Tez (Doktora) -- İstanbul Teknik Üniversitesi, Avrasya Yer Bilimleri Enstitüsü, 2009, Thesis (PhD) -- İstanbul Technical University, Eurasia Institute of Earth Sciences, 2009, Bu doktora tezi kapsamında, Amasya, Tokat ve Çorum illeri sınırları içerisinde kalan ve batıda 35º boylamı, kuzeyde Kuzey Anadolu Fayı (KAF), güneyde ise KAF'ndan ayrılan önemli yan kollardan biri olan Ezinepazar-Sungurlu Fay Sistemi (EzSFS) ile sınırlanan geniş bir bölgenin morfotektonik evrimi çalışılmıştır. Amasya Makaslama Zonu (AMZ) olarak adlandırılan bu alan, doğuda Niksar'dan (37ºD) başlayıp, batıya doğru genişleyen, kama biçimli geniş bir deformasyon zonudur. AMZ, Sakarya Kıtası'nın doğu uzantısını oluşturan Tokat Masifi içerisinde yer almaktadır. Masif, bölgesel diskordanslarla birbirinden ayrılabilen 4 farklı kaya topluluğundan oluşur. Bunlar, (1) Karakaya kompleksine ait Triyas yaşlı metamorfik temel, (2) Bu temeli uyumsuzlukla örten Liyas-Alt Kretase yaşlı kırıntılı, volkanit ve karbonatlar, (3) Üst Kretase yaşlı bloklu kireçtaşları, ofiyolitik kayalar ve volkanitler, (4) Eosen yaşlı çökel ve volkanik kayalar (Tüysüz ve diğ., 1998) olarak tanımlanabilir. İnceleme alanının batısında yer alan Çankırı Neojen Havzası ve bu çalışmanın konusunu oluşturan Suluova ve Amasya Neojen havzaları içerisinde çökelen birimler tüm bu birimleri diskordansla örtmektedir. AMZ'nun en önemli elemanlarından olan Neotektonik Dönem fay sistemleri, yarım ?balık kılçığı? veya ?atkuyruğu? geometrisi sunmaktadır (Şengör ve Barka, 1992). Kuzeyde KAF'nın Anakol'u, güneyde Ezinepazar Sungurlu Fay Sistemi (EzSFS), orta kesimde ise Esençay Fayı (EsF) ile Suluova Fay Sistemi (SuFS) olarak tanımlanan bu yapısal unsurlar, AMZ içerisindeki diğer morfotektonik elemanların da yapısal evrimini denetlemiştir.Bu fay sistemleri genel olarak D-B doğrultulu sağ-yönlü doğrultu atımlı ana faylar ile KD-GB doğrultulu sol yönlü doğrultu atımlı antitetik bağlantı faylarından oluşmaktadır. AMZ içerisinde yer alan aktif faylar üzerinde aletsel dönemde çeşitli ölçekte ve oldukça çok sayıda deprem gerçekleşmiştir. Genişliği doğuda 10 km'den batıda 100 km'ye kadar düzenli olarak artan makaslama zonu içerisinde fay zonlarının aktivitesi ve atımları KAF'nın Anakolu'ndan uzaklaştıkça batıya doğru azalmaktadır. AMZ içerisinde bulunan Neojen yaşlı çöküntü alanları; (1) Suluova Fay Sistemi kontrolünde gelişmiş Suluova Havzası (Suluova, Merzifon, Gümüşhacıköy ve Alıcık ovaları), (2) Ezinepazar-Sungurlu Fay Sistemi üzerinde bulunan Amasya Havzası (Aydınca, Geldingen ve Mecitözü ovaları) ile Kuzey Anadolu Fay Zonu (KAFZ) üzerinde gelişmiş olan (3) Havza-Ladik, (4) Taşova-Erbaa ve (5) Niksar havzalarıdır. Bu doktora tezi kapsamında, Suluova ve Amasya havzaları içerisinde depolanmış olan çökel paketleri haritalanmış, fasiyes özelliklerine göre gruplanmış ve oluşum ortamları belirlenmiştir. Havza evriminin anlaşılabilmesi için uygun seviyelerde memeli fosili araştırması ile görece genç (Geç Pleyistosen-Holosen) birimlerde OSL yöntemiyle yaşlandırma yapılmıştır. Elde edilen yaş verileri ile formasyonların dokanak ilişkileri birlikte kullanılarak havzaların stratigrafileri belirlenmiştir. Diğer KAFZ havzalarının özellikleri önceki çalışmalarından derlenerek AMZ havzaları ile korelasyonu sağlanmıştır. Böylelikle tüm bölgenin morfotektonik evriminin aşamaları ortaya konulmuştur. Suluova Havzası'nda Orta Pliyosen-Geç Pleyistosen