517 results on '"After 1980"'
Search Results
2. 12 Eylül 1980 sonrası Türkiye'de özel tiyatroların gelişimi (1980-1991)
- Author
-
Altunelli, Ali Ulvi, Bulut, Sedef, and Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Ana Bilim Dalı
- Subjects
History of Turkish Revolution ,Private theatre ,12 September 1980 Period ,After 1980 ,Turkish theatre ,Türk İnkılap Tarihi ,Free market economy - Abstract
Türkiye'de Tanzimat Dönemi ile birlikte Avrupa örnek alınmaya başlamış, kültür ve sanat da bu yönde gelişimini sürdürmüştür. Bu dönemle birlikte Batı tarzı tiyatro toplumun yaşantısına girmiştir. 1873 `Vatan Olayı` ile iktidarın tepkisini çekerken halktan destek gören tiyatro, değişim ve dönüşüm süreçlerinde bağımsız kalabildiği ölçüde eğiterek, eğlendirerek, sorgulayarak, eleştirerek, eleştirdiği ölçüde sansürlenerek ve yasaklanarak ilerlemiştir. Türkiye'de özellikle 1960'lardan itibaren özel tiyatrolar, bağımsız sanat yapmaya çalışarak önemli atılımları gerçekleştirmiş, tiyatroların gelişimine öncülük etmiştir.12 Eylül 1980 askeri müdahalesi ile birlikte askeri yönetim siyasal, hukuki, toplumsal ve kültürel olarak birçok alanda keskin bir dönüşümü başlatmış, sonrasında iktidara gelen Özal ve ANAP hükümetleri de bu dönüşümü sürdürmüştür. 12 Eylül'le başlayan dönüşüm 1982 Anayasası ile kurumsallaşmış, ANAP iktidarı ile birlikte iyice yerleşmiştir.Özel tiyatrolar adına altmışlı yıllarda başlayan atılımlar, yetmişli yıllarda durgunluk dönemine girmiştir. 12 Eylül'le birçok sanatçı ve aydın ya tutuklanmış, ya yurt dışına çıkmış, kalanlarsa seslerini kısmak durumunda kalmışlardır. Bu ortamda özel tiyatrolar da oyunlarını az eleştiren çokça güldüren biraz da işlevsel seçmişlerdir.1982 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın özel tiyatrolara ve sinemalara destek için çıkardığı yasa tasarısı ile devlet özel tiyatrolara destekte bulunmaya başlamış fakat bu durum, yardım miktarı ve uygulamaların çok yetersiz kalmasının yanında devletin kültür politikasının olmaması ve toplumun kültür sanat alanında yönlendirilmeyişi eğitim sisteminin buna yönelik olmaması gibi nedenlerle tiyatroların sorunlarına çözüm olmaktan uzak kalmıştır. Başta salon sorunu olmak üzere ödeneksiz tiyatroların sorunları her tiyatro mevsiminde artmış ve doksanların başında kriz noktasına ulaşmıştır. Uygulanan ekonomi politikaları sonucu enflasyonun hızla tırmanması belediye rüsumunun yanında KDV vb. vergiler, artan hayat pahalılığı hem tiyatrolara konu olmuş hem çözülmesi gereken sorunlar olmuştur. Seksenler aynı zamanda şehirlere göçün hızla arttığı bir dönemdir. Göçlerin sonucunda köy-kent arasında kalan toplum ve şehirlere hakim olan arabesk kültür, şehirlerin nüfusunu hızla artırırken seyirci sayısı ise tiyatrolarda hızla azalmaktaydı. Geçim sıkıntısının en önemli gündem olduğu bu yıllarda, tiyatro talebi çok gerilerde kalmış, talep edenlerin büyük bir kısmı da komediye yönelmiş ya da yönlendirilmişti. 12 Eylül sonrası yasaklar ve sansür, otosansüre yol açarken tiyatroların repertuarlarını da belirleyen temel etken oldu. Politik tiyatrolar 12 Eylül sonrası bireye yönelen, toplumun düşünsel öncüleri olması gereken aydın tutumunu irdeleyen, gündemi tarihten dolaylı yansıtan oyunlara yöneldi. Seksenlerin ikinci yarısı ile tiyatrolar 12 Eylül'le hesaplaşmaya, iktidarı yermeye, politik eleştirileri artırmaya başladılar.Ağırlaşan ekonomi, geçim sıkıntısı, kültürel altyapı eksikliği, tiyatroların gişe kaygısı nedeniyle bu dönem tiyatrolara komediler hâkim olmuştu. Kent Oyuncuları gibi politik olmayan fakat Türkiye'de tiyatro adına önemli atılımlar gerçekleştiren, yerli yabancı nitelikli oyunları seyircisiyle buluşturan topluluklar da dönemin zor koşulları altında komedinin hakim olduğu bir ortamda, seyirci tepkisinden kaygılanmışlar, buna rağmen yine de kendi çizgilerinde oyunlarını sergilemişlerdi. Bu süreçte birçok topluluk yeniyi denemekten çekinmekteydi. Dönemin sonlarına doğru ekonomik koşullar nedeniyle oyuncular da farklı mecralara yöneldiler. Topluluklar ekonomik durumlarına göre repertuarlarını belirlerken, kadrolarını da göz önüne almak zoruna kaldılar. 1990'lara gelindiğinde ise Gülriz Sururi-Engin Cezzar topluluğu, Devekuşu Kabare gibi topluluklar çalışmalarına ara vermek zorunda kalmışlar ve televizyona geçmişlerdi. Bu durum özel kanalların da açılmasıyla gelecek yıllar için varılacak durağı özetlemekteydi. With the Tanzimat Period in Turkey, Europe began to be taken as an example, and culture and art continued to develop in this direction as well. With this period, Western-style theater entered the life of society. While causing eyebrows to raise on the government side with the 1873 `Vatan Incıdent`, the theater, which was supported by the public, progressed in the process of change and transformation by educating, entertaining, questioning, and criticizing. As it criticised, it faced bannings and cencorships and still, moved on. In Turkey, especially since the 1960s, private theaters have made important enterprises by trying to make independent art, and pioneered the development of theaters.With the military intervention of 12 September 1980, the military administration started a sharp transformation in many areas in terms of politics, law, society, and culture, and the Özal and ANAP governments, who came to power afterward, continued this transformation. The transformation that started with September 12 was institutionalized with the 1982 Constitution and became well settled with the ANAP government.The enterprises that started in the sixties on behalf of private theaters entered a period of stillness in the seventies. On September 12, many artists and intellectuals were either arrested or went abroad, and the rest had to keep their voices down. In this environment, private theaters had to chose plays that are less critical, more humorous, and slightly functional.With the draft law issued by the Ministry of Culture and Tourism to support private theaters and cinemas in 1982, the state started to support private theaters. However, this situation, besides the insufficient amount of aid and practices, the absence of the state's cultural policy, the fact that the society was not directed in the field of culture and arts, and the education system's not being oriented towards this; became the reason of this supports' remaining far from being a solution to the problems of the theaters.The problems of unpaid theaters, especially the stage problems, increased in each theater season and reached its peak point resulting as a crisis at the beginning of the nineties. The rapid escalation of inflation as a result of the economic policies implemented, besides the municipal tax, VAT, other taxes, and the increasing cost of living have been the subject of theaters and problems to be solved.The eighties were also a period in which immigration to cities increased rapidly. As a result, arabesque culture, which dominated the communities and cities between the village and the city, was rapidly increasing the population of the cities; the number of spectators was rapidly decreasing in the theaters. In these years, when financial difficulties were the most important agenda, the demand for theater stayed far behind, and most of those who demanded turned to comedy.The bans and censorship after September 12 led to self-censorship and became the main factor determining the repertoire of the theaters. After September 12, political theaters turned to plays that focused on the individual, examined the intellectual attitude that should be the cognitive pioneers of the society, and reflected the agenda from history. In the second half of the eighties, theaters began to settle accounts with September 12, criticize the government, and increase political criticism.Comedies dominated the theaters in this period due to the worsening economy, lack of cultural infrastructure, and the concerns about people's earning their life and theaters' box office. The City Actors, who were not political but made important breakthroughs in the name of the theater in Turkey, and brought local and foreign plays to their audience, were also worried about the audience's reaction under the difficult conditions of the period, and nevertheless, they performed their plays in their own way. In this process, many communities were hesitant to try the new. Due to the economic conditions towards the end of the period, actors also turned to different channels. While the communities were determining their repertoires according to their economic conditions, they had to take their staff into account. By the 1990s, communities such as Gülriz Sururi-Engin Cezzar and Devekuşu Kabare had to take a break from their work and switched to television. This situation summarized the destination for the following years with the opening of private channels. 220
- Published
- 2021
3. 1980 Öncesi Türk Sineması Nostaljisi ve Günümüz Film-Eğlence Endüstrisi Üzerine.
- Author
-
Duran, Özlem Ülüş
- Abstract
Copyright of Sosyologca is the property of Sosyologca and its content may not be copied or emailed to multiple sites or posted to a listserv without the copyright holder's express written permission. However, users may print, download, or email articles for individual use. This abstract may be abridged. No warranty is given about the accuracy of the copy. Users should refer to the original published version of the material for the full abstract. (Copyright applies to all Abstracts.)
- Published
- 2014
4. Türkiye'de 1980 sonrası dönemde dış ticaret üzerinden alınan vergilerin gelişim süreci
- Author
-
İpekci, Kadir Can, Türkal, Hasan, and Maliye Anabilim Dalı
- Subjects
Maliye ,Import ,After 1980 ,Export ,Taxation policy ,Fiscal policies ,International trade ,Taxes ,Economic policies ,Globalization ,Finance - Abstract
Dış ticaret, uluslararası sınırlar veya bölgeler arasında sermaye, mal ve hizmet alışverişidir. Birçok ülkede, gayri safi yurtiçi hasıla (GSYİH) önemli bir payını temsil eder. Dünyanın hızla küreselleştiği günümüzde vergi politikalarında önemli değişiklikler yaşanmaktadır. Küreselleşmenin doğurduğu rekabete ayak uydurmak amacıyla devletler vergilendirme yetkilerini uluslararası ya da uluslar üstü ekonomik bütünleşmelere katılarak veya uluslararası anlaşmalar yaparak sınırlandırabilmektedirler. Ülkeler vergiyi ekonomi ve maliye politikası aracı olarak kullanmaktadırlar. 1980'lere kadar ülkeler ekonomilerinin gelişimini; ithal ikameci ve korumacı ulusal sanayiye dayandırmışlardır. Bunun gereği olarak yabancı yatırımlar için sıkı kontrol ve gümrük engelleri uygulayan politikalar benimsemişlerdir. 1980'lerin başında bu politikalar değişmiştir. Artan küreselleşme, vergileme alanında ulusal politikaların gücünü sınırlamaktadır. Türkiye'de dış ticaret vergileri, dış ticaret işlemleri esnasında, gümrük vergileri adı altında ithalat ve ihracat vergileri olarak ayrılmaktadır. Yürürlükteki gümrük mevzuatı çerçevesinde ithalat vergileri, dış ticarete konu eşyanın ithalatıyla ilgili olarak alınması gereken gümrük vergileri ve dış politikası çerçevesinde alınan vergilerden; ihracat vergileri, dış ticarete konu eşyanın ihracatıyla ilgili olarak alınması gereken gümrük vergileri ile dış ticaret politikası çerçevesinde alınan vergilerden oluşmaktadır.Birinci bölümde dış ticaretin kavramsal çerçevesi ve dış ticarette teslim, ödeme şekilleri ve gümrük muafiyet belgeleri hakkında bilgiler verilmiştir. Bunlara ek olarak dış ticaretin Türkiye ve seçilmiş ülke ekonomileri için önemi incelemiştir. İkinci bölümde, Türkiye'de dış ticaretten alınan vergilerin özellikleri, verginin tarafları, vergilendirme süreci ve vergi türleri hakkında bilgi verilmiştir. Burada dış ticaret vergilerinin nasıl ve ne şekilde oluştuğunun anlaşılmasına olanak sağlayacaktır. Üçüncü bölümde ele alınan konu,1980 den günümüze kadar dış ticaret vergilerinin ihracat ve ithalat üzerindeki etkilerdir. Ülkemizde tarife indirimleri, ticaretin serbestleştirilmesi gibi sebeplerle gümrük vergisinin toplam vergi gelirleri içerisindeki payı oldukça düşmüş ve gümrük vergisi nicelik olarak önemini kaybetmiştir. Sonuç olarak, dış ticaret vergilerinin ülkemizde ithalat ve ihracat üzerinde etkisi olmadığı görülmüştür. Anahtar Kavramlar: Ekonomi Politikası, Maliye Politikası, Dış Ticaret, Dış Ticaret Vergileri, Vergi Politikaları, Küreselleşme Foreign trade is exchange of capital, goods, and services across international borders or territories. In most countries, it represents a significant share of gross domestic product (GDP). At the present time, there are significant changes in tax policies as the world is rapidly globalizing. In order to keep pace with globalization, governments can restrict their taxation powers by participating in international or transnational economic integration or by making international agreements. Taxation is used as an instrument of economy and fiscal policy by countries. Until the 1980's, countries based the development of their national economies on policies of import substitution, protecting their national industrial by imposing high customs barriers and strict control of foreign investment. In the early 1980's these policies have changed. Increased globalization has limited the power of domestic policies in the area of taxation. Foreign trade policies applied in Turkey, foreign trade taxes during the foreign trade transactions are divided to the import and export taxes under the name of customs taxes. In the framework of the customs legislation in force, import duties, customs duties related to the importation of the goods subject to foreign trade and the taxes collected within the framework of foreign policy; The export duties consist of the customs duties and the taxes levied on the foreign trade policy.In the first chapter, Information is given about the foreign trade and incoterms, basis of payment and documents for customs exemptions, the conceptual framework. Additionaly, the importance of foreign trade between Turkey and selected countries has been examined.In the second chapter, the characteristics of taxes on foreign trade in Turkey, parties of the tax, the way of taxation process and its types have been researched.In the third chapter, the examined topic is the effects of foreign trade taxes on import and export, from 1980 to today. As a result of the tariff reductions and liberalization of trade in our country, the share of customs duties in total tax revenues has fallen considerably and the customs tax has lost its importance quantitatively. To sum up, the foreign trade taxes have not got any effect on import and export in our country, is observed.Keywords: Economy Policy, Fiscal Policy, Foreign Trade, Foregin Trade Tax, Tax Policy, Globalisation 124
- Published
- 2020
5. Orta sınıfın utancı: Duygu sosyolojisi açısından 1980'ler Türkiye'sinde toplumsal değişme
- Author
-
Üçer, Merve Betül, Adıgüzel, Yusuf, and Sosyoloji Anabilim Dalı
- Subjects
Sociology ,Critical discourse analysis ,After 1980 ,Shame ,Sosyoloji - Abstract
Sosyolojide duyguların önemi uzun süredir kabul edilmiş olsa da duyguları merkeze alarak toplumu analiz eden yaklaşımlar sosyoloji tarihinde nispeten yakın tarihlidir. Genellenmiş ve müphem atıflar yapmak yerine duyguların psikolojinin alanını aşan toplumsal bir boyutunun olduğuna işaret ederek analiz yapan duygu sosyolojisi, müstakil bir alt alan olarak varlık göstermektedir. Duygu sosyolojisinin tartışmalarından yola çıkarak utanma duygusunun analiz edildiği bu tezde, Türkiye'de 1980 sonrası değişen toplumsal tabakalaşma ve utanmanın toplumsal anlam ve işlevlerindeki dönüşüm ele alınmıştır. Bu dönüşüm toplumsal yapı içerisinde anlam kazanarak toplumsal eylemlerin motivi olarak işlev gören utancın, toplumsal yapının temel bileşenlerinin dönüşmesiyle birlikte tanım ve işlev açısından dönüşümler geçirdiği fikrine dayanır. Bu minvalde literatürde iktidar ve statü ilişkilerinin duygular üzerindeki etkisi bağlamında yapılan tartışmalardan hareketle, Türkiye'de 1980'li yıllarda ivme kazanan orta sınıflaşma bağlamında utanma duygusunun dönüşümü ele alınmıştır. Yeni orta sınıfların yaşam tarzıyla öne çıkmasından hareketle yaşam tarzı inşasında önemli bir işlev gösteren dergiler analizin merkezinde yer almaktadır. Hayat, Ses, Elele, Genç Kadın ve Kadınca dergilerinin nitel araştırma yöntemlerinden Eleştirel Söylem Analizi ile ele alındığı bu çalışma ideal orta sınıf öznenin ve ideal orta sınıf yaşam tarzının bileşenlerini göstererek, eskiden utanılandan utanmama ve eskiden utanılmayandan utanma çerçevesinde utanma duygusuna yol açan saiklerin dönüşümünü ortaya koymaktadır. Although the importance of emotions has been accepted in sociology for a long time, the approaches analyzing the society by taking emotions as a center are relatively recent in the history of sociology. Instead of making generalized and vague citations, the sociology of emotion, which makes analysis by pointing out that emotions have a social dimension that transcends the field of psychology, exists as an independent subfield. This thesis, which considers the emotion of shame in the context of the sociology of emotions, analyze the transformation of shame with respect to its social meanings and functions in the context of the changing social stratification in Turkey after 1980. This transformation is based on the idea that shame, which gains meaning within social structure and acts as a motive of social actions, transforms in terms of definition and function along with the transformations of the basic components of the social structure. In this manner, drawing upon the literature on the debate of the power's and status' impacts on feelings, I discuss the transformation of middle class shame in 1980s-Turkey. The magazines, which have an important function in the construction of lifestyle, are at the center of the analysis. This study focuses on Hayat, Ses, Elele, Genç Kadın and Kadınca magazines through the Critical Discourse Analysis which is among the qualitative research methods and reveals the transformation of the motives that lead to the emotion of shame by indicating components of the ideal middle class subject and ideal life-style of the middle classes. 325
- Published
- 2020
6. Toplumsal cinsiyet bağlamında 1980 sonrası Türk sinemasında çalışan kadın imgesi
- Author
-
Yerlikaya, Burcu, Öcal, Aslan Tolga, and Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Anabilim Dalı
- Subjects
Turkish cinema ,Working women ,Women image ,After 1980 ,Gender ,Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri ,Labour Economics and Industrial Relations ,Cinema - Abstract
1980 sonrasında Türkiye'de, dünyadaki gelişmelere paralel olarak ekonomik, siyasi, toplumsal ve kültürel bir dönüşüm süreci yaşanmıştır. Bu çoklu dönüşüme paralel olarak ve dünyada yükselişe geçen ikinci dalga feminist hareketin etkilerinin bu yıllarda Türkiye'de hissedilmesiyle birlikte toplumsal cinsiyet rollerinde de bir dönüşüm gözlenmiştir. Sinemanın, içinde yaşanılan toplumun özelliklerini yansıtması işlevine koşut olarak kadının bu yeni özneliğinin tezahürleri, 1980 sonrası Türk Sineması'nda da kendini hissettirmiştir.Bu çalışmada, 1980 sonrasında Türkiye'de kadının üretken emek piyasasına katılımının merkeze alınması ile ortaya çıkan kadının yeni özneliği ve Türk Sineması'ndaki görünümü tartışılmıştır. Bu bağlamda kadının farklı feminist akımlarca nasıl sorunsallaştırıldığı irdelenirken, üretken emek piyasasına katılımına, ev içi rollerine ve toplumsal cinsiyet bağlamında özel ve kamusal alanda yaşadığı sorunlara vurgu yapılmıştır. 1980 sonrasında emek piyasasına katılan kadınların daha çok vasıfsız emek olarak marjinal veya kariyersiz işlerde istihdam edildiği gözlemlenmektedir. Kadının emek piyasası merkezli ve toplumsal cinsiyet bağlamında yaşadığı sorunlar ise Türk Sineması'nda kadının hemen her dönem sorunlu anlatısıyla birlikte yeniden üretilmektedir.Anahtar Kelimeler: Toplumsal Cinsiyet, Kadın Emeği, Kadın ve Sinema In Turkey after 1980, an economic, political, social and cultural transition period occurred in parallel with the developments in the world. In line with this multi-transition and along with the impact of the second-wave feminist movement rising in the world in Turkey in those years, a transition was observed in gender roles. Manifestation of this new theme of women as result of the cinema's function to reflect the features of the society where she is part of makes itself evident in Turkish Cinema in the years after 1980.This study discusses the new women theme and the appearance thereof in Turkish Cinema came in sight after 1980 as result of the fact that women's participation to the productive labor market in Turkey was placed in focus. Consequently, while examining how women gender was made problematical by various feminist trends, participation thereof to productive labor market, household roles thereof, and the problems encountered in private and public domains pertaining to the gender are emphasized. It is observed that the women who joined the labour market after 1980 were mostly employed as unskilled labour in marginal or career-free jobs. The problems that women experience in the context of labour market and gender are reproduced in Turkish Cinema with the problematic narration of women in almost every period.Keywords: Gender, Female Labour, Women and Cinema 331
- Published
- 2020
7. 1980 sonrası Türk romanında yabancılaşma
- Author
-
Uzunkaya, Ferhat, Aşkaroğlu, Vedi, Türk Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalı, and Uzunkaya, Ferhat
- Subjects
Sociological Alienation ,Turkish novel ,Alienation ,Religious Alienation ,Türk Dili ve Edebiyatı ,Türüne Yabancılaşma ,After 1980 ,Turkish Language and Literature ,Sosyolojik Yabancılaşma ,Self-Alienation ,Emeğe Yabancılaşma ,Alienation from their Species-Essence ,Alienation from Labor ,Düşünsel Yabancılaşma ,İnançsal Yabancılaşma ,Intellectual Alienation ,Yabancılaşma ,Doğaya Yabancılaşma ,Kendine Yabancılaşma ,Alienation from Nature ,Novel - Abstract
Uzunkaya, Ferhat; Lisansüstü Eğitim Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı Yeni Türk Edebiyatı Bilim Dalı Doktora Tezi, Bu çalışmada, 1980 sonrası Türk romanında görülen yabancılaşma teması ele alınmıştır. Tasnif edilen romanlar içerisinden anlamsal ve/ya örtük manada yabancılaşma bilgisine ilişkin verilerin temel parçası olarak ilk veri odaklı kodlardan hareketle yirmi beş farklı roman yabancılaşma izleği etrafında içerik analiz yönteminden hareketle incelenmiştir. Çalışmada disiplinlerarası bir yaklaşımla felsefe, psikoloji, sosyoloji ve iktisat gibi çeşitli disiplinlerde yabancılaşma ile ilgili ortaya konulan verilerden yararlanılmıştır. Çalışmada, 1980 sonrası edebiyatta yabancılaşmanın romana ne şekilde etki ettiği ayrıntılı olarak ele alınmıştır ve disiplinlerarası bir bakış açısı ile alana katkı sağlanması amaçlanmıştır. Çalışma, üç bölümden oluşmaktadır. “Teorik ve Sosyolojik Arka-Plan” adını taşıyan birinci bölümde yabancılaşma kavramı ile ilgili çalışmalar ve düşüncelerin tasnifinden oluşmuştur. Disiplinlerarası bir yaklaşım ile kuramsal bir çerçeve oluşturularak çalışmada kullanılacak temel kavramlar ortaya konulmuştur. Buna ek olarak 1980 sonrası Türk edebiyatını kuran arka-plan kültürü ayrıca ele alınmıştır. Bu yolla çalışmada ele alınan konunun tarihsel olarak bir bütünlük sağlaması amaçlanmıştır. “Bireysel Boyut İtibariyle Yabancılaşma” adını taşıyan ikinci bölümde belirlenen yirmi beş farklı yazarın yirmi beş farklı romanını yabancılaşma biçimleri olarak sunulan, insanın kendisine, türüne ve emeğine yabancılaşması gibi kavramları, 1980 sonrası Türk romanında görülen biçimleriyle, yeni alt başlıklar ekleyerek, inceledik. Ek olarak, bu kavramları kapitalizm, modernizm ve teknolojik ilerlemelerin sonucu olarak ortaya çıkan durumlardan kaynaklanan yabancılaşma göstergeleri olarak da ele aldık. İncelemede daha çok felsefe ve psikoloji gibi çeşitli disiplinlerden yararlanılarak, karakter bazlı bir inceleme gerçekleştirilmiştir. “Toplumsal Boyut İtibariyle Yabancılaşma” isimli üçüncü bölümde, yabancılaşma sosyolojik boyutu oluşturan toplumsal bir olgu içerisinde değerlendirilmiştir. Yirmi beş farklı yazarın yirmi beş farklı romanında yabancılaşmanın boyutları düşünsel/ politik ve sosyolojik yabancılaşma olarak iki alt başlık halinde ele alınmıştır. Bu başlıklar, yine çalışmanın çerçevesine uygun olarak çeşitli alt başlıklarla gerekçelendirilmiştir. Bunu yaparken psiko-sosyolojik çözümleme yöntemi ve bu yöntemin verirlerinden sıklıkla yararlanılarak yabancılaşmanın toplum ile bağı ortaya konulmaya çalışılmıştır. Çalışmaya, yaptığımız çözümlemeyi materyallerle tamamlama amacıyla yabancılaşma ile ilgili kapsamlı bir kaynakça eklenmiş, bu yolla çalışmada ele alınan konunun detaylı bir bütünlük sağlaması amaçlanmıştır., This study examines the alienation theme seen in the Turkish novel after 1980. Among the novels classified, twenty-five different novels were investigated under the alienation theme based on the content analysis method departing from the first data-oriented codes as the basic part of data on alienation information in the semantic and/or implicit sense. In the study, with an interdisciplinary approach, the data on alienation discussed in various disciplines such as philosophy, psychology, sociology, and economics were used. In the study, it was elaborated how alienation in literature after 1980 affected the novel, and it was aimed to contribute to the literature with an interdisciplinary perspective. The study consists of three parts. The first part named “Theoretical and Sociological Background” includes the classification of studies and thoughts on the concept of alienation. It draws a theoretical framework through an interdisciplinary approach and introduces the basic concepts to be used in the study. Additionally, the background culture that formed the Turkish literature after 1980 was discussed separately. In this way, it was aimed to provide the historical integrity of the subject discussed in the study. In the second part named “Alienation by Individual Dimension”, we examined the twenty-five different novels of twenty-five different authors identified and the concepts introduced as types of alienation such as self-alienation, alienation from their speciesessence, and alienation from labor, with the forms seen in the Turkish novel after 1980, by adding sub-headings. Besides, we also discussed these concepts as indicators of alienation resulting from situations arising as a result of capitalism, modernism, and technological advances. In the analysis, various disciplines such as philosophy and psychology were used mainly and a character-based examination was carried out. The third part named “Alienation by Social Dimension” discussed alienation in a social phenomenon that constitutes the sociological dimension. In twenty-five different novels of twenty-five different authors, the dimensions of alienation were investigated as two sub-headings: intellectual/political and sociological alienation. These headings were reasoned with various sub-headings in accordance with the framework of the study. While doing this, the psycho-sociological analysis method and data of this method were frequently used and the bond of alienation with society was tried to be revealed. An annotated bibliography about alienation was added to the study to complete our analysis with materials, and thus, it was aimed to provide detailed integrity of the subject discussed in the study., İÇİNDEKİLER KABUL VE ONAY -- iii YAYIMLAMA VE FİKRİ MÜLKİYET HAKLARI BEYANI -- iv ETİK BEYAN -- vi ÖZET -- i ABSTRACT -- iii İÇİNDEKİLER -- v KISALTMALAR DİZİNİ -- viii ÖNSÖZ -- ix GİRİŞ -- 1 A. KONUNUN TAKDİMİ -- 1 B. AMAÇ VE ÖNEM -- 1 C. KAPSAM -- 2 D. SINIRLILIKLAR -- 3 E. ÖZGÜN DEĞER -- 4 F. ARAŞTIRMA SORULARI -- 4 G. YÖNTEM -- 6 1. BÖLÜM: TEORİK VE SOSYOLOJİK ARKA-PLAN 1.1. Yabancılaşma Kavramı -- 9 1.1.1. Teolojide Yabancılaşma -- 11 1.1.2. Felsefede Yabancılaşma -- 13 1.1.3. Marksist Görüşte Yabancılaşma -- 19 1.1.4. Varoluşçu Felsefede Yabancılaşma -- 30 1.1.5. Modernizm, Kapitalizm, Kültür, Sanayi ve Yabancılaşma -- 48 1.1.6. Anomi ve Yabancılaşma -- 54 1.1.7. Amerikan Sosyoloji Ekolü ve Yabancılaşma -- 57 1.1.8. Psikolojide Yabancılaşma -- 65 1.2. 