly examined for authority, functions and structure of Ministery of Environment as a main environmental organization is progressing instirutionnaly, after touch on history of Environmental organization in our country. Then its discussed on areas require determination of politics or issues are faced as environmental problems and institutions which are authorized charged and responsible for produce and execute that politics directly or undirectly, within relations, authority gaps and contradictions between Ministery of Environment and those institutions. Its also studied on m financial sources and Management tools are used by Environmental Organizations in our country. An evaluation is done about problems in ministery of environment and Environmental organizations with in their relations as well, by proposing three different models regarding to solve those problems. In addition, its searched solution methods and given suggestions in order to increase productivity and efficiency of system. 332
- Published
- 2002
Catalog
Discovery Service for Jio Institute Digital Library
For full access to our library's resources, please sign in.