zaman aralığında oluşan çökel birimler, çökel istifin havza stratigrafisi içerisindeki yeri, coğrafi konumu, birimin oluşumunu denetleyen fay, beslenme alanı, kaynak alan litolojisi, çökelme ortamı ve fosil içeriği gözönünde bulundurularak Suluova grubunu oluşturan 5 formasyona ayrılmıştır. Bu formasyonların özellikleri havza geneline yayılan ölçülü stratigrafik kesitler yardımıyla belirlenmiştir. Buna göre havza Orta Pliyosen'de KD kesiminde bulunan KB-GD doğrultulu sağ yönlü oblik karakterli normal bir fay olan Bayırlı Fay Zonu (BFZ) kontrolünde yarı graben olarak oluşumuna başlamıştır. Bu dönemde dış drenaja kapalı olan havza, zaman içerisinde BFZ'nun KD'ya doğru gençleşmesi, Geç Pleyistosen'den itibaren de havza güneyinde Eraslan Fay Zonu'nun (EFZ) oluşmasıyla beraber önemli miktarda genişleyerek büyük bir göl (Suluova Gölü) haline gelmiştir. Orta Pleyistosen'den itibaren havza sınır faylarının aktivitesi sonlanmış ve havzanın orta kesiminde D-B doğrultulu sağ yönlü doğrultu atımlı Suluova Fayı (SuF) oluşmuştur. Orta-Geç Pleyistosen'den günümüze kadar geçen zaman içerisinde de doğuda SuF'nın sağ yönlü basamaklı yapısı kontrolünde güncel Suluova çek-ayır ovası ile daha batıda havza sınırları dahilinde yeni çek-ayır ve yarı graben özelliğinde genç depolanmalı alanlar (Gümüşhacıköy ve Alıcık ovaları) oluşmuştur. Havza içerisindeki güncel sedimantasyon bu ovalar içerisinde devam etmektedir. Suluova Havzası'nın Orta Pliyosen-Orta Pleyistosen evrimi süresince depolanan birimler içerisinden ölçülen sedimantasyonla yaşıt ve sedimantasyon sonrası faylanmanın kinematik analizi, birbirinden açısal olarak farklılık gösteren gerilme rejimlerine işaret etmektedir. Havza stratigrafisinin alt seviyelerinde yer alan birimlerden elde edilen açılma yönü KKD iken, bu yön üst seviyelere doğru dereceli olarak saat yönünde dönerek (~35°) DKD'ya ulaşır. Benzer bir biçimde havza sınır fayları da (BFZ ve EFZ), KD'ya doğru (~16°) gençleşerek Suluova Havzası'nın genişlemesini kontrol etmiştir. Kinematik veriler, havza oluşumunun ilk dönemlerinde (Orta Pliyosen-Erken Pleyistosen) bölgede saf açılma rejiminin egemen olduğunu; Erken Pleyistosen'de doğrultu atım egemen oblik rejime, Orta Pleyistosen'den itibaren de saf doğrultu atımlı rejime (SuF) geçildiğini göstermektedir. AMZ'nun güney kesiminde, EzSFS üzerinde bulunan Amasya Havzası, birbirine akarsular ile bağlanan Aydınca, Geldingen ve Mecitözü ovalarından oluşmaktadır. Bu ovalar içerisinde, farklı yaşlara sahip çökel paketleri depolanmıştır. İlk depolanma dönemi En Geç Miyosen-Erken Pliyosen (MN 13-14) aralığında örgülü ve menderesli akış rejimini yansıtan bir akarsu ortamında çökelmiş Geldingen formasyonu (Tg) ile karakterize olmaktadır. Bu birim, Amasya Havzası'nı oluşturan 3 ovada da mostra verir ve geniş yayılımlıdır. Uzun bir çökelmezlik dönemini takiben havzanın evrimindeki ikinci dönem, Orta-Geç Pleyistosen'den itibaren EzSFS'ne ait fay segmentlerinin bölgeyi yeniden şekillendirmesiyle birlikte başlamaktadır. Bu dönem içerisinde, doğuda Deliçay Fayı (DF) kontrolünde dar ve kama biçimli bir depolanmalı alan olan Aydınca Ovası oluşmuştur. Ovanın kuzey ve güney yamaçları ile günümüz düzlüğü içerisinde alüvyal yelpaze ortamında depolanmış kaba kırıntılı çökeller ile durgun bir ortamda çökelmiş kalın kırmızı kil depoları yüzlek vermektedir. Aydınca formasyonu olarak tanımlanan bu birime ait çökeller