1980 Sonrası Türk Edebiyatı -- 77 2. BÖLÜM: BİREYSEL BOYUT İTİBARİYLE YABANCILAŞMA 2.1. İnsanın Kendisine Yabancılaşması -- 86 2.1.1. Benlik Algısı -- 89 2.1.2. Bulanıklaşan / Kaybolan ve/ya Billurlaşan Kimlikler -- 126 2.1.3. Anlam Arayışı ve/ya Anlamsızlık / Anlam Yitimi -- 148 2.1.4. İletişimsizlik -- 174 2.1.5. Tıkanan Erişim Alanları; Yalnızlık ve/ya Yalnızlaşma -- 181 2.1.6. Sonun Karanlığı; Boşluk / Hiçlik -- 209 2.1.7. Gibi’ler Evreni; Hipergerçeklik ya da Simülasyon -- 221 2.1.8. Duyusal ve/ya Duygusal Yabancılaşma -- 229 2.1.9. Geri Çekilme ve Soyutlanmanın Sıkıntısı; Bunaltı ve/ya Varoluş Sancısı -- 233 2.1.10. Saçma / Absürt / Uyumsuzluk -- 259 2.1.11. Bir Tükenişler Dizgesi; Yurtsuzluk İtkisi -- 266 2.1.12. İnançsızlık - 270 2.1.13. Sonu Yok Bir Günahın Cezası; İntihar -- 273 2.1.14. Sıkıntılı Bu Dünyadan Kurtuluşun Adı; Ölüm -- 285 2.2. İnsanın Türüne Yabancılaşması -- 292 2.3. İnsanın Emeğine Yabancılaşması -- 295 2.3.1. Karakter Aşınması -- 296 2.3.2. Eşyalaşmış İnsan; Meta Fetişizmi -- 301 3. BÖLÜM: TOPLUMSAL BOYUT İTİBARİYLE YABANCILAŞMA 3.1. Düşünsel / Politik / Siyasal Yabancılaşma -- 311 3.2. Sosyolojik Yabancılaşma ve Anomi -- 315 3.2.1. Kalabalıklaşan/Yığınlaşan Kitle İçinde Kimliğini Yitiren Ferdi Dışlanmışlığı -- 324 3.2.2. Mekansal / Çevresel Yabancılaşma -- 332 3.2.2.1. Çözük Değerler Sembolü; Yığınlaşma ve Betonlaşma -- 354 3.2.2.2. Düşlerden Kovulma; Ev’den Apartmana Geçiş -- 362 3.2.3. Toplumsal İletişimsizlik Kaynaklı Yalnızlık -- 369 3.2.4. Soyutlanma ve/ya Dışlanma -- 370 3.2.5. Kültürel Kopuş / Yabancılaşma -- 376 3.2.5.1. Kültür Şoku -- 379 3.2.5.2. Toplumsal Uyarcalığın Reddi -- 386 3.2.5.3. Değerlere Yabancılaşma -- 390 3.2.5.4. Ezbere Görme ve/ya Düşünme; Dilsel Yabancılaşma -- 394 SONUÇ -- 398 KAYNAKÇA -- 418 EK1. Orijinallik Raporu -- 435 EK2. Etik Kurul ya da Muafiyet İzni -- 436 ÖZGEÇMİŞ -- 437
- Published
- 2020
8. 1980 Sonrası Kültür Politikalarının Çağdaş Türk Resim Sanatına Etkileri
- Author
-
Özcan, Mustafa, Öztürk, Ömer Tayfur, Danışman: 137799, and NEÜ, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Resim Anabilim Dalı
- Subjects
çağdaş Türk resim sanatı ,contemporary Turkish painting ,cultural policies ,After 1980 ,kültür politikaları ,1980 sonrası - Abstract
Yüksek Lisans Tezi, Cumhuriyet öncesi ve sonrası Türk sanatında çağdaşlaşma süreci içerisinde ilerleyen resim sanatı, belli etki ve etkenlerle şekillenerek günümüze kadar gelmiştir. Bu süreçte destekler, kültür politikaları, devlet teşvikleri, özel sektör, toplumsal olaylar gibi etkenler Türk resim sanatının şekillenmesinde önemli rol oynamış, çağdaşlaşma yolunda katkılar ve ilerleyişinde yavaşlamalara neden görülmektedir. Bu çalışmada çağdaş Türk resim sanatının 1980 sonrasında kültür politikalarının ulusal ve uluslararası değer görüntülerinin varılması istenen ve varılan aşamalar yapılan etkinliklerle incelenmiştir. Çağdaş Türk resim sanatında Türk sanatını uluslararası sahada kendini gösterebilmesini sağlayan bienaller, 1980 sonrasında tarihi mekanlar içinde çağdaş çalışmaları sergileyip sanat dünyasına göstermektedir. 1980 içerisinde Türkiye 12 Eylül darbesi gerçekleşmiş, toplumsal yapının tekrardan planlandığı bir dönem gerçekleşmiştir. Toplumsal yapıda demokratik sistemin gelişmesini yavaşlatmış, sanatsal ve kültürel ortam uzun bir süre askeri yapının gölgesinde kalmıştır. Devletin sanata bakışı ve desteği yerini ilgisizliğe bırakmış, özel sektörün var olmasıyla galeriler, holdingler, vakıflar, bankalar sanatı desteklemişlerdir., The art of painting, which progressed in the process of modernization in Turkish art before and after the republic, has been shaped by certain influences and factors until today. In this process, factors such as supports, cultural policies, government incentives, private sector and social events played an important role in shaping the Turkish painting art, contributing to modernization and causing slowdown in its progress. In this study, the national and international values of the cultural policies of contemporary Turkish painting after 1980 have been investigated and the stages that have been desired and reached are examined with the activities performed. Biennials, which enable Turkish art to show itself in the international arena in contemporary Turkish painting art, exhibit contemporary works in historical places after 1980 and show them to the art world. September 12 coup took place in Turkey in 1980, took place as planned from an era of social structure again. It slowed down the development of the democratic system in the social structure, and the artistic and cultural environment remained in the shadow of the military structure for a long time. The state's approach to art and support was replaced by disinterest, and with the existence of the private sector, galleries, holdings, foundations, banks supported art.
- Published
- 2019
9. Devlet tiyatrosu sahne dekorunda resim unsurları bağlamında gerçekleştirme yöntemi (1980-2010)
- Author
-
Nakilcioğlu, Başak, Okuyucu, Şerife Ebru, and Sanat ve Tasarım Anabilim Dalı
- Subjects
Stage ,Design ,Fine Arts ,20. century ,Decor ,After 1980 ,Terms of art ,Sahne ve Görüntü Sanatları ,21. century ,Stage tecniques ,Güzel Sanatlar ,State theatres ,Painting art ,Performing and Visual Arts - Abstract
Uygarlık tarihi boyunca resmin ve diğer sanat dallarının yollarının kesiştiği sıklıkla görülmektedir. Tiyatro sanatıyla da resmin yolları, insanı insana anlatma çabasında kesişmiş, yanılsama yaratan resim ile tiyatro aynı mekânda; sahnede buluşmuşlardır. Resmin, sanatın her alanıyla ilişkilendirilebilmesi tiyatro dekorlarında ve sahnede de kendisini göstermektedir. Sahnelenen tiyatro oyunlarının dekorlarının eskizinden, boyanmasına, renklendirilmesine kadar her aşama, resmin unsurları kullanılarak gerçekleştirilir. Tez çalışmasında resim ve tiyatro sanatlarının iş birliği sergilenmiş, tiyatro sahnelerinde ve dekorlarında resmin unsurlarının izleri sürülmüştür. Tez çalışması, alanında yapılan ilk çalışmadır. Tez çalışması ile, 44 yıldır profesyonel olarak uygulanan sahne resmi, ilk defa belgelenmektedir.Tez çalışmasında, resim sanatının, tiyatro oyunlarının mesajının iletilmesine katkısı ortaya konmuş ve resim unsurlarının bilinmesinin ve uygulanmasının, tiyatro oyunlarında dekorla oluşturulan atmosferin algılanmasına ve oyunun dinamiğine hizmet ettiği vurgulanmıştır. Anahtar Kelimeler: Resim, dekor, sahne, tiyatro, gerçekleştirme (realizasyon) All along the history of civilization painting and way of other branches of art will be crossed frequently. The way of painting was crossed by the art of theatre to express human behaviors to others and painting that made illusion and theatre met at the same stage. Establishing a relation with every field of art and painting can be seen at the theatre sets and stage.The sets of theatrical presentations are realized by using the companet of painting at every step including preliminary sketch of decors and making colorful of decors.The collective work of painting and arts of theatre were shown in the study of this thesis and the artists werw followed the trail of components of paintings at the scenes of theatre and decors.This thesis is the first studying in this field.Sceen painting which was carried out professionally for forty four years was documented fort the first time. It was shown that how the art painting conduct the message and the addition of panting in this subject.This thesis show that the addition of painting convey the message of theatre plays to people and it emphasizes that painting serves the dynamics of the theatre play and the perception of the atmosphere which is made by decors at the theatre plays. Keywords: Painting, decor, stage, theater, realization
- Published
- 2019
10. 1980 sonrası iktidar formlarına karşı sanatla direniş
- Author
-
Kandemir, Selin, Bozdağ, Lütfiye, Kandemir, Selin, and Sanat ve Tasarım Ana Bilim Dalı
- Subjects
Art movements ,The Art of Power ,Fine Arts ,Art Post-1980 ,Resistance ,After 1980 ,1980 Sonrası Sanat ,Art trends ,Protest-art ,Art History ,Arts policies ,Government ,Bağımsız İnisiyatifler ,Art activities ,Sanat Tarihi ,Güzel Sanatlar ,İktidar Sanatı ,Independent Initiatives ,Resistance with Art ,Cultural policy ,Art ,Sanatla Direniş - Abstract
Bu çalışma, 1980 sonrası Türkiye'nin içinde bulunduğu siyasi, kültürel ve sanatsal ortamlarının gelişim sürecini ve yaklaşık 40 yıllık süreçte sanatın ve sanatçının iktidar formlarıyla arasındaki bağı incelemeyi hedef edinmiştir.Birinci bölümde, 12 Eylül 1980 sonrası Türkiye'de sanat ortamı genel hatlarıyla incelenmiştir. Siyaset, sanat ve toplum arasındaki bağın tanımıyla birlikte, soğuk savaşın bitiminde geçilen liberal sistemin ve 1980 yılında Türkiye'de yapılan askeri darbenin sanat alanına etkileri araştırılmıştır. 1980'li yılların sonrasında başlayan Uluslararası İstanbul Bienali ve Uluslararası Asya - Avrupa Sanat Bienali, Çağdaş Türk Sanatının uluslararası arenada tanınmasına neden olmuştur. İkinci bölümde, Türkiye'de 1990'lı yıllarda en çok tartışılan kimlik, göç, feminizm ve bağımsız sanatçı inisiyatifleri ele alınmıştır. Bu konular üzerinden sorgulamalar yapan sanatçıların üretimleri incelenmiştir. Üçüncü bölümde, Türkiye'de muhafazakâr bir iktidarın tek başına ülke yönetimine geçmesi ve bu iktidarın kültür ve sanat politikaları üzerindeki etkileri incelenmiş, Gezi Parkı eylemleri sırasında ortaya çıkan mizahi, ironik sanat örneklerine yer verilmiştir. 2002-2019 yıllarındaki dönemin kültür sanat politikalarına ilişkin örnekler irdelenmiştir. Sonuç bölümünde ise, 1980 sonrası iktidar formlarına karşı sanatla direniş süreçleri çok yönlü olarak değerlendirilmiştir. This study aims to cover Turkey's political, cultural and artistic development post 1980 and to examine the link between the forms of power with art and the artist in a period of 40 years.In the first section, the art scene in Turkey after 12th September 1980 is examined. The connection between politics, society and art is defined in conjunction with examining the effects of newly established liberal system after the cold war and the military coup of 1980 on the Turkish art scene.The International Istanbul Bienal and the International Asian-European Art Bienal, which began in the late 1980s, led to the recognition of contemporary Turkish art in the international arena.In the second section, 90's most hotly debated issues in Turkey that are identity, migration, feminism and independent artists' initiatives are examined along with the productions of artists who questioned these issues.In the third section, takeover of a conservative power in Turkey and It's effects on culture and art are examined, as well as the humorous and ironic art examples which arose in the Gezi Park movement. The cultural and political policies of the period between 2002-2019 are also studied. In the conclusion, resistance with art processes post-1980 against the government in power are analyzed. 176
- Published
- 2019
11. 1980 sonrası dünya ekonomisinde küreselleşme eğilimleri ve yoksullaşma
- Author
-
Kisacik, Kezban, İşcan, İsmail Hakki, and İktisat Ana Bilim Dalı
- Subjects
KOF Endeksi ,Human Development Index ,Economics ,İnsani Gelişme Endeksi ,After 1980 ,Economy ,Economic policies ,Küreselleşme ,Impoverishment ,Yoksulluk ,Yoksullaşma ,Ekonomi ,KOF İndeks ,Neo-liberalism ,Globalization ,Poverty - Abstract
Karşılaştırmalı üstünlükler teorisinin ortaya koyduğu belki en önemli sonuç, bugün birçok disiplinde ele alınan ve olgu mu kurgu mu olduğu tartışılan küreselleşme kavramı ile ilgilidir. Zira küreselleşme kavramı ile bütünleşik Liberal/Neo-liberal eğilimler/önermeler, küreselleşmenin, kaynakların etkin dağılımını sağlayarak ekonomik büyüme ve kalkınmanın gerçekleşmesinde önemli bir fırsat yaratacağını öne sürmektedir. Öyle ki bu süreç, ortaya çıkması muhtemel toplumsal sorunları da önleyebilecektir. Literatürde farklı zaman dilimleri ve farklı dönemler olarak incelenen küreselleşme, bu çalışma kapsamında, 1980 sonrası dünya ekonomisinde meydana gelen değişimlerle birlikte ele alınacak ve küreselleşme sürecinin yoksulluk üzerine etkileri panel veri çerçevesinde analiz edilecektir. Bu analiz çerçevesinde yoksulluk ve küreselleşme arasındaki ilişki popülasyon büyümesi ve kişi başı GSYİH değişkenleri kontrol edilerek 1990-2014 yılları için tespit edilmeye çalışılacaktır. Daha sonra küreselleşme endeksini politik ve sosyal küreselleşmeyi içerecek şekilde genişletililerek küreselleşme ve yoksulluk ilişkisi analiz edilmiştir. Yoksulluk, İnsani Gelişme Endeksi (Human Development Index-HDI) aracılığıyla, küreselleşme KOF küreselleşme endeksi ile ölçülmüştür. Analizde Birleşmiş Milletlerin ayrımı temel alınarak ülkeler az gelişmiş, gelişmekte olan ve gelişmiş olarak üçe ayrılıp incelenmiştir. Panel veri analizlerinden elde edilen tahmin sonuçlarına göre İnsani Gelişme Endeksi ve KOF Endeksi arttıkça sırasıyla yoksulluk azalmakta ve küreselleşme artmaktadır. Probably the most important result of comparative advantages theory is about globalization concept which is dealt with in many disciplines and discussed whether as a fact or fiction. Because with globalization concept, integrated liberal/neo-liberal trends/theses argue that globalization creates an important opportunity for economic development and growth by providing the effective allocation of resources. So that, this process can also avoids probable social problems. Globalization, which has been examined in different periods of time and different periods in the literature, will be discussed with the changes in the world economy after 1980 and the effects of globalization process on poverty will be analyzed within the framework of panel data. Within the framework of this analysis, the relationship between poverty and globalization will be tried to be determined in 1990- 2014 by examination of population growth and GDP per capita. Then, the globalization index was expanded to include political and social globalization and the relationship between globalization and poverty was analyzed. Poverty was measured through the Human Development Index (HDI) and globalization was measured by the KOF globalization index. In the analysis, the countries were analyzed through dividing into three as developed, underdeveloped and developing countries based on the distinction of the United Nations. According to the estimation results obtained from panel data analysis, as the Human Development Index and KOF Index increase, poverty decreases and globalization increases.
- Published
- 2019
12. La confrerie secularisee, la societe et le parti politique: Haydar Baş et le Parti de Turquie Independante
- Author
-
Öz, İlkan, Çaymaz, Birol, and Siyaset Bilimi Anabilim Dalı
- Subjects
Siyasal Bilimler ,Sociology ,Economics ,Political Science ,Political parties ,İslamic holding company ,Islamic movements ,After 1980 ,Ekonomi ,Sosyoloji - Abstract
Bu çalışmada, 12 Eylül 1980 Darbesi sonrası devletin sol ve işçi hareketlerine karşı izlediği pragmatik tutum sonucu büyüme fırsatı bulan, neoliberalleşme sürecinde `piyasa mantığına` entegre olan ve seküler fonksiyonlar kazanan ve 2001 yılında Bağımsız Türkiye Partisi'ni kuran dini bir gruba; Haydar Baş Grubu'na odaklandık. 1980 sonrası Türkiye'de yaşanan ekonomik, siyasi, toplumsal ve kültürel değişimler bu küçük grup ve nevi şahsına münhasır lideri üzerinden takip edilebilmektedir. 1980 öncesi oluşan `maddi ve manevi tahribatları` kapatma görevini üstlenen bu grup 1983 yılında Kadiri referanslarına sahip tasavvufi ağırlıklı İcmal Dergisi'ni çıkarmış ve bu dergi etrafında örgütlenmeye başlamıştır. Bu süreçte giderek artacak şekilde gayri-müslim düşmanlığı, komplo teorileri, paranoya içeren Türk-İslam sentezine uygun milliyetçi yayınlar çıkarmıştır. Türkiye'nin serbest piyasa ekonomisine geçtiği, ihracat desteği, düşük faizli kredi ve vergi iadesi gibi devlet teşvikleriyle İslami burjuvazinin oluşmaya başladığı dönemde Haydar Baş Grubu kendi şirketlerini kurmaya başlamıştır. Grup güç, lüks, zenginlik ve girişimciliği övecek şekilde İslami düşüncelerini `piyasa mantığına` uygun olarak düzenlemiştir. Bu grup, belirli bir sermaye birikimine ulaşmasıyla beraber 1990'larda kendi televizyonlarını (Mesaj ve Meltem TV) ve kendi gazetesini (Yeni Mesaj) kurmuş, Türkiye'nin büyük kentlerinde özel okullar açmış ve Haydar Baş'ın görüşlerine uygun öğrenciler yetiştirmeye başlamıştır. 2001 yılında ara-form tarikat örgütlenmesini partiye taşıyarak Bağımsız Türkiye Partisi'ni kurmuştur. BTP'nin tabanını Haydar Baş'ın –maddi ve manevi- liderliğini kabul eden `takipçileri`, yönetimini de Baş örgütlenmesinde görev alan kişiler oluşturmuştur. Haydar Baş partinin mitinglerinde milliyetçi, egosantrik, kışkırtıcı ve popülist söylemler, abartıya dayalı bir dil ve vaatler kullanmıştır. 2000'lerle beraber bu grup Atatürkçü söylemler kullanmaya, Haydar Baş da kendini Atatürk ile özdeşleştirmeye başlamıştır. In this study, we focused on a religious group (the Haydar Baş group) that had the opportunity to grow as a result of the pragmatic attitude of the state against the left after the September 12, 1980 coup d'état, integrated into the `market logic` in the neoliberalization process and gained secular functions and founded The Independent Turkey Party in 2001. This group, which aimed to repair the `moral and material destruction` of the pre-1980 period, published the review Icmal, based on Sufism in 1983 and established its organization around this review and published articles in accordance with the Turkish-Islamic synthesis. During the period when Turkey moved into a free market economy and the Islamic bourgeoisie began to form with state incentives, the Baş group started to establish its own companies and has shaped its Islamic ideas according to the `market logic`. This group established its own television channels (Mesaj and Meltem TV) and its own newspaper (Yeni Mesaj) in the 1990s and opened private schools to educate students in accordance with the views of Haydar Baş. In 2001, he moved the intermediate-form confraternity organization to the party and founded the ITP. `The followers`, who accepted Baş's material and spiritual leadership, formed the basis of this party and the people who took part in Baş's organization formed the party administration. Haydar Baş preferred nationalist, egocentric, provocative and populist discourses, exaggerated promises in rallies of the party. With the 2000s, this group used atatürkist discourse and Haydar Baş identified himself with Atatürk. 179
- Published
- 2019
13. ABD işgali sonrası Irak'ın siyasi durumu ve Türkmenler
- Author
-
Çelik, Ahmet, Limoncuoğlu, Alihan, and Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Ana Bilim Dalı
- Subjects
Event of September 11th ,International Relations ,TBMM Government ,1 March 2003 Note ,Uluslararası İlişkiler ,After 1980 ,Dependency ,After 1990 ,Crude oil - Abstract
11 Eylül saldırısından sonra ki döneme bakıldığında ABD yönetimi geniş Ortadoğu Projesini ileri sürerek bütün dikkatini bu bölgeye yoğunlaştırmıştır. George Bush, Ortadoğu'ya demokrasi getirme eğiliminde bulunurken diğer bir taraftan da bu projeye muhalefet olan hükümetleri zorla bu demokratikleşme projesine dahil etmeye çalışmıştır. Fakat ABD'nin asıl üzerinde durduğu konu Ortadoğu bölgesi demokratikleşmediği müddetçe batı düşmanlığı bu bölgede sona ermeyecek ve istikrar sağlanamayacaktı. Fakat unutulmamalıdır ki mevcut olan düzen içerisinde Ortadoğu'nun demokratikleşmesi olası değildi. Bundan dolayı da başvurulan yöntem rejimlerin zorla ortadan kaldırılmasıydı. Bu anlamda ABD'nin müttefiklerine dayattığı tek seçenek savaş seçeneğiydi.ABD, Irak'a askeri işgalde bulunurken birçok neden öne sürmüştür. Bunlardan en önemlisi ise bölgede yer alan kitle imha silahları olmuştur. Fakat Irak'a bakıldığında böyle bir durum söz konusu değildi. Dikkat edilmesi gerekilen aslında bu askeri müdahalenin altında yatan gizli nedenlerdi. İşte gizli neden olarak karşımıza ulusların ekonomik çıkarları çıkmaktaydı. Bununda asıl nedeni Ortadoğu bölgesinin Jeopolitik konumu olmuştur. İşgal yapılırken ABD, BM'den ya da önemli uluslararası kuruluşlardan destek görmeye çalışmıştır. Fakat destek görmeyip aksine uluslararası kurumlar ve toplumlar tarafından çok eleştirilmiştir. Irak'a askeri müdahale de bulunulmasının nedeni ABD'nin ulusal çıkarlarıydı. Bu durumdan dolayı da başta Almanya ve Fransa bu gerçekleşecek olan savaşa karşı çıkmıştır. Bu iki ülke başta olmak üzere birçok ülkenin ABD ile aralarında çatışma başlamıştır. Bu iki ülkenin düşüncesine göre savaş olan bir ülke varsa başarısız devlet vardır. Yeni bir başarısız devletin ortaya çıkması istikrarsızlığın ve tehdidin ortaya çıkması demektir.Bunlara ek olarak BM'ni prensiplerine bakacak olursak; uluslararası bir sistemde devletler güce ve güç kullanma tehdidine başvurmaktan kaçınmalıdırlar. BM anlaşması gereğince kuvvet kullanma yasağı söz konusudur. Eğer herhangi bir devlet uluslararası barışa ve güvenliğe zarar verirse BM Güvenlik Konseyi devreye girerek tehdit olan hükümeti tespit ederek önlemini alır. BM, belirli koşullarda ülkelere kuvvet kullanımını uygun görmüştür. Bu müdahale meşru müdafaa kapsamı içerisinde yer almaktadır. Fakat unutulmamalıdır ki Irak savaşının birinci ve en önemli nedeni ulusal çıkarların işin içerisinde olmasıydı. Bundan dolayı hiçbir şekilde Irak savaşı konusunda ABD'nin meşru müdafaa hakkı yoktur. Irak savaşı uluslararası hukuk açısından eleştirilen bir savaştı. Irak savaşı liberal dünyanın güvenliği konusunda bir ikilik oluşturmuştur. ABD'nin askeri gücüne dayalı tek yancılık politikası vardı. Avrupa ise uluslararası kurumlara ve hukuka dikkat çekerek çok taraflı politikaya sahipti. Soğuk savaş bittikten sonra ABD'nin tek yancılık düşüncesi büyük tepki görmüştür.Anahtar Sözcükler: Türkiye, Ortadoğu, ABD, BM, Saddam Hüseyin, Irak,11 Eylül Looking at the period after the September 11 attack, the US administration has focused on the Middle East Project and concentrated all of its attention in this region. While George Bush tended to bring democracy to the Middle East, on the other hand he tried to force the governments that were opposed to this project into the project of democratization. The main issue was that unless the Middle East region was democratized, the enmity of the West would not end and stability would not be achieved. But it should not be forgotten that it was not possible to democratize the Middle East in the existing order. Therefore, the thought applied is the forced elimination of regimes.The United States has put forward several reasons in the military occupation of Iraq. The most important of these was the mass destruction weapons in the region. But this was not the case. The fact that it was important to note that this was the secret cause of the military intervention. This is the hidden cause of the nations of our own interests. The main reason was the Geopolitical position of the Middle East region. In the occupation, the United States has sought support from the UN or important international institutions. But it has not received support but has been criticized by international institutions and societies. The reason for the military intervention in Iraq is national interests. Because of this situation, Germany and France opposed this war. The conflict between the two countries, particularly the United States, has begun. In the opinion of these two countries, if there is a country with war, there is a failed state. The emergence of a new failed state means the emergence of instability and threat. If we look at the principles of the UN, states should avoid resorting to power and the threat of using force in an international system. The use of force is prohibited in accordance with the UN agreement. If any state harms international peace and security, the UN Security Council will take action to identify the threatening government. The UN considers the use of force in countries under certain conditions. This intervention is included in the scope of self-defense. But it should not be forgotten that the most important reason for the Iraq war in 2003 was that national interests were involved. Therefore, the US has no right of self-defense in the Iraq war. The 2003 Iraq war was the most criticized and punishable war in terms of international law. The Iraq war has created a duality in the security of the liberal world. The US had a single policy based on military power. Europe had a multilateral policy by drawing attention to international institutions and law. After the end of the Cold War, the US's only idea of a supreme attitude was seen.Keywords: Turkey, Middle East, USA, United Nations, Saddam Huseyin, 11 of September 76
