1,068 results on '"Anatomi Anabilim Dalı"'
Search Results
2. Fetal kadavralarda ayak morfometrisi ve parametrelerin altın oranla ilişkisi = Foot morphometry in fetal cadavers and relation of parameters with golden ratio
- Author
-
Canbaloğlu, Abdurrahim Eyüp, 1995- 201257 author, Dursun, Ahmet, 1985- thesis advisor 167193, and Süleyman Demirel Üniversitesi. Sağlık Bilimleri Enstitüsü. Anatomi Anabilim Dalı. 18249 issuing body
- Subjects
Süleyman Demirel Üniversitesi - Abstract
Tez (Yüksek Lisans) - Süleyman Demirel Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Anatomi Anabilim Dalı, 2019., Kaynakça var.
- Published
- 2020
3. Fetal kadavralarda basis cranii ınterna morfometrisi = Morphometry of the internal surface of cranial base in fetal cadavers
- Author
-
Yazar İyigün, Kübra. 213487 author, Albay, Soner, 1977- thesis advisor 18482, and Süleyman Demirel Üniversitesi. Tıp Fakültesi. Anatomi Anabilim Dalı. 18461 issuing body
- Subjects
Süleyman Demirel Üniversitesi - Abstract
Çalışmamızda, gestasyonel yaşları 22-40 hafta arası olan, harici anomalisi ve patolojisi olmayan 63 fetal kadavranın basis cranii interna morfometrisi incelendi. Çalışmada fossa cranii anterior, fossa cranii media ve fossa cranii posterior alanları ve açıları hesaplanarak ortalama değerleri cinsiyete, sağ-sol tarafa ve trimesterlere göre karşılaştırıldı. Sağ ve sol margo superior partis petrosae'nin orta hat ile yaptığı açı; trimesterlere, taraflara ve cinsiyetlere göre incelendi. Clivus uzunluğu, foramen magnum'a ait uzunluk ve alan, foramen caecum-infundibulum arası uzunluk, planum sphenoidale ve sulcus chiasmaticus'un vertikal uzunlukları, meatus acusticus internus'lar ve canalis opticus'lar arası çaplar, processus clinoideus anterior'lar arası mesafe, processus clinoideus posterior'lar arası mesafe ölçüldü. Sağ ve sol taraf meatus acusticus internus, foramen jugulare ve canalis nervi hypoglossi'nin orta hatta mesafesi ölçüldü ve elde edilen sonuçların gestasyonel yaşa göre değişimi incelenerek ortalama değerler cinsiyet ve tarafa göre karşılaştırıldı. Sonuçlar değerlendirildiğinde, gestasyonel yaşın artması ile tüm alan ölçüm değerlerinde artış olduğu görüldü. Fossa cranii anterior'da yer alan parametrelerden vertikal uzunluklara ait ölçümlerde 2. ve 3. trimester arası fark görülürken, 3. ve 4. trimesterler arasında fark olmadığı saptandı. Fossa cranii anterior, media ve posterior açıları fetal dönem boyunca sabitti. Fossa cranii anterior ve sağ fossa cranii media açılarının ortalamalarında, dişi ve erkek fetüsler arasında anlamlı fark olduğu saptandı. Canalis opticus'lar arası çap trimesterler boyunca değişmezken, meatus acusticus internus'lar arası çapın arttığı görüldü. Basis cranii interna morfometrisi'nin bilinmesi, prenatal değerlendirmede anormalliğin tanımlanması ve olası santral sinir sistemi malformasyonlarının saptanması açısından önemlidir. Neonatal dönemde intracranial tümörler nadir de olsa görülebilmektedir. Çalışmamızda sunulan verilerin, neonatal dönemde yapılacak endoskopik cerrahi girişimlerde yararlı olacağına inanıyoruz. Sonuçlarımızın, Adli Tıp literatürüne de katkısı olacağını umut ediyoruz Anahtar sözcükler: basis cranii, fossa cranii, fetüs, morfometri, prenatal ultrasonografi, We investigated morphometry of the internal surface of cranial base of 63 fetal cadavers without external anomalies and pathologies, aged between 22-40 weeks of gestation in this study. Anterior cranial fossa, middle cranial fossa and posterior cranial fossa areas and angles were calculated and their mean values were compared according to gender, right-left sides and trimesters. Right and left petrous ridge's angles with the midline were evaluated by trimesters, sides and genders. Clivus length, length and area of foramen magnum, length between foramen caecum-infundibulum, vertical lengths of sphenoidal yoke and chiasmatic sulcus, diameters between internal acustic meatuses and optic canals, distances between right and left anterior clinoid processes and the posterior clinoid processes were measured. The distances of internal acustic meatus, jugular foramen and hypoglossal canal to the midline were measured for both sides and the mean values were compared in relation to trimesters, genders and sides. When the results were evaluated, it was seen that cranial fossa areas increased by gestational age and there was no difference between genders or sides. For vertical length parameters located in the anterior cranial fossa, statistically difference was detected between the 2nd and 3rd trimesters, but there was no difference between the 3rd and 4th trimesters. Anterior, medium and posterior cranial fossa angles were stable during trimesters we studied. Significant difference was found between the female and male fetuses in the mean value of anterior and right middle cranial fossa angles. While the diameter between the optic canals did not change during the trimesters, the diameter between the internal acustic meatuses increased. Knowing the morphometry of internal surface of cranial base is important for identifying abnormality in prenatal evaluation and assessing possible central nervous system malformations. In the neonatal period, intracranial tumors can be seen, albeit rarely. We believe that the data reported in our study will be useful in endoscopic neurosurgical procedures in the neonatal period. We hope that our results will also contribute to the Forensic Medicine literature Keywords: cranial base, cranial fossa, fetus, morphometry, prenatal ultrasonography, Tez (Uzmanlık) - Süleyman Demirel Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Anatomi Anabilim Dalı, 2020., Kaynakça var.
4. Maternal obezitenin prenatal ve postnatal gelişim üzerine etkileri = The Effects of maternal obesity on prenatal and postnatal development
- Author
-
Uzun, Asrın. 24020 author, 18404 Malas, Mehmet Ali. thesis advisor, and Süleyman Demirel Üniversitesi. Tıp Fakültesi. Anatomi Anabilim Dalı. issuing body 18461
- Subjects
Süleyman Demirel Üniversitesi - Abstract
Çalışmamızda, maternal obezitenin prenatal ve postnatal dönemde iskelet sistemi gelişimi üzerine olan etkilerinin araştırılması amaçlandı. Çalışmamıza deney (n=10) ve kontrol (n=7) olmak üzere dişi wistar albino ratlar gruplara ayrılarak başlandı. 15 hafta süresince deney grubu yüksek yağ diyeti (yağ oranı % 40), kontrol grubu da normal rat yemi (yağ oranı % 20) ile beslendi. 15 hafta sonunda obez olan ratlar ve kontrol grubu olan ratlar çiftleştirildi. Hamilelik boyunca annenin kilo takibi yapıldı. Hamileliğin sonunda, deney ve kontrol grubundan elde edilen yavrularda total gövde, kranium, toraks ve ekstremite ile ilgili morfometrik büyüme parametreleri yeni doğan, laktasyon ve erişkin dönemleri boyunca (yeni doğan ile 12. haftalar arasında) ölçüldü. Deney grubunda 5 hamile ratın 2 tanesinin yavruları 24 saat içinde öldü. Geriye kalan 3 hamile rattan 29 adet yavru (17 E, 12 D), kontrol grubundaki 7 hamile rattan ise 57 adet yavru (36 E, 21 D)) elde edildi. Deney ve kontrol grubu parametrelerinin karşılaştırılmasında, her dönemde ve tüm parametrelerde deney grubunda daha büyük olmak üzere kontrol grubu ile aralarında anlamlı fark vardı. Aynı zamanda grup içerisi cinsiyet karşılaştırılmasında da anlamlı farklar vardı. Obez anneden doğan yavruların; yenidoğan, laktasyon ve erişkin dönemlerinde kontrol grubu yavrularına nisbeten ağırlık ve genel parametre ölçümlerindeki değerlerinin daha yüksek olduğu gözlemlendi. Bu sonuca göre maternal obezitenin prenatal ve postnatal dönemde iskelet sistemi gelişimini etkili olduğu belirlendi. Anahtar Kelimeler: Maternal obezite, prenatal gelişim, postnatal gelişim, iskelet Sistemi, In this study, our aim was to research the effects of maternal obesity on prenatal and postnatal periods of development. Seventeen female wistar albino rats were fed control diet (lipid ratio 20%) or high fat diet (lipid ratio 40%) for a period of 15 weeks. The naso- anal length was measured to calculate body mass index. The weights of animals high fat diet group and control group were measured during the gestational period. Besides, the lenghts of gestation and the numbers of pups of pregnant animals were measured. After birth, the morphometrical growth parameters (weight of pup, head circumference, biparietal diameter, head length, face height, biorbital diameter, thorax circumference, thorax width, crown-rump length, naso-anal distance, forearm length, leg lenght, biacetabular distance, ano-genital distance) of the pups of high fat diet and control groups were measured (birth- 12. weeks) Five of them offspring of pregnant rats in the experimental group 2 died within 24 hours. Fry the remaining 3 of 29 pregnant rats (17 M, 12 D) in the control group, 7 of the 57 pregnant rats each pup (36 M, 21 D)) was obtained. Parameters of experiment and countrol group were compared. All of parameters of each period were significant higher in experiment group when compared with the countrol group. In addition in each group there were significant differences between sex. The mean values of weight and morphometrical parameters of the obese mothers offsprings was relatively higher than offsprings of control in newborn, lactation, adult periods. In conclusion, maternal obesity has morphometric effects on prenatal and postnatal period development. Keywords: Maternal obesity, prenatal development, postnatal development, skeletal system., Tez (Tıpta Uzmanlık) - Süleyman Demirel Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Anatomi Anabilim Dalı, 2011., Kaynakça var.
5. Fetal dönem boyunca palatum durum ve Palatum Molle'nin gelişimi = Development of hard palate and soft palate during the fetal period
- Author
-
Dursun, Ahmet, 1985- author 167193, Süleyman Demirel Üniversitesi. Sağlık Bilimleri Enstitüsü. Anatomi Anabilim Dalı. 18249 issuing body, and Albay, Soner, 1977- thesis advisor 18482
- Subjects
Süleyman Demirel Üniversitesi - Abstract
Çalışmamızda, yaşları 17-40 gebelik haftası arasında olan, eksternal anomali ve patolojisi olmayan 40 fetal materyalde palatum durum ve palatum molle gelişimi araştırıldı. Çalışmamızda palatum durumla ilgili, Papilla incisiva-Staurion (PI-Sr), Staurion-Spina nasalis posterior (Sr-Snp), sağ ve sol tarafta Papilla incisiva-Foramen palatinum majus (PI-Fpm) ve Staurion-Foramen palatinum majus (Sr-Fpm) arası mesafeler ölçüldü ve sağ ve sol taraf ölçüm sonuçları birbirleri ile kıyaslandı. Asimetri olan vakalarda asimetri indeksi kullanılarak asimetrinin yüzde olarak oranı saptandı. Ayrıca ölçüm yapılan noktalar arasındaki doğrular üzerinde sağ ve sol tarafta PI-Sr-Fpm ve PI-Sr-Fpm arasındaki açı değerleri ölçülüp sağ ve sol taraf değerleri birbirleri ile kıyaslandı. Palatum durumla ilgili uzunluk parametrelerinin gestasyonel yaşla birlikte arttığı belirlendi. Palatum durumla ilgili açısal veriler ve asimetri indeks verileri trimester grupları arasında kıyaslandığında PI-Sr-Fpm sol parametresi hariç diğer tüm verilerde istatistiki fark bulunmadı. Bütün parametrelerin sağ ve sol taraf ölçüm sonuçları birbirleri ile kıyaslandığında anlamlı bir fark saptanmadı. Cinsiyetler arasında yapılan karşılaştırmalarda sadece Sr-Snp değeri erkeklerde daha yüksek bulundu diğer tüm verilerde istatistiki bir fark yoktu. Arcus alveolaris superior'un trimester gruplarına göre ortalama ark formu Image-J ve Matlab programı kullanılarak oluşturuldu ve kartezyen düzlemi üzerinde gösterildi. Kartezyen düzleminde 3. trimester grubunun tepe noktasının 4. trimester grubuyla çakıştığı gözlendi. Planum mediana üzerinde palatum durum ve palatum molle uzunlukları ölçüldü. Palatum mollenin palatum duruma oranı ortalama 0,54 olarak bulundu. Bu değer kabul edilen 0,50 değerinin sadece 0,04 üstündeydi. Elde edilen bu verilerin plastik cerrahi, çene cerrahisi, intrauterin cerrahi, fetopatoloji, embriyoloji, anatomi ve obstetri gibi bilim dallarında yapılacak çalışmalara katkıda bulunacağını düşünmekteyiz. Anahtar Kelimeler: Fetüs, gelişim, palatum durum, palatum molle, arcus alveolaris superior, asimetri, In this study, development of hard and soft palate were investigated in 40 fetal cadavers; with no external anomalies oral pathology, aged between 17-40 gestational weeks. Papilla incisiva-Staurion (PI-Sr), Staurion-Spina nasalis posterior (Sr-Snp), bilateral Papilla incisiva-Foramen palatinum majus (PI-Fpm), Staurion-Foramen palatinum majus (Sr-Fpm) were measured. The left and the right side of measurement results were compared with each other. The ratio of asymmetry was determined by using the asymmetry index. The angles between the PI-Sr-Fpm and PI-Sr-Fpm were measured on the right and the left sides, and the values of the right and the left sides were compared with each other. It was determined that the length parameters related to the hard palate increased with gestational age. There was no statistical difference in all data except for the PI-Sr-Fpm left parameter, and the asymmetry index was compared between the trimester groups. According to our results, there was no significant difference in comparison of all measurement of the left and the right side. There was no difference in all gender-related comparisons except for Sr-Snp. The mean arch form of maxillary arch according to trimester groups was obtained by using Image-J and Matlab programs, and shown on the Cartesian plane. In the Cartesian plane, the peak of the 3rd trimester group coincided with the 4th trimester group. Hard palate and soft palate lengths were measured on the median plane. The mean rate of soft palate to hard palate was found as 0.54. This value was only 0.04 above from the accepted value. We think that these obtained data will contribute to the studies to be conducted in sciences such as plastic surgery, oral and maxillofacial surgery, intrauterine surgery, fetopatology, embryology, anatomy and obstetrics. Keywords: Human fetus, development, hard palate, soft palate, maxillary arch, asymmetry, Tez (Doktora) - Süleyman Demirel Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Anatomi Anabilim Dalı, 2017., Kaynakça var.
6. Fetal kadavralarda musculus biceps brachii morfometrisi = Musculus biceps brachii morphometry in fetal cadavers
- Author
-
Akgün, Semra, 1981- 201425 author, Kastamoni, Yadigar, 1986- thesis advisor 60113, and Süleyman Demirel Üniversitesi. Sağlık Bilimleri Enstitüsü. Anatomi Anabilim Dalı. 18249 issuing body
- Subjects
Süleyman Demirel Üniversitesi - Abstract
Çalışmamızda yaşları 29-40 gebelik haftası arasında değişen, harici patolojisi ve anomalisi olmayan, 25 adet insan fetüsüne (13 dişi, 12 erkek) ait 47 üst ekstremitede musculus biceps brachii'nin morfometrik özelliklerinin araştırılması amaçlandı. Musculus biceps brachii'nin caput longum uzunluğu-genişliği, caput breve uzunluğu-genişliği, ortak karın uzunluğu-genişliği, motor sinirin kasa girdiği noktanın acromion'a uzaklığı, kol uzunluğu, lacertus fibrosus alanı, footprint uzunluğu ve distal tendon sayısı araştırılarak, m. biceps brachii'de görülen varyasyonlar incelendi. Distal tendon sayıları ve frekansları belirlendi. Belirlenen parametrelerin gestasyonel yaşa (ay) göre gelişimi belirlendi. Parametrelerde cinsiyetler ve taraflar arasında istatistiksel olarak anlamlı fark olup olmadığı araştırıldı. Motor sinir lokalizasyonunda ve motor sinir lokalizasyonunun kol uzunluğuna oranında sağ ve sol ekstremiteler arasında istatistiksel olarak anlamlı fark tespit edildi. Ayrıca caput longum genişliği/kol uzunluğu oranında da istatistiksel olarak anlamlı fark tespit edildi. Diğer parametrelerde sağ-sol ve cinsiyetler arasında anlamlı fark bulunmadı. Musculus biceps brachii'nin footprint uzunluğunda gestasyonel yaşa (ay) göre istatistiksel olarak anlamlı bir fark olmadığı ve diğer parametrelerin gestasyonel yaşla pozitif korelasyon gösterdiği ancak motor sinir lokalizasyonunun kol uzunluğuna oranının gestasyonel yaşla negatif korelasyon gösterdiği tespit edildi. Musculus biceps brachii'nin anatomisinin iyi bilinmesi, onun lezyonlarının daha iyi anlaşılmasını sağlayabilir. Bu anlamda çalışmamızdan elde edilen verilerin, cerrahinin ve cerrahi sonrası tedavilerin daha kolay planlanmasını sağlayabileceğini ve dolayısıyla tedavinin başarı oranını artırabileceğini düşünmekteyiz. Anahtar kelimeler: fetüs, musculus biceps brachii, varyasyon, morfometri, The aim of this study was to investigate the morphometric properties of musculus biceps brachii in 47 upper extremities of 25 human fetuses (13 females, 12 males) with no external anomaly and pathology. The length and the width of the caput longum, the length and the width of the caput breve, the length and the width of the common venter, the distance between the acromion of the point where the motor nerve enters the common venter, the length of the arm, the area of the lacertus fibrosus, the length of the footprint and the number of distal tendons was investigated and variations were examined. Distal tendon numbers and frequencies determined. Development of parameters according to gestational age (month) was determined. Parameters was investigated whether there was a statistically significant difference between genders and laterality. A statistically significant difference was found between the right and left extremities in the motor nerve localization and the ratio of the motor nerve localization to the arm length. There was also a statistically significant difference in the caput longum width/arm length ratio. No significant difference was found between laterality and genders in other parameters. There was no statistically significant difference in the footprint length of biceps brachii muscle due to gestational age, however, other parameters were positively correlated with gestational age, but the ratio of motor nerve localization to arm length was negatively correlated with gestational age. A thorough knowledge of the anatomy of the biceps brachii muscle may enhance our understanding of its disorders. We believe that the data obtained from our study can provide easier planning of surgery and post-surgical treatments and thus increase the success rate of treatment. Keywords: Fetus, biceps brachii muscle, variation, morphometry, Tez (Yüksek Lisans) - Süleyman Demirel Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Anatomi Anabilim Dalı, 2019., Kaynakça var.
7. Fetal dönemde mide gelişimi = The development of fetal stomach during the fetal period
- Author
-
Çetin, Esra. author 18476, Malas, Mehmet Ali. 18404 thesis advisor, and Süleyman Demirel Üniversitesi. Tıp Fakültesi. Anatomi Anabilim Dalı. 18461 issuing body
- Subjects
Süleyman Demirel Üniversitesi - Abstract
Çalışmamızda fetal dönem boyunca mide gelişiminin, morfolojik yapısı ve komsu yapılarla olan ilişkilerinin araştırılması amaçlandı. Yasları 9-40 hafta arasında değişen eksternal anomalisi ve patolojisi olmayan 160 (81 erkek, 79 kız) adet insan fetusunda çalışıldı. Fetuslar I. (9-12 hafta), II. (13-25 hafta), III. (26-37 hafta) ve IV. (miadinda, 38-40 hafta) olmak üzere 4 gruba ayrıldı. Abdomen umbilicustan geçen yatay ve dikey eksenle dört ayrı kadrana ayrılarak diseke edildi. Midenin bu kadranlara göre topografik yerleşimi belirlendi. Mide genişliği, yüksekliği, midenin yatay ve dikey eksenleri arasındaki açı ölçüldü ve mide tipleri belirlendi. Fetal dönem boyunca midenin en fazla umbilieustan geçen yatay eksenin üzerinde ve sağ ve sol hipocondriac kadranda yerleştiği tespit edildi (% 81). Ayrıca sol üst kadranda bulunabildiği de gözlendi (% 19). Midenin kadranlara göre yerleşiminde fetal dönem boyunca trimester grupları arasında farklılık gözlendi (p, It was aimed to investigate the development, morphology and relationship with surrounding structures of the stomach during the fetal period. 160 human fetuses (age range 9-40 weeks, male 81, female 79) without external anomalies and pathologies were studied. Fetuses were divided into four groups: I. (9-12 weeks), II. (13-25 weeks), III. (26-37 weeks) and IV. (term, 38-40 weeks). The topographic localization of stomach in abdomen was determined according to the quadrants defined by transverse and vertical planes passing from umbilicus. Width and height of stomach, the angle between transverse and vertical axes of stomach were measured and the types of stomach were determined regarding to this angle. it was found that the localization of stomach was often above the transverse axis which pass from umbilicus in the left and right hypochondriac region (%81), it was also seen that stomach cou1d be totally in the left hypochondriac region (%19). There were differences in the localization of stomach among the groups (p, Tez (Uzmanlık) - Süleyman Demirel Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Anatomi Anabilim Dalı, 2004., Kaynakça var.
8. Fetal dönem boyunca overlerin morfolojik gelişiminin değerlendirilmesi = The morphological development of the ovaries during the fetal period
- Author
-
Esen, Kadriye. author 18411, Sulak, Osman, 1967- 18248 thesis advisor, and Süleyman Demirel Üniversitesi. Sağlık Bilimleri Enstitüsü. Anatomi Anabilim Dalı. issuing body 18249
- Subjects
Süleyman Demirel Üniversitesi - Abstract
Tez (Yüksek Lisans) - Süleyman Demirel Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Anatomi (Tıp) Anabilim Dalı, 2003., Kaynakça var.
