Search

The aim of this study was to determine the relationship between the severity of azotemia and blood gas parameters in 101 neonatal calves with diarrhea. The calves were divided into 3 groups on the basis of their creatinine levels. The 3 groups were defined as: the non-azotemia group (5.01 mg/dL). Azotemia was not detected in 35 of the 101 calves with diarrhea, mild-moderate azotemia was identified in 34, and severe azotemia in 32. Blood pH was significantly lower in the severe azotemia group compared to the non-azotemia and mild-moderate azotemia groups, while K and lactate levels were significantly higher. Although the HCO3 - and BE values of the severe azotemia group were lower than the other groups, a statistical difference was only found with the mild-moderate azotemia group. Ionized calcium (iCa+2) level was also lower in the severe azotemia group compared to the other groups, but the difference was only significant with the non-azotemia group. In conclusion, it was observed that azotemia is a common occurrence in neonatal calves with diarrhea, and there is a significant relationship between the severity of azotemia and blood gases. Therefore, it may be concluded that it would be beneficial to monitor renal functions during the treatment of calves with neonatal diarrhea., Cilj je ovog istraživanja bio procijeniti odnos između težine azotemije i pokazatelja plinova u krvi u 101 teleta s dijarejom. Telad je na temelju razine kreatinina podijeljena u tri skupine: skupina bez azotemije (5,01 mg/dL). Azotemija nije otkrivena u 35 od 101 teleta s dijarejom, blaga – umjerena azotemija pronađena je u 34 teleta, a teška azotemija u 32 teleta. Vrijednost pH krvi bila je znakovito niža , a razina kalija i laktata znakovito viša, u skupini s teškom azotemijom u usporedbi s ostalim dvjema skupinama. Iako su vrijednosti HCO3 - i BE u skupini teladi s teškom azotemijom bile niže nego u drugim skupinama, statistički znakovita je razlika pronađena samo u odnosu na skupinu s blago-umjerenom azotemijom. Razina ioniziranog kalcija (iCa+2) također je bila niža u skupini s teškom azotemijom u usporedbi s drugim skupinama, ali je razlika bila znakovita samo u odnosu na skupinu bez azotemije. Rezultati istraživanja pokazuju da se azotemija često pojavljuje u neonatalne teladi s dijarejom i da postoji znakovita povezanost između težine azotemije i plinova u krvi. Može se stoga zaključiti da bi praćenje bubrežne funkcije bilo korisno u liječenju teladi s neonatalnom dijarejom.

Aydoğdu, Uğur (Balikesir Author), In this study, it was aimed to determine the treatment efficacy of oxytetracycline and tylosin combination in Saanen goat kids with Dermatophilus congolensis infection. Samples, were collected from the 27 of 4-5-month-old Saanen goat kids, and analyzed from bacteriological, mycological and ectoparasitological aspects. D. congolensis was isolated from the samples as pure culture. In the mycological analysis of the samples, no microorganisms were found, while flea was detected in ectoparasitological examinations. A combination of oxytetracycline and tylosin was recommended for dermatophilosis treatment, and the lesions regressed 5 days after the treatment and disappeared over time. It was concluded that D. congolensis infection in Saanen goats kids were observed for the first time in Turkey and can be treated successfully with oxytetracycline and tylosin combination., Bu çalışmada, Dermatophilus congolensis enfeksiyonlu Saanen oğlaklarında oksitetrasiklin ve tilosin kombinasyonunun tedavi etkinliğinin belirlenmesi amaçlandı. Saanen ırkı 4-5 aylık 27 oğlaktan toplanan örnekler bakteriyolojik, mikolojik ve parazitolojik açıdan analiz edildi. D. congolensis saf kültür olarak numunelerden izole edildi. Numunelerin mikolojik analizinde herhangi bir etkene rastlanmazken, ektoparazitolojik incelemeler sonucunda pire tespit edildi. Dermatofilozis tedavisi için oksitetrasiklin ve tilosin kombinasyonu önerildi ve lezyonlar 5. günden itibaren gerilemeye başlayarak zamanla tamamen kayboldu. Sonuç olarak, Saanen oğlaklarında D. congolensis enfeksiyonunun Türkiye'de ilk kez gözlendiği, oksitetrasiklin ve tilosin kombinasyonu ile başarılı bir şekilde tedavi edilebileceği kanısına varılmıştır.