- Published
- 2019
14. Küreselleşme sürecinde Türkiye'de 1980 sonrası yerelleşme görünümleri
- Author
-
Ceylan, Eyyüp, Görmez, Kemal, and Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Ana Bilim Dalı
- Subjects
Kamu Yönetimi ,Governance ,Siyasal Bilimler ,Public Administration ,Political Science ,Decentralization ,Glocalization ,After 1980 ,City councils ,Local democracy ,Democracy - Abstract
Küreselleşme içerisinde birçok farklı süreç yaşanmaktadır. Bu süreçler kimi zaman küreselleşmeye paralel biçimde ortaya çıkarken kimi zaman da ona zıt biçimlerde ortaya çıkmaktadır. Bu açıdan küreselleşmeye hem paralel hem de zıt bir kavram olarak yükselişe geçen yerelleşme, yeni uygulamaları da beraberinde getirmiştir. Küreselleşmeyle beraber gelen yerelleşme olgusuyla siyasal ve örgütsel yapılanmalar değişmiş, yerel demokrasi, katılım ve yerel yönetişim önem kazanmıştır. Türkiye de bu noktada küreselleşmenin sonuçlarından etkilenmiş ve yerelleşme konusunda önemli adımlar atmıştır. Özellikle 1980 sonrasında yükselişe geçen yerelleşme tartışmaları ve bu yönde oluşan bilinç, yeterli toplumsal zemini de bulduğunda yerel yönetim reformları şekline dönüşmüştür. Reformlar içerisinde birçok yeni yasa ve uygulama ortaya çıkmıştır. Bu uygulamalardan İstatistiki Bölge Birimleri Sınıflandırması, Kalkınma Ajansları ve Kent Konseyleri, küreselleşmeye yerelleşmeyle katılım açısından işlevseldir. Zira bu uygulamalar küreselleşmeyle yükselişe geçen yerelleşme anlayışı ve bunun sonuçları olan yerel demokrasi, katılım ve yerel yönetişim anlayışının geliştirilmesi amacıyla ortaya çıkarılmıştır. There are many different processes occurring within globalization. These occur either in parallel with globalization, or in contrast to it. In this sense, as both familiar and unfamiliar concept to globalization, localization has gained popularity and brought about new applications. It has led political and organizational institutions to be changed, and local democracy, participation, and local governance to gain popularity. Turkey is one of the countries influenced by the results of globalization, and it has taken significant steps about localization. Especially, the discussions on localization intensified after 1980 and the awareness created in this regard transformed into a kind of local government reforms when the necessary social popularity was ensured. These reforms led to new laws and applications to be developed. Nomenclature Of Units For Territorial Statistics, Development Agencies, and City Councils are functional in terms of participating in globalization through localization since they were developed with the aim of raising awareness of localization which gained its popularity with globalization, and its results, namely, local democracy, participation, and local governance. 193
- Published
- 2019
15. Biyoiktidar ve mahremiyet (1980 sonrası Türkiye'sinde kamusal alan ve başörtüsü sorunu)
- Author
-
Şahin, Rukiye, Demirezen, İsmail, and Felsefe ve Din Bilimleri Anabilim Dalı
- Subjects
Prohibitions ,Siyasal Bilimler ,Din ,Political Science ,After 1980 ,Religion ,Sociology ,Biopower ,Privacy ,Government ,Public space ,Religious sociology ,Sosyoloji ,Head covering ,Government relations ,To cover oneself - Abstract
Yüzyıllar boyunca iktidarın odağında olan beden modern dönemde iktidarın disipline eden, kontrol altına alan, yeniden şekillendiren pratikleri altında bir yönetim sahasına dönüşmüştür. Bu çalışmanın amacı, biyoiktidarın bedeni temel alan bu pratiklerinin bireyin mahremiyet hakkı ve endişesi ekseninde değerlendirilmesi ve Türkiye özelinde 1980 sonrası başörtüsü yasağı üzerinden beden, iktidar mahremiyet meselesinin ele alınmasıdır. Foucault'nun ve Agamben'in çalışmaları temel alınarak oluşturulan ilk kısım biyoiktidarın hayat alanlarını parçalaması ve bu parçalanmışlık içerisinde tek tek her bedeni kendi siyaset nesnesi haline dönüştürmesini konu etmektedir. Hayatı özel ve kamusal olarak ikiye ayıran ve bu sayede her iki alanın da siyasetin konusu haline dönüştürüldüğü yaşam alanları özel ve kamuda bedeni iktidarın siyaset alanına dönüştürmüş ve onun hayatın bütünlüğünde muhafaza edilen mahremiyet hakkını yerinden etmiştir. Buradan hareketle, üçüncü başlık altında mahremiyetin özel alanla özdeşleştirildiği modern algıya karşılık bedenle başlayarak bütün hayat alanlarına ve kişilerin pratiklerine yayılan bütün bir hayatta korunan mahremiyet bahsi yürütülmektedir. Bunun en açık örneği sadece dini bir sembol yahut giyinme eylemi olarak değil bedeni ve dolayısıyla mahrem olanı kamusal alanda muhafaza eden bir örtünme hali olarak başörtüsüdür. Buna karşılık 1980 sonrası Türkiye'de yaşanan başörtüsü yasağı tek tek her bedene ulaşarak onu normalize etmeyi, pratikleri üzerinde hâkimiyet sağlamayı amaçlayan biyopolitik zihnin ürünüdür.Çalışmanın örneklem kısmında 1980 sonrası Türkiye'sinde toplumun yasakla karşılaşmasından çözüm arayışlarına ve başörtülü kadının tekrar toplumda yer bulması sürecine yer verilmiştir. Kaynak taramasının yanı sıra, medyada yer alan haberlere, kamuda başörtüsü yasağı sürecini işleyen çalışmalara yer verilmiştir. The body which has been at the center of power over the centuries has turned into a management field under the discipline, control and organisation of modern power. The aim of this study is to evaluate the practices over bodies of power based on individuals rights and concerns of privacy by the head-scarf ban in Turkey after 1980. The first part based on the works of Foucault and Agamben subjects the fact that biopolitics seperate the living spaces into two forms and transforms each body into its own object of politics in this seperation. In the living spaces seperated as private and public, both of the two forms of life become a political zone and privacy is out of the meaning covering the whole life. Under the third title, it is mentioned, although the privacy is identified with the private sphere in the modern society, a privacy saved in body, and how the body reflect all the people's actions into their entire life. One of the cut-clear examples of this is the head-scarf which is not just a symbol of religion or a style of attire, but the Muslim Woman wearing a head-scarf carries her body in the public area with her `veil` as an coverture of privacy. For that, the headscarf ban is a practise of biopolitics which desires to reach each body and normalize it, and sustain its own power over the all actions of individuals. The sampling part of this study includes the period from when women wearing head-scarfs were banned from society to the solution of this problem and finding a place in public sphere with headscarves. Besides the method of welding scanning, it is referred the media coverage and some studies about the headscarf ban. 141
- Published
- 2019
16. Finansallaşmanın 1980'den günümüze Türkiye ekonomisine etkileri
- Author
-
Yazıcı, Sinem, Şişman, Mehmet, İktisat Anabilim Dalı, and İktisat Anabilim Dalı Uluslararası İktisat Bilim Dalı
- Subjects
Turkish economy ,Financialization ,Küresel ekonomi ,Economic effect ,Economics ,Global economy ,After 1980 ,Economy ,Ekonomi ,Economic policies ,Finansallaşma - Abstract
Ekonominin reel sektörden ziyade finans sektörü temelli bir nitelik kazanmasını ve bu süreçte finans sektörünün çıkarlarının birincil hale gelmesini ifade eden finansallaşma kavramı, maddi genişleme-finansallaşma döngüsünün bir evresidir. Nitekim, 19. yüzyılın hegemon gücü Büyük Britanya'nın sanayi alanındaki üstünlüğünün sarsılması ve 1873-1896 krizinin büyük bir durgunluğa sebebiyet vermesinin ardından, dünya ekonomisinin finansallaşmasına benzer bir biçimde 20. yüzyılın hegemon gücü ABD (Amerika Birleşik Devletleri)'nin sanayi alanındaki üstünlüğünün sarsılması ve bu süreçte Bretton Woods Sisteminin yıkılmasının ardından dünya ekonomisi finansallaşmıştır. Türkiye Ekonomisi ise, Osmanlı İmparatorluğu'nun 19. yüzyıldaki finansallaşma tecrübesinin ardından 1980 yılında maddi genişleme-finansallaşma döngüsünde yeniden finansallaşma evresine geçmiştir. Bu tez, 1980 ve sonrasında Türkiye Ekonomisinin finansallaşmasının ülke ekonomisine olan etkilerinin analiz edilmesi amaçlanmıştır. Öte yandan, bu analizin desteklenmesi maksadıyla finansallaşmayı açıklayan teorik yaklaşımlara ve 19. yüzyıla dayanan bir tarihsel süreçte finansallaşmanın Türkiye ve Dünya Ekonomisindeki gelişimi de analiz kapsamına alınmıştır. Böylelikle bu tezde, finansallaşmanın 1980 ve sonrası süreçte Türkiye Ekonomisinde; sürdürülebilir bir ekonomik büyümenin elde edilememesine, borçluluğun artmasına, finansal krizlerin meydan gelmesine ve gelir eşitsizliğine yönelik bir unsuru teşkil ettiği sonucuna varılmıştır. The concept of financialization, which means that the basis of economy has shifted from the reel sector towards the finance sector and that during this process, the interest of the financial sector were prioritized, represents a stage of the material expansion-financialization cycle. Similar to the financialization of the global economy when the industrial superiority of Great Britain, the hegemonic power of the 19th century, diminished and the crisis of 1873-1896 caused a large stagnation, the shaking of USA's industrial superiority, the hegemonic power of the 20th century, and the crash of the Bretton Woods System during this phase again caused the financialization of the global economy. Following the Ottoman Empire's financialization experience in the 19th century, the Turkish Economy once again entered a re-financialization phase during the material expansion-financialization cycle in 1980. This thesis aims at analyzing the impacts of the financialization of the Turkish Economy on the national economy as of 1980. On the other hand, the theoretical approaches that explain financialization and the development of financialization in the Turkish and Global Economy during a historical process that is based on the 19th century, have also been included in the analysis scope for supporting this analysis. This thesis has therefore concluded that during the phase covering 1980 and later, financialization has caused the inability to obtain a sustainable economic growth, an increase in indebtedness and the eruption of financial crises and also that it represents a factor in income inequality in the Turkish Economy. 202
- Published
- 2019
17. Türk resim sanatında 1980'den sonra portre soyutlamaları
- Author
-
Küçükönder, Samet, Türe, Ahmet, and Resim Anabilim Dalı
- Subjects
Fine Arts ,Turkish painting art ,Portrait ,After 1980 ,Güzel Sanatlar ,Painting art - Abstract
1980 'den günümüze Türk resmi, sanat anlamında hızla gelişen bir dönem olarak bilinir ve hiç olmadığı kadar sanat eserleri üretildiği söylenebilir. 1980'li yıllarda Türk resminde sanat, belli kurallara bağlı olarak sanat eserler vermek yerine daha çok özgün bir anlayışla birlikte biçim duruşuna sahip çıkan sanat ve sanatçılarda rastlamak olasıdır. Ayrıca, 1980 sonrasında aşırı şekilde güçlenen düşünce Türk resim sanatı üzerindeki etkisini ve günümüz eserlerindeki üretimler için gereklidir.Bu çalışmada, 1980'lerden günümüze kadar olan süreçte portre soyutlamaları, sanatçı üzerindeki etkileri, toplumsal etkilenmeleri, sanatın ve sanat ürünlerinin etkileşim sürecinin sonucu ortaya çıkan yaklaşımlar olarak incelenmiştir. Türkiye'deki sanat ortamının özellikle 1980 'sonrası toplumdaki hızlı gelişme ve değişimlere paralel olarak sözü edilen dönemin toplum yapısına ve yapılan eserlerin oluşumuna yol gösterici olmuştur.Anahtar Kelime: Türk Resmi, Soyut sanat, Portre Soyutlamaları From 1980 to the present, Turkish painting is known as a rapidly developing period in terms of art and it can be said that art works have been produced more than ever. In the 1980s, it is possible to come across art and artists in Turkish painting, rather than art works depending on certain rules. In addition, the thought, which was overpowered after 1980, was necessary for the effects of Turkish painting on the art of painting and for the productions of today's works.In this study ideas were examined as abstract portrait, the effects on the artist, social influences, the result of the interaction of art and art products in the process from the 1980s to the present. Especially the art scene in Turkey in 1980 after the period mentioned in parallel with the rapid developments and changes in the society has been guiding social structure and the formation of the performed works.Key Words: Turkısh Painting , Abstract Art, Abstracts Portrait 139
- Published
- 2019
18. Türkiye'de 1980 sonrası uygulanan ekonomi politikalarının seçmen davranışları üzerindeki etkisi
- Author
-
Korkmaz, Filiz, Haydaroğlu, Ceyhun, and İktisat Ana Bilim Dalı
- Subjects
Seçim ,Voter ,Election ,Economics ,After 1980 ,Economy ,Economic Policies ,Dim Brook ,Economic policies ,Government expense ,Voter behaviour ,Power ,Seçmen ,Ekonomi Politikaları ,Voter Behavior ,Ekonomi ,Seçmen Davranışı ,İktidar - Abstract
Demokrasiyi benimseyen toplumlarda, iktidarın belirlenmesinde seçmen önemli bir yere sahiptir. Seçmen iktidarın belirlenmesi anında karar verirken çeşitli faktörlerden etkilenir. Seçmenin davranışını etkileyen sosyo-kültürel ve psikolojik faktörlerin yanı sıra iktisadi faktörlerde önemli bir yer kaplamaktadır. İktidarın performansını değerlendirmede ekonomik performans, seçmenler açısından genelde öncelikli faktör olarak görülmüştür. Bu sebeple, demokratik seçimlerle iktidara gelen hükümetler genellikle, ülke yönetiminde söz sahibi olmasını sağlayan seçmenlere elverişli bir ekonomik ortam yaratarak para, maliye politikası gibi ekonomi politikalarıyla ekonomiyi manipüle ederler. Bu biçimde iktidar yeniden seçilebilmek için seçim öncesi ve seçim döneminde para ve maliye politikalarıyla ekonomiyi manipüle ederek seçmen davranışlarına yönelimini etkilemeye çalışırlar. Siyaset ve ekonomi için bu kadar önemli bir role sahip olan seçmen davranışları üzerinde ne yazık ki yeterli düzeyde araştırma yapılmamış ve seçmen davranışın ekonomik değişkenler üzerindeki etkisi tüm detayları ile ortaya konulmamıştır. Son dönemlerde yapılan çalışmalarda, seçmenin değişim ve dönüşümünü sağlıklı bir biçimde takip etme de yetersiz kalmaktadır. Seçim sonrası yapılan az sayıdaki seçmen davranışlarının incelenmesi ve çalışmalarının da kesinlikle arttırılması seçmeni daha yakından tanımak için mecburi görülmektedir. Kanaat, tutum ve fikirlerini hür biçimde oluşturan seçmenler, seçimler aracılığıyla tercihlerini özgür biçimde yapmaktadır. Buradan hareketle iktidarın uyguladığı ekonomi politikaların seçmen davranışı üzerindeki etkisi, seçmenin özgür olduğu ve kendini rahatlıkla ifade ettiği seçimlerle analiz edilmeye çalışılmıştır. Bu tez çalışmasında 1980 yılı itibariyle temel ekonomik gösterge verileri ve genel seçim sonuçları kullanılarak ekonomik sonuçların seçmen davranışına etkisi ayrıntılı bir şekilde ele alınmaya çalışılmıştır. Seçmen davranışlarını sergilerken genel seçimlerde hangi ekonomik göstergeyi öncelik verdiğine vurgu yapılmıştır. 1980 sonrası uygulanan ekonomi politikaları çalışmasının sonuçlarıyla seçmenin seçimlere katılımı, ekonomik faktörleri dikkate alıp almadığı, uygulanan politikalara karşı tepkisi ortaya konulmaya gayret edilmiştir. 1980-2016 dönemleri arasında yapılan seçimlerden elde edilen sonuçlara göre seçmenlerin davranışlarının ekonomik değişkenlerin etkili olduğu sonucuna varılmıştır. Hatta seçmenlerin bilhassa krizin var olduğu dönemlerde işsizlik, enflasyon gibi sorunları üzerine daha çok yoğunlaştıkları görülmüştür. In societies that adopt democracy, voters have an important role in determining the power. The determination of voter power is influenced by a variety of factors when making immediate decisions. It occupies an important place in economic factors as well as socio-cultural and psychological factors affecting the behavior of the electorate. In evaluating the performance of power, economic performance was generally seen as a priority factor for voters. For this reason, governments that come to power through democratic elections often manipulate the economy through economic policies such as money and fiscal policy, creating a favorable economic environment for voters who have a say in country administration. In this way, in order to be re-elected, they try to influence the tendency towards voter behavior by manipulating the economy through monetary and fiscal policies before and during the election. Unfortunately, not enough research has been conducted on voter behavior, which has such an important role for politics and economy, and the effect of voter behavior on economic variables has not been elaborated.In recent studies, it is inadequate to follow the change and transformation of voters in a healthy way. It is compulsory to examine the behavior of a small number of voters after the election and to increase their work definitely. Voters, who freely form their opinions, attitudes and ideas, make their choices freely through elections. From this point of view, the effect of the economic policies implemented by the government on the voter behavior is tried to be analyzed by the elections which the voter is free and expresses himself easily. In this thesis, the effect of economic results on voter behavior has been tried to be elaborated by using basic economic indicator data and general election results as of 1980. While showing voter behavior, it was emphasized which economic indicator gives priority in general elections. With the results of the economic policies study implemented after 1980, it has been endeavored to determine whether voter participation in the elections, whether it takes economic factors into consideration or not, is against its policies. According to the results obtained from the elections held between 1980 and 2016, it was concluded that the behavior of voters was influenced by economic variables. In fact, it has been observed that voters are more focused on the problems such as unemployment and inflation, especially in times of crisis. 175
- Published
- 2019
19. Patriarchy, citizenship and mass media in Turkey after 1980: A gender-based analysis
- Author
-
Ferligül Çakılcı, Eda, Aydın, Suavi, İletişim Bilimleri Anabilim Dalı, and İletişim Bilimleri
- Subjects
Toplumsal cinsiyet ,Media ,Kitle medyası ,Democratic citizen ,Demokrasi ,İletişim Bilimleri ,Journalism ,After 1980 ,Gender ,Turkish press ,Vatandaşlık ,Kamusal alan ,Toplumsal cinsiyet, vatandaşlık, kamusal alan, demokrasi, kitle medyası ,Gazetecilik ,Patriarchy ,Liberal democracy ,Citizenship ,Communication Sciences ,Konu Başlıkları Listesi::Sosyal bilimler ,Neo-liberalism ,Mass media - Abstract
In this study, debates on legislative regulations through mass media in the neoliberal era in Turkey is analysed through a reading of citizenship rights and democracy with the method of feminist critical discourse analysis. Selected columns and news texts of Cumhuriyet, Milliyet, Türkiye and Yeni Şafak which published between 1980-2015 in legislative regulation periods are included in this study. The theoretical framework of citizenship, public sphere and democracy are presented in conceptual background chapter. In the axis of this chapter, feminist implications of citizenship, public sphere and democracy are dicussed. Therefore, feminist perspective is constructed on key concepts which are discussed in conceptual background chapter. Selected columns and news texts are anaylised through this framework in analysis chapter. As a result of the study, it has shown that the debates on legislative regulations which directly affects women are established by male actors, therefore women’s bodies and moral concepts of men are put forward towards the debates in mass media. By analyzing the arguments that women's citizenship has been negotiated, it is concluded that the legislative regulations that directly concern women from the conservative, liberal and social democrat/center-left perspectives are discussed with masculine views, and thus, masculine citizenship norms are in the center of the debates in the mass media. Thus, this study argues that patriarchy is not merely a social and/or merely a political and/or merely an institutional issue, it is a communicative issue that cuts all these axes, in this regard, this study exemplifies that positionings and practices are directly communicational in these axes. İÇİNDEKİLER KABUL VE ONAY I YAYIMLAMA VE FİKRİ MÜLKİYET HAKLARI BEYANI II ETİK BEYAN III TEŞEKKÜR V ÖZET VI ABSTRACT VII İÇİNDEKİLER VIII KISALTMALAR DİZİNİ X ŞEKİLLER DİZİNİ XI GİRİŞ 1 I. BÖLÜM: KAVRAMSAL ARKA PLAN 18 1.1.VATANDAŞLIK 18 1.2. KAMUSAL ALAN 30 1.3. DEMOKRASİ TARTIŞMALARI 43 1.4. KİTLE MEDYASI 56 1.4.1. Geleneksel medya 56 1.4.2. Yeni Medya 62 1.5. FEMİNİST PERSPEKTİFTEN VATANDAŞLIK, KAMUSAL ALAN, DEMOKRASİ VE KİTLE MEDYASI 72 II. BÖLÜM TARİHSEL BAĞLAM: NEOLİBERALLEŞME EKSENİNDE VATANDAŞLIK, KAMUSAL ALAN, DEMOKRASİ VE KİTLE MEDYASI 81 2.1. NEOLİBERALİZM 81 2.1.1. Türkiye’de neoliberalleşme süreci 91 2.2. NEOLİBERALLEŞME SÜRECİNDE VATANDAŞLIK, KAMUSAL ALAN, DEMOKRASİ VE KİTLE MEDYASI 95 2.2.1. Neoliberalleşme sürecinde vatandaşlık, kamusal alan, demokrasi ve geleneksel medya 96 2.2.2. Neoliberalleşme sürecinde vatandaşlık, kamusal alan, demokrasi ve yeni medya 119 2.3. FEMİNİST PERSPEKTİFTEN NEOLİBERALLEŞME 129 2.3.1. Feminist perspektiften Türkiye’de neoliberalleşme süreci 142 III. BÖLÜM: ARAŞTIRMA 154 3.1. GAZETE TARAMASI: 1980-2015 YILLARI ARASINDA KANUN DEĞİŞİKLİKLERİ EKSENİNDE KİTLE MEDYASINA BAKIŞ 154 3.1.1. Neoliberal Dönemde Kitle Medyası: 1980-2015 Yılları Arasında Cumhuriyet, Milliyet, Türkiye ve Yeni Şafak Gazetelerine Genel Bakış 157 3.2. KİTLE MEDYASINDA KANUN TARTIŞMALARINA ERİL BAKIŞ 171 3.2.1. Flört Tartışmaları Ekseninde Kadın, Ahlâk ve Evlilik: Erkek Vatandaşların Erdemi 173 3.2.2. Erkek Vatandaşların Kanunları, Demokrasi ve Ahlâk: Namus Meselesi Olarak Zina 186 3.2.3. Vatandaşlık, Haklar ve Kürtaj: Kadınların Bedenleri, Erkeklerin Sözleri 204 DEĞERLENDİRME VE SONUÇ 223 KAYNAKÇA 235 Ek 1 – 8 Mart 2012, Milliyet Gazetesi 1. Sayfa 249 Ek 2 – 8 Mart 2012, Milliyet Gazetesi, 2. Sayfa 250 Ek 3 – 8 Mart 2012, Milliyet Gazetesi 18. Sayfa 251 Ek 4 – 8 Mart 2012, Milliyet Gazetesi 14. Sayfa 252 Ek 5 – 8 Mart 2012, Milliyet Gazetesi 3. Sayfa 253 Ek 6 – 8 Mart 2012 Milliyet Gazetesi, Cadde Eki 3. Sayfa 254 Ek 7 – 8 Mart 2012, Milliyet Gazetesi 11. Sayfa 255 Ek 8 – 7 Mart 1997, Yeni Şafak Gazetesi 2. Sayfa 256 Ek 9 – 9 Mart 1997, Yeni Şafak Gazetesi 1. Sayfa 257 Ek 10 – 8 Mart 2005, Yeni Şafak Gazetesi 1. Sayfa 258 Ek 11 – 8 Mart 2013, Yeni Şafak Gazetesi 1. Sayfa 259 Ek 12 – 8 Mart 2013, Yeni Şafak Gazetesi 18. Sayfa 260 Ek 13 – 8 Mart 2013, Yeni Şafak Gazetesi 2. Sayfa 261 Ek 14 – 8 Mart 1997, Cumhuriyet Gazetesi 1. Sayfa 262 Ek 15 – 8 Mart 1997, Cumhuriyet Gazetesi 13. Sayfa 263 Ek 16 – 8 Mart 1997, Cumhuriyet Gazetesi 18. Sayfa 264 Ek 17 – 8 Mart 2004, Cumhuriyet Gazetesi 1. Sayfa 265 Ek 18 – 8 Mart 2004, Cumhuriyet Gazetesi 17. Sayfa 266 Ek 19 – 4 Ağustos 1990, Türkiye Gazetesi 3. Sayfa 267 Ek 20 – 7 Ekim 1990, Türkiye Gazetesi 7. Sayfa 268 Ek 21 – 19 Eylül 2004, Yeni Şafak Gazetesi 7. Sayfa 269 Ek 22 – 21 Eylül 2004, Milliyet Gazetesi 11. Sayfa 270 Ek 23 – 26 Mayıs 2012, Yeni Şafak Gazetesi 15. Sayfa 271 Ek 24 – 8 Haziran 2012, Yeni Şafak Gazetesi 16. Sayfa 272 Ek 25 – 5 Haziran 2012, Yeni Şafak Gazetesi 14. Sayfa 273 Ek 26 – 1 Haziran 2012, Milliyet Gazetesi 17. Sayfa 274 Ek 27 – 2 Haziran 2012, Milliyet Gazetesi 19. Sayfa 275 Ek 28 – 3 Haziran 2012, Milliyet Gazetesi 19. Sayfa 276 Ek 29 – 27 Mayıs 2012, Cumhuriyet Gazetesi 1. Sayfa 277 EK 30 – ORİJİNALLİK RAPORU 278 EK 31 – ETİK KOMİSYON MUAFİYETİ FORMU 280 Bu çalışmada, Türkiye’de neoliberal dönemde kanunlarla ilgili tartışmaların kitle medyasında ele alınışının analizi, vatandaşlık hakları ve demokrasi eksenli bir okumayla feminist eleştirel söylem çözümlemesi yöntemi kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Çalışma kapsamına, 1980-2015 yılları arasında geleneksel kitle medyasını temsilen Cumhuriyet, Milliyet, Türkiye ve Yeni Şafak basılı gazetelerinden seçtiğim, kanun değişikliği dönemlerindeki haberler ve köşe yazıları alınmıştır. Kavramsal arka planın sunulduğu bölümde, vatandaşlık, kamusal alan, demokrasi kavramlarına ilişkin teorik çerçeve sunulmuştur. Kavramsal arka planda sunulan teoriler ekseninde bu kavramların feminist içerimleri ele alınmıştır. Bir başka deyişle feminist perspektif, kavramsal arka planda ele alınan anahtar kavramlar çerçevesinde oluşturulmuştur. Oluşturulan bu çerçeve, analiz bölümünde işe koşulmuştur. Çalışma sonucunda, Türkiye’de 1980-2015 yılları arasında kadınları doğrudan ilgilendiren kanun değişikliklerinin gerçekleştirildiği dönemlerde kitle medyasındaki ilgili tartışmaların seyrinin erkek aktörler tarafından belirlendiğini, bu eksende kadın bedeninin ve ahlâkın öne çıkarıldığı gözlemlenmiştir. Çalışmanın gerçekleştirildiği periyodlarda kadınların vatandaşlığının müzakere edildiğine işaret eden tartışmaların analiz edilmesi yoluyla, muhafazakâr, liberal ve sosyal demokrat/merkez sol perspektiflerden doğrudan kadınları ilgilendiren kanun değişikliklerinin eril bakışla tartışıldığını, dolayısıyla kitle medyasında eril vatandaşlık normlarının işletildiği sonucuna ulaşılmıştır. Dolayısıyla, patriyarkanın salt toplumsal ve/ya da salt siyasal ve/ya da salt kurumsal bir mesele olmadığının, bütün bu eksenleri kesen iletişimsel bir mesele olduğuna dikkat çekilerek, bu alanlardaki konum alışların ve pratiklerin doğrudan iletişimsel bir hatta gerçekleştiğinin örnekleri sunulmuştur.
