Search

BACKGROUND: The purpose of this study is to investigate the effects of implemented social isolation measures on the characteristics of orthopedic pediatric traumas during this COVID-19 pandemic lockdown period. METHODS: Patients who were admitted at our center between two time periods: April 3, 2019–May 31, 2019 (no lockdown period) and April 3, 2020–May 31, 2020 (lockdown period) were included to the study. Group 1 comprised 743 patients who were treated during no lockdown period, whereas Group 2 comprised 615 patients who were treated during lockdown period. Patients’ medical records and radiographs were reviewed through our hospital’s computer database. In addition, we recorded each patients’ age and gender, their definite diagnosis, the anatomic location of the trauma, the type of trauma (fracture, dislocation, tendon injury, ligament injury, fracture dislocation, open fracture, etc.), the type of pediatric fracture (displaced fracture, torus fracture, epiphyseal fracture, pathological fracture, etc.), and the treatment method (non-operative/operative). RESULTS: The mean age of the patients was significantly lower in Group 2 (p

Bu çalışmada, Leonardit ile Giresun sahillerinde doğal olarak yetişen yeşil bir yosun türü olan Deniz Marulu (Ulva lactuca) ve Kahverengi Deniz yosunu (Cystoseira barbata) türlerinden elde edilen sıvı ve katı (kompost) organik gübrelerin toprağa uygulanmasının toprağın fiziko-kimyasal özellikleri ile fasulye (Phaseolus vulgaris) bitkisi gelişimi üzerine etkileri araştırılmıştır. Metal analizleri ICP-MS cihazı kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Bu kombinasyonlar fasulye (Phaseolus vulgaris) bitkisine uygulanmıştır. Fasulye tohumları el ile 5-6 cm derinliğe 30 tohum/m² gelecek şekilde ekilmiştir. Kontrol grubu hariç, diğer saksılara deneme grubuna göre 100ʼer g leonardit, 100ʼer g Ulva lactuca Kompost ve 100ʼer g Cystoseira barbata Kompost, 200ʼer mL Ulva lactuca Sıvı ve 200ʼer mL Cystoseira barbata Sıvı gübre ilave edilmiştir. Sıvı gübrelerin yarısı ilk ekimde diğer yarısı ise ekimden 45 gün sonra eklenmiştir. Son üründen hemen sonra alınan toprak numuneleri analiz edilmiş olup, deneme gruplarına göre en yüksek değerler, % azot UKG ve CKG : 0,033 , sodyum LG : 63 ppm, potasyum UKG : 357 ppm, magnezyum LG : 1926 ppm, kalsiyum LG : 1402 ppm olarak bulunurken LG ; Mg, Ca, Fe, Cu, Zn elementlerinde en yüksek, Pb ise USG grubunda en yüksek bulunmuştur. Fasülye bitkisinde yapılan metal analizleri sonucunda ise en yüksek değer USG ve LG' de bulunmuştur. Çalışmanın daha uzun vadede yapılması verim açısından daha belirleyici olacaktır. In this study , effects of activation of the liquid and solid compost from Leonardite and coralline , which grows up naturally in the coasts of Giresun , on the physico - chemical features of the soil and on the growth of bean plant ( Phaseolus vulgaris ) has been researched.ICP-MS was used for analysis of metals. These compinations were applied to bean plants. The beans were planted with a depth of 5-6 cm, 30 seeds / m² manually. Except the control group, in the other pots according to trial groups, 100 g leonardite, 100 g Ulva lactuca compost, 100 g Cytoseira barbata compost, 200 ml Ulva lactuca liquid and 200 ml Cytoseira