ova içerisine doğru gençleşen 2 farklı stratigrafik seviyede ve benzer fasiyes toplulukları içerisinde depolanmıştır. Bu seviyelerin ovanın evrimi içerisinde iklim değişiklikleri ve sürekli tektonik çökmenin birlikte çalışması sonucu geliştiği düşünülmektedir. Amasya Havzası'nın ortasında yer alan geniş bir topoğrafik düzlük özelliğindeki Geldingen Ovası, Yeşilırmak Akarsu Havzası'nı (YAH) oluşturan 5 önemli akarsuyun birleşme yeridir. Ova içerisindeki güncel sedimantasyon Geç Pleyistosen'den itibaren oluşan Deliçay ve Geldingen (GF) fayları arasındaki geometrik farklılık nedeniyle eski ova içerisinde açılan güncel bir çek-ayır havza çevresinde sürmektedir. Bu havzaya ait çökel paketleri sadece havzanın güney ve güneybatı kesimlerinde yer alan boğazların yamaçlarında, iki farklı seviyede toplam ~40 metre kalınlığa sahip akarsu terasları halinde yüzlek vermektedir. Bu seviyelerin OSL yöntemi ile sistematik yaşlandırması ve korelasyonu sonucu, bölgenin Geç Pleyistosen (Son Buzul Dönemi; Denizel İzotop Katı, MIS 5e, ~120 bin yıl) tarihçesi ortaya konulmuştur. Bu senaryoya göre, Geldingen Ovası'nda MIS 5e ile MIS 2 (~30-35 bin yıl) arasında devam eden depolanmalı ve MIS 2'den itibaren de aşınmalı bir dönem içerisinde ilk teras seviyesi oluşmuştur. İkinci teras seviyesi ise Geç Buzul Maksimum döneminde (Late Glacial Maximum, LGM, 18-20 bin yıl) başlayan kurak dönemde depolanmış ve izleyen yağışlı dönemde aşınmıştır. Genç Geldingen Ovası, Orta-Geç Pleyistosen'den itibaren gelişen faylar kontrolünde açılan bir depolanma ortamıdır. Tümüyle iklim kontrolünde kurgulanan bu senaryo içerisinde tektonizmanın etkisini ayırtlamak güç olsa da ilk depolanma döneminin tabanı ile günümüz taşkın ovası düzlüğü arasındaki ~25 metrelik kot farkı, ova güney sınırının aktif yükselmesi ve/veya ovanın düzenli çökmesi ile açıklanabilir. Bu yükselme/çökmenin hızı 0.16-0.4 mm/yıl olarak hesaplanmıştır. Amasya Havzası'nın En Geç Miyosen-Erken Pliyosen olarak tanımlanan ilk döneminin, günümüzde EzSFS içerisinde yeniden aktif duruma geçen Mecitözü ve Sungurlu faylarının kontrolünde geliştiği düşünülmektedir. Bu fayların aktivitesinin ilk dönemine ait kinematik veri elde edilememiştir. Çökelimi Erken-Orta Pleyistosen'den itibaren EzSFS tarafından denetlenen birimlerden ölçülen çökelme ile yaşıt ve çökelme sonrası fayların kinematik analizi ise gerilme rejiminin fay sistemi boyunca değiştiğini göstermektedir. EzSFS'nin en doğu kesiminde gerilme yönü DKD yönlü açılma ve KKB sıkışma ile tanımlanırken, batıya doğru dereceli olarak saat yönünün tersine dönerek Mecitözü civarında K-G yönlü açılma ve D-B yönlü sıkışma bileşenine sahip olur. İnceleme alanı içerisinde bulunan havzaların stratigrafik korelasyonu bölgenin Neotektonik Dönem evrimi içerisinde iki belirgin aşama bulunduğunu göstermektedir. İlk aşama En Geç Miyosen (MN13) ile Erken Pliyosen (MN 15) dönemlerinde başlamış ve Erken-Orta Pleyistosen'e kadar sürmüştür. Bu aşamada egemen olan açılmalı rejim kontrolünde depolanmalı alanlar gelişmiştir. ?Erken Neotektonik Dönem? olarak tanımlanan bu dönem içerisinde gelişen havzalar ve faylar Erken-Orta Pleyistosen'den itibaren gençleşerek yerlerini saf sağ yönlü doğrultu atımlı faylara terketmişlerdir. Geç Neotektonik Dönem olarak adlandırılan ve halen süregelen bu süre içerisinde KAFZ üzerinde Niksar ve Ladik havzaları, AMZ içerisinde de Suluova ve Geldingen çek-ayır havzaları