- Published
- 2019
20. 1980 sonrası Türk sosyolojisinde aydınlar üzerine görüşler
- Author
-
Doğan, Duygu, Kaya, Nilay, and Sosyoloji Anabilim Dalı
- Subjects
Sociological analysis ,Sociology ,Turkish sociology history ,After 1980 ,Turkish sociology ,Sosyoloji ,Intellectuals - Abstract
Bu çalışmada 1980 sonrası Türk sosyolojisi literatüründeki aydın tanımlamaları konu edilmiştir. Batı literatüründen yapılan çevirilerin olduğu gibi aktarılarak toplumsal yapıyı anlama/açıklamada kullanılmasının tarihsel ve toplumsal farklılıkları göz ardı edebilmesi sebebiyle `aydın` kelimesinin batılı formu olan `entelektüel` tanımlamaları da çalışmaya dâhil edilmiştir. Bu sebeple `entelektüel rol` bağlamında `aydın` ve `entelektüel` kavramları ayrı olarak ele alınmıştır. Çalışmada öncelikle entelektüel rolün farklı formları açıklanmış, ardından Batı literatüründeki farklı entelektüel kavramlaştırma kategorileri sunulmuş ve örneklendirilmiştir.Çalışmanın devamında farklı kavramlaştırma kategorileri kullanılarak Türk sosyolojisi literatüründeki 1980 sonrası çalışmalardaki `aydın` ve `entelektüel` tanımlarının sistematize biçimde analiz edilmesi amaçlanmıştır.Belgesel gözlem tekniğine dayalı bu çalışmada, Türk sosyolojisi literatüründeki Ali Akay, Ayşe Azman, Ernur Genç, Ferhat Kentel, Hüsamettin Arslan, Kenan Çağan, Korkut Tuna, M. Cüneyt Birkök, Mustafa Aydın, Necdet Subaşı, Orhan Türkdoğan ve Ömer Çaha'nın aydınlar hakkındaki çalışmaları ele alınmıştır. İncelenen çalışmalarda entelektüel- aydın kavramları arasındaki farkın çoğunlukla kabul görmüş olduğu; Türk sosyolojisinde aydınların çoğunlukla `genel kültür üreticisi olarak` tanımlandığı ve aydın- iktidar ilişkisinde, aydınların çoğunlukla iktidarla ilişkili olarak tanımlandıkları sonucuna ulaşılmıştır. In this study, the `aydın` definitions in the post-1980 Turkish sociology literature were discussed. Intellectual definitions which are the Western form of the word `aydın` was included also in this study. The main reason for this inclusion is that the translations of the western literature which are used to understand or explain the social structure neglect the historical and social differences. For this reason, aydın and intellectual concepts in the context of `intellectual role` were discussed separately. Firstly, different forms of the intellectual role were explained. Then, different intellectual conceptualization categories were presented and exemplified.Lastly, the `aydın` and intellectual definitions of the Turkish sociology literature in the post-1980 studies were analyzed through using different conceptualization categories.In this study based on documentary observation technique, Ali Akay, Ayşe Azman, Ernur Genç, Ferhat Kentel, Hüsamettin Arslan, Kenan Çağan, Korkut Tuna, M. Cüneyt Birkök, Mustafa Aydın, Necdet Subaşı, Orhan Türkdoğan and Ömer Çaha's studies about `aydın` in the Turkish sociology literature were discussed. In this studies examined, it is seen that the difference between intellectual and `aydın` concepts is generally accepted ; it is concluded that in Turkish sociology `aydın`s are often defines as `general knowledge creators` and government they are defined as related to government 112
- Published
- 2019
21. Türkiye'de 1980 sonrası kamusal heykellerde kitschleşme sorunu
- Author
-
Toygar, Mustafa, Türker, Sedat Umur, and Sanat ve Tasarım Ana Sanat Dalı
- Subjects
Sculpture art ,Fine Arts ,Turkish sculpture art ,Public space ,After 1980 ,Sculpture ,Güzel Sanatlar ,Kitsch ,Public places - Abstract
Bu çalışmada kamusal alan ve kamusal mekan kavramlarının ortaya çıkışı ile beraber kentlerde yer alan heykellerin karar ve uygulanma süreçleri incelenmiş; bu süreçlerin barındırdığı sorunlar ele alınmış ve ortaya çıkan heykel uygulamaları, kısaca bayağı, ucuz, çabuk tüketilen anlamına gelen kiç olarak tanımlanmıştır. Dünyada kiç eserler veren çağdaş sanatçıların uygulamaları, bir sanatsal ifade aracı olarak kiç'i vurgularken, bu anlamda ülkemizdeki bazı örnekler, tercih edilmiş bir sanatsal ifadeden öte mesleki bir yetersizliğe vurgu yapmaktadır. Kamusal alana yerleştirilen heykellerin, özellikle 1980 süreci ile başlayan kiç örneklerin, heykel sanatına, izleyiciye, heykeltıraşa etkisi ortaya konmaya çalışılmıştır. Metinde, yazılış ve okunuş farklılığı nedeniyle 'kitsch' sözcüğü, karışıklığı mümkün olduğunca aza indirmek için 'kiç' şeklinde kullanılmıştır.Gerek dini inanış, gerekse yetersiz sanat algısı ya da politik hedefler sebebiyle Türk sanat tarihi heykel adına üzücü olaylarla doludur. Ülkemizde özellikle Cumhuriyet'in ilanından sonra sanatsal faaliyetler ve sanat kurumlarının sayısında artış gözlense de birçok heykel tahrip edilmiş, ya da yerinden kaldırılmıştır. Bu tip olumsuzluklar halen devam etmektedir. Kamusal alanlara yerleştirilen heykellerin kamunun ortak kararı olmaması, yerleştirme sürecinin sadece yönetim organları tarafından belirleniyor olması ülkemizde sanatın gelişmesini engellerken bireylerin sanat ve estetik algısına da zarar vermektedir. İşleyişteki bu eksiklik aynı zamanda sanatçıların gelişmesinin önünde büyük bir engel olarak durmakta ve kiç olarak niteleyebileceğimiz çalışmaları ortaya çıkarmaktadır. Bu çalışmada heykel sanatı kamusal alan ve mekan çerçevesinde Türkiye'de özellikle 1980 sonrasında ortaya çıkan heykellerdeki kiçleşme, örnekleri üzerinden analiz edilmiş, problemler ortaya konulup çözüm önerilerinde bulunulmuştur.Anahtar Sözcükler: Kamusal Alan, Türkiye'de Kamusal Alan Heykeli, Kiçleşme. In this study the decision and implementation processes of statues,which are located in cities and took place after the appearance of concept of public area and public place, are viewed; and the problems in these processes and the influence of `kitsch` (which means briefly vulgar, cheap, fast consuming) on art of sculpture are revealed by examples of Turkey. In this study the word `kitsch` is used as `kiç` in order to minimise the confusion due to the difference of spelling and pronunciation of the word.Turkish sculpture history is full of sad events due to the religious beliefs and inadequate art perception or political targets. In our country especially after the declaration of republic, artistic activities and number of art organisations are increased but lots of statues are destroyed or removed.This kind of problems are still going on. The posture of statues that are placed in public places are not public's common decision, and positioning process is determined by just by managing organs.This hinders the development of art in our country and damages the individual's perception of art and aesthetics. This deficiency in operation also hinders improvement of artists and reveals works that can be described as `kiç`. In this work the art of sculpture is analysed within the scope of kitsching examples of statues in Turkey in public areas and public places after 1980, problems are revealed and solution offers are suggested. Keywords: Public Area, Public Area Sculpture in Turkey, Kitsch. 74
- Published
- 2018
22. Conceptual change of an occupation: Transformation of teaching in Turkey in neoliberal times (1980-2013)
- Author
-
Ertem, Ece Cihan, Karaömerlioğlu, Mehmet Asım, and Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Anabilim Dalı
- Subjects
Tarih ,History ,Primary school teachers ,Sociology ,Sociolog of profession ,Teaching ,Eğitim ve Öğretim ,Education and Training ,Conceptual change ,After 1980 ,Professional development ,Sosyoloji ,Neo-liberalism - Abstract
Türkiye'nin ilkokul ögretmenleri, devlet memurları içerisindeki sayıları ve bireylerin gündelik yaşamına doğrudan temasları dolayısıyla 21. yüzyıl Türkiye toplumsal hayatına etki eden bir meslek grubunu oluşturur. Toplum tarafından atfedilen öneme rağmen mesleğin statüsünde düşüş görülmektedir. Her ne kadar gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin çoğunda benzer bir duruma rastlansa da, değişimin nedenleri, etkileri ve oluşum süreci Türkiye'ye özgü yerel özellikler gösterir. Bu çalışma, ilköğretimde öğretmenlik mesleğinin dönüşümüne ve mesleğin kavramsal değişiminin özelliklerine odaklanmakta; çalışma dönemi olarak da 1980 askeri darbesini bir dönüm noktası alarak, 1980-2013 arası dönemini seçmektedir.1980 askeri darbesi muhafazakâr neo-liberalizm ile paralel bir şekilde Turk-İslam sentezi değerlerini uygulayan bir toplumsal mühendislik projesi olarak Turkiye toplumunu derinden etkilemiştir. Tez çalışması, değişimin izlerini takip ederken devletin, toplumun, velilerin ve öğretmenlerin sürece olan etkilerine odaklanır. Çalışma, bu inceleme sırasında adeta sınıf penceresinden içeriye bakar ve ilköğretim öğretmenlerinin mesleki pratiklerini inceler. Bunların yanısıra, bu tez Türkiye' deki ilköğretim okullarında toplumsal cinsiyet rollerine dair kavramları ve mesleğin bir `kadın mesleği` haline gelmesini konu edinir. Çalışma, öğretmenlerin kendi ifadelerini aktarmayı amaçlar ve onların mevzuat, yazılı metinler, mesleki dergiler, kitaplar arasında kalmış seslerini duyurmayı hedefler. Primary school teachers in Turkey comprised an influential group in Turkish society in the twenty-first century since they are a large occupational group among state workers. Moreover, their occupation touches the heart of everyday life due to the responsibilities it entails. However, the prestige of such an influential occupation seems declining in Turkey and in some other countries, as well. Although this decline appears to be a widespread global phenomenon in both developed and developing countries, the reasons, results, and processes of this decline in Turkey have local characteristics. This dissertation portrays the transformation and conceptual change in primary school teaching in the period from 1980 to 2013 by appointing the September 1980 coup as a turning point.The dissertation focuses on the effects of the state interventions, and the reflections in society and in the attitudes of parents and teachers themselves of the transformation of the occupation. Furthermore, the study examines abstract concepts related to the images of primary school teachers in their portrayal in Turkish literature. It peeks into classrooms and describes the actual occupational practice of primary school teachers. Last, the study scrutinizes gender roles in Turkish primary schools and the feminization of the occupation. This dissertation addresses these subjects using the data from a comprehensive face-to-face survey conducted throughout Turkey as well as in-depth interviews that were designed to convey the exact phrases of teachers and recover their voices which have been hidden among legal decrees, books, occupational journals, and documents. 249
- Published
- 2018
23. Türkiye'nin enerji politikaları: 1980-2014 dönemi analizi
- Author
-
Gelgeç, Aytaç, Özçalık, Melih, and İktisat Anabilim Dalı
- Subjects
Energy policies ,Energy ,After 1980 ,Enerji ,Energy analysis - Abstract
Enerji, ülkelerin ekonomik ve sosyal hayatlarında daima belirleyici bir rol üstlenmiştir. Aynı zamanda sektör için de önemli girdilerden biri olduğundan önemlidir. Yapılan araştırmalar enerjinin sürdürülebilir kalkınmanın ön şartı olduğunu ortaya koymuştur. Ayrıca enerji; eğitime bilimsel çalışmalara katkıda bulunurken, ısıtma, ışıklandırma ve ulaşım yoluyla hayatı kolaylaştıran sosyal gelişmeler açısından da öne çıkmaktadır. Enerji kaynaklarına ulaşma, enerji akışını sürdürme ve yönetme yeteneği, bu nedenle, uzun vadeli hedeflerin çoğunlukla enerji rezervleri üzerinde konumlandırılması, etkin bir yönetim ile gerçekleştirilmesi hayati önem taşımaktadır. Bu yüzden devletler, başta kömür, petrol ve doğalgaz olmak üzere birincil veya fosil kaynaklar gibi enerji kaynakları konusunda çıkar çatışmasına girmiş ve siyasal arenada dünya savaşları ortaya çıkmıştır.1980'lerden itibaren, enerji politikaları, ulusal çıkarlar kadar ekonomik, sosyal, güvenlik, çevre politikaları ile de çok ilgili hale gelmiştir. Birçok ülkenin artan mali açıdan kırılganlığı, onları dünya çapında yatırım fırsatları sunan çok uluslu şirketlere izin vermeye itti. 1970'lerin sonunda `finansal derinleşmenin` boyutu arttığından devletlerin rolü ekonomide ve enerji sektöründe azalan bir eğimde seyretmiştir. 1980'lerin neo-liberal dalgası, kamu kuruluşlarının özelleştirilme hacmi arttıkça büyük enerji alt sektörlerinde `deregülasyon` oluşturdu.Bu çalışmada ilk bölümde Türk enerji politikalarının gelişim süreci ele alınacak, Türk enerji sektöründe devlete yönelik enerji politikaları ve serbest piyasa yönetimi anlatılacaktır. Elektrik, doğalgaz, petrol, kömür ve yenilenebilir/alternatif enerji kaynakları 1980'lerden sonraki Türkiye'nin enerji politikaları kapsamında ayrı başlıklar halinde detaylarıyla sunulacaktır. Çalışmanın ikinci bölümünde Türkiye'nin enerji profili çizilecek olup dünyadaki enerji trendleriyle karşılaştırması yapılacaktır. Bu kapsamda enerji politikalarının uygulanmasında bölgesel risklerin neler olduğu tartışmaya açılacak, Türkiye'nin bir enerji merkezi olarak rolü ve bölgedeki etkinliğini artırabilmek amacıyla politik öneriler sunulacaktır. Yine ikinci bölümde Türkiye'nin değişen enerji stratejisi kapsamında ulusal enerjinin zenginleştirilmesi, yenilenebilir enerji ve nükleer enerji kaynaklarının neler olduğu ve kapsamı sunulacak olup Türkiye'nin enerji ticaret merkezi olma konusundaki istikrarlı ilerleyişi, ulusal ve uluslararası arenadaki etkinliklerinden bahsedilecektir. Özellikle Türk-AB ilişkileri kapsamında bir değerlendirme yapılacak ve TEİAŞ VE ENTSO-E Arasında Uzun Vade Sözleşmesi Türkiye'nin enerji politikaları açısından kararlılığını ortaya koyan bir hukuki akit olarak ele alınacaktır. Energy always has a decisive role in the economic and social life of countries. It is important that it is one of the important inputs for the sector, and researches have somehow proved to be a prerequisite for sustainable development. In addition, energy is a contributing factor to scientific work in the academic mosque, and it stands out as a factor facilitating social life by providing heating, lighting and transportation facilities. The ability to reach energy sources, to maintain and manage energy flows, therefore, is crucial to ensure that long-term objectives are often located on energy reserves and that they are managed with effective management. That is why states have entered into a conflict of interest over energy sources, primarily primary or fossil resources, primarily coal, oil and natural gas, and world wars have emerged in the political arena.Since the 1980s, energy politics have become very relevant to economic, social, security, environmental policies as well as national interests. The increasing financial vulnerability of many countries has forced them to allow MNCs to offer investment opportunities around the world. As the `financial deepening` dimension increased at the end of the 1970s, the role of governments was on a declining trend in the economy and energy sector. The neoliberal wave of the 1980s created a `deregulation` of large energy sub-sectors as the volume of privatization of public institutions increased.In this study, the development process of Turkish energy policies will be discussed in the first part and energy policy and free market management oriented to the state in Turkish energy sector will be explained. Electricity, natural gas, petroleum, coal and renewable / alternative energy sources will be presented in separate chapters within the context of Turkey's energy policies since the 1980s.In the second part of the work, Turkey's energy profile will be drawn and compared with the energy trends in the world. In this context, it will be opened to discuss what regional risks are in the implementation of energy policies, and political proposals will be presented in order to increase Turkey's role as an energy center and the activity in the region. In the second part, the enrichment of the national energy within the context of the changing energy strategy of Turkey will be presented with the scope and scope of renewable energy and nuclear energy resources and mention the stable progress of Turkey as an energy trade hub and its activities in national and international arena. An evaluation will be made and a long-term contract between TEİAŞ and ENTSO-E will be considered as a legal act that sets out Turkey's determination in terms of energy policy. 107
- Published
- 2018
24. 1980 sonrası dönemde Türkiye'ye yerleşen Afgan Türkmenlerinin göç süreçleri ve intibak problemleri
- Author
-
Doghan, Abdul Hannan, Taşğın, Ahmet, Danışman: 6483, NEÜ, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Sosyoloji Anabilim Dalı, and Sosyoloji Anabilim Dalı
- Subjects
International migration ,Socio-cultural impact ,Emigrants ,Afghanistan ,After 1980 ,Turkmens ,ülkeden kaçış ve yerleştikleri topraklardaki intibak problemleri ,Sociology ,Migrations ,Turkomans ,Afganistan Türkmenleri ,Adaptation ,Sosyoloji ,Family structure ,escape from the country and adaptation problems in the territory where they settled - Abstract
Yüksek Lisans Tezi, Bu araştırmanın konusu 1980 sonrası dönemde Türkiye Cumhuriyetine iskânlı göçmenler olarak getirilen Afganistan Türkmenleridir. Yapılan bu araştırma, 1980 yılı itibariyle yaşanan yoğun Afganistanlı Türkmen göçünün Tokat'ın Yeşilyurt ilçesi ve Konya'nın Tatlıcak köyünün; sosyo-kültürel, ekonomik ve aile yapısındaki etkilerini ortaya koymayı amaçlamaktadır Tez, üç bölümden oluşmaktadır; birinci bölümünü göç, göçün çeşitliliği ve insanları göçe zorlayan faktörler ve Türkmenlerin Türkiye'ye göçünün hangi kategoriye girdiği oluştururken, ikinci bölümünü, Afganistan'ın tarihsel geçmişi, 1979 yılında Afganistan'ın Sovyetler tarafından işgali, Türkmenlerin tarihi kökeni, kültürel özellikleri ve ülkeden kaçışı teşkil etmektedir. Araştırmanın üçüncü bölümünü ise; Göçmen Türkmenlerin göç sonrasında örf, adet ve geleneklerinde meydana gelen değişimleri, yerli halkla olan diyalogları, iş ortaklıkları, kültürel etkileşimleri, ailevi bağları ve eğitimsel başarı ve istihdam konularını oluşturmaktadır. Araştırma esnasında 40'ı Türkmen göçmen ve 15'i Türkmenlerin yerleştikleri bölgede yetkili isim olan bölge halkı ile birebir mülakat yapılmış, toplamda 55 kişi ile görüşülmüştür. Ayrıca bu çalışma Afganistan Türkmenleriyle ilgili yapılan ilk kapsamlı çalışmalardan biridir. Hele ki Türkmenlerin göç sonrası yaşadıkları kültürel ve geleneksel değişimleri ve özellikle de eğitim alanında elde ettikleri başarıları ve ailevi etkileşimleriyle ilgili yapılan ilk akademik çalışma olması dolayısıyla önem arz etmektedir. Bu konuyla ilgili yararlanabilinecek öncül bir çalışmaya rastlanmadığı için araştırma esnasında bazı zorluklarla karşılaşılmıştır. Bu çalışma yapılırken Afganistan savaşı, Afganistan'ın etnik yapısı ve Afganistan'da bitmeyen etnik milliyetçilik, yer altı zenginlikleri ve bunun getirdiği işgaller,1979-2018 yılları ülkeden kaçışların nedeni ve bulunduğu coğrafi konumuyla ilgili birçok araştırma raporu ve akademik çalışmadan yararlanılmış ve ilgili yerlerde kaynak gösterilmiştir, After this period, the subject of research are brought to Afghanistan in 1980 as Turkmen helped. immigrants to the Republic of Turkey. This research is based on the fact that the population of Yesilyurt in Tokat and the village of Tatlıcak in Konya, where intensive Afghan Turkmen migration occurred in 1980, socio-cultural, economic and family structure. The thesis consists of three parts; migration in the first part, the diversity of migration and creating the entry into which category of people who migrate to forcing factors and the Turkmen migrated to Turkey, the second part of Afghanistan's historical background and occupation by the Soviet Union in 1979, the historical origins of the Turkmen, represents an escape from the cultural characteristics of the country. The third part of the research; The migration of Turkmen migrants after migration, customs and customs changes, dialogues with indigenous peoples, business partnerships, cultural interactions, family ties and educational success and employment. During the research, a total of 55 people were interviewed with a total of 45 interviews with 40 people who were Turkmen immigrants and 15 people who were authorized persons in the region where Turkmens were located. Moreover, this study is one of the first comprehensive studies related to Afghanistan Turkmens. Heleki is important because it is the first academic study on Turkmen's cultural and traditional changes that they have experienced after migration and especially their successes and family interactions that they have achieved in the field of education. Some difficulties have been encountered during the research, as there is no preliminary work to be done on this topic. This work has benefited from many research reports and academic work on the Afghanistan war, Afghanistan's ethnic structure and unending ethnic nationalism in Afghanistan, the underground wealth and its occupation, the geographical location of the country from 1979 to 2018, it have been cited.