9. Fetal dönemde karaciğer gelişimi = Development of liver during the fetal period
- Author
-
Albay, Soner, 1977- author 18482, Malas, Mehmet Ali. 18404 thesis advisor, and Süleyman Demirel Üniversitesi. Tıp Fakültesi. Anatomi Anabilim Dalı. 18461 issuing body
- Subjects
Süleyman Demirel Üniversitesi - Abstract
Bu çalışma fetal dönemdeki insan fetuslarında karaciğer gelişimi ve yerleşimini araştırmak ve morfometrik bilgiler elde etmek amacı ile yapıldı. Çalışma; harici anomalisi ve patolojisi olmayan, yasları 9-40 haftalar arası olan 121 adet ölü fetusta yapıldı. Karaciğerin lokalizasyonu ve komsu yapılarla olan ilişkisi, ligamentlerinin özelliği, boyutları, loblarının boyutları, porta hepatis'in visseral yüzdeki lokalizasyonu, vena cava inferior çapı ve karaciğerle olan ilişkisi ve farklı karaciğer şekilleri, değerlendirildi. Karaciğere ait parametrik veriler (uzunluk, genişlik, kalınlık, ağırlık, hacim) elde edildi. Fetal dönem boyunca karaciğerin umbilicus'tan geçen transvers hattın üzerinde yerleştiği belirlendi. Parametrik verilerin cinsler arasında istatistiksel farklılık göstermediği (p>0.05), gestasyonel yasla iyi ve çok iyi derecede korelasyon gösterdiği (p, This study has aimed to determine the development and location of the liver and to obtain morphometric data in the human fetuses during the fetal period. The study was carried on 121 human dead fetuses with no external pathology and anomaly, aged 9-40 weeks. The location of liver and its relation with the neighboring structures, ligaments, and dimensions of liver and its lobes, diameter of inferior vena cava and its relation with liver, various shapes of liver and the localization of the porta hepatis on the visceral surface of the liver were established. The parametric values (Iength, width, thickness, weight, volume) of liver were measured. Along the invested period liver was observed to be located above the transverse axis that passing through the umbilicus. The parametric values did not differ among sexes significantly (p>0.05), but they were correlated well and very well with gestational age (p, Tez (Tıpta Uzmanlık) - Süleyman Demirel Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Anatomi Anabilim Dalı, 2004., Kaynakça var.
10. Fetal dönem boyunca jejunum ve ileum gelişiminin değerlendirilmesi
- Author
-
18403 Aslankoç, Rahime, 1970- aut, 18404 Malas, Mehmet Ali. ths, and 18249 Süleyman Demirel Üniversitesi. Sağlık Bilimleri Enstitüsü. Anatomi Anabilim Dalı.
- Subjects
Süleyman Demirel Üniversitesi - Abstract
Çalışmamızda insan fetuslarında fetal dönem boyunca ince bağırsağa ait jejunum ve ileum bölümünün gelişimi, morfolojik yapısı ve diğer organlarla olan ilişkilerinin araştırılması amaçlandı. Çalışma; Isparta Doğum ve Çocuk Hastanesi'nden temin edilen, yaşları 10-40 gebelik haftası yaşı arasında değişen eksternal patolojisi ve anomalisi olmayan 131 (erkek: 69, kız: 62) adet insan fetusu üzerinde gerçekleştirildi. Fetuslerin external ölçümleri yapıldıktan sonra karın duvarı diseksiyon ile abdominal kavite içerisinde bulunan yapılar belirlendi. Diseksiyonda ortaya çıkan patolojili ve anomalili fetuslar çalışmaya dahil edilmedi. Jejunum ve ileum diseksiyonu ile çevre yapılar ayırt edildi. Fetal dönem boyunca jejunum ve ileum'un yerleşimi, flexura duodenojejunalis ve ostium valvae ilealis noktaları, makroskopik çap ölçümleri, jejunum ile ileum'un kütle tiplendirmesi ve kütlenin bulunduğu kadranlara göre yerleşimi belirlendi. Ayrıca jejunum ve ileum örnekleri makroskopik ve mikroskopik olarak incelendi. Mikroskopide tunica serosa, tunica muscularis ve tunica mucosa kalınlığı belirlendi. Alınan parametrelerin cinsiyete, gestasyonel yaşlara ve gruplara göre ortalamaları ve standart sapmaları belirlendi. Parametreler arasındaki korelasyonlar araştırıldı. Parametrelerin yüzde dağılımları cinsler ve gruplar arasında karşılaştırıldı. Cinsler arasında bütün parametrelerde fark bulunamadı (p>0.05). Gestasyonel yaş arttıkça bütün makroskopik parametrelerin arttığı görüldü. Tunica serosa kalınlığının gestasyonel yaşla birlikte değişmediği belirlendi. Sonuçta elde edilen tüm sonuçlar daha önce yapılan çalışmalarla karşılaştırılarak tartışıldı. Çalışmamızda elde edilen verilerin intrauterin olgularda jejunum ve ileum'un değerlendirilmesine katkıda bulunacağı, ayrıca çalışmamızdaki verilerin fetal dönemdeki jejunum ve ileum'a ait malformasyon, anomali veya patolojilerin teşhis ve tedavisine yardımcı olacağı düşünülmektedir. Anahtar Sözcükler: Jejunum, İleum, Fetus, Fetal dönem., In our study, the morphologic structure of the jejunum and ileum sections of small intestine and the relations with the other organs were investigated in human fetuses during the fetal period. The study was realized on 131 human fetuses (male 69, female 62) ages between 10 and 40 weeks which were taken from Isparta Maternity and Children Hospital which have got no external patology and anomalies. The external measurements of fetuses were measurement, then the structures in the abdominal cavite were determined with the abdominal dissection. The fetuses with patology and anomaly which determined during the dissection were not included. The jejunum, ileum and the other structure were seperated. During the fetal period, the localization of jejunum and ileum, flexura duodenojejenalis and ostium valvae ilealis points, the measurements of macroscobic diameter, types of the mass of jejunum and ileum and the localization according to the abdominal regions of the mass of jejunum and ileum were determined. Also, The samples of the jejunum and ileum were examined macroscobic and microscobic. The thickneses of tunica serosa, tunica muscularis and tunica mucosa were determined in the light microscoby. According to the sexes, gestastional ages and groups, The avarages and the standart deviations of the all parameters were determined. The corelations between the parameters were determined. The percentage of parameters were compared in sexes and groups. No differences were found in parameters between sexes (p, Tez (Yüksek Lisans) - Süleyman Demirel Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Anatomi Anabilim Dalı, 2002., Kaynakça var.
11. Fetal kadavralarda musculus gracilis'in morfometrik gelişimi ve nörovasküler anatomisi = Morphometric development and neurovascular anatomy of gracilis in fetal cadavers
- Author
-
Yılmaz, Veysel. author 223570, Dursun, Ahmet, 1985- thesis advisor 167193, and Süleyman Demirel Üniversitesi. Sağlık Bilimleri Enstitüsü. Anatomi Anabilim Dalı. 18249 issuing body
- Subjects
Süleyman Demirel Üniversitesi - Abstract
Çalışmamızda, yaşları 17-40 gebelik haftası arasında değişen, harici anomali ve patolojisi olmayan 66 adet fetüs üzerinde m. gracilis'in gelişimi araştırıldı. İlk olarak fetüslerin gebelik haftası yaşı, baş-kıç uzunluğu, bi-parietal genişlik, baş çevresi, femur uzunluğu ve ayak uzunluğuna göre dijital kumpas kullanılarak belirlendi. Daha sonra m. gracilis ile ilgili Diz Eklemi Seviyesinden Sinir Giriş Noktasına Olan Uzaklık, Diz Eklemi Seviyesinden Arter Giriş Noktasına Olan Uzaklık, Diz Eklemi Seviyesi ile Pedikülün En Distalindeki Yapı Arası Uzaklık, Pedikül Vertikal Genişliği, Pedikül Distalindeki Kas Karın Uzunluğu, Pedikül Distalindeki Toplam Uzunluk, Toplam Kas Uzunluğu, Toplam Kas Karın Uzunluğu, Kas Karın Genişliği, Distal Tendon Uzunluğu ve Kas Karnının Yüzey Alanı ölçüldü. Sonuçlar taraf, cinsiyet ve yaşa göre birbirleri ile kıyaslandı. Musculus gracilis'in boyutları literatürde bulunanlar ile karşılaştırıldı ayrıca toplam boyuna göre bölümleri oranlanarak literatürde var olan yetişkin kadavralara ait oranlarla karşılaştırılmaları yapıldı. Musculus gracilis ile ilgili parametrelerin gestasyonel yaşla birlikte arttığı, çoğunlukla yaş ve cinsiyeteler arasında değişiklik göstermediği belirlendi. Yalnızca cinsiyete göre yaptığımız kıyaslamada femur uzunluğunda, 3. trimester ile full term arasında da pedikül vertikal genişliğinde istatistiki olarak anlamlı bir fark bulundu. Yapılan oranlama kıyaslamalarında yetişkin kadavralarla fetüsler arasında yüksek oranda benzerlik olduğu, anlamlı sayılabilecek bir fark olmadığı gözlendi. Yapılan oranlamalar sonucunda m. gracilis'in tüm kas boyunun yaklaşık %70'ini pedikül distalindeki toplam uzunluğunun, %30'unu ise kalan proksimal kısmın oluşturduğu belirlenmiştir. Pedikül distalindeki toplam uzunluğu oluşturan %70'lik kısmında %42'sini pedikül distalindeki kas karın uzunluğu, %28'ini de distal tendon uzunluğunun oluşturduğu belirlenmiştir. Elde edilen bu verilerin plastik cerrahi, çocuk cerrahisi ve anatomi gibi bilim dallarında yapılacak çalışmalara katkıda bulunacağını düşünmekteyiz. Anahtar Sözcükler: Fetüs, gelişim, musculus gracilis, flep, In our study, the development of gracilis was investigated in 66 fetuses between 17-40 weeks of gestation and without external anomaly and pathology. First, the gestational age of the fetuses was determined by using digital calipers according to their crown rump length, bi-parietal width, head circumference, femur length and foot length. Then the distance from the knee joint level to the nerve entry point, the distance from the knee joint level to the artery entry point, the distance between the knee joint level and the most distal structure of the pedicle, Pedicle Vertical Width, Lenght of Muscle Belly in Distal From Pedicle, Total Length in The Distal From Pedicle, Total Muscle Length, Total Length of Muscle Belly, Width of Muscle Belly, Length of Distal Tendon and The Surface Area of Muscle Belly was measured related to the gracilis. Results were compared with each other by side, gender and age. The dimensions of the gracilis were compared with those found in the literature, and the parts of the gracilis according to the total gracilis size were compared. It was determined that the length parameters related to the gracilis increased with gestational age and did not vary between age and gender. A statistically significant difference was found only in femur length between males and females, and in pedicle vertical width between the third trimester and full term. It was determined that there is a high similarity between adult cadavers and fetuses in the ratios between the parts of the gracilis and the total muscle length. According to the ratings, it was determined that approximately 70% of the total muscle length of the gracilis was the total length in the distal from pedicle and 30% was the remaining proximal part. It was determined that 70% of the total length in the distal of the pedicle was composed of 42% of the lenght of muscle belly in distal from pedicle and 28% of the length of the distal tendon. We think that these obtained data will contribute to the studies to be conducted in disciplines such as plastic surgery, pediatric surgery and anatomy. Keywords: Fetus, development, gracilis muscule, flap, Tez (Yüksek Lisans) - Süleyman Demirel Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Anatomi Anabilim Dalı, 2021., Kaynakça var.
12. İnsan fetuslarında fetal dönemde mesane gelişimi = The development of the urinary bladder in human fetuses during the fetal period
- Author
-
Cankara, Neslihan. author 18501, Sulak, Osman, 1967- 18248 thesis advisor, and Süleyman Demirel Üniversitesi. Sağlık Bilimleri Enstitüsü. Anatomi Anabilim Dalı. 18249 issuing body
- Subjects
Süleyman Demirel Üniversitesi - Abstract
Bu çalışma fetal dönemde mesanenin gelişimi, lokalizasyonu ve boyutlarını belirlemek amacı ile gerçekleştirildi. Çalışma; gebelik haftası yaşları 9-40 hafta arasında değişen 149 fetus üzerinde uygulandı. İlk olarak, linea terminalis'e ve planum medianum'a göre mesanenin lokalizasyonu belirlendi. Sonra, mesane ve çevre yapılar arasındaki ilişkiler değerlendirildi. Mesanenin boyutları ve mesane açısı (corpus vesicae ve cervix vesicae arasındaki açı) ölçüldü. Mesane tipleri belirlendi ve mesane - üreter ilişkisi incelendi. Son olarak, trigonum vesicae'yi oluşturan kenarlar ölçüldü. Parametrik verilerin cinsler arasında istatistiksel farklılık göstermediği (p>0,05), gestasyonel yaşla iyi derecede korelasyon gösterdiği (p, The aim of this study was to determine the development, localization and size of the urinary bladder during the fetal period. The study was performed on 149 human fetuses aged between 9-40 weeks of gestation. At first, we determined the localization of the urinary bladder according to the terminal line and the median plane. Then, the relationships between the bladder and surrounding structures were evaluated. The dimensions and the angle (between the body and the neck) of the urinary bladder were measured. The bladder types were determined and the relationship between the bladder and the ureters was studied. Finally, the edges of the vesical trigone were measured. There was no significant difference between sexes for any of the parameters (p>0.05). A significant correlation was observed between all parameters and gestational age (p, Tez (Yüksek Lisans) - Süleyman Demirel Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Anatomi Anabilim Dalı, 2005., Kaynakça var.
13. Fetal dönemde el ve ayak gelişimi
- Author
-
Doğan, Şevkinaz. 18466 aut, 18404 Malas, Mehmet Ali. ths, and 18249 Süleyman Demirel Üniversitesi. Sağlık Bilimleri Enstitüsü. Anatomi Anabilim Dalı.
- Subjects
Süleyman Demirel Üniversitesi - Abstract
Çalışmamızda fetal dönem boyunca insan fetuslarınde el ve ayak parametrelerinin belirlenmesi amaçlandı. Çalışma yaşları 9-40 gebelik haftası yaşı arasında değişen eksternal patolojisi ve anomalisi olmayan 161 (erkek:83, kiz:78) adet fetus üzerinde gerçekleştirildi. Fetuslar gestasyonel haftalara, aylara ve trimesterlere göre gruplandırıldı. Fetuslerde önce kranium çevresi, kranium genişliği ve bi-crista iliaca mesafesi belirlendi. Genel eksternal ölçümler alındıktan sonra bütün fetal materyallerin sag ve sol, üst ve alt ekstremitelerinde, el ve ayak parmaklarına ait ölçümler yapıldı. Alınan parametrelerin gestasyonel haftalara, aylara ve trimesterlere göre ortalamaları ve standart sapmaları belirlendi. Alınan bütün parametreler ve gestasyonel yaş arasında anlamlı ilişki vardı (p0,05). Elde edilen tüm sonuçlar daha önce yapılan çalışmalarda verilen verilerle karsılaştırılarak tartışıldı. Çalışmamızda elde edilen verilerin ekstremiteler ile ilgili anomali, patoloji ve varyasyonların belirlenmesinde obstetri, perinatoloji, adli tip ve fetapatoloji gibi bilim dallarındaki çalışmalara, teşhis ve tedavilere katkıda bulunacağını ummaktayız. Anahtar Sözcükler: El, Ayak, Ekstremite, Fetus, Fetal dönem., In this study, we aimed to identify the hand and foot development parameters in human fetuses during the fetal period. 161 fetuses (83 males and 78 females) were included in this study. The gestational age range was between 9-40 weeks and the fetuses have had no external pathology and anomaly. The fetuses were divided into subgroups according to gestational weeks, months and trimesters. Head circumference bi-parietal diameter and the distance between the iliac crests were measured. After the external measurements, hand and foot finger measurements were performed in right and left and in upper and lower extremities of fetuses. The means and standard deviations of the identified parameters have been calculated according to gestational weeks, months and trimesters. There was a significant correlation between the all parameters and gestational age (p0.05). All parameters were compared with the data of the previous studies and discussed. We hope that results of our study would contribute to the studies which will be conducted in other medical science such as obstetrics, perinatology, forensic medicine and fetapathology to find out anomalies, pathologies and variations regarding extremities in the future. Key words: Hand, foot, extremity, fetus, fetal period., Tez (Yüksek Lisans) - Süleyman Demirel Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Anatomi Anabilim Dalı, 2004., Kaynakça var.
14. Fetal dönem boyunca Diaphragma gelişimi = The development of fetal diaphragm during the fetal period
- Author
-
Evcil, Emine Hilal. 18732 author, Malas, Mehmet Ali. 18404 thesis advisor, and Süleyman Demirel Üniversitesi. Sağlık Bilimleri Enstitüsü. Anatomi Anabilim Dalı. 18249 issuing body
- Subjects
Süleyman Demirel Üniversitesi - Abstract
Çalışmamızda fetal dönem boyunca diaphragma gelişimi ve diaphragmanın morfolojik yapısını değerlendirmek için morfometrik bilgiler elde edilmesi amaçlandı. Çalışma, yaşları 9-40 gebelik haftası yaşı arasında değişen, eksternal patolojisi ve anomalisi olmayan, 184 adet fetus (95 erkek, 89 kız) üzerinde gerçekleştirildi. Fetuslar gestasyonel haftalara, aylara ve trimesterlere göre gruplandırıldı. Fetusların genel eksternal ölçümleri yapıldıktan sonra karın duvarı diseksiyonu diaphragmanın komşu yapılarla olan ilişkisi ve sağ-sol recessus costodiaphragmaticus seviyeleri belirlendi. Diaphragmaya ait parametrik veriler (diaphragma boyutları ve diaphragma üzerinde bulunan açıklıkların çapları ve lokalizasyonu) elde edildi. Ayrıca diaphragmanın mikroskobik değerlendirmesi için kas kalınlığı belirlendi. Alınan parametrelerin gestasyonel haftalara, ay ve trimester gruplara göre ortalamaları ve standart sapmaları belirlendi. Alınan bütün parametreler ile gestasyonel yaş arasında anlamlı ilişki vardı (p0,05). Elde edilen tüm sonuçlar daha önce yapılan çalışmalarla karşılaştırılarak tartışıldı. Çalışmamızda elde edilen verilerin fetal dönemde diaphragma gelişimi ile ilgili anomali, patoloji ve varyasyonların belirlenmesinde obstetri, perinatoloji, adli tıp ve fetopatoloji gibi bilim dallarındaki çalışmalara, teşhis ve tedavilere katkıda bulunacağını düşünmekteyiz. Anahtar Kelimeler: Diaphragma, fetus, anatomi, fetal gelişim., The aim of this study was to determine the development and the size and to obtain morphometric data in the human fetuses during the fetal period. One hundred and eighty-four diaphragms obtained from human fetuses (aged between 9-40 weeks of gestation) with no external pathology and anomaly was used in this study. At first, general external measurements were obtained and after that the wall of the abdomen dissection was made. The level of the right and left costodiaphragmatic recess were observed in order to evaluate the relationship between neighbors' structures. The localization of the diaphragm with respect to abdominal cavity was determined. The dimensions (height, width, depth) of the diaphragm were measured. The size and localization of apertures through the diaphragm was determined. In addition, the thicknesses of muscles determined for microscopic evaluation. Means and standard deviations of the all parameters with respect to gestational weeks, months and trimesters were calculated. No significant differences were observed between sexes right and left sides measurements for any of the parameters (p>0.05). All parameters were increasing with age during fetal period. There was significant correlation between gestational age and all parameters (p, Tez (Yüksek Lisans) - Süleyman Demirel Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Anatomi Anabilim Dalı, 2005., Kaynakça var.
15. Fetal kadavralarda elin extensor kaslarının morfolojik gelişimi = Morphological development of extensor muscles of hand in fetal cadavers
- Author
-
Öztürk, Kenan, 1986- 105722 author, Albay, Soner, 1977- thesis advisor 18482, and Süleyman Demirel Üniversitesi. Sağlık Bilimleri Enstitüsü. Anatomi Anabilim Dalı. 18249 issuing body
- Subjects
Süleyman Demirel Üniversitesi - Abstract
Çalışmamızda, yaşları 17-40 gebelik haftası arasında olan, eksternal anomali ve patolojisi olmayan 43 fetal kadavrada elin extensor kaslarının morfolojik gelişiminin araştırılması amaçlandı. Bu çalışmada m. extensor digitorum (ED), m. extensor carpi radialis longus (ECRL) ve brevis (ECRB), m. extensor digiti minimi (EDM), m. extensor carpi ulnaris (ECU), m. abductor pollicis longus (APL), m. extensor polllicis longus (EPL), m. extensor pollicis brevis (EPB) ve m. extensor indicis kaslarının boyutları, tendon varyasyonları ve varyasyonel kaslar araştırıldı. Bu kasların boyutları ve boyutlarının önkol uzunluğuna oranının gestasyonel yaş (ay) boyunca gelişimi değerlendirildi. Bu boyutlar sağ-sol taraflar ve cinsiyetler arasında karşılaştırıldı. Ayrıca extensor kasların insertio ve tendon varyasyonları ve varyasyonel kaslar araştırıldı. Elin extensor kaslarının boyutlarının gestasyonel yaşla birlikte arttığı belirlendi. Bu kasların karnına ait boyutların önkol uzunluğundan daha hızlı, önkol uzunluğununda tendon uzunluğundan daha hızlı büyüdüğü tespit edildi. Bu boyutların sağ-sol taraflar ve cinsiyetler arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmadı. Ayrıca extensor kasların tendon sayıları ve varyasyonları, insertio noktaları ve varyasyonel kaslar tespit edildi. Fetal dönemde elin extensor kaslarının gelişiminin ve varyasyonlarının bilinmesi, el fonksiyonlarının doğumsal veya yaralanma sonrası kısmi kaybının ve el anomalilerinin düzeltilmesi için tedavilerin planlanmasında yardımcı olacaktır. Bu çalışmanın sonuçlarının daha doğru tanı, el değerlendirmesi, tendon transferi ve onarımı için radyolog ve cerrahlara yardımcı olacağını umuyoruz. Anahtar kelimeler: Fetüs, tendon, extensor kaslar, varyasyon, el, önkol, In our study, we aimed to investigate the morphological development of the extensor muscles of the hand in 43 fetal cadavers with no external anomaly and pathology. In this study, extensor digitorum (ED), extensor carpi radialis longus (ECRL) and brevis (ECRB), extensor digiti minimi (EDM), extensor carpi ulnaris (ECU), abductor pollicis longus (APL), extensor polllicis longus (EPL), extensor pollicis brevis (EPB) and extensor indicis muscles sizes, tendon variations and variational muscles were investigated. The development during gestational age (months) of the sizes of these muscles and ratio of the sizes to the forearm length were evaluated. These dimensions were compared between right and left sides and genders. In addition, the insertio and tendon variations of the extensor muscles, and variational muscles were investigated. The size of the extensor muscles of the hand increased with gestational age. It was determined that the size of the belly of these muscles increased faster than the length of the forearm and the length of the forearm increased faster than the length of the tendon. There was no statistically significant difference between right and left sides and genders. In addition, tendon numbers and variations of the extensor muscles, insertio points and some variational muscles were detected. Knowing the development and variations of the extensor muscles of the hand in the fetal period will help in the planning of treatments for correction of the hand anomalies and the partial loss of hand functions after congenital or injury. Keywords: Fetus, tendon, extensor muscles, variation, hand, forearm, Tez (Doktora) - Süleyman Demirel Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Anatomi Anabilim Dalı, 2019., Kaynakça var.