oluşmuştur. Bu dönemde AMZ içerisinde gözlenen fay sistemlerinin at kuyruğu geometrisi günümüz görüntüsüne kavuşmuştur. İnceleme alanı ve yakın çevresinde -yıkıcı özellikleri nedeniyle tarihsel kayıtlarda değinilen- MS ikinci yüzyıldan aletsel döneme kadarki 11 büyük deprem kaydından 5 tanesinin KAF üzerinde gerçekleştiği yayınlanmış hendek çalışmaları ile ortaya konulmuştur (Hartleb ve diğ., 2006). Diğer depremlerin, özellikle de tarihsel kaynaklarda detaylı hasar dağılımı verilen 1579 ve 1794 depremlerinin AMZ içerisinde yer alan aktif faylar üzerinde gerçekleştiği düşünülmektedir. Bu yorumun desteklenmesi için Coğrafi Bilgi Sistemleri (GIS) kullanılarak gerçekleştirilen deprem senaryoları ile Ezinepazar Fayı'nın (EzF) 35 km'lik bir kesiminin kırılması sonucu gerçekleşecek 6.9 büyüklüğündeki bir depremin 1579 depreminin, Alıcık-Laçin (ALF) ya da Hamamözü Fayı'nın (HF) 26-30 km. kırılması ile gerçekleşecek 6.7-6.8 büyüklüğünde depremin ise 1794 depreminin şiddet dağılımını karşılayabileceği belirlenmiştir. Aletsel dönem içerisinde 1939 Erzincan depremi (Ms: 7.8) yüzey kırığının batı uzanımı EzF üzerinde 1.5-2 metre ötelenmeye neden olmuştur (Barka, 1996). Bu depremi takiben gerçekleşen 1942 Erbaa (Ms:7.1) ve 1943 Tosya Ladik (Ms: 7.3) depremleri ile KAF'ın inceleme alanı dahilinde yer alan kesimi tamamen kırılarak üzerinde biriken gerilimi büyük oranda boşaltmıştır. AMZ içerisinde bulunan aktif faylar üzerinde ise 1942 Kızılırmak Vadisi depremleri (M:5.6-6.0) ve 1996 Salhan Vadisi depremi (Mw:5.7) gerçekleşmiştir. Orta büyüklükteki bu depremlerin yanısıra mikrosismik kümelenmeler inceleme alanının özellikle doğu ve orta kesimlerde oldukça belirgindir. Tüm bu bilgiler göz önünde bulundurularak AMZ içerisinde yer alan aktif fayların yıkıcı deprem üretme potansiyeline sahip olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Bu sonuca dayanılarak yakın dönemde kırılmamış aktif fay segmetleri üzerinde deprem senaryoları kurgulanmış ve üretilen şiddet haritaları birleştirilerek bölge için bütünleştirilmiş bir deprem tehlike haritası oluşturulmuştur. Bu çalışma kapsamında elde edilen veriler, büyük ölçekli makaslama zonları içerisinde havza oluşumu ile ?balık kılçığı/at kuyruğu? tipi fay geometrisinin evriminin anlaşılmasına katkı sağlayacaktır., The North Anatolian Fault (NAF) forms the northern boundary of the Anatolian Plate and is characterized by a right-lateral strike slip motion. The fault extends between 26° and 40° E longitudes and forms a broad arc roughly parallel to the coast of the Black Sea following a former suture zone (Şengör et al., 2005). The only visible perturbations to the smooth geometry of the NAF are, at around 34-37°E longitude, two main splay faults named Ezinepazar-Sungurlu Fault and Suluova Fault with several minor fault segments that bifurcate from the main fault line, possibly due to the convexity of the NAF. These secondary faults show remarkable morphological expressions accompanied with elongated basin formations and significant microseismicity. The NAF, together with these splay faults, form a broad wedge-shaped shear zone called Amasya Shear Zone (ASZ), where major developing cities of the Central Anatolia such as Amasya, Çorum and Tokat are located. The ASZ has developed on the geological formations which belongs to the Tokat Massif of the eastern Sakarya Zone (Şengör and Yılmaz, 1981; Yılmaz et al., 