24 results on '"Baysal, Serap"'
Search Results
2. Experience with FLT3 Inhibitor Midostaurin in Newly Diagnosed Acute Myeloid Leukemia Patients
- Author
-
BAYSAL, Mehmet, primary, ALKİS, Nihan, additional, and BAYSAL, Serap, additional
- Published
- 2021
- Full Text
- View/download PDF
3. Could ratio of hemoglobin to red cell distribution width and ratio of absolute lymphocyte count to absolute monocyte count be a prognostic tool in newly diagnosed multiple myeloma patients?
- Author
-
Baysal, Mehmet, primary, Demirci, Ufuk, additional, Bas, Volkan, additional, Gulsaran, Sedanur Karaman, additional, Umit, Elif, additional, Kirkizlar, Hakkı Onur, additional, Baysal, Serap, additional, and Demir, Ahmet Muzaffer, additional
- Published
- 2020
- Full Text
- View/download PDF
4. Beyaz peynirde enstrümental tekstür ve duyusal analizler arasındaki korelasyonun değerlendirilmesi üzerine bir araştırma
- Author
-
Baysal, Serap, Özcan, Tülay, Bursa Uludağ Üniversitesi/Fen Bilimleri Enstitüsü/Gıda Mühendisliği Anabilim Dalı., and Gıda Mühendisliği Anabilim Dalı
- Subjects
Sensory ,Korelasyon ,White cheese ,Food Engineering ,Beyaz peynir ,Duyusal ,Tekstür ,Texture ,Gıda Mühendisliği ,Correlation - Abstract
Bu çalışmada, farklı hayvan sütlerinden (inek, keçi ve koyun) üretilmiş tam yağlı Beyaz peynirlerin fiziko-kimyasal, tekstürel ve duyusal özelliklerinin incelenmesi ve enstrümental tekstür ile duyusal tekstürel özelliklerin ve peynirlerin bileşimleri arasındaki korelasyonun karşılaştırılması istatiksel yöntemlerle gerçekleştirilmiştir.Temel bileşen analizi (PCA) ve çok boyutlu ölçekleme (MDS) tekstür haritaları, peynirlerin özelliklerinin hem duyusal hem de enstrümental değerlendirmeler açısından farklı olduğunu göstermiştir.Sonuçlar karşılaştırıldığında, inek, keçi ve koyun peynirlerinin tekstürel özelliklerinin önemli ölçüde farklı olduğu saptanmıştır (p
- Published
- 2019
5. Edirne Merkez ilçede sosyoekonomik düzeyi farklı iki mahallede yaşayan erişkin kadınlarda kanser risk algısı ve sağlıklı yaşam biçimi davranışı
- Author
-
Baysal, Serap, Ekuklu, Galip, and Halk Sağlığı Anabilim Dalı
- Subjects
Halk Sağlığı ,Edirne ,Socio-economic level ,Risk factors ,Neoplasms ,Adults ,Women ,Public Health ,Early diagnosis ,Healthy life - Abstract
ÖZETKanser tüm dünyadaki en sık ikinci ölüm nedenidir ve önemli bir halk sağlığı sorunudur. Ölümle sonuçlanmasının yanı sıra ciddi psikososyal ve ekonomik yük de getirmektedir. Kanser için algılanan risk, kanserle ilişkili sağlık davranışlarına yönelik tutumu, uygun zamanda ve biçimde sağlık hizmeti alma olasılığını ve kanserden korunma davranışlarını etkilemektedir. Bu nedenle kanser risk algısı, kanser hastalarında sağlık davranışının önemli bir bileşenidir.Bu çalışmayla, Edirne Merkez ilçede sosyoekonomik düzeyi farklı iki mahallede yaşayan kadınlarda sosyodemografik değişkenlerin, kanser ve risk faktörleriyle ilgili bilgi düzeyinin; risk algısını ve tarama davranışlarını nasıl etkilediği incelenmiştir.Çalışma kesitsel ve tanımlayıcı nitelikte olup, Eylül 2016-Nisan 2017 tarihleri arasında, Fatih Mahallesi'nden 391, Menzilahir Mahallesi'nden 156, toplamda 547 kadınla gerçekleştirilmiştir. Katılımcıların sosyodemografik özellikleri, risk algısı ve yaşam biçimi verileri geliştirilen anket formu ve Sağlıklı Yaşam Biçimi Davranışları Ölçeği II kullanılarak toplanmıştır.Kronik hastalık ve aile öyküsü olanların, 1. derece yakını kanser olanların, kanser hastası olan yakınına bakım verenlerin, düzenli fiziksel aktivite yapanların ve sigara kullananların daha fazla erken tanı ve tarama amaçlı başvuruda bulunduğu belirlenmiştir (p
- Published
- 2018
6. Vejetaryen Beslenme ve Sağlık Üzerine Etkileri
- Author
-
ÖZCAN, Tülay and BAYSAL, Serap
- Subjects
Vejetaryen,beslenme,sağlık,kronik hastalıklar - Abstract
Vejetaryenler et ya da hayvansal kaynaklı gıdaları hiç tüketmeyen ya da sınırlı olarak tüketen kişiler olarak tanımlanmaktadır. Vejetaryen beslenme biçimleri lakto vejetaryen, ovo vejetaryen, lakto-ovo vejetaryen, vegan vb. olarak sınıflandırılabilmektedir. Vejetaryen beslenmesi genellikle beden kütle indeksi, toplam serum ve kolesterol seviyesi ile tansiyonun daha düşük olmasını sağlayarak kalp hastalıkları, hipertansiyon, felç, tip 2 diyabet ve belirli kanser türlerinin vejetaryen olmayanlara kıyasla daha az gözlenmesine neden olmaktadır. Bununla birlikte, vejetaryenlerin sağlığın korunması ve bazı kronik hastalıkların risklerinin azaltılması için tek tip beslenme sonucu eksiklikleri belirlenen vitamin B12, vit D, ω-3 yağ asitleri, kalsiyum, demir ve çinkoyu diyetlerinde yeterli miktarda almaları gerekmektedir. Bu derlemede vejetaryen beslenme şekillerinin sağlığa olan etkileri incelenmiştir.
- Published
- 2016
7. Vegetarian diet and effects of vegetarian nutrition on health
- Author
-
Uludağ Üniversitesi/Ziraat Fakültesi/Gıda Mühendisliği Bölümü., Özcan, Tülay, and Baysal, Serap
- Subjects
Vegetarian ,Beslenme ,Health ,Kronik hastalıklar ,Chronic diseases ,Vejetaryen ,Sağlık ,Nutrition - Abstract
Vejetaryenler et ya da hayvansal kaynaklı gıdaları hiç tüketmeyen ya da sınırlı olarak tüketen kişiler olarak tanımlanmaktadır. Vejetaryen beslenme biçimleri lakto vejetaryen, ovo vejetaryen, lakto-ovo vejetaryen, vegan vb. olarak sınıflandırılabilmektedir. Vejetaryen beslenmesi genellikle beden kütle indeksi, toplam serum ve kolesterol seviyesi ile tansiyonun daha düşük olmasını sağlayarak kalp hastalıkları, hipertansiyon, felç, tip 2 diyabet ve belirli kanser türlerinin vejetaryen olmayanlara kıyasla daha az gözlenmesine neden olmaktadır. Bununla birlikte, vejetaryenlerin sağlığın korunması ve bazı kronik hastalıkların risklerinin azaltılması için tek tip beslenme sonucu eksiklikleri belirlenen vitamin B12, vit D, ω-3 yağ asitleri, kalsiyum, demir ve çinkoyu diyetlerinde yeterli miktarda almaları gerekmektedir. Bu derlemede vejetaryen beslenme şekillerinin sağlığa olan etkileri incelenmiştir. A vegetarian is a person who either does not or limitedly consume meat or animal-derived foods. Vegetarian diets can be classified as lacto vegetarian, ovo vegetarian, lacto-ovo vegetarian, vegan etc. A vegetarian diet usually provides lower body mass index, serum total and cholesterol levels, and blood pressure; reduced heart disease, hypertension, stroke, type 2 diabetes, and certain cancers than do non-vegetarians. However, vegetarians should take adequate amounts of vit B12, vit D, ω-3 fatty acids, calcium, iron, and zinc due to the nutritional deficiencies in order to improve health and reduce the risk of some chronic diseases. This review deals with the impacts of vegetarian diets on health.
- Published
- 2016
8. Çevre için halk eğitiminde Japonya ve Türkiye örneği
- Author
-
Sancar, Kahoru Niibe, Baysal, Serap, and Eğitim Bilimleri Anabilim Dalı
- Subjects
Sociology ,Eğitim ve Öğretim ,Education and Training ,Sosyoloji - Abstract
Araştırmanın genel amacı; Japonya'daki çevre için halk eğitimi deneyimini,ulusal politikalar; dört gruptan oluşan ilgili kurum veya kuruluşlar (merkezi ve yerelhükümetler, belediyeler, üniversiteler ve STK'lar); hedef kitle ve gruplar; ilgi alanınagiren konular, kapsamı ve öncelikleri; eğitim ortamları ve süreçleri ile izlenen stratejive yöntemleri açısından inceleyip elde edilen sonuçları değerlendirmek veTürkiye'ye ışık tutacak öneriler geliştirmektir.Literatür taraması ile yürütülen araştırma sonucunda, elde edilen bulgular,Japonya'da Eğitim Bakanlığı, örgün eğitim içindeki çevre için eğitime, ÇevreBakanlığı ise, çevre için halk eğitimine ağırlık verdiğini göstermektedir. Türkiye'deise, her iki Bakanlık da örgün eğitim içinde çevre için eğitime odaklanmışbulunmaktadır. Öte taraftan, araştırmalar, Japonya'daki belediyelerinTürkiye'dekilere kıyasla daha çok etkin oldukları ve çevre liderleri yetiştirmek,aileler ile çocukları birlikte eğitmek gibi kapsamlı ve daha yaralı çalışmalaryaptıklarını işaret etmektedir. Ayrıca iki ülkedeki üniversitelerin bu konudakiçalışmaları kıyaslandığında da yukarıdaki tablonun benzeri ortaya çıkmaktadır. Buarada, her iki ülkede bu amaçla etkinlik gösteren STK'nın var olduğu ve olumluçalışmalar yaptıkları anlaşılmaktadır.Sonuç itibariyle Japonya'nın yukarıda değinilen deneyimlerinden Türkiye'ninde yararlanması ve benzeri uygulamaları öncelikle başlatmasının zorunlu olduğudüşünülmektedir. The aim of this study is to explore the experiences of environmentaleducation for people in Japan, from the points of national policies; activities ofrelevant establishments or organizations as composing of four groups (central andlocal governments, municipalities, universities and NGOs), target communities andgroups; the scope of the related subjects and priority, characteristics and duration ofthe education; strategies and methods and also to evaluate the results obtained inorder to develop the recommendations to be used for the benefit of Turkey.The findings of the study indicate that in Japan The Ministry of Education isgiving more importance for environmental education in formal education, while TheMinistry of Environment is mostly engaged in informal environmental education. Onthe other hand, both Ministries in Turkey have been focused on formal schooleducation. This study also pointed out that municipalities in Japan are much moreactive than those of Turkey. They arrange nonformal environmental educationprograms, especially, training environmental leaders and also educating all familymembers together. As regards to the functions of universities are different betweentwo countries; in Japan, at almost all universities, lectures are open to public andconstantly conferences or seminars are arranged. But, in Turkey, universities are notopen to public and these activities are not frequently organized for public.As a result, it is considered to be necessary for Turkey to get benefit out ofJapanese experiences and develop the proper practices for Turkey in the very nearfuture. 156
- Published
- 2005
9. Endüstriyel mesleki eğitimde nitel dış verimlilik
- Author
-
Dinçal, Nevzat, Baysal, Serap, and Diğer
- Subjects
Employment ,Industrial vocational high schools ,Vocational education ,Eğitim ve Öğretim ,Small and Medium Sized Firms ,Education and Training ,Productivity - Abstract
189 ABSTRACT QUALITATIVE EXTERNAL PRODUCTIVITY IN THE INDUSTRIAL VOCATIONAL EDUCATION Dinçal, Nevzat Gruduate Program of Adult Educational Science Field Advisor of Thesis: Prof. Dr. Serap Ayhan February, 2002; 198 pages This syudy has been aimed at to determine and compare employment rate, productivitity and the factors which effect the productivity of graduateds in their field that applying two different educational system inthe industrial vocational education. One of them as a formal education institude is Endüstri Meslek Lisesi(EML)lndustrial Vocational High School in Turkey); The other is as an extended education institude; Türk-Alman Meslek Eğitim Merkezi (TAMEM) (Turk-German Center of Vocational Education in Turkey). In this research, descriptive survey method and model had been used. The universe of the research has contained graduateds from EML and TAMEM in 1994-1999 years period of Electric Departments whom have been working in their field and job, also enterprises employing these graduateds. Determined 193 graduateds employing in their field and 167 enterprises which the graduateds have been worked for these enterprises. Research contained all the universe, for this reason there was no need to apply sampling technigue. In this research, `Mezun Anketi`(Graduateds Quastionnaire) and `İşletme Anketi` (Quastionnaire for Enterprises) had been used as a deviceses collecting data for research. Datum of the questionnaires anallised with SPSS program; EML and TAMEM graduateds compared in the point of view of employment rate, level of productivity and competence in their field and job. The datum anallised applying with Chi Suquare (X2) technigue. Obtained findings at the end of the research pointed out that, in the point of view of competence, productivity and employment rate in their field and job of both graduateds; Educational system of the TAMEM is more effective than Educational system of EML. In this context; independent variables `the period of enterprise education` and the `relation between school and labour market` are found diagnostic variabels as a result. 198
- Published
- 2002
10. Yetişkin eğitimi bağlamında işçi eğitimi üç işçi sendikasında etnografik örnek olay incelenmesi
- Author
-
Sayilan, Fevziye, Baysal, Serap, and Diğer
- Subjects
Public education ,Eğitim ve Öğretim ,Education and Training ,Labor unions ,Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri ,Labour Economics and Industrial Relations ,Adult education ,Workers ,Education ,Unions - Abstract
