Search

Aim: Gynecomastia is the visible enlargement of the male breast tissue either due to physiologic, pathologic or drug-related causes. Physiological and pathological gynecomastia occurs because of the derangement of the estrogen and androgen metabolism. Drug-related gynecomastia is seen when using drugs affecting this hormone metabolism as well as a side effect of different drugs. Successful treatment of gynecomastia was reported with medical treatment and cessation of the possible causative drugs especially in early period, and with direct excision, endoscopic subcutaneous mastectomy and excision with liposuction treatments in the late period. Material and Methods: In this study, we reported our results of gynecomastia treatment with suction assisted wet liposuction in 3 different planes using 3 different thickness cannulas in Grade I, II and III patients. Forty five patients were operated between 2009 and 2019 using this technique in our clinique. All patients were followed for up to a minimum of 6 months to observe the complication rate and the final aesthetic result. Results: Within the 45 patients evaluated in this study, the complication rate was 6.7%, the success rate of the operation was 93.3% and the patient satisfaction was 91.1%. Gynecomastia treatment in general-especially liposuction-was reviewed and our results were evaluated based on the literature results. Conclusion: There are many different options for gynecomastia treatment. In this study, we concluded that in Grade I, II, and III patients good results can be achieved and patient satisfaction is high in gynecomastia treatment with wet liposuction. inekomasti fizyolojik, patolojik veya ilaca bağlı nedenlerle erkeklerdeki normal meme dokusunun görünür hale gelecek kadar büyümesidir. Fizyolojik ve patolojik jinekomasti östrojen ile androjen metabolizmasındaki bozulmadan dolayı ortaya çıkmaktadır. İlaca bağlı jinekomasti ise yine bu hormonal metabolizmayı etkileyen hormonlar dışında farklı ilaç gruplarında da yan etki olarak görülebilmektedir. Jinekomasti tedavisinde özellikle erken dönemde medikal tedavi ve neden olabilecek ilaçların kesilmesi, daha ileri dönemlerde ise direkt eksizyon, endoskopik subkutan mastektomi, liposuction yöntemleri ile eksizyon gibi çeşitli yöntemlerle başarılı sonuçlar bildirilmiştir. Gereç ve Yöntemler: Bu çalışmada Evre I, II ve III hastalarda 3 farklı planda 3 farklı kalınlıkta kanüller ile aspirasyon destekli ıslak liposuction (suction assisted wet liposuction) tekniği ile jinekomasti tedavi sonuçlarımızı sunmaktayız. Bu teknik ile kliniğimizde 2009 ile 2019 arasında 45 hasta opere edilmiştir. Tüm hastalar operasyon sonrasında komplikasyon oranlarının ve nihai estetik sonucun gözlemlenebilmesi için postoperatif dönemde en az 6 ay takip edilmiştir. Bulgular: Bu çalışmada değerlendirilen 45 hastada komplikasyon oranı %6,7, operasyon başarı oranı %93,3 ve hasta memnuniyeti %91,1 idi. Jinekomasti tedavisinde başta liposuction olmak üzere diğer mevcut tedaviler gözden geçirilmiş ve çalışmamızdaki sonuçlar literatür eşliğinde değerlendirilmiştir. Sonuç: Jinekomastinin cerrahi tedavisinde mevcut çok sayıda farklı yöntem bulunmaktadır. Bu çalışmada ıslak liposuction yöntemi ile jinekomasti tedavisinde Evre I, II ve III hasta grubunda başarılı sonuçlar elde edildiği ve hasta memnuniyetinin yüksek olduğu gösterilmiştir.

Amaç: Dünyada her yıl 300.000'den fazla insan yanık ve ona bağlı yaralanmalar sonucunda yaşamını yitirmektedir. Yanık staz zonunun kurtarılması yanık genişliğinin azalması, morbidite ve mortalitenin azalmasına sebep olur. Tarantula cubensis(TC)'in yara epitelizasyonu hızlandırdığı ve yara kontraksiyonunu arttırdığına dair çalışmalar mevcuttur. Çalışmamızın amacı TC'nin staz zonu üzerine etkisinin araştırılmasıdır.Gereç ve Yöntem: Deneyde 36 adet Wistar albino dişi sıçan kullanılmıştır ve sıçanlar rastgele 3 grubu ayrılmışlardır. Ardından sıçanlarda pirinç tarak yanığı modeli ile yanık yaraları oluşturuldu. Grup 1(n=12): sham grubu, yakma işlemi sonrasında hiçbir işlem yapılmadı.Grup 2(n=12): kontrol grubu, yakma işlemi sonrasında 0. gün ve 3. gün serum fizyolojik enjeksiyonu yapıldı.Grup 3(n=12): TC grubu, yakma işleminden sonra 0. gün ve 3. gün TC enjeksiyonu yapıldı.Deneyin 10. gününde sıçanlardaki yaraların normal ve termal kamera ile fotoğraflanmasının ardından tüm yara alanları eksize edilip histopatolojik inceleme için hazırlandı ve ardından sıçanların sakrifikasyonu yapıldı.Bulgular: Sıçan gruplarına göre viabl alan ölçümleri için 3. grup ile 1. grup arasında ve 3. grup ile 2. grup arasında anlamlı bir fark bulunmuştur (p