barbata liquid fertilizer were added. During the first planting, half of liquid fertilizer was added, the other half being added after 45 days.Soil samples were analyzed right after harvesting the final product, the highest values according to the final product, the highest values compared to the trial groups, were found as % nitrogen UKG and CKG : 0,033, Sodium LG : 63 ppm, potassium UKG : 357 ppm, magnesium LG: 1926 ppm, calcium LG : 1402 ppm as were found however LG was found highest in Mg, Ca, Fe, Cu, Zn periodic table. As a result of metal analyses in bean plant, Pb was found as the highest in USG group. A longer term study will be more decisive in terms of yield. 100

Malign Plevral Mezotelyoma (MPM) 'nin prognozu iyi değildir, ortanca yaşam süresi 12 ay civarında verilmektedir. Bu çalışmada MPM kesin teşhisi konmuş ve kemoterapi tedavisi alan 54 hastanın tümör dokusunda Real Time Polymerase Chain Reaction (qPCR) yöntemiyle, midkine (MKN), syndecan-1 (SOC-1) ve hyaluronan synthase-2 (HAS-2); literatürden seçilen fibulin-3; ayrıca Unsupervised Survival Analysis Tool (USAT) ile belirlenen sestrin-1 (SESN-1) ile laminin subunit alpha-4 (LAMA-4) ve iki housekeeping gen; glukoz-6-fosfat dehidrogenaz (G6PD), TATA-box taşıyıcı protein (TBP)'nin gen ifadelerinin incelenmesi ve saptanacak gen ifade profillerinin prognoz biyobelirteci olarak kullanılabilirliklerinin araştırılması amaçlanmıştır. Gen ifadesi ve prognoz arasındaki ilişki Log Rank multiple cut-off analysis (LMRC) yöntemiyle tüm olasılıklı kestirim (cut-off) değerleri kullanılarak, örnekler iki gruba katogorize edilerek değerlendirildi. p değerleri 0.05'in altında ve kestirim değeri 10-90 percantil arası anlamlı kabul edildi. MPM hastalarında MKN (p=0.002), HAS-2 (p=0.006), SESN-1 (p=0.005) aşırı gen ifadelerinin çoklu değişken analizlerde sağkalım zamanı ile ilişkili olduğu belirlendi. Buna ek olarak, epiteloid tip MPM'li hastalarda HAS-2 (p=0.014) ve SESN-1 (p=0.045) aşırı gen ifadelerinin çoklu değişken analizlerde sağkalım ile ilişkili olduğu belirlendi. Sonuç olarak, MPM'lı hastalarda MKN aşırı gen ifadesinin kötü prognozla, HAS-2 ve SESN-1 aşırı gen ifadesinin iyi prognozla ilişkili olduğu tayin edildi. Ayrıca HAS-2 ve SESN-1 aşırı gen ifadelerinin epiteloid hücre tipine sahip MPM'lı hastalarda iyi prognoz biyobelirteci olarak yararlı olabileceği kanaati oluştu. Söz konusu belirteçlerin, aynı amaçlarla, daha geniş gruplarda ve diğer biyolojik ortamlarda değerlendirilmesi konu hakkındaki bilgilerimize ve daha doğru kanaatler geliştirmemize katkı sağlayacaktır. The prognosis of Malignant Pleural Mesothelioma (MPM) is generally poor, with a median survival time of around 12 months. The purpose of this study is to examine the gene expression profiles and the usability of the gene expression profiles as prognostic biomarkers of midkine (MKN), syndecan-1 (SOC-1), hyaluronan synthase-2 (HAS-2), fibulin-3 selected from the literature and sestrin-1 (SESN-1) and laminin subunit alpha-4 (LAMA-4) determined with Unsupervised Survival Analysis Tool (USAT) and two housekeeping genes, glucose-6-phosphate dehydrogenase (G6PD), TATA-box transporter protein (TBP), which were determined by means of qPCR method in 54 patients with definite diagnosis and