16. Gebelik esnasında Diazinon'a maruz kalan gebe ratların yenidoğan yavrularının akciğer dokusunda oluşan morfolojik değişiklikler ve bu değişikliklere Kafeik Asit Fenetil Ester (CAPE)'in etkisinin araştırılması
- Author
-
Çankaya, Seyhan. 18247 author, Sulak, Osman, 1967- 18248 thesis advisor, and Süleyman Demirel Üniversitesi. Sağlık Bilimleri Enstitüsü. Anatomi Anabilim Dalı. issuing body 18249
- Subjects
Süleyman Demirel Üniversitesi - Abstract
Diazinon, tarım ürünlerinin zararlı böceklerine karşı yaygın olarak kullanılan organofosfatlı bir insektisittir. Organofosfatların sinir sistemine, metabolik ve endokrin sisteme, kardiovasküler sisteme ve urogenital sisteme zararlı etkilerinin olduğu bilinmektedir. Ayrıca organofosfatların plesantadan geçtiği daha önceki çalışmalarda tespit edilmiştir. Kafeik asit fenetil ester (CAPE) antienflamatuar, antimikrobial ve antioksidan özellikleri olan bir maddedir ve bal arılarının propolislerinin aktif bir bileşenidir. Bu çalışmada gebelikte Diazinon'a maruz kalan anne ratların yenidoğan yavrularının akciğerlerinde oluşan mikroskopik değişiklikler ve bu değişikliklere CAPE'nin etkisi araştırılmıştır. Çalışmamızda Wistar Albino ratlar kullanıldı. Ratlar 3 gruba ayrıldı. Grup 1: kontrol grubu, Grup 2: Gebeliğin 14-18. günlerinde 25mg/kg/gün diazinon verilen grup, Grup 3: Gebeliğin 14-18. günlerinde 25mg/kg/gün diazinon + 10 umol/kg/gün CAPE verilen grup. Deney gruplarında diazinon oral gavaj ile CAPE ise intraperitoneal uygulandı. Çalışmaya dahil olan gebe ratların hamilelik boyunca kilo alımları ve yenidoğan yavruların ortalama ağırlıkları takip edildi. Daha sonra yenidoğan yavrular 3. günde dekapite edildi, akciğerleri diseke edilerek % 10'luk formaldehid içerisine konuldu ve rutin histolojik doku takibi yapıldı ve preperatlar ışık mikroskobunda değerlendirildi. Gebeliğin 14-18. günlerinde diazinon'a maruz kalan grup 2'deki gebe ratların ve yenidoğan yavrularının ortalama kilo alımları kontrol grubuna göre daha düşüktü (p, Diazinon is an organophosphate insecticide that has a wide spectrum of use in agriculture against to insects that harm agricultural products. It's widely known that organophpsphates have some harmful effects on nervous system, metabolic and endocrine systems, cardiovascular system and urogenital system. In addition to this, previous studies determined that organophosphates pass through placenta. Research up to date is also revealed antienflammatory, antimicrobial, and antioxidant properties of CAPE that is an active component of honeybees propolis. This study therefore investigated microscobic changes occurred in the lungs of newborns whose mothers exposed to Diazinon during their pregnancy. In our study, Wistar Albino rats were used. Experiment groups are formed as; Group 1: control group, Group 2: 25mg/kg/day Diazinon in 14-18. days of pregnancy, Group 3: 25 mg/kg/day Diazinon +10 micromole/kg/day CAPE in 14-18. days of pregnancy. Diazinon is given with oral gavage while CAPE is given by intraperitoneal injection. Maternal weight gains and the weights of newborn pups were recorded. Three days after the end of pregnancy, baby rats were decapitated and their lungs dissected and put in formaldehyde % 10. Routine histological tissue analyse were performed and preparations were then examined by an optical microscope. Average weight gains of pregnant rats in group 2 which exposed to Diazinon in 14-18th days of pregnancy and their newborn pups were smaller then the controls (p, Tez (Yüksek Lisans) - Süleyman Demirel Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Anatomi Anabilim Dalı, 2008., Kaynakça var.
17. Gebelik esnasında Methidathion'a (MD) maruz kalan gebe ratların yenidoğan yavrularının akciğer dokusunda oluşan hasar ve bu hasara Kafeik Asit Fenil Ester (CAPE)'in etkisinin histopatolojik olarak araştırılması
- Author
-
Özgüner, Gülnur, 1975- author 23865, Sulak, Osman, 1967- 18248 thesis advisor, and Süleyman Demirel Üniversitesi. Sağlık Bilimleri Enstitüsü. Anatomi Anabilim Dalı. issuing body 18249
- Subjects
Süleyman Demirel Üniversitesi - Abstract
Methidathion tarım ürünlerine zarar veren böceklere karşı yaygın olarak kullanılan ve geniş bir kullanım alanına sahip olan organofosfatlı insektisittir. Organofosfatların plesantadan geçtiği daha önceki çalışmalarda tespit edilmiştir. CAPE ise bal arılarının propolislerinin aktif bir bileşenidir. CAPE'nin daha önceki çalışmalarda antiiflamatuar, antimikrobial ve antioksidan özellikleri tespit edilmiştir. Bu nedenle bu çalışmada gebelikte MD'ye maruz kalan anne ratların yavrularının akciğerlerinde oluşan patolojiler ve bu patolojilere CAPE'nin koruyucu etkisinin histopatolojik açıdan incelenmesi amaçlandı. Deney grupları; Grup 1: kontrol, Grup 2: Gebeliğin ilk 7 gününde 5mg/kg/gün MD, Grup 3: ilk 7 gününde 5 mg/kg MD + 10 mikromol/kg CAPE, Grup 4: Gebeliğin son 7 gününde 5mg/kg MD, Grup 5: Gebeliğin ilk 7 gününde 5 mg/kg/gün MD + 10 mikromol/kg CAPE verilen gruplar şeklinde oluşturuldu. MD oral gavaj ile ve CAPE de intraperitoneal olarak verildi. Gebeliğin sonunda yavrular doğduktan 3 gün sonra dekapite edildi, akciğerleri diseke edilerek %10'luk formaldehid içerisine konuldu ve rutin histolojik doku takibi yapıldı. Daha sonra preperatlar ışık mikroskobunda değerlendirildi. Değerlendirmeler sonunda gebeliğin ilk ve son döneminde MD'ye maruz kalan anne ratların akciğerlerinde peribronşial inflamasyon, alveolar ve bronşiolar hemoraji, intraparankimal vasküler konjesyon ve trombosis, alveolar destrüksiyon ve intraparankimal infiltrasyon tespit edildi. CAPE uygulanması ile bu patolojilerde önemli oranda azalma tespit edildi. Ayrıca CAPE'nin özellikle gebeliğin ilk döneminde uygulanmasının gebeliğin son döneminde uygulanmasına göre daha fazla iyileştirici etkisi olduğu gözlendi. Sonuç olarak gebelikte MD ye maruz kalan anne ratların yavrularının akciğerlerinde söz konusu patolojiler oluşmakta ve CAPE uygulanması ile de özellikle gebeliğin ilk döneminde bu patolojiler önemli oranda azalmaktadır. Anahtar Kelimeler: Methidation, CAPE, Histopatoloji, Akciğer, Rat., Methidation is an organophosphate insecticide that has a wide spectrum of use in agriculture to insects that harm agricultural products. Previous studies determined that organophosphates pass through placenta. Research up to date is also revealed antiinflammatuar, antimicrobial, and antioxidant properties of CAPE that is an active component of honeybee propolis. This study therefore investigated pathologies occurred in lung of baby rats whose mothers exposed to MD during their pregnancy. Experiment groups are formed as; Group 1: control group, Group 2: 5mg/kg/gün MD in the first 7 days of pregnancy, Group 3: 5 mg/kg/day MD + 10 micromole/kg/day CAPE in the first 7 days of pregnancy, Group 4: 5mg/kg/day MD in the last 7 days of pregnancy, Group 5: 5 mg/kg/day MD + 10 micromole/kg/day CAPE in the first 7 days of pregnancy. MD is given with oral gavage while CAPE is given by intraperitoneal injection. Three days after the end of pregnancy, baby rats were decapitated and their lungs dissected and put in formaldehyde %10. Routine histological tissue analyse were performed and preparations were then examined by an optical microscope. Examinations revealed peribronchiale inflammation, alveolar and bronchiale hemorrhage, intraparenchymal vascular congestion and thrombosis, alveolar destruction, and intraparenchymal infiltration in experimental preparations. It is also observed that administration of CAPE has considerably reduced these pathologies and, ameliorating effects were higher in the first period, rather than the last period, of pregnancy. As a result, above pathologies may occur in infants whose mothers are exposed to MD during their pregnancy. However, it can be said that administration of CAPE in the first period of pregnancy may considerably reduce these pathologies. Keywords: Methidation, CAPE, Histopathology, Lung, Rat., Tez (Yüksek Lisans) - Süleyman Demirel Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Anatomi Anabilim Dalı, 2007., Kaynakça var.
18. Fetal dönemde dişi fetusların dış genital organlarının gelişimi = Development of the female external genital organs during the fetal period
- Author
-
Öztürk, Kenan, 1986- 105722, Özgüner, Gülnur, 1975- 23865 thesis advisor, and Süleyman Demirel Üniversitesi. Tıp Fakültesi. Anatomi Anabilim Dalı. 18461 issuing body
- Subjects
Süleyman Demirel Üniversitesi - Abstract
Çalışmamızda fetal dönem boyunca dişi dış genital organların gelişimini ve morfolojik yapısını değerlendirmek için morfometrik veriler elde edilmesi amaçlandı.Çalışma, yaşları 10-40 gebelik haftası yaşı arasında değişen, eksternal patolojisi ve anomalisi olmayan, 113 dişi fetüs üzerinde gerçekleştirildi. Fetuslar gestasyonel haftalara, aylara ve trimesterlere göre gruplandırıldı. Fetusların genel eksternal ölçümleri yapıldıktan sonra dişi dış genital organlara ait parametreler (commissura labiorum anterior - commissura labiorum posterior arası mesafe, labium majus boyutları, bilabial çap, labium minus boyutları, clitoris boyutları ve alanı, hymen açıklığı vertikal ve horizontal çapı, ostium urethra externum - hymen açıklığı arası mesafe, clitoris ve ostium urethra externum arası mesafe, anogenital mesafe) ölçülerek hymen şekilleri belirlendi.Alınan parametrelerin gestasyonel haftalara, ay ve trimester gruplarına göre ortalama ve standart sapmaları belirlendi. Alınan parametrelerden hymen açıklığının horizontal ve vertikal çapı hariç tüm parametrelerin gestasyonel yaş ile birlikte arttığı belirlendi (p0,05). Elde edilen tüm sonuçlar daha önce yapılan çalışmalarla karşılaştırılarak tartışıldı.Çalışmamızda elde edilen verilerin fetal dönem boyunca dişi dış genital organların gelişimi ile ilgili anomali, patoloji ve varyasyonların belirlenmesinde obstetri, perinatoloji, adli tıp ve fetopatoloji gibi bilim dallarındaki çalışmalara, teşhis ve tedavilere katkı sağlayacığını düşünmekteyiz. Anahtar Kelimeler: Fetus, dişi dış genital, fetal gelişim, morfometri, The aim of this study was to determine the development and the size and to obtain morphometric data in the female human fetuses during the fetal period.113 female fetuses aged between 10-40 weeks of gestation with no external anomaly or pathology were used in this study. The fetuses were divided into subgroups according to gestational weeks, months and terimesters. At first, general external measurements were obtained. After the parameters belonging female external genital organs (distance between the posterior labial commissure - anterior labial commissure, size of labia majora (length, width and, height), bilabial diameter, size of labia minora (length, width and, height), area and size of clitoris (length, width and, height), vertical and horizontal transhymenal diameters, distance between the external urethral orifice - hymenal opening, distance between the clitoris - external urethral orifice, anogenital distance) were measured and the hymen types were determined.Mean values and standart deviations of parameters according to gestatinal weeks, months and trimesters were calculated. All parameters except for vertical and horizontal diameters of vaginal orifice were increasing with gestational age (p0,05).We think that data obtained in this study can be used confidently in radiolojical examinations of the female external genital organs during the intrauterine period. Data will also contribute to the future studies in the field of obstetri, perinatology and fetopathology. Keywords: Fetus, female external genital, fetal development, morphometry, Tez (Tıpta Uzmanlık) - Süleyman Demirel Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Anatomi Anabilim Dalı, 2014., Kaynakça var.
19. Fetal dönemde Glandula Thyroidea'nın gelişimi = Development of the thyroid gland during the fetal period
- Author
-
Özgüner, Gülnur, 1975- author 23865, Sulak, Osman, 1967- 18248 thesis advisor, and Süleyman Demirel Üniversitesi. Sağlık Bilimleri Enstitüsü. Anatomi Anabilim Dalı. issuing body 18249
- Subjects
Süleyman Demirel Üniversitesi - Abstract
Aim of this study was to determine morphologic development, localization and artery and nerve relationships of the thyroid gland using anatomic dissection method during the fetal period. 200 fetuses aged between 9-40 weeks of gestation with no external anomaly or pathology were used in this study. At first, skin, subcutaneous tissue, fascia, and muscles of the anterior neck were dissected, and thyroid gland was exposed. Second, orijin of the superior and the inferior thyroid artery were determined, and morphometric parameters of the arteries were measured. The relationship between inferior thyroid artery and recurrent laryngeal nerve and the levels of the thyroid gland according to vertebra and cartilage of the larynx were determined. Finally the dimensions (length, width, and thickness) of the thyroid gland were measured. Mean values and standard deviations of parameters according to gestational weeks, months and trimesters were calculated. It is determined that all parameters were increasing with gestational age (p0.05). The relationships between inferior thyroid artery and recurrent laryngeal nerve were described as seven different types. It is observed that levels of the thyroid gland were decreasing according to vertebra and cartilage of the larynx during the fetal period. We think that data obtained in this study can be used confidently in radiological examinations of the thyroid gland during the intrauterine period. Data will also contribute to the future studies in the field of obstetri, perinatology and fetopathology. Keywords: Human Fetus, Recurrent Laryngeal Nerve, Thyroid Gland, ThyroidArteries., Tez (Doktora)- Süleyman Demirel Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Anatomi Anabilim Dalı, 2011., Kaynakça var.
20. Fetal dönem boyunca kalp gelişimi
- Author
-
Cankara, Neslihan. author 18501, 18404 Malas, Mehmet Ali. thesis advisor, and Süleyman Demirel Üniversitesi. Sağlık Bilimleri Enstitüsü. Anatomi Anabilim Dalı. issuing body 18249
- Subjects
Süleyman Demirel Üniversitesi - Abstract
Çalışmamızda, fetal dönemde kalp gelişiminin anatomik diseksiyon yöntemi kullanılarak araştırılması ve bu dönemde kalbin morfometrik gelişimi ve lokalizasyonunun değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Çalışmamızda yaşları 8-40 gebelik haftası yaşı arasında değişen, eksternal anomali ve patolojisi olmayan 238 fetal materyalde kalbin morfometrik gelişimi ve lokalizasyonu değerlendirildi. Kalbin toraks içindeki topografik lokalizasyonu değerlendirildikten sonra, kalbin boyutları (genişlik, yükseklik, derinlik), atrium ve ventrikül boyutları ve kalbe girip çıkan büyük damarlarla ilgili morfometrik ölçümler yapıldı. Tüm parametreler için gestasyonel haftalar, aylar ve trimesterlere göre ortalamalar tespit edildi ve bütün parametrelerin gestasyonel yaşla birlikte arttığı belirlendi (p0,05). Bütün parametrelerin gestasyonel yaşla birlikte arttığı ve bu parametrelerle gestasyonel yaş arasında anlamlı korelasyon olduğu belirlendi (p, The aim of this study was to determine the morphometric development and the localization of the heart using anatomic dissection method during the fetal period. 238 fetal hearts obtained from human foetuses aged between 8-40 weeks of gestation with no external pathology or anomaly were used in this study. The topographic localization of the heart in thoracic cavity was evaluated. The dimensions (width, length and depth) of the heart and also sizes of atrium and ventricle and morphometrical parameters of great vessels related to heart were measured. Mean values and standard deviations of all parameters according to gestational weeks, months and trimesters were calculated. It's found to be increased all parameters were increasing with age during fetal period. No significant differences were observed between sexes for any of the parameters (p>0.05). There was significant correlation between gestational age and all parameters (p, Tez (Doktora) - Süleyman Demirel Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Anatomi Anabilim Dalı, 2010., Kaynakça var.
21. Fetal kadavralarda musculus latissimus dorsi morfometrisi = Morphometry of the latissimus dorsi in fetal cadavers
- Author
-
Özdemir, Berfu, 1993- author 230926, Dursun, Ahmet, 1985- 167193 thesis advisor, and Süleyman Demirel Üniversitesi. Sağlık Bilimleri Enstitüsü. Anatomi Anabilim Dalı. 18249 issuing body
- Subjects
Süleyman Demirel Üniversitesi - Abstract
Çalışmamızda, yaşları 15-40 gebelik haftası arasında değişen, eksternal anomali ve patolojisi olmayan 49 adet fetüs üzerinde m. latissimus dorsi'nin morfolojik gelişimi araştırıldı. Bu çalışmada m. latissimus dorsi ile ilgili ön-üst-arka kenar uzunlukları, kas genişliği, tendon uzunluğu, tendon genişliği, insertio'su ve dominant pedikül arasındaki mesafe, dominant pedikül genişliği, fascia thoracolumbalis'in T7-T10-T12-L2-L4 vertebra seviyelerindeki horizontal uzunluğu ölçüldü. Ayrıca m. latissimus dorsi'nin crista iliaca'ya tutunmasının, angulus inferior scapulae'ya tutunmasının, tendon'u ile m. teres major'un tendon'unun ilişkisinin ve n. thoracodorsalis'in dallanma şeklinin değerlendirilmesi yapıldı. Ek olarak varyasyonel kaslar ve tendon varyasyonları araştırıldı. Bulguların gestasyonel yaş (trimester, ay) boyunca gelişimi değerlendirildi, sağ-sol taraflar ve cinsiyetler arasında karşılaştırılma yapıldı. Musculus latissimus dorsi ile ilgili parametrelerin gestasyonel yaşla birlikte arttığı, taraf ve cinsiyetler arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark göstermediği tespit edildi. Musculus latissimus dorsi'nin crista iliaca'ya %60,2 oranında direkt kas lifi aracılığıyla tutunduğu gözlendi. Angulus inferior scapulae'ya ise %88,5 oranında tutunduğu ve bunun %4,1'inin direkt kas lifi aracılığıyla olduğu tespit edildi. Musculus latissimus dorsi'nin tendonu ile m. teres major'un tendonunun %9,8 oranında birbirine yapışık seyrettiği bulundu. Nervus thoracodorsalis'in m. latissimus dorsi'ye girmeden evvel 2-8 arasında dala ayrıldığı tespit edildi. Ayrıca varyasyonel kaslar ve tendonlar tespit edildi. Çalışmamızda elde edilen verilerin daha doğru tanı, klinik değerlendirme, tendon, kas ve sinir transferi onarımı için klinisyenlere, radyolog ve cerrahlara katkı sunacağını düşünmekteyiz. Anahtar kelimeler: Fetüs, kadavra, varyasyon, musculus latissimus dorsi, flep, In our study, the morphological development of latissimus dorsi was investigated in 49 fetuses aged between 15 and 40 weeks of gestation with no external anomaly and pathology. In this study, anterior-superior-posterior margin lengths, muscle width, tendon length, tendon width, distance between insertio and dominant pedicle, dominant pedicle width of latissimus dorsi and the horizontal length of the thoracolumbar fascia at the T7-T10-T12-L2-L4 vertebral segments was measured. In addition, the attachment of the latissimus dorsi to the iliac crest, attachment to the inferior angle of the scapula, the relationship between its tendon and the tendon of the teres major, and the branching form of the thoracodorsal nerve were evaluated. In addition, variational muscles and tendon variations were investigated. The development of the findings during the gestational age (trimester, month) was evaluated, and comparisons were made between the right-left sides and genders. It was determined that the parameters related to the latissimus dorsi increased with gestational age, and there was no statistically significant difference between the sides and genders. It was observed that the latissimus dorsi was attached to the iliac crest at a rate of 60.2% by direct muscle fiber. It was determined that it was attached to the inferior angle of the scapula with a rate of 88.5% and 4.1% of this was directly through the muscle fiber. It was found that the tendon of the latissimus dorsi and the tendon of the teres major were adhered to each other in 9.8% of the cases. It was determined that thoracodorsal nerve divides into 2-8 branches before entering the latissimus dorsi muscle. Also, variational muscles and tendons were detected. We think that the data obtained in our study will contribute to clinicians, radiologists and surgeons for more accurate diagnosis, clinical evaluation, tendon, muscle and nerve transfer repair. Keywords: Fetus, cadaver, variation, latissimus dorsi muscle, flap, Tez (Yüksek Lisans) - Süleyman Demirel Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Anatomi Ana Bilim Dalı, 2022., Kaynakça var.