Kronik böbrek hastalığı varlığı ayak ülserasyonlarında yüksek riskli ayak grubuna girdiğinden ve ülserasyon olan bölgenin sıcaklığının artması nedeniyle termal görüntüleme dolaşım ve cilt üzerine etkilerin incelenmesinde hedefe ulaşmak için iyi bir teknolojidir. Bu çalışma kronik böbrek hastalığı nedeniyle hemodiyaliz tedavisi alan hastaların hemodiyaliz yeterliliği parametrelerinin ayak dolaşım ve cilt üzerine etkilerinin termal kamera bulguları ile karşılaştırılması amacı ile planlandı. Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi Sağlık Uygulama ve Araştırma Merkezi , Zonguldak Atatürk Devlet Hastanesi ve Zonguldak Ereğli Devlet Hastanesi hemodiyaliz servislerinde Ocak 2019-Nisan 2019 tarihleri arasında 4 saat hemodiyaliz tedavisi gören hemodiyaliz yeterliliği olan 55 hasta (Grup I) ve hemodiyaliz yetersizliği olan 33 hasta (Grup II) toplamda 88 hasta çalışmaya dahil edildi. Hemodiyaliz hastalarının dosyalarından demografik verileri, yaş, boy, kilo, vücut kitle indeksi, cinsiyet, diyalize girme süresi, kronik hastalıkları ile albumin, fosfor, hemoglobin gibi laboratuvar bulguları kayıt edildi ve URR ile Kt/V hesaplandı. Hemodiyaliz işlemi bittikten sonra en az 15 dakika beklenerek termal kamera ile hastaların ayaklarının plantar fotoğrafları yaklaşık 60 cm mesafe korunup, gün ışığında standart ölçümler sağlanarak çekildi. Hemodiyaliz hastalarının ayaklarındaki dört anjiozom bölgesindeki sıcaklıklar akıllı telefon termografik teknolojisi ile hesaplanarak ortalama sıcaklıklar tespit edildi. Çalışmadaki bütün istatistiksel veri analizlerinde p değeri 0, 05 in altındaki sonuçlar istatiksel olarak anlamlı kabul edildi. Yaş oranı %92'lik oranla (61 ±13.20) yüksek, BKİ 24.6 sonucuyla fazla kilolu bulundu. Hastaların demografik ve klinik özelliklerine göre dağılımında anlamlı farklılık saptanmadı. Periferik arter hastalığı olmayan hemodiyaliz hastalarında diyaliz yeterliliğinde kullanılan klinik ve biyokimyasal parametrelerden albumin, fosfor, hemoglobin, kinetik göstergelerden URR ve Kt/V ile MPA, LPA, MCA, LCA noktalarındaki anjiozom sıcaklıkları ile sağ ve sol ortalama sıcaklıklarının karşılaştırılmasından elde edilen sonuçlar istatistiksel olarak anlamlı bulunmadı (p0.05). Bu veriler periferik arter hastalığı olmayan hemodiyaliz hastalarında hemodiyaliz yeterlilik parametrelerinin yeterli ya da yetersiz olmasının ayak dolaşım ve cilt üzerine etkisinin olmadığını gösterdi. Bu durum hastaların her iki ayağı arasındaki fark değerlendirildiğinde de değişmedi. Diabetes mellitus tanısı olan hasta grubunda ise hem hastalar arasında hem de hastaların her iki ayağı arasında da anlamlı fark bulunmadı (p>0.05).Anahtar kelimeler: Termal kamera, hemodiyaliz yeterliliği, kronik böbrek hastalığı,ayak dolaşım ve cilt Since the presence of chronic kidney disease falls into the high-risk foot group of foot ulcers and the temperature of the ulcerated area increases, thermal imaging is a good technology to achieve the goal of examining the effects on circulation and skin.The aim of this study was to compare the effects of hemodialysis parameters on foot circulation and skin with thermal camera findings in patients receiving hemodialysis for chronic kidney disease. 55 patients with hemodialysis regurgitation (Group I) and 33 patients with hemodialysis deficiency (Group II) who were treated with hemodialysis for 4 hours between January 2019 and April 2019 in Zonguldak Bülent Ecevit University Health Application and Research Center, Zonguldak Atatürk State Hospital and Zonguldak Ereğli State Hospital a total of 88 patients were included in the study. Demographic data, age, height, weight, body mass index, sex, duration of dialysis and chronic diseases and laboratory findings were recorded from hemodialysis patients' files and KT / V was calculated by URR. Plantar photographs of the feet of the patients were maintained with a thermal imaging camera for at least 15 minutes after the end of the hemodialysis procedure and the standard measurements were taken in daylight by maintaining a distance of approximately 60 cm. Temperatures of four angiosomes in the feet of hemodialysis patients were calculated by smartphone thermographic technology and average temperatures were determined. In all statistical data analyzes, p values less than 0.05 were considered statistically significant. Age ratio was higher than 92% (61 ± 13.20) and BMI was overweight with 24.6 result. There was no significant difference in the distribution of patients according to demographic and clinical characteristics. The results obtained from the comparison of the angiosome temperatures at the MPA, LPA, MCA, LCA points and the angiosome temperatures at the MPA, LPA, MCA, LCA points and albumin, phosphorus, hemoglobin, kinetic indicators used in dialysis adequacy in hemodialysis patients without peripheral arterial disease were statistically significant was not found (p0.05). These data showed that inadequate or insufficient hemodialysis adequacy parameters had no effect on foot circulation and skin in hemodialysis patients without peripheral arterial disease. This situation did not change when the difference between the two legs of the patients was evaluated. In the patient group diagnosed with diabetes mellitus, there was no significant difference between patients and both legs (p> 0.05).Keywords: Thermal imaging, hemodialysis adequacy, chronic renal disease, footcirculation and skin 80