Bu çalışmada, ishalli yenidoğan buzağılarda elektrolit bozukluklarının prevalansının belirlenmesi amaçlandı. Çalışma, 126 baş ishalli yenidoğan buzağı üzerinde gerçekleştirildi. 126 buzağının 89'unda en az bir elektrolit bozukluk gözlenirken, 37 buzağıda ise herhangi bir elektrolit bozukluğu belirlenmedi. İshalli buzağıların 50’sinde hiponatremi, 50’sinde hiperkalemi ve 38’inde ise hipokloremi belirlendi. Ayrıca buzağıların 3’ünde hipernatremi, 10’unda hipokalemi ve 15 buzağıda da hiperkloremi tespit edildi. Sonuç olarak, ishalli yenidoğan buzağılarda en yaygın gözlenen elektrolit bozukluklarının hiponatremi ve hipokloremi ile hiperkalemi olduğu ve bu elektrolit bozukluklarının ishalli buzağıların tedavisinde göz önüne alınması gerektiği kanısına varıldı., In this study, it was aimed to determine the prevalence of electrolyte disorders in newborn calves with diarrhea. The study was carried out on 96 newborn calves with diarrheaAt least one electrolyte disturbance was observed in 69 of the 96 calves, while no electrolyte disturbance was detected in the 27 calves. In the diarrhea calves, 36 had hyponatremia, 36 had hyperkalemia and 30 had hypochloremia. In addition, 9 of the calves had hypokalemia, 3 had hypernatremia and 9 had hyperchloremia. As a result, it was determined that hyponatremia, hypochloremia and hyperkalemia were the most common electrolyte disorders observed in newborn calves with diarrheal. Furthermore, it was concluded that these electrolyte disorders should be considered in the treatment of diarrhea in calves.

Bu çalışmanın amacı, parvoviral enteritisli köpeklerde C-reaktif protein (CRP), albumin, neopterin (Np), ürokinaz tipi plazminojen aktivatör reseptörü (uPAR) ve lökosit seviyelerindeki değişiklikleri belirlemek ve bunların prognostik önemini göstermekti. Çalışmada 40’ı parvoviral enteritisli ve 8’i sağlıklı olmak üzere toplam 48 köpek kullanıldı. Parvoviral enteritisli köpekler ölen (n=12) ve hayatta kalanlar (n=28) olarak iki gruba ayrıldı. Çalışmada ölen parvoviral enteritisli köpeklerin lökosit seviyesi kontrol grubu ve yaşayan parvoviral enteritisli köpeklere göre önemli düzeyde (p, The aim of this study was to determine the changes in C-reactive protein (CRP), albumin, neopterin (Np), urokinase type plasminogen activator receptor (uPAR) and leukocyte levels in dogs with parvoviral enteritis and to show the prognostic importance of these. In the study, a total of 48 dogs, 40 with parvoviral enteritis and 8 were healthy, were used. The dogs with parvoviral enteritis were divided into two subgroups, non-surviving (n=12) and surviving (n=28). The non-surviving dogs with parvoviral enteritis in the study had significantly (p