chemotherapy treatment. The relationship between gene expression and prognosis was assessed by categorizing the samples into two groups using all probability cut-off values using the LMRC method. p values were below 0.05 and the predictive value was considered significant between 10th and 90th percentile. It was determined that overexpression of MKN (p=0.002), HAS-2 (p=0.006) and SESN-1 (p=0.005) in MPM patients was associated with survival time in multivariate analysis. In addition, it was determined that HAS-2 (p=0.014) and SESN-1 (p=0.045) overexpression of genes in epithelial type MPM patients were associated with survival in multivariate analysis. In conclusion, in patients with MPM, MKN over-expression was associated with poor prognosis and HAS-2 and SESN-1 over-expression were associated with good prognosis. It has also been suggested that HAS-2 and SESN-1 over-gene expressions may be useful as biomarkers for a good prognosis in patients with MPM with epithelial cell type. It will also contribute to our knowledge about the evaluation of such markers in other biological enviroments in larger groups, and to develop more accurate convictions for the same purposes. 82

The vast majority of ornamental fishes in the aquarium trade is of freshwater origin and farm-raised. In the United States ornamental fishes ar farmed principally in Florida. Other countries traditionally specializing in breeding and propagation of freswater ornamental fishes are Thailand, Indonesia, Singapore, China (including Hong Kong), Malaysia, and Japan. More recently the culture of ornamental Şsh has shifted to regions near consumer centers. For example for the European market, many aquarium Şsh are now cultivated in countries such as the Czech Republic, Spain, Israel, Belgium, and Holland. Producing Şsh close to consumer centers is becoming more proŞtable because transport costs are greatly reduced. This review was carried out to analysis of current stuation to global trade of The World ornamental fishes, Süs balıkları ticaretinin büyük bir çoğunluğu tatlı su balıkları orijinli olup, yine çoğunlukla çiftlik ortamlarından yetiştirilen türlerdir. Amerika Birleşik devletlerinde süs balıkları özellikle Florida merkezli yetiştirilirler. Süs balıklarında üretim ve suni dölleme işlemleri ile uzmanlaşmış diğer ülkeler ise Tayland, Endonezya, Singapur, Çin (Hong Kong dahil), Malezya ve Japonya’dır. Son zamanlarda ise süs balıkları üretim ve yetiştiricilik uygulamaları özellikle tüketici bölgelere doğru kaymıştır. Örneğin Avrupa pazarı için, süs balıkları üretim faaliyetleri, Çek Cumhuriyeti, İspanya, İsrail, Belçika ve Hollanda aktif rol almaktadır. Bu durum özellikle tüketici merkezlerine yakın olması ve nakil gibi maliyetlerin önemli düzeyde düşmesinden kaynaklanmıştır. Literatür bildirişlerine göre süs balıklarının 2010 yılındaki dünya ihracatı 350 milyon doların üzerinde olmuştur. Bu derleme, Dünya süs balıkları ticaretine küresel bir bakışı ve mevcut durum analizini kapsamaktadır.