Tez çalışması ile işçi sendikalarının işçi eğitimi etkinliklerini yetişkinlerde perspektif dönüşümü bağlanımda değerlendirmek amaçlanmıştır. Bunun için işçi hareketi içinde üç farklı geleneği temsil eden üç işçi konfederasyonuna (DİSK, TÜRK İŞ, HAK İŞ) bağlı üç sendikada (Birleşik Metal İş, Harb İş, Öz Gıda İş) etnografik örnek olay çalışması yapılmıştır. Dört yıllık alan çalışması sonucu toplanan belgeler, alan notlan ve görüşme kayıtlan ilk adım olarak araştırma sorulan doğrultusunda kodlanarak, her örnek özelinde betimsel olarak çözümlenmiştir. Öncelikle işçi sendikalarının işçi eğitimi programlarım hangi amaçlar altında sürdürdükleri ve kullandıktan yol ve yöntemler ve işçi eğitimini kuşatan sendika kültürü çözümlenmiştir. Daha sonra, bu eğitimlerin işçiler açısından anlamım çözümlemek için, bütün veriler belirli başlıklar altında çözümlenerek yorumlanmıştır. Böylece önce üç konfederasyonunun eğitim anlayışlan ve amaçlan betimsel bir biçimde değerlendirmiştir, ikinci olarak örnek sendikaların eğitim amaçlan, yaklaşımlan ve işçi eğitim programlan değerlendirilmiştir. Daha sonra ise gözlem ve görüşmelerden çıkan veriler, işçilerin bakış açılan temel alınarak, sendikal eğitim ve işçilerin gereksinimleri, derslik içi etkileşim, derslikte ve grupta öğrenme, toplumsal cinsiyet ve öğrenme ve işçilerde perspektif dönüşümü başlıklarında çözümlenerek yorumlanmıştır. Bu konudaki bulgular sendikalan ortaklaştıran ve farklılaştıran yönleriyle karşılaştırmalı olarak yorumlanmıştır. The aim of this thesis is to evaluate the education of workers in the unions within the context of perspective transformation. To realize this aim an etnographic case study was conducted in three unions (Birleşik Metal İş, Harb İş, Öz Gıda İş) which are members of the three workers' confederations (DİSK, TÜRK İŞ, HAK İŞ) which represent three different traditions in the labour movement. The documents, field notes and recordings of the interviews were collected after a four years field work. First all the data are classified in a descriptive fashion. Later these data are analysed under certain groups which are produced within the frame work of certain research questions. In this way educational appoaches and aims of the three confederations are presented in a descriptive way. In this context educational approaches, and workers' education program of the unions are evaluated. Later the data collected by observation and interview are interpreted. These interpretaions are subsumed under the following subjets: union education and needs of workers; learning in the class room and in the group work; gender and learning; transformation of percpective of workers. In addition all the findings are interpreted in a way which compares different unions focusing on their divergences and common points in their approaches. 241
- Published
- 2001
11. Halk eğitimi açısından Hayriye Köyü toplum kalkınması örneği
- Author
-
Eroğlu, Ercan, Baysal, Serap, and Halk Bilimi Ana Bilim Dalı
- Subjects
Economic change ,Public education ,Sociology ,Eğitim ve Öğretim ,Community development ,Bursa-İnegöl-Hayriye ,Education and Training ,Development ,Sosyoloji ,Education - Abstract
202
- Published
- 2000
12. İnsan hakları ve demokrasi eğitiminde sivil toplum örgütlerinin rolü (İnsan Hakları Derneği ve Mazlum-Der örnekleri)
- Author
-
Küçük, Ender, Baysal, Serap, and Yaşam Boyu Öğrenme ve Yetişkin Eğitimi Ana Bilim Dalı
- Subjects
Public education ,Sociology ,Nongovernmental organizations ,Eğitim ve Öğretim ,Mazlum-Der ,Education and Training ,Human rights ,Sosyoloji ,Democracy ,Human Rights Organization - Abstract
5. BOLUM ÖZET, SONUÇ ve ÖNERİLER Özet Demokratik bir toplum modelini hedefleyen bir ülkede, bu modele uygun kültürel örüntünün yaratılması; toplumun ve bireylerin demokratik bir toplum modelinin içinde barındırdığı değerleri benimseyen, yaşatan ve koruyan bir yapıya oluşması, ancak bu değerlerin bilinmesi ve bu değerlerlerle ilgili bilinç düzeyinin oluşması ile, yani eğitimle olanaklıdır. Bu ise, eğitim kurumlarının demokratik değerleri taşıyan ve yaşatan bireyleri yetiştirmeyi hedeflemesini gerektirmektedir. Ülkemizde ise, eğitim kurumlarının bu işlevi yerine getirmekten uzak oldukları söylenebilir. Ülkemiz, gerek demokrasinin ve demokratik kültürün temel değerlerinin kalıcı kılınması, gerekse ulusal ve uluslararası yasal yükümlülükler noktasında zorunluluk olarak beliren, olmazsa olmaz koşul haline gelen insan haklan ve demokrasi eğitimi konusunda olumlu bir durumda değildir. Ülkemizde insan haklan ve demokrasi eğitiminin salt kamuya ait veya kamunun denetiminde bulunan eğitim kurumlarında gerçekleştirilmesinin taşıdığı risk ve sıkıntılar, sivil toplum örgütlerinin rolünü ve bu örgütler tarafından gerçekleştirilen ve gerçekleştirilebilecek insan haklan ve demokrasi eğitiminin önemini artırmaktadır. Sivil toplum örgütlerinin, insan haklan ve demokrasi eğitimi çerçevesinde, toplumda insan haklan ve demokrasi bilincinin oluşması ve yerleşiklik kazanması sürecine yaptıklan katkılar ülkemiz gerçeğinde son derece önem taşımaktadır. Bütün dünyada olduğu gibi, ülkemizde de sivil toplum örgütleri eğitsel 286etkinliklerde bulunmakta, çeşitli eğitim projeleri gerçekleştirmekte ve halk eğitimi çalışmaları yapmaktadırlar. Sivil toplum örgütlerinin eğitsel içerikli çalışmalarının sonuçlarım belirlemek ne denli zor olsa da, bu örgütlerde oluşan eğitsel ortamların ve bu örgütlerin halk eğitimine sundukları olanakların araştırılması o denli zorunludur. Ancak ülkemizde bu konunun yeni yeni dikkat alanına girdiği söylenebilir. Ülkemizde sivil toplum örgütlerinin gerçekleştirdiği projeler ve bu projelerin eğitsel boyutları ile ilgili sınırlı sayıda da olsa araştırmalar bulunmaktadır. Ancak bu araştırmalar arasında herhangi bir sivil toplum örgütünün etkinliklerinin insan haklan ve demokrasi eğitimi çerçevesinde değerlendirilmesine dönük bir araştırma bulunmamaktadır. Bu gereksinimden yola çıkarak gerçekleştirilen bu araştırmanın genel amacı, sivil toplum örgütlerinin insan haklan ve demokrasi eğitimi konusunda yüklenebileceği işlevleri, İnsan Haklan Derneği (İHD) ve Mazlumlarla Dayanışma Derneği (MAZLUM-DER)' nin etkinliklerinden ve bu etkinliklerin hem dernek üyelerine, hem de demeklerle üyelik bağlantısı içinde bulunmayan yurttaşlara yansımalarından yola çıkarak çözümlemek; insan haklan ve demokrasi eğitiminin gerçekleştirilmesine katkılan bakımından halk eğitimine sunduklan olanaklan ortaya çıkarmak olmuştur. Araştırmanın çalışma evreni, İHD ve MAZLUM-DER' in Ankara' daki yönetim kadrolarını, üyelerini ve Ankara ili merkez ilçelerinde yerleşik olup, bu örgütlerle üyelik bağı ve başkaca zorunlu bir ilişki içinde bulunmayan yurttaşlan kapsamaktadır.Araştırmanın yöneticiler evreninden örneklem alınmasında herhangi bir istatistiksel yöntem uygulanmamış, görüşmeler sürecinde araştırmacının insiyatifi belirleyici olmuştur ve İHD'nin 7, MAZLUM-DER'in 3 yöneticisiyle derinlemesine görüşmeler yapılmıştır. Üyeler evreninden ise alman örneklem, araştırma tarihinde İHD'nin Ankara Şubesi'ne kayıtlı toplam 2900 üyenin %5'i olan 145 kişi ve MAZLUM-DER'in Genel Merkezi'ne kayıtlı 400 üyenin Ankara'da ikamet eden 200 üyesinin %20'si olan 40 kişiden oluşmuştur. Yurttaşlar arasında konut bazmda örneklem alınmış; örneklem büyüklüğü sayısal bir sınırlama ile 200 olarak belirlenmiş; ve örnekleme yöntemi olarak, öncelikle Ankara'nın fakir, orta ve zengin semt ve mahallelerini temsil edecek üç ilçenin seçilmesi, sonra belirlenen örneklem büyüklüğü seçilen bu üç ilçenin fakir, orta, zengin mahallelerindeki konut sayışma oranlanarak, her ilçe için söz konusu ölçütlere uygun konutların belirlenmesi yoluna gidilmiştir. Araştırmada bilgi toplama araçları olarak; Yöneticilerle Görüşme Formu, Üyeler Sorukağıdı ve Yurttaşlar Sorukağıdı kullanılmıştır. Yöneticilerle görüşmeler, yan yapılandırılmış görüşme formu çerçevesinde kimiyle birkaç oturum sürerek ve ses kaydı yapılarak gerçekleştirilmiş; öteki Sorukağıtlannm uygulanması ise yine araştırmacı tarafından her konutta yetişkin bir kişiyle yüz yüze görüşmeler olarak uygulanmıştır. 288Sorukağıtlanndan elde edilen ham veriler bilgisayar ortamına girilmiş; sayı ve yüzde dağılımları alındıktan sonra, genellikle örneklem gruplarının karşılaştırıldığı çapraz dağılımlar olarak tablolaştınlarak yorumlanmıştır. Araştırmanm önemli bazı bulguları şöyle özetlenebilir: Her iki derneğin yöneticileri, ülkemizdeki demokrasinin başarısızlığın nedenleri olarak; tarihsel, yönetsel, toplumsal ve siyasal birçok etmene vurgu yapmışlardır. Ancak yasal çerçevenin demokratik olmayışına ve geleneksel kültürümüze, demokratik kültürün yeterince oluşmamış olmasına ağırlıklı nedenler olarak yer vermişlerdir. Toplumsal yapımızda ve geleneğimizde hoşgörü kültürünün bulunmadığım ve toplumsal yapımızın son derece otoriter özelliklere göre biçimlendiğini belirtmişlerdir. Ülkemizde insan haklan ihlallerinin yoğun olarak bütün insan haklan alanlarında gerçekleştiğini, yaşam hakkının bile tehdit altında olduğunu belirten dernek yöneticileri; ihlal nedenleri olarak, ağırlıkla, katı bir resmi ideolojinin varlığına, yasal çerçeveye, toplumun insan haklan ve demokrasi bilincinin eksik oluşuna vurgu yapmışlardır. Toplumda örgütlenme bilincinin yeterince oluşmadığını ve örgütlülük oranının çok düşük olduğunu, bu nedenle toplumun tepkisiz ve ilgisiz durumda olduğunu belirtmişlerdir. Toplumun yanlış bilgilendirilmesinin önemli bir etmen olduğunu söylemişlerdir. Dernek yöneticileri insan haklan kavramını öncelikle evrensel etik değerler ve insanlık ailesinin kazammlan olarak algıladıklannı belirtmişlerdir. İHD yöneticileri, insan haklarının kaynağını tarih boyunca `ezilenlerin hak mücadeleleri`nde 28Qgördüklerini ve bu hakları insan onurunun gereği olarak algıladıklarını belirtirlerken; MAZLUM-DER yöneticileri, insan onuruna ve `insan olarak yaratılmış olma`ya vurgu yapmışlardır. IHD yöneticileri demokrasi ve insan hakları arasında kopmaz bir bağ olduğunu belirtmişler ve iki kavramın birbirini tamamladığını söylemişlerdir. İnsan haklan ihlallerine karşı korunmada, demokratik kamuoyunun ve hukukun gücüne vurgu yapmışlardır. MAZLUM-DER yöneticileri ise, demokrasi konusunda net bir ortak tavır sergilememişlerdir. Yöneticilerin kimisi, demokrasi ile insan haklan arasında doğrudan bir bağlantı kurarken; kimileri böylesi bir bağlantının olmadığını söylemişlerdir. Her'iki derneğin yöneticileri de derneklerinin kuruluşundan bugüne bir insan haklan demeği olma çizgisinden hiçbir zaman çıkmadığım ve insan haklarım ödünsüz ve çifte standartsız savunduğunu belirtmişlerdir. Kuruluş aşamasında insan haklan konusunda yeterli bilgi, birikim ve deneyim sahibi olmadıklarım; mücadele sürecinde öğrendiklerini vurgulamışlardır. İnsan haklan savunusunda herhangi bir öncelMerinin olmadığım; yaşanan ihlallerin öncelikleri belirlediğini ve birinci kuşak kişisel ve siyasal haklarda ihlallerin yoğunluğu nedeniyle çalışmalarının ağırlığını bu hakların oluşturduğunu, diğer kuşak haklara ve bu alanlardaki ihlallere sıra gelmediğini söylemişlerdir. Dernek yöneticileri, üyelerin dernek çalışmalarına katılımında önemli sorunlar olduğunu söylemişlerdir. Dernek çalışmalannın 40-50 aktif üyeyle yürütüldüğünü, çok az üyenin düzenli olarak aidat ödediğini ve üyelerin katılımının 290ÎHD yöneticileri, derneklerinin kuruluşundan beri yoğun olarak devletin baskısıyla karşı karşıya olduklarını; MAZLUM-DER yöneticileri ise, devletin baskısının dönem dönem ve lokal olarak gerçekleştiğini söylemişlerdir. Dernek yöneticileri, insan haklan ve demokrasi sorununun aşılmasında sivil toplum örgütlerinin önemli yüklenimleri olması gerektiğini, ancak ülkemizdeki sivil toplum örgütlerinin öncelikle kendi işlevlerine uygun ve bağımsız davranmaları gerektiğini belirtmişler ve bunun bile çok büyük bir katkı olacağını söylemişlerdir. İnsan hakları ve demokrasi eğitiminin gerekli olduğunu her iki derneğin yöneticileri de vurgulamıştır. Bu eğitimin toplumun bütün kesimlerine ve evrensel ölçütler baz alınarak verilmesi gerektiğini belirten yöneticiler, ülkemizde öncelikle bu görevin devlete düştüğünü; ancak devletin bu görevi yerine getiremeyeceğini; devletin insan haklan ve demokrasi eğitimini amacına ve özüne uygun olarak vereceğine inanmadıklarım söylemişlerdir. Bugünün gerçekliğinde ülkemizde insan haklan ve demokrasi eğitiminin devlet eliyle verilmesini son derece sakıncalı bulduklannı söyleyen yöneticiler, `devlet vermesin daha ıvf görüşü ile, devlet-sivil toplum örgütleri işbirliğini zorunlu gördüklerini, ulusal düzeyde bir komisyon oluşturulması gerektiğini ileri sürmüşlerdir. Aynca her iki derneğin yöneticileri de günümüzdeki eğitim sistemine ve eğitim kurumlanna dönük çok sert eleştiriler ortaya koymuş ve bu sistemin böylesi bir eğitime uygun olmadığını söylemişlerdir. Günümüzde söz konusu eğitimin gerekliliği yanı sıra, bu eğitime paralel olarak devlet örgütlenmesinde, uygulamalannda ve toplumsal yaşamda da dönüşümler olması gerektiğini; yoksa tek basma böylesi bir eğitimin amacına »iv