- Published
- 2018
25. Gerhard Richter örnekleminde 1980 sonrası 'soyut dışavurumculuğun' resim sanatına etkisi
- Author
-
Uçku, Melike, Kaya, Gülveli, and Plastik Sanatlar Anabilim Dalı
- Subjects
Richter, Gerhard ,Fine Arts ,Expressionism ,Modern painting art ,After 1980 ,Postmodern art ,Neo-expressionism ,Art History ,German painting art ,Modernism ,Postmodernism ,Sanat Tarihi ,Güzel Sanatlar ,Painting art - Abstract
Tez çalışmamda kronolojik bir şekilde öncelikle Dışavurumcu sanat akımını ele alarak, bulunduğu dönem içerisinde, sanatçıları ile birlikte inceledim. Ardından İkinci Dünya Savaşı sonrası ortaya çıkan Soyut Dışavurumcu akımı dönemi ve sanatçıları ile ele alırken, 1980 sonrası Yeni Dışavurumcu hareketi politik, kültürel, toplumsal açıdan ele alarak, yine dönemi içerisinde sanatçılar üzerindeki etkileri ile birlikte incelemeye çalıştım. Tezimde ayrıca Yeni Dışavurumculuğun günümüz sanatına etkilerini anlatırken, Türk ve Yabancı sanatçılardan örnekler vererek, konuyu geniş tutmaya çalıştım. Tezimin örneklemini oluşturan sanatçı Gerhard Richter'in sanatını, modernizm ve postmodernizm sürecinde ele alarak, beslendiği doğu ve batı Almanya'nın içinde bulunduğu koşulları göz önünde bulundurarak, sanatçının çalışmalarını, Yeni Dışavurumcu anlayışını ve günümüz sanatına etkisini anlatmaya çalıştım. Bu noktada sanatçıyı ele alırken kendi açıklamalarına da yer verdim. In my thesis study, I chronologically examined the Expressive art movement and studied its artists during the period. I then tried to examine the New Expressionist movement from the political, cultural and societal point of view, along with the effects on the artists, during the period, while considering the Abstract Expressionist movement that emerged after the Second World War with its period and artists. While trying to explain the effects of the New Expressionism on contemporary art, I tried to keep the topic wide by giving examples from Turkish and foreign artists.I have tried to describe the Gerhard Richter's ouvre which composes the sample of my thesis, his New Expressionist concept and its influence on contemporary art, taking into consideration the conditions in his life during in East and West Germany and during the era of modernism and postmodernism. At this point, I also included my own explanations when dealing with the artist. 257
- Published
- 2018
26. 1980 sonrası Türkiye'nin enerji politikası
- Author
-
Turan, Ceyhun, Eren, Kasım, and İktisat Anabilim Dalı
- Subjects
Energy policies ,Energy ,Energy resources ,Economics ,After 1980 ,Petroleum crisis ,Ekonomi ,Renewable energy resources ,Enerji ,Globalization ,24 January 1980 decisions ,Neo-liberalism - Abstract
1980 yılında imzalanan 24 Ocak Kararları ile birlikte neoliberalizm ve küreselleşmenin hız kazanması ve 1973'de yaşanan Petrol Krizi sonucunda petrolün güvenilir bir enerji kaynağı olmaktan çıkıp enerji kaynaklarının çeşitlilik kazanmaya başlamasıyla birlikte 1980 sonrası Türkiye'nin enerji politikaları farklılaşmaya başlamıştır. Ülkede özel sektörün de enerji piyasalarındaki varlığı güçlenmiştir. Özellikle doğalgazın enerji karışımına girmesiyle birlikte ülkenin enerjide dışarıya bağımlılığı giderek artmış ve kömür ve hidrolik enerji gibi ülkede potansiyel anlamında bol miktarda bulunan kaynaklardan yeterli düzeyde fayda sağlanamamıştır. Özel sektörün de enerji piyasalarındaki etkisi giderek artmış, ancak özelleştirmeler genel anlamda liyakat temel alınarak yapılmadığından bu durum verimlilik artışlarını beraberinde getirmemiştir. Bu çalışmada 1980 sonrası Türkiye'nin uyguladığı enerji politikaları incelenirken; öncesinde enerji politikalarını etkileyen faktörler ve yenilenemeyen ve yenilenebilir enerji kaynaklarının geçmişten günümüze tüketim, maliyet ve çevresel etkiler anlamında dünyadaki genel durumu okuyucuya sunulmuş ve elde edilen bulguların Türkiye'nin uyguladığı enerji politikalarının değerlendirilmesinde yardımcı olması amaçlanmıştır. Sonrasında ise Türkiye'nin enerji kaynak ve potansiyelleri verilerek, bu veriler ve dünyadaki gelişmeler ışığında Türkiye'nin gelecekte yenilenebilir ve yenilenemeyen kaynaklar bağlamında uygulayabileceği enerji politikaları tartışılmıştır. With January 24th Decisions signed in 1980; neoliberalism and globalization gained momentum and as a result of the Oil Crisis in 1973, the oil began to quit as a reliable energy source and energy sources started to diversify and Turkey's energy politics began to differentiate after 1980's. The presence of private sector in energy markets in the country had strengthened. Especially with the introduction of natural gas into the energy mix, the country's foreign dependence on energy increased steadily and there was no adequate benefit got from resources like coal and hydraulic energy which are potentially available in large quantities in the country. The impact of the private sector on energy markets also increased gradually, but this did not lead to productivity gains since privatizations are not generally carried out based on merit. In this study, while the energy policies implemented by Turkey after 1980 are examined; before that the factors that are affecting the energy policies and the general state of the non-renewable and renewable energy resources in the world in terms of past daily consumption, cost and environmental effects of them are presented to the reader and the findings are aimed at helping to evaluate the energy policies implemented by Turkey. After that, Turkey's energy resources and potentials are given, and with the light of these data and actual developments in the world, in the context of non-renewable and renewable energy resources in the country, the energy policies that Turkey can implement in the future are discussed. 224
- Published
- 2018
27. Agricultural policies applied after 1980 and agriculture's role m country's economy
- Author
-
Taştanoğlu, Emre, Gökten, Kerem, İktisat Anabilim Dalı, Taştanoğlu, Emre, and Sosyal Bilimler Enstitüsü
- Subjects
Turkish economy ,Characteristics of Agricultural Sector ,Economics ,After 1980 ,Agriculture ,Agricultural policies ,Agricultural sector ,Tarımsal Destekler ,Agricultural support policies ,Agricultural Policies ,Tarımsal Politikalar ,Tarım Sektörünün Özellikleri ,Ekonomi ,Agricultural Supports ,Agricultural economy - Abstract
Tarım, gerek gelişmiş gerekse gelişmekte olan ülkelerde önemini koruyan ana sektörlerden biridir. Gelişmekte olan ülkeler için kalkınma sürecinde tarım sektörü, vazgeçilmesi mümkün olmayan sektör konumundadır. Bu nedenle hem nüfusun gıda ve besin ihtiyacını karşılaması hem de kalkınmanın itici gücü olması hasebiyle sektör, tarihten günümüze kadar önemini korumuş ve korumaya devam etmektedir. Cumhuriyetin kuruluş yıllarından itibaren tarım sektörü sürekli değişim ve gelişim sürecinde olmuştur. Çalışan nüfusun büyük bir bölümünü bu sektörde istihdam eden Türkiye, 1923-1929 yılları arasında liberal politikalar izlemiş ve ekonominin gelişmesini özel sektör eliyle gerçekleştirmeye çalışmıştır. Bu döneme damgasını vuran en önemli gelişme 1923 yılında düzenlenen İzmir İktisat Kongresidir. Bu kongrede yıllardır çiftçinin üzerinde ağır bir yük olan Aşar Vergisi kaldırılmış ve üretici rahat bir nefes almıştır. Bunun yanı sıra yabancıların toprak mülkiyeti hakkı kaldırılmış, tarımda vergi muafiyeti sağlanmış, tarımsal kredilerde düzenleme yapılmış ve tarımda makineleşmeyle ilgili önemli kararlar alınmıştır. Tarımda liberal politikalar 1929 Büyük Buhranıyla son bulmuş ve tarımda korumacı politikalar bu tarihten sonra uygulamaya başlanmıştır.1960'lı yıllarda kalkınma planları çerçevesinde desteklenen ve korunan tarım sektörü 1980'li yıllarda yerini yeniden dışa açık ve liberal politikalara bırakmıştır. Bu dönemde ortaya çıkan uluslararası kuruluşlar özellikte Türkiye gibi gelişmekte olan ülke ekonomilerinde söz sahibi olmuştur. Bu çalışmada Türkiye'de 1980 yıllarından sonra uygulanan tarımsal politikalar üç bölüm halinde ele alınmıştır. Birinci bölümde, tarım sektörünün özellikleri genel hatlarıyla temel makroekonomik göstergeler üzerinde sektörün payı analiz edilmiştir. İkinci bölümde, uluslararası kuruluşların Türkiye tarımı üzerindeki etkileri ele alınmış ve son bölümde de Türkiye'de uygulanan tarımsal destekleme politikaları incelenerek çalışmam sona erdirilmiştir. Anahtar Kelimeler: Tarım Sektörünün Özellikleri, Tarımsal Politikalar, Tarımsal Destekler., Agriculture is one of the main sectors that maintain its importance both in developed and developing countries. For the developing countries, the agricultural sector in the development process is an indispensable sector. For this reason, the sector continues to preserve and protect its importance as much as the day-to-day history, since both the population can meet the food and nutrient needs and the driving force of development. Since the founding years of the Republic, the agricultural sector has been in continuous change and development. A large part of the working population who are employed in this sector in Turkey has followed liberal policies and the development of the economy in the years 1923-1929 was trying to perform by the private sector.The most important development that marked this turning mark was the İzmir Economy Congress held in 1923. In this congress, the Aşar Tax, which is a heavy burden on the farmer for many years, has been abolished and the manufacturer has breathed a sigh of relief. Apart from this, the right of foreigners to land ownership has been abolished, tax exemption has been provided in agriculture, agricultural loans have been regulated and important decisions have been taken regarding agriculture mechanization. Liberal policies in agriculture ended in the Great Depression of 1929, and protectionist policies in agriculture began to be implemented after this date. In the 1980s, the agriculture sector, supported and protected under development plans, was replaced by liberal and liberal politics in the 1980s. This feature has been emerging era of international organizations have a say in emerging economies such as Turkey. Agricultural policies implemented after 1980. In this study is discussed in three sections Me Turkey. In the first chapter, the characteristics of the agriculture sector are discussed in general terms and the share of the sector on basic macroeconomic indicators is analyzed. In the second part, discussed the effects on agriculture of Turkey and the last part of international organizations were also terminated study examining the agricultural support policies implemented in Turkey. Key Words: Characteristics of Agricultural Sector, Agricultural Policies, Agricultural Supports
- Published
- 2018
28. 1980'den günümüze gelir vergisi unsurlarının vergi adaleti yönüyle değerlendirilmesi
- Author
-
İçmen, Murat, Armağan, Ramazan, and Maliye Anabilim Dalı
- Subjects
Maliye ,Income tax ,After 1980 ,Taxes ,Tax equity ,Finance - Abstract
Vergiler devletlerin varlıklarını sürdürebilmeleri için en önemli gelir kaynağı olmakla birlikte devlet ile birey arasında kurulan ilişkinin en önemli bağlarından biridir. Kurulan ilişkinin sağlıklı bir şekilde yürümesi her şeyden önce bireylerin ödedikleri vergide kendilerine adil davranıldığını hissetmelerine bağlıdır. Vergi yükünün bireyler arasında eşit bir şekilde dağıtılması bireylerin ödeme güçlerinin dikkate alınmasıyla yakından ilgilidir. Literatürde bireylerin vergi ödeme gücüne ulaşılabilmesi için vergilemede artan oranlı tarife, en az geçim indirimi, ayırma ilkesi ve istisna ve muafiyetlerin uygulanması genel kabul görmektedir. Bu mekanizmalar en iyi sübjektif karakterli bir vergi olan gelir vergisinde uygulama imkanı bulmaktadır. Ancak bu mekanizmaların yeterince uygulanmaması vergi adaletini sağlaması gereken gelir vergisinin bu fonksiyonundan uzaklaşmasına neden olabilmektedir.193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu'nda bu mekanizmaların hepsi uygulandığı halde literatürde vergi adaleti ile ilgili yapılan çalışmaların ortak sonucu olarak vergi adaletinin olmadığı sonucu çıkmaktadır. Yapılan çalışmada mevcut vergi sisteminde adalet unsurunun ikinci plana atıldığı ve gelir vergisinin vergi adaletini sağlaması bir yana adaletsizliğe yol açan bir vergi haline geldiği sonucuna varılmaktadır. Taxes are the most important source of income for states to survive, and they are one of the most important links between the state and the individual. A healthy establishment of the relationship depends, first of all, on the fact that the individuals feel they are treated fairly with the tax they pay.The equitable distribution of tax burden among individuals is closely related to taking account individuals' ability to pay. In literature, it is generally accepted that prograsive taxation, minimum living allowance, discrimination principle and application of tax exception and exemptions are generally accepted in order for individuals to be able to reach their ability to pay. These mechanisms have the potential to be applied in income tax, which is a tax of the best subjective character. However, the inadequate implementation of these mechanisms can lead to the departure of this function of income tax, which should provide tax justice.Although all of these mechanisms are applied in the Income Tax Law no. 193, the literature concludes that there is no tax justice as a common result of the studies on tax justice.This study concludes that the existing system of justice in the current tax system has been introduced into the second plan and the income tax has become a tax that leads to injustice and it is far from providing justice to the tax. 398
- Published
- 2018
29. 1980 sonrası Türkiye'de sosyal politikalar ve uygulamaları
- Author
-
Bitmez, Mehtap Nur, Atasoy, Fahri, KKÜ, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Sosyoloji Anabilim Dalı, and Sosyoloji Ana Bilim Dalı
- Subjects
Social state ,Sociology ,After 1980 ,Globalization ,Sosyoloji ,Social policy - Abstract
Sosyal politikaların varlığı ve işlevi, bir ülkenin toplumsal refahı hakkında bizlere ipuçları vermektedir. Çünkü sosyal politikaların birincil gayesi, toplumun refah seviyesini artırmaktır ve bu anlamda sosyal politikalar ekonomik büyüme ile doğrudan ilişkili olması bakımından oldukça önemlidir. Dolayısıyla çalışmanın bütününe baktığımızda sosyal politikalar, ekonomi politikaları ile ilintili olarak verilmiştir. Toplum `nefes alıp veren bir organizma` gibi düşünülürse toplumu esas alan sosyal politika ve uygulamaları da bu organizmanın sağlıklı nefes alıp vermesi adına, içinde bulunduğumuz zamanın şartlarına uygun olarak kendini güncellemektedir. 1980 yılı itibariyle ihtiyaçların değişmesi ve çeşitlenmesiyle birlikte dünyada olduğu gibi Türkiye'de de sosyal politikalar önemli dönüşümler geçirmiş, özellikle darbe rejimi sonrası sosyal politikalar, her zaman olduğu gibi değişen hükümetlerin ekonomi politikalarına göre biçimlenmiştir. Çalışmanın ilk iki bölümünde bu ekonomi politikalarının dünyanın gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerini ne şekilde etkilediği ve sosyal politikaların bu süreçlerden nasıl etkilendiği ele alınmıştır. Çalışmanın ana eksenini belirleyen son bölümünde ise `sosyal devlet` anlayışına sahip olan Türkiye'de 1980'lerde Turgut Özal Hükümet programları kapsamında benimsenen ekonomi politikaları ile birlikte değişen sosyal politikalar çerçevesinde sosyal güvenlik, eğitim, sağlık, yoksulluk, istihdam ve işsizlik, konut, dezavantajlı gruplar gibi alanlardaki uygulamalara yer verilmiş, sonrasında 2002 yılı itibariyle gelen Ak Parti Hükümet programları kapsamında bu alanlardaki uygulamalarda ne gibi gelişmeler olduğu detaylı olarak ele alınmıştır. Türkiye'de değişen hükümetlerin kendinden önceki var olan sistemi büyük oranda değiştirmesinin birçok alanda köklü bir devlet politikasının oluşmasını engellemesi ve bu durumun sosyal politikalara yansımaları üzerinde durulmuştur. The existence and function of social policies give us clues about the social welfare of a country. Because the primary goal of social policies is to increase the level of social prosperity, and in this sense, social policies are very important because they are directly associated with economic growth. So when we look at this study in general, social policies are given in relation to economic policies. If the society is thought as a breathing organism, the social policies and practices based on the society are also updating themselves in accordance with the conditions of the time we are in so that this organism can breathe in a healthy manner. By the year 1980 with the needs that change and vary, important transformations in the World also in Turkey happened especially after the coup regime social policies have been shaped in accordance with economic policies of changing governments, as always. In the first two chapters of the study, how these economic policies affected the worlds developed and developing countries and how social policies were influenced by these processes have been discussed. In the last section that determines the main axis of the study, practices such as social security, education, health, poverty, employment and unemployment, housing, and disadvantaged groups within the framework of social policies which were changed due to the economic policies that were adopted as part of Turgut Özal Government programs in 1980s in Turkey which has a `social state` understanding have been mentioned and thereafter developments in the practices of these areas within the context of programs of Ak Party government, which acceded in 2002, have been dealt with in detail. This study focuses on the government reshuffles in Turkey which substantially change the existing previous system so which prevent the formation of a fundamental government policy in many areas and therefore reflections of these issues on social policies. 210
- Published
- 2018
30. Göktürk alfabesinin 1980 sonrası Türk resim sanatına yansımaları
- Author
-
Cezayirli, Rahim, Arda, Zühal, Resim Anasanat Dalı, and Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü
- Subjects
Fine Arts ,Kaya Resmi ,After 1980 ,Petroglyphs ,Stamp ,Turkish painting art ,Runik alphabet ,Rock Official ,Alphabet ,Damga ,Güzel Sanatlar ,Painting art ,Kök Turks - Abstract
Bütün toplumlarda olduğu gibi Türk Resim sanatı da kendine ait kültür unsurları ve gelenekleriyle zenginleşmektedir. Kadim Türklerin kültür ve inanç ritüelleri, her alanda olduğu gibi, geçmiş ve günümüz resim sanatına da kaynaklık etmektedir. Türk toplumlarının, kayaların üzerine inanç adına yapmış olduğu resimler zamanla özgünleşerek stilize çizgiler haline gelmiş ve Türk damgalarını meydana getirmiştir. Damgalar, Türklerin ilk alfabesi olan Runik alfabesinin harflerinin oluşum sürecinde görülmektedir. Yani Türklerin halı, kilim, mezar taşı gibi eserler de kullandıkları damgalar, bazen harf, bazen arma, bazen süs, bazen de bir statü aracı olarak karşımıza çıkmaktadır. Estetik kavramlar ve sınırlılıklar içerisinde yazıların içeriğini incelediğimizde, beğeni yargısı sanat eseri ve bunu doyuran yaratıcı girişimin üstüne bir ifade şekli olarak anlaşılmalıdır. Türk sanatının zeminini oluşturan damgalardan meydana gelen yazılar, bu çözümlemeyle incelendiği zaman şaşırtıcı sonuçlar ortaya çıkmaktadır. Bu bağlamda Göktürk alfabesinin, evrensel resim sanatı ve Çağdaş Türk Resim Sanatında yeri önemlidir. Tez kapsamında Göktürk Alfabesinin 1980 Sonrası Türk Resim Sanatına yansımaları, Erol Akyavaş, Rauf Tuncer, Mezahir Ertuğ Avşar, Dilek Kıratlı, Erol Kılıç, Filiz Hatipoğlu'nun resimlerinden örnekler ele alınarak incelenmiştir. Araştırma doküman incelemesi yöntemi kullanılmıştır., As in all societies, Turkish painting art is enriched with its own cultural elements and traditions. The culture and faith rituals of ancient Turks, as in every field, are the source of past and present painting. The paintings made by the Turkish societies on behalf of the faith in the name of faith became originalized by stylized lines and formed the Turkish stamps. The stamps are seen in the process of the formation of the letters of the first alphabet of the Turkish alphabet. In other words, the stamps used by the Turks, such as carpets, rugs, tombstones, are sometimes seen as letters, sometimes arma, sometimes ornamental and sometimes a status instrument. When we examine the content of writings in aesthetic concepts and limitations, the judgment of taste should be understood as a way of expressing the work of art and the creative initiative that satisfies it. When the writings of stamps which constitute the basis of Turkish art are examined with this analysis, surprising results emerge. In this context, the place of Göktürk alphabet, universal painting art and Contemporary Turkish Painting are important. In the scope of the thesis, the reflections of the Göktürk alphabet on Turkish painting after 1980, Erol Akyavaş, Rauf Tuncer, Mezahir Ertuğ Avşar, Dilek Kıratlı, Erol Kılıç, Filiz Hatipoğlu's paintings were examined. Research document analysis method was used.