1997b, Okay and Tüysüz; 1999). The pre-Neogene rocks of the Massif consist of 4 different groups, which are separated from each other by regional unconformities (Tüysüz et al., 1998). These are; (1) the metamorphic basement-Karakaya complex of Triassic age, (2) Liassic to Lower Cretaceous clastics, volcanics and carbonate rocks, (3) Upper Cretaceous blocky limestones, ophiolites and volcanics, (4) Eocene sedimentary and volcanic rocks. These basement rocks are covered by sedimentary fills of the Neogene basins which are main subjects of this study. The fault pattern of ASZ shows a typical ?half fish-bone? or ?horse-tail? geometry (Şengör and Barka, 1992). The components of this geometry are the central convex bend of the NAF main strand and its E-W trending synthetic splays (Barka and Kadinsky-Cade, 1988; Kim and Sanderson, 2006) EzSFS and SuFS. To the west, NE-SW trending antithetic transfer faults accompany this geometry. Activity of these faults controlled the evolution of narrow uplifts climbing up to 2000 meters (such as Sakarat, Akdağ and Tavşan Mt.?s) and wide basins (Suluova and Amasya basins). Microseismic activity of the region shows clustering concentrated on the active faults, especially at the eastern and central part. On the other hand, this activity seems to decrease and scatter to the west, where the width of the shear zone exceeds 100 km?s. Geological and geomorphological off-set markers measured along the splay faults indicate that the long-term slip of the faults decrease towards the west. The Neogene depressions formed within the ASZ are (1) Suluova Basin (Suluova, Merzifon, Gümüşhacıköy and Alıcık plains) developed under control of SuFS, (2) Amasya Basin (Aydınca, Geldingen and Mecitözü plains) formed under control of EzSFS and NAFZ basins such as (3) Havza-Ladik, (4) Taşova-Erbaa and (5) Niksar basins. Within the content of this thesis, sedimentary fill of the Suluova and the Amasya basins are mapped in detail and classified according to their depositional environments and stratigraphic position. These formations are dated with mammal paleontology and OSL methods. Properties of the NAFZ basins are extracted from available literature and then correlated with ASZ basins to understand the evolution of the overall shear zone. Sedimentary fill of the Suluova Basin is classified into 5 formations by using lithology, depositional environment, sediment source region, fossil content and finally the fault segment which controlled the sedimentation. These formations form the Suluova group, which deposited during Middle Pliocene to Late Pleistocene.Characteristics of the basin fill shows that the Suluova Basin started to open as a closed half-graben under control of NW-SE trending, SW dipping Bayırlı Fault Zone (BFZ), which is a normal fault with slight dextral component. By the time, BFZ gradually evolved towards the NE and accompanied with Eraslan Fault Zone (EFZ) to the south, controlling the extension of the basin. During the Late Pliocene to Early-Middle Pleistocene, Suluova Basin became a wide lacustrine environment. The Middle Pleistocene is marked with the termination of the activity on the basin boundary faults and the formation of E-W trending dextral Suluova Fault (SuF) at the center of the basin. This change in the tectonic environment lead to the formation of a new pull-apart basin and capture of the former Suluova