- Published
- 1999
13. Kadın öğretmenler ve sendikal katılım; Eğitim-Sen örneği
- Author
-
Türkoğlu, Hülya, Baysal, Serap, and Yaşam Boyu Öğrenme ve Yetişkin Eğitimi Ana Bilim Dalı
- Subjects
Eğitim-Sen ,Unionization ,Eğitim ve Öğretim ,Education and Training ,Women problems ,Women ,Teachers ,Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri ,Labour Economics and Industrial Relations ,Unions ,Women teachers - Abstract
Kadına karşı ayrımcılık tüm dünyada yaygın olup, tarihin çok eski dönemlerinden beri süregelen bir sorundur. Kökleri yüzyıllar öncesine dayanan erkek-egemen ideolojinin kalıcılığı ve gelişmesinde eğitim kurumları büyük rol oynamaktadır. Varolan insan ilişkileri ve ideoloji kuşaktan kuşağa eğitim ile aktarılmaktadır. Cinsiyet ayrımcılığı ailenin yanı sıra örgün ve yaygın olarak adlandırılan eğitim kurumlarınca pekiştirilirken; gelenek- görenek, dini inançlar ve yönetici sınıfın desteğiyle insanlar sürekli olarak cinsiyet ayrımcılığına yöneltilmektedir. Kadına karşı ayrımcılık, kadının yeteneklerinin kullanılmamasına, geri kalmasına yol açarken, içselleştirilen toplumsal cinsiyet rolleri aracılığıyla, onların bu duruma karşı durma bilinç ve kararlılık düzeyini de etkilemekte; bu nedenle kadınlar örgütlenme konusunda da yetersiz kalmakta, sorunlarına sahip çıkamayıp kısır bir döngü içerisinde sıkışmaktadır. Böylece toplumun yarısı hak etmediği bir düzeyde tutularak, bütün toplumun ilerleyişi yavaşlatılmaktadır. Sendikalar demokratik bir toplum ve demokratik bir çalışma yaşamının vazgeçilmez unsurlarıdır. Sendikal demokrasinin gerçekleşmesi için gereken koşullardan birisi, kadınların her düzeyde katılımının sağlanmasıdır. Türkiye'nin istihdam yapısından kaynaklanan engeller kadının189 sendikalaşmasındaki engellerin bir kısmını oluştururken, diğer bir engel de sendikaların yapı ve işleyişlerini belirleyen örgütlenme modelleridir. Kadınlar ve sendikalar birbirlerine karşılıklı ilgisiz kalırken, sendikal eğitimin de yetersiz olmasıyla, sendika işçi demokrasisi istenilen düzeyde değildir. Kadınlar bütün olumsuzluklara rağmen çalışma yaşamına artan hızda giriyorlar. Çünkü çalışmanın statülerini etkilediğini, cinsiyetçi ayrımla savaşmak için ilk yapılması gerekenin ekonomik bağımsızlık elde etmek olduğunu biliyorlar. Hızlanan bu sürecin kadının sendikal ve demokratik katılımla tamamlanması, kadınların siyasal ve toplumsal yaşamda tam anlamıyla yer almalarını sağlayacaktır. Ayrıca bu durum demokrasinin tüm kurum ve kurallarıyla yaşama geçirilmesine katkıda bulunacaktır. Ülkemizde kadın işgücünün eğitim düzeyi, tarım ve imalat sektörlerine göre hizmet sektöründe göreli olarak daha yüksektir. Eğitim alanı, kadınlara ayrımcılık uygulanan en önemli alanlardan biridir. Okullarda ders kitaplarının içeriği, müfredat programı, öğretmen tutum ve davranışları, geleneksel kadın-erkek rolleriyle uzlaşmaktadır. Bu bağlamda, özellikle, eğitimle iç içe olan öğretmenlerin sendikalarda örgütlenmesi ve dayanışma içinde yetişkin eğitimi çalışmalarını yürütmesi çok büyük bir önem taşımaktadır. Çünkü öğretmenin sendika içinde eğitilmesi, kendilerini geliştirme sürecine katkıda bulunulması, buradaki eğitimin olumlu sonuçlarının okullara kadar inmesine ve bir bütün olarak topluma yayılmasına yardımcı olacaktır. Bu araştırmanın amacı; Türkiye'nin en büyük öğretmen sendikası olan190 EGİTİM-SEN'e üye olan ve olmayan kadın öğretmenlerin sendikaya ve sendikal etkinliklere katılım düzeylerine, sendikaya bakış açılarına, sendikadan beklentilerine, Sendika yöneticilerinin bu konuya ilişkin tutum ve davranışlarına ilişkin varolan durumu belirlemek ve hem okullarda, hem de sendikanın kendi içinde yeniden üretilen cinsiyet ayrımcılığını büyüteç altına alarak, bu bağlamda geliştirilebilecek sendikal eğitim projelerine ışık tutmak olmuştur. Bu araştırmanın çalışma evreni, Ankara ili sınırları içerisinde görev yapan, EĞİTİM-SEN'e üye olan ve olmayan kadın öğretmenler, Sendika yöneticileri ve Kadın Komisyonlarında görev yapan kişiler olarak tanımlanmıştır. Sendika üyesi olan ve olmayan öğretmenler örneklemleri, her biri için_, temsil ettikleri kitlenin % 5'i oranında oluşturulmuş; üye öğretmenlere 170, üye olmayanlara 864 olmak üzere toplam 1034 anket uygulanmıştır. Ayrıca araştırmacı, bu araştırmayı üstlendiği dönem olan 1996-1998 yılları arasında, EĞİTİM-SEN'de yürütülen sendikal eğitim çalışmalarına, özellikle de Kadın Komisyonu çalışmalarına katılmış ve gözlemlerde bulunmuştur. Öte yandan, Genel Merkez ve Şube yöneticileri ile bireysel görüşmeler yapılmıştır. Yine, cinsiyet ayrımcılığına ilişkin olarak ve anket dışında, okul ortamlarında kadın öğretmenler ve kız öğrencilerle derinlemesine bireysel görüşmeler de gerçekleştirilmiştir. Araştırmada elde edilen bulguların, Sendika yöneticilerinin, kadın öğretmen- sendika ilişkisini ve sendikal yapılanmayı tekrar gözden geçirmelerine, bu konuda varolan olumsuzlukları iyileştirmek ve kadın katılımını artırmak için gerekli önlemleri almalarına katkıda bulunması beklenmektedir. Ayrıca bu konuda yapılacak yeni araştırmalara bir basamak oluşturacağı düşünülmektedir.191 Bu araştırmanın önemli bazı bulguları şöyle özetlenebilir: Araştırmaya katılanların kişisel özelliklerine göre durumu: Üye olan ve olmayan kadın öğretmenler, yaşları bakımından benzer bir durum göstermektedir. Her iki grupta en yüksek oranları, 31-40 yaş grubunda olanlar oluşturmaktadır (üyelerde % 40, olmayanlarda % 39). Bunu, 20-30 yaş grubunda bulunanlar (üyelerde % 35, üye olmayanlarda % 38.9) izlemektedir. Üye olmayan kadın öğretmenlerin büyük çoğunluğu (% 81.4) evli iken, üye olanlarda bu oran düşmektedir (% 64). Evli olmayan kadın öğretmenlerin sendikaya katılımlarının daha yüksek olduğu görülmüştür. Üye öğretmenlerin daha çok, çocuksuz (% 42) olduğu görülürken, üye olmayanların daha çok, iki (% 33. 2) ve daha fazla çocuğu olduğu görülmüştür. Çocuksuz kadınların sendikaya katılım oranları daha yüksektir. Sendikaya üye olan ve üye olmayan kadın öğretmenlerin en çok, 'ekonomik bağımsızlığını önemsediği için' çalıştığı ortaya çıkmıştır (üyeler % 56.5, üye olmayanlar % 49.1 oranında). Ardından gelen, 'mesleğini çok sevdiği için çalışıyor olma' durumunun, üye olmayan öğretmenlerde daha yüksek olduğu (üye olmayanlarda % 33.3, üyelerde % 24.7) belirlenmiştir. Ankete katılanların bazı mesleki özellikleri, üyeler ve üye olmayanlar arasında farklılaşmıştır. Sendikaya üye öğretmenlerin en çoğu, (% 44.1) 'bu mesleği rastlantısal olarak seçtiğini'; üye olmayanların en çoğu ise, (% 42.7) 'mesleği sevdikleri için' seçtiklerini belirtmişlerdir. İlköğretim okullarında çalışan öğretmen sayısı, genel öğretmen sayısı içinde192 çoğunlukta olduğundan, bu oran sendikaya katılım düzeyine de (% 63) yansımıştır. Hizmet yılı bakımından ise, 1-5 yıl arası hizmeti olan öğretmenlerin hem üyelerde (% 24), hem de üye olmayanlar arasında (% 33) en çoğu oluşturması da ilginç bir durumdur. Mesleğe yeni başlayan öğretmenlerin zorunlu hizmetlerini küçük yerleşim birimlerinde yapması gerekirken, Ankara'da göreve başlamış olmaları dikkat çekicidir. Aynı zamanda mesleğe yeni başlayan öğretmenlere sendikanın yeterince ulaşamadığı da söylenebilir. Ankara Milli Eğitim Müdürlüğü'ne bağlı okullarda çalışan öğretmenlerin cinsiyete göre dağılımında, okul öncesi eğitimde çalışanların (% 99.5), ilköğretim okullarında çalışanların (% 64), ortaöğretim okullarında çalışanların (% 54.4) çoğunluğunu kadın öğretmenlerin oluşturduğu görülmüştür. Okul öncesi okullarda çalışan öğretmenlerin tamamına yakını kadın iken, okul kademesi ilerledikçe kadın öğretmen oranının genel oran içinde azaldığı görülmüştür. Ancak, Ankara Milli Eğitim Müdürlüğü'ne bağlı okullarda çalışan kadın öğretmenlerin sendikalaşma oranı daha düşüktür. EĞİTİM-SEN'in, 32.863 'ü kadın olmak üzere toplam 109.541 üyesi vardır. Türkiye genelinde EĞİTİM-SEN'e üye kadın oranı % 30'dur. Merkez Yönetim Kurulu'nda bulunan 9 yöneticiden ikisi (%22.2), Şube yönetiminde bulunan 672 yöneticiden yalnızca 11 7' si (% 17.4), 96 şubeden yalnızca bir şube başkanı (% 1.1) kadındır. Yönetimdeki kadın oranının, üye sayısındaki kadın oranından çok düşük olduğu görülmüştür. Ankara'daki toplam 9040 EGİTİM-SEN üyesinden 3 885 M kadındır. Kadının üyelik oranı % 43 olmasına rağmen, yönetimde temsil oranı %25.7' ye düşmektedir. Ankara'da kadın şube başkanı yoktur.193 Araştırmaya katılan üye öğretmenler çoğunlukla (% 54.1) kadın olmaktan kaynaklanan sorunlar yaşadığını belirtirken, üye olmayan öğretmenler çoğunlukla (% 69.6) sorun yaşamadıklarını belirtmişlerdir. Evde yaşanılan sorunlarda, üye ve üye olmayanların en çoğu, 'ev işi ve çocuk bakım sorumluluklarının fazla olduğunu' ifade etmişlerdir. İş yerinde yaşanılan sorunlarda, üyeler daha çok 'kadınlık rolünün okulda da devam ettiğini' ifade ederken, üye olmayanlar daha çok 'kadın olmaktan kaynaklı önemsenmeme, ciddiye alınmama, küçümsenme' davranışından yakınmışlardır. Üye öğretmenlerin (% 45.3) ve üye olmayan öğretmenlerin en çoğu (% 69. 1), okullarda öğretmenler arasında cinsiyet ayrımı yapılmadığını belirtmişlerdir. Öğrenciler arasında cinsiyet ayrımcılığı yapılmadığını belirtenlerin ise, daha çok üye olmayan öğretmenler (% 74.7) olduğu görülmektedir. Ancak, üyelerde de bu oran oldukça yüksektir (% 45.3). Sendika üyesi öğretmenler çoğunlukla (% 64.1) ders kitaplarında cinsiyet ayrımcılığı yapıldığını belirtirken, üye olmayanlar çoğunlukla (% 61.3) ayrım yapılmadığını belirtmişlerdir. Yöneticilerin kadınları aşağılama, horlama vb. davranışlarını hiç yaşamadığını belirtenler büyük çoğunlukla (% 82.9) üye olmayan öğretmenlerdir. Üyelerde bu oran % 58.8'dir. Üyeler (% 87.1) ve üye olmayanlar (% 62.5) çoğunlukla, okullarda kadın yönetici sayısını yetersiz bulduklarını söylemişlerdir. Kadın yönetici sayısının yetersiz olma nedeni, hem üyeler hem de üye olmayanlar tarafından daha çok, 'ev işi ve çocuk bakımı sorumluluklarının fazla olması' olarak yorumlanmıştır. Kendi yöneticilerinin cinsiyeti hakkındaki tercihlerinde ise, her iki grup da çoğunlukla cinsiyetin önemli olmadığını belirtmişlerdir (üyeler % 72.4, üye olmayanlar % 83.1194 oranında). Yöneticisinin kadın olmasını tercih edenlerin oranı üyelerde daha yüksek bulunmuştur. Erkek yöneticiyi tercih ettiğini belirten üye olmayan öğretmenler, bu tercihlerinin nedeni olarak en çok, 'kadınlar kaprisli olur' ifadesini kullanmışlardır. Kadın yöneticiyi tercih eden üye öğretmenler ise, tercih nedeni olarak daha çok, 'kadın sorunlarını daha iyi anlamasını' göstermişlerdir. Kadın yöneticinin yararları konusunda, üye olanlar daha çok, kadın yöneticinin 'daha başarılı iletişim kurabileceği'ni düşünürken; üye olmayanlar daha çok 'yararı olmaz' ifadesini kullanmışlardır. Üye olanların (% 67.1) ve üye olmayanların (% 70.5) çoğunluğu, yönetici olmak istememektedir. Belirtilen nedenler arasında, 'bütün günlerini okulda geçirmek istememe' üyeler tarafından, 'aktif olarak öğretmenlik yapmayı sevme' ise üye olmayanlar tarafından daha çok yinelenmiştir. Öğretmenlik dışında en çok zaman alan işlerin 'ev işi ve çocuk bakımı olduğunu' belirten üye öğretmenlerin % 50' sine karşılık, bu oran üye olmayanlarda % 72.2' dir. Sendikaya üye olmayan öğretmenlerin çoğunluğu halen, üye olmak istememektedir (% 68.1). Sendikaya üye olmama nedenlerini ise daha çok, 'sendika içindeki gruplaşmaları onaylamamaları' (% 36.1) ve 'sendikanın sorunlarını çözeceğine inanmamaları' (% 5.7) oluşturmaktadır. Üye öğretmenlerin büyük çoğunluğu (% 95.9), özlük, sosyal ve ekonomik haklarını örgütlü olarak daha iyi geliştireceğine inandığı için EGİTİM-SEN'e üye olduğunu belirtmiştir. Üye öğretmenlerin % 56. 