Bu çalışma, Nisan 2012 ile Aralık 2012 tarihleri arasında Karakaya Baraj Gölü’nün 10. Avlak sahasında gerçekleştirilmiştir. Çalışmanın amacı Karakaya Baraj Gölü’ndeki kafes balıkçılığının ticari av kompozisyonuna etkisinin araştırılmasıdır. Pilot bölge olarak kafeslerde gökkuşağı alabalığı yetiştiriciliğinin en yoğun yapıldığı 10. Avlak sahası seçilmiştir. Araştırmada 80, 100, 120 ve 140 mm ağ göz açıklığında, 0,50 donam faktörüne göre donatılmış, 100 m uzunluğunda ve 50 göz derinliğinde monofilament sade uzatma ağları kullanılmıştır. Yapılan 18 avcılık denemesinde 11 farklı türe ait toplam 1094 adet balık yakalanmıştır. Morfometrik özellikleri belirlenen balıkların tür teşhisi ilgili literatüre göre yapılmıştır. Yapılan değerlendirmede, Karakaya Baraj Gölü 10. avlak sahasının av kompozisyonunun % 34,2’sinin Gökkuşağı alabalığı (Oncorhynchus mykiss (W., 1792)), % 22,5’inin Karabalık (Capoeta trutta (Heckel, 1843)), % 11,6’sının Sazan (Cyprinus carpio carpio (Linnaeus, 1758)), % 8,7’sinin Siraz (Capoeta umbla (Heckel, 1843)), % 6,8’nin Kababurun (Chondrostoma regium (Heckel, 1843)), % 7,2’sinin Tatlısu kefali (Squalius cephalus (Linnaeus, 1758)), % 4,0’ünün Havuz balığı (Carassius gibelio (Bloch, 1782)), % 2,5’inin Akçapak balığı (Acanthobrama marmid Heckel, 1843), % 0,8’inin Sis balığı (Aspius vorax Heckel, 1843), % 0,2’sinin Gümüş balığı (Alburnus mossulensis Heckel, 1843), % 1,3’ünün Sirink (Luciobarbus mystaceus (Pallas, 1814)) ve % 0,3’ünün Cero (Luciobarbarbus esocinus Heckel, 1843)’dan oluştuğu belirlenmiştir. Sonuç olarak, işletmelerden kaçarak populasyon oluşturan gökkuşağı alabalığının söz konusu avlak sahasında doğal türlere oranla daha baskın duruma geldiği tespit edilmiştir. Alabalık işletmeciliğinin baraj gölünün geneline yayılması durumunda benzer durumun tüm baraj gölünde oluşacağı öngörülmektedir.

Bu çalışmada, içerisine segman yerleştirilmiş bir borudaki türbülanslı akışta ısı transferi ve basınç kayıpları FLUENT isimli sayısal akışkanlar mekaniği ve ısı transferi paket programı kullanılarak incelenmiştir. İlk aşamada boş boru ele alınmış, elde edilen sonuçlar literatürde yaygın olarak kullanılan eşitliklerle karşılaştırılmıştır. Daha sonra, üç farklı dizilişe sahip segman grupları kullanılarak, basınç kaybı ve ısı transferi artışı her bir segman grubu için avrı ayrı belirlenmiştir. Segman yerleştirilmiş boruda sınır tabakanın sürekli olarak yenilenmesinden dolavı yüksek ısı transferi katsayıları elde edilmiştir. Belirli bir Reynolds sayısı için en yüksek ısı transferi artışı, segmanlar arası mesafenin 28 mm ve segmanların boru iç cidarından uzaklığının 2 mm olması durumunda elde edilmiştir. In thix study, numerical simulation of heat transfer and pressure drop in a pipe with ring inserts was performed using the Computational Fluid Dynamics code FLUENT far turbulent flow. In the first part of the study, empty pipe was considered and the results obtained were compared with the well-known correlations available in the literature far the convective heat transfer and pressure drop in pipes. In the second part, three different ring insert groups were used to investigate enhancement in heat transfer and pressure drop. High heat transfer coefficients were obtained in the pipes with ring inserts due to renewal of boundary layer continuously. For a given Reynolds number, the maximum heat transfer increase was obtained from the ring group with a 28 mm distance between the ring inserts and 2 mm distance between the ring inserts and the inner wall.