Lake by Yeşilırmak River. Since the Middle-Late Pleistocene, SuF advanced to the west and caused forming of new depressions, where today the recent fluvial sedimentation takes act. To understand the kinematic evolution of the basin, a dataset collected from syn- and post-sedimentary micro faults within the Suluova group is used. Analysis of this dataset points out stress regime changes during the evolution of the Suluova Basin. The first phase (Middle Pliocene-Middle Pleistocene) started with pure extension directed NNE-SSW, which gradually rotated clockwise (~35°) to ENE-WSW with increasing dextral component. This change caused the gradual migration of basin bounding faults to NE (~16°). The second phase is characterized with NE-SW extension and NW-SE compression indicated with pure dextral motion of Suluova Fault, which transects and deflects the faults and basin fill of previous phase. The Amasya Basin is composed of 3 adjacent depressions (Aydınca, Geldingen and Mecitözü plains), which are today connected to each other via major rivers of Yeşilırmak Drainage System. There are two phases of deposition within the Amasya Basin. The first phase took part during the Latest Miocene to Early Pliocene (MN 13-14). During this period, Geldingen formation (Tg) is deposited in meandering to braided river environment. Second phase of the deposition started synchronous to the development of EzSFS at Middle-Late Pleistocene. This new phase of tectonic activity rejuvenated older faults and lead to the formation of young basins over the Geldingen formation. At the easternmost part of the Amasya Basin, E-trending Aydınca plain is formed as a fault wedge basin controlled by Deliçay Fault. Sedimentary fill of the basin is composed of 2 different facies, (1) coarse alluvial fan deposits outcropping at the slopes, which are intercalated with (2) massive red clays possibly indicating a calm environment to the center of the basin. This package is observed in two stratigraphic positions indicating continuous subsidence accompanied with climatic changes during the evolution of the Aydınca Basin. To the west, Geldingen basin which is formed as a pull-apart basin due to a right handed step-over between Deliçay and Geldingen faults is located. This young basin is the junction of 5 major rivers of the Yeşilırmak Drainage System. The basin fill is not observed except river terraces on the gorges of main rivers (Yeşilırmak and Çekerek rivers) located south of the basin. This 2 level terrace system has a total thickness of ~40 meters. Correlation and OSL dating of these terraces help to reveal the Latest Pleistocene (~ MIS-5e, Late Glacial Period, ~120 ka) climatic history of the area. The first terrace was formed with the fluvial deposition during the Last Glacial period (120-35 ka) which is followed by intense incision took place prior to MIS2 (~35 ka). The second terrace is deposited during the Late Glacial Maximum (LGM; 22-18 ka) and incised after the humid conditions of the Holocene. Continuous tectonic activity (subsidence at the Geldingen Basin) possibly triggered terrace formation and calculated as 0.16-0.4 mm/year according to the elevation differences between today?s flood plain and the base of the first terrace. Latest Miocene-Early Pliocene is regarded as the first phase in the formation of the Amasya Basin which is controlled mainly by the Mecitözü and