5 'i, sendikal etkinliklere yeterince195 katılamadığını belirtmiştir. Sendikaya aktif olarak katılamama nedeni olarak daha çok, 'ev işi ve çocuk bakımından zaman bulamamak' gösterilirken, ikinci sırayı bu grupta da yine 'sendika içindeki gruplaşmaları onaylamaması' almıştır. Sendikaya üye olan öğretmenlerin % 50.6'sı, sendika içinde cinsiyet ayrımcılığı yaşanmadığını belirtmiştir. Cinsiyet ayrımcılığı yapıldığını düşünenler açıklamalarında daha çok, 'sendika yöneticilerinin çoğunluğunun erkek' oluşunu vurgulamıştır. Kadın üyelerin en çoğunun (% 45.3) EĞİTÎM-SEN'den en önemli beklentisi, 'toplu sözleşme ve grev hakkının elde edilmesi' dir. Ardından % 35.9 oranla, 'sorunların tartışılabileceği samimi bir örgütlülük yaratılması' beklentisi gelmektedir. EĞİTİM-SEN'e üye kadın öğretmenler içinde sendikada Kadın Komisyonu bulunduğunu belirtenlerin oranı % 56.5' tir. Kadın Komisyonu çalışmalarını 'kısmen' doğru ve verimli bulduğunu belirtenlerin oranı ise % 33.5 ile kendi arasında en çoğu oluşturmuştur. Kadın Komisyonunun ne gibi etkinliklerde bulunması konusunda, üyeler daha çok, 'kadın bilincini yükseltici eğitim programlan hazırlanmalı' görüşündedir. Üyelerin büyük çoğunluğu (% 88.2), Sendika binasında çocuk odası bulunması gerektiğini düşünmektedir. Sendika yöneticilerinin kadın sorununa yeterli ilgi ve duyarlılığı göstermediğini belirtenler % 62.4 oranı ile çoğunluğu oluşturmuştur. Sendika tarafından çözülmesini istedikleri sorunlar konusunda ise en çok, 'özlük haklarının korunması'nı istemişlerdir. Kadın öğretmenlerin sendikal çalışmalara katılmama nedenlerine ilişkin olarak % 42.4 oranında kadın öğretmen, 'çocuk bakımı ve ev işi sorumluluklarını'196 öne sürmüşlerdir. Üye olan öğretmenlerin büyük çoğunluğu (% 91.2), kadın olmaktan kaynaklanan sorunlarının çözümü yönünde, her düzeyde katılımı artıracak özel politikalar oluşturulması gerekliliğini belirtmişlerdir. Kadın politikalarının, kadın öğretmenlerin sendikalarda aktif görev almaları yoluyla oluşturulabileceğini belirtenler çoğunluktadır (% 50.6). Üye öğretmenlerin %51.2'si Sendika yönetiminde görev almak istemediğini belirtmiştir. Sendika yönetiminde görev alması önünde özel engeller olduğunu belirtenlerin oranı % 45.3' tür. Yönetimde görev almanın önündeki özel engeller arasında ise yine en çok, 'ev işi ve çocuk bakımı sorumluluklarının fazla olması' gösterilmiştir. Engelleri aşma yolları olarak en çok (% 52.4), 'her düzeyde katılımı sağlayacak eğitim çalışmaları' yanıtı verilmiştir. Yapılan görüşmelerde, hemen hemen bütün yöneticiler, kadının sendikaya katılımının yetersiz olduğu söylemişlerdir. Erkek yöneticiler, kadının katılım azlığının nedenini, aile sorumluluklarının fazla olmasına ve geleneksel rol dağılımına bağlarken, Sendikanın yapı ve işleyişinden kaynaklanan sorunlara pek değinmemişlerdir. Oysa, kadın öğretmenlerin kendileri sendikaya katılmama nedenleri arasında öncelikle, sendikanın işleyişinden kaynaklı sorunları göstermişlerdir. Sendika yönetiminin bu konuyu hiç gündeme getirmemiş olması, hatta böyle bir sorunun varlığının bile farkında olmaması, sendikaya kadın katılımı konusunda yeterli ilgi ve duyarlılığı göstermediklerinin bir göstergesi olarak göze çarpmaktadır. Sendikada kadın sorunlarına ilişkin özel çalışmalar yapılıp yapılmadığını açmak üzere sorulan sorulara karşılık, yöneticilerin daha çok söylem düzeyinde197 olumlu istek ve önerilerde bulundukları, ancak, bu istek ve önerileri yaşama geçirme yönünde fazla çaba göstermedikleri görülmüştür. Bu sonuç, sendikaya üye öğretmenlerin çoğunluğunun ifade ettiği gibi, sendika yöneticilerin kadın sorununa yeterli ilgiyi göstermediği yolundaki cevaplarıyla örtüşmektedir. Sendika Erkek yöneticilerinin, Kadın Komisyonu çalışmalarını yetersiz bulduklarını belirtirken, aynı zamanda bazı olumsuz eleştirilerde de bulunmaları, Kadın Komisyonu çalışmalarından yeterince haberdar olmadıkları gerçeğini ortaya çıkartmıştır. Sendika içinde cinsiyet ayrımcılığı yapılıp yapılmadığına ilişkin yönetici görüşlerinde, bilinçli bir cinsiyet ayrımcılığı yapılmadığı; ancak, toplumda varolan cinsiyet rollerinin ve değerlerin aynen sendika içinde de yaşandığı belirtilmiştir. Üye kadın öğretmenler tarafından da bu konuya ilişkin bir çok örnek verilerek yöneticilerin söylediklerine benzer durumlar ifade edilmiştir. Daha fazla kadının sendika yönetiminde görev almasının olumlu yanlan, erkek yöneticilerin ifadelerinde; kadınların daha düzenli, istekli, sorumluluk duygulan fazla, daha az siyasal ayrım yapan yöneticiler oldukları biçimindedir. Kadın yöneticilerin bu konuya ilişkin görüşleri ise; kadın yöneticilerin, kadın bakış açısıyla geliştirilecek kadın politikalarının da sendikal politikalar olarak kabul edilmesinde önemli roller oynayacak, kadınların sendikal çalışmalara katılımlarını artıracak, diğer sendikalara örnek olacak ve sendikaların 'erkek alanı' olarak görülmesini ortadan kaldıracak olmalarıdır. Sendikaya ve yönetimine daha fazla kadının katılımı için neler yapılacağına ilişkin olarak yöneticilerle yapılan görüşmelerde, erkek yöneticilerin aklına gelen ilk198 yanıt, 'kotaya karşı' olduklarını söylemek olmuştur. Önceki bir soruya karşılık, kadın yöneticinin yararlarını anlatan yöneticiler, bu noktada, kadına yönelik olumlu ayrımcılığa (kota, destek politikaları vb.) karşı olduklarını belirtmişlerdir. Erkeklere göre sendikada yönetici olmanın yolu, kişinin olağan sendikal süreçlerden geçerek ve kendisini ispat ederek geldiği yoldur. Kadın yöneticiler ise, daha çok kadının sendika yönetiminde görev alması konusunda, 'pozitif destekler sunulması' gerektiğini belirtmişler; özellikle, bu konudaki Genel Kurul kararlarının yaşama geçirilmesinin önemini vurgulamışlardır. Araştırmacının kendisinin de katıldığı sendikal eğitim çalışmalarında, özellikle Genel Merkez Kadın Komisyonu çalışmalarındaki gözlemlerinde, EĞİTİM- SEN Şubelerinde görev yapan Kadın Komisyonlarının rastlantıyla bir araya gelen gönüllü kadınlardan oluştuğu ve çalıştığı tespit edilmiştir. 8 Mart etkinlikleri dışında kadın konusunda başka bir etkinlik yapamayan, kadın üyelerle ve sendika yönetimiyle yeterli ilişkileri kuramayan bu komisyonlar ister istemez çok kısa ömürlü olmaktadırlar. Kadın Komisyonlarının sürekli olmayışı, Sendika tüzüğünde yer almaması, sendika üyesi kadınların sistematik bir örgütlenmeye gitmesini engellemekte, kadınlar arasında bir iletişim ağı kurulamaması yapılan çalışmaların verimliliğini düşürmekte, bütünleştirici kadın politikaları oluşturmak için gerekli zemin yaratılamamaktadır. Toplumda var olan cinsiyet ayrımcılığı, bütün boyutlarıyla sendika içerisinde de yaşanmakta olup, kadın sorunları konusu yalnızca iyi niyetli söylemlerde kalmaktadır. Kadın talepleri sendikanın öncelikli politikaları arasında yer almamakta ve önemsenmemektedir. Sendika yönetiminde görev almak isteyen kadın sayısının çokluğuna rağmen, onları yönetime taşıyacak yollar kapalı tutulmakta, kadın olmaktan kaynaklı sorunlar ve özel engeller varlığını devam199 ettirmektedir. Sendika yöneticilerinin siyasal grupların ittifaklarıyla belirleniyor olması, sendika yönetiminin neredeyse gruplar arası çatışmanın dengelendiği bir savaş alanı haline gelmesi, grupların buraya erkek savaşçı göndermesine neden olmakta, kadınlar ister istemez bu savaşın dışında kalmaktadır. Kadınlar miting ve eylemlere sayıca erkekler kadar katılmalarına rağmen, aktif sendikal büro çalışmalarına daha az katılmakta, aldıkları sorumlulukları başarıyla yerine getirmektedirler. Sonuçlar Bu araştırmadan çıkarılabilecek sonuçları aşağıdaki gibi sıralamak uygun olacaktır: 1. EĞİTİM-SEN, kadın üye sayısının çokluğu bakımından diğer sendikalardan önde olamasına karşın, Ankara'da sendikalaşan kadın öğretmen oranı düşüktür. Sendika yönetimindeki kadın oranları da, üye oranına kıyasla oldukça azdır. Sendikaya kadın katılımı analiz edildiğinde, üyelerin daha çok, genç, evli olmayan ve çocuksuz öğretmenler olduğu görülmüştür. 2. Kadın-erkek eşitsizliğinin mülkiyet temelinde ortaya çıktığı düşünüldüğünde, üye olan ve olmayan kadın öğretmenlerin çoğunun, 'ekonomik bağımsızlıklarını' önemsedikleri için çalıştıklarını söylemeleri, kadınların bilinç düzeylerinin yüksekliğini göstermesi bakımından ilginçtir. Kadınların ekonomik bağımsızlıkları için attıkları bu önemli adıma rağmen, diğer sorulara verdikleri cevaplarda, geleneksel, kalıplaşmış kadınlık rollerinin bıraktığı izler belirgin bir şekilde görülmektedir. Ekonomik bağımsızlığa önem vermekle birlikte, cinsiyet The main aim of this research is to set out and evaluate the participation in Eğitim-Sen of the female teachers who form an important section of the teaching force; the effects of union membership in self improvement and its realisation; and the views of the union administrators and female teachers, whether they are members of union or not. The thesis consist of four parts. The effects sexist ideologies formed during the course of history concerning the sate of woman is dealt with in the first section. Explanations of the methodology is the subject matter of the second section. The findings were analysed according to variables in the form of cross distributions in the third section. The research was stated and proposals were made in the final section. Main conclusions of this research are as follows: -The ratio of woman executive administrators in the Union to the number of members is very low. -The participation of young unmarried woman teachers without children is higher. -Woman teachers who are not aware of hidden sexual discrimination are a means to it and they help to pass it on into the future. -Woman move away from the union due to groupings and pressure groups within the union. -The sexual attitudes and behaviour of the society are also present in Eğitim-Sen. -Policies and attitudes formed according to male values are reasons for woman to be alienated from the Unuion. 259
- Published
- 1999
14. Türkiye'de kalkınma halk eğitimi ilişkisi üzerine eleştirel bir çözümleme denemesi
- Author
-
Kaymak, Murat, Baysal, Serap, and Halk Eğitimi Ana Bilim Dalı
- Subjects
Public education ,Turkey ,Eğitim ve Öğretim ,Education and Training ,Underdevelopment ,Development ,Education - Abstract
217
- Published
- 1999
15. Halk eğitim merkezlerinin denetimi
- Author
-
Gülbay, Ömer, Baysal, Serap, and Halk Eğitimi Ana Bilim Dalı
- Subjects
Vocational aid ,Eğitim ve Öğretim ,Education and Training ,Guidance ,Managers ,Primary education ,Public education centres ,Controller - Abstract
ÖZET Bu araştırma; Halk Eğitimi Merkezlerinin denetiminde görevli İlköğretim denetçilerinin mesleki yardım ve rehberlik rollerini gerçekleştirme düzeylerini belirlemek üzere yapılmıştır. Araştırma ile İlköğretim denetçileri, Halk Eğitimi Merkezi yönetici ve öğreticilerinin görüşleri saptanmaya, gruplar arasında görüş farkının olup olmadığı belirlenmeye çalışılmıştır. Araştırmanın amacını gerçekleştirmek ve belirlenen alt amaçlara yanıt bulmak üzere, genel tarama modeli kullanılmıştır. Çalışma evrenini, Ankara ili sınırları içerisindeki Halk Eğitimi Merkezlerinde görevli yönetici ve öğreticiler ile Ankara İl Milli Eğitim Müdürlüğü İlköğretim denetçileri oluşturmaktadır. Araştırmanın konusu, denetçilerin mesleki yardım ve rehberlik rolü ile sınırlı tutulmuştur. Çalışma evrenine tamamen ulaşılmaya çalışılmıştır. Uzman görüşü ve ön uygulama temelinde geliştirilip uygulanan bilgi toplama aracı ile elde edilen verilerin çözümlenmesinde frekans (f), yüzde (%), aritmetik ortalama (X), standart sapma (SS) `t` testi ve tek yönlü varyans analizi kullanılmıştır. Araştırmaya 104 İlköğretim denetçisi ile Halk Eğitimi Merkezlerinde görevli 66 yönetici ve 176 öğretici katılmıştır, ilköğretim denetçileri, mesleki yardım ve rehberlik rollerini `kısmen` ve `çok az` derecelerinde gerçekleştirdikleri, yönetici ve öğreticiler ise `hiç` ve `çok az` derecelerinde yardım ve rehberlik aldıkları yönünde görüş belirtmişlerdir. Kişisel özellikleri bakımından bazı değişkenlere göre araştırmaya katılan grupların ölçeğin belirli maddelerine ilişkin görüşleri arasında düşük düzeyde farklar bulunmuştur. Denetçi grubunda, öğrenim düzeyi daha yüksek, öğretmenlik ve denetçilikteki toplam hizmet süresi fazla olan denetçilerin; yönetici grubunda, görevi müdür, cinsiyeti erkek ve hizmet IXsüresi fazla olan yöneticilerin; öğretici grubunda ise branşı anne-çocuk eğitimi ve hizmet süresi fazla olan öğreticilerin farklı görüşlerde oldukları saptanmıştır. Araştırma bulguları; İlköğretim denetçilerinin Halk Eğitimi Merkezlerinin denetiminde yeterince verimli olamadıkları sonucunu ortaya çıkarmıştır. Bu nedenle araştırma, Halk Eğitimi Denetim Sisteminin yeniden gözden geçirilmesi ve daha verimli hale getirilmesi için yapılması gereken çalışmalara ipuçları vermektedir. ABSTRACT This study was carried out to determine the level of fulfillment of vocational help and guidance roles of the primary education inspectors who are responsible for inspection of Adult Education Centers. For this purpose, the research aims at finding out view of the primary education inspectors, and the directors and instructors of Adult Education Centers and if there is a disparity of views between these groups. In order to actualize the aims of the study, the survey method was used. The population of the research is consisted of all directors and instructors of Adult Education Centers in Ankara, and primary education inspectors of the Ankara Provincial Directorate of National Education. This study was limited by the inspectors' vocational help and guidance roles. It was tried to reach the whole population of the study. The questionnaire of the study was developed and used by taking experts' view and applying pilot study. The data were analyzed by using frequency (f), percentage (%), mean (X), standard deviation (SS), t` test and one way ANOVA. 66 Directors and 176 instructors of Adult Education Centers, and 104 primary education inspectors participated in this study. Primary education inspectors claimed that they fulfill their vocational help and guidance roles in the degrees of `partially` and `very little`. The directors and instructors claimed that they receive the vocational help and guidance from the inspectors in the degrees of `none` and `very little`. It is found that low level differences related to the certain items of questionnaire between primary education inspectors, directors and instructors according to some variables related to the personal characteristics. This study shows that these differences in inspectors are come out in accordance with the people who have high level of education and have more total service period in the field of profession of inspector and 86educator. It is determined that the differences in demographic characteristics of the directors are come out according to people who are appointed as male and senior directors. The differences are valid for instructors in accordance with their working section, especially in mother-child education, and their experience. The research findings show that inspectors of primary education are ineffective in inspection of Adult Education Centers. For this reason, available implementations should be carried out getting more effective Adult Educational Inspection System. So too, it is necessary to review the current system of Adult Educational Inspection. 87 116