22. Fetal kadavralarda nervus musculoscutaneus'un oluşumu ve dallanma özellikleri = Formation and branching features of musculucutenous nerve in fetal cadavers
- Author
-
Yazan, Hanife. author 223571, Kastamoni, Yadigar, 1986- 60113 thesis advisor, and Süleyman Demirel Üniversitesi. Sağlık Bilimleri Enstitüsü. Anatomi Anabilim Dalı. 18249 issuing body
- Subjects
Süleyman Demirel Üniversitesi - Abstract
Nervus musculocutaneus'un oluşumu, seyri sırasında kaslara verdiği motor dallar ve varyasyonlarının bilinmesi, bu bölgede görülebilecek truncus superior hasarlarında, nervus musculocutaneus'un nörotizasyon amaçlı kullanımında, flexor spastisite ve humerus'un supracondyler kırıklarının tedavisinde sinir lezyonunu en aza indirmek açısından kolaylık sağlayacaktır. Ancak bu bölge ile ilgili fetal çalışmalar oldukça kısıtlıdır. Bu yüzden çalışmamızda fetal kadavralarda n. musculocutaneus'un oluşumunun, oluşum varyasyonlarının ve motor dallarının sayısının ve seyrinin araştırılması amaçlandı. Çalışmamız Süleyman Demirel Üniversitesi Tıp Fakültesi Anatomi Ana Bilim Dalı Laboratuvar'ında bulunan yaşları 17-40 gebelik haftası arasında değişen, 51 adet fetüse ait 102 üst ekstremitede, eksternal anomalisi olmayan fetüslerde, anatomik diseksiyon yöntemi kullanılarak gerçekleştirildi. Fetal kadavralarda nervus musculocutaneus'un oluşumu, varyasyonları ve kaslara verdiği motor dallar belirlendi. Nervus musculocutaneus'un kök varyasyonlarına göre tiplendirilmesi yapıldı. Nervus musculocutaneus'un musculus biceps brachii'ye verdiği motor dallar, sayısı ve innerve ettiği kas bölümüne göre ayrıca tiplendirildi. Nervus musculocutaneus'un verdiği motor dalların acromion'a olan uzaklığı kol uzunluğuna oranlanarak bilgilerin yetişkinlerde de kullanılabilir olması sağlandı. Bütün parametrelerde taraflar ve cinsiyetler arasında fark olmadığı görüldü. Çalışmamızda elde edilen veriler pediatri, ortopedi, cerrahi bilimler ve radyoloji gibi bilim dallarındaki tanı ve tedavilere katkıda bulunacaktır. Ameliyat sonrası komplikasyonları ve iatrojenik yaralanma risklerini azaltacaktır. Ayrıca çalışmamızın anatomistlere ve diğer bilim insanlarına yapacakları çalışmalarda yol gösterici olacağı kanaatindeyiz. Anahtar sözcükler: Fetal kadavra, nervus musculocutaneus, varyasyonlar., Knowing the formation of the nervus musculocutaneous, the motor branches that it gives to the muscles during its course, and its variations will facilitate the use of the truncus superior injuries that can be seen in this area, the use of the nervus musculocutaneous for neurotization, flexor spasticity and the treatment of supracondyler fractures of the humerus in terms of minimizing the nerve lesion. However, fetal studies on this region are very limited. Therefore, our study aimed to investigate the formation of the nervus musculocutaneous, its formation variations, and the number and course of its motor branches in fetal cadavers. Our study was carried out by using the anatomical dissection method in 102 upper extremity of 51 fetuses with no external anomaly, aged between 17-40 weeks of gestation in Süleyman Demirel University Faculty of Medicine, Department of Anatomy. The formation, variations, and motor branches of the nervus musculocutaneous in fetal cadavers were determined. Nervus musculocutaneus was typed according to root variations. The motor branches given by the musculocutanous nerve to the m. biceps brachii were also typed according to their number and the muscle part it innervates.The distance of the motor branches given by the Nervus musculocutaneous to the acromion was proportioned to the length of the arm, allowing the information to be used in adults. It was observed that there was no difference between the parties and the genders in all parameters. The data obtained in our study will contribute to diagnoses and treatments in disciplines such as pediatrics, orthopedics, surgical sciences, and radiology. It will reduce postoperative complications and risks of iatrogenic injury. In addition, we believe that our study will guide anatomists and other scientists in their studies. Keywords: Fetal cadavre, musculocutaneous nerve, variations., Tez (Yüksek Lisans) - Süleyman Demirel Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Anatomi Anabilim Dalı, 2021., Kaynakça var.
23. Fetal dönem boyunca akciğer gelişimi
- Author
-
Evcil, Emine Hilal. author 18732, 18404 Malas, Mehmet Ali. thesis advisor, and Süleyman Demirel Üniversitesi. Sağlık Bilimleri Enstitüsü. Anatomi Anabilim Dalı. issuing body 18249
- Subjects
Süleyman Demirel Üniversitesi - Abstract
Çalışmamızda fetal dönem boyunca akciğerin gelişimini, morfolojik yapısını ve lokalizasyonu değerlendirmek için morfometrik bilgiler elde edilmesi amaçlandı. Çalışma, yasları 8-40 gebelik haftası yası arasında değişen, eksternal patolojisi ve anomalisi olmayan, 239 adet fetus (130 erkek, 109 kız) üzerinde gerçekleştirildi. Fetuslar gestasyonel haftalara, aylara ve trimesterlere göre gruplandırıldı. ?lk olarak fetuslardan genel eksternal parametreler ve toraksa ait morfometrik parametreler belirlendi. Bu ölçümlerin ardından toraks diseksiyonu yapılarak akciğer ve akciğerin komsu yapılarla ilişkisi tespit edildi. Daha sonra, fetal akciğer toraks boşluğunda diseke edildi ve akciğere ait ağırlık, hacim ve boyut (yükseklik, genişlik ve derinlik) parametreleri tespit edildi. Alınan parametrelerin gestasyonel haftalara, ay ve trimester gruplara göre ortalamaları ve standart sapmaları belirlendi. Bütün parametrelerde cinsler arasında fark bulunamadı (p>0,05). Alınan bütün parametreler ile gestasyonel yas arasında anlamlı ilişki vardı (p, The aim of this study was to determine detailed morphometric data to be able to assess fetal development of the lungs and its morphology and localization in the human fetuses during the fetal period. Two hundred and thirty nine lungs (130 male, 109 female) obtained from human fetuses aged between 8-40 weeks of gestation with no external pathology or anomaly was used in this study. Fetuses were grouped based on gestational weeks, months and trimesters. At first, general external measurements and morphometric measurements from the thorax were obtained. After that the thorax dissection was made and the relationships between lungs and surrounding structures and their localization were determined. Then, the fetal lungs were dissected from the thorax cavity and the morphometric data on weight, volume and also dimensions (height, width, depth) of lungs were determined. Means and standard deviations of the all parameters with respect to gestational week, month and trimester were calculated. No significant differences were observed between sexes for any of the parameters (p>0.05). There were significant relations between measured parameters and gestational age (p, Tez (Doktora) - Süleyman Demirel Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Anatomi Anabilim Dalı, 2010., Kaynakça var.
24. Fetal dönem boyunca santral sinir sistemi intrakranial bölümününün manyetik rezonans görüntüleme yöntemi kullanılarak morfometrik gelişiminin araştırılması = Evaluation of morphometric development of intracranial part of central nervous system during fetal period via magnetic resonance imaging
- Author
-
Uğuz, Ceren. 23892 author, 18404 Malas, Mehmet Ali. thesis advisor, Sulak, Osman, 1967- 18248 thesis advisor, and Süleyman Demirel Üniversitesi. Tıp Fakültesi. Anatomi Anabilim Dalı. issuing body 18461
- Subjects
Süleyman Demirel Üniversitesi - Abstract
Tez (Uzmanlık)- Süleyman Demirel Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Anatomi Anabilim Dalı, 2011., Kaynakça var.
25. Fetal kadavralarda Foramen Jugulare'nin morfometrisi ve organizasyonu = Morphometry and organization of Jugular Foramen in fetal cadavers
- Author
-
Özgel, Özcan, 1971- author 223668, Albay, Soner, 1977- thesis advisor 18482, and Süleyman Demirel Üniversitesi. Sağlık Bilimleri Enstitüsü. Anatomi Anabilim Dalı. 18249 issuing body
- Subjects
Süleyman Demirel Üniversitesi - Abstract
Çalışmamız, yaşları 22-40 gebelik haftası arasında değişen, harici anomalisi ve patolojisi olmayan, % 10' luk formaldehit solusyonunda muhafaza edilmiş, dişi ve erkek ayrı olmak üzere intrauterin gebelik yaşı II. trimester'dan (22-25 hafta) 15 fetus, III. trimester'dan (26-37 hafta) 30 fetus ve IV. trimester'dan (38-40 hafta) 12 fetus olmak üzere toplam 57 fetus üzerinde yapılmıştır. Foramen jugulare'nin morfometrisi ve bulunduğu yerin tam tespitinin yapılabilmesi için, ilişkili çevre yapılardan alınan ölçüler istatistiki yönden değerlendirilmiştir. Çalışma konumuzu oluşturan fetuslarda yapılan ölçümler neticesinde, sağ foramen jugulare'nin anteroposterior çapı'nın tüm yaş guruplarında sol foramen jugulare'nin anteroposterior çapından daha büyük olduğu görülmüştür. Bunun yanısıra, sağ foramen jugulare'nin mediolateral çapı ile sol foramen jugulare'nin mediolateral çapı arasında tüm yaş gruplarında belirgin bir fark görülmemiştir. Fetusların cinsiyetleri göz önüne alınarak yapılan ölçümler neticesinde ise, erkek ve dişi fetuslarda foramen jugulare'nin anteroposterior çapı ve mediolateral çapı bütün fetal yaş gruplarında ölçülmüş ancak sağ ve sol taraf arasında anlamlı bir fark gözlenmemiştir. Foramen jugulare aralarında belirgin bir septum olmayan iki bölümden oluşmuştur. Anterior'da yer alan bölüm daha küçük ve dar, posterior'da bulunan bölüm ise daha büyüktür. Foramen jugulare'nin kemik köprülerle bölünmesi (septasyon) çalışmamızda çok nadir olarak gördüğümüz bir olguydu. İncelenen fetuslardan 2. trimester'a ait 1 dişi fetus'un sol tarafında, 3.trimester'a ait iki ayrı erkek fetustan birinde unilateral olarak sadece sağ tarafta, diğerinde ise hem sağ hem de sol tarafta iki bölüme ayrılma şeklinde görülmüştür. Anahtar Kelimeler: Foramen jugulare, fetal kadavra, asimetri, morfometri., Our study was performed on total 57 fetuses the ages of whom were 22-40 weeks of gestation, with no external anomaly and pathology, preserved in 10% formaldehyde solution, male and female separately, 15 fetuses from intrauterine gestational age 2nd trimester (22-25 weeks), 30 fetuses from 3rd trimester (26-37 weeks), and 12 fetuses from 4th trimester (38-40 weeks). The measurements taken from the related surrounding structures were evaluated statistically in order to determine the morphometry of the jugular foramen and its exact location. As a result of the measurements made in the fetuses included in our study, it was seen that the anteroposterior diameter of the right jugular foramen was larger than the anterioposterior diameter of the left jugular foramen in all age groups. In addition, there was no significant difference between the mediolateral diameter of the right jugular foramen and the mediolateral diameter of the left jugular foramen in all age groups. As a result of the measurements made considering the gender of the fetuses, the anteroposterior diameter and mediolateral diameter of the jugular foramen in male and female fetuses were measured in all fetal age groups, but no significant difference was observed between the right and left sides. The jugular foramen consists of two parts with no distinct septum between them. The anterior part is smaller and narrower, the posterior part is larger. The division of the jugular foramen by bony bridges (septation) was a rare event in our study. Of the fetuses examined, it was seen as divided into two parts on left side of one female fetus belonging to the second-trimester, unilaterally only on the right side in one of the two separate male fetuses belonging to third-trimester, and on both the right and left sides in the other one. Keywords: Jugular foramen, fetal cadaver, asymmetry, morphometry., Tez (Doktora-PhD) - Süleyman Demirel Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Anatomi Anabilim Dalı, 2021., Kaynakça var.
26. Foramen Infraorbitale'nin kurukafa ve kadavralardaki yerleşimi ve komşu yumuşak dokularla olan ilişkisinin incelenmesi
- Author
-
Ülker, Elçin. 18648 author, Tağıl, Süleyman Murat. 18649 thesis advisor, and Süleyman Demirel Üniversitesi. Sağlık Bilimleri Enstitüsü. Anatomi Anabilim Dalı. issuing body 18249
- Subjects
Süleyman Demirel Üniversitesi - Abstract
Çalışmamız foramen infraorbitale'nin kurukafa ve kadavralardaki yerleşimi ve komşu yumuşak dokularla olan ilişkilerinin anatomik olarak araştırılması amacıyla yapılmıştır. Çalışma 8 kadavra ve 13 kurukafa üzerinde gerçekleştirilmiştir. Çalışmada ilk olarak foramen infraorbitale'nin yeri belirlenmiş daha sonra ise komşu doku, kemik referans noktaları ve antropometrik noktalarla olan mesafelerinin ölçümleri yapılmıştır. Alınan ölçüm sonuçları taraf ilişkisi açısından değerlendirilmiş ve taraflar arası belirgin farklara rastlanmamıştır. Foramen infraorbitale'nin bölge dokularla ve kemik referans noktalarıyla olan ilişkileri de çalışmada gösterilmiştir. Bu ilişkilerin kılavuzluğunda, klinik sahada foramen infraorbitale'yle ilgili girişimlerde daha bilinçli müdahalelerde bulunulmasına yardımcı olunabileceği ve bu sayede oluşabilecek olası komplikasyonların azalabileceği kanaatindeyiz. Anahtar Kelimeler: foramen infraorbitale,antropometrik nokta., The aim of our study was to investigate the location of Foramen infraorbitale and its relations with other structures anatomically in cadavers and dry skulls. In our study was performed on 8 cadavers and 13 dry skulls. Location of foramen infraorbitale was described, then distances were measured between foramen infraorbitale and nearby tissues, bonny landmarks and anthropometic points. All data collected from these measurements were evaluated for the relation between sides but no statistical differences were found. We also point the relations of foramen infraorbitale with surrounding tissue and bonny landmarks in this study. In conclusion, our data could help to find the exact localization of Foramen infraorbitale and by this result we thought that the possible complications of surgical procedures that related to foramen infraorbitale can be decreased. Keywords: foramen infraorbitale, anthropometric point., Tez (Yüksek Lisans) - Süleyman Demirel Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Anatomi Anabilim Dalı, 2008., Kaynakça var.
27. Fetal dönemde dalak gelişimi = Development of spleen during the fetal period
- Author
-
Üngör, Bahadır. 18460 author, Malas, Mehmet Ali. 18404 thesis advisor, and Süleyman Demirel Üniversitesi. Tıp Fakültesi. Anatomi Anabilim Dalı. 18461 issuing body
- Subjects
Süleyman Demirel Üniversitesi - Abstract
Bu çalışma fetal dönemdeki insan fetuslarında dalak gelişimi ve yerleşimini araştırmak ve morfometrik bilgiler elde etmek amacı ile yapıldı. Çalışma, harici anomalisi ve patolojisi olmayan, 9 ila 40 haftalık 141 adet ölü fetusta yapıldı. Dalağın konumu ve komsu yapılarla olan ilişkisi, ligamentlerinden bazıları, aksesuar dalak varlığı, farklı dalak şekilleri, kenar ve yüzlerindeki çentik miktarı değerlendirildi. Dalağa ait parametrik veriler (uzunluk, genişlik, kalınlık, ağırlık, hacim ve hilum uzunluk ve genişliği) elde edildi. Araştırılan dönem boyunca dalağın regio hypochondriaca sinistra'da oblik olarak yerleştiği, erişkinden farklı olarak sol böbreküstü bezi ile komşuluk gösterdiği belirlendi. Parametrik verilerin cinsler arasında belirgin farklılık göstermediği (p>0.05), gestasyonel yasla iyi ve çok iyi derecede korelasyon gösterdiği (p, This study has aimed to determine the development and location of the spleen and to obtain morphmetric data in the human fetuses during the fetal period. The study was carried on 141 human dead fetuses with no external pathology and anomaly, aged between 9 and 40 weeks. The location of spleen and its relation with the neighboring structures, some of the related ligaments, accessory spleens, various shapes of spleen and the number of notches on the edges and faces were established. The parametric values (length, width, thickness, weight, volume and hilum length and width) of spleen were measured. Along the invested period spleen was observed to be located at the left hypochondriac region and differently from the adult it was related with left suprarenal gland. The parametric values did not differ among sexes significantly (p>0.05), but they were correlated well and very well with gestational age (p, Tez (Tıpta Uzmanlık) - Süleyman Demirel Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Anatomi Anabilim Dalı, 2004., Kaynakça var.
28. Fetal kadavralarda Cerebrum'un facies Medialis'inin morfometrik gelişimi = Morphometric development of medial surface of cerebrum in fetal cadavers
- Author
-
Şanlı, Onur Can, 1994- author 213693, Albay, Soner, 1977- thesis advisor 18482, and Süleyman Demirel Üniversitesi. Sağlık Bilimleri Enstitüsü. Anatomi Anabilim Dalı. 18249 issuing body
- Subjects
Süleyman Demirel Üniversitesi - Abstract
Çalışmamızda, yaşları 22-40 gebelik haftası arasında olan, eksternal anomali ve patolojisi olmayan 40 fetal kadavrada cerebrum'un facies medialis'inin morfometrik gelişiminin araştırılması amaçlandı. Bu çalışmada hemisferium cerebri'nin yüksekliği, genişliği, her bir hemisferdeki sulcus cinguli, sulcus marginalis, sulcus corporis callosi, sulcus calcarinus, sulcus parietooccipitalis ve sulcus centralis uzunluğu ile gyrus cinguli, gyrus lingualis, gyrus frontalis superior, cuneus ve precuneus ile facies medialis'in toplam alanı ölçüldü. Bu parametrelerin gestasyonel yaş (ay) boyunca gelişimi değerlendirildi, sağ-sol taraflar ve cinsiyetler arasında karşılaştırma yapıldı. Ayrıca sulcus'ların görülmeye başlandığı yaşlar not edildi, sulcus cinguli, sulcus parietoocciptalis ve sulcus calcarinus tiplendirmeleri yapıldı. Parametrelerin boyutlarını gestasyonel yaşla birlikte anlamlı olarak arttığı belirlendi. Bu parametreler sağ-sol taraflar ve cinsiyetler arasında incelendiğinde istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmadı. Çalışmamızda, cerebrum'un facies medialisi'ndeki sulcus ve gyrus yapılarının morfometrik gelişiminin öğrenilmesi adına değerli parametreler elde edileceğini düşünmekteyiz. Bu tür çalışmaların anatomi bilgisinine ve nörocerrahiye katkıları önemli olacaktır. Cortex cerebri'deki morfolojik farklılıklar bazı nörolojik hastalıkların nöropatolojilerinin açıklanmasında da rol oynayabilir. Anahtar kelimeler: Fetal kadavra, telencephalon, sulcus cerebri, gyrus cerebri, In this study, we aimed to investigate the morphometric development of the facies medialis of cerebrum in 40 fetal cadavers without external anomalies and pathologies between the ages of 22-40 weeks. In this study, the height, width, cingulate sulcus, marginal sulcus, sulcus of corpus callosum, calcarine sulcus, parieto-occipital sulcus and central sulcus in each hemisphere, cingulate gyrus, lingual sulcus, superior frontal gyrus total area were measured. The development of these parameters during gestational age (months) was evaluated and compared between sides and gender. In addition, the age at which sulcus started to be seen was noted and cingulate sulcus, parieto-occiptal sulcus and calcarine sulcus typings were performed. The dimensions of the parameters increased significantly with gestational age. When these parameters were examined between the right and left sides and genders, no statistically significant difference was found. In our study, we think that valuable parameters can be obtained in order to learn the morphometric development of sulcus and gyrus structures in the facies medialis of cerebrum. The contribution of such studies to the knowledge of anatomy and neurosurgery will be important. Morphological differences in cerebral cortex may also play a role in explaining the neuropathology of some neurological diseases. Keywords: Fetal cadaver, telencephalon, sulcus cerebri, gyrus cerebri, Tez (Yüksek Lisans) - Süleyman Demirel Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Anatomi Anabilim Dalı, 2020., Kaynakça var.
29. Fetal dönem boyunca duodenum gelişimi
- Author
-
Desdicioğlu, Kadir. 18603 author, 18404 Malas, Mehmet Ali. thesis advisor, and Süleyman Demirel Üniversitesi. Tıp Fakültesi. Anatomi Anabilim Dalı. issuing body 18461
- Subjects
Süleyman Demirel Üniversitesi - Abstract
Çalışmamızda fetal dönem boyunca duodenum gelişimi ve duodenumun morfolojik yapısını değerlendirmek için morfometrik bilgiler elde edilmesi amaçlandı. Çalışmaya, yaşları 9-40 gebelik haftası yaşı arasında değişen ve eksternal patolojisi veya anomalisi olmayan, toplam 222 adet insan fetusu (114 erkek, 108 kız) dahil edildi. Fetuslar gestasyonel haftalara, aylara ve trimesterlere göre gruplara ayrıldı. Fetusların genel eksternal ölçümleri yapıldıktan sonra karın duvarı diseksiyonu yapıldı. Duodenum'un komşu yapılarla olan ilişkisi ve lokalizasyonu belirlendi. Yükseklik, genişlik, uzunluk ve çap gibi morfometrik veriler elde edildi. Ölçülen parametrelerin gestasyonel haftalara, ay ve trimester gruplara göre ortalamaları ve standart sapmaları hesaplandı. Ölçülen parametreler ile gestasyonel yaş arasında anlamlı ilişki vardı (p0,05). Elde edilen tüm sonuçlar daha önce yapılan çalışmalarla karsılaştırılarak tartışıldı. Çalışmamızda elde edilen verilerin fetal dönemde duodenum gelişimi ile ilgili anomali, patoloji ve varyasyonların belirlenmesinde obstetri, perinatoloji, adli tıp ve fetopatoloji gibi bilim dallarındaki çalışmalara, teşhis ve tedavilere katkıda bulunabileceğini düşünmekteyiz. Anahtar Kelimeler: Duodenum, morfometri, gelişim anatomisi, fetal dönem, insan fetusu., In our study, we aimed to achieve morphometric information in order to evaluate duodenal development and morphological structure of duodenum during the fetal period. A total of 222 human fetuses (114 males and 108 females) between 9 and 40 gestational weeks who have no external pathology or abnormality were included in this study. Fetuses were seperated into groups according to gestational weeks, months and trimesters. After the general external measurements of the fetuses were performed, abdominal walls were dissected. The relationship of duodenum with adjacent structures and its localization were determined. Morphometric data such as height, width, length and diameter were obtained. The means and standard deviations of the measured parameters were calculated according to the gestational weeks, months and trimesters. There was a significant correlation between the measured parameters and gestational age (p < 0,001). No difference was found between genders by means of parameters (p > 0,05). All results were compared with the previous studies and discussed. New data are derived for human fetuses to evaluate duodenum development. Data acquired in this study are believed to contribute to studies of obstetrics, perinatology, forensic medicine and fetal pathology on fetal development of the duodenum, and diagnosis of its anomalies, pathologies and variations. Keywords: Duodenum, morphometric, development anatomy, fetal period, human fetus., Tez (Tıpta Uzmanlık) - Süleyman Demirel Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Anatomi Anabilim Dalı, 2007., Kaynakça var.