Sığırlarda sindesmokorialtipteki plasental yapı immunoglobulinlerin plasental transferine engel olmaktave bundan dolayı buzağılar agamaglobulinemik olarak doğmaktadır. BuzağılaraIgG’nin transferi olarak adlandırılan pasif immune transfer ancak maternalkolostrum alınmasıyla gerçekleşir. Yetersiz kolostral IgG’nin alımı ya daabsorbsiyonu pasif transfer yetmezliğine neden olmaktadır. Buzağılarda pasiftransfer yetmezliğin belirlenmesi için çeşitli analiz metodlarıbulunmaktadır. Bu derlemede buzağılardapasif transfer yetmezliğin tespitinde kullanılan yöntemler ve bu yöntemlerinavantaj ve dezavantajları anlatılmıştır., Buzağılara IgG’nin transferi olarak adlandırılan pasif immune transfer ancak maternal kolostrum alınmasıyla gerçekleşir. Yetersiz kolostral IgG’nin alımı ya da absorbsiyonu pasif transfer yetmezliğine neden olmaktadır. Buzağılarda pasif transfer yetmezliğin belirlenmesi için çeşitli analiz metodları bulunmaktadır. Bu derlemede buzağılarda pasif transfer yetmezliğin tespitinde kullanılan yöntemler ve bu yöntemlerin avantaj ve dezavantajları anlatılmıştır.

Bu araştırmada, sütçü inek ve düvelerde doğum sonrası serum immunoglobulin G (IgG), makromineraller ve bazı biyokimyasal parametreler karşılaştırıldı. Yirmidört baş yeni doğum yapan düve ve 24 baş iki veya daha fazla doğum yapan inek olmak üzere 48 inekten doğumdan hemen sonra kan örnekleri alındı. Serum IgG seviyesi ELISA metodu ile makromineral ve biyokimyasal parametreler ise otoanalizör kullanılarak belirlendi. Düve ve ineklerin serum biyokimyasal parametreleri ve IgG seviyeleri karşılaştırıldığında; düvelerde serum alkalen fosfataz (ALP), laktat dehidrogenaz (LDH) ve fosfor seviyeleri ineklere göre önemli oranda (P, The aim of this study was to compare the levels of serum IgG and biochemical parameters at the postpartum period in dairy cows and heifers. Blood samples were taken immediately after birth from 48 cows, including twenty-four heifers and 24 cows which experienced two or more deliveries. Serum IgG level was determined by ELISA method and macromineral and biochemical parameters by using autoanalyzer. When serum biochemical parameters and IgG levels of heifers and cows were compared; in heifers, serum ALP, LDH and phosphorus levels were significantly higher (P

Bu araştırmada, sütçü inek ve düvelerde doğum sonrası serum immunoglobulin G (IgG), makromineraller vebazı biyokimyasal parametreler karşılaştırıldı. Yirmidört baş yeni doğum yapan düve ve 24 baş iki veya daha fazla doğumyapan inek olmak üzere 48 inekten doğumdan hemen sonra kan örnekleri alındı. Serum IgG seviyesi ELISA metoduile makromineral ve biyokimyasal parametreler ise otoanalizör kullanılarak belirlendi. Düve ve ineklerin serum biyokimyasalparametreleri ve IgG seviyeleri karşılaştırıldığında; düvelerde serum alkalen fosfataz (ALP), laktat dehidrogenaz(LDH) ve fosfor seviyeleri ineklere göre önemli oranda (P, The aim of this study was to compare the levels of serum IgG and biochemical parameters at the postpartumperiod in dairy cows and heifers. Blood samples were taken immediately after birth from 48 cows, includingtwenty-four heifers and 24 cows which experienced two or more deliveries. Serum IgG level was determined by ELISAmethod and macromineral and biochemical parameters by using autoanalyzer. When serum biochemical parametersand IgG levels of heifers and cows were compared; in heifers, serum ALP, LDH and phosphorus levels were significantlyhigher (P

Kuzularda neonatal dönem doğum sonrası ilk 28 günü kapsayan kritik bir evredir. Neonatal kuzu ölümleri,dünya genelinde koyun yetiştiriciliğinin verim kayıplarını etkileyen önemli bir faktördür. Yeni doğan kuzu ölümlerinin birçok sebebi vardır ve ölümlerin büyük bir kısmı doğum sonrası ilk günlerde gerçekleşmektedir. Kuzu ölümlerine neden olan hastalıkların bilinmesi ve bu konuda koruyucu tedbirlerin alınması ile neonatal dönemde kuzu ölümleri en aza indirilebilir.