- Published
- 1998
16. Çevre sorunlarına yaklaşımda toplum örgütlerinin rolü (Mamak örneği)
- Author
-
Ardiçoğlu, Serap, Baysal, Serap, and Halk Eğitimi Ana Bilim Dalı
- Subjects
Environmental consciousness ,Sociology ,Voluntary organizations ,Nongovernmental organizations ,Environmental problems ,Environmental education ,Sosyoloji - Abstract
123
- Published
- 1998
17. Edebiyat yoluyla halk eğitimi konusunda bir deneme (Grupla kitap okuma tartışma yönteminin bireysel gelişmeye etkisinin değerlendirilmesi)
- Author
-
Beyaztaş, Kamer, Baysal, Serap, and Halk Bilimi Ana Bilim Dalı
- Subjects
Public education ,Public Relations ,Group work ,Literature ,"null" ,Books ,Eğitim ve Öğretim ,Halkla İlişkiler ,Education and Training ,Group education ,Education - Abstract
143 5. BOLUM ÖZET, SONUÇ VE ÖNERİLER Özet: Günümüzde, yaşamın giderek karmaşıklaşan süreçleri içinde, bireyler için öğrenme ortamlarının da giderek artan bir çeşitlilik gösterdiği açıktır. Bu çeşitlilik içinde en etkili öğrenme yollarından biri de kuşkusuz kitap okumaktır. Aslında edebiyatın, eğitimde önemli bir araç olması ve böylesi bir işlev yüklenmesi gerektiği görüşü yeni olmayıp, bu görüş tarihin çeşitli dönemlerinde değişik düşün ve eğitim akımları içinde ileri sürülmüştür. Bugün de edebiyatın toplumsal yaşamla ve dolayısıyla eğitimle içice olduğu, ama aynı zamanda eğitimde bir araç olması gerektiği yaygın olarak ileri sürülmektedir. Ne var ki, toplumumuzda okuma eylemine ve okumayı teşvik edecek ortamların geliştirilmesine yeterince önem verilmemekte; hatta okul sistemimizin yöntem ve araçlarım karekterize eden aşın tekdüzelik ve önbelirleyicilik, okul çağında bireylerin yaratıcılığının ve yeteneklerinin harekete geçirilmesine ve bunun bir aracı olarak ders kitabı dışında okumaya ilginin gelişmesine bilinçsizce engel olmaktadır. Ülkemizde, bu konuda okul dışındaki halk eğitimi kurumlarının da kayda değer bir etkinliği bulunmamaktadır. Bir edebiyat yapıtının, kendi istekleri ile biraraya getirilen bir ilgi grubu ile birlikte okunup tartışılması yöntemini temel alan ortamların bu amaçla düzenlenmesi ve katılanlara bu yönde yardımcı olunması, Batı ülkelerindeki okul- dışı eğitim kurumlarında sıkça rastlanan bir etkinlik olarak karşımıza çıkmaktadır. Ülkemizde ise, böylesi etkinliklere hemen hiç başvurulmamakta; halk eğitimi144 kurumlan bünyelerinde böylesi öğrenme ortamlarının geliştirilmesi ve ilgililere açılması konusuna yabancı bulunmaktadır. İşte böyle bir gereksinimden yola çıkılarak, bu araştırmada, herhangi bir kuruma bağımlı olmaksızın, özellikleri raporda ayrıntılı olarak verilen böylesi bir grup çalışması yönteminin ülkemizde de bir okul-dışı öğrenme ortamı ve modeli olarak geliştirilmesine katkıda bulunma amacı güdülmüştür. Bu genel amaç çerçevesinde, bu çalışmada gerçekleştirilmek istenen özel amaçlar şunlar olmuştur: 1. Bir edebiyat yapıtının grupça tartışılması ve birey-grup etkileşimi aracılığıyla, bu etkinliğe kanlan gençlerin kendi çevrelerini ve dünyayı zaman ilişkileri ve ve çok yönlü etkileşimler içerisinde görüp algılamalarına; ilgi alanlarına giren konular bağlanımda kendilerine ve çevrelerine daha yansız ve önyargısız biçimde, fakat daha eleştirel, özgür ve araştırıcı bir bakış kazanarak öğrenme ufuklarının genişlemesine katkıda bulunmak, 2. Grup üyelerinin, böylesi bir çalışmanın nesneleri değil de aktif birer özneleri olacakları, kendüerinin benimseyerek ortaya koydukları amaçlar doğrultusunda grup normlarını da kengerinin oluşturacakları, özgür bir okuma- tartişma-öğrenme ortamının en uygun yöntemlerini araştırma süreci içinde geliştirmek, sınamak ve üyeler üzerindeki etkilerini değerlendirmek, 3. Grup üyelerinin, etkili bir öğrenme aracı olarak kitap okuma alışkanlığını kazanmaları ve sürdürmeleri doğrultusunda güdülenmelerine yardımcı olmak. Uygulamak bir araştırma niteliğindeki bu çalışma, bir grup çalışması olarak planlanmış ve yürütülmüştür. Çalışmanın araştırma boyutunda; niteliksel araştırma teknikleri olan derinlemesine bireysel görüşmeler, grup tartışması ve katılarak gözlem tekniklerinden yararlamlrûiştir. Toplam 12 hafta süren grup çalışmasının yöntemi ve planı, araştırmacının yol göstermesiyle, grup tarafından belirlenmiş; tartışılacak edebiyat yapıtı grubun145 ortak ilgi alanına giren konular bağlamında grupça seçilmiş; ve grup süreç içerisinde kendi normlarım biçimlendirmiştir. Araştırmacı bu süreçte grubun bir üyesi olarak hareket etmeye çalışmış ve grup üzerinde baskın bir rolü olmamıştır. Değerlendirme amacıyla; üyelerin gruba katılmadan önceki ve tartışma sürecindeki durumu ile bu sürecin sonunda geldiği nokta karşılaştırılmış, ayrıca grubun kendini değerlendirmesi gözlenmiştir. Elde edilen verilerin çözümlemesinde bunları standartlaştırma yoluna genelde gidilmemiş; dolayısıyla grubun etkinliğini değerlendirme bakımından araştırma bulgularının ortaya konması ve yorumlanmasında, araştırmacı ve yardımcısının gözlemleri yanısıra grup üyelerinin yazılı yanıt ve toplantı bant kayıtlanndaki açık görüş ve değerlendirmeleri temel alınmıştır. Bu araştırmanın bulgularının, raporun kavramsal çerçevesi ile Yöntem ve Bulgular Bölümlerinde ayrıntılı olarak verdiğimiz grup çalışması süreçleri ile birlikte değerlendirilmesi, edebiyatın eğitimde üstlenebileceği rolün derinliği ve sının açısından yeterince algılanmasında önem taşıyacaktır. Bu bağlamda araştırmanın önemli bazı bulgularım şöyle özetlemek olanaklıdır: Grup çalışması boyunca genel olarak grup üyelerinin birbirleri ile olan ilişkilerinin giderek sıcaklaşarak sürdüğü, grup çalışması bitiminde birbirlerini arar hale geldikleri görüldü. Grup üyelerinin genel olarak kaynaşması sağlanırken, özelde birbirlerine açılabilme konusunda yeterli bir güvene kavuşamadıkları, bunun da muhtemelen çalışma süresinin kısalığından kaynaklandığı söylenebilir. Grup üyelerinin ilişkilerinde, gerek edebiyat yapıtı çevresinde, gerekse de çeşitli konularda, diyalog kurma becerisinde bir gelişme ve rahatlama oluştuğu gözlendi. Grup üyelerinde görülen bu gelişme ve rahatlamanın, sadece grup üyelerinin tanışıklığının varlığından kaynaklı olmayıp, grup çalışmasının genelde bir gelişme ve rahatlamayı sağladığı gözlendi.146 Grup çalışmasının, üyelerin kitap okuma merakım arttırdığı ve özelde de bazı üyelerin kitap okumadaki istekliliğini kamçıladığı anlaşıldı. Grup çalışmasının, üyelerin bireysel olarak kitap okumaya ayırdıkları süreyi arttırmasının ötesinde, kültürel birikimlerimn de artışına katkıda bulunduğu görüldü. Genel olarak üyelerde, olay ve olguları değerlendirirken, tartışırken tek boyutlu ve yanlı yaklaşılmaması gerektiği konusunda bir kam oluştu. Grup üyelerinin sosyo-ekonomik yapılarında bazı farklılıklar olmasına karşın, grubun çalışma sürecinde bu olgunun, üyeler arası ilişkilerde herhangi bir özel etki yaratmadığı görüldü. (Sosyo-ekonomik yapının yarattığı, kişilik olgusunun ortaya çıkardığı durumların bu saptamanın dışında tutulması gerekir.) Üyelerde karşı cinse ilişkin önyargılarının önemli ölçüde kırıldığı, karşı cinsi değerlendirirken daha çok düşünerek ve dikkatli yaklaşarak hareket ettikleri görüldü. Grup çalışmasının, üyelerin yaşamlarının diğer alanlarında ve geleceğe ilişkin karar vermede daha özgür, daha bilinçli bir yapıya kavuşmuş olmaları konusunda önemli ölçüde yardımcı olduğu yönünde ipuçları ortaya çıktı. Grup üyelerinde geleneksel değerler, politika, sanat, vb. gibi kavramlara ilişkin algıların değiştiği, daha önyargısız niteliğe kavuştuğu gözlendi. Grup üyelerinde, gerek edebiyat gerekse de araştırma yapıtlarının bu tür ilgi grupları tarafindandan tartışılmasının bireysel okumaya göre daha sağlıklı olabileceği konusunda bir eğilimin ortaya çıktığı anlaşıldı. Okunacak olan kitabın seçiminde, başlangıçta varolan çekimser onayın, çalışma sonucunda isabetli bir seçim yapıldığı biçiminde ortak bir görüşe kavuştuğu anlaşıldı.147 Üyelerde, bu türden grup çalışmalarında ne tür kitapların elverişli olabileceğine ilişkin bir bilincin oluştuğu gözlendi. Grubun çalışmaya başladığı ilk oturumlarda, oturumun başında ve sonunda ikili diyalogların az olduğu gözlenirken, son oturumlarda ikili diyaloglarda artış olduğu, oturumların bitiminde daha uzun süre birlikte kalındığı gözlendi. Grup üyelerinin grup çalışması süreci geliştikçe bireysel olarak kendilerini tanımada ve özelliklerini ortaya koymada daha gerçekçi hareket ettikleri gözlendi. Üyeler, kendi yetenek ve özelliklerim daha kolaylıkla farkedebildiler. Sonuç Bu çalışmanın kuramsal bölümlerinde ileri sürülen genelde eğitim, özelde halk eğitimi ile edebiyat arasındaki ilişki ve edebiyatın eğitimde olumlu açıdan etkin bir rol oynayacağı öngörüsü, araştırma ile de doğrulanmıştır. Nitekim bu araştırma, edebiyatın eğitimde hem bir araç olarak hem de doğrudan eğitici niteliğiyle işlevsel olduğu sonucunu güçlendirmiştir. Bu türden grup çalışmalarının demokratik değer ve alışkanlıkların gelişmesinde birey-toplum arasındaki dengelerin oluşmasmda ve daha özgür bireyin ortaya çıkmasında önemli olacağı anlaşılmıştır. Yapı olarak gençlerin dinamik, meraklı, ileriye açık, statükoyu kolaylıkla kabul etmeme eğilimleri nedeniyle, grubun gençlerden oluşmasının, çalışmanın verimi açısından önemli bir etken olduğu anlaşılmıştır. Bunun sonucunda; gençlerin daha sorgulayıcı ve varolan statükocu olguları reddedici, dinamik bir toplum süreci özledikleri, daha ideal değerlerle dolu oldukları gözönünde bulundurulduğunda; gençlerde daha olumlu toplum değerlerinin oluşmasına ve oluşan bu insani değerlerle birlikte toplumsallaşmalarına katkıda bulunmanın yollarından birinin de, genelde sanat ve özelde edebiyat aracılığı ile oluşturulan sosyal grupların çalışmalarının sağlanmasına önemli derecede borçlu olacağı saptanmıştır. I Eli ABSTRACT Beyaztaş, Kamer. `An Essay About Popüler Education through Literatüre ( Evaluation of the Effects of Reading Books with a group, on the personal Advencement )` Thesis of High Licence (Advisor, Prof. Dr. Serap Ayhan ) I-IV+16S pages, Ankara : 1997. In this text, in which the processes of research and application have been coordirated experimentally, through a literatüre text ; by constituting a discussion group including youngs ; mutually influention, self-understanding, accumulation of knowledge and by advencing creativeness of the members of the group, freedom of them has been aimed. At the same time, such a workshop has been experienced as a modal of out of school education (aut of the school) processes and depending on the acguired data, propositions have been presented inorder to prevalent the method. In the researe process, the technigues of invidual interviews, group discussions, participating observation were practised and in the theoretical section, some of the written materials were beneficed. After the announcement that researcher did constitution of a group, composed of youngs (15-25 aged ) was actualised.Before starting the study, researcher interviewed with the members.lt has reguested members to give written replies.Than, the text which has been choosen by the group was discussed.The workshop continved in the period of each week, ( one time a week )during the three months.Discussions has been recorded to the sound bands. At the end of the workshop, the members of the group were guestionnaised again ( by eliminating some of the guestions) and the written replies were expected.The situations of the members before and after the workshop were comparised.So, data have been found out. Conseguently, the research has shown that, literature has an educational effect on the attitudes and behaviours of the group members. 170