30. Fetal dönem boyunca Orbita ve Bulbus Oculi'nin gelişimi = Development of orbit and bulbus oculi during the fetal period
- Author
-
Bilkay, Cemil. 144204 author, 144159 Koyuncu, Esra. thesis advisor, and Süleyman Demirel Üniversitesi. Sağlık Bilimleri Enstitüsü. Anatomi Anabilim Dalı. 18249 issuing body
- Subjects
Süleyman Demirel Üniversitesi - Abstract
Fetal Dönem Boyunca Orbita ve Bulbus Oculi'nin Gelişimi Çalışmamızda, fetal dönem boyunca orbita ve bulbus oculi gelişiminin anatomik diseksiyon yöntemi kullanılarak araştırılması amaçlandı. Yaşları 13-40 gebelik haftası arasında olan, eksternal anomali ve patolojisi olmayan 108 fetal materyalde 214 gözde orbita ve bulbus oculinin morfolojik ve morfometrik gelişimi değerlendirildi. Çalışmamızda ekstraoküler göz kaslarının tendon genişlikleri ölçüldü ve tendon tutunma yerlerinin limbusa olan uzaklıkları değerlendirildi. Orbita ile ilgili parametrelerden orbita giriş alanı, orbita çevresi, orbita genişlik ve yüksekliği, orbita derinliği ve hacmi ölçüldü. Bulbus oculi ile ilgili parametrelerden bulbus oculinin anterior-posterior (A-P) çapı, transvers çapı, ağırlığı ve hacmi ölçüldü. Ayrıca korneanın ağırlık ve çapı, lensin ise ağırlık, kalınlık ve genişliği ölçüldü. Çalışmamız sonunda elde edilen tüm verilerin ortalamaları trimesterlere göre hesap edildi ve tüm parametrelerin gestasyonel yaşla birlikte arttığı belirlendi (p, Development Of Orbit And Bulbus Oculi During The Fetal Period In our study, it is aimed at researching the development of orbit and bulbus oculi during fetal period by applying the anatomic dissection method. Morphological and morphometric development of orbit and bulbus oculi in 108 fetal materials and 214 eyes, whoose ages are between 16-40 gestational weeks, who do not have external anomaly and pathology, are evaluated. Tendon wideness of the extraocular eye muscles were measured in our study and the distances of the tendon insertio to the limbus were evaluated. Orbital entrance surface, orbital peripheral, orbital wideness and height, orbital depth and volume were measured by the parameters related to orbit. Anterior-posterior (A-P) diameter, transverse diameter, weight and volume of bulbus oculi were measured by the parameters related to bulbus oculi. Furthermore, the weight and diameter of the cornea, the weight, thickness and wideness of the lens were measured. Average of all data obtained at the end of the study was calculated according to trimesters and it was determined that all parameters increased with gestational age (p, Tez (Doktora) - Süleyman Demirel Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Anatomi Anabilim Dalı, 2016., Kaynakça var.
31. Fetal dönemde N. Fibularis Communis'in dağılımı, özellikleri ve varyasyonları = Variations, Properties and Distribution of the Common Fibular Nerve in Fetal Period
- Author
-
Candan, Büşra, 1986- 153452 author, Süleyman Demirel Üniversitesi. Sağlık Bilimleri Enstitüsü. Anatomi Anabilim Dalı. 18249 issuing body, and Albay, Soner, 1977- thesis advisor 18482
- Subjects
Süleyman Demirel Üniversitesi - Abstract
Çalışmamızda n. fibularis communis'in dağılımının, anatomik özelliklerinin, seyrinde, ayrılma yerinde görülen varyasyonlarının ve ayak sırtının deri innervasyonunun insan fetuslarında araştırılması ve karşılaşılan varyasyonların değerlendirilmesi amaçlandı. N. fibularis communis, caput fibulae'ye doğru fossa poplitea'nın lateral kenarı boyunca oblik olarak inen n. ischiadicus'un iki terminal dalından biridir. N. fibularis communis m. biceps femoris'in medialinde uzanır. N. fibularis communis fibular tünel içinde veya sonrasında n. fibularis superficialis, n. fibularis profundus dallarına ayrılır. N. fibularis communis'in dağılımının bilinmesi sinirin blokajının başarılı gerçekleştirilmesi için önemlidir. N. fibularis superficialis'in dallanma modeli ve özelliklerinin bilinmesi ise ayak sırtının kırıklarında, kesilerinde, tırnak yatağı yaralanmalarında veya ayak sırtını içeren diğer patolojilerde sinirin bölgesel blokajında hızlı anesteziye olanak sağlar. N. fibularis profundus'un bölgesel topografisinin bilinmesi özellikle kas dallarının dağılımı ile ilgili bacak için osteotomi, diz kırık veya çıkıklarından sonra osteosentez ve n. fibularis communis rekonstrüksiyonu sırasında klinik olarak önem taşır. N. fibularis profundus'un dallanma modelinin makroskopik olarak belirlenmesi bu kompleks bölgenin topografik olarak tanımlanmasına büyük katkı sağlar. Çalışmanın bulguları çerçevesinde hazırlanacak rapor, yeni doğanlarda n. fibularis communis blokajına ve fetal dönemde, yeni doğanlarda n. fibularis communis ile ilgili kasların malformasyon, anomali veya patolojilerinin teşhis ve tedavisine katkı sağlayacaktır. Anahtar Kelimeler: n. fibularis communis, fetus, varyasyon, n. fibularis profundus, n. fibularis superficialis, In this study, our goal is to examine the distribution and properties of common fibular nerve, variations of its separation level to its terminal branches and cutaneous innervation of the dorsal foot in human fetuses. We also evaluated the variations that we found out during our studies. Common fibular nerve is one of the two terminal branches of sciatic nerve that lies down toward head of fibula, along the lateral side of popliteal fossa obliquely. Common fibular nerve lies in between the medial of biceps femoris muscle and tendon of this muscle with lateral head of gastrocnemius muscle. Common fibular nerve divides into two branches; Superficial fibular nerve and deep fibular nerve in or at the end of fibular tunnel. The knowledge on the distribution of common fibular nerve is important for the blockage of nerves. To know the branching model of superficial fibular nerve and its properties provides fast anesthesia in the local blockage of the nerves that are damaged by pathologies such as: "fractures of the dorsal foot, nail bed injuries and other pathologies involving the dorsal foot. The knowledge of the local topography of deep fibular nerve in the proximal fibular compartment is clinically crucial in the distribution of the muscular branches with related to osteotomy for legs, osteosynthesis after the knee fracture or dislocation and reconstruction of the common fibular nerve. To determine the branch model of deep fibular nerve macroscopically plays an important role in describing this complex region topographically. Our study will be useful for the blockage of common fibular nerve in newborns. It will also contribute in diagnosis and treatment of malformations, anomalies and pathologies of nerves related to common fibular nerve during fetal period and newborns. Keywords: Common fibular nerve, variation, fetus, deep fibular nerve, superficial fibular nerve, Tez (Tıpta Uzmanlık) - Süleyman Demirel Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Ortodonti Anabilim Dalı, 2016., Kaynakça var.
32. Fetal dönem boyunca uterusun gelişimi
- Author
-
Coşar, Fatma. 18467 aut, Sulak, Osman, 1967- 18248 ths, and 18249 Süleyman Demirel Üniversitesi. Sağlık Bilimleri Enstitüsü. Anatomi Anabilim Dalı.
- Subjects
Süleyman Demirel Üniversitesi - Abstract
Çalışmamızda fetal dönem boyunca insan fetuslarında uterusun morfolojik gelişimi ve diğer organlarla olan ilişkilerinin araştırılması amaçlandı. Çalışma Isparta doğum ve Çocuk Hastanesi'nden temin edilen, yaşları 10-40 hafta arasında değişen, eksternal anomalisi olmayan 80 adet dişi fetus üzerinde gerçekleştirildi. Fetusların eksternal ölçümleri yapıldıktan sonra karın ön duvarı diseksiyonu ile pelvik kavite içerisinde bulunan yapılar belirlendi. Diseksiyon sonunda anomalisi olan fetuslar çalışmaya dahil edilmedi. Uterus belirlenerek, fetal dönemde uterusun şekline, yerleşimine, rectumla olan ilişkisine ve portio şekline göre tiplendirmeler yapıldı. Fundus uteri'nin promontoriuma ve symphysis pubicaya olan uzaklıkları ile sağ ve sol ligamentum teres uzunlukları belirlendi. Sonra linea terminalise göre yerleşimi belirlenerek tiplendirmeler yapıldı. Son olarak uterus çevre organlardan diseke edilerek çıkartıldı ve genişlik, uzunluk, kalınlık, ağırlık ve anteflexion açı ölçümleri yapıldı. Alınan parametreler gestasyonel yaşlara ve trimesterlere göre değerlendirildi. Alınan bütün parametreler ve gestasyonel yaş arasında anlamlı ilişki bulundu (p0,05). Fetal dönemde uterusun şeklinin en fazla silindir şeklinde, linea terminalisin üzerinde yerleşimli ve genellikle pelvisin ve rectumun orta hattında olduğu görüldü. Cervix uteriye ait parametrelerin corpus uteriye ait ölçülerinden daha büyük olduğu tespit edildi. Elde edilen tüm sonuçlar daha önce yapılan çalışmalarla karşılaştırılarak tartışıldı. Sonuç olarak çalışmamızda elde edilen verilerin uterus ile ilgili anomali ve patolojilerin belirlenmesinde, obstetri, perinatoloji, adli tıp ve fetopatoloji gibi bilim dallarındaki çalışmalara, teşhis ve tedavilere katkıda bulunacağını ummaktayız. Anahtar Sözcükler: Uterus, fetus, fetal gelişim., In our study, we aimed to investigate the morphological development and the relations with the other organs of the uterus during the fetal period in the human fetuses. The study has been studied on the 80 female fetuses with no external anomaly, having gestational aged between 10-40 weeks and obtained from Isparta Maternity and Children Hospital. After the external measurements were taken the anterior abdominal wall of each fetus has been dissected and the structures in the pelvic cavity have been established. We have observed uterus and typed them according to shape, established, relation with the rectum and external os of uterus shape. The distances of between fundus of uterus and promontory, fundus of uterus and symphisis pubis, the lengths of the right and left round ligament of uterus were measured for each fetus. The localizations of fundus of uterus according to linea terminalis has been established and typed. Finally the uterus has been dissected away from the surrounding organs and the length, width, thickness, weight and ante flexion angle of each uterus was measured. The measured parameters have been evaluated according to gestational age and trimesters. A significant difference was observed between all the measured parameters and gestational ages (p0.05). Shapes of uteruses were almost cylindrical, and located upper the linea terminalis and usually middle line of pelvis and rectum. The measurements of cervix of uterus were bigger than fundus. Our study results, we noted have been compared outer studies and discussed. As a result we hope that our data will determine to with uterus anomalies, pathologies and will help diagnosis and treatment to study of the obstetrics, perinatology, forensic medicine and fetopathology. Key Words: Uterus, fetus, development., Tez (Yüksek Lisans) - Süleyman Demirel Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Anatomi Anabilim Dalı, 2004., Kaynakça var.
33. A morphological investigation of the possible effects of silymarin on cisplatin-induced testes damage in rats
- Author
-
Şahmelikoğlu, Ayşe Gizem, Başaloğlu, Hulki, Demirci, Buket, Aydın Adnan Menderes Üniversitesi Tıp Fakültesi Anatomi Anabilim Dalı, and Aydın Adnan Menderes Üniversitesi Tip Fakültesi Anatomi Anabilim Dalı
- Subjects
Sisplatin, Silymarin, Sıçan, Testis, Morfoloji - Abstract
Amaç: Bu çalışmadaki amaç sisplatin ile oluşturulmuş testis hasarında silymarin’in, olası koruyucu etkilerinin morfolojik ve biyokimyasal yöntemlerle incelenmesidir. Gereç ve Yöntem: Çalışmamızda ortalama 300/350 gr ağırlığındaki erkek Wistar albino sıçanlar kullanılmış ve her grupta 10’ar sıçan yer almıştır. CON (10): Kontrol grubu; bu grupta bulunan sıçanlara herhangi bir işlem yapılmadı. SM200 (10): Güvenlik grubu (Yüksek doz); bu grupta bulunan sıçanlara 0.günden itibaren 3 gün boyunca 200mg/kg/gün silymarin, oral gavaj yolu ile verildi. Silymarin, 12 saatte bir olmak üzere günde 2 doz halinde 100mg/kg/gün şeklinde verilmiştir. CIS (10): Sisplatin grubu; bu gruptaki sıçanlara 7mg/kg/gün tek doz sisplatin, intraperitoneal olarak verildi ve bu sıçanlar sisplatin uygulamasından 72 saat sonra anestezi altında sakrifiye edildi. CIS+SM50 (10): Düşük doz tedavi grubu; bu grupta yer alan sıçanlara 0.günde 25mg/kg/gün silymarin oral gavaj yoluyla verildi ve 2 saat sonra 7mg/kg/gün sisplatin, intraperitoneal olarak uygulandı. İlk doz silymarin verilmesinden 12 saat sonra tekrar 25mg/kg/gün silymarin oral gavaj yolu ile verildi ve toplam 3 gün boyunca günde 2 kere olmak üzere (12 saatte bir) toplam 50mg/kg/gün silymarin oral gavaj yolu ile verilmeye devam edildi. Tedavinin 3.gününde sıçanlar anestezi altında sakrifiye edildi. CIS+SM200 (10): Yüksek doz tedavi grubu; bu grupta yer alan sıçanlara 0.günde 100mg/kg/gün silymarin oral gavaj yolu ile verildi ve 2 saat sonra 7mg/kg/gün sisplatin, intraperitoneal olarak uygulandı. İlk doz silymarin verilmesinden 12 saat sonra tekrar 100 mg/kg/gün silymarin oral gavaj yolu ile verildi ve toplam 3 gün boyunca günde 2 kere olmak xvi üzere (12 saatte bir) toplam 200 mg/kg/gün silymarin oral gavaj yolu ile verilmeye devam edilerek tedavinin 3.gününde sıçanlar anestezi altında sakrifiye edildi. Sıçanlar, ketamin+ksilazin anestezisi altında sakrifiye edildikten sonra testis dokuları çıkartıldı ve kanları alındı. Sağ testis dokuları histolojik incelemeler için alındı. Bulgular: Yapılan analiz sonuçlarına göre gruplar arasında hayvan ağırlığı, testis ağırlığı, testis longitudinal ve transvers çap ölçümleri ve inhibin B seviyeleri açısından gruplar arasında anlamlı farklılık görülmedi. Tubulus seminiferi contorti çapı, germinal epitel kalınlığı, bazal tabaka kalınlığı, bazal lamina kalınlığı, tunica albuginea kalınlığı, arter çapı, peritubuler atrofi oranı değerleri, sperm sayısı, sperm ölü-canlı oranı ve sperm morfolojisi, TAS, TOS, İnhibin A seviyeleri açısından gruplar arasında anlamlı farklılık görüldü. Sonuç: Silymarin uygulamasının sisplatin ile testis hasarı oluşturulan sıçanlarda olumlu etkisi görüldü. ADU BAP TPF-20049 KABUL VE ONAY TEŞEKKÜR İÇİNDEKİLER SİMGELER VE KISALTMALAR DİZİNİ ŞEKİLLER DİZİNİ RESİMLER DİZİNİ TABLOLAR DİZİNİ ÖZET ABSTRACT 1. GİRİŞ 2. GENEL BİLGİLER 1.2. Testis Anatomisi 2.2. Testis Histolojisi 2.2.1. Spermatogenez 2.2.1.1. Spermatogoniyal Evre 2.2.1.2. Spermatosit Fazı (Mayoz) 2.2.1.3. Spermatid Fazı (Spermiyogenez) 2.2.1.4. Olgun Spermiumun Yapısı 2.2.1.5. Spermium Fizyolojisi 2.2.2. Sıçan Testis Özellikleri 2.2.2.1 Sıçanlarda Spermium Özellikleri 2.2.3. Sisplatin 2.2.3.1. Sisplatin’in Kimyasal Yapısı 2.2.3.1.2. Sisplatin Sentezi 2.2.3.1.3. Sisplatin’in Etki Mekanizması 2.2.3.1.4. Sisplatin Direnci 2.2.3.1.4.1. Kan Dolaşımı Yoluyla İlaç Dolaşımı Sırasında Direnç 2.2.3.1.4.2. İlacın Hücre Zarından İçeri veya Dışarı Akışı Sırasında Direnç 2.2.3.1.4.3. Sitoplazmada Bulunan Sisplatin Sırasındaki Direnç 2.2.3.1.5. Kanser Tedavisinde Sisplatin Kullanımı 2.2.3.1.5.1 Testis Kanseri Tedavisinde Sisplatin Kullanımı 2.2.3.1.5.2 Diğer Kanser Türlerinin Tedavisinde Sisplatin Kullanımı 2.2.3.1.6. Sisplatinin Yan Etkileri 2.2.4. Silymarin 2.2.4.1. Silymarin’in Farmokinetiği 2.2.4.2. Silymarin’in Fizikokimyasal Özellikleri 2.2.4.3. Silymarin’in Antikanser Aktiviteleri 2.2.4.4. Silymarin’in Dozajı ve Toksisitesi 3. GEREÇ VE YÖNTEM 3.1. Etik Kurul Kararı 3.2. Deney Hayvanları 3.3. Deney Tasarımı 3.3.1. Deney Grupları 3.3.2. Sisplatin ve Silymarin’in Hazırlanması 3.3.3. Vücut Ağırlıklarının Ölçüm 3.3.4. Bouin Solüsyonunun Hazırlanışı 3.3.5. Lityum Karbonatlı Etil Alkol Solüsyonunun Hazırlanışı 3.3.6. Doku ve Kan Örneklerinin Toplanması 3.3.7. Epididymis Numunelerinin Değerlendirilmesi 3.3.7.1. 1 ml Spermium Numunesinde Spermium Konsantrasyonunun Belirlenmesi 3.3.7.2. Spermium Morfolojisinin Değerlendirilmesi 3.3.8. Işık Mikroskobu İncelemeleri İçin Dokuların Histolojik Takiplerinin Yapılması 3.3.9. Doku Kesitlerinin Alınması ve Boyanması 3.3.10. Hematoksilen – Eozin (H&E), Periyodik Asit Schiff (PAS) ve Masson’s Trikrom Boyama Yöntemleri 3.4. Histometrik analiz 3. 5. Biyokimyasal Analizler 4. BULGULAR 4.1. Sıçanların Testis ve Vücut Ağırlık Değerleri 4.2. Histometrik Ölçümlerin İstatiksel Analizi 4.2.1. Tubuli Seminiferi Contorti Çapı Ölçümlerinin İstatistiksel Analiz Sonuçları 4.2.2. Germinal Epitel Kalınlığı Ölçümlerinin İstatistiksel Analiz Sonuçları 4.2.3. Bazal Tabaka Kalınlığı Ölçümlerinin İstatistiksel Analiz Sonuçları 4.2.4. Bazal Lamina Kalınlığı Ölçümlerinin İstatistiksel Analiz Sonuçları 4.2.5. Tunica Albuginea Kalınlığı Ölçümlerinin İstatistiksel Analiz Sonuçları 4.2.5. Arter Çapı Ölçümlerinin İstatistiksel Analiz Sonuçları 4.2.6. Peritubuler Atrofi Oranlarının İstatistiksel Analiz Sonuçları 4.2.7. Spermium sayımı İstatistiksel Analiz Sonuçları 4.2.8. Ölü-Canlı Spermium Oranı İstatistiksel Analiz Sonuçları 4.2.8. Normal-Anormal Spermium Oranı İstatistiksel Analiz Sonuçlar 4.2.8.1. Anormal Spermium Oranı İstatistiksel Analiz Sonuçları 4.2.8.2. Normal Spermium Sayısı İstatistiksel Analiz Sonuçları 4.2.8.3. Küçük Başlı Spermium Sayısı İstatistiksel Analiz Sonuçları 4.2.8.3. Rudimenter Başlı Spermium Sayısı İstatistiksel Analiz Sonuçları 4.2.8.4. Kopuk Başlı Spermium Sayısı İstatistiksel Analiz Sonuçları 4.2.8. Biyokimyasal Analiz Bulguları 4.2.8.1. TAS (total antioksidan seviyesi) İstatistiksel Analiz Bulguları 4.2.8.2. TOS (total oksidan seviyesi) İstatistiksel Analiz Bulguları 4.2.8.3. İnhibin A Sonuçları İstatistiksel Analiz Bulguları 4.2.8.3. İnhibin B Sonuçları İstatistiksel Analiz Bulguları 5. TARTIŞMA 6. SONUÇ VE ÖNERİLER KAYNAKLAR EKLER Ek 1 (ADÜ-HADYEK) BİLİMSEL ETİK BEYANI ÖZ GEÇMİŞ
- Published
- 2023
34. Proksimal humerus kırıklarının postoperatif kollodiafizer açısının değerlendirilmesi
- Author
-
Coşkun, Gökhan, Kızılkanat, Emine Döndü, Çukurova Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Anatomi Anabilim Dalı, and Anatomi Anabilim Dalı
- Subjects
Humerus Ölçümü ,Humerus Anatomisi ,Humerus Surgery ,Humerus Proksimal Kırığı ,Humerus Measurement ,Anatomi ,Anatomy ,Humerus Anatomy ,Humerus Proximal Fracture ,İntramedüller Çivileme ,Intramedullary Nailing ,Humerus Cerrahisi - Abstract
Proksimal Humerus Kırıklarının Postoperatif Kollodiafizer Açısının DeğerlendirilmesiOpere humerusta birtakım anatomik değişiklikler olabileceğini düşünmekteyiz. Bizim bu projedeki amacımız; opere humerus radyografileri üzerinden humerusun proksimal parçasında kollodiafizer açı ölçümü yaparak, cerrahi sonrası anatomik ölçü farkını ortaya çıkarmak ve proksimal humerus kırık operasyonlarının anatomik kollodiafizer açıya etkisini değerlendirmektir.Çalışmamızda Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Balcalı Hastanesi, Ortopedi ve Travmatoloji Kliniğnde Aralık 2011 - Ocak 2019 tarihleri arasında cerrahi tedavi görmüş unilateral proximal humerus kırıklı 51 uygun hasta ameliyat defterinden retrospektif olarak taranıp belirlenmiştir.Hastaların anteroposterior radyografileri üzerinden ENLİL HBYS programı aracılığıyla frontal planda humerus diafizi ortasından ve collum anatomicum hattını 90 derece kesecek şekilde caput humeri merkezinden çizgiler çekilmiştir. Bu çizgiler arasındaki açı yine programdaki açı ölçer yardımıyla ölçülerek kollodiafizer açılar saptanmıştır.Hastaların yaş dağılımı 19 – 83 arası olup ortalaması 53,56 ± 16,34'tür. Çalışmaya dahil ettiğimiz 51 hastanın 27'si erkek, 24'ü kadındır. Cinsiyete bağlı travma mekanizmasına bakacak olursak; AİTK (6E,1K), ADTK (3E, 4K), BD (7E, 15K), YD (10E, 4K), MK (1E). Cerrahi tespit olarak; 46 hastaya plak vida, 2 hastaya vida, 2 hastaya intrameduller çivileme, 1 hastaya K teli uygulanmıştır. Bizim çalışmamızdaki hasta taraf kollodiafizer açı ortalaması 132,81 ± 13,83'tür.Çalışmamızda yer alan proksimal humerus kırıklı hastaların cerrahi tedavisi sırasında humerus kollodiafizer açı morfolojisine uygun ve normale yakın değerler arasında anatomik humerus bütünlüğünün sağlandığı tespit edilmiştir.Anahtar Sözcükler: Humerus Proksimal Kırığı, Humerus Cerrahisi, Humerus Anatomisi, Humerus Ölçümü, İntramedüller Çivileme Evaluation Of Postoperative Collodiafizer Angle Of Proximal Humerus FracturesWe think that there may be some anatomical changes of the operated humerus. Our aim in this project is to make collodiafizer angle measurement in proximal part of humerus via opere humerus radiographs, to reveal anatomical measurement difference after surgery and to evaluate the effect of proximal humerus fracture operations on anatomical colodiafizer angle.In our study, 51 patients with unilateral Proximal Humerus Fracture who had undergone surgical treatment between December 2011 and January 2019 in the Orthopedics and Traumatology Clinic of Balcalı Hospital, Faculty of Medicine, Çukurova University were retrospectively screened and identified from the operation book.On the anteroposterior radiographs of the patients, ENLİL HBYS program was drawn in the anterior frontal plane from the middle of the humerus diaphysis and the caput humeri line was drawn to cut the line of the collum anatomicum 90 degrees. The angle between these lines was again determined by the angle meter and collodiafizer angles in the program.The age range of the patients ranged from 19 to 83 years with a mean of 53.56 ± 16.34 years. Of the 51 patients we included in the study, 27 were men and 24 were women. If we look at the mechanism of gender-related trauma; in vehicle traffic accident (6M, 1W), non-vehicle traffic accident (3M, 4W), simple falls (7M, 15W), falling from high (10M, 4W), motorcycle accident (1M). Surgical fixation to the patients; 46 patients underwent plaque screws, 2 patients underwent screws, 2 patients underwent intramedullary nailing, and 1 patient underwent K-wire. The mean collodiaphyseal angle of the patient side in our study was 132.81 ± 13.83.During the surgical treatment of patients with proximal humerus fractures in our study, it was determined that anatomical humerus integrity between the humerus collodiafizer angle morphology and the values close to normal was achieved.Key Words: Humerus Proximal Fracture, Humerus Surgery, Humerus Anatomy, Humerus Measurement, Intramedullary Nailing 74