Yakınsama kavramıyla adlandırılan ve gerek veri gerekse ses için kullanılan alt yapının tek ve bütünleşik bir yapı haline gelmesiyle telekomünikasyon alt yapısı tamamen IP protokolü kullanır hale gelmeye başlamıştır. Bu yapıyla birlikte ses ve veri trafiği aynı şebeke üzerinden taşınmaya başlamış ve tek bir alt yapıya geçilmiştir. Data trafiği sürekli ses trafiğine göre daha hızlı artmasına rağmen ses trafiği hala büyük bir yer tutmaktadır. Ses trafiğinin belirli bir anlam bütünlüğüne sahip olması gerekmektedir. Bu anlam bütünlüğünü korumak için ses trafiği farklı bir servis kalitesi ile şebekede taşınır.Ses trafiği genelde tahmin edilebilir bir trafik olduğundan bu trafiği taşımak için gerekli olan bant genişliği önceden hesaplanabilir. Ancak bu kapasite bayram, festival, özel günler ve afet zamanlarında toplu halde şebekeye girişin artmasından ya da arıza nedenlerinden dolayı sistem kapasitesi yetersiz hale gelmeye başlar. Belirlenen servis kalitesine ulaşılamayacağı için kapasite üstünde ki çağrılar sisteme kabul edilmeyerek var olan çağrılar korunmaya çalışır.Bu tez kapsamında telekomünikasyon standartları ve teknolojileri içerisinde bant genişliği kazanımı konusunda TFO ve TrFO özellikleri kullanılarak yeni bir yol önerilmekte ve bunun ses kalitesi üzerindeki etkisi incelenmektedir. İlk aşamada TFO kapatılmakta, ikinci aşamada kodek değişimi ile bant genişliğinden tasarruf elde edilerek bunun ses kalitesine etkisi gösterilmektedir. Telecomunication infrastructure begins to use ALL-IP when data and speech infrastructure becoming single and integrated structure referred to the concept of convergence. Speech and data traffic began to be carried over the same network with this structure and evolved to a single infrastructure. Despite the rapid increase in data traffic than speech traffic, speech traffic has still a big role. Speech traffic must have a specific meaning integrity. To protect this integrity of the meaning of speech traffic, call traffic is transferred over network with a different quality of service.Speech traffic is generally predictable traffic, therefore the bantwidth which is necessary to carry this traffic can be calculated in advance. However, this capacity becomes insufficient for the reasons as increase of in bulk access to network for holidays, festivals, special occasions, in times of disaster or failure. Since the determined quality of service could not be supported, existing calls try to be protected via rejection of new call attempts which are over system capacity.The scope of this thesis at designating a new method for saving bandwidth using TFO and TrFO features within telecommunication standards and technologies, and effects of speech quality. At the first stage TFO feature is disabled, the second stage with the change of codec, bandwidth is saved and effect of speech quality is shown. 73

Bu çalışmada ısı geri kazanımı destekli bir ısı pompası kurutucusu tasarlanmıştır. Kurutma havası ve ısı pompası sisteminin termodinamik davranışı sayısal olarak modellenmiştir. Sabit hızlı kuruma periyodu esas alınarak, kurutma havası debisi, bağıl nemi ve ısı geri kazanım sistemi veriminin değişimlerinin enerji tüketimine etkisi araştırılmıştır. Sistemin çözümlenmesinde kullanılan parametreler uygulamalardan elde edinilen deneyimler doğrultusunda seçilmiştir. Kurutucu giriş havasının özelliklerinin kontrol edilebilmesi için sisteme egzoz çıkışı ve taze hava girişi eklenmiştir. Isı pompasının etkinlik katsayısı sabit bir değer olarak kabul edilip hesaplar bu doğrultuda yapılmıştır. Bu amaçla sistemi çözümleyen bir bilgisayar yazılımı geliştirilmiştir. Farklı durumlar bu yazılım ile çözümlenerek sistemin davranışı ve performansının değerlendirmesi yapılmıştır. In this study a heat recovery assisted heat pump dryer was designed. Thermodynamic behaviour of drying medium and heat