- Published
- 1997
18. Halk kütüphanelerinin halk eğitimindeki yeri (Yenimahalle İlçe Halk Kütüphanesi örneği)
- Author
-
Yakar, Ayfer, Baysal, Serap, and Diğer
- Subjects
Public education ,Bilgi ve Belge Yönetimi ,Public libraries ,Eğitim ve Öğretim ,Education and Training ,Information and Records Management - Abstract
ÖZET Yakar, Ayfer. `Halk Kütüphanelerinin Halk Eğitimindeki Yeri (Yenimahalle ilce Halk Kütüphanesi örneği)`, YUksek Lisans Tezi (Danısma:Doc.Dr. Serap Ayhan), I-XIV + 265 sayfa, Ankara: 1996 `Betimsel` olan bu araştırmanın amacı, cagm gerektirdiği gelişmelere paralel olarak halk kütüphanelerinin halk eğitiminde etkin kılınması için var olan durumu ortaya koymak, halk eğitiminde ne ölclide basarı sağlanabildiğini ve varsa aksayan yönleri saptayarak alınması gereken önlemlere ilişkin öneriler geliştirmektir. Bu amaçla, çalışmanın kuramsal bölümünde halk kütüphaneleri tanıtılmış ve halk eğitimi acısından değerlendirilmesini kapsayan ilgili yazına geniş ölçüde yer verilmiştir. Araştırmanın saha çalışmasında, halk kütüphanelerinden biri olan ve araştırmanın örneklemini oluşturan `Yenimahalle îlce Halk Kütüphanesi`ni kullanan kullanıcıların genelde halk kütüphaneleri özelde Yenimahalle îlce Halk Kütüphanesi hakkında görüş, algı, tutum ve beklentilerine ilişkin var olan durumu saptamak üzere Haziran 1995 ayı içinde kütüphanenin tüm kullanıcılarına (210 kişi) araştırma için oluşturulan anket uygulanmış ve kütüphane personelinin her biriyle görüşmeler yapılmıştır. Elde edilen tüm araştırma bulguları ilgili değişkenlere göre çapraz dağılımlar üzerinden yüzde ve ki-kare (X2) çözümlemeleri ile incelenmiştir. Veri analizi sonucunda elde edilen bulgular tartışılmış ve aşağıda araştırmaya temel teşkil eden sonuçlara ulaşılmıştır. 1. Araştırma, Yenimahalle ilce Halk Kütüphanesi 'nin bir halk kütüphanesi olarak hizmet vermesinin olanaklarının bulunduğunu göstermektedir, 2. Kullanıcılar kütüphaneyi okul kütüphanesi gibi kullanmakta ve kütüphane de okul kütüphanesi gibi hizmet vermektedir. 3. Yetişkinler, kütüphaneden gerektiği kadar yararlanamamaktadırlar. 4. Kullanıcılar, kütüphanenin `Kültür Merkezi` olarak hizmet vermesi yönünde beklenti içindeyken, kütüphanenin harcadığı çabaların yetersiz olduğu görülmektedir. ABSTRACT Yakar, Ayfer. `Place of Public Libraries in Public Education (The Sample Case of Yenimahalle îlce Halk KUtUphanesi)`, Master of Thesis (Supervisor: Assoc. Prof. Dr. Serap Ayhan) I-XIV + 265 page, Ankara: 1996 This study of `descriptional` model aims at determining the present situation for the activation of public libraries in public education in accordance with the contemporary developments, finding out to what extent success is achieved at public education, and offering suggestions for measurements to be taken in case failures should be observed. To this end, public libraries are introduced in the theoretical section of the study and literature on assessment of public libraries in term of public education is thorougly studied. During the field study of the present study, `Yenimahalle ilce Halk KUtUphanesi`, a public library to from the sampling of the study, has been taken into consideration and in order to determine the views, ideas, attitudes and expectations on Yenimahalle ilce Halk KUtUphanesi specifically and public libraries in general of all those who use the library (a total of 210 users), a questionnaire was given on June 1995 and further interviews were held with each of the library personnel. All data obtained has been analyzed according to their percentage and k-square (X2) analysis on cross-distribution of related variables. Findings obtained through data analysis have been discussed and the results below that form the base of the study have been obtained. 1. The study has shown that Yenimahalle ilce Halk KUtUphanesi does have the opportunities of serving as a public library. 2. Users use the library as if it were a school library and the library provides service likewise. 3. Adults cannot benefit from the library efficiently. 4. While users would like it that the library serve as a `culture center`, it has been observed that the efforts the library has made to meet this demand largely fails. II 265
- Published
- 1996
19. Televizyon yoluyla yaygın eğitim projesine (YAYÇEP) katılanların projeden beklentileri ve programa ilişkin görüşleri
- Author
-
Gültekin, Gülsüm Gülnaz, Baysal, Serap, and Diğer
- Subjects
Distance instruction ,Farmers ,Eğitim ve Öğretim ,The Farmers Education Project by Television ,Education and Training ,Television ,Non-formal education ,Radio ,Mass media - Abstract
87 ABSTRACT In this research, the opinions of the farmers from Sincan of Ankara, taking part in the project in its short name called YAYÇEP `The Farmers Education Project by Television` which has been carried out by the Ministry of Agricul ture were taken into consideration and their opinions were evaluated in the lights of the principles of projected training programmes by TV. A questionnaire is applied to 75 farmers and depth interviews are made with 15 farmers. The results which are taken from those questionnaires and interviews show that the farmers who are the target groups of the project have generally evaluated YAYÇEP positively and appreciated it. The farmers have been mostly affected by television in the process of be ing informed about the project; they have been impressed by agriculturists in the process of being interested; they have been impressed by their neigh bours and relatives in the process of trying on the innovations and they are impressed by their own experience in the process of application. Their suc cess in the process of trying on the innovations which thel learned from the project is effected by their neighbours' and relatives' successfull experiments. In the practice of YAYÇEP, as an example of distance education the train ing would have been supported with face to face relations in the field. This is the fundamental part of the training programme project. However, it was not taken into consideration during the practice; the books which were prepared to support the television programmes could not been reached to in the hands of the farmers in time; the prizes which were given to the successfull farmers were not classified according to their subjects. That's not all. The promises which were given for the successful farmers while introducing the project were not kept at the end. In addition to all these, women were not taken into consid eration in YAYÇEP. In spite of all these handicappes it has been seen that the performance of the farmers who are watching YAYÇEP programmes and reading the books of project improved. Besides, it was understood that the books of YAYÇEP had been the worthy handbooks for the farmers. It was observed that attending and being successful in the exams was rather low in proportion. In Sincan, only % 22.66 of the farmers who are participating to the project deserved a certificate. In the conclussion of this research it was believed that the training pro gramme project must be kept up and some other suggestions were offered in order to improve YAYÇEP and other similiar projects. 109
- Published
- 1995
20. Devlet tiyatrolarının halk eğitiminde yeri ve önemi 'Altındağ tiyatrosu ile ilgili bir araştırma'
- Author
-
Demir, Şevket, Baysal, Serap, and Diğer
- Subjects
Sahne ve Görüntü Sanatları ,Public education ,Eğitim ve Öğretim ,Education and Training ,Altındağ Theatre ,Art education ,State theatres ,Theatre ,Performing and Visual Arts ,Education - Abstract
378
- Published
- 1994
21. Halk eğitimi yöntemi olarak toplum kalkınmasının GAP örneğine uygulanabilmesinin koşulları
- Author
-
Miser, Rifat, Baysal, Serap, and Diğer
- Subjects
Public education ,Eğitim ve Öğretim ,Community development ,Education and Training ,Non-formal education ,Education methods ,Southeastern Anatolian Project - Abstract
ÖZET Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP)'nin amacı, `bölgesel kalkınmayı sağlamak` olarak anlaşılmaktadır. Anılan bölgenin kalkınması, GAP'ın tümleşik bir proje olarak yürütülmesi ile olanaklı görülmekle birlikte, bölgenin kalkınmasında birincil itici gücün tarım olması beklenilmektedir. Tarım sektörünün kapsadığı üretici konumunda bulunan yetişkin kırsal nüfusun eğitimi GAP'ın başarısı için özel bir öneme sahiptir. Varolan verilerin çözümlenmesi bunların eğitiminin katılımcı bir yönteme dayanması gerektiğini göstermektedir. Bu ge rekliliğe yanıt verecek halk eğitimi yönteminin toplum kalkınması olabileceği düşünülmektedir. Araştırmanın temel tezi ve önerisi de budur. Bölgede toplum kalkınması yönteminin uygulamaya sokulabilmesi, Öncelikle, bölgede yöntemin uygulanmasını zorlaştıracak ve kolaylaştıracak sosyo-ekonomik et menlerin (engellerin ve kaynakların) bilinmesini gerektirir. Araştırma, bu etmenleri orta ya çıkarmak üzere planlanmış ve öncelikli sulama alanı olan Harran Ovasında uygu lanmıştır. Bu alan araştırmasının çalışma evrenini Ova'da yer alan köyler oluşturmaktadır. Bu köyler içinden, Harran ilçesine bağlı 5 köy örneklem olarak alınmıştır. Hem köyler hem de köylüler örnekleminde tabakalı örnekleme yöntemi izlenmiştir. Verilerin toplanmasında görüşme formlarından, söyleşilerden ve gözlemlerden yararlanılmıştır. Verilerin çözümlenmesinde frekans, yüzde ve ki-kare teknikleri kul lanılmıştır. Çözümlemeler köyler ve toprak sahipliği durumuna göre yapılmıştır. Verilerin yorumlanmasında toplum kalkınması alanyazını kuramsal çerçeveyi oluşturmuştur. Araştırma, Harran Ovası kapsamında toplum kalkınması yönteminin uygulan masında dikkate alınması gereken engellerin ve kaynakların bulunduğunu; bunların köylere ve toprak sahipliğine göre hem farklılaşabildiğini hem de benzeşebildiğini orta ya koymuştur. Bu sonuçlara dayalı olarak uygulamaya ve araştırmaya yönelik öneriler geliştirilmiştir. XII CONDITIONS OF APPLICATION OF COMMUNITY DEVELOPMENT TO THE `GAP MODEL` AS AN ADULT EDUCATION METHOD Abstract The goal of South East Anatolia Project (GAP) have been understood as `to provide regio nal development`. Though the development of the mentioned region is seen possible when GAP is carried out as an integrated project, agriculture is expected to be the primary repulsi ve force for the development of the region. The Education of the rural adult population who are in position of the producers in agricultu ral sector has a great importance for the success of GAP. The analysis of the available data shows that the education of this population should be based on a participative methodolo gy. It is thought that the public education method which will reply thi necessity can be com munity development. This is the basic thesis and suggestion of the research. Introducing the community development method into the application of the project the re gion, principally, necesitates the socio-economic factors (handicaps and sources), which will make difficult or easy to apply the method in the region, to be known, Research has been planned to find out these factors and carried out in the Harran Plain which is the prior irriga tion field. The villages in the Plain form the study population of this fieldresearch. 5 villages affiliated to Harran District among these villages have been chosen as the sample. The Stratified Sampling Method has been used in sampling of both villages and villagers. In gathering data, interview forms, informal conversations and observations have been utili zed. In the analysis of data, frequency, percentage and chi-square techniques have been used. Analysis have been made according to the villages and to the land ownership. In in terpretation of data, communitiy development literature has formed the theoretical frame. The research have put forward that there are handicaps and sources to be taken into ac count in application of community development method in Harran Plain; these can be either different or similar according to the villages and to the land ownership. In conformity with these results, suggestions directed to the application and the following researches have been developed. XI 237
- Published
- 1993