- Published
- 2020
35. Sıçanlarda çekal bağlama ve delme yöntemi ile oluşturulan deneysel sepsis modelinde CDP-kolinin karaciğer ve ince bağırsak hasarı üzerindeki koruyucu etkilerinin morfolojik açıdan araştırılması
- Author
-
Tihan, Necdet Deniz, Kafa, İlker Mustafa, Bursa Uludağ Üniversitesi/Sağlık Bilimleri Enstitüsü/Anatomi Anabilim Dalı., and Anatomi Anabilim Dalı
- Subjects
Inflammation ,CDP-kolin ,Hücre hasarı ,Anatomi ,CDP-choline ,Rats ,Enfeksiyon ,Sepsis ,Enflamasyon ,Intestine-small ,Cell damage ,Anatomy ,Cell membrane ,Infection ,Cytidine diphosphate choline - Abstract
Amaç: Sepsisin yoğun bakım ünitelerindeki hastalar arasında insidansı %37'dir ve yüksek mortalite oranlarıyla seyretmektedir. CDP-kolin, fosfatidilkolin sentezinde ara ürün olarak sentezlenen mononükleotid yapıda bir moleküldür. Literatürde, CDP-kolin'in eksojen olarak verildiğinde hücre membran fonksiyonlarını olumlu etkilediğini gösteren çalışmalar vardır. Çalışmada, intraperitoneal sepsiste karaciğer ve ince bağırsakta gelişen morfolojik olumsuz değişiklikler üzerine CDP-kolin'in etkisinin araştırılması amaçlanmaktadır. Gereç ve Yöntem: Deneylerde 50 adet erkek Wistar albino sıçan kullanıldı. Hayvanlar 5 gruba ayrıldılar. Grup 1: sham grubu; Grup 2: kontrol grubu; Grup 3: 100 mg/kg CDP-kolin uygulanan grup; Grup 4: 200 mg/kg CDP-kolin uygulanan grup ve Grup 5: sepsis grubu. Sepsis modeli, sıçanların çekumlarının bağlanması ve delinmesi yöntemiyle oluşturuldu. Deney hayvanlarının nabız dakika sayısı (NDS), ortalama arter basıncı (OAB) ve rektal ısı (RI) parametreleri takip edildi. Aynı zamanda karaciğer ve ince bağırsak dokuları hem histolojik olarak hem de hasarın derecelendirilmesi açısından sayısal ve niteliksel olarak incelendi. Bulgular: Analizlerde, başlangıç NDS ile 4. ve 8. saatte bakılan NDS arasında yüzde değişim (YD) açısından tüm gruplarla sepsis grubu (grup 5) arasında anlamlı fark saptandı (p0.999). Sepsis grubunda doku örneklerinde hücresel ölüme rastlanırken CDP-kolin dozunun daha yüksek uygulandığı grup 4'ten alınan dokularda hücre ölümüne rastlanmadı.Sonuç: Deneysel sepsis modelinde CDP-kolin tedavisinin sepsisin ve septik şokun klinik parametrelerini kısmen düzelttiği, hepatositlerde ve enterositlerde sepsise bağlı oluşan mikroanatomik hasarları geri çevirebildiği ve belli dozların üzerinde verilen sitikolinin endotoksemiye bağlı hücre ölümünü engellediği görüldü. Objective: Sepsis has a very high mortality rate among the intensive care unit patients and its incidence may rise up to 37%. CDP-choline which has mononucleotide structure, is an endogenous borderline product during the phosphatidylcholine synthezis from cellular membrane phospholipides. In literature, there are some researches manifesting the positive effects of exogenous CDP-choline on cellular membrane fonctions. Thus, in the study, we aim to examine the cytological and molecular mechanism of CDP-choline's effect on morphological damages of intestine and liver tissue due to intraperitoneal sepsis. Material and Method: During the experiments, 50 male Wistar albino rats were used. They divided into 5 groups. Group 1: sham group; Group 2: kontrol group; Group 3: 100 mg/kg CDP-choline group and Group 4: 200 mg/kg CDP-choline group and Group 5: sepsis group. Sepsis model was conducted by cecal ligation and puncture method. Vital parameters of animal subjects – such as pulse, mean arterial pressure and rectal heat – were documented. Also, qualitative and quantitative investigation of scale of cytologic damage of hepatic and intestinal tissue were performed.Results: Data analysis revealed that there was a significant difference between the initial pulse per minute and pulses per minute in the 4th and 8th hours in terms of percentage change between all groups and the sepsis group (group 5) (p 0.999). In the sepsis group, cellular death was observed in the tissue samples, but the cell death was not found in the tissues taken from group 4, where the dose of CDP-choline was higher.Conclusion: In the experimental sepsis model, CDP-choline treatment partially corrected the clinical parameters of sepsis and septic shock, and reversed microanatomic damage due to sepsis in hepatocytes and enterocytes, and citicoline given on certain doses inhibited endotoxemia-induced cell death. 145
- Published
- 2019
36. İnsan fetal kadavralarında ayak morfometrisi
- Author
-
Deniz, İdris, Şeker, Muzaffer, Danışman: 36542, NEÜ, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Anatomi Anabilim Dalı, and Anatomi Anabilim Dalı
- Subjects
gestasyonel yaş ,Foot ,Morphometry ,Gestational age ,Anatomi ,Aborted fetus ,Fetus ,Cadaver ,Ayak ,Anatomy ,abort fetüs ,gestational age ,Morphometric analysis ,abortion fetuses - Abstract
Yüksek Lisans Tezi, Ayak, vücudun yerle temas eden distal segmentidir. Dik durmada, vücut ağırlığının taşınması, yürüme-koşma gibi normal günlük aktivitelerde önemli fonksiyonel görevleri olan ayağın kemikler, kaslar, eklemler ve bağlardan oluşan oldukça özelleşmiş bir yapısı vardır. Bu çalışmada, insan fetüslerinde ayak ölçümlerinin gestasyonel yaşa ve cinsiyete göre morfometrik olarak değerlendirilmesi amaçlandı. Bu çalışma Necmettin Erbakan Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Anatomi Anabilim Dalı Mikrodiseksiyon Laboratuvarı'nda yer alan 7 (%23,3)'si üçüncü ve 23 (%76,7)'ü ikinci trimester'e ait toplam 30; 19 (%63,3)'u erkek ve 11 (%36,7)'i dişi abortfetus üzerinde gerçekleştirilmiştir. Çalışmada mikrodiseksiyon aletleri, mikrodiseksiyon mikroskobu (Kaps Sam 62), 0,01 mm hassasiyete sahip kumpas (Stainless hardened) vekamera (Canon D1000) kullanıldı. Acropodian-pternion ölçümü (AP), 2., 3., 4., 5. parmak-pternion ölçümü, Metatarsal tibia-metatarsal fibula ölçümü (MT-MF) ayağın plantar yüzünden, 1.,2.,3.,4.,5. ayak parmağı uzunluğu, malleol genişiliği (MG), proximal metatarsal genişliği (PMG), distal metatarsal genişliği (DMG) dorsal yüzünden ölçümler alındı. Elde edilen veriler SPSS 21.0 programında değerlendirildi. Veriler hem tanımlayıcı (ortalama, standart sapma, maksimum ve minimum değerleri ve yüzdeleri) ve hem de istatistiki açıdan değerlendirildi. Sonuçlar %95 güven aralığı içerisinde değerlendirildi ve istatiksel olarak p değeri p, The foot is the distals segment of the body that touches the floor. It has a very specialized structure consisting of bones, muscles, joints and ligaments, which have important functional tasks in normal daily activities such as walking upright, moving body weight, etc. In this study, it was aimed to morphometrice valuation of foot measurements according to gestational age and gender in human fetuses. In this study, 7 (23.3%) patients in the third trimester and 23 (76.7%) in the second trimester and 19 (63.3%) were male and 11 (36.7%) were female were performed on abortion fetuses in total 30 in the Necmettin Erbakan University Meram Medical Faculty Anatomy Department. Microdissection tools, microdissection microscopy (Kaps Sam 62), caliper (Stainless hardened) with 0,01 mm precision and camera (Canon D1000) were used in the study. Acropodian-pernion measurement (AP), 2nd, 3rd, 4th, 5th finger-pternion measurements, metatarsaltibia-metatarsalfibula measurements (MT-MF), 1st, 2nd, 3rd, 4th, 5. Footfinger length, malleolwidth (MG), proximal metatarsal width (PMG), distal metatarsal width (DMG) dorsal face measurements were taken. The obtained data were evaluated in the SPSS 21.0 program. The data were evaluated both in terms of descriptive (mean, Standard deviation, maximum and minimum values and percentages) and statistical significance. The results were evaluated in 95% confidence intervaland statistically p
- Published
- 2019
37. Multidedektör bilgisayarlı tomografide sternum'un morfolojik varyasyonları ve morfometrik analizi
- Author
-
Önlüoğlu Esgil, Huriye Gizem, Çiçekcibaşı, Aynur Emine, Anatomi Anabilim Dalı, Danışman: 32515, and NEÜ, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Anatomi Anabilim Dalı
- Subjects
Morphology ,Morphological analysis ,Sternum ,MDBT ,Morphometry ,Variation ,Ossification ,Typing ,Anatomi ,Tiplendirme ,Osteogenesis ,Ossifikasyon ,Morfometri ,Varyasyon ,Anatomy ,Tomography - Abstract
Yüksek Lisans Tezi, Bu çalışmada, sternum morfometrisinin, sternal ossifikasyon merkezlerinin cinsiyet ve yaşa göre değerlendirilmesi ve sternal varyasyonların tespit edilmesi amaçlandı. Kesitsel olarak planlanan çalışmada, Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Radyoloji Anabilim Dalı'nda kayıtlı 0-30 yaş aralığındaki 320 (165 erkek – 155 kadın) bireye ait sternum görüntüsü yaş gruplarına (0-5, 6-10, 11-15, 16-20, 21-30) ayrılarak MDBT ile retrospektif olarak incelendi. Sternum ve bölümlerine ait morfometrik veriler (uzunluk, genişlik, kalınlık, alan, açı) cinsiyet ve yaş gruplarına göre analiz edildi. Ayrıca füzyon değerlendirmeleri, ossifikasyon tiplendirmeleri yapıldı ve varyasyonları incelendi. Çalışmanın istatistiksel analizleri SPSS 20.0 (IBM Inc., Chicago, IL, USA) programı ile gerçekleştirildi. Tanımlayıcı ölçüler kategorik değişkenler için frekans (yüzde oranı), sayısal değişkenler için ortalama±SS şeklinde sunuldu. Morfometrik verilerin büyük bir kısmında erkeklerde kadınlara göre daha yüksek değerler tespit edildi. Yaş gruplarına göre tüm ölçümlerde anlamlı düzeyde farklılık gözlendi (p, In this study, it was aimed to evaluate sternal morphometry, sternal ossification centers according to gender and age and to determine sternal variations. In this cross-sectional planned study, the images of sternum were retrospectively analyzed belonging to 320 individual (165 male - 155 female) between 0-30 years of age (0-5, 6-10, 11-15, 16-20, 21-30) with MDCT. Morphometric data (length, width, thickness, area, angle) relating to sternum and its sections were analyzed according to gender and age groups. Furthermore, fusion reviews and ossification typifications of sternum were done and its variations were examined. Statistical analysis of the study was performed with SPSS 20.0 program (IBM Inc., Chicago, IL, USA). The descriptive measures were presented as frequency (percentage rate) for categorical variables and mean±SD for numeric variables. The higher values in most of the morphometric data were detected according to female in male. The all measurements were observed significant differences by age groups (p
- Published
- 2019
38. Meniskopatili Hastalarda Patellar Tendonun Shear Wave Elastografi İle Değerlendirilmesi
- Author
-
Altın, mustafa, Çeri, Nazlı Gülriz, Ertekin, Ersen, Aydın Adnan Menderes Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Anatomi Anabilim Dalı, Anatomi Anabilim Dalı, ertekin, ersen, and aydın adnan menderes Üniversitesi, Tıp fakültesi, anatomi bilim dalı
- Subjects
Tendons ,Meniscus ,Patella ,Anatomi ,Anatomy ,Elastography ,Ultrasonography ,ligamentum patella, shear wave elastografi, meniskopati, articulatio genu - Abstract
Diz eklemi gibi kompleks ve yaralanmaya müsait olan bir eklemde yapıların birbiri ile uyumlu çalışması önemlidir. Meniskopati sonrası bu uyum bozulacak ve eklem biyomekaniği olumsuz etkilenecektir. Diz ekleminin normal fonksiyon görmesinde ve ön stabilitesinde önemli olan ligamentum patella (LP)’nin meniskopati sonrası etkilenip etkilenmeyeceğini belirlemeyi amaçladık. Bu amaçla çalışmamızda menisküs patolojisi olan diz ile normal menisküslü dize sahip kişilerde LP’yi inceledik. Çalışmamızda 18-45 yaş arasında olan 39 kişinin, 62 dizi değerlendirilmiştir. Manyetik rezonans görüntüleme (MRG) sonuçlarına göre menisküs lezyonu olan ve olmayan iki grup oluşturuldu. LP’nin uzunluğunu MRG, kalınlığını ve ekojenitesini ultrasonografi (USG) ve elastisitesini de shear wave elastografi (SWE) ile değerlendirdik. Elde edilen verileri yaş, cinsiyet, vücut kitle indeksi (VKİ), egzersiz yapma, dominant taraf, sigara ve alkol kullanımı parametreleri ve Görsel analog skala (GAS), Western Ontario McMaster Üniversitesi osteoartrit indeksi (WOMAC) ve Pittsburgh uyku kalitesi indeksi (PUKİ) skorları açısından karşılaştırdık. Kontrol grubumuzda; erkeklerde kadınlara göre LP kalınlığı daha fazladır, LP’nin uzunluğu arttıkça LP elastisitesi de artar, dominant tarafı sağ olanlarda LP sertliği daha fazladır. Olgu grubumuzda; meniskopatinin görülme oranı erkeklerde daha yüksektir, alkol kullananlarda LP daha serttir, LP kalınlığı daha fazladır ve LP kalınlığı arttıkça hareket esnasındaki ağrı skoru da artar, uyku esnasında ağrı skoru daha fazladır, VKİ kontrol grubuna göre biraz daha yüksektir. Meniskopatili dizde, LP’nin kalınlığı artmıştır fakat elastisitesi ve uzunluğu anlamlı bir şekilde değişmemiştir. LP uzunluğu ile elastisitesi arasında pozitif yönde bir ilişki vardır. LP kalınlığının olgu grubunda artması nedeniyle LP elastisitesinin de etkilenebileceğini düşünüyoruz. Yaptığımız çalışma bu anlamda meniskopatili dizde LP’yi SWE ile değerlendiren ön çalışma niteliğindedir. KABUL VE ONAY SAYFASI ………………………..………………….………… i TEŞEKKÜR …………………………………………………………….……………. ii İÇİNDEKİLER ..…………………………………………….………...………….….. iii SİMGELER VE KISALTMALAR DİZİNİ …..…………………….…………….…. v ŞEKİLLER DİZİNİ ….………….…………………………...………………………. vii RESİMLER DİZİNİ ….………….…………………………...……………………… viii TABLOLAR DİZİNİ ….………….…………………………...……………………... ix ÖZET ………………………………………………………………………………… x ABSTRACT ………………………………………………………………………….. xii 1. GİRİŞ …………………….…………………...……………………………….…... 1 2. GENEL BİLGİLER ……………………..…………………………………...…… 3 2.1. Articulatio Genu Embriyolojisi ...……………………………………………..… 3 2.2. Articulatio Genu Anatomisi ................................................................................... 4 2.2.1. Kemik Yapılar ..................................................................................................... 5 2.2.1.1 Femur ................................................................................................................ 6 2.2.1.2. Tibia ................................................................................................................. 8 2.2.1.3. Patella ............................................................................................................... 10 2.2.2. Kemik Dışı Yapılar ………………………………………………..…………... 12 2.2.2.1. Eklem içi yapılar .…………..…………………………................................... 12 2.2.2.1.1. Membrana synovialis …………………………………………………....... 12 2.2.2.1.2. Meniscus ....................................................................................................... 13 2.2.2.1.2.1. Meniscus lateralis ...................................................................................... 14 2.2.2.1.2.2. Meniscus medialis ...................................................................................... 14 2.2.2.1.3. Ligamenta cruciata genus ............................................................................. 16 2.2.2.1.3.1. Ligamentum cruciatum anterius ................................................................ 17 2.2.2.1.3.2. Ligamentum cruciatum posterius ............................................................... 17 2.2.2.2. Eklem dışı yapılar ............................................................................................ 18 2.2.2.2.1. Capsula articularis ........................................................................................ 18 2.2.2.3. Bursa synovialis ............................................................................................... 21 2.2.3. Diz Ekleminin Kanlanması ................................................................................. 23 2.2.4. Diz Ekleminin İnnervasyonu .............................................................................. 24 2.2.5. Diz Ekleminin Hareketleri ve Biyomekaniği ...................................................... 24 2.2.6. Menisküs Biyomekaniği ve Fonksiyonu ............................................................. 28 2.2.7. Menisküs ve Tendon Yapısı ............................................................................... 29 2.3. Meniskopati ………………………….……………………………...................... 31 2.3.1. Meniskopati Sınıflandırması ............................................................................... 33 2.4. Articulatio Genu Görüntüleme Teknikleri ............................................................. 36 2.4.1. Manyetik Rezonans Görüntüleme (MRG) .......................................................... 36 2.4.2. Radyografi .......................................................................................................... 36 2.4.3. Artrografi ............................................................................................................ 37 2.4.4. Bilgisayarlı Tomografi (BT) ............................................................................... 37 2.4.5. Artroskopi ........................................................................................................... 37 2.4.6. Ultrasonografi (USG) ......................................................................................... 38 3. GEREÇ VE YÖNTEM ……...……………………………………….…………… 42 3.1. Çalışmada Kullanılan Görüntüleme Yöntemleri ...…………....…..…………...... 43 3.1.1. Manyetik Rezonans Görüntüleme ...………………………..….........……….... 43 3.1.2.Ultrasonografi ve Shear Wave Elastografi .....………………..…..….………… 45 3.2. Çalışmada Kullanılan Formlar .………………………………………………...... 47 3.2.1. Ön Değerlendirme Formu ……………………………………………………... 47 3.2.2. Görsel Analog Skala (GAS) ..…………...……………..…………...…………. 48 3.2.3. Western Ontario Mcmaster Üniversitesi Osteoartrit İndeksi (WOMAC) …….. 48 3.2.4. Pittsburgh Uyku Kalitesi İndeksi (PUKİ) ........................................................... 49 3.3. Kas Kuvveti Değerlendirmesi ................................................................................ 49 3.4. İstatistiksel Değerlendirme ……….……………………………………………... 50 4. BULGULAR ……………………………………………………………………..... 51 5. TARTIŞMA …………...……….…………………...……...….……………...….... 62 6. SONUÇ VE ÖNERİLER ……………………………..…………..……….…......... 70 KAYNAKLAR ..………………………………...……...……………………………. 72 EKLER .......................................................................................................................... 84 ÖZGEÇMİŞ …………………………………………...……………………………... 99
- Published
- 2019
39. Sağlıklı genç popülasyonda karpal tünel risk faktörlerinin araştırılması
- Author
-
Türkmen, Abdullah, Bozkır, M. Gülhal, Çukurova Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Anatomi Anabilim Dalı, Bozkır, Memduha Gülhal, and Anatomi Anabilim Dalı
- Subjects
El bilek oranı ,Wrist joint ,El bilek avuç içi oranı ,Anatomi ,Wrist ,Hand ,Risk factory ,Wrist ratio ,Risk factors ,Risk faktörü ,Anatomy ,Carpal bones ,El bileği ,Wrist palm ratio ,Carpal tunnel syndrome - Abstract
TEZ11557 Tez (Yüksek Lisans) -- Çukurova Üniversitesi, Adana, 2019. Kaynakça (s. 52-56) var. x, 61 s. : res. (bzs. rnk.), tablo ; 29 cm. Bu çalışmada Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde öğrenim gören öğrencilerde ölçümler yapılarak genç populasyonda karpal tünel sendromu risk faktörlerinin prevelansını araştırmak amaçlanmıştır. Bu amaçla Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde öğrenim gören, yaşları 18-25 arasında değişen 300 öğrencide (150 erkek, 150 kadın) el ve el bileğiyle ilgili ölçümler yapılmıştır. Demografik özellikler ve kilo, boy ile ilgili bilgiler alınmıştır. Daha sonra dijital kaliper kullanılarak el ve el bileği ölçümlerine geçilmiştir. Bu ölçümler el bileği derinliği, el bileği genişliği ve avuç içi uzunluğudur. Bu ölçümlere bağlı olarak el bilek oranı ve el bilek avuç içi oranı hesaplanmıştır. İstatistiksel analizler için SPSS 20.0 programı kullanılmıştır. Tüm bireyler birlikte değerlendirildiğinde; cinsiyete göre el bileği genişliği, el bileği derinliği, avuç içi uzunluğu ve el bilek avuç içi oranı açısından istatistiksel olarak kadınlar lehine anlamlı fark vardır (p