- Published
- 2018
31. 1980 sonrası dönemde Türkiye'nin cari açık sorunu ve sürdürülebilirliği
- Author
-
Mütevelli, Dilek, Konak, Ali, and İktisat Ana Bilim Dalı
- Subjects
Current account deficit ,Current account balance ,Import ,Current accounts ,Sustainability ,Cointegration ,Economics ,Granger Causality Test ,Export ,After 1980 ,Ekonomi - Abstract
Cari işlemler açığı, hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerde makroekonomik dengenin sağlanmasında önemli bir araçtır. Özellikle son dönemlerde cari açığın kriz göstergesi olarak da ifade bulması konuyu daha da önemli hale getirmiştir. Cari işlem açıklarının varlığı en genel tabirle bir ülkenin gelirinden fazla harcama yapmasından, tasarrufundan fazla yatırım yapmasından, mal ve hizmet ihracatı ile ithalatı arasındaki farktan ya da net dış varlıklarındaki azalmalardan kaynaklanan bir durumdur. Ekonomiler açısından cari işlem açıklarının varlığından çok nedenleri ve nasıl finansman edildiği ya da sürdürülebilirliği tartışma konusudur. Bu çalışmada Türkiye'de cari işlemler açığının sürdürülebilirliği 1992:1-2017:10 dönemi ihracat ve ithalat aylık verileri kullanılarak eşbütünleşme yöntemi ile analiz edilmiştir. Çalışmamızın amacı, 1980-2016 döneminde gerçekleşen ekonomik gelişmeler çerçevesinde Türkiye'de cari işlemler hesabında değişikliğe neden olan faktörlerin ortaya konulması ve cari işlem açığının sürdürülebilirliğinin ithalat ve ihracat verileri yardımıyla incelenmesi olmaktadır. Çalışmada, cari işlem açıklarının varlığı Husted (1992) modeli temel alınarak ADF birim kök testi, Zivot-Andrews birim kök testi, Granger nedenselliği, Engle-Granger eşbütünleşme ile uzun dönemde ithalat ve ihracat arasındaki ilişkinin (eş-bütünleşme) varlığının tespiti açısından Johansen Eş-Bütünleşme yöntemi ve kısa dönemde Hata Düzeltme Modelinden (ECM) yararlanılarak incelenmektedir. Çalışma sonucunda elde edilen bulgulara göre ithalat ve ihracat değişkeni arasında kısa dönemde negatif ilişki bulunmasına rağmen, uzun dönemde eşbütünleşik olup birlikte hareket ettikleri ve uzun dönem katsayısının birden küçük çıkması sebebiyle cari işlemler açığının zayıf formda sürdürülebilir olduğu tespit edilmiştir. Anahtar Kelimeler: Cari İşlem Açıkları, Sürdürülebilirlik, İhracat, İthalat, Johansen Eş-Bütünleşme Testi. The current account deficit is an important tool for ensuring macroeconomic equilibrium in both developed and developing countries. Especially in the recent periods, the current deficit has also been expressed as a crisis indicator, making the situation even more important. The existence of current account deficits is the result of the excess expenditure of an individual country, the excess investment in saving, the difference between goods and services exports and imports, or the decrease in net foreign assets. In terms of economics, the reasons for the current account deficits and how they are financed or sustainability is a matter of debate. In this study, the sustainability of current account deficit in Turkey 1992: 1-2017: 10 period, exports and imports were analyzed by cointegration analysis using monthly data. The aim of our study period 1980-2016 within the framework of economic developments taking place in Turkey to reveal the factors that cause changes in the current account and the current account is examined using data on import and export the sustainability of the deficit. Based on the Husted (1992) model of the existence of current account deficits, Johansen co-integration in terms of the existence of the relationship between long-term import and export (co-integration) with the ADF unit root test, Zivot-Andrews unit root test, Granger causality, Engle-Granger co-integration- It is examined using the integration method and the Error Correction Model (ECM) in the short term. According to the findings obtained from the study, although there is a short-term negative relationship between import and export variables, it has been determined that the current account deficit can be sustained in a weak form due to cointegration in the long run and cointegration.Keywords: Current Account Deficits, Sustainability, Import, Export, Johansen Cointegration Test. 203
- Published
- 2018
32. 1980 sonrası Türk resim sanatında matematiksel imgeler
- Author
-
Sevinç, Gizem, Başbuğ, Fatih, Resim Anasanat Dalı, Resim, Fatih Başbuğ, and Güzel Sanatlar Enstitüsü
- Subjects
Turkish art ,Technology ,Mathematical imagery ,Fine Arts ,Science ,Turkish painting art ,Geometry ,After 1980 ,Geometric formats ,Güzel Sanatlar ,Painting art - Abstract
Milattan öncesine kadar uzanan Türk sanatının Anadolu'daki ilk örnekleri, geometrik formlar ve matematiksel ögeler olarak varlığını göstermiştir. Bu sanat eserleri arasında duvar resimleri, mimari yapılar, heykeller, işlemeler, el dokumaları ve minyatür resimler vardır. Minyatür sanatı, yurda yabancı ressamların gelmesi ve Türk ressamların yurtdışına eğitime gitmesiyle yaşanan etkileşimler sonucu, Batılılaşma sürecine girmiştir. Batılılaşma aynı zamanda, Avrupa'da yaşanan Sanayi İnkılabının bilimsel ve teknolojik gelişmelerinin hızına yetişemeyen Osmanlı Devleti'nin zayıflayan gücünü toparlamak için hedef edindiği bir yöntemdir. Osmanlı döneminde geride kalan bilim ve teknoloji, Türkiye Cumhuriyeti'nin varlık bulmasıyla ilerleme sürecine girmiştir. Bu ilerleme sürecinde hem bilim ve teknolojide hem de sanatta Avrupa ile etkileşimler yaşanmıştır. Avrupa'da 15. yüzyılda `Yeniden Doğuş` olarak ta tanımlanan Rönesans ile Plastik Sanatlarda değişim süreci başlamıştır. Rönesans'la birlikte Batı resminde perspektif, derinlik, oran orantı ve gölgelendirmeler daha çok önem kazanmıştır. Bu bağlamda çalışmalar yapan Leonardo Da Vinci, Raffaello gibi sanatçılar resme matematiğin kullanımıyla ilgili önemli oranda katkılarda bulunmuşlardır. Matematiksel imgeler, geometrik formlar daha çok soyut sanat alanı içerisinde yer alırlar. Bu bağlamda ortaya çıkan akımlara ise; Kübizm, Yeni-Plastisizm, Süprematizm ve Minimalizm örnekleri verilebilir. Türk resminde ise, 1950'lerde büyük bir kırılma yaşanmış ve soyut sanata geçiş dönemi başlamıştır. Soyut sanata geçişle başlayan bu süreçte, sanatçıların resimlerinde kendi duygularını ön planda tutmasıyla farklı ifade biçimlerinin, geometrik biçimlerin, matematiksel imgelerin daha çok resmin yüzeyinde yer bulduğu görülür. 1980'li yıllara gelindiğinde ise siyasi olaylar sebebiyle toplumun, kültürün ve sosyolojik ortamın etkilendiği kadar sanat ortamı ve sanatçıların görüşleri de etkilenmiş ve değişmiştir. Bu bağlamda Türk sanatçıları da Minimalizm, Yeni Dışavurumculuk gibi akımlar çerçevesinde yeni eğilimler göstermişlerdir. Bir toplumun kültürünü oluşturan en önemli iki etken sanat ve bilimdir. Bilim ve sanat arasındaki ilişki incelenirken, ikisinin de yaratıcısı olan insanı incelemek gerekir. Her ikisi de insanın kendini ve hayatı anlamlandırma çabasıyla ortaya çıkmışlardır. İnsanın geliştirdiği teknolojinin nasıl bir sanat ürünü halini aldığı önemli bir unsurdur. Bu bağlamda sanat ve bilimsel gelişmeler birbiriyle bağlantılıdır. Matematik bilimi, resim sanatının her aşamasında kendine yer edinmiştir. Simetri, perspektif, oran-orantı gibi matematik temelli kavramlar resim sanatının oluşumunda önemli bir yere sahiptir. Resim sanatında matematik ve sanatın iç içe olduğunu resmin yüzeyine yansıyan geometrik formlar ve matematiksel imgelerle de görmek mümkündür. Bu çalışma, Türk resim sanatında 1980'den sonraki süreci ele alan, sanatçıların resimleri üzerinden yüzeydeki matematiksel imgeleri irdeleyen bir araştırmadır. The first examples of Turkish Art in Anatolia which extends to B.C, showed their existence as geometrical forms and mathematical elements. These art works include wall paintings, architectural structures, sculptures, and processes, handwoven and miniature paintings. The miniature art entered into the process of Westernization as a result of the arrival of foreign painters in the country and the interactions experienced by the Turkish painters going abroad. Westernization, at the same time, is a method aimed at recovering the weakening power of the Ottoman Empire which cannot reach the pace of the scientific and technological developments of the Industrial Revolution in Europe. Science and technology that laged behind in the period of Ottoman, has entered into the development process via the existence of the Republic of Turkey. In this process of progress, both science - technology and art have been interacting with Europe. The Renaissance and Plastic Arts began the process of change in Europe, which was defined as `Rebirth` in the 15th century. In With the Renaissance, perspective, depth, proportions and shades have become more important in Western painting. Artists such as Leonardo Da Vinci and Raffaello, who have worked in this context, have made important contributions to the use of artistic mathematics. Mathematical forms, geometric forms are more often found in the field of abstract art. Cubism, Neo-Plastics', Supremacism and Minimalism can be given as examples of the movements that emerged in this context. In Turkish art, a great break occurred in the 1950s and the transition period of abstract art began. In the process of the transition of the abstract art, different expression forms, geometrical forms, mathematical images have been seen in the paintings as a result of that artist prioritize their own emotions in their paintings. When it came to the 1980s, the political events led influences in the society, culture and sociological environment as well as the opinions of the art producers and artists. In this context, Turkish artists have also shown new tendencies within the framework of movements such as Minimalism and New Expressionism.The two most important factors that constitute a culture of a society are art and science. While the relationship between science and art is examined, it is necessary to examine the human that the creator of both. Both emerge in an effort to make sense of his or her self and life. It is an important fact that how the technology developed by mankind has become an art product. In this context, arts and scientific developments are interconnected. Mathematics has taken its place at every step of the art of painting. Mathematics related concepts such as symmetry, perspective, and ratio-proportion have an important place in the formation of painting art. It is also possible to see that art and mathematics are nested in painting arts by the geometric forms and mathematical imagery reflected in the surface of the picture. This study is a research that examines the mathematical imagery on the surface through the paintings of the artists, taking the process after 1980 in Turkish painting art. 137
- Published
- 2018
33. 80'ler sonrası Türkiye sanatında üretim pratiklerinin dönüşüm süreci
- Author
-
Şentürk, Ali, Tek, Şinasi, Heykel Anasanat Dalı, and Heykel
- Subjects
Sanat üretimi ,Üretim süreci ,Sanatçı atölyesi ,Turkish art ,Bienaller ,Art production ,Modern art exhibition ,Fine Arts ,Production process ,İnisiyatifler ,After 1980 ,Güzel Sanatlar ,Art products - Abstract
The aim of this art work report is to document the process of creative change in art after 1980’s and the shifting practices in the period. The report focuses on the time of change in Turkey’s governance with its reflection on art in individualistic and collective creative terms. The selections from the art works of 80’s avant-garde artists, moving away from traditional materials and the concept of artist without studios through these art works are in focus. The effects of this period on the following stage have been mainly on the next artists generation and the founding of initiatives. Artists, without detaching themselves from their studios, yet inserting the conveniences brought by the industry and technology as modes of seeing and processing, now find new and alternative ways in endless possibilities. Through these alternatives, the aim is to document the collective creations of the artists and how their creations are beyond traditional readings and/or material knowledge. This report investigates the creations of Pelesiyer – one of the initiatives that has been founded following the above mentioned changes – which we have founded. İÇİNDEKİLER KABUL VE ONAY…………………………………………………………………..i BİLDİRİM……………………………………………………………………………ii YAYIMLAMA VE FİKRİ MÜLKİYET HAKLARI BEYANI…………………..………iii ETİK BEYAN………………………………………………………..………...………….…iv ÖZET……………………………………………………………………………..…..v ABSTRACT…………………………………………………………………………vi İÇİNDEKİLER…………………………………………………….………….……vii GÖRSELLER DİZİNİ………………………………………………………...……ix 1.BÖLÜM: 80’LER SONRASI TÜRKİYE’DE SANAT ESERİ ÜRETİMİNİN DEĞİŞİMİ……………………………………………………………..…………….…7 1.1. Üretim Biçimi ve Pratiklerinin Değişimi……………………….….……10 2. BÖLÜM: 90 SONRASI SANAT VE İNİSİYATİF OLUŞUMLAR………..…...13 2.1 Sanat Ortamında Ani Bir Dönüşüm……………………….…………….17 2.2. Geleneksel Malzemesiz Üretim Yapan Sanatçılar……………….……..18 2.2.1 Ayşe Erkmen …………………………………………………….18 2.2.2 İsmail Saray ………………………………………………...……20 2.2.3 Nil Yalter ……………………………………………………...…22 2.2.4 Füsun Onur ………………………………………………………24 2.2.5 Canan Beykal …………………………………………………….26 2.3. İnisiyatifler Bağlamında Sanatın Üretim Mekânları………….……….28 3. BÖLÜM: UYGULAMALAR………………………………………………..……50 SONUÇ………..…………………..…………………………..…………………….…57 KAYNAKÇA………………………………………………….……………………….58 EK 1. “Sana Gül Bahçesi Vadetmedim” Sergisi Çalışmaları……………..………..60 EK 2. Turnitin Raporu Bu sanat çalışması raporunda Türkiye’de 80’li yıllar sonrasında sanatta üretim değişiminin nasıl bir süreç izlediği ve bu süreçte değişen pratiklerin dokümantasyonu amaçlanmaktadır. Çalışma raporu, sanat üretiminin Türkiye’de yönetim biçimlerinin değişimi ve bu değişimlerin sanata bireysel ve kolektif üretim anlamında yansıması sürecine odaklanmaktadır. 80’lerin avangard yapıtlarını üreten sanatçıların eserlerinden örnekler, bu örnekler ışığında soylu malzemeden uzaklaşmaları ve atölyesiz sanatçı fikri üzerine yoğunlaşılmaktadır. Bu değişim sürecinin bir sonraki dönemdeki etkileri, özellikle yetişen yeni sanatçı kitlesi ve yeni inisiyatif oluşumlar için önemli rol üstlenecektir. Atölyesinden kopmayan ama üretimi için sanayinin ya da teknolojinin getirdiği kolaylıkları yeni bir görme ya da işleme biçimi olarak kullanan sanatçılar artık sonsuz olanakların içinde yeni ve alternatif yollar bulurlar. Bu alternatifler üzerinden genç sanatçıların kolektif halde üretim yapmasının ve bu üretimlerin geleneksel anlamda okuma ya da malzeme bilgisi dışında olduğu belgelemek istenmektedir. Bu rapor, yukarıda bahsedilen değişimleri takiben kurulan, yazarın kurucuları arasında bulunduğu Pelesiyer’in üretimleri ayrıntılı bir şekilde inceler.
- Published
- 2018
34. 1980 sonrası Türkiye ekonomisinde yatırım-tasarruf-büyüme ve dış borç ilişkisi
- Author
-
Oruç, Seda, Tezer, Hüseyin, and İktisat Ana Bilim Dalı
- Subjects
Current account deficit ,Turkish economy ,Economics ,Saving ,External borrowing ,After 1980 ,Ekonomi ,Investments ,Budget deficits ,Economic growth - Abstract
Ülkelerin iktisadi büyüme ve kalkınmasında sermaye birikimi tartışmasız çokönemli bir yere sahiptir. Sermaye birikimi ise gelirlerin giderek daha büyük bir kısmınınyurtiçi tasarruflara yönlendirilmesi ve sonuçta yurtiçi tasarruflar ile finanse edilenyatırımlar yolu ile sağlanmaktadır. Dolayısıyla sermaye birikimi ve ekonomik büyümeye;tasarrufların oluşumu, arttırılması ve yatırımlara dönüştürülmesi sürecinin bir fonksiyonuolarak bakılabilir. Aynı zamanda ekonomik büyümede daha fazla gelir artışını sağlayarakyurtiçi tasarrufların artmasına neden olabilir. Fakat düşük veya yetersiz yurtiçi tasarruflarülkenin yabancı kaynak bağımlılığını arttırıp, ödemeler dengesi üzerinde baskıya sebepolup; cari işlemler açığını yükseltip ekonominin kırılganlığını ve büyümeninsürdürülebilirliğini tehlikeye sokabilir. Türkiye gibi ekonomik gelişmesini sürdürmekiçin yeterli gelir ve tasarruf düzeyine sahip olmayan gelişmekte olan ülkeler için isetasarruflar ayrı bir öneme sahiptir. Türkiye' de son yıllarda yurtiçi tasarruf oranlarındaciddi düşüşler meydana gelmekte ve sonuçta tasarruflar yatırımları karşılayamamaktadır.Bu durum ise tasarruf-yatırım açığı ve cari açık yolu ile ekonomi üzerinde olumsuz biretki bırakırken, ülkenin dışa bağımlılığını ve krizlere karşı duyarlılığını arttırmaktadır.Bu kapsamda çalışma Türkiye ekonomisinde 1980-2016 dönemi içinde kamu ve özetasarrufların değişim süreci, yurtiçi tasarruflar-yatırımlar ve cari açığın ekonomikbüyüme üzerindeki etkisi incelenecektir. The accumulation of capital in the economic growth and development of countrieshas undoubtedly a very important place. Capital accumulation is achieved through thedirecting of an increasing amount of revenues to domestic savings and, consequently,through investments financed by domestic savings. Therefore, capital accumulation andeconomic growth; it can be viewed as a function of the process of saving, increasing andtransforming into investments. At the same time, it can lead to an increase in domesticsavings by increasing the increase in economic growth. However, low or insufficientdomestic savings have increased the dependency of the country on foreign sources,causing pressure on the balance of payments; increasing the current account deficit andendangering the fragility of the economy and the sustainability of growth. like Turkey tosustain its economic development without having sufficient income and savings levelsfor developing countries, the savings have a different significance. In Turkey, a seriousdecline in the domestic savings rate in recent years and the resulting savings are composedmeet the investment. This situation has a negative impact on the economy by means ofsaving-investment deficit and current account deficit. In this context, Turkey's economyin the 1980-2016 study period and change in the public process of saving the essence,domestic savings-investment deficit and the impact on economic growth will beexamined. 191
- Published
- 2018
35. Çağdaş sanata yansımalarıyla 1980 sonrası sanatta kültürün özelleştirilmesi ve küreselleşme olgusu
- Author
-
Ceviz, Güvenç, Korur, Ahmet Feyzi, and Sanat ve Tasarım Ana Bilim Dalı
- Subjects
Fine Arts ,Arts marketing ,Culture ,After 1980 ,Güzel Sanatlar ,Modern art ,Privatization ,Globalization - Abstract
Bu çalışma, özellikle 1980'li yıllardan itibaren, ekonomi ve politika alanlarında olduğu kadar kültür ve sanat alanlarındaki tartışmalara da damgasını vuran küreselleşme ve özelleştirme olgusunun gelişimini ve bu gelişimde sanatın ve sanatçının rolünü araştırmaktadır. Araştırma, küreselleşme ve özelleşmenin ne olduğunu, sanatın piyasalaşması sürecinde hangi aşamalarda yer aldığını ve kimlerle iş birliği içinde çalıştıklarını gözler önüne sermeyi hedeflemiştir. Tez kapsamında 1980'lerden sonra küreselleşen ekonomi politikasıyla tüm dünyayı etkisi altına alan sistemin kültür ve sanat alanına olan etkilerine odaklanılarak, ekonomiyi ve politikayı kontrolü altına alan şirketlerin, finansal büyüme, reklam ve toplumsal imajın önemli parçası olan sanat ile ilişkisi açıklanmıştır. Araştırma, birincil ve ikincil kaynaklardan literatür taraması şeklinde gerçekleştirilmiştir. Araştırmanın birinci bölümünde kısaca küreselleşme kavramından, küreselleşmenin kültürel boyutundan ve özelleştirme politikalarından bahsedilip neo-liberalizme değinilmiştir. İkinci bölümde, sanat ve sermayenin tarihsel ilişkisi, 1980 sonrası sanatın finansal dönüşümü ve küresel sanat piyasası aşamaları ile ele alınmıştır. Son olarak üçüncü bölümde ise şirketlerin sanatı hangi çıkarlar doğrultusunda ve hangi şekillerde kullandığı durumu vurgulanmıştır. This study researches the development of globalization and privatization that have made their mark on the economy and politics as well as culture and arts since the 1980s, and the role of art and the artist in this development. The objective of the study was to show what globalization and privatization is, what stages art goes through in the process of becoming marketable and with whom cooperation is established. In the scope of the thesis the effects of the system, which influenced the entire world with its globalizing economic policy after the 1980s, on the fields of culture and arts is focused on to explain the relation between companies that have taken the economy and politics under their control and art, an important part of financial growth, advertisement and social image. The study was conducted by scanning primary and secondary literary sources. In the first section of the study the concepts of globalization, the cultural dimension of globalization and privatization policies are explained in summary and neo-liberalism is touched on. In the second section the historical relation between art and capital, the financial transformation of art after the 1980s and the stages of the global art market are discussed. To conclude in the third section, how companies use art and in line with which interests they use art is emphasized. 72
- Published
- 2018
36. 1980'den günümüze Türk yazılı basınında doğu Türkistan
- Author
-
Şentürk, İsmail, Kırkıl, Emin, and Tarih Ana Bilim Dalı
- Subjects
Tarih ,Press ,History ,China ,Nongovernmental organizations ,East Turkhistan ,After 1980 ,Associations ,Turkish-China relations ,Turkish press ,Newspapers ,International policy - Abstract