Buolguda 4 aylık erkek Scottish Fold ırkı erkek bir kedi iştahsızlık ve abdomenbölgesinde şişkinlik şikayeti ile Cumhuriyet Üniversitesi Veteriner FakültesiHayvan Hastahanesine getirildi. Radyografisi çekilen kedinin karın boşluğundasıvı tespit edildi. Yapılan tüm müdahalelere rağmen kedi öldü. Nekropside,peritonda yapışmalar, abdomende yaklaşık 1 lt civarında sarı renkli sıvı veviseral organların yüzeyinde fibrin benzeri birikimler gözlendi. Histopatolojikolarak viseral organlarda yaygın perivasküler yangı tespit edildi. Sunulan buvaka klinik, makroskobik ve histopatolojik bulgular ışığında Feline İnfeksiyözPeritonitis olarak teşhis edildi.&nbsp

Bu araştırmanın amacı sütçü inek ve düvelerde kolostrum kalitesi ve kompozisyonunun buzağı pasif immunitesi üzerine etkilerini araştırmaktır. Bu çalışmada 24 adet düve ile 24 adet iki veya üzerinde doğum yapan inek ve bu hayvanlardan doğan 48 adet sağlıklı buzağı kullanıldı. Düvelerden doğan buzağılar birinci grubu, ineklerden doğan buzağılar ise ikinci grubu oluşturdu. Doğumdan hemen sonra sığırlardan kolostrum ve v. jugularisten 8 ml kan örneği alındı. Buzağılardan kolostrum içirilmeden (0. gün) ve kolostrum içirildikten sonra 2., 7., 14. ve 28. günlerde v.jugularisten 8 ml kan örnekleri alındı. Kan ve kolostrum örneklerinde biyokimyasal analizler (otoanalizer), IgG seviyeleri (ELISA) ve mineral ölçümleri (ICP-AES) yapıldı. Kolostrum yağ analizi için gerber tekniği, ham protein analizi için kjeldahl tekniği uygulandı. İnek kolostrumlarının IgG seviyesinin düve kolostrumlarına göre önemli oranda yüksek, yağ oranı, LDH aktivitesi, Ca, Mg, P ve K seviyelerinin ise önemli oranda düşük olduğu gözlendi. Ayrıca kolostrum IgG seviyesi ile ham protein, total protein ve GGT aktivitesi arasında pozitif korelasyon tespit edildi. Kolostrum tüketimi sonrası buzağıların serum IgG, TP, GLB seviyeleri ve GGT aktivitesinde önemli artışlar belirlendi. Kolostrum tüketimi sonrası ikinci grup buzağıların serum IgG, TP, GLB seviyeleri ve GGT aktivitesindeki artışın birinci grup buzağılardan önemli oranda yüksek olduğu gözlendi. Ayrıca buzağılarda kolostrum tüketimi sonrası serum IgG düzeyi ile serum TP, GLB seviyeleri ve GGT aktivitesi arasında pozitif korelasyon tespit edildi. Doğum sonrası 14 gün süresince tüm buzağıların Fe seviyesinin azaldığı, ikinci grup buzağılardaki Fe seviyesinin birinci grup buzağılardan daha düşük olduğu görüldü. Sonuç olarak, inek kolostrumlarının düve kolostrumlarına göre daha kaliteli olduğu ve kolostrum kalitesinin tespitinde kolostrum IgG düzeyinin yanı sıra ham protein, total protein ve GGT aktivitesininde kullanılabileceği belirlendi. Buzağılarda kolostrum tüketimi sonrası pasif immunitenin değerlendirilmesinde serum IgG seviyesi ile birlikte TP, GLB seviyeleri ve GGT aktivitesinin de kullanılabileceğini tespit edilmiştir. Ayrıca neonatal dönemde demir ilavesinin önemli olduğu ve özellikle düvelerden doğan buzağılarda bu durumun göz önüne alınması gerektiği ortaya konmuştur., The aim of this study was to determine the effect on calf passive immunity of colostrum quality and composition in dairy cows and heifers. Twenty four heifers and 24 multiparous cows were used in this study. Calves born from heifers composed the first group and calves born from cows composed the second group. After birth, blood and colostrum samples were immediately taken from dairy cows and heifers. Venous blood samples were collected from the calves before the first colostrum intake and 2th , 7th , 14th and 28th days after the first colostrum intake. Blood and colostrum samples were analyzed for biochemical parameters, IgG and mineral levels. Fat and crude protein levels in colostrum were determined by Gerber and Kjeldahl technique, respectively. IgG level in colostrum of multiparous cows was significantly higher compared to heifers while fat ratio, LDH activity, Ca, Mg, P and K levels were lower. There were positive correlation among colostrum IgG, GGT, crude protein, and total protein. Serum IgG, TP, GLB, and GGT activity in all calves were increased following the colostrum feeding. However, the serum IgG, TP, GLB and GGT levels in second group calves were higher than that of the first group calves. There were positive correlation among serum IgG, GGT, globulin and total protein. Fe level in all calves decreased during 14 days and it was even lower in the second group calves compared to the first group calves. In conclusion, result of this study show that colostrum quality of cows was better than that of heifers. Colostrum crude protein, TP, GGT along with colostrum IgG might be used to determine colostrum quality. Serum IgG, total protein, globulin and GGT activities could be used in determination of passive transfer status of calves. Iron supplementation to calves born from heifers could be suggested for their well being during the neonatal period., Bu araştırma Selçuk Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri Koordinatörlüğü tarafından 12102014 proje numarası ile desteklenmiştir