- Published
- 2019
40. Invesitgation of antioxidant and morphological effects of vitamin A on renal ischemia/reperfusion injury in rats
- Author
-
Ortadeveci, Abdullah, Özden, Hilmi, ESOGÜ, Sağlık Bilimleri Fakültesi, Anatomi Anabilim Dalı, and Anatomi Anabilim Dalı
- Subjects
Sıçan ,A Vitamini ,İskemi/Reperfüzyon ,Rat ,Anatomi ,Anatomy ,Böbrek ,Kidney ,Ischemia/Reperfusion - Abstract
Şok, sepsis, böbrek nakli, aort anevrizması gibi klinik durumlar ile kısmi nefrektomi, kardiyopulmoner bypass benzeri bazı cerrahi girişimler sırasında böbreğe giden kan akımının azalması veya durması böbrekte iskemi oluşumuna sebep olur. Sonrasında böbreğin yeniden kanlanması ise reperfüzyon olarak adlandırılır. Hem iskemi hem de reperfüzyon periyodları böbrekte ciddi bir hasar oluşturur. Çalışmamızın amacı böbrekte iskemi/reperfüzyon ile oluşturulmuş hasar üzerine A vitaminin morfolojik ve antioksidan etkilerini araştırmaktır. Çalışmada 40 Sprague- Dawley sıçan her bir grup 8’er hayvan olacak şekilde 5 gruba ayrıldı. Kontrol grubu hariç tüm gruplarda sol böbreğe 45 dakikalık iskemi ve bunu takiben reperfüzyon uygulandı. 24 saatlik iyileşme sürecinin ardından 1. gruba 7 gün süreyle 1.000 IU/kg/gün, 2. gruba 3.000 IU/kg/gün, dozunda 3. gruba ise 9.000 IU/kg/gün dozunda oral gavaj yoluyla A vitamini uygulaması yapıldı. 4. gruba iskemi/reperfüzyon uygulamasından sonra 7 gün boyunca oral gavaj yoluyla ayçiçek yağı verildi. Kontrol grubuna ise normal değerleri elde etmek amacı ile hiçbir uygulama yapılmadı, sıçanlar standart pelet yem ile ad libitum beslendi. 7 günlük uygulamanın sonunda intrakardiyak kan örnekleri ve sol böbrek alındı. Kan örneklerinden süperoksit dismutaz (SOD), malondialdehit (MDA) ve katalaz (KAT) seviyeleri belirlendi. Doku örnekleri ise hematoksilen/eozin ile histokimyasal olarak boyandı ve böbrek histolojisindeki değişiklikler ışık mikroskobunda incelendi. Çalışma sonucunda böbrek histolojisinde A vitamini ile tedavi edilen gruplarda iskemi/reperfüzyon grubuna göre böbrekte oluşan hasar azaldı. SOD, MDA ve KAT değerlerinin ise A vitamini uygulanan gruplarda kontrol grubu değerlerine yaklaştığı gözlendi. Sonuç olarak, böbrekte iskemi/reperfüzyon sonrasında yapılan A vitamini uygulaması histolojik hasarı azaltıcı ve antioksidan değerleri restore edici bir etki ortaya çıkarmıştır In some clinical conditions such as shock, sepsis, kidney transplantation, aortic aneurysm, and during surgical interventions such as partial nephrectomy, cardiopulmonary bypass decreased or ceased blood flow to the kidney can cause renal ischemia. Then, re-supply of blood to the kidney is called reperfusion. Both ischemia and reperfusion periods cause serious damage to the kidney. The aim of this study is to investigate the morphological and antioxidant effects of vitamin A on ischemia / reperfusion injury in the kidney. In the study, 40 Sprague-Dawley rats were divided into 5 groups, each group being 8 animals. The rats in all groups except the control group underwent ischemia of the left kidney for 45 minutes followed by reperfusion. After 24 hours of recovery, vitamin A was administered to the 1st group by oral gavage at a dose of 1.000 IU/kg/d for 7 days, to the 2nd group with 3.000 IU/kg/d, and to the 3rd group with 9.000 IU/kg/d. Group 4 received sunflower oil by oral gavage for 7 days after ischemia / reperfusion. In the control group (5th group), no application was performed to obtain normal values, rats were fed ad libitum with standard pellet feed. At the end of 7 days of application, intracardiac blood samples and left kidney were collected. Superoxide dismutase (SOD), malondialdehyde (MDA) and catalase (CAT) levels were determined from blood samples. Tissue samples were stained histochemically with hematoxylin/eosin and changes in renal histology were examined under light microscope. As a result of the study, renal damage was decreased in vitamin A treated groups compared to ischemia/reperfusion group. It was observed that SOD, MDA and CAT values were closer to the control group values in vitamin A groups compared to those of ischemia/reperfusion group. Consequently, the administration of vitamin A after renal ischemia/reperfusion resulted in reducing the histological damage and restoring the antioxidant values
- Published
- 2019
41. Antik Çağ’dan bugüne Anadolu medeniyetlerinde yaşayan farklı toplumlardaki antropometrik ve radyolojik değerler
- Author
-
Açikgöz, Ahmet Kürşad, Bozkır, M. Gülhal, Çukurova Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Anatomi Anabilim Dalı, Bozkır, Memduha Gülhal, and Anatomi Anabilim Dalı
- Subjects
Türk populasyonu ,regression equation ,morphometry of the long bones ,Antropometrik ölçümler ,uzun kemiklerin morfometrisi ,Anatomi ,Anatomy ,boy tahmini ,regresyon denklemi ,Anthropometric measurements ,stature estimation ,Turkish population - Abstract
TEZ12500 Tez (Doktora) -- Çukurova Üniversitesi, Adana, 2019. Kaynakça (s. 63-71) var. XIII, 73 s. :_res. (bzs. rnk.), tablo ;_29 cm. Boy uzunluğu, toplumlar hakkında bilgi vermesi açısından literatürde önemli bir parametre olarak kabul edilmiş ve birçok araştırmacı iskelet kalıntılarından boy uzunluğu tahmini için farklı yöntemler geliştirmiştir. Günümüzde kullanılan ve geçerliliğini koruyan çeşitli yöntemler bulunmaktadır. Bu projede ilk aşamada, günümüz populasyonundaki yetişkin bireylerin kemik radyografilerinden elde edilen ölçümlerle boy uzunluğu regresyon denkleminin oluşturulması, daha sonra bu denklemin Antik dönemde yaşamış toplumlara ait yetişkin isketlere uygulanması ve değişik boy uzunluğu tahmin yöntemleri ile kıyaslayarak iskelet boylarındaki farklılıkların incelenmesi amaçlanmıştır. Çalışmamızda, Van ve Kütahya bölgelerinde yapılan kazılardan elde edilen eski Anadolu toplumlarına ait 158 (84 erkek, 74 kadın) iskelet ile günümüz toplumundaki 167 (97 erkek, 70 kadın) sağlıklı bireyin radyografik görüntülerden alt ve üst ekstremitede bulunan altı uzun kemiğin (humerus, radius, ulna, femur, tibia ve fibula) maksimum uzunluk ölçümleri alınmıştır. Populasyonumuza ait bireylerin maksimum kemik uzunluklarından boy uzunluğu tahmini için doğrusal ve çoklu regresyon denklemleri oluşturulmuştur. Bu denklemlerde standart hata 1,68-4,09 cm aralığında bulunmuştur. Ayrıca toplumumuzdaki kadın ve erkeklerde, boy uzunluğu ile sağ maksimum humerus uzunluğu ölçümleri arasında yüksek bir pozitif korelasyon görülmüştür. Çalışma sonucunda, elde ettiğimiz regresyon denklemleri boy uzunluğu tahmininde oldukça güvenilir ve başarılı sonuçlar vermiştir. Bu denklemler özellikle ülkemizde yapılan kazılarda elde edilen tarih öncesinde yaşamış toplumlara ait boy uzunluğu tahmininde bize oldukça kolaylık ve tahmin doğruluğu sağlayacaktır. Height, has been recognized as an important parameter in literature data in terms of providing information about the community and many researchers have developed different methods to estimate the height of the skeletal remains. Today, there are several methods which has been used and perpetuated the validity. In this project, in the first stage, it was aimed to form the height regression equation with the measurements obtained from the bone radiographs of the individuals in the adult modern population, then to apply this equation to the adult skeletons belonging to the ancient societies and to compare the differences in the skeletal heights by using different height estimation methods. In our study, 158 (84 male, 74 female) skeletons belonging to the ancient Anatolian societies obtained from the excavations in Van and Kütahya regions and the radiographic images of 167 (97 male, 70 female) healthy individuals in today's society were taken the maximum length measurements of six long bones (humerus, radius, ulna, femur, tibia and fibula) in the upper and lower extremities. Linear and multiple regression equations have been formed for estimation of height from maximum bone lengths of the individuals of our population. The standard error estimation in these equations was found in the range of 1,68-4,09 cm. Additionally, there was a high positive correlation between height and right maximum length of humeus measurements in the females and males in our population. The regression equations we obtained as a result of the study showed quite successful and reliable results in the estimation of height. These equations will provide us with very easiness and estimation accuracy, especially in the estimation of the heigth of the pre-historic societies obtained in the excavations carried out in our country.
- Published
- 2019
42. Examining of variations of coeliac trunk, superior mesenteric artery and inferior mesenteric artery BY multidetector computed tomography technique
- Author
-
Ekingen, Arzu, Hatipoğlu, Eyup Savaş, Anatomi Anabilim Dalı, Hatipoğlu, E. Savaş, Dicle Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Anatomi Anabilim Dalı, and Ekingen, Arzu
- Subjects
Arteria mesenterica superior ,Inferior mesenteric artery ,Anatomik varyasyonlar ,MDBT ,Coeliac trunk ,MDCT ,Mesenteric arteries ,Anatomi ,Anatomical variations ,Superior mesenteric artery ,Arteria mesenterica inferior ,Anatomy ,Truncus coeliacus ,Tomography-x ray-computed - Abstract
Amaç: Çalışmamızda abdomen bölgesinde bulunan yapı ve organların çoğunun arteriel vaskülarizasyonunu sağlayan ve aorta abdominalis'in en önemli tek dalları olan; truncus coeliacus, arteria mesenterica superior, arteria mesenterica inferior varyasyonlarının ve aralarında bulunan mesafe ölçümlerinin belirlenmesi amaçlandı.Gereç ve Yöntem: Çalışmada; 2016 ile 2017 yılları arasında Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde multidedektör bilgisayarlı tomografi tekniği ile elde edilmiş 261 (115 kadın, 146 erkek) hastanın görüntüleri retrospektif olarak incelendi. Çalışmaya 16-83 yaş aralığı dahil edildi. Çalışma sonucunda elde edilen veriler SPSS programında istatistiksel olarak değerlendirildi. Truncus coeliacus, arteria mesenterica superior ve arteria mesenterica inferior'da saptanan varyasyonlar; orjin noktasındaki varyasyonlar, ana dallarındaki varyasyonlar ve bu arterlerin ne çeşit dallanma gösterdiklerine yönelik varyasyonlar olmak üzere üç kategoride yapıldı.Bulgular: Truncus coeliacus ve ana dallarının oldukça farklı varyasyon tiplerine sahip olduğu anlaşıldı. Truncus coeliacus'un en fazla varyasyon gösteren dalı arteria gastrica sinistra olarak, en az varyasyon gösteren dalı ise arteria splenica (lienalis) olarak saptandı. Arteria mesenterica superior ve arteria mesenterica inferior'un truncus coeliacus'a göre daha az varyasyon gösterdiği belirlendi.Sonuç: Truncus coeliacus, arteria mesenterica superior ve arteria mesenterica inferior varyasyonlarının bilinerek yapılan abdominal teşhis ve tedavi girişimlerinin daha başarılı olacağı kanaatine varıldı.Anahtar kelimeler: Anatomik varyasyonlar, truncus coeliacus, arteria mesenterica superior, arteria mesenterica inferior, MDBT Aim: In this study, it was aimed to determine the variations and distance measurements between the coeliac trunk, superior mesenteric artery and inferior mesenteric artery which provide great deal of arterial vascularization for structures and organs in abdomen visceral and which are the most important single branches of aorta abdominals. Material and Method: In the study, the images of the 261 patients (115 female, 146 male), obtained by multidetector computed tomography technique in the Dicle University Medical Faculty, were retrospectively analysed between 2016 and 2017. The study included 16-83 age range. The data obtained from the study were statistically evaluated via SPSS program. The coeliac trunk, superior mesenteric artery and inferior mesenteric artery were evaluated in three categories, such as variations at the origin, variations in the main branches, and branching variations of these arteries.Results: The coeliac trunk and its main branches were found to have quite different variation types. It was revealed that the most variant branch of coeliac trunk was left gastric artery, while the least was the splenic artery. It was determined that the superior mesenteric artery and inferior mesenteric artery displayed lesser variation than coeliac trunk.Conclusion: It was concluded that the variations of the coeliac trunk, superior mesenteric artery and inferior mesenteric artery will be more successful in abdominal diagnosis and treatment attempts carried out by knowing how to do.Key Words: Anatomical variations, coeliac trunk, inferior mesenteric artery,superior mesenteric artery, MDCT 112
- Published
- 2018
43. Periorbital Soft Tissue Anthropometric Analysis of Young Adults
- Author
-
Fatma Ezgi Can, Sefa Işiklar, Turan Ozdemir, Ilker Ercan, Nedim Simsek Cankur, Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Anatomi Anabilim Dalı., Uludağ Üniversitesi/Sağlık Bilimleri Enstitüsü/Biyoistatistik Anabilim Dalı., Uludağ Üniversitesi/Sağlık Bilimleri Enstitüsü/Anatomi Anabilim Dalı., Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Biyoistatistik Anabilim Dalı., Özdemir, Turan, Can, Fatma Ezgi, Işıklar, Sefa, Ercan, İlker, Cankur, Nedim Şimşek, AAK-3779-2021, and ABF-2367-2020
- Subjects
Morphology ,Male ,Adolescent ,Turkey ,Cephalometry ,030230 surgery ,Periorbital region ,Ethnic groups ,Procedures ,Natural head position ,03 medical and health sciences ,Young Adult ,0302 clinical medicine ,Intercanthal distance ,Margin reflex distance ,Ethnicity ,Photography ,Medicine ,Eyelid dimensions ,Humans ,Craniofacial ,Young adult ,Oculer measurements ,Orthodontics ,Anthropometry ,business.industry ,Ethnic group ,Soft tissue ,Eyelids ,General Medicine ,Eyelid ,Migraine Disorders ,Eyebrows ,Forehead ,Palpebral fissure ,Otorhinolaryngology ,Face ,Photogrammetry ,030221 ophthalmology & optometry ,Eyebrow ,Surgery ,Female ,Palpebral measurements ,business ,Orbit ,Anatomy and histology ,Human - Abstract
The authors aim to determine the periorbital soft tissue anthropometric norms for Turkish young adults for right and left eyes using a noninvasive two-dimensional photogrammetric analysis. Anthropometric measurements of the periorbital soft tissue were taken from 172 female and 56 male Turkish adults aged between 18 and 24 years. The periorbital soft tissue profiles (ocular and palpebral) for males and females were digitally analyzed using linear measurements made with standardized photographic records, taken in a natural head position. Statistically significant differences were found for ocular soft tissue measurements according to gender except inner intercanthal distance (P = 0.125) and right horizontal palpebral aperture (P = 0.240). Statistically significant differences were found for palpebral soft tissue measurements according to gender except right pretarsal skin height (P = 0.112) and left pretarsal skin height (P = 0.056). Results were compared with other ethnic groups. Normal periorbital soft tissue measurements are fundamental anatomical parameters utilized in ophthalmology, optometry, ophthalmic industry, oculoplastic surgery, clinical genetics, dermatocosmetology. Further, normal anthropometric measurements generate reference data for studies in craniofacial dysmorphology, oculoplastic surgery, dermatocosmetology, and comparative physical anthropology.
- Published
- 2017
44. Investigation of A new anatomical scoring method in the selection of revascularization and interventional treatment in the carotid artery
- Author
-
Erdoğan, Mehtap, Profesör Doktor Ramazan Akdemir, Sakarya, Sakarya Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Anatomi Anabilim Dalı, Akdemir, Ramazan, and Anatomi Anabilim Dalı
- Subjects
Coronary disease ,Karotis Arter Stenozu ,İnme ,Coronary vessels ,Scales ,Anatomi ,Aortic diseases ,Coronary artery disease ,Stroke ,"null" ,Carotid stenosis ,Darlık ,Koroner Arter Hastalığı ,Surgical procedures-minimally invasive ,Syntaks Skoru ,Anatomy - Abstract
06.03.2018 tarihli ve 30352 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan “Yükseköğretim Kanunu İle Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun” ile 18.06.2018 tarihli “Lisansüstü Tezlerin Elektronik Ortamda Toplanması, Düzenlenmesi ve Erişime Açılmasına İlişkin Yönerge” gereğince tam metin erişime açılmıştır. GİRİŞ VE AMAÇ: Karotis arter hastalığı karotis arterlerde ileri derecede daralma ya da tam tıkanma ortaya çıkana kadar belirti vermeyebilir. Bazı kişilerde inme hastalığın ilk bulgusudur. İnmelerin en önemli nedenlerinden biri karotis arter stenozudur ve ateroskleroz totalde inmelerin üçte birine sebep olmaktadır. Koroner ve karotid arter hastalığının her ikisinin de aterosklerozun spesifik bulguları olduğu bilinmektedir Karotid aterosklerotik hastalık ile koroner arter hastalığı arasındaki ilişki önceki çalışmalarda gösterilmiştir. Ancak bununla birlikte, Syntaks Skoru ile değerlendirilen Koroner Arter Hastalığı Kompleksliği (KAH) ile ve karotis arter stenozunun (KAD) ciddiyeti arasındaki ilişki tam olarak araştırılmamıştır. Bu çalışmada, bir anjiyografi ile belirlenen KAD anatomik darlık ciddiyeti ile KAH'in SxScore ile değerlendirilen anatomik kompleksliği arasındaki ilişkiyi araştırmayı amaçladık. GEREÇ VE YÖNTEM: Eş zamanlı olarak karotis ve koroner anjiyografi yapılan toplam 45 hasta çalışmamıza dahil edildi. KAH kompleksliliği özel bilgisayar yazılımı kullanılarak SxScore ile belirlendi. Hastalar, SxScore sınıflamasına göre düşük SxScore (n = 33, SxScore
- Published
- 2017
45. Variations of liver's vascular structures and bile ducts
- Author
-
Ülger, Burak Veli, Hatipoğlu, Eyup Savaş, Anatomi Anabilim Dalı, Hatipoğlu, E. Savaş, Dicle Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Anatomi Anabilim Dalı, TR180059, and Ülger, Burak Veli
- Subjects
Hepatic portal vein ,Arteria hepatica propria ,Vena portae hepatis ,Variation ,Hepatic artery ,Anatomi ,Vena hepatica ,Proper hepatic artery ,Liver ,Blood vessels ,Liver circulation ,Hepatic veins ,Safra yolları ,Bile ducts ,Varyasyon ,Anatomy ,Karaciğer ,Liver diseases - Abstract