1980'den sonra ulusal basında Doğu Türkistan sorunu nasıl ele alınmıştır? Soruna ulusal basının bakışı ne olmuştur? Konuyla ilgili haberler, yorumlar ve tahliller nelerdir? Tezimizin sonunda varılan sonuçlar nelerdir? Soğuk Savaş döneminde Asya'da Rus ve Çin yayılmacılığı hız kazandı. Ruslar Batı Türkistan'a Çin'in ise Doğu Türkistan'a hakim olmaya çalıştı. Buna karşılık Doğu Türkistan'da Çin hakimiyetine karşı mücadele edildi. Bu mücadelede Türkiye'ye göç eden Doğu Türkistanlıların kurdukları dernekler önemli bir yer kaplar. Kurulan derneklerin yaptıkları faaliyetler sorunun Türkiye gündemine gelmesinde etkili oldu. Türkiye'de 1980'den sonra ulusal basında sınırlarımız dışındaki Türk topluluklarının sorunlarına ilginin artması, bu konudaki basın yayın faaliyetleri Doğu Türkistan meselesinin gündeme gelmesinde kamuoyu oluşumunda etkili oldu.1980'li yılların ortalarında Türk Çin ilişkilerinin gelişmesi Doğu Türkistan'a yapılan ziyaretler buradaki Türklerin tanınması açısından önemli gelişmedir. 1989 yılında Berlin Duvarı'nın yıkılması, 1991'de Sovyetler Birliği'nin parçalanması ile Orta Asya'daki Türk topluluklarının bir kısmı bağımsız oldular. Bu durum Doğu Türkistan için de ümit kaynağı oldu. Ancak Çin beklendiği gibi parçalanmadı. Ülkedeki etnik ve dini azınlıklar ayrılmadı. Batı ülkelerinin Rus egemenliğindeki toplulukların bağımsızlığı için verdiği destek Doğu Türkistan için söz konusu olmadı. Ancak Doğu Türkistan dernekleri ve sivil toplum kuruluşları 1990'lı yıllardan sonra da çalışmalarına hız verdi. 4-6 Şubat 1997 Gulca Katliamı'na dünya basını ve ulusal basında büyük tepki oldu. 1990'ların sonu ve 2000'li yılların başında Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa devletleri, Avustralya ve diğer hür dünya ülkelerinde çalışmalarını yoğunlaştırdılar. Doğu Türkistan sorununun uluslararası kuruluşlarda gündeme gelmesinde etkili oldular, kamuoyu oluşturarak insan hakları ihlallerini gündeme getirdiler. Basın yayın araçları ile Doğu Türkistanlıların sesini dünyaya duyurmaya çalıştılar. Amerika'dan Japonya'ya kadar dünyanın farklı ülkelerinde dernek ve sivil toplum örgütleri kurdular. Amerika'da 11 Eylül 2001 tarihinde New York şehrindeki saldırılar sonrası Doğu Türkistan üzerinde Çin baskısı daha da arttı. Buna karşılık Doğu Türkistanlılar mücadeleyi bırakmadı. 2004 yılında Amerika'da Sürgünde Doğu Türkistan Hükümeti ilan edildi. 2008 Pekin Olimpiyatları öncesinde Doğu Türkistan'da yargısız infaz ve baskılar daha da arttı. Uluslararası kuruluşlar, Doğu Türkistan dernekleri ve insan hakları örgütleri Çin'e tepki gösterdi. 5 Temmuz 2009 tarihindeki Urumçi Katliamı dünya basınında ve ulusal basında tepkiyle karşılandı. Türk ulusal basınında 1980'den sonra yer alan haber, makale, yorum, yazı dizisi, röportaj vb çalışmaları kamuoyu bilgisine sunmayı ve değerlendirmeyi amaçladık. Doğu Türkistan ile ilgili ulusal basında çıkan haberler oldukça fazla olup tüm bunların tamamına tez çalışmamızda yer vermemizin imkânsızlığı nedeniyle çalışmamızı 1980'den sonra ele alarak konuyu sınırlandırmak ve daha sağlıklı değerlendirmeyi hedefledik. 1980 sonrasında Çin'in uluslararası durumu, Türk-Çin ilişkileri ve Türkiye'nin sınırları dışındaki Türkler'e o dönemki bakışı ve kamuoyunda dış Türkler hakkındaki algının da yer aldığı tez çalışmasında konuyla ilgili haber, yorum, makale, yazı dizisi, röportaj vb çalışmalarını inceleyip değerlendirdik. Tez çalışmamızda 1980'den sonra dünyadaki, siyasi, askeri, ekonomik, kültürel ve düşünsel gelişmeler ile Türkiye'nin 1980 sonrası değişim ve gelişimini de göz önünde bulundurmaya çalıştık. Doğu Türkistan konusunda çalışmalarımızı Türkiye'de faaliyette bulunan dernekler ve uluslararası alanda çalışmalarda bulunan dernek, sivil toplum kuruluşları alt başlıklarında ele aldık. Bu alanda Türkiye'de yapılan faaliyetler ve uluslararası alanda yapılan faaliyetlere yer verildi. Bu dönemdeki basın arşivleri teferruatlı tarandı. Konuyla ilgili dernekler, sivil toplum kuruluşları, kütüphaneler ve arşivler değerlendirildi. Ayrıca 1980'den günümüze basın-yayın hayatına devam eden gazete, dergi vb materyaller ile o dönemde yayınlanan daha sonra yayın hayatına son veren basın organlarına da yer verildi. Bu haberler verilirken ulusal basında konunun ele alınışı, kamuoyuna etkileri ortaya konuldu. Olaylar karşısında Türk basınının takındığı tutum verilmeye çalışıldı.Doğu Türkistan ile ilgili Türkiye dışında dünyanın farklı ülkelerinde kurulan sivil toplum kuruluşları ve derneklerin faaliyetleri ve basındaki yankıları ele alındı. Dünyada insan haklarına ilginin artması, iletişim teknolojileri ve basın alanındaki gelişmeler, dünyada gelişen siyasi, sosyal, kültürel ve ekonomik gelişmeler Doğu Türkistan meselesinin dünya kamuoyuna duyurulmasını zorunlu kılmıştır. Bu nedenle başta Avrupa ülkeleri olmak üzere ABD ve dünyanın diğer ülkelerinde kurulan Doğu Türkistan ve Uygur dernekleri ve sivil toplum kuruluşları ile ilgili haber, makale, konferans, yürüyüş vb etkinliklere yer verildi. Doğu Türkistan'a yönelik Çin'in siyasi, sosyal, kültürel politikaları ve insan hakları ihlalleri ile bu politikalara karşı tepkilerin ulusal basındaki yansımalarını vermeye çalıştık. Doğu Türkistan'a karşı Çin'in siyasi, sosyal, kültürel ve tarihi emelleri ve Türk halkının var olma mücadelesi ile bölgenin ekonomik potansiyeli ve Çin'in bu potansiyele sahip olma mücadelesinin basındaki yansımalarını ele aldık. Doğu Türkistan'daki insan hakları ihlalleri ve bu konudaki haber, yorum, makale, basın açıklaması, bildiri, röportaj ve yayınlar ele alındı. Bu yayınların Türkiye kamuoyundaki yankıları ve dünya kamuoyundaki yansımalarını vermeye çalıştık. Doğu Türkistan mücadelesinde ön planda yer alan dernekler, kuruluşlar, sivil toplum örgütleri ve liderlerin çalışmalarının ulusal basında hedeflenen karşılığı bulmasına yönelik faaliyetler meselenin uluslararası boyuta taşınmasında etkili oldu. Türkiye'deki faaliyetler dışında uluslararası basındaki haber, yorum, makale, basın açıklamaları vb faaliyetler de sorunun çözümüne yönelik ümitleri arttırdığı gibi Çin'in uluslararası kuruluşların uyarılarını dikkate almasında ve bölge halkının yalnız olmadığı mesajı verilmesi yönünde etkili oldu. How has the problem of East Turkestan been handled in the national press after 1980? What is the point of view of the national press? What are news, comments and surveys about the topic? What are the consequences of the end of the trial?In the Cold War era, Russian and Chinese expansionism gained pace in Asia. Russians tried to dominate Western Turkistan and China tried to dominate East Turkestan. In contrast, East Turkestan was struggling against Chinese domination. they have established associations of East Turkestan who migrated to Turkey occupies an important place in this struggle. The activities performed by the established association were instrumental in bringing the issue on Turkey's agenda. After 1980, the increase in the national media attention to the problems of the Turkish community outside our borders in Turkey, media activities on this issue in the agenda of the East Turkestan problem was instrumental in the formation of public opinion. . . . The development of Turkish-Chinese relations in the mid-1980s has made important visits to East Turkistan in terms of recognition of the Turks there. The fall of the Berlin Wall in 1989, the disintegration of the Soviet Union in 1991, and some of the Turkish communities in Central Asia were independent. This was also a source of hope for East Turkestan. But China did not break apart as expected. The ethnic and religious minorities in the country were not separated. The support of the Western countries for the independence of the Russian dominated communities was not the case for East Turkestan. However, East Turkestan associations and non-governmental organizations accelerated their work after the 1990s. 4-6 February 1997 Gulca Massacre was a big reaction to world press and national press. At the end of the 1990s and early 2000s they intensified their work in the United States, European states, Australia and other free world countries. The problem of the East Turkestan was effective in the coming of the international organizations, creating public opinion and raising human rights violations. They tried to announce the voice of the East Turkistan people to the world through the media. From America to Japan, they established associations and civil society organizations in different countries of the world. On September 11, 2001, Chinese pressure on the post-war East Turkestan in New York City further increased. On the contrary, the East Turkestan did not stop fighting. In 2004, the East Turkestan Government was declared in the US at the same time. Before the 2008 Beijing Olympics, extra-judicial executions and repressions in East Turkistan increased even more. International organizations, East Turkestan associations and human rights organizations reacted to China. The Urumqi Massacre on July 5, 2009Founded in different countries of the world except Turkey regarding Eastern Turkistan non-governmental organizations and associations' activities and echoes in the press were discussed. The growing interest in human rights in the world, developments in communication technologies and the press, the political, social, cultural and economic developments in the world have made it necessary to announce the issue of East Turkistan to the world public opinion. For this reason, events such as news, articles, conferences, hiking, etc. related to Eastern Turkistan and Uyghur associations and non-governmental organizations established in the USA and other countries of the world, mainly European countries,wereincluded.We have tried to give a reflection of China's political, social, cultural policies and human rights violations against East Turkestan and the national pressures of reaction against this policy. We discussed the political, social, cultural and historical emancipation of China against East Turkistan and the reflection of the Turkish people on the existence of the economic potential and the struggle of China to possess this potential. Human rights violations in East Turkestan and related news, comments, articles, press releases, papers, interviews and publications were discussed. Turkey echo in public opinion and this publication have tried to give their reflections on world public opinion.Activities aimed at finding the targets at the national level of the work of associations, organizations, civil society organizations and leaders in the pre-plan of the East Turkestan struggle were effective in bringing the issue to the international dimension. news in the international press outside activities in Turkey, reviews, articles, press releases, etc. activities as well as increasing hopes for the solution of the problem in the warnings of China's international organizations and the region was effectively granting the message that 365
- Published
- 2018
37. 1980 sonrasında Türkiye'de makroekonomik istikrarsızlık: Dinamik stokastik genel denge analizi
- Author
-
Ari, Ahmet Aydin, Utkulu, Utku, and İktisat Ana Bilim Dalı
- Subjects
Macro stability ,Economics ,Ekonometri ,After 1980 ,Econometrics ,Dynamic stochastic general equilibrium model ,Ekonomi ,Macroeconomy ,Economic stability - Abstract
Makroekonomik modellemedeki gelişmelere koşut olarak, bu çalışmada, Türkiye ekonomisinin 1980 sonrası yaşadığı fakat kökleri 1970'lere uzanan istikrarsızlığın açıklanmasına yönelik olarak dışa açık küçük bir ekonomi için DSGD modeli oluşturulmuştur. Amaç, makroekonomik istikrarsızlık kaynaklarını saptamak üzere, iyi tanımlanmış mikro temellere dayalı, ekonominin gerçeklerine olabildiğince uygun (nominal katılıkları, piyasa aksaklıklarını, şokları, dışa açık ekonominin karşı karşıya olduğu sorunları -döviz kuru şokları, sermaye hareketleri- dikkate alan) bir model oluşturmak ve modelin gözlemlenen verilerle çalıştığını göstermektir.Bu alandaki kuramsal yaklaşımlar çerçevesinde bir DSGD modeli oluşturularak, modelin Türkiye için işleyip işlemediği test edilmiştir. DSGD modellerinin öngörümlenmesinde, güçlü ekonometrik yorum izlenerek, Bayesyan teknikler kullanılmıştır. Türetilen etki-tepki fonksiyonları ile ekonomiye yönelik şokların etkileri tartışılmıştır.Elde edilen bulgulara göre, ekonomiye yönelik olarak modelde yer verilen sekiz ayrı dışsal stokastik şokun tamamı üretim, tüketim, enflasyon, reel döviz kurları, dış ticaret hadleri ve faiz oranları değişkenlerinde durgun durum dengelerinden kalıcı bir biçimde uzaklaşmaya yol açmaktadırlar. Bütün şokların Türkiye ekonomisinde istikrarsızlık kaynağı olduğu sonucuna ulaşılmıştır. In parallel with the developments in macroeconomic modelling, a DSGE model for a small open economy is presented in this study to explain the instability Turkish economy experienced after 1980 whose traces could be seen in 1970s. The purpose of the study is to provide a model based on well-defined micro foundations, applicable to the realities of the economy (considering nominal frictions, market failures, shocks, capital flows) and to prove that the model works with the data observed. A DSGE model was constituted within the scope of recent theoretical approaches in the field and it was tested to see whether it had fitted Turkish economy. Bayesian techniques were applied to estimate DSGE models following the strong econometric views. The effects of impulse-response functions and shocks on economy were then discussed.The findings revealed that each of eight external stochastic shocks caused permanent deviation in production, consumption, inflation, real exchange rates, terms of trade and interest rates. It was found out that all shocks were the reasons of the instability in Turkish economy. 213
- Published
- 2018
38. Burkina Faso'da askeri darbeler ve rejimler: 1980-2015
- Author
-
Sawo, Abdoulie, Denk, Bilal Erdem, and Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı
- Subjects
Military intervention ,Burkina-Faso ,International Relations ,Uluslararası İlişkiler ,African countries ,After 1980 - Abstract
Burkina Faso şaşırtıcı derecede fazla askeri darbe ve rejime sahne olan Afrika ülkelerinden biridir. Nijerya, Gana ve Benin'le yarışan darbelerle dolu bir tarihe sahiptir ve Afrika'nın `darbe başkenti` olarak anılmaktadır. 1960'ta bağımsız olmasından bu yana ülke, beş tanesi 1980-2015 arasında gerçekleşmiş olan altı başarılı askeri darbe ve rejime sahne olmuştur. 2015 seçimleri dışında da devlet başkanının seçimle değiştiği görülmemiştir. Hükmetin askeri darbeler yoluyla değişmesi öylesine yaygındır ki bu durum, ülkedeki demokratik kurumları tüketmekte ve sivil yönetimi tahrip etmektedir. 1980'den 2015'e dek ülke birçok askeri darbeye tanık olmuş ve bunların çoğu da 1980'li yıllarda gerçekleşmiştir. Ülkenin askeri darbelere eğilimli olmasının ardında çeşitli etkenler bulunmaktadır. Bu çalışmada da şaşırtıcı derecede çok sayıdaki askeri darbeler ve rejimlerin ülke üzerindeki etkilerinin yanı sıra bunların tetikleyicisinin ne olduğunu ortaya çıkarmak amacıyla, 1980-2015 arasında gerçekleşen darbelerin tarihi incelenmektedir. Çalışmayla, ordu menfaatlerinin ve ekonomik ve sosyopolitik azgelişmişliğin Burkina Faso'da askeri müdahalelerin sıklığını önemli ölçüde arttırdığı tespit edilmiştir. Bunun yanı sıra çalışmada darbe ve rejimlerin Burkina Faso üzerindeki etkileri de incelenmiştir. Bu etkilerden bazıları, diğerlerinin yanı sıra ekonomi, politika, tarım, ordu ve demokratik ilkeleri içermektedir. Bu da söz konusu nedenlerin (gerekçelerin) ve ülkenin kalkınması üzerindeki etkilerinin ampirik temellendirmesi ve sağlam bir analizini sunmak amacıyla kuramsal açıklamalar kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Burkina Faso is one of the African states with a staggering number of military coup d'états and regimes. It has a coup-laden history that rivals Nigeria, Ghana and Benin and it is referred to as the `coup capital` of Africa. From its independence in 1960, the country had six successful military coups and regimes, five of which happened between 1980-2015. There has never been a change of head of state through elections except in 2015. Change of government through military coups has been so rampant that it has starved the country's democratic institutions and obliterated civilian rule. From 1980 to 2015, the country witnessed multiple military coups and most of them happened in the 1980s. Several factors led to the proneness of the country to military coups. This work, therefore, studies the history of these coups from 1980 to 2015 to find out what sparked this whopping and staggering number of military coups and regimes as well as the impact it has had on the country. This study established that military-based interest, economic, sociopolitical underdevelopments have flared up the frequency of military intervention in Burkina Faso. In addition, the study also looks into the impacts of these coups and regimes had on Burkina Faso. Some of these impacts include: economy, politics, agriculture, the military, democratic principles among others. This has been achieved by employing theoretical explanations to provide empirical justification and robust analyses of these causes (reasons) and impacts it had on the development of the country. 93
- Published
- 2018
39. Tükiye'de 1980 sonrası liberalleşmenin işsizlik üzerindeki etkisi
- Author
-
Dağli, Gökçe, Gönel, Feride, and İktisat Anabilim Dalı
- Subjects
Employment ,Turkish economy ,Economic effect ,Economics ,Unemployment ,After 1980 ,Ekonomi ,Labour market ,Liberal economy ,Liberalization - Abstract
24 Ocak Kararları ile Türkiye ekonomisinde önemli bir dönüşüm süreci başlamıştır. 1980 öncesi dönemde planlı kalkınmadan beklenen kararlı bir ekonomik büyümedir ancak kalkınma planları değişen konjonktürün de etkisiyle, beklenenin aksine büyük ekonomik bunalımları beraberinde getirmiştir. Bu ekonomik bunalımlara çözüm olarak ve dünyadaki gelişmelere paralel yeni politika kararları ile 1980-88 yılları arasında dışa açılma ve 1989 sonrası finansal serbestlik süreçleri başlamıştır. Bu yeni ekonomi politikalarının pek çok makroekonomik değişkene etkisi olmuştur. Bu makroekonomik değişkenlerin en önemlilerinden bir tanesi ise işsizlik olmuştur. İşsizlik olgusu bu dönüşüm sürecinden sonra daha dikkat çeken bir boyut kazanmıştır. Bu çalışmada 1980 sonrası gerçekleşen liberalleşmenin işsizlik üzerine etkisi incelenecektir. Bu amaçla ilk olarak emek piyasası ve işsizlik ile ilgili temel yaklaşımlar ele alınacaktır. Bu temel yaklaşımlar ele alınırken konu farklı okulların görüşleri çerçevesinde değerlendirilecektir. İkinci bölümde ise 1980 sonrası Türkiye ekonomisinde yaşanılan dönüşümün emek piyasasına etkisi incelenecektir. Bu bölümde ilk olarak 1980 dönüşümünün Türkiye için ne anlama geldiği kısaca anlatıldıktan sonra Türkiye'deki emek piyasasının yaşadığı değişim sendikalar, eğitim, cinsiyet ayrımcılığı ve esnek istihdam yapıları perspektiflerinden ele alınacaktır. Üçüncü bölümü oluşturan Türkiye'de işsizlik konusu incelenirken sayısal verilerden yararlanarak işsizlik konusunda Türkiye'nin Dünya ülkeleri arasındaki konumu araştırılacaktır. Çalışma genel bir değerlendirme ve Türkiye'nin işsizlik konusuna ilişkin politika önerileri ile sonuca ulaşmaya çalışacaktır. Anahtar Kelimeler: İstihdam, işsizlik, Emek Piyasası, Türkiye, Liberal Politikalar After 24th January decisions a significant transformation period started in Turkey's economy. Before 1980, a stable economic growth was expected from planned development, but contrary to expectations, development plans brought about economic crisis also with the effect of the changing conjuncture. As a solution to this economic crisis and with new political decisions parallel to the developments in the world, foreign expansion began between 1980-88 and after 1989 financial liberalization period started. These new economic policies affected many macroeconomic variables. One of the most significant of the these macroeconomic variables is unemployment. The phenomenon of the unemployment has taken more attention after that transformation process. In this work, the effect of the liberalization after 1980 on unemployment in Turkey will be analyzed. For this purpose, major approaches about employment market and unemployment will be discussed firstly. The issue will be evaluated within the framework of different schools' views while these basic approaches are handled. In the second part, the effect of the transformation in the economy of Turkey after 1980 on employment market will be analyzed. After this section briefly describes what it means to live in Turkey in the course of 1980 transition at first, change in labor market of Turkey will be approached from the perspective of unions, education gender discrimination and flexible employment structure. While viewing unemployment in Turkey, which constitutes the third part of the thesis, numeric data was used to study Turkey's position among other countries. This work aims a conclusion with a general evaluation and policy recommendations about unemployment in Turkey. Key words: Employment, Unemployment, Employment Market, Turkey, Liberal Policies 70
- Published
- 2018
40. Müslüman feminist bir kadının yaşam öyküsünden 1980'lerden günümüze İslamcı kadın hareketi
- Author
-
Beşli, Gizem Merve, Baran, Aylin, Sosyoloji Anabilim Dalı, and Sosyoloji
- Subjects
Religious movements ,Islamic discourse ,islam'da kadın ,Religiousness ,After 1980 ,feminizm ,Feminism ,Islam ,neoliberalizm ve islamcılık ,Sociology ,Women movements ,Islamism ,islami feminizm ,Women ,dönüşen islamcı kadın ,yaşam öyküsü ,Sosyoloji ,Neo-liberalism - Abstract
Feminism is a stream of ideas aimed at removing inequality between men and women, and ensuring gender equality. This term, which was first heard in the 18th century, has been the name of the struggle over the years that women have maintained to achieve a dignified life. With the influence of neoliberal policies and globalization, the Islamist movement gained strength in the 1980s. Within that period, Islamic Feminism has been the name of the movement, which women seek for rights through Islamic paradigm. Being used first in Iran, this term was heard in Turkey in 1987 with a journal headline ‘Turbaned Feminists’. These intellectual and turbaned women were fighting for gender equality, having place in public sphere with their headscarves, and holding the agenda of the 1990s. For Islamic woman, headscarf was a mark of freedom, therefore; she pursued all her right-seeking path on discourse of headscarf victimization. On the other hand, especially in recent years, Islamic women’s discourse has changed. They began talking more about universal themes on the basis of human rights. This thesis was carried out through life story method with Zeynep Göknil Şanal to understand Islam and feminism relationship from her perspective. Şanal is the term president of Capital City Women’s Platform founded by mostly women theologians with the aim of extracting anti-female discourses from Islam. İÇİNDEKİLER KABUL VE ONAY……………………………………………………………………i BİLDİRİM……………………………………………………………………………..ii YAYIMLAMA VE FİKRİ MÜLKİYET HAKLARI BEYANI……………..…………….iii ETİK BEYAN………………………………………………………..………...……………...iv TEŞEKKÜR ………………..…………………………………………………………v ÖZET…………………………………………………………………………………..vi ABSTRACT…………………………………………………………………………..vii İÇİNDEKİLER………………………………………………………………………viii KISALTMALAR DİZİNİ ………………………………………………………………xi GİRİŞ…………………………………………………………………………………...1 1.BÖLÜM ARAŞTIRMANIN KONUSU, AMACI VE METODU ……………….5 1.1.Araştırmanın Konusu ve Problemi …………………………………………..5 1.2. Araştırmanın Amacı ……………………………………………………….......6 1.3. Araştırmanın Metodu ……………………………………………………….... 7 1.3.1. Yaşam Öyküsü Metodu …………………………………………………7 1.3.2. Araştırmanın Veri Toplama Tekniği ……...……………………………10 1.4. Araştırmada Karşılaşılan Güçlükler ...……………………………………...13 1.5. Araştırmanın Yürütülüş Şekli ……………………………………………......13 2.BÖLÜM KURAMSAL ÇERÇEVE: SOSYAL KİMLİK ….…………………….16 2.1. Sosyal Kimlik Kuramı ..……………………………………………………….16 2.1.1.Sosyal Kimlik ……………………………………………………………17 2.1.2. Sosyal Sınıflandırma……………………………………………………..18 2.1.3. En Küçük Grup Paradigması ……………………………………………19 2.1.4.Sosyal Karşılaştırma ……………………………………………………..19 2.1.5. Sosyal Yapı ……………………………………………………………...20 2.2. Sosyal Kimliğin İnşası .………………………………………………………..21 3. BÖLÜM NEOLİBERALİZM, KÜRESELLEŞME VE TÜRKİYE’DE İSLAMCLIK…………………………………………………………………………..23 3.1. Neoliberalizm, Küreselleşme ve Türkiye’de İslamcı Hareketin Yükselişi …………………………………………………...................................24 3.2. 1980 sonrası Türkiye’de Yaşanan İslami Uyanışın Dinamikleri .…………..28 3.3. İslamcılığın Yeni Aktörleri ve Türkiye’de Dönüşen İslamcı Kadın Profili ………………………………………………………………………….31 3.3.1. 1980 ve 1990’larda İslamcı Kadın …………………………………….. 31 3.3.1.1. İslamcı Kadının Siyasi Arenaya Çıkışı ……………………........37 3.3.2. 2000’ler itibariyle İslamcı Kadın………………………………………..43 4.BÖLÜM İSLAMİ FEMİNİZM…………………………………………………….50 4.1.İslami Feminizm Nedir ve Nasıl Ortaya Çıkmıştır? ........................................50 4.2.İslamcı Kadın Yazarlar ve Feminizmle İlişkileri …...…………………….....53 4.3. İslam Ülkelerinde Kadın Hareketi ….………………………………………..66 4.3.1.Mısır’da Kadın …....…………………………………………………...68 4.3.2. İran’da Kadın ...………………………………………………………..71 4.3.3. Malezya, Endonezya, Pakistan ve Ürdün’de Kadın ..………………….73 4.4. İslami Feminist Kongreler ….…...........…………………………………....75 5.BÖLÜM BAŞKENT KADIN PLATFORMU DERNEĞİ DÖNEM BAŞKANI DR. ZEYNEP GÖKNİL ŞANAL’IN YAŞAM ÖYKÜSÜ VE İSLAMİ FEMİNİZME BAKIŞI ……………..………………………………………………………………...79 5.1. Katılımcının Çocukluğu, Gençliği ve Erken Yetişkinlik Sürecinde Yaşadıkları .…………………………………………………………………... 80 5.1.1.Katılımcının Kendi Arayışıyla Müslüman Olması ve Evlenmesi……….80 5.1.2. Katılımcının Başkent Kadın Platformu’na Üye Oluşu ve Kadın Hakları Kapsamındaki Çalışmaları ……………………………………………83 5.1.3.Dindar Kadınlar Arasındaki Görüş Ayrılıkları ………………………….85 5.2. Katılımcının Kuran’da Geçen Örtünme, Şahitlik, 4 Eşle Evlilik ve Miras’a Bakışı ..…………………………………………………………………………87 5.2.1. Örtünme ………………………………………………………………...87 5.2.2. Dört Eşle Evlilik ve Nikah ………………………………………...........91 5.2.3. Miras ve Mehir ……………………………………………………….....93 5.2.4. Şahitlik .………………………………………………………………..93 5.3. Katılımcının Aile, Kadının Çalışması, Kadının Cinselliği ve LGBTİ’ye Bakışı ………………………………………………………………………………….95 5.3.1.Aile ……………………………………………………………………95 5.3.2. Kadının Çalışması .…………………………………………………….96 5.3.3. Kadının Cinselliği………………………………………………………98 5.3.4. Eşçinsellik, Transeksüellik, İnterseksüellik……………………….......100 5.4. Katılımcının İslami Feminizm’e Bakışı..……………………………………. 102 5.4.1. Kuranı Kadın Gözüyle Yeniden Yorumlamak ……………………….105 5.4.2.Erkek Eliyle Müslüman Kadınlar Zirvesi ……………………………107 5.4.3.Laiklik …………………………………………………………………107 5.4.5. Siyasi Katılım ……………………………………………………….107 DEĞERLENDİRME VE SONUÇ ……………………………………………….....111 KAYNAKÇA ………………………………………………………………………...121 EK 1. Katılımcı Görüşme Formu ………………………………………………….130 EK 2. Tez Çalışması Orijinallik Raporu ………………………………………….133 EK 3. Etik Kurul Muafiyet Formu ………………………………………………..134 Feminizm, temelde kadın ve erkek arasındaki eşitsizliği ortadan kaldırmayı ve toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamayı amaçlayan fikir akımıdır. İlk olarak 18. yüzyılda duyulan bu kavram, yıllar içerisinde kadınların onurlu bir yaşam elde etmesi için verdikleri mücadelenin adı olmuştur. 1980’lerde gelişen neoliberal politikalar ve küreselleşmenin etkisiyle, İslamcı hareket güç kazanmıştır. Bu süreçte, Müslüman kadınların, haklarını İslami paradigma ile aradıkları akımın adı İslami Feminizmdir. İlk İran’da kullanılan bu kavram, 1987 yılında Türkiye’de bir derginin kapak yaptığı ‘Türbanlı Feministler’ adında bir dosyayla duyulmuştur. Hem İslami değerlere sıkı sıkıya bağlı olan, hem de kadın erkek eşitliği talep eden bu tesettürlü ve entelektüel kadınlar, başörtüsü ile kamusal alana çıkma mücadeleleriyle özellikle 90’lı yılların gündemine oturmuştur. İslamcı kadın başörtüsünü bir özgürlük nişanesi olarak gördüğü için, tüm hak arayışını başörtüsü mağduriyeti söylemi üzerinden yürütmüştür. Öte yandan, özellikle son yıllarda, İslamcı kadınların söylemleri değişmiş, artık daha evrensel konulara insan hakları temelinde değinmeye başlamışlardır. Bu çalışma, kadın karşıtı İslami söylemi ayıklamak için çoğunluğu ilahiyatçı kadınlar tarafından kurulan Başkent Kadın Platformu Dönem Başkanı Zeynep Göknil Şanal’la biyografik yöntemlerden biri olan Yaşam Öyküsü Metoduyla yürütülerek, katılımcının gözünden İslam ve Feminizm ilişkisi konu edilmiştir.