pump system was numerically modelled. With the basis of constant rate drying period, effect of heat recovery system efficiency, flow rate and relative humidity of drying medium changes on energy consumption was researched. The parameters used while solving the system were selected with the experiences obtained from applications. To control the inlet air properties of the dryer, an exhaust exit and a fresh air entrance were added. The coefficient of performance of the heat pump was selected as a fixed value and the calculations were made on this way. For this purpose a computer software was developed to solve the system. Different conditions were solved with this software and the behaviour and the performance of the system evaluated. 115

Bu çalışma 25 Kasım 2007?03 Şubat 2008 tarihleri arasında Atatürk Baraj Gölü'nde yürütülmüştür. Gece yemlemenin alabalıkların büyüme performansına, pazara gelme süresine, yem değerlendirme oranına (FCR) etkileri araştırılmıştır. Balığın yemi görmesini sağlamak amacıyla 2 adet ATABA marka şarjlı 6V, 35W halojen ampullü projektör tipi el fenerleri kullanılmıştır. Aynı yemleme oranıyla deneme grubuna 3, kontrol grubuna ise 2 öğün yem verilmiştir. Çalışmada 10 günde bir kez balıkların biyometrik ölçümleri için her kafesten rasgele 20 adet balık alınmıştır. Çalışmada deneme grubunun Pazar boyuna geldiği dönemdeki canlı ağırlık ortalaması 252.0±3.56 g ve kontrol grubu 194.6±2.00 g olarak bulunmuştur. Elde edilen sonuçtan da anlaşılacağı gibi gece yemlenen balıklar gece yemlenmeyen balıklara göre daha fazla ağırlık artışı kazanmıştır. Deneme grubunun yem değerlendirme oranının düşük olması, gece yemlemeden gelen enerjinin büyüme ve gelişme için kullanılmış olmasından kaynaklandığı kanaatine varılmıştır. Başarılı bir yetiştiricilik için üretici isteklerinin dikkate alınması gerekmektedir. Bundan dolayı birim alandan iyi verim almak, balığı kısa zamanda pazara sunmak ve yemden tasarruf sağlamak için gökkuşağı alabalıklarının gece yemlenmesinin olumlu katkı sağlayacağı söylenebilir. This study was conducted in Atatürk Dam on November 25, 2007 - February 03, 2008. The aim of the study was to determine the effects of night feeding on the growth performance, on the date of introduction to the market and on the feed conversion ration (FCR) of trout. 2 ea chargeable and 6V-35W halogen bulb equipped projector-type torches of ATABA brand were used to enable trout to see the feed. Experimental group was fed for three times and the control group for 2 times a day by using the same feed ratio. 20 trout were randomly selected from each cage once in 10 days to make biometric measurements. Average live weight of the trout in experimental group was measured as 252.0±3.56 g and of the control group as 194.6±2.00 in the time when the trout were grown enough to be introduced to the market. As can be concluded from the results obtained, trout fed at night gained more weight compared to the trout not fed at night. The relatively low feed conversion ratio of the experimental group is believed to result from that the energy provided by night feeding is used for growth and development. Producer demands should be taken into consideration for a successful fish aquaculture. Therefore, it can be suggested that night feeding of rainbow trout can make positive contributions in obtaining sufficient yield per unit, introducing the trout to the market in a short time and saving feed. 58