Karaciğerin vasküler yapıları olan arteria hepatica propria, vena portae hepatis ve vv. hepaticae ve karaciğerden çıkan safra yollarının anatomisinin ortaya konması, karaciğer rezeksiyonu, girişimsel radyolojik işlemler, siroz, karaciğer malign tümörleri, fulminan hepatit gibi hastalıklarda uygulanan karaciğer transplantasyonu için çok önemlidir. Bütün cerrahi ve girişimsel işlemlerde, organın anatomik yapısının iyi bilinmesi, yapılacak cerrahi işlemin planlanması ve cerrahi işlemin başarısı, dolayısıyla hastanın sağ kalımı için çok önemlidir. Günümüzde karaciğer nakli, kadavra vericilerden tam karaciğerin nakledilmesi veya canlı vericilerden karaciğerin sağ veya sol lobunun alınması ve nakledilmesi şeklinde gerçekleştirilmektedir. Karaciğer nakillerinde, arteria hepatica propria, vena portae hepatis, vv. hepaticae ve safra yollarının anatomisinin ve varyasyonlarının iyi bilinmesi gerekmektedir. Çalışmamızda, 01.01.2012 – 01.06.2016 tarihleri arasında Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’ne başvuran 200 olgunun Manyetik Rezonans Kolanjio Pankreatikografi (MRCP) ve Abdomen Bilgisayarlı Tomografi (BT) görüntüleme yöntemleri ile elde edilen verileri değerlendirildi. Olguların görüntüleme yöntemlerinin taranması için üniversite hastanesinin PACS (Picture Archiving and Communications System – Resim Arşivleme ve İletişim Sistmi) sistemi kullanıldı. Başta karaciğer canlı vericileri olmak üzere, her hangi bir sebeple bu görüntüleme yöntemleri ile tetkik edilmiş olan olgular çalışmaya dahil edildi. Daha önce karaciğer rezeksiyonu geçirmiş olan, konjenital anomalisi olan, karaciğerinde tümör ve kist hidatik olan hastalar çalışma dışı bırakıldı. Çalışmada, karaciğerin sağ ve sol lobuna gelen arteria hepatica propria’nın, vena portae hepatis’in, vv. hepaticae’ların ve safra yollarının anatomik varyasyonları değerlendirildi. Çalışmaya dahil edilen olguların 106’sı (%53) erkek, 94’ü (%47) kadındı. Olguların yaş ortalaması 49,9 ± 16,1 yıldı. Olguların %54’ünde a. hepatica propria’da klasik anatomiyi ifade eden Michels Tip 1 varyasyon saptandı. Normal anatomi dışında en sık görülen varyasyonlar ise %13 oranında görülen Michels Tip 5 varyasyon ve %11 oranında görülen Michels Tip 2 varyasyondu. Michels sınıflamasında her hangi bir gruba dahil edilemeyen varyasyonlar olan Michels Tip 11 varyasyon oranımız ise %5’ti. Olguların %76’sında, Covey’in sınıflamasına göre vena portae hepatis’in klasik anatomik dağılımını ifade eden Covey Tip 1 varyasyon saptandı. Klasik anatomi dışında en sık görülen varyasyonlar ise %9 oranında görülen Covey Tip 2 varyasyon ve %8,5 oranında görülen Covey Tip 3 varyasyondu. Çalışmamıza dahil edilen olguların %64’ünde v. hepatica sinistra ve v. hepatica intermedia birleşip, tek bir kök halinde v. cava inferior’a açılmaktayken, %36’sında v. hepatica dextra, v. hepatica intermedia ve v. hepatica sinistra, ayrı ayrı v. cava inferior’a açılmaktaydı. Safra yollarını değerlendirdiğimizde, olguların %51,5’inde, Couinaud’un sınıflamasına göre klasik anatomik dağılım olan A tipi varyasyon saptandı. Safra yollarının normal anatomisi dışında en sık görülen varyasyon ise %15 oranında görülen C1 tipi varyasyondu. Bunu, %12 oranında görülen B tipi varyasyon izliyordu. Karaciğerin vasküler yapılarının ve safra yollarının varyasyonlarının bilinmesi ve cerrahi işlemlerden önce hastada bu varyasyonların varlığının tespiti, hem cerrahi işlemin başarısı hem de olası komplikasyonların önlenmesi için önemlidir. Çalışmamız, insanlarda karaciğerin vasküler yapıları ve safra yollarında görülen varyasyonlar hakkında veriler ortaya koymuştur. Bu varyasyonların bilinmesi, cerrahi işlemlerin planlanlanmasında cerrahlara yardımcı olacağı kanısındayız. Anahtar sözcükler: Karaciğer; Arteria hepatica propria; Vena portae hepatis; Vena hepatica; Safra yolları; Varyasyon Identification of anatomy of liver’s vascular structures and biliary ducts is crucial for liver transplantation or liver resection surgery. Having knowledge of the anatomy of these structures of the liver is very important for planning the surgery procedure and the success of the surgery, and finally for the patients’ health. Today, liver transplantation is performed either from deceased donors or from living donors. The variations of proper hepatic artery, portal vein, hepatic veins and biliary ducts should be well known in liver transplantation procedures. We determined the MRCP (Magnetic Resonance Cholangiopancreatography) and Abdominal CT (Computed Tomography) datas of 200 patients who were admitted to Dicle University Medical Faculty between 01.01.2012 and 01.06.2016. PACS (Picture Archiving and Communications System) was used for screening the patients’ data. The patients were excluded who had previous liver resection, congenital anomalies, liver tumors, Hydatid cyst disease. We determined the anatomic variations of proper hepatic artery, portal vein, hepatic veins and bile ducts. One hundered and six patients (53%) were male and 94 (47%) were female. Mean age of the patients was 49.9 ± 16.1 years. Michels Type 1 variation of proper hepatic artery, which represents the classical anatomic situation, was detected in 54% of the patients. The most frequent variations other than normal anatomy were Michels Type 5 variation (13%) and Michels Type 2 variation (11%). Unclassified variations were defined as Michels Type 11 variations and 5% of our patients were in this group. Covey Type 1 variation of hepatic portal vein was detected in 76% of our study group. The common variations other than Type 1 variations were Covey Type 2 variation (9%) and Covey Type 3 variation (8.5%).We detected that left hepatic vein and intermediate heptic vein unite and become a single vein and then join to inferior vena cava in 64% of our patients. Right hepatic vein, intermediate hepatic vein and left hepatic vein joined to inferior vena cava separately in 36% patients. Type A variation of the biliary ducts, which represents the classical anatomy according to Couinaud, was observed in 51.5% of our patients. Type C1 variation was detected in 15% and Type B variation was detected in 12% of our patients. To improve the success rate of surgical procedures and to prevent complications, anatomical knowledge of liver’s vascular structures and bile ducts is essential. Our study demonstrates the vascular and biliar variations of liver in our study population. This knowledge of these variations should help surgeons in planning the surgical procedures. Keywords: Liver; Proper hepatic artery; Hepatic portal vein; Hepatic veins; Bile ducts; Variation
- Published
- 2017
46. Cavitas glenoidalis'in multidedektör BT ile morfometrik analizi
- Author
-
Keleş, Ali, Yılmaz, Mehmet Tuğrul, Anatomi Anabilim Dalı, Danışman: 22026, and NEÜ, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Anatomi Anabilim Dalı
- Subjects
MDBT ,Radiologıc Anatomy ,MDCT ,Cavitas glenoidalis ,Anatomi ,Scapula ,Radiography ,Bone and bones ,radyolojik anatomi ,Tomography-emission-computed ,Glenoid cavity ,Anatomy ,Tomography - Abstract
Yüksek Lisans Tezi, Çalışmamız Necmettin Erbakan Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Radyoloji Anabilim Dalı'ndaki Multidedektör BT kullanılarak 391 bireyin skapulaları (197 erkek, 194 kadın) ölçülmüştür. Cavitasglenoidalis uzunluğu, cavitasglenoidalis genişliği, cavitasglenoidalis çevresi, cavitasglenoidalis derinliği, glenoid çentiğe sahip ise çentik seviyesindeki cavitasglenoidalis genişliği, cavitasglenoidalisindex'i, maksimum scapula uzunluğu ve maksimum scapula genişliği ölçülmüştür. Ölçümler sağ ve sol scapulalar da ayrı ayrı gerçekleştirilmiştir. Cavitasglenoidalistiplendirmesi sağ ya da sol scapulaya göre yapılmıştır. İstatistiksel analiz IBM SPSS Statistics21.0 ile yapılmıştır. Erkeklerin yaş aralığı 9-94, yaş ortalaması ise 60.28±15.43; kadınların yaş aralığı 10-92, yaş ortalaması ise 58.82±16.38 olarak tespit edilmiştir.Ölçüm yapılacak bölgelerde kırık olan scapula ve zarar görmüş cavitasglenoidalis'ler çalışmaya dâhil edilmemiştir. Çalışmamızda cavitasglenoidalis uzunluğu erkeklerde 4.16±0.30, kadınlarda 3.64±0.24 olarak tespit edilmiştir. Bu mesafe sağda 3.92±0.38, solda 3.88±0.37 olarak saptanmıştır. Cavitasglenoidalis genişliğine dair veriler ise erkeklerde 2.86±0.23, kadınlarda 2.44±0.20 olarak tespit edilmiş, ayrıca çalışmamızda CGG sağda 2.66±0.31, solda 2.64±0.29 olarak bulunmuştur. Cavitasglenoidalisdernliği erkeklerde 0.45±0.12, kadınlarda 0.38±0.09 olarak bulunmuştur. Çalışmamızdaki çentik seviyesindeki anteroposteriorgenişlik değerleri ise sağda 1.92±0.22, solda 1.88±0.21 olarak tespit edilmiştir. Ölçülen scapula genişliği ise . erkeklerde 10.67±0.67, kadınlarda 9.49±0.60 , sağ ve sol değerleri ise sırasıyla 10.05±0.84, 10.12±0.89 'dır. Scapula uzunluğu ise çalışmamızda ise erkeklerde 16.04±1.04, kadınlarda 14.01±0.93 olarak tespit edilmiştir. Ayrıca aynı ölçüm parametresi sağda 15.00±1.41, solda 15.08±1.42 olarak bulunmuştur. Cavitasglenoidalis şekillerine göre yapılan tiplendirmede erkek %52.2 armut tipi, %28.0 ters virgül tipi, %19.8 oval tipi, kadınlarda %54.1 armut tipi, %28.9 ters virgül tipi, %17.0 oval tipi bulunmuştur. Çentik sayıları göz önüne alındığında ise sağ tarafın %87'sinin çentikli, %13'ünün çentiksiz, sol tarafın ise %87.5'inin çentikli, %12.5'sinin çentiksiz olduğu belirlenmiştir. Literatürlerden farklı olarak erkek ve kadınların sağ-sol indekslerine de bakılmıştır. İndeks değerleri erkeklerde sağda %68.74±5.31, solda %68.91±6.16; kadınlarda sağda %67.08±4.70, solda %67.35±4.75 olarak tespit edilmiştir, In our study, Necmettin Erbakan University, Meram Medical Faculty in Radiology Department Multidector CT scan 391 individuals scapulae (197 males, 194 females) were measured. Glenoid cavity length, glenoid cavity width, glenoid cavity circumference, glenoid cavity depth, glenoid wedge width, cortical glenoidalis width, cortical glenoidalis index, maximum scapula length and maximum scapula width were measured. Measurements were performed separately on the right and left scapulas. Typing of glenoid cavity was done on the right or left scapula. Statistical analysis was performed with IBM SPSS Statistics 21.0. The age range of males was 9-94, the mean age was 60.28 ± 15.43; The age range of the women was determined as 10-92, and the average age was determined as 58.82 ± 16.38. The scapula and the damaged glenoid cavity fractures were not included in the study areas. The length of the glenoid cavity in our study was 4.16 ± 0.30 in males and 3.64 ± 0.24 in females. This distance was 3.92 ± 0.38 on the right and 3.88 ± 0.37 on the left. Glenoid cavity width was found to be 2.86 ± 0.23 in males and 2.44 ± 0.20 in females. Also in our study, CGG was 2.66 ± 0.31 on the right and 2.64 ± 0.29 on the left. Glenoid cavity association was 0.45 ± 0.12 in males and 0.38 ± 0.09 in females. The anteroposterior width values at the notch level of our study were 1.92 ± 0.22 on the right and 1.88 ± 0.21 on the left. The measured width of the scapula is. 10.67 ± 0.67 for males, 9.49 ± 0.60 for females and 10.05 ± 0.84 and 10.12 ± 0.89 for right and left, respectively. The length of the scapula was 16.04 ± 1.04 for males and 14.01 ± 0.93 for females. In addition, the same measurement parameters were found to be 15.00 ± 1.41 on the right and 15.08 ± 1.42 on the left. According to Glenoid cavity types, male 52.2% pear type, 28.0% reverse coma type, 19.8% oval type, 54.1% pear type, 28.9% reverse comma type and 17.0% oval type were found in male, female. When the numbers of notches are taken into consideration, it is determined that 87% of the right side is notched, 13% is notched, 87.5% is notched and 12.5% is notched on the left side. Unlike literature, the left and right indices of men and women are also examined. The index values were 68.74 ± 5.31% in the right and 68.91 ± 6.16% in the left in males; 67.08 ± 4.70% on the right and 67.35 ± 4.75% on the left in women.
- Published
- 2017
47. Ligamentum cruciatum posterıor'un insan fetuslerinde mikroanatomik olarak araştırılması
- Author
-
Güngörer, Şule, Büyükmumcu, Mustafa, Anatomi Anabilim Dalı, and NEÜ, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Anatomi Anabilim Dalı
- Subjects
Knee area ,Ligaments ,Fetus ,Knee biomechanics ,Posterior cruciate ligament ,Knee ,Biomechanics ,Diz biyomekaniği ,Anatomi ,Anatomy ,Diz bölgesi ,Anterior cruciate ligament ,Ligamentum cruciatum posterior - Abstract
Dizin central kompleksini oluşturan primer ligamentlerden biri olan ligamentum cruciatum posterior (LCP) diz stabilizasyonunda önemli rol oynar. LCP'nin şekli ve femoral yapışma yeri ölçüleri geniş varyasyonlar gösterebilir. Bu çalışmada, insan fetüslerinde LCP'nin gestasyonel yaşa göre morfometrik olarak değerlendirilmesi, anatomik varyasyonlarının cinsiyete göre belirlenmesi ve görülme insidanslarının bildirilmesi amaçlandı. Çalışmamız, gestasyonel yaşları 13-25. haftalar arasındaki ikinci trimester'e ait toplam 20 abort fetus üzerinde gerçekleştirildi. Çalışmada tüm fetuslara ait her iki taraf diz bölgesinde LCP açıkça görülecek şekilde diseksiyonları yapıldıktan sonra ölçümleri yapıldı. Tüm parametreler için ortalama değerler tespit edildi. LCP'ye ait parametrelerin karşılaştırılmasında cinsler ve taraflar arasında istatistiki olarak anlamlı bir fark bulunamadı (p, Posterior cruciatum ligament (PCL) which is one of the primer ligaments composing central complex of the knee plays a significant role in the stabilization of the knee. Shape of the PCL and measurements of its femoral adherence position may demonstrate wide variations. The purpose of this study may evaluated according to the gestational age morphometrically, anatomic variations are determined with respect to the gender, and their incidence is indicated. Our study carried out with regard to totally 20 abort fetuses in their second trimester, when their gestational ages vary between 13th and 25th weeks. In the study, measurementswere taken after their dissections had been conducted in a manner to observe apparently PCL at both sides of the knee belonging to all the fetuses. Mean values have been determined for all the parameters. A statistical significant difference could not be ascertained among the genders and the sides as a result of comparison of parameters in regard to the PCL (p
- Published
- 2016
48. Kadınlarda yüksek topuklu ayakkabı kullanımının kas iskelet sistemi üzerine etkilerinin araştırılması
- Author
-
Özandaç, Sema, Yücel, Ahmet Hilmi, Anatomi Anabilim Dalı, and Çukurova Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Anatomi Anabilim Dalı
- Subjects
Kas iskelet sistemi ,Musculoskeletal system ,Muscle strength ,Musculoskeletal diseases ,Tests ,Range of motion-articular ,Anatomi ,Yüksek topuklu ayakkabı ,Shoes ,High heeled shoes ,Musculoskelatal system ,Ayak izi analizi ,Eklem hareket açıklığı ,Nicholas Manual Muscle Tester ,Foot print analysis and Range of motion ,Joints ,Nicholas Manual Muscle Test aleti ,Anatomy ,Joint instability ,Foot mark - Abstract
TEZ11697 Tez (Doktora) -- Çukurova Üniversitesi, Adana, 2016. Kaynakça (s. 127-134) var. xv, 143 s. : res. (bzs. rnk.), tablo ; 29 cm. Çalışmamızın amacı, yüksek topuklu ayakkabı kullanımının alt ekstremite kas iskelet sistemini nasıl etkilediğini objektif ölçümlerle belirlemek ve alt ekstremiteye ait problemlerin teşhis ve tedavisinde rehberlik etmek veya bu problemlerin ortaya çıkmasının önlenmesine yardımcı olmaktır. Bu çalışmada yüksek topuklu ayakkabı kullanan kadınlarda alt ekstremite antropometrik ölçümler arasında somatometrik ilişkiler araştırılmıştır. Çalışmamıza 18-45 yaş arası 136 kadın dahil edilmiştir. İlk grubumuz günde en az 5 saat, haftada en az 3 gün ve en az 1 yıldır 5 cm ve üzeri yüksek topuklu ayakkabı kullanan 66 kadından oluşmuştur. İkinci grubumuz ise en az 1 yıldır 5 cm’den az topuk yüksekliğine sahip ayakkabı kullanan 70 kadından oluşmuştur. Demografik özellikler (yaş, vücut ağırlığı, boy uzunluğu, vücut kitle indeksi-VKİ), antropometrik ölçümler, ayak izi analizi, esneklik testleri, eklem hareket açıklığı (EHA) ölçümü, kas kuvveti, tork ve dayanıklılık test ölçümleri objektif metotlar kullanılarak değerlendirilmiştir. Antropometrik ölçümler antropometrik veri seti kullanılarak alınırken ayak izi analizi Chippaux Smirax Arch İndeksi (CSAI) ve Staheli Ark İndeksi (SAİ) kullanılarak belirlenmiştir. Nicholas Manual Muscle Test aleti (NMMT) alt ekstremite kaslarının kas kuvveti, tork ve dayanıklılık ölçümlerini değerlendirmek için kullanılmıştır. İstatistiksel analizler için SPSS 21.00 paket programı kullanılmıştır. Çalışmamızda özellikle kalça fleksiyon ve ekstensiyon, diz fleksiyon ve ekstensiyon ile ayak bileği plantar fleksiyon kas kuvvet, tork ve dayanıklılık ölçümleri yüksek topuklu ayakkabı giyen kadınlarda, giymeyenlere göre çok yüksek bulunmuştur (p
- Published
- 2016
49. Morphometric evaluation of the sacrum and sacroiliac joint anatomy according to age and gender differences with computed tomography scanning in southeastern anatolia region
- Author
-
Bulut, Mehmet, Tuncer, Mehmet Cudi, Anatomi Anabilim Dalı, Tuncer, M. Cudi, Dicle Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Anatomi Anabilim Dalı, TR154749, and Bulut, Mehmet
- Subjects
Sacrum ,Anthropometry ,İliosakral vida uygulaması ,Sacroiliac joint ,Os sacrum ,Anatomi ,Bilgisayarlı tomografi ,Antropometri ,Bone and bones ,Sakrum ,Sakroiliak eklem ,Tomography-emission-computed ,Sex ,Anatomy ,Computed tomography ,Bone screws ,Age factors ,Iliosacral screw application - Abstract
Günümüzde, motorlu araç kazaları, yüksekten düşme ve ateşli silah yaralanması gibi sebeplerle meydana gelen sakrum ve sakroiliak eklem yaralanmaları ölüm ve komplikasyonlar açısından ciddi riskler oluşturmaktadır. Sakrum ve sakroiliak eklemlerin morfolojik yapısının iyi bilinmesi, bu tür yaralanmaların tedavisinde yol gösterici olacak ve meydana gelebilecek olan ölüm ve komplikasyon risklerini azaltacaktır. 2015 yılında Dicle Üniversitesi, Radyodiagnostik Anabilim Dalında herhangi bir sebepten pelvis tomografisi çektiren, yaşları 18-80 arasında olan 50 erkek (Grup I) ve 50 kadın (Grup II) pelvis tomografileri çalışmaya dahil edildi. Konjenital anomali, travma, tümör veya başka bir sebepten pelvis iskeletinde şekil bozukluğu olan hastalar çalışmaya dahil edilmedi. Görüntü arşivleme ve iletişim sisteminden (Pacs) elde edilen bilgisayarlı tomografi ve üç boyutlu bilgisayarlı tomografide sagittal, koronal ve transvers kesitler üzerinde toplam 35 farklı ölçüm yapıldı. Grup I ve Grup II bu parametreler açısından karşılaştırıldı. Ayrıca gruplar kendi içerisinde farklı yaş kategorisine göre ikiye ayrılarak karşılaştırıldı. Grup IA 18-39 yaş arası 28, Grup IB ise 40-80 yaş arası 22 olgudan oluşmaktaydı. Benzer şekilde Grup II’de Grup IIA (18-39 yaş arası 23 olgu) ve Grup IIB (40-80 yaş arası 27 olgu) diye iki alt kategoriye ayrıldı. Grup I ve Grup II karşılaştırıldığında; S1 vertebra ön-arka çapları (P
- Published
- 2016
50. Nervus femoralis ve dallarının fetüslerdeki anatomik seyri ve varyasyonları
- Author
-
Cihan, Emine, Büyükmumcu, Mustafa, Anatomi Anabilim Dalı, Büyükmümcu, Mustafa, Danışman: 0000-0002-8475-6061, and NEÜ, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Anatomi Anabilim Dalı
- Subjects
nervus femoralis ,Nervous system ,Morphology ,Fetus ,morpology ,fetüs ,Femoral nerve ,Anatomi ,Anatomy ,fetal ,morfoloji - Abstract
Yüksek Lisans Tezi, Nervus femoralis, uyluk anterior kompartmanının primer innervatörüdür ve plexus lumbalis'in en geniş dalıdır. M. psoas major'un lifleri arasında oluştuktan sonra lig. inguinale'nin altından, a. femoralis'in hemen lateralinde uyluğa girer. Nervus femoralis'in, varyasyonlarının, divizyon seviyelerinin ve dallarının ölçüleri klinik öneme sahiptir. N. femoralis bloğu, ligamentum inguinale'nin hemen üstünde, nervus femoralis'in ana trunkusuna yapılır. Nervus femoralis'in fossa iliaca'daki üst seviye divizyonları femoral sinir bloğunun yarım kalmasına neden olur. Çalışma, Necmettin Erbakan Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Anatomi Anabilim Dalı'nda oluşturulan fetüs koleksiyonundaki gros anomalisi olmayan 30 (17 erkek ve 13 dişi) fetüs üzerinde gerçekleştirilmiştir. Çalışmada mikrodiseksiyon aletleri, 0.01 mm hassas digital kumpas (stainless hardened), mikrocerrahi mikroskobu (Kaps Sam 62) ve fotoğraf makinesi (Canon D1000) kullanıldı. Nervus femoralis'in insan fetüslerindeki seyri ve varyasyonları belirlendi. Ayrıca nervus femoralis'in trunkusunun ve divizyonlarının kalınlık ve uzunlukları ölçüldü. Elde edilen veriler SPSS 21.0 (Statistical Package for Social Sciences) istatistik programı kullanılarak değerlendirildi. Veriler tanımlayıcı parametrelerle (ortalama değer, standart sapma, maksimum ve minimum değerler, yüzdeler) ve sayısal değerlerle analiz edildi. Sonuçlar %95 güven aralığında değerlendirildi ve p˂0.05 için anlamlı farklılık kabul edildi. Nervus femoralis'in divizyonlarına ayrıldığı noktanın lokalizasyonu 1-ligamentum inguinale'nin üzerinde, 2- ligamentum inguinale seviyesinde, 3- ligamentum inguinale'nin aşağısında olmak üzere 3 katagoride değerlendirildi. Nervus femoralis, 6 ekstremitede (%10) ligamentum inguinale'nin üzerinde, 33 ekstremitede (55%) ligamentum inguinale seviyesinde ve 21 ekstremitede (%35) ligamentum inguinale'nin aşağısında divizyonlarına ayrılmıştır. Nervus femoralis'in divizyonlarına ayrıldığı nokta ile ligamentum inguinale arasındaki uzaklık ligamentum inguinale'nin üzerinde 4.91±3.73 mm ve ligamentum inguinale'nin aşağısında 3.32±1.69 mm'dir. Tüm fetüslerde sağ ve sol taraf için parametreler karşılaştırılmış, anterior ve posterior divizyon kalınlıkları ve n. femoralis ile a. femoralis arasındaki uzaklık için her iki tarafta anlamlı bir farklılık bulunmuştur (p˂0.05). Farklı seviyelerde dal varyasyonları tespit edilmiştir., Femoral nerve is primary nerve innervating the anterior aspect of the thigh and the largest of the peripheral branches of the lumbar plexus. It emerges through the psoas major fibers, then passes underneath the inguinal ligament just lateral to the femoral artery as it enters the thigh. Variant origin, level of the divisions and branches measurements of the femoral nerve have a clinical important. The femoral nerve block is performed on the main trunk of the femoral nerve just below the inguinal ligament .The higher division of the femoral nerve in iliac fossa results in incomplete femoral nerve block. This study was conducted on 30 fetuses (17 male and 13 female) with no gross anomalies from the fetus collection of Necmettin Erbakan University, Meram Medicine Faculty Anatomy Department. We were used microdissection instruments, 0.01 mm precision digital caliper (stainless hardened), microsurgery microscope (Kaps Sam 62) and a camera (Canon D1000). We determined the course and variation of femoral nerve in human fetuses. Furthermore, we measured thickness and lenght of trunk and divisiones of the femoral nerve.The obtained data were evaluated by using SPSS 21.0 (Statistical Package for Social Sciences). Data were analyzed by both descriptive (mean value, standard deviation, maximum and minimum values, percentages) and quantitative statistical methods. Results were evaluated statistically in %95 confidence interval and differences were accepted significant if p
- Published
- 2016
Catalog
Discovery Service for Jio Institute Digital Library
For full access to our library's resources, please sign in.