22. Eğitimin küçük sanayiyi geliştirmeye dönük politikalar içindeki yer ve etkisi
- Author
-
Günlü, Ramazan, Baysal, Serap, and Diğer
- Subjects
Public education ,İşletme ,Eğitim ve Öğretim ,Small and Medium Sized Firms ,Industrial development ,Education and Training ,Educational policies ,Skill acquiring ,Business Administration ,Education - Abstract
174 İşletme sahipleri işçilerini daha çok tanıdıkları kurumlara göndermek istemektedir. Bunlar KÖSEM, ÇEM ve Akşam Sanat Okulu ' dur. Akşam Sanat Okulunun seçilmesinde eğitimin akşam saatlerinde yapılmasının etkisi vardır. İşletme sahipleri işçilerinin eğitim sonucunda daha yüksek ücret istemelerinden ve büyük işletmelere geçme isteğinden dolayı işçilerini eğitmekten kaçınmaktadırlar. İşletmelerin büyük çoğunluğu genel amaçlı makina kullanmaktadır. Bu durum işletmelere esneklik kazandır maktadır. Ancak esnek uzmanlık olanağına sahip çok az iş letme bulunmaktadır. Çünkü işletmelerde en çok gözlenen `sipariş usulü üretim`dir. Pazar değişmelerin uyum ve yeni ayrışmış istemlere yanıt verme çok sınırlı kalmak tadır. İşletmeler varlıklarını sürdürme koşulu olarak en çok yan sanayi ilişkilerini, ucuz kredi verilmesini ve devlet desteğini göstermektedirler. İşletmelerin esnek uzmanlaşma düzeyini, teknolojik yenilenme ve eğitim sağ ladığı halde, bu yönde işletmelerin eğilimi sınırlıdır. Sonuçlar Genel olarak sonuçlar şöyle özetlenebilir: 1. İşletmelerin üretimi örgütleme biçimleri farklı dır.173 işlerle temizlik v.b. işleri anlatmaktadır. Gözlemler, işletme büykülüğü arttıkça, genel uzmanlık niteliğine olan istemin arttığını göstermektedir. İşletmelerin beceri kaynakları çoğunlukla, küçük sa nayi işletmelerinde çalışmak yoluyla beceri kazanmış iş çiler daha azdır. Bunlar, 3308 sayılı Çıraklık ve Mesleki Eğitim Yasası kapsamında eğitim alan işçilerdir. Endüstri Meslek Lisesi ve Teknik Lise mezunu işçi çalıştıran çok az işletme vardır. Bu durum ücretlerin dü şüklüğü, toplumsal güvence olmayışı gibi etkenlerden kay naklanmaktadır. İşletme sahipleri aynı zamanda bu okul lardan mezun işçileri iş disiplini olmamasından dolayı çalıştırmak istemediklerini belirtmektedir. İşletme sahiplerinin büyük bir çoğunluğu genel be cerilere sahip işçi yetiştirilmesini istemektedir. Bura daki amaç makinaların bakımı, ayarı, temiz v.s.nin aynı işçilere yaptırılmak istenmesidir. İşletme sahiplerinin önemli bir kısmı çıraklık diz gesinden yanadır. Çıkarlığın gerekliliği, küçük sanayiye işçi yetiştiren başka kurumun olmayışına ve mesleği öğ renmenin uzun sürmesine dayandırılmaktadır. Gerçekte çı raklar ucuz ve her türlü işe koşturacak bir işgücü olarak görülmektedir. Halihazırda işçilerini eğitime gönderen çok az iş letme vardır. Bu olgu işletmelerin eğitim kurumlarıyla etkileşiminin çok sınırlı olduğunu göstermektedir.174 İşletme sahipleri işçilerini daha çok tanıdıkları kurumlara göndermek istemektedir. Bunlar KÖSEM, ÇEM ve Akşam Sanat Okulu ' dur. Akşam Sanat Okulunun seçilmesinde eğitimin akşam saatlerinde yapılmasının etkisi vardır. İşletme sahipleri işçilerinin eğitim sonucunda daha yüksek ücret istemelerinden ve büyük işletmelere geçme isteğinden dolayı işçilerini eğitmekten kaçınmaktadırlar. İşletmelerin büyük çoğunluğu genel amaçlı makina kullanmaktadır. Bu durum işletmelere esneklik kazandır maktadır. Ancak esnek uzmanlık olanağına sahip çok az iş letme bulunmaktadır. Çünkü işletmelerde en çok gözlenen `sipariş usulü üretim`dir. Pazar değişmelerin uyum ve yeni ayrışmış istemlere yanıt verme çok sınırlı kalmak tadır. İşletmeler varlıklarını sürdürme koşulu olarak en çok yan sanayi ilişkilerini, ucuz kredi verilmesini ve devlet desteğini göstermektedirler. İşletmelerin esnek uzmanlaşma düzeyini, teknolojik yenilenme ve eğitim sağ ladığı halde, bu yönde işletmelerin eğilimi sınırlıdır. Sonuçlar Genel olarak sonuçlar şöyle özetlenebilir: 1. İşletmelerin üretimi örgütleme biçimleri farklı dır.173 işlerle temizlik v.b. işleri anlatmaktadır. Gözlemler, işletme büykülüğü arttıkça, genel uzmanlık niteliğine olan istemin arttığını göstermektedir. İşletmelerin beceri kaynakları çoğunlukla, küçük sa nayi işletmelerinde çalışmak yoluyla beceri kazanmış iş çiler daha azdır. Bunlar, 3308 sayılı Çıraklık ve Mesleki Eğitim Yasası kapsamında eğitim alan işçilerdir. Endüstri Meslek Lisesi ve Teknik Lise mezunu işçi çalıştıran çok az işletme vardır. Bu durum ücretlerin dü şüklüğü, toplumsal güvence olmayışı gibi etkenlerden kay naklanmaktadır. İşletme sahipleri aynı zamanda bu okul lardan mezun işçileri iş disiplini olmamasından dolayı çalıştırmak istemediklerini belirtmektedir. İşletme sahiplerinin büyük bir çoğunluğu genel be cerilere sahip işçi yetiştirilmesini istemektedir. Bura daki amaç makinaların bakımı, ayarı, temiz v.s.nin aynı işçilere yaptırılmak istenmesidir. İşletme sahiplerinin önemli bir kısmı çıraklık diz gesinden yanadır. Çıkarlığın gerekliliği, küçük sanayiye işçi yetiştiren başka kurumun olmayışına ve mesleği öğ renmenin uzun sürmesine dayandırılmaktadır. Gerçekte çı raklar ucuz ve her türlü işe koşturacak bir işgücü olarak görülmektedir. Halihazırda işçilerini eğitime gönderen çok az iş letme vardır. Bu olgu işletmelerin eğitim kurumlarıyla etkileşiminin çok sınırlı olduğunu göstermektedir.174 İşletme sahipleri işçilerini daha çok tanıdıkları kurumlara göndermek istemektedir. Bunlar KÖSEM, ÇEM ve Akşam Sanat Okulu ' dur. Akşam Sanat Okulunun seçilmesinde eğitimin akşam saatlerinde yapılmasının etkisi vardır. İşletme sahipleri işçilerinin eğitim sonucunda daha yüksek ücret istemelerinden ve büyük işletmelere geçme isteğinden dolayı işçilerini eğitmekten kaçınmaktadırlar. İşletmelerin büyük çoğunluğu genel amaçlı makina kullanmaktadır. Bu durum işletmelere esneklik kazandır maktadır. Ancak esnek uzmanlık olanağına sahip çok az iş letme bulunmaktadır. Çünkü işletmelerde en çok gözlenen `sipariş usulü üretim`dir. Pazar değişmelerin uyum ve yeni ayrışmış istemlere yanıt verme çok sınırlı kalmak tadır. İşletmeler varlıklarını sürdürme koşulu olarak en çok yan sanayi ilişkilerini, ucuz kredi verilmesini ve devlet desteğini göstermektedirler. İşletmelerin esnek uzmanlaşma düzeyini, teknolojik yenilenme ve eğitim sağ ladığı halde, bu yönde işletmelerin eğilimi sınırlıdır. Sonuçlar Genel olarak sonuçlar şöyle özetlenebilir: 1. İşletmelerin üretimi örgütleme biçimleri farklı dır.173 işlerle temizlik v.b. işleri anlatmaktadır. Gözlemler, işletme büykülüğü arttıkça, genel uzmanlık niteliğine olan istemin arttığını göstermektedir. İşletmelerin beceri kaynakları çoğunlukla, küçük sa nayi işletmelerinde çalışmak yoluyla beceri kazanmış iş çiler daha azdır. Bunlar, 3308 sayılı Çıraklık ve Mesleki Eğitim Yasası kapsamında eğitim alan işçilerdir. Endüstri Meslek Lisesi ve Teknik Lise mezunu işçi çalıştıran çok az işletme vardır. Bu durum ücretlerin dü şüklüğü, toplumsal güvence olmayışı gibi etkenlerden kay naklanmaktadır. İşletme sahipleri aynı zamanda bu okul lardan mezun işçileri iş disiplini olmamasından dolayı çalıştırmak istemediklerini belirtmektedir. İşletme sahiplerinin büyük bir çoğunluğu genel be cerilere sahip işçi yetiştirilmesini istemektedir. Bura daki amaç makinaların bakımı, ayarı, temiz v.s.nin aynı işçilere yaptırılmak istenmesidir. İşletme sahiplerinin önemli bir kısmı çıraklık diz gesinden yanadır. Çıkarlığın gerekliliği, küçük sanayiye işçi yetiştiren başka kurumun olmayışına ve mesleği öğ renmenin uzun sürmesine dayandırılmaktadır. Gerçekte çı raklar ucuz ve her türlü işe koşturacak bir işgücü olarak görülmektedir. Halihazırda işçilerini eğitime gönderen çok az iş letme vardır. Bu olgu işletmelerin eğitim kurumlarıyla etkileşiminin çok sınırlı olduğunu göstermektedir.174 İşletme sahipleri işçilerini daha çok tanıdıkları kurumlara göndermek istemektedir. Bunlar KÖSEM, ÇEM ve Akşam Sanat Okulu ' dur. Akşam Sanat Okulunun seçilmesinde eğitimin akşam saatlerinde yapılmasının etkisi vardır. İşletme sahipleri işçilerinin eğitim sonucunda daha yüksek ücret istemelerinden ve büyük işletmelere geçme isteğinden dolayı işçilerini eğitmekten kaçınmaktadırlar. İşletmelerin büyük çoğunluğu genel amaçlı makina kullanmaktadır. Bu durum işletmelere esneklik kazandır maktadır. Ancak esnek uzmanlık olanağına sahip çok az iş letme bulunmaktadır. Çünkü işletmelerde en çok gözlenen `sipariş usulü üretim`dir. Pazar değişmelerin uyum ve yeni ayrışmış istemlere yanıt verme çok sınırlı kalmak tadır. İşletmeler varlıklarını sürdürme koşulu olarak en çok yan sanayi ilişkilerini, ucuz kredi verilmesini ve devlet desteğini göstermektedirler. İşletmelerin esnek uzmanlaşma düzeyini, teknolojik yenilenme ve eğitim sağ ladığı halde, bu yönde işletmelerin eğilimi sınırlıdır. Sonuçlar Genel olarak sonuçlar şöyle özetlenebilir: 1. İşletmelerin üretimi örgütleme biçimleri farklı dır.173 işlerle temizlik v.b. işleri anlatmaktadır. Gözlemler, işletme büykülüğü arttıkça, genel uzmanlık niteliğine olan istemin arttığını göstermektedir. İşletmelerin beceri kaynakları çoğunlukla, küçük sa nayi işletmelerinde çalışmak yoluyla beceri kazanmış iş çiler daha azdır. Bunlar, 3308 sayılı Çıraklık ve Mesleki Eğitim Yasası kapsamında eğitim alan işçilerdir. Endüstri Meslek Lisesi ve Teknik Lise mezunu işçi çalıştıran çok az işletme vardır. Bu durum ücretlerin dü şüklüğü, toplumsal güvence olmayışı gibi etkenlerden kay naklanmaktadır. İşletme sahipleri aynı zamanda bu okul lardan mezun işçileri iş disiplini olmamasından dolayı çalıştırmak istemediklerini belirtmektedir. İşletme sahiplerinin büyük bir çoğunluğu genel be cerilere sahip işçi yetiştirilmesini istemektedir. Bura daki amaç makinaların bakımı, ayarı, temiz v.s.nin aynı işçilere yaptırılmak istenmesidir. İşletme sahiplerinin önemli bir kısmı çıraklık diz gesinden yanadır. Çıkarlığın gerekliliği, küçük sanayiye işçi yetiştiren başka kurumun olmayışına ve mesleği öğ renmenin uzun sürmesine dayandırılmaktadır. Gerçekte çı raklar ucuz ve her türlü işe koşturacak bir işgücü olarak görülmektedir. Halihazırda işçilerini eğitime gönderen çok az iş letme vardır. Bu olgu işletmelerin eğitim kurumlarıyla etkileşiminin çok sınırlı olduğunu göstermektedir.174 İşletme sahipleri işçilerini daha çok tanıdıkları kurumlara göndermek istemektedir. Bunlar KÖSEM, ÇEM ve Akşam Sanat Okulu ' dur. Akşam Sanat Okulunun seçilmesinde eğitimin akşam saatlerinde yapılmasının etkisi vardır. İşletme sahipleri işçilerinin eğitim sonucunda daha yüksek ücret istemelerinden ve büyük işletmelere geçme isteğinden dolayı işçilerini eğitmekten kaçınmaktadırlar. İşletmelerin büyük çoğunluğu genel amaçlı makina kullanmaktadır. Bu durum işletmelere esneklik kazandır maktadır. Ancak esnek uzmanlık olanağına sahip çok az iş letme bulunmaktadır. Çünkü işletmelerde en çok gözlenen `sipariş usulü üretim`dir. Pazar değişmelerin uyum ve yeni ayrışmış istemlere yanıt verme çok sınırlı kalmak tadır. İşletmeler varlıklarını sürdürme koşulu olarak en çok yan sanayi ilişkilerini, ucuz kredi verilmesini ve devlet desteğini göstermektedirler. İşletmelerin esnek uzmanlaşma düzeyini, teknolojik yenilenme ve eğitim sağ ladığı halde, bu yönde işletmelerin eğilimi sınırlıdır. Sonuçlar Genel olarak sonuçlar şöyle özetlenebilir: 1. İşletmelerin üretimi örgütleme biçimleri farklı dır. ABSTRACT The aim of research is to find the educational requirements in the small industry enterprises. The problems related with small industy in literature have been discussed and these issues have been taken into coosideration when this questionnaire was prepared. Moreover, the questionnaire has been oferred experts' views. Questionaire has been implemented in the metal industry enterprises, specifially with the members of the Chamber of Industry in Ostim, Ankara. In gathering of data process, both the questionaire and some observations have also been used. In analysing and interpreting of data, the techniques `frequency` and `percentage` have been put into practice. The probable reasons of similarities and differences between the manufacture organization and educational requirements have been explained. The study has focused not only on the differences of educational requirements but their results in enterprises. The owners of enterprises have been asked to performe the organized educational services and in a form that should support the changes occurred. It has been observed a tendency from general-aimed training to specialization, while the size of enterprises continue to increase. While the size of enterprise and educational level are increasing, the need for workers having an ability to think actively is required. The problems of small industry enterprises in production and marketing will be solved by means of the flow of information and industrial extension and education. 207
- Published
- 1993
