Search

What does having power mean, not for, but to an individual at work? In this paper, we focus on the individual’s concerns and experiences in the work setting and discuss how individuals conceptualise and construct their own power at work. This perspective is important due to its corresponding implications for how individuals choose their jobs, how they show proactive work behaviours, and how they are engaged in power relations in organisations. In-depth interviews with eleven participants were subjected to interpretative phenomenological analysis and key themes were identified to explain how these individuals cognitively, socially, and operationally crafted their ‘own’ versions of power in their organisations. Despite the idiosyncratic similarity among the participants, our analysis revealed a clear divide: ‘position-based power holders’ and ‘territory holders’. We first present our findings and results with interview excerpts and implications drawn from the emergent themes based on participant accounts. Next, we focus on two individual cases to explain how these individuals identified themselves as power holders within their own organisational contexts. Finally, we discuss our findings in association with other theoretical frameworks and concepts including the meaning of power, the organisational context, and proactive work behaviours.

Çağdaş yönetim düşüncesi başyapıtlarından Administration Industrielle et Générale (Genel veEndüstriyel Yönetim) ilk kez 1916 yılında yayınlanmış; yazar Henri Fayol’un doktrini kısa süreiçinde Fransa’da Fayolizm akımına yol açmıştı. Le Chatelier ve Fréminville öncülüğündeki bazıFransız mühendislerin çabaları sonucunda ise Taylorizm, Fayolizm akımının karşısında güçlü biralternatif olarak yerini aldı ve Fransa’da 1920’li yılların ilk yarısı Tayloristler ve Fayolistler olarakşekillenen bir grup kutuplaşmasına sahne oldu. İki grup arasındaki rekabet 1925 yılında varılan biranlaşmayla son bulurken Taylorizm ve Fayolizm, birbiriyle çelişen ama birbirini tamamlayan ikiakım olarak yönetim düşüncesi tarihindeki yerini aldı. Bu çalışmanın amacı, bu değerli başyapıtındoğuşuna neden olan faktörleri ve bunların yarattığı etkiyi yansıtan genel bir tablo ortayakoymaktır. Bunun için olgu ve olaylar, Fayol’un ve Tayloristlerin perspektifleri doğrultusundadönemin Fransız sosyal sınıf sistemi ve Fayol’un kariyeri sırasında yaşadığı önemli deneyimlerüzerinden incelenmiştir.

Londra, 1851: Büyük Sergi Fikrinin OrtayaÇıkışı, Katılımcılar ve Sergilenen ÜrünlerBüyük Sergi’de Osmanlı Ürünleri

Bu çalışmanın amacı, MBA öğrencileri bağlamında örtük liderlik teorisi ile ilgili bir ölçek geliştirmektir. Çalışma iki kısımdan oluşmaktadır. Birinci kısımda, odak grubu çalışmaları ve mülakatlar sonucunda örtük liderlik teorileri ile ilgili ifadeler elde edilmiştir. İkinci kısım, bu ifadeleri içeren anketin, tam zamanlı çalışan MBA öğrencilerinden oluşan iki ayrı örneklem grubuna uygulanmasına yöneliktir. Çalışmanın sonuçları , üç ayrı faktör grubunun varlığına işaret etmektedir. Tartışma ve sonuç kısımlarında ilgili faktörler ve uygulamaları ele alınmaktadır, This study is an attempt to develop and test a scale in Implicit Leadership Theories (ILTs) in the context of MBA students. The study is composed of two steps. The first steps involves two seperate focus groups where statements related to ILTs are developed. In the second step, these statements are tested with surveys to two different sample sets who are full time working MBA students. Results confirm the existence of three factors in ILTs. Further discussions and further suggestions are provided in the study

Trust has been a long triggering construct for scholars across various disciplines. While individual level trust has been extensively dealt with by scholars in psychology; trust among strategic partners has been analyzed in extant research by strategy scholars. In the cross section of the two disciplines, organizational behavior researchers have shown attempts to link individual level trust to organizations. This paper is an effort to evaluate the trust in organization construct. Following this core objective, we aimed to combine trust in organization to perceived success of organizational level innovation. Yet, we content that readiness level of employees for change will be a mediator between trust in organization and perception of success of organizational level innovation. Qualitative insights from depth interviews allowed us to revise our model and advocate on methodological suggestions for further research avenues., Trust has been a long triggering construct for scholars across various disciplines. While individual level trust has been extensively dealt with by scholars in psychology; trust amongstrategic partners has been analyzed in extant research by strategy scholars. In the cross section of the two disciplines, organizational behavior researchers have shown attempts tolink individual level trust to organizations. This paper is an effort to evaluate the trust in organization construct. Following this core objective, we aimed to combine trust in organization to perceived success of organizational level innovation. Yet, we content that readiness level of employees for change will be a mediator between trust in organization and perception of success of organizational level innovation. Qualitative insights from depth interviews allowed us to revise our model and advocate on methodological suggestions for further research avenues.

