Search

Tarımsal işletmelerin makineleşme düzeyinin optimal seviyeye yükseltilmesi, çiftçilerin yaşam standartlarını iyileştirme açısından son derece önemlidir. Türkiye'de ulusal tarım stratejisinin belirlenmesiyle birlikte, kırsal kalkınma programları uygulamaya konulmuş ve bu çerçevede makine ve ekipman alım destekleri 2007-2014 yılları arasında uygulanmıştır. Programın amacı, tarım sektöründe ihtiyaç duyulan tarım alet ve makinesi altyapısının güçlendirilmesi, gelir ve sosyal standartların geliştirilmesi, tarımsal faaliyetler için geliştirilen yeni teknolojilerin üreticiler tarafından kullanımının yaygınlaştırılması ve üretim maliyetleri düşürülerek tarım işletmelerini rekabet edebilir bir düzeye getirmektir. Gerek ulusal düzeyde gerekse iller düzeyinde bu makine ve ekipman desteklerinin etkinliği üzerine yeterince araştırma yapılmamıştır. Bu çalışmada, Erzurum ilinde makine ve ekipman desteklerinin etkinliğinin analizi üzerine çalışılmıştır. Tarımsal işletmelerin sosyo-ekonomik yapıları, mekanizasyon düzeyi, tarımsal yapıları ve destek kullanımına yönelik problemler öncelikli olarak ortaya konmuştur. Çalışmada kullanılan veriler, gayeli örnekleme sonucu belirlenen 156 tarımsal işletmeyle yapılan anketlerden elde edilmiştir. Çalışmada, probit regresyon modeli kullanılmıştır. Araştırma sonuçlarına göre müteşebbisin eğitim düzeyi, sosyal güvenlik, tarımdışı gelir, arazi parça sayısı, traktör varlığı, kooperatif/birlik üyeliği ve faydalanılan destek miktarı değişkenleri istatistiki açıdan önemli bulunmuştur. Sonuçlar, makinde desteklemelerinin mekanizasyon düzeyinin optimal değerler üzerindeki müteşebbislerde daha verimli sonuçlar verdiği ortaya konmuştur. İşletmelerin kategorize edilmesi suretiyle destekleme çağrıları açılarak desteklemelerden etkin bir şekilde yararlanma sağlanabilir. Increasing the level of mechanization of farms enterprises to the optimal level is extremely important for improving living standards of farmers. After national agricultural strategy is in effect, rural development programs implemented to support machinery and equipment purchases, in between 2007-2014. The aim of the program is to strengthen agricultural equipment and machinery infrastructure needed in the agricultural sector, to improve income and social standards, to expand the use of new technologies developed in agricultural and to reduce agricultural production costs to bring farms competitive level. Not enough research has been conducted on the effectiveness of these machinery and equipment supports both at national and provincial levels are very few farms model was appled to estimate determinants of decisions to benefit. In this study, an analysis of the effectiveness of machinery and equipment supports in Erzurum was studied. Socio-economic structures, mechanization levels agricultural structures and problems on use of supports were examined. The data used in the study were obtained from surveys conducted with 156 agricultural enterprises determined as a result of the sampling. In this study, probit regression model was used. According to the results educational level of the farmer, social security, non-agricultural income, fragmentation level of land farm has, owning tractor, cooperative / union membership and the amount of support benefited were statistically significant. The results show that of machine supports were more efficient in the entrepreneurs over optimal values. Support calls can be opened by categorizing businesses and benefiting from supports effectively. 94

Bu çalışmada 79 adet yerel fasulye genotipi, 5 adet ticari çeşit ve 12 adet USDA tarafından temin edilen fasulye genotipi olmak üzere toplamda 96 fasulye genotipi İPBS retrotranspozon moleküler markör kullanarak genetik çeşitlilik araştırılmıştır. Bu çalışmada primerler polimorfizm oranını bakımından incelendiğinde, polimorfizm oranının %33,3 ile %90 arasında değiştiği en düşük polimorfizm oranının %33,3 ile iPBS 2381 iPBS retrotranzpozonlar primerinden, en yüksek ise %90 ile iPBS 2075 iPBS retrotranzpozonlar primerinden elde edilmiştir. Polimorfizm bilgi içeriği (PIC) değerleri dikkate alındığında en düşük polimorfizm değerleri 0,65 ile iPBS 2075 primerinde, en yüksek polimorfizm değeri ise 0,93 ile iPBS 2381 primerinde saptanırken, bunu takiben yüksek değerler ise, iPBS 2382, iPBS 2373 primerleri için sırasıyla 0,90 ve 0,88 olarak belirlenmiştir. Bu çalışma ıslah programında genetik olarak uzak ebeveynler seçmek için önemli bilgi içermektedir. Bu bilgiler ıslah programı için ilk adımı oluşturmaktadır. In this study, total 96 bean genotypes including 79 common bean Landraces, 5 commercial cultivars and 12 bean genotypes provided by USDA, were used as plant material for genetic diversity assessment using iPBS retrotransposon molecular marker. In this study, when primers are examined in terms of polymorphism percentage, it was revealed that the proportions of polymorphism changes from 33,3% to 90% and the lowest polymorphism (33,3%) was found in iPBS retrotransposons '2381'primers while the highest polymorphism (90%) was seen in iPBS retrotransposons '2075' primers. When the Polymorphism Information Content (PIC) values are taken into account, the lowest polymorphism value was 0,65 in 2075 iPBS primer while the highest polymorphism of 0,93 was observed in iPBS 2381 primer followed by 0,90 and 0,88 for iPBS 2382 and iPBS 2373 primers respectively. This study includes important data to select genetically different parents in cultivation program. These data forms the first step for cultivation. 45