öz YÜKSEK LİSANS TEZİ SEGMAN YERLEŞTİRİLMİŞ BORULARDA ISI TRANSFERİ ARTTIRILMASININ NÜMERİK ANALİZİ Hakan AKGÜN ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ MAKİNA MÜHENDİSLİĞİ ANABİLİM DALI Danışman : Doç. Dr. Orhan BÜYÜKALACA Yıl: 2003, Sayfa: 75 Jüri : Doç. Dr. Orhan BÜYÜKALACA : Prof. Dr. Tuncay YILMAZ : Prof. Dr. R. Tuğrul OĞULATA Bu çalışmada, içerisine segman yerleştirilmiş bir borudaki ısı transferi nümerik olarak incelenmiştir. Segman yerleştirilmiş boruda sınır tabakanın sürekli olarak yenilenmesinden dolayı yüksek ısı transferi katsayıları beklenmiştir. Artan ısı transferi katsayısı ısı eşanjörleri ve endüstride kullanılan diğer ısı transferi ekipmanlarının daha verimli yapımına ve dizaynına yardımcı olacaktır. Anahtar Kelimeler: Isı Transferi İyileştirimi, Isı Transferi Katsayısı, Isı Eşanjörleri ve Segman. n ABSTRACT MSc THESIS NUMERICAL HEAT TRANSFER ENHANCEMENT IN PIPES WITH RING INSERTS Hakan AKGÜN DEPARTMENT OF MECHANICAL ENGINEERING INSTITUTE OF NATURAL AND APPLIED SCIENCES UNIVERSITY OF ÇUKUROVA Supervisor : Assoc. Prof. Dr. Orhan BÜYÜKALACA Year: 2003, Pages: 75 Jury : Assoc. Prof. Dr. Orhan BÜYÜKALACA : Prof. Dr. Tuncay YILMAZ : Prof. Dr. R. Tuğrul O?ULATA In this study, heat transfer in a pipe with ring inserts was investigated numerically. High heat transfer coefficients were expected in the pipes with ring inserts due to renewal of boundary layer continuously. Increased heat transfer coefficient will help to design and construct more efficient heat exchangers and other heat transfer devices used in industry. Key Words : Heat Transfer Enhancement, Heat Transfer Coefficient, Heat Exchangers, Ring Inserts. 75

öz MMIC TECHNOLOJİSİ KULLANILARAK YAPILAN MİCRODALGA GÜÇ YÜKSELTECİ TASARIMI AKGÜN, Hakan Yüksek Lisans, Elektrik ve Elektronik Mühendisliği Bölümü Tez Yöneticisi: Prof. Dr. Canan TOKER Nisan 1997, 100 sayfa Bu tezin esas konusu, monolitik teknoloji kullanılarak microdalga güç yükselteci tasarımıdır. Tasarlanan güç yükselteci dar bant özelliğine sahip olup X frekans bandında çalışmaktadır. Güç yükseltecinin doğrusal olmayan benzetimleri EESOF'un Libra programı kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Bu benzetimlerin tanımlanmasında kullanılan Harmonik Balans metodu ayrıntılı olarak açıklanmıştır. GaAs MESFET'in doğrusal olmayan modelleri belirtilmiştir. Güç yükseltecinin yerleşimi GEC Marconi firmasının F20 işleme kurallarına göre hazırlanmıştır. 13 GHz merkez frekansta çalışan güç yükseltecine ait çıkış gücü, harmonik frekansları, bant genişliği ve kararlılığına ait simulasyon sonuçlan elde edilmiştir. Diğer bir versiyon güç yükselteci, Lange coupler kullanılarak Alumina katman (substrate) yüzeyi üzerinde tasarlanmıştır. Simulasyon sonuçlarında daha iyi giriş ve çıkış geri dönüş kaybı ve çıkış gücünde 3 dB artış gözlenmiştir. Bunun yanında, bu güç yükselteci diğerine göre daha fazla yüzeye gereksinim duymaktadır. Anahtar Kelimeler: MMIC, Microdalga Güç Yükselteci, Harmonik Balans, Lange Coupler iv ABSTRACT DESIGN OF MICROWAVE POWER AMPLIFIERS USING MMIC TECHNOLOGY AKGÜN, Hakan M.S., Department of Electrical and Electronics Engineering Supervisor: Prof. Dr. Canan TOKER April 1997, 100 pages The main subject of this thesis is to design microwave power amplifier using GaAs Monolithic Microwave Integrated Circuit (MMIC) technology. A narrow-band power amplifier, operating at X-band, was designed. The nonlinear simulations of this amplifier were performed using EESOF's Libra program. The harmonic balance method which determines the nonlinear performance of the power amplifier is used. The nonlinear models of the GaAs MESFET are also investigated. Layout of this amplifier was preferred by using GEC-Marconi F-20 Foundry elements. But it could not be implemented. Simulation results for power level, harmonic distortion, stability and bandwidth are obtained for a power amplifier operating at a center frequency of 13 GHz. Another version of the power amplifier using Lange Couplers was designed on alumina as a substrate. Simulation results of this amplifier showed that better input and output return losses and 3 dB higher output power level could be obtained at the expense of larger surface area. Keywords: MMIC, Microwave Power Amplifier, Harmonic Balance, Lange Coupler m 100