the Sungurlu faults. During this period, the Geldingen formation is deposited. These faults reactivated as active segments of the EzSF system since the Middle-Late Pleistocene, also causing the rejuvenation of the Amasya Basin with the Deliçay and the Geldingen faults. Kinematic data collected from the sedimentary fill of the Amasya Basin indicates counter clockwise rotation of stress tensor from easternmost part of the fault (ENE extension and SSW compression) to the west (N-S extension and E-W compression), which is compatible with the geometry of the fault system forming a smooth convex arc. Correlation of the Neogene basins within ASZ reveals 2 different stages of deformation in the morphotectonic evolution of the study area. The first phase, which started at Latest Miocene (MN13) and Early Pliocene (MN15), continued until Early-Middle Pleistocene. During this period, wide extensional basins such as Suluova, Amasya, Havza and Taşova-Erbaa are formed. This phase is regarded as Early Neotectonic Period. The morphotectonic elements, such as extensional basins, formed in this period rejuvenated during the Early-Middle Pleistocene by strike slip faulting. During this phase, Niksar and Ladik on the NAFZ and Suluova and Geldingen pull-apart basins on the ASZ are formed. This phase is regarded as Late Neotectonic Period, which is currently active. Amasya, Çorum and Tokat provinces located on the ASZ -which today has a total a population close to 500.000 with developing industrial infrastructure- were subject to destructive earthquakes during both historical (such as 1579, 1794 and 1668) and instrumental (such as 1939, 1942a, 1942b, 1943 and 1996) seismic period. Recent paleoseismological studies revealed the rupture history of NAF in a time span of 2000 years (for a review see Hartleb et al., 2006). However, the historical earthquake database of the study area contains unlocated destructive earthquakes (such as 1579 and 1794 events), which are proposed to be nucleated on the splay faults of the ASZ. This statement reveals that there is an unevaluated seismic hazard potential of the region. Historical documents related to earthquake activity within the study area permits us to study a time-span of 500 years in detail. During this period, 2 major earthquake swarms occurred on the NAF. The first was the single 1668 event (M: 7.9), while the second, 1939 (Mw: 7.8), 1942 (Mw: 7.2) and 1943 (M: 7.4) earthquake serie, ruptured overall NAF in the study area. On the other hand, faults within the ASZ ruptured in 1579, 1794 and partly in 1939 events accompanied with several moderate sized earthquakes. The annual slip rate resolved on NAF is 20 mm/year and on the overall ASZ faults is 5 mm/year (Yavaşoğlu et al., 2009). The relation between these earthquakes and the slip rates show that there is not enough accumulated elastic strain yet to produce a destructive earthquake both on NAF and its splays deforming the ASZ. Despite this conclusion, there always is a possibility for a moderate to major sized earthquake(s) due to the chaotic behavior of crustal deformation, which yet cannot be measured and modeled. For this reason, as a final step of this study, earthquake scenarios based on attenuation relations (Tüysüz, 2003) are prepared to model the geographic intensity distribution for possible events,which may occur on faults within the ASZ., Doktora, PhD