Gelişmekte olan ekonomilerdeki işletmeler, hiç kuşkusuz bir yandan uluslararası rekabet koşullarıyla öte yandan aynı alanda faaliyet gösteren diğer işletmelerin aynı teknolojiyi kullanmasının yaygınlaşmasıyla mücadele etmek durumundadır. Bu nedenle örgütler pazardaki konumlarını korumak ve yeni iş fırsatları geliştirmek durumundadır. Her iki durumda da pazarda farklılaşmaya dayanan yeni ve inovatif stratejiler gerekmektedir. Sürdürülebilir rekabet avantajı ve ticari başarı için bir değer olarak kabul gören endüstriyel tasarımın bu açıdan önemli bir rolü bulunmaktadır. Bu çalışma kapsamında ürün tasarım ve geliştirme sürecine startejik yaklaşımın endüstriyel tasarım uygulamaları için yararlı olduğu görüşü ortaya konmaktadır. Araştırma kapsamı iki bölüm dahilinde düşünülmüştür. Birinci bölüm, kaynağını daha önce Polonya’da yapılmış bir araştırmadan almakta ve Türk işletmelerinin farklılaşmak adına endüstriyel tasarımı ne ölçüde bir stratejik gereç olarak gördüklerini gözlemlemeyi amaçlamaktadır ve Polonya’daki araştırma bulguları ile karşılaştırılmış bulgular sunmaktadır. İkinci bölüm ise Türk işletmelerine odaklanmakta ve ürün tasarım ve geliştirme sürecine stratejik yaklaşımın endüstriyel tasarım uygulamalarını nasıl etkilediği ele almaktadır. Faktör analizi sonucunda endüstriyel tasarım boyutunda üç faktör (endüstriyel tasarımın diğer iş süreçleri ile uyumu, estetik ve ergonomik uygunluk) ile stratejik ürün geliştirme boyutunda üç faktör (takım çalışması, sürekli inovasyon ve pazara odaklanma) ortaya çıkmış ve bu faktörler regresyon analizi ile incelenmiştir. Tekstil, mobilya ve ev aletleri alanlarında faaliyet gösteren 198 işletme araştırma kapsamına dahil edilmiştir. Takım çalışmasının etkisinin endüstriyel tasarım uygulamalarında önemli rolü olduğu temel bulgu olarak söylenebilir.

Karmaşıklık teorisi, geleneksel Newton paradigması ile açıklanamayan konulara farklı bir perspektiften bakılmasını sağlamış, diğer bilim dallarında olduğu gibi sosyal bilimlerde ve dolayısıyla yönetim ve organizasyon konularında da etkisini ortaya koymuştur. Yaşayan tüm sistemlerde olduğu gibi, organizasyonlar ve ürün geliştirme ekipleri de birer adapte olabilen karmaşık sistemdir ve ürün geliştirme süreci kaos eşiğinde kendiliğinden organizasyon olarak gerçekleştirilmektedir. Ürün geliştirme ekibi, sürekli bir döngü içerisinde sahip olduğu dengeden uzaklaşma ve değişen çevre koşullarına adapte olma eğilimi göstermekte; ekip üyeleri, sistemin birer aktörü olarak, müşterilerin, rakiplerin, şirketin ve teknolojinin de içinde bulunduğu kaos ortamında, belli kurallar ve görev dağılımı çerçevesinde faaliyetlerini özgürce yerine getirerek yarı otonom bir davranış sergilemektedir. Böylece ekip yeni bir dengeye kavuşmakta; yaratıcılık ve yenilik arayışları ile birlikte ortaya yeni bir ürün çıkmaktadır. Buradan sağlanan geri besleme, bir sonraki ürün geliştirme süreci faaliyeti için bir iterasyon sağlayacaktır. Bu tez çalışması üç ana bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde, karmaşıklık teorisi ile adapte olabilen karmaşık sistemlerin karakteristik özellikleri ele alınmış, ikinci bölümde ise ürün geliştirme ekibi, ürün geliştirme süreci ve yeni ürünün karmaşıklık perspektifinde bir ürün geliştirme modeli geliştirilmiştir. Üçüncü bölümde ise modelde yer alan varsayımların, örnek olarak seçilen DVD-TV ürün geliştirme projesindeki geçerliliği doğrulanmıştır. The complexity theory, which has a great impact over various scientific areas, as well as management and organisation, provided a new perspective to concepts that can not be well defined through traditional Netwon paradigm. Similar to all other living systems, organisations and product development teams are complex adaptive systems that conduct the product development process as self organisation on the edge of chaos. Through a continuous cycle, the product development team intends to keep itself away from equilibrium and to adapt itself into changes within the environment. Team members operate as agents of the system, who run their activities semi autonomously; making their decision freely within previously determined rules and tasks. This helps the system to reach a new state of equilibrium and develop creative and innovative products. The system provides a feedback to be used as iteration for the following product development process. This thesis contains three basic parts. The first part gives an overview about complexity theory and characteristics of complex adaptive systems. The second part monitors the development of a model through the complexity perspective, regarding three basic elements of the product development cycle; team, process and new product. The third part contains the application of the model's assumptions, which are found to be valid for the example of a DVD-TV product development project. 166