- Published
- 2018
41. Türkiye'de 1980 sonrası dönemde ücretlerin gelişimi
- Author
-
Çakir, Gencer, Tanyılmaz, Kurtar, and İktisat Anabilim Dalı
- Subjects
Competition ,Economics ,Capital accumulation ,After 1980 ,Wage ,Ekonomi ,Labour market ,Manpower ,Unions - Abstract
Ücretler sermaye birikiminin dinamiğine, yedek işgücü ordusunun genişliğine ya da darlığına ve yanı sıra sendikal örgütlülüğün düzeyine bağlı olarak değişkenlik gösterir. Bu çalışma Türkiye'de 1980 sonrası dönemde ücretlerin gelişimini ve bunun nedenlerini konu ediniyor. Kapitalist gelişme süreci içinde konu teorik-tarihsel bir çerçevede ele alındı. 1980 dönemeciyle birlikte Türkiye'de dışa dönük sermaye birikimi stratejisine bağlı olarak emek-sermaye-devlet üçlüsü arasındaki ilişkinin değişimi ve dönüşümüne vurgu yapıldı. Ücretlerin gelişme seyri bu genel bağlam içinde incelendi. Wages are varied by depending mainly on the dynamics of capital accumulation, expanse or narrowness in reserve army of labour, and the level of unionisation. This study is about the development of wages in Turkish economy after 1980 period. The case was constructed and examined in theoretical-historical perspective. Depending on the strategy of outbound capital accumulation after 1980 period, triple relation among labour-capital-state has been changed and transformed. The development of wages has been examined in that general context. 182
- Published
- 2018
42. Ekonomik büyüme ve kalkınmanın gerçekleşmesinde maliye politikalarının değerlendirilmesi: 1980 sonrası Türkiye örneği
- Author
-
Bozca, Zafer Durmuş, Özen, Ahmet, and Maliye Ana Bilim Dalı
- Subjects
Maliye ,İnnovation ,Turkish economy ,Economic development ,Incentives ,Human capital ,After 1980 ,Fiscal policies ,Budget policies ,Finance ,Economic growth ,Technology investments - Abstract
1980 sonrasında, Türkiye döviz darboğazını aşmak için sabit kur sisteminde ithal ikameci sanayileşme ile kalkınma stratejisinden, serbest döviz kuru sisteminde ihracata yönelik sanayileşme ile kalkınma stratejisine geçmiştir. Fakat genişletici maliye politikası uygulaması sabit kur sisteminde ithal ikameci sanayileşerek kalkınma döneminde daha etkin olurken; serbest kur sisteminde ihracata yönelik sanayileşerek kalkınma döneminde etkinliğini sermaye hareketlerinin serbestleşmesiyle kaybetmiştir. Çünkü açık bütçe politikasının faiz oranlarını ve talebi arttırması dış ticaret açıklarıyla beraber iç ve dış borç stokunu daha da arttırmıştır. 2002 sonrasında, bütçe reformu, vergi sisteminin etkinliğinin arttırılması ve özelleştirmeler ile mali disiplin sağlanmış, kamu borçlanma gereksinimi azaltılmış ve faiz oranları aşağıya çekilmiştir. Bu dönemde, sıkı maliye politikası asimetrik etki göstererek büyümeyi olumlu etkilemiştir. İstatistiksel verilere göre, Türkiye maliye politikası aracı olarak denk bütçeyi kullandığı 1923-1952 yılları arası dönemde, ekonomi daha hızlı büyümüştür. Cumhuriyet tarihinin (II. Dünya Savaşı yılları hariç) en düşük büyüme hızı ortalaması ise bütçe açıklarının en fazla olduğu 1990-2001 yılları arası dönemdedir. 1923-1979 yılları arası % 5,5 olan ortalama büyüme hızı, 1924-2012 yılları arası % 4,9 oranına düşmüştür. 2003-2017 yılları arasında ekonominin ortalama büyüme hızı yaklaşık % 5,5 oranındadır. Bu nedenle serbest döviz kuru sisteminde maliye politikası olarak açık bütçe yerine denk bütçe tercih edilmelidir.Türkiye'nin kalkınma planlarında da hedeflediği ortalama büyüme hızını artıramamasının üç temel sebebi açık bütçe politikasının faiz oranlarını yükseltmesi, üretim artışının ithal girdiye bağımlı olması ve ihracatın ithalatı karşılama oranının düşük olmasıdır. 2002 yılından sonra devletin ekonomiden çekilmesiyle beraber küçük ve denk bütçe politikası düşük faiz ve vergi oranlarında özel yatırımları ve ihracatı olumlu etkileyecek bir ekonomik ortam yaratacaktır. Maliye politikasının teşvik ettiği yatırım artışını kısıtlayan döviz darboğazı ise teknolojinin içselleştirilmesi ile aşılabilecektir. Böylece, Dokuzuncu ve Onuncu Kalkınma Planlarında hedeflenen bilgi toplumuna dönüşüm süreci de hızlanacaktır. Bu gerekçelerle, hızlı büyümeyle kalkınmanın sürdürülebilmesi için seçilen yeni teknolojilere dayalı bilgi bazlı inovatif sanayileşme stratejisinin başarısını sağlayacak olan denk bütçe politikası çerçevesinde altyapı harcamalarını artıran, beşeri sermaye ve inovasyon yaratacak kurumları ve teknoloji yatırımlarını teşvik eden bir maliye politikasının kullanılması önerilmektedir. After 1980, Turkey foreign exchange bottleneck in the development strategy of import substitution industrialization to overcome the fixed exchange rate system, have passed into the development strategy of export-oriented industrialization with the floating exchange rate system. However, while the application of the expanding fiscal policy is more effective in the development period by industrialization of the import substitute in the fixed exchange rate system, industrialization aimed at exportation in the free exchange system and lost its effectiveness in the development period with the liberation of capital movements. Because of the open budget policy and increasing interest rates and foreign trade deficits, domestic and foreign debt stock has increased even more. After 2002, budget reform, increased effectiveness of the tax system and fiscal discipline through privatizations, reduced public borrowing requirements and reduced interest rates. In this period, the tight fiscal policy has had an asymmetrical effect and positively affected the capital. According to statistical data, Turkey's economy in the period between the years 1923-1952 as a fiscal policy tool he uses a balanced butget has grown faster. The lowest rate of growth in Republican history (except for World War II) is the period between 1990-2001 when budget deficits are the highest. The average growth rate, which was % 5,5 between 1923-1979, decreased by % 4,9 between 1924-2012. Between 2003-2017, the average growth rate of the economy is about % 5,5. For these reason, the flexible exchange rate system should be budgeted instead of the open budget as the fiscal policy.Turkey's development plan that also aims at increasing inability to raise the average growth rate of the three mainreasons the budget deficit policy interest rate, to be dependent on imported inputs increase of production and export-import coverage ratio is low. With the withdrawal of the state from the economy after 2002, the small and equal budgetary policy will create an economic environment that will positively affect private investments and exports at low interest and tax rates. The foreign exchange bottleneck, which restricts the investment increse promoted by fiscal policy, can be overcome by the internalization of technology. So that the process of transformation to information society targeted at the Ninth and Tenth Development Plans will also accelerate. For this reason, it is proposed to use a fiscal policy that promotes human capital and innovation and technology investments that increase infrastructure spending within the framework of equivalent budgetary policy, which will ensure the success of knowledge-based innovative industrialization strategy based on selected new technologies to sustain rapid growth. 280
- Published
- 2018
43. 1980 sonrası Türkiye'de spor giyimin gelişimi ve spor giysi tasarımında çağdaş yaklaşımlar
- Author
-
Kurdoğlu, Duygu, Doğan Sözüer, Zehra, and Tekstil ve Moda Tasarımı Anasanat Dalı
- Subjects
Tekstil ve Tekstil Mühendisliği ,Fine Arts ,Textile and Textile Engineering ,Sportswear ,Giyim Endüstrisi ,Clothing Industry ,After 1980 ,Güzel Sanatlar ,Clothing design ,Popular culture ,Clothes ,Clothing ,Fashion design - Abstract
Bu çalışmanın amacı, Türkiye'de 1980 ve sonrasındaki popüler kültürü, tüketim toplumunu, Türkiye'de ki gençlik kültürünü ve spor giyimin gelişimini, medya alanındaki gelişmeleri ele alarak bunların günlük yaşama etkilerini ve moda sektörüne etkilerini spor giyimin temeline dayandırarak spor giyim tarafından incelenmektedir.Ancak günümüzde ise spor giyimin ortaya çıkması ve spor yapmak ile kısıtlı olmayan kullanım şekilleri tasarımcılar tarafından ele alınmış, bilinen dışında yeni bir giyinme biçimi olarak tercih edilir hale gelmiştir.Odak noktası 1980 ve daha öncesinde spor giyim kavramının sadece insanlar tarafından ihtiyaç olarak tercih edildiği, bu yıllarda erkeklerin ata binme, avcılık, balık tutma gibi kırsal alanlarda yapılan aktivitelerde spor giyimi kullandıkları ya da spora giderken tercih ettikleri bir giyim tarzı olduğu görülmüştür.1980 ve sonrasında popüler kültürün gelişimiyle beraber spor giyim yaygınlaşmıştır, tüketiciler medyanın gelişmesiyle beraber giyim davranışlarını taklit etmeye başlamış ve yeni giyim tarzlarını oluşturdukları görülmüştür. 1980'de yaşanan dönüşümlerle beraber ise spor giyim günlük yaşamın bir parçası haline gelmiş ve günlük giyimi etkileyecek şekilde giyim davranışlarına dahil olmuştur. İnsanlar yalnızca spora giderken değil, günlük yaşamalarında rahat edebilmek için alışılagelmiş giysi tüketim biçimini ortaya koymuştur. Sporun günlük yaşama dahil olması ve spor giyimin ise amacı dışında modaya dönüşmesi günümüz tasarımcılar tarafından yeniden ele alınmış ve yeni giyim türlerinin ortaya çıkmasına zemin hazırlamıştır. The purpose of this study, popular culture in 1980 and aftert hat in Turkey, consumer society, youthculture and ssports apperal development in Turkey, by examining the developments in the field of media and examining their effects on the fashion sector on the basis of sportswear.Today, the emergence of sportswear and the forms of use thatare not restricted to sports are handled by the designers, has become a prefferred from of dressing outside of the known.Focus point 1980 and earlier, the concept of sportswear was only preferred by people, it has been seen in these years that mankind use sportswear for activities in ruralareas such as horseriding, hunting, fishing or it has also seen that they preferred thisstyle going to do sport. Sportsclothing has become wide spread with the development of popular cultures since 1980, consumers have begun to imitateclothing behaviors with the development of the media and have shown that they have created new styles of clothing. Togethar with the transformations that took place in 1980, sportswear has become part of everyday life and has become involved in clothing behaviors that will affect Daily wear. People have now come up with the usualway of consuming clothes, not just to gothespore but to the comfortable in their Daily lives. The inclusion of sport in everyday life and the transformation of sportswear into an out-of-purpose mode have been rethought by contemporary designers and have laid the ground work for th emergence of new types of clothing 108
- Published
- 2018
44. 1980 sonrası Türk resim sanatında figüratif eğilimler ve Mehmet Başbuğ
- Author
-
Güngör, Tuğba, Başbuğ, Fatih, Sanat ve Tasarım Anasanat Dalı, Sanat ve Tasarım, Fatih Başbuğ, and Güzel Sanatlar Enstitüsü
- Subjects
Fine Arts ,Turkish painting art ,Pictures ,Başbuğ, Mehmet ,After 1980 ,Güzel Sanatlar ,Painting art ,Figurative picture - Abstract
Bu çalışmada, günümüz sanatçılarından Mehmet Başbuğ seçilerek, sanatçının resimleri 1980 Sonrası Türk Resim Sanatında Figüratif Eğilimler konusu içerisinde irdelenmiştir. Çalışmanın amacı, Figüratif Türk Resminin başlangıcı, izlediği tarihi, etkilenim alanları, teknik süreci ve bu süreci etkileyen sosyal, kültürel, ekonomik vb. değişkenlerle ele alarak, gelişim sürecini yorumlamak ve Türk Resim Sanatında figüratif resim anlayışında önemli eserler üreten Mehmet Başbuğ'un sanatını incelemektir. 1980 sonrası dönem, Türk Resim Sanatı için zengin yaratım alanlarının kapılarının açıldığı üretken bir dönemdir. Bu bağlamda 1980'den günümüze çok sayıda ressam figüratif çalışmalarıyla dikkat çekmiş ve bu süreçte önemli sergi ve sanat etkinlikleri düzenlenmiştir. Bu araştırma kapsamında örneklenen seçki, bu zengin birikimin küçük bir temsilidir. Bununla birlikte bu süreç içinde, sanatçıları, eserleri ve dönemiyle birlikte tanımak, özellikle konu olarak alınan, kendi özgün duruşunu koruyan ve bu bağlamda yapıt veren Mehmet Başbuğ'un hayatını, etkilendiği sanat ortamını, tekniğini, konu seçimini, eserlerindeki tavrını ve üslupsal özelliklerini, seçilen yapıtlarıyla analiz etmek çalışmanın amacının vurgulanması açısından önem arz etmektedir. In this study, Mehmet Basbug was selected from contemporary artists and his paintings were explicated in the context of Figurative Tendencies in Turkish Art after 1980. The aim of this study is to interpret the development process by considering the beginning of the Figurative Turkish Painting, its history, the areas of influence, the technical process and the social, cultural and economic variables affecting this process, and also Mehmet Başbuğ's art, which produces important works in the understanding of figurative painting in Turkish Art. The post-1980 is a productive period in which many creative areas are opened in Turkish Art. In this context, many painters, from 1980 onwards, draw attention with their figurative works and important exhibition and art events were organized in same period. The selection exemplified in the context of this study is a small representation of this rich heritage. However, in this process, it is particularly important to emphasize and study Mehmet Başbuğ's life, art scene, technique, subject selection, attitude and stylistic features which are taken as a subject here, in this study, with his selected works beside other artists with their work and period. 363
- Published
- 2018
45. 1980 sonrası çalışma hayatına başlayan bazı meslek mensuplarının sosyolojik açıdan karşılaştırmalı analizi
- Author
-
Özyurt, Cem, Akşit, Bahattin, Sosyoloji Ana Bilim Dalı, and Maltepe Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü
- Subjects
Meslek ,Orta sınıf ,Work life ,After 1980 ,Sınıfsal konum ,Profesyonellik ,Profession ,Sociological analysis ,Kariyer ,Professionalism ,Sociology ,Class position ,Class status ,Middle class ,Occupations ,Sosyoloji ,Career - Abstract
Tez çalışmasında, mesleğin inşa ettiği sosyo ekonomik kapasiteler ve oluşumsal bütünlükler temel bir parametre olarak kabul edilmiş ve mesleğin toplumsal yaşantıyı biçimlendirme ve oluşturma gücü önemli bir etken olarak konumlandırılmıştır. Öğretmenlik, avukatlık, bankacılık -iktisadi idari bilim mezunları- ve mühendislik mesleklerini 80'li yıllarda icra eden meslek mensuplarıyla ( olgun jenerasyon ) 2000'li yıllarda icra eden meslek mensupları, ( genç jenerasyon) mesleğin biçimlendirdiği sınıfsal konumlanmalar, mülkiyet ilişkileri, iş ve meslek kariyerleri, inançlar, değer yargıları, dünya görüşleri ve gündelik yaşamın diğer olanakları açılarından karşılaştırmalı olarak değerlendirilmiş, analiz edilmeye çalışılmıştır. Bu analizlerde, olgun jenerasyon meslek mensuplarının iş, meslek ve mülkiyet ilişkilerindeki düzenlilik ve göreceli istikrar durumuyla, genç jenerasyon aktörlerin mesleki kariyerler açısından istikrarsız ve eğreti durumsallığı, temel zıtlık noktası olarak konumlandırılmıştır. İki jenerasyonun maddi/nesnel iş ve profesyonel yaşantılarının gündelik yaşantıda inşa ettiği kariyerlerle, meslek etrafında biçimlenen gündelik ritim ve rutinleri karşılaştırmalı olarak analiz edilmiştir. Bu değerlendirmeler ve analizler sonucunda, olgun jenerasyon öğretmen, avukat, bankacı ve mühendis meslek mensuplarının mülkiyete dönüşebilen ve farklı kariyerler inşa edebilen mesleki pozisyonları güçlü orta sınıf konumlanması olarak öne çıkarken, genç jenerasyon meslek mensuplarının, meslek etrafında konumlanan pratiklerinin bir " orta sınıf " inşasına olanak verip vermediği tartışmaya açılmış ve elde edilen bulgular çerçevesinde analizler yapılmıştır., In the thesis study, socio-economic contingencies built by professions and the regulatory roles in capacities of participating to the life practices were considered as a parameter. The powers of professions to form and create social life were positioned as an important factor. In this scope, members of professions of teaching, attorneyship, banking business – graduates of economics and administrative sciences – and engineering who practiced these professions in the 80s (adult generation) and those who practiced these professions in the 2000s (young generation) were analyzed by comparing their class positioning formed by the profession, property relationships, business and profession careers, beliefs, value judgments, world-views and other opportunities of daily life. In these analyses, orderliness and relative stability in the occupation, profession and property relationships of adult generation and the unstable and transitory contingency of young generation actors in terms of their professional careers were positioned as basic contrast point. Careers built by material/objective business and professionalism conditions of both generations in the daily life, and daily rhythms and routines formed around the profession were presented comparatively. In consequence of these evaluations and analyses, while it became prominent that in the adult generation members of teaching, attorneyship, banking and engineering professions has a strong middle class positioning which can transform into possession and can build different careers, it was discussed whether the practices positioned around the young generation profession members will enable them to build a "middle class" standing.
- Published
- 2018
46. Türkiye'de 1980 sonrasında gerçekleşen milletvekili genel seçimleri üzerine mekânsal bir analiz
- Author
-
Yiğit, Hasan Hüseyin, Sezgin, Aykut, and İktisat Anabilim Dalı
- Subjects
Deputy ,Political geography ,Siyasal Bilimler ,General elections ,Political Science ,Economic geography ,Spatial analysis ,Ekonometri ,After 1980 ,Econometrics ,Elections - Abstract
Demokrasilerin egemen olduğu bölgelerde idareciler, seçmenlerin ortaya koydukları irade ile belirlenmektedir. Seçimlerin geçekleşme esnasında ise; seçmen tercihleri ile illerarası veya bölgelerarası mekânsal farklılıklar gibi önemli parametreler partilerin oy oranlarının belirlenmesinde etkin bir rol almaktadır. Bu bağlamda yapılan çalışma özelinde mekânın siyasetle olan ilişkisine atıfta bulunarak mekânsal farklılıkların genel seçim sonuçları üzerindeki bağımlılık etkileri ölçülmüştür. Yapılan bu çalışmada, Türkiye'de 1980 sonrasında gerçekleştirilen genel seçimlerde illerarası mekânsal farklılıklar göz önünde bulundurularak partilerin oy oranlarına etkileri de araştırılmıştır.Araştırmada, iller arası mekânsal ağırlıklandırma ve komşuluk matrisi hesaplamaları yapılarak mekânsal düzeyde iller arası bağımlılık dereceleri ölçülmüştür. Mekânsal bağımlılık derecelerinin ölçülmesinde Moran I test istatistiği ve Geary C test istatistiği vasıtasıyla gerek global düzeyde gerekse yerel düzeyde mekânsal ağırlıklandırmalar yapılarak illerin mekânsal ekonometrik düzeyde bağımlılık seviyeleri belirlenmiştir.Nihai olarak araştırma yapılırken ekonomik coğrafi farklılıklar ve yakın siyasi tarihten elde edilen ampirik bulgular ve mekânsal modellemeler çerçevesinde; `Seçmen tercihleri mekânsal farklılıklardan etkileniyor mu?` ve `İllerarası komşuluk ilişkileri seçmen tercihlerine yansıyor mu?` gibi sorulara cevaplar bulunmuştur. Yapılan çalışmada genel olarak seçimlerin sonuçları, ekonomik coğrafya, siyasi coğrafya ve mekânsal analiz gibi dört farklı alt disiplin ele alınmıştır. Çalışma kapsamında seçmen tercihlerinin yerel ve global düzeyde mekânsal farklılıklardan ve komşuluk ilişkilerinden belirli ölçülerde etkilendiği ortaya çıkmıştır. In regions where democracies dominate, administrators are determined by the will of voters. During the transition of the elections; voter preferences and important spatial parameters such as illusory or interregional spatial differences play an active role in determining the voting rates of the parties. In the context of this study, the dependence effects of spatial differences on the general election results were measured by determining the relation of space with politics. Made in this study, the Inter Provincial general elections held in Turkey in 1980 after the effects of the spatial differences of considering the percentage of votes the party was also investigated.In the research, spatial weighting between illusions and neighborhood matrix calculations were used to measure dependency ratios at the spatial level. In the measurement of spatial dependency ratings, the degree of dependence on the spatial econometric level was determined by applying the Moran I test statistic and Geary C test statistic both at the global level and at the local level.While ultimately research is being conducted, within the framework of empirical findings and spatial models obtained from economic geographical differences and close political history; `Are voter preferences affected by spatial differences?` And `Are neighborhood relations reflected in voter preferences?` In the study conducted, four different sub-disciplines such as the results of the elections in general, economic geography, political geography and spatial analysis were discussed. Within the scope of the study it has been found that voter preferences are influenced by spatial and local relations at local and global level and by neighborhood relations. 179
- Published
- 2018
47. Power-space relationship in the neoliberal period and the construction of the conservative city after 1980's in Turkey
- Author
-
Serter, Gencay, Çınar, Tayfun, and Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Anabilim Dalı
- Subjects
Urban space ,Siyasal Bilimler ,Political Science ,After 1980 ,Space ,Neo-liberalism ,Conservatism ,Ideology ,Urban transformation - Abstract
1970'lerden itibaren tüm dünyada hâkimiyet kurmaya başlayan neoliberal ideolojinin uygulayıcıları muhafazakâr karakterli aktörler olmuşlardır. Türkiye'de de 1980 askeri darbesi ile başlayan bu neoliberal dönüşüm süreci Turgut Özal önderliğinde başlamış ve şiddetini artırarak devam etmiştir. Dolayısıyla muhafazakârlık ve neoliberalizm sürekli olarak birbirlerini besleyen ideolojiler olarak yükselişlerini ve hâkimiyetlerini birbirleri üzerinden sağlamışlardır. Tez bu çerçevede neoliberal ve muhafazakâr ideoloji arasındaki birlikteliğin rastlantısal veya dönemsel olamayacağı önermesiyle bu iki ideolojinin kurdukları koalisyonun ideolojik ve mekânsal boyutlarını ortaya koymayı hedeflemektedir. Bu kapsamda Türkiye Cumhuriyeti tarihi boyunda muhafazakârlığın gelişim süreci ile birlikte ekonomide ve kentsel mekândaki dönüşümler ve kırılma noktaları tespit edilerek bu iki ideolojinin hem mekânsal anlamda hem de ideolojik anlamda birbirlerini nasıl besledikleri ortaya konulmaya çalışılmıştır. Practitioners of neoliberalism which established dominance all over the world from 1970's, were being frequently conservative actors. In Turkey neoliberal transition has started under Turgut Özal leadership and continued with increasing intenseness. So conservatism and neoliberalism which supports each other, always establish their dominance by using each other. In this context, thesis aims to reveal ideological and spatial aspects (dimensions) of the coalition constituted by neoliberal and conservative ideologies with the theorem of togetherness between these two ideologies cannot be coincidental and seasonal. Within this scope, it is endeavored to reveal how those two ideologies support each other in spatial and ideological meaning by determining transformations and break points in economy and urban space in conjunction with development process of conservatism during the history of Republic of Turkey. 371
- Published
- 2018
48. Türkiye'de bütçe açıklarının ekonomik etkileri: 1980' den günümüze yaşanan ekonomik gelişmeler ve bütçe açığının sürdürülebilirliğine dair genel bir değerlendirme
- Author
-
Akin, Nurcan, Uzun, Ayşe Meral, and Maliye Anabilim Dalı
- Subjects
Maliye ,Turkish economy ,Economic effect ,Sustainability ,Economics ,After 1980 ,Ekonomi ,Economic developments ,Finance ,Budget deficits - Abstract
Bu çalışma bütçe açıklarının ekonomik etkilerini ve sürdürülebilirliğini yaşanan ekonomik süreçlerle birlikte ekonomik göstergeler doğrultusunda ve yapılan çalışmalar kapsamında incelemektedir. Gelirlerimizden fazla olan ve sürekli artan kamu harcamaları, bütçe açığı sebebidir. Ülke ekonomileri için makroekonomik denge önemlidir ve oluşan bütçe açıkları bu dengeler üzerinde birçok ekonomik olumsuzluğa neden olmaktadır. Açıklar en çok enflasyon, büyüme, ödemeler dengesi, faiz, borçlanma, yatırımlar ve istihdam gibi ekonomik dengeler üzerinde olumsuzluklar oluşturmaktadır. Bütçe açıkları ve oluşturduğu ekonomik olumsuzlukların giderilmesi için açığın iyi tespit edilerek sağlam ve güvenilir kaynaklarla finansmanının sağlanması gerekmektedir. Açık finansmanında kullanılan kaynakların maliyetinin iyi hesaplanarak gelir arttırıcı ekonomik faaliyetlere yönlendirilmesi bununla birlikte harcama azaltıcı politikaların izlenmesi oldukça önemlidir. Çalışmada bütçe açıkları, nedenleri, finansman yöntemleri ve bu yöntemlerin oluşturduğu ekonomik etkiler ve bütçe açıklarının sürdürülebilirliği Türkiye ekonomisinde yıllar itibariyle yaşanan ekonomik gelişmeler kapsamında incelenmiştir. This study examines the economic effects of budget deficit and its sustainability with the current economic progress in terms of economics indicators, and research. Public expenditure, which is more than our income and increasing continuously, is the reason for the budget deficit. Macroeconomic balance is significant for a country's economics, and this zone deficit causes several problems on these balances. The deficits commonly damage the economics balance, for example inflation, development, balance of payments, interest, loan, investments and employment. It is necessary to assess the deficit accurately in order to resolve the budget deficits and the economic problems; the funding should be provided by stable and reliable resources. It is quite significant to observe the policies of reducing expenditures, while calculating the cost of the resources used in the open loan, be directed to enhancing economic activities. In this study, budget deficits, its reasons, funding ways and the economic effects of the funding means, and budget deficit sustainability have been investigated in economic developments in the Turkish economy throughout the years. 132
- Published
- 2018
49. Sosyal refah devleti yaklaşımı açısından Türkiye'de 1980 sonrası eğitim harcamalarının gelişimi: Türkiye-OECD ülkeleri üzerine bir karşılaştırma
- Author
-
Huseynov, Yusif, Susam, Nazan, and Maliye Anabilim Dalı
- Subjects
Maliye ,Social welfare ,Turkey ,Education expenditures ,Eğitim ve Öğretim ,Comparative analysis ,Education and Training ,After 1980 ,Social expenditurese ,OECD countries ,Welfare state ,Finance - Abstract
Sosyal refah devleti anlayışı, 1980 sonrası dönemde küreselleşme ve yeni liberal politikaların bir sonucu olarak yeniden yapılanma sürecine girmiştir. Sosyal refah devleti, sağlıktan eğitime ve sosyal güvenlikten yoksullukla mücadeleye değişik alanlarda sorumluluklar üstlenmiştir. Türkiye'de eğitim alanına yapılan harcamalar, toplumun genel sosyal refahına yönelik olan ve sosyal harcama olarak kabul edilebilecek bir harcama türüdür. Bu çalışmanın amacı, sosyal refah devleti, sosyal refah devleti çerçevesinde sosyal harcamaları kısaca açıklayarak, Türkiye'de eğitim harcamalarının düzeyini sorgulamak ve OECD ülkeleri ile karşılaştırmak ve değerlendirmektir. Son yüzyılda dünyada küreselleşmenin etkisi artmaya başlamış ve bu süreçte eğitimli bireylerden oluşan bir toplum; ülke için, sosyal ve siyasi fayda üretmenin yanı sıra beşeri sermayenin kalitesinin yükselmesi açısından ekonomik performansa da katkıda bulunmaktadır. Ekonomi ile eğitim arasındaki bu yakın ilişki, çok sayıda araştırmanın zeminini oluşturmaktadır.Bu çalışmada, sosyal devlet (refah devleti politikasından hareket edilerek Türkiye'de 1980 sonrası dönemde kamusal eğitim harcamalarının, konsolide ve merkezi yönetim bütçe harcamaları ve Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYH) içindeki payları ve gelişimi incelenmiştir. Bununla beraber eğitimin önemi ve Türkiye'de eğitimin durumu ele alınmıştır. Kamu bütçesinden eğitime yapılan harcamaların gelişimi tablolar halinde sunulmuş ve OECD'ye üye 34 ülkenin eğitim hizmetleri ve eğitim harcamaları ile ilgili göstergeler kullanılarak karşılaştırmalar yapılmıştır. Çalışmanın sonucunda; incelenen dönemde eğitimle ilgili nitel ve nicel göstergelerin iyiye doğru gittiğinin görülmesine rağmen, bu harcamaların gelişiminin, ülkenin ekonomik konjonktürüne paralellik gösterdiği, harcamaların büyük kısmının personel harcamalarına gittiği, yatırım harcamalarının yeterli seviyeye ulaşamadığı görülmüştür. Social welfare state understanding has been in the process of restructuring after the 1980 period as a result of globalisation and neo-liberal policies. Social welfare state has had responsibilities in different fields ranging from health to education and from social security to poverty reduction. In Turkey, the education expenditures may be accepted as social expenditures contributing to general social welfare of the society. The aim of this study is to explain the social welfare state and social expenditures in the context of the social welfare state briefly, and to examine and compare the level of education expenditures in Turkey and OECD countries.In the last century, the impact of globalization has begun to increase in the world, in this process a society that consists educated individuals has contribution to economical performance in point of the rising of human capital as well as generating social and political benefits for the country. The closer relationship between economy and education that forms the basis of a lot of studies.In this study, on the basis of the social state (welfare state) policy has been analysed that, the evolution and shares public expenditure of education within consolidated and central government budget expenditure and GDP after the 1980 period in Turkey. At the same time, the importance of education and the situation of education in Turkey have been discussed. Development of public education expenditure has been served as a tabulated and comparisons were made about educational services and expenditures via using indicators of 34 countries which members of OECD.At the end of the study; although in the examined period the qualitative and quantitative indicators related to education are improving, it was found that, there are similarity between development of public expenditure of education and economic conjuncture of the country, share of personnel expenditure are most of total expenditure and investment expenditures of education are not sufficient level. 156
- Published
- 2018
50. Küreselleşme sürecinde Türkiye'de, 1980 sonrası vergi yapısının dönüşümü
- Author
-
Alptekin, Ercan, Önder, Murat, and Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Ana Bilim Dalı
- Subjects
Maliye ,Taxation ,Siyasal Bilimler ,Tax burden ,Political Science ,Structural change ,After 1980 ,Turkish tax system ,Taxation policy ,Taxes ,24 January 1980 decisions ,Globalization ,Finance - Abstract
24 Ocak Kararları, 12 Eylül 1980 askeri darbesi ile birlikte Türkiye'de yapısal bir dönüşümü gerçekleştirip ülkenin Dünya'ya eklemlenmesine yol açmıştır. Tezde, küreselleşmenin, 24 Ocak 1980 Kararları sonrası uygulanan neo-liberal politikalarla Türk vergi yapısına etkileri ampirik bulgularla açıklanmakta; egemenliği kullanırken ulus-devletin nasıl yetkisizleştirdiği araştırılmaktadır. OECD ve Maliye Bakanlığı'ndan elde edilen verilerle 1965-2014 arası, regresyon yöntemiyle 24 Ocak Kararları öncesi ve sonrası değişiklikler karşılaştırmalı olarak analiz edilerek, değişim açıklanmaktadır. Türkiye'de vergi yükü artmış, vergi yapısı dolaylı vergilerin ağırlık kazandığı, dolaysız vergilerin azaldığı, emeğin yoğun vergilendiği bir sisteme doğru evrilerek, sermaye ve girişimci gelirleri lehine, emek gelirleri aleyhine dönüşüme uğramış, süreçte sosyal adalet ve hukuk devleti ilkeleri ihmal edilmiştir. Türkiye özelinde gerçekleştirilen araştırmada, küreselleşmenin doğru anlaşılarak yorumlanması gerektiği, egemenlik yetkisinden verilen tavizlere dayalı kısa vadeli çözümler yerine hukukun egemen olduğu bir refah toplumu meydana getirecek etkin politikaların izlenmesinin önemi vurgulamaktadır. Jan. 24th Decisions to perform a structural transformation in Turkey with a military coup September 12, 1980 led to the integration of the country to the world. In the thesis, the effects of globalization on the Turkish tax structure with neo-liberal policies implemented after the Jan.24, 1980 Decisions are explained by empirical findings; how the nation-state disqualifies when using sovereignty. With the data obtained from the OECD and the Ministry of Finance between year 1965 and 2014, by the multiple regression method, transformation is explained making comparative analysis with the changes before and after the 24 January Decisions. Tax burden in Turkey increased, as the tax structure has been evolved to a system where indirect taxes become dominant, direct taxes decrease and labour is taxed intensively, it has been transformed in favour of capital and entrepreneurial revenues against labour, while the principles of social justice and the rule of law in the process has been neglected. In the research, conducted on Turkey in particular, that globalization needs to be interpreted correctly and the significance of monitoring effective policies that will create a welfare society dominated by law has been emphasized instead of short-term solutions based on concessions given by the sovereignty authority. 255
- Published
- 2018
Catalog
Discovery Service for Jio Institute Digital Library
For full access to our library's resources, please sign in.