VI) ÖZET: Ülser hastalığının oluşmasında Hp enfeksiyonu ve NSAÎ ilaç kullanımı en önemli iki etkendir. Spesifik COX-2 inhibitörleri, NSAÎ ilaçların aksine inflamasyon durumunda açığa çıkan COX-2 enzimini inhibe ederek gastrik mukozada basara neden olmadan ağn ve inflamasyonun azaltılması amacıyla geliştirilmiş ilaçlardır. Çalışmamı/da spesifik COX-2 înihbitörleri ile klasik NSAÎ ilaçların üst gastrointestinal sistem yan etkilerinin karşılaştırılması ve Hp enfeksiyonu ile etkileşimlerini ortaya koymayı amaçladık. Çalışmaya 59 hasta alındı, selekoksib ve diklofenak kullanmalarına göre iki gruba ayrıldı. Hastaların tedavi öncesi ve sonrası gastrointestinal semptom,endoskopi, Hp ve patoloji skorlamaları yapıldı Sonuç olarak; spesifik COX-2 inhibitörleri klasik NSAÎ ilaçlara göre daha az oranda ülsere neden olmaktadır. Fakat bu ilaçların renal ve kardiovasküler yan etkileri göz önünde bulundurulmalıdır. Spesifik COX-2 inhibitörleri yüksek riskli hastalarda ve düşük doz aspirin kullanmayan hastalarda tercih edilmelidir. NSAÎ ilaç kullanılması gereken durumlarda COX-2 selektivitesi yüksek olan ilaçlar tercih edilmelidir. Spesifik COX-2 inhmitörterinin ve nonsteroidal antiinflamtuvar ilaçların, Hp üzerine etkisi saptanmadı. Hp enfeksiyonu olanlarda patoloji skorlarının daha yüksek olmasından dolayı NSAÎ veya spesifik COX-2 inhibitörü başlanacak olan hastalarda Hp tespit edilmesi durumunda eradikasyon tedavisi verilmelidir. Yüksek riskli hastalarda veya ülser tespit edilen, antiülser tedaviden fayda görmeyen hastalarda Hp araştırılmalıdır. Uzun süre NSAÎ ilaçları kullanacak olan hastalarda asit supresyon tedavisi gerekli gözükmektedir. 39 VB) SUMMARY: NSAJD's and Hp infection are the two main factors in the formation of ulcer disease. Specific COX- 2 inhibitors are drugs that are formulated to decrease inflammation and pain without gastric mucosal irritation by inhibition of COX-2 that is formed during inflammation, in contrast to classical NASİD's. Our aim was to compare the adverse effects of specific COX-2 inhibitors with the classical NSAID's and their relation with Hp infection, A total of 59 patients were enrolled in the study and were divided into celecoxib and diclofenac groups. Pretreatment and posttreatment endoscopic evaluation, presence of Hp infection, gastrointestinal symptoms and pathological scoring were recorded. In conclusion; specific COX-2 inhibitors caused less ulcers compared to the classical NSAID's. However, renal and cardiovascular adverse affects should be followed. Specific COX-2 inhibitors should be preferred in high risk patients for ulcer and gastrointestinal bleeding, who are not on low dose aspirin therapy. In conditions that require NSAID's, drugs with high COX-2 selectivity should be preferred. No effect of COX-2 inhibitors and nonsteroidal anti-inflammatory drugs on Hp infection were detected. In the presence of Hp infection, eradication treatment should be given to patients who are planned to be given NSAID's or COX-2 inhibitors, because the pathology scores were higher in this group. Hp should be searched for in patients who have ulcers, are refiactive to antiulcer therapy or under high risk. Acid suppression will be necessary for patients who were treated for Hp, after the eradication therapy if long term NSAID therapy is planned. There is stil a debate for acid supression in these patients on COX-2 inhibitors. 40 48