Balıkesir Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Veteriner İç Hastalıkları Ana Bilim Dalı, Bu araştırmada, koyunlarda kolostrum kalitesinin brix refraktometre kullanılarak tespit edilmesi amaçlandı. Araştırma merinos-kıvırcık melezi 100 koyun üzerinde gerçekleştirildi. Koyunlardan doğumu takiben ilk 8 saat içerisinde falkon tüplere 15 ml kolostrum örneği toplandı ve örnekler iki ayrı falkon tüpe konularak analiz edilinceye kadar -20 ℃'de depolandı. Koyunların yaşı, laktasyon sayısı, bir batında doğan kuzu sayısı ve aşı uygulamaları not edildi. Kolostrum IgG analizleri koyun spesifik radyal immunodifüzyon kitleriyle, brix değerleri (%) ise optik ve dijital brix refraktometre kullanılarak gerçekleştirildi. Koyunların ortalama kolostrum IgG seviyesi 156.68±7.23 g/L, optik ve dijital brix refraktometre değerleri (%) ise sırasıyla 27.43±0.53 ve 27.69±0.60 olarak belirlendi. İkiz kuzu taşıyan koyunların, tek kuzu taşıyanlara göre önemli ölçüde daha kaliteli kolostum ürettikleri belirlendi. Ancak laktasyon sayısı kolostrum kalitesini etkilemedi. Kolostrum IgG seviyesi ile optik ve dijital brix refraktometre arasında sırasıyla 0.704 ve 0.643 seviyesinde (P, In this study, it was aimed to determine the quality of colostrum in sheep by using brix refractometer. The research was carried out on 100 sheep of merino-kıvırcık cross. 15 ml of colostrum samples were collected in falcon tubes within the first 8 hours after birth from sheep, and the samples were placed in two separate falcon tubes and stored at -20 °C until analysis. Age, parity, litter size and vaccination administration of the sheep were noted. Colostrum IgG analyzes were performed with sheep specific radial immunodiffusion kits, and brix values (%) were performed using optical and digital brix refractometers. Mean colostrum IgG level of sheep was 156.68±7.23 g/L, optical and digital brix refractometer values (%) were determined as 27.43±0.53 and 27.69±0.60, respectively. It was determined that ewes carrying twin lambs produced significantly higher quality colostum than those carrying single lambs. However, parity did not affect the colostrum quality. Correlation was found between colostrum IgG level and optical and digital brix refractometer at 0.704 and 0.643 levels, respectively (P