23. Yaygın turizm eğitiminde nitel dış verimlilik Antalya TUREM ve HEM'nin turizm eğitimi programlarının mezunlarını izleme araştırması
- Author
-
Türker(Atilgan), Meziyet, Baysal, Serap, and Diğer
- Subjects
Turizm ,Tourism education ,Turkey ,Tourism sector ,Eğitim ve Öğretim ,Education and Training ,Tourism ,Human resources planning - Abstract
BOLUM IV ÖZET, SONUÇ ve ÖNERİLER Özet Dünyada olduğu gibi, Türkiye'de de turizm sektörü, ülke kalkınması için son derece önemli bir ekonomik, toplumsal ve kül türel etkinlikler alanı haline gelmiştir. Sektörün nicelik ve nitelikçe yetişmiş eleman gereksinmesi zaman içinde hızla artmıştır ve ilgili okul ve okul -dışı eğitim programlarına olan toplumsal istem de giderek artmaktadır. Bu karşılıklı isteme karşın; hem genel olarak toplumda bir turizm bilinci yaratmak ve hem de turizm sektörünün nitelikli eleman gereksinmesini karşılamak için, okul eğitimi yanısıra, önemli bir işlevi yerine getirmesi beklenen halk eğitimi alanında yapılan çalışmalar, nicel olarak halen çok yetersiz kalmaktadır. Sırasıyla, Turizm ve Tanıtma Bakanlığı ile Milli Eğitim Bakanlığına bağlı olarak çalışan Turizm Eğitimi Merkezleri (TÜREM) ve Halk Eğitimi Merkezleri (HEM) tarafından yürütülen kamusal yaygın Turizm Eğitimi Programları, yalnızca birkaç ilimiz ile sınırlıdır. Bu programların nitel verimliliği ise özel olarak hiç araştırılmamıştır. Gerçekte, genel olarak eğitimde olduğu gibi özellikle halk eğitiminde; toplumun sürekli gelişen, değişen gereksinimlerine yanıt verebilmek için program geliştirme işinin sürekli yapılması ve bunun yine sürekli araştırma-değerlendirme etkinliklerine dayandırılması temel bir ilke kabul edilmektedir.Bu ilke ve gereksinmeden yola çıkılarak yapılan bu araştırmanın genel amacı, önemli turistik yörelerimizden biri olan Antalya'da etkinlik gösteren, TÜREM ve HSM'nce yürütülen Turizm Eğitimi Programlarının nitel dış verimliliğini değerlendirmek olmuştur. Araştırmanın çalışma evreni, TÜREM ve KEM mezunu çalıştıran 15 turizm işletmesi ile bu işletmelerde çalışan toplam 131 mezun ve bu işletmelerin ilgili bölümlerinin yöneticileridir. Mezunlar için örnekleme yapılmamış, tamamına ulaşılmıştır. Yöneticiler alt evreninde ise yine araştırma süresinde ulaşılabilen tüm yöneticilere gidilmiş ve sonuçta 15 işletmenin herbirinden en az bir yönetici olmak üzere; Genel Müdür, Önbüro Şefi, Salon Hizmetleri Şefi, Housekeeper ve Mutfak Şefi olarak görev yapan 40 yönetici ile görüşülmüştür. Bilgi toplama araçları olarak kullanılan Çalışanlar Anket Formu ile Yöneticiler Görüşme Formunun uygulanması, araştırma kap samına giren işletmelere araştırıcı tarafından gidilerek gerçekleştirilmiştir. Elde edilen bulgular, ilgili çapraz çizelgeler üzerinden gerek toplam, gerekse dağılım-içi sayı ve yüzdeler bakımından açıklanmış ve yorumlanmıştır. Araştırmanın bulguları şöyle özetlenebilir: TÜREM ve HEM mezunu çalışanların, daha çok erkek; 17-20 yaşları arasında; orta öğrenimi tamamlamış ya da yarıda bırakmış; sürekli olarak Antalya il merkezinde oturan; memur, işçi ya da esnaf -zanaatkar çocukları olan ve aile gelir durumu bakımından da alt ve ortanın altı sınıf ve kent kökenli ailelerden gelen gençler olduğu saptanmıştır.Mezun çalışanların tipik sosyo-ekonomik durum özellikleri, mezun oldukları eğitim kurumuna göre bazı farklılıklar göstermek tedir. TÜREM mezunlarına göre, HEM mezunlarının daha büyük çoğun lukla erkek; yaşça daha büyük; Öğrenim düzeyleri daha düşük; daha büyük çoğunlukla Antalya il merkezinde oturan; daha çok işçi ailelerinden gelen; ailede turizm sektöründe başka bireylerin de çalışma oranı çok daha az; aile gelir durumları daha düşük olduğu bulunmuş tur. TÜREM mezunları, eğitim programının Önbüro, Salon Hizmetleri, Kat Hizmetleri ve Mutfak olmak üzere dört bölümünden birinden; HEM mezunları ise yalnızca Salon Hizmetleri ya da Kat Hizmetleri Bölümlerinden birinden mezun olmuşlardır. Çünkü HEM'nde diğer bölümlerde eğitim verilmemiştir. Araştırma kapsamına giren işletme yöneticilerinin, yöneticilik yaptıkları bölümlerdeki çalışma süreleri çoğunlukla 2-4 yıl ve daha azdır. îşletme yöneticileri yaklaşık yarı yarıya lise ya da yüksekokul mezunu olmakla birlikte, oranlar yöneticilik yapılan otellere ve bölümlere göre farklılaşmaktadır. Yöneticilerin genelde çoğunluğu, halen herhangi bir turizm eğitimi almamıştır; bu yönde tek farklılık bir otelde (Dederaan) gözlenmiştir. TURE ve HEM mezunu çalışanların, ilgili eğitim programına katılmada birinci derecede önemli olarak belirttikleri nedenler en çok, `kısa zamanda meslek sahibi olma isteği` ve `eğitimin ücretsiz olması`dır. İkinci derecede önemli katılma nedeni en çok, `kısa zamanda para kazanma isteği`, üçüncü derecede önemli katılma nedeni ise yine en çok, `kısa zamanda para kazanma isteği` ve 'Turizm alanında çalışma isteği`dir. İki eğitim kurumu mezunları arasında bu yönde önemli bir farklılık yoktur.İlgili eğitim programlarında yaptıkları Bölüm (branş) se çimini kendi tercihleri ile yapma dışında, TÜREM' de kurumca verilen karara göre yöneltme durumu söz konusudur ve bu durum bölümlere göre değişmektedir. Salon hizmetleri ve mutfak bölümlerinin, daha çok tercih edildiği görülmüştür. TÜREM ve HEM mezunu çalışanların çoğunluğu, eğitim aldıkları bölüm seçiminden halen hoşnuttur; yalnızca kat hizmetlerinde çalışanlarda hoşnutluk oranı düşmektedir. Her iki kurumdan mezunların hiçbiri, iş bulmada güçlük çekmemiştir. Eğitim görülen bölüm ile halen çalışılan bölüm arasında genel olarak büyük bir uyura bulunmaktadır. TÜREM ve HEM mezunu çalışanların büyült çoğunluğu, sözleşmeli statüde ve sigortalı olarak çalışmakta; yaklaşık tamamı aldıkları ücreti yetersiz bulmakta; yine yaklaşık tamamı fazla çalışma yapmakta, fakat bunların da büyük çoğunluğu fazla çalışma ücreti alamamakta; ve yarıdan çoğu yıllık izinlerini kullanama- maktadır, işletmeye kar-zarar ortaklığı durumu yaygın olmayıp yalnızca TÜREL! mezunlarının küçük bir kısmında görülmüştür. TUREK mezunu çalışanların yarıdan çoğu ve HELİ mezunu çalı şanların tamamı, eğitimde aldıkları kuramsal bilgilerin çalışma yaşamı için yeterli olmadığı görüşündedir. her iki kurum mezunu çalışanlara göre; kuramsal bilgide yetersizliklerinin birinci derecede önemli nedeni en çok, programın konu içeriğinin yetersizliği; ikinci derecede program süresinin; üçüncü derecede ise öğretmenlerin ve öğretim yöntemlerinin yetersizliğidir. Bu arada, daha az bir oranda olmakla birlikte, kaynak yetersizliği de belirtilmiştir.Yine, TÜREM mezunu çalışanların üçte ikiden çoğunluğu ve HEM mezunu çalışanların yaklaşık tamamı, eğitimde kazandıkları uygulama becerilerini çalışma yaşamı için yetersiz değerlendirmişlerdir. Her iki kurum mezunu çalışanlara göre; uygulama becerilerindeki yetersizliklerinin nedenleri, aynı önem sırası ile en çok, program süresinin azlığı, bir uygulama okulunun bulunmayışı ve araç-gereç eksikliğidir. Ancak bu yetersizlik nedenlerinin belirtilme sıklığı, TÜREM ve HEM mezunları arasında biraz değişmekte; ek olarak, özellikle ESM mezunları tarafından daha çok belirtilen `staj yaptıkları kurumlarda kolaylık görememek`te, önemli bir yetersizlik nedeni olmaktadır. TÜREM ve HEM mezunu çalışanlar, yine çoğunlukla, turizmde başarılı insan ilişkileri için uygun davranışlar kazanma boyutunda da kendilerini, dolayısıyla eğitim programlarını yetersiz değerlendirmektedir. Bu yetersizliğin birinci ve ikinci derecede önemli nedeni, her iki kurum mezunlarına göre, program süresinin azlığı ile verilen bilgilerin kuramsal kalmasıdır, üçüncü derecede önemli neden ise TÜRELİ mezunlarına göre en çok, uygulama eksikliği; HEM mezunlarına göre öğretilenlerin gerçek yaşama uygun olmamasıdır. Yabancı dil bilgisinin çalışma yaşamı için yeterliğine ilişkin kendi değerlendirmeleri, TÜREM ve KEM mezunu çalışanlar arasında önemli ölçüde farklılaşmıştır. TÜREM mezunlarının yaklaşık yarısına; fakat, ESM mezunlarının tamamına göre yabancı dilleri yetersizdir. TÜREM ve HEM mezunu çalışanlar, büyük çoğunlukla, işverenleri olarak turizm işletme yöneticileri tarafından da yetersiz değerlendirildikleri kanısındadır.Turizm işletme yöneticilerinin, TÜREM ve HEM mezunu çalışanları için yaptığı değerlendirmelerde ise; belirtilen en büyük ye tersizlik yabancı dil ve pratik eksikliği olmuştur. Yalnızca yabancı dil eksikliği, ESM mezunları için biraz daha yüksek oranda belirtilmiş; TÜREM mezunu çalıştıran beş yıldızlı büyük otellerde beklentilerin her iki bakımdan daha yüksek olduğu görülmüştür. Turizm işletmecilerine göre; TÜREM ve HELI'nde verilen Turizm Eğitiminin eksik yönlerinin giderilmesi için alınması geroken önlemler, bu kurumlarda öncelikle bir `uygulama oteli` modelinin geliştirilmesi ve yabancı dil eğitimine de ağırlık verilmesidir. Ye terli yabancı dil eğitimine önem verilmesi gereği, özellikle Sheraton, Talya ve Sera gibi beş yıldızlı otel yöneticileri tarafından daha çok önerilmiştir. Çalışanlar ve işverenlerce yapılan bu değerlendirmelerde görülen tüm yetersizliklere karşın, araştırmanın önemli bir bulgusu; Turizm işletmeleri Yöneticilerinin TÜRELİ ve HEM mezunlarını işe almada tercih etmeleridir. TÜREM ve HEM mezunu çalışanlar, yine de, turizm eğitimi alt-yapısına sahip, çabuk kavrayan; kısmen de olsa yabancı dil bilen ve eğitimin gerekliliğini bilen elemanlar olarak değerlendirilmekte ye tercih edilmektedir. Sonuçlar Bu araştırmadan çıkarılabilecek sonuçlar aşağıdaki noktalarda toplanabilir: lo TÜREM ve HEH tarafından düzenlenen yaygın Turizm Eğitimi Programları, özellikle, alt ve ortanın altı sınıf ailelerden gelen ve örgün öğrenimine devam edemeyip, kısa zamanda bir meslek kazanarak 121 Abstract In Turkey, as in the world, tourism sector has become a high degree important area of some economic, social and cultural activities; and sector's need of trained personnel both in respect of quantity and quality has increased rapidly as well and societal demand for related school and out-of -school education programmes has been increased gradually. In spite of this mutual demand; activities in the area of non-formal education which is considered as important as formal school education both to create a consciousness of tourism throughout the society and to meet the need of qualifed personnel of tourism sector, still remains insufficient in quantity. Non-formal Tourism Education Programmes, which are held by Tourism Education Centers (TUREM) and by Adult Education Centers (HEM) under the authority of the Ministry for Tourism and Infor mation and the Ministry of National Education, are limited with only a few cities. Furthermore, qualitative productivity of these programmes have never been specifically investigated. In fact; to what extent these programmes meet the need of qualifed personnel of tourism enterprises which are their employment area, should be determined by field-researchs that investigate and analyse the opinions of the employees as the outputs of the programme and the opinions of the managers of tourism enterprises as their employers; and they should be developed permanently concidering the findings of such researches. Taking this need into account, general goal of this research has been to examine the Qualitative Exterior Productivity of the122 Tourism Education Programmes performed by TUREM and HEM in Antalya, which is one of the most important touristic regions in Turkey. By this general goal, 131 employees who are emloyed in 15 hotels and holiday-villages were applied a questionnary, and 40 managers in different ranks and departments of these enterprises were interviewed by using a semistructred interviewing-form. At the and of the research, there were important findings about the socio-economic characteristics of the employees graduated from TÜREM and HEM; the factors that effected their participation in the educational programme and their choice of branch; their employment and working conditions and their work-satisfaction; their opinions about the efficiency of their education they took in TUREM an/or HEM and their competencies in respect of meeting the work place's needs; so the related qualites of the hotel managers and their opinions as well about the employees * competencies and insufficient dimensions of their education. Some spesific propositions have produced on the basis of Research findings and they have been expected to be useful for developing the mentioned non-formal Tourism Education Programmes. T.CL YÜKSEKÖĞRETİM KXJKBi# 122
- Published
- 1992
24. Türkiye'de tarımsal yayım eğitiminin uygulanma ve benimsenme sorunları
- Author
-
Varol, Bülent, Baysal, Serap, and Diğer
- Subjects
Ziraat ,Agricultural extension education ,Agriculture ,Agricultural policies - Abstract
152
- Published
- 1991
Catalog
Discovery Service for Jio Institute Digital Library
For full access to our library's resources, please sign in.