102

Çalışanların performans değerleme sistemine karşı algılarının örgüt içindeki sinizmin varlığına olan etkisini araştırmayı amaçlayan bu çalışma amprik bir çalışma niteliğindedir. Gerçekleştirilen literatür çalışması sonucunda çalışanların performans değerlendirme algısının örgütsel sinizm üzerinde etkili olabileceği şüphesine yönelik doğrulayıcı analizler yapılmıştır. Çalışmanın amacına uygun seçilmiş ölçeklerle hazırlanmış anket çalışmasında, Örgütsel sinizm kavramı için 13 ifade, çalışanların performans değerlendirme sistemi algılarını ölçmek amacıyla oluşturulmuş. 20 ifade yer almaktadır. Bu kapsamda hazırlanan anket çalışması, İstanbul'da yer alan 59 erkek, 92 kadın 151 X bankası genel müdürlük çalışanı üzerinde uygulanmıştır.Gerçekleştirilen regresyon ve korelasyon analizleri sonucunda, çalışanların performans değerlendirme algısının örgütsel sinizm kavramıyla negatif ilişkili olduğu sonucuna varılmıştır. A theoretic study about performance assessment systems, perception of performance assessment and organizational cynicism was implemented. As a result of the study, there was a suspicion that the perception of performance assessment may have effects on organizational cynicism and this situation was analyzed for verifying those suspicions. There are 20 statements, made up for testing the perceptions of the employees related to the performance assessment system and 13 statements made up for the organizational cynicism. A survey was conducted on 151 employee of in X bank's headquarters composed of 59 men and 92 women. As a result of the regression and correlation analysis, it was accapted that perception of performance assessment is negatively correlated with organizational cynicism. 88

Bu çalışma iş-aile çatışmasının işten ayrılma niyeti ile arasındaki ilişkileri araştırmak üzere geçekleştirilmiştir. Araştırmayı gerçekleştirebilmek için gerekli veriler İstanbul ilinde faaliyet gösteren ve bağımsız denetim sektöründe çalışan katılımcılardan elde edilmiştir. Toplam 153 çalışandan veri toplanmıştır. İş-aile çatışmasının ve işten ayrılma niyetinin katılımcıların demografik özellikler ile ilişkisi araştırılmış olup farklılık gösteren parametreler irdelenmiştir. İşten ayrılma niyetinin gerilim esaslı iş-aile çatışması, zaman esaslı iş – aile çatışması ve gerilim esaslı iş – aile çatışması ile pozitif yönlü ve anlamlı ilişkisi bulunmuştur. Değişken olarak iş – aile çatışmasının işten ayrılma niyeti arasındaki ilişki de anlamlı ve pozitif yönlü olduğu tespit edilmiştir. This study was conducted to investigate the relationship between work-family conflict and turnover intention. The data required to carry out the survey were obtained from participants working in the Istanbul province and working as an independent auditor. Data from a total of 153 employees were collected. The relationship between work-family conflict and turnover intention was investigated in relation to the demographic characteristics of the participants, and the parameters that differed were examined. The turnover intention has a positive and meaningful relationship with the stress-based work-family conflict, the time-based work-family conflict and the behaviour-based work-family conflict. The relationship between work - family conflict as a variable and turnover intention was also found to be significant and positive. 109